Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İzmir'in tarımı... Kurda, kuşa, aşa...
İzmir deyince aklınıza ilk ne gelir?
Kızları güzeldir, evet doğru... Kordon, deniz; bunlar da tamam...
Boyoz; bazıları biraz yağlı bulur ama tabii ki boyoz…
Karşıyaka, Göztepe; eyvallah, bunlar da tabii... Ve elbette Cumhuriyet…
Liste daha uzayabilir ama şu kimsenin aklına gelmez, İzmir aynı
zamanda bir tarım kentidir.
İzmir'in topraklarının %30'u tarım arazisidir mesela. 2018 yılında
İzmir’in ürettiği toplam tarımsal değer 18,9 milyar liradır. Bu tüm
Türkiye'nin ürettiği değerin yaklaşık %12'sidir.
Yine aynı yıl İzmir’in tarım, gıda ve hayvancılık sektöründe
yaptığı ihracat 2,43 milyar doları bulmuş. Bu Türkiye’nin tarımsal
ihracatının yaklaşık %14’ü. İzmir’in yaş sebze ve meyve ihracatı
ise 150,5 milyon dolar ve bu rakamla Türkiye’de 5. sırada yer almış.
Daha güncelini bulamadım ama 2014 yılının verilerine göre
İzmir’de 163 adet tarımsal kalkınma kooperatifi, 100 adet sulama
kooperatifi, 47 adet de su ürünleri kooperatifi olmak üzere tarımsal
amaçlı faaliyet gösteren toplam 310 kooperatif bulunuyor. Bu
kooperatiflerin ortak sayısı yaklaşık 42 bin. İlde dört kooperatif
üst birliği bulunuyor. Bir başka örgütlenme şekli olan üretici birlikleri
çerçevesinde, çeşitli üretimler bazında 26 birlik ve 2.746 üye
bulunuyor.
Daha fazla rakama boğup sıkmayayım, neticede İzmir, hiç şüphesiz
bir tarım kentidir.
Bu niteliğin ilk akla gelenler arasında yer almamasının çeşitli
sebepleri olabilir tabii. “Yurdun efendisi” sayılmaktan, şivesiyle ve
giyimiyle alay konusu olan bir popüler kültür tiplemesi olarak algılanmaya
doğru, köylü imgesinin geçirdiği evrimi düşünün. Yalnız
ekonomik değil sosyal ve manevi bakımdan da köylülük ve tarım
değersizleştirilmiştir. Bir tarım kenti olmanın pek övünülecek bir
şeyi kalmamıştır yani.
* * *
Gelinen noktada artık çok önemli değil. Çünkü artık İzmir bir
tarım kenti olma kimliğini gururla taşıyor ve üstelik bununla
kalmamaya, tarımın başkenti olmaya kararlı. Göğsünü gere gere,
tarımın ve köylünün maalesef yerlerde sürünen kaderini ve algılanışını
yıka yıka...
Bu sayıda biraz buna dikkat çekeceğiz.
İzmir tarımsal kalkınmada yeni bir model yaratıyor. Bu kalkınmada
yerel yönetimin önemli bir rolü var (Buğdayı, samanı bile
dışarıdan getiren hükümetlerin rolü olacak değildi ya). Aziz Kocaoğlu’nun
Belediye Başkanlığı döneminde başlayan süreç, Tunç
Soyer’le birlikte şimdilerde hız kazanıyor, gelişiyor.
Bu kalkınmanın temel öğeleri yerel tohum, kooperatifler, üretici
pazarları ve tarımsal ürünün katma değerinin artırılması... Bunun
için çok çeşitli çalışmaları yürüyor İzmir’in ovalarında. Bu canlanma
kentin merkezine taşıyor, pazarlar, etkinlikler düzenleniyor.
Güzel olan ve İzmir’e yakışan ise, bu kalkınmanın esas motivasyonunun
daha fazla üretim, daha fazla kâr olmaması.
İnsanın mutluluğunu, sağlıklı ve bağımsız gıdayı, üreticinin
hakkını vermeyi, küçük üreticiyi korumayı esas alan bir kalkınma
mümkün mü? Bedeli toprağın ve suyun amansızca tüketilmesi,
üreten emekçinin kendi toprağında köleleşmesi olmayan bir kalkınma
başarılabilir mi? İzmir’in önündeki soru bu.
Bunu başarır ve bu modeli tüm Türkiye’nin önüne koyabilirse,
İzmir tarımın kaderini değiştiren bir öncülük yapmış olacak.
* * *
O zaman, Anadolu insanının tohumu toprakla buluştururken
ağzından düşürmediği duayla başlıyoruz biz de:
Kurda, kuşa, aşa…
Bu sayımızda bu alandaki gelişmelerden sadece bazılarını
yansıtabildik. Karakılçık buğdayının Seferihisar’dan İzmir ovalarına
yayılış hikâyesi, Bornova Yakaköy’deki doğal tarım merkezi,
Pagos’taki üretici pazarı, kooperatifler... Bunlar var ileriki sayfalarda,
gerisini anlatmaya ise devam edeceğiz.
Böyle bir sayının kapağı için, fırçasını köylünün derdini, sevincini,
coşkusunu anlatmakta kullanmış, tarımın ve köylünün ressamı İbrahim
Balaban’dan başkasını düşünemezdik. Geçen yıl kaybettiğimiz
büyük ustayı da bu vesileyle anmış olalım bir kez daha.
* * *
Bu sayıda yine çeşitli röportajlar yaptık, merak ettiklerimizi
sorduk.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlık Danışmanı Ruhisu Can Al,
İzmir’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin bütün kente yayılması
için ilçelerle birlikte geliştirmeye çalıştığı modeli anlattı.
Tahtacı Alevileri Dernekleri Federasyonu Başkanı Yolcu Bilginç’e,
Tahtacılar’ı sorduk.
Kendi yaptığı tekneyle dünyayı gezen, Kuzeybatı Geçidi’nden
geçerek Kuzey Buz Denizi’ni tek başına aşan en yaşlı denizci unvanını
alan “kutup kahramanı” Erkan Gürsoy seyahatlerini anlattı.
Ebru Atilla Sağay, görme engellilerle oluşturduğu Braille Tiyatro
Ekibi deneyimini Seferi Keçi okurlarıyla paylaştı.
Seferihisar Belediyesi’nin başlattığı tiyatro çalışmalarında
eğitimci ve yönetmen olarak rol almış Vedat Murat Güzel, Seferihisar’da
gelişen tiyatro coşkusunu anlattı.
Kemeraltı’ndaki atölyesinde yıllardır yaptığı ud ve diğer sazlarla
ağaca ses veren ve bu yıl “Tarihi Mekânda Geleneksel Zanaatların
Yaşatılması Ödülü” alan usta Necati Gürbüz’le geçmişe kısa bir
gezi yaptık.
* * *
Bu sayımızda İlkay Akkaya kedilerini yazdı. İlkay’da kedi de
hikâye de çok. Umarız anlatmaya devam edecek.
Türkiye’nin önemli sinema yazarlarından Uğur Vardan da bu sayımızda.
Bir internet dizisi olarak çok ses getiren ve Adana’da başlayan
hikâyesini İzmir’e taşıyarak geçtiğimiz günlerde uzun metrajlı
bir sinema filmi olarak gösterime giren “S1 F1R B1R”i yazdı.
“Zehirsiz Ev” adlı bloğuyla temizlik uğruna evlerimizde kullandığımız
zehirlerden kurtulma çareleri geliştiren Mercan Yurdakuler
de artık Seferi Keçi’de.
Bu sayıdan itibaren dergimiz daha da renkleniyor. Gırgır
dergisinden tanıdığımız İzmirli çizer Uğur Günel, Seferi Keçi için
“Duyarlı Keçi Sefer”i çiziyor.
Fena bir sayı yapmamışız yine, emeği geçenlerin ellerine sağlık.
* * *
Seferi Keçi’ye artık abone olabilirsiniz. Hatta olun lütfen... İlk sayımızdan
bu yana birçok okurumuz bir abonelik sistemi kurmamızı
talep etmişti. Derginin periyodu düzenli olamadığından yapmamıştık.
Artık üç ayda bir düzenli olarak çıkıyoruz. Yılda dört dergi,
28 Lira. Talep eden okurlardan başlayalım, pamuk eller cebe
İyi okumalar.
Baha Okar
SEFERİ KEÇİ • 3 aylık kültür-yaşam dergisi • Sayı: 7 • Ocak-Şubat-Mart 2020 • Basım tarihi: 20 Ocak 2020 •
Yayın Türü: Yerel - süreli • Genel Yayın Yönetmeni: Osman Baha Okar • Görsel Yönetmen: Candemir Basan • Yayın-
Reklam Koordinasyon: Yiğit Sütcü • Adres: Hıdırlık Mah. 78 Sok. No: 1/A, Seferihisar-İzmir • Tel: (0535) 016 47 74 •
e-posta: seferikeci@gmail.com • Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Osman Baha Okar • ISSN: 2564-7989 •
Basıldığı Yer: Met Matbaacılık, Buca OSB Mahallesi, 2/20 Sk. No:36, Buca/İzmir, Tel: (0232) 433 59 57
3