04.09.2015 Views

Startup Alaturka

startup_alaturka_4_pdf

startup_alaturka_4_pdf

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Pixar<br />

Steve Jobs denilince herkesin aklına Apple gelir<br />

benim ise Pixar gelir çünkü Pixar’ın hikayesinden<br />

daha çok hoşlanırım. Jobs kendi Apple şirketinden<br />

atılınca kendine yeni bir misyon biçmiçti. Pixar<br />

Animation Studios şirketini kurarak yeni bir çığır<br />

açıyordu. Pixar meşhur Animasyon fimleriyle<br />

tanınmıştı; Toy Story, Cars, The Incredibles, Finding<br />

Nemo, Monsters University gibi Animasyonlar<br />

o zamanın CGI teknolojisiyle görücüye çıktığında<br />

çok beğenilmişti. Bu hikayelerin yapım aşaması<br />

ise tamamen serendiplik ortamıyla ilgiliydi. Pixar’ın<br />

ofis ortamı şirket kültüründe serendiplik için<br />

önemli bir örnektir. Dolayısıyla Animasyonların<br />

kendisine odaklanmaktan ziyade biz girişimcilerin<br />

Toy Story<br />

üretim ortamını anlamamız daha anlamlıdır.<br />

Pixar ilk kurulduğunda üç ayrı binada yazılımcılar, grafikçiler ve yöneticiler olmak üzere<br />

dağılmışlardı. Bu durum Steve Jobs’ın hoşuna gitmemişti. Jobs’a göre iyi bir ürün çıkartmak<br />

için farklı departmanlarda çalışan insanların birbirleriyle etkileşimi gerekiyordu. Tek bir<br />

animasyon filmi üzerinde hep birlikte çalışıyorlardı ama birbirleriyle etkileşime girmek için<br />

ofis ortamları bunu sağlamıyordu. Jobs sonra ilginç bir çözüm buldu. İnsanların günlük<br />

en çok ihtiyaç duyduğu kahve makinesinden tutun, toplantı salonları ve yemek masalarına<br />

kadar hemen her şeyi üç odanın tam ortasına yerleştirtti.<br />

Çalışanlar yemek kuyruğunda, kahve molasında, su içerken, yemek yerken birbirleriyle<br />

karşılaşıyor ve spontane sohbet etmeye başlamışlardı. Toplantı odaları da burada olduğu<br />

için etkileşim daha da arttıyordu. Dolayısıyla bu sosyal ortam kısa zaman içinde şirkette ihtiyaç<br />

duyulan sinerjiyi yaratarak beklenen verimi vermeye başladı. Farklı departmanlardan<br />

insanlar da olsalar, bir CGI yazılımcısı ile grafikçi daha rahat iletişim kuruyor, yöneticiler<br />

tam olarak animasyon filminden ne istediklerini daha rahat aktarıyordu. Sonuç muhteşemdi,<br />

çalışmalar, etkileşimler meyvesini vermiş ve ortaya Toy Story animasyon filmi çıkmıştı.<br />

Jobs şirket kültüründe serendiplik modelini uygulamış ve tekrar başarılı olmuştu. Animasyon<br />

gibi maximum yaratıcılığın gerektirdiği bir alanda fikirler, düşünceler çarpışmalıydı<br />

ki ortaya iyi ürünler çıksın. Zira serendiplik spontane yaratılıcığın sistemleştirilmiş versiyonuydu.<br />

Steve Jobs’a göre şans her zaman hazırlanmış zihinlerin yanındaydı ve bunun için<br />

ruhların ve fikirlerin birbireriyle çarpışması ve etkileşime girmesi gerekiyordu. Özellikle<br />

tekil bir projede hep birlikte çalışanlar için merkezi sosyal ortam çok iyi bir çözümdü.<br />

Yeri gelmişken değinelim. 1968’de üretilen kübik ofisler günümüze kadar format değiştirip<br />

geldiyse de halen sosyallik namına bir çözüm sunmuyor. Steve Jobs’ın ofis ortamı ise kendi<br />

ihtiyaçlarına uygun üretilmiş bir çözümdü. Bütün ülkelerin halen kübik ofisleri tercih<br />

etmesi ise tam bir Amerikanlaşma hikayesidir. Türkiye’nin kendi kültürüne özgün ofis ortamları<br />

geliştirebilmesi için ise yenilikçi girişimcilere ihtiyaç var. Bakalım bizi kendi içimize<br />

kapatan bu lanet olası kübiklerden kim kurtarack.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!