Startup Alaturka
startup_alaturka_4_pdf
startup_alaturka_4_pdf
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Asıl Sorulması Gereken Sorular<br />
Yanlış sorular yanlış önermeleri beraberinde getirir.<br />
YouTube’da İtalyan girişimcilerin birbirlerine sordukları<br />
soruları izlemiştim, bizimle birebir örtüşüyordu.<br />
Biz niye Silikon Vadisi üretemiyoruz diye tartışıyorlardı.<br />
Demek ki dünyanın her yerinde aynı şekilde bir<br />
Amerikan aşağılık duygusu var.<br />
Onların başarıları karşısında insanlar büyük bir<br />
şaşkınlık yaşıyor. Şaşkınlık ta yerini taklitçiliğe ve<br />
kendinden uzaklaşmaya götürüyor. Yani bir bakıma<br />
zincirleme kaza gibi. Bu yanlış soruların başlıcaları<br />
şöyle:<br />
Biz de bir Silikon Vadisi kurabilir miyiz, niye az<br />
yatırımcımız var, girişimciler neden güzel projeler<br />
çıkartamıyorlar, yabancı sermayeyi nasıl çekeriz,<br />
melek yatırımcı sayısını nasıl arttırız, girişimcilerimizin<br />
yaptığı en büyük on hata hangileridir?<br />
Bu tarz sistemsel sorular bizim sorunlarımızı çözmemiz için yeterince yol göstermiyor.<br />
Derinlerdeki sorunlarımıza ışık tutmuyor. Artık sormamız gereken soruları bireye indirgememiz<br />
gerekiyor. Bireyden sisteme bir yöntem takınmak lazım. Peki bunlar neler mi? O<br />
zaman gelin buradan yakın:<br />
Kendi insanımızı neler motive eder, doğruluk dürüstlük gibi erdemler girişimcilerimizde<br />
gerçekten var mı, yatırımcının risk almak istememisinin sebebi girişimciye duyduğu güvensizlik<br />
olabilir mi, Türkiye’de takım oluşturmak neden bu kadar zor, herkesin kendi işini<br />
kurmak istemesinde bir tuhaflık yok mu, girişimciler kendi aralarında bilgi paylaşımında<br />
neden bu kadar zorlanıyor, rekabet ederken neden her yol mübah görülüyor?<br />
Girişimciler gerçekten sevdikleri için mi bu yola atıldılar yoksa Silikon Vadisi’nin rüzgarına<br />
kapıldıkları için mi, gerektiğinde başkasını nefsine neden tercih edemiyor, bencilliğin uçsuz<br />
bucaksız girdabında neden hep bana hep bana diyor, kendisine neden güvenmiyor, egosunu<br />
neden yönetemiyor, kafasını bir fikre taktığında ondan neden vazgeçemiyor, kendi fikrine<br />
neden aşık oluyor?<br />
Türk girişimcisi projelerin masada değil sahada olması gerekiğini bildiği halde buna cesaret<br />
edememesi ilginç değil mi, yoksa bu korku rızık endişesi mi, rızkın Mevla’dan geldiğini<br />
bildiği halde yatırımcıyı neden rızık kapısı olarak görüyor, kendi kültürü dünyanın en<br />
mütevazi kültürüyken en küçük bir başarıda bu kadar çabuk nasıl şişebiliyor, rakibine kazık<br />
atmayı neden mübah görüyor, onun başarısını takdir etmesini neden beceremiyor, yurt<br />
dışındaki girişimcilik ortamlarına gittiği halde neden eski alışkanlıklarını bırakamıyor?