31.07.2021 Views

seferi keçi 07

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

bakışın sonucu. İnsanın tek yapması

gereken şey bu kibrinden kurtulmaktır

oysa. Siz doğayı ne kadar kendi haline

bırakırsanız, doğa o kadar canlanır.

Doğaya, toprağa karşı bu yaklaşım ne

yazık ki modern insanın bir tavrı. Anadolu’nun

eski geleneklerine bakıyoruz,

ben çok duydum bunu, Yozgat civarında,

Dersim bölgesinde, bir toprak ilk defa

işleneceği zaman ailenin en yaşlı kadını

yüksek bir yere çıkar, kurttan kuştan

rızalık istermiş. “Biz bu toprağı ekeceğiz,

biçeceğiz, rızanız var mıdır?” diye. Şimdi

o saygılı halimizden eser yok. Topraktan

rızalık almak ne demek, toprağa işkence

yapan, zulmeden bir canlı olduk.

- Bu tarımın en ilkel, en yalın hali

öyleyse.

- Tabii, tabii. Bu çok eski bir yöntem.

İnsanlar bir yere gidiyorlar. Orada uzun

zaman işlenmemiş, üzerinde bitki yetişmemiş,

taşlaşmış bir toprak var. Bunu bir

sefere mahsus alt üst edersiniz. Ondan

sonra toprağa bir daha dokunmazsınız.

Sürekli orada ekim

yaparsınız. Tabii ki

bu, atın tohumları,

sonra sırt üstü yatın

anlamına gelmiyor.

O toprağı iyileştireceksiniz,

toprağın

üzerinde belli bir

katman oluşturacaksınız,

çekirdekten

yetişen bitkilerle bir

canlılık yaratacaksınız.

Toprak sağlığına

kavuştuktan sonra,

evet hiçbir şey yapmanıza

gerek yok.

Sadece hasat edeceksiniz. Sonrasında o

doğal döngünün bir parçası olun yeter.

gibi su istediğini söylemedik.

Şimdi su kaynaklarımız

kurudu, herkes her tarafta

kuyular açmaya başladı.

Köylüye bunlar anlatılmadı

ama öte yanda… İlaç

firmaları bizim köye 15 günde

bir, ayda bir gelip, “bu

kiraza iyi geliyor, bu bilmem

neye iyi geliyor” diye ilaç

satıyorlar.

Dediğim gibi, biz bunları

köylüye söyleseydik,

öğretmiş olsaydık, herhalde bu kadar

kör, bu kadar acımasız olmazlardı diye

düşünüyorum. Bu ekolojik tahribattan

rahatsız olan kesimler de söylemedi

bunu köylüye.

- Konvansiyonel tarım daha verimlidir,

daha fazla ürün verir şeklinde bir yargı

da var. Buna ne diyeceksiniz, doğal

tarımla dünya nüfusunu doyurmak

mümkün mü?

- Hem de nasıl. Benim dediğimi

Masanobu Fukuoka

dikkate almayabilirsiniz. Ama Birleşmiş

Milletler Gıda Örgütü, üç binden fazla

çiftçiyle yaptıkları bir çalışmanın sonucu

olarak bunu söylüyor. Türkiye’de Uludağ

Üniversitesi’nden akademisyenler, 81

ilde yaptıkları araştırmanın sonucunda

bunu söylüyor. Doğal tarımla, yani

ilaç kullanmadan, zehir kullanmadan

yaptığımız tarımla elde ettiğimiz ürün,

konvansiyonel yöntemle elde ettiğimiz

üründen aşağı değil. Hatta daha fazla,

daha verimli. Birincisi bu.

İkincisi, üstelik masrafınız o kadar

düşüyor ki... Yüzde 50 azalıyor bütün

masraflarınız. Gübre masrafı, ilaç

masrafı, mazot masrafı yok… Hem daha

fazla elde ediyorsunuz, hem de masrafınız

düşüyor. Geçenlerde okuduğum bir

makalede, Türkiye’deki ekilebilir arazilerinin

yüzde 60’ında bu yöntemle tarım

yapsak, Türkiye’nin beslenebileceğini

söylemiş.

Ama dünyadaki ticari, sertifikalı tohum

piyasasını elinde tutan firmalarla, ilaç

satan, yani aslında zehir satan firmalar

aynı. 8-10 tane şirket. Tohum ticaretinin

yüzde 70 küsuru, ilaç ticaretinin yüzde

- Köylüler tarafından da bu geleneksel

yöntemler unutulmuş, terkedilmiş

sanırım…

- Tabii, ama köylü ne yapsın… Köylüye

şu öğretildi yıllardır. Özellikle de 80’li

yıllardan bu yana. Toprağını ne kadar çok

sürersen o kadar çok verim alırsın. Sürdüğün

bu toprağa şu granül dedikleri şeker

gübresinden ne kadar çok atarsan, o

kadar çok verim alırsın. Bunlar öğretildi,

öğretmek ne kelime, kafasına da kazındı

köylünün. Ama şunu kimse söylemedi.

“Ya sen bu toprağı sürüyorsun ama, bir

kaşık toprakta dünya nüfusundan daha

fazla canlı var. Topraktaki bu mikroorganizmaları,

bu canlılığı da yok ediyorsun

sürerek” demedik. “Sen bu azotlu gübreyi

atıyorsun ama bu gübrenin yüzde

2’si ektiğin bitkiye gidiyor, geri kalanı

toprağına karışıyor, suyuna karışıyor, zehirliyor,

kuraklaştırıyor” diye anlatmadık.

2,5 cm kalınlığında bir toprağın oluşması

500 yıl sürüyor. Attığı gübrenin deliler

Masanobu Fukuoka 1913 yılında

Güney Japonya’da küçük bir köyde

doğmuş. Üniversitede mikrobiyoloji

okumuş ve bitki patolojisi dalında

uzmanlaşmış, toprak bilimcisi olarak

resmi görevine başlamış. Modern

tarımın yıkıcı sonuçlarının farkına

varmasıyla birlikte köyüne dönmüş ve

ailesinin çiftliğinde ilk başta başarısızlıkla

sonuçlanan deneysel çalışmalar

yapmaya başlamış. Daha sonra “hiçbir şey yapma” tarımı adını verdiği yöntemle

Japonya’nın en yüksek mahsulünü almış. Doğal tarımı bir yaşam felsefesi edinen

Fukuoka, 95 yaşında ölene dek bu felsefeyi geliştirmiş ve dünyanın her yerinden

kendisini ziyarete gelen doğal tarım gönüllüleriyle paylaşmış. Türkçede yayınlanmış

“Ekin Sapı Devrimi” ve “Doğal Tarımın Yolu” adlı kitapları var.

"İnsanlar artık doğrudan toprağa basmıyor. Elleri ot ve çiçeklerden çekildi, gözlerini

göğe kaldırmıyorlar, kulakları kuşların şarkılarına sağır, burunları yoğun bir şekilde

egzoz dumanlarına teslim oldu ve dilleri doğanın sade lezzetlerini unuttu. Beş duyunun

tamamı doğadan tecrit edildi. Asfaltla kaplanmış yollarda arabasını süren kişinin

çıplak topraktan birkaç adım uzak oluşu gibi, insanlar da hakîkî insan hålinden birkaç

adım uzaklaştırıldılar."

13

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!