31.07.2021 Views

seferi keçi 07

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bedia Muvahhit “Yılın En Başarılı Anadolu Tiyatrosu” ödülü,

annemin anısına yazdığım “Kız Çocuğu” adlı oyunla, Göksel

Kortay’ın elinden Ürkmez Kadın Tiyatro’muza geldi. Aynı ödül

töreninde Tunç Soyer de “Sanata Değer Veren Yerel Yönetici”

ödülü aldı yapılan bu çalışmalar doğrultusunda.

Kahve önünden geçemeyen bireylerden kahvede

oyun sergileyen topluluğa: Ulamış Köy Tiyatrosu

Ulamış Köy Tiyatrosu iki buçuk yıl önce yine Tunç başkanımızın

isteğiyle başlattığımız bir çalışma. Orada ilk baştaki

zorluğumuz, gelin bizimle oynayın, diyememekti. Tiyatro

hakkında çok fazla bilgisi olmayan, tiyatro izlememiş köylülere

bunu diyemezdik. Buna genelde cesaret edilemez aslında. O

nedenle onları, gelin birlikte muhabbet edeceğiz, çalışmalar

eğlenceli geçecek, diye ikna etmeye çalıştım. Bunu sözle

söylediğinizde çok ikna edici olmuyor ama pazarda satış

yaparken onlara yardım ettiğinizde, hayvanlarıyla toprağıyla

uğraşırken onlarla sohbet ettiğinizde, emek verdiğinizde sizin

samimiyetinize güvenmeye, sizi sevmeye başlıyorlar. Onlar da

güvendiler sağ olsunlar. Dört beş kişilik bir oyun oynadılar

başta, sonra onun uyandırdığı yankı, özgüven hepsini çok mutlu

etti, sayı arttı, 35’e kadar çıktık. Prömiyerimizi İstanbul’da yaptık

“Yaşamın İçinde” adlı, derlediğim bir oyunla. Onların rahatlıkla

uyum sağlayabileceği, yapabileceği bir oyundu bu. Sonra bu

oyunu Ankara’da oynadık. Üçüncü oyun Eskişehir, dördüncü

oyun İzmir merkezde lösemili çocuklar içindi. Beşinci oyunu

köylerinde oynayabildiler. Müthiş

bir özgüven kazandılar, keyif

aldılar. Bu, bütün köyü sardı. Süreç

içerisinde çocuk tiyatrosu, gençlik

tiyatrosu kurduk orada. Böylece

üç nesil gelmeye başladılar. Benim

için çok değerli geri dönüşler var.

Örneğin; eskiden kahvenin

önünden geçmeye çekinirdik,

geçemezdik, şimdi kahvede sen

bize oyun oynattın hoca, dediler.

Oradaki tiyatro hikâyemiz kısa

filme çekildi, festivallerde gösteriliyor.

Ulamış Köy Tiyatrosu ile şimdi ikinci oyunumuzu

oynuyoruz: “Düğün ya da Davul.” Hem

Ulamış’ı, tanıtıyoruz, hem köylünün toprağıyla,

hayvanıyla yaptığı üretimi, sanatla da başarabildiğine

somut bir örnek olarak bunu herkesle paylaşıyoruz.

Bengü Çetinkaya, Vedat

Murat Güzel ile söyleşiyi

Seferi Keçi&Pia Bebekevi'nde

gerçekleştirdi.

Belediyeler sanata sahip çıkmalı

Ben belediyelerden sanata sahip

çıkmalarını, mahallede, beldede bu işe emek

verenlere imkân yaratmalarını istiyorum.

Salon yapmalarını, ses ve ışık sistemi kurmalarını,

çalışacak mekânlar vermelerini istiyorum.

Belediyelerin desteği bu çerçevede olmalı diye

düşünüyorum. Para versin, dekorumuzu o

yapsın, afişimizi bassın kısmına hayır. Bunu

sen yapmalısın. Bu senin işin. Yoksa yaptığın

işten hiçbir şey öğrenemezsin.

O yüzden her şeyi belediyeden,

hükümetten, birilerinden

beklemek yerine, kendi iç

kaynağını, gücünü ve sevgini

ortaya dökme yeridir tiyatro

toplulukları. Ama biz şanslıyız

ki Ankara Sanat Tiyatrosu

kurucularından olan Tunç

Soyer ve Seferihisar Belediye

Tiyatrosu çatısı altında oyuncumuz

olmuş İsmail

Yetişkin, yaşamlarında

tiyatroyla

bağlantı kurmuş

belediye başkanları.

Sevgileri, destekleri,

verdikleri

değer de devam

ediyor tiyatroya.

2017 Bedia Muvahhit Tiyatro Ödülleri-Komedi

Dalında Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu

Ben küçükken de tiyatro yapıyordum. Bilmeden yapıyordum

belki ama yapıyordum ve çok eğleniyordum. Çok da

eğlendiriyordum. Şimdi 47 yaşındayım, aynı şeyi yapıyorum.

Tek fark; şimdi ekmek paramı da buradan kazanıyorum.

İlk başlarda, tabii ki tiyatro arzumu finanse etmem gerekiyordu,

çünkü cebimizde metelik yoktu. İşte o noktada palyaçoluk

çıktı karşıma. O zamanlarda İzmir’de pek yoktu bu işi yapan, bu

nedenle de maddi getirisi çok iyiydi. Böylece ben palyaçoluk

yaparak tiyatroyu finanse etmeye başladım. Zaman içinde kendi

tiyatromuzu kurduk. Sonra TV programı, radyo programı yaptım.

Yani tiyatronun değebileceği ucundan kenarından

hepsini deneyimledim. Çünkü, tiyatroya âşıktım. Ben

keyif aldıkça onlar da başarıya dönüştü.

Bir insana dokunduğunuzda, aldığınız

en büyük ödüllerden çok daha büyüğünü

alıyorsunuz

Herkesin hayatında olduğu gibi benim de

hayatımda kırılma noktaları var. Örneğin ilk 10 yıl

tiyatronun olmazsa olmazlarıyla yaşadım. Tiyatronun

sert disiplinleri, sanat kaygıları,

siyaset, her şey benim için çok

önemliydi. Çok serttim, acımasızdım

o konuda. Öyle herkes tiyatro

konuşmamalı, yapmamalı filan,

haddini bildirirdik, forumlara

katılırdık. Sonra hayat sizin

burnunuzu sürtüyor tabii ki.

Yaşamın sadece sanatsal kaygılardan,

keskin çizgilerden ibaret

olmadığını er ya da geç öğretiyor.

Babamı kaybettim önce, sonra benim hayatımda

en önemli figür olan, tiyatroyu, azdan çok

yaratmayı, her şeye pozitif bakmayı öğrendiğim

annemi kaybettim, sonra abimi kaybettim. Bu üç

kayıptan sonra bir yerde artık dank ediyor size.

Anladım ki; yaşamın özünde başka şeyler var.

Önemli olan sevgiyle, anlayarak, hissederek, sabırla

bir şeyi yapılandırmak. Bir insana dokunduğunuzda,

aldığınız bir Oscar’dan çok daha büyük

ödül alıyorsunuz. Bir insana bir şey katmak çok

değerli. Çünkü o insan mahalledeki insanları, çocuğunu, eşini

etkiliyor, bir “kelebek etkisi” oluşuyor. Bunu gördükçe coştum

ve senin artık misyonun bu, dedim kendime. İzmir’in dört bir

yanında hiç tiyatro yapmamışlarla, köylülerle, kadınlarla, 80

yaşındaki ninelerle, dört yaşındaki çocuklarla, Levantenlerle

buluşmaya başladım ve bu yelpaze bana çok iyi geldi. Sanatçı

kişiliğime iyi geldi, üretkenliğime iyi geldi. Yolunu çizmiş, hedefini

belirlemiş biri olarak daha huzurlu, daha mutlu ilerlemeye

başladım.

19

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!