19.09.2015 Views

“Bizler kardeşler topluluğuyuz”

Camia 5 - IGMG

Camia 5 - IGMG

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

| 04 Gündemden<br />

camia | 30 Kasım 2012<br />

Hamburg Eyaleti, Müslümanlar ve Aleviler<br />

ile Devlet Antlaşması imzaladı<br />

Almanya’da Hamburg Eyaleti, Müslümanları dinî bir cemaat<br />

olarak tanıyan anlaşmayı imzaladı. Eyalet Meclisi’nin onaylaması<br />

sonrasında anlaşma yürürlüğe girecek.<br />

Hamburg Şura Başkanı Dr. Mustafa Yoldaş<br />

Hamburg Eyaleti, Müslümanlar ile Alevilerin<br />

dinî inançlarını anayasal koruma altına alan<br />

bir devlet anlaşması imzaladı. Anlaşma (Eyalet<br />

Başbakanı statüsündeki) Büyükşehir Belediye<br />

Başkanı Olaf Scholz ile İslamî cemaatleri<br />

temsilen, Hamburg Şura, Diyanet İşleri Türk<br />

İslam Birliği, İslam Kültür Merkezleri Birliği ve<br />

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu arasında<br />

imzalandı. Anlaşma, Eyalet Meclisi’nin onayı<br />

sonrasında yürürlüğe girecek<br />

Hamburg Eyaleti’nin Müslümanlar ve Aleviler<br />

ile yaptığı bu anlaşma Almanya’da Müslümanları<br />

muhatap alan, diğer dinî cemaatlerle<br />

hukukî olarak eşit statü öngören bir anlaşma<br />

olması bakımından da dikkat çekiyor. Ancak<br />

anlaşmaya tepkiler de var. Hamburg Hür<br />

Demokrat Parti (FDP) ile Hristiyan Demokrat<br />

Birlik (CDU) partileri anlaşmaya kısmen karşı<br />

çıkıyor. Hâlbuki, anlaşmayı ilk gündeme getiren<br />

parti Ole von Beust’un Belediye Başkanlığı<br />

döneminde Hristiyan Demokratlar olmuştu.<br />

Müslüman cenahta ise, anlaşmanın Müslümanlara<br />

yeteri kadar hak vermediği eleştirisinin<br />

yanı sıra, bu mukavelenin gayr-i İslamî<br />

olduğu iddiasında bulunanlar da yer alıyor.<br />

Ancak, Hamburg’ta yaşayan Müslümanların<br />

çok büyük bir bölümü anlaşmayı tarihi bir<br />

adım olarak değerlendiriyor.<br />

FDP anlaşmayı, çok yüzeysel ve her iki<br />

tarafın hak ve görevlerinin tam olarak tanımlanmadığı<br />

iddiası ile, CDU da, kesin bir başörtüsü<br />

yasağı getirmemesi ve süreci başlatan<br />

ve yöneten iradenin Millî Görüş ağırlıklı olduğu<br />

iddiasıyla reddediyor.<br />

Hamburg Eyaleti, 900 yüzyıllık tarihi olmasına<br />

rağmen kiliseler ile ancak 2005 yılında<br />

devlet sözleşmesi yapmıştı. 2006 yılında Kuzey<br />

Almanya İslam Toplumu’na bağlı Hamburg<br />

Merkez Camii’ndeki bir iftara katılan ve<br />

Başkan Ramazan Uçar’ın “Hamburg’ta ikinci<br />

büyük dinî topluluk olan Müslümanların da<br />

devlet tarafından resmen muhatap alınması<br />

yönündeki isteğine CDU’lu Belediye Başkanı<br />

Ole von Beust olumlu cevap vermiş ve<br />

çalışmalara o zaman başlanmış idi. Musevi<br />

cemaati ile de 2007 yılında bir anlaşma imzalanmıştı.<br />

Hamburg Şura Başkanı ve Kuzey Almanya<br />

İslam Toplumu Yönetim Kurulu Üyesi Dr.<br />

Mustafa Yoldaş tepkilerin olabileceğini ancak,<br />

anlaşmanın 11 Eylül olayları faillerinin izinin<br />

Hamburg’a uzanması sebebiyle “11 Eylül<br />

sonrası, o menfur olay sonrası yaşanan tartışmaların<br />

gölgesinde” gerçekleştirilmiş olmasına<br />

da dikkat çekiyor. Mustafa Yoldaş anlaşmayı<br />

şöyle değerlendiriyor:<br />

“Bu antlaşmanın Müslümanlar için ne getirisi<br />

olacak? Aslında bu antlaşmanın içerdiği<br />

konular, bireysel hak ve hürriyetler açısından<br />

zaten Alman Anayasası’nda güvence altına<br />

alınmıştır. Bu antlaşmanın kıymeti, sembolik<br />

değerinden kaynaklanmaktadır. Alman tarihinde<br />

ilk defa bir eyalet yönetimi, Müslüman topluluğunu<br />

resmen tanımakla, bir dinî cemaat<br />

statüsüne kavuşturmuş oluyor. Aynı zamanda<br />

mevcut dinî cemaatlerle aynı statü veriyor ve<br />

eşit muhatap kabul ediyor. Bu anlaşma, ‘İslam<br />

Almanya’ya ait değildir!’ diyenlere de güzel bir<br />

cevaptır.”<br />

Anlaşma, Müslümanları dinî bir cemaat<br />

olarak kabul edip dinî hayatı anayasal güvence<br />

altına alıyor. Okullarda İslam din dersleri,<br />

Aleviler için de Alevilik derslerinin ilgili cemaatler<br />

tarafından hazırlanıp verilmesini öngörüyor.<br />

Ayrıca, Ramazan ve Kurban Bayramları ile<br />

aşûre günü Müslümanlar ve Aleviler için resmî<br />

tatil günü sayılıyor.<br />

Almanya’da yabancı düşmanlığı<br />

İslam’a odaklanmış durumda<br />

Almanya’da yabancı düşmanlığı giderek artış gösterirken, daha çok İslam düşmanlığı şeklinde tezahür<br />

ediyor. Friedrich Ebert Vakfı tarafından yapılan bir araştırma Müslümanların endişesini artırıyor.<br />

Yabancı düşmanlığı Almanya’da marjinal<br />

kesimlerden orta sınıfa doğru kayıyor. Öyle<br />

ki, orta sınıfın yüzde 50-60 gibi bir oranı İslam<br />

düşmanlığı sayılabilecek söylemleri onaylıyor.<br />

Bu tesbitler, Friedrich Ebert Vakfı (FEV)<br />

tarafından yapılan “Orta Sınıfın Değişimi –<br />

Almanya’da Aşırı Sağcı Zihniyetler 2012” (Die<br />

Mitte im Umbruch - Rechtsextreme Einstellungen<br />

in Deutschland 2012) isimli bir araştırma<br />

ile ortaya konuldu. İki yıl önce Friedrich<br />

Ebert Vakfı bu yöndeki eğilimleri araştırmış ve<br />

“Krizdeki Merkez: Almanya’da Aşırı Sağ Anlayışlar”<br />

(Die Mitte in der Krise, Rechtsextreme<br />

Einstellungen in Deutschland 2010) adıyla<br />

kamuoyuna duyurmuştu. Bu araştırmada da<br />

Alman toplumunda İslam düşmanlığına kayan<br />

bir yön farklılaşmasının ortaya çıktığı tesbit<br />

edilmişti. Bu yöndeki bir başka araştırma ise<br />

yine geçen yıl Münster Üniversitesi’nden Din<br />

Sosyoluğu Prof. Dr. Detlef Pollack’ın, Alman<br />

toplumunu diğer komşu ülke toplumları ile<br />

karşılaştıran bir araştırmasında da tesbit edilmiş,<br />

toplumun giderek farklı kültür ve inançlara<br />

mensup olan kişilere karşı kısıtlayıcı ve<br />

ayrımcı tedbirler alınmasını istediğini ortaya<br />

koymuştu.<br />

Araştırmayı yöneten Dr. Ralf Melzer ülkedeki<br />

aşırı sağ eğilimlerin başarılı bir şekilde<br />

önlenmesi için hem okullarda hem de okul<br />

dışında sivil toplum inisiyatifinin önemine değiniyor.<br />

Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren<br />

Oliver Decker, Johannes Kiess, Elmar Brähler<br />

gibi araştırmacılar, ülkedeki aşırı sağ eğilimin<br />

ulus veya ırk üstünlüğüne dayanan ırkçılıktan<br />

ziyade “Kültüralist” bir eğilime dönüştüğü uyarısında<br />

bulunuyor. Buna göre; ırk üstünlüğüne<br />

dayalı aşırı sağ eğilim, diğer bir kültürün değersizliği<br />

kategorisine doğru yönelmiş durumda.<br />

Hatta öyle ki, bu tür eğilimler “Demokratik<br />

partiler”de görülebiliyor. Bu kültüralist yaklaşım<br />

“İslam’ı tehdit” olarak değerlendiriyor.<br />

Kültüralist bir yaklaşıma noktasal bir örnek verilecek<br />

olursa, “Bir kadının başörtüsü takması,<br />

İslami kültür çevresinden gelen insanların<br />

gericiliğini, geri kalmışlığını sembolize” ediyor.<br />

Yabancı düşmanlığı sadece Müslümanları<br />

hedef almıyor. Aynı düşmanlık Yahudiler hakkında<br />

da geçerli. Burada araştırmanın ortaya<br />

koyduğu korkutucu boyut ise, Almanların, Yahudilere<br />

olan düşmanlıklarını diğer yabancılara<br />

gösterdikleri kadar dışa vurmaktan çekiniyor<br />

olmaları. Dolayısıyla, Yahudi düşmanlığı, kamuoyunda<br />

bilinenden daha fazla.<br />

Friedrich Ebert Vakfı tarafından yapılan<br />

son araştırma yabancı, Yahudi ve İslam düşmanlığı<br />

eğilimlerinin giderek daha da arttığını<br />

gösteriyor. IGMG Genel Başkan Yardımcısı<br />

Mustafa Yeneroğlu ise araştırmanın özellikle<br />

siyasî çevreler için bir uyarı niteliği taşıdığı görüşünde.<br />

Konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada,<br />

araştırmanın, İslam düşmanlığının<br />

Müslümanların daha az yaşadığı bölgelerde<br />

daha yüksek seviyede olmasını, “Şahsî tecrübelere”<br />

değil “Ön yargılara” dayandığını<br />

gösterdiğini söyleyen Yeneroğlu, bu artışın<br />

önlenmesinde devlete önemli görev düştüğünü<br />

bildirdi: “Devlete düşen en önemli görev,<br />

insanları bilinçlendirmek ve sivil toplumun aşırı<br />

sağcılığa karşı güçlendirilmesini sağlamaktır.”<br />

Daha fazla bilgi için:<br />

www.igmg.de | www.fes-gegen-rechtsextremismus.de/<br />

pdf_12/mitte-im-umbruch_www.pdf<br />

Mölln<br />

faciasının 20.<br />

yılında ırkçılık<br />

hâlâ tırmanışta<br />

23 Kasım 1992 tarihinde Almanya’nın<br />

Mölln kentinde meydana gelen faciada,<br />

iki aşırı sağcı Alman, Türk ailelerin oturduğu<br />

iki evi kundaklamış ve 10 ve 14<br />

yaşlarındaki iki kız çocuğu ve çocukların<br />

51 yaşındaki anneanneleri hayatını<br />

kaybetmişti. 20. yıl dönümünde faciayı<br />

unutturmamak için Mölln’de çeşitli kurum<br />

ve kuruluş temsilcilerinin katıldığı bir<br />

yürüyüş düzenlenirken, bazı camilerde<br />

ise olayın kurbanları için Kur’an-ı Kerim<br />

okundu. Yapılan açıklamalarda vurgulanan<br />

ortak nokta, ırkçılığın Almanya’da 20<br />

yıl öncesinde kalmadığı, tam tersine gün<br />

geçtikçe artarak daha da vahim bir hâle<br />

geldiği oldu.<br />

Konuyla ilgili bir basın açıklaması<br />

yapan IGMG Genel Sekreteri Oğuz<br />

Üçüncü, 20 yıl önce dönemin devlet<br />

yetkililerinin böyle bir olayın bir daha tekrarlanmaması<br />

için her şeyin yapılacağına<br />

dair verdikleri sözü hatırlattı. Üçünçü,<br />

ırkçı NSU örgütünün kanlı eylemlerine<br />

dikkat çekerek, “NSU örgütünün,<br />

Almanya’nın bir ucundan öbür ucuna<br />

kadar hiç dikkat çekmeden böyle bir<br />

kanlı izi nasıl bırakabildiği sorusunu hâlâ<br />

ve şaşkınlık içerisinde kendimize soruyoruz.<br />

20 yıl önce verilen o söz nerede<br />

kaldı?” şeklinde konuştu.<br />

Daha fazla bilgi için:<br />

www.igmg.de | http://www.igmg.de/nachrichten/<br />

artikel/2012/11/23/20-jahre-moelln-wir-werden-erinnernimmer-und-immer-wieder.html

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!