Serxwebûn Temmuz 2003Sayfa 35APOCU HAREKET GER‹C‹ STATÜKOLARA MÜDAHALE GÜCÜDÜRBafltaraf› 5’teABD’ye o biçimde karşı olunamadığı,Irak’ta açıkça ortaya çıktı. O tarz bir karşıtlığınbaşarı şansı da yok, yenilgi getirdi. Sadecegerçekleri söylemekle yetinmek olmaz.Bu bir aydın yaklaşımı olur. Devrimci örgütler,siyasetçiler yapmakla yükümlüdürler vebu biçimde aydınlardan ayrılırlar.ABD’nin çözdüğünün lafını etmemiz yeterlideğil, “sistemleri çözmek, sadeceABD’nin işidir, bizim değil, biz yapamayız”diyemeyiz. Eğer yapamamışsak, bu, zayıflığımızdan,hatalarımızdan kaynaklandı, yapılamazlıktandeğil. “Ancak bu kadar olur,mücadeleyle buraya gelinebilir. Halkların dahafazla sistem değiştirme güçleri yoktur.Ancak daha büyük askeri güçler, daha küçükolanları çözebilir” gibi bir eğilim giderekgörülüyor. Bu, kesinlikle devrimci bir zihniyetdeğildir. Bundan güce tapınma çıkar. “Değiştiricibir güç olabilmek için büyük ekonomikve askeri kaynaklara sahip olmak gerekir”demek; halklar durdukları yerde öyle birkaynağa sahip olamayacaklarına göre,“halklar, devrimci demokratik güçler hiçbirşey yapamazlar. Ancak en büyük devlet herşeyi yapar” demektir. Amerika, biraz bu zihniyetiyaymaya çalışıyor. Eğer biz de bunakatılırsak, ABD zihniyetine teslim olmuş oluruz.Bu, ne bilimsel ne de devrimci bir yaklaşımdır.Dünyanın bütün devrimleri –en baştada PKK devrimi– bu gerçeği yadsıyor, bugerçeğin böyle olmadığını ortaya koyuyor.Şimdiye kadar ki gelişmeler nasıl yaratıldı?Apocu hareketin tarihine bakalım, Önderliğintarihi gelişmelere ilişkin yaptığı değerlendirmelerigözden geçirelim, gerçeklerinöyle olmadığını açık görürüz. Demek ki, sadecebüyük askeri, ekonomik imkanlara sahipolanlar değişiklik yapmıyorlar.Önderlik savunmalarında ortaya konulançizgi doğrultusunda ne kadar aktif, etkili, sonuçalıcı pratik geliştirirsek, dış müdahaleninönünü o kadar alırız. Biz, bu sorumluluğun altındayız.Önderliğin ortaya koyduğu doğrulartemelinde yeterince örgütlenme gelişmemiş,eyleme dökülmemiş, dolayısıyla politik sonuçlarıalınamamıştır. Zayıf kalmıştır. Biz pratikteetkili politikalar, taktikler izleyemedik, demokratikserhildanı, bu gerici statükoyu parçalayacakbüyük bir güç, motor kuvvet olarakgeliştiremedik. Halkımız birkaç yıldır Kuzey’de,Doğu’da, Güney’de, Küçük Güney’de,yurtdışında büyük bir fedakarlıkla eylemlerekatılıyor. Elinde olan her şeyi mücadeleyeveriyor. Kimsenin eline böyle bir halkgücü geçmez. Halk Özgürlük mücadelesinden,Önderlik gerçeğinden çok etkilenmiş.Mücadelenin istediği her türlü cesaret ve fedakarlığıgösteriyor. Bu büyük mücadele gücübirçok çevreyi ürkütüyor. Demokratik değişimidayatıyor, bunlar birer gerçek. Ama yürütüleneylemlere bakalım; üst üste yığılıp birkanala akamadı, politik havuzda biriktirilipsistem değişikliği ortaya çıkarmadı. Stratejihakimiyetimiz zayıf olunca; taktiklerimiz, birstratejik zincirin halkaları biçiminde oluşmadı.Serhildanlar gericiliği zorladı, açığa çıkardı,ona darbe vurdu, ama çözemedi.Değişim bir süreçtir. Onu doğru okumak,zamanında müdahale etmeyi bilmek, gelişmeyaratacak stratejik ve taktik bilince sahipolmak gerekli. Bu strateji ve taktiklerin gerektirdiğieylemle örgütü geliştirmede gereklisorumluluğu, duyarlılığı, cesareti ve yeterlifedakarlığı göstermek gerekli. Bunlar üstüste bindi mi, sıfırdan büyük gelişmeler ortayaçıkarılabiliyor. Bu nedenle; serhildanı iyiyürütemediğimizi kabul ederek; nerede venasıl yürütemedik, ne tür hatalar yaptık, netür eksikliklerimiz var, ne kadar anladık veyaniye serhildanı yeterince uygulayamadık?Bunları sorgulayıp eleştirmemiz gerekiyor.Yeni durum değerlendirmemizin en önemliyanlarından biri özeleştiridir.15 Şubat 2001 ile başlattığımız baharkampanyasından, yurtdışındaki ulusal, siyasalkimliği sahiplenmeye, arkasından anadilkampanyasına, seçim kampanyasına, Önderliğisahiplenme kampanyasına, şimdi halkkampanyasına... Sanki bir stratejik zincirinhalkaları değil de, hepsi ayrı yerlerden çıkmışayrı olgular gibidir. “Bu, sadece bir mücadeledir,halkı mücadeleye çağırdık, kitleler eylemyaptılar” demekle yetinemeyiz. Sonuçları toplanıpbir siyasete dönüşmedi. Bunların sonuçlarınıntoplanıp siyasete dökülmesi ne demektir?Güçlü bir serhildan örgütünün oluşmasıdemektir. Yine sol demokratik blokun,Türkiye iktidarını ele geçirdiği ya da geçirmeyehazır hale geldiği bir güce ulaşması demektir.Şimdi ortada ne öyle bir blok ne deserhildan partisi var. Birçok eylem yapmışız,ama büyük bir birikim ortaya çıkmadı. Her eylemkampanyası halka halka birbirine bağlanıpbir stratejik zincir olarak Türkiye’deki oligarşikrejimi çözüme götürecek bir yönelimdüzeyine ulaşmadı. Oligarşik yapının çözülmemesi,ne onun güçlülüğünden oluyor nede halkların serhildanlarının rejimleri çözecekyeteneğe sahip olmamasından. Bizim bu işidoğru ve yeterli yapamamamızdan kaynaklanıyor.Soyut bazı teorik kalıplardan değil, yürüttüğümüzkampanyalardan, yaptıklarımızdanyola çıkarak bunu sorgulamamız gerekiyor.Serhildan partisi nerede, serhildan örgütününe kadar geliştirdik? Serhildanın öncülerikadın ve gençlik örgütleri ne durumda, nekadar örgütlü öncülük haline gelebildi? Serhildanınmotor gücü gerilla, halkı gerçekten nekadar serhildana davet ediyor, etkiliyor, sürüklüyor,geliştirilen baskılar karşısında halkıne kadar savunuyor?Önderlik, “altı ay benim istediğim gibi uygulamayapılsa rejimler sökülür atılır” dedi.Biz, 2001 başını esas alırsak iki buçuk yıl oldu.Değil bir altı ay, beşinci altı ay da tamamlanmışaltıncı altı aya giriyoruz, amahiçbir yeri söküp atamadık. Önderliğin tanımıbir abartıdır diyebilir miyiz? Hayır! Kesinliklene bir abartı ne de bizi teşvik etmek içinsöylenmiş bir sözdür, gerçeğin ifade edilmesioluyor. O zaman, sadece “şunlar oldu,şunlar olmadı, şu kadar başarılı olduk” demekleyetinmek değil de, olması gerekeniortaya koyup bunun neresine ulaşıldığını,eksik kalmışsa neden ulaşılmadığını sorgulayarakbu sürece bakmamız gerekiyor.Önderlik, “demokratik yöntemlerle bu değişiminolmasını tercih ederiz” dedi. Sürecinçatışmaya giden bir süreç olabileceğini değerlendirerek,bu konuda tarih olarak 1 Eylül’übelirledi. Herkesin kendi yaklaşımını ortayakoyacağı, demokratikleşmenin adımlarınınyer alacağı yol haritası denen bir planlamanınortaya çıkması gerektiğini; bu çıkmazsa,mevcut kilitlenmeyi demokratik değişimyönünde çözecek müdahale gerektiğinivurguladı. Demokratik yöntemle değişim olmazsa,bu kilitlenme, tıkanma çatışma yaratır.Eğer demokratik halk güçleri müdahaleetmez, inisiyatifi ele geçirmezse, AmerikaIrak’ta olduğu gibi müdahale edecek. DolayısıylaTürkiye’de de Amerikan egemenliğigelişecek. Ona izin vermemek için, dış müdahalezeminini kurutmak, buna zemin olaniçteki tıkanmayı aşmak için, mevcut durumademokratik müdahale gerekiyor. Demokratikyöntemlerle olursa iyi, bu olmazsa çatışmaile yapmak gerekiyor. Önderlik, “gerilla bugörevi üslenmeli” dedi. Dolayısıyla gerillayabu fonksiyon, bu görev düşüyor. Demokratiksiyasal mücadele stratejisinde gerillanın rolünedir? Meşru savunma stratejisinde gerillanınkonumu nedir? Güvencedir, teminattır,demokratik serhildanın üzerinde yükseldiğitemel güçtür. Demokratik serhildanın tıkandığıyerde, önünü açan kuvvettir.Demokratik siyasetin işlemediği, demokratikdeğişim için yol haritasının oluşmadığıkoşullarda bu gericiliği darbeleyecek bir gerillahamlesini her bakımdan geliştirebilmekgerekecektir. Böyle bir darbeyi vurur, serhildanınönünü açarsa, dönemin stratejisine vetaktiğine bağlı hareket etmiş olur, stratejiyebağlı olarak taktik görevler üslenen ve yerinegetiren bir kuvvet haline gelir. Biz böylebir sürece doğru gidiyoruz. Tek yanlı, üstünkörü, ucuz karar veren olmayalım, ama tarihinönümüze koyduğu görev ve sorumluluklarıüstlenmekten de geri durmayalım. Demokrasiistemek, özgürlük istemek, işlerindemokratik yöntemlerle olmasını arzu etmekiyidir. Ama bunlar her zaman ve her yerdeolmaz, böyle bir süreç mücadeleyle yaratılır,kazanılır. Bunu ortaya çıkaracak bir mücadeleyiyürütmemiz gerekiyor. Dolayısıylakendimizi çok yönlü taktik mücadele yürütecekbir konuma getirmemiz gerekiyor.Ortado¤u’nun demokratik uygarl›k ç›k›fl›n›onur ve özgürlük savafl›yla gerçeklefltiriyoruzBafltaraf› 8’deABD Irak’tan bazı dersler çıkardı. Irak işgalindensonra Amerika Ortadoğu’yu birazdaha yakından gördü ve tanıdı denilebilir. ZatenAmerika’nın temel özelliği; pragmatizmdir.Bu nedenle güncel olarak yeni bilgileri, yenidurumu değerlendirmesini biliyor. Şimdi KürtlerinSaddam Hüseyin rejiminin çözülmesindekirolünü görünce, mevcut statükoyu çözmedebölgede Kürtlerin taşıdığı anlamı, önemide gördü. Saddam Hüseyin rejiminin çözülmesindeAmerika’nın bölgede en çok dayandığıgüç, Güneyli Kürtler; işbirlikçi güçler,KDP, YNK oldu. Kürt özgürlük hareketi olarakAmerika’ya karşı Saddam Hüseyin rejimini,Ortadoğu’daki eski statükoyu, Kürtler üzerindekiinkar ve imha statükosunu korumak elbettebizim işimiz olmazdı. Bu şekilde yaklaşmadığımıziçin bazıları; Amerika işbirlikçisi olduğumuzu,özgürlükten, bağımsızlıktan, demokrasidenvazgeçtiğimizi söylediler. Elbetteki,Saddam’ı koruyarak özgürlükçü olunmaz.Kendimizi saldırı hedefi yapmadık, olaylarındışına da ittirmedik, halklardan uzak datutmadık. Bu tutum olmasaydı; şimdi Irak’taABD ile çeşitli çevrelerin çatışması değil,Kürtlerle Arapların çatışması yaşanıyor olacaktı.Kürt ve Arap milliyetçilikleri bu denli karşıkarşıyaydı. Bunu bizim tutumumuz önledi.İki halkı bir arada tutan temel çizgi durumundayız.Dayanışmayı, kardeşliği geliştiriyoruz.Ye n i bi r tarih yapmaf›rsat› yakal›yoruzŞu artık ortaya çıktı; Türkler, Araplar veFarslar yanında bölgenin temel bir gücüolarak Kürt toplumu, tarih sahnesine çıkıyor.20. yüzyıl sisteminin aşılması bunu ortaya çıkartacak.Neden? Çünkü bu sistem Kürtlerininkarı üzerinde kuruldu. Bu sistemin parçalanmasıher şeyden önce Kürtleri ortaya çıkaracaktır.Fakat Kürtlerin bu statükonun parçalanmasındave yeni Ortadoğu’nun kuruluşundatarih sahnesine bu yeni çıkışları nasıl olacak?Hangi çizgide olacak? Çatışma bununüzerinedir. Türkiye, İran, Suriye ve SaddamHüseyin rejimleri 20. yüzyılda yaptıklarıylaKürtlerin karşıtlığını tümüyle kazandıkları için,Kürtler eski statükodan yana olamazlar. Buradaiki eğilim var; birisi, kayıtsız, şartsızAmerika işbirliğine yönelen eğilimdir, diğeride halkların demokratik birliğini geliştirmeeğilimidir. Yani demokrasi ve özgürlük eğilimi.Önderlik bunu formüle etti, böyle bir çizgiyigeliştirdi. Savunmalarda; Kürtlerin mevcut ortamıdoğru değerlendirerek, halklarla ittifaklaroluşturarak, yeni bir Ortadoğu’yla yeni birdünya yaratma mücadelesine öncülük etmelerigerektiğinin altı çizilmektedir. Özgürlükhareketimizin izlediği yol, izlediği çizgi bu çerçevedegelişiyor. Bu anlamda ABD ile Ortadoğudevletleri arasındaki çatışma, bizim Ortadoğu’dahalkların birliğine ve kardeşliğinedayalı demokrasi ve özgürlük çıkışını yapmamızınzeminini daha çok güçlendiriyor. Gericilikkendi içinde çatışarak zayıflıyor, halklariçin çıkış ortamını güçlendiriyor. Bütün Ortadoğuçapında gerici çatışmanın yarattığı zemin,halkların özgürlük ve demokrasi çıkışıiçin oldukça elverişlilikler arz ediyor.Bu anlamda, 14 Temmuz gibi bir büyük çıkışıgeliştirebilmemiz gerekiyor. 14 Temmuzbir onur savaşımı başlattı. “İnsanlık onurununçiğnenmesi kabul edilemez” dedi ve bunutopluma mal etti. Şimdi de hem eski gericistatükoya karşı hem de dıştan gelen imparatorluğuhedefleyen emperyalist egemenliğekarşı bölgenin onur ve özgürlük savaşımınıgeliştirerek, Ortadoğu’nun demokratik uygarlıkçıkışını gerçekleştirmek gerekiyor.Böyle bir noktada, 1 Eylül’e doğru giderkendemokratik yöntemle çözüm sürecinin gelişmesiçok işleyeceğe benzemiyor. Yanılmamakgerekiyor. Geriye; demokratik çözümügeliştirecek çok yönlü, daha aktif yeni bir taktikmücadele süreci içerisine girmek kalıyor.ABD müdahalesinin zeminini zayıflatmak, gericistatükoyu halkların demokratik siyasi mücadelesiyleparçalamak üzere aktif mücadeleyigeliştirmek gerekiyor. Bu noktada demokratikserhildanı geliştireceğiz. Bu temel mücadelemizdirzaten. Bunları daha somut değerlendirip,çözümleyip buna dayalı demokratik halkserhildanını daha güçlü geliştirmemiz gerekiyor.Sadece Kuzey’de ve Türkiye’de değil,Irak’ta da geliştirmek mümkündür. Küçük Güneyve Suriye’de de böyle bir başlangıç yapıldı.Bu süreç, bunun da önünü açtı. Doğu veİran da böyledir. Böylece topyekün bir serhildanortamına gidiyoruz. Bu önemli bir durum.Serhildanların artık gerçek içeriğine de kavuşmasıgerekiyor. Bu anlamda eylem zenginliğineihtiyaç var. Gericiliğin saldırıları karşısında,meşru savunma çizgisinde serhildan hareketinindaha aktif, daha geniş, daha doğru bir çizgidegüçlendirilmesi gerekiyor. Bu da giderekserhildanın düzeyini geliştirmeyi gerektiriyor.Geçen dönemin tek yanlı ateşkesine dayalı,çoğunlukla da bayramları kutlamayı öngörenserhildan yaklaşımından; ateşkesin bittiği, değişikeylem biçimlerinin iç içe geçtiği, aktif mücadeleyiifade eden bir serhildan yaklaşımınaulaşmamız gerekiyor.Bu anlamda 1 Eylül’den itibaren, çok büyükolasılıkla, tek yanlı ateşkesi kaldırmakzorunda kalacağız. Bu; meşru savunma çizgisindeçok yönlü bir mücadele sürecinin gelişmesi,taktik sürecin kapsamlı hale gelmesiniifade ediyor. Tıkanan, demokratik serhildanlaçözüm üretilemeyen sürecin önünüaçacak bir mücadele gücü olarak gerillanın,barış ve savunma gücü olarak işlev görmesi,devreye girmesini gerektiriyor. Burada işte,gericiliği parçalayacak, caydırıcı rol oynayacakbir gerilla etkinliğine ihtiyaç var. Son aylarda,yıllarda büyük bir öz veriyle, çabaylayürüttüğümüz ateşkes durumunu artık sürdürmemizmümkün görünmüyor. Bu durumusürdürmemiz, oligarşinin ve emperyalizminbölge üzerindeki egemenliğini daha fazla artırmasınahizmet ediyor. Onun için bir barış,demokrasi, özgürlük duruşu olmuyor. Anlamlıve geliştirici değildir.Bu nedenle Önderliğin öngördüğü demokratikçözüm için yol haritası oluşmaz, işlemezise; o koşullarda artık ateşkesin sürmesi, gerillanıntek yanlı ateşkes içerisinde kalmasımümkün değildir. “Bu, strateji değişikliği midir?”diye soruluyor; değildir. Bu şekilde ele almak,kesinlikle yanlış olur. İki günde bir stratejideğişmez, durduk yere, değişik stratejiler uygulanmaz.Strateji değiştirecek düzeyde biryeni durum ortaya çıkmadı. Mevcut siyasaldurum, temel ilkeleriyle devam ediyor. Bu nedenlestrateji değiştirmiyoruz. Demokratik siyasalmücadele stratejimiz esastır. Bu, stratejiyiyeni taktiklerle hayata geçirmeyi öngörüyoruz.Serhildanı daha çok yönlü, daha aktif, dahakapsayıcı hale getirmeyi hedefliyoruz. Buanlamda bir taktik yenilenmemiz, açılımımız,taktik genişleme durumumuz var. Serhildantaktiğini değiştirmiyoruz. Serhildanı; daha büyük,daha kapsamlı harekete geçirmeyi öngörüyoruz.Ama bunu sadece sivil, pasif kitle eylemliliğiolmaktan çıkartarak, gericiliğe darbevuracak kitle eylemliliğini, kitle şiddetini meşrusavunma kapsamına, gerillanın rol oynadığıbir mücadele kapsamına ulaştırmayı hedefliyoruz.Böyle bir mücadele sürecinin, gelişebilecekşiddet olaylarının hedefi; eskisi gibi karşıtgüçleri tümden tasfiye etmek değil, demokratiksiyasi mücadelenin önünü açmaktır.Mevcut örgütlülüğümüzü daha çok ilerletebilmenin,yine Türkiye ortamını etkilemenin vedemokratik halk güçlerini örgütleyip siyasisahneye çekmenin yolu buradan geçiyor. Serhildanmücadelesi gelişecektir. Bu demektir ki;Özgür kadın hareketi, devrimci gençlik hareketive diğer kitle hareketlerimiz gelişecek. Yineyasal siyasetin gelişmesine kapıyı açık tutacağız,gerekli desteği vereceğiz. Mücadeleyive örgütlenmeyi Kürdistan’la ve Kürt toplumuylasınırlı olmaktan çıkartarak, Türkiye’ye,Türk toplumuna yayacağız. En önemli hedefimiz,projemiz bu olacak. Buna özel bir önemvereceğiz, çaba harcayacağız. Kadın örgütlülüğüböyle bir açılımı yapmak için önemli birhazırlığı ifade ediyor. Bu dönemde gençlik hareketiüzerinde de yoğunlaştık. Propaganda,ajitasyon ve sanatsal etkinliklerimiz, yaptığımızkonferanslar çerçevesinde, daha örgütlüve daha güçlü bir gelişme çizgisine girecek.Kültür faaliyetlerimizi, basın yayın faaliyetlerimizi,serhildan hareketimizi, kadın, gençlik örgütlenmemizisınırlı bazı düzeylerle yetinecekdurumda yürütemeyiz. Çok hızlı ve güçlü geliştirmemizgerekiyor.Amerika’nın yaptıklarına bakarak, eski rejimlerinde parçalandıklarına bakarak kendimiziavutamayız. Gericilik gerçekten yıkılıyor.Hem de gümbür gümbür devriliyor. YıkılanSaddam heykellerinde bunu gördük. Bu anlamdayeniyi yaratıcı, etkili bir mücadele içerisinegirebilmemiz gerekiyor. Önderlik çizgisi,savunmalar; böyle bir mücadelenin program,strateji ve taktiğini veriyor. Bize düşen bununmücadelesini yürütmektir. O zaman geriye nekalıyor; kendi inisiyatifimizi, etkinliğimizi geliştirmemiz.Başkalarından bir şey bekleyen,olup bitenleri seyreden değil de; günlük yaşananlarıdoğru anlayan, iyi tahlil eden, onlardanyeterli görev çıkartan ve anı anına o görevleridoğru yerine getiren bir konumda olmalıyız.Bu süreçte örgütsel çalışmalarımız heralanda hızlandı. Önümüzdeki süreçte bunuçok daha sistemli hale getirebiliriz. Bu anlamdayeni bir çıkışa doğru gidiyoruz. Bu da gerillanınçok daha etkili, aktif olacağı bir süreçolacak, serhildan hareketimizin güçlenmesineyol açacak. Tarihsel olarak yeni bir mücadelesürecine girme, roller oynama şansı eldeediliyor. Tarihi değiştirme, yeni bir tarihyapma fırsatı, imkanı yakalanıyor. Bu noktadagörev ve sorumlulukları yerine getiren militan;çizgiye de, geçmişe de, anıya da en iyibağlanmış, onların gereklerini en doğru yerinegetirmiş militan olur. Dolayısıyla tarih yapan,başarı kazanan militan olur.
KADEK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Mustafa Karasu 14 Temmuz direnişini değerlendiriyor14 Temmuz ruhu Kürdistan devriminin ruhudur14 Temmuz ruhu Kürdistan devriminin ruhudurMücadele tarihimizde ilk toplu tutuklamalar’78 yılında Ağrı’dabir faşistin vurulması olayı sonrasındaoldu. Altı yedi arkadaş toplu olaraktutuklanmasıyla başlayan bu süreç dahasonra, Antep’te de bazı arkadaşların tutuklanmalarıyladevam etti. Fakat tutuklamalarınyoğun olarak başlaması ’79 yılının ortalarındansonra oldu. Maraş Katliamı’ndansonra Maraş ve çevre illerle, İstanbulve Adana gibi şehirlerde sıkıyönetimilan edilmişti. ’79 yılının nisan ayındasıkıyönetim alanı genişletilerek Urfa ve Diyarbakırda içine alındı. Yani 12 Eylül öncesindebir sıkıyönetim dönemi oldu. Operasyonlarve tutuklamalar sıkıyönetime zeminhazırlamak için yapılmıştı.Sıkıyönetim ilanından sonra ’79 yılıylabirlikte bizde de tutuklanmalar hızlandı.Özellikle Hilvan ve Siverek’te mücadelemizinönemli bir boyuta ulaşması, Batman veCeylanpınar gibi işçilerin yoğun olduğumerkezlerde işçi mücadelesinin gelişmesi,yine birçok yerde faşistlere karşı mücadeledeApocuların etkin olarak devreye girmesidevleti genelde devrimci harekete, özeldede Apocu harekete karşı saldırıya yöneltti.O zamanlar Yıldırım Merkit bizimle birlikteydi.Daha sonra cezaevinde itirafçı oldu.Mazlum arkadaş, Yıldırım Merkit ve AyselÇürükkaya birlikte yakalanmışlardı.Mazlum arkadaşın merkez toplantısınagiderken üzerindeki belgelerle birlikteyakalanması, Hilvan ve Siverek mücadelesininönümüzdeki süreç planlamasınındüşmanın eline geçmesine neden olmuştu.Tamamen açık ve net bir biçimde olmasada, o belgelerde genel olarak gerillamücadelesini başlatacağımıza yönelikbir planlama vardı. Eğer Siverek mücadelesibaşarılsaydı, bir taraftan Çermik veErgani’ye kayılacak, diğer taraftan Hilvan’danViranşehir’e, Mardin’den de Botan’aulaşılacaktı. Böylece mücadelemizingeliştiği alanlardan bir daire şeklindeyayılarak gerilla savaşını başlatma planlamasıyapılmıştı. Başkan Apo daha o zamanarkadaşların önüne böyle bir plankoyuyordu. 12 Eylül öncesi durumumuziyiydi, kitle desteği büyük bir güçtü. Hilvanmücadelesi istediğimiz gibi ilerlemekaydetseydi, gelişmeler daha da farklıolacaktı. Fakat bu gücü gösteremedik.Gövde çok büyüdüğü halde, onu idareedecek taktik önderlik gelişmedi. Hareketgiderek halkın umudu haline gelmişti.Belki yeniydi, dolayısıyla tecrübesizdi,ama toplumda harekete yönelik büyük birsempati vardı ve bu çok önemliydi.Bu gelişme 12 Eylül’ün kadrolara yönelikoperasyonlarını hızlandırmasına yol açtı.Tutuklananların yüzde yetmişi 12 Eylül’densonra değil önce oldu. Özellikle ’79yılından sonra Hilvan ve Siverek’te büyükoperasyonlar yapıldı. Devlet bu iki yeri tambir karakol haline getirmişti. Devletin, birevi kuşatıp içindekileri alır gibi, şehirleritümden kuşatma ve herkesi tutuklama durumuoldu. Bu yönelim ’79 yılında hızlandı.Bu yılın ekim ayında Mazlum arkadaş, biray sonra da Hayri arkadaş yakalandı. Ondansonra ocak, şubat ve mart aylarındaSiverek’te Muzaffer ve Rıza arkadaşlar,daha sonra da diğer kadrolar yakalandı.Özellikle mayıs ayında Diyarbakır’da büyükoperasyonlar oldu.‘Kızıl Hafta’ içerisinde her yerde devrimcişiddet çok güçlü uygulandı. Bu haftaiçerisinde gücümüzü gerçekten gösterdik.Her tarafta kepenk kapatma eylemleri, ilkokullarakadar bütün dereceli okullardaboykotlar oldu. Bir de birkaç yerde işkencecipolislere karşı eylemler yapıldı. Bunlarınhepsi bir hafta içinde çok yoğunkampanyayla gerçekleştirilince, devletinbize yönelimi arttı. 12 Eylül darbesi böylebir zeminde geldi. En fazla Kürdistan’dakigelişmeler 12 Eylül’ü gündeme getirdi.Eğer Kürdistan’daki gelişmeler olmasaydı,Türkiye devrimci hareketi farklı bir biçimdeezilebilirdi. Bir de Kürdistan’dakihareket Türkiye’deki gelişmeleri tahrikediyordu. Kürdistan’da gençlik ve işçi hareketleriileri bir düzeye ulaşmıştı. Devletbuna tahammül edemedi.12 Eylül’ün amac› PKK’ninbafllatt›¤› mücadeleninkökünü kaz›makt›Ben ‘79 yılının 12 Eylülü’nde yakalandım.Yani 12 Eylül darbesindenbir yıl önceydi. O zaman Diyarbakır SiyasiŞube Müdürü benimle konuşurken, “yasiz bu topraklarda yaşayacaksınız ya dabiz; ikimiz birden yaşayamayız. Bu ülkeyisize bırakmayız. Sizi mutlaka ezeceğiz”demişti. Yani o konuda tam bir kararlılığaulaşmışlardı. Zaten yakalandığım zamanBaşkan Apo’yu arıyorlardı. Sorgudansonra siyasi şube tutukluyu karşısına alıptehdit ediyordu. Bana da öyle yaptılar.Masada başkaları da vardı. Polisler, ellerindeBaşkan Apo’nun kazaklı bir fotoğrafıile geldiler. Bu fotoğraf ’80’li yıllardaHürriyet gazetesinde çıkmıştı. Her poliseBaşkanın fotoğraflarından onar yirmişertane veriyorlardı. Daha sonra soruşturmaiçin bizi kolordu komutanının yanına götürdüler.Beni tanıtırken “Siyasal BilgilerFakültesi’ndendir, Apo’nun okulundandır”diyorlardı. Beni orada da tehdit ettiler.“Birkaç gün sonra Apo’yu da yanına getireceğiz.Biliyoruz, şu anda Mardin’in Kızıltepeilçesindedir. Yakında O’nu da getireceğiz”diyorlardı. Cezaevine gider gitmezarkadaşlara rapor yazarak durumuaktardım, Başkanın kaldığı yer konusundapolisin bilgi sahibi olduğunu söyledim.Başkan yurtdışına çıkmıştı, fakat ben bunubilmiyordum. Başkan çıkmadan öncedevlet istihbarat alarak nerede olduğunutespit etmiş, ama hareket etmede geçkalmıştı.Cezaevlerine insan doldurulmasınınnedeni, bu operasyonun amacı, PKK tarafındanKürdistan topraklarına atılan tohumlarınkökünü kazımaktır. Böyle bir yaklaşımla,kısa bir süre sonra 12 Eylül darbesigeldi. Darbeyle birlikte bütün cezaevlerindebir sinme oldu. Bizden önce Mamak’ayönelmişlerdi. Diyarbakır’a ’80 yılınınsonunda yöneldiler. Özel bir ekip gelmişti.Gestapo dediğimiz bir havacı başçavuşvardı. Bu, özel eğitilmiş biriydi. Zatengelir gelmez, bütün koğuşları dolaştı.Elinde bir zincir, bir de tahta cop vardı. Onlarıgöstererek, “bu benim tespihim, bu daköteğim. Bundan sonra sizleri bunlarla terbiyeedeceğim” diyordu.Diyarbakır Cezaevi’nde önemli bir arkadaşyapısı vardı. PKK kadrolarının yüzdeyetmiş veya sekseni buradaydı. MamakCezaevi’nde olanlar gazetelere yansımış,bilgi bize de sızmıştı. Buna karşıbizim mücadele kararlılığımız vardı. Faşistrejimin uygulamalarına kesinlikle boyuneğmeyeceğimizi söylüyorduk. Herkesboyun eğse de, biz boyun eğmeyecektik.Bu kararlılık çok önemlidir. Şundandolayı önemlidir: Diyelim ki, bu cezaevindeon beş tane Kürt örgütü, bir o kadarda Türk sol örgütü var. Türk solundanbazıları direnme kararı içinde olsalar da,Kürt örgütlerinden hiçbiri direnme kararıalmadı. “Darbe gelmiştir, artık üste boyuneğip sessiz kalmak gerekir. Koşullar düzelirve ortam değişirse mücadele edilir.Ama cezaevlerinde direniş olmaz” diyorlardı.Kendilerine direniş önerimizi ilk götürdüğümüzde,Kürt örgütlerinin bize söyledikleribu oldu. TİKKO ve bazı Türk solgruplardan “direnişe biz de katılırız” şeklindebir cevap geldi.‹lk direnifl“12 Eylül’e karfl› ilk tavr›m›z, on befl günlük açl›k grevi oldu. Biz 22. ko¤uflta, di¤erKürt örgütleri ise alttaki ko¤uflta kal›yorlard›. Eylem öncesi bir görüflmemiz oldu.Fakat onlar direnifle kat›lmad›lar. Burada gösterilen direnme gücü ve kararl›l›k, PKK’ninyaratt›¤› yeni kimli¤in, yani yeni Kürt kiflili¤inin cezaevinde ortaya konulmas›d›r.Biz olmasayd›k, istisnas›z bütün Kürt örgütlerinin yapacaklar›fley susmakt›. Nitekim pratikleri de öyle oldu.”Eylül’e karşı ilk tavrımız, on beş12günlük açlık grevi oldu. Eylemi benyönetiyordum. Bu nedenle diğer gruplarlagörüşerek onları da eyleme katılmaya çağırmıştım.Zaten bizim kaldığımız 22. koğuşüst koğuştu. Kürt örgütleri alttaki koğuştakalıyorlardı. Kendileriyle zaman zamangörüşüyorduk. Eylem öncesi de bu temeldebir görüşmemiz oldu. Fakat onlar direnişekatılmadılar. Burada gösterilen direnmegücü ve kararlılık, PKK’nin yarattığıyeni kimliğin, yani yeni Kürt kişiliğinin cezaevindeortaya konulmasıdır. Biz olmasaydık,istisnasız bütün Kürt örgütlerinin yapacaklarışey susmaktı. Nitekim pratikleri deöyle oldu.Cezaevinde ilk defa bu kadar uzun sürelibir açlık grevi oluyordu. Buna karşı dışarıdan,inzibatlar, askerler getirildi ve cezaevibasıldı. Ardından herkese zorla yemekyedirerek açlık grevlerini kırmaya çalıştılar.İnsanların eline zorla kaşık verdiler,coplar ve kalaslarla döverek yemek yedirdiler.Bunun sonucunda eylemi bırakanlarolsa da, çoğunluk eylemi sürdürdü. Açlıkgrevi on beş gün devam etti. Ancak eyleminhiçbir etkisi olmadı. Hiçbir talep karşılanmadığıgibi, şiddet uygulamaları dahafazla arttırıldı. Giderek ilk ayrışma başladı.O zaman bizim koğuştan birçok arkadaşıhücrelere götürdüler. Daha çok Hilvan veSiverek’ten tutuklanan arkadaşların grubuayrı bir koğuşta kalıyordu. Onların bir kısmınıda hücreye götürmüşlerdi.1981 yılının ocak ayından sonra kadrolarlakitleyi ayrıştırma, bunun için öncü olarakbilinen isimleri, dosyasında PKK kadrosuolarak adı geçenleri ve direnen sempatizanlarıhücrelere koyma, diğerlerini ayrıştırıpkolaylıkla teslim alma, yani geneli öncüdenkopararak iradesini daha çabuk kırmapolitikası izlendi. Böylelikle yavaş yavaşhücrelere doldurulduk. Diyarbakır Cezaevi’ndehücreler iki bölümlü, simetrik tiptedirler.Cezaevi dört katlı bir binadır. Herkatta on hücre, her bir tarafta kırk olmaküzere toplam 80 hücre vardı. Hücreler tekkişilikti; ama bazen beş, bazen kırk veyaelli kişi koyuyorlardı. Tutuklular hiç oturamayacakbiçimde bu hücrelere sıkıştırılırdı.Şöyle bir uygulama daha vardı: Arkadaşlarıkoğuşlardan alıp götürüyor,“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım diyeceksin”ya da “yemek duasını okuyacaksın”diye dayatıyorlar, bu ikisini yapmayanlarıişkencelerden geçirerek ayrıştırıyorlardı.Bunun gibi birçok gerekçeyle yapılan ayrıştırmalarlaöncü kadrolarla kitleyi birbirindenayırarak teslim almak hedefleniyordu.Gercüş ve Hisar’da tutuklanıp getirilenbazı yurtseverler vardı. Onların içinde HisarlıNuri Aslan adında bir yurtsever vardı.Çok değerli bir insandı. Yurtseverlik duygularınıve coşkusunu en üst düzeyde O insandagördüm. Yaşlıydı, ayağı sakattı, amaçok kararlıydı, bir militan gibiydi. Daha sonra–’92 veya ‘93 yılında– Gercüş ya da Batman’dakontralar tarafından katledildi. Birde Derikli yaşlı biri vardı. Cezaevlerindeyurtsever yaşlıların birçoğu PKK’ye inanarakfaşist rejime karşı koyuyordu. O ikisinineline kaşığı zorla verdiler ve döve döve yemekyedirmeye çalıştılar. Ağızlarından kangeldi. Yatırdılar, tekrar denediler. Onlar yemeyincedövüp götürdüler. O zaman gençlerede yöneliyorlar, ama yaşlılara özelliklesaldırıyorlardı. “Geçmişte bunların iradesikırılmıştı, şimdi kalkıp gençlerin yaptığınınasıl yaparlar?” diye yönelim daha fazla onlaraoluyordu. Fakat Nuri Aslan da, Abdulkadirdayı dediğimiz diğer yurtsever de enufak bir kararsızlık bile geçirmeden açlıkgrevine devam ettiler. İşte o zaman bana“biz buradan çıkıp köylülere on beş gün açkaldığımızı söylediğimizde kimse inanmayacak”demişlerdi. Yani o zamanlar o kadaraç kalıp da ölünmeyeceği bilinmiyordu.24 Şubat’ta yeni bir ekip, Esat OktayYıldıran’ın ekibi geldi. Bunlar marşlarla içerigirdiler. Sesleri duyunca yeni bir durum olduğunufark ettik. Esat, bizim önümüzdende geçti ve bütün katları tek tek dolaştı.Herkesi tehdit etmiş, en son bizim kaldığımız35. koğuşa gelmişti. Etrafımızda dolaştı.Bir Amerikan parkası giymişti. ArkasındaCo diye çağırdığı bir köpek vardı. Kendisineürkütücü ve esrarengiz bir hava vererekgeldi. Kendisini tanıtırken, adının Esat OktayYıldıran, görevinin iç güvenlik amirliğiolduğunu ve bundan sonra komutanın kendisiolacağını söyledi. Kıbrıs’tan geldiğini veorada kimsenin kendilerine dayanamadığınıbelirterek, “Kıbrıslılar bizi bilir. Vatan vemillet için çocukların bile kanını içeriz. Sizde burada bize tabi olacaksınız” dedi. Özitibariyle söylediği, iki ay sonra burada iradelerineteslim olmamış insanlar kalmayacağıydı.Bunu daha sonra şöyle ifade etmişti:“Biz serbest bıraksak bile, cezaevindençıkmak istemeyeceksiniz.”Devam› Sayfa 21’de