Sayfa 12Temmuz 2003SerxwebûnE⁄‹T‹M YAfiAMIN KEND‹S‹D‹RApocu hareket bir ideolojik eğilimolarak ortaya çıktı, grup olarakşekillenişi bir teorik çalışma grububiçiminde oldu. Dönem, mutlak suretteonu gerektiriyordu, çünkü o dönemde yapılmasıgereken, karşı karşıya bulunduğumuzsorun olarak Kürt sorununu doğru tanımlamak,o soruna doğru ad koymak vesahiplenmekti. Sorun açığa çıkarılmadan,doğru tanımlanmadan, bütün özellikleriyleortaya konulmadan onu çözüme ulaştırmakda mümkün değildi.Böylesi bir dönemde soruna sahiplenmekamacıyla ortaya çıkan kadronun temelçalışmasının sorunu tanımlamak olacağı,dolayısıyla bu amaçla teorik araştırmave inceleme faaliyetine yöneleceğiaçıktır. Yapılan da bu oldu. Sorunu öncegenel hatlarıyla tanımlamak önemliydi.Bunu yaparken de salt dar bir Kürt sorunuçerçevesiyle sınırlı kalmak, Kürt gerçekliğinidünyadan, toplumdan ve tarihsel koşullardansoyutlayarak ele almak mümkündeğildi. Böylesine bir milliyetçi yaklaşımsöz konusu değildi. Bunun ötesine varan,çok kapsamlı bir yaklaşım vardı. Önderliğinbugün ortaya koyduğu genel bakış açısıve felsefi yaklaşım, o dönemde de aynenvardı. Elbette bu bakış açısı sonradandaha da belirginleşerek netleşti, kökleştive sağlamlaştı. Ama genel itibariyle elealındığında dünyaya bakış açısındaki sağlamlık,o dönem açısından da mevcuttu.İnsanlığı kavrama, tarihsel süreç içerisindeinsan toplumunun geçirdiği gelişim evrelerinibilince çıkarma, bunun içerisindede Kürt sorununu bir yerlere yerleştirme,bu gerçeklik içerisinde doğru tanımlayaraközelliklerini ortaya koyma, Apocu yaklaşımınözünü oluşturuyordu.Dönem kadrosu, her şeyden önce Kürdistantarihine ilişkin bilgiler edinmek durumundaydı.Bu konuyla ilgili araştırmalaroldukça sınırlıydı ve belki de o dönem yapılmasıgereken, diğer ulusal kurtuluş hareketlerininpratiklerinden sonuçlar çıkarmaktı.Kadronun ilgisi daha çok diğer mücadelelereyöneliyordu. Bir de canlı birmücadele ortamı vardı. Vietnam Devrimihala sürüyordu. Kamboçya ve Lagos’ta daaynı durum söz konusuydu. Mozambik veAngola’da ulusal kurtuluş hareketleri vardı.Afrika’dakiler klasik sömürgeciliğe, Asya’dakilerde yeni sömürgeciliğe karşı mücadeleediyorlardı. Bunlara yönelik yoğunaraştırma ve incelemeler vardı. Bütünbunlar kadrolarda ulusal kurtuluş bilinciningelişmesinde çok önemli bir rol oynuyordu.Bu mücadelelerin temel karakteristiközellikleri, direkt emperyalizme ve sömürgeciliğeyönelmiş olmalarıydı. Dünya çapındaoluşturulan yeni sömürgecilik sistemininbaşını ABD emperyalizmi çekiyordu.Dolayısıyla mücadele ABD emperyalizmineyöneliyordu. O açıdan ulusal kurtuluşhareketlerinden söz edildiğinde, aynı zamandaonların antiemperyalist karakterlerindensöz ediliyordu.Bu ortamda kadronun şekillenmesi antiemperyalistve sosyalist temelde oluyordu.Sosyalist bilinç, kadronun şekillendiğitemel bilinçti. Buna, reel sosyalizmin etkiside dahil edilebilir. Ama Apocu kadronunbaşlangıçta tümüyle reel sosyalizme göreşekillendiğini öne sürmek, kesinlikle doğrudeğildir. O koşullarda reel sosyalist sistemiçerisinde de bölünmeler vardı. Enbaşta Çin-Sovyetler Birliği çatışması, dahauygun bir deyimle Pekin-Moskova çatışmasıçok yoğun yaşanıyordu. Bu çatışmadataraflar birbirlerini marksizm-leninizmdensapmak ve ona karşı mücadeleiçerisinde olmakla itham ediyorlardı. AncakApocu hareket açısından bunlardanbirinden yana tavır alma biçiminde biryaklaşım söz konusu değildi. Bu konuyakuşkulu yaklaşım, sosyalizmi bilimsel temeldeöğrenmede, kadronun bu tarzdaşekillenmesinde belirleyici oldu. Önderliğinkarakteri grubun şekillenmesine tümüyledamgasını vurdu.O dönemin kendine has son derece büyükzorlukları, ciddi sorunları vardı. Bir de,tehlikeli bir ortam mevcuttu. Bir inkar ve imhasistemi ile onun tümüyle susturarak dilsizhale getirdiği bir toplum gerçekliği sözkonusuydu. Kadro, böyle bir ortamda ortayaçıkıyor ve inkar edilen, yok olduğu söylenenbir sorunun gerçekte varolduğunu,yok saymakla yok edilemeyeceği iddiasını,imhacı bir güce dayatıyordu. Ortada Kürdistansorunuyla ilgili herhangi bir veri yoktu.Bu ortamda “Kürdistan sömürgedir”deyimi büyük önem taşıyordu. Bu, kadronunelinde son derece büyük bir silahtır. İkikelime ile “Kürdistan sömürgedir” denildi,bir cümlelik bir gerçeklik ortaya çıktı ve insanlaro cümlede dile getirilen gerçeği değiştirmekamacıyla yaşamlarını mücadeleyeadadılar. Kemaller, Hakiler, Hayriler veMazlumlar böyle ortaya çıktılar.Geçmiş bir mücadele, yani hareketindayandığı bir miras yoktu. Kadro, imkansızlıklarüzerinde şekilleniyordu, imkanlarıkendisi yaratacaktı. Her şey aleyhteydi.Birinci olarak karşıda bir düşman gerçeğivardı. İkinci olarak, Kürt sorununa sahipçıkan diğer gruplar, tehdit ediyor, “Kürdistan’asınıf mücadelesiyle girerseniz, Kürdistan’aen büyük düşmanlığı siz yapmışolursunuz, ayağınızı kırarız” diyorlardı. YineTürkiye solu karşı idi. Bir de Kürt toplumununkendisi karşı idi. Böyle bir ortamdakarşıtlıklar, güçlendiren etkenlere dönüştürüldü.Bu önemli bir durumdur. Önderlikkolaylıklar içerisinde ve hazır imkanlarüzerinde ortaya çıkmadı; tam tersine zorluklarıgörerek, onlara karşı mücadeleyigöze alarak değer ortaya çıkarmayı ya dafırsatlar oluşturmayı esas yöntem olarakbenimsedi ve kadroya bunu verdi. O döneminkadrosu da bunu gördü.Bu dönemde Apocu harekete katılankadroların geldikleri sınıf kökeni, ağırlıklıolarak yoksul köylülüktür. Bunlar, aydınkesimden geliyorlar, ama yoksul köylü kökenlidirler.İşçi sınıfı kökenli olan arkadaşlarda vardı. Böylesi bir köken, emekçi kökendir.Bu durum onların kararlılığını arttırıyor,dolayısıyla hareketin sınıfsal özellikleriniçarpıcı kılıyor ve ona demokratik birkarakter kazandırıyor. Bu dönemde devriminiki temel karakteri ulusal yan ve demokratikyandır. Ulusal yanıyla sömürgeciliğe,sınıfsal yanıyla da feodal kompradorgüçlere karşıdır. Demek ki kadro birinciolarak, sömürgeciliğe ve onun gerisindekiemperyalizme karşı olacak; ikinci olarakda işbirlikçi feodal kompradorlara karşıolacaktı. Bu anlamda bir proleter çizgiolarak ortaya çıkmış ve bu özellikler, kadroyuşekillendirmiştir.Silahlı mücadele, bütün toplumu ayağakaldıracak bir mücadele olarak elealındı ve halk savaşı olarak tanımlandı.Onun ilk biçimi olan gerilla savaşı, 15Ağustos Atılımı ile başladı. Silahlı mücadeledöneminin kadrosunun da temelözellikleri var. Bu dönemin temel çelişkisiulusal çelişkidir. Silahlı mücadele belli birhedefe yöneliyordu. İster istemez kadroyubunlar şekillendirmiştir. Mücadele işbirlikçiliğeyöneliyor, bu kadroyu şekillendiriyor,ama en başta şekil aldığın güçdüşmanın tanımlanmasıdır.Mevcut durumda yeni stratejiden, bununlabağlantılı olarak kadronun farklı birşekillenme içerisine girmesi gerektiğindensöz ediyoruz. Mücadelemiz Türkiye halkınıetkiliyor. Türkiye’de şovenizm çok fazlakışkırtılmış olsa da, ileri düzeyde bir Kürtkarşıtlığı halk tabanında ortaya çıkmamıştır.Bu çok önemlidir. Bunun bir realite,olumlu bir gerçeklik olarak kabul edilmesigerekir. Kadronun da kendisini buna göremutlaka değiştirmesi, savaşa göre oluşanşekillenmenin bir yana atılması gerekir.Nasıl ki, geçmişte kadro esas olarak ideolojiyegöre şekillendi ve ideolojik bir kadrotipi ortaya çıktıysa, ’90’larla birlikte de pratikçiliğidevrimciliğin kendisi olarak algılayanbir kadro şekillenmesi doğdu. Bu noktadakadro gerçeğini yeniden ele almak vedoğru bir şekillenmeye ulaşmak, son derecebüyük önem taşıyor.Mücadeleye do¤ru kat›l›mdo¤ru kararlaflmayla bafllarKürt gerçekliği, aslında insanlığınbaşlangıcını ifade ediyor, yani insanlığınkaynağında vardır. İnsanlığın yaşamınıngüvence altına alınmasında, birtür olarak insanın yaşama, dolayısıyla doğayakatılmasında, yaşamı süreklileştirerekhep daha ileri götürmesinde Kürt’ünrolü belirleyicidir. Ama Apocu hareketindoğuşu öncesinde Kürt halkı, insanlığınen dibindeki insan topluluğudur. ÖrneğinHint toplumu kastlara bölüştürülmüş bir“PKK’nin dayand›¤› bir miras yoktu. Kadro, imkans›zl›klar üzerinde flekilleniyordu,imkanlar› kendisi yaratacakt›. Her fley aleyhteydi. Böyle bir ortamda karfl›tl›klar,güçlendiren etkenlere dönüfltürüldü. Önderlik kolayl›klar içerisinde ve haz›rimkanlar üzerinde ortaya ç›kmad›; tam tersine zorluklar› görerek, onlara karfl›mücadeleyi göze alarak de¤er ortaya ç›karmay› ya da f›rsatlar oluflturmay› esasyöntem olarak benimsedi ve kadroya bunu verdi.”toplumdur. Kastları oluşturan sınıflar içerisindeen altta olan sınıf, paryadır. Paryaile hayvan arasında fazla bir fark yoktur,paryanın bir kimliği bile yoktur. Bu yönüyleele alındığında Kürtler, Apocu hareketindoğuşu öncesinde insanlığın paryası durumundaolan bir halk konumundadır.Apocu hareket bu noktadan yola çıkarakKürt’ü doğduğu kaynaklar üzerindeyeniden yeşertmeye, yaşamla yenidenbuluşturmaya çalıştı. Önderliğin bahsettiğigibi, destansı bir çalışma yaratıldı. Özgürkadronun yaratılması konusunda Önderliğinyürüttüğü çalışma, gerçektendestansı bir çalışmadır. Bu, her türlü ölçüyükaybetmiş, her türlü değere yabancılaşmışve değersizliği değer olarak benimsemişbir halk gerçekliği içinden çıkanşekilsiz, amorf halindeki insanı ele alıp işleyerek,ondan özgür bir insan yaratmaçabasını ifade ediyor.Önderlik bu insanı sorguladı ve onudeğiştirme çabasına yöneldi. Bu çabadaÖnderlik kendisine değişik sorular sordu.Binlerce kadroyu bizzat eğitti, militanlaştırmayaçalıştı. Onlar, kadrolaştırılmakdurumunda olan insanlardı. Bu noktadaharcanan emek veya ortaya çıkan gelişmeküçümsenemeyeceği gibi, kesinlikleinkar edilemez. Öte yandan kadro, Önderliğecevap olamadı. Bu çabalarla bütünleşerek,kendi çabasını Önderliğin çabalarınakatarak özgür insanlar, dahadoğru bir deyimle, özgürlük istemi vebeklentisi içinde bulunan bir halkın öncülerihaline gelmediler.Bu duruma gelememe neye yol açtı, nasıltrajedilere götürdü? Bunun bedelleri çokağır oldu. Bir sefer, müthiş kayıplar yaşandı.Bu, başka ülkelerdekine benzemeyenbir kayıp durumudur. Sovyetler Birliği İkinciDünya Savaşı sırasında en az on milyon insanınışehit verdi. En az otuz milyon insanıda bu savaşta gazi oldu. Vietnamlılar Amerikalılara,Japonlara ve Fransızlara karşımücadele içerisinde en az bir milyon kayıpverdiler. Ama bunlar genel bir halk mücadelesiiçerisinde verilen kayıplardı. Bizde yaşanankayıplar ise bunlara göre çok dahasınırlıdır. On binlerden söz ediyoruz. Amabu on binler bir partinin en seçkin elemanları,yıllarca veya aylarca Önderliğin eğitimindengeçmiş, en seçkin emeğin ürünüolan kadrolardı. Bunlar neden bu kadar erkendenşehit düştüler? Bizim yetersizliklerimiz,Önderliğin çabalarına ve beklentilerinegerçekten karşılık veremeyişimiz nedeniyleböylesine erken şehadetler verildi. Bizimhatalarımız yoldaşlarımızı kaybetmemizeyol açtı. Yetersizliklerimizin bedelleri çokağır oldu. Sonuçta bizim bu yetersizliklerimizinyol açtığı en ağır trajedi Önderliğinesareti oldu.Bu noktada namuslu olmak, bu gerçeklikkarşısında kendini sorgulamak, Önderliğinesaretinin kendi konumuyla bağlantısınıgörebilmektir. Özeleştirel bir yaklaşımsergileyerek çıkış yolunu aramak gerekiyor.İşleri o kadar karmaşıklaştırıyoruz ki,adeta bilinçli bir biçimde saptırma çabasıiçine giriyoruz. “Başkan Apo’nun istediğitarzda insan olmak, özgür insan halinegelmek mümkün değil. Önderlik söyler, bizde kendimize göre yaparız. Bizim söylediğimizdaha gerçekçi, Önderliğin bize dayattığıfazlasıyla ütopik. Dolayısıyla gerçeğesarılmak daha doğru, ütopyaların peşindekoşmak yanlıştır” yaklaşımı var.Kadronun Önderlikle savaşımı, bu tarzdayürüyor. Kadro, her şeyin biraz da kenditarzında olmasını istiyor. “Her şey Önderliğindediği tarzda yürümez. Bu, insan iradesinemüdahaledir. İnsanın iradesi herşeyi kaldırmayabilir, Önderlik insan iradesineaşırı ölçüde yükleniyor. Bu doğru değil,burada yapılması gereken kişisel sınırlarabiraz daha özgürlük atfedebilmek, dolayısıylakişinin özgürlüğüne yaşam sahasıaçmak, herkesin bireyciliğini de konuşturabileceğibir ortam yaratmaktır” deniliyor,Apocu harekete bu dayatılıyor.Apocu harekete katılmak demek, gemileriyakmak, yani eskiyle tüm bağlarınıkoparmak demektir. Sadece fiziksel olarakApocu hareketin içerisinde yer almakyetmez; düşünsel, ideolojik ve kültürelolarak düşmanla, yani düzenle tüm bağlarınıkoparmak gerekir. Yepyeni bir düzenve yaşam iddiasıyla ortaya çıkmanın anlamıbudur. Kadro olmak, bu anlama geliyor.Öncü veya kadro, halka yeni bir yaşamseçeneği sunan insan demektir. Gelecekteyaşanmak ve tüm halka yaygınlaştırılmakistenen yeni yaşam seçeneğinikendi kişiliğinde somutlaştıran insan, öncüdür.Öyle olmaz, militan kendisini budüzeyde netleştirmez ve yeniden yapılandırmazsa,orada bir militan gerçekliktensöz etmek mümkün değildir.Ters şekillenmeden veya bir yanlışlığınApocu harekete ısrarla dayatıldığı
Serxwebûn Temmuz 2003Sayfa 13gerçeğinden söz etmek gerekiyor. Dayatılan,bireyin kendi özellikleridir. Oysa buözellikler gerçekte bireye özgü olan veyaona ait olan özellikler değildir. Keşke kişikendisi olabilse! Kadro gerçeği açısındanbunun son derece can alıcı önemi var.Aslında sorunların kaynağında bu var.Kuşkusuz sorunlar dönemsel olarak değişikliklergösterebiliyor, farklı boyutlarıylaortaya çıkabiliyor, ama öze inildiğindehepsinin kaynağının ortak olduğunu görmekmümkündür. Aynı kaynaktan beslendiklerigörülebilir. Kaynakta neler var? Birincisi,sınıfsal olarak küçük burjuvalık;ikincisi sömürgeci egemen düzen veyasömürgecilik gerçeği; üçüncüsü, tarihselolarak ele aldığımızda, kölelik sistemleridir.Kürt’ün iki bin beşyüz yıllık kölelik tarihialtında şekillenen bir kişilik yapısı var.Yani bir kölelik mirası ve ondan devralınanözellikler mevcut. Tarihsel bagajdabirikmiş ne kadar kötülük ve kir varsa, onlarınadeta bir miras gibi devralınarak kişiliktetemsil edilmesi gerçeği söz konusudur.Bütün bunlar, kadronun içindençıktığı ulusal ve toplumsal gerçeklik nedeniyletaşıdığı özellikleri ortaya koyuyor.Oysa ki, Apocu harekete katılırken birey,her şeyden önce bir tercihte bulunuyor.Bir sefer, Apocu gerçeklikle düzenarasında tam bir karşıtlık var. Bu, iki dünyanınkarşıtlığı gibi bir karşıtlıktır ve yer ilegöğün birbirinden ayrılığı ölçüsünde birkarşıtlığı ifade ediyor. Yani ya birinden olacaksın,ya diğerinden; her ikisinden birdenolmak mümkün değildir. Bu açıdan, tercihyaparken, içerisinden gelinen koşullarauygun bir biçimde kendini yeniden şekillendirmek,şart oluyor. Bu, bir kararlaştırmaylabaşlar. Kararlaşmayla işe başlamakdemek, Apocu harekete gerçekten doğruanlamda giriş yapmak demektir.Kadronun temel özelli¤iörgütselli¤idirKadro deyince akla en başta örgütgelir. Bir örgütün en sağlam insanı,yani o örgütün gerçekleştirmek durumundaolduğu temel görevleri omuzlamayahazır insanı, o örgütün kadrosudur. Yanikadro denince akla tek başına bireysel birvarlık değil, bir topluluğu, bununla birliktebu topluluğun da üyesi olduğu bir örgütüakla getirir. Demek ki, örgüt olmak çokönemlidir, her şeyin başında gelir. Devrimcimücadelelerin gelişmesi için iki temelözellik gerekir. Önce objektif koşulların olgunlaşması,yani toplumdaki çelişkileringelişip güçlenmesi, uzlaşmaz karşıtlıklarbiçimine dönüşmesi gerekir. Bununla birliktesınıfların toplumu eskisi gibi yönetememeleri,alttaki sınıfların ise eskisi gibiyönetilmek istememeleri gerekir. Bunlar,devrimin objektif koşullarıdır. Kürt halkınıneskisi gibi yaşamak istememesi gerçeği,devrimin objektif koşullarının son dereceolgunlaştığını gösterir. Kürt halkı, bununda ötesine ulaşarak, bu konudaki çelişkileriönemli ölçüde çözmüştür. Halk olarak dabölgesel çapta öncü bir halk konumundadır.Ancak bu gelişme yeterli değildir. Öncükadrolara ve onların birliğine ihtiyaçvar. Öncü örgüttür. Öncü örgüt denince isekadro akla gelir.Burada kadro gerçeğinin ciddi bir biçimdesorgulanmasında yarar var. Kadronunen temel özelliği, onun örgütselliğidir.Kadro, örgütselliğini hangi konuda geliştirecek?Birincisi, ideolojik planda kendinigeliştirecek ve belli bir ideolojik düzey kazanacaktır.İdeolojik düzey nedir? Bizimideolojimiz, sosyalist ideolojidir. Demek ki,kadro sosyalizmi benimsemiş, sosyalizmleyoğrulmuş ve sosyalist bir kişilik olarakşekillenmiş bir kişilikle ortaya çıkmak zorundadır.Kadronun gelişkin bir ideolojikdüzey kazanması, sosyalist bir kişilik halinegelmesi şart olduğuna göre, küçük burjuvalığınsosyalizmle alakası olamaz! Sosyalizmmülksüzlükse, küçük burjuva dünyasıözel mülkiyet dünyasıdır. Küçük burjuvazidir,çünkü küçük mülkiyet dünyasınaküçük mülkiyetle girilir. Mülkiyeti sürekli birbiçimde yaratan sınıf, küçük burjuvazidir.Kadronun küçük burjuva özelliklerden kopamamasınasıl ortaya çıkıyor? Küçükşeylere sevdalanmasından, küçük bir mülkiyetininolması isteminden kaynaklanıyor.Bu, bütün insanlık için bir dünya kazanmakyerine, “benim küçük bir dünyam olsun”demek anlamına gelir.Kadro, kendisine bir aile kurmamış daolabilir, ama bu durum, aileciliği hiçbir şekildeyaşamadığı anlamına gelmez. Kendisinekalıplar oluşturmak ve onlar içerisinesığınmak, aileciliğin bir yansımasıdır.Kendine sınırlar çizmek ve o sınırların içerisindekalmayı tercih etmek, aileciliğin takendisidir. Bu, aşiretçilik bile olmayan, yanio çapa bile ulaşmayan bir geriliğin ifadesioluyor. Talabanicilik ve Barzanicilikböyledir. Onlar aileyi temsil ediyorlar. MeselaBarzani bir aileyi temsil eder. KDPtopluma hakim olmaya çalışırken, en baştaen kilit noktalara Barzani ailesindenadamlar yerleştirir. Ardından diğer aileleritehditle kendisine bağlayarak egemenolur. Aslında temsil ettikleri bir dünya var.O dünyayı devam ettirebilmek için her şeyiyaparlar. Örneğin Apocu hareket kadınıözgürleştirmeye çalışıyor. O ise her şeyinikadının köleleştirilmesi üzerine kurmuş.Çünkü sistem kölelik üzerine, aynı zamandaailecilik üzerine kuruludur. Ailecilik veaşiretçilik köleliğin ifadesidir. Aile dünyası,en küçük mülk dünyasıdır. Sorgulamayıburadan geliştirmek lazım.Demek ki, ideolojik olarak sosyalist olmakdemek, genelleşmek ve evrenselleşmekdemektir. Sosyalizmin en temel karakteristiközelliklerinden biri budur. İdeolojikolarak sosyalist düzey kazanmak demek,sosyalist bir kişilik haline gelmek demektir.Sosyalist kişilik olmak ise emeğive özgürleşmeyi; kabileciliğe, aileciliğe vebölgeciliğe karşı genelleşmeyi esas almakdemektir.Sosyalist kişiliğe ulaşmayı bazıları sadece“her şeyi paylaşalım” şeklinde elealıyorlar. Yani “PKK’de bazı şeyler yaratılmış,paylaşalım. Yiyip içelim, geçinip gidelim.Bir küçük burjuva yaşam da bizim olsun.Kimsenin sömürüsüne de bulaşmayalım,eldeki miras bize yeter” şeklindeyaklaşanlar var. Sosyalizm bu mudur!Sosyalizm, her şeyden önce insanın insanolması, yani büyümesi ve sosyalleşmesi,ileri bir sosyal düzey kazanması demektir.Sosyalleşme ne anlama geliyor? Sosyalleşmeninsürekli gelişmesi kabileciliğin,aşiretçiliğin ve bölgeciliğin tasfiye edilmesi,parçalanmışlığın ortadan kalkması, insanıngenelleşmesi demektir.Kadronun sosyal düzeyiözgür emekle geliflirİkinci olarak, kadronun ulusal düzey kazanmasıgerekir. Ulusal düzey derkenneyi kast ediyoruz? Birinci olarak, kadrosömürgecilik gerçeğini, yani karşısındakisistem gerçeğini kavramalıdır. Kürtler üzerindeegemenlik kuran bir sistem var ve busistem hala hükmünü konuşturmaya, Kürt’ükölelik koşulları altında tutmaya çalışıyor.Kadro, buna karşı mücadele etmekdurumundadır. Bunu yapabilmek için, önceliklebu gerçekliği bütün özellikleriyleçok çarpıcı bir biçimde bilince çıkarmalıdır.Yine buna karşı savaşarak onu mutlaka altetmeyi, bunu başaracak bir kişilik düzeyineulaşmayı en büyük onur olarak görmeli,bunu yerine getirememeyi bir namus vehaysiyet sorunu olarak benimsemelidir.Namuslu yaşamın en temel ölçüsü olarak,buna karşı mücadeleyi esas almalıdır. Bununlabirlikte bölgeciliğe karşı tavır almalıdır.Uluslaşmak biraz da budur. Ancak aileciliğeve yerelliğin aşiretçilik, bölgecilik,mezhepçilik gibi biçimlerine karşı tavır sahibiolan kişi, kadrolaşma yönünde gelişmesağlayabilir. Bu özelliklerin Kürt’ün köleleştirilmesindetruva atı rolünü oynadığınıçok çarpıcı bir biçimdi bilince çıkarmakşarttır. Ulusal düzey kazanmak, bütünbunlara ulaşmayı ifade eder.Kadro, siyasal bir kişiliktir. Siyasal birkişilik haline gelmek, en başta güç sahibiolmayı akla getirir. Siyaset öz itibariyle güçortaya çıkarma ve biriktirme sanatıdır. Siyasetgüç biriktirme sanatı ise, güç nerededir?Bir sefer insan olarak sendedir.Kadro olarak kendi kaynaklarına ulaşacak,varolan potansiyeli açığa çıkaracaksın.Yeteneklerin var, onları ayaklandıracaksın.Körelmiş yanların var, onları açacaksın.Bütün paslı kilitleri kıracaksın. Yanikendindeki temel güç kaynaklarına ulaşacaksın.Bunlar, insani kaynaklardır. Önderlikkaynaklara ulaştı; fışkırdı ve bir okyanushaline geldi. Belki bir damlayla işegirişti, ama bir okyanusa dönüşebildi. Sende böyle birisin. Senin temel özelliğin nedir?Kendini yormak istemiyorsun. Oysapaslı kilitleri kırmak güç ve çaba ister, yorulmayıgetirir. Sen kendini yormuyorsun.Zorluklara katlanmaya çalışmadığın içinkendini büyütme çabası içerisine girmiyorsun.Siyaset kolaylıklar sanatı değil; zorluklarlauğraşma ve onları alt etme sanatıdır.Güç, zorluklarla boğuşarak elde edilir.Kolay olana meyil etmek, Önderliğin bahsettiğişekilde, ölüme meyil etmek demektir.Her alışkanlık bir kolaylıktır. Alıştığı birdavranışı tekrarlamak, bireye her zamankolay gelir. Bu nedenle alışkanlıklara karşımücadele etmek, onlara yenilmemek birkadro açısından son derece önemlidir.Önderlik hep sigarayı örnek olarak verdi.Bu bir alışkanlıktır, ama bu alışkanlığınözgürlüğe ters bir yanı var. Alışkanlıkla özgürlükbirbirine karşıttır. Alışkanlığın olduğuyerde özgürlük yoktur, çünkü özgürlükbir şeyden özgür olmak veya bir şeye bağımlıolmamak demektir. Sigarayı terk etmiyorsan,özgür değilsindir. Bu basit birsemboldür, ama Önderlik buradan başladı.Önderlik günlük yaşam içerisindeki şeylerdenişe başladı, yani basit olanla yola çıktı.Biz basit olandan yola çıkmıyor, kendimiziterbiye işine küçük adımlarla başlamakistemiyoruz. Büyük kararlaştırma,ama küçük adımlara işe başlama, yani“Kadro profesyonel devrimcidir. Bu noktada y›llarca bu mücadele içerisinde yer alanbir arkadafl›n amatörlükten söz etmesi saçmad›r. On befl y›ll›k prati¤in arkas›ndanamatörlükten söz edilemez. Amatörlü¤ün afl›lamamas›n›, yani tecrübelerden sonuçç›kar›larak profesyonel devrimciler haline gelinmemesini Lenin, son derece modernsilahlarla donanm›fl bir orduya karfl› köylülerin, elde sopalarla savafl›m›na benzetir.”günlük yaşam içinde önüne çıkan gerçeklerdenyola çıkarak kendini yeniden yaratmaeylemine girme yaklaşımı olmalıdır.“Devrimcilik zordur” deniyor. Zor değildir.Zorluk kavramı, ancak şuradan ilerigelebilir: İşi zorlaştıran bir gerçeklik var; oda sınıflı toplum gerçekliğidir. Başlangıçtada insanın zorlukları vardı, ama bunlar,insanın kendisinden kaynaklanan zorluklardeğildi. Başlangıçta insanın zorluklarıhep kendi dışındaki dünyayla karşılaştığıdurumlardan ileri geliyordu. İnsan, savaşımınıiçe değil, dışa yöneltti. Neolitik dönemdeinsan yaşamının güvence altınaalındığı, yaşam sürekliliğinin zafer kazandığıbir toplum gerçekliği var. Ondan öncesindeinsan yaşamı tesadüfe bağlıdır.Toplayıcılık yapılıyor, insanlar gezgin durumda.İyi meyve ağaçlarına ulaşamaz,iyi kök bulunacak yerler bulamaz, avcılıkyapacak bir konumu yakalayamazsa, tükenebilir.Neolitik devrim ise toprağa yerleşmek,toprağı üretime açmak demektir.Tohumları seçmek, üretilebilir gıda maddelerineulaşmak, mesela buğday, arpave mısır üretmek insan yaşamını güvenceyealmıştır. Yerleşik yaşam, ev yaşamınageçmek demektir, bununla birlikte köydüzenine geçiliyor ve köy devrimi gerçekleşiyor.Bunlar önemli gelişmelerdir. Budünya aynı zamanda bir özgürlükler veeşitlikler dünyasıdır. Özgürlükler ve eşitliklerdünyasında çelişki içte değil, dıştadır;mücadele dışa karşı yürütülmektedir.Bu yönüyle ele alındığında neolitikdevrimin yarattığı kazanımlar hiçbir zamanküçümsenmemelidir. Önderlik boşunaneolitik devrim üzerinde bu kadar durmuyor.Gordon Childe –ki Önderliğin ençok yararlandığı bilim adamlarından biridir–neolitik devrimin kazanımlarının kapitalizmin16-20. yüzyılda yarattıklarıyla karşılaştırılabileceğiniortaya koyuyor. Bilimselteknik alanda, kendi koşulları içerisindeneolitik devrimin yarattığı gelişme ancakve ancak bu yüzyıllar arası süreçtekapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesiylebirlikte sağlanan bilimsel teknik gelişmelerlekarşılaştırılabilir.Neolitiğin yaratıcısı olan Kürt gerçekliğininözünde bunlar var. Daha sonra isebir yönüyle bazı gelişmeler yaşansa da,daha çok insan yeteneklerinin körleştirilmesisöz konusudur. Yarattıkça ve efendiyibüyüttükçe, kölenin kendisi küçülür.Efendi aydınlandıkça kölenin dünyası kararır.Bir avuç sömürücü egemene karşıçok geniş kitlelerin gerilikler içerisine hapsedilmesi,giderek yeteneklerinin körleştirilmesisöz konusudur.Kadro, özgürlükler dünyasına girmekisteyen kişi konumundadır. Bunun için kişininbireysel gelişmesi önündeki her türlüengelin ortadan kaldırılması gerekir. Aynızamanda bir zorunluluklar dünyasındayız,sorumluluklar var. Özgürlük, zorunluluğunkavranmasıdır. Bir düşman gerçeği karşısındayız.Bu bir zorunluluktur. Buradan yolaçıkarak, örgüt gerçeğimizi düşman karşısındayürüttüğümüz mücadeleye göredüzenlemek durumundayız. Düşmanınhükmünü sürdüğü ve bizi imha etme tehdidininolduğu bir dönemde zorunluluklar biziçelik disiplinli bir örgüt kurmaya götürür.Bu bir zorunluluktur. Burada özgürlük, buzorunlulukla uyum içinde hareket etmektir.Özgürlüğü kişinin her istediğini yapmasıtarzında algılamak, son derece tehlikelidir.Özellikle içinde bulunduğumuz koşullaraçısından ele alındığında, çok tehlikelidir.Çünkü burada zorunluluğun inkar edilmesisöz konusudur. Objektif gerçekliğin bir yanaatılma durumu var. Bunların da ötesinde,kendi küçük burjuva dünyasını, gerçekliğinyerine koyma yaklaşımı var. Küçükburjuva, sonuna kadar sübjektiftir,kendi niyetleriyle hareket eder. Objektifgerçekliklerden yola çıkmaz. Kendi niyetlerini,istemlerini ve güdülerini gerçeğin yerinekoyar ve her şeyi kendine göre ayarlar.Kendisini dünyanın merkezine koyar,bütün dünya onun etrafında döner. Oysadevrimci, gerçeği esas alır ve onu değiştirmeyeçalışır. Sonuçta ulaşmak istediğimizgerçek insan nedir? Gerçek dünya veyagerçekten yaratmaya çalıştığımız dünyanasıl bir dünya olmak durumundadır? Budünya her bireyin gelişmesinin bütün toplumungelişmesinin önkoşulu olduğu birdünyadır. Yani aslında herkesin özgürleştiği,önünde hiçbir engel olmaksınız potansiyelleriniharekete geçirebildiği, geliştirebildiğibir dünya, özgürlükler dünyasıdır.Demek ki, zorunluluklar dünyasından özgürlüklerdünyasına geçmek, gerçektenuzun zaman alır. Biz bir zorunluluklar dünyasındayaşıyoruz. Burada özgürlük, zorunluluğunuygulanmasıdır; onun kavranmasıve dönüştürülmesidir. Zorunluluğudönüştürmek, özgürleşmenin ta kendisidir.İdeolojik ve ulusal düzeyin ardından,kadronun ulaşması gereken üçüncü birözellik olarak sosyal düzey konusu üzerindedurmak gerekiyor. Sosyal düzey sahibiolmak, emeği esas almaktır. Emek derken,tabii özgür emekle yeniyi yaratma çabasıiçerisinde olmayı kast ediyoruz. Bütünsınıflı toplum özelliklerine, onun hertürlü belirtisine karşı tavır sahibi olmaksızınsosyal alanda bir düzey kazanmaktansöz edilemez. Önderlik, örgüt içerisindebu yaşamı bozmak isteyenlerin olduğunubelirtti. Küçük burjuvalığın yaşamda hakimolması, bu örgütün bozulması demektir.Küçük burjuva özelliklerini Apocu toplulukiçerisinde yaşatmak demek, bu topluluğunarasına iç düşmanı sokmak, bu ortamdadüzenin beşinci kolu gibi çalışmak demektir.Bu açıdan, sosyal düzey kazanmak,her şeyden önce küçük burjuvalığa karşımüthiş bir savaşım yürütmekle mümkündür.Bu yapılmadan sosyal bir düzeyin ka-