24.08.2015 Views

SERXWEBÛN

Onkapak -259 (Page 1) - SERXWEBÛN

Onkapak -259 (Page 1) - SERXWEBÛN

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayfa 10Temmuz 2003Serxwebûnnun demokratik çözümü temelinde olacak.Bu gerçekleşmezse, Türkiye’nin İngiltere’yeyaptığı gibi ABD’yi kendine mecbur bırakmapolitikası başarısız kalacak, o zaman ABDmüdahalesine açık olacak. Yani ya demokratikmüdahale inisiyatifi ele geçirecek, biryeni Türkiye yaratacak, Türkiye irade ve duruşkazanacak ya da ABD müdahalesine ardınakadar açık olacak. ABD müdahalesiyleABD’nin istediği yönde değişecek.ABD’nin Irak müdahalesinin bölgeye yayılmasıdurumunu, Süleymaniye operasyonuolmadan, Önderlik değerlendirmeleriylemevcut duruma bakarak değerlendirdik. İraniçin bir savaş olabileceği, Suriye’yi daha çokdaraltıp kuşatıp teslim alma, ama olmazsaorada da bir çatışmaya dönüşebileceği, Türkiyeiçin ise öncelikle eleştirilerle ekonomik,siyasi, kültürel müdahale, ama bunlarla sonuçalmazsa askeri müdahalenin de gündemegelebileceğini değerlendirdik. Biz Önderliğin1 Eylül planlamasını böyle değerlendirdik.Türkiye’yi dış müdahaleye açık durumdançıkartmak için içten demokratik müdahaleningelişmesi gerektiği sonucunu çıkardık.Türkiye yönetimi bu durumu anlamışdeğil. Türkiye’nin mevcut stratejik duruşunudeğiştirmek için ABD’nin askeri müdahalesigelişebilir. Güncel politika açısından bakıldığındamüdahale etmez gibi görülüyor, amaçok hızlı ve köklü bir değişim süreci yaşıyoruz.Bunun olmamasının iki yolu var. Birincisi;ABD’nin siyasi, ekonomik, kültürel müdahalelerleTürkiye’yi değiştirip kendi istediğiyöne çekmesi, buna karşıt olarak diğeri;Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu demokratik değişimikendi iç yapısıyla sağlaması yani içtenbir demokratik müdahalenin gelişmesi.Ne olursa olsun içten demokratik müdahale,demokratik değişim dönüşüm gerçekleşmeli.Bu, silahlı yöntemi içerse bile bumüdahale yapılmalı. Çünkü bu olmazsaABD müdahale edecek ve Irak’taki gibi Türkiye’yide en ileri düzeyde kendi egemenliğialtına alacak. Süleymaniye olayları bunuaçıkça gösterdi. Süleymaniye operasyonuTürkiye ile ABD arasında bir askeri çatışmanınbaşladığı anlamına gelmez, amaşimdiye kadar ki müdahalelerin, uyarılarınbaşka yöntemlerle yapıldığı düşünülürse,müdahalelere yeni bir yöntemin, askeriyöntemin eklendiği açıkça görülür.Bu sürecin bir netleşme süreci olduğu,bir dönemeç anlamına geldiği buradan çıkıyor.Önderlik Türkiye’nin mevcut stratejisininsonunun geldiğini, bunun karşısında halklariçin özgürlük ve irade kazandıracak bir çıkışayönelmek gerektiğini görerek, bu durumudeğerlendirdi. Amerika Irak’ta bir hamle yaparak,eski statükoyu aşmada bir askerimevzi kazandı. Önderlik ise buna karşılıkTürkiye’de bir hamle yaparak eski statükoyuaşmada halkların demokratik sistemi doğrultusundabir mevzi elde etmek istiyor. YeniOrtadoğu’nun nasıl şekilleneceği konusundaABD’nin geliştirdiği emperyal, imparatorlukçizgisine karşı halkların demokratik birlik çizgisininde bir alternatif olabilmesi, Türkiye’desağlanacak gelişmeye bağlıdır. ABD çıkarlarınıngerçekleşmesine olanak sağlayan zeminiortadan kaldırmak için; belirsizliği aşan,demokratik değişimi gerçekleştiren bir müdahalegerekiyor. Önderliğin planlar, projelerortaya koyarak gerçekleştirdiği siyasi müdahaleburada anlam kazanıyor. Bu proje böylebir değerlendirmeye dayanıyor ve bir çözümprojesidir. Nasıl ki Amerika’nın bölgeyeyönelimde bir planı, projesi varsa; Önderlikgerçeği de kendi netliğini, onun karşısındademokrasi, özgürlük hareketini geliştirmeküzere, Yol Haritası’nı ve Çözüm Projesi’nisundu. Bu işlemezse; demokratik çözümüçok yönlü mücadeleyi geliştirerek gerçekleştirmekgerekecek. 1 Eylül’ü tarih vermesi veartık ateşkes sürecinin son bulacağını belirtmesibu anlama geliyor. ABD müdahalesineaçık kapı bırakmayacak şekilde Türkiye’yidemokratik yöntemlerle ya da silahlı çatışmalarındevreye girmesiyle değiştirmeyiesas alıyor. Devrimci demokratik güçler şimdimüdahale edemez, inisiyatif geliştiremezlerse;sadece bu çürütme, tasfiye politikasınıizleyen yönetim kaybetmez, demokrasi veözgürlük güçleri de kaybedeceklerdir. Türkiyeüzerinde Amerika inisiyatifi gerçekleştiğinde,iç dinamiklerin zayıflaması, kaybetmesidurumu ortaya çıkacak. Yeni Ortadoğu’nunAmerika’nın istediği doğrultuda şekilleneceğigittikçe kesinleşmiş olur. Amerikamüdahaleleri elbetteki onun istediği bir sisteminkurulmasına yol açar. Yoksa halkların çıkarınıöngören bir sistemin kurulmasını ortayaçıkarmaz. Bu bakımdan halkların özgürlükve demokrasi hareketinin bir gerçek halinegelebilmesi de, şimdi aktif, etkin girişimlerlekendisini geliştirmesine bağlıdır.AKP’ye verilen rol demokratikgüçlerin tasfiyesidirÖrgüt olarak bu sürecin netleştirilmesikonusunda, 11 Eylül ve Irak Savaşısürecinde buradaki durumu ve olası gelişmeleriolağanüstü düzeyde ele aldık. Bu temeldeSaddam Hüseyin rejiminin çözülmesiçerçevesinde Irak’ta ve Ortadoğu’da başlayanyeni süreci değerlendiren, halkların yararına,demokrasi ve özgürlük doğrultusundagelişmeleri öngören yeni programımızınuygulanabilir bir güncel projesini sunduk.Bütünlüklü bir çözüm önerisini, Kürdistansorununa demokratik çerçevede çözümüretme programını sunduk. Bu, Irak’ta başlamışolan ve bütün bölgeyi kapsayacakolan eski statükonun parçalanması temelindeyeni bir Ortadoğu’nun nasıl oluşması gerektiğineışık tutuyordu. Bu çerçevede de birmücadele içerisine girdik. Hem programımız,hem yürüttüğümüz mücadele bu geçenüç ay içerisinde bizi daha etkili ve güçlü halegetirdi. Özellikle değerlendirme düzeyimizve çözüm önerilerimiz herkesi etkiledi.ABD’nin askeri müdahalesine paralel bizimkide eski statükoya, siyasi planda bir müdahaleanlamı taşıdı. Pratikte bizi ilerleten, düşünceolarak da yeni Ortadoğu çözümünüoraya çıkaran bir gelişme düzeyi yaşadık.Önderlik bu stratejik duruşun pratik, taktikgelişimini sağlamak üzere taktik adımlar atmayıve taktikte aktif olmayı gündemleştirdi.Kürt sorununa demokratik çözüm için, yolharitası projesi böyle ortaya çıktı.Kürt sorunuyla ilgili herkesin çözüm arayışındaolması, net olması ve demokratik yaklaşımıöngörmesi gerekiyor. Bu konuda diğergüçler bu çağrıya ne cevap verecekler? Türkiyeyönetiminin çözümü; Türkiye için de birdemokrasi hareketi oluşturan özgürlük ve demokrasihareketimizin tasfiye edilmesi oluyor.KADEK öncülüğünün tasfiye edilip böylecesorunun muhatabının ortadan kaldırılması,inkar ve imha sürecinin işletilmesi oluyor.Öyle anlaşılıyor ki Türkiye yönetimi, AKPhükümetini geçmişteki özel savaş hükümetlerigibi değerlendirmek istiyor. Yani AKP’nintoplumdan aldığı desteği, yine siyasi gücünü,dıştan aldığı desteği demokrasi güçlerini tasfiyeetmenin aracı olarak kullanmayı hedefliyor.AKP hükümetine böyle bir rol biçilmiştir.Yoksa ona bazı demokratik değişiklikler yapmainisiyatifi tanınmış değil, devlet yönetimibuna karar vermiş değil. AKP’nin gücü, demokrasihareketini tasfiyede kullanılıyor. Şuçıktı ortaya; Amerika 3 Kasım seçimleriyleAKP’nin bu biçimde meclise ve hükümete taşınmasıyla,Türkiye’yi Irak Savaşı’nda kullanmayıhedeflemişti, ama başarılı olamadı.Türk oligarşisi de demokrasi güçlerini tasfiyeetmekte kullanmayı hedeflemişti, hala budoğrultuda çaba harcıyorlar. Başarıp başarmayacaklarını,mücadelenin sonucu belirleyecek.Ama onu rolü, demokrasiyi tasfiye etmek.O nedenle ciddi bir değişikliğin olacağınıbeklememek gerekli. Bu konuda kendilerinihenüz zorunlu görmüyorlar.Türkiye’de, özellikle yönetimlerde bir demokratikzihniyet yok. Oligarşi egemenliğinikorumak için her türlü değeri savaşa sürmektesakınca görmüyor, bundan geri durmuyor.Değişimin önünü açmak zorunda olduklarınıkabul ettirememişiz. Bu konuda esas olarakdemokrasi güçlerinin durumunun değerlendirilmesigerekiyor. Halkın siyasi gücü örgütlenip,birleştirilip siyasi arenaya çekilemedi. Diğeryandan çeşitli yönetim çevreleri üzerindeyeterince baskı gücü, caydırıcı konumda olamadılar.“Bu yönetim neye güvenerek halamevcut politikayı uygulamakta ısrar ediyor?”diye soruluyor. Elbette “ben demokratım, ilericiyim,özgürlükçüyüm” diyen güçlerin zayıflıklarına,dağınıklıklarına, etkisizliklerine güvenerekyapıyor. Başka herhangi bir dayanağıyoktur. Umut bağladığı güç, demokrasi hareketininzayıflığıdır.Burada yürüttüğümüz mücadelenin, yaklaşımlarımızın,politikalarımızın özellikle depratik uygulama düzeyimizin, stratejik ve taktikanlayışımızın ve onu uygulama durumumuzunsorgulanması gerekiyor. Serhildanhareketinin ne kadar örgütlü olduğu, halkıngücünü ne kadar örgütleyip, birleştirip mücadeleyeseferber ettiği, gericiliğe ne kadar darbevurduğu, onu ne kadar demokratik yöndedeğişime zorladığı konusu üzerinde durmakgerekiyor. Eğer stratejik çizginin gereklerineuygun olarak bunlar yapılabilmiş olsaydı,şimdi Türkiye oligarşisinin bu biçimde ayaktakalması ya da hala bu politikalarda ısrar etmesi,inkarı bu koşullarda da sürdürebileceğiniumut etmesi elbette mümkün olmazdı.Stratejiyi kavramada, onu uygun politikalarla,taktiklerle hayata geçirmede, örgütleyip mücadeleyedönüştürmede ciddi zayıflıklarımızvar. Serhildan hareketimiz parçalı kalmıştır.Bir kampanyadan diğerine geçmiş, ama herbiri kendi yerinde kalmıştır. 2001 baharındabaşlattığımız kampanyaların tümü bu durumdadır.Dolayısıyla serhildan hareketi bir düzeydemücadele yürüttü, halkı eylem içindetuttu, gericiliği teşhir etti, ama inkar sisteminikıracak bir siyasi etkinlik ortaya çıkaramadı.Çıkarabilseydi şimdi bu hususları bu biçimdetartışmayacaktık, belirsizlik diye bir şey olmayacaktı.Demokrasi ve özgürlük cephesindeçok güçlü bir inisiyatif oluşacaktı. Çözümüoligarşide aramak, beklemek, hala onları “çözümünyolunu açın” diye zorlamak bile bizimbir zayıflığımızın sonucudur. Güçlü olanlarbaşkalarından çözüm beklemezler, kendileriçözümün üreticisi, yaratıcısı olurlar.Bu noktada bir güçsüz, zayıf duruşunvarlığı açık. Bir hafta önce Ankara’da “Türkiye’nindemokratikleşmesi ve Kürt sorununaçözüm” diye bir konferans yapıldı. Sözde birsürü aydın, yazar, siyasetçi birleşti. Ama birçağrı bile yapamadılar. Tartış tartış, sonraçık git... Önderlik, “bir komite oluşturabilirler”demişti. Önderliğin oluşturduğu somut yolharitası bildiri olarak sunulmasına rağmen,sözde Türkiye’yi yönettiğini söyleyen çevrelerbir tutum belirleyemediler, görüş sunamadılar,çağrı yapamadılar, bir mesaj oluşturamadılar.Hiçbir sorumluluk üstlenmediler.Bazıları da, örgüt olarak ne istediğimiz çokbelli olmadığı için, yine net olmadığımız içinkarar veremediklerini söylüyorlar. Buradasorumsuz bir yaklaşım var. Şunu görmemizgerekiyor; çözümsüz olan sadece oligarşideğildir. “Ben demokratım” diyenlerin ne kadardemokrat olduğunu sorgulamak gerekiyor.Kürt sorununa ne kadar çözüm önerdiklerinisorgulamak gerekiyor. Örneğin cumhurbaşkanıda demokrattır. Bazı konulardaağzını açtı mı, demokrasi bülbülü kesiliyor.Fakat onun demokratlığı; halkların, emeğinbastırılıp denetim altına alınması, inkar sisteminindaha güçlü yürütülmesi için ortamınaçılması demokratlığı oluyor. Bu da oligarşiyedemokrasi istemek oluyor. Buna oligarşinindemokrasisi demek gerekiyor. Yoksa,gerçekten de halklara, ezilenlere, sömürülenlere,işçiye, memura, kadına, Kürt’e, diğerkültürlere hak veren, onların özgürce gelişmeortamını öngören bir demokrasi değil.Belli ki bu zihniyet, o sol, sosyalist, demokratgeçinen birçok çevrede hakimdir. Bunu Ecevitdaha iyi formüle etti; “milliyetçi sol” dendi.Milliyetçi solun demokratlığı diktatörlüktür.Küçük burjuva diktatörlüğü oluyor. SaddamHüseyin çizgisi, tam da böyle bir çizgiydi.Buradan baktığımızda aslında Türkiye’ninhiçbir kesimi çözüme ulaşmış değil.Bu nedenle aslında bırakalım oligarşiyi,●“Önderlik Türkiye’nin mevcut stratejisinin sonunun geldi¤ini, bunun karfl›s›ndahalklar için özgürlük ve irade kazand›racak bir ç›k›fla yönelmek gerekti¤ini görerek,bu durumu de¤erlendirdi. Amerika Irak’ta bir hamle yaparak, eski statükoyuaflmada bir askeri mevzi kazand›. Önderlik ise buna karfl›l›k Türkiye’debir hamle yaparak eski statükoyu aflmada halklar›n demokratik sistemido¤rultusunda bir mevzi elde etmek istiyor.”onun yönetici çevrelerini; sosyalist, solcu,demokrat olduğunu söyleyen çevreler dehenüz çözüm oluşturamamışlar. Bu konudazayıflık var. Hızlı, kısa vadede çözüm aramakve beklemek doğru değil, bütün bu durumlarımücadeleyle değiştirmek gerekiyor.Ne yaptığını bilmeyenlerin ortada dolaşmasıdurumu söz konusudur. Somut, çözümleyicideğildirler. Bu sorunlar bu kadar basityaklaşımlarla çözülseydi, zaten bu kadaruzun sürmezdi ve bu kadar ağır bir yükoluşturmazdı. Ciddiyet, sorumluluk ve cesaretgerektiriyor. Biraz hakçı ve adil olmayıgerektiriyor. Yoksa beylik laflarla, genelduruşla, çok ezbere yaklaşımlarla sorunlarınçözümü mümkün değildir.Bunları doğru bir çözüm çizgisine ve birlikiçine çekecek bir öncülüğü, serhildanmücadelesini ortaya çıkartamadık. Bizimyapamamış olmamız, başkalarının iyi durumdaolduğu anlamına geliyor. Oysa hiçbirşey yapacak durumda değildirler, yapmairadeleri yoktur. Bütün bu hususlar sorumluluğu,görevi döndürüyor gerillanın üzerineyüklüyor. Aslında paylaşmak istemiştik,paylaşmanın önünü ardına kadar da açtık.Fakat değişik çevreler görev ve sorumluluküstlenmedi. Biz de görev sorumluluk üstlenen,iş yapan bir kesim ortaya çıkartamadık.Tekrardan görev, sorumluluk öncüye,gerillaya düşüyor.Saddam’› koruyaraközgürlükçü olunmazİran ve Suriye de, Türkiye’yle aynı pozisyondadır.Farklı bir Kürt politikaları yok.Tam tersine hepsi de, –aynı Türkiye gibi–geçmişte inkar etmedikleri Kürt’ü şimdi neredeyseinkar eder duruma düşerek, birsendrom yaşıyorlar. Çünkü artık aşılmanoktasındalar. Kendilerini reforme etme,değiştirme güçleri yok, kaskatıdırlar. Yıkımlayüz yüze olunca da, kendilerine yıkımıdayatanlar içerisinde en etkili güç olarakKürtleri görüyorlar ve bu rejimlerde Kürtkarşıtlığı giderek daha bariz hale geliyor.Dolayısıyla Türkiye’yle tam bir birlikleri, ittifakları,benzerlikleri var.AB ikiyüzlülüğünü sürdürüyor. Kendi çevrelerindeTürkiye’ye bir değişimi dayatıyorlarama çok programlı, zorlayıcı değil. 20. yüzyıldanasıl kabul etmişse şimdi de olduğu gibikabul ediyor, sesini çıkartmıyor. Sebebi deTürkiye imkanlarını Avrupa’nın çıkarlarınauygun hale getirmektir. Türkiye bunu hissediyor,onun için Avrupa’nın yaklaşımlarınıgeçiştirilebilir buluyor. Bu anlamda Avrupa,“azınlıklar, Kürtlerin hakları” dese de çok tutarlıve dayatıcı değil. Öyle olsaydı, Türkiyeçözüm üretmek zorunda kalırdı. Bu bakımdanAvrupa, çıkar yaklaşımını sürdürüyor.Hatta biraz da, yeniden çatışmalar gelişmezmi, böylece Türkiye kendilerine daha muhtaçhale gelmez mi, Türkiye’nin ekonomikkaynaklarını bu temelde daha fazla sömüremezlermi, bunun arayışı, beklentisi de var.ABD, İran’la çatıştığında da mücadeleiçinde en önemli faktörün Kürtler olacağınıgörüyor. Suriye için de durum böyledir. Türkiye’yekarşı ise; bunu daha iyi görür oldu.Amerika Türkiye’nin oligarşisine, onun bu sistemine,bu çizgisine, bu zihniyetine mecburkalmak istemiyor. Onun için de Türkiye’ninezmek istediği muhalefeti, Türkiye’yle birlikteezmeye yönelmiyor. Yani demokratik olduğuiçin ya da Kürtleri ve demokrasi hareketini beğendiğiiçin değil, kendi çıkarları için bunu yürütmüyor.Demokrasi hareketi ezilirse, Türkiye’ninmevcut politik stratejisi üzerinde etkiliolamayacağını görüyor. Böyle bir rejimi savunmanındemokrasisi, özgürlüğü olmaz. “Burejimi savunmayanlar Amerikancı olurlar” deniliyor.İşte bu ikilem yanlıştır. Mücadeleyi, çelişkilerisadece süper sermaye, uluslararasıgericilik ile bölge gericiliği arasında; Amerikaile Türkiye yönetimi arasında gören yaklaşımyanlıştır. Bu yaklaşım halkları reddediyor,emekçileri, ezilenleri yok sayıyor. Egemenlerive onların örgütlü, siyasi güçleri arasındakiilişki ve mücadeleyi esas alıyor. Türkiye’dekisolculuğun büyük bir kesimi o noktaya geldi.Sözde işçi sınıfını savunuyorlardı, Türkiye’dekiyönetime karşı ayaklanmıştı.Devam› 35’te

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!