27.08.2015 Views

agustos

agustos

agustos

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

zaman da dinî duyguları istismar ederek kazanç elde etme yoluna gidilmektedir. Bugün, İslam’ın medyadaki temsili,<br />

İslam’dan ve Müslümanlardan bağımsız bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Medya marifetiyle üretilen temsillerin bir<br />

cehaletten mi, bir art niyetten mi yoksa özensiz bir ilgiden mi kaynaklandığı konusunda bir karara varmak güçtür.<br />

Ancak sonuçta yara alan, mağdur duruma düşen her zaman din ve dinî değerler olmaktadır.<br />

Medyanın her zaman manipülatif yapı ve doğasına karşı eleştirel karşı duruşuyla yeni, güzel ve doğru adımlar<br />

atma çabası içinde olanların bile sahada görünmeye başladıkları andan itibaren yaşadıkları durum oldukça trajiktir.<br />

Medyatik şiddet, fitne ve şerrin modern söylemlerine alet olmamayı mümkün tek hedef olarak önlerine koyan bu<br />

iyi niyetli müteşebbis heveslerin bile sonuçta eleştire geldikleri medya gramerine tabi olmaları sorun üzerinde daha<br />

derinlikli çalışmalar yapılmasını elzem kılmıştır.<br />

Geçen yüzyılda vakti saati gelince dinin çekip gideceği beklentisinde olanlar, bütün programlarını onun yokluğu<br />

üzerine inşa edenler, hayal kırıklığı yaşadı. Dinin önemi medyada yeterli ölçüde fark edilemedi, hatta din özenle<br />

medyadan uzak tutulmaya çalışıldı. Ancak yeni bir yüzyılın başında dinin olmazsa olmaz varlığı, toplum için gerekliliği<br />

ve etkin rolü geç de olsa anlaşıldı. Değişen şartlar toplumu bilgilendirme çabası içinde olan medya kurumları<br />

için yeni bir düzenlemeyi zorunlu kıldı. Batı’da pek çok medya organizasyonu çalışmalarında din uzmanları,<br />

din mütehassısları istihdam etmeyi gerekli görmeye başladı. Ülkemiz söz konusu olduğunda ise, din-medya bağının<br />

sağlıklı bir forma girmesi hususunda kayda değer bir gelişmeden söz etmek için bir süre daha bekleyeceğimiz<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Modernleşme sürecinde medyamızın nerede saf tutmayı tercih ettiği, özellikle üzerinde durulması gereken bir husustur.<br />

Bu coğrafyanın dinamiklerini öğrenme, kavrama, dikkate alma, hesaba katma konusundaki ilgisizlikle nereye<br />

kadar gidilebilecektir? Bu coğrafyanın gerçekliğini kuşatan “din” hakkında asgari düzeyde de olsa bilgilenmeye<br />

olan ihtiyaç had safhadadır. Medyamız ekonomi, siyaset, emlak ve spor gibi alanlarda uzmanlar bulundurmasına<br />

rağmen hâlâ bir din mütehassısı bulundurma ihtiyacı hissetmemektedir. Dinî kavramları bilerek bilmeyerek karıştıranları,<br />

hatimle hutbeyi, hutbeyle vaazı, bayramla cumayı, ayetle hadisi birbirine katanları sadece eğlencelik birer<br />

figür olarak elbette ele alamayız. Mesele din hakkında, dindarların hoşuna gidecek, onların duygularını okşayacak<br />

adımlar atmak da değildir. Asıl mesele, medyamızın dini ciddiye almasıdır. Milletimizin sosyolojisini, antropolojisini,<br />

psikolojisini, teolojisini kuşatmış bir hakikat karşısında hemen her birimizin arzu ettiği şey ciddiye alınmak,<br />

anlaşılmak için emeğe değer görülmektir. Bugün inanan insanların medyadan en tabi beklentisi, kutsal değerlerin<br />

tartışma ve polemik konusu yapılmadığı, dinin alay konusu edilmediği ekranlar ve sayfalardır.<br />

Basın özgürlüğü hepimizin huzur ve felahı için gerekli hatta zorunludur. Ancak üzerinde ısrarla durulan bir özgürlük<br />

vurgusundan sadece dinin ve dindarların mağdur olması anlaşılır gibi değildir. Özgürlük herkes için kıymetli<br />

bir taleptir ve saygıdeğerdir. Dolayısıyla bugün bir Müslüman’ın kendi canından daha aziz gördüğü dinini, imanını<br />

ve ibadetlerini medya vasıtasıyla itibarsızlaştırmak, kabul edilebilecek bir durum değildir. Söz gelimi bugün<br />

sinemada işlenen “din adamı” tiplemesinin hiçbir sahici karşılığı yokken bunda ısrarlı olmanın sadece medyanın<br />

güvenilirliğine ve itibarına halel getirmekten başka bir işe yaramayacağı da bilinmelidir.<br />

Üzerinde durulması gereken bir başka husus da sosyal medyadır. Günümüzde internet bağlantısıyla dev bir bilgi<br />

sepetine ulaşmak, doğru-yanlış fark etmeksizin her türlü düşünceye ve yoruma erişmek mümkündür. Sanal âlemin<br />

sunduğu cesaretle insanlar kendilerine dair yerli yersiz her türlü detayı paylaşmakta, bunu yaparken de hiçbir değer<br />

ve ölçü tanımamaktadır. Bu durum toplumda çok ciddi ahlaki yaralar açmaktadır. Her an bizi gören ve gözetleyen,<br />

yarın hesaba çekecek olan Yüce bir Yaratıcı’nın varlığına dair yeniden bilinçlenmeye, iç kontrol mekanizmalarımızı<br />

harekete geçirmeye, vicdan ve ahlak ölçülerini hatırla(t)maya acilen ihtiyacımız vardır. Medya dört koldan, fütursuzca<br />

o kadar çok hayatımızın içine girmiş durumdadır ki, artık çocuklarımızı ve yeni nesilleri medya ile buluşturma<br />

değil, ondan korumak için önlem alma mecburiyeti vardır.<br />

Son olarak bugün, medya-din ilişkisi bağlamında sormamız ve üzerinde kafa yormamız gereken soru(n)lar şunlardır:<br />

İletişim çağı olarak da adlandırılan zamanımızda insanların din ile bağ kurmak için buldukları yeni iletişim<br />

yolları nelerdir? İnsanlar bu yeni imkânlarla din ile hayat arasında doğru bir bağ kurabilirler mi? Yanlış din anlayışlarının<br />

yoğunlaşmasında, dinin tabiatına muhalif nesebi gayrisahih yorumların artmasında bu iletişim kanallarının<br />

rolü nedir? Biz bunlara alternatif daha doğru iletişim imkânları bulamaz mıyız? Peki, biz internet de dâhil mevcut<br />

araçları, ortamları, zeminleri kullanarak ve bunlara belki yenilerini katarak sahih mesajı en ücra köşelere kadar<br />

nasıl ulaştırabiliriz?<br />

AĞUSTOS 2015 DİYANET AYLIK DERGİ 5

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!