24.08.2015 Views

SERXWEBÛN

Onkapak -259 (Page 1) - SERXWEBÛN

Onkapak -259 (Page 1) - SERXWEBÛN

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Serxwebûn Temmuz 2003Sayfa 21KADEK GENEL BAfiKANLIK KONSEY‹ ÜYES‹ MUSTAFA KARASU 14 TEMMUZ D‹REN‹fi‹N‹ DE⁄ERLEND‹R‹YOR14 TEMMUZ RUHU KÜRD‹STAN DEVR‹M‹N‹N RUHUDURBafltaraf› 36’daCezaevinde uygulanan politikanın esasıbudur. Orada devletin mantığı konuştu.Dediği şuydu: “Devrimcilik yapma sözüverdiniz. Burada sizi öyle bir hale getireceğimki, halkın içine çıkmaya utanacaksınız.Sizi öyle bir rezil edeceğim ki, insanlarınyüzüne bile bakamayacaksınız.” Gerçektende izlenen politika, kişilikleri cezaevindetüketip daha sonra toplum içine salmak;böylece halka “işte Apocular bunlardı; sizeöncülük yapmak isteyenler, özgür bir Kürdistanvaat edenler, Türk devletine kafa tutanlarböyle teslim olup boyun eğdi” mesajınıvermekti. Aslında bütün isyanlarda yapılanda bu olmuştu. İsyan liderlerini öldürmüşler,geriye kalanları da pişman ederek‘olmaz’ın teorisini yapan korkak kişiler halindetopluma salmışlardı.Bize karşı politikaları ise daha çok mücadeleninkökünü kazımaktı. Apocu düşüncelerinkökünü kazımak ve cezaevi duvarlarınagömmek, Diyarbakır Cezaevi somutundaKürt halkının özgürlük umudunu gömmekesas hedefti. Hareketin öncü kadrolarıve en iddialı militanları oradaydı. DiyarbakırCezaevindekiler doğduklarına pişman ettirilirve inançlarından vazgeçirtilirse, halktaönemli bir yılgınlık ve inançsızlık gelişecek,PKK’nin itibarı düşecek, Apocu düşüncelerinboş olduğu fikri hakim kılınacaktı. ZatenEsat Oktay’ın ekibi, Şeyh Sait, Dersim veAğrı isyanlarının yenilgisinden sonra olduğugibi “bu iş olmaz” fikrini toplumda yaygınlaştırmakamacıyla görevlendirilen özel birekipti. Ölüm noktasına getiren, ama öldürmeyen,yani ölümü bile bir kurtuluş olarakgösteren tarzda bir işkence uygulanıyordu.Bu ekip böyle bir işkence sistemi kurma göreviylegelmişti. Tabii bu süreçte ölümler oldu,ama mesele ölüm sınırına getirip öldürmedentutmaktı. Çünkü öldü mü, zaten kurtulacaktı.Önemli olan ruhen öldürmek, yanibeyinde ve kişilikte öldürürken, fiziki olaraköldürmemekti.Faşist rejim çok büyük bir şiddetle geliyordu.Koğuşları zaten teslim almış, bizimkadroları iki tarafa ayırmıştı. Artık yirmidört saat işkence uyguluyordu. Gece gündüzinsanlar işkence altındaydı. Su ve yemekvermiyor, sadece bir lokma ekmekveriyor, onu da dilim dilim dağıtıyorlardı.Bazen bunu da vermezlerdi. Gazete ve sigaragibi şeyler zaten kesilmişti. Vermezler,fakat aynı zamanda unutturmazlardı.O da özel bir yöntemdi. Örneğin sigaravermezler, ama haftada birkaç tane içeriatarlardı. Tutuklular sigara içsinler, unutmasınlar,dolayısıyla o zayıflık devam etsindiye bu tür yöntemleri uygularlardı. Yıkanmayoktu. İnsanların hepsi bir aradaydı.Herkesin vücudunda binlerce bit oluşmuştuve avuçla atılıyordu. Sürekli bir işkencehali ve uykusuzluk vardı. Bu durumdabitlenmek de insana işkence gibi geliyordu.Sürekli bir psikolojik baskı vardı. Oda insanların iradesini kırmaya yönelikti.‹lk cezaevi flehidimizAli Erek yoldaflBuna karşı bizim ilk ölüm orucumuz,‘81 yılının 3 Mart’ında Kemal ve Hayriarkadaşların öncülüğünde başlatıldı. Beno zaman hücredeydim, bilgim yoktu. Hücredençıktıktan sonra arkadaşların ölüm orucunubaşlattıklarını duydum. Ölüm orucukarşısında düşmanın politikasında en ufakbir yumuşama bile görülmedi.Daha sonra mahkemeler başlayacaktı.Mahkemeler konusunda da en ufak bir geriadım atış olmadı. Mahkemelerin yapılacağıkonusunda önceden bilgimiz yoktu.Bir gün önce gelip “yarın mahkemeye çıkacaksınız”dediler. Bir tek iddianame vardı.Mazlum ve ben bir hücrede kalıyorduk,böylelikle birlikte okuyabildik. Biz o zaman“bazı kısa şeyler hazırlanabilir” dedik, amabunu yapma imkanımız olmadı. Yani mahkemeyede hazırlıksız çıkıldı. İlk mahkemelerde‘cezaevindeki baskı ve işkenceyiprotesto etmek için kimlik vermeme’ kararıalındı. Çünkü gerçekten dayanılmayacakişkenceler yapılıyordu. Koğuşlar zatenönemli oranda teslim alınmıştı.Şimdi televizyonda verilen bazı görüntülervar. O görüntüler, kimlik bildiriminireddettiğimiz ve işkence yapılıyor dediğimizzaman, arkadaşların kürsüden alınıpgötürüldüğü anın görüntüleridir. Mahkemelerdehakimin gözü önünde işkence yapılıyordu.Salonda esas duruşta durmayan,sağa sola bakan dayak yiyordu. “AdaletMülkün Temelidir” yazısındaki ‘T’ harfinebakılacak, herkesin gözü orada olacak; sağasola, hakime, avukata veya bir başkasınabakılmayacaktı. Gözlerini çevirip başkabir yere bakanı mahkeme salonunda dövüyorlardı.Hatırlıyorum: Mahkeme heyetine“burası işkencehanedir, bunu durdurun”denildiğinde, heyetin verdiği cevap “siz deakıllı durun, yapmasınlar” olmuştu. Belkicezaevi kapalı yerdi, işkence yapılabilirdi,ama mahkeme güya adaletin olduğu yerdi.İşkencelerin orada da sürmesi şu mesajıvermek içindi: “Mahkemede bile sizin içinyapılacak herhangi bir şey yoktur. Tek kurtuluşyolu teslim olmaktır.”Baskılar sürdü. Kimlik bildirimi yapmayanarkadaşları arabalara koyuyor, akşamakadar işkence yapıyorlardı. Arkadaşlarcezaevine girdiği zaman vücutlarında tekbir beyaz yer kalmıyor, her tarafları simsiyaholuyordu. Kimlik bildirimi tavrını geliştirmekarşısında dökülenler oldu. Ağır işkenceleryapılıyor, insanlar dayanamıyordu.İşkence ve baskı bir veya iki gün değilsürekliydi. Polise giden insan iki veya üçay direniyordu; ama burada işkencenin nezaman biteceği belli değildi. Bu da insanlarıniradesi üzerinde olumsuz etki yapıyordu.Sonuçta kimlik bildirimi yapmayanlarazalınca, bunu sürdürmenin faydasıkalmadı. Bu nedenle direnişi fiili olarak devamettirme kararı alındı ve kimlik bildirimiyapıldı. Kimlik bildirimi yapıldıktan sonradireniş fiili olarak sürdü.Ben eyleme ikinci grupta katılmıştım.Ölüm orucu kırkıncı güne girmişti. Esat Oktaybazı sözler vermişti. Sözlerini tutmayacağıbiliniyordu, ama ölüm orucu bırakıldı.Kimlik bildiriminden sonra gardiyanlarınHayri arkadaşın koltuğunun altına giripkürsüye götürdükleri görüntü, ölüm orucununbırakıldığı gündü. O gün ölüm orucubırakılmış ve kimlik bildirimi yapılmıştı. Fakatdireniş devam ediyordu. O eylemde AliErek adındaki Pazarcıklı Türk bir arkadaşımızşehit düştü. Antep bölgesindeki en iyimilitanlarımızdandı. Antep’te Atatürk Lisesi’ndeokurken katılan gençlerdendi. O arkadaşölüm orucunun otuzuncu günü eylemibırakmıştı. Boğazı yara olmuştu; konuşamıyor,yemek yiyemiyordu. Devlet bakmadı,kendisi katı yiyecek yiyemiyordu.Sonuçta acı çeke çeke şehit düştü. İlk cezaevişehidimiz bu arkadaştır.1981’in 26 Mayısı’nda bir dönem dahadirenmek üzere bazı kurallara uyma kararıalındı. Çünkü kitlenin çoğu kurallara uymuştu.Bir süre bazı kurallara uymak, dahasonra toparlanmak kararıyla direniş bırakıldı.Yaklaşık bir aylık gibi bir süre bize karışılmadı.Tabii sonra işkenceler çok şiddetlendi.İşte o zaman gerçek politikalarını açığavurdular. Herkesi mahkemelere çıkarıp“pişmanım, bu mücadele boştur. PKK veApo bizi kandırmıştır. Sosyalizm yanlıştır.Kürt yoktur, hepimiz Türk’üz. KürtlükPKK’nin icadıdır” der duruma getirmeyiesas aldılar. Nitekim itirafçılar çıktı mı, hemenkullanıyorlardı. Hatta Şahin Dönmezitirafçı olduğunda, “Apo bile ‘kendine ihanetetmemiş tek bir Kürt kalmamıştır’ diyor. Demekki, gerçekten Kürtlük olsaydı, Apo daböyle demezdi. Kendine ihanet ettirilmemiştek bir Kürt bile kalmamışsa, nasıl mücadeleedilecek! Bunlar boştur” gibi sözler söylemişti.Doğrudur, Başkanın ilk belirlemelerindenbiri, kendine ihanet etmemiş tek birKürt insanının bile kalmadığı şeklindeydi.Zaten PKK’yi PKK yapan da bu sözdür.Kürt halkını ayağa kaldıran neden, onunzayıflıklarını kabul etmemedir. Fakat bu sözmahkemelerde farklı kullanılıyordu. Bir süresonra baskılar sonucu itirafçılar ortaya çıktı.Yavaş yavaş her gruptan itirafçılar çıkarılıyordu.Bunlar mahkemede sosyalizme vePKK’ye küfrediyor, “Kürt yoktur” diyorlardı.Böylelikle bütün değerlerimizi altüst edenbir saldırı başlamıştı.Kadrolar flahs›nda Kürhalk›n›n umudubitirilmek isteni yorduBaskılar giderek arttı. Hayri arkadaşbir gün “bu nasıl bitecek?” demişti.Koğuşlardan sürekli işkence sesi geliyordu.Bizim orada da işkence oluyordu; fakatkoğuşlar kalabalıktı, çığlıklar hepsindenbirden yükselince arkadaşlar çok etkileniyordu.Bizde durumun böyle süremeyeceğifikri gelişiyordu, bu işte çok tehlikeli biramaç olduğunu görüyorduk. Bizim şahsımızdaKürt halkının özgürlük umudu bitirilmekisteniyordu: Ya itiraf edeceksiniz ya itirafedeceksiniz! Başka seçenek yoktu.Esat Oktay bir gün gelip Kemal arkadaşa,“ben küçüklerle uğraşmıyorum, sıra büyükbalıklara geldi” demişti. Kemal arkadaşınyanıtı ise, “büyük balığın kılçığı da büyükolur, insanın boğazında kalır” olmuştu.Esat Oktay, Mazlum arkadaşın şehit düşmesindenbir ay önce, O’nun yanına gelipbenzer şeyler söylemişti. Esat Oktay birçokarkadaşın yanına gidip böyle konuşuyordu.Bir gün gelip bana da bazı şeyler söyledi.Hatırlıyorum. Bir şey olmuştu, kızmıştım.Normalde bizi ayakta tutuyorlardı. Bense ogün ayakta kalmadım, gidip yattım. Gardiyanlargeldiler, beni kaldırmak için birçokyol denediler, ama kapıyı açmıyorlardı. Sonuçtaben de kalkmadım. Tabii gidip EsatOktay’a söylemişler. Çünkü o ortamda ayağakalkmamak, bir tavır oluyordu. Esat Oktaygeldi, ‘kalk’ dedi, kalktım. Bunun üzerine“halinizi biliyorum; burada ya çatlayaraköleceksiniz ya da benim dediğime geleceksiniz.Artık işin sonuna geliyoruz” dedi. Yanibizim daha fazla dayanamayacak noktayageldiğimizi söylemek istiyordu.Bir ara Kemal, Hayri ve Mazlum arkadaşlarlaaynı kattaydık. Celalettin Delibaşve Muzaffer Ayata da bizim kattaydı. Hepimiztek tek hücrelerdeydik. O sırada kendiaramızda çok yazışıyorduk. Baskılar artmıştı.Bunun üzerine direniş kararına vardık.Mahkemeden önce savunma hakkınıelde etmek için direnişe geçmek gerekliydi.Mahkemelerde Kürt halkını ve PKK’yi savunmakistiyoruz. Kaldı ki, zaten savunuyoruz.Bütün baskılara rağmen, çok sınırlısayıdaki arkadaş olarak mahkemede tutumkoyduk. PKK’yi savunmaya geçiyorduk,ama bizi konuşturmuyorlardı. Bu nedenlebir iki kelimeyle de olsa tavrımızı ortayakoyuyorduk. İtirafçılık yayılmıştı. Mahkemedekimse konuşmuyordu. Bazılarıkalkıp kötü konuşuyorlardı. Belki düşmancatutumlar yoktu, ama parti savunulmuyordu.Bize de söz hakkı vermiyorlardı.Onun için savunmalardan önce mutlaka direnmekararı almalıydık.Duruşmalar başlayınca, mahkeme enfazla altı ay sürer diye düşünüyorduk. Bu altıayın sonunda zaten idam sehpaları kurulurve idam ediliriz kanaatindeydik. Arkadaşlarmüthiş kararlıydı, kimsede idam korkusuyoktu. Hatta idama gitmek bir onur olarakgörülmüştü. Onlarca arkadaş gözünü kırpmadanidama gidecek, sandalyesini kendiayağıyla itecekti. Bu kararlılık vardı. BöylelikleKürdistan tarihinde idam konusundaŞeyh Sait’lerin başlatmış olduğu gelenekdevam ettirilecekti. En zor koşullarda Kürthalkının onurunu korumak ve teslim etmemekiçin en ufacık bir ikirciklik bile gösterilmeyecekti.Fakat işler düşündüğümüz gibiolmadı. Bizim altı ay süreceğini düşündüğümüzmahkeme giderek uzadı. Böyle oluncabaskılar arttı ve itiraflar çoğaldı.Direniş kararı almıştık, direnme zamanınıngeldiğini söylüyorduk, fakat hiçbir arkadaşöncülük yapmak istemiyordu. “Birarkadaş başlasın, ondan sonra katılalım”yaklaşımı çoğu arkadaşta vardı. Bunun nedenişuydu: Birinci ölüm orucu başarılı olmadı.Kemal ve Hayri arkadaşlar o direnişinbirinci dereceden sorumlusu olan arkadaşlardı,fakat ölüm orucu bırakıldı. Baskılarçok şiddetliydi. Bir eylem yapamaz, üstelikeylemimizi sonuna kadar götüremezsekdurum daha kötü olurdu. Esat Oktay’ındediği gibi, cezaevinden çıkarılsak bile,çıkmak istemeyecek konuma getirilebilirdik.Bu kaygıları taşıyorduk. O bakımdanhiçbir arkadaş ölüm orucu eyleminin birincikişisi olmak istemiyordu. Yani bu durum bircan korkusundan veya herhangi bir kaygıdandolayı değil, sorumluluğunun ağır olmasındankaynaklanıyordu. Eylem başarılıolmazsa, durumlar daha kötüye gidebilirdi.Bu nedenle direniş kararı almış olduğumuzhalde direnişte değildik.O günlerde Esat Oktay gelip Kemal arkadaşa,“Kemal, herhalde akıllandınız” demişti.Kemal arkadaş bir devrimci olarakbaskılara karşı tam direnişe geçmeme durumunukendisine yediremiyordu. Koşullarzordu, kendimize sitem ediyorduk. O durumbir süre daha devam etse, kendimize“Apocu düflüncelerinkökünü kaz›mak ve cezaeviduvarlar›na gömmek,Diyarbak›r Cezaevisomutunda Kürt halk›n›nözgürlük umudunu gömmekesas hedefti. Hareketinöncü kadrolar› ve en iddial›militanlar› oradayd›.Diyarbak›r Cezaevi’ndekilerdo¤duklar›na piflman ettirilirve inançlar›ndan vazgeçirtilirse,halkta önemli bir y›lg›nl›kve inançs›zl›k geliflecek,PKK’nin itibar› düflecek,Apocu düflüncelerin bofl oldu¤ufikri hakim k›l›nacakt›.”

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!