13.07.2015 Views

KAZANIMLARIMIZI CÜRETLE BÜYÜTECEĞİZ! - Yürüyüş

KAZANIMLARIMIZI CÜRETLE BÜYÜTECEĞİZ! - Yürüyüş

KAZANIMLARIMIZI CÜRETLE BÜYÜTECEĞİZ! - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İ ç i n d e k i l e r4 Demokratik mücadelenin yoluTutuklama Terörüne Son!6 Cepheliler gibi direnilecek!9 Haklılığın ve meşruluğunbarikatları Anadolu’dan dayükselecek13 AKP yağma ve talanın önünüaçmak için saldırıyor14 Tutuklama terörü sürerken, bizde Çayan’dan Dersim’e,Samsun’a Adana’ya ses verdik16 Alibeyköy Polis Karakoluyapılan işkencelerinhesabını vermelidirÜlkemizde Gençlik17 “Devrimci gençliğicezalarla, tutuklamalarlaasla yıldıramayacaklar”18 Gençlik Federasyonu’ndan:Gençliğine ahlaksızlığı,işkenceleri reva gören sistemmeşru değildir19 Gençliğin Gündeminden:Yalanlar ve inkar gerçeğideğiştirmez20 Gençlikten haberler21 Edirne linç davasısonuçlandı:Suçlu AKP iktidarıdır!22 Suç nedir? Suçlu kim?23 Halk Düşmanı AKP:Daha çok gaz bombası halkdüşmanlığının nişanesidir24 Hikmet Sami Türk!Her yerde karşında birDidem Akman bulacaksın!25 Özgür tutsaklarımızdanöğreneceksiniz!26 Tutuklu <strong>Yürüyüş</strong> dergisiçalışanı Kaan Ünsal ileröportaj: “Devrimci basınhalktan yana olmanınbedelini ödüyor”28 Devrimci alternatif, devrimciçözüm, sandığın dışındadır!30 Devrimci Okul: Sosyalist yarışve subotnikler33 Cepheli: Cepheli cüretlidir34 Benzin fiyatı = Maliyet+Soygun36 Savaşan Kelimeler:Mortgage’den Mobbing’e37 Öğretmenimiz:Halk neredeyse biz oradaolmalıyız38 Devrimci İşçi Hareketi:DİSK Emekli-Sen 8.Olağan Genel Kurulu'nunve bu kurulda işbaşınagelen yönetimin meşruluğuyoktur!40 Emek haberleri42 Haberler43 Onların dili tehdit veaşağılama için kullanılır44 NATO, Libya saldırısını3 ay uzatma kararı aldı44 Nasıl Bir Yaşam:Umudumuzu canlı tutmak!45 Deniz kazası değil! Yüzlercemülteci katledildi!46 Avrupa’da <strong>Yürüyüş</strong>48 Yeni değinmeler50 Bir devrimci! Bir işkenceci!51 O kanlar bile kurur ama...bu çürümeden devrimcilikçıkmaz54 YitirdiklerimizTarih: 16 Haziran 2011Saat: 17:00Yer: Mahsuni Şerif Parkıİlke 1. CaddeDikmen-ANKARAİletişim:0-506 931 08 49YOZLAŞMAYA KARŞI GÜLER ZEREHALK KİTAPLIĞI AÇILIYORTarih: 16 Haziran 2011Yer: Dersim-HozatAçılışa tüm halkımız davetlidir!Tarih:24-25-26 Haziran 2011Yer: Sibel Yalçın ParkıOkmeydanı İSTANBULİletişim:0-212 238 81 46İDİL KÜLTÜR MERKEZİ


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Demokratik Mücadelenin YoluHaklarımızı direnerek savunacak, kazanımlarımızı cüretle büyüteceğiz"Eziliyorsan ve sömürülüyorsanve ezenlerin iktidarını sırtındanatmayı düşünüyorsan, davayı sonunakadar sürdürmeye kararlıysan,o zaman bütün dünyanın ezenlerininsaldırısıyla karşı karşıya kalacağınıbilmelisin. Ve bu hücuma karşı durmayahazırsan, mücadeleyi kazanmakuğruna yeni kurbanlar vermeye hazırsan,o zaman bir devrimcisindir.Ve yeni kurbanlar vermeye yeteneklideğilsen, direnemezsen, o zamansen çiğneneceksin...” (Lenin, YönetmeyiNasıl Öğrendik, syf. 93)Ya herşeyi göze alarak direneceksin,ya çiğnenip geçileceksin.Lenin, bir asır öncesinden bugün nasılbir tercih ve görevle karşı karşıyaolduğumuzu söylüyor. Mücadeleninkuralı, dünyanın her yerinde ve tümzamanlarda aynı.Yeni kurbanlar vermeye hazır değilsen,direnemezsen, iktidar iddiasınısürdüremez, mücadeleyi zafereulaştıramazsın. Bedel ödeyip ödememek,yeni baskınları ve gözaltıları,kapatma kararlarını, yeni tutsaklıklarıve nihayet yeni şehitliklerigöze alıp alamamaktır. Bu, demokratikmücadelede de geçerli bir kuraldır.Ülkemiz, çok uzun süredir demokratikmücadelenin “kolay, risksizbir mücadele alanı” olduğunun kesinlikledüşünülemeyeceği bir ülkedir.Ülkemizdeki devrimci demokratikmücadelenin şekillenişinevakıf olanlar bilir; devrim mücadelesininbedellerini, en başta da işkence,tutsaklık ve ölümü göze alamayanlar,“legal alanda”, demokratikmücadele alanında yer almak isterlerdi.Ama artık bu alanın illegalalandan, silahlı savaş alanından dahaaz riskli, daha az bedel ödemeyi gerektirdiğinikimse iddia edemez.Mesele, bir alan ayrımı yapmadanmücadelenin kesin kurallarıylayüzyüze gelmektir. Lenin’insözlerinden de açıkça görüldüğügibi, 1900 başlarındaki Rusya’damücadelenin kuralı, gereği neyse,2000’li yılların başlarındaki Türkiye’dede mücadelenin kuralı, gerekleriaynıdır.Halk Cephesi, gözaltı ve tutuklamaterörüne karşı bir kampanyasürdürürken, yeni gözaltı ve tutuklamalaryaşandı. Gözaltı ve tutuklamalar,Anadolu’nun çeşitli şehirlerindeyoğunlaşmıştı bu kez.Neden saldırıyorlar; polis çok netifade ediyordu: “Bir sizi yola getiremedik.”Biz de tavrımızı açıkifade ettik: “Yola gelmeyeceğiz...BEDELİ NE OLURSA OLSUN!”Son baskınlarda da polis, hala aynışeyi söylüyor: “Ne yapıp edip siziyola getireceğiz.” Cevabımız değişmiyor.Cevabımızdaki tek değişiklik,kararlılık vurgularımızı güçlendirmekolacaktır.Ya boyun eğmeyeceğiz ya direnemeyip,çiğnenip geçileceğiz.Çiğnenmek, umut olmaktan, alternatifolmaktan çıkmak demektir. Oligarşininasıl olarak amacı da budur.Polisin bize saldırmasının nedeni,tek başına derneklerimize, dergi bürolarımızabaskınlarda direniyor olmamızveya bir çadır için yılmayanbir savaş vermemiz değildir. Bunlarsonuçtur. Bunlar, devrim iddiasındanve iktidar hedefinden vazgeçmemişolmanın, emperyalizm ve oligarşiyleuzlaşmaya asla yanaşmamanıngünlük pratiğe yansıyan sonuçlarıdır.Ya boyun eğmeyeceğiz, yadirenemeyip, çiğnenipgeçileceğiz. Çiğnenmek, umutolmaktan, alternatifolmaktan çıkmak demektir.Oligarşinin Cephe nezdindeasıl yok etmek istediği, devrimiddiası, alternatif olma, umutolma iddiası ve bunun sonucuolan uzlaşmazlığıdır.Oligarşinin Cephe nezdinde asıl yoketmek istediği, devrim iddiası, alternatifolma, umut olma iddiası ve bununsonucu olan uzlaşmazlığıdır.Türkiye solunun çeşitli kesimlerinindevrim iddiasını ve iktidarperspektifini kaybetmesine bağlı olarak,demokratik mücadelede de uzlaşmacı,icazetçi, medyatik, yasaksavmacı anlayışlar öne çıkmaya başlamıştır.Bu anlayışları savunanlarındemokratik mücadelesi bir süre sonrada çoğunlukla temsili, basın açıklamalarındanibaret bir çizgiye dönüşmüştür.Bunun sonucunda, solunbelli kesimleri, halka ve sola yöneliken kapsamlı saldırılarda, sürecin adetaseyircisi olmuşlardır. İnfazlardaböyle olmuştur. F tipleri ve tecrit saldırısındaböyle olmuştur. Linç saldırılarındaböyle olmuştur. Kürt halkına,yurtseverlerine yönelik saldırılardaböyle olmuştur. Bütün bu saldırılarıesas olarak saldırının doğrudan muhatabıve hedefi olanlar göğüslemiş,solun diğer kesimlerinin bu süreçlerdekiyer alışları ise, bir kaç basınaçıklamasını, bir iki gösteriyi aşmamıştır.Oysa böyle bir tarzın ne Lenin’insöylediği anlamda, ne ülkemizgerçeklerinin zorunlu kıldığı anlamdademokratik mücadeleyle ilgisiyoktur.Halk Cephesi’nin gerek saldırılarkarşısındaki direniş çizgisi, gereksede çeşitli demokratik taleplerdoğrultusunda sürdürdüğü kampanyalarve eylemler, demokratik mücadeleaçısından çarpıcı örnekler sunuyor.Bunu kimse yadsıyamaz. Buçizginin özeti, haklarımızı direnereksavunmak, kazanımlarımızı cüretlebüyütmektir. Bu çizginin bir yanındahaklılık ve meşruluğumuz, diğeryanında devrim iddiamız ve iktidarperspektifimiz vardır.AKP, herkese saldırıyor, tüm kesimlerekendisine tabi olmayı,kendisini desteklemeyi dayatıyor vedesteklemeyen bedelini öder diyor.AKP, tekelci burjuvalardan, burjuva4


asındaki köşe yazarlarına kadar, düzeniçi çeşitli kesimlere de saldırmaktadır.Düzen içi kesimler,AKP’yle şu veya bu noktada uzlaşıryine. Ama halk uzlaşamaz. Halktanyana olduğunu iddia edenler uzlaşamaz.İlerici, devrimci, yurtsever olduğunuiddia edenler uzlaşamaz.Ne var ki bu noktada olmaması gerekenuzlaşmalar sergilenmiştirsol adına. ÖDP’sinden Alevi örgütlenmelere,Kürt yurtseverlerindenESP’sine, işçi sendikalarına kadarbir çok kesim, “açılımlar”da uzlaştı,AB üyeliği destekçiliğinde uzlaştı,Ergenekon davalarında uzlaştı... Doğrudanveya dolaylı AKP’ye destekverdiler. Veya AKP politikalarında“desteklenecek” yanlar buldular. ABüyeliğinden demokrasi, “açılım”lardanKürt sorununa çözüm, Ergenekondavalarından “gerçeklerin açığa çıkmasını”beklediler. Solun çeşitli kesimlerinin,aydınların bütün bu olaylarkarşısında bu kadar vahim yanılgılaradüşmesi, Türkiye solundakiçarpıklıkların boyutlarını göstermesiaçısından öğreticidir.Demokrasi mücadelesinde, devrimmücadelesinde kendi özgücünegüveni esas almayan, ideolojik-politikanlamda burjuvaziden etkilenmeyeaçık, demokratik mücadele konusundafaşizm altında yaşadığımızıunutan legalist kafa yapıları, bu sonuçlarıdoğurmuştur.AKP tüm terörüyle yine herkesinkarşısındadır işte. “Açılım”lara,“AB’ye uyum” politikalarına, Ergenekon’a,Balyoz’a özel çok büyükönemler atfedenler, AKP’nin faşist yüzüylekarşı karşıyadırlar. Ve bu noktadada, halkın ve ilerici güçlerin uzlaşmaseçeneği yoktur. O zaman direnilecek.Peki nasıl? Nasıl sorusununcevabı, Halk Cephesi’nin pratiğindedir,Engin Çeber davasındadır,Güler Zere’ye Özgürlük kampanyasındadır,hasta tutsaklar eylemindedir,parasız eğitim çadırlarındadır,emniyet müdürlükleri önündeki direnişlerdedir...Abdi İpekçi direnişindedir,7 yıllık Büyük Direniş’tedir...Derneklerimizdeki, dergi bürolarımızdakibarikatlardadır... Semtlerimizdekibarikatlardadır...Türkiye solu, bu pratiği tartışmaktansürekli kaçıyor ama kaçmamalı.Derneğinde, dergi bürosunda,sendikasında polisin keyfi baskınve aramalarına direnmeyenler, KEN-Dİ MEŞRULUKLARINA İNAN-MAYANLARDIR. Böyle değil mi?Buna siyasi olarak itirazı olan var mı?O halde, sol, kendilerinin demokratikkurumlarını meşruluk temelinde niyesavunamadığını tartışmalı. Cephe’ninpratiğinin belirleyici yanlarından biri,sonuç almayı hedeflemektir. Tabiiçok büyük saldırılar karşısında 40-50örgüt bir araya gelip sadece bir iki basınaçıklaması yapmakla yetiniyorsa,bu pratik de sorgulanmalı, tartışılmalı.Solun sonuç alıcı bir demokratikmücadele anlayışına ihtiyacı var.Halka, emekçilere güven vermemizinen temel yollarından biri de budur.Halk Cephesi’ninsaldırılar karşısındakidireniş çizgisi ve demokratiktalepler doğrultusundasürdürdüğü kampanyalar veeylemler, demokratikmücadele açısından çarpıcıörnekler sunuyor. Bu çizgininözeti, haklarımızı direnereksavunmak, kazanımlarımızıcüretle büyütmektir. Buçizginin bir yanında haklılıkve meşruluğumuz, diğeryanında devrim iddiamız veiktidar perspektifimiz vardır.Oligarşi her alandaki mücadelemizive örgütlenmemizi etkisizleştirmekve tutuklamaları haklı göstermekiçin en klasik silahına, “terörizm”demagojisine başvuruyor yine. De -mokratik bir eyleme katıldıkları içinTAYAD’lılara, Gençlik Federasyonu’ndanöğrencilere, Haklar ve Özgürlüklerderneklerine yö ne len saldırılar,polis tarafından halka “Terörör gü tü ope ras yo nu” olarak yansıtılıyor.O za man her tür lü zu lüm, key -fi lik, ya sa dı şı lık, “meş ru” olu yor!Terör demagojisini kesinlikle boşa çıkartmalıyız.Kuş ku yok ki “te rördemagojisi ” ve “te rö ris te her şe yinmübah olduğu” anlayışı belli ölçülerdekabul ettirilmiştir kitlelere. Sı ra daninsanların polis tarafından coplandığında, gaz bombasına maruz kaldığında,“biz terörist miyiz?” demeleri,bu bilinç çarpıtmasının bir sonucudur.Ancak, bir yanıyla teşhir de olmakta dır bu de ma go ji. Halk,oligarşinin terör demagojisini, mücadeleeden her kesimi sindirmek içinkullandığına bizzat yaşayarak tanık olmaktadır. O noktada “biz de te rö ris -tiz” diyebilmektedirler örneğin. Bu ikita vır, yan ya na va ro la bil mek te dir.Mesela Te kel iş çi le ri sal dı rı ya uğ ra -dıklarında ortaya çıkan tablo bununsomut bir göstergesiydi; bazı Tekel işçileri“biz terörist miyiz” diyerek saldırıyıeleştirirken, bir kısmı da “biz deteröristiz işte, gerekirse de çatışırız”diyordu. Bu noktada devrimcilerin,solun tutumu belirleyicidir. Linçler, terördemagojileri karşısında, polis dayatmalarıkarşısında asla geri çekilmemekgerekir.AKP, muhalefet eden her kesimesaldırıyor. AKP’nin politikalarınınözü TEHDİT, KORKU, SİN-DİRMEKTİR! Bunun karşısında uzlaşmak,gerilemek, düzenin icazetineve yasallığına sığınmak, faşizmi güçlendirir.Bu noktada, fazla seçenekyoktur. Haklarımızı direnerek savunacak,kazanımlarımızı cüretlebüyüteceğiz. Sadece savunmada olmayacağız;yeni hakları, yeni kazanımları,yeni mevzileri de hedefleyeceğiz.Buna cüret edeceğiz.Denilebilir ki, bugün tüm halk kesimleri,tüm ilerici kesimler saldırıaltındadır. Kimse de seçim sonrası“balkon konuşmaları” beklentileriiçinde olmasın. AKP faşizmi,zulmü sürdürecektir. AKP baskısı altındakitüm halk kesimleri! HALKCEPHESİ’NİN MÜCADELE ÇİZ-GİSİNDE BİRLEŞELİM! Saldırılarıpüskürtecek, kazanımlar sağlayacaktek doğru çizgi budur.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran20115


Zulmün olduğu her yerde direniş de olacakCepheliler gibi direnilecek!Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Baskı ve Direniş!AKP’nin tehdit, korku, yıldırma, sindirmeyöntemi karşısında halkın tek seçeneğiDİRENMEKTİR!Hayatın HER ALANINDAHALK CEPHELİLER GİBİ DİRENMEK!...“Güya bayansın, bu mertlik değil,namertliktir; izansızlık, densizliktir”diye bağırıp çağırıyor Başbakan.Erdoğan’ın AKP’yi eleştirenMilliyet gazetesi yazarlarından “NurayMert’e bile” bu kadar şiddetlisaldırması küçük burjuva kesimlerişaşırtıyor. Şaşıracak bir şey yok.AKP halka ve devrimcilere karşı saldırılardakullandığı yöntemlerin aynısınışimdi aydınlara karşı, oligarşiiçinde çatıştığı güçlere karşı da kullanıyor.AKP, hedef aldığı kesime saldırıpbırakmıyor. Hedef aldığı kesimindiz çökmesini, boyun eğmesini istiyor.Yetmiyor, “karşısında” olmaktançıkıp, AKP politikalarını desteklerduruma gelmesini istiyor. Saldırılarlageri adım attırdıkça daha da üzerinegidiyor. Bir kurum ya da kişi olmasıfark etmiyor; savaşıyor. Ve bu savaştakullanmadığı yöntem yok.Tehdit, şantaj, komplo, yalan vb. iktidarolmanın gücüyle saldırıyor.AKP, faşist bir partidir. İktidarınıkorumak ve sürdürmek için saldırmaktanbaşka seçeneği yoktur.Devrimciler başta olmak üzere işçilere,memurlara, emeklilere, köylüleregazetecilere, burjuva basınınköşe yazarlarından aydınlara, sanatçılarakısacası kendi iktidarınamuhalif her kesime aynı şekilde saldırıyor.Açıktan savaşıyor. Hiç kimsekaçarak, korkarak, sinerek,AKP nin saldırılarından kurtulamaz,kendini koruyamaz.Peki ne yapacağız? Boyun mueğeceğiz? Değilse AKP’nin saldırılarınınasıl boşa çıkartacağız?Bu sorunun sınıflar mücadelesindekikarşılığı hiç karmaşık değildir.Bir yerde baskı varsa, DİRENİŞde vardır. AKP’nin tehdit, korku, yıldırma,sindirme yöntemi karşısındahalkın tek seçeneği DİRENMEK-TİR!Nasıl?Hayatın her alanındaHalk Cepheliler gibiDİRENEREK!...Oligarşi F Tipi hücre politikalarınıgündene getirdiğinde bu saldırınınhedefinin sadece devrimcilerolmayıp tüm halk olduğu söylendi.F tiplerine karşı tam 7 yıl direnildi.Dünyada eşi benzeri görülmemişbir direniş destanı yaratıldı. Bu savaşınuzunca bir bölümü AKP iktidarınakarşı sürdürüldü. Ölümlerimizindahi haber yapılmadığı kopkoyusansürle kuşatıldığımız süreçlerdengeçtik. Bu ülkede F Tiplerinekarşı direnişte 122 insan katledildive biz “122 insan öldü duydunuzmu?” diye sormak zorunda kaldık.Bu sorunun bir yanı kendilerine ilerici,demokrat, sol, sosyalist diyenlereydi.Çünkü direnişe esas olarakgözlerini, kulaklarını kapatan kesimlerbunlardı.F Tiplerinden tabutlar çıkıyordu.Sınıflar mücadelesinde her şey çoksadedir. Zulüm varsa direniş de vardır.Direniş yoksa orada sınıflar mücadelesineuygun olmayan başkaşeyler vardır.Halk Cepheliler direndi. Her türlüsaldırıya karşı her koşulda direnmeninbir yolunu buldu.Halk Cephesi gibi direnmek; herkoşulda direnmektir.Direnmeyenlerne yaptı?Direniş dışındaki tüm politikalarfaşizmi güçlendirir.AKP iktidarının ilk döneminebakın; o zaman sadece Cepheliler“terörist” idi. AKP’nin Adalet BakanıÇiçek; sadece ölüm orucunu sürdürenbir örgüt var, ölüm orucunuyazmazsanız, haber yapmazsanız oda 6 aya kadar biter, diyordu. Hapishanelerdentabutlar çıkmaya devametti. Ölümlerimiz yazılmadı, haberyapılmadı. AKP’nin zulmü görmezliktengelinip, direnmek suç sayıldı.Yani direniş olmasaydı ölümlerde olmazdı. Reformizmin, birkaçistisna dışında ülkemiz aydınınındireniş karşısındaki tavrı buydu.Uzunca bir dönem, F Tiplerinde yaşananişkencelerden, tecrit zulmündenya hiç bahsetmediler ya da bahsetmişlersede ölüm oruçlarına dakarşı olduklarını belirtmeden tekcümle kurmadılar.Peki ne yaptılar?AKP’nin “demokrat”lığını keşfettiler.Demokrasiyi AB emperyalistlerindenbeklediler. “AKP’nindüşüncelerine katılmasak da ‘AB’yeuyum yasaları’nı çıkardığı süreceonu destekiyoruz” diyerek, AKP’ninişbirlikçi politikalarına destek verdiler.Peki ne değişti?AB uyum yasalarıyla Türkiyedemokratikleşecekti. Ne değişti?“Demokratikleşme paketi” adı altındabirçok yeni yasa çıkartıldı.Türk Ceza Kanunu, Ceza İnfaz Yasası,Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu,ACM’ler ve daha birçok değişiklikleryapıldı. Ne değişti? Halk6HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


okmeydanıiçin olumlu yönde değişenhiçbir şey olmadı. Ama halkınaleyhine birçok şey değişti.Daha önce suç sayılmayanbirçok eylem “suç”kapsamına sokuldu. Cezalardaha da artırıldı. Hapishanelerdekitecrit yasallaştırıldı.Dün AKP için sadeceCepheli’ler ve Kürt yurtseverler“terörist”ti, bugün AKP gibi düşünmeyen,AKP politikalarına hizmetetmeyen tüm kesimler AKP’nin hedefidurumundadır.Evet bugün AKP’nin daha pervasızlaştığıdoğrudur. Ancak dün,AKP’nin daha “demokratik” olduğu,doğru değildir. İlk AKP hükümeti dönemindetecrite karşı direnişte 25kişi şehit düştü. Cepheliler AKP zulmünekarşı ölümüne direnirken, reformizm,Kürt milliyetçileri ve küçükburjuvaaydınlar, AKP’nin demokrasicilikoyununa destek vererek faşizmimaskelemesine alet oldular.Şu çok açıktır ki, zulmün olduğuyerde direniş dışındaki tüm politikalarfaşizmi güçlendirir. AKP’nin bugünküpervasızlığında ona soldanverilen desteğin payı büyüktür.Eylül’ün yarattığı bir parti12 Eylül Cuntası’ndan hesapsorabilir mi? AKP, “yetmezama evet” diyen“sol”dan aldığı destekle 12Eylül’den hesap soran demokrasihavarisi bir partigörünümüne büründü.AKP, faşizmi böyle güçlendirdi.Bugün AKP halkın tüm kesimlerinesaldırıyor. “Açılımlar” bitti. Gelinennoktada, Alevi halkını tanımıyor.Kürt sorununu kabul etmiyor.Yoksul gecekondu mahalleleri süreklibir kuşatma altında ve devrimcilerepervasızca saldırıyor. İşçiye,memura, öğrenciye saldırıyor. Bugünhalkın her kesimi AKP’nin terörüyleyüz yüzedir.Ve halkın tek seçeneği;DİRENMEKTİR!AKP ile uzlaşarak hiçbirhak kazanılamazAKP’nin “AB uyum yasaları”,“demokratikleşme” ve “açılım politikaları”karşısında en başta reformizmolmak üzere, solun bir çok kesimi,bunları olumlayan bir tutumiçinde oldu. AKP politikalarına doğrudanveya dolaylı destek verdiler.Açılım politikalarına tabi olarakkim ne kazandı? Bugün AKP’nin“AB uyum yasalarıyla” Türkiye’yidemokratikleştirdiğini kim söyleyebilir?AKP’nin “açılımları”ndan geçilmiyordu.AKP’nin açılım politikalarınayedeklenerek kim ne kazandı?Alevi düşmanlığı Maraşlar’dan,Çorumlar’dan, Sivaslar’dan tescilliolan AKP zihniyetinin Alevi açılımıne kazandırdı Alevilere?Kürt halkı AKP’nin “açılım” politikalarıylane kazandı. DTP EşbaşkanıAhmet Türk Başbakan Erdoğan’layaptığı bir “açılım” görüşmesindensonra “mutluyuz, umutluyuz”diye açıklamalar yapmıştı.Bugün gelinen noktada AKP, Kürt sorununvarlığını inkar ediyor. Kaldı ki,bir taraftan “açılım” denirken diğer taraftanKCK operasyonu adı altındabinlerce kişi gözaltına alınıp tutuklandı.Biz başından beri dedik ki;AKP’nin “Kürt açılımı” PKK’yi tasfiyeetme politikasıdır. AKP de bunuinkar etmedi. Her fırsatta PKK’yi tasfiyeetmek istediğini açıkladı.Buna rağmen AKP’nin “açılım”larınaneden yedeklenildi? Açılımlardanne kazanıldı?Reformist sol veoportünizm, oligarşi içiçatışmada AKPpolitikalarına yedeklendiAKP, oligarşi içi iktidar kavgasındaönüne engel çıkartacakları birbir etkisiz hale getirirken, bunun darbelerle,devletin ‘karanlık’ yüzüyle‘hesaplaşmak’ olduğunu söyleyerekyine reformist solu, oportünizmi,Kürt milliyetçi hareketi, demokrat, solaydın çevreleri yedeklemeye çalıştı.“Karanlıkta hiçbir şey kalmayacak,faili meçhulleri aydınlatacağız” diyenAKP’nin yalanlarına kanıldı. AKP’ninüç-beş yerde yaptığı kazılarla demokrasişovu yapmasına ortak olundu.Oysa AKP bir taraftan oligarşi içiçatışmayı sürdürürken bir taraftanda faili meçhulleri, kayıpları, infazlarıbirkaç kontrgerillacı katil üzerine yıkarakkontrgerilla devletini aklamayaçalışmaktadır.Bakın AKP’nin 12 Eylül Anayasası’ndadeğişiklik referandumuna: 12Halk Cepheliler gibiDİRENMEK!..AKP’in saldırılarını püskürtmeninbaşka yolu yoktur. AKP iktidara geldiğindenberi Halk Cephesi hedefindeolmuştur. Baskı, tehdit, gözaltı, tutuklama,infaz... her yönteme başvurmaktadırAKP. Ölüm oruçlarında25 şehit AKP iktidarında verildi. BirolKarasu, Kevser Mırzak, EnginÇeber AKP iktidarında katledildi.Mahallelerde devrimcilere yöneliksürekli bir gözaltı ve tutuklama terörüsürüyor. Fakat her alanda daAKP’nin saldırıları direnişlerle karşılandı.Hiçbir saldırısı meşru görülmedi.İşte Cephe tarzı budur; faşizminhiçbir saldırısını meşru görmemekve saldırılara, direnmenin meşruluğuylaanında karşı çıkmak.Mahalle baskınlarınakarşı DİRENMEK!..Mahallelerimizde uyuşturucuyu,fuhuşu, ahlaksızlığı, hırsızlığı yayanAKP’nin polisidir. Halk Cephelilergibi direnmek mahallelerimizin yozlaştırılmasınaizin vermemektir. Polisimahallelerimize sokmamaktır.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!7


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Polis saldırdığında barikatlar kurupdirenmektir.Oligarşinin keyfiliğinekarşı DİRENMEK!..AKP’nin polisi yeri geliyor “izninizvar mı?” diyerek bir basınaçıklamasına dahi izin vermeyipsaldırıyor. Bu kabul edilemez. Herşeyden önce oligarşinin kendi yasalarınagöre basın açıklaması yapmakizin gerekmemektedir. Ayrıca egemenlerkendileri istedikleri zaman istedikleriyerde istedikleri gösteriyiyaparlar. Yasaklar halka, devrimcilerekarşıdır. Böyle bir keyfiyet kabuledilemez.Halk Cepheliler yapılması gerekenbir eylemi oligarşinin izninegöre değil, kendi haklı ve meşruluğunagöre mutlaka yapar. Örneğin,İstanbul’un en merkezi yerlerinde veAnadolu illerinde imza masalarıaçıldı. Hemen hepsinde polis zabıta“izinsiz, yasak” diyerek imza masalarınasaldırdılar, defalarca gözaltı yaşandı.Ama tüm saldırılara rağmenimza masaları yeniden açıldı. Sonundaimza masası açmanın meşruluğudüzene kabul ettirildi.Çadırlar, direnişin simgesi oldu.Çadırda direniş ilk kez yapılmıyorduelbette, ancak 15-16 yaşlarındakiLiseli Dev-Genç’lilerle çadır kurmakve bunu süreklileştirebilmek, direnişçizgisinin kazanımıydı.Parti, dernek, dergi,sendika; tüm demokratikkurumlarımıza yönelikpolis baskınlarına karşıDİRENMEK!...AKP, direnme hakkını yoketmek istiyor en başta. Verilenerazı bir halk yaratmak istiyor.Saldırılarına yasal kılıfuydurması saldırıyı meşrulaştırmaz.Polis, yasal bir derneği,devrimci bir dergi bürosunu,partiyi, gecenin bir vaktibasıp eşyalarını talan ediyor.Onlarca üyesini gözaltına alıyor.Kelepçeleyip insanlık dışıokmeydanıuygulamalarla aşağılamaya, ezmeyeçalışıyor. Bu baskının yasalara “uygun”olup olmamasının hiçbir önemiyoktur. Polisin baskınları hiçbirkoşulda meşru görülemez. Terör budur.Halk Cepheliler on yıllardır polisinyasal kurumlara yönelik baskınterörüne karşı barikatlar kurarak direniyor.Polisi kurumlarına sokmuyor.Polisin yol geçen hanı gibi dernekleri,dergi bürolarını basmasınaizin vermiyor.Gözaltı terörüne karşıDİRENMEK!...Polis sadece Nisan 2011’de Kürthalkına yönelik saldırılarda tam3040 kişiyi gözaltına aldı. Bunlardan1200’ünü tutukladı. Bundan başkaterör olur mu? AKP, gözaltılarla, işkencelerle,tutuklamalarla halkıyıldırmaya, sindirmeye çalışıyor.Halk Cepheliler gözaltı terörünü kabuletmiyor. AKP’nin polisini gözaltınaaldığına alacağına pişmanediyor. AKP’nin gözaltı terörünübir basın açıklamasıyla ya da kınamaylageçiştirmiyor. Son Okmeydanıve Çayan Mahallesi’ndeki polisbaskınlarına karşı yeni bir gelenekyaratıldı. Halk Cepheliler gözaltınaalınan arkadaşları serbest bırakılanakadar Vatan Caddesi’ndeki işkencemerkezinin önünde günlercesüren oturma eylemi yaptı.Taşeron firmadan sendikalı olmakistediği için işten atılan Türkan Albayrak,taşeronun keyfi bir şeklide iştenatmasına karşı tekrar işine geridönünceye kadar işten atıldığı hastanebahçesine çadır kurup direnişegeçti. Tek başınaydı ve “sonuna kadardireneceğim” dedi.İşte bu Halk Cephelilerin tarzıdır.Bedeli ne olursa olsun, sonuç alıncayakadar eyleme devam etmek. BuBüyük Direniş de olduğu gibi; gerekirse7 yıl ölümüne süren bir direnişolur ya da Abdi İpekçi Parkı’nda olduğugibi 1230 gün süren bir oturmaeylemi.Ya da Hasta Tutsaklara Özgürlükkampanyasında olduğu gibi, birimizhepimiz, hepimiz birimiz için diyerekDİRENMEK!..Sonuç almaktan uzak, günü kurtarmanınötesine geçmeyen, üç saatliğineaçlık grevi, 3 günlüğüne ölümorucu gibi eylemler, iddiasızlık ve eylemdedejenerasyondur.Cepheli’nin çizgisi,tek başına da olsanDİRENMEKTİR!..Bir direnişten sonuç almak içindirenişe katılanların sayısı değildirbelirleyici olan. Örneğin 2005 yılındayüzlerce kişinin katıldığı SEKA işçilerinindirenişi var. Eylem kendiiçinde oldukça militandır. Ancak direnişdaha büyük bedeller gerektirdiğindeo bedeller göze alınamadığıiçin istenilen sonucu alamamıştır.2009 yılı başlarında, TEKEL İşçilerinindirenişi vardır. Direniş sonnoktada ölümü göze alma kararlılığınıtaşımadığı için düzen sendikacılığıtarafından direniş bitirilmiştir.Halk Cepheliler gibi direnmek,işte bütün bu noktalarda stakükoları,uzlaşmaları reddetmek vedaha büyük bedelleri göze almaktır.İşte direnişte güç budur.Güç, her türlü bedeli göze almaktır.Kararlı olmaktır. Söylediğiniyapmaktır.İşçiler, memurlar!Haklarınıza, işinize, ekmeğinizesahip çıkmak için yapacağınız,haklı ve meşru olanların, kazanmasınıbilenlerin direndiği gibi direnmektir.8HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


MalatyaElazığDersimMalatya: 6 gözaltıElazığ-Dersim: 8 gözaltıAKP'nin gözaltı ve tutuklama terörüKürdistan'dan Karadeniz’e uzandıHaklılığın Meşruluğun BarikatlarıAnadolu’dan da Yükselecek◆ Amerikan uşağı, işbirlikçiAKP’nin polisi Bursa’danSamsun’a, Adana’dan Elazığ’a,Malatya’dan Dersim’e...Anadolu’nun dört bir yanındasaldırdı!..◆ Gecenin bir vaktindehırsız gibi derneklere girdi,kırdı, döktü, talan etti!◆ Onlarca kişiyi gözaltına aldı,işkencelerden geçirdi,tutuklattı...◆ Hiçbir dernek binasınınkapısı kapanmadı!◆ Gözaltına alınan tek bir HalkCepheli sahipsiz bırakılmadı!◆ AKP’nin terörü karşısındasusmadık, yılmadık...Tarihimizden, geleneklerimizdenaldığımız meşruluğun gücüyleemniyet müdürlükleri ve adliyebinalarının önünde hesapsorduk1 Mayıs Alanı’na doğru yeri sarsasarsa ağır ağır ilerleyen 30 bin kişilikkızıl sancaklılar nehrinin savaşçılarıİstanbul’un yoksul gecekondularındanve Anadolu’nun dörtbir yanından çıkıp gelmişlerdi.Bu görkemli kortejin kökleri İstanbul’daki Küçükarmutlu’ da, Okmeydanı’nda,Gazi’de, Çayan Mahallesi’ndeolduğu kadar Anadolu’nunDersim’inde Elazığ’ında, Malatya’sında,Mersin’inde, Adana’sında,Antalya’sında , Muğla’sında, Çanakkale’sinde,Zonguldak’ında, Eskişehir’indeydi...O kökleri Anadolu’dan söküp atmakiçin çok uğraştı oligarşi. “SiziDersim’de yaşatmayacağız”, “SizeAnkara’da tek bir dernek açtırmayacağız”,“Sizi Karadeniz’devaretmeyeceğiz” ve benzeri cümleleriçok kurdular...Ankara’dan Bursa’nın Gemlik İlçesine,İzmir’den Mersin’in Kazanlıbeldesine, Antalya’dan Dersim’inHozat’ına, nerede bir Cepheli varsa,orada bu cümleyi kurdu oligarşi. Bucümleyi kurdu ve oradaki Cepheliler’iyok etmek için politikalar geliştirdi.Anadolu’dan İstanbul 1 MayısAlanı’na akan Cepheliler bu politikanınboşa çıkartıldığının kanıtıdır.Erzincan’da, Kars’ta, Sivas’ta,Dersim’de, Elazığ’da devrimci hareketiyok etmek için çok uğarştılar.Öyle ki, bu bölgelerdeki polislerin tekişi bu oldu aylarca... Ama başaramadılar...Biz her yerdeyiz.Bir kez daha saldırdılar.Dersim’de, Elazığ’da,Malatya’da ev ve dernekbaskınlarıAKP, terörüne boyuneğmeyeceğiz!AKP’nin polisi bu Anadolu illerindeydi.Yine terör estirdi. Yine sabahınköründe hırsız gibi dernekleri,evleri bastı. Kırdı, döktü, talan etti.3 Haziran gecesi saat 04.30 civarındaişkenceci polisler Malatya, Dersimve Elazığ'da Haklar Derneği vebirçok eve baskın yaptı. Baskın yapılandernek ve evlerde arama adı altındaterör estirdi. Malatya, Elazığ veDersim’de toplam 14 kişiyi zorla, iş-<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>! 9


Adana Gemlik BursaAdana: 10 gözaltıBursa-Gemlik: 14 gözaltıSamsun: 3 gözaltı!Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011kence yaparak gözaltına aldı.Düzgün Karal isimli kişi de Yalova'dangözaltına alınarak Malatya'yagötürüldü.AKP’nin baskın ve gözaltıterörü Adana, Gemlik,Bursa ve Samsun’daSusmayacağız,yola gelmeyeceğiz!Malatya, Elazığ ve Dersim’densonra AKP’nin işkenceci polisleribu kez de Adana, Samsun, Gemlik veBursa’da terör estirdi.6 Haziran’da yine sabaha karşı işkencecipolisler Halk Cepheliler’inderneklerine ve çok sayıda eve baskındüzenledi.Adana’da 6 Haziran’da sabahakarşı saat 05.00’te evlere yapılan baskınlarınardından sabah 07.30’daAdana Gençlik Derneği ve AdanaÖzgürlükler Derneği polisler tarafındanbasıldı. 11 kişi zorla, işkenceylegözaltına alındı.AKP’nin polisi zifiri karanlıkta evleribastı. Derneklerin içinde kimseyokken hırsız gibi girdi ve arama yaptı.Derneklerde bulunan dergileri, fotoğraflarıve bilgisayar hard-diskinialdı. Polisin yaptığı suçtur. Dernekleriniçinde kimse yokken dernekleregirip fotoğrafları, dergileri,kitapları, bilgisayar malzemelerinihırsız gibi alıp gitmek suçtur.AKP’nin polisi 6 Haziran günüSamsun’da da gözaltı terörü estirdi.Demet Şahin evinden çıkarken GBTkontrolü gerekçesiyle, Betül Deniz ise“polise mukavemet” gösterdi denilerekgözaltına alındılar.Samsun polisi bir gün önce de <strong>Yürüyüş</strong>dergisi dağıtımı esnasında YelizKılıç’ı gözaltına almıştı. GBTkontrölü sırasında, 1 saat <strong>Yürüyüş</strong>okurlarını bekleten işkenceciler, “YelizKılıç’ın aranması olduğu gerekçesiyle”gözaltına almak istediler.Sloganlarla işkencecileri protestoeden <strong>Yürüyüş</strong> okurları birbirine kenetlenerekYeliz Kılıç’ı işkencecilerevermedi. İşkenceci polisler saldırarakzorla Yeliz Kılıç’ı gözaltınaaldılar.Baskı, terör, işkence,gözaltı, tutuklama... İşteAKP’nin faşist devletiGözaltına alınanlarMalatya: Sevda Kurban, SevcanGöktaş, Kubilay Uçucu, CandaşKat, Huriye GözeElazığ-Dersim: Ayça Kılıç,Mustafa Erdem Şenol, Uğur Pektaş,Suzani Yılmaz, Erkin Kocaman, MehmetUmut Gülmezler, Çağdaş Aktepe,Düzgün KaralAdana: Akil Nergüz, KurtuluşYıldız, Emrah Eskibal, Recep Gedik,Cihan Zerayak, Güzin Tolga, HalimeKeçeli, Mehmet Bıldırcın, Ayten Çakırcalı,Sevda Yavuz ve Menekşe Tosun.Bursa’da 6 Haziran günü sabahsaat 06.00 civarlarında polis, Bursa veGemlik Haklar Derneği üyelerininevlerinde arama yaparak toplam 14 kişiyigözaltına aldı.Ev baskınlarının ardından Bursave Gemlik Haklar Derneği üyelerininkapılarını kırarak baskın yaptı. Polisyasal olarak yayımlanan ve hemenhemen her dergi bayisinden 1 TL verilerekalınabilen <strong>Yürüyüş</strong> dergisigibi yasal dergileri, “yasadışı yayındır”denilerek delil olarak gösterip,gözaltına alma gerekçesi yapmıştır.Gözaltına alınanlar hakkında poliskaynaklı haberlerle yerel yayın organlarında,te-levizyonlarda “yasadışıörgüt üyeleri, terörist” denilerk karalamakampanyası yürütüldü.Bursa Halk Cephesi yaptığı açıklamadademagojilere şöyle cevapBursaveGemlik:Mustafa Çiloğlu,CemreÇiloğlu, RıfatYıldırım,Nevzat Demir, Yalçın Doğru, İsmailBahadır Ensari, Tuncel Ayar, CezmiBayrak, Levent Erdur, NerimanKankılıç, Eşref Altay, Gökay DemirbaşSamsun: Yeliz Kılıç, DemetŞahin, Betül Deniz...10HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Halk Cepheliler Emniyet Müdürlükleri ve Adliye binaları önündeGözaltılarla bizi sindiremezsinizverdi: “Gözaltına alınanlar, sizin çocuklarınız,eşleriniz, anne ve babalarınız,akrabalarınız, komşularınızdır.Onlar bu halkı en çok sevenlerdir. Onlar,“halkımız sizin için her bedeliseve seve öderiz” diyenlerdir. Onlarhalk için vatan için “seve seve” ölenlerdir.”AKP’nin polisi, baskınlarla,gözaltılarla, tutuklamalarlabizi teslim alamazHalk Cepheliler Anadolu’nun dörtbir yanında da polis terörüne karşıhaklı ve meşruluğa olan inançlarıylaçıktılar polislerin karşısına.AKP’nin polisi güya gözaltı terörüyleHalk Cephelileri yıldıracak,korkutacaktı. Kurumları basarak halknezdinde gayri meşru gösterecekti. Birkez daha yanıldı. Onca baskı ve terörerağmen tek bir dernek kapalı kalmadı.Okmeydanı’ndaki gelenek Anadolu’dasürdürüldü. Polis bir taraftanevlerde, derneklerde arama ve gözaltıterörüne devam ederken diğer taraftanderneklerin camlarından “BaskılarBizi Yıldıramaz” yazılı pankart açılarakpolis terörüne meydan okundu.Baskınların olduğu her ilde anında,baskınlar eylemlerle protesto edildi.“Şurada eylem yapılamaz, buradayürünmez” diyerek bugüne kadardayatılan tüm statükolar Anadolu’dada bir bir parçalanıyor. Umudun türküleriher yerde aynı meşruluk veinançla kararlılıkla söyleniyor.Tutuklayarak biziyıldıramazsınız, sindiremezsiniz!Malatya, Elazığ ve Dersim’dedüzenlenen operasyondagözaltına alınanlardan10 kişi tutuklandı. Tutuklananlarınisimleri:Sevda Kurban, SevcanGöktaş, Kubilay Uçucu,Candaş Kat, Çağdaş Aktepe,Erkin Kocaman,AKP’nin gözaltı terörüneher yerde eylemlerlecevap verildiDersim: Elazığ, Malatya, Dersim’deev ve derneklere yönelik baskınlar3 Haziran’da Dersim’de yapılanbasın açıklamasıyla protestoedildi.Sanat Sokağı’nda 12.30’da biraraya gelen Halk Cepheliler sloganlareşliğinde yer altı çarşısı üzerine yürüdü.Burada yapılan basın açıklamasındaşöyle dendi: “Baskınlardaamaç halka korku ve göz dağı vermek,susturmaktır. Örgütlenmesininönüne geçmektir. Çünkü halk örgütlenincebilinçlenir, bilinçlenince sorgular,yargılar ve hesap sorar. O zamantüm çarklar yerinden oynar ve sömürüdüzenini sürdrüremezler. Tümişkenceler, tutuklamalar, mahalle baskınlarıbunun içindir.”Eylemde “Gözaltılar, Tutuklamalar,Baskılar Bizi Yıldıramaz; KahrolsunFaşizm, Yaşasın Mücadelemiz;Halkız Haklıyız Kazanacağız; GözaltılarSerbest Bırakılsın!” sloganlarıatıldı.80 kişinin katıldığı basın açıklamasınaEMEP, BDP, DHF, Partizanve ESP destek verdi.Elazığ: Elazığ’da Hozat garajındayapılan eylemde derneklere yapılanbaskınlarUğur Pektaş, Ayça Kılınç,Yusuf Yılmaz, Düzgün Karal.Ayrıca Adana’dan gözaltınaalınanlardan üç kişi tutuklandı.Tutuklananların adları:Mehmet Bıldırcın, MenekşeTosun, Halime Keçeli...protesto edilirkendernek üyelerininve Halk Cephelilerinhukuksuzcagözaltına alınmalarıteşhir edildi.Evlere yapılanbaskınlarda vegözaltına alma esnasındaHalk Cepheliler’eyönelikpolisin ahlaksızcaMersinHatayİstanbuldavranışları teşhir edildi. 30 kişininkatıldığı eyleme DHF de destek verdi.Adana: Halk Cepheliler 3 Haziran’dayaptıkları eylemle Malatya,Dersim ve Elazığ’daki polis terörünüprotesto etti. 20 kişinin katıldığı eylemeDHF, ESP, Mücadele Birliği ,BDSP destek verdi.Malatya: Dernek ve evlerinbasıldığı aynı gün Malatya Halk Cephesibaskınları protesto etmek içinMalatya Haklar Derneği’nden AKPil binasına kadar bir yürüyüş yaptı.<strong>Yürüyüş</strong>ün ardından da AKP il binasıönünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.Yapılan açıklamada“Operasyonun sebebi Bakır-<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>! 11


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011köy’deki 150.000 kişinin coşkusununDersim’de bu yaz yapılacakolan halk konserine taşınmasındankorkmalarıdır” denildi.Basın açıklamasına, sabah gözaltılarınardından öğleden sonra serbestkalan iki Halk Cepheli de katıldı. İşkenceizlerinin belirgin olduğu bu ikiHalk Cepheli’de polisin kirli yüzünühalka bir kez daha teşhir etti. 80 kişininkatıldığı eyleme BDP, ESP,ÖDP, EMEP, PARTİZAN da destekverdi.Malatya’da 4 Haziran günü deHalk Cepheliler baskınlara rağmenfaaliyetlerine devam ettiler.4 Haziran’da Malatya Haklar Derneğiönünden başlanarak TuranEmeksiz ve Yeşilyurt caddeleri boyuncaPaşaköşkü Mahallesi’ne kadarHAKLIYIZ KAZANACAĞIZ yazılıönlüklerle üzerinde “BaskılarBizi Yıldıramaz / Yozlaşmaya, ahlaksızlığakarşı çıktıkları için gözaltınaalınan devrimciler derhal serbestbırakılsın” yazılı afişler yapıldı. Afişçalışması sırasında toplu şekilde <strong>Yürüyüş</strong>dergisi satışı yapıldı.Adliye Önünde ProtestoHalk Cepheliler ifadeleri alınmaküzere 6 Haziran’da Malatya adliyesinegetirildiler.14 kişinin savcılıkta ifadeleri sürerkendışarıda adliye önünde yapılaneylemle AKP’nin terörü teşhir edildi.Gözaltına alınanların ailelerinin de katılımıylagerçekleştirilen eyleme BDP,ESP, Partizan ve İHD destek verdi.Açıklamaya 50 kişi katıldı.Ayrıca Malatya Haklar Derneğiüyelerinin oluşturduğu Grup HAR-MAN’ın solistleri Suzani Yusuf Yılmazve Ayça Kılınç ile bağlamacısıUğur Pektaş’ın tutuklanması da GrupHarman tarafından protesto edildi.BursaAdanaAdana: Emniyet ÖnündeOkmeydanı’ndaki baskının ardındanHalk Cepheliler gözaltına alınanlarısahiplenmek için Vatan işkencemerkezinin önünde nöbet tutmuşlardı.Şimdi Adana’da Halk Cephelileryoldaşları için Adana polisininişkence merkezinin önündeler:Tutuklatıp F Tipi hapishanelerinhücrelerine atabilirsiniz! Başka?Bir köşede infaz edebilirsiniz,kaybedebilirsiniz en fazlası. Yaptığınızşeylerdir. Ama ne olur?Hiçbir güç devrim yürüyüşümüzüengelleyemez. Anadolu topraklarıdaha çok devrimci yetiştirir!Boşuna heveslenmeyin; bugün100 kişiyi atarsınız F tiplerine, yarın1000 oluruz.Adana Halk Cephesi’nin 6 Haziran’dagözaltı terörünün olduğu aynıgün saat 18.00'de, Adana Emniyet Müdürlüğüönünde yapacağı basın açıklamasınapolis saldırdı ve 9 kişiyi gözaltınaaldı. Gözaltılar, para cezası kesilereksaat 21.00'de serbest bırakıldı.Ayrıca eyleme destek veren BDSP,DHF ve Mücadele Birliği’nden birerkişi de gözaltına alındı.Bursa: Emniyet önündeBursa Haklar Derneği ve GemlikHaklar Derneği üyelerine ilişkin yapılangözaltıları protesto etmek amacıile gözaltında bulunanların ailelerive dernek üyeleri Bursa EmniyetMüdürlüğü önünde basın açıklamasıdüzenledi. Demokratik kitle örgütlerininde destek verdiği eylemde"YOLA GELMEYECEĞİZ, BAŞEĞMEYECEĞİZ. UMUDUN TÜR-KÜSÜNÜ SÖYLEMEYE DEVAMEDECEĞİZ" yazılı pankart açıldı. 50kişinin katıldığıeylemde sık sıkBursa polisininkomplosu boşa çıktıGözaltına alınanBursa veGemlik HaklarDerneği üyeleri 7Haziran’da mahkemeye çıkartıldı. Gözaltılar mahkemedeyalnız bırakılmadı.Halk Cepheliler hukuk dışı gözaltıları protesto etti. Demokratikkitle örgütlerininde de destek verdiği açıklamayayaklaşık 50 kişi katıldı. Halk Cephesi adına basınaçıklaması okundu. Açıklamada “ YOLA GELME-YECEĞİZ BAŞ EĞMEYECEĞİZ, UMUDUN TÜR-KÜSÜNÜ SÖYLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ” pankartıaçıldı.15.30 civarında başlayan mahkeme saat 20.00’de sonaerdi. Gözaltına alınan 14 kişinin tamamı çıkarıldıklarımahkemede serbest bırakıldılar. Adliyebinası önünde umudun türküleri söylenerekhalay çekildi.Burjuva basının ahlakıyoktur:Bursa’da polisin gözaltı teröründensonra yapılan haberlerin internet sitlerindebaşlıklar şöyle idi:“Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ŞubeMüdürlüğü ekiplerinin 3 aydır takip ettiği, ...”“Bursa Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin 22 ayrı adresedüzenlediği eş zamanlı operasyonda. ...” Peki ne oldu?Gözaltına alınan herkes serbest bırakıldı. Polisin komplolarıboşa çıkartıldı.12HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


AnkaraİzmirSamsunİstanbul“Tutuklamalar, Baskılar Bizi Yıldıramaz"sloganları atıldı.İstanbul: Anadolu illerindekipolis terörü 3 Haziran Cumagünü, AKP Şişli İlçe Binası önündeyapılan eylemde Halk Cephesi tarafındanprotesto edildi.“Yola Gelmeyeceğiz, Islah Olmayacağız,Umudun Türkülerini SöylemeyeDevam Edeceğiz” pankartınınaçıldığı eyleme 50 kişi katıldı.Ankara: Yüksel Caddesi’nde 4Haziran’da yapılan eylemle Malatyave Elazığ'daki gözaltılar ve dernek baskınlarıprotesto edildi. Saat 18.00'daYüksel Caddesi’nde bir araya gelenHalk Cepheliler bir basın açıklamasıyaparak sloganlarla AKP iktidarınınsaldırılarını protesto ettiler.İzmir: İzmir Halk Cephesi;Malatya, Dersim ve Elazığ da yapılanbaskıları protesto etmek için KonakKemeraltı girişinde 5 Haziran’daeylem yaptı.21 kişinin katıldığı açıklamayaESP, Partizan ve BDSP de destekverdi.Mersin: Mersin Halk Cephesi6 Haziran’da bir eylem yaparak,polisin dernekler ve evlere yaptığı baskınlarıprotesto etti. Polisin Bursa veAdana’daki gözaltı terörü halka anlatıldı.Gülbeyaz Karaer’in okuduğuaçıklamaya 26 kişi katıldı. Eylemde“Gözaltılar Tutuklamalar BaskılarBizi Yıldıramaz, Halkız HaklıyızKazanacağız, Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz, Yaşasın DevrimciDayanışma” sloganları atıldı.Açıklamaya ESP,DHF, EHP destekverdi.Hatay: Antakya’nın Ulus Alanı’nda6 Haziran saat 16.00 da basınaçıklaması yapıldı. Açıklamada‘Polis Terörüne Son, Baskılar Bizi Yıldıramaz’dövizleri ve “Baskılar BiziYıldıramaz / Halk Cephesi” yazılıpankart açıldı.Muğla: Muğla Gençlik DerneğiGirişimi yaptığı eylemde polisinAnadolu illerinde derneklere ve HalkCephesi üyelerine yönelik baskın vegözaltı terörünü protesto etti.AKP yağma ve talanınönünü açmak için saldırıyorAKP kendinden olmayan, kendigibi düşünmeyen herkese hiçbir ilkekural ahlak tanımadan saldırıyor.Halka ve devrimcilere saldırırkende, ülkemizi emperyalist tekellereve işbirlikçilerine sunacak yeni projelergeliştiriyor AKP iktidarı.Daha kolay sömürsünler, dahaçok yağmalasınlar, suyumuzdan, toprağımıza,ormanlarımıza kadar heryanı daha kolay talan etsinler diye saldırmayatutuklamaya devam ediyor.Sömürü ve talana kimse ses çıkarmasınistiyorlar. Anadolu’yu boydanboya onların ayağının altına dahakolay sermesi için saldırıyor tutukluyorAKP iktidarı.Saldırılarının somut sonuçları ortadadır.Hapishanelerde (20 Aralık2010 tarihi itibariyle) 121 bin 131 tutukluve hükümlü vardır. Hapishaneler,kapasitesi üzerinde doldurulmuştur.Bu bile tek başına AKP’ninsaldırılarının boyutlarını göstermeyeyetmektedir.Yine 2005 yılından başlayarak siyasinedenlerle 53 bin dava açılmış,bu davalarda 200 bin kişi yargılanmış,tır. 83 bin kişi ceza alırken, 32 bin kişiyeverilen cezalar onaylanmıştır.Bir yandan cezalar veriyor, demokratikhaklarını kullandı diye yenitutuklamalara gidiyor; İşte o esnada,ülkemizin derelerinden, ormanlarınakadar hemen tüm zenginliklerini tekellerepeşkeş çekiyorlar.Tüm bu sonuçlar bir araya getirildiğinde,AKP’nin aylardır dizginlerindenboşanmışcasına saldırılarını,gözaltıları, işkence ve tutuklamalarınıda anlamak daha kolay olacaktır.AKP’nin saldırıları elbette tesadüfüdeğildir. Saldırılarının nedenleri,hedefleri vardır. Halka ve devrimcilereyöneliksürdürdüklerihersaldırının birhedefi vardır.AKP iktidarıaylardırsürdürdüğüsaldırılarını,yoksul halkın oturduğu mahallelerdeestirdiği terörü, Anadolu’nunşehirlerine yaydığı gözaltı vetutuklamaları, emperyalist ve işbirlikçitekellerin çıkarlarını savunmakiçin yapmaktadır.Yağma ve talanın önünde hiçbirengel istemiyor AKP iktidarı. Dahabüyük yağma ve talanlar için hazırlakyaparken, hiçbir muhalefet,aykırı bir ses istemiyorlar.<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>! 13


Tutuklama terörü sürerken, biz de Çayan’danDersim’e, Samsun’a, Adana’ya ses verdik!Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011AKP halka ve devrimcilere karşısaldırılarını, seçim aldatmacası, yeniAnayasa tartışmaları eşliğinde sürdürüyor.Bir yandan demokrasiden sözediyor, diğer yandan dizginsiz birsaldırı, halka karşı faşist bir terör sürdürüyorlar.Türkiye’de iktidardaki partininniteliğine bağlı olmaksızın her zamanbu böyle olmuştur. En çok demokrasidensöz ettikleri, en çok demokrasitartışmasının yapıldığı durumlardahalka ve devrimcilere karşı dizginsizbir terör uygulanmıştır.AKP iktidarı da bu kuralı bozmadı.O da bu kurala uydu.Tutuklama terörü, salt İstanbul’unyoksul mahalleleri ile sınırlı değildir.Nitekim saldırılar Artvin Hopa’yada uzandı.Sonra da Halk Cepheliler’e yönelikolarak Anodulu’nun şehirlerindesürdürüldü. Malatya’dan Elazığ’a,Dersim’den Samsun’a uzandı.Kuşkusuz çaresiz değiliz. Onların faşistterörü, gözaltı ve tutuklama terörüvarsa bizim de DİRENİŞİMİZ var.Tutuklama terörü sürerken biryandan da o teröre karşı mücadele sürüyor.O mücadelenin kanıtıdırÇayan’daki direniş.AKP’nin Gözaltı ve Tutuklama Teröründe Sınır YokYETMEZ! ANADOLU’YU BİR GÖZALTIMERKEZİNE, HAPİSHANEYE DÖNÜŞTÜRÜN!AKP iktidarı, halkın her alandaki mücadelesini, direnişini sindirmek için,gözaltı ve tutuklama terörünü sistemli, sürekli bir politikaya dönüştürmüşdurumda.“Suç” çeşitlerinin artırılması, yasal, demokratik hakların bile suç kapsamınaalınması, hapishanelerin dolup taşması, gözaltıların süreklileşmesi, bu politikanınsonuçlarıdır.Geçtiğimiz iki ay içinde sadece Doğu ve Güneydoğu’daki gözaltı ve tutuklamaterörüne dair rakamlar, bunun nasıl sistemli hale dönüştürüldüğünüaçıkça gösteriyor.Nisan ayı: 3 bin 40 gözaltı, 1200 tutuklamaMayıs ayı: 1404 gözaltı, 551 tutuklama...Bu politikanın sonucu, ülkemizin açık bir hapishaneye çevrilmesidir. Tıpkı12 Eylül yıllarındaki gibi. Evren’i 12 Eylül’deki uygulamaları nedeniylesorgulamaya kalkışan AKP, Evren’in yöntemlerini uyguluyor.Çayan’dan Hopa’ya!..Oligarşi, faşist terörünü hemenhemen ülkenin dört bir yanınayayarak, devam ettiriyor.Kuşkusuz saldırmak için, gözaltınaalmak işkence yapmak, tutuklamakiçin öyle fazla neden dearamıyor. Haklı talepler çoğu zamanAKP’nin polisinin gaz bombalısaldırılarına uğruyor.Nitekim Artvin Hopa’da, 31 Mayıs’taAKP’nin mitingi öncesi aralarındaÖDP’nin de bulunduğu siyasihareketlerin katıldığı bir yürüyüşesaldırdı AKP’nin polisi.HES’lere karşı bir protesto gerçekleştirilmesine,“Su satılamaz”pankartına tahammül edemeyenAKP’nin polisinin gaz bombalı saldırısısonucu Metin Lokumcu katledildi.AKP’yi protesto eden, halka gazbombası atan, joplarla saldıranAKP’nin polisi daha sonra bir polisinseçim otobüsünden düşmesini gerekçeyaparak, Hopa’da gözaltı terörüuyguladı.Polis ablukasına alınan ilçedepolis gözaltıları sürdürdü. Polis ve jandarmaelinde isim listesiyle ilericileri,demokratları gözaltına aldı. İlçede,gözaltı sayısı sürekli değişti.Yeni gözaltılarla gözaltı sayısı24’e çıktı. Polis ve jandarmanın elinde64 kişilik bir liste olduğu kulaktankulağa yayıldı.Yaşanan gözaltı terörünü ve işkenceleriprotesto etmek için gözaltındakilerinaileleri ve avukatları, 3Haziran’da adliye önünde basın açıklamasıyaptı.HES’i protesto etti diye onlarca insangözaltına alındı, işkenceden geçirildi.Hopa’daki faşist terörün sorumlusuolan AKP bu durumu tersine çevirmeyeçalıştı. Seçim meydanlarındaHopa halkını suçlayan Tayyip Erdoğan,sürdürdükleri faşist terörü gizledi.Kuşkusuz Çayan’da süren direniş,gözaltı, tutuklama terörüne karşı sürenmücadelede direnme yanıyla birörnek oluşturmuştur.Çayan’dan, Malatya’ya,Samsun ve Adana’yaOligarşi İstanbul’da yoksul mahallelerdesürdürdüğü gözaltı ve tutuklamaterörünü Anadolu’ya yayarak,14HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


3 Haziran’dan başlayarak Anadolu’daçeşitli şehirlerde gözaltı, tutuklamaterörü başlattı.Elazığ, Dersim, Malatya’da 3 Haziran’dabaşlatılan gözaltı terörü sonradanSamsun’da, Adana’da, Bursa’dadevam etti.Oligarşi faşist terörünü Anadolu’yayaydı. Sabahın ilk ışıkları ile birlikteevler basıldı, derneklere bir hırsızgibi girerek, talan ettiler.Evler kuşatıldı. Korku büyütülmekistendi. Yılgınlık dalga dalga yayılmakistendi. Gözaltına alarak, tehditederek, sindireceklerdi.İlk saldırılarından itibaren saldırılarınadirenildi. Saldırıları karışısındageri adım atılmadı. Gözaltında aldıklarıyerlere, işkencehane önlerinegidilerek hesap soruldu.Sindiremez, boyun eğdiremezler.Okmeydanı’nda afişAylardır İstanbul’un yoksul mahallelerindedizginsiz bir terör estiriyorAKP’nin polisi. 1 Mayıs, Nurtepe,Sarıgazi ve Gazi Mahallesi’ndeyaşanan polis terörü, 10 Mayıs gecesiOkmeydanı ve birkaç mahallede yaşanandernek, kültür merkezi ve evbaskınlarıyla sürdürülmüş; onlarca insanişkencelerle gözaltına alınmış ve9 kişi tutuklanmıştı.Okmeydanı’ndan tutuklanan HasanKaya ve Yasemin Şen’in keyfi tutuklanmasınakarşı Halk Cepheliler,arkadaşlarının serbest bırakılmasıiçin hazırladıkları afişleri Okmeydanısokaklarının duvarlarına astılar.Keyfi tutuklamaların protesto edildiğiafişlerde Yasemin Şen ve HasanKaya’nın serbest bırakılması isteniyor.“Biz Doğurduk TecriteEzdirmeyeceğiz”TAYAD’lı Aileler, 3 Haziran’daÇayan Mahallesi’nde artan polis terörüve hapishanelerde süren tecritzulmünü protesto etmek amacıylayürüyüş yaptılar.Açlık grevinin 18. gününde yapılan“Biz Doğurduk Tecrite Ezdirmeyeceğiz”pankartı açan TA-YAD’lılar, Hüseyin Aksoy Parkı’ndanDilan Cafe önüne kadar sloganlarla“Tecrite Son, Sohbet Hakkı Uygulansın,Çayan Faşizme Mezar Olacak,Halkız Haklıyız Kazanacağız” sloganlarıatıldı.Eylemde açıklama yapan TülayEski, AKP’nin halka saldırılarınapervasızca devam ettiğini vurgulayarakMalatya'da, Elazığ'da, Dersim'dederneklerin basıldığına ve onlarcainsanın işkenceye alındığınadikkat çekti.Eylemden sonra, Hüseyin AksoyParkı’na sloganlarla dönen TA-YAD’lılar, parktaki programlarınabaşladılar.İdil Tiyatro Atölyesi’nin “EğitimKaç Para Eder” tiyatro gösterimininardından Av. Behiç Aşcı “MahallelerimizdePolis Terörü, HücrelerdeTecrit Zulmü” başlıklı söyleşi verdi.Aşçı Sarıgazi, 1 Mayıs, Gülsuyu,Okmeydanı ve Çayan’da yapılan saldırılarıanlattı. Bu düzende yozlaşmayakarşı mücadele etmenin en büyüksuçlardan biri olduğunu dikkat çekenAşçı Malatya, Dersim ve Elazığ’dakibaskınların da amacını anlattı.Saldırılara karşı direnmekten başkayol olmadığına değinen Aşcı, “polisterörüne de tecrit zulmüne de direnmekzorundayız. Çünkü her saldırınınamacı aynıdır, birbirinin devamıdır.Tutsaklarımız nasıl direniyorlarsabiz de aynı şekilde direnmelive saldırıları püskürtmeliyiz” dedi.150 kişinin katıldığı programda,ayrıca ölümlerinin yıl dönümleri olanaydınlarımızdan Nazım Hikmet, AhmetArif anılarak onların şiirleriokundu.Program gelecek Cuma aynı saatteaynı yerde bir araya gelme çağrısıylasona erdi.Tecrit’in sorumlusuAKP iktidarıdır!TAYAD'lı Aileler, Sütlüce AKP ilbinası önünde yaptıkları eylemleAKP'nin hapishanelerde tecrit ve işkenceyisürdürdüğüne dikkat çekerektecrit suçlarının sorumluluğununAKP'ye ait olduğunu ifade ettiler.7 Haziran’da “HapishanelerdeTecrit ve İşkenceye Son! SohbetHakkı Uygulansın” pankartı açan vebeyaz kefenlerini giyen TAYAD'lılaradına açıklama yapan Hüseyin Kaşkıryaptığı açıklamada “AKP bir yandanhapishanelerde tecrit uygularken,diğer yandan da tecrite karşı mücadeleedenlere saldırmaktadır. Son 6 aydasadece İstanbul'da 100'den fazla insan,dernekler basılarak, evler basılarak,helikopterli – ağır silahlı baskınlarlagözaltına alınıp tutuklanmıştır.Samsun, Ankara, Malatya, Elazığ,Dersim, Bursa, Adana'da dernekler veevler basılmış, gözaltına alınan insanlarınbir kısmı tutuklanmıştır. Tutuklananlarınsuçları büyüktür; tecritekarşı mücadele etmek, sohbet hakkınınuygulanmasını istemek, IMF veNATO'ya karşı olmak – protesto etmek.Tutsak TAYAD'lıları sahiplenmek.Şimdi onlar da tecritte tutuluyorlar.İşte AKP'nin ileri demokrasisibudur. Çıplak gerçek budur. Kimseningörmezden gelemeyeceği ülkemizintablosu budur.Bu tablo AKP'nindir. Bunu değiştirecekolan da bizleriz. Kimse bizimadımıza, bizim sorunlarımızıçözmez.” sözlerine yer verdi.“Tecrite Son, Sohbet Hakkı Uygulansın,Adalet İstiyoruz, HalkızHaklıyız Kazanacağız” sloganlarınınatıldığı eylemde tecrite karşı mücadeleninsüreceğine vurgu yapıldı.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!15


Alibeyköy Polis Karakolu Önünde Eylem“ALİBEYKÖY POLİS KARAKOLUHALKA YAPILAN İŞKENCENİNHESABINI VERMELİDİR!”Halk Cephesi Çayan Mahallesi’ndeyapılan saldırılar ve gözaltında yapılanişkencelerle ilgili Alibeyköy Polis Karakoluönünde eylem yaptı.29 Mayıs'ta Çayan Mahallesi’neyapılan saldırıda gözaltına alınanlarAlibeyköy Polis Karakolu’na götürülmüşve gözaltına alınanlara işkenceuygulanarak yüzleri tanınmayacakhale getirilmişti. Bunun üzerineHalk Cepheliler, 9 Haziran Perşembegünü Alibeyköy Polis Karakoluönünde basın açıklaması yaptılar.Açıklamada ''İşkence yapmak şerefsizliktir''pankartı ve gözaltında işkencegörenlerin resimlerini açtıktansonra basın açıklaması okundu. Basınaçıklamasında; ''...Alibeyköy karakolbahçesinde gözaltındaki insanlarıgörmeye gelen avukatların verdiğibilgiye göre hiç kimse ayakta duramamakta,bazı insanlar da kusmaktadır.Gözaltından çıkan insanların fotograflarıbile her şeyi anlatmaktadır....İşkence kaderimiz değildir. İşkencecilerdenhesap sorulmasını istemekhakkımızdır. İşkence yapmakşerefsizliktir...'' denildi. 50 kişininkatıldığı eylem atılan sloganlarla birliktesona erdi.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011BİZİ YILDIRAMAYACAKSINIZ,İŞTE KARŞINIZDAYIZ!Ülkemizin dört bir yanında devrimcilere, demokratikkurumlara yapılan baskınlar ve tutuklama terörünün en sonörnekleri geçtiğimiz günlerde yaşanmıştı. Halk Cephesiüyeleri, Ankara, Samsun, Adana, Bursa, Elazığ, Malatyave Dersim'de yaşanan gözaltı, tutuklama, ev ve dernekbaskınlarını protesto etmek için 8 Haziran 2011 Çarşambagünü saat 14:00'da Mecidiyeköy AKP önünde bir eylemyaparak gözaltıların serbest bırakılmalarını istediler.“İşkence Yapmak Şerefsizliktir ve Hopa'da Katledilen MetinLokumcu'nun Katili AKP Halka Hesap Verecek”pankartlarının açıldığı eylemde “İşte AKP'nin İşkenceciPolisinin Yaptıkları. İşkence Yapmak Şerefsizliktir” dövizleritaşındı.Ekin Dalbudak tarafından yapılan açıklamada AKP'ninHalk Cephelilere yönelik estirdiği gözaltı ve tutuklama terörüylehalka karşı işlediği suçlarını gizlemeye çalıştığınadeğinilerek, devrimcilerin bu mücadelenin bedelini ödediklerinevurgu yapıldı. 'Kendisini protesto eden halkımıza“eşkiya” diyen, “ananı da al git” diyen, Başbakan RecepTayyip Erdoğan'ın serveti bilinmektedir. Dünyanın en zenginBaşbakanı olduğu söylenmektedir! Bu zenginlik neredengelmektedir! Ülkemizde en büyük suç bunlarısöylemektir” diyen Dalbudak'ın açıklamasının ardındangözaltılar serbest bırakılana dek işkence “Yapmak Şerefsizliktir!”pankartı açılarak oturma eylemine geçildi.14.00'dan 19.00 'a kadar süren oturma eylemi boyuncamarşlar söylendi, sloganlar atıldı. En son saat 19.00 da Adanada gözaltına alınan Halk Cephelilerden 3'nün tutuklandığı,11 kişinin serbest bırakıldığı haberinin gelmesiyle,oturma eylemi “İşkence Yapmak Şerefsizliktir, Keyfi TutuklamaTerörüne Son, Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz,Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur, HalkızHaklıyız Kazanacağız” sloganları atılmasıyla bitirildi. Etraftatoplanan halka oturma eyleminin amacı anlatıldı, açıklamametni dağıtıldı.Aylardır ülkemizin her yerinde terör estirilmekte.Gece yarısı dernekler, kültür merkezleri, evler basılmakta.AKP'nin polisi ağır silahlar – çelik yelekler –panzerler – helikopterlerle adeta savaş açmış gibimahallelere saldırıyor. İstanbul'da 1 Mayıs, Gülsuyu,Gazi, Okmeydanı, Çayan saldırıya uğradı. Ankara,Samsun, Bursa, Malatya, Elazığ, Dersim, Adana'daaynı saldırılar yapıldı. Sadece İstanbul'da 100'denfazla insan tutuklandı.Bunlar AKP'nin “ileri demokrasi” anlayışının sonucudur.AKP suçlarını örtmek için saldırmaktadır. Halkakarşı işlediği suçları örtmek için saldırmaktadır. Baskıyı,sömürüyü, zulmü gizlemek için saldırmaktadır. Hopa'dakatledilen Metin Lokumcu'nun katili AKP'dir.HALK CEPHESİ16HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Röportaj“Devrimci gençliği cezalarla,tutuklamalarla asla yıldıramayacaklar”Ferhat TüzerParasız eğitimistedikleri için tutuklananFerhatTüzer ile son mahkemeyeilişkin yaptığımızsöyleşiyiyayınlıyoruz.<strong>Yürüyüş</strong>: Son mahkemede tahliyeolmanı beklerken yine tutuklulukkararı çıktı. Mahkemenin bu kararınınasıl değerlendiriyorsun?Ferhat Tüzer: Savcı mütaalasınıokudu ve Berna ile benim tahliye veberaatimizi istedi. Ancak buna rağmenmahkeme heyetinin almış olduğu“tutukluluğun devamı” kararı tamamensiyasi bir karar oldu.Gerek devrimci gençliğin mücadelesine,gerek YGS ile birlikte binlerceöğrencinin sokaklara çıkp hakarama mücadelesine bizim nezdimizdegözdağı verilmek isteniyor.Son yaşanan YGS ve diğer hakgasplarına yönelik eylemlerde iktidarıniki yüzlülüğü teşhir oldu. Yapılaneylemlere binlerce öğrenci veonların aileleri katıldı ve bu haksızlığakarşı birlikte taleplerini haykırdılar.Gençliğin bu kitlesel eylemleri onlarınkorkulu rüyası haline geldi. Parasızeğitim isteyen öğrencileri aylarca,yıllarca tutuklulukla cezalandırmaları,hakkını arayan öğrencileringaza boğulup coplanmaları gündemoluşturdu. İktidarın “ileri demokrasi”maskesi düştü ve gerçekyüzü ortaya çıktı.Bu nedenle alınan bu karar korkularınınbir tezahürüdür.<strong>Yürüyüş</strong>: Savcının hakkınızdatahliye ve beraat istemesi pek alışıkolmadığımız bir talep. Bu sizi şaşırttımı?Tüzer: Evet, savcının bu talebibizleri de avukatlarımızı da ailelerimizide şaşırttı doğrusu. Çünkü savcılarınözelllikle siyasi davalara nasılyaklaştığını komplolar üzerine kurulanpolis fizlekelerini nasıl iddianamehaline getirdiklerini, devrimcilere enyüksek cezaları vermek için nasılçırpındıklarını tecrit hücrelerimizdençok iyi biliyoruz. Bundan dolayıbiraz şaşırdık.Zaten yaptığımız eylem hukukiolarak ceza verilecek, tutukluluk gerektirecektürde değil, mevcut yasalaragöre bile değil. Buna benzer eylemlerönceden de olmuştu üniversitelerde,hiç birinde bırakın tutuklamayı,savcının karşısına çıkarılma bileolmamıştı. Bizim farkımız, pankartımızıdoğrudan başbakanın karşısındaaçmamız.Bu yapılan eylemle birlikte aynızamanda başbakanın demokrasi yalanıteşhir edildi. Özel olarak başbakanınbu konuda ciddi hassasiyeti olduğu vebu hassasiyet gereğince cezalandımamısfermanını imzaladığı ortadadır.Mahkemenin savcının mütaalasınarağmen almış olduğu bu karar bu hassasiyetineserider.<strong>Yürüyüş</strong>: Demokraktik kitle örgütleri,sanatçılar, basın vs yeterincesahiplendi mi davayı?Tüzer: Yeterince sahiplenilmedi.Parasız, bilimsel, anadilde eğitimhakkını savunan onlarca gençlik örgütüvar. Buna benzer talepleri dile getirenonlarca DKÖ var. Fakat bu talepleridile getirdiğimiz için tutuklanmamızarağmen bu çevrelerden yeterlidestek göremedik.Basın ise ailelerimizle yaptığı birkaçröportajdan öteye gidemedi. Neredeyseher hafta bir çok gazeteye birçok köşe yazarına yaşadığmız buhukuksuzluğu mektup ile yazıp anlatmamaragmen sadece bir iki kez yerverildi.Davayı en çok sahiplenmesi gerekenEğitim-Sen dahi sadece duruşmanınolduğu gün bir basın açıklamasıyaptı mahkemenin önünde. Oysa budava ve genel olarak “Parasız eğitim”talebi onların çok daha fazla ilgilenmelerigereken bir konuydu. Genel anlamdabu ilgiyi göstermediler.<strong>Yürüyüş</strong>: mahkemeye katılım nasıldı?Tüzer: Gençlik Federasyonu baştaolmak üzere Halk Cephesi veEtim-Sen kitlesel bir şekilde mahkemeönündeydiler. Benim ve Berna’nınbüyütülmüş resimleri maketdemir parmaklıklar içinde ve açılanpankartın iki ucunda duruyordu. Benimiçinde bulunduğum ring tamkitlenin önünde durdu. İndiğim sıradaEğitim –Sen basın açıklaması yapıyordu.Beni gören kitleyle birlikteparasız eğitim istiyoruz sloganınıhep bir ağızdan attı. Bu olay büyük bircoşkuya neden oldu.Mahkeme salonunda yine bazısanatçılar, basın ve DEV-GENÇ’lilervardı. Mahkeme bitip sonuç belli olduktansonra kitle daağılmayıp bizimçıkmamızı bekledi. Çıktıktan sonrayine coşkulu sloganlarla uğurlandık.<strong>Yürüyüş</strong>: Dışarıda parasız eğitimtalebini halkırmaya devam eden sizinözgürlüğünüz için de çadırlar kurupaçlık grevi yapan, imza toplayanDev-Genç’lilere dair mesajğnız varmı?Tüzer: Yaşanılan baskılara tutuklamave gözaltılara rağmen 42 yıllıkbir tarihin taşıyıcıları olduklarınıher yerde ve her mevzide dosta dadüşmana da gösterdiler yine. Bu haklıve meşru talebi, yüklendikleri bumisyonla haykıran Dev-Gençliler kararlılıklabu kampanyayı sürdürüyorlar.Ben ve Berna onlarla birlikteaynı heyecan ile yürüyor aynı coşkuylaparasız eğitim talebini haykırıyoruz.Dev-Genç ruhunu Anadolu’nunher köşesine taşıyanlarla birlikteatıyor yüreklerimiz. Tüm Dev-Genç’li arkadaşlarımı kucaklıyor veselamlıyorum.<strong>Yürüyüş</strong>: Son olarak eklemek istediğinbir şey var mı?Tüzer: Devrimci gençliği cezalarla,tutuklamalarla asla yıldıramayacaklar.Bunun bilinciyle ödediğimizbedelin hesabını mutlak soracağız. Buinançla umudumuzu büyütecek ve yılmadan,yorulmadan mücadelemizedevam edeceğiz.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!17


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Ülkemizde GençlikGençlik Federasyonu’ndanGençliğine ahlaksızlığı,işkenceleri reva gören sistemmeşru değildirGeçtiğimiz 10 Mayıs'ta GençlikFederasyonu binamız basılmış ve 22kişi gözaltına alınmıştık. Kafamız kırılarak,ağzımıza ne olduğu belirsizgazlar sıkılarak, işkencelerle götürüldüğümüzkarakolda “bir sizi yolagetiremedik” demişlerdi bize. Şimdisize, sistemin yoluna gelmek nedemek ve sistem yola getirmek içinhangi yöntemleri kullanıyor bunlardanbahsedeceğiz.Yer: İstanbul Büyükçekmece`debir ilköğretim okulu.7. sınıf öğrencisi 13 yaşındakiE.K., "Erkeklerle geziyor" iddiasıyla,müdürün talimatıyla okul hademesitarafından ders esnasındaalınıp tuvalete götürülüyor. Buradazorla idrar örneği alınıp gebelik testiyapılıyor. Olay üzerine şikayettebulunan baba ile kızına hakaret edilipkovuluyor.Yer: Büyükçekmece Recep GüngörLisesi (.)Bir öğrenci velisinin kaymakamayazdığı şikayet mektubunun ardındanlisenin müdürünün okuldaki birçok öğrenciye ve bir öğretmene tacizdebulunduğu anlaşılıyor ve müdüraçığa alınıyor.Yer: Vatan Emniyet Müdürlüğü.8. sınıf öğrencisi 15 yaşındaki birarkadaşımız, Okmeydanı’nda, bulunduğuGençlik Federasyonu binasındangözaltına alınıyor. Önceotobüsten indirilirken saldırıyorlarazgınca. Bu saldırıdan sonra, sıradaüst araması adı altında onursuz aramavar. Elleri kolları bağlanıyor veerkek polisler tarafından soyularakaranıyor. Ağzına sokulan anahtaryüzünden diş dolguları kırılıyor.Kendi sıktığı gazdan rahatsız oluyorpolis ve ahlaksızca yıkamak istiyorarkadaşımızı. İşkence ve namussuzluklarböylece sürüp gidiyor.Birisi gençlerini eğittiği, hayata hazırladığıiddiasında olan bir okul, diğeriise ülkedekiasayiş ve güvenliğisağlama iddiasındakibir karakol.Hayır, gerçekşudur: Birisi hertarafından dökülenbu sistemin kimliğinin ön yüzü,bir diğeriyse arka yüzüdür...DÜZEN, TACİZE DE UĞRA-SAN SUSACAKSIN DİYORGENÇLERİNE. İŞTE ‘YOLA GEL-MEKTEN’ ANLADIKLARI!Tarih: 14 Ekim 2009Diyarbakır'da ana sınıfına kaydetmekistediği çocuğunun kayıtparasını ödeyemeyen Elif Sadık,kayıt parasının karşılığında okulunhalılarını yıkarken damdan düşerekfelç oldu.Tarih: 2 Nisan 2010Muğla'nın Fethiye İlçesi'nde, öğrenimgördüğü dershaneye olan 5 binTL'lik borcu nedeniyle annesinincezaevine girmesi üzerine bunalımagiren 18 yaşındaki Soner Semih Sipahi,evlerinin balkonundaki çardağakendini asarak intihar etti.Tarih: 3 Mart 2011İzmir Büyükşehir Belediyesi’nindış cephesini boyarken iskele halatıkopunca 2 işçi öldü. Ölenlerdenbiri harç parasını ödeyemediği içinIğdır Üniversitesi'ndeki eğitiminiyarım bırakmak zorunda kalan NesihTaşkın'dı.DÜZEN; ÖL AMA MÜCADE-LE ETME, YOKSA BERNA VEFERHAT GİBİ AYLARCA ZİN-DANDA YATIRIRIM DİYOR!İŞTE YOLA GELMEKTEN AN-LADIKLARI!Son olarak da Elazığ'da ve Malatya'dayapılan operasyonda “yolagelmedikleri için” tutuklananlar arasında6 öğrenci arkadaşımız bulunmaktadır.İçi boşaltılmaya çalışılan, ayaklaraltına alınan ahlakı, onuru, namusu,erdemi DEV-GENÇ'liler temsiletmektedir. Ve temsil ettiğimiz budeğerleri, bedeli ne olursa olsun, savunmayadevam edeceğiz. YOLAGELMEYECEĞİZ!..Tehditlerle, baskınlarlaMeşruluğumuzukarartamazsınızAcıpayam Gençlik Derneği 5Haziran’da bir yazılı açıklama yaparakAKP polisinin üyeleri ve ailelerüzerinde oluşturmak istediğibaskı, tehdit, ve komplolara boyuneğmeyeceklerini belirterek şöyledediler: “Dernek çalışanımız OzanBİÇER'in babasının iş yerine gidensivil polisler: ‘Oğlunuz AcıpayamGençlik Derneği'nde yasadışı örgütüyeleriyle beraber çalışma yürütüyor.Yasadışı eylemler planlayıpbu eylemlerin içinde bulunuyorlar.Orada oğlunuzu başkan seçmişler.Yakın zamanda o derneği basacağız.Birkaç kişiyi alacağız. Oğlunuzuonlardan uzak tutun.”Acıpayam Gençlik Derneği açıklamadaayrıca yaptıkları kampanyalarınve eylemlerin meşruluğunuher yerde savunduklarını ve savunmayadevam edeceklerini belirttiler.AKP’nin FaşizmineSessiz Kalma31 Mayıs’ta Hopa’da polisinattığı biber gazından etkilenmesi sonucuhayatını kaybeden Metin Lokumcuiçin 1 Haziran’da Çanakkale’deAKP il binasının önünekadar bir yürüyüş yapıldı.<strong>Yürüyüş</strong>te Metin Lokumcu’nunresmi ve sembolik bir tabut taşındı.Aralarında Çanakkale GençlikDerneği Girişimi’nin de bulunduğudemokratik kitle örgütleri yürüyüşesnasında Kilitbahir-Çanakkalearasında sefer yapan feribottan da“Metin Lokumcunun KatiliAKP'dir” yazılı pankart asıldı. AKPil binası önüne gelindiğinde de biraçıklama yapılarak sembolik tabutukapı önüne bırakıldı.18HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Ülkemizde GençlikGençliğinGündemindenYalanlar ve İnkarGerçeği Değiştirmez27-29 Mayıs 2011 tarihleri arasındaYÖK tarafından Swissotel'de“Uluslararası Yüksek ÖğrenimKongresi: Yeni Yönelişler ve Sorunlar”konulu kongre düzenlendi.YÖK başkanı kongrede yaptığıkonuşmada; “YÖK olarak son 2 yılda,öğrencilerin eğitim hak ve özgürlüklerinikısıtlayıcı bazı yasaklara veuygulamalara son verdik ve yükseköğrenimidaha eşitlikçi bir yapıyakavuşturduk.” dedi.Yalan! Son 2 yılda YÖK'ün uygulamalarıöğrenci gençliğin hak veözgürlüklerini daha da kısıtlamış hattaonların kazandıkları haklarını daellerinden almıştır.YÖK yıllardır öğrenci gençliğebaskı politikaları uygulamış, öğrencigençliğin düşünmesini ve üretmesiniengellemeye çalışmış, parasız, bilimselve demokratik üniversite mücadelesininönündeki en büyük engellerdenbiri olmuş kurumdur. AyrıcaYÖK'ün baskıcı uygulamaları son 2yılda daha da artmıştır. 2010-2011dönemi başında, birçok devrimci vedemokrat öğrenciye üniversiteler açılıraçılmaz soruşturma açıldı ve çoğuokuldan uzaklaştırıldı. “Suçları”YÖK'ün uygulamalarına karşı çıkmakve haklarını aramaktı! Üniversitelersivil polis ve güvenliklerle doldurularaköğrenci gençliğe gözdağı verilmeyeçalışıldı. İstanbul Üniversitesi'ndeÖğrenci Kültür Merkezi'ninkapatıldığı gibi kültür faaliyeti yürütenbirçok kulüp ve kurum farklıbahanelerle kapatıldı. Halk kültürünüsahiplenen, ÖKM'nin kapatılmasınıprotesto eden öğrenciler okuldanuzaklaştırıldı. Öğrenciler kendi okullarınagirerken dahi, güvenlikler tarafındançanta araması gibi keyfi uygulamalaramaruz kaldılar. Ve sadece bunedenden dolayı okula alınmayanöğrenciler oldu. Yakın tarihte deİ.Ü'nden başlanarak üniversitelerdefakülteler arası geçiş yasağı konuldu.Tüm bunlar YÖK'ün son 2 yıldadeğil, son 1 yılda getirdikleri uygulamalardırki, bunlar dahi onlarınyalanlarını ortaya çıkarmaya yeter.Cumhurbaşkanı ve YÖK başkanı buyalanları yetmezmiş gibi, üniversitelere“ilerici” uygulamalar getirdiklerindenve öğrenci haklarını savunduklarındanbahsedebiliyor. YÖKbaşkanı da, Cumhurbaşkanı da bukonuda öyle pervasızlar ki öğrencilerüniversitelerde demokratik haklarınıaradıkları gerekçesiyle okuldan uzaklaştırılırken,gözaltına alınırken, onlarkürsülerde demokrasi vaadlerindebulunabiliyor.YÖK başkanı konuşmasında işbirlikçiliğinive üniversiteleri tekellerenasıl kiraladığını da anlatmaktadır.“ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerinyüksek öğrenim kurumlarınıntoplum iş dünyası ve diğer kurumlarlaciddi manada kaynaştıklarını ve bukaynaşma sayesinde, ülkelerinde refahınarttırılması ve kalkınma adına çokönemli katkılarda bulunduğunu” belirtenYÖK başkanı, tekellerin ve emperyalistşirketlerin hizmetine çalıştığınıaçık bir şekilde göstermiştir. YÖKbaşkanı ülkenin refahının artmasındanbahsederken de gerçekte tekelleringelişmesinden bahsetmektedir. Fakat,tekeller gelişirken, yoksullaşan halk,onlar için önemli değildir.Konuşmasının devamında “Sonyıllarda yüksek öğretimde yaşanan buhızlı büyüme sayesinde öğrenci sayısıartmış, okullaşma ve yerleşme oranıyükselmiştir.” diyen YÖK başkanıüniversite'den mezun olmuş ama işbulamayan binlerce öğrenciyi görmezdengelmektedir. Üniversitelerdeöğrenci sayısı arttırılmıştır ama buöğrencilerden hiçbirine gelecek vaadedilmemiştir.Çünkü; YÖK üniversitelerdedüşünmeyen, üretmeyen,yoz, bireyci bir öğrenci profili yaratmayaçalışmaktadır. Ülkemizde böylebir gerçeklik olduğu sürece, üniversiteyegiren öğrenci ne kadar fazlaolursa olsun eğitimin ileri olduğundansöz edilemez.Sonuç olarak YÖK başkanının“Uluslararası Yükseköğrenim Kongresi”ndeki konuşması yalanlardan veçarpıtmalardan ibarettir. Öğrenci gençlikYÖK'ün de, YÖK başkanının danasıl bir yapıya sahip olduğunu iyi bilmektedir.Bu nedenle de YÖK kurulduğutarihten itibaren öğrenci gençliğikarşısında bulmuştur ve bulmaya dadevam edecektir.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011gençliğintarihinden15-16 Haziran Direnişive DEV-GENÇTürkiye tarihindeki en büyük işçieylemlerinden biri olan 15-16 Haziran1970'te başlayan ve yayılan direnişlerde,Dev-Genç'liler de yerlerini aldılar.Direniş boyunca işçilerin yanından hiçayrılmadılar. Direniş bitene dek en öndeoldular.Öğrencilerden-Öğretmenlerdenİspanya’da Gençlik Alanlardaİspanya'nın başta Barcelona ve Madrid olmak üzere çeşitli kentlerindesüren gençliğin geleceksizliğe karşı gerçekleştirdiği eylemlerinepolis saldırdı. Barcelona'nın Katalonya Meydanı'nda sabahlayangençler meydanın boşaltılması dayatmasını reddetti. Oturma eylemiyapılarak direnişe geçildi. Polisin saldırısı sonucu 117 kişi yaralandı.<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!19


Ülkemizde GençlikSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011A nkara’ n k a ’dd a l isi see lii lel er 7 000 0 k işi şii y lel ey o z l a ş m a y a h a y ı r de di5 Haziran’da Ankara Nato Yolu Tekmezar parkında İdilcanKültür Merkezi Liseli Gençlik ve Ankara Gençlik Derneği'nindüzenlediği, şenlik gerçekleştirildi. Parkın hazırlanmasıiçin, saatler öncesinden parka giden gençler, sahneninarkasına “Yaşasın Dev-Genç, Yaşasın Dev-Genç’liler”pankartını astılar.Yozlaşmaya karşı ilki düzenlenen lise şenliği, saat18.00'de şehitlerimiz için yapılan saygı duruşu ile başladı.İdilcan Kültür Merkezi Liseli Gençlik ve AnkaraGençlik Derneği adına yapılan açıklamada, yozlaşmanınen çok liseli gençleri etkilediği, uyuşturucu kullanımınınçocuk yaşlara kadar indiği ve uyuşturucu satan çetelerinbaşında emniyet müdürlerinin, polislerin olduğu, gençliğesahip çıkılması gerektiği, gençliğe sahip çıkmanın kendiçocuklarına sahip çıkmak demek olduğu söylendi. Yapılanaçıklamada şöyle denildi: “Geleceğimize sahip çıkmakiçin hep birlikte örgütlü bir şekilde mücadele etmeliyiz.Bu yolda yürüme cüretimizi bu mahalledebizlere bağımsız Türkiye bırakmakiçin hücre hücre eriyerek şehit düşenÖzlem Durakcan ve Ayşe Baştimur'danalıyoruz. Bağımsız ve özgür birTürkiye'yi kendi ellerimizle yaratalım.”Yapılan konuşmanın ardından İdilcanKültür Merkezi gençliğinin oluşturduğu Mitralyöz MüzikTopluluğu marşlarımız ve halaylarımızla şenliğe katıldılar.Emperyalizmin, ülkemizdeki işbirlikçilerinin halkımızıyozlaştırma çabalarına karşı gençliğin mücadelesini anlatanÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı yaptığıkonuşmada, gençliğin verdiği mücadelede, ailelerininçocuklarının yanında yer alarak onlara destek olması gerektiğini,ancak bu şekilde kendi kültürümüzün sürekliliğininsağlanabileceğini söyledi.Davul ve zurna ile halaylar çekilerek yozlaşmaya karşıhep birlikte olmanın ilk adımı atıldı.Erdal Bayrakoğlu ve Oğuz Boran da şenliğe katıldı.Saat 22.30'da biten şenlik “Parasız Eğitim İstiyoruz Alacağız,Yaşasın Dev-Genç, Yaşasın Dev-Gençliler, MahirHüseyin Uluş Kurtuluşa Kadar Savaş, Kurtuluş KavgadaZafer Cephede” sloganları atıldı. Yaklaşık 700 kişininkatıldığı şenlik büyük bir coşku ile bitti.Samandağ Eğitim-Sen:Eğitim en temel haktırSamandağ Eğitim-Sen 31Mayıs’ta bir açıklama yaparak ParasızEğitim istedikleri için tutuklananGençlik Federasyonu üyesi Ferhat Tüzer veBerna Yılmaz’ın tutukluluğunu protesto ediphaklı taleplerini sahiplendiklerini belirttiler.Eğitim-Sen Samandağ Şubesi yaptıkları açıklamada;“Biz Samandağ Eğitim-Sen olarakbizi var eden temel değerlerden ve aynızamanda varlık koşulumuz olan parasız eğitimtalebinin savunucusu olarak BernaYılmaz ile Ferhat Tüzer’in HAKLI VEMEŞRU olan bu taleplerinin sonuna kadararkasında durduğumuzu ve bu talebi dahagür ve kitlesel olarak dile getirmek vesavunmak için elimizden gelen her türçalışmayı yürüteceğimizi belirtiriz” dediler.Hatay, Adana ve İzmir'deNazım Hikmet, Ahmet Arif veOrhan Kemal anıldı3 Haziran’da İzmir Karabağlar CumhuriyetLisesi’nde Gençlik Federasyonu Liseli Gençlikokul öğrencileriyle birlikte okulun konferans salonundaNazım Hikmet’i, Ahmed Arif’i ve OrhanKemal’i anma programı düzenledi.Program bir Liseli Dev-Gençli’nin hazırladığı slayt gösterileri izlendi.Okulun baskısına rağmen anma yapan Liseli Dev-Genç’liler böyleprogramlar yapacaklarını, faşist disiplin yönetmenliklerinin onlarıengellemeyeceklerini söylediler. Grup Günışığı’nın şarkılarıyladevam eden anmaya 120 kişi katıldı.Hatay’da 700 kişinin katıldığı anmada ise Özgürlükler Derneğitiyatro topluluğu ‘Dilenci’ adlı skeci oynadı. Daha sonra Ahmet Arif’inVay Kurban ve Nazım Hikmet’in Zafere Dair şiirleri okundu.4 Haziran günü de Adana Halk Cephesi tarafından 25 kişininkatıldığı “Haziran’da Ölmek Zor” etkinliğiyle Ahmed Arif,Nazım Hikmet ve Orhan Kemal anıldı.20HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Suçu:KırmızıTişortGiymekSuçu:Alın BandıTakmakSuçu:ŞiirOkumakSuçu:AnmaYapmakSuçu:TutsaklaraÖzgürlükİstemekSuç Nedir? Suçlu Kim?Suçu:AKP’yiProtestoEtmekSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Suçlarımız çok. Suçlarımız çoookbüyük. Hep söylemişizdir, ülkemizdene zaman demokratikleşmedensöz edilse, arkasından daha fazlabaskı, terör çıkar. Yine öyle oldu. AvrupaBirliği’ne uyum yasaları, demokratikleşmepaketleri derken, birbaktık ki, ülkemizde “terör suçu”nunkapsamı genişlemiş; devrimcilerin,demokratların adeta attığı her adım“suç kategorisi”ne sokulmuştur.Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’deTAYAD’lılara yönelttikleri tutuklulukgerekçelerinden son olarak Okmeydanı’ndakitutuklamaların gerekçelerinekadar, bakın nasıl bir tablo varkarşımızda:Kırmızı tişort giymek, alın bandı takmak,şi ir oku mak, Mahir Çayan’ınmezarı başında anma yapmak, hastatutsakların tedavi edilmeleri içineylem yapmak, AKP il binasına siyahçelenk koymak, ideolojik(!) halayçekmek, karikatür sergisi açmak,Newroz’a katılmak, Gençlik Derneği’negidip gelmek...*Suçun ve cezanın niteliğini yasalolarak kim iktidardaysa o belirler.Ama suçun ve cezanın bir de tarihselve siyasal anlamı vardır ki, o anlamlarıiktidar da olsanız değiştiremezsiniz.Bu demokratikleşme süreci debaskının yaygınlaşması ve pekişmesiylesonuçlanmıştır. “Terör suçu”tanımı genişletilmiş ve işte AKP iktidarındakibu tablo ortaya çıkmıştır.Yasaları yapan onlar. Suçu tarifeden onlar. “Hangi suça hangi cezauygundur?” ölçüyü belirleyen onlar.Yargıyı atayanlar onlar.Faşiz min ne za man ne yi suç sa -Haktan, AdalettenYana Hukukçular!Barolar!Bu tabloya daha fazla seyircikalamazsınız.Bunlar suç değildir diyeçıkmalısınız ortaya. Basınaçıklamalarıyla, panellerle,bizzat bunlarla suçlananlarınsavunmalarını üstlenerek,bu eylem ve etkinliklerinmeşruluğunu savunarak, adaletve meşruluk cephesinden bumücadeleye müdahil olmalısınız.Sorumluluk üstlenmelisiniz.Her şeyi suç haline getirenzulüm diktatörlüğününkarşısında, haklar veözgürlükleri savunmalısınız.yacağı belli olmaz. Herhangi bir dönemde, her han gi bir olay da, bir sim -ge niteliği kazanan her şey suç sayılabilir.Esas olan kitleleri yıldırmak vesindirmektir. Bu amaca ulaşmak için,en ak la gel me ye cek şey ler de suç ola -rak ilan edi le bi lir. Dü ze nin ya sa la rı -nın izin ver di ği şey ler bi le. Halihazırdaoperasyonlar ve tutuklamalar daböyle yürütülmektedir.Yukarıda sıralanan “suç”lar işte butür den dir ler. Dü ze nin ya sa la rın dabunlar serbesttir; bir “hak” olarak tanınmıştır.Devletin polisinin görevi(kağıt üzerindeki ifadeleri esas alacakolur sak) bu hak la rın kul la nı mı nı gü -vence altına almaktır.Suç ve ce za her za man sı nıf sal birözellik taşımıştır. Fakat burada sınıfsallığınötesinde açık bir keyfilik söz konusudur.Sistem, yine kendi yasalarınıçiğneyen bir konumdadır. Keyfilik deburjuvazinin sınıfsal bir tavrıdır.As lın da ger çek şu ki, halkın mücadelesinisindiremedikçe, “suç” türleriniçoğaltmaktadırlar. Halk Cephelilerözelinde de, bu ül ke de ba ğım -sızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadele sin de yıl ma yan, vaz geç me yenbir kararlılığı temsil etmemiz nedeniyle,durmaksızın suç icat edilmekte.Katlimize ve hapsimize sebep budur.Bu anlamda, bağımsızlık demokrasi ve sos ya lizm için mi li tan ca mü -cadele edenlerin “gö zü nün üs tün deka şının ol ma sı” bile suç sayılabilir.*Mesela, “suçu ve suçluyu övmek”<strong>Yürüyüş</strong> dergisinin toplatılmasınınbaşlıca gerekçelerinden biri yapılır.Ancak eğer bir övülen varsa o,kime göre, neye göre suçludur? Temelsoru budur?Türk Dil Kurumu’nun toplum bilimlerisözlüğünde suç şöyle tanımlanır:“1-Toplumda haksız sayılıpyazılı-yazısız kurallarla yasaklanan veyaptırımlara bağlanan davranış ve eylem,2- Devletçe yasalarla tanımlanıpyaptırıma bağlanmış olan kurallaraaykırı davranış.”Bu tanımlarda ortak olarak belirtilenşey yasalardır. Yasalara karşı çıkmaksuçtur. Peki, kimin yasaları?Kim asıl suçlu onu belirlemekiçin bunlara bakılmalıdır.Oligarşi faşizmi maskelemek vetoplumsal muhalefeti dizginlemekiçin demokrasicilik oyunu oynamakzorundadır. Bu nedenle gerçekte istemediğihalde pek çok yasal hak tanımakta,yasalar çerçevesinde bunları22HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


suç saymamaktadır. Yasalara göredergi çıkarmak suç değildir. Dernekaçmak, anma yapmak, basın açıklamasıdüzenlemek suç değildir. Amabu yasaları değiştiremeyen iktidar, fiiliyattabu hakları kullandırtmamakiçin her türlü engellemeye, terörebaşvurmaktadır.Bu nedenledir ki, devrimci, ilericigüçler, eylemlerinde esas olarakmeşruluğu esas alırlar. Yasal hak varsakullanılır, ama keyfi bir tutumla ohak kullandırtılmıyorsa ona teslimolunamaz. O durumda, yasalara uymayanama meşru eylemini yapanlardeğil, haklar ve özgürlüklerin KUL-LANIMINI ENGELLEYENLERSUÇLUDUR.Biz meşruluğumuzdan aldığımızgüçle, sürdürdüğümüz mücadele ile,1 Mayıs’ta olduğu gibi, yasalarındeğiştirilmesini de sağladık. Eylemlerimizinmeşruluğunu fiilen kabulettirdik. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğümüzügenişlettik.Bugün bunları suç ilan etmek,gayri-meşrudur. Kendi yasalarındaolan hakları kullandırtmamaları, gayri-meşrudur.Hiçbir yasa gerçeklerden ve haklılıktandaha güçlü olamaz. Fiili olarakuygulamak istemese de yasalarınakoymak zorunda kaldığı demokratikhaklar, devrimcilerin ve halkınuzun yıllar süren mücadeleleri sonucuelde edilmiş, bedeli ödenmiş olanhaklardır. Bunları kullanmakta sonunakadar ısrarcı olacağız.Oligarşinin polisinin ve mahkemelerininbugün bunları suç ilan etmesibir şey ifade etmez. Onların hiçbirisuç değildir.Suç, bu meşru hak ve özgürlükleriSUÇ İLAN etmektir.Suçlu, yukarıda sayılanları SUÇİLAN EDENLERDİR.Suçlu, devrimcileri, ilericileri,vatanseverleri bu tür suçlarla yargılamayakalkışanlardır.Halk“Atılangaz vücuttayanma yapıyordu,nefesalıp vermektezorlanıyorduk.Gözlerde yanma vardı,vücudun açık olan yerlerindeyanma yapıyordu...”DüşmanıAKP“Hem yanıyorduk, hem de boğazımızı yakıyordu, nefesalamıyorduk”10 Mayıs’ta, AKP’nin polisinin Okmeydanı’nda devrimci-demokratikkurumlara saldırısında gaz bombasınamaruz kalan Gençlik Federasyonu üyesi öğrenciler, bombanınüzerlerindeki etkisini böyle anlatmışlardı.Gazın niteliği bilinmiyordu. Hala bilinmiyor.Diyebiliriz ki, 9 yıllık AKP iktidarında polis, hemenhemen her hak alma mücadelesine, 1 Mayıslar’a, hattafutboldaki taraftar gruplarına kadar, gördüğü her kalabalığa,her toplumsal olaya gaz sıkarak veya gaz bombalarıatarak müdahale etmeyi temel yöntemi haline getirdi.Polis, gaz maskeleri ile donatılmıştı nasıl olsa. İlk başlardaküçük sprey tüpleriyle sıkılan biber gazları, giderekbüyük tüplerle sıkılmaya başladı. Polis artık, yangınsöndürücü büyüklüğünde tüpler taşıyor. Yine tüfekle, elleatılan, çok çeşitli gaz bombaları da eklendi polisin “toplumsalolaylara müdahale araçları”na.Kendi halkına karşı bu kadar çok gaz kullanmak, halkdüşmanı olmanın dışında izah edilemez.Gaz bombası kullanmak öylesine “olağanlaştırıldı” ki,polis, mahkemede fazla sırada bekletildiler diye, mahkemekoridorlarını anında gaza boğabiliyordu.Daha çok... daha çok... ve daha etkili gaz bombalarıDaha çok, daha çok gaz bombasıhalk düşmanlığının nişanesidiristiyor AKP’nin polisi. Stoklar zamanından önce tükeniyor,boyuna yeni çeşitler ithal ediliyor... Bu, halka karşı, hakkınıarayanlara karşı nasıl bir düşmanlıktır, nasıl bir tahammülsüzlüktür?Polis, “kapalı yerlerde kullanılmaması gereken” bombaları,karşısındakinin kafasını tutup, gözünün, ağzının,burnunun içine sıkıyor.Düşmanlık, bundan daha açık nasıl ortaya konulur?AKP’nin polisinin hiçbir sınırı, kuralı yoktur bu konuda.1 Mayıs 2009’da Şişli Etfal Hastahanesi’ne, başkabir olayda bir ilköğretim okulunun bahçesine gaz bombalarıatmaları, dernek ve sendika binalarına atılan, sıkılangazlar, bu kuralsızlığın göstergeleridir. Burjuva basın bile,1 Mayıslar’da emekçilere sıkılan gazların yoğunluğundandolayı eski İstanbul Valisi Muammer Güler ve EmniyetMüdürü Celalettin Cerrah’a, “gazcı kardeşler”ismini takmıştı. Fakat asıl “gazcı” olan AKP iktidarıdır.Güler ve Cerrah gitmiştir ancak gaz bombaları tüm yoğunluğuylakullanılmaya devam edilmektedir.Polisin gaz bombası kullanması sonucunda, 1 Mayıs2007’de 75 yaşındaki İbrahim Sevindik, Ekim 2009’daİstanbul Taksim’deki IMF protestolarında İshak Kalvo,27 Nisan 2010’da Diyarbakır Bismil’de Kazım Şeker, veson olarak 31 Mayıs 2011’de Artvin Hopa’da Metin Lokumcukatledildi.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!23


Hikmet Sami Türk!Her yerde karşında birDidem Akman bulacaksın!Tecritveişkencedevamediyor!TAYAD’lılarAKP’ninzulmünesessizkalmıyor!SUSMUYOR!Tutsakların kanı var ellerinde! Bundantam 11 yıl önce, katliam ordusunun başındazafer(!) çığlıkları atıyor, hapishanelerikurtardığını ilan ediyordu.Katil Hikmet Sami Türk, 11 yılsonra bir koruma ordusu ile seçim çalışmasıyapıyor Ankara’da DSP adına!Bir katil, bir halk düşmanı olduğunu elbettegizlemeye çalışıyor seçim propagandalarında.Ama boşuna bir çaba.O her köşe başında korkuyla irkiliyor.Girdiği her sokakta ürperiyor. Katillerinunutulmayacağını, asla bağışlanmayacağınıçok iyi biliyor!Dinle Hikmet Sami Türk!Onların üzerinde “bir şey” olsun ya daolmasın; hapishanelerde zulmettiğin hertutsak, öfkesiyle, hesap sorma isteğiylesana karşı bir Didem Akman’dır. Bir reformistbile, bir adli tutuklu bile, seni birkaşık suda boğmaya hazırdır. Hiç yolu yok,tutsakların bu haklı öfkesinden kurtulamayacaksın.“Beni hatırladınız mı?”“Kolumu koparttınız!”Burdur Hapishanesi’nde bir saldırı sırasındakepçeyle kolu kopartılan Veli Saçılık,seçim çalışmalarını sürdüren HikmetSami Türk’ten hesap sordu!Türk’e, “Beni hatırladınız mı?” diyesoran Saçılık, Türk’ün “Hatırlayamadım”“Tecrit ne?”TAYAD'lı Aileler, 3-4 Haziran günlerindeİstanbul Mecidiyeköy’de Metrobüsdurağında masa açarak tecriti halka anlattılar.İmza topladılar.“Tecrit ne?” diye soranlara tecrit anlatıldı.Hapishanelerde katledilen tutsaklarınsorumlusunun halk düşmanı AKP iktidarıolduğu belirtildi.demesi üzerine, “Kolumu koparttınız,nasıl hatırlamazsınız, hatırlamanız lazım.Burdur’u ben hiç unutmuyorum, koptukolum, çöplükte bulundu.” dedi. Türk ise“Benimle ilgisi yok!” diyerek saldırıdakisorumluluğunu gizlemeye çalıştı.Parçalanıp, çöpe atılmıştı Veli Saçılık’ınkolu. Ve bir köpeğin ağzından aldılaro kolu. Hikmet Sami Türk, böyle birzulmün sorumlusuydu.“Sen doğa katliamını bırak,insan katilamının hesabını ver!”H. Sami Türk, günlerdir Ankara girişindeçadırlarda Ankara’ya girebilmekiçin direnişlerini sürdüren ve kendilerini“Büyük Anadolu <strong>Yürüyüş</strong>çüleri” olarakadlandıran çevreci grupları da seçim çalışmalarıçerçevesinde “ziyaret” etmeyekalkıştı. Kalkıştı çünkü, o ziyaret gerçekleşemedi.Bir düzen politikacısı gibi nutuk atacak,şirin gözükecek, oy isteyecekti. Ancak hiçkonuşturmadılar katili. Katlettiği tutsaklarınhesabını sordular. “Sen doğa katliamını bırak,insan katliamının hesabını ver” dediler.Nereye giderse gitsin, bir katil olduğuhep söylenecek!Nereye giderse gitsin! Hep karşısına DidemAkmanlar’ın çıkacağı korkusuyla yaşayacak!4 Haziran’da açılan masada seçimlerleilgili bildiriler de dağıtılarak, seçimlerinhalkın hiçbir sorununu çözmeyeceği çözümünmücadeleden geçtiği söylendi.24HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Tecritte Nasıl Diri Kalınır? Tecrite Karşı Nasıl Mücadele Edilir?TUTUKLAMALARDAKİ keyfiyetive zalimliği, birkaç gazeteci ve birkaç generalin Silivri Hapishanesi’neatılmasıyla FARKEDENLER!TECRİTİ, “ünlü” kişilerin tek kişilikhücrelere atılmasıyla KEŞFE-DENLER!Açın gözlerinizi; 19 Aralık2000’den bu yana tecrit hücrelerindetutulan devrimcileri görün.Açın kulaklarınızı; devrimcilerin 11yıldır anlattıklarına kulak verin.Tecrite karşı 11 yıldır sürdürülenmücadeleyi ve TAYAD’lı Ailelerindaha yeni başlattığı “Biz doğurduktecrite ezdirmeyeceğiz” kampanyasınıgörün...Tecrite karşı mücadeleyi devrimcitutsaklardan ve devrimci tutsakyakınlarından öğrenmeliyiz. Onlarındireniş tarihinde bu konuya dair tümsoruların cevapları verilmiştir.Hücre gözükmeyecek...Hücrede tek başına olunduğu, yani tecrit hissi verecekfotoğraf da yasak... Hücredeki nemli, küflü bölümlerin fotoğrafınıçekmek de yasak... Kameraların fotoğrafları yasak...Yasak, yasak, yasak... Yalnız “tecrit”in özgürlüğü varorada...Bu fotoğraf yasakları, gazeteci ve milletvekili adayıTuncay Özkan’ın Silivri Hapishanesi’nde fotoğraf çektirmekistemesi üzerine gündeme geldi.Tecrit üzerine açıklamalar yaptılar, Özkan veBalbaylar... Tecrit üzerine yazılar yazdılar onların düzenbasınındaki arkadaşları...Bu küflü, bu nemli, bu yapayalnız koşullarda insanlarıyaşatmanın işkence olduğunu yazdılar. Yazmalarıiyiydi, en azından arkadaşlarını sahiplenmeydi ama çokönemli, çok vahim eksiklikler vardı hep bu yazılarda.Eksik 1: O tecrit, ülkemizin hapishanelerinde yeniyaşanmaya başlanmamıştı. 2000 yılının 19 Aralık’ındanbu yana o tecrit altında yaşayanlardan söz etmiyorsanız,sizin tecrite karşı çıkışınız, tutarlı bir demokratlık, tutarlıbir insan hakları savunuculuğu değildir. Bunun adı“benim arkadaşım tecrit edilmesin, ama devrimciler tecritteinim inim inlesin, ölsün...” demektir ki; hangidemokratlığa sığdırılabilir böyle bir tavır?Eksik 2: O tecrit hücreleri gündeme getirildiğinde,tüm tutsaklar ve tutsak yakınları o hücrelere karşı çıkarken,arkadaşları Tuncay Özkan, katil bir bakanla, SamiTürk’le el ele vermiş, hücrelerin reklamını yapıyor,onların nasıl lüks odalar olduğunu kanıtlıyordu. Veçok çarpıcıdır; o zaman Tuncay Özkan’ın elindekikamera da, F Tiplerinin “kötü” yanlarını gizliyor, masanınüzerindeki naylon çiçeklere zum yapıyordu!Tuncay Özkan’ın ve onun yaşadıklarından hareketlebugün tecriti yazıp ona karşı çıkanların, bu çarpıcı olayadair söyleyecekleri bir cümle yok mudur? Bizce olmalıdır.Eksik 3: Bugün tecrit zulmünün, hücrelerdeki tecritişkencesinin uygulayıcısı, AKP iktidarıdır. Ancak AKPiktidarı tek değildir bu konuda. Bugün Balbaylar’ın milletvekiliadayı olduğu CHP, tecrit işkencesinin ortağıdır.Savundukları Ecevit ve DSP tecrit katliamının mimarlarıarasındadır. Savundukları ordu, tecrit katliamınınbirinci dereceden sorumlusu ve uygulayıcıları arasındadır.Onları da eleştirmeden, mahkum etmeden, tecritekarşı tutarlı bir tavır alınmış olunmaz.*Tecritin ne kadar acımasız olduğuna dair örnekleri 11yıl sonra anlatıyor bazıları. Biz 11 yıldır bunları anlatabilmekiçin defalarca öldük. Tecrit işkencedir gerçeğinianlatmaktı öncelikli amacımız. Ama demokrasinin olmadığı,faşizmle yönetilen bir ülkede, gerçeği anlatabilmek,sesini duyurabilmek, ölerek mümkündü bazen. Bizde öldük.Ölümlerimizi ve hala süren tecriti duymayanlar, duymazdangelenler, tecrit devrimcilere uygulansın ama düzengüçlerinin “kendi içlerinde” uygulanmasın diyenlerdirve onlar zulmün saflarındadırlar. Çıkın zulmünsaflarından.Seçimler için resim çektiren bir başka tutuklu, MustafaBalbay’dı. Balbay, kitapların arasına uzanıp poz vermiş.Balbay’ın o pozu verebilmesi bile, bizim 122 kez ölmemizinsonucudur. O pozu verebilmesi, bizim, F tiplerinin açılışındanitibaren 5-6 yıl boyunca kesintisiz gördüğümüz işkencelerinsonucudur. Katıdır ama gerçek budur.Devrimci tutsaklar 19 Aralık 2000’den bu yana, F Tiplerininhücrelerinde direniyor ve üretiyorlar. Bir veya üçkişilik hücrelerde, tecritin fiziki, psikolojik etkileri nasılen aza indirilir, devrimci tutsaklar, bu konuda müthiş birirade ve yaratıcılık sergilediler. Düşmana hiçbir noktadaboyun eğmezken, taleplerini adım adım kabul ettirdiler.Tecrit altında onuruyla, düşünceleriyle, siyasi kimlikleriyleyaşamanın destanını yazdılar ve yazmaya da devam ediyorlar.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!25


Röportaj“Devrimci basın halktan yanaolmanın bedelini ödüyor”Kaan ÜnsalSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran201124 Aralık’ta <strong>Yürüyüş</strong>dergisinin teknikişlerinin yapıldığıOzan Yayıncılık’a yapılanpolis baskınındagözaltına alınıp tutuklanan<strong>Yürüyüş</strong> çalışanıKaan Ünsal ile yaptığımız röportajıyayınlıyoruz:<strong>Yürüyüş</strong>: Basın özgürlüğününasıl değerlendiriyorsunuz?Ünsal: Ülkemizde basın hiçbirdönemde özgür olmadı. Siyasi iktidarlarsansür kurumları, yasaları,mahkemeleri basını denetim altındatutmaya çalışır, yetmediği yerde ekonomikyöntemlerle kendine bağlatır.Bugünde basın özgür değildir. Özellikledevrimci sosyalist basının üzerindebaskılar yoğundur. Mahkemekararları ile toplatma, kapatma, para,hapis cezaları bir yana bu ülkede gazetebüroları bombolarla yakılmış,muhabirler, yazarlar, gazete dağıtıcılarıkatledilmiştir. Örneğin; dergimiz<strong>Yürüyüş</strong>’ün hemen her sayı hakındabasın savcılıklarınca soruşturmaaçıp toplatma - kapatma milyarlarcalirayı bulan para cezaları vehapis cezaları verilmektedir. Yine<strong>Yürüyüş</strong>’ün devamcısı olduğu basınalanındaki 25 yıllık geleneğin içindeyer alan dergilerimizin büroları defalarcabasıldı. Çalışanlarımız gözaltınaalınıp, tutuklandı. Dergilere,kitaplara el konuldu. Özellikle Anadolu’dakibürolarda gözaltına alınıptutuklanmayan muhabirimiz yokgibidir.<strong>Yürüyüş</strong>: Burjuva basın hakkındane diyorsunuz?Ünsal: Burjuva basının 2. PaylaşımSavaşı’nda Nazi destekçisinden,12 Eylül döneminde cunta yaltakçılığınauzanır tarihleri. Bugün “12 Eylülcüleryargılansın" diye yazanlar, 12Eylül döneminde Kenan Evren'in işkencelerine,katliamlarına yazdıklarıylaortak oluyorlardı. Bugün de burjuvabasın AKP iktidarının "yazın","yazabilirsiniz" dediklerinin dışınaçıkamaz. "Demokratların" , "basınözgürlüğü" söylenenlerin sırrı budur.Ahmet Şık, Nedim Şener'in tutuklanmasıylabirlikte Alman papaz MartinNiemolleri anarak , "basın özgürlüğü"ne sahip çıkanların çoğu devrimci-sosyalistbasın üzerindeki terörü,baskıyı görmezden geliyor. Dört ayönce basılan Ozan Yayıncılık’tantutuklanan <strong>Yürüyüş</strong> çalışanları gündemlerindeyoktur. Hatta yazdıklarıylaiktidarın devrimcilere-sosyalistleresaldırılarına zemin hazırlıyorlar.Asıl istedikleri kendilerine dokundurulmaihtimalinin ortadan kaldırılmasıdır.Gerçek anlamda basın özgürlüğütalepleri yoktur.<strong>Yürüyüş</strong>: Devrimci basını değerlendirirmisiniz?Ünsal: Ülkemizde devrimci, sosyalistbasın, basının yüzakı, onurudur.Burjuva basınının egemenlerlegirdiği çıkar ilişkilerine karşı halktanyana emekçilerin sesi soluğu olmuştur.Halkın sesi olmasının, halktanyana tavır almasının bedeliniödemiştir. Burjuva basının kirli, işbirlikçitarihine karşı devrimci basın,halkın değerlerini sahiplenmesinin,faşizme karşı direniş geleneklerini yaratmanınonurunu taşımaktadır. İktidarla,emperyalist, işbirlikçi tekellerlebir sorunu olmayan burjuva gazetelerinin"basın özgürlüğü" mücadelellerindeyer almadıklarını görüyoruz.Basın özgürlüğü mücadelesi verenler,yüzü halka dönük aydınlarımız,devrimci-sosyalist, yazar çizerlerimizolmuştur. Bugün basınözgürlüğü anlamında kullanabildiğimizne varsa Sabahatin Ali’ler, RıfatIlgaz’lardan, Engin Çeber’e,Bülent Ülkü’ye canımızla kanımızlaon yıllarca süren tutsaklıklarlaödediğimiz bedellerin sonucudur.<strong>Yürüyüş</strong>: Dergimiz <strong>Yürüyüş</strong>hakkındaki düşüncelerinizi alabilirmiyiz?Ünsal: Türkiye haklarının emperyalizmeve oligarşiye karşı yürüttükleribağımsızlık, demokrasi,sosyalizm mücadelesinde önemli birmevzidir. Halkın , devrimcilerin sesidir.Emperyalizm ve uşaklarının zulümve katliamları, sömürüleri karşısındahalkın tarafındadır. Sisteminürettiği yalanların, demagojilerinkarşısında gerçekleri halkımıza ulaş-Saldırılarla, gözaltı ve tutuklamalarladüşüncelerimizi değiştiremezlerAntalya: 3 Haziran’da Attalosheykeli önünde yapılan eylemdeAntalya Özgürlükler Derneği başkanıtutsak Mehmet Ali Uğurlu ve<strong>Yürüyüş</strong> dergisi çalışanları için özgürlükistendi. Ayrıca Elazığ, Malatyave Dersim’de Halk Cephesiüyelerine yönelik polis baskınları vegözaltılar protesto edildi. 30 kişininkatıldığı eyleme DHF ve Halkevi detemsilci düzeyinde destek verdi.Malatya: 2 Haziran’da YeşilyurtCaddesi’nde önlüklerle <strong>Yürüyüş</strong> dergisitanıtımı ve satışı yapıldı. Seçimindeğil devrimin tek çözüm olduğununanlatıldığı iki buçuk saat süren tanıtımda29 dergi halka ulaştırıldı.Adana-Seyhan: Mıdık- Hadırlıyolu üzerinde 2 Haziran ‘da <strong>Yürüyüş</strong>dergisinin tanıtım ve satışı yapıldı.İki saat süren tanıtımda 17 dergisatıldı.Mersin: 3 Haziran’da Yenişehirilçesinde yapılan tanıtım ve satıştaAKP iktidarının saldırıları anlatıldı.Yapılan tanıtım ve satışta 23 dergihalka ulaştırıldı.Dersim: 2 Haziran’da Hozat’tayürüyüş dergisinin tanıtımı ve satışıyapıldı. <strong>Yürüyüş</strong> önlükleri ile çıkılantanıtımda 30 dergi satıldı.26HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Röportajtırmanın en önemli aracıdır. Egemenlerinhalka, devrimcilere karşı yürüttüğüpsikolojik savaş karşısında bedeline olursa olsun gerçekleri yazmanıngarantisi güvencesidir. Devrimcibasında 25 yıllık tarihin geleneğindevamcısıyız. 25 yıldır doğrudan,haklıdan, adaletten yana tavır almanınbedellerini ödüyoruz. Bedeller,koşullar ne kadar ağır olursa olsungerçekleri ısrarla, karlılıkla yazmayadevam ettik. Kanımız, canımız pahasınaburjuvazinin yoz-çürümüşkültürüne, sistemine karşı halkın değerlerini,saflığını-temizliğini savunduk.Türkiye halklarının geleceğeumutla bakmasında, umudu büyütmesindedevrimin, sosyalizminsesi olmaya devam edecektir <strong>Yürüyüş</strong>.<strong>Yürüyüş</strong>: Bir süredir tecrit hücrelerindesiniz.Tecriti anlatır mısınız?Ünsal: Burjuvazi, zulüm-sömürüdüzenine karşı mücadele etmeyen,haklarını aramayan, sosyalizmi umutolarak görmekten uzaklaşmış bir halkistiyor. Devrim umudunun yok edilmesiiçin devrimcilere saldırıyor.Katlederek, tutsak ederek etkisizleştirmeyeçalışıyor. Ama katlederek, tutsakederek tamamen yok edemeyeceğinin,sonuç alamayacağının farkında.Bunun için, tutsak ederek "özgürlüğü"elinden aldığı devrimcilerenedamet getirmeye, değerlerindenvazgeçirmeye çalışıyor. Nedamet getirmenin,sosyalizme inancın, devrimcicoşkunun yokedilmesi için tutsaklarayönelik saldırı aracı tecrittir.Devrimcileri düşünemez, üretemezhale getirmenin aracıdır tecrit. Tek yada üç kişilik hücrelerde bencilce,düşünceleri, umutları, özlemleri halkından,yoldaşlarından ayrı düşmüş,dünyası kendinden başlayıp, kendindebiten, yoz bireyler yaratmanınaracıdır tecrit. Önce fiziksel mekandaraltılır, hücrelere atılır. Sonra ziyaretçileriile görüşmesi, mektup alması,dergi, kitap okuması koşullarıbağlanır. "Uyumlu" pişman olursa,örgütlü kimliğinden uzaklaşırsa bunlarıkullanabilir. Sağlık, beslenme, giyinme,haberleşme gibi tutsakların entemel hakları idarenin keyfine kalmıştır.Her hak yaptırım aracıdır.Halkımız, "yanlızlık Allaha masustur"der. Acımızı, sevincimizi,üzüntümüzü, mutluluğumuzu, coşkumuzu,derdimizi yoldaşlarımızla ,doslarımızla paylaşmak , konuşmakister. Tecrit en temelinde bu insanipaylaşımı engellemektedir. Tecrittederdini, kederini, acını kendi kendineyaşarsın. Yoldaşlarınla iki bardakçayın eşliğinde sohbet edemez,ağız dolusu gülemezsin. Hasta olduğundayardım edemez; acılı, kederlianlarında destek olamazsın. Bunlarınyarattığı birikim zamanla işkenceyedönüşür. Fiziksel ve ruhsalrahatsızlıklar ortaya çıkar. Bu rahatsızlıklartedavi edilemez. Yavaş ve sistemlibir şekilde çürümeyi, sessizbir ölümü getirir. Bu nedenle hapishanelerdekison on yıldaki 1758 ölümünsorumlusu tecrittir. Tecritte ısrareden siyasi iktidardır.<strong>Yürüyüş</strong>: F Tipi tecrit hücrelerindekibir tutsak için mektubunanlamı nedir?Ünsal: Tecritte yoldaşlarımızla,doslarımızla sohbetin, duygularımızıdüşüncelerimizi paylaşmanın, üretimlerimizideğerlendirmenin enönemli aracıdır mektup. Tutsaklariçin mektup, dünyaya açılın birpenceredir. Mektupla gelen birdost selamının, dost elinden çıkmışbir "merhaba"nın değerini en iyitutsaklar bilir. Bu nedenle de hapishaneidareleri mektupları disiplinkurulu kararlarıyla sansürlüyor.İmha ediliyor, kaybediliyor,verilmesi geciktiriliyor ya da engellemekiçin ellerinden geleniyapıyorlar.<strong>Yürüyüş</strong>: F Tiplerinde dayanışmadeyince bize ne anlatmak istersin?Ünsal: Dayanışma halkımızıntemel değerlerinden biridir. Zulme,tecrite karşı mücadele ederkengücümüzü ortaya koymanın, elimizdekiimkanları etkili bir şekildekulanmanın yolu dayanışmadangeçiyor. Birlikte hareket edebilmenin,ortak bir soruna karşı biraraya gelmenin, sonuç alabilmeninönünü dayanışma açıyor. Göz altınaalınıp tutuklandığımız gündenbu yana kendimizi hiç yalnızhissetmedik. Yoldaşlarımızın, dostlarımızındesteğini hep yanımızdabulduk yapılan her gösteri, dağıtılanher bildiri, açılan her pankart, gönderilenher mektup, kitap, her selamile birlikte düşünce ve örgütlenme özgürlüğümüzesahip çıktık.<strong>Yürüyüş</strong>: Örgütlenme özgürlüğüiçin ne diyorsunuz?Ünsal: Tarihsel olarak miadı dolmuşiktidar zayıftır, korkaktır, çaresizdir.Devrimcilerin, halkın sömürüye, zulme,haksızlıklara karşı mücadelesini,adalet arayışını bastıramadıgı, sindiremediği,yok edemediği için pervasızcasaldırıyor. Halkın mücadelesi,devrimcilerin öncülüğünde gelişenhalkın örgütlü mücadelesi karşısındabaskı-zordan başka yapacak birşeybulamıyor. Bu nedenle halkın, emekçilerinyaşadığı, örgütlü olduğu mahallelerebaskılar yapıyor, devrimcilerikomplolarla tutukluyor. Bu saldırılarboşunadır. Bu saldırılarla istediklerisonuca ulaşamayacaklar. Örgütlenmeözgürlüğünü bedeller ödeyerek kazandık.Yine direnerek, bedelleri ödeyerekkorumakta da kararlıyız.<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarına veüç devrimciye özgürlükKaan Ünsal, Halit Güdenoğlu,Naciye Yavuz, Musa Kurt,Cihan Gün, Remzi Uçucu,Mehmet Ali Uğurlu, Necla Canve Gülsüm Yıldız’a<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>! 27


Sandığın içinde düzene ortak olmak var!Devrimci alternatif, devrimciçözüm, sandığın dışındadır!Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Oligarşi halkı aldatarak seçimoyununu sürdürüyor. Düzen partileri,seçim kampanyasını kitleler içindaha çekici ve etkileyici hale getirmekiçin her türlü yöntemi deniyorlar.Meydanlara kalabalıkları toplamakiçin büyük reklam kampanyaları yürütülüyor.Bununla da yetinilmeyipbelediyeler, valilikler, devlet kurumlarıseferber ediliyor. Halkı meydanlaraçekmek devletin ve tüm düzenpartilerinin adeta “kutsal” görevi.Düzenin basını, TV’leri adeta“tam kapasite” seçim oyunu için kullanılıyor.Tabii en fazla da iktidar partisiAKP kullanıyor. Ama her şartaltında çözüm olarak halkın karşısınasandık çıkarılıyor. Halk, sandıktanbaşka bir çözüm düşünmesin,düzen partilerinden başkasını görmesinistiyorlar.Halkın, kendi sorunlarını ancakdevrimin ve devrimci kadroların çözeceğigerçeği ile yüzleşmemesi içinher yola başvuruyorlar. Yalanları,vaatleri, şehir şehir dolaşıp mitingleryapmaları, halkı düzene daha çok bağlamayayöneliktir.Sandığın içindekiler vesandığın dışındakilerSandık, belki tek başına bir isim,bir semboldür ama bir tercihtir deaynı zamanda. Özellikle sandık karşısındatutum belirlemek, siyasal birtercihe denk düşmektedir.Onun için şu soruyu soracağız;Sandık karşısında hangi tavrı alıyorsunuz?Sandığın içinde mi, sandığındışında mısınız?Eğer, sandığı bir çözüm olarak görüyorsanız,sandığın içinde olmayı kabulediyorsanız, sandığın içindekilerebakmalıyız. Sandığın içindekilerasıl olarak tercihin ne olduğunu dagösteriyor.Sandığın içini tercih etmek, oligarşininseçim oyununa katılmak,faşizmin saldırılarını meşrulaştırmaktır.Sandığın içini tercih etmek, faşizminsaldırılarını, gözaltı terörünü,işkence ve katliam politikalarını görmezdengelmektir. Saldırılarının üstünü“demokrasicilik oyunu” ile kapatmasınıteşhir etmemek, boşa çıkarmamaktır.Sandığın içini tercih etmek, oligarşininişkence, işbirlikçilik, açlık,yoksulluk saldırıları karşısında tavırsızkalmaktır. En önemlisi de bu koşullardaseçim oyununda yer almak,halkın aldatılmasına ortak olmaktır.Halkın düzene dair beklentilerinigüçlendirmektir. Halkın gerçek çözümündevrim ve devrimci kadrolardaolduğu gerçeğini öğrenmesini, bunubilince çıkarmasını istememektir.Bu politika, halka, devrime, devrimcikadrolara değil, düzene, düzeninkadrolarına güvenin demektir.Kendini inkardır.Bu düzeni güçlendirmek, düzenekan taşımaktır. Mevcut koşullar altındasandığın içi, tek kelime ile düzendir.Halkımız ve tüm ilerici, devrimcigüçler, emekçiler, emekten yanatüm kesimler, burjuvazinin seçimoyununun bir parçası olmamalıdırlar.Sandığın içinde değil, dışında yer almalıdırlar.Türkiye halklarının ulusal,sosyal, sınıfsal tüm sorunlarını devrimçözer, devrimci kadrolar çözer.Türkiye halklarının sorunlarınıomuzlayacak, o yükü karşılıksız üstlenecekve onları çözüme götürecekyalnızca devrimin kadrolarıdır.Devrimcilerin, halkın çözümüsandığın dışındadır. O nedenle doğrututum, sandığın dışında kalmaktır.Sandığın çözüm olmadığını halkabıkmadan, usanmadan yeniden, tekrartekrar anlatmaktır.Halkın sorunları dağdeğil, çözülmez değildir!Oligarşinin, “çok partili sistem”diyerek, sömürge tipi faşizmi gizlediğidönemin ilk seçimlerinden,1946’dan günümüze kadar 65 yılgeçti. 65 yıl boyunca, onlarca düzenpartisi kuruldu.İktidarlar el değiştirerek, bir düzenpartisinden başka bir düzen partisinegeçti. Düzen partilerinin isimleri, liderlerideğişti. Başbakanlar, bakanlar,isim olarak değişmekle birlikte, işbirlikçilikleri,halk düşmanlıklarıaynı kaldı. Halkın deyimiyle, “eskitas, eski hamam” dı. Değişen bir şeyyoktu.Genellikle de bu yıllar boyunca iktidarlar,düzenin sağında yer alananti-komünist, gerici ve faşist çevrelerinelindeydi.Aradan 65 yıl geçmesine karşın,halkın hiçbir sorununu çözmemişlerdir.Halkın sorunlarını çözmek biryana halka zulüm uygulamakta adetabirbirleriyle yarıştılar.Defalarca görüldüğü ve kanıtlandığıgibi ne oligarşinin düzen partilerine de oligarşinin kadroları halkınhiçbir sorununu çözemez, çözmemiştir.O zaman halk, on yıllarca, yüzyıllarcabu köhne düzenin esareti al-28HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


tında yaşamaya mahkum mu olacaktır?Ya da halkın yoksulluğu bir zorunlulukmudur?Kuşkusuz böyle bir zorunlulukyoktur. Halkın yoksulluğu bir kaderdeğildir. Ve halkın sorunları da ilelebetçözümsüz kalmayacaktır. Bunusöyleten, elbette devrimci hareketinvarlığı, mücadelesi ve programıdır.Kadrolarıdır. Zira oligarşinin çözemediği,çözmek istemediği her sorununçözümü, devrimde vardır. Devrimsorunları çözecek güçtedir.Oligarşinin, işbirlikçi tekellerinucuz iş takipçisi olan, emperyalist tekellerinne kadar pis işi varsa onlarıçözmek için uğraşan, halka düşmankadroları, halkın sorunlarını çözmeyeaday olamazlar.Halka hizmet etmek, halkın acılarınaortak olmak, yaralarına pansumanolmak için parti kurup, meclisetaşınmıyor düzen partileri vekadroları. Halk için değil, kendileriniseçtiren işbirlikçi tekeller, kendilerinedestek veren emperyalistleriçin enerjilerini ortaya koydular.Oligarşinin partileri ve kadroları,seçim dönemlerinde halkın sorunlarınıçözmek için değil, kullanmak içinseferber olurlar. Karşılıksız, çıkarsız,çıkarları olmadan tek bir adım atmazlar.Yine öyle olmuştur.Sorunu biz çözeriz!“Halkın katılımını, halkın yönetiminiesas alan;Emeğe ve emekçiye değer veren,halkın çıkarlarını, bağımsızlığını,özgürlüğünü asıl varlık nedeni olarakgören;Kaynağını halktan, halkın taleplerive çıkarlarından, tarihsel haklılığındanve halkın, Osmanlı’dan buyana yüzyıllardır sürdürdüğü mücadeledenalan bir anayasadır.” (HalkAnayasası Taslağı, Halk Cephesi, 5.Baskı)Halk Anayasası Taslağı, bizimsorunlara yaklaşımımızın temeliniortaya koymaktadır. Halkın sorunlarınıhem de Osmanlı’dan bu yanakang-ren haline getirilmiş tüm sorunlarınıbiz çözeriz.Bu sadece bir iddiadeğildir. Bu aynı zamandahem bir iddiahem de ötesinde yerinegetirilecek olan bir ilkedir.Yapma, değiştirme,yeniden kurmaktır.Söylediklerimiz tekbaşına bir iddia değildir.Zira iktidarımızın,“halkın iktidarını, halkınyönetimini” temelalması bu söylediklerimizingarantisidir. Bir kere temel vebelirleyici fark buradadır.Oligarşinin iktidarında işbirlikçi tekellerinsorunları çözülürken, halkıniktidarında halkın sorunları çözülecek,halkın iktidarı halk içinplanlamalar yapacaktır.Oligarşinin iktidarında halkın değeriyoktur. Halkın taleplerini özgürcedile getirmesi, kendini ifade edebilmesininönünde engeller vardır. Enhaklı talepler bile saldırıya uğramakta,halkın kanı dökülmektedir.Halkın iktidarında, emeğe veemekçiye değer verilir. Halkın çıkarlarıtemel alınır. Ülkenin bağımsızlığınıkorumak tüm halkın varlıknedenidir.Halkın sorunlarını bizim çözeceğimizisöylemek saydığımız nedenlerdendolayı eşyanın tabiatına da uygundur.Nitekim, iktidarın niteliği halkın,tüm emekçilerin iktidarı olması busöylediklerimizin güvencesidir.Sorunu bizimkadrolarımız çözer!Sorunu sandıkta, düzen içinde,düzen kadroları ile değil, biz çözeriz,bizim kadrolarımız çözer. Halkın bugünekadar düzenin kadrolarına umutbağlamasının sonuçları bellidir.Düzenin kadroları, adı üstündesömürü düzeninin kadrolarıdır. Halkınsorunlarını, Tayyip Erdoğanlar,Bülent Arınçlar, Cemil Çiçekler,Kemal Kılıçdaroğlular, Gürsel Tekinler,Abdullah Güller, Devlet Bahçelilerçözemez. Onların çözeceğinibeklemek saflıktır.Dün nasıl Bülent Ecevitler, SüleymanDemireller, Necmettin Erbakanlar,Alparslan Türkeşler, TurgutÖzallar, Mesut Yılmazlar, TansuÇillerler çözmedilerse bugünkülerde çözemeyeceklerdir.Düzenin kadroları düzenin kirinepasına sonuna kadar batmış, orada kulaçatmaktadırlar. Onlardan halkafayda yoktur.Halkın sorunlarını hiçbir çıkarbeklemeden, karşılıksız çözebilecekolanlar sadece devrimin kadrolarıdır.Devrimin kadroları, ülkesinin bağımsızlığı,açlığın, yoksulluğun olmadığıbir ülke için ölmek dahil yaşamlarınıkarşılıksız ortaya koymuşlardır.Uğruna mücadele ettikleri düşünceleriiçin tek bir şey beklemeden, “sıradaki”olmuşlardır. Sırası geldiğindetereddütsüz, bir adım daha öne çıkmış,son nefesine kadar halkın mutluluğuiçin en değerli olanı, canını ortayakoymuşlardır.Halkın çıkarları için düzenin kadrolarıbırakın canını, karşılıksız tırnaklarınınucunu bile vermezler, veremezler.Ülkesinin bağımsızlığını temelalan, halkının mutluluğu için canınıortaya koymaktan çekinmeyen devriminkadroları ancak sorunları çözebilir.Sorunların çözümünün garantisidevrimin kadrolarının uğruna öldükleridüşünceleridir. Çözüm o nedenlesandıkta, düzen kadrolarında değildir.Çözüm, devrimci halk iktidarındave devrimci kadrolardadır.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!29


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Ders: Sosyalist Yarışve SubotniklerSevgili okurlarımız, merhaba.Hedefimizi sürekli büyütüyoruz.Şimdi bakın, oligarşi ülke çapında saldırıyor.Ülke çapında umudu büyütmemiziengellemek istiyorlar.Kuşatıyor, imkansızlıklar içine itiyorlarbizi. Bu sayıda ele aldığımızkonu, bu kuşatmaları nasıl yaracağımızın,hedeflerimize her şeye rağmennasıl ulaşacağımızın yolunu gösteriyorbize.Rusya’da 1917 yılındaki EkimDevrimi'nden sonra, asalak aristokratlarve burjuvalar, yükte hafifpahada ağır ziynet eşyalarını alıpkaçtılar.Avrupa'nın bazıkentlerinde toplanıpdevrimin yıkılacağıanı beklemeyebaşladılar.Onlara göre, adetabir tesadüf eserigerçekleşendevrim ayakta kalmayacaktı.Asalak burjuvazi, birer 'hiç' gözüylebaktıkları emekçilerin üretimi sürdüremeyeceğini,kendilerini yönetemeyeceğinidüşünüyor ve bu düşünceyle,devrimin yenileceği günü bekliyorlardı.Burjuvazinin bu hain hayalinin ikikof dayanağı vardı. İlki, karşı- devrimciBeyaz Ordu'nun saldırıları karşısındaKızıl Ordu'nun dayanamayacağı...İkincisi, emekçilerin Sovyetiktidarının ülkeyi yönetecek, besleyecekve üretimi sağlayacak bir iradeyigösteremeyeceği... Bu beklenti,bütün emperyalistlerin beklentisiydi.Sovyetler'in durumu oldukça zordu.İç savaş sürüyor, emperyalistlerülkenin bir bölümünü işgal etmiş, devrimiboğmak için savaşıyor, sabotajlaryapılıyor, vurguncular türüyor veyokluklar büyüyordu."... O dönemde, Sovyet RusyaDevrim Emekle BüyürHer Gün Kızıl Cumartesi Olmalıağır koşullar içindeydi. Ekmek ve etyetmiyordu. İşçiler açlık çekiyorlardı.Moskova ve Petrograd işçilerineiki günde bir, kişi başına elli gramekmek dağıtılıyordu. Hiç ekmek dağıtılmadığızamanlar da oluyordu.Hammadde ve yakıt sıkıntısındanfabrikalar durmuş ya da hemenhemen durmak üzereydi." (BolşevikParti Tarihi, Stalin, syf: 289)Yaşanan bir ölüm kalım haliydi.Yiyecek sorununu bile çözemeyen birdevrim yaşayabilir miydi? Ama devrimölmedi. Lenin, Bolşevik yoldaşlarınave emekçilere şöyle sesleniyordu:"... Arkadaşlar, işçiler, devrimintehlikeli bir durumda bulunduğunuaklınızdan çıkarmayın. Unutmayınki, devrimi, başkası değil, ancak sizkurtarabilirsiniz..." (Age- Syf: 281)Devrimin karşısına çıkan her türdensorunu çözmenin temelinde işteLenin’in bu çağrısına cevap olarakişçilerin geliştirdiği tavır vardı:Devrimi sahiplenmek...Devrimin karşısına çıkan sorunları,başkası değil, ancak ve ancak devrimisahiplenenler çözebilirdi.Çözdüler de. Bolşevikler’in ve Sovyetemekçilerinin bunu nasıl başardığınınen yalın cevabı şudur: "İşçi sınıfıumutsuzluğa düşmedi. Bolşevik Partisiumutsuzluğa düşmedi." (Age, syf:289)Sovyet emekçileri, partinin üyeleri,kadroları, hayati sorunların, yoklukların,saldırıların üstesinden gelmekiçin, umudu örgütlediler. Partiyi,Sovyet iktidarını, partinin hedeflerinisahiplendiler.Bir yandan "Her Şey Cepheİçin!" şiarıyla Kızıl Ordu saflarıgüçlendirildi. Diğer yandan da, sosyalistçalışma kültürü adım adımörgütlenmeye başlandı.Sosyalist çalışmanın odağında iseyaratıcı-yarışma anlayışı vardı. Yaratıcı-yarışma nedir?En kısa haliyle şöyle tanımlayabiliriz:Yaratıcı-yarışma, devrim vesosyalizm için disiplinle, fedakarlıkla,coşkuyla hayata geçirilen çalışmademekti.Lenin, "Yaratıcı-Yarışma NasılÖrgütlenmeli?" başlıklı yazısını, devriminilk aylarında (Ocak 1918) yazdı."Devrimi siz kurtaracaksınız"dediği emekçilere, bunun nasıl birçalışma tarzıyla mümkünolacağını da söylüyordu:"... Görevimizyaratıcı- yarışmayıörgütlemektir."Lenin, bu çalışmatarzını "İnsanlık tarihininen önemli olayı"diye adlandırmıştı, ki bu tanımbuna verdiği önemi açıkça gösteriyor.Sosyalist yaratıcı-yarışmanın neden"insanlık tarihinin en önemli olayı"olduğunu da aynı yazısında açıklıyorduLenin: "... Yüzyıllarca başkalarınınçıkarına çalıştıktan, sömürücüler hesabınazorla çalıştıktan sonra, ilk kez,çağdaş teknik ve kültürün, bütün kazanımlarındanyararlanarak kendin içinçalışma olanağı ortaya çıkmaktadır..."(Sosyalist Toplumda YaratıcıYarışma, syf: 137)Sınıflı toplumların doğası gereği,binlerce yıldır bir lokma için veya üçkuruş için hep efendiler, ağalar, beyler,patronlar için çalışanların, tarihteilk kez kendi çıkarları için çalışmayabaşlamaları, elbette tarihsel birdönüm noktasıydı.Yaratıcı-yarışma, sömürününboyunduruğundan kurtarılmış çalışmabiçimidir. Bu da, emekçilerin kendi30HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Başka da yapılacak bir şeykalmamıştır. Elden gelenbudur. Ve fakat, devriminihtiyaçları açısından yapılanlaryine de yeterli olmaz.Daha fazlası, dahaçoğu, daha yaygını... gerekirher zaman. Aza, alışılmışolana, 'yapılacak bir şeykalmamıştır'a teslim olmazdevrim. Teslim olursa, devrimolmaz!Ekim Devrimi, gerçekleştiği andanitibaren kuşatılmış, ülke işgale uğramışve iç savaş başlamıştır. Bir yandangıda ve hammadde yoksunluğu,ulaşım sorunları, diğer yandan cephanesıkıntısı çökmüştür devrimingırtlağına.Bu amansız koşullar içindeki devriminnefes alabilmesi için öncelikleçözülmesi gereken sorunlardan biride, ulaşım sorununun çözümündengeçiyordu. Böylece, cepheye asker,kentlere de kömür ve yiyecek taşınabilecekti.Sorunun çözümü içinelden gelen “zaten” yapılıyordu. Amabunlarla da sorunun çözüldüğü söylenemezdi.Başka ne yapılabilirdi? Lenin şöyleder:"... İşçilerin olanca güçlerini inanılmazşekilde harcadıklarını, hepsininüstlendikleri insanüstü uğraşlaaşırı ölçüde yorulduklarını çok iyi biliyoruz.... Fakat... devrimin parlakzaferinden yana bütün güçleri birarayagetirmek gerektiğini yine desöylemekten kendimizi alamıyoruz."Evet, elden gelen yapılmıştır. Partide bunu biliyor ama devrimin ihtiyacıda giderilmemiş biçimde duruyorortada. İşte bu yüzden " söylemektenkendimizi alamıyoruz" dediği uyarıyıyapıyor Lenin.Konuşan Lenin'dir, Parti'dir, devrimdir.Ve bu uyarı, mevcut durumateslim olmamanın çağrısıdır aslında."İmkansız" sayılanın karşısında bileçaresizliğe düşülmemeli der Lenin:" ... Bu çağrı üzerine, Moskovavagon deposundaki küçük bir komünisthücre aynı gün olağanüstü birtoplantı yaptı. Bu hücrenin sekreteriDevrimciler koşullara yenilmezler.Gerekeni yapmak, yetiştirmek,başarmak için koşullar uygun,malzemeler tamam, kadrolarhazır olmadığında gerekeniyapmanın, yetiştirmenin,başarmanın ta kendisidirdevrimcilik...olan ... İvan Burakov, Lenin'in yaptığıkonuşmayı nakletti. Hücre,Lenin'in önerisi uyarınca ‘ulaştırmaişlerine nasıl yardımcı olabiliriz?’sorununu inceledi. Depoda onarılacaklokomotifler vardı. Amiral Kolçakbirlikleriyle savaşmak üzere hareketehazır olan bir takım kafileler yolakoyulmak için bu lokomotifleri bekliyorlardı..."(Sosyalist ToplumdaYaratıcı- Yarışma, syf: 21)Ama işçilerin mesai saati bitmişti.Ve zaten bütün gün çalışıp iyiceyorulmuşlardı. Ayrıca, lokomotiflerionaracak yeterli sayıda işçi de yoktu...Bu koşullarda yapılacak en iyi şey evegidip dinlenmekti... Yarın onarmakiçin işçi sayısı da yeterli olursa işe başlarlardı...Hayır! O işçiler böyle düşünmediler!Böyle düşünmedikleri içintarihe geçen ilk Subotnik'i yarattılar.Mesai saati bitmiş olsa bile, devrimcigörevleri yerine getirmeninmesaisi her zamanı kapsar. Ki bunafedakarlık denir. Yorgun olunabilirama devrimci yorgunluğu aşar; işçisayısı yeterli olmayabilir ama dahaçok çalışılarak kapatılır o yetersizlik.Yarına bırakmak "alışılmış" olandır,o güne kadar varolan statükodur.Devrimci olan, bunun dışında birşey yapmaktır.Subotnikler tarih sahnesineçıkıyorAz sayıda işçi ile bütün gece -mesai saati dışında da- ve daha çokçalışarak lokomotifleri tamir etmekararı alır işçiler. Ve böylece, ilkSubotnik’i, yani ilk KomünistCumartesi’yi yarattılar."... Lokomotifleri onarmakiçin yeterli sayıda işçibulunmadığından komünistler12 Nisan Cumartesiyi13 Nisan Pazara bağlayangece, gönüllü ek mesai yapmayakarar verdiler.12 Nisan gecesi, 13'üKomünist Partisi üyesi olan15 işçi, ustabaşlarındanaldıkları talimat üzerine işekoyuldular ve 10 iş saatindeüç lokomotif onardılar.Lokomotifler onarılır onarılmaztrenlere bağlandılar ve hareket ettiler.Bu trenler Kızılordu askerlerini vedenizcileri götürüyorlardı. Hedeflerivagonlar üzerine tebeşirle yazılmıştı:"Kolçak'a ölüm!.." ( Age., syf: 21)Bu şekilde sonuçlanan ilk“Subotnik”, 12-13 Nisan 1919'dagerçekleşti. Sonra çoğaldı Subotnikler.1919'un sonuna doğru, karşı-devrimciKolçak ordusu tümüyle ezildi.Kolçak yakalanarak kurşuna dizildi.Aslında, tarihin karşı-devrimci Kolçakhakkındaki hükmü, 1919 baharındakio ilk Subotnik gecesinde verilmişti.O ilk Subotnik gecesi bize şunlarısöyler: Sorunlara devrimci birsorumlulukla bakıldığında, çözümlergörülür ve çaresizlik aşılır.Çözümü gördüğümüz noktada, onuniçin gerekli emeği, fedakarlığı vekararlılığı göstermek kalır geriye.Subotnikler’in kıssadan hissesi şöylede özetlenebilir: Devrimin ihtiyaçlarıyakıcı bir tarzda içselleştirilmelive sorunların çözümü kendidışımızdan beklenmemeli... Biz varızve bizim dışımızda da sorunlarımızıçözecek kimse yok.Devrimin ihtiyaçlarını gidermeningereğini herkes üstüne alınmalı ve"nasıl olabilir?" sorusunun cevabıpratik olarak verilmelidir.Devrimciler, yapılacak işlerinhiç bitmeyeceğini bilirler; iyi bakılırsa"depoda her zaman onarılacak lokomotiflerolduğu görülür.”Onarım bekleyen lokomotiflerin,yani yapılacak ek ve daha çok işlerinvarlığı görüldükten sonra, iş onları“üstlenmekte”dir. Kızıl Cumartesiler32HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


veya yine Sovyetler’de sonrakiyıllarda gelişen aynı muhtevayasahip Stehanov hareketleri, işteburada devreye girer. Devrimcilerkoşullara yenilmezler. Gerekeniyapmak, yetiştirmek, başarmakiçin koşullar uygun, malzemelertamam, kadrolar hazır olmadığında,gerekeni yapmanın, yetiştirmenin,başarmanın ta kendisidirdevrimcilik...O Nisan gecesi yaşanan sorumluluk,fedakarlık, gönüllülük, yaratıcılıkve coşku ile yaratılmıştırKomünist ya da Kızıl Cumartesi-Subotnikler."... İlk Subotnik'e, ‘KomünistCumartesi’ye katılanlar, o günhavanın çok soğuk olduğundan veatölyelerde sobalar da yanmadığındannasıl tir tir titreyerek ve açaçına çalışmaya kaldıklarını hiçbirzaman unutamayacaklardı.”Ancak, işçiler yorgunluklarınıunutmakla kalmayıp, güçlerininbir kat daha arttığını hissettiler.“- Hiç kimse yorgunluktanyakınmıyordu. Birbirimizi teşvikederek neşeyle çalışıyorduk. Bakalımkim daha hızlı ve daha iyi çalışacaktı...Çocuklar hiç böyle canlıçalışmamışlardı..."O canlılığı yaratan, işçilerin"daha iyi ve daha hızlı" çalışmasınısağlayan devrimdir, ki o canlılığınadına da devrimci coşku,devrimci heyecan denir.Aç açına, tir tir titreyerek amaböyle bir coşku ile dopdolu çalışıldığındao lokomotifler hazır halegetirilip üstüne de “Kolçak’a ölüm”yazılabilir.Eğer öyle çalışmasalardı, BeyazOrdu'nun trenlerine yazılı "Devrimeölüm" yazısını okuyacaklardıMoskova’da... Ya devrim ölecekti,ya burjuvazi... Subotnikler iştebunun cevabıdırlar. Biz kazandık.Kızıl Cumartesiler sayesinde. Yanidevrimcilerin eşsiz fedakarlığı,emekçiliği sayesinde, ölen burjuvazioldu.Sevgili arkadaşlar, dersimiziburada noktalıyoruz. Haftaya görüşmeküzere hoşçakalın.Kendini Geliştirmeyen Düzeni GeliştirirCepheli CüretlidirCephe demek, cüret demektir.Cephe tarihi “yapılamaz” denileninyapılmasının, en ağır yüklerin altınagirmekten çekinilmemesinin örnekleriyledoludur. Bu tarihte, kimilerininteslim olduğu, kimilerinin ricatkuyruğuna girdiği, 12 Eylül dönemindesilahlı mücadeleyi yükseltmekararı alabilme cüreti vardır. Cuntahapishanelerinde “bu devlet politikası,geri adım attırılamaz” denilerekuzlaşmacılık teorileştirilirken,bedeli ne olursa olsun diyerek cüretledirenme kararı alan ve o bedeli deödeyen bir cüret vardır.1990'ların başlarında "silahlarındevri geçti” teorilerine “Atılım”la,silahlı mücadeleyi büyüterek ve yayarakcevap verebilme cüreti de devrimcihareketindir.Cüret, kuşatmalar altında çatışarakşehit düşmektir. Cüret, Susurluknezdinde devlete cephe almaktır.Cüret, bulunduğun mevzileri meşruluğunatam inançla, barikatlarlasavunabilmektir. Cüret, uzlaşmamaktır.Oligarşiden icazet almayaçalışmamaktır.Cephe’nin tarihi, emperyalizme,oligarşiye hiçbir koşulda boyun eğmemecüretinin tarihidir.Cepheli, bulunduğu her yerde bucüretin temsilcisidir. Düşüncede de,pratikte de cüretlidir. Yılgınlığa,umutsuzluğa düşmez. Kimsenin dedüşmesine izin vermez. Her işinyapılabileceğine inanır, hem de tekbaşına da kalsa!Ödenecek bedeller, alınan riskler,onu korkutmaz, yıldırmaz. Çünkürisklerden ve bedel ödemektenkaçanlar, asla gereken siyasi cüretigösteremezler.Cepheli’nin cüretinin kökenindekendine güven vardır. Yalnız bırakılabileceğinidüşünerek, tavrındanvazgeçmez. Çevresinde kimse olmasada en zor görevlerin, ağır işlerinbaşarılabileceğine inanır. Onun güvenikendinedir, halkına, yoldaşlarına,örgütünedir.Bunu bilerek cüreti kuşanır. Tekbaşına da kalsa, direniş ve savaş çizgisinisürdürecektir. Tek başına dakalsa yapılacak işleri üstlenme cüretinesahiptir. "Bu mahalleyi örgütleyeceğiz","Bu eylemi yapacağız",“Bu insanı kazanacağız" der.Cepheli’nin cüreti, faşizme olankininden, halka olan sevgisindenbeslenir. Bu öfkeyle düşmanın karşısınadikilir. Hesap sorma, örgütlenmeiddiasından kimse alıkoyamazonu. Cüretinin, kararlılığınınkarşılığında, düşmanın baskısını arttıracağını,tutsak düşmenin de, işkencelerdengeçirilmenin de, infaz edilmeninde ihtimal dahilinde olduğunubilir. Ve cüret, elbette bunları göze alabilmektir.Cüreti önderlerimizden öğrendik,şehitlerimizden öğrendik. Dayı bizlere"İradi olun. İradi olmak; emekve cürettir." diyordu. Onların yol göstericiliğindehep düşmana meydanokuyan bir hareket olduk. NeCephe’nin, ne tek bir Cepheli’nin pratiğindedüşmanla uzlaşma arayışıolmadı; hiçbir nedenle yapılmasıgerekenlerden vazgeçilmedi. Hiçbirkoşulda korkuların, kaygıların esiriolunmadı.En zorlu koşullarda yaratılanbüyük direnişler, adaleti yerine getireneylemler ve kahramanlıklar yaratan,bu cürettir. Burada sözü edilenasla kişiselleşmiş korkaklık veyacesaret değildir. Cepheli’nin cüretipolitik ve ideolojiktir. Cüretinintemelinde halka güven, davaya sarsılmazinanç, örgüte güven, iktidariddiası ve perspektifi vardır. Bunlarasahip olamayanlar, cüretli de olamaz.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!33


Benzin Fiyatı = Maliyet + SoygunSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Yeni bir benzin zammı daha açıklandı.Bu zamlara göre 95 ve 97 oktankurşunsuz benzinlerin satış fiyatılitrede 7-10 kuruş arasında zamlandı.95 oktan kurşunsuz benzinin bazıillere göre Petrol Ofisi (PO) bayilerindekieski ve yeni litre satış fiyatışöyle: Ankara'da 4,17 liradan 4,24 liraya,İstanbul ve İzmir'de 4,16 liradan4,23 liraya yükseldi. 97 oktan kurşunsuzbenzinin satış fiyatı da litredeAnkara’da 4,19 liradan 4,26 liraya,İstanbul ve İzmir'de 4,21 liradan4,28 liraya yükseldi.Her akaryakıt zammında söylenir:Ülkemiz dünyadaki benzin fiyatlarınınen yüksek olduğu ülkelerden biridir.Peki neden böyle? Ham petrol fiyatlarındabir farklılık mı var? Hayır.Benzin maliyetlerinde mi bir farklılıkvar? Yine hayır. Ancak buna rağmenülkemizdeki benzin fiyatı Avrupa ortalamasındanyüzde 84 daha pahalı.LPG otogaz fiyatlarında ise AB ortalamasındanyüzde 353 oranındadaha yüksek.Soygunun adıÖzel Tüketim VergisiBenzin fiyatlarındaki bu fark,Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) adı altındayapılan soygundan kaynaklanmaktadır.Ülkemizde benzinden alınanÖTV Avrupa ülkeleri ortalamasındanyüzde 84 daha fazladır.Aslında açıklanan tek başına birzam değil, soygun ve talandır. Çünkübenzin fiyatının neredeyse büyükbölümü oligarşinin koyduğu ve tekellerinkasasına akan vergilerdenoluşmaktadır.ÖTV adı altında halk soyuluyor.Her şeyden önce benzin özel tüketimmalzemesi midir? Bilinir ki, benzinezam geldiğinde A’dan Z’ye herşeye zam gelir. Ve benzine koyulanyüzde 83’lük ÖTV zammı temel tüketimmallarının tamamına yansıtılır.Benzine yapılan zam halkın günlükyaşamının tamamına yansımaktadır.Halkın günlük yaşamınıdoğrudan ilgilendirenbir maddeye bu kadar yüksekzam yapılırken, mesela enzenginlerin yararlandığı pırlantagibi ürünlerin özel tüketimvergisi en tabanda tutulabiliyor...Halkın yaşamını doğrudanilgilendiren benzin veotogaz fiyatlarının çok büyükoranı ÖTV adı altındakivergiden oluşurken, daha çokzenginlerin kullandığı uçak benzinindenise ÖTV alınmamaktadır.Yapılan zamları bir yana bırakalım,burada ÖTV adı altında açıkça birsoygun yapılmaktadır. Dünyada hampetrol fiyatları düşerken bizde benzinfiyatları sürekli artmaktadır. Zammınnedeni benzin maliyeti değil, devletinsoygunculuğudur. Her zamdahalkın üzerine daha fazla vergi yükübindirilmektedir. İşçiye, memura,emekliye yapılan üç kuruşluk zam,benzine yapılan tek bir zamla, kat katgeri alınmaktadır. O nedenle zamdeğil açık bir soygundur.Sigaradan alınan vergiler de böyledir.Maliye Bakanlığı’nın ekonomikverilerine göre, Türkiye’de sigarayaödenen paranın yüzde 63’ü ÖzelTüketim Vergisi, yüzde 15,3’ü deHalk Anayasası’ndaMadde 48- Gelir düzeyini gözetentam adaletli bir vergi sistemi oluşturularak,elde edilen ulusal değer,halkın mutluluğu ve refahı için kullanılır.NEDEN? Çünkü, vergiler sömürü,soygun düzeninin sahipleriningeçim kapısı olmuştur. Adaletli birvergi sistemi için varolan tüm vergiyasaları ve vergi biçimleri, tümdolaylı vergi biçimleri lağvedilecek;vergi yükü işveren durumundaolanlarla emeğiyle geçinenlerKatma Değer Vergisi olarakHazine’ye gidiyor. Bu şekilde perakendesatış fiyatının yüzde78,3’ünü vergiler oluşturuyor.Halktan alınırtekellere verilir“Hazine’ye gidiyor” demek aslındatekellere gidiyor demektir. Devletbütçesi esas olarak işçiden, memurdanbütün olarak halktan alınandoğrudan ve dolaylı vergilerden oluşmaktadır.Rakam olarak ifade edersekbütçenin yüzde 73’ü halktan toplananvergilerden oluşmaktadır.2005 yılına ilişkin vergi bilançosunda ki ra kam lara göre top lam106,9 mil yar TL tu tan ver gi leriçinde Gelir Vergisi'nin payı sa de ce22,8 mil yarTL’dir. Ya ni, beş tearasındaki ayrımtemelinde adaletlibir biçimde paylaştırılacak;halkıntemel ihtiyaçlarınınkarşılanmasındadolaylı vergilerebaşvurulmayacaktır.Halkın ekonomik,sosyal, kültürelihtiyaçları karşılandığı oranda,doğru bir ücret-fiyat politikasıylaçalışanlardan alınan vergilerin enaza indirilmesi ve giderek kaldırılmasıhedeflenecektir.34HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


i ri. Bütçenin geri kalanı ise “do-lay lı ver giler”den oluşmaktadır.Öte yan dan, 22,8 mil yar TL’likGelir Vergisi’nin de 20,6 mil yarTL'sini işçi ve memurlardan alınanvergiler oluşturmaktadır. Ya nibu ülkenin koca koca sanayicileri,tüc car la rı, işçi ve memurların öde -diği gelir vergisinin sadece on dabi ri ka dar ge lir ver gi si öde -mektedir.Her yıl vergi rekortmeni diyegöklere çıkartılan tekellerin ödediğivergilerin bütçe içindeki toplam miktarıgörüldüğü gibi devede kulak biledeğildir. Keza, vergi rekortmeni diyegöklere çıkartılan tekellerden devletevergi borcu olmayanı da yoktur.Yıllarca (Sosyal Sigortalar Kurumu)SSK’nın zarar ettiği propagandasıyapıldı. SSK neden zarar ediyordupeki? İşçilerin maaşı daha elinegeçmeden SSK primleri kesilir. Ozaman neden zarar etti SSK?Şundan; çünkü işçiden kesilenSSK primleri, patronlar tarafındanSSK’ya ödenmedi. İşçiden kesilenve SSK’ya ödenmesi gerekenpara patronların cebine indi. Sonra işçilerhastalandığında SSK kuyruklarındatedavi olamayıp can verdi.Yoksul halk, küçük esnaf üç kuruşlukvergi borcunu ödeyemediğindeborç katlanarak büyür. Devletalmak için haciz koyar. Ama sıra tekelleregelince af üstüne af çıkartırlar.Tekeller için vergi borcunu ödememeninbir yaptırımı yoktur. Onuniçin üç-beş kuruş vergi ödeyenleri degöklere çıkartılır. Yılın “iş adamı” seçilir.Asla ödediği vergi ödemesi gerekendeğildir.Reklamlarda halkın ödediği vergileriçin, “yol, su, elektrik, okul, sağlıkve benzeri hizmet olarak tekrarsize dönecek” denir. Koca bir yalandır.Yukarıda hizmet olarak sayılanlarbirincisi; devletin ücretsizolarak vermesi gereken en temelhaklarımızdır. İkincisi, onların parasınızaten ayrıca almaktadırlar.Ama asıl yalancılıkları, sahtekarlıklarıyüzde 73’ü bizden toplananvergilerden oluşan devlet bütçesini,ne halkın sağlığı için ne eğitimi içinne konut ihtiyaçları için ne elektrikne de su için harcamazlar.Bütçe, EMPERYALİZMİN veİŞBİRLİKÇİ TEKELLERİN ihtiyaçlarıiçin harcanır. Halktan kesilenvergilerle tekellerin soygun düzenidüzenlenir.Milyonlarca işsiz aç yoksul insanvarken, milyar dolarlık helikopter ihaleleriyapılır emperyalist tekellerle.Halka vergi üstüne vergi getirilirkentekellere vergi affı çıkartılır. Emperyalisttekeller ülkemize yatırım yapsındiye gümrük vergileri düşürülürya da kaldırılır.Halkımız; benzine yapılan zamsadece bir fiyat ayarlaması değildir.maliyetlerin artması hiç değildir. Busoygun, bu talan, bu devran dönsündiyedir.Sessiz kalındığı sürece soygun vetalanı kolayca sürdürüyorlar.İşte devlet sizin! Devletsizsiniz... Peki ne değişti?Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Altıncı Hukuk Dairesi BaşkanıNazım Kaynak’ın ilk turda YargıtayBaşkanı seçilmesi, AKP saflarındasevinçle karşılandı. Başbakan YardımcısıBülent Arınç sevincini “Benimgüzel kardeşim, sınıf arkadaşımNazım Kaynak, Yargıtay Başkanıoldu. Çok mutlu oldum.” diye alenenortaya koyuyordu. “Yeni bir mevzi”daha ele geçirmişlerdi. Ve bunu artıkalenen ifade edecek kadar da güçlühissediyorlardı kendilerini.AKP 9 yıldır iktidardadır. 9 yılda,devletin birçok kurumunu ele geçirmişlerdir.Buna rağmen halen muhalefetteymişgibi “ağlamaya, yakınmaya”devam ediyorlar.Oysa HSYK’dan Yargıtay’a,Anayasa Mahkemesi’nden,ÖSYM’ye, YÖK’ten Müzelere kadarneredeyse bütün devlet kurumlarınıele geçirmişlerdir.“Devleti ele geçiren”, AKP’nin“muhaliflik oyunu” bitmiştir. “Mağdurolma edebiyatı”nın artık hiçbirgeçerliliği kalmamıştır.Tersine, zulmeden artık AKP’dir.“İşte devlet” onlarındır. Artık“yetkim yok”, “önümde engel var”diyemezler. Bunların hiçbiri gerekçedeğildir artık.O nedenle, haklı olarak, “bugünekadar ne yaptınız? Hangi zulmükaldırdınız?” diye soruyoruzAKP’ye.Tersine, 9 yıllık AKP iktidarında,F Tipi hapishanelerde tecrit işkencesinihiç ara vermeden sürdürdünüz.9 yıllık iktidarınızda işkenceyi karakollardancaddelere, meydanlara,alanlara yaydınız. Hak talebinde bulunanemekçilerin taleplerini gazbombaları, saldırılar, gözaltılar, tutuklamalarile karşıladınız.Demokratik haklarını kullananemekçilere, devrimcilere, ilericilere,yurtseverlere pervasızca saldırarak;gece yarıları evlerine, derneklere,sendikalara, yoksul mahallelere helikoptereşliğinde saldırılar yaptınız.9 yıldır halkın kanını dökenAKP, akan her damla kandan sorumludur.Halka karşı işlediklerisuçlarda onlar açısından hiçbir hafifleticineden yoktur.<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>! 35


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Kavramlar, tanımlar, teorik formülasyonlar,bir meselenin en özlübiçimde öğrenilmesine hizmet eder.Her halk, her dil, bazen yıllar, bazenyüzlerce yıl içinde kendi kavramlarınıyaratmıştır.Ama mesele, herhangi bir olayı,olguyu en kısa sürede en net haliyleanlatmak DEĞİL DE, tersine, olayların,olguların oluş biçimlerini,nedenlerini, sorumlularını örtbas etmekolunca o zaman devreye genellikleyabancı dillerden çalınmış,yanıltıcı, anlaşılmaz tanımlar girer.Son zamanlarda bu noktada karşımızaçıkan kelimelerden biri demobbing’tir.*Bakın, “kadınlara işyerlerindemobbing uygulanıyor” denildiğindene anladınız? Hiçbir şey değil mi?Peki, “İşyerlerinde kadınlara,ekonomik, siyasal, sosyal, cinsiyetçibaskı” dediğimizde bu daha anlaşılırdeğil mi?*İşyerlerinde çalışanlara karşı özelliklepatronlar, amirler tarafındanSavaşanKelimelerMortgage’den Mobbing’euygulanan psikolojik ve fiziki baskılar,emekçilerin giderek daha fazlamaruz kaldıkları bir saldırı biçimidir.Bu tür baskılar neden artıyor denilirse;işsizliğin giderek büyüdüğüyerde, işten çıkarma tehdidi, hertürlü baskının örtbas edilmesine nedenolabiliyor.*Özellikle burjuva basının, burjuvazininbilim insanlarının “mobbing”deyip durdukları olgu,işyerlerinde şiddet, yıldırma, sindirme,psikolojik taciz, cinsel taciz,çalışmalarını engelleme, yetkisinikullanarak ceza verme, soruşturmaaltında tutma gibi bir çok farklı yöntemlerleyapılan bir baskıdır.Burjuvazi, bu sorun konuşulmasın,anlaşılmasın istiyor. Onun içinhemen yabancı dilden bu kavramıaldı ve onu kullanıp duruyor.Fakat işin ilginç yanı solun bazıkesimleri de bu kelimeyi kullanıyor...Eğer olguyu karşılayacak Türkçebir kavram -henüz- yoksa bile, biz olgununen anlaşılır biçimde ifadeedilmesi yöntemini kullanmalıyız.Zaman içinde kendi halkımızın diliylekavramlar bulunacak, gelişecektir.Dil yaşayan, gelişen birşeydir. Bir olayın, olgunun bugünkarşılığı yoksa, yarın olacaktır.*Bir ara dünyadaki ve ülkemizdekiekonomik krizin anlatılmasında kullanılan“mortgage” kelimesini hatırlayın.Krizin nedeni Amerika’daki“mortgage” sistemiydi, orası anlaşılmıştı,ama mortgage neydi? Opek belli değildi. Ama dikkat edinburjuva ekonomistler, sonuna kadarbu kavramı kullanmaya devamettiler.Türkçe karşılığı “İpotekli KonutFinansmanı Sistemi” idi. “Kira ödergibi ev sahibi olun” sloganıyla uygulananbu sistem tam bir soygun vegasp sistemiydi. Bankalar size aldığınızevin parasını taksit taksit ödeyindiye kredi veriyordu, ama ödemebitinceye kadar eviniz ipotekliydi. İkiay ödemeyi aksatırsanız, evinizederhal el konuluyordu...*Mobbing; bir BASKI var onu gizliyor.Mortgage; bir GASP var onugizliyor. Olayları gizleyen, muğlaklaştıran,çarpıklaştıran kavramlar,kullanılmaması gereken kavramlardırve mutlaka bir alternatifleri vardır;yoksa da bulunur.Güler Zere KitaplığıAçılış 16 Haziran’daDersim’in Hozat ilçesinde 16 Haziran’da açılışı yapılacakolan Güler Zere Halk Kitaplığı’nın duyurusu Dersim’dede yapıldı.Kütüphanenin açılışı dağıtılan bildirilerle duyurulurkenDersimliler, özellikle kütüphanenin Hozat gibi baskılarınyoğun olduğu bir yerde açılmasını, hem de bir şehitadına, Güler Zere adına açılmasını olumlu bulduklarını belirtendeğerlendirmeler yaptılar.Film GösterimiAnadolu’nun Kayıp Şarkılarıİstanbul Küçükarmutlu’da geçen hafta Zübük filmiylebaşlayan film gösterimleri, bu hafta 4 Haziran’da ‘AnadolununKayıp Şarkıları’ filmiyle devam etti.Cemevi bahçesinde yapılan film gösterimine 80 kişikatıldı. Halk kültürümüze neden sahip çıkılması gerektiğiüzerine bir söyleşinin de yapıldığı film gösteriminde, buetkinliğin her cumartesi yapılacağı vurgulandı.Seher Şahin Kütüphanesi AçılıyorMimar Sinan Üniversitesi Bomontikampüsünde Seher Şahin Kütüphanesi’ninaçılacağı bir şenlikle duyuruldu.Kütüphane, yeni öğrenimdönemiyle birlikte, Eylül ayında açılacak.2 Haziran’da yapılan kütüphanenintanıtım programına Grup Yorumve Pınar Sağ da türküleriyle katıldı.Gençlik Federasyonu adına GökçeUluada bir konuşma yaparak şöyle dedi:"Bugün hepimizSeher Şahin'iz, Seher Şahin'in açtığı dayanışma masasınıSeher Şahin şehit düştüğünden beri onun adıyla her senebiz açıyoruz. Seher Şahin'i böyle yaşatıyoruz."36HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


ÖğretmenimizHalkı eğitmek için elimizdeki olanaklarıen verimli biçimde nasıl kullanacağız?Olanakları nasıl çoğaltacağız?Yaşamın her alanını; her evi,her iş yerini, her sınıfı, her devlet dairesini,her atölyeyi halkı eğiteceğimizbirer okula nasıl çevireceğiz? Asıl olarakbu sorulara cevap arayacak, pratiğimizigüçlendireceğiz.Oligarşi tüm baskınlarına, engellemeçabalarına rağmen kitlesel gözaltıve tutuklamalara rağmen yürüyüşümüzüengelleyemiyor.Kitleselleşmemizi;binleri on binleri bir arayagetirmemizi engelleyemiyor.Israr, kararlılıkve emekle oligarşiyi korkutan,dolayısıyla saldırganlığınıarttıran başarılaraimza attık.Halk devrimin asliunsurudur.Yaşamın her alanını halkın eğitimiiçin bir okula çevirmek kuşkusuztekniği de içeren, farklı yönleri olanbir konudur. Fakat halka bakışta netolunduğunda zaman ve mekanla kesinlikleilgili tüm engeller daha kolayaşılacak, bunu sağlayacak devrimcicoşku ve yaratıcılık tek tek kadrolardave kolektifte daha hızlı gelişecektir.Halk anti-emperyalist, anti-oligarşikdevrimimizin asli unsurudur.Örgütleme ve kitle çalışmasında,halkın eğitimi konusunda; yaşamınher alanını halkı eğitmek için okulaçevirmede sorunlar yaşıyor, istediğimizsonuçları alamıyorsak bunun nedenitemelde halka bakışımızla ilgilidir.Halkın devrimimizin asli unsuruolduğu gerçeğini tam olarak kavrayamamızlailgilidir. Çünkü bu gerçekdiğer tüm sorun ve engellerinaşılmasının yol ve yöntemlerini,gücünü içinde barındırır. Çünkü bugerçek kadroların ve örgütün gücüdür.Bütün kapıları açtıracak anahtardır.İnancımızı, moralimizi,coşkumuzu,militanlığımızı yaratıcılığımızı,kararlılığımızıbesleyen kaynağımızdır.Halkla kurulan ilişkilerde halkı sadece"kitle ilişkisi" olarak görüp,sağlayacağı maddi yardımlarla, yaratacağıolanaklarla değerlendirip"halka lojistik destek" sınırlarındave sığlığında yaklaşılırsa elbettehalkı devrim için eğitemeyiz.Bu konudayaratıcı fikirler, yol ve yöntemlerbulmakta güçlük çekeriz, bulamayız.Kaçınılmazbir sonuçtur bu. Çünkühalkı eğitme konusunda zorunlulukkavranmamıştır.HALK NEREDEYSEBİZ ORADA OLMALIYIZORASI DEVRİMİN OKULUOLMALIDIRHalkı eğitmek devrimi örgütlemektir.Bu bilinçle yaklaşıldığında halkıneğitiminin önemi ve ertelenemez oluşudaha iyi kavranacaktır. Bu noktadansonra da karşımıza şu soru çıkacaktır?Eğitmediğimiz halk nedenve nasıl mücadele edecek, savaşacak?Halk devrimin asliunsurudur. Fakateğitimsiz halk savaşamaz.Bu yüzden Halkı eğitmekdevrimi örgütlemektir.Devrimi ciddiye alaneğitimi de ciddiye alır.Devrim ve halkın eğitimiarasındaki ilişki bu denlidolaysız ve nettir.Devrimi ciddiye alaneğitimi de ciddiye alır.Devrim ve halkıneğitimi arasındaki ilişkibu denli dolaysız venettir.Eğitimsiz halk savaşamaz. İçindeyaşadığı koşulların ; açlığın, yoksulluğunnedenlerini bilmeyen, çözümünübilmeyen ve çözüme, kurtuluşainanmayan halk neden savaşsın?Neyle ve nasıl savaşsın?Devrimi ciddiye alan eğitimi deciddiye alır. Devrim ve halkın eğitimiarasındaki ilişki bu denli dolaysızve nettir. Ciddiyetle ele alınan herkonu, her sorun devrimci yaratıcılığın,devrimci azmin gelişme zeminidiraynı zamanda. Bu nedenle eğitimi ciddiyealdığımızda halkın eğitimi vedevrim arasındaki dolaysız ilişkiyi içselleştirdiğimizdehalkı devrim içineğitmek, halkı devrimcileştirmekkadrolaştırmakiçin her yeri ve her anıbu çerçevede değerlendirmek dahakolay hatta kaçınılmazolacaktır. Çünkü bununiçin kafa yoracağız, bununiçin kapasite ve olanaklarımızızorlayacak,genişleteceğiz. Her şeyive herkesi eğitim için seferberedebileceğiz.Halkı örgütlemek halkıeğitmek istiyorsak halkagitmek,halkın yaşamında olmak zorundayız.Doğru devrimci politikalarımızlayüz binlere, milyonlara ulaşmalıyız.Cephe çizgisinin gücünü yaşayarakve yaşatarak gördük, göstermeliyiz.Attığımız her adımda bunun güveninitaşıdığımızda aldığmız sonuçlarda kalıcı olacaktır.Büyük emeklerle yarattığımız, kazandığımızdeğerleri cüretle savunmak,büyütmek için halka gitmeliyiz.Bunun için yapmamız gerekenen önemli şey kitlelere gitmek, onlarıörgütlemektir.Kitlelere gitmek,kitleleri örgütlemek,kitle örgütleri yaratmak,iktidar bilincini büyütmek,devrimci savaşı geliştirmek devrimcifaaliyetimizin odağına oturmalıdır.<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran201137


Devrimci İşçiHareketiDevrimci Mücadelede Emekliler, 21 Mayıs günü toplananDİSK Tüm Emekli-Sen 8. Olağan Genel Kurulu üzerinebir değerlendirme yaparak, bunu tüm emekçilereaçıkladılar. Aşağıda bu bildirinin bir özetini sunuyoruz:Emekliler ve Tüm Emekçiler! Sendikalarımıza SahipÇıkalım Ve Devrimcileştirelim!DİSK Emekli-Sen 8. Olağan Genel Kurulu'nun ve Bu Kurul'daİşbaşına Gelen Yönetimin MEŞRULUĞU YOKTUR!Genel Kurul Yenilenmelidir!Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011DİSK’e bağlı Tüm Emekli-Sen 8.Olağan Genel Kurulu, 21 Mayıs günütoplandı.Genel kurul, şubelerde gayri-meşrubir seçim sürecinin devamı olduğu vedelegelerin taleplerini dikkate almadansonuçlandırıldığı için, gayri-meşrubir genel kurul olarak tarihe geçmiştir.Bugün Emekli-Sen'in meşru biryönetimi yoktur.Emekliler ve Tüm Emekçiler!Sendikalar, bizim haklar ve özgürlüklermücadelemizde önemli silahlarımızdanbiridir. Örgütsüz halk bir hiçtir.Örgütsüz emekçiler bir hiçtir.Sendikalarımız, bu anlamda bizimgücümüzdür. Böyle olduğu için, egemensınıflar, sendikalarımızı yasaklıyor, baskılaryapıyorlar. Emeklilerin sorunlarınıgörmezden gelen düzen, “emeklilersendika kuramaz” diyerek bu hakkımızıda elimizden almaya çalıştı.Ancak bu politika, sadece sendikamızEmekli-Sen’le sınırlı bir politika değildir.1990’ların başlarından itibarenemperyalizm ve işbirlikçi iktidarlar,1- Emekçileri sendikasızlaştırmak2- Var olan sendikaların içiniboşaltmak için,kapsamlı bir saldırıyı hayata geçirdiler.Sendikasızlaştırmaya, örgütsüzleştirmeyekarşı güçlü bir direniş örgütlenemediğiiçin, hemen bütün ülkelerdesendikaların üye sayıları düştü.İşçilerin sendikalaşma oranıbugün ülkemizde yüzde 6-7’lerekadar düşmüştür. Sadece kamukesiminde sendikalı işçilerin oranı,1995-2007 arasında yüzde 53 oranındaazalmıştır. Sendikasızlığınsonucu ise daha vahşi sömürüdür.Bugün ülkemizde 22 milyon 802 binkayıtlı emekçiden 9 milyon 352 binininhiçbir sosyal güvencesi yoktur.Milyonlarca emekçi, asgari ücretlesefalete mahkum edilmiştir.İşte böyle olduğu içindir ki, herhangibir sendikadaki sorun, sadece “sendikalbir sorun”, “bir seçim sorunu”değildir.Sendikalarımızı savunmak, onlarıbirer mücadele örgütü haline getirmek,onları kitleleri örgütleyen sendikalarhaline getirmek, emperyalizmin örgütsüzleştirmesaldırısına direnmektir.İşte bunun için sendikalarımızı sahiplenmeve devrimcileştirme çağrısı yapıyoruz.Emperyalizmin bizleri sendikasızlaştırmakve sendikalarımızın içiniboşaltmak istediği bu koşullarda, kendiiçimizden çeşitli kesimler de sendikalarımızımücadeleden uzaklaştırıyor,kendi koltuk hesapları için kullanmakistiyorlar.Devrimci Mücadelede Emeklilerolarak buna karşı çıktık. Karşı çıkmaklakalmayıp, bu konuda sorumluluk veinisiyatif üstlenerek, sendikamızı birmücadele sendikası haline getirmekiçin Genel Başkanlığı’na aday olacağımızıortaya koyduk.İşte bu noktada karşımıza VeliBeysülen başkanlığındaki yönetimintasfiyeciliği çıktı. Bizimle demokratikbir yarış içine girmek yerine, tasfiyeyelerden,hukuksuzluklardan, keyfiliklerdenmedet umdular. İşte bu GenelKurul’a da böyle gelindi.Gayri-meşru Genel Kurulnasıl toplandı, neler oldu?Bu Genel Kurul, başından itibarenmeşruluğu sakatlanmış, tasfiyeci politikalarıhakim kılmak için düzenlenenbir genel kurul niteliğindeydi.Mevcut yönetim, koltuğunu sağlamaalmak için genel kurul öncesinde bir çokşube yönetimini tasfiye etmiş, meşruşube kurullarını geçerli saymamış vegayrimeşru kurullar toplamıştı.Genel Kurul’da, Divan Başkanlığı’navekaleten DİSK Genel Başkanlığı’nıyürüten Tayfun Görgün seçildi.Divanın oluşturulmasının ardındanBeyoğlu, Kadıköy, Kocaeli, Keçiörenşube delegeleri, divana verdikleri önergede"iptal edilen şube kongrelerinintanınmasını, iptalin ardından yapılanşube kongrelerinin yok sayılmasını"istediler.Demokratik, meşru bir genel kuruliçin divan, öncelikle bu önergeyi oylamalıydı;ancak önerge yok sayıldı vegündeme geçildi.Bu anti-demokratik, gayri meşru38HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


yaklaşıma tepki gösteren Emekli-Sen üyeleri olarak kürsüyü işgaledip, genel kurulun işlemesinidurdurduk.Sorunu çözmek için DivanBaşkanı bir öneride bulundu.Ancak divanın bu önerisini tasfiyeciGenel Merkez kabul etmedi. Divanın budurumda kongreyi ertelemesi gerekirken,kendi önerisine sahip çıkmayarakGenel Kurul’u sürdürmek istedi.Muhalif delegelerin eylemlerini sürdürmeleriüzerine, tasfiyeciler ve Divan,Genel Kurul'u düpedüz kaçırıp alt kattabaşka bir salonda yapmaya çalıştılar.Devrimci, demokrat delegeler de alt katainerek “kongrenin burada sürdürülemeyeceğini,sorunun emeklilerdenkaçırılarak değil hakların verilmesiyleçözüleceğini” söylediler.Devrimci demokrat emekliler, divanbaşkanına "bu kongreyi iptal edin, VeliBeysülen’in genel başkanlığı divangörevinin başlamasıyla bitti şu andabütün yetki divan başkanı olarak sizinelinizde, sendikayı yeni bir genel kurulagötürecek bir yönetim atayın" önerisindebulundular.Ancak divan bu öneriye de kulaklarınıtıkadı.Genel kurul boyunca tüm haklı,meşru ve sorunu çözücü önerilerimizreddedildi.Emekli-Sen’ikoltuk düşkünlerineterk etmeyeceğiz!İlerici demokrathiçbir sendikal mevzimiziuzlaşmacılara bırakmayacağızŞubelerin genel başkan adayı HasanKaşkır, divanın engellemeye çalışmasınarağmen, salonda kalan delegeleretasfiyeciliğin gayri meşru yöntemleri vedivanın taraflı, keyfi davranışları nedeniylekongrenin kongre olmaktançıktığını ve meşruluğunu kaybettiğini,bu kongrenin devam ederek seçimleriniyapsa bile seçilen yönetimin hiçbirgrup ve şube tarafından tanınmayacağınıaçıkladı.... Ancak Emekli-Sen'i bu bir avuç tasfiyeciyeterketmiyoruz.... Bu koşullar altında ikinci günyapılan seçimlere 250 delegeden sadece109’u katılmıştır. Veli Beysülen velistesi bu delegelerden de 99’ununoyunu alabilmiştir.Bu sonuç, Tüm Emekli Sen 8. OlağanGenel Kurulu’nun delegelerin çoğunluğutarafından meşru görülmediğininaçık ve tartışılmaz kanıtıdır.Bu anlamda;1- Genel Kurul geçersiz sayılmalıve yenilenmelidir.2- Tasfiyeci Genel Merkez’in iptalettiği tüm şube genel kurulları kabuledilmeli, genel merkezin korsan olarakyaptığı şube kongreleri ise geçersizsayılmalıdır.Emekliler!Ya örgütsüz, sendikasız kalarak,düzenin bizi HİÇleştirmesine, aşağılamasına,süründürmesine, emekliliğimizlebirlikte mezara gömmesine seyircikalacağız; ya da mücadeleci, direnişçibir anlayışla örgütlenip “biz de varız!”diyerek, sorunlarımızın çözümü içinmücadeleyi yükselteceğiz.İşçiler, Memurlar,Tüm Emekçiler!Emperyalizminörgütsüzleştirme saldırısınıpüskürtmek; daha fazlaörgütlenmek vesendikalarımızıdevrimcileştirmektirKoltuk uğruna, grupçuluk, rekabetçilikuğruna, düzen içi sendikacılıkanlayışı ve tarzıyla, sendikalarımızınadım adım tasfiye edilmesine izin veremeyiz.Bu sendikal anlayışa karşı bulunduğumuzher alanda sonuna kadarmücadele edeceğiz.Artık bu ayak oyunlarına son verilmelidir.Bu yöntemler, işçi sınıfının, emekçilerinmücadelesini geliştirmiyor.Sendikalarımızın üye sayısı düşüyor,sendikalarımız etkisizleşiyor.Etkisizleşmiş, içi boşaltılmış sendikalarınyönetimini şu grup veyabu grup ele geçirmiş, ne farkeder?Biz tüm devrimciler, ilericiler,demokratlar,emekten, emekçiden yana olantüm güçler,birlik olup sendikalarımızı güçlendirmeliyiz.Birlik olup, sendikalarımızın üyesayısını artırmanın yollarını bulmalıyız.Emperyalizmin örgütsüzleştirme saldırısınıTürkiye cephesinden püskürtüpdünya işçi sınıfına, emekçilerine birörnek oluşturmalıyız.Sendikal alanda bir direniş cephesiörgütlemeliyiz.Emperyalizmin örgütsüzleştirme saldırılarınakarşı, örgütsüz milyonlarcaemekçiye ulaşacak örgütlenme kampanyalarıylacevap verebilmeliyiz.Onlar, emperyalistler ve işbirlikçileribiz emekçileri bölüp parçalıyor, birleşerekcevap vermeliyiz.İşçi sınıfı içinde örgütlü tüm devrimci,ilerici, demokrat, vatansever güçler,AYNI CEPHEDE OLMALIYIZ.Sendikalardan devrimcileri tasfiyeetmek, ilkesiz faydacı ittifaklarla düzensendikacılığnıın önünü açmak, emekçileredeğil, örgütsüzleştirme politikasınınsahiplerine, yani emperyalizmeyarar.Birleşelim ve işçisi, memuru, emeklisi,işsiziyle tüm emekçileri örgütleyelim,mücadeleye sevkedelim.Emekli-Sen’deki koltuk düşkünlerinintasfiyeciliğine karşı tavrımız vemücadelemiz de bu mücadelenin bir parçasıdır.Hiçbir sendikanın geleceği diğerindenbağımsız ve ayrı değildir. Bu nedenle,tüm ilerici devrimci, demokrat sendikalarda, Emekli-Sen’deki bu haklı vemeşru mücadeleyi desteklemeli, oradakitasfiyeciliğe karşı çıkmalıdır.Devrimci Mücadelede EmeklilerSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!39


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011“Her Yer HopaHepimiz Eşkiyayız”DİSK Emekli-Sen Beyoğlu, Kadıköy, Kartal Şubeleri;Kadıköy Altıyol Meydanı’nda Hopa’da katledilenMetin Lokumcu’ nun hesabını sormak için yürüyüş düzenledi.150 kişinin katıldığı yürüyüşte “DİSK Emekli-SenÜyesi Metin Lokumcu’ yu Mücadelemizde YaşatacağızDİSK Emekli-Sen İst. Şubeleri” ve“AKP’nin İleri Demokrasisi Ölüm Saçtı-Katiller HesapVerecek” pankartları taşındı. “Metin LokumcuÖlümsüzdür” “Her Yer Hopa Hepimiz Eşkiyayız”“Emekliyiz Haklıyız Kazanacağız” gibi sloganlaratarak tramvay yolundan İskele Meydanı’na yüründü.<strong>Yürüyüş</strong> boyunca Emekli-Sen üyelerine halk, alkışlarladestek verdi.İskele Meydanı’nda yapılan açıklamayla eylem sonbuldu.Tekel Direnişine Saldırı,Yargı CüppesiyleSürdürülüyorTEKEL direnişine karşıvahşice saldıranlar, şimdi de “niyedirendiniz?” diye tekel işçileriniyargılamaya giriştiler.Geçen yıl büyük bir direniş yaratan Tekel işçileri veTekel direnişini destekleyen çeşitli örgütlenmeleremensup 111 kişi hakkında, "2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri<strong>Yürüyüş</strong>leri Yasasına muhalefet ettikleri" iddiasıyladava açıldı.Davanın ilk duruşması 3 Haziran’da Ankara Adliyesi'ndebaşladı.Oligarşi TEKEL işçilerinin direnişinin örnek olmamasıiçin daha başlangıç aşamasında direnişe gazbombalarıyla, tazyikli suyla, coplarla saldırmıştı. Ne varki direnişi kıramadı. Tersine, saldırı işçileri biledi ve 78gün sürecek büyük bir direniş başladı.O gün direnişi kıramayan, tüm halk için olumlu birörnek olmasını engelleyemeyen oligarşi, tekel işçilerinedüşmanlığını açtığı bu davayla sürdürüyor.Eğitim-Sen SilifkeTemsilcilği 1. ÇocukŞenliği YapıldıMersin Silifke Eğitim-Sen Temsilciliği’nin1’cisinin düzenlendiğiÇocuk şenliği 5 Haziran’da yapıldı.Saat 14.00’te başlayan şenliğin açılış konuşmasınıEğitim-Sen Silifke temsilciliği mali sekreteri Ebru Çelikyaptı.Çelik konuşmasında şöyle dedi: “Oyunun çocuklarınfiziksel ve sosyal gelişiminde önemli rolü olduğu bilinenbir gerçektir. Ancak günümüzde çocuklarımız ne yazıkki geleneksel çocuk oyunlarını oynamak yerine, bilgisayarınbaşında bireysel oyunlarla vakitlerini geçirmektedirler.Bu durum çocuklarımızın sosyalleşmesiniolumsuz yönde etkilemektedir.”Yapılan açılış konuşmasının ardından, Şehit Yarbayİlhan Akgün İlköğretim öğrencileri halk oyunu sergilediler.Karagöz ve Hacivat oyunuyla tüm çocuklar biraraya geldiler. Daha sonra sırasıyla “orası-burası-şurasıoyunu, halat çekme oyunu, halatlı körebe” gibi oyunlarlaçocuklara oyunlar oynatıldı. Çocukların oyunlarınabüyüklerde katılınca güzel görüntüler ortaya çıktı. Sonolarak müzik grubunun türküleriyle halaylar çekilerekÇocuk Şenliği sona erdi.BEDAŞ İşçileriTaksim’deBEDAŞ’taki taşeron işçiler, sosyalve ekonomik hakları, iş güvencesi veiş güvenliği için, üç haftadır eylemdeler.İşçiler, 27 Mayıs Cuma günü Taksim’de“İşimize, Emeğimize, Haklarımıza Sahip Çıkacağız”pankartı açarak, BEDAŞ Genel Müdürlüğü’nekadar yürüdüler.Çapa Diş Hekimliği’ndeİş Bırakmaİstanbul’da Çapa Diş Hekimliği Fakültesiçalışanları, performansa dayalıdöner sermaye sistemindeki eşitsizlikve adaletsizliğin giderilmesi talebiyle,28 Mayıs’ta iş bırakma eylemi yaptılar.Eyleme kadrolu çalışanların yüzde 90’a yakını katıldı.40HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Taşeron İşçiler,Samsun’danAnkara’yaYürüdüSamsun Gazi Devlet Hastanesi’ndeçalışırken, sendikalı oldukları gerekçesiyleişten atılan Cemalettin Kömpe veYüksel Aslan, Samsun’dan Ankara’yabaşlattıkları yürüyüşü tamamladılar.Kömpe ve Aslan, 4,5 aydır direnişteydiler. 5 Haziran’da Sağlık Bakanlığıönünde bir açıklama yapan işçiler, işlerine geri dönene kadar mücadeleyedevam edeceklerini belirttiler.İşçiler eylemlerini daha sonra Kızılay Meydanı’nda sürdürdüler. “TaşeronaBaşkaldırıyoruz. İşimizi Geri İstiyoruz. Samsun Gazi Devlet Hastanesiİşçileri” yazan pankartlarla Kızılay’da yere yatarak protestolarını sürdüreniki işçi, Çevik Kuvvet tarafından gözaltına alındı.İşçilerin Ankara'daki yürüyüş ve Sağlık Bakanlığı önündeki eylemine, Genelİş Genel Başkanı Erol Ekici ve şube yöneticileri, TTB Genel Başkanı ErişBilaloğlu, SES Genel Başkanı Çetin Erdolu ve çeşitli sendikaların, derneklerinve legal partilerin temsilcileri de katılarak destek verdiler.3 Haziran’da Ankara Çankaya Kültür Derneğitarafından Çankaya Belediyesi önünde açıklamayapılarak, belediyeden açıklama istendi.Halk Cephelilerin de katıldığı eylemde, Dikmen’debulunan Mahzuni Şerif parkının düzenlenmesiiçin belediyenin aldığı kararları yerine getirmesiistendi.Mahzuni Şerif parkıdüzenlenmelidir!Mahsuni Şerif parkının ozana layık bir hale getirilmesi, anfi tiyatro yapımıiçin mücadele eden Çankaya Kültür Derneği ve İlker halkı, Belediye'yisözlerini yerine getirmediği için protesto etti.Eylem sloganlarla bitirildi...İSDEMİR’de Grev Oylaması:3 hayır, 4621 evet!İSDEMİR’de 8 aydan beri devameden toplu sözleşme görüşmelerinde,Çelik-İş’in “İSDE-MİR’deki ücretlerin ERDEMİR ileeşitlenmesi” talebine karşılık, patronun“yüzde 0 zam” dayatmasıüzerine, 6 Haziran’da işçiler arasındagrev oylaması yapıldı.İş yeri içinde çeşitli bölümleresandık konularak yapılan grev oylamasısonucunda 4621 evet oyu verilirken,sadece 3 işçi “greve” hayırdedi.Hak-İş’e bağlı Çelik-İş’in nekadar işçilerin iradesine uyacağıelbette şüphelidir; ancak patronunuzlaşmazlığı karşısında başka yol dakalmayabilir. Nitekim, İŞDEMİR’de89’da da benzer taleplerle grevi gidilmişve 137 gün süren grev kazanımlasonuçlanmıştı.Metin Lokumcu’nunkatledilmesiprotesto edildiArtvin Hopa’da katledilen MetinLokumcu için Berlin'de faaliyetgösteren Allmende derneğinin düzenlediğianmaya aralarında HalkCephesi’nin de yer aldığı siyasi hareketlerkatıldı.5 Haziran’da, yapılan anmadaHalk Cephesi adına yapılan konuşmada,AKP polisinin saldırıları veMetin Lokumcu'nun katledilmesiprotesto edildi.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Madımak’ı UnutmadıkUnutturmayacağızPir Sultan AbdalKültür DernekleriFederasyonuMadımak’ınmüze yapılması talebiyle 5 haziran günü yürüyüş yaptı.İstanbul Taksim Tramvay Durağı’nda başlayan yürüyüşeDevrimci Alevi Komitesi’de destek verdi. Yaklaşık 1000kişi Taksim Tramvay Durağı’ndan ‘Sivasın Hesabı Sorulacak,Unutmadık Unutmayacağız,Sivası Unutma,Unutturma’ sloganlarıylaTaksim Meydanı’na kadargeldiler.Burada meydanı dolduran kitle adına basın metniokundu.Metni okuyan PSKAD Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül“AKP, Madımak, şehitlerimiz üzerinden siyasetyapmak istemektedir. Madımak katliamı Bir ‘anı’ değil,bir vahşettir” dedi ve 21.00’a kadar burada oturma eylemiyapacaklarını belirtti.<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!41


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Atılan her taşhalkın uyuşturucuya,fuhuşa karşımücadelesinedir!2 Haziran gecesi bir arabayla 1 Mayıs Mahallesi’ndebulunan Anadolu Haklar Ve Özgürlükler Derneği’negelen halk düşmanları derneğin camlarını taşlarla kırdılar.Anadolu Haklar Ve Özgürlükler Derneği kuşkusuzilk kez saldırıya uğramıyor. Birçok kez AKP’nin polisininsaldırılarına uğradı. Üyeleri işkenceler gördü,tutuklandı.Anadolu Haklar Ve Özgürlükler Derneği, halkınve devrimcilerin emeğinin, mücadelesinin ürünüdür.Yoksul halkın mücadelesinde bir mevzidir.Anadolu Haklar Ve Özgürlükler Derneği’ninyoksul halk ile birlikte sürdürdükleri mücadele başta iktidarolmak üzere fuhuşu, uyuşturucuyu, hırsızılğı yaymayaçalışan polis destekli çeteleri de rahatsız etmiştir.Saldırarak, üyelerini tutuklayarak, camlarını kırarak,Anadolu Haklar Ve Özgürlükler Derneği’nin mücadelesiniengelleyemezler. Saldırıp camları kıranlar sırdeğildir.Gece yarıları korkakça saldıranlar o taşları halka, fuhuşa,uyuşturcuya karşı süren mücadeleye atmışlardır.Halkın ve devrimcilerin kurumlarına saldırmak suçtur.Bu saldırılar, Anadolu Haklar Ve ÖzgürlüklerDerneği’nin mücadelesini engelleyemez. 1 Mayıs halkı,derneklerine daha çok sahip çıkarak bu saldırılara gerekencevabı verecektir.Dostluk Turnuvası sona erdiDoğan Tokmak Dostluk Ve Dayanışma FutbolTurnuvası sona erdiOkmeydanı’nın onurlu evlatlarından Ölüm OrucuŞehidi Doğan Tokmak anısına bu yıl ikincisi düzenlenenturnuva, 29 Mayıs 2011 Pazar günü yapılan finalmaçıyla sona erdi.Turnuvaya katılan takımlardan biri, son zamanlardayaşanan keyfi tutuklama terörünü protesto etmek için“Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” pankartını açtılar.Turnuva sonunda Mahmut Şevket Paşa (MŞP) Sporturnuvanın birinciliğini kazanırken, ikinci Bulgur Spor,üçüncü ise Yolağzı Spor oldu.Takımlar, 5 Haziran 2011 Pazar günü OkmeydanıSibel YalçınParkı’nda düzenlenen olan İdil KültürMerkezi’nin yıl sonu etkinliğinde yapılacak törenle kupalarınıaldılar.AKP önündekiprotestoya saldırıArtvin-Hopa’da polisin saldırısı sonucu MetinLokumcu adlı emekli, ilerici bir öğretmen katledildi. 2Haziran’da Metin Lokumcu’nun katledilmesini protestoetmek için İstanbul Tabip Odası, TMMOB il KoordinasyonKurulu ve çeşitli DKÖ’ler Cevahir Alışveriş Merkezi önündebir araya geldi.Burada caddeyi trafiğe kapatarak AKP Şişli İlçeBaşkanlığı’na siyah çelenk koymak için yürüyüşe geçti.“Öğretmenin Katili AKP’nin Polisi” “Gün GelecekDevran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek “ “KatilDevlet Hesap Verecek” sloganlarının haykırıldığı yürüyüştepankartlar da taşındı.AKP önüne gelen yaklaşık 500 kişinin önü ÇevikKuvvet, akrep ve TOMA ile kesildi. Burada temsilcilerİlçe binası önüne siyah çelenk bıraktılar. TTB’den AliÇerkezoğlu biber gazlarıyla ilgili bir konuşma yaptı: “Gazbelli koşullarda ölüme yol açıyor dedik ve devletin tümresmi kurumlarına bildirdik. Yasaklanmasını istedik.Fakat bir sonuç alamadık.” dedi.KESK MYK üyesi İlhami Şahbaz da bu olaylailgili Ankara’da yapılan eylem sonucunda yaşanan gözaltılaradeğindi. Ardından basın metni okundu.Açıklamadan sonra kitle dağılmaya başladı. O sıra, polisinsaldırısı ile 20 kişi gözaltına alındı.Çağrı Avcı tutuklandı!4 Haziran’da, Sarıgazi’de dergi satışından dönenSarıgazi Özgürlükler Derneği üyeleri polis’in GBT kontrolüile karşılaştılar.Polis, daha sonra “aranması olduğu gerekçesiyle”Çağrı Avcı’yı sokak ortasında, yaka paça gözaltına aldı.7 Haziran’da Beşiktaş ACM tarafında tutuklananÇağrı Avcı’nın tutuklanması aynı zamanda Sarıgazihalkına gözdağıdır .42HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Onların dili, tehdit veaşağılama için kullanılırBir süre önce İngiliz The Ekonomistgazetesinin “CHP’ye oy verin”çağrısından sonra Erdoğan,buna gönderme yaparak, Kılıçdaroğluiçin “biz yerli proje biliyorduk...meğer küresel çetelerin projesiymiş..”açıklaması yaptı.Eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay,ise NTV Ankara temsilcisi NilgünBalkaç’ın bu konudaki sorusunaThe Ekonomist gazetesinde çıkanyazının “İsrail’in işi olduğunu”söylüyordu. Yani Atalay’a bakılacakolursa AKP’yi yıpratmak için buyazıyı İsrail yazdırmıştı. Atalay,açıkça “İsrail’in CHP’yi desteklediğini”de belirtmiş oluyordu.Erdoğan ve Atalay’ın söylediklerinebakılacak olursa, sanırsınızki her ikisi de bağımsızlığı savunan,bunun için mücadele eden iki vatanseverdir.Ne Tayyip Erdoğan, ne BaşbakanYardımcısı Bülent Arınç, neAKP Genel Başkan Yardımcısı HüseyinÇelik, ne AKP Grup BaşkanvekilSuat Kılıç ne de diğer AKP’lilerdillerini kontrol edemeyecek kadarakıl sağlıklarını yitirmedi.Dillerini kontrol edememe gibi birsorunları yoktur. Tersine dilleri, birtornadan çıkmışçasına ortaktır.Lümpen, buyurgan, çok kolayyalan söyleyen, tehdit eden ve aşağılayandırdilleri. Dilleri, halkındili değildir.Dilleri de, halkı, kendilerine karşıolanları ezmek, tehdit etmek, susturmakiçindir.Erdoğan, AKP’nin “duble yollarını”eleştiren gazeteci NurayMert’e, Konya mitinginde “Bu mertlikdeğil namertliktir.” diyerek tehditetti.Hopa'da polisin katlettiği MetinLokumcu için “biri ölmüş, kimliğinibilmiyorum, ilgilenmiyorum da”diyebilecek kadar halk geleneklerindenuzak, ahlaksızcadır dili.Ankara’da polis panzeri üstünüçıktığı için işkence gören, kalçası kırılanDilşat Aktaş için; “Kız mıdırkadın mıdır nedir çıkmış panzerinüzerine benim polisime saldırıyor”diyebilecek kadar dili hem ahlaksızhem işkenceyi savunmaktadır.1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenişçiler için Erdoğan:“Ayakların başları yönettiği yerdekıyamet kopar...” diyerek, emekçileriaşağılıyordu. Öyle ya, emekçiler,“baldırı çıplaklar” dı. Yoksulhalkı, emekçileri aşağılayan, horlayandil onların beynindeki düşünce-Hanginiz “Küresel çetelerinprojesi” değilsiniz ki?Oysa, bağımsızlık ve İsrail konusundaen son konuşacak, en sonsöz söyleyecekler varsa onlar da işbirlikçiAKP’liler, Erdoğan ve Atalay’dır.Erdoğan ve AKP’lilerin işbirlikçiliktesınırı yoktur. 9 yıllık iktidarlarıboyunca, emperyalist tekellere ülkemiziyağmalatmış, çıkardığı yeniyasalarla birlikte yeni bağımlılık anlaşmalarıyapmışlardır.Ya kendi haklarında çıkanyazılar?Erdoğan, The Ekonomist gazetesindeCHP ile ilgili çıkan yazıdanyola çıkarak, Kılıçdaroğlu’nu, “küreselçetelerin projesi” olarak niteledi.Buna göre Erdoğan, işbirlikçi,“... çetelerin projesi” değilmiş! Hattakendisini “projelerin” dışında gö-lerini ortaya çıkarmıştır.Erzurum’da, yaşadıkları sorunlarlailgi çeşitli taleplerde bulunançiftçilere:“Yahu, bu millet yatıp kalkıp sizemi çalışacak?” diyecek kadar, yoksulhalka, çiftçilere, köylülere düşmandır.Halk verilenle yetinmelidir.Felsefesi odur.Bülent Arınç ise AKP’lilerinmodelidir. TÜSİAD Başkanı ÜmitBoyner ile tartışan Arınç, Bursa mitinginde“Sayın Boyner ya da öyledüşünenler iktidara gelirlerse pornositeleri ya da diğer konularda istedikleriniserbest bırakabilirler”derken, kafaları ve dilleri hep oradaydı.Dilleri halkın dili değildir vehalka karşı düşmancadır.rüyor.Eğer emperyalist basın destekleyinceküresel çetelerin projesi olunuyorsa,Erdoğan için o gazetelerdekırk kez destek yazısı çıkmadı mı?Hatta AKP’liler bugüne kadar emperyalistbasında lehlerinde yazı çıkartmakiçin olmadık şeyler yapmadılarmı?Bizzat Ekonomist, 2004 yerelseçimlerinde AKP’ye destek çağrısıyaptı. O zaman, AKP’ninde küreselbir proje olduğunu söylemek yanlışolmayacaktır.İşin doğrusu şudur; iktidara şuveya bu biçimde aday yapılan tümdüzen partileri, bir yanıyla emperyalizminalternatifi, emperyalizminprojesidirler. Hepsi gidip onay alırken,kendilerini emperyalizmin biçimlendirmesineaçarlar.İktidara gelmeden önce emperyalistbasın, AKP’yi vitrine çıkarmışve desteklemiş, iktidara taşımıştır.Bugünde AKP’nin alternatifi olarakCHP’yi düşünmekte, bunun için desteklerinigöstermektedirler.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!43


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Umudumuzu canlı tutmak!NATO, Libya Saldırısını 3 Ay Uzatma Kararı aldıEMPERYALİSTLERİN LİBYA SALDIRISI GAYRIMEŞRUDUR HALKLARA KARŞI İŞLENEN SUÇTURHayallerimize, umudumuza, değerlerimize düşmanve onları yok etmeye çalışan bir düzenle çepeçevrekuşatılmış durumdayız.“Uçan kuşa”, “düşünen insana” şairin deyimiyle“topraktaki karıncaya”, umuda, kısacası insana dairne varsa ona düşman bir düzendir bize dayatılan.Hepimizin umutlarını çalan, halka düşman bir düzenlekarşı karşıyayız. Milyonlarcamızı günlük sorunlariçinde boğarak, yarınını düşünemez hale getirmeyeçalışıyor. Umudumuzu elimizden alarak, biziyarınsız bırakmak istiyor. Bizi umutsuz, çaresiz, güçsüzve savunmasız bırakmaktır tüm hedefleri.Umudu olmayanın, umutları çalınanların, yaşamasağlam ayak basmayanların, yaşam iddiasını yitirenlerinnasıl bir hale getirildiğini hergün görüyor, izliyoruz.Yaşadığımız sorunlar ne denli yıpratıcı, ne denlizor olursa olsun, bir an olsun umudumuzu yitirmeyecek,umudumuzu her zaman canlı tutacağız.Umutsuz yaşamayacağız. Umudun kaybedildiğibir yaşamda, karamsar olmak, her şeye boş vermek,kaderci yaşamak kaçınılmaz olacaktır. Hiç kimseninistemediği düşünmediği bir yere savrulmaktır. Umudumuzucanlı tutacak, düzenin istediği gibi duyarsız,bencil ve kaderci olmayacağız. Hakkımız olanı, bizimolanı isteyeceğiz. Bunun için örgütlenecek, bununiçin mücadele edeceğiz.Hiçbir şeye, yaşanan hiçbir gelişmeye “bana ne”demeden, umutla yaşamımızı sürdüreceğiz. Yorgun,bıkkın, yaşamı sırtında yük olarak gören, o yükünaltında ezilen olmayacağız. Tersine değiştirmek,mücadele etmek için hareket edecek, umudumuzu hepcanlı tutacağız.Umudu canlı tutmak, bu kahredici düzene ilelebetmahkum olmadığımızı bilmektir.Umudu canlı tutmak, halkı açlığa, yoksulluğamahkum eden bu düzeni değiştirmek için “ben de mücadeleetmeliyim” diyebilmektir.Umudu canlı tutmak, sömürüsüz yarınlar için, çocuklarımız,gençlerimiz için mücadele ederek, onlarıumutsuz bırakmamaktır. Nazım Hikmet’in şiirindevurguladığı gibi hep umudu taşıyabilmektir.“Açlık ordusu yürüyoradımları gök gürültüsütürküleri ateştenbayrağında umutumutların umudu bayrağında”NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen,”Kaddafi'ningidişi biraz zaman da alabilir, yarın da olabilir” diyordu.NATO, aylardır süren kuşatma ve bombalamalararağmen, Kaddafi ve Libya halkının emperyalistlere teslimolmaması nedeniyle saldırılarını Eylül sonuna kadar 90 gündaha uzatma kararı aldı.NATO katlederek Libyahalkını teslim almak istiyorEmperyalistler, aylardır Libya halkını bombalıyor, katliamlaryapıyor. Katlediyor, Libya halkını göçe zorluyorlar.Başkenti neredeyse hergün bombalıyorlar.Şu ana kadar 718 kişiyi katledip, 4 bin 67 kişiyi yaraladılar.Saldırılarda başkentin de aralarında yer aldığıüç Libya kenti ve limanları bombalanıyor. Limanlarda bulunangemileri savaş gemisi diye batırdılar. Bombalamalardasekiz gemi ağır hasar aldı.Bugüne kadar uçaklarla, savaş gemileri, akıllı füzelerlekatleden NATO saldırılarında helikopterlerde kullanmayabaşladı. İlk kez Fransız ve İngiliz helikopterleri Libya halkınabomba ve kurşun yağdırdı. Rusya Savunma BakanıSergey İvanov, NATO'nun Libya'da açık işgalinin “sadecebir adım gerisinde olduğunu” söyledi. İvanov, kendilerinide aklarken, “Bu kararın bir karaoperasyonuna götüreceğini bilmiyorduk”demeyi de ihmaletmiyordu.“Sivilleri korumayı”değil,petrolü istiyorlar!Muammer Kaddafi, Libya halkına ait olan 1,5 trilyonmetreküplük doğalgaz rezervi ve 50 milyar varil petrol rezerviniemperyalist tekellere karşı koruyor.Haziran 2009’da, Amerika’nın Libya Büyükelçisi GeneKretz Kaddafi’nin o dönem emperyalist petrol tekelleriniülkedeki varlıklarını kamulaştırmakla tehdit ettiğini,petrol ve gaz kuyularından elde edilen kardan aldıklarıpayın oranını düşürmelerini istediğini, Amerika’ya bildiriyordu.(Bakınız Wikileaks belgeleri).Kaddafi, o dönem petrol ve doğalgazdan, %50 pay alanemperyalist tekellerin artık %27 pay alacağını, doğalgaz kuyularıiçinse, yine %50 olan anlaşmanın, önce %40’a ardındanda %30’a indirileceğini emperyalist tekellere iletmişti.Fransız TOTAL, İngiliz BP ve tüm emperyalist tekellerinçıkarları için bugün Libya halkı katlediliyor. Açıkişgalin koşulları adım adım hazırlanıyor. Ve tüm dünyanıngözü önünde her gece Libya halkı katlediliyor.44HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Deniz kazası değil ! Yüzlercemülteci katledildi!Akdeniz’de yeni bir mülteci gemisi daha battı. 200-270 arasımülteci, kaza adına katledildi.Akdeniz’de mültecileri taşıyan gemilerin batıp, yüzlercesininkatledilmesi artık kanıksanan, neredeyse olağan bir şey halinegetirildi.Binlerce geminin geçtiği, onlarca ülkenin kullandığı, kara sularınınolduğu Akdeniz’de peş peşe gemiler batmakta; kadınlar,çocuklar, yaşlılar gençler 50’şer, 100’er Akdeniz’in sularınagömülmektedir.AB emperyalistleri veNATO ölümleri seyrediyorKısa bir süre önce Tunuslu yetkililer ülkelerinden kaçan yoksullarıtaşıyan bir teknenin arızalandığını, 570 mülteciyi kurtardıklarını,200 ila 270 arası mültecinin kayıp olduğunu açıkladı.Kayıpların, “gemiden inmek için acele” etmeleri sonucu boğulmuşolabileceklerini de eklemeyi unutmadılar.Kayıp, Akdeniz’de ölümlerin adıdır. Yoksul oldukları için dehiçbir devlet “kayıp”ların peşine düşmez, aramaz.Kayıplarda ya da ölümlerde mültecileri suçlamak yerine, güvenliolmayan gemilere doldurulan binlerce mülteciyi göçe zorlayandüzenler suçlanmalıdır.Nitekim arızalandığı söylenen gemiye neredeyse bine yakınmülteci doldurulmuştur. Göçmenler büyük paralar karşılığındakaçak olarak taşınmaktadır.Bu yıl Ocak ayından bu yana binlerce yoksul, işsiz, aç KuzeyAfrikalı mülteci İtalya’ya ulaşmak isterken gemilerinin arazılanmasıya da batması sonucu katledildi.Emperyalistlerin Libya’ya saldırılarının artması sonucu Mayısayı başlarında Libya'nın Misrata kentinden yola çıkan bir gemiİtalya'ya gitmek isterken geminin batması sonucu aralarındaçocuk ve kadınların da bulunduğu 600 Libyalı katledildi.Mart ayında 72 mülteci NATO gemileri tarafından ölümeterk edilmişti.Akdeniz’de İsrail, korsanlığını sürdürürken, NATO savaşuçakları ve gemileri Libya’yı kuşatmışken, Amerikan emperyalistlerininfiloları cirit atarken gözlerinin önünde mülteci gemileribatmaya, yoksul Afrikalılar boğulmaya devam ediyor.Golan’da 24Filistinli katledildiİsrail askerleri, Golan Tepeleri’nde 24 Filistinli’yikatletti, onlarcasını yaraladı. Golan Tepeleri’ninİsrail tarafından işgalinin 44’üncü yıldönümündeGolan’a giden Filistinleri katlederek durdurmayaçalıştı işgalciler.5 Haziran’da Suriye’deki kamplarda bulunanFilistinliler, Filistin sınırına gitmek üzere uzun süredireylem hazırlığı yapıyorlardı. 300 otobüs gidecekşekilde örgütlendi eylem. Suriye hükümeti4 Haziran'da Filistinliler’in eylemine izin vermedi.Buna karşın Filistinliler sınıra gittiler.Ne işgal ne İsrail’in kurşun ve bombaları bağımsızFilistin için mücadele eden Filsitinliler’i engelleyebildi.Aradan 44 yıl geçse de İsrail’in işgalininmeşru olmadığını tel örgüleri geçerek, suniçitleri yıkarak gösterdi Filistin halkı.Amerika katlediyor6 Haziran’da CIA’nın “insansız uçakları” Pakistan’da3 ayrı saldırı ve katliam gerçekleştirdi. Biraraca yapılan saldırıda 4 kişi katledilirken, daha öncekiiki saldırıda da 12 kişiyi katletmişlerdi.Irak’ta 5 Amerikanaskeri cezalandırıldı!Irak’ta işgale, “yeni döneme” hazırlanan işbirlikçiordu ve polise rağmen mücadele sürüyor.Son olarak 5 Amerikan askeri cezalandırılırken,ABD emperyalistleri çatışmaya ilişkin açıklamayapmadı.Başkent Bağdat'ın kuzeyindeki Tikrit’te hükümetbinalarının bulunduğu bir nizamiyenin önündebombalı araçla düzenlenen saldırıda 13 kişi öldü,19 kişi yaralandı. Bağdat’ta iki güvenlik noktasınaateş açılması sonucu 1 asker ve halka karşı savaştırılan3 milis cezalandırıldı.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!45


Av ru pa’daSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Şadi Özbolat davasında bir işkenceci!Alman yargısında savunmabir hak olmaktan çıkarılmıştırAlmanya’da sürmekte olan Şadi Özbolat ve Ünal Düzyar’ın mahkemelerine31 Mayıs ve 1 Haziran’da görülen duruşmalarla devam edildi.Devrimci tutsak Şadi Özbolat’ın dosyasını hazırlayan Federal KriminalDairesinden bir tanık dinlendi.Tanık, Şadi Özbolat’ı nasıl aylarca takip ettiklerini, yaptıkları dinlemeleri,arabaya yerleştirilen dinleme cihazı ve ortam dinlemelerindenedindikleri bilgileri anlattı.Dinlemeler sonunda kırk tane tutanak tuttuklarını anlattı. Almanemperyalizminin yargısının duruşmaya ilişkin kimi işlemlerinden sonraduruşma 9 ve 10 Haziran’da tanığın dinlenmesine devam edilmek üzerebitirildi.Kuşkusuz burada mahkemenin bizi ilgilendiren yanı Alman yargısınınmantığıdır. Gerek Şadi Özbolat, Ünal Düzyar gerekse Faruk Ereren vedaha önce karar verilen Nurhan Erdem davalarında görülen ortak yan, Almanyargısında savunmanın bir hak olmaktan çıkarılmış olmasıdır.Savunma bir hak değil formalitedir!Alman emperyalizminin mahkemeleri özellikle siyasi davalarda, devrimcilerekarşı teslim alma, teslim alamazsa ağır cezalar vererek cezalandırmapolitakası izlemektedir.Devrimcilerin davaları ayrılmış, mahkemeleri hakim ve savcıları özel olarakseçilmiştir. Mahkemelerde devrimci tutsaklara karşı düşmanca davranılmakta,bir hak olan savunma hakkı bir formalite olarak görülmektedir.Savcılık her tür suçlamayı kolayca yöneltirken, bunu belgelemek gibibir sorumluluk taşımazken, tutsakların tanıkları da kolayca reddedilmektedir.Hakimler ve savcılar duruşmaya çıkarılan her tutsağa, suçlu gözüylebakmakta, o nedenle de tutsaktan “suçunu itiraf etmesi”, “suçunu kabuletmesi”, “mahkeme ile anlaşması” istenmektedir. Bunun için baskıyapılmakta, bunun için ağır cezalar şantaj olarak kullanılmaktadır.Şadi Özbolat’a daha ilk duruşmalarda Hakim, “istediğini söyleyebilirsinama şikayetlerini dikkate almayacağız. Bunu bilmelisini.Söyleyeceklerininbizim için bir anlamı yok” demiştir. Bu Alman yargısınınmantığıdır işte!Savunmayı formalite görme, tutsak konuştuğunda saygısızca müdahaleedip mikrofonu kapatmak, “savunma yapamazsın” demektir. Bu yakalaşım,hemen herkesi “potansiyel suçlu” gören bir mantığın sonucudur.Yine emperyalizmin yargısı kolayca avukatları aşağılayabilmekte, avukata“yalancı”, “mahkemeyi oyalıyorsun” diyerek avukatları baskı altınaalmaktadır. Siyasi davalara böylece katılacak avukat çıkmasın istiyorlar.Üç- beş ihale karşılığında oligarşinin hazırladığı dosyalar ile hukukularınısatanlar, komplo davaları açanların gücü devrimcileri yargılamayayetmez.Çürüyen bir düzeni zorla ayakta tutamazlar. Çürüyen bir düzeni cezalarla,tecrit ile ayakta tutamazlar.Devrimciler mücadeleleri ile tarihsel olarak haklıdırlar. O kürsüdenkonuşurlarken bu inançla konuşmaktadırlar. Mikrofonları kapatarak sesimizisusturamazlar.Kurulan stantlarlatutsakların sesinitaşıyoruz!Aylardır, Avrupa’nın çeşitli şehirlerindestantlar açıyoruz. Pankartlarımız, afişlerimiz,yaptığımız köşeler, sloganlarımız ileAvrupa’da halklara tecriti ve devrimci tutsaklarıanlatıyoruz.Belki “iğne ile kuyu kazıyoruz” amatecriti anlatmakta ısrar ediyoruz. Tutsaklarınsesini alanlara, meydanlara, halklarataşıyoruz. Israrla anlatmaya suyun kayayıdeldiği gibi tecriti teşhir etmeye devamedeceğiz.Dilimiz döndükçe, her zaman tecriti anlatacak,tutsakları sahipleneceğiz.“İmza atıncabırakacaklar mı ki”Almanya’nın Duisburg şehrinde 3 Haziran’daÖzgürlük Komitesi üyeleri Türkiyeligöçmen halkın yoğun yaşadığı König-Heinrichmeydanında imza standıaçtı. Ve üzerinde Almanca ve Türkçe“Tecrite Yüzbin Kere Hayır” yazılıpankartı astılar.Türkiyeli devrimcileri anlatan ve Almanemperyalizmi ile Türkiye faşizminiteşhir eden 150 bildiri dağıtılıp, imzatoplandı.4 Haziran’da ise bu kez ÖzgürlükKomitesi üyeleri Türkiyeli göçmen halkınyaşadığı Hamborn kentinin pazar meydanındadevrimci tutsaklar için imzastandı açtı.Halktan imza toplanırken, tutsaklarınmücadelesi ve tecrit anlatıldı. İmza istendiğinde,“imza atınca bırakacaklar mıki?” diye soranlara, Özgürlük Komitesiüyeleri, niye imza topladıklarını anlattılar.46HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


Özgürlük nöbetieyleminde ısrar ve kararlılık!Özgürlük Komitesi üyeleri, 80 haftadır ısrar vekararlılıkla özgürlük nöbeti eylemini sürdürüyor.28 Mayıs’ta, 5 Türkiyeli devrimci tutsağa özgürlüktalebiyle Köln Kentinin Dom Meydanında pankartlarınıaçarak, eylem yaptılar.Eylem sırasında halka Alman emperyalizmini veTürkiye faşizmini teşhir eden bildiriler dağıtıldı. Tecritpolitikası örnek verilerek, Alman demokrasisininnasıl bir demokrasi olduğu anlatıldı.4 Haziran’da Özgürlük Komitesi üyeleri tüm siyasitutsakların özgürlğü için yine Dom Meydanındaydı.Eylemde, üzerinde tutsakların fotoğraflarının bulunduğuve Almanca “Tüm Siyasi Tutsaklara Özgürlük”sloganının yazılı olduğu pankart açıldı.Halka tecrit ve tutsakların durumu anlatılarak, bildiridağıtıldı.25 imza, 250 bildiri!Almanya’nınBerlin Kreuzberg semtinde, 3 Haziran’dahalk pazarı önünde imza standı kuruldu.Standa tutsakların resimli pankartı ile birlikte, İstanbulÇayan’daki saldırıyı protesto eden pankart asıldı.Grup Yorum müzikleri çalınırken, tutsaklara uygulanantecrit ve süren davalar anlatılıp, imza çağrısıyapıldı. 250 civarında Türkçe-Almanca bildiri dağıtılırken,25 imza toplandı.Davet!Anadolu Federasyonu’nun,AlmanyaKöln’de 26Haziran’da yapılacakolan Halk Sofrası Pikniğinetüm halkımızdavetlidir!AVRUPA’dakiBİZAylardır hem ülkemiz de hem Avrupa'da devrimci düşünceye,hak ve özgürlük mücadelesine yönelik saldırılar aynıpervasızlık, aynı tahammülsüzlük, aynı kin ve aynı hedeflerlesürdürülüyor.Düşüncelerimize, örgütlülüğümüze yönelik saldırılarıhem ülkemiz de hem Avrupa’da birbirimizden binlerce kilometreuzakta da olsak aynı ruh hali, aynı kararlılık ile karşılıyor,boşa çıkarıyoruz.Hak gaspları, anti-demokratik uygulamalara, Avrupacephesinden de örnekler sunmak sıradanlaştı.Mahkemede devrimci tutsak Şadi Özbolat'ın savunmasınıalkışladığı için gözaltına alınan tutsak yakınları, AnadoluFederasyonu üyeleri Avrupa'da demokrasi, insan hakları tablosunaeklenen son örnekler oldu.Dergi dağıttıkları için ceza alanların, tatile gittikleri, birliktepaylaştıkları için “örgüt üyesi muamelesi” görenlerin,panel düzenledikleri için suçlu sayılanların, bildiri dağıttıklarıiçin “teröristlikle suçlananların” sıkça yaşandığı bir yerhaline getirilmiştir Avrupa demokrasisi(!).Tek korkuları örgütlü olma, örgütlenme düşüncemizdir.Savaşları örgütlü olma düşüncemizedir. Güç aldıkları yer iseörgütsüzlüğümüzdür.Örgütlülük düşüncemizin binleri kapsayan bir örgütlülüğedönüşmemesi içindir bu pervasızca saldırıları. O halde dahafazla örgütlenerek, saldırılarını boşa çıkarmalıyız.Örgütlülükte ısrar etmeliyiz. En temel haklarımızı, bedellerlekazanılmış değerlerimizi, halk olmaktan gelen özelliklerimiziısrarla ve kıskançlıkla korumalıyız.Bizim olanı sahiplenmeli, savunmalıyız. Bugün Şadileri,Farukları sahiplenmek, bizi sahiplenmektir. Devrimci düşünceleri,değerlerimizi sahiplenmektir. Bunu herkese anlatmalıyız.Ve onlara demeliyiz ki, hemen yanıbaşınızda halklarınınaçlığına, yoksulluğuna karşı mücadele eden devrimciler ağırcezalar tehdidi altında yargılanmaktadır. Savcı, Faruk Ererendavasında açıkça Türkiye oligarşisi ile anlaştığını, cezavereceklerini söylüyor.Şadi Özbolat davasında mahkemeye çevik kuvvet yığınağıyapılıyor. Alkış yasaklanıyor. İzleyiciler korkutuluyor, tehditediliyor, sorgulanıyor. Bu dava, Alman, Türk, Kürt herkesin davasıdır.Kendisine demokratım diyen herkes bu davaya katılmalı,izlemeli, Alman yargısının saldırılarına karşı çıkmalıdır.Şadiler, Faruklar aynı zamanda mahkeme kürsülerindetüm ezilenler adına konuşmakta, ezilenler adına emperyalistleriyargılamaktadırlar.Alman emperyalizminin tutsakları hapishanede tecrit altındatutarak, duruşmalarına katılanları korkutarak, cezalar vererektek bırakma politikalarını duruşmalara daha fazla katılarakbozmalıyız.Korkuları örgütlülüğümüz!Güçleri örgütsüzlüğümüzdür!Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!47


değinmeleryeniSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Balkon da BalkonŞimdilerde bir kısım aydın ve gazetecihep birlikte bir “balkon konuşması” tutturdulargidiyorlar.Neymiş, siz şimdi Tayyip’in her kesimekarşı atıp tutmasına, fırçalar yağdırmasına,çemkirmesine, herkesi hain, namert ilan etmesinebakmayın. Seçim akşamı bir balkonkonuşmasıyla Kürt sorununu çözecek, herkesikucaklayacak... cak cek, cak cek...Biri de çıkıp demiyor ki; yahu bu adam4 yıl önce 22 Temmuz 2007’de de balkonaçıkıp vaatlerde bulunmuş, mavi boncuklardağıtmıştı. Tek bir kelimesini bileyerine getirmedi.Demiyorlar ki, bu defa da yine balkonaçıkarsa inanmayın!Tam tersine diyorlar ki, balkonu bekleyin...Kandırılmaya hazır bir kimsedendaha cahili, daha körü ve daha sağırı olamazsanırız.Yağcılık!Düzenin “sanatçı”larınıniktidarlar karşısındanasıl el etek öptüğününson örneklerinden biriniAjda Pekkan verdi. AjdaPekkan son konserindeDevlet Bakanı EgemenBağış’a öyle bir yağcılıkyapmış ki, yağcılıkta sınırtanımamış.“Sayın Bakanım herzaman sanat ve sanatçınınyanında oluyorsunuz.Muhteşem vizyonunuzlahep ülkemizin önünü açıyorsunuz.İyi ki varsınız,hep olun. Sizin için canımızıvermeye hazırız. Sizhep yanımızda olun. Allahsizi başımızdan eksik etmesin.”Halkın kanını emenlerihalk sırtından atmayaçalışırken, tuzu kuru buyağcılar, onların düzeninisürdürmesini istiyor.Kim İsrailci?İsrail konusunda tescilli bir işbirlikçiolan Tayyip Erdoğan, meydanlarda KemalKılıçdaroğlu’nu “İsrail’e göz kırpmakla”suçlamış.Kılıçdaroğlu, İsrail’e ne kadar gözkırpıyor o ayrı bir tartışma... İşin o yanı,“tencere dibin kara” gerçeğidir.Ama öte yandan biz, AKP’nin ve Erdoğan’ın,İsrail’le “can ciğer kuzu sarması”olduğunu biliyoruz.Erdoğan, İsrail’le milyon dolarlık anlaşmalarimzalayan, istihbarat alışverişi yapan,İsrail’e hava sahamızı, üslerimizi açankendisi değilmiş gibi başkalarını suçluyor...Yalancı, pişkin, riyakar...Seçime 5 KalaDemokratlığı9 yıldır durdular, durdular, durdularsonra birden akıllarına geldi anlaşılan:- Ayhan Çarkın tutuklandı- 12 Eylül cuntası şeflerinden Evren veŞahinkaya’nın “lütfen” ifadeleri alındı- Şemdinli bombacıları tutuklandı...Çizgiyle48


sözBugün ve yarın içindoğru olan politika dününeleştirisinden çıkarMahir ÇayanBüyük götürüyormüze müdürü.Padişah tahtından aşağısı kurtarmıyor.Başbakanın padişahlığa soyunduğu ülkede,hırsız da doğal olarak padişah koltuğunagöz dikiyor.Dün ne kadar da samimi görüntülerveriyorlardı.İki günde sattı dostunu Tayyip.“Sakinleştirici” Gaz!Tayyip Erdoğan’ın geçen yılrektörlerle yaptığı toplantıyı protestoeden öğrencilere polis saldırmışve öğrencilere karşı gazbombası kullanmıştı.Polisin saldırısıyla ilgili İstanbulValiliği bir “soruşturma”yapmış ve bir rapor hazırlamış.Adeta herkesle alay ediyor Valilik. Raporda, öğrencilerinpolise pet şişe atarak polisleri yaraladıkları,polisin ise öğrencilere “biber gazı sıkarak sakinleştirdiği”belirtiliyor.Valiliğin akıllara ziyan raporuyla, polisin işkenceamacıyla kullandığı gazın sakinleştirici olarak da kullanılabileceğiniöğrenmiş oluyoruz.Söz konusu renkli ve normal gazlar, yakında hastahanelerdekullanılırsa şaşırmayın!Su yaşamdır satılamaz!5 Haziran’da aralarında Halk Cephesi’ninde olduğu“Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu” İstanbulTaksim Tramvay Durağı’nda eylem yaptı.AKP iktidarının halka ait ne varsa talan ettiği, tümzenginliklerin tekellere sunulduğu bir dönemde yapılaneylemle AKP’nin politikaları teşhir edildi.“Suyumuz, Havamız, Toprağımız, Yaşamımız içindireniyoruz yağmayı ve talanı durduracağız” pankartıve “Kahrolsun Emperyalizm Yaşasın Mücadelemiz”,“Su Yaşamdır Satılamaz!” “Halkız Haklıyız Kazanacağız”sloganları ile Tramvay durağından TaksimMeydanına kadar yüründü.<strong>Yürüyüş</strong>ü alkışlayanlara çağrılar yapılarak, yürüyüşekatılmaları istendi.Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Semra Ocak ‘ınokuduğu açıklamada; kapitalizmin doğaya ve inasana aitne varsa satışa çıkarıldığı, su başta olmak üzere derelerin,ormanların, meraların tekellere peşkeş çekildiği belirtildi.Açıklamanın okunmasından sonra eylem bitirildi.HUKUZSUZ GÖZALTILARA SON!..7 Haziran’da çıkan bir yangına yardım etmek içinevden çıkan Yücel Tolu, yangını umursamayan polis tarafındanyaka paça gözaltına alındı.Yücel Tolu’ya yaşadığı psikolojik rahatsızlık nedeniyledestek olmak isteyen, ilaçlarını vermeye çalışan babasıözellikle engellendi, yalan söylenerek oyalanmayaçalışıldı.Rahatsız olunduğu bilinen Yücel Tolu’yu Vatan işkencehanelerinegötüren polis, ilaçlarını vermemiş,avukatı ile görüşmesini engellemiştir.Anadolu Haklar ve Özgürlükler Derneği yaptığıaçıklamada, Yücel Tolu’nun baskı altında tutulmamasınıve serbest bırakılmasını istedi.9 Mayıs günü Beşiktaş Adliyesi’ne çıkarılan Talu’yayönelik savcılıkta ısrarla dernek çalışanları ve Kasım ayındayapılan operasyonlarda tutuklanan dernek üyeleri,DHKP/C örgütüne üye olup olmadığı soruldu. Hasta birinsanın durumunu kullanmaya çalışarak ifade almaya çalışmak,günlerce ihtiyaçlarını karşılamadan bekletmek, yasaldenetime açık bir derneği yasadışı ilan etmek ancaktüm insanlık değerlerini yitirmiş acizlerin yapabileceği birşeydir. Her hangi bir suçlama bulamayan savcılık YücelTalu’yu serbest bırakmak zorunda kaldıSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran201149


Bir devrimci! Bir işkenceci!Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Devrimci tutsak Şadi Özbolat’ın31 Mayıs ve 1 Haziran’da görülen duruşmalarında,Şadi Özbolat’ı suçlamak,“amaçsız bir terörist” olduğunukanıtlamak için “suç dosyası” nıhazırlayan Federal Kriminal Dairesi’ndenbir işkenceci dinlendi.İşkenceci, yaptıkları teknik takibianlattı duruşmada. Daha doğrusuŞadi Özbolat’ı 6 ay boyunca nasıl takipettiklerini, hangi sonuçları çıkardıklarınıanlattı. Bir devrimci olanŞadi Özbolat, nereye gitmişse, kiminlekonuşmuşsa izlemiş, dinlemiş, fotoğraflamışlar.Bir işkencecinin ağzından Almanemperyalizminin ahlaksızlığını, devrimcilereolan düşmanlığını da açıkolarak görüyoruz.Hani emperyalist ülkelerde herkesözgürdü? Hani emperyalist ülkelerdedemokrasi vardı? Düşüncelerindendolayı kimse baskı görmez, kimse tutuklanmazdı?Almanya’da yasadışı bir faaliyetiolmayan bir devrimciyi aylarcaizlemek, gittiği evleri, kullandığıaraçları dinlemek, 6 ay boyunca gözaltındatutmak nasıl bir anlayıştır?Mercek altına aldıkları birdevrimcinin yaşamında nebuldular?Emperyalistleri tanımasak, bu kullandıklarıyöntemlere şaşıracak ve“tam da filmlerdeki gibi” diyeceğiz.Gerçekte yaşananlara bakın; bir devrimciyiizlemek, hakkında “suç dosyaları”hazırlamak, komplo davalarıaçmak için her tür ahlaksız yöntemleriuyguluyorlar.Alman emperyalizmi işkencecileriniseferber ediyor, mahkeme kararlarıçıkarıyor, casusluk oynuyorlar.Evlere, bürolara, arabalara geceyarıları girip, alıcı yerleştiriyorlar.Peki, bunca yöntem denediniz dene çıkardınız Şadi Özbolat’ın, birdevrimcinin yaşamından?İşkenceci, Şadi Özbolat’ı anlatıyor;* Sürekli yolculukyapıyor,* Çok az uyuyor,* Daima sorunçözmek için uğraşıyor,* Eğitim çalışmasıyapıyor...Aylarca izlemelerine,teknolojilerini devreyesokup dinlemelerine karşınbulabildikleri şeylerbunlardır.Şadi Özbolat’ı 6 ay boyunca takipeden işkencecinin anlatımlarıdevrimciliğin nasıl güçlü bir halk vevatan sevgisinden, nasıl bir bağlılıktangeçtiğini göstermektedir.Alman emperyalizminin tüm işkencecileribilmelidir ki, devrimcileriizlemek boşuna bir çabadır. Boşuna uğraşıyorsunuz,hiçbir şey bulamazsınız!Devrimcilerin yaşamı, ortadadır.Devrimciler nasıl inandılarsa öylede yaşarlar. Düzenin kirletemediği,düzenin pisliğinde boğamadığı tek yaşamdevrimcilerin yaşamıdır.Devrimciler, sadece kendileri içinyaşamazlar. Devrimciler için paranın,düzenin çıkarlarının önemi yoktur.Para, içki, uyuşturucu, yoz yaşamancak işkenceciler için geçerli bir yaşamdır.Onlar üç kuruş, mevki, çıkariçin birbirinin gözlerini oyacak kadarinsanlıktan çıkmışlardır.Yaşamı paradan, yemekten-içmektenibaret olan işkenceciler, hiçbirkonuda devrimcilere ders veremezler.Onların ders vermeye değil,derse ihtiyaçları vardır. O nedenle yaşananlarçarpıcıdır.İzlenen bir devrimci ve izleyen birişkenceci. İzlenen devrimci, hiç çıkarsızyaşamını halkının bağımsızlığıiçin ortaya koymuştur. Bunun içinbugün tecrit zulmü ve hapis cezası iletehdit edilmektedir.İşkenceci ise, üç kuruş uğrunamilyonlarca yoksul için mücadeleedenleri tecrit hücrelerine “sokabilmekiçin” takip ediyor, entrika çeviriyor,“suç dosyaları” hazırlıyor.Şadi Özbolat halkı içinmücadele ediyor. Peki ya siz?Siz kime hizmet ediyorsunuz?Şadi Özbolat, bir devrimcidir. Obulunduğu her ortamda düşünceleri ileyaşamış, halkı için mücadele etmiştir.Onun yaşamı halkındır.Elbette bunun için eğitim çalışmasıda yapmış, seminer de düzenlemiş,hemen her konuyu halkla tartışmıştır.Bir devrimcinin yaşamında bundandaha doğal bir şey olamaz zaten.Biz devrimciler olarak hiçbir zamanamaçlarımızı saklamadık, gizlemedik.Elbette yoksul halkımızıörgütlüyor, eğitiyoruz.Sizin iliklerine kadar sömürdüğünüz,kendi ülke insanlarınıza yaptırmadığınıztüm işleri onlara yaptırıpezmeye çalıştığınızı biliyoruz.Halkımızı eğitiyoruz! Size ezdirmiyor,sizin karşınızda başları öndedurdurmuyoruz. Aslında Şadiler’edüşmanlığınız da buradan gelmektedir.Tahammülsüzlüğünüz, saldırganlığınızbunadır.Siz isteseniz de, istemezseniz dehalkımızla birlikte olacağız. Ve Şadilerhep olacak. Şadiler korkulu rüyanızolmaya devam edecek. Biz buradahalkımızla birlikte olacağız.Emeğimizle varız, hakkımızı alacağız.Halkımız, sizin köleniz değildir.Bunu öğreneceksiniz!50HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


O kanlar bile kurur ama...bu çürümeden devrimcilik çıkmaz!Bir kitabı değerlendireceğiz bu yazımızda.Adı: Kan KurumazYazarı: Sami ÖzbilYayınevi: Ceylan YayınlarıBaskı: Kasım 2010“Kan Kurumaz” isimli 396 sayfalıkkitabı değerlendirmeden önce,şunu bir kez daha vurgulayalım: BüyükDirenişimiz’e dair edilen hersöz, yazılan her satır, bizi ilgilendirir.Bu ilgimiz ve sorumluluğumuzunkaynağı, Büyük Direniş’e canlarınıkatan 122’lerin anısına olan bağlılığımızve direnişin tarihsel önemidir.Bu konuda yazılan, söylenen, çizilen,çekilen her şeye bu sorumluluklayaklaşıyoruz. Eğer, bir tahrifat,çarpıtma ve karalama varsa, bunu yapanlarıhalk ve tarih nezdinde teşhiretmek, siyasi sorumluluğumuz vegörevimizdir.MLKP davasından tutsak SamiÖzbil’in “Kan Kurumaz” isimli kitabınıda bu bakış açısıyla okuduk. Vegördük ki, Büyük Direniş hakkındayazan oportünist kalemler, hala direniştenöğrenmekten, direniş sürecininmuhasebesini yapmaktan uzaktırlar.Direniş dışında kalmanın devrimcimuhasebesini yapamayıp, sankiböyle bir şey yokmuş gibi davranıyorlar.Bu hastalıklı durumdan kurtulmadıkça,Büyük Direniş gerçeğiniinkar etmeye, çarpıtmaya ve kendikendilerini avutmaktan başka bir işeyaramayacak masallar anlatıp romanlaryazmaya devam edeceklerdir.Her ne kadar Ceylan Yayınları bastığıbu kitabı “roman” türüne sokmuşsada, biz “masal” diyeceğiz.Çünkü tarih hakkında masal anlatmak,tarih yazamayanların işidir. O tarihesadık kalamayanlar, o tarihe saygıduymayanlar, o tarihin romanını yazamazlar.Her kitabın bir amacı, bir mesajıvardır. Peki, “Kan Kurumaz”ınmesajı nedir? Neyi, nasıl anlatıyor?Birincisi: Sayfalar boyunca, çürümeninedebiyatı yapılıyor...İkincisi: 122’lerden bir kez bilebahsedilmeden, Büyük Direniş’inoportünizmin katıldığı küçük kısmıdüzmece bir şekilde anlatılmaya kalkılarakgerçek tahrif ediliyor.Bunları açacağız, ilkinden başlayalım.ÇÜRÜMENİN EDEBİYATI“Kan Kurumaz”da, ahlaki, örgütselilkeleri ve kuralları olmayan bir“örgüt” ve bu “örgüt içinde” yaşananlaranlatılmaktadır. Ki; “örgütlülük”görünümü altında sergilenendüpedüz örgütsüzlüktür. (Marksist-Leninistolma iddiasındaki bir örgütlenmeninörgütsüzlüğü meşrulaştıranböyle bir ‘masalı’ yayınlaması, birçürüme ve iddiasızlaşmadan başkahiçbir şeyi göstermez.)Sayfalar boyunca anlatılan devrimcilikdeğil, çürümedir. Ve bu örgütsüzlüğün,çürümenin böylesi kitaplararacılığıyla adeta özendirilipyaygınlaştırılması da, devrimciliklebağdaşamaz; bu olsa olsa, tasfiyeciliktir.Bu kitap şunun için okunabilir:Devrimcilik nasıl yapılmamalı!Evet, kitabın “devrimcilik” diye uzunuzun anlatıp güzellediği aslında örgütsüzleşmedenve çürümeden başkabir şey değildir. Kitap da işte bu çürümeninibret vesikası olarak okunabilirancak.“Kan Kurumaz”da anlatılanlaradevrimci örgüt ve devrimci ilişkilerdenemez. Olsa olsa bir tür “sevgililerörgütü” denebilir.Yazar, belki hayallerinin ürünü olarakveya ait olduğu çevrede tanık olduğuilişkileri kitabının konusu yapmışolmalı, yayınevi her iki halde debunda bir yanlışlık ve mahsur görmemişolmalı ki, roman adına bu çürümeyazılarını basmış ve ortaya bukitap çıkmış.Uzun uzun şıpsevdiliklerin, devrimcilikle,devrimci ortamlarla bağdaştırılmasıasla mümkün olmayanbayağı zamparalıkların, kaprislerin,bunalımlı ilişkilerin, terk edişlerinvb... ‘doğal’ ve ‘normal’ olarak yaşandığıhayatlar anlatılıyor.Bir örnek: “... Dışarıdaysa ‘kazara’hamile kalan arkadaşlarınakızıyor, arkadaşlarının sevgililerinipaylıyor, onları sağlıksız muayenelerdeçocuk aldırmaya yollamayaise içi acı çeke çeke katlanıyordu...”(syf: 68)Anlatılana, dile, kültüre bakın.Şu satırlarda anlatılanlar “devrimciler”mi, yoksa yozlaşmış ilişkileriçindeki sıradan yoz tipler mi, siz kararverin: “Hareketli yaşamaya, eylemdeneyleme koşmaya alışkın bünyesiher nasılsa yıllanan aşkları kaldırmıyor,hangi ilişkiye başlasa, bütüntutkusuna rağmen en fazla bir ikiyıl sonra boğulacak gibi olup, o ilişkidenkaçmak istiyordu...” (syf: 226)Kim anlatılıyor şimdi burada?Pespaye mankenler, artistler dünyasınınbirkaç ayda bir “aşk”ını değiştirentipleri anlatılıyor sanki...Bu kitabın satırlarında anlatılanlar,bizim bildiğimiz anladığımız anlamdadevrimciler olamaz; anlatılan küçük-burjuvasolculuğunun çürümesidir.Ve “Kan Kurumaz” böylesitiplerin resmi geçitinden ibarettir.Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!51


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011Yaptığı çürüme edebiyatının bunlarlasınırlı kalsa, eksik kalacağınıdüşünen yazar, bir de lezbiyen bir ilişkininkendi saflarında meşru görülüpsahiplenildiğini anlatmayı vazifesibilmiş. (syf: 22) Adeta, “bizde çürümeninher çeşidi var ve hepsi mübah”denmek isteniyor.Hadi diyelim “yazar” böyle diyor,peki Ahmet Altan özentisi bu pespayelikleri“roman” diye basan yayınevive o yayınevinin savunduğu anlayışne diyor? Acaba bu ilişkiler neyeörnek olsun diye basılmış bu kitap?Anlatılanlar, devrimi mi geliştirecek,direnişçi kişilikleri mi?Kitaptan, yukarıdaki alıntılarabenzer daha bir çok örnek verilebilirama gereksizdir. Başta söylediğimiz“bu kitap, devrimcilik nasıl yapılmazsorusunun cevabını görmekiçin okunabilir” düşüncesinin devamıolarak diyebiliriz ki; bu kitap“Devrimci ahlak, kültür, disiplin,ilke yoksunluğu nedir, nasıl olur?”sorusuna cevap olarak da okunabilir.“Kan kurumaz”ı yazanlar,yayınlayanlar, direnişi nasılbırakıp gittiklerini, o bırakıpgitmenin nasıl bir kaçışolduğunu elbette çok çok iyibiliyorlar. Tarihi çarpıtmayakalkanlar, tarih tarafındanmahkum edilenlerdir.Tarihe bir not düşmüştük:Direnmeyen çürür.Kan Kurumaz buna yenibir kanıttır.GERÇEĞE İHANETGerçeğe ihanet ederek “sanat”yapabilirsiniz, ama konu tarihsel birdireniş ise, gerçeğe ihanetin adınadevrimci sanat denmez.Sami Özbil, “Hatırla Sevgili”,“Bu Kalp Seni Unutur mu” gibi burjuvazininyaptırdığı “iş”lerin senaryoyazarlarına özenmiş ve onlarla aynışeyi yapmış: Gerçeğe ihanet etmiş...“Kan Kurumaz”, işte bu ihanetinbelgesi olduğu için, sadece pespayebir masaldır. Otuz iki kısım tekmilibirden bir pehlivan tefrikası ile karşıkarşıyayız. Bir yalancı pehlivan tefrikası.Çünkü direnişin gerçekleriyok orada. Sami Özbil, Büyük Direniş’ingerçek kahramanları olan122’lerden hiçbirinin adını bile anmamakiçin büyük çaba göstermiş vebunu başarmış. Bravo doğrusu(!) 122şehitten hiç bahsetmeden Büyük Direniş’ikonu alan bir kitap yazmayı başarmakkolay olmasa gerek. “Bravo”onun için!Evet, “yaşananlara nesnel bakmamaktankaynaklanan körlük” neleryaptırıyor gerçekten de. Büyük Direniş’inakıbetine, yaşananlara dairbilgi vermemek, kimlerin başlattığına,kimlerin ne zaman bırakıp kimlerinsürdürdüğüne değinmemek, BüyükDireniş karşısında ezilmektir;suçluluk duymaktır. “Kan kurumaz”ıyazanlar, yayınlayanlar, direnişinasıl bırakıp gittiklerini, o bırakıpgitmenin nasıl bir kaçış olduğunuelbette çok çok iyi biliyorlar. Oyüzden kimin bıraktığını, kimin devamettiğini yazamıyorlar? Ama buöncelikle 122 şehide, sonra tarihe vehalka saygısızlıktır. Kimse “ama bubir roman” gerekçesinin ardına sığınmasın.Bu bir tercihtir. Yazdıklarımasalın ucube, sapkın kahramanlarıüzerinden direnişi tartışmak, karalamakiçin, direnişin gerçek kahramanlarıyok sayılmıştır. Yapılan budurve bu tercih, buna ihtiyaç duyanısadece küçültür.“Kan kurumaz” adlı kitapta yapılan,tarihsel bir direnişi, tarih bilincinehizmet edecek tarzda aktarmaya çalışmakdeğildir. “Kan kurumaz” adlıbu metin,- Büyük Direniş’in gelişim sürecinive gerçeklerini çarpıtan,- 122 şehidi yok sayan,- Roman kahramanı yalancı pehlivanlarınağzından teori yapıp, direnişin“zamansız” başladığını... direnişibaşlatan Cepheliler’in politika vetaktiklerinin “yanlışlığı”nı ispatlamayaçalışan... bir acizliğin “roman”ıdır.Tarihi çarpıtmaya kalkanlar,tarih tarafından mahkum edilenlerdir.Sami Özbiller, bu yüzden tarihi,gerçekliği içinde anlatamazlar.Çünkü o zaman kendilerinin ne yaptığıyapmadığı açığa çıkar.Sami Özbil’in de içinde olduğu anlayışınve oportünizmin bu kitapta datekrar edilen görüşleri biliniyor: Direnişe‘erken’ başlandı... Zaten, şuCepheliler her zaman içeriyi ‘merkez’sayan bir anlayışa sahiptir... Ah, ah!Şu Cepheliler olmasa, ne güzel yatardıkhapishanelerde... Hep onlaryüzünden bir sürü eylem, direniş yaşandı...“Kan Kurumaz”ın sayfalarında(mesela 105, 152, 239’ncu sayfalar...)oportünizmin bu bakış açısı yanadöne işleniyor. Örnek olması açısındanbirini aktaralım:“Zamansız başlayacak bir eyleminsüreci hızlandıracağı, devrimci gruplarınsaböyle bir gelişmeyi karşılamayahenüz hazır olmadıklarını düşünmüştüBülent. Fazlasıyla eşitsiz koşullardakiböyle bir çarpışmaya nedenerkenden girsinlerdi! İkide bir açlıkgrevleriyle, rehin almalarla, sayımvermeme eylemleriyle cezaevlerinigereksiz yere gündeme getirmeye,hele sokakta bu denli dağınık ve zayıflarkencezaevlerinde güçlerini olduğundanbüyük göstererek devletemalzeme vermek gereksizdi.” (syf:105)Oportünizmin teorisi, ruh hali vedireniş kaçkınlığının gerekçeleri, eksiksizkonulmuş ortaya. Hazır değillermişsiyasetler...Hücre tipi statüsünü devrimci tutsaklarakabul ettirmek için ilk saldırı,1991 sonbaharında Eskişehir tabutluğununaçılmasıyla başladı.1996’da saldırılar tekrar etti. 69 günlükölüm orucuyla, 12 şehitle saldırıpüskürtüldü. Hücre tipi, 2000’de bukez diğerlerini aşan bir kapsamda tekrargündeme geldi. Sen onca zaman-on yıldır- buna karşı hazırlanmamışsan,hiçbir zaman hazır olamazsınzaten. Oportünizm, adeta kadercibir biçimde, kendiliğindencilik,statükoculuk içinde gününü doldurmayaçalışıyor ama Cepheliler izinvermiyorlar. “İkide bir” öneriler yapıponları rahatsız etmişler!!! İşte butarihsel rahatsızlığın kusulduğu bir ki-52HAKLARIMIZI DİRENEREK SAVUNACAK


taptır Kan Kurumaz.Öyle ya, “Kaymak tabakayı korumak”(*)derdindekiler, statükoiçinde yaşayıp giderken rahatsız edilmemeliydi...Ne güzel yatıyorlardı, negerek vardı “erkenden” harekete geçmeye...Sami Özbiller’in bu yaklaşımlarıartık kara mizah konusudur. Ayrıca,Özgür Tutsaklar’ın direniş tarihinedair söylediklerinin hiçbir özgünlüğüyoktur. 19 Aralık’tan sonra daha kanlarımızkurumamışken “farkımızıkoyduk, iyi oldu” diyenlerin diliylekonuşuyor Sami Özbil. Tam da bu nedenle,hasbelkader bir kısmının içindeoldukları direnişleri bile inkarediyor.DEĞERSİZLEŞME!O sürecin emeğini verdiğimiz,bedelini ödediğimiz irili ufaklı bütüneylem ve direnişleri sahipleniyor, tarihselsorumluluğunu taşıyoruz. Buca’danÜmraniye’ye, her anı eylemolan 1996 Ölüm Orucu’ndan Ulucanlar’a...hepsi tarihimizdir.Sami Özbiller’in yarattığı bir direniştarihi var mı peki?“Kan Kurumaz”, bu soruya bir cevapveriyor ve olmadığını söylüyor.Öyle ki, bir biçimiyle içinde yer aldıkları96 Ölüm Orucu’nu bile “kolayzafer” olarak değerlendiriyorSami Özbil. (syf: 238) 12 şehitleelde edilen bir zaferi “kolay zafer”diye adlandıran kültür için anlaşılanher şey ucuz, herşey değersizdir; bukültür, insana, devrimcilere, kadrolarazerre kadar değer vermekten uzaktır.Uğruna can verilen hiçbir zafer, kolaykazanılmamıştır. Bunu ancak, ozaferi tarihe kanla yazanlar bilir, bizbiliriz. Masal anlatanlar bilmez. Onlar“kolay zafer” ahkamı kesmeyi bilirlerancak.Sami Özbiller, “kaymak tabakayıkoruma”yı esas alan tarafta olduklarıiçin özgün bir direniş programı, politikalarıda yoktu.”Bekleyelim görelim”cibir tavırla kaymak tabakayı korumayaçalışıyorlardı. Ve olanca inisiyatifsizlikleriiçinde savrularak, 19Aralık sonrası mecburen direnişe katılmışlardır.Kan Kurumaz’daki şuÇürümenin edebiyatınıyapmaya başlayınca dilinkemiği, kalemin de ilkesi,ahlakı kalmıyor. OyaBaydarlar’ın, SinanÇetinler’in, Ahmet Altanlar’ınizinden yürüyen SamiÖzbiller’in gideceği yer farklıolmayacaktır. Ya 122’lerinhatırasına ya da hainlerinçirkefliğine sahip çıkılacaktır.İkisi birden mümkün değildirve Sami Özbil ikincisinitercih etmiştir.cümle, savrulup sürüklenen durumlarınıözetliyor: “Direnmek meşru amabizi buraya sürükleyen politika yanlıştı.”(syf: 152)Bir diğer ifadeyle, fiziken direnişiniçindeyken bile fikren dışında idiler.Direniş içselleştirilmeyince, sürdürmeleride mümkün olmadı. SamiÖzbil’ler, Mayıs 2002’de direniş saflarınıterk ettiler. Böylece, ardındansürüklendiklerini düşündükleri devrimcipolitikadan da uzağa düştüler.İşte bu düşüşü, savruluşu örtbas etmeyeve kaçışı meşrulaştırmaya çalışanbir kitaptır “Kan Kurumaz”.Ancak, tarih Sami Özbiller’in direnişsaflarını terk ettiğini kaydetmiştirbir kez. Şimdi bir değil, on tane dahamasal yazsalar da bu tarihsel gerçekdeğişmez.122 şehit ve onlara yön verendevrimci politika tarih yazdı. SamiÖzbiller’e de işte böyle kaçışın, direnişiterkedişlerin, kahramanlarındeğil, pespaye “sevgililer”in “roman”ınıanlatmak düşmüştür.Herkes ne yazacağını kendi belirliyor.Direnişle ilgili, bir Cepheliler’inyayınladığı kitaplara bakın,bir de oportünizmin, reformizminkitaplarına... İki farklı tarih değil mi!UTANMAZLIK!Siz bırakın yalancı pehlivan hikayeleridüzmeyi, 19 Aralık Ümraniyesi’ndeyaptıklarınızı anlatın. Yazacaksanız,“o işiniz”in romanını yazında herkes devrimci adaletten neanladığınızı görsün. Ümraniye’de“ajan” dediğiniz iki kişinin yanıp ölmesindensiz sorumlu değil misiniz?Bu “iş”i nasıl akıl edip yaptınız?!Harcında 122 can olan BüyükDireniş hakkında ahkam kesmek sizekolay geliyor. Ama direniş karşısındatam bir sorumsuzluk demek olan“o” icraatınız hakkında tek kelime etmiyorsunuz!..Mesela, doktorlar karşısındaKorsakof hastası rolü oynayaraktahliye olmanızı sağlayacakbir rapor almak için neler yaptığınızıanlatmıyorsunuz.Bakın, biz yaptığımız her şeyisavunuyoruz, çünkü devrimciyiz vealnı açık biçimde savunulacak eylemleryapıyoruz. Ya siz?Siz bırakın “erkendi, geçti” spekülasyonlarını,kendi yaptıklarınızdanbahsedin.19 Aralık mı? Yalancı pehlivanmasalınızda en önde olduğunuzu yazıyorsunuz.Oysa, kimin ne kadar kayıpverdiği, bedeller ödediği ortadadır.Kimseyi kandıramaz masallarınız.Kendinizi bile!Sami Özbil, 19 Aralık’ta Ahmetİbili’nin feda eylemi yaptığı ÜmraniyeHapishanesi’ndeydi. Elbette malumkörlük ve burada bir kez daha açığaçıkan çürüme nedeniyle, mesela İbili’ninfeda eyleminden veya ölüm orucudirenişçilerine zarar gelmesin diyekurşun yağmurları altında onlarınüstüne kapaklanan direnişçilerdendeğil, başka konulardan bahsediyor.“Kan Kurumaz”daki pespaye masalınkahramanlarının 19 Aralık’taki halinişöyle tasvir ediyor yazar:“Ufuk’un kollarından kurtulupyüzünü dönmüştü Zümrüt. Birbirlerininsoluklarını hissediyorlardı. Elleribirbirlerinin başında, boynunda,karnında, sırtındaydı. Usulluktanuzak uzunca bir öpüşmeydi...” (syf:119)“Alt katta çatışmalar sürer, bombalar,tüfekler patlarken, Ufuk, parmaklarınındışıyla Zümrüt’ün yanaklarındakiisi silmiş, geniş dişli birtarakla usul usul saçlarını taramıştı.Nedense çok büyük bir haz duymuştusevdiği kadının saçlarını örerken...”(syf: 122)Oya Baydar’ın, Ahmet Altanlar’ınSayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011<strong>KAZANIMLARIMIZI</strong> <strong>CÜRETLE</strong> <strong>BÜYÜTECEĞİZ</strong>!53


Sayı: 272<strong>Yürüyüş</strong>12 Haziran2011çıraklığına soyunmuş anlaşılan yazar.Bakın anlatılana; bir yanda Ahmet İbililer,Fidanlar, Seyhanlar... Diğer yanda,böyle bir rezillik... Çürümeninkendisi de, edebiyatı da işte budur.HAİNLERİ KUTSAMA!Sami Özbiller’in bir tas çorbayaarkadaşlarını satıp direnişi bırakanhainlere de hoş görüyle yaklaştığımalum. “Kan Kurumaz”da da ihanetimeşrulaştırmaya çalışmasalar, birtarafı eksik kalırdı kitabın.“Kan Kurumaz”ın karikatür kahramanı,direnişi bırakıp giden bir haineyanlış serum verilmemesini biledert ediyor kendisine. (syf: 250) Ahne kadar kutsal bir hümanizm!Ama o hainler nedeniyle 122kez ölmek zorunda kaldık biz. Hainleridert etmek, katlimize yol açanlarıdert etmektir ve Sami Özbiller,bu çıplak gerçeği bile göremeyecekkadar körleşmişlerdir. Bu kadar dadeğil. Kitapta, hainlerin “iç dünyası”anlatılarak, aslında yaptıklarınınihanet olmadığı kanıtlanmaya çalışılıyor.(syf: 338-340)Bravo! Ne yapıp edip hainleri aklamayıda başarmışsınız masalınızda.Ama unutmayın; ancak kendimasallarınızda aklayabilirsiniz hainleri.Çünkü tarih vurmuştur böylelerininyüzüne hain damgasını.Sizin gücünüz yeter mi o damgayısilmeye? Silmeye çalıştığınız o damgada bulaşmaz mı sizin ellerinize?Kan Kurumaz, bu konuda, bir dehainlerin intihara kalkışmasıyla122’lerin şehit düşmesini “ölüm ekseninde”eşitlemeye kalkarak, aymazlıklarınabir ek daha yapıyor. Çürümebir boy daha yükseliyor. (syf:340)Çürümenin edebiyatını yapmayabaşlayınca dilin kemiği, kalemin deilkesi, ahlakı kalmıyor açık ki. OyaBaydarlar’ın, Sinan Çetinler’in,Ahmet Altanlar’ın izinden yürüyenSami Özbiller’in gideceği yer farklıolmayacaktır. Çünkü, ya 122’lerinhatırasına ya da hainlerin çirkefliğinesahip çıkılacaktır. İkisi birdenmümkün değildir ve Sami Özbilikincisini tercih etmiştir.Başta söylediğimizi yineliyoruz;Kan Kurumaz, “devrimcilik ne değildir?”sorusunun cevabı olarakokunabilir ancak.Bir tane Sami Özbil, on taneSami Özbil çıkmış, böyle bir bataklığıniçine savrulmuş, o bataklığa övgülerdüzen üç beş roman yazmış;bunlar sonuçta “kişisel”dir denilipgeçilebilir; ama bizi burada ilgilendirenböyle bir kitabın bir siyasi harekettarafından kabul edilebilmesi,onun basılıp dağıtılabilmesi, siyasiyayın organlarında tanıtımının ve övgüsününyapılabilmesidir.Baştan beri anlattığımız söz konusukitap, Atılım’da “Özbil KendiTarihimizi Yazıyor” (Atılım,Sayı 47, 11 Aralık 2010) diye tanıtıldı.Yazık. Atılım’ın “kendi tarihi”,bu masalda anlatılanlar mı? Atılım,değerlendirmesine “Direniş, Aşkve Muhasebe Romanı” başlığınıkoymuş. Yanlış başlık. Yanlıştan daöte. “İhanete ve pespayeliğeövgü”de bir devrimci muhasebe,bir direniş destanı aramak boşunadır.Tarihe bir not düşmüştük: Direnmeyençürür.“Kan Kurumaz”a ve bu pespayemetindeki ihanete, sapkınlığa, direnişkaçkınlığına, düzeniçiliğe düzülenövgülere bakın... Bu çürümeninsiyasi olarak sahiplenilmiş olması ise,tarihe düşülen notun haklılığına yenibir kanıt oluşturuyor.Tek bir devrimciyi bile o çürümeniniçinde görmek istemeyiz. Birsiyasi hareketi orada görmek istemeyiz.Bu romanı yazanlar, sahiplenenler,o romanın asla içermediğibir devrimci muhasebeyi yaparak, oçürümenin dışına çıkmalıdırlar. KanKurumaz’a dair son olarak söyleyeceğimizde budur.(*) “Kaymak tabakayı korumak”ölüm orucu direnişine başlamasürecinde bir oportünistgrup tarafından gündeme getirilmişbir kavramdır. Açıkça ve alenenyönetici kadroların ölüm orucunasokulmaması savunularak,“kaymak tabakayı korumak” gerektiğiileri sürülmüştür.Hasan HüseyinBOYRAZ1974 Sivas do ğum lu.1996’da An ka ra'dagençliğin mücadelesineka tıl dı. AYÖ-DER ko -mitesinde ve Ege TÖ-DEF yönetiminde yeraldı. Ne defalarca geçtiği iş ken ce ler ne ağa -beyi Hay dar Boy raz’ın katledilmesi,onu yıldıramadı. 2000 Temmuzu’ndagerillaya katıldı. 22 Ha zi ran 2004’deTokat bölgesi Benli Yaylası yakınlarındaçıkan çatışmada şehit düştü.AdaletYILDIRIM1977 Der sim doğumlu.15 yaşındayken gerillayakatıldı. 1996’da İs -tanbul şehir birliklerindeyer aldı. 22 Haziran1996’da DYP İs tan bulKağıthane ilçe binasınadüzenlenen baskın eylemindensonra çıkan çatışmada, kendinifeda ederek diğer yoldaşlarının geriçe kil me si ni sağ la dı ve ça tı şa rak şe -hit düş tü. Şe hit düş tü ğün de 19 ya -şın da ko mu tan yar dım cı sıy dı.SemiranPOLAT1975 Der sim, Maz girt,Ba su (Gü neş de re) kö yüdo ğum lu. Mer sin Üni -ver si te si Fel se fe Bö lü -mü öğ ren ci siy ken mü -ca de le ye ka tıl dı.1999'da genç lik ör güt -len me si so rum lu lu ğu nage ti ril di. 2001'de fark lı bir alan dave as ke ri ör güt len me de yer al dı.Hapishanelerde yoldaşlarının katledilmesinekarşı, 24 Ha zi ran 2004’te İstanbul’da bir eylem hazırlığıiçin dey ken, ka za so nu cu şe hit düş -tü.VeyselAKPINARAlmanya'da 18 Haziran2010’da geçirdiği kalpkrizi sonucunda hayatınıkaybetti. 1996 yılındakatledilen MeralAkpınar'ın Ağabeyi idi.İstanbul Bağcılar'dakiKaranfiller KültürMerkezi’nin kuruluşunda emeğigeçenlerden birisiydi.54

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!