You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Yunanistan Devleti İle AKP İktidarı Tarafından Yapılan<br />
Yüksek Düzeyli İşbirliği Toplantısı Halkların Değil,<br />
Tekellerin Toplantısıdır!<br />
Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli<br />
İşbirliği Toplantısı’nın ikincisi<br />
4 Mart 2013 tarihinde İstanbul’da<br />
gerçekleştirildi. Yunanistan Başbakanı<br />
Antonis Samaras başkanlığındaki<br />
Yunan heyeti, 12 bakan ve 120 tekelci<br />
patronla; R. Tayyip Erdoğan<br />
başkanlığındaki Türkiye heyeti ise<br />
10 bakanla toplantıya katıldılar. Toplantıda,<br />
ekonomik, politik, sosyal<br />
birçok alanda toplam 25 ortak karar<br />
alındığı, 25 anlaşma yapıldığı açıklandı.<br />
Yunanistan Başbakanı Antonis<br />
Samaras, ortak basın toplantısında;<br />
“Bugün Türk-Yunan ilişkileri için<br />
büyük gün” ifadesini kullandı. Peki<br />
kimler için büyük bir gün? Türkiye’ye<br />
gelen 120 Yunanlı işadamı ve Türk<br />
işadamları için mi, yoksa Yunanistan<br />
ve Türkiye halkları için mi?<br />
Emperyalizmin işbirlikçisi olan<br />
iktidarlar yıllarca Türk ve Yunan<br />
halkları arasındaki düşmanlığı örgütlediler.<br />
Onyıllarca barış içinde<br />
yaşayan halkları birbirlerine kırdırdılar.<br />
Düşman ilan ettiler. Bugün ise<br />
onlarca anlaşmanın altına imza atıyor,<br />
el sıkışıyor, kardeşlikten, komşuluktan,<br />
dostluktan bahsediyorlar. Peki<br />
ne adına ve kim için?<br />
25 Karar Tekellerin<br />
Çıkarları İçindir<br />
Tarımdan spora kadar birçok alanda<br />
anlaşmalar imzalandı. Bunlar:<br />
Ekonomik anlaşmalar, dışişleri bakanlıkları<br />
arasında ve polis teşkilatları<br />
arasında işbirliği ve bilgi akışı, “Terör”e<br />
karşı ortak mücadele, Kıbrıs<br />
sorunu ve mültecilik akınına karşı<br />
önlemler, adalet alanında güçlendirilmiş<br />
işbirliği, azınlıkların kimlik<br />
sorununun çözümü, bilgi teknolojilerinin<br />
paylaşımı olarak öne çıkmakta.<br />
Alınan kararların başında, ekonomik<br />
alandaki işbirliği geliyor. Buna<br />
göre Türkiye ve Yunanistan arasındaki<br />
ticaret hacminin 2015 yılına kadar<br />
10 milyar dolara çıkarılması planlanıyor.<br />
İşte bu nedenle Samaras,<br />
yanına 120 tekelci işadamını da alarak<br />
Türkiye’ye geldi. 10 Milyar dolarlık<br />
ticaretten kimlerin faydalanacağı açık<br />
değil mi?<br />
Yoksullukla boğuşan Türk ve<br />
Yunan halkları, bu anlaşmalarda<br />
neden yok acaba? Onların sosyal<br />
yaşamları, ekonomik yaşamları, maaşları,<br />
sigortaları için neden işbirliği<br />
yapılmıyor, neden kararlar alınmıyor?<br />
Neden karşılıklı işbirliği, ortak<br />
ve çok zengin bir coğrafyada yaşayan<br />
iki komşu halkın gelecekleri için<br />
oluşturulmuyor?<br />
Çünkü Erdoğan ve Samaras tekellerin<br />
temsilcileridirler. Onları ilgilendiren<br />
tekellerin çıkarlarıdır. Bu<br />
nedenle halkların sorunlarının çözümü<br />
noktasında değil, tekellerin ticaret<br />
hacminin genişlemesi yönünde kararlar<br />
almaktadırlar.<br />
Erdoğan ve Samaras hükümetleri<br />
açıklamalıdır; 10 milyar dolarlık ticaretten<br />
kimlerin payına ne düşecektir?<br />
10 milyar dolar kimlerin kasasına<br />
akacaktır? Hangi şirketlerin<br />
sermayeleri genişleyecektir?<br />
Hangi şirketler hangi yatırımları<br />
yapacaktır?<br />
Ya da açıklayın, 10 milyar dolarlık<br />
ticaretten Türk ve Yunan halklarına<br />
ne düşecektir?<br />
Bitmeyen Terör<br />
Demagojisi ve<br />
Devrimcilere Karşı<br />
Saldırı Planları<br />
Türkiye yıllardır Yunanistan’a<br />
“Teröre destek veriyor” diyerek, Yunanistan’ın<br />
devrimcilere kapılarını<br />
kapatmasını; devrimci, demokrat,<br />
yurtsever insanları iade etmesini istedi.<br />
Bunda da her zaman terör edebiyatına<br />
sarıldı.<br />
Son zamanlarda yine, artan silahlı<br />
devrimci eylemler karşısındaki aciz-<br />
HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!<br />
liğinin<br />
sonucu olarak,<br />
“Yunanistan’da eğitim görüyorlar,<br />
Yunanistan’dan giriş yapıyorlar,<br />
Lavrion kampı terör örgütünün<br />
eğitim kampı” gibi demagojilerle,<br />
birincisi; devrimci eylemler karşısındaki<br />
acizliklerinin üstünü örtmeye,<br />
ikincisi; yurtdışında AKP iktidarının<br />
faşist yüzünü teşhir eden demokratik<br />
kurum, kişi ve faaliyetlere ve siyasi<br />
mültecilere karşı bir saldırı başlatmaya<br />
çabalamaktadırlar.<br />
İki ülke arasındaki “teröre” karşı<br />
işbirliği anlaşmalarının temelinde de<br />
devrimci demokrat kurumlar ve bunların<br />
AKP iktidarının faşist yüzünü<br />
teşhir eden faaliyetleri vardır.<br />
AKP iktidarı Lavrion Kampı’nın<br />
askeri bir kamp olmadığını, şehrin<br />
göbeğinde, barınma olanağından yoksun<br />
çocuklu ailelerin kaldığı bir kamp<br />
olduğunu çok iyi bilmektedir. Bunu<br />
isteyen herkes gidip yakından görebilir.<br />
Bu kamp BM çatısı altında hizmet<br />
veren bir kamptır.<br />
Sorunun esası, terör demagojisine<br />
başvurarak, devrimciler üzerinde baskı<br />
oluşturmak ve Türkiye’ye iadesini<br />
sağlamak. Son zamanlarda İnterpol<br />
aracılığı ile çıkarılan arama kararları<br />
da bunun göstergesidir. Hatırlanacağı<br />
üzere yakın zamanda devrimci Nevzat<br />
Kalaycı’nın aynı yöntemle Türkiye’ye<br />
iadesi istenmiş, devrimcilerin yaptıkları<br />
kampanyalar ile bu talebin<br />
yasadışılığı deşifre edilerek<br />
Kalaycı‘nın iadesinin reddi sağlanmıştı.<br />
Türkiye Devleti, bunu bir<br />
saldırı politikasına çevirmek istemektedir.<br />
Sayı: 356<br />
<strong>Yürüyüş</strong><br />
17 Mart<br />
2013<br />
49