27.03.2019 Views

İstikbal Dergi Mart Sayısı

İstikbal Gazetesi Aylık Yayını İstikbal Dergi Mart Sayısı Yayınlandı

İstikbal Gazetesi Aylık Yayını İstikbal Dergi Mart Sayısı Yayınlandı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

L İ D E R G A Z E T E E S K İ Ş E H İ R ’ İ N S E S İ<br />

DERGİ<br />

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR AYLIK iŞ, SiYASET, SPOR ve YAŞAM DERGiSi Sayı : MART 2019


t10’da<br />

Dünya’nın<br />

çirkefliğini<br />

iyiki de<br />

görmüyorum<br />

Patron<br />

iş kadınları<br />

BURCU GÜLER : Deniz Döküm Yönetim Kurulu üyesi<br />

NURDAN YENİ : Maden sektöründe babasının mesleğini devam ettiriyor<br />

t16’da<br />

DİĞDEM TENEKECİOĞLU : Tempa temizlik ürünleri ikinci kuşağı olarak görevi<br />

devralmış. Her üçü de iş dünyasının güçlü ve kararlı isimleri olmuş<br />

Sanat: Hüznün çalgısı<br />

SANTUR ile<br />

sokaklarda<br />

yankılanıyor<br />

t20’de<br />

Saç da<br />

yapıyor<br />

direksiyon da<br />

sallıyor<br />

t28’de<br />

Bize göre Eskişehir’in sahip olduğu<br />

kimlik bir hayli fazla…<br />

Olmayan ise “Eskişehirlilik kimliği”<br />

dir…<br />

Örneğin:<br />

-"Eskişehir’i bize anlatır mısınız?"<br />

dediklerinde arka arkaya birçok<br />

kimliğini sıralarız bu şehrin…<br />

Öncelikle; Eğitim öğretim kenti<br />

ve öğrenci kenti olduğunu söyleriz.<br />

Ardından…<br />

-"Havacılık kenti" deriz gururla.<br />

Bu da yetmez…<br />

-"Sanayi-Ticaret ve Tarım kenti"<br />

olduğunu söyleriz Eskişehir’in…<br />

Gücenmesinler diye;<br />

-"Memur-İşçi ve Emekli kenti"<br />

diye tanımladığımız da olur.<br />

“Demiryolu kenti” deriz örneğin…<br />

“Hamamlar şehri” deriz mesela…<br />

En son "Turizm kenti" olduğunu<br />

söyleriz Eskişehir’in göğsümüzü kabarta<br />

kabarta.<br />

Anlayacağınız…<br />

Eskişehir’in sahip olduğu kimlikleri<br />

saymaya bir başlarız ki, sonu<br />

adeta gelmez.<br />

Çünkü…<br />

Eskişehir’in hemen her kimliği<br />

üzerinde barındıran bir kent olduğunu<br />

anlatmaya çalışırız.<br />

Aslında…<br />

Eskişehir’in sahip olduğu kimlikleri<br />

anlatırken yalan da söylemeyiz<br />

hani.<br />

Tamamen doğrudur tüm bu saydığımız<br />

özellikler.<br />

zira, hemen her kimliği taşır üzerinde<br />

Eskişehir.<br />

Ancak…<br />

Bu kadar çeşitli kimliği olmasına<br />

rağmen bir tek "Eskişehirlilik" kimliği<br />

yoktur bu şehrin…<br />

Aslına bakarsanız en önemlisi de<br />

budur.<br />

EDiTöR<br />

Murat Taşkın<br />

Kimliklerle dolu<br />

kimliksiz şehir…<br />

"Eskişehirlilik" kimliği olmadan,<br />

diğer sahip olduğu kimlikler hiçbir işe<br />

yaramaz.<br />

Sahipsiz olduğu için kimliksiz<br />

olduğu izlenimi yaratır.<br />

İşte o yüzden…<br />

“Eğitim ve öğrenci kentiyiz”<br />

deriz ama öğrencilere kazanç kapısı<br />

diye bakarız.<br />

-"Havacılık kentiyiz” deriz ama<br />

uçak seferlerimizin olmasını bile sağlayamayız.<br />

-"Turizm kentiyiz" deriz ama<br />

gelen turistleri ağırlayacak mekânların,<br />

önce dışarıdan gelenlere kendi ellerimizle<br />

bırakır, ardından<br />

dedikodusunu yaparız.<br />

-“Tarım kentiyiz” deriz ama en<br />

verimli tarım arazileri üzerine termik<br />

santral yapılmasına engel olamayız.<br />

-“sanayi kentiyiz”, “Demiryolu<br />

kentiyiz” deriz ama Eskişehir’i demiryolu<br />

ile bir limana bağlamayı yıllar<br />

boyu başaramayız.<br />

Çoğu zaman "Kentin sahibiyiz"<br />

deriz ama kentin hiçbir değerine hiçbir<br />

zaman sahip çıkamayız.<br />

Yunus Emre’yi Karaman’a, Nasreddin<br />

hoca’yı Akşehir’e kaptırırız…<br />

Paye birilerinin olacak diye,<br />

kendi yaşadığımız şehri övmekten<br />

korkarız çoğu zaman.<br />

Kısacası…<br />

Sözde Eskişehirliyizdir hepimiz<br />

ama "Eskişehirlilik" kimliğimiz hiç<br />

olmamıştır.<br />

Hiçbir zaman da bu olsun diye<br />

çaba harcamayız.<br />

Sonuç olarak…<br />

Bu şehirde birçok kimlik, birçok<br />

özellik var.<br />

Fakat…<br />

Eskişehirlilik kimliği olmadığı<br />

müddetçe şehrin sahip olduğumuz<br />

hiçbir kimlik hiçbir işe yaramıyor…<br />

Kimliklerle dolu ama kimliksiz<br />

bir şehir gibi duruyor!<br />

4<br />

t32’de<br />

GAZETESİ’NİN AYLIK İŞ, SİYASET VE YAŞAM DERGİSİ<br />

PARA İLE SATILAMAZ, ÜCRETSİZDİR www.istikbalgazetesi.com Sayı : MART 2019<br />

UĞUR OFSET MATBAACILIK, GAZETECİLİK SAN. VE TİC. A.Ş. ADINA<br />

Sahibi : Burak TÜRKMEN<br />

Genel Yayın Yönetmeni : Burak TÜRKMEN<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü : Murat TAŞKIN<br />

Gazete, Haber ve Reklam :<br />

Arifiye Mah. Yalbı Sk. No: 13/A K:6 D:10 ESKİŞEHİR<br />

Tel & Faks : 0.222. 220 19 06 - 220 19 08<br />

e-mail : haber@istikbalgazetesi. com<br />

Merkez ve Reklam Bürosu :<br />

İstiklal Mah. Adalar Sk. No : 5 ESKİŞEHİR<br />

Baskı : MİLİMETRİK GRUP MATBAACILIK ORG. İÇ VE<br />

DIŞ TİC.LTD.ŞTİ. İvedik Org. San. Sit. 2271 Cad. No:17<br />

Tel: 0.312 395 37 38 - 0.312 395 33 78 İvedik/ANKARA<br />

e-mail: fotomat06@gmail.com<br />

web: ofsetfotomat.com


Herkes doğduğu ilde yaşasaydı<br />

Eskişehir nüfusu ne olurdu?<br />

Türkiye'de "nerelisin"<br />

sorusuna neredeyse<br />

hiç kimse<br />

kısa ve net bir<br />

cevap veremez.<br />

"İstanbulluyuz<br />

ama kütük Sivas",<br />

"İzmir doğumluyum<br />

ama aslen<br />

Malatyalıyız" sözleri,<br />

Türkiye'deki<br />

nüfus hareketliliğinin<br />

kısa tarihi gibidir.<br />

Peki<br />

Türkiye'deki herkes,<br />

kütüğünün<br />

yani asıl kökünün<br />

bağlı olduğu yere<br />

dönseydi, Türkiye'de<br />

nasıl bir<br />

nüfus dağılımı<br />

olurdu? İstanbul'un<br />

nüfusu kaça düşer,<br />

en kalabalık il hangisi<br />

olurdu?<br />

2017 nüfus verilerine göre herkes kütüğünde<br />

yazan kente dönseydi Türkiye'deki nüfus yoğunluğu<br />

haritası çok farklı oluyor. Verilere göre<br />

herkes kütüğünde yazan kente dönseydi, nüfus<br />

dağılımı her ile orantılı şekilde olacaktı. İstanbul'un<br />

15 milyon olan nüfusu 2 milyon 530<br />

bine kadar düşecek, en kalabalık il 2 milyon<br />

697 milyon nüfusuyla Şanlıurfa olacaktı.<br />

İSTANBUL'DA NEREDEYSE<br />

KİMSE KALMIYOR<br />

2017 nüfus sayımına göre 15 milyon olan İstanbul<br />

nüfusu bir anda 2 milyon 530 bine düşüyor.<br />

BİRİNCİLİĞİ ŞANLIURFA'YA<br />

KAPTIRIYOR<br />

İstanbul, bu rakamla Türkiye'nin en kalabalık<br />

kenti ünvanını, nüfusu 2 milyon 697 milyona<br />

düşen Şanlıurfa'ya kaptırıyor.<br />

ESKİŞEHİR SIRALAMADAKİ<br />

YERİ DEĞİŞİYOR<br />

Eskişehir’in şu anda nüfusu 826.716. Eğer herkes<br />

doğduğu<br />

şehirde yaşamış<br />

olsaydı<br />

Eskişehir’in<br />

nüfusu<br />

96.558 azalarak<br />

730.158’e<br />

düşecekti.<br />

Böylece Eskişehir’in<br />

nüfus<br />

yoğunluğu<br />

bakımında<br />

25’nci sırada<br />

olan yeri de<br />

12 basamak<br />

gerileyerek<br />

Türkiye’nin<br />

nüfus yoğunluğu<br />

bakımından<br />

37’nci<br />

şehri olacaktı…<br />

5


6


7


Günümüz insanının en büyük<br />

problemlerinden biri sanırım “stres”.<br />

Çok gergin, sinirli ve tahammülsüz<br />

olmaya başladık.<br />

Herkes sürekli bir yerlere yetişmenin<br />

derdinde!<br />

Bu yalnızca işe, okula, toplantıya<br />

yetişme çabası değil.<br />

Bizi en çok yoran şey “başka insanlara<br />

yetişme çabası”.<br />

Başkaları gibi olma psikolojisi ile<br />

yönetiliyor gibiyiz. Nerede bir başarı<br />

görsek tebrik etmek yerine; aşağı çekmeye<br />

çalışıyoruz.<br />

Bir insandan bir şey öğrenmek yerine;<br />

onun sahip olduğu bilgileri ‘gereksiz’<br />

buluyoruz.<br />

Sohbet ederken karşımızdakini<br />

dinlemiyor; sadece konuşmak için sıra<br />

bekliyoruz.<br />

Hal böyle olunca her şeyle yarış halinde<br />

oluyoruz. Bu durum stresimize<br />

stres katıyor.<br />

Çünkü her an tetikteyiz. Herhangi<br />

birinin bizden ‘daha’ olmasına tahammülümüz<br />

yok.<br />

Bu tahammülsüzlükler bizi bir girdabın<br />

içine sokuyor.<br />

Bir taraftan başarılı, mutlu, huzurlu<br />

olmak istiyoruz; diğer taraftan insanların<br />

yaptığı her işi takip ederek bu isteklerimize<br />

ulaşabileceğimiz tüm yolları<br />

kapatıyoruz.<br />

“KENDİN OL,<br />

ÇÜNKÜ HAYAT<br />

BAŞKASI OLMAK<br />

İÇİN ÇOK KISA!”<br />

Çoğunlukla kendimize “Ben ne istiyorum?”<br />

diye sormuyoruz.<br />

Başka insanlara ulaşmaya çalıştığımız<br />

için kendi isteklerimizin farkına<br />

bile varamıyoruz. Dolayısıyla mutsuz,<br />

gergin ve stresli oluyoruz.<br />

Sanırım bu durumdan en çok çocuklar<br />

etkileniyor. Onlar da hep başkalarının<br />

başarılarına ulaşması gerektiği<br />

düşüncesi ile yetişiyor. Kendilerine ait<br />

bir hayalleri yok, hobileri ebeveynlerince<br />

popüler olan aktivitelere göre seçiliyor,<br />

akademik başarı dışındaki hiçbir<br />

başarıları kabul görmüyor.<br />

Aileler çocukları ile iletişim kurmuyorlar.<br />

“Nasılsın?” değil “Sınavdan kaç<br />

puan aldın?” oluyor ilk soruları.<br />

Resim yapmayı seven bir çocuğa<br />

“Bunlar sana sınav kazandırmayacak”<br />

diyorlar.<br />

Bir araya gelen velilerin tek gündemi<br />

çocukları oluyor. Ama bu gündemlerin<br />

neredeyse hepsi sunî. “Benim<br />

oğlumun İngilizcesi çok iyi” “Benim<br />

kızım şu sınavda birinci oldu” “Bizim<br />

çocuk doktor olacak, şimdiden başladı<br />

kendini göstermeye” gibi konuşmalarla<br />

çocuklar üzerinden egolarını tatmin etmeye<br />

çalışıyorlar.<br />

Bu konuşmalardan sonra problemlerin<br />

asıl sebebi olan “kıyaslama” başlıyor.<br />

Çocuklar sürekli başkaları ile kıyaslanıyor.<br />

Bireysel farkılıkları, yetenekleri,<br />

kişilikleri hiçe sayılıyor.<br />

Burada da başkalarına ulaşma isteği<br />

ortaya çıkıyor. Çocuklar sürekli bir stres<br />

halinde. Bir şeyler öğreniyorlar ama bu<br />

öğrendiklerinin ne işe yaradığını bilmiyorlar.<br />

Araştırmıyorlar, okumuyorlar.<br />

Hiç yeteneği ve ilgisi yokken bir aktiviteye<br />

yönlendiriliyorlar.<br />

Yetenek ve ilginin olmadığı yerde<br />

de başarı mümkün olmuyor. Başarısızlık<br />

çocuklarda stresi daha da artırıyor. Kendini<br />

yetersiz ve ailesine karşı mahcup<br />

hissediyorlar.<br />

Sözün kısası…<br />

Başkalarına yetişme çabası hepimizi<br />

etkiliyor.<br />

Çocuklarımızı bireysel özellikleri<br />

ile değerlendirmek, onları kimse ile kıyaslamamak<br />

ve isteklerini önemsemek<br />

elbette yapılması gerekenler listesinde.<br />

Ancak önce kendimizi, kendimize<br />

ait değerlerle, karakterimizle ve geleceğe<br />

dair planlarımızla tanımamız ve<br />

gündemimize başkalarını değil öz benliğimizi<br />

almamız lazım.<br />

Bu gençler bir harika!<br />

8


“MUTLULUĞUN<br />

SIRRI”<br />

Özge Zaim Sarıoğlu<br />

Sabahın erken saatlerinde kalkıyorum.<br />

Koşarak giriyorum içeriye... Bir pantolon bir<br />

buluz… Geçiriyorum üstüme acele… Sabahın<br />

mayhoşluğundan mı bilmiyorum tişörtü bile<br />

yamuk giymişim. Siyah, şekli şemali bozulmuş<br />

hatta lastik işlevini kaybeden bir toka<br />

buluyorum. Saçımı da arkadan sıkı sıkı topluyorum.<br />

Keyfime diyecek yok! Önemli olan<br />

rahat olmak değil mi? Dışarıdan nasıl göründüğümün<br />

pek bir önemi yok! Kapının önüne<br />

çıkıyorum, düz taban, dışarıdan erkek ayakkabısını<br />

andıran ayakkabılarımı da giyiyorum ki, değmeyin<br />

keyfime! Bir şey itiraf edeyim mi? Ben ne<br />

zaman tıkır tıkır, o sivri topuklu ayakkabıları<br />

giysem kendimi ezik hissederim. Tam tersine,<br />

özgüvenimin tavan yapması, dimdik, şıkır şıkır<br />

herkesin yanından geçmem gerekirken bende özgüven<br />

eksikliği yaratıyor. Kim bilir belki de<br />

onunla nasıl yürüneceğini bilmediğim için…<br />

Ama düztaban ayakkabılarla nasıl yürüneceğini<br />

iyi biliyorum. Mesela üzerindeki tozu bile silmeden,<br />

hafif gri renkte geçireceksin tek hamlede<br />

ayağına… Sertse, ayakkabı tutacağı ile ayağını<br />

sağa sola oynatarak ayağının gereken yerde şeklini<br />

almasını bekleyeceksin. Ayağın oturdu mu<br />

yerine, evine yerleşmiş gibi rahatlıyor insan…<br />

Sonrasında… Hoplaya zıplaya inerken merdivenlerden<br />

kapıdan çıktığın gibi ayağına takılan o<br />

taşa bir tekme atacaksın… Taş aldığı darbeyle<br />

savrulurken, sen verdiğin etkinin sonuçlarını keyifle<br />

izleyeceksin. Nasıl bir mutluluk yaratıyor o<br />

an? Özgüven bu değil de nedir? Belki de insana<br />

kesemediğin raconu bir nesneye rahatlıkla<br />

kesmenin verdiği rahatlık... Yürüyorum. Kafam<br />

dalgın yine! Evden çıkarken, “Gidiyorum ben”<br />

dedim ama içimde bir sıkıntı var. Kaldırım taşları<br />

dikkatimi çekiyor o an… Yanımdan geçen orta<br />

yaşlı bir bayanın bebek arabasını sürmeye çalışırken<br />

takur tukur çıkardığı sesi izliyorum. İçerisindeki<br />

bebek o etkiyle titreye titreye gidiyor.<br />

Gülüyorum. İnsan mutlu olmak için neden aradığı<br />

zaman nasıl da buluyor. Sonra aklıma yine<br />

“Ev” geliyor. İnsan başka bir işle uğraşırken, kafasından<br />

olmadık şeyler geçer mi? Ben başarıyorum<br />

ne hikmetse! Telefonum çalıyor. Biliyorum<br />

canım ben, kötü bir şey olacağını hissettim<br />

zaten… Kalbimin orta yerine bıçak gibi saplandı<br />

çünkü… Telaşla çantamda telefonumu ararken,<br />

içerisinde ne varsa etrafa saçıyorum. Bir yandan<br />

küfür ederken bir yandan telefonuma ulaşmanın<br />

telaşı sarıyor… Korku zaten esir aldı bütün hücrelerimi…<br />

Zangır zangır titrememe ramak<br />

kaldı! Bir bakıyorum, annem arıyor. Endişe ve<br />

korkuyla, “Alo” diyorum. Annem panik halinde<br />

bir ses tonuyla konuşuyor. Aslında hep öyledir<br />

ama düşünemiyorum. “Ne oldu anne!” diyorum.<br />

O yine telaşlı anlatmaya çalışıyor, kekeliyor. Sonunda<br />

sözcükler ağzından çıkıyor: “Gelirken bir<br />

kutu süt al!” diyecektim. Telefonu ellerim titreyerek<br />

kapıyorum. Kendimi yerdeki kaldırım taşına<br />

bırakıyorum. Kötü bir şey olmamanın verdiği rahatlığa<br />

mı sevineyim yoksa olmayan bir şeyi kafamda<br />

kurup, kurcalayıp, adeta birebir yaşayıp,<br />

korkuyu bütün hücrelerimde hissedip, anı kaçırmanın<br />

verdiği rahatsızlığa mı üzüleyim, bilemiyorum.<br />

Sessizce, hiç konuşmadan ne kadar<br />

oturuyorum öylece bilmiyorum. Neden mi anlatıyorum<br />

bunları? Bazen ne yaşadığının önemi<br />

yok! Derecesi, etkisi, sende bıraktığı iz kişiye<br />

göre değişiyor. Çaresizlik sardı mı insanın bedenini<br />

bir kanser gibi dağılıyor, büyüyor. O gereksiz,<br />

saplantılı düşüncelerden kurtulmak<br />

istiyorum. Şimdi de kalmak! Yanımdan geçen o<br />

bastonlu amcanın öksürük sesini duymak istiyorum.<br />

Belki yüzlerce kez yanımdan sessizce uçup<br />

giden kuşların o melodik müziğine kulak kesmek<br />

istiyorum. Bağıra bağıra ağlayarak geçen bir insanı<br />

fark ederiz de gülen birinin neşesini görmeyiz<br />

ya! Ben o gülen kadının neye güldüğünü<br />

öğrenip beraber kahkaha atmak istiyorum. Kafamı<br />

kaldırıyorum. Gökyüzüne bakıyorum. Nur<br />

yüzlü dedeyi anımsatan bir bulut diğerlerinin<br />

arasından yavaşça sıyrılıp bana yaklaşıyor sanki…<br />

Öğüt verir gibi değil, anlar gibi başlıyor sözlerine:<br />

“Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi öğren!”<br />

“Değer görmek istiyorsan değer ver!” “Anlaşılmak<br />

istiyorsan anla!” İfadesine odaklanıyorum.<br />

Yargılamadan konuşuyor. Dikkatle bakıyorum.<br />

Ne de güzel bakıyor… Devam ediyor sonra,<br />

gözlerimin içine içine konuşuyor: “Sabahtan<br />

beri seni izliyorum. Sabah evden çıkarken o<br />

erkek ayakkabılarını giydiğin için çok mutlu<br />

oldum. Başkalarına güzel görünmek için değil,<br />

kendi rahatını düşündüğün için giydin. Kendin<br />

için yaptın yani… İnsan kendisi için severek<br />

yaptı mı topuklu da yakışır, lastik pabuçlarda…<br />

Sonra endişeni izledim keyifle… Evet, keyifle diyorum,<br />

çünkü çoğu insanoğlu da senin gibi…<br />

Sen kendini yalnız sanırsın. Yaşam telaşını düşünürken,<br />

yarına kafa yorarken, geçmişe takılırken,<br />

zaman geçer gider. O anı fark etmezler bile…<br />

Düşünceleri onları öyle esir alır ki zaman hızla,<br />

bir anda geçer gider yanlarından ama adından<br />

yıllarca söz ettirir. Bu ne yaman bir çelişki değil<br />

mi?” Eliyle ağzını kapıyor bir anda, sus işareti yapıyor:<br />

“Sana bir sır vereyim mi?” Gülümsüyorum.<br />

Konuşuyor, heyecanımı izleyerek:<br />

“Çocuklar neden mutlular biliyor musun?”<br />

‘Neden’ diyorum usulca… Kafamı okşuyor:<br />

“Çünkü hep andalar… Şu anda! Anı hiç kaçırmıyorlar<br />

ve sadece kendileri için yaşıyorlar.”<br />

Hızla kayboluyor o nur yüzlü bulut… Ben söylediklerini<br />

hazmetmeye çalışırken arkasından<br />

gözü yaşlı bakıyorum. Sırrını düşündükçe anlıyorum,<br />

anladıkça yaşam felsefesi yapıyorum. El<br />

sallıyorum ardından gökyüzüne… Yanımdan geçenler,<br />

“Delirmiş sanırım” gibi baksalar da umursamıyorum.<br />

Kara gözlü bir çocuk aynısını yapsa<br />

“Deli” demezlerdi hâlbuki…<br />

Kızlı erkekli 11 liseli genç Adalar’da hep bir ağızdan şarkı söylüyor. Amaçları ne<br />

para kazanmak ne de keşfedilmek. Tek bir amaçları var : O da aynı okulda öğrenim<br />

gören fakat maddi imkanı olmayan arkadaşlarına destek olabilmek. “Dünya o güzel<br />

insanlar sayesinde dönüyor” diye bir söz var ya hani. İşte tam da bu sözü hatırlatan<br />

bir manzara ortaya koyuyorlar Eskişehir’in en kalabalık yerinde.<br />

Lise öğrencilerinden takdir edilecek davranış. Aynı okulda öğrenim<br />

gören ve maddi durumu iyi olmayan arkadaşları için<br />

sokağa çıktılar. Eskişehir Atatürk Güzel Sanatlar Lisesinin<br />

çeşitli sınıflarında öğrenim gören öğrenciler, örnek bir davranışa<br />

imza attı.<br />

Okul çıkışında Porsuk Bulvarı Adalar Mevkiinde bir araya<br />

gelen öğrenciler, birbirinden güzel eserleri seslendirerek bahşiş<br />

topluyor. Paranın yanı sıra okulda kullanılacak her türlü<br />

eşyayı da kabul eden öğrenciler, elde ettikleri para ile maddi<br />

durumu iyi olmayan arkadaşlarının gerekli okul ihtiyaçlarını<br />

karşıladıklarını söylediler.<br />

Haftanın belirli günleri bir araya gelerek müzik dinletisi yaptıklarını<br />

belirten öğrenciler, “Okulumuzda durumu iyi olmayan<br />

arkadaşlarımız için böyle bir karar aldık. Kimin durumu<br />

iyi değilse onun gerekli okul ihtiyaçlarını topladığımız bahşişler<br />

ile karşılıyoruz. Okul bitinceye kadar sokaklarda çalıp<br />

şarkı söylemeye devam edeceğiz” şeklinde konuştular. Lise<br />

öğrencilerinin başlattığı yardım kampanyasına dinletiden<br />

sonra vatandaşlarda katılarak destek verdi.<br />

9


Dünya’nın çirkefliğini<br />

iyiki de görmüyorum<br />

İsmi Kadriye Şen. Doğuştan görme<br />

engelli. Dışarıdan bakıldığında zor<br />

bir yaşamı var aslında. Fakat hayat o<br />

kadar da zor değil onun için. Zaman<br />

zaman avantaja bile çevirmiş bu eksikliğini.<br />

Tıpkı soyadı gibi Şen ve<br />

şakrak yaşıyor hayatı...<br />

RÖPORTAJ<br />

Özge Zaim Sarıoğlu<br />

10<br />

Günlerden Pazartesi…<br />

Gökyüzüne bakıyorum.<br />

Hava açık, bulutlar bir kenara çekiliyor,<br />

güneşe yol vermek istiyor.<br />

Güneş, bütün ihtişamıyla sahneye<br />

çıkıyor ama keyfi yok gibi…<br />

Parlak ama yüzü gülmüyor.<br />

O sıcaklığı hissedemeyişimden anlıyorum.<br />

Balkona çıkıyorum.<br />

Şöyle bir süzüyorum etrafı…<br />

Güneşin ışıklarından gözlerim<br />

kısılsa da ellerim omuzumda<br />

koşarak giriyorum içeriye…<br />

Hemen üzerime kalın bir şeyler<br />

alıyorum ve çıkıyorum evden…<br />

Gitmek istediğim yere doğru<br />

yol alıyorum.<br />

Güneş ışınlarından acıyan gözlerimi<br />

şöyle bir ovuşturuyorum.<br />

Keyfim yok bugün…<br />

Nedendir bilmiyorum…<br />

Hani insanın bir nedeni olmaz<br />

ama içi huzursuz olur ya…<br />

Öyleyim işte…<br />

Geçiyorum sokakları düşünceli<br />

düşünceli…<br />

Kardeşim hep “Sen yürümeyi<br />

bilmiyorsun” der, yürürken<br />

bütün kaldırımı işgal ediyormuşum.<br />

Şöyle bir süzüyorum kendimi:<br />

“Sanırım haklı!”<br />

İyice canım sıkılıyor.<br />

Derken geliyorum istediğim<br />

yere, bugün için randevulaşmıştık<br />

Kadriye Teyze ile…<br />

“Nasıl tanıştınız?” diye soracak<br />

olursanız…<br />

İstiklal Mahallesi muhtarlığında<br />

Hüseyin Ağabey’in yanına uğramıştım,<br />

o da geçerken selam<br />

veriyor.<br />

Orada tanışıyoruz işte...<br />

Tesadüfen, bir anda…<br />

Muhtarlığın bir üst katında oturuyor.<br />

Evine misafir oluyoruz.<br />

Doğuştan görme engelli Kadriye<br />

Teyze…<br />

Siyah beyaz kalın çizgili kazağıyla<br />

karşılıyor bizleri…<br />

Yüzünden hiç eksik olmayan<br />

gülümsemesiyle...<br />

O gülünce bende gülüyorum.<br />

Ne tuhaf bir şey mutluluk!<br />

Paylaştıkça çoğalıyor sanki…<br />

Yüzümüzde tebessümle giriyoruz<br />

içeriye…<br />

Nazmi Amcayla 6 yıldır evliler…<br />

“İlk eşim vefat edince, seneler<br />

sonra Nazmi Amcanla hayat arkadaşı<br />

olduk” diyor Kadriye Teyze hikâyesini<br />

anlatırken…<br />

O kadar uyumlu bir çiftler ki…<br />

Hani diziler de olur ya böyle beraber<br />

yaşlanan, tonton, mutlu çiftler işte<br />

öyleler…<br />

Evi şöyle bir süzüyorum.<br />

O kadar düzenli ki…<br />

Her şey yerli yerinde…<br />

Oturuyoruz bir kanepeye…<br />

Kadriye Teyze’de yanıma geçiyor.<br />

İnsan adını taşır derler ya bence soyadını<br />

da taşıyor.<br />

Soyadı gibi “Şen, şakrak” çünkü…<br />

“Engelin doğuştan mı?” diye sohbete<br />

giriyorum.<br />

“NAZAR DİYORLAR!”<br />

Bu soruya binlerce kez yanıt vermişçesine<br />

cevaplıyor: “Küçükken olmuşum.<br />

Nazara inanır mısınız<br />

bilmiyorum ama nazar diyorlar. Eskiden<br />

tabi doktorlarda bilinç yokmuş.<br />

Yanlış ilaç kullanımından diyen de<br />

oldu. O zamanlar bilinçsiz tabi, kimse<br />

ilgilenmemiş.”<br />

Sonra bir an da ekliyor: “Ama ben<br />

hayatımdan memnunum ya. Dünya<br />

çirkefliğini görüp de ne yapacaksın<br />

Allah aşkına? “<br />

Yutkunamadığımı hissediyorum.<br />

Şen şakrak söylüyor Kadriye Teyze<br />

ama söylediklerinin ne kadar doğru<br />

olduğunu düşününce içimde bir yerlere<br />

dokunuyor işte…<br />

“CANLI BASTONUM VAR!”<br />

Sorarken biraz çekinsem de Kadriye<br />

Teyze’de hissettiğim özgüven beni<br />

rahatlatıyor ve devam ediyorum:<br />

“Görememek nasıl bir duygu?<br />

O gene bir kahkaha patlatıyor: “Bizim<br />

bastonumuz var. Özellikle benim<br />

canlı bastonum var. Baston kullanmıyorum<br />

yani. Daha doğrusu cesaret<br />

edemiyorum.”<br />

Canlı baston derken eşi Nazmi<br />

Amca’yı kast ediyor, hep birlikte gülüyoruz.<br />

“Neden cesaret edemiyorsun?” diyorum.<br />

Düşünceli yanıt veriyor: “Çünkü hiç<br />

alıştırmadılar. Hep yanımda birisi<br />

oldu.”<br />

Elini tutuyorum.<br />

“Evden tek başına çıksan gitmek istediğin<br />

yeri bulabilir misin?” diyorum<br />

ardından…<br />

O yine akıllıca konuşuyor: “Zora kalınca<br />

bulacaksın mecbur.”


Haklı, zora düşünce<br />

her şeyi başarmaz mı<br />

insan?<br />

Neşesine, özgüvenine,<br />

hayata olan pozitifliğine<br />

hayran kalıyorum<br />

Kadriye Teyzenin…<br />

Nasıl başardığını<br />

merak ediyorum.<br />

Tane tane yanıtlıyor:<br />

“Evet, başka türlü yaşayamam<br />

ki…”<br />

“KENDİ KENDİMİ<br />

YETİŞTİRDİM”<br />

Duraksıyorum, kısa bir<br />

sessizlik oluşuyor:<br />

“Bunu neye borçlusun?”<br />

“Kendime” diyor sakin<br />

sakin: “Kendi kendimi<br />

yetiştirdim ben zaten…<br />

Beni Ankara okuluna<br />

istediler. Allah rahmet<br />

eylesin, söylediğim söz<br />

ağır gelmesin o istememiş. Benim engelli<br />

kızım var diye eskiden saklanıyormuş, şimdi<br />

şimdi çıkıyor daha… Benim aklım başıma geldikçe,<br />

bilinçlendikçe okuyacaktım ama yaşım<br />

büyük olunca almadılar. Evlendim. Ben kendi<br />

kendimi yetiştirdim. “<br />

“ÖNCE KENDİNİ SEVECEKSİN!”<br />

“Şu anda görenler, dünyayı gezenler bile<br />

mutsuz teyze. Onlara tavsiyen var mı?” diyorum<br />

gülerek…<br />

O da yine insanı düşündüren yanıtını veriyor:<br />

“Önce kendinle barışık olacaksın. Önce kendini<br />

seveceksin. Sonra hayat gelir.”<br />

Alkışlamak geliyor içimden…<br />

Bu içten yanıtı…<br />

Bir gününün nasıl geçtiğini merak ediyorum,<br />

ev işlerini kendi mi yapıyor ki diye sormadan<br />

edemiyorum.<br />

Başıyla onaylıyor sözlerimi:<br />

“Evet, hepsini kendim yapıyorum. Annemin<br />

hakkını yiyemem annem beni yetiştirdi.<br />

Ayaklarımın üzerinde durayım diye annem<br />

her şeyi bana öğretti. Eskiden makine mi<br />

vardı? Elimizde yıkıyorduk çamaşırları… “<br />

“Kendi çamaşırını kendin yıkıyordun yani… “<br />

“Tabi…”diyor kısa ve öz…<br />

Yemeklerini kendinin yaptığını da anlatıyor.<br />

Mütevazi bir şekilde, “Allah ne verdiyse yapıyoruz<br />

işte” diyor.<br />

Hoşuma gidiyor.<br />

Malzemeleri nasıl ayırt ettiğini soruyorum.<br />

Ellerini işaret ediyor, ince parmaklarını…<br />

“NEYİ MERAK EDEYİM?”<br />

“En çok neyi görmek isterdin?” diyorum biraz<br />

utangaç…<br />

O ise kendinden emin: “Valla hiçbir şeyi<br />

merak etmiyorum. Görmediğim için… Neyi<br />

merak edeyim şimdi?”<br />

Kahkahayı basıyorum ve ardından da devam<br />

ediyorum: “Güneşi mesela?”<br />

Sorum komik geliyor.<br />

İfadesinden anlıyorum.<br />

“GÜNEŞİ GÖRMÜYORUM AMA<br />

SICAKLIĞINI HİSSEDİYORUM”<br />

Yine de yanıtlıyor Kadriye Teyze: “Ee ışığı geliyor<br />

ya, sıcaklığı… Görmüyorum ama sıcaklığını<br />

hissediyorum. Denize gidiyorum, kırlara<br />

gidiyorum. Kokusundan anlıyorum her şeyi…”<br />

Şaşırıyorum: “Yüzme biliyor musun?” diye soruyorum.<br />

O da şaşkınlığıma şaşırıyor, gülüşüyoruz<br />

yine: “Hayır, küçükken kuyuya düşmüşüm.<br />

Korkuyorum. Aslında öğrenirim ama…”<br />

“Kuyuya derken?” diye ekliyorum.<br />

“Su kuyusu oluyordu eskiden, orada düşmüşüm”<br />

diye yanıtlıyor.<br />

“GÖREN GÖRMEYENİN<br />

HALİNDEN ANLAMAZ”<br />

Nasıl kurtarıldığını merak ediyorum.<br />

Eşi yıllardır onun<br />

görmeyen gözü olmuş<br />

Sanki o ana gidercesine<br />

anlatıyor: “3-4<br />

kişi aşağıya atladı. 3-<br />

4 kişi yukarıdan kurtardılar.<br />

Ayağım kaydı<br />

düştüm. Öyle bir<br />

anım da var.”<br />

Aklına düşüyor birden:<br />

“Gören görmeyenin<br />

halinden<br />

anlamaz. Görmeyen<br />

görmeyenin halinden<br />

daha iyi anlar. Zaman<br />

zaman eşim bile<br />

benim halimden anlayamıyor<br />

mesela… “<br />

Bende şakayla karışık<br />

yanıt veriyorum:<br />

“Doktorlar Caddesi’nde<br />

de birlikte geziyorsun<br />

ama…”<br />

Uzun süre gülüyor:<br />

“O benim iki ayaklı<br />

değneğim. Canlı değnek!<br />

Daha ne diyeyim.”<br />

Boş zamanlarında televizyon dinliyor, geziyor.<br />

Hiç boş kalmıyor Kadriye Teyze, hayata hiç<br />

küsmüyor.<br />

Yaşamın, anın tadını çıkarıyor.<br />

“BAKAN KÖRLER!”<br />

İnsanlar çarpıp geçiyorlar, arkalarından bağırıyorum<br />

diyor: “Hadi ben körüm de siz bakan<br />

körsünüz!”<br />

Meslek hayatımdaki en pozitif röportajı yapıyorum.<br />

Kadriye Teyze’nin hayatı, mutluluğu, pozitifliği<br />

bizi çok etkiliyor.<br />

Hatta sorgulatıyor.<br />

Kendinle barışık olduktan sonra hayat gelir<br />

diyor ya…<br />

Çok doğru!<br />

Kendini sevdikten sonra yaşam sana bütün<br />

mucizelerini sunuyor.<br />

Sen yeter ki iste…<br />

Biraz klişe bir laf olacak ama “Engelin yeter<br />

ki kalbinde olmasın!”<br />

Kadriye Teyze’nin yaşama sevinci herkese<br />

örnek olsun diyorum.<br />

Ellerinden öpüyorum ikisinin de, yanlarından<br />

ayrılıyorum.<br />

Sabah ki keyifsizliğim yok oluyor.<br />

Güneşin güzelliğini fark ediyorum.<br />

Sanki sabahkine göre daha bir ısıtıyor içimi…<br />

11


Güzellik Uzmanı Kuaför Esra Çorbacı ile saç, makyaj ve tırnakda bu bahar aylarının modasını konuştuk<br />

Bahar ayları modasında<br />

doğallık dönemi<br />

34 yaşında üç erkek çocuğa<br />

sahip olan Esra Çorbacı, 13 yaşından<br />

beri bu işi yaptığını söyledi.<br />

Mesleğe çırak olarak başladığını<br />

ancak eğitimine halen devam<br />

ettiğini kaydeden Çorbacı, “Diplomalarımı<br />

yeni alıyorum. Baksandaki<br />

okula kayıt oldum. Kalfalık<br />

belgemi aldım. Ustalık belgemi<br />

almak için gidiyorum. Her daldan<br />

sertifikam var. Onlar dışarıdan özel<br />

alındı” dedi.<br />

“KENDİME HEP BAKTIM”<br />

Kuaförlük mesleğini çocukken<br />

çok sevdiğini kaydeden Çorbacı,<br />

“Kendime hep bakardım. Akrabalarıma<br />

bakardım. Makyajlarını yapardım.<br />

Yeteneğimi fark ettim. Ya<br />

ressam ya anaokulu öğretmeni ya<br />

da kuaför olurum diyordum. Üçüncüsü<br />

oldu. Kuaförlüğe başlayınca<br />

zevk alarak yaptığımı anladım.<br />

Sonra devam ettim” ifadelerini kullandı.<br />

“EN ÇOK DOĞAL<br />

RENKLER MODA!”<br />

Havaların ısınmasıyla birlikte<br />

bahar modasını da anlatan Çorbacı,<br />

şöyle konuştu:<br />

“Ombrenin modası hala geçmedi.<br />

Doğal saçları daha çok seçenler<br />

var. Kişinin ten rengine, göz<br />

rengine göre ayarlıyoruz genelde.<br />

En çok moda doğal renkler. Kesim<br />

olarak da Beckham modeli devam<br />

ediyor. Kısa saçlar da onu tercih<br />

ediyorlar. Yaşlı, orta kadınlar hala<br />

tabela saçlarını ya da mantar modelleri<br />

seçiyorlar. Kızlarımız uzun<br />

ve düz saç istiyor. Gür ve dalgalıysa<br />

eğer saçlarının daha ince gözükmesi<br />

için V modelleri tercih ediyorlar.”<br />

“MAKYAJDA<br />

ŞEFTALİ TONLARI!”<br />

Makyaj modası hakkında da<br />

bilgi veren Çorbacı, şunları söyledi:<br />

“Makyajda da şeftali tonları tercih<br />

ediliyor. Doğal tonlar yine revaçta.<br />

Saçlar da doğal. Eskiden cilt<br />

bakımı, el ve ayak bakımı hiçbir şekilde<br />

önemsenmiyordu. Sadece<br />

makyaj ağırlıklıydı. Artık gelinlerimizde<br />

vücut bakımı olsun, cilt bakımı<br />

olsun önce onu talep<br />

ediyorlar. Daha sonra saçlarını,<br />

makyajlarını yaptırıyorlar. Tercihler<br />

hep böyle. Doğal olsun istiyoruz.<br />

Artık yapaylık kalmadı. Aşırı makyaj,<br />

sim falan kalmadı. Mat görünüm,<br />

mat rujlar seviliyor.<br />

Tırnaklarda da koyu renk ojeler<br />

tercih edilmiyor. Tırnak rengi isteniyor.<br />

Doğala dönüş var.”<br />

“RENKLİ SAÇLAR<br />

YAZIN REVAÇTA!”<br />

Renkli saçların da iki yıl önce<br />

moda olduğunu dile getiren Çorbacı,<br />

“Yaza doğru tercih ediliyor.<br />

Ben kendimde çok severin. Rengârenk<br />

yaparım saçlarımı. Üniversiteli<br />

gençlerin tercihi renkli saçlar<br />

oluyor. Sık sık boyuyoruz. Boyatmak<br />

istemeyenler de boncuk kaynak<br />

yaptırıyorlar. Renkli saçlarımız<br />

var. En çok tutulan ise gri renk” şeklinde<br />

konuştu.<br />

Bahar ayının gelmesiyle birlikte kadınlar<br />

da yaz konseptine hazırlanıyor.<br />

Havaların ısınmasıyla daha canlı<br />

bir görünüme sahip olmayan isteyen<br />

kadınlarımız soluğu güzellik salonlarında<br />

ya da kuaförler de alıyor.<br />

Bizler de konuyu uzmanından dinlemek<br />

istiyoruz.<br />

<strong>Mart</strong> ayı sayısına konuk ettiğimiz<br />

Güzellik uzmanı Esra Çorbacı, bahar<br />

dönemi saç, makyaj ve tırnak modasını<br />

“<strong>İstikbal</strong> <strong>Dergi</strong> ’ye” anlattı.<br />

12


Op. Dr. ALEV<br />

ÖZDEMİR KARABAĞ<br />

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı<br />

ÖZEL MUAYENEHANESİNDE<br />

HİZMET VERMEKTEDİR<br />

4 AĞRISIZ (KÖPÜK) HSG<br />

4 İNFERTİLİTE (KISIRLIK)<br />

TANI VE TEDAVİSİ<br />

4 MİKROÇİP YÖNTEMİ<br />

İLE AŞILAMA<br />

4 VAJİNİSMUS<br />

TANI VE TEDAVİSİ<br />

4 EVLİLİK ÖNCESİ<br />

DANIŞMANLIK<br />

HİZMETLERİ<br />

MUAYENE RANDEVU<br />

Vişnelik Mh. Tuncay sk. No : 4 Kat : 2 Daire : 3<br />

Odunpazarı ESKİŞEHİR<br />

(Atatürk Bulvarı - Hasan Polatkan<br />

Sami Ramazanoğlu Camii Karşısı)<br />

GSM: 0 546 228 26 00 TEL: 0 222 226 25 24<br />

www.dralevozdemir.com<br />

13


Şehir Hastanesi tramvay hattını<br />

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi<br />

hizmete başlattı.<br />

Eskişehir’in<br />

ray ağına yeni bir<br />

hat daha eklendi<br />

demir ağlarla<br />

ören Şehri<br />

Büyükşehir Belediyesi,<br />

büyük bir hızla yapımını<br />

tamamladığı<br />

Emek-Şehir Hastanesi<br />

tramvay hattını düzenlenen<br />

tören ile hizmete<br />

açtı. Törende konuşan<br />

Başkan Büyükerşen,<br />

Eskişehirlilerin desteği<br />

ile kenti hem Türkiye’nin<br />

hem de dünyanın<br />

örnek şehirlerinden<br />

biri haline getirdiklerini<br />

belirterek, 31 <strong>Mart</strong>’tan<br />

sonra da büyük bir özveriyle<br />

çalışarak Eskişehir’e<br />

önemli<br />

hizmetler yapmaya<br />

devam edeceklerini<br />

ifade etti. Sırada ise<br />

tramvayı kentin kuzeyine<br />

bağlamak var.<br />

Kumlubel ve Tunalı da<br />

çok yakında tramvayına<br />

kavuşuyor.<br />

14<br />

Kent içi ulaşıma büyük bir yatırım yaparak tramvay<br />

hatlarını Emek Mahallesi’nden Şehir Hastanesi’ne,<br />

oradan da Sultandere ve 75. Yıl Mahallesi’ne uzatan<br />

Büyükşehir Belediyesi, ilk etap olan Emek-71<br />

Evler-Şehir Hastanesi hattını düzenlenen tören ile<br />

hizmete açtı. Açılışa Büyükşehir Belediye Başkanı<br />

Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir CHP Milletvekilleri<br />

Jale Nur Süllü ve Utku Çakırözer, Odunpazarı Belediye<br />

Başkanı Kazım Kurt, 71 Evler Mahalle Muhtarı<br />

Emir Dişbudak ve çok sayıda Eskişehirli katıldı.<br />

Açılış töreninde konuşan Başkan Büyükerşen, 16<br />

kilometrelik ilk etap ile başlayan tramvay ağının<br />

yeni hatların tamamlanmasıyla 60 kilometreye ulaşacağını<br />

ifade etti. Büyükerşen, “Bugün Emek-71<br />

Evler’den Şehir Hastanesi’ne ulaşan yeni tramvay<br />

hattını hizmete açıyoruz. Eskişehir’in tramvay sistemiyle<br />

tanışmasının üzerinden 15 yılı aşkın bir süre geçti. Bildiğiniz<br />

gibi, 16 kilometrelik ilk etap hatlarımızda Eskişehir’in<br />

hastanelerini, üniversitelerini, birçok kamu kurum ve kuruluşunun<br />

bulunduğu bölgeleri birbirine bağladık. İkinci etap<br />

çalışmalarımızla tramvay hatlarımızın uzunluğu 16 kilometreden<br />

42 kilometreye, araç sayımız 18’den 33’e çıktı.<br />

Yenikent - Çankaya, Batıkent – Çamlıca ve Emek – 71 Evler<br />

gibi mahallelerimizi de tramvaya kavuşturduktan sonra 3.<br />

etap çalışmalarına başladık. İşte bugün 3. etap projemizin<br />

ilk hattını açıyoruz. Bu hat sayesinde, Şehir Hastanesi’ne<br />

çok daha rahat ve çok daha kısa zamanda ulaşabileceksiniz.<br />

Bu hat Şehir Hastanesi’nden sonra Sultandere ve 75.<br />

Yıl Mahallelerine kadar gidecek. Buradan Şehir Hastanesi’ne,<br />

oradan da Sultandere ve 75. Yıl Mahallelerimize<br />

uzanan bu hat 8.5 kilometre uzunluğunda. Yalnız burada<br />

bir ayrıntıyı daha sizlerin bilmenizi istiyorum. Şehir Hastanesi’nin<br />

yeri, bizim hazırladığımız 1/25 binlik planlarda olmadığı<br />

için, biz 3’ncü etabın hat güzergahlarını belirlerken<br />

bu hat yoktu. Ancak hastane yapılması kesinleştikten<br />

sonra planlarımızda olmamasına rağmen bu hattı ekledik.<br />

Yoksa şehrin kuzeydeki mahallelerine bu etapta ulaşmayı<br />

hedefliyorduk, ancak bu hastane işi devreye girince, oraları<br />

ertelemek durumunda kaldık. Tamamen insanlarımızın,<br />

yani Eskişehirli siz değerli hemşehrilerimin mağdur olmamanız<br />

için yapım önceliğini de tanıyarak ilk bu hattı tamamladık.<br />

Şimdi de hizmetinize açıyoruz” dedi.<br />

“OPERA-KUMLUBEL HATTI AÇILDIKTAN SONRA,<br />

TRAMVAYI ŞEHRİN KUZEYİNE GÖTÜRECEĞİZ”<br />

Diğer yandan Yıldız-Opera-Kumlubel hattında çalışmaların<br />

hızla devam ettiğini belirten Başkan Büyükerşen, en kısa<br />

sürede bu hattın da hizmete başlayacağının müjdesini<br />

verdi. Büyükerşen “Diğer tarafta devam eden Opera-Kumlubel<br />

hattını da Mayıs-Haziran aylarında bitirilmesi için arkadaşlarımız<br />

ellerinden geleni yapıyorlar. Neredeyse 7<br />

gün 24 saat çalışıyorlar. Bütün bu inşaatlar bittikten sonra<br />

tramvay hattı uzunluğumuz 60 kilometreye çıkacak. Bu<br />

arada bütün bu tramvay inşaat işlerimiz devam ederken<br />

tramvay filomuzu da büyüttük. Skoda marka 14 tramvay<br />

hizmete girdi. Bu yeni tramvaylarla araç sayımız 47’ye<br />

yükseldi. Bu hatları da hizmetinize sunduktan sonra, tramvayı<br />

şehrin kuzeyinde kalan mahallelerimize götüreceğiz.<br />

Şirintepe-Esentepe-Sütlüce, Gündoğdu, Fevzi Çakmak ile<br />

önceki adıyla 2 Eylül Kampüsü, yeni adıyla Eskişehir Teknik<br />

Üniversitesi Kampüsü’ne tramvayı mutlaka götüreceğiz.<br />

O hatlarla ilgili gereken fizibilite ve proje çalışmalarını<br />

tamamlama aşamasına geldik. Yeni dönemde Allah’ın izniyle<br />

kazmayı vuracağız” dedi.<br />

Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in her<br />

konuda kendilerine destek olduğunu ifade eden 71 Evler<br />

Mahalle Muhtarı Emir Dişbudak’da açılan yeni hattın 71<br />

Evler’e ekonomik anlamda katkı sağlayacağını belirterek,<br />

hattın Eskişehir’e hayırlı olmasını diledi.<br />

Büyükşehir Belediyesi yetkilileri,<br />

hattın 10 dakika sefer<br />

sıklığında Şehir Hastanesi-<br />

71 Evler-Emek-Odunpazarı-<br />

Çarşı-Opera yönünde<br />

çalışacağını belirterek, Şehir<br />

Hastanesi’nin giriş kapılarının<br />

birbirine uzak olması sebebiyle<br />

vatandaşlara kolaylık<br />

sağlamak için Şehir Hastanesi<br />

tramvay durağından her<br />

7 dakikada bir otobüslerle<br />

hastanenin 3 farklı giriş noktasına<br />

ücretsiz ring seferi yapılacağını<br />

ifade ettiler.


Büyükşehir Belediyesi<br />

Eskişehir’e muhteşem bir eser<br />

daha kazandırarak Ulus Anıtı’nı<br />

görkemli bir törenle açtı.<br />

Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />

İsmet İnönü Caddesi İstasyon<br />

Kavşağı’nda yapımı tamamlanan<br />

Ulus Anıtı vatandaşların yoğun<br />

katılımı ile gerçekleştirilen<br />

törende açıldı. Anıtın Türk<br />

Ulusunun şanlı tarihinden<br />

kesitlerle geleceğe ışık<br />

tutacağını ifade eden<br />

Başkan Büyükerşen,<br />

anıtın ulusun ruhuna ve<br />

kalbine dokunan<br />

bir eser olduğunu<br />

vurguladı.<br />

Eskişehir’in en merkezi noktalarından biri olan<br />

İstasyon Kavşağı, Büyükşehir Belediye Başkanı<br />

Yılmaz Büyükerşen tarafından tasarımı yapılan<br />

Ulus Anıtı ile buluştu. Belediye Başkanları, Milletvekilleri,<br />

Belediye Başkan Adayları ve binlerce<br />

Eskişehirlinin katıldığı tören ile açılışı<br />

gerçekleştirilen Ulus Anıtı, Eskişehir’in simgelerinden<br />

biri olacak.<br />

Açılış töreninde Eskişehirlilere seslenen Başkan<br />

Büyükerşen, Ulus Anıtı’nın ortak değerlere ve<br />

bağımsızlık mücadelesine işaret ettiğini ifade<br />

etti. Büyükerşen, “Bu anıt, o şanlı tarihimizden<br />

kesitlerle gelecek kuşaklara yol gösterecek. Bu<br />

anıt sizlere, bu şehre, bu ülkeye çok şey söyleyecek…<br />

Ne yazık ki son dönemde, bilerek ya da<br />

bilmeyerek unutturulmaya ve değiştirilmeye<br />

çalışılan gerçek tarihimizin, ulusal kimliğimizin<br />

ve bilincimizin en önemli nişanlarından biri olacak.<br />

Bu anıtta hangi değerlerimizin öne çıkması<br />

gerektiğini, uzun bir süre düşündüm. Bu anıtın<br />

her bir kıvrımı, her bir ayrıntısı, çok uzun ve detaylı<br />

düşüncelerin, değerlendirmelerin ve tartışmaların<br />

sonucu ortaya çıktı ve vücut buldu.<br />

Bu anıtta yer alan her bir heykel, tarih boyunca<br />

hiçbir devlete, hiçbir güce boyun eğmemiş,<br />

kendi egemenliği ve bağımsızlığı üzerinde hiçbir<br />

güç tanımamış Türk milletinin şanlı tarihinin<br />

bir yansımasıdır. Bu anıt, benim Yılmaz Büyükerşen<br />

olarak Eskişehirime kazandırdığım en<br />

güzel eserlerden biridir. Bir şehirde yollar yaparsınız,<br />

binalar yaparsınız. O şehrin ulaşım, altyapı<br />

ve üstyapı eksiklerini tamamlarsınız.<br />

Bunların hepsi bir şekilde hayata geçer. Ancak<br />

bir ülkenin, bir milletin, bir ulusun ruhuna ve<br />

kalbine dokunmak hepsinden daha önemlidir.<br />

İşte Ulus Anıtı bu yönü ile de bizlere çok şey<br />

katacak” dedi.<br />

“MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN<br />

KURDUĞU BU ULUS DEVLETİNİN<br />

AYARLARIYLA OYNAMAYIN”<br />

31 <strong>Mart</strong> yerel seçimler ile beka sorunu ilişkisi<br />

kurulmasına şiddetle karşı çıktığını ifade eden<br />

Büyükerşen “Bizler, Türkiye Cumhuriyeti’ne sonuna<br />

kadar bağlı 82 milyon vatandaş olarak, bu<br />

ülkenin topraklarının bir santiminin bile saldırıya<br />

uğramasına, üzerinde hak iddia edilmesine<br />

asla izin vermeyiz. Ben inanıyorum ki, bu ülke<br />

günün birinde böyle bir saldırıya, böyle bir haksızlığa<br />

uğrarsa, parti, dünya görüşü, ideolojisi<br />

hiç fark etmez, her birimiz karşı çıkar, buna izin<br />

vermemek için canımızı ortaya koyarız. Çünkü<br />

bu vatan, hepimizin evidir. Hepimizin kalesidir.<br />

Buradan, bir ikaz mı dersiniz, bir öneri, ya da bir<br />

görüş mü derseniz, şunları da söylemek istiyorum.<br />

Bu ülkede, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu<br />

ulus devletinin ayarlarıyla lütfen<br />

oynamayın. Bu ülkeyi, şıhların, şeyhlerin, tarikatların<br />

güdümüne sokmayın. Bunları yapmazsanız,<br />

bu ülkenin beka sorunu olmaz” dedi.<br />

Başkan Büyükerşen figürlerin yapımında büyük<br />

emeği olan sanatçı Afşin Efsandiyari’ye teşekkür<br />

ederek plaket takdim etti.<br />

15


Patron<br />

iş kadınları<br />

BURCU GÜLER : Deniz Döküm Yönetim Kurulu üyesi<br />

NURDAN YENİ : Madencilik, Nakliye, Akaryakıt sektöründe babasının<br />

mesleğini devam ettiriyor.<br />

DİĞDEM TENEKECİOĞLU : Tempa temizlik ürünleri ikinci kuşağı olarak görevi<br />

devralmış. Her üçü de iş dünyasının güçlü ve kararlı isimleri olmuş<br />

Eve yorgun argın geliyorum, uzanıyorum<br />

kanepeye…<br />

Kumanda elimde…<br />

Televizyonu bir açıyorum ki, ‘8<br />

<strong>Mart</strong> Dünya Emekçi Kadınlar Günü’<br />

dolayısıyla her yerde üreten kadınlarımız<br />

var!<br />

Hepsi emekçi!<br />

Kimisi el işi ürünler üretiyor, kimisi<br />

konfeksiyon da giyim üretiyor, kimisi<br />

bir ortamı temizliyor, güzellik,<br />

hijyen üretiyor.<br />

Bu güçlü kadınlarımızı izleyince<br />

içim sıkılıyor.<br />

Kapıyorum televizyonu…<br />

Sonra kendimi sorguluyorum.<br />

Ben ne üretiyorum ki diye?<br />

Kaşlarımın çatıldığını, dudaklarımın,<br />

yanaklarımın iyice gerildiğini hissediyorum.<br />

Tedirgin bir şekilde evin içinde dolaşırken<br />

yüzümü yan tarafa çeviriyorum<br />

ki, “Geçen ay çıkardığımız<br />

canım dergi” sanki ağzını sonuna<br />

kadar açmış, gülümsüyor.<br />

Elimle kafama vuruyorum hafifçe,<br />

“Ulan Özge sen de yazarak üretiyorsun<br />

ya!”<br />

Nasıl rahatlıyorum?<br />

Elimle sırtımı kontrol ediyorum, terlediğimi<br />

fark ediyorum.<br />

“Bizim de bu dünyada bir görevimiz<br />

olmalı” diyorum kendi kendime…<br />

Benimki de bu işte, yazmak, yazmak,<br />

yazmak…<br />

16<br />

Kafamda deli sorular dolaşırken, montumu<br />

aldığım gibi çıkıyorum evden…<br />

İş aklıma geliyor, bugün 8 <strong>Mart</strong> Kadınlar<br />

günü, Eskişehir Sanayi Odası’nın düzenlediği<br />

o etkinliğe katılmam gerekiyor.<br />

Nabız yoklamam, başarılı ve üreten kadınlarımızın<br />

hikayelerini dinleyip örnek<br />

almam gerekiyor.<br />

Yazdan kalma bir hava var.<br />

Hava serin ama üşütmüyor.<br />

Hatta o kalın montun içerisinde yandığımı<br />

bile hissediyorum.<br />

Bazen fırlatıp atasım geliyor şu montu<br />

köşe başına!<br />

Sıcağa gelemiyorum nedense!<br />

Sanayi Odası’nın kadın gazeteciler için<br />

yolladığı araca biniyorum, koyuluyorum<br />

yola!<br />

Organize Sanayi olunca gideceğimiz yer<br />

biraz uzun sürüyor!<br />

“Kadın girişimci, üretici fuarı” gittiğim<br />

etkinliğin adı!<br />

Patron kadınların fuarı yani!<br />

Merak ediyorum hem başarılı, hem<br />

kadın hem de patron olmak nasıl bir<br />

duygu diye?<br />

20 dakika sonra iniyoruz araçtan!<br />

Güneş gözlerimi alıyor, kısık kısık giriyorum<br />

içeri!<br />

Ben gözlerimi kısınca çok sert bakıyormuşum.<br />

Aklıma geliyor nedense…<br />

İçerisi cıvıl cıvıl…<br />

Her bir kadın kendi standının başında<br />

duruyor.<br />

İlginç olanlardan birisini yakalıyorum.<br />

Burcu Güler…<br />

Elektrik Elektronik Mühendisi…<br />

Deniz Döküm firmasında da Yönetim<br />

Kurulu Üyesi…<br />

Makine parçası ürettiklerini duyunca<br />

şaşırıyorum haliyle…<br />

Daha önce makine parçası üreten bir<br />

kadın duymamıştım.<br />

“MAKİNE PARÇALARI<br />

ÜRETİYORUZ”<br />

Güler yüzüyle anlatıyor Burcu Hanım:<br />

“1971 yılında babam kurmuş. Bende<br />

meslek sahibi olma yaşıma gelince mühendis<br />

olmamı, işlerini devam ettir-


memi arzu etti. Bende mühendislik fakültesine<br />

girdim. Mezun olduğumdan beri 25 senedir<br />

bu işin içindeyim. Makine parçaları<br />

üretiyoruz, döküyoruz, işliyoruz. Çelik<br />

döküm, fit döküm aklınıza ne gelirse işte…<br />

Bütün makine aksanının demir kısımlarını<br />

döküm olarak imal ediyoruz.”<br />

Önünde duran ağır parçaları gösteriyorum,<br />

tutmakta zorlanarak: “Kadın olarak bu işi<br />

yapmak zor mu?”<br />

Burcu Hanım bir yandan yardım ediyor bir<br />

yandan da bana yanıt veriyor: “Zor tabi.<br />

Kadınlara göre değil diyemeyeceğim çünkü<br />

kadınlar her işi çok daha iyi yapabilir. Erkekler<br />

yapıyorsa kadınlar da yapabilir. Ama<br />

meşakkatli bir iş tabii. Her işin de bir zorluğu<br />

olsa gerek. Memnunum ama ben…”<br />

“KİRLİ GÖRÜNÜYOR”<br />

“En zor yanı nedir?” diye devam ediyorum.<br />

Kısa bir düşünüyor ama güzel yanıt veriyor:<br />

“Biraz kirli görünüyor olması…”<br />

Kahkahayı basıyorum.<br />

O da gülümseyerek açıklıyor: “Çünkü kullandığımız<br />

malzeme kalıp kumu, kömür tozu<br />

esaslı. Aslında pis değil ama kömür tozu<br />

içine girdiği için pis gibi duruyor. Aslında<br />

pis değil. Sanayinin de temeli.”<br />

Önünde duran parçaları teker teker gösteriyor.<br />

“Üretmek çok güzel bir şey” diyor, şöyle ekliyor:<br />

“Teknik resme göre biz parçaları sıfırdan<br />

üretiyoruz. Teknik resmi geliyor ona<br />

göre biz modelini yapıyoruz. Kumda kalıplıyoruz.<br />

Döküyoruz. Sonra talaşla imalat işi<br />

varsa onu yapıyoruz. Erkekler de alıştılar.<br />

Onlar bana alıştı, ben onlara alıştım. İlk<br />

başta değişik geliyor. İnsanlar kendilerini<br />

bildikten sonra saygı sevgi çerçevesinde<br />

işler yürüyor. Bugüne kadar Allah’a çok<br />

şükür bir sorun olmadı. Alışılıyor. Zaten işinize<br />

tam konsantre olunca kadın erkek kavramı<br />

kalmıyor. Cinsiyet düşünülmüyor.”<br />

“Kadınlara tavsiye eder misiniz?” diye soruyorum.<br />

Kendinden emin yanıtlıyor Burcu Hanım:<br />

“Kesinlikle tavsiye ederim. Çünkü kadınlar<br />

çok iyi yapabilir. Çünkü titiz ve tertipli oluyorlar<br />

her işte olduğu gibi. Mutlaka bu<br />

işinde üstesinden en iyi şekilde geleceklerine<br />

eminim.”<br />

“MADEN SEKTÖRÜNDE<br />

2 BUÇUK YILDIR VARIM”<br />

Kendisine teşekkür edip ayrıldıktan sonra<br />

maden sektöründe çalışan Nurdan Hanım’ın<br />

yanına geçiyoruz.<br />

Nurdan Yeni…<br />

Madenci…<br />

O da aile firmasında çalışıyor.<br />

“Ne kadar zamandır bu işi yapıyorsunuz?”<br />

diye soruyorum.<br />

Pembe baretinin içerisinde kendinden emin<br />

tavırlarıyla anlatıyor:<br />

“Aile firmamız yaklaşık 50 yıldır var. Ben<br />

Madencilik sektöründe 2 buçuk yıldır<br />

varım. Ondan öncesinde yurt dışında bir firmada<br />

çalışmıştım. Ondan sonra banka sektöründe<br />

çalışmıştım. Şimdi de madencilik<br />

yapıyorum.”<br />

“Zor mu?” diyorum.<br />

Kafasıyla onaylıyor Nurdan Hanım:<br />

“Zor yönleri var kadın olarak ama bence kadınların<br />

yapamayacağı, başaramayacağı iş<br />

yok. Zorlukları da umarım bütün kadınlar<br />

olarak aşarak bütün meslekleri kadınların<br />

da çalışacağı, yöneteceği hale getireceğiz.”<br />

Maden sektörünün en zor yanını merak ediyorum.<br />

Kısa bir düşünüyor, o sırada standına gelen<br />

birisiyle ilgilendikten sonra bana dönüyor:<br />

“Daha çok erkeklerle muhatap oluyorsunuz.<br />

Daha çok kadın olmalıyız. Daha çok kadın<br />

girişimci ve üreten olmalı. O zaman eminim<br />

ki sorunlarımızı daha kolay aşacağız.”<br />

Bütün kadın patronlarımıza aynı soruları<br />

sormak istiyorum.<br />

Yanıtlarını karşılaştırmak için…<br />

Benzer yanıtlar veriyorlar hep…<br />

“Erkekler size nasıl bakıyor?” soruma verdiği<br />

cevaptan anlıyorum.<br />

Şöyle konuşuyor: “Aslında ilk başlarda biraz<br />

dışarıdan bakıyorlar. Bir kadın bu işi yapabilir<br />

mi yapamaz mı diye ama gün geçtikçe<br />

saygıları artıyor. Kadınlarımıza da tabi ki<br />

tavsiye ederim. Çok eğlenceli. Biz kadınlar<br />

toprakla uğraşmayı seviyoruz. Madencilik<br />

de direk topraktan gelen bir üretim olduğu<br />

için tavsiye diyorum.”<br />

“ENDÜSTRİYEL<br />

KAĞIT ÜRETİYORLAR”<br />

Didem Tenekecioğlu da öyle…<br />

Eskişehir Tempa Temizlik ikinci kuşakta<br />

devam ediyor.<br />

12 yıldır endüstriyel kağıt ürünleri üretiyorlar.<br />

Tuvalet kağıdı, havlu, muayene masa örtüsü…<br />

O da baba mesleğini devam ettiren kadın<br />

üreticilerden…<br />

“Kadın olarak nasıl bakıyorlar size?” diyorum.<br />

Gülümsüyor: “Ticaret yapmak zaten zor ülkemizde.<br />

Kadın olarak ticaret yapmak ekstra<br />

zor. Kadın kimliğini öne çıkarmazsanız<br />

eğer çok da fazla bir problem olmuyor<br />

bence.”<br />

Öyle mutlular ki…<br />

Gözlerinin içlerinde parlayan ışıktan anlıyorum.<br />

Yanlarından ayrılırken düşünüyorum!<br />

Ne kadar değerli şu kadınlarımız!<br />

Bu yazıyı okuyan çoğu kadın benim gibi<br />

kendini sorgulayacak biliyorum.<br />

O yüzden sarf ediyorum bu sözleri…<br />

“Bütün kadınlarımız öyle üretken ve değerli<br />

ki”<br />

Sen kendini farklı sanma!<br />

Hiçbir şey üretmesen geçim üretiyorsun<br />

geçim!<br />

17


18


OP. DR. ESEN KARAKAYA<br />

P l a s t i k R e k o n s t r ü k t i f V e E s t e t i k C e r r a h i<br />

PLASTİK CERRAHİDE<br />

YAĞ DOKUSU KULLANIMI<br />

Plastik cerrahide kişinin kendi yağ hücresinin<br />

kullanımı ilk olarak 1800’lerin sonuna doğru koldan<br />

alınan yağ dokularının, yüzde tüberküloz hastalığına<br />

bağlı olarak gelişen çukur şeklindeki nedbe dokularına<br />

rekonstrüksiyon amaçlı olarak verildiği bildirilmiştir.<br />

Günümüzde estetik plastik cerrahi alanında yağ hücrelerinin<br />

kullanım alanı çok geniştir. estetik cerrahi alanında<br />

rejenerasyon ve antiaging uygulamalarına doğru<br />

gelişmekle beraber bazı hastalıkların tedavisinde aktif<br />

olarak kullanılmaktadır. En çok kullanımı yüz bölgesinde<br />

hacim ve doku kayıplarının önüne geçilmesinde,<br />

meme kanseri sonucu meme dokusu alınmış hastalarda<br />

memenin yeniden yapılandırılmasında, implantlarla<br />

beraber veya tek başına<br />

kullanılabilmektedir. Güncel olarak Brazillian<br />

Butt Lift (popo büyütme) ameliyatlarında yağ<br />

hücreleri büyük hacimlerde kullanılmaktadır.<br />

Yine son zamanlarda yağ hücresi uygulamalarında<br />

meydana gelen ilerlemeler sayesinde<br />

yalnızca yüzde, memede ve kalçalarda daha<br />

güvenilir hacim arttırılarak yeni şekil verilmesi<br />

yanında, ayrıca daha da önemlisi, yağ içeriği<br />

bakımından çok zengin bir kök<br />

hücre kaynağı olmasından dolayı<br />

potansiyel olarak rejeneratif yönleriyle<br />

öne çıkmaktadır.<br />

Yüze yağ dokusu transferi<br />

1995’lerden itibaren yapılmaya<br />

başlanmıştır. 2006-2007’lerde<br />

Uluslararası Plastik Cerrahi<br />

kongrelerinde yüze, memeye,<br />

popoya verilen yağ hücrelerinin<br />

uzun dönem sonuçları<br />

paylaşılmıştır. Daha sonra<br />

Plastik cerrahlar tarafından<br />

çok daha sık yapılan işlemlerden<br />

biri haline gelmiştir.<br />

Yüze ve vücuda<br />

yağ transferi kendi içindeki<br />

farklılıklardan dolayı<br />

yüzde estetik ve rekonstrüktif açıdan mikro yağ<br />

hücreleri olarak kullanılırken, vücudun meme, popo<br />

gibi diğer bölgeleri için daha büyük hacimli yağ transfer<br />

uygulamaları olarak ikiye ayrılabilir.<br />

Vücudun karın, bel, basen gibi bölgelerinden toplanarak<br />

alınan yağ hücreleri bazı işlemlerden geçirilerek<br />

saflaştırılır. Bu haldeki yağ hücreleri, mikro yağ<br />

hücreleri halinde alın bölgesi kırışıklıklarının içerisine,<br />

derin çizgilere, kaş içine ve hemen altına, göz altına ve<br />

çevresine, burun ve ağız kenarındaki derin oluklara,<br />

üst dudak çizgilerine ve dudağı büyütmek için içine,<br />

ağız köşelerine, çene bölgesine, çene hattına, şakak<br />

bölgesindeki eriyen yerlere, el sırtında incelen<br />

ve kuruyan derinin altına verilebilir. Verilen<br />

yağ dokusunun bir bölümü ilk iki hafta içinde<br />

eriyebilmekte ancak geriye kalan ve damarlanarak<br />

hayat bulan hücreler yaşamlarına artık<br />

bu transfer edilen yerlerde sürdürmektedirler.<br />

Bu hücrelerin canlılığı bilimsel olarak ispat<br />

edilmiştir. Bu işlemin kazanımları yüzde daha<br />

canlı ve parlak bir görünüm, daha taze bir<br />

bakış, yorgun ifadenin kaybolması, cilt<br />

renginin açılması, derin çizgilerin<br />

büyük oranda, ince çizgilerin<br />

ise çok daha büyük oranda<br />

kaybolmasıdır. Çok yoğun<br />

akne skarı olan hastalarda<br />

lazer tedavileri ile beraber<br />

çok yüz güldürücü sonuçlar<br />

alınabilmektedir. Ayrıca<br />

erken yaşlarda yüzdeki<br />

yağ yastıkları eriyen hastalar,<br />

yüzün gelişiminde<br />

asimetri olan veya sonradan<br />

meydana gelen asimetrilerde<br />

bu yöntem ile<br />

tedavilerde önemli başarılar<br />

sağlanmaktadır.<br />

19


Sanat: Hüznün çalgısı<br />

SANTUR ile sokaklarda<br />

yankılanıyor<br />

SANTUR<br />

bir İran enstrumanı.<br />

4000 Yıllık bir geçmişi<br />

var. Hz. Davut’un da çaldığı rivayet ediliyor.<br />

Sesi kadın sesine benzediği için İran’da yasaklanmış.<br />

işte bu “Hüznün çalgısı” adı verilen<br />

Santur’u çalıyor. 32 yaşındaki Duygu’nun bu<br />

çalgı ile çıkarttığı nağmeler sokaklarda adeta<br />

rehabilitasyon etkisini yaratıyor.<br />

Hamamyolunun o kalabalık insanlarının<br />

arasında ilerlerken etrafı şöyle bir gözlemliyorum.<br />

Herkesin bir telaşesi var.<br />

Yetişeceği kişiler, yetiştireceği işler…<br />

Öyle seri hareket ediyorlar ki bir filmi<br />

hızlıca geçiştiriyorlar gibi...<br />

Onları gözlemlerken içime yayılan hüzne<br />

odaklanıyorum.<br />

Karamsarlaşıyor yine!<br />

Sık sık pozitif düşün ‘Özge’ diye kendimi<br />

telkin etsem de engel olamıyorum bu duyguya!<br />

‘Beni esir almak istiyor da ben zincirlerimi<br />

kırıp kurtuluyorum her seferinde’ hissine<br />

kapılıyorum.<br />

Derken o ses kulaklarımın içine yayılıyor.<br />

Hayır, sadece kulaklarıma değil.<br />

Kalbimi, ruhumu hatta bedenimi ele geçiriyor!<br />

Kafamı sağa doğru çeviriyorum ki, bir<br />

kadın ismini bilmediğim bir müzik aletinin<br />

önünde kendinden geçmişçesine çalıyor!<br />

Şöyle bir izliyorum uzaktan…<br />

O müzik aletinin telleri ağlıyor da elindeki<br />

tokmakla ince ince vuran kadın sanki<br />

onu teselli ediyor.<br />

Acısını dindirmek istiyor.<br />

20<br />

Elimde olmayan bir şekilde<br />

yavaş yavaş ilerliyorum<br />

müziğin geldiği<br />

noktaya!<br />

İsmini henüz öğrenmediğim<br />

o kadının yanına!<br />

Nasıl tanışacağımı bilmiyorum!<br />

İlk kez röportaja giden<br />

amatör bir öğrenci gibi müziği kessem mi<br />

yoksa bitmesini mi beklesem diye düşünürken<br />

yanına usulca oturuyorum.<br />

Beni görmeyeceğini umarak, rahatsız etmeden,<br />

sessizce…<br />

Görmüyor da zaten…<br />

Müzikle öyle bütünleşmiş ki…<br />

Katıksız sarhoş gibi…<br />

Müzikten başka bir şey yok o an da…<br />

Dinliyorum, dinledikçe kapılıyorum.<br />

Kapıldıkça uzaklaşıyorum.<br />

Hamamyolu’ndan hızla geçen o insan<br />

kalabalığından…<br />

Hani dedim ya!<br />

Kalbimin içine bazen bir karamsarlık çöküyor<br />

diye!<br />

Yine mi beni esir aldı diye düşünürken<br />

bunun karamsarlık olmadığını fark ediyorum.<br />

Adını koyamıyorum, bulamıyorum ama<br />

bunun karamsarlık olmadığını<br />

biliyorum.<br />

Derken bir an da giriyorum<br />

konuya, o müziğini<br />

bitirmeden…<br />

Uykudan uyanmışçasına<br />

bana bakıyor.<br />

Kendine gelmesini<br />

bekliyorum.<br />

“Ben Özge. Ya sen?”<br />

‘Duygu’ diyor.<br />

Ses tonu da tıpkı<br />

çaldığı müzik aletinden<br />

çıkan ses gibi...<br />

Meditasyon gibi…<br />

“Çaldığın aletin<br />

adını öğrenebilir<br />

miyim?” diyorum biraz utangaç…<br />

O ise bilmezliğimi mütevazilikle karşılıyor:<br />

“Santur!”<br />

“Ne hoş bir isim!”<br />

Gülümsüyor.<br />

32 yaşında Duygu, doğma büyüme İstanbullu…<br />

“Eee nerden buldun burayı?” diyorum.


RÖPORTAJ<br />

Özge Zaim Sarıoğlu<br />

“İSTANBUL BOĞUCU ŞEHİR!”<br />

Sakin ses tonuyla anlatıyor: “Muğla’da<br />

Sosyoloji bölümünü bitirdim. Sonrasında tiyatro<br />

ve müziğe karşı ilgim oluştu. Çeşitli yerlerden<br />

tiyatro eğitimleri aldım. Drama<br />

alanında eğitim aldım. Yaklaşık yedi yıldır<br />

drama öğretmenliği yapıyorum. Eskişehir’e<br />

gelmem ise hissi kalben vuku birazcık. Eskişehir’in<br />

hep güzel bir şehir olduğunu duyuyordum.<br />

İstanbul güzel bir şehir ama çok<br />

keşmekeş, boğucu bir şehir. Çok kalabalık.<br />

Burası sanki İzmir’le İstanbul arası bir şehir<br />

gibi. Daha önce hiç gelmememe rağmen ben<br />

Eskişehir’e gideceğim dedim ve gittim.”<br />

Özgürlük bu olmalı diye düşünüyorum.<br />

Nerede mutlu ve nereye ait hissediyorsa<br />

bavulunu alıp gidebilmeli insan…<br />

Dervişlere benzetiyorum bir an da onu…<br />

Anlamsızca…<br />

Onlar da hep gezerek, insanları tanıyarak,<br />

kendi müziklerini yaparak dolaşmadılar<br />

mı dünyayı?<br />

Keşfetmediler mi aşkı, sevgiyi?<br />

İçimi bir huzur kaplıyor.<br />

Sonra düşüncelerimi dağıtıyorum,<br />

Duygu’ya dönüyorum yeniden…<br />

İstanbul’dan ayrılış sürecini<br />

dinliyorum.<br />

Sesi yine bir müzik gibi<br />

çıkıyor: “İstanbul’dan ayrılış<br />

sürecimi hiç unutmuyorum. Arkadaşımla<br />

otururken hayallerimizden<br />

bahsediyorduk. Bende dedim ki ben<br />

dünyayı gezmek istiyorum. İnsanlara<br />

dokunmak istiyorum bir şekilde. Ve<br />

sokak müziği yaparak bunu yapmak<br />

istiyorum dedim. Dedi ki olacak, çok<br />

güzel insanlarla tanışacaksın ve yapacaksın<br />

da... Sonra buraya geliş sürecim<br />

başladı. Santurla tanıştım<br />

burada. Bendir çalıyordum zaten.<br />

Solistlik yaptım. Bazen gitarla çıkıyorum.<br />

Bazen bendir çalıyorum, bazen perküsyonda<br />

oluyorum. Bunların hepsini kendim<br />

öğrendim. Sadece perküsyonda Anadolu<br />

Üniversitesi’nde Selçuk Hoca vardır. Bir yıl<br />

ondan eğitim aldım. Onun haricinde santur<br />

falan hep kendim öğrendim. Öğreniyorum,<br />

hala öğrendim diyemem bu ukalalık olur.”<br />

Sokak müziği yapan sanatçılar aslında<br />

gerçek sanatçılar…<br />

Müziğini kapitalizme kurban etmemiş,<br />

sadece kendisi ve halkı için müzik yapan sanatçılar…<br />

Baktıkça bu düşünceler beliriyor kafamda…<br />

“MÜZİK HAYATIMDA BİR DURAK”<br />

“Zorlukları var mı?” diye sormadan edemiyorum.<br />

O sıra güneş sohbetimize ortak olmak istercesine<br />

gözümüzün içini alıyor.<br />

Birbirimize bakmak da zorlanıyoruz.<br />

Kısık gözleriyle anlatıyor Duygu: “Yo zor<br />

değil. Neden zor olsun ki? Tam tersine şöyle<br />

bir güzelliği var aslında. Her gün ayrı bir hikaye<br />

yaşıyorum sokakta. Bu benim için aynı<br />

zamanda zamanı da yavaşlatıcı bir atmosfer<br />

oluşturuyor. Çünkü her şey çok hızlı. Her şey<br />

çok hızlı akıyor. İnsanlar atomu parçalarcasına<br />

gidiyorlar, yürüyorlar. Benim için hayatımda<br />

bir durak. Onun için çok önemli. Ve sizin gibi<br />

bir sürü insanla tanışıyorum gün içerisinde.<br />

Onların hikayeleri, hayalleri vs. Bu sebeple bir<br />

sürü güzel dostum oldu. Bir sürü ilginç olaylarla<br />

da karşılaşıyorum, yaşam deneyimi ediniyorum.<br />

Kitap bırakanlar oluyor. Gofretinin<br />

yarısını bırakanlar oluyor. Çok ayrı bir şey.<br />

Acayip mutlu oluyorum.”<br />

O sıra santura şöyle bir göz gezdiriyorum.<br />

Biraz önceki o yakarışları yok…<br />

Çok ağladıktan sonra dinginleşir ya<br />

insan?<br />

O da kendini dinlercesine suskun bakıyor.<br />

“Yaşadığın o ilginç anılardan bir tanesini<br />

dinlemek isterim” diyorum kısık ses tonumla…<br />

O da bu soruyu beklercesine yanıtlıyor:<br />

“HİPNOZ ETTİĞİMİ<br />

DÜŞÜNENLER VAR”<br />

“Bir gün müzik yapıyorum yine burada…<br />

Müzik yaparken bir amca dedi ki ben çok<br />

dinlemeyeceğim kızım. Şöyle bir yanınızda<br />

oturup gideyim. Sevdim müziğinizi dedi. 70<br />

küsur yaşlarındaydı. Bilet de almam gerekiyor<br />

dedi, gideceğim dedi. Bir süre sonra amca<br />

gitti ve geri geldi. Tren bileti almaktan ve gitmekten<br />

vazgeçmiş. Elinde birde balık getirmiş.<br />

Beta diye bir balık. Ve dedi ki bunu sana<br />

vermek istiyorum, içimden geldi. Çok mutlu<br />

olmuştum.”<br />

Öyle telaşlı anlatıyor ki, daha bugün yaşamışçasına<br />

heyecanını hissediyorum.<br />

Sonra ansızın bir anısı daha beliriyor gözünün<br />

önüne ve hızlıca anlatmaya başlıyor.<br />

Söyleyecek, anlatacak çok tecrübesi, hikayesi<br />

var Duygu’nun…<br />

Nereden başlayacağını bilemeyişinden<br />

anlıyorum.<br />

Sonra dönüyorum Duygu’nun dingin sesine:<br />

“Benim bir bendirim var. Üzerinde kendi<br />

yaptığım resimler var. Bazı enstrümanları kişiselleştirmeyi<br />

seviyorum. Enstrümanlarıma<br />

kendi hikayemi katmayı… Bir gün arkadaşım<br />

dinleyicinin yanında…O şahit oluyor bu sohbete…<br />

Ona ben bu bendirin üzerindeki resimleri<br />

çözdüm demiş. Bu kızın ne sesi, ne<br />

çalmasında numara var demiş. Buraya toplandı<br />

ya herkes, kalabalık var. Kız demiş bununla<br />

hipnoz ediyor insanları… Bendirin<br />

üzerinde barış işareti var, semboller var, hayal,<br />

özgürlük falan var. Bu hipnoz ediyor, kız da<br />

başka numara yok demiş.”<br />

Öyle içten gülüyor ki anlatırken onunla<br />

birlikte bende gülüyorum.<br />

“Santurun bir kültürü var mı?” diye soruyorum.<br />

“KADIN SESİNE BENZEDİĞİ İÇİN<br />

İRAN’DA YASAKLANMIŞ”<br />

Hikayesi de çıkardığı ses kadar hüzünlü…<br />

Duygu’ya yöneliyorum: “Bu İran enstrümanı…<br />

4000 yıllık bir geçmişi var bunun. Hz.<br />

Davut’un falan da çaldığı söylenir. Kanunun,<br />

piyanonun atasıdır. 9 eşlikli 72 tane teli var.<br />

Birçok ülkenin santur versiyonu var. Yunan<br />

santuru, Hindistan santuru, Azerbaycan santuru<br />

falan… İran’da bu enstrüman yıllarca yasaklanmış.<br />

Neden biliyor musunuz? Santurun<br />

sesi kadın sesine benzediği için…”<br />

İçimde bir yerlere dokunuyor anlattıkları…<br />

“Duygu’n un teselli verircesine tokmaklara<br />

vuruşu ondanmış’ diyorum.<br />

“TASAVVUFİ YANI VAR”<br />

Semavi yanını merak ediyorum ismini<br />

yeni öğrendiğim bu aletin…<br />

Tabi ki var diyor, devam ediyor: “Meditasyon<br />

bir yanı var. Tasavvufi bir yanı var.<br />

İranlı çok arkadaşım oldu. İnanılmaz bir kültürleri<br />

var. Mesela sanata çok önem veriyorlar.<br />

Bizde biri alkış yaptığı zaman diğeri<br />

peşinden gelir. İranlı bir grup geldiği zaman<br />

aynı anda alkışlamaya başlıyorlar. O noktada<br />

kendi içlerinde özgürleştirdikleri bir taraf var.<br />

Kültürlerinden kaynaklı diye düşünüyorum.”<br />

Böyle kendini geliştiren bir insanın<br />

hayalini sormadan edemiyorum.<br />

‘Amacım hep yolda olmak’<br />

diyor.<br />

Nasıl yani?<br />

Gülüyor: “Bir şekilde güzel insanlar<br />

tanımak. Bir şekilde insanların<br />

hayatlarına dokunmak.”<br />

“YOLUN KENDİSİ BEKLİ-<br />

YOR”<br />

“Yolun sonunda seni ne bekliyor?”<br />

Yine aynı kendinden emin<br />

tavrı: “Yolun kendisi bekliyor. Bir<br />

beklentim yok. Şuraya gideceğim,<br />

şu olacağım yok. CD çıkaracağım gibi bir<br />

beklentim yok. Mekanlardan çağırıyorlar.<br />

Çalar mısınız diye? Gitmiyorum. Çünkü o patron<br />

müşteri ilişkisine sıkışmak gibi bir durum<br />

oluyor. Ben özgür olamıyorum öyle. Maksat<br />

sadece 5 liranın üzerindeki iki üç liralar değil.<br />

Ondan daha değerli şeyler var. Müzik gibi,<br />

özgürlük gibi.”<br />

“ÇOCUK KALABİLMEK EN GÜZEL DE-<br />

LİLİK!”<br />

Kendi için öyle güzel betimlemeleri var ki<br />

Duygu’nun…<br />

‘Deliyim ben” diye anlatıyor kendini..<br />

“Santur çantamın içine Halil Cibrani’nin<br />

“Deli” diye bir kitabı vardır, onu mutlaka koyarım”<br />

diyor ve şöyle tamamlıyor sözlerini:<br />

“En çok çocukların dikkatini çekiyorum. Duruyorlar<br />

bazen, yetişkinler sağlarından, sollarından<br />

çekiştiriyorlar onları yürümeleri için…<br />

Onlarsa inatla izliyor. Merakla, tutkuyla…<br />

Yolun sonundaki şey değil, yolda rastladıkları,<br />

buldukları şeyler onları heyecanlandırıyor.<br />

Bende yaşama böyle bakıyorum. Onların<br />

dünyalarına olabildiğince dâhil olmaya çalışıyorum.<br />

Bir parça çocuk kalabilmek en güzel<br />

delilik bence. Her insan deli doğuyor ama<br />

yalnızca bazıları öyle kalıyor diye bir laf var<br />

ya. Seviyorum onlara bir biçimde deli taraflarımı<br />

hatırlatmayı.”<br />

Şöyle de uğurluyor bizleri: “Sokak hayatın<br />

kendisi anlatmakla bitmez.”<br />

Teşekkür ediyorum Duygu’ya…<br />

Sokakları bize tanıttığı…<br />

Sokakları bize sevdirdiği için…<br />

21


Tek soru, tek yanıt...<br />

CHP PM Üyesi ve eski Milletvekili Prof. Dr.<br />

GAYE USLUER<br />

l<br />

Kendimi tek kelime ile tanımlayacak<br />

olursam, “Kararlı“ derdim.<br />

l<br />

Şu an yaptığım işi yapmasaydım, “Sosyolog“<br />

olurdum.<br />

l<br />

Gündemimi en fazla meşgul eden şey: “Türkiye nereye<br />

gidiyor?“<br />

l<br />

Kayıtsız kalamadığım tek şey: “Haksızlık“<br />

l<br />

En büyük sevincim: “Çocuklarımın doğdukları<br />

günler“<br />

l<br />

En büyük pişmanlığım: “En büyük diye bir şey<br />

yok. İrili ufaklı pişmanlıklarım var. Ama keşkelere<br />

çok takılmam.“<br />

l<br />

Hayatımın dönüm noktası: “2007 yılında Rektör<br />

adayı olmam. “<br />

l<br />

Beni en çok etkileyen yazar: “Yaşar Kemal, Dostoyevski“<br />

l<br />

En beğendiğim kitap: “Türkiye’nin Düzeni”<br />

l<br />

Hoşlandığım müzik türü: “Yöresel ezgiler“<br />

l<br />

Hatırladığım en iyi film: “25.saat”<br />

l<br />

Aldığım en son şey (kendim için) : “Küpe“<br />

l<br />

Bugüne kadar aldığım en güzel hediye: “Her hediye çok<br />

kıymetli ve özeldir benim için. “En” yok“<br />

l<br />

Kendimde değiştirmek istediğim: “Sabırsız“<br />

l<br />

En çok beğendiğim özelliğim: “Kararlı, vazgeçmeyen,<br />

mücadeleci“<br />

l<br />

Olmasa da olur dediğim: “Fazla olan her şey“<br />

l<br />

Olmazsa olmazım: “Sağlık“<br />

l<br />

Mutlaka yapmak istediğim: “Ülkemizde yeniden “DE-<br />

MOKRASİ” inşasına katkıda bulunabilmek“<br />

l<br />

Mutlaka görmek istediğim: “Küba“<br />

l<br />

En gıcık olduğum şey: “Yalan, sahtekarlık“<br />

l<br />

Eskişehir’de en beğendiğim mekân: “Eski adıyla “<br />

Yalaman adası” bugünkü<br />

adıyla “ Porsuk kenarı,<br />

adalar” doğup büyüdüğüm<br />

yerler“<br />

22


SOĞUK LİPOLİZ<br />

Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı Akupunktur, Ozon Terapi, Mezoterapi Uzm. Dr. Emelnur GÜNEY<br />

Soğuk lipoliz yağ hücrelerini dondurarak<br />

islevsiz hale getirip onların<br />

yok olmasını sağlayan kontrollü ve<br />

bölgesel cilt soğutma yöntemidir.<br />

Aslında yağ hücrelerinin soğuğa<br />

maruz kaldığı zaman “soğuk kaynaklı<br />

panikülit” olarak da ifade edilen<br />

programlanmış hücre ölümüne<br />

(apopitoz) girdikleri yaygın bilinen<br />

bir gerçektir. Egzersize, diğer yöntemlere<br />

ve olağan diyetlere karsı dirençli<br />

yağ depolarını yok etmek<br />

üzere iyi bilinen medikal bir cihaz<br />

olan bu fikirden doğmuştur.<br />

Soğuk lipoliz tedavisi vücudun<br />

göbek, yan bölge, sezaryen doğum<br />

sonrasında oluşan alt karın, sırt,<br />

basen, bacak gibi bölgelerinde oluşan<br />

yağ birikimlerinin tek seansta<br />

%20 ile %40 oranında kalıcı olarak<br />

azalmasını sağlayan tedavidir. Her<br />

yaştan erkek ve kadınlara uygulanabilen,<br />

özellikle yoğun tempolu is<br />

ve özel yaşamlarından ödün vermek<br />

istemeyen kişilerin tercih ettigi<br />

ağrısız, acısız, zahmetsiz<br />

işlemdir. Uygulanan bölgedeki<br />

tüm yağ hücreleri belli derecedeki<br />

soğuğa aynı tepkiyi vererek<br />

kristalize olurlar. Böylece<br />

uygulama yapılan bölgedeki<br />

tüm yağ hücreleri apopitoza<br />

uğrayacağı için vücut siluetinde<br />

düzenli ve orantılı bir<br />

incelme görülür. Bu sayede<br />

vücudun belli bölgelerinde<br />

çökmeler olmaz.<br />

Soğuk Lipoliz<br />

yöntemi nasıl<br />

incelme sağlıyor ?<br />

Cihaz, düşük sıcaklıkta<br />

vakum masajı kullanılarak<br />

yağ hücrelerinin<br />

özel el aparatı ile emilmesini<br />

sağlamaktadır.<br />

Böylece yağ hücreleri<br />

normal vücut sıcaklı-<br />

24<br />

ğından izole edilmektedir. Doku<br />

önce 45 dereceye kadar ısıtılıp<br />

sonra hızlı bir sekilde -10 dereceye<br />

kadar soğutulmaktadır. Bu durumda<br />

yaklaşık 1 saat beklenirken, yağ depolarının<br />

apopitozis (programlanmış<br />

hücre ölümü) sürecine girmelerine<br />

sebep olmakta ve yağ hücre fonksiyonlarının<br />

küçü- lüp geri<br />

dönüşümsüz<br />

Uzm. Dr. Emelnur GÜNEY<br />

Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı<br />

Akupunktur, Ozon Terapi, Mezoterapi<br />

kaybına yol açmaktadır. İşlem yapılan<br />

bölge, uygulanan sıcaklıktaki ani<br />

düşüşe bağlı olarak aynı zamanda<br />

da sıkılaşmaktadır ve en önemlisi,<br />

kozmetik tedavide daha önce hiç görülmemiş,<br />

sadece cerrahi müdahale<br />

ile elde edilebilen çok uzun süre etkili<br />

sonuçlar elde edilebilmektedir.<br />

Bu ikili etki, yerleşmiş yağ dokularına<br />

selektif bir şekilde nüfuz edilmesine<br />

izin vermektedir ve bir ya<br />

da iki seans içerisinde yerleşmiş yağ<br />

dokusunda kalıcı azalma sağlamaktadır.<br />

Tek seansta önce ve sonra 3 – 8<br />

cm fark %20 – 40 bölgede yağ<br />

kaybı sağlar.<br />

3 – 6 aya kadar %40-60 yağ<br />

kaybı yaşanırken 9 aya kadar<br />

devam eder.<br />

Amerika Birleşik Devletleri’nin<br />

Sağlık Bakanlığı’na bağlı<br />

bir büro olan FDA, Amerika’daki<br />

diyet eklentileri,<br />

ilaç, biyolojik-medikal<br />

ürünler, kan ürünleri ve<br />

medikal araçlar gibi<br />

insan sağlığını birinci<br />

dereceden etkileyen<br />

ürünlere onay<br />

veren en yetkili<br />

mercilerden birisidir.<br />

Soğuk<br />

Lipoliz uygulamasına<br />

da<br />

henüz ilk yılında<br />

onay<br />

vermesi ile<br />

uygulamanın<br />

ne kadar<br />

güvenilir olduğunu<br />

bir şekilde<br />

kabul<br />

etmiştir.<br />

Mezoterapi ve elektrolipoliz<br />

ile zayıflama desteklenir.


25


“Odunpazarı’nı halkla birlikte<br />

Bugüne kadar yaptığı fiziki ve<br />

sosyal projelerle takdir kazanan<br />

Odunpazarı Belediyesi,<br />

ikinci dönem içinde iddialı projelerle<br />

vatandaşların karşısına çıktı.<br />

Vizyon projelerini düzenlediği toplantı ile kamuoyuna açıklayan<br />

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, bir kez daha birlikte<br />

yönetim vurgusu yaptı. Başkan Kurt, yeni dönemde de<br />

halk ve belediye işbirliğinin artarak süreceğini ve bu birlikteliğin başarılı<br />

projeleri hayata geçirmeye devam edeceğini ifade etti.<br />

26<br />

Odunpazarı’nı sosyal, katılımcı, şeffaf, demokrat ve<br />

hesap verebilen bir belediyecilik anlayışı ile yöneten<br />

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, toplumun<br />

dezavatajlı grupları için çalışmalarına devam ediyor.<br />

“Kadınları ve Çocukları Mutlu Bir Odunpazarı”, “Kültürün<br />

ve Sanatın Merkezi Odunpazarı” iddiasını sürdüren<br />

Başkan Kurt, şimdi Odunpazarlıların da desteği ile “Birlikte<br />

yönetiyoruz” diyor. Odunpazarı’nda demokratik<br />

kitle örgütleri, meslek örgütleri, sendikalar, odalar ve<br />

mahalle meclisleri ile birlikte çalışmalar yürüten Başkan<br />

Kurt, bu birlikteliği büyüterek bir birinden güzel<br />

projeleri hayata geçirmeye hazırlanıyor.<br />

Hizmetlerinde kadınlara ve çocuklara her zaman öncelik<br />

vererek pozitif ayrımcılık uygulayan<br />

Başkan Kurt, kıdemli vatandaşlarımızın hayat kalitesini<br />

artırmayı hedefliyor. Kadınların, gençlerin, kıdemli vatandaşların<br />

ve engelli bireylerin ev ekonomisine katkıda<br />

bulunabileceği mesleki eğitimler, kurs ve atölye<br />

çalışmaları ile kişisel gelişimi ve üretimine fırsat veren<br />

Odunpazarı Belediyesi, Türkiye’ye örnek olacak model<br />

projeler ile çalışmalarına devam edecek.<br />

100 YENİ KREŞ<br />

Kazım Kurt öncülüğünde Odunpazarı Belediyesi; anne,<br />

babaları huzurlu, çocukları mutlu bir Odunpazarı için<br />

ilk adımlarını geçtiğimiz dönem attığı kreş seferberliğini,<br />

önümüzdeki 5 yılda bambaşka bir boyuta taşıyacak.<br />

5 yıl içinde Odunpazarı’na 100 yeni kreş<br />

kazandırılırken, çocuklar; sağlıklı bir çevrede, eşit şartlarda,<br />

özgüveni yüksek bireyler olarak yetişecek. Vatandaşlar,<br />

çocukları konusunda daha huzurlu ve mutlu<br />

olacak, çocuklarının gelişim fırsatını daha eşit ve nitelikli<br />

şartlarda gerçekleştirecek.<br />

EL SANATLARI LİSESİ<br />

Kazım Kurt’un yeni projelerinden bir de El Sanatları Lisesi.<br />

Eskişehir’in değerlerini Odunpazarı El Sanatları Lisesi<br />

ile geleceğe taşımaya hazırlanan Başkan Kurt,<br />

festivallerle taçlandırdığı yegane değerlerimize yepyeni<br />

ufuklar açacak. Başta Lületaşı, Cam, Ahşap ve Seramik<br />

olmak üzere el sanatlarına vizyon kazandırarak,<br />

yepyeni ustalar yetişmesinin önünü açacak.<br />

ÖRNEK KÖY KÜLTÜR PARKI VE HOBİ BAHÇELERİ<br />

Yok edilmek istenen tarım ve hayvancılığın özlenen<br />

geçmişine kavuşması ve kırsal üretimin teşvik edilmesi<br />

için hayata geçirilecek projelerden biri de Örnek Köy<br />

Kültür Parkı ve Hobi Bahçeleri. Odunpazarı Bölgesine<br />

kurulacak olan Örnek Köy Kültür Parkı ve Hobi Bahçeleri<br />

ile hem sağlıklı, verimli tarım üretimi için uygulamalı<br />

eğitimler gerçekleştirecek, hem de öğrencilerin<br />

zirai üretim modellerini yakından tanıması, tatbik etmesi<br />

için akademik işbirlikleri yapılacak. Ayrıca vatandaşlar,<br />

doğal ortamda, keyifle zaman geçirecekleri<br />

yepyeni bir park-gezi alanı kazanacak.<br />

CEMEVİ PROJESİ<br />

Kazım Kurt öncülüğünde Odunpazarı Belediyesi, Türkiye’de<br />

Cemevleri’nin de ibadethane sayılması konusunda<br />

karar alan ilk belediye. Vatandaşların inanç ve<br />

ibadet özgürlüğüne katkı sunmaya devam edecek olan<br />

Odunpazarı Belediyesi, tüm ibadethaneler için koşulsuz<br />

gerçekleştirdiği temizlik, bakım ve onarım hizmetlerini<br />

sürdürmekle kalmayıp, vatandaşlardan gelen<br />

talep üzerine Gündoğdu Mahallesi’ne Alevi Vatandaşların<br />

ibadet edebilecekleri bir Cemevi kazandıracak.<br />

YENİKENT KAPALI PAZAR YERİ VE<br />

KÜLTÜR MERKEZİ<br />

Odunpazarı Belediyesi, Yenikent Mahallesi’ne son derece<br />

kullanışlı, konforlu hem de estetik açıdan çok özel<br />

bir Kapalı Pazar Yeri kazandıracak. Yaklaşık 2 yıldır engellenmeye<br />

çalışılan ama hukuki mücadele sonunda<br />

galip gelerek yapımına hak kazanılan proje içinde bir<br />

de Kültür Merkezi olacak.<br />

OSMANGAZİ KAPALI PAZAR YERİ<br />

Kazım Kurt, yeni dönemde Osmangazi Mahallesi sakinlerine<br />

verdiği Kapalı Pazar Yeri ve Kültür Merkezi sözünü<br />

tutarak, Osmangazi Mahallesi’ne Osmangazi<br />

Kapalı Pazar Yeri’ni inşa edecek.<br />

5 YENİ MÜZE VE SANAT MERKEZİ<br />

Tarihi Odunpazarı Bölgesi’ni tarihin, sanatın ve kültürün<br />

merkezi yapma iddiasını sürdüren Kazım Kurt, bu<br />

iddiasını yeni dönemde de sürecek. 3 yıl içinde bölgeye<br />

açılacak olan 5 yeni müze ve sanat merkezi ile Odunpazarı,<br />

dünyaca ünlü sanatçı, edebiyatçıları ağırlayacak.<br />

Tarihi Odunpazarı Bölgesi, kent ve spor tarihinin<br />

en eşsiz örnekleri ile daha değerlenecek. Devrim Erbil,<br />

Ataol Behramoğlu, Gültekin Çizgen gibi değerli isimlerin<br />

bir ayağı da Eskişehir<br />

de olacak. Kazım Kurt’un Eskişehirspor, Eskişehir ve<br />

Lületaşı için adına yakışır çok özel sürprizleri de olacak.<br />

GENÇLİK STÜDYOSU<br />

Kazım Kurt, Odunpazarı Belediyesi’nde hayata geçirdiği<br />

birçok projede gençlere öncelik tanıdı. Onlar için<br />

eğitim kadar spor ve sosyalleşme ihtiyaçlarının da farkında<br />

olan Kazım Kurt, Genç Durak, Gençlik Atölyesi<br />

gibi onların beklentilerine cevap veren projelerini yeni<br />

dönemde de artırarak devam edecek. Odunpazarı’na<br />

gençlerin istedikleri müzik, ses, video kayıtları ile çekimlerini<br />

rahatlıkla gerçekleştirecekleri ve ücretsiz kullanabilecekleri<br />

bir Gençlik Stüdyosu kurulacak. Bu<br />

Gençlik Stüdyosu ile geleceğin internet fenomenlerine,<br />

müzisyenlerine ve müzik gruplarına hayallerinin peşinden<br />

gidebilmesi için imkân sağlanacak.<br />

HER MAHALLEYE HALK MERKEZİ<br />

Kazım Kurt öncülüğünde Odunpazarı Belediyesi, 5<br />

yılda Odunpazarı’nın farklı mahallelerine 11 tane halk<br />

merkezi açtı. Yeni dönemde de ‘Halk İçin Halk Merkezleri’<br />

projesine devam edecek olan Odunpazarı Belediyesi;<br />

kurs ve atölye çalışmaları, çocuk ve anne<br />

eğitimleri, psikolojik destek hizmetleri, kütüphaneleri<br />

ile Odunpazarı’nda tüm mahallelere hizmet verecek<br />

yepyeni halk merkezleri açacak. İhtiyaç duyulan<br />

büyük mahallelerde 2 halk merkezi olurken, nüfusu ve<br />

yerleşim olanı ufak olan Cunudiye, Orta, Paşa gibi mahalleri<br />

için de ortak halk merkezi inşa edilecek. Böylece,<br />

Odunpazarı Belediye hizmetleri, vatandaşların<br />

ayağına kadar götürülecek.<br />

TAM TEŞEKKÜLLÜ YAŞLI BAKIM MERKEZİ<br />

Kıdemli vatandaşlar, Odunpazarı’nda halkçı belediyeciliğin<br />

ayrıcalıklarını sonuna kadar hissetmeye devam<br />

edecek. Odunpazarı’na açılacak olan tam teşekküllü<br />

yaşlı bakım merkezi ile kıdemli vatandaşlarımız ikinci<br />

baharlarının en güzel günlerini yaşayacak. Aile sıcaklığında<br />

olacak olan bakım merkezinde; konaklamadan,<br />

beslenmeye, sosyalleşmeden, sağlığa kadar onların her<br />

isteklerine titizlikle cevap verilecek.


yönetmeye devam edeceğiz”<br />

4 TAZİYE EVİ VE SEYYAR TAZİYE ÇADIRLARI<br />

Odunpazarı Belediyesi, en acılı günlerinde vatandaşların<br />

yanında olacak. Sevinç, Çavlum, Ağapınar ve Kireç<br />

Mahallelerine 4 taziye evi kurulacak. Acı günlerinde<br />

tüm vatandaşların A’dan Z’ye tüm ihtiyaçlarını karşılamaya<br />

devam edecek olan Odunpazarı Belediyesi, ayrıca<br />

farklı bölgelerde de Seyyar Taziye Çadırları ile<br />

vatandaşın hizmetinde olacak.<br />

BELEDİYE POLİKLİNİĞİ<br />

Vatandaşların, giderek pahalılaşan sağlık hizmetlerine<br />

erişimi kolaylaştırmak için Kazım Kurt öncülüğünde<br />

Odunpazarı Belediyesi’nde önemli bir adım atılacak.<br />

Odunpazarı Belediyesi bünyesinde çalışacak bir Belediye<br />

Polikliniği kurulacak. Vatandaşlara ücretsiz hizmet<br />

verecek olan poliklinikte sağlıkta eşitlik ilkesiyle hareket<br />

edilecek ve sağlıklı bir Odunpazarı için tüm imkânlar<br />

kullanılacak.<br />

KOCA ÇINAR 2<br />

Odunpazarı Belediyesi, kıdemli vatandaşların hayatına<br />

önemli bir farkındalık katan Koca Çınar Yaşam Merkezi’nin<br />

2’nci şubesini Büyükdere Mahallesi’nde açacak.<br />

Kıdemli vatandaşlar, konaklama dışında tüm<br />

ihtiyaçlarını bu merkezde de fazlasıyla bulacak. Çeşitli<br />

kurslar, atölye çalışmaları, sosyalleşme imkânı, ücretsiz<br />

yemek, çay, gezi ve organizasyonlarla tecrübelerini pekiştirecek,<br />

birbirinden keyifli zamanlar yaşayacak.<br />

DOĞAL YAŞAM PARKI<br />

Kazım Kurt, 10 bin dönüm ormanlık alan üzerine hem<br />

vatandaşlar hem de sokak hayvanları için benzeri olmayan<br />

bir doğal yaşam parkı inşa edecek. Türkiye’nin<br />

en büyük ve işlevsel doğal yaşam parkında sokak hayvanları<br />

ayrıcalıklı bakım, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin<br />

yanında doğanın içinde mutlu, daha özgür<br />

bir yaşama adım atacak. Eskişehir’in tamamına hizmet<br />

verecek olan Doğal Yaşam Parkı; gezi alanları, bahçeler,<br />

aktivite alanları, hobi ve spor imkanları ile Türkiye’ye<br />

model olacak.<br />

ENGELSİZ PARK VE ATÖLYE<br />

Kazım Kurt öncülüğünde Odunpazarı Belediyesi, engelli<br />

bireylerin hayatını kolaylaştıracak projelere yeni<br />

dönemde de devam edecek. Odunpazarı Belediyesi,<br />

engelli bireyleri düşünerek faaliyete geçirilen sürekli<br />

hizmetlere ek olarak, hiçbir zorluk yaşamadan kullanabilecekleri;<br />

Engelsiz Park ve üretim tecrübelerini pekiştirecek<br />

Engelsiz Atölye Evi ile onların en büyük<br />

destekçisi olmaya devam edecek. Belediye personeli,<br />

işaret dili eğitimleri almaya devam edecek. Odunpazarı<br />

Belediyesi, tüm hizmet binaları ve merkezlerde de braille<br />

alfabesi ve engelli bireylere ulaşım rahatlığı ve önceliği<br />

sağlamayı sürdürecek.<br />

KÜÇÜK SANAYİ SİTESİ KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ<br />

Eskişehir’in yıllardır çözüm bekleyen Küçük Sanayi Sitesi<br />

Dönüşümü için proje, maket ve finansmanına<br />

kadar hazır bekliyor. Kazım Kurt, Çevre ve Şehircilik<br />

Bakanlığı’nda bekleyen dönüşüm için oldukça kararlı.<br />

Eskişehir’e yepyeni, çağdaş ve yaşanılası yepyeni bir<br />

merkez inşa edecek. Başkan Kurt, Küçük Sanayi Kentsel<br />

Dönüşümü ile birlikte on binlerce insanın hayatını<br />

direkt etkileyen bir gelişime imza atacak.<br />

YENİ BELEDİYE HİZMET BİNASI<br />

Odunpazarı Belediyesi’ne adına yakışır, yepyeni bir<br />

Hizmet Binası kazandırılacak. Tüm belediye hizmetleri<br />

ve birimlerinin tek çatı altında toplandığı, akıllı bina<br />

teknolojisi ile Odunpazarı Belediyesi, vatandaşlara<br />

daha konforlu bir ortamda, daha verimli hizmetler üretecek.<br />

AKILLI BELEDİYECİLİK SİSTEMİ<br />

Odunpazarı Belediyesi sınırlarında vatandaşlar, belediyecilik<br />

işlemlerini zahmetsizce, oturdukları yerden gerçekleştirecek.<br />

Odunpazarı Belediyesi, Elektronik Belge<br />

Yönetim Sistemi’ni tüm belediyecilik hizmetlerini baz<br />

alarak geliştirecek. Akıllı Belediyecilik sistemi ile birlikte<br />

başta evrak işleri olmak üzere vatandaşlar tüm<br />

belediye işlemlerini sadece cep telefonunuzla halledebilecek,<br />

zamandan ve zahmetten tasarruf edecek. Üstelik<br />

kâğıt israfının önüne geçilerek binlerce ağacın<br />

kesilmesini önleyecek, daha adil, şeffaf ve eşit şartlarda<br />

hizmet üretimini sizlerinde denetleyebileceği bir<br />

sistemi hayata geçecek.<br />

YENİ GÜNEŞ ENERJİ SANTRALİ<br />

Kazım Kurt, Odunpazarı’na Belediye bünyesinde yepyeni<br />

bir Güneş Enerji Santrali kuracak. Odunpazarı Belediyesi,<br />

daha önce engellenmesine karşın hukuki<br />

mücadele sonunda hak kazandıkları, projesi de hazır<br />

olan Güneş Enerjisi Santrali ile kamuya ciddi bir kaynak<br />

kazandıracak. Çevre dostu, yenilebilir enerji kaynağı<br />

ile Odunpazarı Belediyesi 5 yılda yaklaşık 10<br />

milyon TL değerinde elektrik tasarrufu sağlayarak bu<br />

kaynakları vatandaşlara daha çok hizmet üretmek için<br />

kullanacak.<br />

KARAPINAR 2. ETAP DÖNÜŞÜM PROJESİ<br />

Karapınar 2. Etap Kentsel Dönüşüm Projesiyle Huzur,<br />

Alanönü, Erenköy ve Karapınar sakinleri yepyeni bir<br />

cazibe alanına kavuşacak. Güvenli, konforlu konutların<br />

yanı sıra bölgedeki tüm sosyal donatıların korunacağı<br />

proje ile binlerce vatandaşın yüzü gülecek. Kazım Kurt<br />

öncülüğünde Odunpazarı Belediyesi, TOKİ ile yaklaşık<br />

3 sene süren mücadelesinin ardından vatandaşların lehine<br />

devir hakkı kazandı. Odunpazarı Belediyesi, bu<br />

kazanım ile birlikte dönüşümün en güzel örneklerinden<br />

birini Karapınar 2. Etap projesi ile hayata geçirecek.<br />

YUNUS EMRE KÜLTÜR VE SANAT<br />

MERKEZİ DÖNÜŞÜMÜ<br />

Eskişehir’in en eski kültür merkezlerinden biri olan<br />

Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi’nde yerinde dönüşümün<br />

en güzel örneğini sergilenecek. Birbirinden<br />

farklı etkinlikler için düzenlenecek çok amaçlı salonları,<br />

sivil toplum kuruluşlarının ihtiyaçlarına göre dizayn<br />

edilmiş alanları ve estetik mimarisi ile Odunpazarı,<br />

adına yakışır yepyeni bir Kültür ve Sanat Merkezi kazanacak.<br />

OLİMPİK HAVUZ<br />

Geleceğin sporcuları Odunpazarı’nda yetişecek. 75. yıl<br />

Mahallesi’ne olimpik ölçülerde bir kapalı yüzme havuzu<br />

inşa edilecek. Tüm yaş grupları ve spor kulüplerinin<br />

faydalanacağı olimpik havuz ile Odunpazarı<br />

Belediyesi sporun ve sporcunun yanında olamaya<br />

devam edecek.<br />

75. YIL SPOR SALONU<br />

Kazım Kurt, 75. Yıl Mahallesi’ne önemli bir spor yatırımı<br />

daha gerçekleştirecek. Mahallenin spor alanı ihtiyaçlarını<br />

gözeterek, binlerce vatandaşın ihtiyaç<br />

duyduğu bir spor salonu inşa edilecek. Basketbol, voleybol,<br />

futsal ve tüm spor dallarına hizmet verecek<br />

olan spor salonumuz 75. Yıl Mahallesi’ne çok yakışacak.<br />

ÇANKAYA SPOR KOMPLEKSİ<br />

Odunpazarı Belediyesi’nin amatör spora profesyonel<br />

desteği, Odunpazarı’nın tamamında hissedilecek. Yeni<br />

dönemde Çankaya Mahallesi’ne Eskişehir’in en büyük<br />

spor kompleksini kazandırılacak. Tüm amatör spor kulüpleri<br />

ve vatandaşların ücretsiz yararlanacağı çok<br />

amaçlı spor kompleksinde futbol, basketbol, voleybol<br />

başta olmak üzere pek çok spor alanı yer alacak.<br />

5 MAHALLEYE ÜCRETSİZ HALI SAHA<br />

Kazım Kurt; Gündoğdu, Emek, 71 Evler, Gültepe ve Orhangazi<br />

Mahallerine 5 sentetik halı saha inşa edecek.<br />

Spora teşvik ve fırsat eşitliği ilkesiyle hareket eden<br />

Odunpazarı Belediyesi, vatandaşlara tüm halı sahalardan<br />

ücretsiz olarak yararlanma fırsatı sağlayacak.<br />

27


Saç da yapıyor<br />

direksiyon da sallıyor<br />

Ayşen Şentürk 54<br />

yaşında 2 çocuk,<br />

3 torun sahibi.<br />

Eskişehir’in ilk kadın<br />

taksi şoförü. 8 yıldır<br />

Eskişehir trafiğinde<br />

adeta tabuları yıkıyor.<br />

Bir diğer mesleği ise<br />

kuaförlük. “Kadın her<br />

işi yapar. Her işinde üstesinden<br />

gelir. Ben<br />

bunun en iyi örneklerinden<br />

biriyim ve bununla<br />

gurur<br />

duyuyorum” diyor.<br />

Evli, 2 çocuk ve 3 torun sahibi olan<br />

54 yaşındaki Ayşen Şentürk, 8 yıldır<br />

Eskişehir trafiğinde şehrin ilk kadın<br />

taksi şoförü olarak direksiyon sallıyor.<br />

Eskişehir'in Odunpazarı ilçesindeki bir<br />

taksi durağında kendilerine ait olan 26 T<br />

0262 plakasıyla taksi şoförlüğü yapan<br />

Ayşen Şentürk, 8 yıldır Eskişehir trafiğinin<br />

ilk kadın taksi şoförü olarak çalışıyor.<br />

Erkeklerin yoğunlukta olarak çalıştığı<br />

taksicilik mesleği, trafikte yaşanan uygunsuz<br />

davranışlar ve tacizler nedeniyle<br />

kadınlar tarafından neredeyse hiç tercih<br />

edilmiyor.<br />

28<br />

RÖPORTAJ<br />

Özge Zaim Sarıoğlu<br />

Bu tabuyu yıkan Şentürk zaman zaman<br />

trafikte sorunlar yaşamasına rağmen<br />

taksiciliği severek yaptığını belirtiyor.


Kadın olması sebebiyle trafikte diğer<br />

şoförlere kıyasla daha fazla saldırgan<br />

davranışlara maruz kaldığını aktaran<br />

Şentürk, bu tür tacizlere<br />

aldırmadığını ve sakinliğini koruyarak<br />

işini yapmaya devam ettiğini<br />

kaydediyor.<br />

Yapamazsın, beceremezsin diyenleri<br />

umursamadan taksiye çıktığını ve<br />

işini severek yaptığını belirten Ayşen<br />

Şentürk, "Zorlukları da var. Kolaylığı<br />

da var diyelim. Ben severek yaptığım<br />

için zorlukları es geçiyorum. Yapamazsın<br />

edemezsin diyenler oldu ama<br />

ben bu işi başaracağımı bildiğim için<br />

severek yapıyorum. Trafikte bayan<br />

taksici olduğum için sıkıştıranlar oluyor.<br />

Yol vermek istemeyenler oluyor.<br />

Beni görüp hız yapan, yarış yapanlar<br />

oluyor. Ben onları kaAle almıyorum.<br />

Severek yaptığım için onlarla ne tartışmaya<br />

giriyorum ne de davranışlarını<br />

umursuyorum. Ben kendi işime<br />

bakıyorum" diyor.<br />

“KADIN- ERKEK HER İŞİ YAPAR”<br />

Asıl mesleği kuaförlük olan Şentürk,<br />

işinden arta kalan zamanlarda borçlarını<br />

kapatmak için eşiyle birlikte<br />

taksiye çıkıyor.<br />

Bir kadın taksici olarak trafikte diğer<br />

şoförlerden daha çok mücadele verdiğini<br />

söyleyen Şentürk, "Bu mesleğe<br />

borçlarımızın yüklü olmasından dolayı<br />

karar verdim. Eşime ben taksiciliğe<br />

başlayacağım dedim. Eşim zor<br />

bir iş olduğunu söyledi. Ben zoru başarmayı<br />

seviyorum, bunu da başaracağım<br />

dedim. Önceden kıraathane<br />

çalıştırdım. Bayan kuaförlüğü yaptım.<br />

Meslek dalı çok olduğu için tecrübem<br />

var bazı şeylerde. O yüzden<br />

ben bu işi yaparım dedim ve yaptım.<br />

Beni engellemeye çalışanlar da oldu<br />

ama ben bu engellerin hepsini aştım.<br />

İnsan isterse her işi yapabilir. Kadınlara<br />

tek tavsiye, eşlerine destek olsunlar.<br />

Yardımcı olsunlar.<br />

Kadın-erkek diye fark etmez. Kadın<br />

ya da erkek her işi yapabilir. İnsan<br />

yeter ki önce Allah'a, sonra kendine<br />

güvensin. İşinin peşinde, ekmeğinin<br />

peşinde olanlara saygı gösterilmesini<br />

istiyorum. Çünkü o kadar saygısız<br />

insan var ki, benim müşteriye yetişeceğimi<br />

fark ettiği halde beni sıkıştırmaya<br />

çalışıyor. Trafikte erkek olsun,<br />

bayan olsun yapıyorlar. Ben bayan<br />

taksici olduğum için daha çok yapıyorlar.<br />

Diğer erkek arkadaşlarımızdan<br />

daha fazla mücadele veriyorum<br />

ben trafikte" diye konuşuyor.<br />

“MÜŞTERİ BIÇAK ÇEKTİ”<br />

Taksicilik yaparken başından geçen<br />

ilginç bir anıyı da anlatan Şentürk,<br />

“Arabaya ilk başladığımda eşimin ve<br />

oğlumun da haberi yoktu. Müşterinin<br />

biri bıçak çekti. Ben ona dedim ki eşyalar<br />

benim arabaya sığmazsa başka<br />

bir araç göndeririz dedim. Duraktan<br />

aradı beni. Gittim. Sonra torbalar, çuvallar<br />

çok ağır geldi. Şüphelendim.<br />

İki çuval koyduk. Bir çuval, iki çuval<br />

derken baktım çuvallar çoğalıyor.<br />

Taş gibi bir şey vardı. Ağırlığını fark<br />

ettim. Dedim ki benim arabaya sığmaz<br />

bunlar. Çoluk, çocuk birde kalabalıklar.<br />

Başka araba göndereyim<br />

dedim. Ben öyle dememe kalmadı<br />

evin giriş katına bir girdi. Girmesiyle<br />

çıkması bir oldu. Elinde bir bıçakla<br />

çıktı geldi. Şaşırdım kaldım. Sen<br />

dalga mı geçiyorsun dedi. Hanımı<br />

çıktı oradan, küçük bir bebeği var.<br />

Ablacım ne olursun, çocuğumun<br />

yüzü suyu hürmetine<br />

git. Eşim<br />

psikopat<br />

dedi.<br />

Cezaevinden yeni çıktı dedi. Öylelikle<br />

birkaç kişi daha çıktı. Engellediler.<br />

Bende gittim” şeklinde<br />

konuşuyor.<br />

“KADINLAR EŞLERİNDEN KISKA-<br />

NIYOR”<br />

Kimi kadınların kendisini görünce ilginç<br />

tepkiler verdiğini de dile getiren<br />

Şentürk, şöyle konuşuyor:<br />

“Karı koca geliyorlar. Erkek öne binecek.<br />

Kıskanan oluyor. Eşi buraya gel,<br />

arkaya gel diyorum sana diye çocuğa<br />

kızıyor. Bir gün böyle bir olay yaşadım.<br />

Çocuk farkında bile değil. Çocuk<br />

tam içeriye girecek, oturacak beni<br />

gördü arkaya kaçtı. Sonra bindi yanına.<br />

Rahatladı.”<br />

29


Sütlüce Mahallesi’nde gençler için yeni bir merkez daha açıldı<br />

Tepebaşı’ndan bir sosyal<br />

belediyecilik örneği daha<br />

Toplumun her kesimi için pek çok<br />

proje geliştiren ve bu projeleri ile<br />

Türkiye’nin diğer illerine örnek<br />

olan Tepebaşı Belediyesi, gençleri de hiç<br />

yalnız bırakmadı. Açtığı Gençlik Merkezleri<br />

ile gençlerin eğitim ve sosyal yaşamlarında<br />

hep yanında olan Tepebaşı<br />

Belediyesi, bu çalışmalarına Sütlüce’deki<br />

merkez ile devam etti.<br />

Sütlüce Gençlik Merkezi’nin açılış töreninde<br />

konuşan Tepebaşı Belediye<br />

Başkanı Ahmet Ataç, sosyal belediyeciliğe<br />

vurgu yaparak; “Çok şükür açtığımız<br />

hiçbir tesis boş kalmıyor. Binlerce<br />

insan merkezlerimize adeta akın ediyor.<br />

Bize bu güveni veren hemşehrilerime çok<br />

teşekkür ediyorum. Halkımızın bize verdiği<br />

bu güçle birlikte yeni merkezler açmaya<br />

devam edeceğiz” diye konuştu.<br />

30<br />

Tepebaşı Belediyesi’nin gençlere<br />

önemli katkılar sağlayan Gençlik<br />

Merkezleri’nin 3.’sü, Sütlüce Mahallesi’nde<br />

hizmete girdi. 2 Eylül<br />

Gençlik Merkezi, vatandaşların<br />

yoğun ilgi gösterdiği törenle<br />

açıldı.<br />

Tepebaşı Belediyesi tarafından<br />

düzenlenen eğitim ve etkinlikler<br />

ile gençlerin gelişimine önemli<br />

katkılar sunan Gençlik Merkezleri’nin<br />

3.’sü, Sütlüce Mahallesi’nde<br />

hizmete açıldı.<br />

2 Eylül Gençlik Merkezi’nin açılış<br />

törenine, Tepebaşı Belediye Başkanı<br />

Dt. Ahmet Ataç’ın yanı sıra<br />

CHP Eskişehir Milletvekilleri Utku<br />

Çakırözer ve Jale Nur Süllü, CHP<br />

Eskişehir İl Başkanı Abdülkadir<br />

Adar, çevre mahallelerin muhtarları<br />

ve çok sayıda vatandaş katıldı.<br />

Törende ilk konuşmayı Sütlüce<br />

Mahalle Muhtarı Mehmet Dipçin<br />

yaparak, “Çocuklarımızın ve gençlerimizin<br />

kültürlü olmaları, üretmeleri<br />

ülkemizin geleceği<br />

açısından çok önemli. Bizlere<br />

düşen gençlerimizi desteklemek,<br />

ülkemizin güzel yerlere gelmesi<br />

için çalışmaktır. Eskişehir potansiyeli<br />

olan bir şehirdir. Sütlüce de<br />

potansiyeli olan mahallelerden<br />

biridir. Her zaman hedeflerimiz<br />

var, yeter ki inanalım. Yüreğimizi<br />

ortaya koyalım. Her alanda başarıyı<br />

göstereceğiz. Mahallelimizin<br />

güzelliğine sahip çıkalım. Gençlik<br />

olmadan hiçbir şey olmaz” diye<br />

konuştu.<br />

Yeşiltepe Mahalle Muhtarı Meryem<br />

Kuşaçıkgöz ise konuşmasında,<br />

“Şunu söylemek isterim;<br />

komşuda pişer, bize de düşer. Darısı<br />

Yeşiltepe’ye, diyorum. Herkese<br />

hayırlı olsun. Ahmet Ataç<br />

Başkanımızın emeğine, yüreğine<br />

sağlık” dedi.<br />

AÇTIĞIMIZ HİÇBİR<br />

TESİS BOŞ KALMIYOR<br />

Tepebaşı Belediye Başkanı Dt.<br />

Ahmet Ataç ise konuşmasında<br />

Tepebaşı Belediyesi’nin<br />

hayata geçirdiği<br />

merkezlerin vatandaşlardan<br />

yoğun ilgi<br />

gördüğüne dikkat çekerek,<br />

“Yapılan şeylerin<br />

insanlar<br />

tarafından kıymetinin<br />

bilinmesi çok önemli.<br />

Çok şükür açtığımız<br />

hiçbir tesis boş kalmıyor.<br />

Binlerce insan katıldı.<br />

3 mahallemiz<br />

sınır sınıra olduğu için<br />

birbirinden geçerken<br />

fark etmezsiniz.<br />

Önemli yatırımlar<br />

yapık. Şirintepe en<br />

büyük mahallelerimizden<br />

bir tanesi.<br />

Geçen dönem Ağız ve<br />

Diş Sağlığı Polikliniği,<br />

arkasından Yunus<br />

Emre Spor Tesisleri’ni<br />

açtık. Bölge büyük olduğu<br />

için 2 Belde Evi-


miz var Şirintepe’de. Yeşiltepe’de bir<br />

düğün salonu var, bir Deneyimli Kafe<br />

açtık. Sütlüce’de de bir Gençlik Merkezi<br />

açıyoruz. Buradaki çocuklarımızın, insanlarımızın<br />

3 mahalledeki tesisleri kullanabilmeleri<br />

çok önemli. Uygun noktalarda<br />

yeni merkezler açmaya devam edeceğiz.<br />

Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniğimizde<br />

4 senede yaklaşık 45 bin çocuğumuz hizmet<br />

almış. Bu tedaviler karşılığında da 1<br />

kuruş ödenmedi. Sosyal belediyecilik<br />

bizim ana hedeflerimizden biri. Çocuklarımızın<br />

ağzında çürük diş kalmasın. Çocuklarımız<br />

yüzme öğrensinler, yaşlılarımız,<br />

engellilerimiz havuzlardan yararlansınlar.<br />

Bu tesisler çok önemli, insan sağlığı için,<br />

sosyalleşmek adına çok önemli” diye konuştu.<br />

HER ZAMAN<br />

GENÇLERİMİZİN<br />

YANINDAYIZ<br />

Bugün Sütlüce’de 3. Gençlik Merkezimizi<br />

açıyoruz. 3 çalışa odası, 1 ortak alan, 1<br />

çok amaçlı salon, 1 mutfak ve çamaşır<br />

makinesi var. Demek ki gençlerimiz burada<br />

da çamaşırlarını bedava yıkayabilecek.<br />

19 Mayıs Gençlik Merkezi’ni 2011’de,<br />

29 Ekim Gençlik Merkezi’ni 2014’te açtık.<br />

Burada da 2 Eylül Gençlik Merkezimiz hizmete<br />

açılıyor. Gördüğünüz gibi önemli tarihleri<br />

bu merkezleri adlandırarak<br />

yaşatmaya çalışıyoruz. Diğer iki gençlik<br />

merkezimizden yılda 40 bin gencimiz yararlanıyor.<br />

Eğer gençleri ilgilendirecek bir<br />

şey olmasa, bir tanesin bile oraya sokamazsınız.<br />

Biz bu merkezlerde kesinlikle siyaset<br />

yapmayız. Her görüşten gencimizin<br />

oraya gelip yararlanması çok önemli.<br />

Gençler ne diyor mesela, kendimizi değerli<br />

hissediyoruz, ayrıca üyelik, zorunluluk<br />

yok, severek geliyoruz. Özgür<br />

hissediyoruz kendimizi, diyorlar. Gençlerimizle<br />

birlikte geleceğe hazırlık yapıyoruz.<br />

Yabancı dilden spora, kişisel gelişim gibi<br />

konuları rahatlıkla buluyorlar. STK’lar ile<br />

orada buluşuyorlar. Ayrıca ortaokul öğrencileri<br />

de buradan yararlanacak. Biliyorsunuz,<br />

Matematik Evi açtık. Seçimden<br />

sonra inşallah onun çok büyüğünü açacağım.<br />

Ayrıca 2018 Aralık ayında Tepebaşı<br />

Sosyal Kuluçka merkezi açtık. Genç fikirlere,<br />

girişimcilere eğitim ve mentorluk<br />

desteği veriyoruz. Mülteci gençler de geliyor<br />

sorunları gidermek açısından önemli.<br />

Bu merkez hepimize gençlere hayırlı<br />

olsun. Gençlerimiz her zaman yanlarında<br />

olduğumuzu bilsin” dedi.<br />

ESKİŞEHİR’İ TESLİM<br />

ETMEYECEĞİZ<br />

CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü<br />

de “Tepebaşı Belediyesi’nin insan odaklı<br />

projelerden birinin daha açılışı için toplandık.<br />

Ben gözlerinizdeki umudu ve ışığı görüyorum.<br />

Eskişehir’de hep birlikte<br />

yakaladığımız başarının en temel göstergesi.<br />

Tepebaşı Belediyemiz çok güzel hizmetler<br />

sunuyor. Sadece Gençlik<br />

Merkezleri de değil, Ağız ve Diş Sağlığı<br />

Polikliniği, Belde Evleri, Deneyimli Kafeler…<br />

Türkiye’de ise bildiğiniz gibi işler yoluna<br />

gitmiyor. Markete gittiğinizde, kira<br />

gününüzde hepiniz daha iyi hissediyorsunuz.<br />

Türkiye’yi yönetemeyenler, belediyeleri<br />

alacağız diyorlar. Özellikle de<br />

Eskişehir’i hedeflerine koymuşlar. Eskişehir’i<br />

teslim etmeyeceğiz. Öyle şanslısınız<br />

ki Tepebaşı’nda hayat var, diyoruz” ifadelerini<br />

kullandı.<br />

ESKİŞEHİRLİLERİ<br />

KUCAKLAYAN BİR BAŞKAN<br />

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer<br />

ise “Bu tesisin hayırlı olmasını diliyorum.<br />

Gençlik Merkezleri, gurur duyduğumuz tarihlerle<br />

anılıyor, biliniyor. Bunlar hepimizin<br />

tarihi, hepimiz için önemli tarihler. Sevgili<br />

Ahmet Ataç Başkanımız Belde Evleri’nde,<br />

Deneyimli Kafeler’de tüm Eskişehirlileri<br />

kucaklayan, hiçbir zaman ayrıştırmayan,<br />

tam tersine herkesi kardeş olarak gören,<br />

illet ya da zillet değil, millet olarak gören<br />

bir başkan. 3 dönem hizmet verdi ve 4.<br />

döneme aday. Marifet iltifata tabidir. Bu<br />

marifetleri yapan başkanı ve ekibini yürekten<br />

kutluyoruz ve yola devam etmelerini<br />

diliyoruz” dedi.<br />

Daha sonra katılımcılar ve protokol üyeleri,<br />

hep birlikte açılış kurdelesini keserek<br />

2 Eylül Gençlik Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdi.<br />

Ardından davetliler merkezi<br />

gezerek yetkililerden çalışmalar hakkında<br />

bilgiler aldı.<br />

Sütlüce Mahallesi sakinleri de Başkan<br />

Ataç’a gerçekleştirdiği çalışmalar ve mahallelerine<br />

kazandırılan merkezden dolayı<br />

teşekkürlerini iletti.<br />

31


Kadın cam sanatçısı Seda Küçükçakır ile cam sanatı üzerine<br />

Odunpazarı’na öyle yakışıyor ki bu sanat…<br />

Külliye’nin yokuşundan çıkarken fark ediyorum.<br />

Böyle tasavvufi bir hava ancak böyle naif bir sanatla<br />

birleşebilirdi, bütünleşebilirdi diyorum kendi<br />

kendime…<br />

Kurşunlu Külliyesi’nin görkemli mabedinin<br />

içerisinde yuva buluyor.<br />

Külliye bir anne gibi ona kol kanat geriyor da koruyor<br />

bünyesinde…<br />

O görkemli duruşla o naif sanat aynı yerde<br />

“Bir” oluyorlar.<br />

Ateşin karşısında tümüyle teslim oluyor,<br />

işlendiğinde o denli sert ve kırılgan bir<br />

malzeme halini alıyor cam…<br />

Sırtımda yeşil çantam, ellerim ceplerimde<br />

ilerken Külliye’nin içerisindeki<br />

cam sanat merkezine giriyorum.<br />

Hava o kadar güzel ki, yerli<br />

yabancı herkes buraya akın<br />

etmiş sanki…<br />

Hem Odunpazarını geziyorlar<br />

hem de sanatçıların eserlerini<br />

izliyorlar.<br />

Cam sanatçıları ise taktıkları<br />

gözlüklerle ateşin içerisinden<br />

“Sanat” çıkarma telaşında…<br />

Ne çok isterdim!<br />

Onlar gibi olmayı!<br />

Bir kadın ustanın karşısına<br />

geçiyorum, kısa bir süre<br />

izliyorum.<br />

Fark edince beni gözlüğünü<br />

çıkarıyor, bende yanına<br />

usulca sokuluyorum.<br />

Seda Küçükçakır adı…<br />

“HEPİMİZ GÜZEL SANAT-<br />

LAR MEZUNUYUZ!”<br />

Biraz atölyeden bahsediyor:<br />

‘Cam sanatları merkezi<br />

Odunpazarı Belediyesi’ne ait’<br />

diyor ve elindeki örnek ürünlerden<br />

göstererek, “İki atölyeye<br />

sahibiz. Burası hem<br />

üretim hem kurs merkezimiz.<br />

OMEK kursları veriyoruz burada.<br />

Aynı zamanda satış<br />

32<br />

merkezimiz de burası. Karşı atölyemizde<br />

de sıcak cam şekillendirme<br />

atölyemiz var. Orada da büyük<br />

ürünlerimiz, üfleme atölyelerimiz<br />

var. Onlar<br />

üretiliyor. Burada çalışan<br />

arkadaşlarımız, ben dahil<br />

Güzel Sanatlar Fakültesi-<br />

Cam bölümü mezunuyuz.”<br />

O esnada içeriye girip<br />

çıkan<br />

Uzak-<br />

insan kalabalığını izliyorum.<br />

tan bile olsa sanata öyle ilgililer ki…<br />

İçinde olmasalar bile keyifle<br />

izlemelerinden anlıyorum.<br />

Fırsat verilse kim bilir neler<br />

başaracaklar?<br />

Seda Hanım’a dönüyorum ardından,<br />

cama ilgisini soruyorum.<br />

“STAJ YAPTIĞIM YERDE<br />

ÇALIŞIYORUM”<br />

Keyifle anlatıyor: “Ben hem seramik<br />

ve cam bölümü mezunuyum.<br />

Seramikle başladım,<br />

iki yıllık meslek yüksekokulundan<br />

mezun<br />

oldum. Sonra Güzel<br />

Sanatlar Fakültesine<br />

geçtim. Üniversitede<br />

cam bölümü eğitimi<br />

aldım. Yıllar önce<br />

burada staj<br />

yapmıştım. Camla<br />

en büyük tanışma<br />

yerim burası<br />

aslında…”<br />

Küçükken ilgisinin<br />

olup olmadığını<br />

soruyorum.<br />

Çocuklukta başlar<br />

aslında tutkular…<br />

Fark etmek geliştirir<br />

insanı…<br />

Kısa bir düşünüyor:<br />

“Çok fazla yoktu<br />

aslında… Resim<br />

yapmayı seviyor-


dum, müzikle de ilgiliydim<br />

aynı zamanda ama<br />

daha sonra müziği<br />

bırakıp güzel sanatlarla<br />

seramik ve camla devam<br />

ettim.”<br />

Gitar da çalıyormuş<br />

ayrıca…<br />

Hoşuma gidiyor sanatın<br />

birçok dalıyla ilgilenmesi…<br />

“CAM ESKİŞEHİR’DE İS-<br />

TENİLEN YERDE!”<br />

“Eskişehir’de cam sanatı<br />

istenilen değeri görüyor<br />

mu?” diye devam ediyorum.<br />

Ben “Yok canım, ne<br />

değeri?” gibi cümleler<br />

beklerken Seda Hanım<br />

beni şaşırtan yanıtı veriyor:<br />

“Aslında evet. Anadolu Üniversitesi<br />

Güzel Sanatlar Fakültesi Cam bölümü<br />

olması sebebiyle aynı zamanda burada<br />

da hem kurs veriyoruz hem de<br />

eğitim verdiğimiz için etraftaki birçok<br />

atölye de burada kursiy- erlerimiz<br />

aynı zamanda. Bizim burada<br />

eğitim almış<br />

arkadaşlarımız. Devam<br />

edenler de var. Hobi olsun diye<br />

gelenler de var gerçekten meslek<br />

edinmek için gelenler de var. O yüzden<br />

burası hem cam bölümü<br />

mezunlarına istihdam<br />

sağlıyor. Aynı zamanda<br />

kurs verdiğimiz için<br />

Eskişehir’de çok fazla atölyede<br />

açıldı.”<br />

O esnada önümde duran<br />

ateşin içerisinde şekil<br />

alan o zarif kolyelere,<br />

küpelere dokunuyorum.<br />

Hayat mucizelerle dolu<br />

diye geçiriyorum içimden!<br />

“Zorlukları var mı?”<br />

Kafasıyla onaylıyor:<br />

“İŞ ALANI KISITLI”<br />

“Açık alevde cam<br />

şekillendirmede daha<br />

kolay ama Türkiye<br />

genelinde bakınca<br />

sanata ne kadar değer veriliyor<br />

tartışılır. Bu sebeple iş<br />

alanı çok kısıtlı. Açık alevde<br />

burada gördüğünüz şaloma<br />

belki evinize de kurulabilecek<br />

bir sistem, kolay bir sistem<br />

ama karşı atölyemiz öyle değil.<br />

Zaten Türkiye’de büyük fabrikalar<br />

içinde bir burası var belediyeye<br />

ait, sıcak cam şekillendirme<br />

stüdyosu. Birde İstanbul- Beykoz cam<br />

ocağı var. Başka bir yerde zaten bu<br />

şekilde bir üretim yok. “<br />

Etrafta kadın sanatçıları görünce<br />

kadınların bu işte ağırlıkta olduklarını<br />

anlıyorum.<br />

O da onaylıyor sözlerimi…<br />

Bir camın oluşum<br />

sürecini de dinlemek<br />

istiyorum, merak ediyorum.<br />

Gülümsüyor: “Burada renkli<br />

çubuk camlarımız var.<br />

Bun-<br />

lar yurt dışından<br />

geliyor. Çubuk cam<br />

üretimini biz<br />

kendimiz yapmıyoruz.<br />

Bunlar geldikten<br />

sonra şaloma.<br />

Şalomadan çıkan<br />

alev ve oksijen<br />

gazının<br />

birleşmesiyle belirli<br />

bir sıcaklığa ulaşıp<br />

camı eritip şekillendiriyoruz. Burada<br />

yapılan ürünlerimiz genelde daha<br />

küçük figürler. Hayvan figürleri işte,<br />

küçük biblolar, takılar. Genelde o<br />

tarz ürünler üretiyoruz. Yapım<br />

süreci de ürüne göre değişiyor.<br />

Bazen 5- 10 dakika sürerken bazen<br />

bir saate kadar sürüyor.”<br />

“EN KOLAY KOLYE,<br />

KÜPE ÜRETİLİYOR”<br />

En kolay küpe, kolye, yüzük<br />

üretiyorlarmış.<br />

Üzerinde desen varsa süreç uzayabiliyor<br />

haliyle…<br />

İşlem bittikten sonra soğutma<br />

içerisinde şokluyorlar, tansiyona<br />

maruz kalmasın, kırılmasın diye…<br />

İşte böyle doğuyor cam…<br />

RÖPORTAJ<br />

Özge Zaim Sarıoğlu<br />

Yaptıkları en ilginç eseri soruyorum.<br />

Gülüyor.<br />

Çocuklar yine yapıyor yapacaklarını!<br />

Tebessümle anlatıyor: “Mavi bir<br />

kertenkele istemişti. Burada başka bir<br />

şey gördüğünde ağlamıştı.<br />

Benim istediğim renk<br />

değil diye. Çocuklardan<br />

çok değişik tepkiler alabiliyoruz.”<br />

Uzun süre gülüyoruz.<br />

Çantamı hazırlarken<br />

vedalaşmak için şöyle bir<br />

etrafı süzüyorum.<br />

Bir anne edasıyla koruyan külliyeye<br />

uzun uzun bakıyorum.<br />

Sanatı koruyan, kollayan o görkemli<br />

mabede saygıyla selam veriyorum.<br />

33


Resim ile yaşanan<br />

İçinden geliyorsa tutku…<br />

Ne yer dinliyor ne zaman<br />

ne de yaş…<br />

Doğru zamanda, doğru<br />

yere götürüveriyor kalbindeki<br />

o aşk…<br />

Belki derinlerine ittiğin,<br />

“Yok canım şimdi zamanı<br />

mı?” dediğin o şey, adına<br />

ne derseniz deyin sizi hiç<br />

bırakmıyor.<br />

Size ait çünkü, size teslim…<br />

İşte şimdi ele alacağım<br />

konu da bu yazdıklarımı<br />

anlatıyor.<br />

Odunpazarı Belediyesi’nin<br />

kente kazandırdığı<br />

kurslardan birisi Odunpazarı<br />

Belediyesi Meslek<br />

Edindirme Kursları<br />

(OMEK)…<br />

Birçok dalın yanında içerisinde<br />

resim sanatı da<br />

var.<br />

7’den 77’ye herkes atölyelere<br />

gidiyor, çalışmalarını yapıyor.<br />

Tabi ben amatör eserler göreceğimi<br />

zannederken gözlerime inanıyorum.<br />

Hepsi ayrı bir emek, hepsi ayrı bir<br />

sanat…<br />

Öyle senin benim yapacağımız, al<br />

kalemi eline, boya bakalım türünden<br />

çalışmalar değil…<br />

İçeriye bir giriyoruz ki derin bir sessizlik<br />

hali…<br />

Herkes eserine konsantre olmuş, çalışıyor.<br />

RÖPORTAJ<br />

Ali Naki Erdoğan<br />

“İLGİ ÇOK FAZLA!”<br />

Bizde o esnada bir köşede sessizce<br />

Eğitmen Melek Tan ile konuşuyoruz.<br />

Naif ses tonuyla atölyeleri ve kendisi<br />

hakkında bilgi veriyor Melek Hanım:<br />

“Dumlupınar Üniversitesinde lisansımı<br />

ve yüksek lisans eğitimimi tamamladım.<br />

İlk çalışmaya halk eğitim<br />

merkeziyle başladım. Sonra Odunpazarı<br />

Belediyesi’ne üç boyutlu resimler<br />

yaptım. Öylelikle gelin bize<br />

katılın dediler ve Odunpazarı Belediyesinde<br />

Resim öğretmeni olarak çalışmaya<br />

başladım. Burada atölye<br />

çalışmalarımız Eylül ayında okulların<br />

açılmasıyla birlikte başlıyor. İki<br />

dönem yani bir yıl sürüyor. Çok fazla<br />

katılım var. Atölyemiz küçük olduğu<br />

için belli sayıda kişi alabiliyoruz.”<br />

“KARA KALEMLE<br />

BAŞLIYORUZ”<br />

Duraksıyor ve resim yapan sanatçıları<br />

göstererek,<br />

“İlk başlayanlara kara kalemle başlıyorum.<br />

Kompozisyon kuruyorum.<br />

Kara kalemle eğitim aldıktan sonra<br />

renkli çalışmalara başlıyoruz. İsterlerse<br />

pastel, sulu boya da yapabiliyorlar.<br />

Sonrasında yağlı boya çalışmasına<br />

gidiyor.”<br />

Şöyle bir etrafa ve yaptıkları resimlere<br />

bakınca özel bir yetenek arayıp<br />

aramadıklarını soruyorum.<br />

Gülümsüyor: “Gelen kişide evet<br />

biraz yetenek olması gerekiyor. Olmayınca<br />

olmuyor. İlla ki yetenek olması<br />

lazım.”<br />

“Yaş grubu nasıl?” diye devam ediyorum,<br />

o da sorumu şöyle yanıtlıyor:<br />

“Her yaşa sesleniyoruz biz. Yaş aramıyoruz.<br />

Yazın genelde çocuklara<br />

halk merkezlerinde eğitim veriyorum.<br />

Güz dönemi ve bahar döneminde<br />

yetişkinlere kurslarımız var.”<br />

50 kursiyerinin olduğunu da ekliyor.<br />

Teknik bilgileri aldıktan sonra kursiyerlere<br />

tutkularını sormak istiyorum.<br />

34


iKiNci BAHAR<br />

“HAYALLERİMİ GERÇEKLEŞTİRİYORUM”<br />

Mualla Ünder’e dönüyorum.<br />

65 yaşında…<br />

Telekomdan emekli olmuş.<br />

Resme olan tutkusunu soruyorum.<br />

Yüzünde oluşan o tatlı mimiklerle yanıtlıyor: “ Hayallerimi<br />

gerçekleştiriyorum. Zevkle resim yapıyoruz. Biz belli<br />

yaşın üzerinde insanlarız. Emekliyiz genelde. Bizim için<br />

gayet güzel cevherler varmış aslında… Onları gün yüzüne<br />

çıkardığımız için de çok mutluyuz. Şu anda yaptığımız<br />

resimlere gelen övgüler bizi de mutlu ediyor.”<br />

En çok neyi resmetmek istediğini soruyorum.<br />

Kısa bir düşünüyor: “En çok insan figürünü çalışmayı<br />

isterdim ama şu anda o kadar yetenekli değilim. Genelde<br />

at çalışıyorum. Onlar da beğeni kazanıyor.”<br />

“Neden at?”<br />

Kısa ve öz şöyle diyor: “Sevdiğim bir canlı.”<br />

Çizerken neler hissettiğini de sormadan edemiyorum.<br />

Ne kadar kabul etmeseler de öyle profesyonelleşmişler ki<br />

aslında…<br />

Gülerek anlatıyor: “Ya yapamazsam korkusu oluyor ilk<br />

başta. Ama hocalarımızın yardımıyla güzel şeyler çıkıyor.<br />

Çıktıkça mutlu oluyoruz. “<br />

Mualla<br />

Ünder<br />

“RUHUMU<br />

ZENGİNLEŞTİRMEK<br />

İÇİN KATILDIM”<br />

İbrahim Ünal’a söz veriyorum sonra…<br />

63 yaşında o da…<br />

30 yıl Hava İkmal’de çalışmış.<br />

‘Emekli olduktan sonra hobi amaçlı katıldık’ diyor bir<br />

yandan resim yaparken…<br />

Sonra fırçaları tuvale yavaş yavaş dokunurken devam<br />

ediyor: “Resmi seviyordum. Hem kendimizi geliştirmek<br />

hem de ruhumuzu zenginleştirmek için kurslara başladım.<br />

Hocalarımızın sayesinde bilmediklerimizi öğrenmeye<br />

uğraşıyoruz. Gördüklerimizi aktarmaya<br />

uğraşıyoruz.<br />

İbrahim<br />

Ünal<br />

“KAYBOLAN MESLEKLERİ RESMETTİM”<br />

Sonra çizdiği resmi soruyorum, “Ne anlattınız bu eserde?”<br />

Keyifle anlatıyor:<br />

“Şu anda kaybolmakta olan mesleklerden kete- çuha tamircisi<br />

bir dedeyi yapıyorum. Fotoğrafı gördüm, buldum.<br />

Bursa’ya gittim. Bir arkadaş gösterdi, çok hoşuma gitti,<br />

tabloya dökmek istedim. Şimdi de yapıyorum.”<br />

Öyle işte…<br />

Hayatın içinden bir kesiti daha karşınıza çıkarıyoruz.<br />

Öğrenmenin yaşı yoktur derler ya…<br />

İçinizde bir yerde bir tutku varsa eğer, o sizi ne yaparsanız<br />

yapın teslim alıyor.<br />

Ve o aşkı ortaya çıkarıyor.<br />

Tebrik ediyoruz emeği geçen herkesi…<br />

35


Burcu Pamuk’tan<br />

Nisan ayı genel gökyüzü<br />

yorumu<br />

Nisan’da burçlar<br />

nelerle karşılaşacak?<br />

Her ay özeldir diyoruz hep. Her ay güzeldir.<br />

Ama bazen her şey istenildiği<br />

gibi gitmeyebiliyor. Hayatınızın bir<br />

öncekinden farklı olmasını umut ediyorsanız<br />

bu haberimizi dikkatli okumanızı tavsiye<br />

ediyoruz.<br />

Merhaba Sevgili Okuyucularım;<br />

Bizleri bir hayli yerimizde saydıran ve adım atmamıza izin vermeyen<br />

bir <strong>Mart</strong> ayını geride bıraktık. Merkür; Aklın gezegeni<br />

tüm bir ay boyunca geri hareketteydi ve iletişimsel olarak birçok<br />

alanda bizi getireceği aksaklıklar ihtimali ile durdurdu.<br />

Plan, proje, seyahat, eğitim, ilişki ne varsa durdurduk, beklettik.<br />

Nisan ayı biraz daha rahat nefes alma zamanı diyebilirim.<br />

5 Nisan’da, Koç burcunda bir Yeni Ay gerçekleşecek;<br />

Yeni bir şey başlatmak için büyük bir enerji<br />

ve bağımsız olma arzusunu anlatıyor. <strong>Mart</strong> ayı boyunca<br />

başlayamadığınız, içinizde kalan tüm yeni<br />

enerjileri ortaya dökme, adım atma vakti. Bireysel<br />

düşüneceğiniz, radikal kararlara göz kırpacağınız<br />

takyonik bir enerji. Nisan ayında Merkür kadar geriletmeyen<br />

ama yine de içsel benliğimizle baş başa<br />

kalmamızı gerektiren Jüpiter, Satürn, Plüton Retrolarını<br />

yaşayacağız. Özellikle 15 Nisana kadar dev<br />

adımlar atmamızı gerektiren durumları halletmeliyiz.<br />

Bu Yeni ay Enerjisi de başlangıçlarımızın güzel destekçisi<br />

olabilir.<br />

36<br />

Astrolog Burcu Pamuk, bu ayın gökyüzü<br />

hareketlerini incelerken, dikkatli olunması<br />

gereken konularda uyarıda bulundu.<br />

Öte yandan Pamuk, bu ay da diğer<br />

burçların astrolojik değerlendirmesini de<br />

yaptı. Keyifli okumalar dileriz.<br />

Bu ay, Jüpiter ( 11 Nisan), Plüton(<br />

24 Nisan ) ve Satürn ( 30 Nisan )<br />

retro hareketlerine başlıyorlar.<br />

Ancak dediğim gibi bu Merkür retro<br />

kadar zor bir zaman değil - her bir<br />

geri giden gezegeninin iyi bir yanı da<br />

var. Retrolar, dikkatimizi geçmişe çevirir<br />

ve ayrıca iç sesimizi daha fazla<br />

dinlemeye davet eder. Yani, kendimizi<br />

anlamak için en iyi zaman<br />

Nisan ayıdır diyebiliriz. Geçmişine<br />

dön bir bak neleri yarım bıraktın?<br />

Hangi konuşmaları erteledin? Affedemediklerin<br />

oldu mu? En çok da<br />

geçmişe dönüp kendine hayıflandığın<br />

şeyler neler? İnsanlar alternatif<br />

çalışmalarla, farkındalık<br />

geliştirme çabaları ile herkesi affeder<br />

de bir kendisini yargılamamayı<br />

öğrenemez. Kendisiyle barışmayı<br />

beceremez.<br />

Nisan ayında en çok kendini anla, kendine<br />

dön ve ruhunu beslemeye çalış. İçsel çocuğunu doğur ve<br />

insanlar bakışlarında yeni doğmuş bir bebek kadar taze bir<br />

enerji sezinlesinler. Herkes ne kadar güzelleştiğinden bahsetsin.<br />

Hadi öp kendini omzundan ve affet geçmişini. Şimdi çok<br />

daha büyüksün ve kendine kızdığın o halin senden küçük, savunmasız<br />

ve toydu. Büyüklük şimdi ki sende kalsın.<br />

O çocuğu affet. Kendini sevmeyi dene. Yeni bir<br />

yön belirlemek, rota çizmek için harekete geç.<br />

*12 Nisan – 15 Nisan arasında başlatılan<br />

ilişkiler, evlilikler, önemli adımlar uzun vadeli<br />

ve çok güçlü ilişkiler olurlar. Aşk gezegeni<br />

Venüs ve Sabır, sebat, istikrar temalarını<br />

anlatan Satürn gezegeni olumlu kontak<br />

kuracaklardır.<br />

*17 Nisanda İletişimsel kabiliyetlerimizin<br />

gezegeni Merkür; Koç burcuna geçiş yapıyor.<br />

Hızlı düşünme, hızlı kararlar alma konularını<br />

gündeme getirir bu Transit. Cesur<br />

adımlar atmak için uygun, bir anlık<br />

öe ile karar vermek için tehlikelidir.<br />

Sakin ve emin adımlarla<br />

hareket etmeyi seçersen uçabilirsin<br />

bile. Kararı sen ver.<br />

** 19 NİSAN: TERAZİ<br />

DOLUNAY (GÜNEŞ<br />

KOÇT /AY TERAZİDE)<br />

- Zıt kutuplar birbirini<br />

çekebilir bu enerji<br />

ile. İlişkilerimize çok<br />

enerji harcarız. Bireysellik<br />

ve duygusal<br />

bağlılık figürleri<br />

çatışabilir. İkili ilişkilerde<br />

tansiyon yükselebilir.<br />

Çünkü<br />

Dolunay gerçekleşirken<br />

Ay aynı zamanda<br />

Uranüs gezegeni ile de<br />

karşıt bir konumdadır. Uranüs;<br />

sürprizli gelişmeleri,<br />

ani başlangıç ve bitişleri anlatır,<br />

kestirilemez bir enerjisi


vardır. Ay ile karşıt konumda iken ya zıt kutuplar birbirini çekecektir<br />

ya da kopuşlar yaşanacaktır. Sürüncemede kalan ilişkiler<br />

ve konular bu dolunay enerjisi ile sonlanabilir. Ya da son kez denemeye<br />

değer diyip tartışmalar kapanabilir. Karar alma enerjisi<br />

hâkimdir. Sert ve düşünmeden hareket etme konusunda tekrar<br />

alarm veriyor bu dolunay. Dikkat! Bu dolunay 29 derecede gerçekleşeceği<br />

için karmik ve yoğun bir tema sezinlenebilir. Bu sebeple<br />

farkındalıkla yaşanılması gereken bir zaman dilimidir.<br />

Antenlerini aç ve tekamülün için güçlü ol.<br />

20 Nisan Venüs Koç burcunda ilerliyor olacak. Sevgili Koç<br />

burçları aşk dolu bir Ay olabilir sizler için. Venüs tüm oklarını<br />

sizin alanınızda saklıyor. Kalbinize dokunması çok mümkün.<br />

Genel olarak ise Flörtöz bir havada olup kısa süreli ilişkiler yaşayabiliriz.<br />

Venüs'ün bu transit geçişi sırasında ilk görüşte aşk<br />

mümkündür. Koç teması; çocuk ruhlu bir enerjiyi, ani başlangıçları,<br />

kahramanca atılan ilk adımları anlatır. Taktikler, platonik<br />

aşklar bir süreliğine yürürlükten çıkar bu süreçte.<br />

NİSAN AYI BURÇ YORUMLARI<br />

KOÇ VE YÜKSELEN KOÇ BURÇLARI: Sosyal ilişkiler geliştirmek,<br />

yeni arkadaşlar edinmek ve âşık olmak için çok iyi bir<br />

zaman. Havalar ısındı, kalbin de hazır mı bu sıcaklığa? Yaz için<br />

büyük bir aile gezisi planlayabilirsiniz. Manevi olarak geri çekilme<br />

yaşamak isteyeceğiniz, inziva halinde olabileceğiniz, daha<br />

sakin bir konum tercih edebilirsiniz. Bir yandan yeni başlangıçlar<br />

yaparken bir yandan da felsefik bir şekilde arayışa girdiğiniz bir<br />

enerjide olabilirsiniz.<br />

BOĞA VE YÜKSELEN BOĞA BURÇLARI: Engelleri aşmanız bu<br />

ay çok daha kolaydır. Dış destek alacağınız bir dönemdir. Sosyal<br />

çevreniz ve arkadaşlarınız sizin için sürprizler, programlar ve iyilikler<br />

yapmak isteyeceklerdir. Kalabalıklar arasında, bir konserde,<br />

tiyatroda hoşlanacağınız o kişi ile tanışabilirsiniz. 20<br />

Nisan sonrası ise içsel cesaretiniz yüksek, motiveniz<br />

tavan yapacaktır. Varoluşsal özlemlerin peşinde<br />

koşar, aşık olmaktan çok aşk temasını sorgularsınız.<br />

İKİZLER VE YÜKSELEN İKİZLER;<br />

Hareketli ve canlı bir zihindesiniz ve<br />

coşku dolu enerjiniz sizi yeni projelere<br />

başlattırıyor bu ay. Yeni bir<br />

şirket kurmak, bir oluşumu başlatmak<br />

için destekleyici dokunuşlara<br />

şahit olabilirsiniz. Beceri ve<br />

cesaret gerektiren projelere atılım<br />

sağlarsınız. Spora başlamak,<br />

içsel ve dışsal enerjiyi dengelemek<br />

için güzel bir zamandır.<br />

YENGEÇ VE YÜKSELEN YENGEÇ:<br />

Yeni mesleki beceriler ve yeni bir dil<br />

öğrenmek mümkündür. Açık ve net<br />

olmak yeni idealler edinmende sana yardımcı<br />

olur. Ne istediğini bul. Yeteneklerine<br />

inan ve sezgilerini dinle. Evrenin sana özellikle<br />

bu ay bahşettiği pozitif enerjinin farkına varırsan yeni<br />

girişimlerin seni yükseltecektir unutma.<br />

ASLAN VE YÜKSELEN ASLAN: Bedeninizin ve ruhunuzun canlandığı<br />

muazzam bir aydır. Bu yararlı, cömert ve özenli enerji siz<br />

Aslanları yeniden dünyaya getirir. Saf enerji sizinledir. Cesaret,<br />

doğruluk ve güç bir araya geldiğinde, dünyaya iz bırakmaya<br />

gelen soylu ruhların önlerindeki tüm engeller ortadan kalkıyor.<br />

Asaletiniz, eylemleriniz ile hayat bulsun. Doğruluk içeriden<br />

gelir. İçerinizi çiçeklendirme vakti.<br />

BAŞAK VE YÜKSELEN BAŞAK: Başarıya ulaşma şansını kaybetmek<br />

istemiyorsanız bu ay sabırlı ve temkinli olmanızda<br />

fayda var. Tarihte iz bırakan herkesin zamanında meyve veren<br />

ağacı taşlanmıştır. Tuzaklara ve işbirlikçilerin oyunlarına gelme,<br />

dikkat et. Hedeflerinize odaklanmaya devam edin ama arkanızda<br />

da bir gözünüz daima olsun.<br />

TERAZİ VE YÜKSELEN TERAZİ: Bu ay gerçekleşen dolunay<br />

sizi ilişkiler alanında bir hayli etkileyecek demiştim. Nisan ayının<br />

sizi ilgilendiren en büyük gündemi budur Terazide Dolunay içeriğini<br />

okuyunuz. Kariyeriniz ile ilgili iyileştirmeler söz konusudur.<br />

Fiziğiniz ile ilgili güzel değişimlere şahit olabilirsiniz. ( İmaj<br />

değişikliği, zayıflama)<br />

AKREP VE YÜKSELEN AKREP: Finansal alanda ani kararlar almaktan<br />

kaçının. Tatil planları gündeme gelebilir fakat acele<br />

karar vermeyiniz. Âşık olma ihtimalinizin yüksek oldugu bir dönemdir.<br />

Evinizi veya iş ortamınızı değiştirmek isteyebilirsiniz.<br />

Radikal değişimler olmasa da dekoratif değişikliklere gidebilirsiniz.<br />

YAY VE YÜKSELEN YAY: Verilen tüm çabalara<br />

rağmen bazen hiçbir şeyin ilerlemediğini<br />

düşünebilirsiniz. Jüpiter sizin<br />

burcunuzda geri gidiyor. Bu retro süreci<br />

zaman zaman sizi kızdıracak olsa da<br />

durum o kadar vahim değil. Jüpiter<br />

iyileştiren ve besleyen bir gezegen<br />

olarak bu dönemde içsel menkıbenizi<br />

destekleyecek ve geliştirecektir.<br />

Sabırlı ve sakin olun. Bazı<br />

seyahatler, planlar iptal olabilir şimdiden<br />

hazırlıklı olun.<br />

OĞLAK VE YÜKSELEN OĞLAK:<br />

Nisan ayında Oğlağın Yönetici gezegeni<br />

Satürn de geri hareketine başlıyor.<br />

Sizi de Yay burçları gibi bazı yavaş<br />

ilerleyen projeler, aksamalar bekliyor olabilir.<br />

Hırslı olunacak bir zamandan ziyade kararlarınızı,<br />

işinizi düşünme ve içselleştirme<br />

vaktidir. Acele etmeyin siz isterseniz başarırsınız<br />

fakat bu dönem sabır teması sizin anahtar kelimenizdir.<br />

KOVA VE YÜKSELEN KOVA: Nisan ayında Kovanın da Yönetici<br />

gezegeni olan Satürn geri hareketine başlıyor. Oğlak ile aynı temalara<br />

dikkat edilmelidir. Kısa seyahatler ve yakınları ile fikir<br />

alışverişleri çok daha faydalı olacaktır. Uzak seyahatlerden ziyade<br />

doğa yürüyüşleri, piknikler Kovalara detoks olacaktır.<br />

BALIK VE YÜKSELEN BALIK: Jüpiter’in geri hareketi Balıkları<br />

da yakından ilgilendiriyor. Yay burçlarını anlatan bu ay ki temalar<br />

sizleri de ilgilendiriyor. Elbette Venüs’ün 20 Nisan’a kadar<br />

sizin burcunuzda ilerliyor olması sizi daha şanslı kılıyor. Belki de<br />

sizi sinirlendiren etkilere karşı çok daha pozitif ve sakin tepki<br />

verdirtebilir Venüs. Hayatınızda ki partneriniz ya da yaratıcılığınızı<br />

ön plana çıkaran işiniz sayesinde Jüpiter’in iptalleri ve aksilikleri<br />

gözünüze çok batmayabilir bu ay.<br />

37


ESKİŞEHİR HER TAKIM<br />

“<br />

1989-1993 yılları arasında Eskişehir'de ETİ<br />

SK için hentbol oynamıştım. Eski Atatürk<br />

Stadının Spor Salonunda maçlarımızı oynardık<br />

ve çok sağlam bir seyirci kitlesi maçlarımızı<br />

tribünden takip ederdi. Sporcu<br />

olmanın ne kadar çok gurur verici bir şey olduğunu<br />

ben ilk kez o zaman hissetmiştim”<br />

“<br />

Eskişehir'in Selkaspor ile yakaladığı<br />

hava dışarıdan da çok net bir şekilde<br />

belli oluyordu. Taraftarın yarattığı ambiyans<br />

ve Selkaspor yönetiminin bu işi çok<br />

ciddiye alması hentbol sporunda oldukça<br />

ses getirdi. Burası en güçlü takımlar için<br />

bile zor bir deplasman haline geldi”<br />

“<br />

Kupada Göztepe’yi eledik ve ligin güçlü takımı<br />

Batman ile eşleştik. Hedefimiz kesinlikle<br />

kupada final oynamak. Ligde ise ilk üçe girip,<br />

yeni sezonda da Avrupa’da Türkiye’yi temsil<br />

etmek istiyoruz” dedi.<br />

Okan Halay…<br />

Kendisi Eskişehir hentboluna<br />

uzak bir isim değil.<br />

Yıllar önce Eti forması ile Avrupa’da<br />

oynayan takımın bir<br />

oyuncusu.<br />

Sporcu olarak hizmet ettiği<br />

Eskişehir’e<br />

Okan Halay’ı <strong>İstikbal</strong> dergisine<br />

konuk ettik.<br />

-Öncelikle Okan Halay’ı tanıyalım<br />

“1972 yılında<br />

İzmir'de<br />

dünyaya<br />

geldim.<br />

38<br />

Okan Halay ekibine güveniyor.<br />

şimdi antrenör olarak<br />

geri döndü.<br />

Selkaspor’da Serdar<br />

Seymen ile yolların<br />

ayrılmasından sonra<br />

takımın başına gelen<br />

1989-<br />

1993 yılları arasında<br />

Eskişehir'de ETİ SK için<br />

hentbol oynamıştım. O yıllar<br />

Eskişehir'de hentbol çok popüler<br />

ve gözde bir spor branşıydı.<br />

Eski Atatürk Stadının<br />

Spor Salonunda maçlarımızı<br />

oynardık ve çok sağlam bir seyirci<br />

kitlesi maçlarımızı tribünden<br />

takip ederdi. Sporcu<br />

olmanın ne kadar çok gurur<br />

verici bir şey olduğunu ben ilk<br />

kez o zaman hissetmiştim. O<br />

yıllarda bu duyguyu ilk kez Eskişehir'de<br />

tatmıştım. Hentbol,<br />

Futbol kadar popüler bir<br />

branştı. Şu anda Basketbola


İÇİN ZOR DEPLASMAN<br />

gösterilen ilgiden daha fazlasını gören<br />

branştık hentbolda. O zamanlar sokakta<br />

hemen hemen herkes hentbol<br />

oyuncularının isimlerini bilirdi, bizleri<br />

sokakta herkes tanırdı.<br />

ETİ SK'da oynarken<br />

o zamanın<br />

şampiyonlar ligine<br />

denk gelen turnuvasında<br />

yarı final oynadık.<br />

İspanya'nın<br />

dev takımı Barcelona<br />

ile eşleştik ve<br />

elenerek Eskişehir'e<br />

3.'lük madalyasını<br />

getirmeyi başarmıştık”.<br />

“Yıllar sonra Eskişehir’e<br />

bu sefer antrenör<br />

olarak geri<br />

döndünüz”<br />

“Eskişehir spor kültürü<br />

çok gelişmiş bir<br />

kent. Spor faaliyetleri<br />

ile ismi özleşmiş<br />

bir şehir olduğunu<br />

tüm Türkiye biliyor.<br />

Selkaspor'da da<br />

bunun bir örneğini<br />

görebiliyoruz”<br />

Saha kenarın da Okan hoca maçı adeta yaşıyor.<br />

“Şu anda Selkaspor’un başındasınız.<br />

Düşünceleriniz neler”<br />

“Selkaspor'a Adıyaman'ın antrenörüyken<br />

rakip olmuştum. Eskişehir'in Selkaspor<br />

ile yakaladığı hava dışarıdan<br />

da çok net bir şekilde belli oluyordu.<br />

Taraftarın yarattığı ambiyans ve Selkaspor<br />

yönetiminin bu işi çok ciddiye<br />

alması hentbol sporunda<br />

oldukça ses<br />

getirdi. Burası en<br />

güçlü takımlar için<br />

bile zor bir deplasman<br />

haline geldi.<br />

Eskişehir'de hentbol<br />

oynamak antrenör<br />

ve sporculara çok<br />

keyif verir. Keyif<br />

alarak oynayan<br />

oyuncuları izlemek<br />

de seyircilere keyif<br />

verir. Bu şehirde oynanan<br />

maçlar hep<br />

güzel oluyor. Rakip<br />

takımlarında bu<br />

şehre ve salona<br />

gıpta ile baktığını<br />

anlamakta zor<br />

değil”<br />

-Böyle bir teklif<br />

bekliyor muydunuz?<br />

“Aslında sadece Milli<br />

Takıma konsantreydim.<br />

Sezon içeri-<br />

Beton Adamlar hedefe kilitlendi.<br />

39


sinde Selkaspor'dan sürpriz bir transfer<br />

teklifi aldım. Açıkçası Selkaspor'un<br />

antrenörü ile yollarını ayırmasını<br />

kimse beklemiyordu. Selkaspor yöneticileriyle<br />

yaptığım görüşmeler sonrasında<br />

teklifi kabul ettim. 5 tane A milli<br />

oyuncu bu takımda görev alıyor. Bu<br />

oyuncuları da düşünüyor olmam bu<br />

teklifi kabul etmemde önemli bir etkendi”<br />

-Gelir gelmez zorlu maçlara çıktınız<br />

“Evet. Zorlu bir süreçte görevi kabul<br />

ettiğimi biliyorum. Eskişehir'e geldiğimin<br />

ertesi günü kupada zorlu bir çeyrek<br />

final maçına çıktık. Oyuncuları<br />

tanısam da moral motivasyon düşüklüğü<br />

yaşayan bir takımla bu kadar<br />

kısa süre de maça çıkmak kolay bir iş<br />

değildi. Oyuncuları motive edip maçtan<br />

galibiyetle ile ayrılmayı başardık”<br />

-Göztepe kupa sınavında rövanş maçında<br />

bayağı bir zorlandınız..<br />

“Göztepe ile zorlu bir eşleşme olmuştu.<br />

İlk maç inanılmaz bir maç oynadık<br />

ve 8 sayı farkla kazandık.<br />

Oyuncularım iyi motive olmuştu.<br />

Hırslı ve istekli bir oyun sahaya koydular.<br />

Rakibimizde iyi bir oyun sergiledi.<br />

Ama biz maçı kazanmayı<br />

başardık. Rövanş maçı öncesinde rotasyon<br />

sıkıntısı yaşadık. Antalyaspor<br />

maçı öncesinde iki önemli oyuncumun<br />

sakatlanması ne yazık ki rotasyon sorunumuzun<br />

oluşmasına neden oldu.<br />

İzmir'deki rövanş maçına 4 genç<br />

oyuncuyu kadromuza dahil ederek<br />

gittik. Karşılaşmanın ilk yarısı çok sıkıntılı<br />

geçmedi ancak ikinci devre ilginç<br />

olaylar yaşandı. Hakemlerin<br />

günün de olmaması ile 7 sayı farkla<br />

mağlup olmamızda<br />

etkili<br />

oldu. Rotasyon<br />

sıkıntımız<br />

varken<br />

3 oyuncumuz<br />

da<br />

maç içerisinde<br />

kırmızı<br />

kart<br />

gördü. 2 dakikalar<br />

ve<br />

kırmızı<br />

kartlar<br />

40<br />

nedeniyle savunma<br />

direncimizin<br />

yıpranmasına<br />

neden oldu.<br />

Genç oyuncularımız<br />

sorumluluk<br />

aldılar ve turu<br />

geçmemizi sağlayacak<br />

skoru<br />

koruduk. Turu<br />

geçtik ve artık<br />

yarı final maçını<br />

düşünmeye başladık.”<br />

-Yarı finalde çok<br />

güçlü bir rakip<br />

sizi bekliyor<br />

“Yarı finalde<br />

Batman Belediyesi<br />

ile oynayacağız.<br />

17 veya<br />

18 Nisan’da<br />

orada 1 Mayıs’da<br />

ise evimizde<br />

oynayacağız.<br />

Sezon öncesinde<br />

ciddi transferler<br />

yaparak lige<br />

başladılar. İyi<br />

oyun sergileyen<br />

ve iyi bir kadroya<br />

sahip bir<br />

takımla oynayacağız.<br />

O zamana<br />

kadar inşallah<br />

sakatlığı bulunan<br />

oyuncularımız<br />

iyileşecek.<br />

Eşleşmenin sonucunu kestirmek gerçekten<br />

zor. Biz son saniyeye kadar savaşarak<br />

finale çıkmak istiyoruz.”<br />

-Geçtiğimiz sezon ligi iyi yerde bitirdik.<br />

Bu sezonki hedef ne olacak<br />

hocam ?<br />

“Hedefimiz ilk 3 sırada ligi tamamlamak.<br />

Puan durumunda rakibimiz olan<br />

takımları yenmek istiyoruz. İç sahanın<br />

yanı sıra deplasmanlardan da kazandığımız<br />

takdirde istediğimiz<br />

sonuca ulaşabiliriz. Bu sezon Avrupa<br />

Kupaları hedefini kovalayan çok<br />

takım var. Ama biz bu takımlara<br />

bakmadan ilk 3’e girirek önümüzdeki<br />

sezon içinde Avrupa’da<br />

mücadele etmeyi<br />

hedefliyoruz”<br />

Okan hoca milli takımda<br />

da yardımcı antrenör.<br />

-Selka’da iyi bir alt yapı<br />

var. Gençler nasıl ?<br />

“Genç oyuncularımızda<br />

ciddi bir potansiyel<br />

var. Bu potansiyeli<br />

açığa çıkarmak için<br />

çok fazla antrenman<br />

Halay hoca oyuncularına uyarılar yapıyor.<br />

yapmamız lazım. Eğer<br />

biz hentbolcu olmak<br />

istiyoruz derlerse,<br />

bunu gerçekten hissederlerse<br />

önemli oyuncuları Türk hentboluna<br />

kazandırabiliriz.”<br />

“Yönetimin desteği hep arkanızda…<br />

Bunun için neler söylersiniz?<br />

“Selkaspor yönetimi adeta hentbol ile<br />

yatıp kalkıyor. Hentbolu çok sevdiklerini<br />

her fırsatta gösteriyorlar. Benim<br />

için de böyle bir yönetim ile çalışmak<br />

büyük bir şans. Biz de böyle bir kulübün<br />

daha iyi yerlere gelmesi için mücadele<br />

edeceğiz.”<br />

“Aynı zamanda milli takımda da göreviniz<br />

var. Bu sini açınızdan zor<br />

olmaz mı?<br />

“Hem milli takımı hem de Selkaspor'u<br />

çalıştırmak kolay bir iş değil. Takımdaki<br />

oyunculara alıştım onlar da bana<br />

alıştı. İnşallah bir sıkıntı olmayacak<br />

diye düşünüyorum. Hedeflerimizi biliyoruz,<br />

birbirimizin dilini biliyoruz.<br />

Nisan ayında milli takımla çok önemli<br />

maçlar oynayacağız. Hatta bu maçlardan<br />

bir tanesini de Eskişehir'de oynayacağız.<br />

Eskişehirli hentbol ve<br />

sporseverleri hem Selkaspor'un hem<br />

de Milli maçlara davet ediyoruz. Hentbol<br />

Eskişehir'e çok yakışıyor. Spor<br />

şehrinde bu güzel sporu herkesin destekleyeceğini<br />

düşünüyorum.”


Türkiye<br />

kupasına<br />

göz diken<br />

Beton<br />

Adamlar<br />

Batman’ı<br />

eleyerek<br />

adanı finale<br />

yazdırmak<br />

istiyor.<br />

ADIM ADIM FİNALE<br />

Bu sezon üç ayrı kulvarda mücadele eden Selkaspor erkek hentbol takımı Avrupa’da elenirken,<br />

ligde de ilk üçü hedefliyor. Kupada iddialı olan ve çeyrek finalde Göztepe’yi eleyen Beton<br />

Adamlar yarı finalde de eşleştiği Batman’ı eleyip, final maçı oynamak istiyor.<br />

LİGDE HEDEF İLK ÜÇ<br />

Selkaspor kupada adım adım finale<br />

koşuyor.<br />

Sezona 3 ayrı kulvarda iddialı olarak<br />

başlayan Beton Adamlar Avrupa<br />

kupasında güçlü Norveç ekibine<br />

elenerek ilk turda Avrupa’ya veda<br />

etmişti.<br />

Ligde de şampiyonluğu kimseye<br />

kaptırmayan Beşiktaş’a ilk yarıdaki<br />

maçta elenerek büyük avantaj kaybeden<br />

Beton Adamlar ligin ikinci yarısında da<br />

basit puanlar kaybetti. Ligde ilk üçü<br />

hedefleyen Selkaspor erkek hentbol<br />

takımı artık puan kaybı istemiyor.<br />

GÖZTEPE’Yİ ELEDİLER<br />

Bu yıl Türkiye kupasına ikinci guruptan<br />

giren Selkaspor Bolu grubunda<br />

Adıyaman ve Bolu Seben’i yenerken,<br />

İzmir Büyükşehir’e de mağlup olarak<br />

gruptan çıkmıştı.<br />

Çeyrek finalde<br />

ligin güçlü takımı Göztepe ile eşleşen<br />

Beton Adamlar ilk maçta 30-22 yendiği<br />

Göztepe’ye rövanş maçında 29-22 yenilmesine<br />

rağmen adını yarı finale<br />

yazdırdı.<br />

RAKİP BATMAN<br />

Beton Adamlar kupa yarı finalinde bu<br />

sezon çok güçlü bir kadro kurarak ilk iki<br />

mücadelesi veren Batman Belediye ile<br />

eşleşti. Selkaspor kupa yarı final ilk<br />

maçını Batman’da 17 veya 18 Nisan’da oynayacak.<br />

Rövanş maçı ise 1 Mayıs<br />

Çarşamba günü Eskişehir’de yapılacak.<br />

Selka, Batman’ı elerse 15 Mayıs Çarşamba<br />

günü İstanbul'da Beşiktaş ya da Beykoz<br />

ile Türkiye şampiyonluğu maçına<br />

çıkacak.<br />

Selkaspor evindeki<br />

maçlarda taraftar<br />

desteğine güveniyor.<br />

Jaballah Göztepe<br />

karşısındaki ilk<br />

maçta etkili<br />

olmuştu.<br />

41


<strong>İstikbal</strong><br />

<strong>Dergi</strong>’de bu ay<br />

Eskişehirspor’un<br />

tecrübeli<br />

oyuncularından<br />

Hakan Aslantaş’ı<br />

konuk ettik.<br />

“<br />

Eskişehir'in en sevdiğim tarafı taraftarı. 6 ay<br />

yaşadığımız dönemin büyük bir ödülüymüş<br />

gibi geliyor. Bazen bir taraftar takımını daha<br />

fazla ne kadar sevebilir ki diye düşünüyorum”<br />

“<br />

Taraftarlarımız şunu bilsin ki biz futbolcular olarak<br />

bu forma için her şeyimizi vermeye ve sonuna<br />

kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”<br />

“<br />

Ben bu sezon rahat bir şekilde ligde kalacağımızı<br />

düşünüyorum. Bu sezonun ilk bölümünü<br />

üzücü bir şekilde geçirdik bir de küme düşme<br />

korkusu ile son dönemini yaşayamayız. İnsanların<br />

daha fazla üzülmemesi gerekiyor”<br />

“<br />

Eskişehirspor ile bu sezonun ardından 1 yıl<br />

daha sözleşmem var. Ben bu takımda şampiyonluk<br />

yaşamak istiyorum. Eskişehir'de bulunmaktan,<br />

Eskişehirspor forması giymekten<br />

dolayı çok mutluyum.”<br />

42<br />

“ Tecrübeliler<br />

ve<br />

gençler<br />

şeklinde<br />

sanki iki<br />

farklı<br />

takım varmış<br />

gibi bir<br />

algı var<br />

ancak bu<br />

doğru<br />

değil. Biz<br />

bir bütün<br />

olarak Eskişehirspor<br />

futbol takımıyız”.<br />

başı Karabükspor’dan takıma<br />

Sezonkatılan ancak ilk devre transfer<br />

yasağı olduğu için forma şansı bulamayan<br />

oyuncu kısa bir süre Almanya 3.ligde giderek<br />

boş kalmayıp forma giymişti.<br />

Devre arası yeniden takıma dönen ve Gençlerbirliği<br />

maçı ile Eskişehirspor’da forma giymeye<br />

başlayan Hakan Aslantaş bu sezonun her<br />

yönü ile zorlu geçtiğini belirtip, lig sonuna<br />

kadar terlerinin son damlasına kadar mücadele<br />

vereceklerini söyledi.<br />

Hakan Aslantaş kimdir, bize biraz kendinden<br />

bahseder misin?<br />

“Şuan 33 yaşındayım ve Almanya doğumluyum.<br />

Futbola 7 yaşında bir köy takımı olan<br />

TSV Raidwangen takımında başladım. 3 sezon<br />

oynadıktan sonra 1995 yılında ise FV 09 Nürtingen<br />

takımına transfer oldum. Daha sonra<br />

ise Bundesliga 2 takımı olan SV Stuttgarter<br />

Kickers altyapısına geçtim. Bir süre sonra da<br />

VfB Stuttgart takımının altyapısına transfer<br />

oldum. 2004 yılında ise Türkiye'den teklif<br />

aldım ve kabul ettim. Gençlerbirliği, Bursaspor,<br />

Konyaspor gibi çeşitli takımlarda forma giydim


ve artık Eskişehirspor için mücadele ediyorum”<br />

-Eskişehirspor'dan daha önce transfer teklifi<br />

almış mıydın?<br />

“Eskişehirspor'dan geçtiğimiz yıllarda transfer<br />

teklifi almıştım. Ancak kısmet olmamıştı.<br />

Buraya geldikten sonra keşke daha<br />

önce gelseymişim dedim. Eskişehirspor<br />

hakikaten bambaşka bir camiaymış<br />

diyebilirim. İyi ki<br />

Eskişehirspor'dayım ve bu renkler<br />

için mücadele ediyorum”<br />

-31 Ağustos gecesi neler yaşadın.<br />

Çok konuşulan bir otomobil<br />

konusu var. O geceyi biraz<br />

anlatır mısın?<br />

“31 Ağustos gecesi acı bir gece<br />

gibi gözükse de bizim doğum günümüz<br />

oldu diyebilirim. Arabamı vermeye<br />

hazırım, yeter ki lisanslar çıksın<br />

şeklinde söylemim oldu. Çünkü başka bir<br />

çare yok gibi gözüküyordu. Bunu sadece<br />

ben de düşünmedim, diğer oyuncularda<br />

benimle aynı duyguları hissediyorlardı.<br />

Başarılı olamadık ve transfer yasağını<br />

kaldırılamadı. Biz de Eskişehirspor'u<br />

çok sevdiğimiz için ayrılmayı düşünmedik.<br />

Takımla idmanlara çıkmaya devam ettik. Oynayacak<br />

genç kardeşlerimize elimizden geldiğince destek<br />

vermeye çalıştık. Almanya'dan bana katkı sağlayacak<br />

bir teklif geldi ve hocamız ile görüşerek kabul ettim.<br />

Benim için farklı bir tecrübe oldu. Klasman olarak<br />

düşük bir lig gibi gözükse de mücadele seviyesi yüksek<br />

bir ligde kısa da olsa forma şansı buldum ve<br />

ciddi süreler aldım. Transfer yasağının kaldırılması<br />

ile de yuvama geri döndüm. En azından<br />

maç eksiğimi bu şekilde de olsa gidermeye çalıştım.<br />

Faydasının gördüğümü de söyleyebilirim”.<br />

-Takımda bulunan genç oyuncular için düşüncelerin<br />

neler?<br />

“Eskişehirspor kadrosunda ciddi anlamda yetenekli<br />

isimler bulunduruyor. Doğru planlama<br />

ve çalışmalar ile ileride çok iyi yerlere geleceklerini<br />

düşünüyorum. İnşallah bu isimlerden<br />

Eskişehirspor'a ve Türk futboluna uzun<br />

yıllar hizmet edecek isimler de çıkmaya<br />

devam edecektir. Tecrübeliler ve gençler<br />

şeklinde sanki iki farklı takım varmış gibi<br />

bir algı var ancak bu doğru değil. Biz bir<br />

bütün olarak Eskişehirspor futbol takımıyız”.<br />

-Eskişehirspor taraftarı hakkındaki<br />

43


düşüncelerin neler?<br />

“Eskişehir'in en sevdiğim tarafı<br />

taraftarı. 6 ay yaşadığımız dönemin<br />

büyük bir ödülüymüş<br />

gibi geliyor. Bazen bir taraftar<br />

takımını daha fazla ne<br />

kadar sevebilir ki diye düşünüyorum.<br />

Her geçen<br />

gün biraz daha bağlandıklarını<br />

hissediyorum.<br />

Biz sahada mücadele<br />

ederken bize her zaman<br />

destek verdiler. Bize hiç<br />

bir zaman negatif bir etkide<br />

bulunmadılar. İnanın onların<br />

Eskişehirspor'a olan sevdalarına<br />

hayranım.”<br />

-4 maçta 2 puan alınmasının sebepleri<br />

sence neler?<br />

“Kötü gidişat nedeniyle Eskişehirspor taraftarı<br />

kadar biz de çok üzülüyoruz. Zor<br />

bir fikstüre denk geldik. Denizlispor,<br />

Adana Demirspor, Gazişehir ve Hatayspor<br />

maçlarından sadece 2 puan alabildik.<br />

Kötü futbol sergilediğimizi biz de biliyoruz.<br />

İlerleyen maçlarda neler yapabiliriz<br />

diye sürekli futbolcular olarak aramızda<br />

konuşuyoruz. Taraftarlarımız şunu bilsin<br />

ki biz futbolcular olarak bu forma için her<br />

şeyimizi vermeye ve sonuna kadar mücadele<br />

etmeye devam edeceğiz. Bir düşüş<br />

yaşadığımız gerçek. Camianın beklentilerinin<br />

de farkındayız. Futbolda<br />

böyle dönemler olabiliyor.<br />

Futbolda üst üste galibiyet serileri<br />

yapmak zordur. Bazen biz<br />

kötü futbol oynayabiliriz,<br />

bazen rakibimiz çok daha<br />

etkili oynayacak günündedir.<br />

Bazen hakemlerin<br />

vereceği kararlar<br />

bizi kötü etkiler.<br />

Bunun çok etkenleri<br />

var ama dediğim<br />

gibi biz kalan<br />

tüm maçlarımıza galibiyet için çıkacağız.”<br />

-Bu sezon sence hedef ne olmalı? Küme düşme<br />

korkusu yaşar mıyız?<br />

“Ben bu sezon rahat bir şekilde ligde kalacağımızı<br />

düşünüyorum. Bu sezonun ilk bölümünü üzücü bir<br />

şekilde geçirdik bir de küme düşme korkusu ile son<br />

dönemini yaşayamayız. İnsanların daha fazla üzülmemesi<br />

gerekiyor. Bu camiada kimse üzülmeyi<br />

hak etmiyor. Kötü günde vazgeçmeyenler kolay<br />

kolay vazgeçmezler. Biz bir an evvel ligde kalmayı<br />

garantileyip, bu sezonu sağ salim bir konumda tamamlayıp,<br />

gelecek sezon Süper Lig'i hedefleyecek<br />

çalışmaların başlamasını<br />

sağlamamız gerekiyor.”<br />

-Son olarak taraftara vermek<br />

istediğin bir mesaj var mı?<br />

“Eskişehirspor ile bu sezonun<br />

ardından 1 yıl daha sözleşmem<br />

var. Ben bu takımda<br />

şampiyonluk yaşamak istiyorum.<br />

Eskişehir'de bulunmaktan,<br />

Eskişehirspor forması<br />

giymekten dolayı çok mutluyum.<br />

Bu camia ve taraftar<br />

sonuna kadar Süper Lig'i hak<br />

ediyor. Süper Lig'in de bu<br />

takım ve taraftara ihtiyacı var.<br />

İnşallah gelecek sezon Süper Lig<br />

hasretini dindireceğiz”<br />

44


Sezona büyük zorluklarla başlayan, transfer<br />

yasağı nedeniyle genç oyuncularla var<br />

olma savaşı veren Eskişehirspor özellikle<br />

ligin ilk yarısında gösterdiği birlik ve beraberlikle<br />

ayakta kalmıştı…<br />

HHH<br />

Genç oyuncuların gösterdiği mücadele ve<br />

ortaya koyduğu tavır gelecek ile ilgili umutların<br />

hep sıcak kalmasını sağladı. Sezonun<br />

ikinci yarısına Giresun beraberliği ile başlayan<br />

Kırmızı Şimşekler Balıkesir’e<br />

kaybetti.<br />

HHH<br />

Ancak transfer yasağı öncesinde<br />

ortaya konulan plan tutunca<br />

Eskişehirspor sezon<br />

başında anlaştığı birçok<br />

ismin lisansını çıkarttı.<br />

Ondan sonra farklı bir senaryo<br />

hayata geçti. Gençlerbirliği<br />

karşısında alınan<br />

galibiyet rüya gibiydi. Karabük’te<br />

ilk kez deplasmandan<br />

3 puan<br />

çıkartmanın sevinci yaşanıyordu.<br />

Hatta bu ilk<br />

puanlarımızdı.<br />

HHH<br />

Artık herkesi ilk 6 hayali sararken,<br />

teknik direktör Fuat Çapa’da bunu<br />

yüksek sesle dillendirmeye başladı.<br />

Denizli karşısında pisipisine<br />

kaybedilen iki puanın ardından, Gazişehir<br />

Gaziantep’te kazanabileceğimiz<br />

bir maçı yine<br />

1-1’lik skorla kapatınca<br />

aslında Play-Off’un zor<br />

olduğunu anladık…<br />

HHH<br />

Fakat kendi gerçeklerimiz<br />

ile yüzleşmemiz<br />

bundan sonra ki süreçte oldu. Adana Demirspor’a<br />

evinde kaybeden Eskişehirspor<br />

ortaya koyduğu futbol ile tatmin etmemiş,<br />

‘Bizim Çocuklar’ olarak adlandırılan gençlerin<br />

takımdan çabuk silindiği yönünde eleştiriler<br />

gelmeye başlamıştı. Özellikle Hatay<br />

maçında alınan 4-0’lık ağır yenilginin ardından<br />

teknik direktör Fuat Çapa’da sorgulanmaya<br />

başlandı.<br />

HHH<br />

Herkesin çıkış beklediği, bir başkaldırış görmeyi<br />

arzu ettiği Altınordu müsabakasında<br />

da sahadan 4-2 mağlup ayrılan Eskişehirspor<br />

için ligde kalma mücadelesi resmen<br />

başladı. Şimdi önümüzde çok zor olan 8<br />

maçlık süreç var. 3 Nisan’a kadar maç yapmayacak<br />

Kırmızı Şimşekler Milli arada yaralarını<br />

saracak.<br />

HHH<br />

Böylesine sıkıntıların yaşandığı<br />

bir süreçte önemli olan<br />

filmin sonunu iyi getirmek…<br />

Ve beklenen o<br />

gün gelecekse çekilen<br />

çile kutsaldır.<br />

Bu sezonun gerçeği<br />

de Eskişehirspor<br />

kulübünün<br />

ayakta kalmasını<br />

sağlamaktır.<br />

Önemli<br />

olan bu anlamda<br />

bize yakışan<br />

sonu<br />

yaşamaktır.<br />

45

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!