Sayfa 4Temmuz 2003Serxwebûnsın” kuralı genel bir doğrudur, bizi de fazlasıylailgilendirmektedir. Bu beş yıllık süreçteverdiğimiz amansız mücadeleyi,halkımızın yürüttüğü kararlı, iddialı mücadeleyi,fedakarlığı reddetme anlamındadeğildir. Değiştirecek kadar değişmediğimiz,değişimin hızını kişiliklerimizde, çalışmatarzımızda, yöntemlerimizde yakalayamadığımız,özellikle günlük bir yaşamgerçeği olarak yakıcı hissetmediğimizbiçiminde anlaşılmalıdır. Misyonumuz,değişimin öncülüğüdür, fakat ulaşılmasıgereken değişim düzeyine göre yetersizliğimizve değiştirmede gerekenbaskıyı, demokratik kuşatmayı sağlayamadığımızda açıktır. Başkan Apo, “Sisteminküresel taarruzuna karşı küresel demokrasi”dedi. Bu da sistemin zihniyete,günlük yaşama, siyasete, kültüre, sosyalgerçekliğe dayattığı her türlü kuşatmayakarşı demokratik kuşatmayı, zihniyet yenilenmesinive açılımını geliştirmekleolur. Bu anlamda yaşanılan bu genel sorun;başta Ortadoğu toplumu olmak üzere,Kürdistan ve Anadolu topraklarındayaşayan toplumlar açısından son dereceelverişli maddi zeminlere, eldeki çokönemli birikimlere, imkanlara, güçlü tecrübeve deneyimlere denk düşecek, halkımızınhak ettiği ve hazır olduğu düzeydebir aktiviteyi yaratmama sonucunu getiriyor.Özünde “zihniyet krizi” olan bu sorunönü alınamadığında veya bu konudayaşanan kriz aşılmadığında en başta yaşamkrizine dönüşüyor; örgütlenememe,ortak mücadele alanlarını doğru kullanamama,değişim dönüşümü gerçekleştirememekrizine dönüşüyor. Üretememe,yenilenememe ve büyümeme krizine dönüşüyor.Bu noktada tıkanmış sistemin kriziniçözmek Kürt halkına düştüğü kadar, özeldede kadına düşmektedir. Elbette mücadelemizsadece Türkiye ile sınırlı değildir;kadın ve erkek karakterinin sistemler üzerindekiçarpışması sonucu doğacak çağdaşneolitik devrimi yaşamsallaştırarak,evrenselleştirme boyutundadır. Bu anlamdayürütülen mücadelenin aynı zamandakadının ve halkların özgürlük mücadelesiolduğu unutulmamalıdır. Böyle baktığımızdayürütülen kampanya, Türkiye toplumundave rejiminde yaşanan krizin çözülmesinidaha acil gerçekleştirmek gerektiğininönemini daha açık ortaya çıkarmaktadır.Bu kampanyanın genel esprisini “tıkanansistem krizinin çözümünde kadınınöncülük misyonu” biçiminde ele alıp değerlendirmek,çözümün en temel halkasındanbaşlamak olur.Kadın baharlaşmasının yaşandığı bugünlerde,kampanyada gösterilen performans,öncüleşme ve birlik ruhu gelecekgünler için umutları büyüterek, moral kaynağıoluşturmuş, yakalanan örgütlülükleönemli bir güç açığa çıkarılmıştır. Aynı zamandaörgütlülük, yaşanan krizin çözümündebir tedbirdir. Bu vesileyle kampanyadaaktif yer alan her kadını gösterdiğiperformans, verdiği emek ve özgür yaşamdakiısrarından dolayı kutluyor, sevgiyleselamlıyoruz.Kampanyayı bir bütün ele aldığımızda;kadının sahiplenme düzeyi, renginibir bütün olmasa da eylemliliklerdeki çeşitliliklerdeortaya çıkarması, tüm saldırılararağmen sergilenen kararlılık ve özellikleGülbahar Gündüz şahsında tüm kadınlarınkimlik arayışına, düşünsel dünyasınave bedenine uygulanan işgal-istilayaklaşımına son verme çabası son derecedeğerlidir. Ve aslında kadınlarınGülbahar Gündüz olayı etrafında gelişendirenişi ve çığlığı ‘Topluma KazandırmaYasası’na verilen en görkemli yanıttır.Evinde beşiğini sallayan kadının, ucuz işgücü olarak çalıştırılan kadının, Mardin’de13 yaşındaki bir çocuğa 28 zihniyetözürlünün gerçekleştirdiği tecavüz işgalininacılarına cevap olma temelinde,ortak yürekte buluşma ruhunun, bu uğurdayükseltilen çabanın, kadının özgüryaşam isteminde ısrarının kampanyasıoluyor. Türkiye toplumunun geri zihniyetinin,toplumsal ayıbının kadın şahsındateşhir edilmesi oluyor.Örgütlü yaşam kadının tek temelmirası ve yaşam garantisidirBir toplumun gelişkinlik düzeyi, kadınınözgürlük haklarını kullanmasıylaörtüşür. Özgürlüğe karşı yapılan saldırılaracevap olarak yürütülen bu kampanyayla,kadının önemli bir örgütlülükdüzeyi açığa çıkmış, özellikle GülbaharGündüz olayından sonra kadınlar arasıduygu ve düşüncede birlik ruhu sağlanmıştır.“Kadının sınıf ve ulus sınırları yoktur”esprisiyle farklı kesimlere açılım yetersizde olsa gerçekleşmiştir. Kampanyasırasında Gülbahar Gündüz’e yapılansaldırı, kadının örgütlülüğüne ve öncülüğünekarşı geliştirilmiştir. Bu saldırıyla birkez daha görülmüştür ki, sistemin kadınınöncülüğüne, örgütlü gücüne tahammülüyoktur. Çünkü örgütlü yaşam kadının tektemel mirası ve yaşam garantisidir. Biranlamda kadının her türlü geriliğe karşıkendisini savunabileceği tek savunmarefleksidir. Dolayısıyla sokaklarda taleplerinihaykıran öncü kadına Gülbahar şahsında“dur” mesajı verilmiştir. Elbette olaysadece bir Kürt kadınının demokratikhaklarını talep etmesine duyulan tepkideğildir. Kadının özgürleşmesine karşı21. yüzyılın usta “siyasetçilerinin”, çağınen modern yöntemleriyle uyguladıkları enson ayıbıdır. Kadın şahsında erkek egemenliklisistemin zihniyetinin en geri gerçekleşmesidir.Geri zihniyetli sistemlerinve toplumların en tehlikeli yanı, ideolojikolarak egemenlik şalını tüm dünya insanlığınınüzerine örtmesidir. Çağdaş insanlığınüzerine örttüğü beş bin yıllık ideolojilerleyaşamın her sahasında erkek yasalarınıyapılandırarak, kadını dayanaksızbırakmıştır. Hücrelerine kadar ulaşılankurumlaşma karşısında kadın örgütsüzbırakılmış, yaşamdan koparılmıştır. Yaşadığıdünyayı değerlendiremeyen, karargücü olamayan, horlanan, kullanılan bircins konumuna düşürülmüştür ve günümüzaçısından baktığımızda kadın tümbu olumsuzlukları tersyüz edeceği bir sürecegirmiştir. Bu temelde başarının tekyolu örgütlülükten geçmektedir. Hücrelerimizekadar yer etmiş bir sistemin karşısındaancak örgütlenerek güç olabiliriz.Örgütlü hareket etme özgürlüğün teminatıdır.Bunun dışında bireysel özgürlük eğilimleriile elde edilmek istenilen kazanımlarsağlanamayacak, zihniyet krizi çözümlenerekcins kazanımına dönüştürülemeyecek,kadının hak ve özgürlükleriyaratılamayacak ve istenen yeni yaşamütopya olarak kalacaktır. Böylesi bir evrenselpencereden bakılıp hareket edildiğindeyürütülen kampanya esnasında vesonrasında kadının sergilediği mücadele,gösterdiği tavır, bu uğurda ödediği bedelile özgürleşmedeki ısrarını ve yaşam garantisiolduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.Gerici tüm zihniyet yapılanmalarınakarşı, usta “siyasetçilerin” kadını tümkaralama çabalarına karşı, gücündenkorkmalarının en somut ifadesi olarakgerçekleştirdikleri istila çabalarına rağmenİstanbul’da, Bingöl’de barış masalarıaçılmış, barış için demokratik ve meşru●talepler dile getirilmeye devam edilmiştir.“Önce kadınları vurun” diyerek saldırandevlet güçlerine karşı, Ankara’da bir arayagelen binlerce kadının ortak duygu vetaleplerini haykırarak kampanyayı zirveleştirmesi,hem erkek egemenliğine hemde onun en üst temsili olan devlete karşıgösterilen güçlü bir tavır olmuştur. Ayrıcakampanya esnasında eylemliliklerin sadeceTürkiye boyutuyla sınırlı kalmayıp;Avrupa’da, Rusya’da, Suriye’de, Lübnan’dasergilenmesi, geliştirilen tavrın etkilemegücünü artırmış, kadının birlikteliğininifadesi olmuştur. Bu kampanya enfazla da bu yönüyle kadının pratik öncülüğügeliştirmesinde bugüne kadar yaratılanbirikimlere önemli bir düzey kazandırmıştır.“Özgürleşen kadının fedaisiyiz”Kadının ırk, sınıf, ulus kimliğini aşanbir cins kimliği vardır ve bu kimlikörgütlülük zeminini de güçlendirmektedir.Mücadeleyle sağlanan kazanımlar örgützeminini geliştirdiği sürece sistem karşısındabaşarmaya devam edecektir. Buespri temelinde yaklaştığımızda kampanyanınbir diğer önemli hedefi olan farklıkesimlere açılımın önemli düzeyde sağlandığırahatlıkla belirtilebilir. Açılımın ensomut ifadesini Ankara mitingindeki çokrenkli düşüncelerin, felsefelerin, toplumsalve kültürel yapılanmaların iç içe geçerekortak bir noktada buluşmasında, yinealanlarda özgürlük istemlerini en görkemliceve korkusuzca haykıran ve zengin biryelpaze oluşturan birçok kadın kesiminin,çağdaş kadın kimliğini yaratma uğrunakatılımında görmek mümkündür. Kadın,kampanyada sürükleyici, eyleme kaldıranve çözümü dayatan olmanın meşruluğunukısmi de olsa ortaya koymuş, fakat bukadın boyutuyla sınırlı bırakılmıştır. Kampanyayıbaşlatan ve öncülüğünü üstlenenkadın, genel örgütlü kitleyi önemli orandasürükleyebilmiş, ancak yakalanılan birlikteliğingenelde sağlanmasında yetersizkalınmıştır.Kampanya sürecinde kadın, toplumun“Misyonumuz, de¤iflimin öncülü¤üdür fakat ulafl›lmas› gereken de¤iflim düzeyine göreyetersizli¤imiz ve de¤ifltirmede gereken bask›y›, demokratik kuflatmay› sa¤layamad›¤›m›z da aç›kt›r.Baflkan Apo, “Sistemin küresel taarruzuna karfl› küresel demokrasi” dedi. Bu da sistemin zihniyete,günlük yaflama, siyasete, kültüre, sosyal gerçekli¤e dayatt›¤› her türlü kuflatmaya karfl›demokratik kuflatmay›, zihniyet yenilenmesini ve aç›l›m›n› gelifltirmekle olur.”●●Gülbahar Gündüz’e yap›lan sald›r›, kad›n›n örgütlülü¤üne ve öncülü¤üne karfl› gelifltirilmifltir.Bu sald›r›yla bir kez daha görülmüfltür ki, sistemin kad›n›n örgütlü gücüne tahammülü yoktur.Çünkü örgütlü yaflam kad›n›n tek temel miras› ve yaflam garantisidir. Bir anlamda kad›n›n her türlügerili¤e karfl› kendisini savunabilece¤i tek savunma refleksidir. Bu olay kad›n›n özgürleflmesine karfl› 21.yüzy›l›n usta “siyasetçilerinin”, ça¤›n en modern yöntemleriyle uygulad›klar› en son ay›b›d›r.●diğer kesimlerini etkileme ve kendi gündeminiyaratarak bunu yaygınlaştırmadabelli bir düzeyi yarattığını bir kez daha ortayaçıkarmıştır. Bunun en güzel ifadesi“Özgürleşen kadının fedaisiyiz” şiarıylaeylemliliklere kalkan gençliğin, kadınlaarkadaşlık mücadelesi olmuştur. Gençliktoplumun motor gücüdür, kadın da toplumuntemel dinamiğidir. Kadın ve gençliğinböyle benzer yönleri vardır. Biri temeldiğeri motor, yani çakılan özgürlük ateşininalevidir. Bu bir nevi kadının eylemlilikleriyleortaya koyduğu yoldaşlık ölçüleriningenç zihniyetlerce, toplum tarafındanbenimsenmesi anlamını da taşımaktadır.Kadın bir kez daha ölçü koyucu olabilmeninolanaklarını yakalamıştır. Yakalananbirliktelik, önemli anlamları içermekle birliktedaha güçlü ortak eylemlilikleri kendisiylegetirebilirdi. Özellikle kadın öncülüğüneyönelik gerçekleştirilen saldırılarakarşı gençliğin tavrı daha güçlü ve keskinolabilmeliydi. Öncüleşen kadınla yoldaşlık,ancak mücadele ateşi paylaşıldıkçagüçlenecek ve güzelleşecektir.Diğer bir açıdan ise, kampanya boyuncagerçekleştirilen mitinglerde birçokkadın kurumunun adı geçmesine rağmen,katılımların eksik kalması dikkat çekicibir durum olmaktadır. Kampanyayıher kadın kurumu ve değişik kurumlardaçalışan tüm kadınların ortak üstlenmesindeyetersizlikler yaşanmıştır. Örgütlükadın gücünün kitleselleşmesi ve talepleriniher fırsatta, ortak zeminlerde dile getirmelerisistem karşısında kadını bir muhatapdüzeyine getirecektir. Bu anlamdaçalışmaları birbirinden kopuk ele almamak,ortak örgütlü gücü oluşturmakönemlidir. Kadın çalışmalarını birbirindenkopuk ele alan yanlış yaklaşımlara girilmemesive erkek zihniyeti tarafından bütünlüklühedeflenen kadının, bunun karşısındakendini anlayışta kurum ve kuruluşlarabölmeden, ideolojik yaklaşımıesas alarak, örgüt zeminini geniş tutmasıgerekmektedir. Ayrıca bu örgütlülük sadecekadınla sınırlı kalmayıp gençlik vedemokratik güçleri de kapsamalıdır.Önümüzdeki süreçte çok daha sıcakgünler bizi beklemektedir. 1 Eylül’e kadarkitlemizin çok daha aktif kılınması ve yeniaçılımların sağlanması gerekmektedir.Parti Önderliğimizin belirttiği yol haritasıçerçevesinde eylemliliklerin tırmandırılmasıve yaratılan kitle baskısıyla Türkiye’nindemokratik çözüm çizgisine gelmesinisağlamak önemlidir. Parti Önderliğimizekarşı yürütülen tecrit, halk ve KA-DEK’ten koparma politikalarına dahagüçlü eylemliliklerle karşılık verebiliriz.Kürt sorununa yönelik, tartışma zeminleriyaratılarak, ortak platformlar ve seminerlerledaha güçlü birliktelikler oluşturulabilir.Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel,çevre vb her alana yönelik projeler olmadığısürece, salt cins ya da ulusal kimlikleher kesime ulaşılamayacağından yolaçıkarak; daha renkli, yaratıcı, her kesimeseslenebilecek, somut plan, projeleringeliştirilmesi kadının sistem karşısındakonumlanmasını güçlendirecektir. Zamanınakış hızı seri örgütlenmeleri zorunlukılmaktadır.Sürecin hassasiyeti göz önünde bulundurulduğundaalışılagelmiş tarzların aşılmasıve yeni alanlara açılmanın hayatiönemi ortadadır. Bu noktada sürece karşıgünübirlik politikalarla değil, stratejik boyuttave ideolojik doğrultuda yaklaşılmasıhayatidir. Bu da ancak klasik zihniyetinaşılmasıyla olabilir. Dar, varolanla yetinen,aktifleşmeyen ve aktifleştirmeyen yaklaşımlaraşılarak, sadece kendi içinde değil,geneli de sürükleyen bir tarz yakalanarakkadın rengi hakim kılınabilir.Kampanyayla açığa çıkan birçok fırsatındeğerlendirilmesi, kısa vadeli yaklaşımlarınaşılarak uzun vadeli kazanımlaraçevrilmesi, kadının kendi emeğine sahipçıkması açısından son derece önemlidir.Kazanımların süreklileşmesi ise, ancakkadın örgütlenmesinin güçlü olmasıve sürece stratejik yaklaşımlarla mümkünolacaktır. Karşımızdaki gücün sadece oligarşikTürk devleti olmadığı, asıl aşılmasıgerekenin beş bin yıllık erkek egemenliklizihniyet olduğu bilinciyle mücadeleyeyüklenerek kazanımlar kalıcılaştırılabilir.Kampanyayı bir bütün ele aldığımızdakadın boyutunda önemli bir öncüleşmedüzeyi yakalanmış olsa da, bunun süreklibir kazanıma dönüştürülmesi daha büyükbir önem arz etmektedir. Özelliklekampanyayla ulaşılan yeni kesimlerle diyalogunkesilmemesi, diğer parçalardakikadınlarla birlikteliklerin güçlendirilmesi,demokrasi mücadelemizin yaşamsallaştırılmasındahayati önem arz eden yol haritasınasahip çıkılarak, öncülüğünün üstlenilmesiyaratılan değerlerin kalıcılaşmasıanlamına gelecektir. Ortak tavırlarortak gücü doğurur. Bundan hareketledört parça, Avrupa, Rusya ve diğer dış ülkelerlegeliştirilecek eş zamanlı eylemlilikler,Kürt sorunuyla beraber halkların vekadının özgürlük mücadelesinin evrenselleşmesive çözümün bu temelde kendisinidayatması anlamına gelecektir. Kadın,demokrasi mücadelesinde öncüleşipbunun örgütlü gücüne ulaştıkça sevginin,adaletin ve güzelliklerin yaşanacağıbir dünya yaratılacaktır.
Serxwebûn Temmuz 2003Sayfa 5Demokrasiyi ve özgürlü¤ü mücadeleyle yaratanAPOCU HAREKET gerici statükolara müdahale gücüdürIrak rejiminin çözülmesi, 20. yüzyılstatükosunun parçalanmasını ifadeediyordu, bunun aşılmasını başlatmışbulunuyordu. Yeniden yapılanmanınnasıl olacağı, yeni Ortadoğu’nun nasıl şekilleneceğikonusunda bir belirsizlik, düşünceaçıklığından uzaklık yaşanıyordu.Herkesin kafasında, Ortadoğu’da neleryaşanacak, ne tür gelişmeler olacak, sorularıvardı. Çoğu çevre cevap verecek konumdabile değildi.Önderliğin Atina Mahkemesi’ne yönelikgeliştirdiği savunma, tümüyle bu sürececevap oluşturacak bir taktik yaklaşımla birlikte,örgütsel yapılanmayı da içeriyordu.Yine, sürece daha aktif, inisiyatifli ve dahayönlendirici bir pratik müdahalenin nasılolacağı konusunda somut kararlar, planlar,projeler önerdi. Önderliğin süreç üzerinebu kadar yoğunlaşması, daha kapsamlıyaklaşmamız gerektiğini gösteriyor. Önderlik,savunmanın tümüyle bu sürecin teorikçözümlemesi olduğunu ifade etti. Butemelde Özgürlük hareketi olarak savunmalarıyeniden okuma, inceleme, tartışmaçalışması başlattık. Bütün alanlarda inceleniyor,tartışılıyor. Bir yandan savunmalarınözünü, içeriğini özümsemeye çalışırken;diğer yandan da günlük yaşananolaylara bu çerçevede anlam kazandırılmayaçalışılıyor. Bu temelde yapmamızgereken; bunu esas alarak günlük olarakyaşanan olayları anlamlandırmamız, birbiriylebağlamamız, derinliğine bu olaylarınilişki ve mücadele biçimlerini bilince çıkarıpbuna göre özgürlük ve demokrasi mücadelesiniilerletmek için neler yapmamızgerektiği hususlarını netleştirmemizdir.20. yüzy›l sistemi parçalanm›flt›rYönetim kurulu toplantımızda ABD’ninIrak’a müdahalesi ve Saddam Hüseyinrejiminin çözülüşü temelinde Ortadoğu’dabaşlayan yeni sürecin tanımlanmasını,değerlendirmesini yaptık. Bu aynı zamandasürece bir siyasal müdahaleyi deifade etti. Demokrasi ve özgürlük çizgisiaçısından yeni sürecin nasıl tanımlandığı,anlaşıldığı, nasıl bir geleceğin öngörüldüğükonusunda önemli bir açıklık da bu toplantımızlaortaya çıkmıştır. Böyle bir ortamakapsamlı bildirilerle, çözüm projeleriylemüdahalede bulunmamız; muğlak, netleşmemişve geleceği göremeyenler açısındanoldukça etkileyici oldu. Newroz’dabaşlayan, savaş sürecinde oluşan ilişkileryeniden değerlendirildi. Şimdi herkesin neyapmak istediği, bunu nasıl yapmayı öngördüğühususları daha çok açığa çıkmış,belirginleşmiş durumdadır. Bu durum dayeniden değerlendirme yapmayı gerektiriyor.Bu sürece müdahalenin ve yaşananmücadele içerisinde yerimizin, bu mücadeleyietkileme durumumuzun nasıl olacağınacevaplar oluşturmak önem taşıyor.Yönetimimizin savaşa ilişkin toplantı vebelli bir kapsam içeren değerlendirmeleride epeyce zamanlı oldu. Toplantımızın sonuçları,Önderliğin sürecin netleştirilmesive çözüm üretilmesi yönündeki çağrılarınacevap oluşturabilecek önemli bir içeriğede sahipti. Kuşkusuz yönetim toplantımızınortaya çıkardığı sonuçları daha çok uygulanabilirbir plan ve proje haline getirebiliriz.Savaşın değerlendirilmesi, anlaşılması,dolayısıyla Irak’ta rejimin çözülmesiylebirlikte bölgedeki gelişmelerin yeniden tanımlanmasıkonusunda tartışmalarımız birderinlik oluşturdu, önemli bir netlik yarattı.Sorunun sadece Irak’ta basit bir yönetimdeğişikliği, Bush-Saddam arası bir çelişkisorunu olmadığı çok açık bir biçimde netleşti.Hemen çözümlenebilecek bir olgu olmadığını,bu yönüyle sürece sığ ve daryaklaşmamak gerektiği ortaya çıktı. Irak’tahemen yeniden yapılanmanın olacağını,hatta BM’nin hemen devreye girip Irak sorununuçözümleyeceği yönünde görüşlervardı. Öyle bir durum söz konusu değil,tersine; Irak’ta mücadele derinleşiyor veIrak dışında da genişliyor. Bir bölgesel mücadeleolarak Türkiye’de, İran’da, Irak’ta,Suriye’de, bütün Arap sahasında Filistin-İsrail çatışması biçiminde daha da kapsamlıhale geliyor.Irak merkezli olarak Ortadoğu’da gelişenmücadele, –buna savaş diyelim, ABDIII. Dünya Savaşı dedi– Irak’ta SaddamHüseyin rejiminin çözülüşüyle başlayansomut politik siyasi yapının değişim süreci,yeni bir uluslararası sistem oluşturmamücadelesinin temel halkası oluyor. Bu,köklü bir yeniden yapılanma olayıdır. Bölgedüzeyindeki yeni siyasi yapılanma dauluslararası planda yeni bir sistemin yaratılmasınıifade ediyor.Aslında yerkürede uygarlığın hakimiyeti,tarihsel olarak 20. yüzyılın başındagerçekleşti. Önderlik savunmada bunuçok kapsamlı olarak tarihsel gelişim çizgisiiçerisinde ortaya koyuyor. Diyalektikgelişim çizgisini özümsemek çok önemlidir.20. yüzyıl öncesinde ulusal devletleringelişme çağıydı. Kapitalist sisteminhakimiyet çağı, merkezi olarak Avrupa’dagelişti. Avrupa’da hakim olan, başarı kazanankapitalizm ve bu temelde ortayaçıkan ekonomik siyasi yapılanmalar, dünyahakimiyeti arayışına girdiler. Bu, büyükbir mücadeleye yol açtı. Avrupa’nınkendi içinde yaşadığı mücadele, dünyayıpaylaşma mücadelesiydi. Bu konuda ikibüyük savaş yaşandı. Esas olarak da I.Dünya Savaşı, bu mücadelede önemli biraşamayı oluşturdu. Savaşın birinci plandaOrtadoğu’da yaşandığını biliyoruz.Demek ki kapitalizmin hakimiyet kurduğualan olarak Avrupa’da başlayan üstünlükmücadelesi, zemin olarak en şiddetli birbiçimde Ortadoğu’da sürdü. Ortadoğu’dasavaşa döndü, sonuçları da burada belirginleşti.Ortadoğu’nun savaşın galipleritarafından, kendi çıkarları doğrultusundayeniden yapılandırılmasıyla savaş sonaerdi ve kapitalizmin dünya egemenliği çağıbaşladı. Bir kanat yenildi; Almanya kanadı.İngiltere-Fransa kanadı savaştangalip çıktı. Egemen devletler olarak hem“Irak merkezli olarak Ortado¤u’da geliflen mücadele, –buna savafl diyelimABD III. Dünya Savafl› dedi– Irak’ta Saddam Hüseyin rejiminin çözülüflüyle bafllayan somutpolitik siyasi yap›n›n de¤iflim süreci, yeni bir uluslararas› sistem oluflturma mücadelesinintemel halkas› oluyor. Bu, köklü bir yeniden yap›lanma olay›d›r. Bölge düzeyindeki yenisiyasi yap›lanma da ulaslararas› planda yeni bir sistemin yarat›lmas›n› ifade ediyor.”“Art›k ulusal parçalanm›fll›k, bireyi ve toplumu özgür, iradeli, üretken,kat›l›mc› k›lm›yor. Tam tersine, ulusal gerçe¤i de aflan, farkl› uluslar›n birli¤i, iliflkisi,irtibat› biçimindeki bir geliflme düzeyini öngören sistemler; bireyi ve toplumudaha çok ilerletiyor. Bu nedenle bireyin ve toplumun bu düzeyde ilerleme gerçe¤i,mevcut ulus devlet yap›lanmalar›yla çat›fl›yor. Bu afl›lacakt›r.”Ortadoğu’daki sistemin hem de bu temeldeuluslararası sistemin şekillenmesinibu güçler belirlediler. Almanya buna razıolmadı, Hitler yönetimi altında, yenidenbir savaşı gündeme getirdi. II. Dünya Savaşı’ndabir kere daha yenildi. Bu kez I.Dünya Savaşı’yla ortaya çıkan sistem–yaşanan gelişmeleri de dikkate alma temelinde–pekişti. 20. yüzyılın ilk yarısıböyle geçti. Esas olarak İngiltere ile Almanyaarasındaki dünya egemenliği mücadelesininşekillendirdiği bir uluslararasısistemdi. 20. yüzyılın ikinci yarısında daABD-Sovyet mücadelesinin sürdüğü birsistem olarak devam etti.Şimdi bu sistem aşılıyor, parçalanmıştır.Çünkü Doğu sistemi, Doğu bloku tümüyleaşıldı. Batı da kendi içinde 11 Eylülsüreciyle birlikte çok hızlı ve çok yoğun birdeğişimi yaşıyor, yeni bir uluslararası sistemoluşuyor. Bu sistem; 20. yüzyıl ve öncesindekiulus devlete tekabül eden ekonomikilişkiler, sermaye birikimi, sosyal gelişme,siyasal yapılanma, askeri ve kültüreldüzey itibariyle farklıdır. 20. yüzyıl esasolarak kapitalist sistemin gelişimini öngörüyorve siyasal, ekonomik, askeri yapılanmanınen üst düzeye çıkmasını ifadeediyor. Yüzyılın başında ister İngiliz, Fransızve Alman sistemi olsun, ister ABD veSovyet sistemi olsun bunların tümünü sosyalistler‘emperyalizm aşaması’ olarak değerlendirmişlerdi.Kapitalizmin her bakımdandaha üst bir aşamada gelişmesini ifadeetti. Üretim büyüdü, tekelleşme gelişti,sosyal yapılanma, şekillenme buna göreyeniden ayrıştı, siyasi şekillenme buna göregelişti. Devlet en üst bürokratik aşamayaulaştı. İki dünya savaşından da çıkansonuçlara dayalı olarak askeri gelişme,kültürel düzey, yine bilimsel teknik gelişmeninortaya çıkardığı son verileri de değerlendirmetemelinde nükleer silah tehdididünyayı yok edecek büyük bir tehdit halinegeldi.21. yüzyıl, bunların aşılması oluyor.Hem ulusal devletlerin gelişim süreci hemde bu devletlerin bazılarının dünyayı elegeçirme, emperyalist arayış süreci aşılıyor.Yerküre düzeyinde insanlığın daha ileribir ilişki sistemine ve yaşam ortaklığınaulaşmasını ifade ediyor. Buna ‘küreselleşme’deniyor. Mevcut bilimsel teknik gelişmedüzeyi, ekonomik, sosyal, kültürel gelişmelerbunun dünya çapında yaşanmasınahem imkan veriyor hem de zorunlukılıyor. İnsanlığın bu temelde bir ilerleyişsürecini yaşıyoruz.Küresel bütünleflme bir gerçektirböyle bir sistem oluşumu-hakimi, egemeni halineABDnungelmek istiyor. Önderlik, “imparator olmakistiyor” dedi. 20. yüzyılın başında İngiltere,ABD daha farklı bir düzeyde bunu istiyordu.Napolyon istedi, Fransa istedi. Dahasonra sosyalizm adı altında Rusya istedi.Şimdi –temel bazı özellikleri benzer olmaklabirlikte– önemli değişiklikler içersede, ABD istiyor. Sovyet sisteminin çözülüşüylebirlikte ABD çok yönlü manevi, moral,siyasi açıdan, yine kısmen askeri veekonomik açıdan üstünlüğü elde etti. Bunlaradayanarak kendi egemenlik sisteminibu yeniden yapılanmaya hakim kılmak istiyor.19. yüzyıl, 20. yüzyıl ilişkilerini aşıptamamen kendi çıkarlarına göre düzenlenmişyeni bir ilişki sistemi yaratmak istiyor.Dünyayı bu çerçevede yeniden şekillendirmekistiyor. Uluslararası, bölgesel veulusal düzeyde 20. yüzyıl öncesinde oluşmuşilişki sistemleriyle, siyasi yapılanmalarlaçatışıyor, çelişkiye düşüyor. Bölgedüzeyinde BM ile, NATO ile kendine göreçelişkileri var. Ekim Devrimi temelinde ortayaçıkan siyasi yapılanmalarla çelişkisivar. Milliyetçilik temelinde gelişmiş Sovyet-ABDçatışması ortamında kendisiniyapılandırmış olan siyasi güçlerle, ulusdevlet olgularıyla çelişiyor. Bu tür ulusdevlet olgularına dayalı olarak şekillenmişbölgesel statükolarla çelişiyor. Oysa 20.yüzyılın ikinci yarısında bunları daha fazlaABD teşvik ediyordu. Bölgesel paktlar, askerive siyasi ittifaklar olarak kendisi kuruyordu.Şimdi ise, onlarla çelişiyor, kendiegemenlik sistemi önünde engel olarakgörüyor. Bu, ABD’nin yaklaşımıdır. Fakatilerleyiş ABD’nin istemi doğrultusunda mı?Değişimin motoru ABD mi? Öyle değildir!Mevcut durumda ekonomik, siyasi ve askeribakımdan birinci güç belki de ABD,ama aslında bütün bu gelişme süreciniplanlayıp, projelendirip yürütemiyor, yönlendiremiyor.Yaşanan doğal bir objektifilerleme sürecidir. 19. ve 20. yüzyıllardaulus devlet sermayenin birikimi, bu temeldesosyal, siyasal ve kültürel gelişme açısındanbüyük imkan yaratıyordu. Yüz yıl,iki yüz yıl önce toplumların gelişmesi içinbüyük bir güç kaynağı olan, gelişme çerçevesiolan ulus devlet, şimdi engel oluşturuyor.Bu durum, ABD’nin kendi istemiyleyarattığı bir gelişme değildir. Dünya çapındaekonomik, sosyal, siyasal, kültürelgelişmenin ulaştığı düzey oluyor. Bilimselteknik devrimin sanai üretim üzerinde ortayaçıkardığı gelişme düzeyidir.Bu bakımdan, küresel bütünleşme birgerçektir. Artık ulusal parçalanmışlık, ekonomik,kültürel gelişme, sosyal yaşam veilerleme bakımından bireyi ve toplumu özgür,iradeli, üretken, katılımcı kılmıyor.Tam tersine, ulusal gerçeği de aşan, farklıulusların birliği, ilişkisi, irtibatı biçimindekibir gelişme düzeyini öngören sistemler; bireyive toplumu ekonomik, sosyal, kültürelaçıdan daha çok ilerletiyor. Bu nedenle bireyinve toplumun bu düzeyde ilerlemegerçeği, mevcut ulus devlet yapılanmalarıylaçatışıyor. Bu aşılacaktır. Kapitalist gelişmenindoğal mantığı buydu. Daha 19.yüzyılda Marks kapitalizmi çözümlerkengelişmenin bu doğrultuda olacağını, insanlığınböyle bir bütünleşmeye gideceğiniöngördü. Avrupa’da ortaya çıkan bütünlüğübuna göre değerlendirdi. Şimdi 19.yüzyılda Avrupa’da gerçekleşen, bütündünyada gerçekleşmiş oluyor. Dolayısıylabu gelişme düzeyi, yeni bir siyasi yapılanmayıgerektiriyor. Bu siyasi yapılanmanınkarakteri nasıl olacak? İşte burada