29.01.2013 Views

„İslam coĞrafyasi“NIN - Dem Gazetesi

„İslam coĞrafyasi“NIN - Dem Gazetesi

„İslam coĞrafyasi“NIN - Dem Gazetesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayý: 7 8 Ekim 2001<br />

ALEVÝ KÖYDE<br />

SÜNNÝ GELÝN (EGE)<br />

Dr. HALÝS ÖZKAN<br />

hozkan@dem-ajans.de<br />

2000 yýlýnýn Aðustos ayýnýn<br />

çok sýcak günleriydi. Buna<br />

raðmen öteden beri aklýma<br />

koyduðum Ege Bölgesi araþtýrmasýný<br />

yapmak istedim.<br />

Daha Köy Enstitüsü´nde okurken,<br />

coðrafya dersinde Türkiye Bölgeler<br />

haritasýndan Ege Bölgesini öðrendim.<br />

Acaba günün birinde bu toprak altý ve<br />

toprak üstü zenginliklere verimli topraklara<br />

sahip her türlü sebze ve meyveyi<br />

yetiþtiren Ege Bölgesini görüp yerinde<br />

inceleyebilir miyim? Diye düþünüyordum.<br />

Iþte Aðustos 2000 tarihinde<br />

düþüncem gerçekleþti. Arzuladýðým ile<br />

araþtýrma zamaný arasýnda tam 51 yýl<br />

geçmiþti.<br />

Bir vesile ile Mersin´den Dalaman<br />

hava Alanýna gelmiþtim. Yolcu bekliyordum.<br />

Düsseldorf´tan gelen uçak<br />

indi. Yolcularýn arasýndas 3 tanýdýk<br />

ta vardý. Onlar tatilerini Dalaman´da<br />

geçirecekelerdi. Bana orada bir kaç<br />

gün kalmam teklif edildi. Zamaným<br />

vardý. Teklifi kabul ettim.<br />

Onlarla birlikte Dalaman´ýn Fevziye<br />

köyüne geldim ve orada konakladým.<br />

Bu fýrsattan istifade ederek,<br />

bir hafta gibi bir süre içerisinde<br />

Muðla, Fethiye, Ortaca, Dalaman,<br />

Bodrum, Köyceðiz, Datça, Marmaris,<br />

Milas ve Ula yörelerini gezdim. Halkla<br />

konuþtum. Bölgenin turistik ve tarihi<br />

yerlerini tetkik ettim. Tesadüfi bir<br />

sonuçta elime böyle bu olanaðýn<br />

geçeceðini bilmedigim için, fotoðraf<br />

makinasýný birlikte almamýþtým. Yoksa<br />

resimlenecek bir çok yerler vardý. Turistik<br />

yerlerin resimleri için baþka kaynaklardan<br />

yararlanacaðým.<br />

1948-1954 Köy Enstitüsündeki<br />

öðrenimimdeki yýllarda bize Ege Bölgesi<br />

öðretilirken turizm sözü bile<br />

edilmiyordu. Öðrenim harita üzerinden<br />

yapýlýyordu. Bölgelerin þehirlerini,<br />

komþu kentlerini, bitki örtüsünü, dað,<br />

tepe, nehir ve yaylalarýný, varsa sanayisini,<br />

iklimini, bölgede yetiþtirilen<br />

meyve, sebze ve ev hayvanlarýný öðrendik.<br />

Turizm tek kelime edilmiyordu.<br />

Ancak simdi bölgenin en büyük gelir<br />

kaynaklarýndan biri sahil.<br />

Bu tarihi eserler ve medeniyetler<br />

teþkil ediyor. Küçük bu araþtýrma<br />

kitabçýðýnda okunacaðý gibi, bölge ayný<br />

zamanda zengin medeniyet kaynaklarýna<br />

sahiptir. Bölgeye akýn eden ve<br />

bölgeden dýþarýya giden göçler için<br />

bölge hem beþik ve hem de eþiklik<br />

yapmýþtýr. Bu tarafý ile Ege Bölgesini<br />

ele aldýðýmýz zaman, burasý coðrafi<br />

yapýsý kadar, tarihi de övgüye deðer.<br />

Bu nedenle bölge kýsaca hem<br />

tarihi ve hemde coðrafi<br />

bakýmdan izah edilecek ve<br />

önemli olan tarafý,<br />

buradaki bir köy yapýsýnýn<br />

Doðu Anadolu Bölgesindeki<br />

bir köy ile kýsaca<br />

mukayese edilmelidir.<br />

Ege Bölgesi´nin tüm<br />

köy ve kasabalarýnda<br />

araþtýrmaya konu teþkil<br />

eden Fevziye Köyü´nde<br />

sade ve anlasýlýr bir Türkçe<br />

konuþulur. Doðu<br />

Anadolu´da olduðu gibi<br />

buralarda Mezra´lara rastlanmýyor.<br />

Bazý yörelerde “ lehçe veya<br />

aðýz” diyebileceðimiz, yöre halkýna<br />

mahsus bir konuþmaya rastlanýr. Bu<br />

konuþma þekli Türkçe´den fazla bir<br />

uzaklýk arz etmiyor...<br />

Tarihi süreci içerisinde, Ege Bölgesi<br />

Anadolu´nun bir çok yöresinden ve<br />

ayný zamanda komþu ülkelerden gelen<br />

göç akýmlarýna misafirlik etmiþtir.<br />

Gerek dýþ göçler ve gerekse iç göçler<br />

geldikleri Ege Bölgesine sosyal<br />

yaþantýlarýný, örf ve adetlerini, giyim<br />

ve yemek piþirme alýþkanlýklarýný birlikte<br />

getirmiþler. Elbette geldikleri yerlerde<br />

konuþtuklarý dil ayrýlýklarýný da<br />

birlikte getirmiþtir. Þunu da vurgulamak<br />

gerekir, Atatürk Türkçe Alfabeyi<br />

ilan edinceye kadar, hatta sonraki yýllarda<br />

bile, Türk Halký öz Türkçe´yi<br />

konuþmamýþtýr. Türkçe, Osmanlýca,<br />

Farsça, Kürtçe, Oðuzca ve Arabça dillerinin<br />

karýþýmýný oluþturuyordu. Aðýrlýklý<br />

Arapça, Farsça ve Osmanlýca´da<br />

idi. Þimdi bile kesinlik kazanmýþ bir<br />

Türkçe´nin konuþulduðu kanýsýný<br />

taþýmýyorum. Iþte Ege Bölgesindeki<br />

kent ve kasabalardaki “ lehçe veya<br />

dil” ayrýlýðý yukarýdaki nedenlerden<br />

dolayýdýr.<br />

Bu Kitapta, tarihi kaynaklara zemin<br />

olarak alýnan haritalar, bölgedeki çok<br />

eski medeniyetlerin býraktýklarý tarihi<br />

zenginlikleri, göç yollarýný, savaþ sebebelerini,<br />

Anadolu´da kurulan ve<br />

tarihe karýþan medeniyetleri gösteriyorlar.<br />

Anadolu´da kurulan o eski<br />

medeniyetleri bugün çok bilimsel<br />

araþtýrmalara konu teþkil etmektedir.<br />

Bilim adamlarý Ege Bölgesinde ve<br />

Türkiye´nin diðer bölgelerinde tarih<br />

sahnesinden silinmiþ olan medeniyetleri<br />

arkeolojik kazýlar ve araþtýrmalarla<br />

gün ýþýðýna çýkarýyorlar.<br />

Bir çok eski isimlerin, coðrafi ve<br />

tarihi haritalarýndan silinerek, yerlerine<br />

yenilerinin yazýlmasý, araþtýrmacýlara,<br />

araþtýrmalarýnda zorluk yaratýyor.<br />

Bazý seyahlar, geçmiþte Anadoluyu<br />

gezileri sýrasýnda yazdýklarý “ seyahnameler”<br />

dönemlerinin insanlarýnýn<br />

sosyal, kültürel ve sanatsal yaþamlarýný<br />

dile getiriyor ve günümüz araþtýrmacýlarýna<br />

ýþýk tutuyorlar.<br />

Heredot ve Evliya<br />

Çelebi Seyahatnameleri<br />

örnek olarak verilebilir.<br />

Türkiye´nin yedi<br />

bölgesinde yaþayanlarýn<br />

, ayrý yaþam<br />

biçimleri, ayrý örf,<br />

kültür, giyim ve daha<br />

bir çok deðiþik töreleri<br />

vardýr. Bunlarýn<br />

arasýnda inançlarýnda<br />

da farklýlýklar vardýr.<br />

Güney ve Doðu<br />

Anadolu Bölgelerinde<br />

yaþayanlarýn tabiat<br />

kuvvetlerine olan inançlarý,<br />

Türkiye´nin<br />

diðer bölgelerinde<br />

hemen hemen yok<br />

gibidir.<br />

Güneþe karþý tükürmemek,<br />

suya tükürmemek<br />

veya suya<br />

çiþini yapmak, aðaca<br />

çaput baðlamak, ocaktaki<br />

ateþin sönmemesine<br />

çok dikkat<br />

etmek, ocaktaki ateþe<br />

su döküp söndürmek, piþmiþ ekmeði<br />

ters koymamak, ekin tarlasýnýn içinden<br />

geçmemek, ay ve güneþe karþý durup<br />

dua etmek, mevsimlerin baþlangýcýnda<br />

ve sonunda kutlamalar yapmak,<br />

mezarlarýn baþýnda yemek veya sadaka<br />

daðýtmak, ölülerin adýna hayýr daðýtmak,<br />

mevlüt okutmak ve okutmamak,<br />

oruç tutmak veya deðiþik oruç þeklini,<br />

örneðin 12 Imamlarda 12 gün oruç<br />

tutmak ve daha bir çok deðiþiklikler<br />

gibi.<br />

Ilk dönemde atalarýnýn taþýdýklarý “<br />

laðap” ve köken isimlerini takma ve<br />

yaþatma her bölgede vardýr.<br />

Doðu Anadolu Bölgesinde piþirilen<br />

milli yemek ile Türkiyenin diðer bölgelerinde<br />

piþirilen yemekler arasýnda fark<br />

vardýr. Örneðin, Ege Bölgesinde, Doðu<br />

ve Güneydoðu Anadolu Bölgelerinde<br />

piþirilen “ gömbe” veya düðünlerde<br />

piþirilen etli nohut çorbasý biliniyor.<br />

Ege Bölgesinde, Doðu Anadolu<br />

Bölgesinde piþirilen “ pýtpýtýk” bulgurun<br />

çok ince öðütülmüþünden yapýlýr.<br />

Þire Kurt, sarmýsaklý ayran ile veya<br />

sarmýsaklý kurut ayraný ile yapýlan<br />

ve saç üstünde yanan kömürün ýsýsý<br />

ile piþen kömbenin kendisine has<br />

bir aletle ezilmesi ve ortasýna açýlan<br />

çukura kýzarmýþ tere yagýnýn konduðu<br />

yemektir. Keþkeþ, ayranda piþen<br />

dövme buðdaydan yapýlýr. Þire sele,<br />

saç´da piþirilen yufka ekmeðin yuvarlak<br />

hale getirilip, 3-5 santim uzunluðunda<br />

kesilip üst üste yýðýldýktan<br />

sonra üzerine kýzarmýs tereyaðý ve sarmýsaklý<br />

ayran dökülen yemek çeþidi.<br />

Bunlar Türkiye´nin sadece Doðu ve<br />

Güney Doðu Anadolu bölgelerine has<br />

yemek çeþitleridir. Bu ayrýlýklar giyim<br />

ve kuþamda, müzik, halk oyunlarý,<br />

çalgý aletlerinde de görülmektedir.<br />

Örneðin Ege Bölgesinde zeybek, Doðu<br />

Anadolu ve Güney Anadolu da “<br />

Delilo”, “ üç ayak”, “ Elazýð Dik<br />

Havasý” vs. Gibi oyunlardaki ayrýlýklar,<br />

karadeniz Bölgesindeki “ Horon,<br />

kemençe” ve bununla dile getirilen<br />

“ Laz” Halk Türküleri´ndeki farklar<br />

gözden kaçmýyor.<br />

Bu farklýlýklarýn çoðu göç edilen<br />

yerlere birlikte götürülmüþ ve kýsmen<br />

daha yaþamýný yitirmemiþlerdir.<br />

Yukaruda izahatlar, Anadolu´da<br />

bir multi kültürel insan topluluðunun<br />

yaþamakta olduðu ve bu insan<br />

mozaðini oluþtururanlarýn Anadoluyu<br />

kendilerina anavatan edindiklerini,<br />

ayrýlýklar ne olursa olsun, buradaki<br />

halk kitlelerinin iç içe yaþadýklarýný,<br />

birinin bir diðerinin örf ve adetlerine<br />

saygýlý olduðunu göstermektedir. Pek<br />

yakýn bir zamana kadar deðiþik inançtan<br />

birbirlerinden kýz alýp vermezken,<br />

þimdi artýk o köhne zihniyeti yerini<br />

daha insancýl ve barýþçýl atmosfere<br />

býraktýðýný, yapýlan evliliklerde de eski<br />

düþüncelerini geride býrakýldýðý görülmektedir.<br />

Yurtlarýný, barýnaklarýný, gerek<br />

kendi istekleri ve gerekse bazi tabii<br />

olaylar sonucu veya zoraki nedenlerden<br />

ötürü ( zelzele, sel felaketi, yer<br />

kaymasý, kuraklýk, miras, kan ve namus<br />

davasý gibi) terk eden kavim ve aile<br />

veya kýlanlar, kendilerine ve yanlarýnda<br />

götürdükleri hayvanlarýn yaþayabilmeleri<br />

için göl, nehir ve suyun bol olduðu<br />

mümbit yerler ve hatta düþman güçler<br />

ile soyguncular tarafýndan kolayca<br />

ulaþýlmayacak yöreler aramýþ ve yerleþmiþlerdir…<br />

Kendi istekleri veya zoraki sebeplerden<br />

dolayý, bidayettte Anadolu´ya<br />

gelen dýþgöçler, yol güzergahlarýnda<br />

bulunan yerleþim yörelerindeki<br />

toplumlara zarar vermemiþler. Onlarýn<br />

bulunduklari yöre veya yakýnlarýna yerleþen<br />

yeni konuklar, yerleþim bölgesindeki<br />

insanlarýn dillerini öðrenmiþ<br />

çoðu zaman inançlarýný da kabul etmiþler.<br />

Dil, din ve toprak edinme yüzünden<br />

biri birileriyle savaþmýþlardýr. Iyi<br />

komþuluk içinde yaþamasýný bilmiþlerdir.<br />

Kaldý ki o zamanlar, savaþmak<br />

kimsenin aklýna gelmediði için, savaþ<br />

aletleri de yokmuþ. Kavimler büyük<br />

topluluklar oluþturunca, beylikler ,<br />

devletler oluþtukça, nüfus arttikça,<br />

dinler meydana çýktýkça, insanlar<br />

toprak edinme, dinlerini kabul ettirme<br />

sebepleriyle biri birileriyle savaþmaya<br />

baþlamýþlar.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!