31.07.2021 Views

seferi keçi 07

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Köy-Koop İzmir Başkanı Neptün Soyer'e kooperatiflerdeki canlanmayı sorduk:

'Köylümüz toprağa küsmez, üretir, yeter ki satabilsin'

İzmir'in genelinde üretici pazarlarının sayısının artmasıyla

birlikte kooperatiflerde de bir canlanma gözleniyor.

Köy-Koop İzmir Başkanı Neptün Soyer'e bu canlanmayı

sorduk. Neptün Hanım'la Hıdırlık Tarımsal Kalkınma

Kooperatifi'nde buluştuk. Arı kovanı gibiydi. Neşeli bir

telaş içinde bir yandan ertesi günkü pazara hazırlık, bir

yandan internet siparişlerini yetiştirme uğraşı, bir yandan

öğlen yemeğine gelecek

mahalleli için yapılan

yemekler. Seferihisarlı

kadınların hiç yoktan var

ettikleri bu yerin hikâyesi

de gelecek sayıya o zaman.

İzmir öteden beri kendine has bir

tarımsal kalkınma modeli geliştirmeye

çalışan bir kent. Bu modelin

en önemli öğesi de kooperatifler. Son

zamanlarda özel bir canlanma seziliyor

bu alanda, öyle mi gerçekten?

- İzmir'de kooperatifçilik ya da daha

genel konuşursak tarımda üreticilerin

dayanışması, İzmir’de çok köklü bir geçmişe

sahip. Ta 1800’lere Mithat Paşa’nın

Memleket Sandıkları’na götürebiliriz

bunu. 1900’lü yıllarda TARİŞ var, 30’larda

Köy Enstitüleri’nin İzmir’de tarımda çok

etkisi olmuş. Ve sonra 1960’larda Köy

Koop tabii… Her zaman bir dayanışma

ekonomisi olmuş bu topraklarda. Üreticiler

yan yana gelmeyi bilmiş. Bunlara

liderlik edecek insanlar da yetişmiş. Sadece

sebze meyve olmamış yani, insan

da yetişmiş. Son yıllarda ise bir canlanma

var dediğiniz gibi.

Bu canlanma neye bağlı? En başta

yerelde tüketime, pazarlamaya. Yerel

pazarlar, yerel yönetimlerin alımları…

Canlılık böyle başladı. Siz pazarlamaya

başladığınız anda üretimi canlandırıyorsunuz.

Satamıyorsanız niye üretesiniz

ki? Son zamanlarda üretici pazarlarının

artmasıyla çok verimli bir alan buldu

kooperatifler ve küçük aile çiftçileri.

- Alan bulunca da serpildi yani?..

- Yakınımızdan bir örnek vereyim. On

sene önce Seferihisar Belediye Başkanı

Tunç Soyer üretici pazarlarını açtığında,

hiç unutmuyorum, bir üretici pazara

elma getirmişti. Hemen şikâyet etmişler

Başkan’a, Seferihisar’da elma üretilmiyor,

bu dışarıdan geliyor diye. Hâlbuki

küçük aile çiftçilerinin bahçesinde 3-5

tane elma, armut vardır muhakkak, hepimizin

yok mu? Türkan Hanım’ın da beş

tane elma ağacı var, niye satmasın? Hepsini

kendisi yiyecek değil ya, o da elmalarını

getirmiş bir sepet. Sattıkça da daha

fazla elma ağacı dikti, elma üretmeye

başladı Seferihisar’da. Şimdi Salı pazarında

Seferihisar elması yiyoruz. Daha

iyi değil mi? Yerelde üretim ve tüketim

iklim açısından da daha iyi. Karbon ayak

izi diye bir şey var. Ürettiğinizi uzağa mı

göndermek mi, yoksa en yakınınızda

pazarlayabilmek mi?

Bu arz talep meselesi neticede. Eğer

satabiliyorsa, çiftçimiz üretiyor. Küçük

aile çiftçilerini ayakta tutmanın yolu,

onlara ulaşabilecekleri pazar imkânları

açmak. Küçük aile çiftçisi deyip geçmeyin,

tarımda hele de bizim gibi ülkelerde

en önemli üreticidir küçük aile çiftçileri.

- Köylüyü üretmekten,

toprağı işlemekten

vazgeçiren şey

üretmenin zahmeti

değil o halde, satabildiği

sürece daha

fazla üretmekten

kaçmıyor.

- Ben hep bunu

söylüyorum. Bizim

köylümüz toprağa,

köyüne, üretmeye

küsmez. Köylümüz

aslında yoksul değil

yoksundur. Ne demek

istiyorum; ulaşımdan

yoksundur, sağlıktan yoksundur,

eğitimden yoksundur. Kırsalda hayat o

yüzden zor. O yüzden köylü toprağını

terk edip şehre gidiyor. Bilhassa kadınlar,

çocuğunun daha iyi eğitim alması için,

daha iyi sağlık koşullarına sahip olması

için, ailesini sırtlandı götürdü şehre. Ama

şimdi şehirler yaşamın en zor olduğu

yerler oldu. Tekrar geri dönmek istediklerinde

de ellerinde toprak kalmadı.

İzmir kırdan kente göçü en az yaşayan

yer olmuş. Çünkü toprağın ne kadar

önemli olduğunu evvelden beri biliyor

Ege’nin köylüsü. 80’lerde bir durağanlık

var ama son dönemde bu da değişiyor

İzmir’de. Göç hiç yok değil ama çok az.

Tarıma bir geri dönüş de var. Tarımda

büyüme, tarımsal istihdam, üretim, hep

Türkiye ortalamasının üstünde. Bunun

başarılmasında en büyük rolü de kooperatifler

ve onların önünü açan yerel

yönetimler olmuş.

- Bu durağanlık neyle ilgili olmuş?

- Neyle olacak, ülkenin genel tarım

politikalarıyla ilgili. Seçimden seçime politikacılar,

tarım bakanları, başbakanlar

bir tarım politikasından bahsediyorlar.

Bu bile bir iki yıllık. Oysa biz bu ülkenin

100 yıllık tarım politikasını koymadan

başarılı olamayız. 100 yıl ne üreteceğimizi,

ne tüketeceğimizi bilmeliyiz. Hangi

toprak bize ne veriyor, ne verecek bilmeliyiz.

Toprağın geleceğini düşünmeliyiz.

Belki yeni sistemlerle buluşmalıyız. Ama

kadim bilgilerimizi de kaybetmeden. Siz

buğdayınızı tohumunuzu kaybedip dünyaya

ihracat yapıyoruz diyemezsiniz.

- Çiftçinin kısa vadeli sorunlarını ve

ihtiyaçlarına yönelmenin ötesinde, sizin

Köy-Koop olarak böyle uzun vadeli bir

politikanız var mı?

- Çok önemli bir çalışma var önümüzde.

Mahmut Türkmenoğlu Vakfı ile

birlikte tarımsal kalkınma kooperatifleri

40

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!