24.08.2015 Views

SERXWEBÛN

Onkapak -259 (Page 1) - SERXWEBÛN

Onkapak -259 (Page 1) - SERXWEBÛN

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sayfa 14Temmuz 2003Serxwebûn“Kadroyu gerilik halinde tutan temel neden, isteksizliktir. Devrimin objektifkoflullar› Kürdistan’da her zaman için vard›, fakat sübjektif koflul hep eksik olanyand›. Sübjektif koflul, objektif koflullara iradeyle müdahale edebilecek bir gücünortaya ç›kmas› demektir. Kadro olmak, irade olmak demektir. ‹rade ise iste¤i aklagetirir. Bafllang›çta istemek önemlidir. ‹sterse, her fley bireyin hizmetine girer;adeta bütün do¤a bireyin hizmetine girer.”zanılmasından asla söz edilemez. Demekki, kadronun sosyal düzey kazanması,onun örgütselliğini kesinlikle geliştirmesini,örgüt hiyerarşisi içerisindeki rolünüdoğru tespit ederek, bu role uygun davranmasınıgerektirir.Örgütsel düzey kazanm›fl kadroörgütlü ve disiplinli bir kifliliktirBir diğer temel özellik olarak kadronunörgütsel düzey kazanması üzerindedurmak gerekiyor. Kadronun örgütseldüzey kazanması, her şeyden öncekendisini planlı ve örgütlü hale getirmesidemektir. Yani örgütsel düzey kazanmakplanlı, örgütlü ve disiplinli olmayı ifadeeder. En başta da örgütsel hiyerarşi içerisindeüstlendiği role uygun bir pratik yaklaşımiçerisinde bulunmayı gerektirir. Yineinsanla ilgilenmek, bir insan olarak da herşeyden önce kendisiyle ilgilenmek gerekir.Kendini eğitmeye ilgisiz kalmamak, eğitimisüreklileştirmek, örgütsel bir düzey kazanmayıifade eder. Dolayısıyla örgütsel olmak,temelde kendini eğitmektir; kendinieğitmeyi süreklileştirmek, eğitime bağlıolarak kendindeki değişim ve dönüşümüsürekli kılmaktır. Değişim ve dönüşümüsüreklileştiremeyenin, örgütsel özellik kazanmasındansöz edilemez.Apocu hareket, doğuşu itibariyle, bireğitim gücü ve kendini eğiten bir hareketolarak ortaya çıktı. Eskiden bu eğitim, günümüzdeolduğu gibi devreler biçimindedevam eden ve süreklilik arz eden bir eğitimdeğildi. Başkan başlangıçtaki durumailişkin değerlendirmelerde bulunurken, KemalPir yoldaşla olan anılarından söz ederve kendisiyle sadece yarım saat konuştuğuhalde Kemal arkadaşın Apocu hareketinen seçkin ve önde gelen elemanı düzeyinegeldiğini ifade eder. Demek ki, eğitiminbir de bu yönü var. Yani eğitim, dışardanbeklenmesi gereken bir şey değil, kişininkendi inisiyatifi ve öz çabasıyla geliştirmeyeçalıştığı bir pratiktir.Kadro kendi kendini eğiten insandır.Yoksa ihtiyaç duyduğunda devrelere katılan,o devrelerden aldığı birikimle pratiğeyürüyen, bu pratik boyunca aldıklarını tüketenve sonra dönüp yeni eğitim devreleriylekendisini yeniden eğitme çabasıiçerisine giren kişi, gerçek anlamda örgütseldüzeyi yakalamış bir kadro olarakdeğerlendirilemez. Eğitim sürekli bir iştir,yani yaşamın kendisidir. Çünkü pratiğiniçerisinde bulunan insan, sürekli bir biçimdedurum değerlendirmesi yapmak,pratikte ortaya çıkan hata ve eksikliklerdenders çıkarmak durumundadır. Kendihatalarından ders çıkarmayan bir militanınkendini eğittiğinden söz edilemez.Demek ki eğitim, kendi hata ve yetersizliklerinigörerek doğru sonuçlar çıkarmakdemektir. Bu da pratik içerisinde yer alaninsanın en temel özelliğidir.Apocu hareketin kurucu üyeleri veyaBaşkan Apo’nun etrafında şekillenen ilkçekirdeğin içerisinde yer alan insanlar, elbettetemel ilkeler olarak, düşünce ve yaşamolarak Başkan Apo’dan etkilendiler.Daha doğrusu, onların şekillenmesinedamgasını vuran, Başkan Apo’nun buyönlü çabaları oldu. Eğitimlerine nezareteden Başkan Apo’ydu, ama eğitim onlaraçısından biraz da bireysel bir işti. Araştırmave incelemelerini bizzat kendileriyapıyorlardı. Başkan Apo tarafından bellibir yönlendirme vardı, ama bunun dışındadiğer faaliyetler bireysel olarak yürütülüyordu.Arkadaşlar bolca araştırma incelemeyapıyor, değişik kaynaklardan Kürttoplum gerçekliğini öğreniyor, bu gerçekliğideğiştirebilecek militan özelliklerin nasılolması gerektiğini bilince çıkarıyor vekendilerini buna hazır hale getirme çabasıiçerisine giriyorlardı. Bu yönüyle elealındığında örgütsel özellik, onların belkide en temel özelliğidir. Tabii bütün arkadaşlaraçısından bunu belirtmek mümkündeğil, ama Hayri, Mazlum, Kemal ve Hakiyoldaşlar açısından ele alındığında durumbuydu. O arkadaşlar kendilerini eğitmeyisürekli kılıyorlardı. Müthiş araştırıyorlardı.Mesela Mazlum arkadaş müthişbir araştırmacıydı. Ortada bir örgütlenmeninbulunmadığı koşullarda, Onlar enyetkin bir örgüt varmış gibi yüksek bir disiplinlehareket ediyorlardı. Önderliğinvarlığı Onlar için en büyük örgütlenmedemekti ve Önderliğin en sadık izleyicileriolarak ortaya çıkmışlardı. Tabii Onlarında bu harekete kazandırdıkları var. Sergiledikleribüyük kahramanlıklarla gelişmelereyaptıkları görkemli öncülük, en temelözellik olarak Onların örgütsel özelliklerindenkaynaklandı. Onlar mükemmel birerörgütçüydüler.Örgütsel özellik kaynağını ideolojikderinlikten alır. Bunun tersi de doğrudur;yani ideolojik derinliğe yol açan, örgütselözelliktir. İkisi birbirine sımsıkı bağlıdır;birbirini tamamlar ve geliştirirler. Oysakendisini dar pratikçilik içerisine hapsetme,dolayısıyla ideolojik ve örgütsel derinlikkazanamama, mücadele pratiğimizboyunca ortaya çıkan en temel zaaf oldu.Başkan Apo I.Ulusal Konferansa sunduğuve bir manifesto değerinde olan politikraporda hareketin doğuşundan yurtdışınaçıkışına kadar geçen süreçte yaşananpratiği bütün yönleriyle irdeleyerek ve öncünündurumunu çok çarpıcı bir biçimdeortaya koymuştur. Orada, ilkellik denilenbir hastalıktan söz edilir. Her devrimci hareket,başlangıçta elemanlarıyla birlikteamatör bir hareket olmak durumundadır.Amatörlük, her yeni doğan hareketin kaçınılmazkaderidir. Kişi profesyonel olarakörgüte girmez, başlangıçta bir amatörolarak girer, ama giderek kendisini profesyoneldevrimci haline getirir ve sonuçtaprofesyonel örgüt elemanı düzeyineulaştırır. Kişinin henüz ciddi bir pratiğiniçerisinden geçmemiş olması, onu amatörkılan en temel husustur. Bir pratik deneyimdengeçmemiş olmak, yani tecrübesahibi olmamak amatörlüğe yol açar.Amatörlük ise pratikle aşılır.Kadro profesyonel devrimcidir. Bunoktada yıllarca bu mücadele içerisindeyer alan bir arkadaşın amatörlükten sözetmesi saçmadır. On beş yıllık pratiğin arkasındanamatörlükten söz edilemez.Amatörlüğün aşılamamasını, yani tecrübelerdensonuç çıkarılarak profesyoneldevrimciler haline gelinmemesini Lenin,son derece modern silahlarla donanmışbir orduya karşı köylülerin, elde sopalarlasavaşımına benzetir. İlkellik budur. Tabiimodern orduya karşı sopalarla donanmışbir köylü ordusunun yapabileceği fazlaşey yoktur. Onun kaderi, ordu karşısındayenilmektir. Örgütümüzün 12 Eylül öncesindekidurumunu da Önderlik ilkellik olaraktanımlamaktadır.İlkelliğin kaynağında birinci olarak, militanıngeldiği toplumdan edindiği alışkanlıklarıaşmaması, dolayısıyla örgütçü yeteneklerinigeliştirmemesi var. İkinci olarak,sömürgeci toplumun etkileri var. Bu ikisibirleşince militanı geri halde tutan temelözellikler de ortaya çıkıyor.Burada doğru olmayan husus şudur:Kadro kendi yetersizliklerini, içinden geldiğitoplumun özellikleriyle izah edemez. Buyapıldığında, bir gerekçe yaratılmış olur.“Toplumdan getirdiğimiz özellikler veya kişiliğimiziniçinde şekillendiği toplum özelliklerivar. Bunlar bizim profesyonel devrimcilerhaline gelmemizi sağlayan nedenlerdeğil, tersine bunu zorlayan etkenlerdir”denebilir. Fakat düşkünlük, kölelik vekimliksizlik özgürleşmemenin nedeni değil,özgürleşmenin gerekçesidir. Özgürleşmekistiyorsunuz, çünkü düşkünlük var.Düşkünlüğün olduğu yerde yücelmek gereklidir.Benzer bir biçimde küçük burjuvaveya köylü kökenden geliyor olmak, yinesömürgeci egemenliğin yoğun kişilik tahribatınauğramış olmak, bizi geriye çekenve özgürlüğe karşı direnen profesyoneldevrimciler düzeyine ulaşma çabamızı sürekliköstekleyen nedenler değildir. Bununtersi geçerlidir. Yani profesyonel devrimciliğiyakalamamızın gerekçeleridir.Zafere tutkuyla ba¤l›l›kiradenin kayna¤›d›rKadroyu gerilik halinde tutan temelneden, isteksizliktir. Devrimin objektifkoşulları Kürdistan’da her zaman içinvardı, fakat sübjektif koşul hep eksik olanyandı. Sübjektif koşul, objektif koşullarairadeyle müdahale edebilecek bir gücünortaya çıkması demektir. Kadro olmak, iradeolmak demektir. İrade ise isteği aklagetirir. Başlangıçta istemek önemlidir. İsterse,her şey bireyin hizmetine girer; adetabütün doğa bireyin hizmetine girer. Çünkügerçekten isteyen, güçlü bir biçimde isteyenkişi, doğanın yasalarını keşfeder vegiderek onlara hükmeden bir uyumu yakalayabilir.Çelişkileri doğru çözümleyen, zayıfolan yanı güçlü kılmak için çaba harcarsın.Bu noktada tutku önemlidir. İsteğinen aşırıya vardırılmış biçimi tutkudur. Tutkuylabağlılık olunca, kişide hiçbir tereddütkalmaz, dolayısıyla farklı arayışlar da gelişmez.Önderlik iki şeyin birden sevilemeyeceğinidile getirir. Tutku biraz budur; yanibir şeye bağlanmak, iki şeyi birden sevmemektir.“Bazı küçük burjuva alışkanlıklarımıkoruyayım” veya “aileci özelliklerimimuhafaza edeyim, bazı bölgesel özelliklerimide kendimde barındırayım” denir, bununlabirlikte Apocu özellikleri de kendi kişiliğindeşekillendirmenin mümkün olduğuöne sürülürse, burada Apocu özellikleretutkuyla bağlanıldığından söz edilemez.Birkaç şeye birden bağlı olduğunu söylemek,parçalanmış kişiliği akla getirir. Birboyutuyla küçük burjuvalığa, bir başka boyutuylada yerelliğe ve aşiretçi özelliklerebağlı olmakla Apocu olunamaz.Mesela Apocu hareket içerisinde yeralan, dolayısıyla onun bazı özelliklerini kazanmışbir erkek arkadaş, eğer erkek egemensistemin kendisine kazandırdığı özelliklerebağlı ve hakimiyet duygusundan tümüylevazgeçmiyorsa –niyette olmazsabile, objektif olarak onları koruyorsa– parçalanmışbir kişiliğin sahibidir. Buradaönemli olan bütünlüklü bir kişilik kazanmak,komple bir kişilik olarak ortaya çıkmaktır.Kadro komple kişiliğin sahibi olanbir kişiliktir; parçalanmışlığı aşmış, her konudabelli bir düzey kazanmış kişiliktir.Bu noktada bir örnek verilebilir. İbrahim’letanrı pazarlığa girişirler. Konu Gomorakentidir. Gomora gelişmiş bir kenttir,burada insanlar tanrıyla bağlarını kesmişdurumdadır. Dolayısıyla tanrı Gomora’yaöfkelidir. Bu nedenle İbrahim’e bu kentiyerle bir edeceğini söyler. İbrahim şöyleder: “İçinde elli tane inanan insan varsa,yine de Gomora’yı yerle bir edecek misin?”Bunun üzerine tanrı, sadece elli inananınolması durumunda, buraya karışmayacağınısöyler. Bunun üzerine İbrahimdüşünür ve anlar ki, aslında elli insanbile yoktur. Bunun üzerine “kırk olsun”der. Tanrı bu kez de “tamam, kırk tane deolabilir” der. Sonunda sayı ona kadar inerve tanrı “eğer on inanan insan varsa, kentedokunmayacağım. On inananın hatırına,bir yanlışlığa göz yumacağım” der.Fakat on tane bile çıkmaz. Lut, İbrahim’inkardeşinin oğludur ve o da Gomora’daoturur. Dinsel hikayeye göre meleklerLut’un evine giderler ve ona kenti hızlaterk etmesi gerektiğini söylerler. Bunu yaparkende inanan ne kadar insan varsa,bulup yanına alması gerektiğini belirtirler.Lut ise sadece iki kızıyla eşini bulur. Diğerinsanlar kendisiyle dalga geçerler. MeleklerLut’a bir de kentten ayrılırken, ne olursaolsun kimsenin dönüp arkaya bakmamasıgerektiğini söylerler. Şehir alevleriçerisindeyken Lut, karısı ve iki kızıyla birlikteuzaklaşmaktadır. Bu sırada Lut’unkarısı dönüp geriye bakar ve anında tuzdanbir kayaya dönüşür. Onu dönüp geriyebakmaya zorlayan nedir? Şehrin alevleriçerisinde kalmasıdır. O an ne hissedersin?Acırsın. Cezalandırılan durum,eski yıkılıp yerle bir olurken, ona acı duymaktır.Taş kesilen nedir? Eskinin yıkılmasıkarşısında duyulan acıdır.Oysa militan hep öne bakmak ister.Devrimci dönüp geriye bakan, özlediği birşeyleri arayan insan değil, aradıklarınıhep gelecekte bulmak isteyen insandır.Hele hele yıkmak istediği düzen zulüm vezorbalık düzeniyse, bu durum çok dahafazla geçerlidir. Kadroda eskiden kopuşnoktasında yaşanan zorlanmalar var.“Tamam, Önderlik her şey örgüte göre olsundiyor da, bazı şeyler biraz da bizegöre olsun” deniyor. “Düzenden getirdiğimizve kişiliklerimizde varlığını sürdürenalışkanlıklarımız biraz bizde kalsın. Birazda bunları koruyalım” şeklinde yaklaşan,gerçek bir kadro olamaz. O zaman KemalPir’in özellikleri yakalanamaz, yine Hayri’ninve Mazlum’un özelliklerine ulaşılamaz.Dolayısıyla bu hareketin çıkış özelliklerineve Önderlik gerçeğine aykırı hareketedilmiş olur.Demek ki, irade büyük önem taşıyor.Yine bir şeyi tutkuyla istemek ve ona tutkuylabağlı olmak çok önemlidir. Aynı hatalarınsürekli tekrarlanmasında, bu noktadayaşanan zayıflık belirleyicidir. Tutarlılıkve doğruluk, eskiyle tüm bağlarını yerle biretmekle olur. Önderlik her zaman Apocuhareketin bir yolgeçen hanı veya her geleninrahatlıkla yer bulduğu bir mekan olmadığınısöyledi. Gelinir, ama gelindiktensonra da bu örgüte göre olunur. “Bu örgütbana göre olsun” denilmez. Burada önemliolan, bireyden çok, örgütün çıkarlarıdır.Örgüt de halkın çıkarlarına göre olmak zorundadır.Örgütün temel özelliklerini ve ilkelerinibelirleyen, halkın çıkarlarıdır. Dolayısıylaörgüt onu esas almak zorundadır.Halkın çıkarları insanlığın temel çıkarlarıylauyumlu olmalıdır. Bütün insanlıktır, parçaise onun içindeki halktır. Örgüt halka tabiolmak durumundadır. Kadro da örgütetabi olmak zorundadır. Örgüte tabi olankadro son tahlilde insanlığa tabi olan, yaniinsanlığın çıkarlarını esas alan kadrodur.Bu noktada savunmaların yanlış yorumuile işin kolayına kaçan, kendi çıkarınıesas alan bir yaklaşım ortaya çıktı. Bireyolmak, örgüte fazla tabi olmadan bazıözelliklerini korumak şeklinde ele alındı.Örgütün çizgisini özümsemiş, onun gerekleriniher koşul altında yerine getirebilecekgücü kendisinde yaratmış olan bireye kadrodenir. Öyle bir birey olmak, güç ve iradeolmak demektir. Böyle bir kadro, neredeolursa olsun fark etmeksizin bir parti gibidavranabilir. Örgütten tümüyle kopmuşolarak ve kendi başına herhangi bir yerdebulunduğu zaman, partinin orada olmadığışeklinde bir duyguya kapılmaz, çünkü partikendisidir. Kendisi varsa ve faaliyet yürütüyorsa,orada parti var demektir. Kendisinipartinin temsilcisi olarak bilir ve öyleyaklaşır. Diğerinde ise birey olmak, kendiküçük burjuva özelliklerine ve istemlerineözgürlük sahası açmak demektir. Bu birhastalıktır.Militan, tarih yarataneylemlerin sahibidirBaşkan, iradi yönüyle kendisini Lenin’dençok, Hz. Muhammed’e yakınbulduğunu söylerdi. Peygamberde iradiyan müthiş güçlüdür. Siyasette iradi yanayüklenme düzeyi korkunçtur, müthişbir örgütçü yetenek ve müthiş bir pratikçidir.En ilkel bir yapının içerisinden görkemlibir imparatorluk ortaya çıkarmış birhareketin yaratıcısıdır. İslam imparatorluğuyüz yıllık bir süre içerisinde ortaya çıkıyor.Arabistan’da Kureyş kabilesinin içerisindençıkan bir hareket ve İspanya’yı,Afrika’nın önemli bir kesimini, Hindistan’ıişgal edebilecek kadar yaygınlaşan bir evrenseldin ve giderek bir siyasal imparatorlukhaline geliyor. Muhammed’de iradiyan o kadar güçlüdür ki, kendi eylemine odenli yüksek bir anlam yüklüyor ki, Hicretiyeni bir tarihin başlangıcı olarak kabulediyor. İslam’da tarih Hicretle başlar. 632yılı, sıfırdır, yani tarihi oradan başlatır. Bugünkühicri takvim buna dayanır. Bir eylembir tarihi başlatmıştır.Apocu hareketin militanlarının eylemleri,tarih yaratan eylemlerdir. Kadro kendieylemine anlam yüklemelidir. Bu durum,özsaygı ile bağlantılıdır. Özsaygıdansöz edildiğinde, başlangıç itibariyleKemaller, Hayriler gelir; sonradan Onlarınizinde yürüyen, bayrağı daha da yüksekleretaşıyan yoldaşlar akla gelir. Çıkış,bunlarla oldu. Böylesi kadrolar, yenidünyaya bağlılıklarını tutkuyla korudular.İnançlarında asla sarsılma meydana gelmedi.Diyarbakır Cezaevi’nde bulunanyoldaşlarımızın mahkeme salonunda çekilmişbir fotoğrafı var; çok çarpıcıdır.Tüm arkadaşların saçları sıfıra vurulmuş,yani asker tıraşıdır. Bıyıksız ve saçsızdırlar.Hepsi oturmuştur, direkt mahkemeheyetine, karşıdaki divana bakıyorlar. Elleriasker gibi dizlerinin üzerindedir. Tambir hizada otururlar ve o tarzda mahkemedinlenir. Arkalarında da askerler var. Okoşullarda Kemal Pir yoldaş savunma yapıyor.O ortamda düşman tutuklulara oşekilde oturmayı dayatıyor ve herkes bunauyuyor. Yanındaki senin yoldaşındır,ona bakmıyorsun ve direkt karşıdakimahkeme heyetine bakıyorsun. Gözünüoradan ayırmıyorsun. Kemal arkadaş dışarıdane olup bitiği konusunda herhangibir bilgi sahibi değil. Böyle bir ortamdaiken mahkemede kendisine PKK hareketineneden katıldığı sorgulandığında Kemalarkadaş şöyle yanıt verir: “Ben buhareketin geleceğinde zaferi görüyorum.”Biri “kendinizi çok beğeniyorsunuz,kendinizi büyük görüyorsunuz” derse,kadro nasıl yanıt verir? “Öyle bir şey yok,aslında biz çok alçakgönüllü insanlarız”der. Mesela Kemal Pir arkadaş, kendinemüthiş güvenle konuşurdu. Bir toplantıda“kendisini ne kadar büyük görüyor” denildiğindeKemal arkadaş, “biz elbette büyükinsanlarız, komünistiz, siz küçük burjuvasınız.Komünistler küçük burjuvalardandaima daha büyüktür, küçük burjuvalarküçük adamlardır. Biz komünistiz ve gerçektenbüyük insanlarız” demiştir. Kendigücünün farkında olmak, kendinden eminolarak konuşmak önemlidir. Kadro kendindenemin insandır; gücünün, potansiyelininve kendi kaynaklarının farkındaolan, bir de bunları akıtan insandır. Bu anlamdakadro, enerji kaynağı olan, enerjiüreten bir dinamo gibidir.Gelişme sürekli ileri doğru oluyor. Zamanzaman hafif zikzaklar çizildiği için geriyegidiliyor gibi görünse bile, bu durumdevrimin kaçınmaz sonucudur. Devrim yolununengebeli ve dolambaçlı olduğu söylenir.Bu doğrudur, ama akış genelde ileridoğrudur. Apocu hareketin akışı da hepileri doğrudur. Kadro, bunu hızlandırıyor.Kürt halkının her gün binler halinde ayağakalktığı, çok zengin eylemlilikler geliştirdiğibir süreçten geçiyoruz. Ölüye bile can verenhalk coşkusunun yaşandığı bu ortamda,yaşanan gelişmelerden heyecan duymamak,kendini iç dünyasına hapsetmişolmanın sonucudur. Gerçek kişinin bu içdünyasıdır. Bu dünya ise çürümüşlüklerledoludur. İnkarcılık, münafıklık budur. Kadroise büyük bir inanç abidesidir. Apocuhareket, tarihi boyunca olduğu gibi, bundansonra da büyük inanç abideleriyle geleceğikazanmaya devam edecektir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!