Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
sağlayan, destek veren mekân bulmak
zor. Zaten fazla bir maddi beklentim yok.
Ama en basitinden teknik destek veren
ve tanıtım desteği sağlayan mekân da
kalmadı artık.
“Sosyalleşmek lazım... az biraz”
köşesinde çizdiğim hikayeler iki şekilde
oluşuyordu. Birincisi; “Keşke bunu
yaşasaydım” diye düşünüp yazıyorum.
İkincisi; yaşanmış bir hikâye ama “Keşke
böyle yaşasaydım” diyerek. Aslında çoğu
hikâyeyi gerçek olaylardan kuruyorum.
Ama hiçbirisini yaşandığı şekilde çizmiyorum.
Kadın-erkek hikâyelerinde yer
alan erkek tiplerin karakterine sahip
değilim örneğin. Ama ikinci bir kişiliğimi
orada ortaya çıkarıyorum. Bipolar bir
hadise var yani ortada. Bu beni rahatlatıyor
da aslında. Gerçek hayatta yaşanan
küçük olayları zihnimde hikâyeye
çeviriyorum. Mesela, yan
masada birinin çayı dökülüyor.
Benim gözümde hemen
bir tanışma hikâyesi şekilleniyor.
Anlatılanları da bunun
üzerine kurabiliyorum. Her
hafta bir konu çizdiğim için
pratik düşünmem gerekiyordu.
Çevremdeki küçük
olayları bir hikâyeye bağlayıveriyordum.
Bir de gece
hayatıyla ilgili hikâyeler
oluyor örneğin. Ama gece
hayatı dediğim bara gidip iki
bira içip sağa sola bakmak.
Öyle çılgın, partili bir gece
hayatı değil tabii ki.
Hikâyenin yanı sıra
karakter oluşturmak da
önemli. Seferihisar ve Seferi
Keçi diye söze başladığınız
anda “Keçi Sefer” de benim
kafamda şekillenmeye
başlamıştı. Siz de aklınızdaki
karakterden biraz bahsedince
aynı şeyleri düşündüğümüzü
fark ettim. Böyle
ortak bir fikir ortaya çıkınca
da çok mutlu oluyorum.
Keçi Sefer’i yaratırken
babamın arkadaşlarından
esinlendim. Memuriyetten
emekli, sakin bir kıyı kasabasına
yerleşmiş, kuşak çatışmasından
dolayı günümüz gençlerinin
tercihlerini pek beğenmeyen bir
karakter benim için. Görüntü
olarak da devamlı fular takan,
bir yere oturduğu gibi gazete
okumaya başlayan veya bulmaca
çözen, durmadan gözlüğünü
düzelten birisi Keçi Sefer.
6 yıl önce bir çizer arkadaşım
vasıtasıyla özel bir okulda
ilköğrenim öğrencilerine
karikatür dersleri vermeye
başlamıştım. Sadece bir eğitim dönemi
çalışıp bıraktım. Bu sene yeniden İTÜ
Geliştirme Vakfı Okulları’nda dersler
vermeye başladım. Öğrencilerle tek
sayfalık bir fanzin çıkartıyoruz şimdi.
Tamamen kendi çizgileriyle oluşturdular.
Onların çizgilerini tarattım, renklerine
yardımcı oldum, mizanpajı oluşturdum.
Okula sunduk ve onay aldık. Çocuklara,
öğretmenlere ve velilere dağıtılmak
üzere broşür formatında bir fanzin
hazırladık. Bir ara yetişkinler için de
karikatür atölyeleri yapıyordum. Çok
güzel geçiyordu. Fakat yine gösterilerde
olduğu gibi mekânlarla anlaşamadığımızdan
devam edemedim.
Günümüzde mizah dergiciliği maalesef
çok kötü durumda. Onlarca mizah
dergisi açılıp kapandı. En son yıllardır
satışta olan Penguen dergisi kapandı.
Uykusuz ve Leman ayakta kalmaya
çalışıyor. Eskiden her hafta birkaç mizah
dergisi alıp bütün köşeleri okurduk. Bir
kafede oturduğunuzda yanınızdaki
masada mutlaka mizah dergisi okuyan
birine rastlayabilirdiniz. Sanırım internetle
beraber insanların mizah anlayışı da
değişti. Anlık kısa videolar, animasyonlar
veya fotomontajla hazırlanmış şakalara
gülüyoruz artık. Karikatür de internete
evriliyor yavaş yavaş. Tabii ki mizah
karikatürsüz olmaz. Kim bilir? Şimdilerde
plakların ve kasetlerin yeniden popüler
olması gibi mizah dergileri de yeniden
popüler olabilir. Fakat o zaman geldiğinde
içeriği oluşturabilecek sanatçı bulabilirler
mi, orasından şüpheliyim.
35