19.09.2015 Views

“Bizler kardeşler topluluğuyuz”

Camia 5 - IGMG

Camia 5 - IGMG

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

camia | 30 Kasım 2012 Gençlik |<br />

19<br />

Gençlerden örnek proje:<br />

Bosna’da eğitime destek<br />

Hollanda İslam Federasyonu (NIF) Kadınlar Gençlik Teşkilatı,<br />

Bosna-Hersek’te bir okulu tamir etti.<br />

• Esra Yılmazer • Özlem Köklü<br />

Doboj Belediyesi’ne bağlı Klokotnica<br />

köyündeki ilkokulun tamiratında NIF Kadınlar<br />

Gençlik Teşkilatı’nın 40 gönüllüsü hazır<br />

bulundu. Bu 40 gönüllü, sınıfları boyadı, duvarları<br />

resim ve diğer motiflerle donattı. NIF<br />

Kadınlar Gençlik Teşkilatı’nın gönüllüleri arasında<br />

Başkan Özlem Köklü de yer aldı. Özlem<br />

Köklü okulun tamir edilmesi ilgili ziyaretlerini<br />

şöyle anlatıyor:<br />

“Otobüsümüz, Rotterdam şehrinden Tilburg<br />

şehrine doğru yola çıkıyor. Oradan da<br />

sonraki durağımız Bosna Hersek’e hareket<br />

ediyoruz. Hedefimiz Bosna Hersek’in Klokotnica<br />

köyünde bir ilkokulun tadilatını yapmak.<br />

40 gönüllü bismillah deyip yola düşüyoruz.<br />

Heyecanlı ve yorucu bir 23 saatlik yolculuğun<br />

sonunda Bosna Hersek gümrüğüne ulaşıyoruz.<br />

Şaşkınlık ve merak içerisinde Bosna<br />

sınırlarına giriyoruz. Her bir köşesinde<br />

Osmanlı’dan izler taşıyan, doğal güzellikleri,<br />

caddeleri, sokakları, camileriyle İstanbul’u<br />

anımsatan bu güzel memleket, hem güzellikleriyle<br />

hem de savaşın halen silinmeyen izleriyle<br />

kalbimize dokunuyor. 40 kişilik grubumuz<br />

ile Balkanlar’daki <strong>kardeşler</strong>imizin diyarı<br />

Bosna Hersek’teyiz artık. İlk uğrak yerimiz namazlarımızı<br />

kılmak için bir cami oluyor. Daha<br />

sonra tekrar otelimizin bulunduğu Gračanica<br />

şehrine doğru yol alıyoruz. Orada bizi, bize<br />

bir hafta boyunca eşlik edecek olan Edina<br />

Suljkanovic karşılıyor. Edina Suljkanovic,<br />

Uluslararası Dayanışma Formu “Emmaus”un<br />

koordinatörlüğünü yapıyor. Otelimizin hemen<br />

50 metre yakınında bulunan camide her gün<br />

sabah namazlarımızı kılıyoruz. Caminin imamı<br />

ve cemaati çok sıcak bir şekilde karşılıyor<br />

bizleri. Teyzeler namazdan sonra caminin<br />

hemen yanında bulunan medresede meşhur<br />

Boşnak kahvesi içmek üzere davet ediyorlar.<br />

İlk günden itibaren Gračanica halkı tarafından<br />

sevildiğimizi hissediyoruz.<br />

Okulun tadilatına başlamadan önce<br />

Başkent Saraybosna’ya bir ziyaret yapıyoruz.<br />

Savaş esnasında Boşnaklara büyük<br />

imkanlar sağlayan Igman dağlarının eteğindeki<br />

tüneli, Cumhurbaşkanı merhum Alija<br />

İzzetbegovic’in kabrini ziyaret ediyor, Gazi<br />

Hüsrev Beg Camii’nde namaz kılıyoruz.<br />

Doboj Belediyesi’ne bağlı Klokotnica köyünde,<br />

bizim okulumuz diyebileceğimiz okula<br />

yaklaştığımızda gördüğümüz ilk manzara<br />

unutulmaz bir manzara oluyor: Minik minik<br />

heyecanlı bakışlar, sabırsızlıkla bizleri bekliyor.<br />

Öğretmenler ve müdür bizleri samimi<br />

bir şekilde karşılıyor ve hemen<br />

işe koyuluyoruz. Bir görev dağılımı<br />

ile, gruplara ayrılıyoruz. Bir grup boya<br />

alışverişi yaparken, bir kısmımız da<br />

çocuklarla oynuyor. Diğer bir kısmımız<br />

ise, sınıfları boşaltmaya başlıyoruz.<br />

Müdürün ve öğretmenlerin gözlerindeki<br />

tedirginlik görmemezlikten<br />

gelinecek gibi değil. Çünkü acemiliğimizden<br />

her şey anlaşılıyordu. Üstelik<br />

hiç birimiz daha önce eline fırça<br />

alıp badana bile yapmamıştı. Ama, yine de,<br />

boyalar gelince ‘Bismillah’ deyip işe koyuluyoruz.<br />

İlk önce gruplara ayrılıp, sınıfların temalarını<br />

seçiyor ve duvarlara yansıtacağımız<br />

görüntülerin tam olarak yerlerini belirliyoruz.<br />

Hayatında eline fırça almamış kızlar ișe koyulurken,<br />

bir yandan da minik öğrenciler ‘Türk<br />

ablaları’ eşliğinde oyunlar oynuyor. En büyük<br />

problemimiz dil diye düşünürdük. Ama yanılmışız.<br />

El-kol hareketlerimiz ve yüzümüzdeki<br />

gülümsemeler tercümanımız<br />

olmuş,<br />

aradığımız kardeşlik<br />

dilini böylece bulmuştuk.<br />

Saatler<br />

17.30’u gösterdiğinde<br />

duvarların temel<br />

boyaları atılmış<br />

bir şekilde yorgun<br />

argın otobüsümüze<br />

binip, vakıfta yemeklerimizi<br />

yiyor, otele doğru yol alıyoruz.<br />

Görevli kızlarımız bir sonraki günün programını<br />

yaparken, bizler dinlenmeye çekiliyoruz.<br />

Yapmamız gereken daha çok işimiz var.<br />

Ertesi gün, yağan yağmur az da olsa endişelendiriyor<br />

bizi. Zira, çocukları oynatabileceğimiz<br />

yer sadece okulun bahçesiydi. Şimdi<br />

yağmur yağıyordu ve yağmurda çocukları<br />

oynatmamız mümkün olmayacaktı. Biz, okulumuza<br />

geldiğimizde köylülerin buna da bir<br />

çözüm bulduğunu görüyoruz. Okulumuzdan<br />

100 metre uzaklıkta bir yerde çocukları oynatacak<br />

bir salon sunuluyor bize. Çocuklar<br />

bir kızımızdan diș sağlığı hakkında bilgi alırken,<br />

sınıflarda da yavaş yavaş ince çizimlere<br />

geçiliyor. Acaba yetişecek mi kaygısı hepimizi<br />

meşgul ediyor. Gün içerisinde bir çok<br />

ziyaretçimiz oluyor. Köylüler ve çocukların<br />

velileri her gün bizleri ziyaret ediyor. Bugün<br />

bizim için önemli bir ziyaretçimiz daha vardı.<br />

Doboj Belediye Başkanı bizi ziyarete geliyor,<br />

çalışmalarımızdan dolayı teşekkürlerini sunuyor.<br />

Bu günün sonunda heyecanımız ve morallerimiz<br />

en üst seviyede,<br />

okulumuzun kapısını kapatıyoruz.<br />

Evet, yarın son gün<br />

ve bizim daha kat etmemiz<br />

gereken uzun bir yol var.<br />

Sabah okula gelir gelmez,<br />

hemen işe koyuluyoruz.<br />

Bugün her şeyin bitmesi<br />

gerekiyor. Canla başla<br />

herkes elinden geleni yapıyor.<br />

Çizimler bitiyor ve boyanıyor.<br />

Büyük bir temizlikten<br />

sonra sınıflarımız sevinç<br />

içinde süsleniyor, balonlar<br />

bayraklar asılıyor. Masalar,<br />

sandalyeler yerlerine koyu-<br />

En büyük problemimiz dil diye<br />

düşünürdük. Ama yanılmışız. Elkol<br />

hareketlerimiz ve yüzümüzdeki<br />

gülümsemeler tercümanımız<br />

olmuş, aradığımız kardeşlik<br />

dilini böylece bulmuştuk.<br />

luyor. Masaların üzerlerine sponsorlarımızın<br />

ve yakınlarımızın hazırladıkları kalem kutuları,<br />

defterler ve şekerler yerleştiriliyor. Sınıfların<br />

kapısından girip bakıldığında görünen sonuç<br />

içimize huzur veriyor. Biz başardığımıza<br />

emindik. Ama, asıl önemli olan çocuklar bu<br />

yeni okullarını nasıl bulacaktı. Yorgun, ama<br />

bir o kadar da mutlu bir şekilde okuldan ayrılıp<br />

otelde son akşam bütün ekibimizle bir değerlendirme<br />

toplantısı yapıyoruz. Görevimizi<br />

yapmanın manevî<br />

huzuru ile dinlenmeye<br />

çekiliyoruz.<br />

Yarınki büyük günü;<br />

okulun açılışını heyecanla<br />

bekliyoruz.<br />

Sabah erkenden<br />

odalarımızı boşaltıyoruz.<br />

Önce savaşta<br />

büyük bir psikolojik<br />

yıkıma uğrayan<br />

mağdurların rehabilitasyonunun yapıldığı rehabilitasyon<br />

merkezine uğrayacağiz. Burada<br />

savaştan sonra yalnız kalan yaşlılar, yetimler,<br />

kadınlar ve aklını kaybeden insanlar kalıyordu.<br />

Gördüğümüz manzara bizi çok etkiliyor.<br />

Her insanın kendine ait bir hikâyesi vardı.<br />

Geçmişte çoğu acı şeyler yaşamış olmalarına<br />

rağmen hâlâ hayata tutunabiliyorlardı. Birçoğu<br />

kendilerine sunulan el beceri kurslarından<br />

faydalanıyordu. Küçük bir kısmı devlet tarafından<br />

madden desteklenen bu merkez, asıl<br />

gönüllü insanların yaptığı bağışlarla ayakta<br />

duruyordu. Gözyaşları içerisinde merkezimizden<br />

ayrılıp merkez okula kalan kalem kutularını,<br />

okul malzemelerimizi ve şekerlerimizi dağıttıktan<br />

sonra bütün gün beklediğimiz yere<br />

doğru gidiyoruz.<br />

Ve okula yaklaştığımızda gördüğümüz<br />

manzara, hepimizin gözyaşlarının sel olup<br />

akmasına sebep oluyor. Geldiğimizden beri<br />

göremediğimiz köylüler, bugün sanki diğer<br />

günlerin acısını çıkarır gibi hepsi bir araya<br />

gelmiş çocuklar ve öğretmenlerin Turkska<br />

(Türkler) bağrışmaları ve alkışları arasında<br />

bizleri karşılıyor. Onların ‘Turkska!’ haykırışlarına<br />

bizler de ‘Bosna!’ diye haykırarak<br />

karşılık veriyoruz. Otobüsten indiğimizde<br />

köylülerin bizleri bağrına basması, bizlere sarılmaları<br />

gönlümüzü okşuyor. Yöresel müzikler<br />

ve sevinç gözyaşları arasında heyecanla<br />

dolaşıyoruz. Kendimizi sıradan hissederken<br />

bu insanlar bize kahraman gibi davranıyor.<br />

Hiç tanımadığımız bu insanlarla hemen sarmaş<br />

dolaş olmamız Müslümanlar arasındaki<br />

kardeşlik bağının, dil, ırk gözetmeksizin ne<br />

kadar önemli olduğunu gösteriyor. Biz sevincimizin<br />

en üst seviyesine ulaştık derken asıl<br />

sürpriz bizi okulun arka bahçesinde bekliyor.<br />

Orkestra eşliğinde İstiklal Marşımız gözyaşlarımız<br />

arasında okundu, Boşnak Marşı’ndan<br />

sonra ilahiler, Türk/Boşnak folklor oyunları<br />

ortamı bayram yerine çeviriyor. Daha sonra<br />

okulumuzun müdürü bütün şehitlerin ruhuna<br />

fatiha ile sözlerine başlıyor. Teşekkür konuşmasından<br />

sonra bize sandık içindeki Bosna<br />

bayrağı ve çok eskilere ait olan bir Kur’an-ı<br />

Kerim hediye ediyor. Teşekkür belgeleri de<br />

alındıktan sonra proje sahibi Hollanda İslam<br />

Federasyonu, Kadınlar Gençlik Teşkilatı adına<br />

Sosyal Hizmetler Başkanı Esra Yılmazer<br />

bir konuşma yapıyor. Konuşmasında köy<br />

halkına, okul müdürüne ve okul çalışanlarına<br />

gösterdikleri ilgi ve misafirperverlikten<br />

dolayı teşekkür ediyor. Çocuklardan da, bu<br />

yapılanları bir bayram hediyesi olarak kabul<br />

etmelerini istiyor. Okulumuzun açılış kurdelasını,<br />

Esra Yılmazer ve Okul Müdürü birlikte<br />

‘Bismillah’ diyerek kesiyor.<br />

Sonrasındaki manzara görülmeye değerdi.<br />

Minik çocuklar, çocukların velileri ve<br />

köylülerin meraklı bakışları arasında sınıfları<br />

geziyoruz. Çoğu gözlerine inanamıyor. Buz<br />

gibi duvarlarda rengârenk balıklar, sirk çadırı<br />

ve kocaman bir dünya küresi çizilmişti. Camlar,<br />

yeni perdeleriyle ayrı bir şekil kazanmıştı.<br />

Bu güzel sınıfların üstüne bir de masalardaki<br />

kalem kutuları ve defterler çocukların yüzündeki<br />

gülümsemeyi bütünleştiriyor. İste bu gülümsemeleri<br />

görmemiz bütün yorgunluğumuzu<br />

alıp gidiyor. Biz onlara iki sınıf bir koridor<br />

boyamıştık ama onların bize verdiği mutluluk<br />

bundan çok daha kıymetliydi. Artık yavaş yavaş<br />

ayrılık vaktinin yaklaştığının sinyalleri veriliyordu.<br />

Köylülerin hazırladığı büyük ziyafetin<br />

ardından son hatıra fotoğrafları çekiyoruz.<br />

Gözyaşları içerisinde verilen pozlar, adresler<br />

bu projenin ne kadar başarılı olduğunun kanıtıydı.<br />

Köylülerin teşekkürleri ve bizleri kucaklamaları,<br />

bir haftadır kahrımızı çeken abimiz,<br />

okulun hademesi Memo ve ailesinin gözyaşları,<br />

kızlarımızı da hüzünlendiriyor.<br />

Maalesef artık mutlu sona sadece dakikalar<br />

kalmış bulunuyor. Minik minik çocuklar<br />

otobüsün içine kadar girip tek tek bizlere sarılıyor,<br />

teşekkür ediyor. Ve otobüsün kapıları<br />

kapandığında hüznümüz göz yaşlarımızla<br />

boşalıyor. Otobüs veda düdüğünü çaldığında<br />

gözlerinden yaş dökülenler sadece biz değildik.<br />

Müdür, öğretmen ve ögrenciler ve... köylüler.<br />

Otobüsün içinde de durum farklı değil.<br />

Kızlarımız gözyaşları içinde son defa okulumuza<br />

bakıyor, el sallıyor.<br />

Hollanda’ya geri dönmek için yorucu bir<br />

20 saatlik yolculuk vardı. Ama gönlümüz hâlâ<br />

oradaydı. Biz Bosna’ya 40 yürekle gelmiştik<br />

ama, bizler yüreğimizin yarısını Klokotnica’da<br />

bırakıyoruz. Ve bu yarım yüreklerimize yüzlerce<br />

kardeşimizin yüreğini ekleyerek geri dönüyoruz.<br />

Yorgunduk, ama yorgunluk hissetmiyoruz.”

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!