13.07.2015 Views

hapishanelerde 2497 ölüm! - Yürüyüş

hapishanelerde 2497 ölüm! - Yürüyüş

hapishanelerde 2497 ölüm! - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

8 Mart;Emekçi Kadınların Sömürüye KarşıKanlarıyla Yazdığı Bir Tarihtir!Kanla yazılan değerleri çürütemezsiniz!Solda çürümeye karşı savaşacağız!www.yuruyus.comwww.yuruyus.comHaftalık Dergi / Sayı: 30818 Mart 2012Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)info@yuruyus.comHapishanelerde<strong>2497</strong> Ölüm!Bu Katliam Değilse Nedir?Çürüyen yok olacak!Solun köşe taşları yerli yerine oturacak!info@yuruyus.comDevlet Şimdi Yasemin Karadağ’ı Katletmek İstiyor!KATLETTİRMEYECEĞİZ


ÖğretmenimizGazi Cephedir!Tarihimize, şehitlerimize, mahallemize sahip çıkacağız!Oligarşinin oyununu, oyundan da öte, halkı,devrimcileri teslim alma, örgütlülüklerinitasfiye etme programını bozacak tek şeydireniştir.Direniyoruz, çünkü; Marksist-Leninistideolojimize inancımızla, direnişgeleneğimizle ve kendi gücümüzegüvenimizle şekillenenParti-Cepheli kimliğine sahibiz.Tel: (0-212) 251 94 35www.yuruyus.cominfo@yuruyus.comHaftalık Süreli Yerel YayınSiyasi DergiFiyatı: 1 TLSahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2Beyoğlu / İSTANBULOfset Hazırlık: Ozan YayıncılıkAdres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78Faks: (0-212) 216 41 79Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANEPieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/NederlandISSN: 1305-7944Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00Avrupa: 4EuroAlmanya: 4EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6FrankHollanda: 4Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4EuroAvusturya: 4EuroGerisi hayat...


4 Hapishanelerde <strong>2497</strong> <strong>ölüm</strong>!Bu katliam değilse nedir?Yasemin Karadağ’ıKatlettirmeyeceğiz!İ ç i n d e k i l e r5 Tutsaklar sizden sorularınıncevabını bekliyor! F Tiplerindetecrit öldürmeyedevam ediyor!6 Tecriten haberler...9 8 Mart emekçi kadınlarınsömürüye karşı kanlarıylayazılan bir tarihtir!Kanla yazılan değerleriçürütemezsiniz!11 SOL’un Köşe Taşları:Solda çürümeye karşısavaşacağız! Çürüyenyok olacaktır! Solun köşetaşları yerli yerine oturacak!13 8 Mart’tan haberler...17 Halkın adalet özlemi ilk günkügibi canlı! Gazi şehitlerimizinhesabını soracağız!18 Bakırköy konseri tüm saldırılaravereceğimiz cevap halkınörgütlü gücü olacaktır!21 Devrimci Okul:Bir ömür boyudevrimcilik (3)24 Düzen partilerine bağımlıolmak sendikaların temelzayıflıklarındandır (4)27 Devrimci MemurHareketi: KESK ŞubelerPlatformu hasta tutsaklarıneden sahiplenmez?29 Devrimci İşçi Hareketi:Düzenin kayığınabinenler, onun küreğiniçekerler!30 Ölüm orucu politik birdireniştir. İdeolojikpolitiknetlik gerektirir!32 Haklıyız Kazanacağız:Tüm güçleriylesaldıracaklar, tümgücümüzle direnmeliyiz!34 “Yıkım Değil YerindeIslah İstiyoruz”sempozyumu, yıkımlarakarşı örgütlenmeçağrısıdır!36 Cepheli: Cephelipatavatsız değildirÜlkemizde Gençlik38 Gençliğin Gündeminden:Günlerdir halkın kafasını4+4+4’lerle bulandıranlareğitimcilerin ahlaksızlığını,faşistliğini saklıyor39 Liseliyiz Biz: 4+4+4 eğitimhakkımızın ve emeğimizinçalınmasıdır40 Gençlikten haberler...44 Gençlik Federasyonu’ndan:Düzen, halkın eğitim hakkınıengelliyor!45 Halkların sabrı sonsuz değildir.Hitler buna örnektir!47 Haberler...50 Avrupa’dakiBiz: Almanya’nınadalet sistemi ırkçıdır, taraflıdır50 Avrupa’da <strong>Yürüyüş</strong>: Irkçılığakarşı tek ses tek yürek olmakiçin büyük yürüyüşte buluşalım52 Yitirdiklerimiz...54 Hayatın Öğrettikleri:Karakolun bahçesinde polisiteşhir ettik55 Öğretmenimiz21 MART’TADEMİRCİ KAWA’DANCENGİZ SOYDAŞ’AİSYAN ATEŞİNİ BÜYÜTELİMÇIKTI!İSTANBULYer: Armutlu CemeviSaat: 18.00DERSİMYer: Yeni MahalleNewroz AlanıSaat: 19.00ELAZIĞYer: Fevzi Çakmak Mah.Tek Ağaç HanıSaat: 19.00MALATYAYer: Cemal Gürsel Mah.Newroz AlanıSaat: 18.00


Hapishanelerdeki <strong>2497</strong> <strong>ölüm</strong>den burjuva basın doğrudan sorumludur!Tutsaklar Sizden Sorularının Cevabını Bekliyor,F Tiplerinde Tecrit Öldürmeye Devam EdiyorÖzgür tutsakların <strong>hapishanelerde</strong>nyazdığı mektuplar sonucunda Hürriyetgazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici’nin12 Mart tarihli Hürriyet’teyaptığı haber, hapishaneler gerçeğinibir kez daha ortaya koydu.Bildirici’nin haberi hapishanelergerçeğini göstermesi açısından önemlidir,ancak gerçeğin sadece bir yanıdır.Hapishanelerdeki tecrit politikalarınınsonuçları çok daha ciddiboyutlardadır.Aşağıda Faruk Bildirici’nin ilgilihaberini aktarıyoruz.“11 yıl önce cezaevlerinde düzenlenen“Hayata Dönüş” operasyonunuprotesto amaçlı gösterilerinHürriyet’te haber olmaması eleştirilmişti.2 Ocak’taki yazımda, bu konuyuve dolayısıyla da Hürriyet’in ooperasyon sırasında izlediği gazetecilikçizgisini değerlendirmiştim.Cezaevlerinden o yazıya da tepkilergeldi. Özetle, “Hürriyet’in rolünü basithatalar gibi sunarak ne Hürriyet’in, nede medyanın katliamdaki sorumluluğunuortadan kaldırabilirsiniz” eleştirisiyöneltiliyordu. Kırıkkale F Tipi Cezaevi’ndenErcan Yıldız’ın mektubundafarklı bir öneri yer almıştı:“Diliyoruz ki, sözünüzün arkasındadurur; 28 arkadaşımızın katledildiği“Hayata Dönüş” katliamını,o günlerden bugünlere 12 yıldır sürdürülen“sessiz katliamı”da tümgerçekliğiyle yazar, halkımıza duyurursunuz.Bilgi Edinme Kanunu’nagöre Adalet Bakanlığı’na 19Aralık 2000’den bu yana <strong>hapishanelerde</strong>kaç insanın öldüğünü sorarsanızyaklaşık 1.800 ölü cevabıverilecektir. Katliam devam ediyor.”Bu kadar çok sayıda insanın öldüğündensözedilmesi üzerine ErcanYıldız’ın önerdiği gibi, Bilgi EdinmeYasası çerçevesinde Adalet Bakanlığı’nabaşvurdum. Son 15 yılda cezaevlerindemeydana gelen <strong>ölüm</strong>lerisordum. Gelen rakamları ürkütücübuldum doğrusu. 1997-2011 yıllarıarasında cezaevlerinde tam 2.497 kişiölmüştü! Rakamların dağılımışöyleydi: Eceliyle <strong>ölüm</strong>1910, intihar 495, Diğer hükümlülerceöldürülme 91,personelin kötü muamelesiyle<strong>ölüm</strong> 1.Bu kadar bilgi bile, cezaevlerindeki<strong>ölüm</strong>lerin giderekarttığını gösteriyor.Cezaevinde “eceliyle ölenler”in sayısıyılda 200’leri geçmiş. Yılda 30 civarındatutuklu ya da hükümlü deintihar ediyor. 1997’de cezaevindeölenlerin sayısı 123 iken, bu sayı2011’de 268’e fırlamış. Ölümlerinyıllara göre dağılımı üstteki tablodanayrıntılı olarak görülebilir. 1997-2011 yılları arasında<strong>hapishanelerde</strong> <strong>2497</strong> kişiyaşamını yitirdi! <strong>2497</strong> kişinin <strong>ölüm</strong>ü ne vadene de intiharlar değilTECRİTTİR! <strong>2497</strong> kişinin katiliDEVLETTİR! F Tiplerinde AKPöldürmeye devam ediyor! Tecritle imha politikalarınason verilsin! F Tiplerikapatılsın!Cezaevlerinin bugününe dair bubilgileri verdikten sonra “HayataDönüş Operasyonu” konusundakibazı mektuplardan da satırbaşları aktarayım:Talat Şanlı: (Kırıkkale F Tipi) Hürriyetgazetesinin anlayışında bir farklılıkmı oldu? Bugün yine aynı şeyler yaşanacakolsa yine güvenlik kuvvetlerininbilgilerine dayanarak haber mi yazacaktırgazeteniz, yoksa gerçekleri miyazacaktır? Gazetenizin birincisini yapacağınısiz de biliyor olmalısınız.Raşit Dörtyol: (Bafra T Tipi)Doğruları birkaç cümle ile söylemekyeterli midir? Sormak gerekmiyormu? O başlıkları kimler attırdı, kimleryazdı? 19 Aralık katliamına nedendestek verildi? Dönemin generalleri,bakanları niye tutuklanmıyorlar? Bunlarısormak bir gazetecinin görevideğil midir?Ümit İlter: (Kocaeli 2 No’lu FTipi) “Sorunlu metinler” diyerek Hürriyet’inkatliamdaki rolünü masumlaştırmayakalkmayın. Yapılanın adınıdoğru koyun.İleri Kızılaltun: (İzmir 1 No’lu FTipi) 10 Aralık 2000 tarihli Hürriyet’inmanşetinde “Bu da L(açka) tipi cezaevi”haberi var. 11 Aralık 2000’de biztutukluların talepleriyle dalga geçiyorHürriyet: “Emriniz olur.” 15 Aralık2000; katliamdan 4 gün önce; “Vebalinekatlanırlar.” Madem Hürriyet’in katliamdakirolünü ifade etmeyecektinizbunları da aktarsaydınız.İnan Gök: (Tekirdağ 2 No’lu FTipi) Madem geçmişe dair günahlarçıkarılıyor, devam edelim. 19 Aralıko gün yaşanıp biten bir şey değildi.Bugün de yaşanıyor. Sayfalarınızdabunlara yer var mı?Sevgi Saymaz: (E Tipi Uşak KapalıCeza İnfaz) Yazınıza konu olangelişmeleri yaşayanlardanız. O günlerdeyazılanların çoğunun yalanhaber olduğunu söylememize rağmenmedya ve köşe yazarlarının çoğubize değil muktedirlerin dikte ettirdiklerineinanmayı tercih etti.Didem Akman: (Sincan F Tipi-Kadın Hapishanesi) O katliama katılanaskerler bugün mahkemelerde“Kadınların üzerine benzinli battaniyeattık” derken Hürriyet yanlışlıkla mı“Militanların üzerine benzini örgütliderleri döktü” diye yazdı?Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart20125


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Geç kalmadan, Yaseminlerimizikurtaralım çağrısı için geldik!Yasemin Karadağ, Bakırköy Hapishanesi’ndetutuklu bulunan ağırhasta bir tutsak. Kendisi haklar veözgürlükler mücadelesinde yer aldığıiçin İstanbul polisinin komplosu sonucu7 aydır tutuklu. Hasta olmasına,hastalığının <strong>ölüm</strong>cül riski olmasınarağmen hapishanede saldırılara maruzkalıyor, tedavisi engelleniyor.Kendisi, % 18'in altında çalışanbir böbrekle yaşamını sürdürmeyeçalışıyor. Yüksek tansiyon hastası vebuna bağlı olarak beyin kanamasısonucu beyin ameliyatı oldu.Tüm bu hastalıklarına rağmen kelepçelibir şekilde tedavi olması dayatılıyor.Muayene esnasında insanlıkdışı bir uygulama olarak kelepçeli birşekilde kalması dayatılıyor. Kelepçeliiken bir tutsak nasıl sağlıklı bir şekildetedavi olabilir? Kelepçe, hastanın tedavihakkının siyasi düşüncelerindendolayı engellenmesidir.Hasta tutsaklar bu uygulamayla,hastalıkları ile yüz yüze bırakılarakhapishaneye geri getiriliyorlar. Böylecetedavileri engelleniyor ve hastalığıgünden güne ilerliyor.Yasemin Karadağ, hukuksuz tutuklanmasınarağmen 2 duruşmadırtahliye edilmiyor. Hapishanede kalması,<strong>ölüm</strong>e terk edilmesi anlamına gelmektedir.Hatırlanacağı gibi hasta tutsakTAYAD’dan Kurumlara Çağrı:Sayın ... Kurumunun Yöneticileri ve ÜyeleriHasta Tutsak Yasemin Karadağ İçin 2 Günlük Açlık Grevindeyiz!Güler Zere'yi <strong>ölüm</strong>ün kıyısında tahliyeettirebilmiştik. Tahliyesinden 6 ay sonrahastalığına yenilerek aramızdan ayrılmıştı.Çünkü, hastalığının artık dönülmezbir aşamasında tahliye edilmişti.Güler Zere'yi zamanında kurtaramamıştık!Şimdi Yasemin Karadağ öldürülmekistenmektedir. Geç kalmadan,sesimizi yükseltmeliyiz.Yasemin Karadağ'ın serbest bırakılmasıve sağlıklı bir şekilde tedaviolması talebiyle açacağımız 2 günlükaçlık grevi çadırımızın açılışına vedesteğe yönetici ve üyelerinizle katılmanızıbekliyoruz.Unutmayın, ANCAK BİRLEŞİR-SEK KURTARIRIZ ONU! ÇAĞ-RIYA CEVAP VERİN! SUSMAYIN!Susmamak eylemdir.Susmamak sokağa çıkmaktır. Susmamaktutsaklarla birlikte, dayanışmaiçinde olmak demektir.Ölüm ve yaşam üzerine sürenbir tutsaklıkta destek vermek , siyasiolmaktan çok ahlaki bir sorundur."Üyelerimiz duyarlı değil, kitlekatılımı olmaz mı" diyorsunuz? Siz,sendikaların, odaların binlerce şubesininyöneticileri...SİZ VARSINIZ.Yalnızca sizin sayınız bile binlercedir.Siz öncü olmak zorundasınız.Yapabileceğiniz ve yapmanız gerekenpek çok şey var.Üretimden gelen gücünüzü kullanın.Olmaz mı diyorsunuz?.. Kitleselgücünüzü kullanın. Ona da mı olmazdiyorsunuz?.. Siz bizzat yöneticilerinizdestek verin.Katılırsanız, bir demokratik kurumolarak, o demokratik kurumunüye ve yöneticileri olarak,hem vicdani, hem siyasi sorumluluğunuzuyerine getirmiş olacaksınız.Katılmazsanız... Kaçmış olursunuz.Vicdanınızdan, ahlaki ve siyasisorumluluklarınızdan kaçmış olursunuz.Katılmazsanız, zulmün yanındaolmuş olursunuz.F Tipi hapishaneleri demokratik,adil, insanca bulmayanlar;Demokrasi, adalet, özgürlük, isteyenler;Bu düşünce ve talepleriniz, eğerbugün pratik olarak ortaya konulmuyorsa;hiçbir değeri ve önemiyoktur.TAYAD'lı Ailelertayadmail@gmail.comTel: 0 212 231 57 73YER : AKP İL BİNASI ÖNÜTARİH 17 Mart 2012-CumartesiSAAT: 12.00Basın açıklamasından sonra açlıkgrevi çadırımızı açacağız.Yasemin Karadağ’ın Tedavi Hakkı İçin, AKP Önünde2 Günlük Açlık Grevi Eylemi YapılıyorYasemin Karadağ’a Özgürlük!TAYAD’lı Aileler, hasta tutsak YaseminKaradağ’ın, ilerleyen rahatsızlıklarınarağmen tahliye edilmemesikarşısında açlık grevi eylemi düzenliyor.17 Mart’ta İstanbul Sütlüce’deki AKPil binasında önünde basın açıklamasıyapacak olan aileler, açıklamanın ardındançadır kurarak, 18 Mart akşamınakadar eylemlerine devam edecekler.Eylemin duyurusunu yapan TA-YAD’lı Aileler, “Bizler, Yaseminlerimiziöldürmelerine izin vermeyeceğiz.Bunun için ne gerekiyorsa yapacağızve Yasemin Karadağ’ı zulmünelinden kurtaracağız. Güler Zere'yizamanında kurtaramamıştık! ŞimdiYasemin Karadağ öldürülmek istenmektedir.Geç kalmadan, sesimiziyükseltmeliyiz.” dediler.TAYAD’lı Aileler, Yasemin Karadağ'ınderhal serbest bırakılması talebiyle12 Mart günü de Bakırköy Hapishanesiönündeydiler. Eylemde, YaseminKaradağ’ın kardeşi Olcay Karadağtarafından basına açıklaması yapılarak,“Yasemin Karadağ hasta birtutsak. Hapishane idaresi ve yargılandığımahkeme onun <strong>ölüm</strong>ünü bekliyor...Düşüncelerinden vazgeçirmek için birdevrimcinin hastalığını ve <strong>ölüm</strong>e yakınlığınıkullanıyorlar. Gelin geç kalmadanYaseminlerimizi zulmün elindenhep birlikte çekip alalım! Yasemin Karadağ'aÖzgürlük İsteyelim.” denildi.TAYAD’lı Aileler, her hafta görüşsonrası yaptıkları, hapishane önündekieylemlerine Yasemin Karadağ serbestbırakılana kadar devam edecekleriniduyurdular.6HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


8 Mart Emekçi Kadınların Sömürüye KarşıKanlarıyla Yazılan Bir Tarihtir!Kanla Yazılan Değerleri Çürütemezsiniz!Bu sene yine iki 8 Mart kutlamasıyapıldı. Biri, Devrimci 8 Mart Platformudiğeri 8 Mart Kadın Platformutarafından yapılan kutlamalardı.İki ayrı 8 Mart kutlamalarınınnedeni kadın sorununa bakıştaki ikiayrı yaklaşımdır.Sorun tamamen sınıfsaldır. Burjuvazininonyıllardır yapamadığınıreformizm ve oportünizm yapmaktadır.8 Mart kutlamaları ve kadın sorununabakış devrimci olanla devrimciolmayanın ayrıştığı temel noktalardanbirisi haline geldi.Reformizm kadın sorununa küçükburjuva feminist bakış açısıyla yaklaşmaktadırve on yıllardır bu konudadevrimcilerle çatışmaktadır.Sosyalizme olan inançsızlık veiktidar hedefini kaybeden oportünizmde her şeyde olduğu gibi kadın sorununayaklaşımda da gittikçe burjuvadüşüncelerden etkilenmekte ve düzeniçine savrulmaktadır.Kürt Milliyetçileri kadın sorunundada reformizmle ortaklaşmaktaesas olarak ta Kürt milliyetçi bakışaçıları buna da yansımaktadır.Daha önce Devrimci 8 Mart Platformuiçinde yer alan DemokratikHaklar Federasyonu ve Partizan daKadın Platformu içinde yer alacağınıaçıkladı ve 8 Mart Kadın Platformun’akatıldı.Defalarca belirttik. Tekrar belirtiyoruz.Emperyalizmin hakim olduğudüzende hiçbir sorunu emperyalistdüzenden kopartarak ele alamazsınız.Binlerce yıldır süregelen ve çokçeşitli boyutları olan kadın sorunununbugün temelide bu emperyalist sömürüdüzenidir.Yani kadın sorununun temeli sınıfsaldır.Kadın sorununun diğer boyutlarıtemel sorununun çözümünebağlıdır.8 Mart Kadın Platformu’nun kadınsorununa bakışına hakim olan küçükburjuva feminist anlayıştır.40’ın üzerinde kurumun içindeyer aldığı 8 Mart Kadın Platformuiçinde hala söylemde sınıftan, sömürüdenbahsedenler olsada hepsindede hakim olan anlayış feminist bakışaçısıdır.Bu nun dı şın da, ka dın la rın si ya sipar ti ler de et kin rol al ma sı, par ti ler -de ve çe şit li ku rum lar da ka dın lariçin ko ta ay rıl ma sı, se çim ler de ka -dın adayların desteklenmesi, töre cinayet le ri nin dur du rul ma sı gi bi ta -lep le ri gör mek te yiz.KA-DER gibi kadın örgütleri burjuva ve kü çük-bur ju va an la yı şın bunok ta da na sıl an la şa bil di ği nin ti pikbir ör ne ği dir.Feministler tarafından kadına sunulanbireysel kurtuluş, müm kün ol -ma yan bir kur tu luş tur ve bu ne den lede, as lın da ka dı nı bu dü zen için detut ma ya hiz met et mek te dir.Fe mi nist ler “ka dın hak la rı sa vu -nu cu lu ğu” yap ma la rı na rağ men, sı -nıf sal ba kış açı la rı ge re ği bun da da“so nu na ka dar” gi de mez ler. Dü ze -nin çiz di ği sı nır la rı, ica ze ti aş ma -mak, he men tüm kü çük-bur ju va kadınha re ket le ri nin or tak özel li ği dir.Ve bu özel li ğin so nu cu dur ki; ka dınüze rin de ki feo dal, ge ri ci er kek şid -de ti ne ta vır alı nır ken, dev le tin ka -dın üze rin de ki şid de ti ne kar şı ta vıralmazlar. 19 Ara lık’ta ka dınların ya -kılarak katledilmesine, kadınlara yönelik iş ken ce le re ve in faz la ra, on -lar ca ka dın di re niş çi nin tec ri te kar şımü ca de le de şe hit düş me si ne ses sizkal mış ol ma la rı, bu an la yı şın ti pikso nu cu dur.Fe mi nizm an cak dü ze nin ken di -le ri ne çiz di ği ica zet sı nır la rı için de -ki ka dın so ru nuy la il gi li dir. “Kah-rol sun er kek ler” yak la şı mı, ka dınmü ca de le si ni sap tı ran bir muh te vayasa hip tir. Bu ne den le de so nuç tabur ju va ide olo ji si ne hiz met et mek -te dir. Fe mi nizm, dü ze nin ka dı na da -yat tı ğı sta tü le ri yık mak ye ri ne, ka -dı nı bu dü ze ne hap set mek te dir.8 Mart Kadın Platformu’nun 8Mart kutlamasını da bu bakış açısıFe mi nizm Küçük Burjuvaİdeolojisidir KadınSorununu ÇözemezSonuçta BurjuvaziyeHizmet Eder!Feminizm kadın sorununun temelyanını yani sınıfsal yanını inkar etmektedir.Ka dı nın sö mü rül me si ninkö ke ni nin sı n ıf lı top lu ma ve özelmülkiyet ilişkilerine dayandı ğı nı, so -mut olarak ise günümüzde kadın so -rununu ekonomik, siyasi, sosyal tümbo yut la rıy la üre te nin ka pi ta lizm ol -du ğu nu gör mez lik ten gel mek te dir.Ka dın so ru nu, eko no mik, si ya saltüm bağ lan tı la rın dan ko par tı lıp, sı -nıf sal lı ğın dı şı na ta şı n ıp "er ke ğekar şı bir mü ca de le” ola rak şe kil -len di ril mek te dir. Cinsiyet ay rım cı -lı ğı te me lin de bir ba kış açı s ı oluş turanfe mi nizm, ka dı nın ne den “ikin-ci sı nıf” ha li ne ge ti ril di ği ni sor gu la -mak tan çok, so nuç la ra ba ka rak po -li ti ka üret mek te dir. So ru na ka dı nınsı nıf sal kim li ği ni red de de rek ba kıl -dı ğı için, sorunların çözümü de doğ -ru yer de aran ma mak ta dır.Son bir yıla ba kıl dı ğın da, bu anlayışlarınmü ca de le ta lep ve he def -le ri nin temelinde “ka dı na yö ne likşiddet” hakim olmuştur. Şiddetin sorumlusuda erkekler olarak gösterilereksorunun asıl kaynağı olan düzenaklanmıştır.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 9


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012şekillendirmektedir.Bu anlayışı reddediyoruz. 8 Martküçük burjuvazinin feminist bakışaçısına hapsedilerek içi boşaltılamaz.8 Mart, kadın sorununun temelininsınıfsal olduğunu ifade eden emekçikadınların burjuvaziye karşı mücadelesindekanlarıyla yazılmış tarihselbir gündür.8 Mart, kadın sorununun temelininsınıfsal olduğunun en somut ifadesidir.8 Mart 1857 New York’ta binlercekadın tekstil ve dokuma işçileri “8saatlik işgünü eşit işe eşit ücret, dahaiyi çalışma koşulları” talepleriyle direnişegeçti. Polis kadın işçilere azgıncasaldırdı ve 129 kadın işçiyikatletti.129 New York’lu kadının yakıldığı8 Mart günü 1910’da - Kopenhag’dayapılan Uluslararası Sosyalist KadınlarKongresi’ne, Clara Zetkin’inönerisiyle Dünya Emekçi KadınlarGünü olarak kabul edildi.1910 yılından beri de 8 MartlarNew Yorklu kadınların anısına DünyaEmekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır.Burjuvazi “Kadınlar günü” diyerekburjuva kadınla emekçi kadınınsorunlarını aynılaştırmaktadır. Buanlamda küçük burjuvazinin kadınabakışı burjuvaziyle aynıdır.Bu aynılaşma söylemde değil pratiktede aynılaşmaktadır. Burjuvazigibi reformistler de 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü’nü her geçenyıl daha fazla yozlaştırarak mücadelegünü olmaktan çıkartıp içkili, kokteyllikutlama günlerine dönüştürmektedir.Ve bunlar sol, solculuk,sosyalistlik adına savunulmaktadır.Hayır bu solculuk, sosyalistlikdeğil, yozlaşmadır.Yukarıda Ankara 8 Mart KadınPlatformu’nun talepleri var.Bu talepler tamamen sorununözünü yok sayan, gizleyen düzen içitaleplerdir. Sorunun çözümünü düzendenbekleyen taleplerdir. Kadınsorunları temelindeki mücadeleyiAKP iktidarına yedekleyen taleplerdir.“Yeniden Kadın Bakanlığı oluşturulsun”deniyor. Diyelim ki kuruldu.Kadının hangi sorunu çözülmüş olacak?Daha önce kadın bakanlığıvardı. Kadının hangi sonunu çözülüyordu?Bugün halkın her kesimine yönelentüm saldırılar gibi kadına yöneliksaldırıların temelinde de AKPiktidarı yok mu?Ama hayır. 8 Mart Kadın Platformu’nagöre kadına şiddetin vekadın sorunlarının tamamının kaynağıerkek egemen toplumdur. Erkek egemenanlayıştır.Peki erkek egemen anlayış budüzenden bağımsız bir anlayış mıdır?“Yeni bir şiddetle mücadele yasasıçıkarılsın” diyor 8 Mart Kadın Platformu.Kim mücadele edecek şiddetle?AKP iktidarı. Sorun yasalarsorunu mu?AKP iktidarı doğrudan sorumluluğuolan herşeyde yasaları mevzuatlarıgerekçe göstermektedir. MİT’çilerinsorgulanmasını engellemek içinbir gecede yasa çıkartan AKP’niniktidarında kim hangi hukuktan, yasadanbahsediyor?Kadının KurtuluşuDevrimde, KadınınKurtuluşu Sosyalizmdedir!Emekçi KadınlarınKanlarıyla YazdıklarıTarihin Yozlaştırılmasınaİzin Vermeyeceğiz!8 Mart Emekçi Kadınlar Günü,emekçi kadınların kanlarıyla tariheyazdığı bir gündür. Bugün kadınlarınsömürüye karşı mücadelesiyle özdeşleşmiştir.Bu gü ne ka dar ka dın so ru nu nucinsiyet eşit li ği ba kı mın dan çö zenve bin yılların biriktirdiği tarihsel sorunla rın çö züm ze mi ni ni sağ la yantek sistem, sadece sosyalizm olmuş -tur. Sos ya lizm ca hil bı ra kı lan, hor -la nan, kö le ha li ne ge ti ri len ka dı nınzincirlerini kı rıp özgürleşmesini, onurunu ka zan ma sı n ı sağ la mış tır. Sö -mü rü ve bas kı yı yaratan koşullar ortadan kal dı rıl dı ğın da, nes nel ola rakka dı nın öz gür lü ğü nün de yo lu açıl -mış tır. Ama sos ya lizm bu nun la ye -tin me miş ve ta rih sel eşit siz li ğin vebas kı nın aşıl ma sı için ya sal, eko no -mik, sos yal, ide olo jik, her dü zey debü yük bir gay ret gös ter miş tir; sos -ya lizm ça lı şan ka dı nın, köy lü ka dı -nın, ev ka dı nı nın so run la rı nı, eko -no mik ve top lum sal ha ya tın emek -ten ya na ye ni den dü zen len me si sa -ye sin de çö ze bil miş tir. Ka dın lar ka -pitalizmin onlara biçti ği za yıf ka dınkimliğinden kurtarılarak, gerçek anlamdaher alanda erkeklerle eşit hak -la ra sa hip ol muş lar dır.Sos ya liz min yı k ıl ma sı n ın enolumsuz etkisi ise yine kadınlar üzerinde ol muş tur. Bin ler ce ka dın ka -pi ta liz min tek rar kö le si ha li ne ge le -rek fu huş ba ta ğı na sap la nıp onur la -rı nı, kim lik le ri ni kay bet miş tir.Kapitalizm ve sosyalizm kadınlaraiki fark lı dünya sunmaktadır. Bi -rinde kadınların onurlarıyla, erkeklerleeşit bir şekilde, sömürülmeden,cinsel meta haline getirilmeden yaşayacaklarıbir dün ya, di ğerinde kocanın,düzenin kölesi olarak, aşa ğı -lanarak, cinsel meta haline getirilerekveya eve hapsedilerek yaşayacaklarıbir dünya söz konusudur.Ka dın er kek eşit li ği ve ka dı nıncin sel öz gür lü ğü üze ri ne bur ju va veküçük-burjuva kesimlerce ortaya atı -lan gö rüşlerin hepsi çarpıtmadır. Ka -dı nın dü zen için de bir yer edin me -siy le so ru nun çö zü le bi le ce ği ni söy -lemekte, toplumda “yükselen”, iş sa -hi bi olan ka dınları ör nek ola rak gös -termektedirler. Bu küçük azınlık çö -züm le ri, mil yon lar ca yok sul, emekçika dın için hiç bir şey söy le me -mek te dir.Ka dın la rın ger çek kur tu lu şu, so -runları yaratan düzenden kurtulmaktır.Ka dın so ru nu nun çö zü mü, oli -gar şi nin ik ti da rı ve fa şizm ola rakkar şı mıza çıkan “erkek egemen” anlayı şın si ya sal, sos yal, kül tü rel ola -rak or ta dan kal dı rıl ma sı na bağ lı dır.10HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Lenin emperyalizmi tanımlarken“asalak ve çürüyen kapitalizmdir”diyor. Emperyalizm kendisi çürürkenaynı zamanda herşeyi çürütüyor.Bu çürümeden etkilenenlerdenbirisi de emperyalizm gerçeğini gözardıeden SOL’daki çürümedir.Yeni başlayan köşemizin konusuda soldaki bu çürüme olacak. Sol’dakiçürümenin önüne geçilmezse SOLartık SOL olmaktan çıkar.SOL, (sol’dan kastımız devrimci,sosyalist soldur) dünya halklarınınbaş düşmanı emperyalist düzenintek alternatifi sosyalist sistemi kurmaiddiasına sahiptir.SOL, çürüyen emperyalizm karşısındaher şeyiyle alternatiftir. Çürüyendüzene karşı mücadelede kancan pahasına yaratılmış değerlerivardır. SOL’u SOL yapan da esasolarak bu değerleridir. Bu değerlerSOL’un KÖŞE TAŞLARIDIR.Bugün SOL’un köşe taşları yerindenoynamıştır. Bunda en büyüketki ‘90’ların başında sosyalist sisteminyıkılması olmuştur. Solda sosyalizmeinançsızlık, iktidar iddiasınıkaybetme solu adım adım bugünküdurumuna getirmiştir. İdeolojik gıdasınısosyalizmden değil, emperyalizmdenalmaya başlamıştır. Bununiçin önce emperyalizmin değiştiğinisavunmuştur. Emperyalizmin yerine“küreselleşme”yi, “globalleşme”yikoymuştur. Küreselleşmenin ulusalsınırları kaldırıp dünyanın “global”bir köy haline dönüştürdüğü, halklarademokrasi, özgürlük getirdiği savunulmuştur.Ülkemizde bu süreçte, solunfaşist devlet karşısındaki tavrı belirleyiciolmuştur. 12 Eylül cuntasıkarşısında direnemeyip teslim olanDY ve onun gibi örgütler bu sürecidünya soluyla bire bir yaşarken silahlımücadelede ısrar eden DevrimciSolda çürümeye karşı savaşacağızÇürüyen yok olacak!Solun köşe taşlarıyerli yerine oturacak!Sol’unatılım yıllarıve Kürt milliyetçi hareketin gerillasavaşı ülkemizdeki süreci tersineçevirmiştir. Oportünizm de ‘90’lıyıllar boyunca -tüm eksikliklerinerağmen- oligarşiye karşı devrimcidireniş cephesi içinde yer almıştır.Sol’un köşe taşlarının yerindenoynadığı asıl dönemeç 2000’lerdeBüyük Direniş karşısındaki tavrı olmuştur.Reformizmdeki çürüme 12Eylül’e dayanır ama oportünizmdekiçürüme oligarşinin F Tipi politikalarıkarşısındaki teslimiyetçi tavrıylabaşlamıştır. Ve bu çürüme sürmektedir.Çürüyen adım adım düzen içinegidecek. Bu kaçınılmazdır. AmaSOL’un çürütülmesine izin vermeyeceğiz.Solu, sol yapan değerlerikanımız canımız pahasına sahipleneceğiz.Solun yerinden oynayanköşe taşları yerli yerine oturacak.Çünkü “asalak ve çürüyen kapitalizm”intek alternatifi sosyalizmdir.Devrimcilerdir.***2000’lerde başlayan oportünizmdekidüzene kayış süreci işliyor.Son yıllarda reformistlerinde içindeyer aldığı feminist anlayış vedevrimci hareketlerin oluşturduğu“Devrimci 8 Mart Platformu” tarafındaniki ayrı 8 Mart kutlamalarıyapılıyor.Bu sene 8 Mart kutlamaları öncesindeyapılan ilk Devrimci 8 MartPlatformu toplantısında daha önceplatform içinde yer alan DemokratikHaklar Platformu (DHF) şu açıklamayıyaptı: “Biz kadın sorunuüzerine içimizde tartışıyoruz ve tartışmalarımızbitmedi. Kendi içimizdekadın sorunu üzerine netleşmediğimiziçin bu yıl alanlarda olmayacağız.”dediler.Aynı toplantıda Partizan ise “Bizim,kendi içimizde Halkların DemokratikKongresi ile yürüttüğümüzbir çalışma var. Burada yaptığımıztartışmalar sonucu, HKD ile birlikteolma kararı aldık ve bu yüzden 8Mart’ta burada olmayacağımızı bildirmekiçin geldik” diyerek Devrimci8 Mart Platformu’ndan ayrıldıklarınıaçıkladılar.Partizan ayrıldıklarını açıklarkenDevrimci 8 Mart Platformu’na birde eleştirisinin olduğunu söyledi.Eleştirisi ise şu: "Geçen yıl bildiridekonuşmalarda emekçi kadın vurgusuyapılmadı, bu konuyu burada eleştiriyoruz.”İşte devrimciliğin oynayan köşetaşı. Bunun neresini eleştirelim? Bueleştiride devrimci olan ne var? Partizan’ınyönelttiği eleştirilerin içeriğininhiçbir önemi yok. Geçenyıl 8 Mart bildirisinde katılmadığıbir yanı bir yıl boyunca eleştirmemiş,bir yıl sonra Devrimci 8 Mart Platformu’ndanayrılacağını açıklamakiçin geldiği toplantıda platform bileşenlerinebu eleştiriyi yapıyor.Peki 1 yıl boyunca neredeydiniz?Eleştirmek için neden bugünü beklediniz?Bunda devrimci olan hiçbir yan yoktur. Yavuz hırsız misali.Platformdan ayrılmak için bahaneuyduruyor. Kendisine gerekçe arıyor.Söz konusu olan tartışma bir yılönce yapılmış ve bitmiş. Bir kararabağlanmış.Partizancılar’ın “Biz emekçi kadınlar”önerisinin yerine “emekçikadınlar” kelimesinin kullanılmasıPartizancıların bir yıl sonra yaptıklarıeleştirinin konusu oluyor. Partizan,Devrimci 8 Mart Platformu’ndanayrılmaya karar vermiş ama bunusöylemenin sancısını yaşıyor: Onuniçin “gözünüzün üstünde kaşınızSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 11


8 Martlar’ı Yaratan Emekçileriz,Çaresiz Değiliz…Emperyalizm, DünyanınDört Bir Yanında EmekçiHalklara Saldırıyor! Açlık,Yoksulluk, İşsizlik VeÇaresizlik İçindeYaşamamızı İstiyor!İstanbulHalk Cephesi’nin de içinde bulunduğu“Devrimci 8 Mart Platformu”Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle10 Mart’ta Kadıköy İskele Meydanı’ndabir miting düzenledi. TepeNaitülüs önünde toplanan kitle buradakortejler oluşturarak, meydana doğruyürüyüşe geçti.Kortejin en önünde platformunpankartı yer alırken, hemen ikinci sıradaDİSK Emekli-Sen İstanbul Şubeüyeleri yürüdü. Üçüncü sırada yeralan 500 kişilik Halk Cephesi kortejinde,“Halk Cepheli Kadınlar” imzalı“Haklıyız Kazanacağız”, “Sabo’nunYolundayız”, “AKP Bir Milyon EviYıkacak Yıkımlara Karşı BirleşelimDirenelim Savaşalım Kadınların GücünüGösterelim”, “Sohbet Hakkı UygulansınHasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın”,“Devrimci Tutsak YaseminKaradağ’ı Hastalıktan ÖldürtmeyeceğizÖzgürlüğünü İstiyoruz” pankartlarıtaşındı.Aynı kortejde yer alan TAYAD’lılar,Cepheli kadın şehitlerin fotoğraflarınıtaşıdılar. <strong>Yürüyüş</strong>te avukatlar da yerlerinialmıştı. Çağdaş Hukukçular Derneği’nin“Cinsel Ulusal Sınıfsal SömürüyeSon” pankartının ardındanyürüyen avukatlar, mücadelelerini sadecemahkeme salonlarında değil sokaklardave meydanlarda da sürdürdüklerinigösterdiler.Burjuvazinin, kadını güçsüz, iradesizgöstermesine karşı kadınlar,umudun çocukları ve mücadele arkadaşlarıerkeklerle birlikte kavgada enön saflardaydılar işte. Ve haykırıyorlardı:“Kadın Olmadan Devrim OlmazDevrim Olmadan Kadın Kurtulmaz!”<strong>Yürüyüş</strong> boyunca sloganları gür vecoşkulu bir şekilde atan Halk Cephelilerşu an hapishanede olan hastatutsak Yasemin Karadağ’ın özgürlüğünüistediler.Tüm devrimci gruplar İskele Meydanı’ndakiyerlerini alınca programdevrim mücadelesinde şehit düşenleriçin yapılan bir dakikalık saygı duruşuile başladı. Platform adına konuşmayapan Halk Cepheli Gamze Keşkek,8 Mart’ın tarihçesine değinerek, bugüniktidar tarafından yapılan baskılaradeğindi.Keşkek, “Emperyalizm tüm ülkelere,tüm halklara saldırıyor. Halklarınbaş eğmesini istiyor. Muhalif gördüğü,direnen tüm kesimleri terörist ilanediyor. Çünkü direnen güçlerden, halklardankorkuyor. Bu korkusunu boşaçıkarmayacağız. Haklarımızı alanakadar, özgür insanca yaşayacağımızbir dünya kurana kadar emperyalizminkorkusunu büyüteceğiz.” dedi.8 Mart’ın örgütlü mücadele sonucukazanıldığını belirten Keşkek, “Onların155 yıl önce kazanmak için yaptıklarıve bizden de yapmamızı istedikleritek şey örgütlenmektir. Onlar bize birmücadele günü kazandırdılar, çünküörgütlüydüler. Boşuna değil egemenlerinörgüt korkusu! Güçlü kadın örgütlükadındır. Örgütlenelim, mücadeleedelim. Çözüm devrim ve sosyalizmdedir.”diye konuştu.Emperyalizm kriz bahanesiyle tarımve sanayi alanlarındaki iş sahalarınıüretim dışı bıraktığını belirten Keşkek,“İşsizlik, güvencesiz çalışma, geçimderdi en çok biz kadınları etkileyecek…Artık yeter demenin vakti geldi.”dedi.Sağlık, eğitim, konut haklarınınAKP tarafından gasp edildiğini, <strong>hapishanelerde</strong>son on yılda tutuklu sayısının%75 arttığını, hapishane sayısının367’ye ulaştığını vurgulayanHalk Cephesi temsilcisi, sözlerini “Veburadan bir kez daha ülkesinin bağımsızlığı,özgürlüğü için direnen vesavaşan, şehit düşen emekçi kadınlarıselamlıyoruz. Sınıfsız ve sömürüsüzbir dünyayı mutlaka kuracağız. Güçlükadın örgütlü kadındır. Örgütlenelim,İSTANBULmücadele edelim. Çözüm devrim vesosyalizmdedir.” diyerek bitirdi.KESK adına konuşan Nursel Tanrıverdiise KESK’e yapılan baskılaradeğinerek, 40’ın üzerinde tutsaklarıEDİRNEolduğunu belirtti. KESK içinde feministgrupların da yer aldığını söyleyenTanrıverdi, erkek düşmanlığının yapılmasınınyanlış olduğunu, kadınıezenin, sömürenin bu kapitalist sistemolduğunu da belirtti.Kadın tutsakların göndermiş olduğuDERSİMBU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 13


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012mesajlar okundu. Hasta tutsak YaseminKaradağ’ın gönderdiği mesaj da okundu.Kadın direnişlerinden örneklerverildi. Paşabahçe Devlet Hastanesiönünde çadır açıp direnen Türkan Albayrak’tabunlardan biriydi. Dahasonra Maltepe Belediyesi İşçileri veMEPA direnişçileri birer konuşmayaptılar. Yaptıkları direnişi anlatan işçilerherkesin 8 Mart Dünya EmekçiGünü’nü kutladılar.Şiirlerin okunduğu program, BilgesuErenus’un, Pınar Sağ’ın ve GrupYorum Korosu’nun verdiği küçükkonserden sonra sona erdi.AnkaraAnkara'da 8 Mart günü, YükselCaddesi'nde toplanan Devrimci 8 MartPlatformu bileşenleri, buradan başlattıklarıyürüyüşle Sakarya Caddesi'negiderek basın açıklaması yaptılar.Halk Cepheliler, “AKP'nin TümSaldırılarına Karşı Birleşelim DirenelimKadınların Gücünü Gösterelim”yazılı pankartın arkasında 120 kişilikkortejlerini ve diğer pankartlarınıyerleştirerek yürüdüler. Kadınşehitlerin fotoğraflarının yer aldığıpankartı TAYAD'lı Aileler taşıdılar.“SABO'NUN YOLUNDAYIZ”pankartı ise Dev-Genç’liler tarafındantaşınarak kortejler oluşturuldu.Halk Cepheliler'in ellerindekadın şehitlerin fotoğrafları yeraldı.Sakarya Caddesi’nde yapılaneylemde 8 Mart'ı yaratanlar vetüm devrim şehitleri için saygı duruşuyapıldı. Ardından Platformadına hazırlanan açıklama metni okundu.Yapılan açıklamada, 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü’nün önemianlatılarak, “Kronik böbrek yetmezliğiolan, böbreğinin yüzde 18'i ile yaşamsavaşı veren, ileri derecede kansızlık,kemik erimesi olan Yasemin Karadağda hapishane koşullarında öldürülmeyeçalışılıyor. Yasemin Karadağ gibitedavi edilmeyi bekleyen Hediye Aksoyve binlerce hasta tutsak var <strong>hapishanelerde</strong>.Her gün yaptıkları hakgasplarıyla tutsakları gün gün hastayapmaya çalışan bir zihniyet <strong>hapishanelerde</strong>kadın yoldaşlarımıza saldırarak,cezalar vererek zulmüne devamediyor.” denildi ve kurtuluşunsosyalizmde olduğu belirtildi. Yapılanaçıklamadan sonra oğullarının ve kızlarınınher daim yanında olan TAYAD'lıanalar, bir konuşma yaptılar. TAYAD'lıanalar, <strong>hapishanelerde</strong> katledilen, işkencelerdekaybedilen evlatlarının sesiolarak zulmün karşısında her zamanevlatlarına sahip çıkacaklarını, analığınbu demek olduğunu bir kez daha dilegetirdiler.Yapılan konuşmaların ardındanMamak İşçi Kültür Evi müzik grubumarşlar ve türküleriyle eylemdeki yerinialdı. Çekilen çoşkulu halaylar ileeylem sona erdi.ANKARAİzmir8 Mart’ta Kemeraltı’da yapılan eylemöncesinde “İşçi ve Emekçi Kadınlar,Eşit, Özgür ve SömürüsüzBir Dünya İçin Örgütlenelim, MücadeleEdelim!” başlıklı bildiri dağıtıldı.Eylemde yapılan açıklamada “Kadınayönelik cinsel, psikolojik, fizikiher türlü şiddet olağanlaştırılmaya çalışılıyor.İşten çıkartılan kadınlara “annelik”ve “kadınlık” görevleri hatırlatılıyor.Kadın cinayetleri seri katliamlaradönüşüyor, taciz ve tecavüzmeşrulaştırılmaya çalışılıyor. Emperyalistsaldırganlığın arttığı bir dönemdeyiz...Artık susmanın değil başkaldırınınvaktidir.” denildi. 70 kişininkatıldığı eyleme Kaldıraç da destekverdi.Yine 8 Mart günü Ege GençlikDerneği'nde de bir program düzenlendi.Saygı duruşu ve 8 Mart’ın tarihçesininanlatılmasıyla başlayan program, kadınıntam ve kitlesel kurtuluşununancak sosyalizmle mümkün olduğuna,ancak devrimcileşerek kadının özgürve güçlü olabileceğine vurgu yapıldı.Sabahat Karataş, Yasemin Cancı,Sibel Yalçın, Ayçe İdil Erkmen, CananKulaksız gibi kadın devrim şehitlerininhayatları anlatıldı ve Ümit İlter'in Cananve Zehra ile “Şahidimsin” şiirindenSabo'nun Kızları b<strong>ölüm</strong>ü okundu. ArdındanGrup Günışığı türkülerini emekçikadınlar için söyledi ve yapılan ikramlarınardından 30 kişinin katıldığıprogram bitirildi.AdanaHalk Cepheli Kadınlar, Adana ŞakirpaşaÖzgürlükler Derneği'nin düzenlediğiprogramla 8 Mart'ı selamladı.Şakirpaşa Mahallesi Kapalı PerşembePazarı’nda 8 Mart’ta yapılanprogram, 8 Mart'ın tarihçesi ve dünyaemekçi kadınları için öneminin anlatıldığıaçılış konuşmasıyla başladı.Konuşmanın ardından NazımHikmet'in “Kadınlarımız” şiiriokundu. Daha sonra ŞakirpaşaÖzgürlükler Derneği müzik grubusahne alarak halk türküleri veGrup Yorum’un şarkılarını seslendirdi.Yaklaşık 1 buçuk saatsüren program halaylar ve sloganlarlabitirildi. Programa 50kişi katıldı.EdirneEdirne’de 8 Mart günü,KESK, Devrimci Kadın Hareketi,ÖDP’li Kadınlar, Gençlik Muhalefetive Dev-Genç’lilerin katılımıylaEdirne Belediyesi önünden başlayarakbir yürüyüş düzenlendi. 200 kişininkatıldığı yürüyüş sonunda, PTT önünegelinerek burada bir açıklama yapıldı.Dev-Genç’liler, “Kadın Olmadan DevrimOlmaz Devrim Olmadan KadınKurtulmaz!” pankartını taşıdılar.Edirne’de yapılan bir diğer programda,10 Mart’ta DİSK toplantı salonundadüzenlenen “Damında ŞahanGüler Zere” belgeseli gösterimiydi.Bir buçuk saat süren ve 37 kişininkatıldığı program, devrim şehitleri14HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


HATAYiçin saygı duruşuyla başladı vekadının mücadeledeki yeri ileilgili yapılan sunumla devametti. Ardından şiir dinletisi yapıldıve son olarak belgesel izlendi.TekirdağTekirdağ Gençlik Komitesibir gece düzenledi. 7 Mart günüEğitim-Sen Tekirdağ Şubesi’nde gerçekleştirilengece saygı duruşu veaçılış konuşmasının yapılmasıyla başladı.Sonrasında şiirler okunarak, FO-SEM tarafından hazırlanan “BizimKadınlarımız” belgeseli gösterildi.Geceye 22 kişi katıldı.Dersim8 Mart’ta Palavra Meydanı’ndaHalk Cephesi tarafından eylem düzenlendi.Eylem sırasında bir açıklamayapılarak, “Burjuvazi 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günümüzün içiniboşaltmaya çalışıyor. Kadının mücadelesinide burjuva kadınla aynılaştırarakçarpıtıyor. Mesele kadın erkekmeselesi değil; kapitalizm ve faşizmmeselesidir. Kadının kavgası bunlarladır.Ve bu kavgada kadın, erkeklerleomuz omuza olmak zorundadır. Kadınınkurtuluşu emperyalizm ve faşizmekarşı örgütlenerek mücadeleetmektedir.” denildi.Şehit aileleri de eyleme katılarak,kızlarının resmini taşıdılar. EylemdeBakırköy Hapishanesi’ndeki hasta tutsakYasemin Karadağ’ın da fotoğraflarıtaşınarak, derhal tahliye edilmesi istendi.Dersim’in Ovacık ilçesinde de yürüyüşdüzenlendi. <strong>Yürüyüş</strong>e Halk Cephesi,Partizan, DHF, KESK, EMEPve BDP katıldı.11 Mart günü de Dersim’deki HalkCepheli Kadınlar, Dersim ÖzgürlüklerDerneği’nde bir program düzenlediler.Saygı duruşunun ardından Anadolukadınını, devrimci kadını ve devrimcimücadelede şehit düşen kadınlarımızınanlatıldığı sinevizyon gösterildi. Kadınlarınmücadeledeki yerini anlatanyazılar ve şiirlerin okunduğu programhep birlikte söylenen türküler ve çekilenhalaylarla bitirildi.Hozat’ta da Hozat Belediyesi, HalkCepheli Kadınlar, DHF, Partizan,EMEP ve BDP’nin ortak katılımıylaHozat Düğün Salonu’nda kutlamaprogramı düzenlendi. Sinevizyon gösterimiyapılan kutlamada Hozat GülerZere Halk Kitaplığı da stant açtı.Açılan stantta; <strong>Yürüyüş</strong> dergisi, GrupYorum DVD’si, Haziran ve Boran yayınevlerindençıkan kitapların tanıtımıyapıldı. Kutlamada Güler Zere HalkKitaplığı’nın 8 Mart ile ilgili mesajıda okundu. Hozat Belediye MüzikGrubu, Kibar Aslan ve Ali Baran sıraylasahneye çıktılar. Yaklaşık 600kişinin katıldığı kutlama söylenilentürküler ve çekilen halaylarla bitirildi.HatayAntakya Eğitim-Sen önünde toplananHalk Cepheli Kadınlar, buradakortej oluşturarak yürüyüş düzenlediler.“AKP’nin Tüm Saldırılarına KarşıBirleşelim, Direnelim Kadınların GücünüGösterelim\ Halk Cepheli Kadınlar”pankartı ile kadın şehitlerimizinfotoğrafları, dövizler ve flamalarıntaşındığı eylem, Ulus Alanı’nda yapılanbasın açıklamasıyla devam etti.Bahar Uçucu tarafından yapılanaçıklamada, “Kadın sorunu da tümdiğer sorunlar gibi devrim mücadelesininbir parçasıdır. Doğru olan kadınsorununu böyle almaktır. Ve bununilk adımı örgütlenmektir; her alandamücadeleye, direnişe katılmaktır.”dedi. 50 kişinin katıldığı eylem sloganlarlasona erdi.Halk Cepheli Kadınlar, eyleminardından Hatay Özgürlükler Derneği’negiderek orada da bir programdüzenlediler. 8 Mart’ı anlatan bir slaytizlenerek, şiirler okundu ve konuşmalaryapıldı. Küçük bir konser ve çekilenhalaylardan sonra program sona erdi.MalatyaMalatya’da Halk Cepheliler,8 Mart’ta devrim şehidi, fedasavaşçısı Şengül Akkurt’un mezarınıziyaret ettiler. Mezar başında“Devrime Meşale BizimKadınlarımız Yazılı” pankartıve kadın devrim şehitlerinin fotoğraflarınıtaşıyan Halk Cepheliler,kadınların devrimci mücadeledekiemekçiliğini anlatan birkonuşma yaptılar. Konuşmanın ardından“Kahramanlar Ölmez Halk Yenilmez”marşı okunarak mezar ziyaretisonlandırıldı.Mezar ziyaretinin ardındın CemalGürsel Mahallesi’ne giden Halk Cephelilerkadınların Dünya Emekçi KadınlarGünü’nü kutlamak için karanfildağıttılar. 85 tane karanfil dağıtılırken;Cemal Gürsel Mahallesi’nde yapılacakolan Newroz etkinliğine çağrı yapıldı.MersinDemokratik kitle örgütleri, 8 Martgünü KESK binası önünde toplanarak,Taş binaya yürüyüş düzenlediler. Polisinengellemelerine rağmen, “DevrimeMeşale Bizim Kadınlarımız” sloganıeşliğinde yürüdüler. Halk CepheliKadınlar flama ve dövizleriyle yürüyüşekatıldılar. Açıklamanın okunmasınınardından eylem sona erdi.Aynı gün Mersin Haklar Derneği’ndede Halk Cepheli Kadınlar tarafındanbir program düzenlendi. Kadınmisafirlere karanfil dağıtılan programdasaygı duruşu ve 8 Mart’a dairkonuşmalar yapıldı. Daha sonra NazımHikmet’in “Kadınlarımız”, Hasan Biber’in“Ana Fada Ğaleykün”, GrupBerdan’ın “Bizim Kadınlarımız” şiirleriokundu. Saz çalınıp türküler söylenerekbitirilen programa 45 kişi katıldı.KırklareliKırklareki Demokratik Kadın Platformu,8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü kutlaması yapıldı. Trakya KültürMerkezi Müzik Topluluğu da gecedesahne aldı.8 Mart’ta Kırklareli Öğretmenevi’ndeyapılan gece 8 Mart’ın kazanılmasımücadelesinde yitirilen emekçikadınlar için yapılan saygı duruşuylaSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 15


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012ANTALYAbaşladı. Ardından Platform adına gününönemine ilişkin konuşma yapıldıve şiirler okundu. Sonrasında sahneyiTKM Müzik Topluluğu aldı.TKM Müzik Topluluğu adına yapılankonuşmada, “Bu günü hiç kimsebize bahşetmemiştir, bugünü bizleryangınlarda sınanan inancımızla kazandık.”denildi. Yaklaşık 100 kişininkatıldığı program verilen kısa konserve çekilen halaylarla bitirildi.AntalyaAntalya’da Halk Cepheli Kadınlar,7 Mart’ta Kışlahan Meydanı’nda, değişikalanlarda mücadele eden kadınlarınfotoğraflarını içeren bir panohazırlayıp, masa açtılar. Dağıttıklarıbildiri ile halka seslenerek, düzeninve onun “Sivil Toplum Örgütlerinin”dediği gibi 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar”günü olmadığı, Emekçi Kadınlar Günüolduğu anlatıldı. 150 bildirinin dağıtıldığımasada 8 Mart’ta yapılacakolan eyleme de çağrı yapıldı.8 Mart’ta Kışlahan Caddesi’ndeHalk Bankası önünde toplanan AntalyaHalk Cephesi, “AKP’nin Tüm SaldırılarınaKarşı Birleşelim, DirenelimKadının Gücünü Gösterelim!” ve “Sabo’nunYolundayız” pankartlarını HalkCepheli Kadınlar olarak açtılar. Kadınşehitlerin fotoğrafları ve dövizler detaşındı. Halk Bankası’ndan AttalosMeydanı’na kadar sloganlarla yürüyenkitleye, çevreden insanlar alkışlarladestek verdi. Meydana gelindiğindeise kitlenin çevresi halk tarafındançevrildi.Burada yapılan konuşmada, bugünülkenin bağımsızlığı, halkımızın özgürlükmücadelesinde, haklarımız içinezilen kadını erkeği ile örgütlenerekbirlikte mücadele etmemiz gerektiğisöylenerek, mücadele çağrısıyapıldı.Açıklamadan sonraUmudun Türküsü kısa birkonser verdi. Eylem okunanşiirler ve halaylarla bitirildi.9 Mart’ta ise, AntalyaÖzgürlükler Derneği’ndedüzenlenen programla kadınşehitlerimiz anılarak, 8Mart’ın kazanıldığı tarihigörüntüleri içeren sinevizyon izlendi.Umudun Türküsü’nün söylediği şarkılardansonra hazırlanan ikramlar verilerekprogram bitirildi.BursaBursa’da 8 Mart eylemi için biraraya gelen BDSP, DKH, YDK, BA-TİS/BAMİS ve Halk Cepheli Kadınlar,8 Mart’ın devrimci özüyle kutlanmasıgerektiği konusunda ortak programçıkarıp toplantılar düzenlediler. Alınankarar gereği 9-10 Mart günlerindeFomara ve Kent meydanlarında toplubildiri dağıtımı yapılarak, halka eylemekatılım çağrısı yapıldı.11 Mart günü Fomara Meydanı’ndatoplanan kitle, kortejler oluşturarakKent Meydanı’na yürüyüş başlattı.En önde açılan ortak imzalı, “8 MartKızıldır Kızıl Kalacak, Yaşasın 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü” pankartıile yürüyen kitle Kent Meydanı’naulaştığına, saygı duruşu ile başlayanve basın açıklamasıyla devam edeneylem gerçekleştirildi. Ardından UlrikeMainhof’u anlatan tek kişilik bir oyunoynandı. Daha sonra Grup Yarın kısabir konser verdi.Yaklaşık 150 kişinin katıldığı eylemeHalk Cepheli Kadınlar, “HaklıyızKazanacağız”, “Kadınlar,Emperyalizme Her TürlüSömürüye Karşı BirleşelimÖrgütlenelim” pankartları,kadın şehitlerimizin fotoğrafları,dövizler ve kızıl flamalarıylakatıldılar.Eylem sonrası 40 kişilikHalk Cephesi kitlesi BursaHaklar Derneği’ne geçerekburada ayrı bir program düzenlediler.Yapılan konuşmalara8 Mart’ın tarihçesiÇANAKKALEanlatılarak devrim şehitlerimiz anlatıldı.Yaşamlarını değiştirirken aynı zamandadevrimci mücadelede kadınların kendilerinedayatılan yaşamı nasıl aştıklarıve sorunun kadın erkek sorunu değilsistem sorunu olduğu anlatıldı.Çanakkale11 Mart günü Çanakkale GençlikDerneği Girişimi tarafından DemokrasiAtölyesi’nde bir program düzenlendi.Programa Nazım Hikmet’in “Kadınlar”şiiri okunarak başlandı ve bağımsızlık,demokrasi ve sosyalizm yolunda ölentüm devrim şehitleri için saygı duruşuyapıldı. Programa Anadolu’nun dörtbir yanında üreten, çalışan, direnenemekçi kadınların anlatıldığı bir sinevizyongösterimiyle devam edildi.“Damında Şahan Güler Zere” belgeseliizlenerek, emekçi kadınları anlatanGrup Yorum şarkıları koro tarafındansöylendi. 30 kişinin katıldığıkutlamayı türkülerle halaylarla bitirenDev-Genç’liler ayrıca kitap standı daaçtılar.Kadınlarımız DirenişinTürküsünü SöylüyorTrakya Kültür Merkezi’nin düzeninyoz kültürüne karşı alternatiflerindenolan kış dönemi aylık türkü geceleridevam ediyor.11 Mart günü yapılan türkü gecesindebu sefer halk türküleri emekçikadınlarımız için söylendi. 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü’nüniçeriğinin anlatıldığı konuşmanın ardından,gecede Nazım Hikmet’in “Tanya”ve “Kadınlarımız” şiirleri ile NihatBehram’ın “Haykır Acını Ey Halk”şiiri okundu. Yaklaşık iki saat sürengeceye 20 kişi katıldı.16HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Halkın Adalet Özlemi İlk Günkü Gibi CanlıGazi Şehitlerimizin Hesabını SoracağızGazi Mahallesi’nde 12 Mart1995'te Dostlar Kıraathanesi’nin taranmasıylabaşlayan ve 16 devrimcininşehit düştüğü katliamın yıldönümünedeniyle mahallede bir yürüyüşdüzenlendi. Gazi halkı yağmur,çamur demeden 12 Mart anmasındayine katillerden hesap sordu.Halk Cepheliler, PTT Bank önündetoplanarak, pankartlarını ve flamalarınıaçtılar "Gazi Şehitleri Ölümsüzdür”,“Gazi Şehitleri Onurumuzdur”,“Katil Devlet Hesap Verecek”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız" sloganlarınıhaykırdılar, düşmana duyduklarıve gittikçe artan kinleriyle.Gazi şehitlerinin fotoğraflarının yeraldığı Halk Cephesi imzalı “Gazi,Ümraniye Şehitleri Ölümsüzdür” ve“12 Mart’ta Bizi Katledenler BugünEvlerimiz Yıkacak” yazılı pankartlartaşındı.Burada yapılan açıklamada, “Biziyoksullukla işsizlikle kendilerine köleyapmak istediler. Hepimiz Anadolu’nunfarklı yerlerinden gelerek,farklı kültürleri harmanlayıp yenideğerler yarattık. O gün yapılan katliam,binlerce yıllık birlik ve beraberliğimize,yaratılan değerlerimize,birlikte yaşama ve paylaşım kültürümüzeyapılmıştır. Biz ise korkmadan,boyun eğmeden halkımızı vemahallemizi onurlu bir şekilde savundukve onurlu bir şekilde öldük.Yıllar önce Gazi’yi kurarken nasıldirendiysek, katliam karşısında daaynı cüret ve kararlılıkla direndik.”denildi.Saldırıların bitmediği, sadece biçimdeğiştirdiği de belirtilerek, “Şimdiise kentsel dönüşümle geliyorlar, evleriniziyıkacaklar ve bizi yerlerimizdenedecekeler ve buralarda dakendileri oturacaklar.” sözleriyle açıklamabitirildi.<strong>Yürüyüş</strong>e geçen, en önde şehit ailelerininolduğu kitle sloganlar atarakDostlar Kıraathanesi’nin önüne kadargelip, buraya kırmızı karanfiller bıraktılar.Ardından sloganlarla tekraryürüyüşe geçilerek mezarlığa gidildive anma etkinliği boyunca ses aracındananonslar yapıldı. Katiller teşhiredilerek, “Gazi Şehitleri Ölümsüzdür”,“Katil Devlet Hesap Verecek”, “BedelÖdedik Bedel Ödeteceğiz”, “HalkızHaklıyız Kazanacağız" sloganları atıldı.Mezarlığa gelindiğinde, Gazi şehitlerindenZeynep Poyraz’ın kardeşiİhsan Poyraz şehit aileleri adına birkonuşma yaptı. Ardından Avrupa AleviFederasyonu Başkanı Turgut Ökerde bir konuşma yaptı. “Avrupa’daolsun, Türkiye’de olsun Aleviler hephor görülüyor.” diyen Öker, Adıyaman’dayapılan duvar işaretlemeleriniörnek vererek, “Yeni bir Maraş yaratmayaçalışıyorlar ve bunlara izinvermeyeceğiz.” diyerek sözü HasretGültekin’in eşi Yeter Gültekin’e verdi.Gültekin, “Sivas davasını zaman aşamınauğratacaklar ve işte onun içinbu davada bir olmalıyız, birlikte heporada olmalıyız.” çağrısında bulundu.Son olarak sözü Grup Yorum aldıve yağmur yağması nedeniyle sadeceGazi Marşı’nı hep birlikte seslendirdi.Grup Yorum söylediği marşla Gazişehitlerini selamladı. Halk Cepheliler,mezarlık anmasından sonra kortejleroluşturarak sloganlar eşliğinde GaziCemevi’ne yürüdü ve 12 Mart anmaprogramı, cemevinde verilen anmayemeğinden sonra son buldu. Anmaya1700 Halk Cepheli katıldı.Kati̇ller Halka HesapVermektenKaçamayacaklarÇorum Pir Sultan Abdal KültürDerneği’nde 11 Mart günü, GaziKatliamı’nda şehit düşenlerin anmasıyapıldı. Gazi Katliamı’nın nasıl gerçekleştirildiğininanlatıldığı anmada,devletin, katliamları devrimci örgütlülüğüyok etmek için yaptığına, devrimcilerleberaber direnilmez, karşıçıkılmazsa halkı yeni katliamlarlasindirmeye devam edeceğine dikkatçekildi.Konuşma, “1993 yılında Sivas’tayaptıkları gibi, 1995 yılında da Gazi’dekatliamlar yaşadık, şimdilerdeSivas davasını zaman aşımına uğratarakyok sayıyorlar. Bizler katliamlarıunutmamalı hesabını sormalıyız.”denilerek bitirildi. Anma, katliamınanlatıldığı bir sinevizyon gösterimiylesona erdi.Pir Sultan Abdal Kültür Derneği,12 Mart’ta da Bahabey Caddesi ÖzdoğanlarKavşağı’nda eylem düzenledi.“Dersim Maraş Çorum SivasGazi Asanda Yakanda Devlettir” yazanpankartın açıldığı eylemde, “KatillerdenHesap Sorduk Soracağız”,“Pir Sultanlar Ölmez Halk Yenilmez”,“Gazi Şehitleri Ölümsüzdür”,“Aleviyiz Haklıyız Kazanacağız”,“Zaman Aşımı Değil Adalet İstiyoruz”,“Bedel Ödedik Bedel Ödeteceğiz”sloganları atıldı.Eylemde yapılan açıklamada hesapsormanın önemine değinilerek,“Katliamları yapan asıl suçlularıncezalandırılması için hesap sormayadevam edeceğiz. Biz biliyoruz kibütün katiller bir gün halkın adaletinehesap verecekler.” denildi. Sloganlarlabiten eyleme 15 kişi katıldı.Adalet Halkın EliyleUygulanmadıkça AdaletOlmayacaktırÇağdaş Hukukçular Derneği İstanbulŞubesi, Gazi Katliamı’nın yıldönümünedeniyle yazılı bir açıklamayaparak, “AKP iktidarının Gazi Katliamı’nıaçığa çıkarması ve cezalandırılmasımümkün değildir. ÇünküGazi Katliamı, devlet içerisinde “yuvalanmış”bir çetenin değil, bizzatdevlet faaliyetinin bir parçasıdır. Evlatlarıkurşunlanan halkımızın 17 yıldırsürdürdüğü adalet mücadelesininbir parçası olmaya devam edeceğimizikamuoyuna bir kez daha duyuruyor,herkesi katliamın sorumlularının cezalandırılmasıiçin birlikte mücadeleetmeye çağırıyoruz.” dedi.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 17


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Bakırköy Konseri,Tüm Saldırılara Vereceğimiz Cevap,Halkın Örgütlü Gücü OlacakKomitelerimizin UlaşmadığıYer KalmayacakGrup Yorum, Taksim’de GalatasarayLisesi önünde düzenlediği “GrupYorum’a Özgürlük Seçkin AydoğanSerbest Bırakılsın” eylemlerinin 5.’sini4 Mart günü düzenledi. Yorumcularyine ellerinde gitarları ve bağlamalarıyla,özgürlük türkülerini söylemeküzere Taksim'deydi. Yine yüzlercedinleyicisiyle buluştu Galatasaray Lisesiönünde.Bir yandan 15 Nisan'da gerçekleşecekolan Bağımsız Türkiye konserlerininel ilanlarını dağıtıyordu İstiklalCaddesi’nde onlarca kişi, biryandan eylemin hazırlıklarını sürdürüyordu.Pankartlar asıldı, görevliler,“Türküler Susmaz Halaylar Sürer”yazan önlüklerini giydiler heyecanla.Eylem saati yaklaştıkça kalabalık daartıyordu. Tam saat 18.00'de herkeshazırdı. Ellerde dövizler “DevrimciSanat Engellenemez”, “Seçkin AydoğanSerbest Bırakılsın”, “Grup YorumSusturulamaz”, “Ben De CemoDinliyorum” dillerde sloganlar yükselmeyebaşladı. Galatasaray meydanıyine özgürlük ve bağımsızlık sloganlarıile inledi.Cemo'yu söyleyerek başladılaraçıklamalarına Yorumcular. Tutuklananelemanları Seçkin Aydoğan için,cezalar alan bu cezalarla susturulmayaçalışılan Yorum dinleyicileri için söylediler.Grup Yorum elemanı İbrahimGökçek tarafından yapılan açıklamada,TAKSİMAKP iktidarının yok etme, sindirme,susturma amacının boşa çıkarılacağıdile getirildi. Açıklama, 2 Nisan'dagerçekleşecek mahkemeye kadar eylemlerinedevam edecekleri bilgisininverilmesi ve 15 Nisan'da 300 bin kişiolmak için çalışacaklarını söylemeleriylesona erdi.Yorumcular, bu saldırıların sadeceYorum'u hedef almadığını, aynı zamandaAnadolu’da halktan yana sanatyapan tüm sanatçıların susturulmakistendiğini söyleyerek Nazım Hikmet'in“Vatan Haini” isimli şiiriniokudular bu hafta.Şiirin ardından Özgürlük Tutkusuşarkısı ile başladı halaylar. "O duvarduvarınız vız gelir bize vız"... Yorumculargitarlı megafonlu, ses düzensizkonserlerine başladılar. Eylemekatılanların sesiyle birlikte gürleşenses, İstiklal Caddesi’nin sesi olduartık. Halaylara ara verilip atılan sloganlargürleşerek devam etti eylemsonuna kadar. Eylem bir saat boyuncahalaylar ve sloganlarla devam etti.Halayların ardından Adnan Yücel'in"Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek"şiiri okundu.Eylemin sonlarına doğru ÇayanMahallesi’nden toplanıp gelen gençYorum dinleyicilerinin sloganları duyuldu:"Türküler Susmaz HalaylarSürer!" Çayan'dan gelen yaklaşık 30kişi, eylemin sonuna yetişebildiler.Bir saatin sonunda haftaya tekrarbir araya gelme sözü vererek ayrıldıherkes. Yaklaşık 350 kişinin katıldığıeylemin sonunda BağımsızTürkiye Konseri'nin çalışmalarındayer almak isteyenlerle sohbetedildi.Grup Yorum 6. Hafta daYine Galatasaray LisesiÖnündeydi6 haftadır ısrarla sürdürüleneylemde yine şiirler okundu vetürküler söylendi. Havanın soğuğunave yağan yağmura rağmendinleyicileriyle biraraya gelen GrupYorum, Erzincan'da gerçekleştirdiklericoşku dolu konseri anlatarak başladılareylemlerine.Yaşadıkları baskıların konser salonlarındabinlerce kişiyle birarayagelmelerini engelleyemediğini anlatanYorum; elemanlarının tutuklanmasıyla,dinleyicilerine cezalar yağdırılmasıylaAKP iktidarının yok etme amacınaulaşamayacağını dile getirdiler.Eyleme sanatçı Pınar Sağ da destekvererek, Grup Yorum'un yanında olduğunuifade etti. 2 Nisan'da gerçekleşecekolan Seçkin Aydoğan'ın mahkemesinekatılma çağrısında bulunulaneylemde, hep birlikte söylenen Cemo'nunardından yaklaşık bir saathalaylar eşliğinde türküler söylendi.Eylem 12 Mart Gazi katliamınınve direnişinin yıldönümü nedeniyleGazi Mahallesi’nde yapılacak anmaprogramına çağrı ile son buldu.Grup Yorum Erzincan’daİki Bin Kişiye Umudu TaşıdıGrup Yorum, 10 Mart günü Erzincan13 Şubat Kapalı Spor Salonu’ndakonser verdi. Erzincan GençlikDerneği’nin öncülük ettiği Grup Yorumkonser çalışmalarında, harcananemeğin büyük sahibi Liseli Dev-Genç’lilerdi. Konser hazırlık çalışmalarısırasında gidilmedik yer, çalınmadıkkapı bırakılmadı. Liseli Dev-Genç’liler il merkezinin her yerinetoplam 2 bin afiş asıp, 10 bin el ilanıdağıtırken; konser çalışmaları öncesiERZİNCAN18HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


ERZİNCANMİMAR SİNAN ÜNV.ve sonrasında “yapamazlar, başaramazlar,yardım edilmeden olmaz” diyenlereve çıkarılan onca olumsuzsöylentilere karşılık Grup Yorum’u2 bini aşkın dinleyicisiyle buluşturarakkonser günü dosta düşmana en güzelcevabı verdiler.8 Mart günü köylülerin davetiüzerine Tepecik, Mollaköy ve Günbağıköylerinde çalışmalar yapılırken, yapılançağrılarla halk konsere davetedildi. Diğer taraftan Cumhuriyet veİzzetpaşa Mahalleleri ile AltınbaşakBeldesi'nde de çalışmalar devam etti.Ayrıca üniversitede de el ilanı dağıtılarak,öğrenciler konsere davet edildi.Merkezde açılan stantta 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü dolayısıylakaranfil dağıtılarak, kadınların emekçikadınlar günü kutlandı. 250 afişlemeyapılırken, 400 el ilanı dağıtıldı. 150bilet, 3 Tavır ve 1 tane DVD satışıgerçekleşti.9 Mart günü Dev-Genç’liler, İnönü,Arslanlı, Yeni ve Cumhuriyet mahalleleriile Kurutilek köyünde afişlemeyapıp, bildiri dağıtarak, biletsatışına devam ettiler. Ayrıca şehirmerkezinde Uzun Çarşı önünde açılanstantta bilet satışına devam edildi.Halkın yoğun ilgisiyle karşılaşan Dev-Genç’liler, yaptıklarının sadece konserlesınırlı olmadığını, bağımsızlıkdemokrasi ve sosyalizm mücadelesindeumudun ezgilerinin kavgadayazıldığını ve bu mücadelede yer almakgerektiğini anlattılar… 200 afişve yüzlerce el ilanı dağıtılırken; 200adet bilet ve 10 adet <strong>Yürüyüş</strong> dergisihalka ulaştırdı.Konser günü merkezde stant açılarakson kez halka konser duyurusuyapıldı. El ilanları dağıtılarak halkkonsere davet edildi. Stand son gününçoşkusuyla açılırken gün içinde GrupYorum standa uğrayarak fotoğraflarçektirdi.Konser saatinin yaklaşmasıyla salondatüm hazırlıklar tamamlanırken,kapı önünde saatler öncesinden bekleniyordu.Halkın fazla beklememesiiçin kapılar yarım saat önce açıldı.Halkın konser alanına girmesi biterbitmez yapılan açılış konuşması vesaygı duruşundan sonra Grup Yorumbüyük bir çoşku eşliğinde sahnedeyerini aldı. Sahneye çıkana kadaruzun bir süre alkışlanan Grup Yorumilk türküsünü söyleyerek konseri başlattı.Konsere gelenler büyük bir çoşkuylatürkülere ve marşlara eşlik ettiler.Dev-Genç marşının hep bir ağızdanokunmasıyla birlikte “YaşasınDev-Genç, Yaşasın Dev-Genç’liler”sloganı salonda herkes tarafından atılarak,umudun adına olan inanç dilegetirildi. Konser büyük bir coşkuylagerçekleştirildi.Umudun Türküleri YüzBinlerin Dilinde GüceDönüşecekİstanbul’da 8 Mart günü, BoğaziçiÜniversitesi'ndeki Dev-Genç'liler,Grup Yorum'un 15 Nisan'daki “BağımsızTürkiye ‘On'ların Türküsü’”ücretsiz halk konserine çağrı amaçlıokulun Kuzey Kampüsü’nde masaaçtılar. Grup Yorum şarkılarının çalındığıkonser tanıtım masası ikibuçuk saat açık kaldı. Soğukhavaya rağmen okul öğrencilerive emekçileri masayıziyaret ettiler. Masada GrupYorum'un 27 yıllık devrimcisanat anlayışı üzerine sohbetlerde edildi.“Bağımsız Türkiye”Sloganını 300 BinKişiyle HaykıracağızGrup Yorum’un 15 Nisan’daBakırköy’de vereceğiücretsiz halk konserinin tanıtımçalışmaları 12 Martgünü Mimar Sinan Üniversitesi FındıklıKampüsü’nde yapıldı. 14 Martgünü tanıtım masası açan Dev-Genç’liler, konsere katılım çağrısıyaptı.Masaya öğrencilerin ve okul çalışanlarınınilgisi oldukça yoğundu.Dev-Genç’liler masa masa gezerekonlarca el ilanını öğrencilere ulaştırdılar.Açılan masada Gülşah ve Meral’inserbest bırakılması için de imzatoplandı. Gelen öğrencilere kulüp çalışmalarıhakkında bilgi verildi. 5saat süreyle açık kalan masada <strong>Yürüyüş</strong>dergisi de öğrencilere ulaştırıldı.İstanbul Bağcılar’da da 7 Martgünü Yenimahalle Ahmet KabaklıCaddesi’nde Bağımsız Türkiye konserininafişleri yapıldı. Aynı gün, Yenimahalle1. ve 4. Sokak’ta kapı çalışmasıyapılarak 100 tane davetiyedağıtılarak halk konsere davet edildi.9 Mart’ta ise Kemalpaşa Mahallesive Yüzyıl Köprüsü’nde 50 tane afişlemeyapıldı.14 Mart günü de Çayan Mahallesi’ndeHalk Cepheliler tarafından 60adet afişleme yapıldı.TAYAD’lı Aileler de 10 Martgünü, Şişli-Osmanbey civarında konserafişlerini astılar.Dünyanın En Büyük HalkKorosunu OluşturacağızYanınıza Bir Kişi AlarakKorodaki Yerinizi AlmayıUnutmayınGrup Yorum, “Grup Yorum’a ÖzgürlükSeçkin Aydoğan Serbest Bırakılsın”diye haykırmaya devam ettiklerinihatırlatarak, her türlü baskıve saldırıya karşı çalışmalarına dahada güçlü olarak devam ettiklerini anlatanbir açıklama yaptı.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 19


13 Mart tarihli açıklamada, “GrupYorum halktır halkı yok edemezsinizdemiştik. Türkülerimizin kulaktankulağa yayılmasına, konserlerimizinhınca hınç dolmasına engel olamazsınızdemiştik. Seçkin’i tutuklayabilirsiniz,Malatya’da vatansever Dev-Genç’lileri tutuklayabilirsiniz, dinleyicilerimizecezalar yağdırabilirsinizfakat halktan yana sanatın yüreklerdeedindiği yeri silemezsiniz demiştik.Tutuklanmakla bitmeyecek bir halksevgisi, vatan sevgisi damarı olanhalk sanatını bitiremezsiniz, halkımızınadalet, özgürlük özlemini yansıtantürkülerimizi dillerden koparamazsınızdemiştik. Hiçbir güç, devrimcisanatı engelleyemedi, engelleyemeyecekdemiştik. Engelleyemedinizişte, yine başaramadınız. 24Şubat’ta Yalova’da, 25 Şubat’ta Bursa’dave 26 Şubat’ta Kocaeli’de düzenlediğimizkonserlerde yine binlerlebuluştuk.” denildi.Tüm tehditlere, engellemelere engüzel cevabı yine dinleyicilerininkonser salonlarını hınca hınç doldurarakverdiğini belirten Grup Yorum,15 Nisan’da Bakırköy’de dünyanınen büyük halk korosunun kurulacağınıifade etti.Grup Yorum, dinleyenlerinden biristekleri olduğunu de belirterek, şunusöylediler: “Geçen sene 150 bin kişiidik Bakırköy’de, bu sene ise yanınızabir kişi alarak gelin 300 bin kişiolalım Bakırköy’de. Halkın gücünügösterelim, bağımsız bir ülke umudumuzubüyütelim.”Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Esenyurt’ta Katledilen 11 İşçi,Çürüyen Düzenin Resmidir12 Mart günü İstanbul Esenyurt’ta,Marmara Park Alışveriş Merkezi inşaatındaçalışan işçilerin kaldığı naylonçadırlarda yangın çıktı, 11 işçi yanarakhayatını kaybetti. Ece Türkiye isimlişirkete ait alışveriş merkezinin Kayıİnşaat tarafından Kaldem isimli taşeronaverilen inşaat işlerini yürüten işçiler,günlük 60 TL karşılığında çalışıyorlardı.Halkın Hukuk Bürosu (HHB) 13Şubat günü yaptığı yazılı açıklamada,taşeron işçilerin <strong>ölüm</strong>ünün iş kazasıdeğil, daha önce yüzlercesi tekrarlananbir katliam olduğunu belirtti. Dahafazla kâr adına dayatılan çalışma koşullarınınbu sonucu doğurduğunu belirtenHHB; “Konteynır yerine çadır,kadrolu işçi yerine taşeronlaştırma,sendikasızlaştırma yeni <strong>ölüm</strong>lere nedenolmuştur. Ama bu katliam kader değildir.Çünkü emeğin iktidarı er geçkurulacak, egemenlerin zulmü mutlakson bulacaktır. Ölen işçilerin sorumlusuAKP iktidarıdır. Halkımızı <strong>ölüm</strong>leridurdurmak ve hesap sormakiçin verilen mücadeleyiyükseltmeye çağırıyoruz”ifadesinde bulundu.Çağdaş HukukçularDerneği İstanbul Şubeside bir açıklama yaparak,“Hiçbir açıklamanın, hiçbirtespit raporunun gizleyemeyeceğigerçek ortadadır:Esenyurt'taki <strong>ölüm</strong>lerin nedenikapitalistlerin kar hırsıve emek düşmanlığıdır.Esenyurt'ta yaşanan bu acı olay, basitbir yangın kazası ya da bir iş kazasıdeğil; apaçık bir cinayettir! Bir kezdaha bütün duyarlı kesimleri iş cinayetlerinekarşı mücadele etmeye çağırıyoruz.Esenyurt'ta ölen 11 işçiyesahip çıkmak ve yeni <strong>ölüm</strong>leri durdurmakiçin var gücümüzle mücadeleetmekten başka bir çözüm bulunmamaktadır!”dedi.14 Mart tarihinde de Trakya HalkMeclisi yaptığı açıklamayla, bu katliamınsorumlusunun AKP olduğunuvurguladı.11 İşçinin Katili AKP’dirDevrimci İşçi Hareketi (DİH), EgeBayram Pehlivan, Çetin Coşkun, SeyfettinTopal, Abdurrahman Demir,Sevdin Özen, İsa Topal, Ahmet Yağal,Barış Kıyak, Hakim Alican, FatihAcun ve Ahmet Keskin isimli işçilerinyakılarak katledilmesiyle ilgili olarakÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı:“İşverenin görevi sağlıklı çalışma ortamısağlamak! Bakanın Görevi İşvereniAklamak” başlıklı bir açıklamayaptı 14 Mart günü.Tuzla’da tersanede öldürülenlere,kot taşlarken ciğeri bitenlere, inşaatlardacan güvenliği olmadan çalışanlara,madende yarım ömür yaşayanlara,Afşin'de hala toprak altında cesediduranlara, Adana'da baraj sularındaömürleri bitirilenlere değinen DİH,katliamın sorumlularının devlet tarafındankorunduğunu söyledi.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nısorumlu tutan DİH, “Patronlarınmaliyet fazlalığı diye işyerlerindealmadığı önlemler, çalışmanınsağlıklı ve can güvenliği açısındanyapılabilir olması için yerine getirilmesigereken şeyler Çalışma Bakanlığı'nındenetimi ve onayından geçmektedir.Kim verdi ömür bitiren işyerlerinebu onayları! Patronların arkasınıkoruyan, sırtını sıvazlayan, davalıkaşamaya geldiğindeyse mahkemelerinarka kapısından katillere yolveren kim?Çalışma ve Sosyal Güvenlik BakanıFaruk Çelik’in “İhmaller tümyönleriyle araştırılıyor. Olay yerindeinceleme yapacağım. İşvereningörevi sağlıklıçalışma ortamı kurmak”açıklaması bu nedenleboşunadır. “İhmalleri tümyönleriyle araştırdığındaortaya çıkacak suç zincirininbaşında buna çanaktutan bakanlığını görecektir.İktidarı AKP'yigörecektir” diyerek açıklamasınıbitirdi.20HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Ders: Bir Ömür BoyuDevrimcilik (3)Merhaba <strong>Yürüyüş</strong> okurları. BirÖmür Boyu Devrimcilik dersimizeEleştiri ve Özeleştiri Namustur konusuyladevam ediyoruz.Parti-Cepheli eleştiri ve özeleştiriyapar. Bir devrimci çalıştığı örgütlülükiçinde, birlikte çalıştığı ya da yönettiğiinsanların sevgisini ve saygısınıkazanarak, yoldaşça bir ortamınkurulmasını sağlar. Liberal ya dasekter, hot-zotçu olmamalıdır devrimci.Ancak böylelikle açıklığı, eksikliklerinüzerine giden bir ortamı yaratır.Devrimci kendi eksikleri karşısındaözeleştiri yapacak, bunları aşmadoğrultusunda çaba sarf edecektir."...Gerçekçi ve acımasız eleştiri,devrimcinin gelişmesine yardımcıolur. Bu şeref verici bir etkidir. Yalnızcakendini beğenmiş ve mahdut(statükocu) insanlar buna katlanamazlar.Kaygılarımızı ve korkularımızıpaylaşalım, nerede başarısız olduğumuzubirbirimize anlatalım...Sizden, bana, eserimdeki eksiklikleridüzeltmek isteyen ve bunu başarabilecekbir savaşçı olarak davranmanızıistiyorum. Eleştiri benim cesaretimikırmayacaktır. Hayır, bu bana güçlüklerimiyenmeme yardım edecekdostlar arasında olduğumu kanıtlayacaktır...Kolektiften ayrılan, kendisinibir tür süper dahi ya da keşfedilmemişyetenek olarak gören biradama ancak acınabilir. Kolektif,bir adamı her zaman yükseltecek, onuayaklarının üzerine sağlam bir şekildeyerleştirecektir." Ostrovski.Devrimci İçinEleştiri veÖzeleştiriNamusturEleştiri-Özeleştiri Nedir?Eleştiri-özeleştirinin işlemediğiya da olmadığı bir devrimci yaşamınolması düşünülemez. Örgütlü yaşamdaya da ilişkilerde ortaya çıkanolumsuzluklar, ilkesizlikler, disiplinsizliklertekbaşına genelbir eğitim açısıylaele alınamaz.Eleştiriözeleştirigünlükyaşamımızınbir parçasıolmak durumundadır.Ancak,eleştiri-özeleştiri devrimci yaşamımızdadoğru bir tarzda ele alınması,yerinde, zamanında kullanılmasıarkadaşlarımızın ve örgütlü yaşamımızındevrimden yana gelişiminehizmet etmesi oldukça önemlidir. Buanlayışın tam oturmaması devrimciyaşamımızın bir parçası, ilkesi halinegelmemesi ve doğru tarzda kullanılmamasıhalinde faaliyet alanımızdaortaya çıkan sorunları çözen değil,tıkayan, geliştiren değil gerileten biraraca dönüşmesi tehlikesini de beraberindegetirecektir. Oysa eleştiriözeleştiri,her insanımızın gelişiminde,büyümesinde, olgunlaşmasındaönemli bir araçtır. Ancak hala aşılamamışve genel bir alışkanlık hakimdir.Eleştiri ya da özeleştiri, devrimciyezor gelir. Küçük-burjuva gururya da bu ideolojiden güç alansavunma mekanizması devrimcininkarşısına ciddi bir engel olarak çıkar.Bu anlayış aşılmadığı süreceolumsuzlukları, zaafları atmak vegelişmek güçleşmektedir.Tartışmayan, eleştirmeyen bir insanherkesle uyumlu görünen; nekendi iç dünyasına, ne de faaliyet alanındaortaya çıkan sorunların çözümünekafa yormayan, yalnızca seyredenbir anlayış kaçınılmaz olarak içteniçe çürümenin zeminine kayacaktır.Bir devrimci niçin kendine dokundurmaz,ya da dokunmaz? Bunundevrimci bir karşılığı yoktur. Bu noktadaayrıcalıklı, statükocu, özerk biryaşamın varlığı söz konusudur. Bu anlayışagöre ya her şey yolundadır yada her şey kötüdür. Sağlıksız bakışaçısıdır. Bu kabul edilemez. Devrimciher an, yaptığı her işte, yapılan her iştehesap veren, hesap soran bilinciyle hareketetmelidir. Cephe ailesi içerisindeyer alan her insanımız konumu, düzeyi,kararlılığı ne düzeyde olursa olsun...ister geri, ister ileri her davranışı,her alışkanlığı, yine duygu ve düşünceyi;bununla birlikte bir bütünolarak yaşamı doğrudan Cephe'yibağlar. Kimse ayrıcalıklı değil, dokunulmazdeğildir.Kişi düzeyinde ya da yaşamınbütününde ortaya çıkan olumsuzluklarızaafları ortadan kaldırma çabasınıtüm insanlarımıza taşımalı ve eğitimedönüştürmeliyiz. Sorunlarımızın kaynağındaeğitimsizlik vardır. Yani devrimcibir mantıkla düşünmeme sözkonusudur. Bu nedenle karşılaştığımızsorunların çözüm araçlarından biri tartışma,eleştiri-özeleştiri olurken diğeraraç ise, eğitimle devrimci mantığıoturtmaktır. Devrimci mantık kazanılmadığında;devrimci de tümdevrimci faaliyetlerinin ruhsuzlaşmasıkaçınılmaz bir tehlike olarak karşımızaçıkar. Devrimci buna izin vermemelidir.Buna izin verildiğinde, yıllarcadevrimci hareket içerisinde yeralan, çeşitli düzeylerde görevler, sorumluluklaralan insanlarımız dönemselbunalımlara girebilmekte, hiçbir şey hissetmediğini, mücadele isteğininyitip gittiğini, hatta devriminolmasının güç olduğu gibi, pekde yeni olmayan şeyler keşfedebilmektedir.Örgütten bunun kabul edilmesiniisteyebilmektir. Örgüte statüdayatabilmektedir. Vefa duygusu,bağlılık, verdiği sözler unutulabilmektedir.Ülkemizde katliamların yaşandığını,faşizmin hüküm sürdüğünü, azgıncasömürünün var olduğunu bilen,gören hiçbir insanımız kendisini Cephe’yedayatamaz. "Ben bırakıyorum","ben gitmek istiyorum" diyemez.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 21


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Cephemizin deHukuku, AdaletiVardırBir devrimci niçin kendinedokundurmaz, ya da dokunmaz?Bunun devrimci bir karşılığı yoktur.Bu noktada ayrıcalıklı, statükocu,özerk bir yaşamın varlığısöz konusudur. Bu anlayışa göreya her şey yolundadır ya da her şeykötüdür. Sağlıksız bakış açısıdır.Bu kabul edilemez. Devrimci her an,yaptığı her işte, yapılan her iştehesap veren, hesap soran bilinciylehareket etmelidir.Hukukumuz ve adaletimizinişletilmediği bir yerde çürümeve yozlaşma kaçınılmazdır.Çürümenin, yozlaşmanınolduğu yerde de halkave Parti'ye bağlılıktan, iktidarperspektifinden bahsedilemez.Her düzeyde sorunumuzunçözüm platformu, örgütlüyapımızdır. Bunun dışında;kafadarlar bulma, ilgisiz insanlarlaözel paylaşımlara girmek, dedikoduculukyapmak, küsmek ya dakendi iç dünyasında incir çekirdeğinidoldurmaz takıntılardan, subjektivizmdenkurgu dünyaları kurmakçözüm değil çözümsüzlük istemektir.Devrimi değil düzeni istemektir...Bu sahte dünyayı Parti'ye ısrarla dayatmak,"hoşgörüyle" ya da "ne halinvarsa gör" mantığıyla ele alınamaz.Eğer herhangi bir arkadaşımızınkafasında devrim noktasında birsorun yoksa, hangi boyutlarda sorunyaşarsa yaşasın; Cephemizinelini omzunda görecektir. Partimizhiçbir emekten, çabadan, enerjiden kaçınmaz.Ancak bu çabanın suistimaledilmesine, kullanılmasına da izin vermez.Verilmemelidir. Bu her Cepheliaçısından yalnızca ideolojik-politikbir görev değil, aynı zamanda ahlaki,vicdani bir sorumluluktur. Her Cephelieleştiri-özeleştiri aracını kullanırken,yalnızca olumsuzluklarıdeğil aynı zamanda olumluluklarıda görmelidir. Kişinin çabalarını, samimiyetini,açıklığını göz ardı etmemelidir.Eleştiri ve özeleştiri her şeydenönce dostluk ve yoldaşlıktır. Hataların,eksiklerin, yanlışların düzeltilmesiiçindir eleştiri. Etkileyicidir veözeleştiri yapmak bir erdemdir. Eleştirive özeleştiri cesaret kırıcı değildir,böyle düşünülemez. Tersine geliştirici,yenileyicidir. Güçlüklerin,zorlukların aşılmasında yardımcı olur.Yanlış yapan devrimci yanlışınıdüzeltmez mi? Yanlışında ısrar edenbir devrimci gelişir mi, geliştiriciolur mu? Olamaz, düzeltmelidir. Eleştirikarşısında alınmak ya da küsmek,kibirli olmaktır. Alınılan ya da küsülenkimdir? Yoldaş, örgüt, devrim vehalktır.Eleştiri ve özeleştiri namustur;Özeleştiri yapıyor, sözünde durmuyor,çaba ve emek harcamıyor, kendinitekrar ediyor, eleştiri ve özeleştirininiçini boşaltıyor, yoldaşının örgütünün,devrimin emeğini boşa harcıyor, ayakdiriyor. Böyle bir durumda onurlu olmak,namuslu olmaktan söz edilebilirmi?Devrimcinin özeleştirisine sahipçıkması en başta kendisine olan saygısındandır.Yoldaşına, halkına, örgütüne,devrime olan saygısındandır.Devrimci insan saygılı, mütevazı insandır.Bir Ömür BoyuDevrimcilik YapmakKolektif OlmaktırDevrim, silahlı, silahsız, demokratik,legal, illegal örgütlenme, mücadeleve çalışma ile olacaktır. Bu örgütselyapıların tümü bir bütündür vebirbirlerine bağlıdır, kolektiftir. Demokratikalan yeraltını, silahlı örgütlenmeyibesleyecek, örgütleyecek,eğitecek, oralara insan gönderecek,silahlı mücadeleye şemsiyegörevi görecektir. Silahlı örgütlenmeler,düşmana darbeler vurarak,halkın sempati ve desteğini büyüterek,demokratik alana örgütlenmekanalları açacaktır. Devrimcimücadele, kolektif olarak yürütülerek,çalışma ve örgütlenmedekolektivizm hayata geçirilerekgelişimini, ilerleyişini sürdürür.Bu noktada her birimizCephemizin, devrimin çıkarlarınıtemel alarak enerjik, dinamikbir kolektif üretim faaliyetiiçerisinde olmalıyız.Parti-Cephemiz gün geçtikçesaflarına yeni, genç insanlarımızınkatıldığı, yineçok değişik sınıfsal, ulusal,mezhepten işçi, memur, öğrencive diğer halk katmanlarınınkatılımıyla büyüyen, gelişenbir halk hareketidir. Doğaldırki, Cephe'nin ihtiyaçları da büyümektedir.Devrimci, görev yaptığıalanda, birimde, bu ihtiyaçları temelalarak örgütlenme çalışması yapmalıdır.Yer aldığımız faaliyet alanımızdaCephe'nin ihtiyaçlarına cevapvermek; tek tek kişisel çaba ya da üretimledeğil, daha çok insanın katıldığıkolektif üretimle karşılığını bulacaktır.Bulunduğunuz alanda, birimde,bölgede, halkın, yoldaşlarımızındüşünce ve önerilerini alırken, Cephe'nindeğerlendirmelerini, perspektifve talimatlarını halka ve yoldaşlarımızaulaştırırız. Görevimiz biryandan kadro açığımızı cevaplayacakkadrolaşmayken, diğer yandan iseideolojik-politik üretimi kolektif tarzdaele almak olmalıdır.Kapitalizm yaşamda, kültürde,düşüncede, duyguda, ahlakta bencilliği,egoizmi yaratır. Kapitalizmininsanı, bencilliği ve bireyciliği ile alabildiğinegüçsüzdür. Devrimci; çalışmada,örgütlenmede, yaşamda, hayatınher alanında, duyguda ve düşüncedekolektiftir ve kolektivizmi hayatageçirir. Onun gücü kolektivizmdengelir. Bir işi, bir görevi, bireylemi kolektif olarak tartışır, sonuçlarçıkarır, birbirimizin göremediklerinigörerek, birbirimizi tamamlayarak,kolektivizmi hayata geçirerek, yardımlaşarak,paylaşarak yaparız.Okulumuzda, mahallemizdeki dernekteya da başka bir birimdeki meclisteherkes düşüncelerini, önerilerinidile getirir, ortaklaşa bir karar alınır.Meclisin gerek çalışması, gerekkarar alması ve alınan kararların ha-22HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Bu Halk, Bu Vatan Bizim! Kahrolsun Faşizm Kahrolsun Emperyalizm!Acısıyla, Sevi̇nci̇yle GelenekleriyleDünden BugüneHALKGERÇEĞİMİZHalk oyunlarımız tek başına biroyun değildir. Oyunlarımız konuşuradeta, dili vardır onların. Bir bakış ile,bir diz kırış ile anlatır, sevdasını, acısını.Çocuklarımız bu topraklarınoyunlarını çok güzel oynayabilmeli.Çünkü bu değerleri geleceğe onlar taşıyacak.Gelecek onlar, o zaman çocuklarımızdanbaşlamalıyız.Şimdi ağır ama başı dik bir şekildeoynanan Zeybek oyunumuzuanlatalım.Zeybek çıktı mı oyun alanına, ciddibakışlarla izleyerek buluruz kendimizi.Zeybek, Ege ile bir bütündür.Zeybek başı hep dik, mert, cesur, haksızlığınkarşısında olan, halkını koruyanbir kişiyi temsil eder.Zeybekler, ulusal kurtuluş mücadelesindeemperyalizme karşı mücadeledeAnadolu köylüsünün öncüsüolmuştur.Ege bölgesinin oyunudur Zeybek.Batı Anadolu'nun hemen hemen heryerinde "Zeybek" oyunu oynanır.Afyon, Antalya, Isparta, Burdur, Sakaryaçizgisinin batı tarafında kalanZEYBEK OYUNUillerde bu tür oyunun büyüketkileri vardır.Yöre de kadınların oynadığıoyunlara ''KadınZeybek'', erkeklerin oynadığıoyunlara ''Erkek Zeybek"deniliyor.Kadınların oynadığı oyunlar erkeklerinoynadığı oyunlara göre dahahızlıdır. Erkek oyunlarının yöredekibir diğer adı da "Ağır Zeybek"tir.Ege’nin birçok yerinde oynanan butür oyunların en ağırları İzmir, Aydın,Muğla ve Manisa 'da görülür. Zeybekoyunlarının diğer oyunlara (Bar, Halay,Horon v.b.) göre en büyük özelliğitek olarak oynanmasıdır.Toplu da oynanır Zeybek. Amayine bu toplu oyunlarda da ortak birbağ yoktur. Müzik ve ritim hariç birbağ yoktur. Yani yine herkes içindengeldiği gibi oynar.Zeybek oyunlarında Zeybeklerinsavaş halleri canlandırılır. Üstündekigiysisinden, hareketine kadar.Eli belindedir kimi zaman. Kimi zamanelini alnına götürür dağın eteklerebakar.Efe ve ZeybekZeybek oyunlarına Efe oyunu dadenir çoğu zaman. Aralarındaki bağnedir?Efe, Zeybek gruplarının başıdır.Zeybekler arasında kahramanlık yapmışcesur ve mert kişiler arasından seçilir.Efe olmak için yaşın bir önemiyoktur.Zeybek, Kızanlara göre daha çokkahramanlık yapmış cesur kişilerdir.Zeybekler efenin emriyle kızanlarıeğitirler, yetiştirirler. Zeybekler iyi silahkullanan cesur kişilerdir.Zeybekler’in yanında bulunangençlere ''Kızan'' denilir. Kızan erkekçocuk, delikanlı anlamında kullanılır.Anadolu topraklarının yetiştirdiğibu yiğit efelerden bir kaçı; ÇakırcalıMehmet Efe, Atçalı Kel MehmetEfe, Sarı Zeybek…Zeybek de tıpkı diğer oyunlarımızgibi halkın içinden çıkmıştır ve hayatıanlatmaktadır. Oyunlarımız anlamsız,boş hareketlerden öte; her adımıylaanlamlıdır… Halk oyunlarıöz kültürümüzdür. Öğrenecek, öğreteceğiz…Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012yata geçmesi ortaktır ve tümüyle kolektivizminürünüdür. Yani "yarınyanağından gayrı her şeyde hep beraber"birliktelik, ortaklıktır kolektivizm.Tek başımıza hatalar yapabiliriz.Örgüt ve kolektif çalışma her zamandaha doğru ve güçlüdür.Birimiz Hepimiz,Hepimiz Birimiz İçindirİdeolojik, kültürel, örgütsel bağlılığımızla,yoldaş sevgisi ve bağlılığımızla,dostluğumuzla ve kardeşliğimizle,davamızın birliğiyle, Cepheailemizden bir kişinin saçının telinedokunsalar, hepimiz onun yanındaoluruz. O isyan nedenimizdir. Düşmandanhesap sorma gerekçemizdir.Mücadelemiz bunun örnekleriyledoludur.Hapishanelerde yoldaşlarımızayapılan bir saldırıya karşı dünyanınöbür ucunda da olsa bir yoldaşımızındirenişiyle birliktedir. "Bir ormangibi hür bir orman gibi kardeşçesine"yaşar, savaşırız... "Hep beraber, hepberaber"dir mücadelemiz. Hepimiz birimiz,birimiz hepimiz içindir kavgamız."...Savaşçının, silahlı mücadeledetek bir amacı, bir tek emeli vardır;düşmanı yok etmek. Anavatan içinduyulan sevgi, düşman için duyulannefretle birlikte daha da artar. Ancakbu tür bir sevgi bizi zafere götürür. Venefret etmek için, halk, düşmanı tanımalıdır,onun alçaklığını, hainliğini,gaddarlığını bilmelidir..." Ostrovski.Dersimize bu hafta burada araveriyoruz. Önümüzdeki hafta kaldığımızyerden devam etmek üzere.Hoşçakalın.DEVAM EDECEKBU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 23


Sendikalar Sınıf Örgütüdür, DüzenPartilerinin Arka Bahçesi DeğildirDüzen Partilerine Bağımlı OlmakSendikaların Temel Zayıflıklarındandır (4)Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012DİSK kurulduğunda otuz bin üyesiolan küçük bir örgüttü. Üç sene gibikısa bir sürede denilebilir ki hiçbirdemokratik kuruluşa nasip olmayanbir gelişme göstermiştir. Bunun birçoknedeni vardır. Ama belli başlı olanları;- Kuruluş amaç ve ilkeleriyledüzene karşı olması,- Emeğin iktidar mücadelesindeyer alması,- Anti-emperyalist, anti-faşisttüm güçler tarafından büyük birdayanışmayla desteklenmiş olmasıdır.Bundan dolayı DİSK toplumsalmuhalefetin ortak bir değeridir.DİSK’i tüm eksiklerine rağmenbir değer haline getiren, bir güç halinegetiren bu niteliklerdir. Ve bu niteliklerindenuzaklaşan DİSK aynı zamandadeğerini ve gücünü de yitirmiştir.Kendimizi kandırmadan, geçmişinbaşarılarıyla avunmadan açıkve net söyleyebiliriz ki gelinen noktadaDİSK, TÜRK-İŞ’leşmiştir.Sendikalar çokça söylendiği gibibir sınıf örgütüdür. Ve tüm çarpıtmalararağmen düzen sendikacılarıdahi sendikaların sınıfsal yapısınıgözardı edemiyorlar. Dillerinden sınıfı,sınıfın çıkarlarını düşürmüyorlar,düşüremiyorlar. Sınıf sendikacılığıyaptıklarını söylüyorlar. En işbirlikçisidahi bunu söylemek durumunda kalıyor.İşçi sınıfını aldatmak, göz boyamakiçin bunu yapıyorlar elbette.Peki gerçekte sınıf sendikacılığınıkim savunmaktadır? Sınıf sendikacılığıyapmanın ölçütleri nedir? Düzensendikacılarıyla sınıf sendikacılığınınasıl ayırtedeceğiz?Sınıf sendikacılığınısavunmak demek,ideolojik olaraksosyalizm cephesindeolmak demektir.Ve işte bunoktadan hareketlede, sendikalar ekonomik-demokratikmücadelenin ötesinegeçip, kendi sınırlarıiçinde politikmücadele verir, politiktaleplerde bulunur,halkın diğer kesimlerini ilgilendirentoplumsal olaylara müdahilolurlar. Sınıf sendikacılığının ölçütleriniburalarda aramak gerekir.İşçi sınıfının, sendikaların sınıfmücadelesindeki yerini doğru belirlemekbu anlamda önemlidir.Kapitalist düzen, sendikaların sınıfmücadelesindeki rolünün farkındadırlar.Bu nedenle tarihi boyunca işçisınıfını, mücadelesini etkisizleştirmeye,her yönüyle güçsüz düşürmeyeyönelik politikalar geliştirmiş ve uygulamıştır.Sendikalar bu politikalarınınhedeflerinden biridir. Dolayısıylasendikalar burjuva ideolojisi ve politikalarıylaişçi sınıfı ideolojisi vepolitikalarının çatışma alanı durumundadır.Ülkemiz somutunda bunu çokaçık görebiliriz. 1950’lerle birlikteişçi sınıfının gelişen mücadelesinin,işçi sınıfının devrimci örgütlerini deyaratacağının bilincindedir emperyalizm.Tabandan gelen zorlamayıgörmüş ve daha başından her şeyinkendi denetiminde gelişmesi içinbizzat kendi eliyle TÜRK-İŞ’i kurmuştur.Haklı olarak TÜRK-İŞ“Amerikancı sendika” adını almıştır.Gerek ülkemizde gerek dünyada,mafyacı sendikalardan CIA uzmanıeğitmenlerin yetiştirdiği sendikacılararacılığıyla kurulan sendikal örgütlenmelere,tamamen devlet güdümündekisendikalara kadar, sendikalarınher türlüsünü görmek mümkündür.Sendikaların pek çoğu işçilerindışındaki güçler tarafından yönetilipyönlendirilir hale gelmiştir.Bunun sonucu olarak da sendikalarbugün alabildiğine gerilemiştir. Sendikalmücadele etkisizleşmiştir.DİSK’in tarihini de bu bakışlaele almalıyız. Geçmiş direnişlerleavunmaktan çıkılmalıdır. Başarıları,başarısızlıklarının kaynakları, nedenleridoğru sorgulanmalıdır. Düzenpartilerine yedeklenmesinin sendikaları,DİSK’i ne hale getirdiği görülmelidir.İşçi sınıfı mücadelesinibugünkünden daha ileri noktalara taşınmasınınkoşulları ve dinamikleride vardır. Esas sorun dediğimiz gibisendikaların bu kavgadaki yerini doğrubelirlemek ve düzen partilerindenbağımsız gelişmesinin zeminleriniyaratmaktır. Sendikalar düzen sendikacılığıanlayışından, düzen partilerininetkisinden uzaklaştığı oranda,rolünü oynayacak, güçlenecek ve etkisinigösterecektir.Sınıf SendikacılığıHer KoşuldaSınıfın Çıkarını Savunurİlerici, emekçilerin çıkarlarını savunanbir örgütlenme, sömürücü düzenlemücadele eder. Sınıf anlayışıyladüşünür ve davranır. Çünkü, devrimci,ilerici olmanın, emekçilerin çıkarlarınısavunmanın gereği budur. Belirttiğimizgibi, sendika, işçilerin ekonomik-demokratikmücadele aracıolarak ortaya çıktı. Ama devrimcisendikacılık, kendini ekonomik-demokratikmücadele ile sınırlamaz.Çünkü onun görevi, sendikada daekonomik-demokratik mücadeleylebirlikte devrimi örgütlemektir. Bunuyapmasının örgütsel, politik biçimleridönemlere göre değişse de özü değişmez.Sendikalar işçilerin "sınıf örgütlerindenbiri"dir dedik. Böyle olduğuiçin, devrimci sendikacılık, oradakendi üyelerine sınıf bilincini yanibaşka bir deyişle işçi sınıfı ideolojisinivermeye çalışır. İşçi sınıfı ideolojisi,işçilere, tüm emekçilere, sömürüdenkurtulmanın sosyalizmle mümkünolduğunu, sosyalizme ulaşmanın yolununda devrimden geçtiğini söyleyenbir ideolojidir. Sınıf sendikacılığı,emekçiye işte bunu söyler. Sınıf sen-24HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


dikacılığının her yerde, her dönem geçerli ilkeleri vardır.Bu ilkelerden biri, her koşulda sınıfın çıkarını savunmaktır.Bu, sınıf sendikacılığının, başka deyişle devrimcisendikacılığın olmazsa olmaz koşullarındandır.Bu ilkelerden bir diğeri de şudur; sendikacı, emekçilerinçıkarlarını savunacaksa, sömürücü düzenekarşı haklı ve meşru her türlü direniş aracını kullanır.Düzen Sendikacılığının PanzehiriSınıf Sendikacılığıdırİşçi sınıfının ve halk kitlelerinin kurtuluşunun, buiktidarın yıkılmasıyla gerçekleşeceğini düşünmeyenler,bu hedefe varmak için kitleleri örgütlemeyen ve bilinçlendirmeyenler,kitlelerin tepkilerini sınırlandırmak,düzen sınırlarını aşmamak için her türlü provokasyon,pazarlık masasında satış dahil hemen her şeyi yaparlar.Her şeye rağmen, kitlelerin mücadelesi kendilerini aştığında,hesapları bozulduğunda, "teröristler, kışkırtıcılar"demagojilerine başvurarak, kitleleri yalnız bırakır veburjuvazinin silahlı güçleriyle birlikte operasyon, ihbar,işten atma dahil her yönteme başvururlar.Bugün ülkemizde TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ vb.sendikalar, bu tür sendikalar olup, işçi sınıfının mücadelesiningelişmesine engel olmak için kurulmuş ya dabuna hizmet eder duruma gelmiştir. Devrimci sendikacılıkanlayışı geliştirilmeden, düzen yanlısı bu sendikalarınmekanizmaları parçalanıp yok edilmeden, işçi hareketininekonomik-demokratik mücadelesi nihai kurtuluşahizmet edemez.Sendikaların işçi sınıfının mücadelesini en fazla güçlendirdiklerive kendilerinin de en fazla güçlendikleridönem, sınıf ve kitle sendikacılığını kabul ettikleri dönemdir.Yoksulluk artar, ücretler düşerken, emekçilerinekonomik sosyal hakları budanırken, emekçilerin sendikalaradaha fazla yönelmesi, böyle bir ortamda sendikalarındaha güçlenmesi gerekmez mi? Evet, fakat durumböyle değil. Bunun elbette çok çeşitli nedenleri vardır.Fakat, temel neden sendikaların sendikacılık anlayışıdır;bu anlayışın en temel noktası ise, bir sınıf örgütü olansendikaların sınıf bilincinden uzaklaşmış olmalarıdır.Ülkemiz sendikal hareketindeki tüm sapmalar vezayıflıklar, sınıf bakış açısından değil, sistemin bakışaçısından bakmanın sonucunda ortaya çıkmaktadır.Bu anlayış çatışmadan değil “sağduyu”dan sözeder. Buanlayış düzeni hedefleyen değil düzeni “uyaran” bir anlayıştır.Çatışmalı 1 Mayıs'lardaki tutumlar hatırlanır:Uzlaşıcılık "provokasyonu, faciayı önleme" adınameşrulaştırılmıştır. Ne yapılmıştır? Çatışmaktan, direnmektenkaçılmıştır. Sınıflar mücadelesi arenasında buanlayış hak almaktan da, kazanılmış hakları korumakiçin mücadele etmekten de kaçmıştır. AKP’nin işçi düşmanı,halk düşmanı politikaları karşısında “kaos olur”,“yeni 15-16 Haziranlar olur” diyerek adeta düzeni“uyaran” olmuştur.İnsanca Çalışma Koşulları veÜcret İstiyoruzÜcretler, mesai saatlerive sosyal güvenlikle ilgilitalepler gündelik taleplerimizinbaşında gelmektedirve milyonlarca işçi için enyakıcı taleplerdir.Son dönemde kapitalizminsaldırıları da esas olarakbu haklar üzerinde yoğunlaşmıştır.Ücretler gerilemiş,mesai saatleri yükselmiş,sosyal güvenlik denen şeyortadan kaldırılmış, mezardaemeklilik çoktan gündemesokulmuştur.Saldırı öylesine boyutluve buna karşı direniş olmadığıiçin bugün gelinennoktada sosyal güvenlikanlamında koruyacak hakda kalmamıştır.Bu temeldeki mücadelemiz;"Herkese sosyal güvenlikhakkı; Herkese sağlıkhakkı; Herkese kendisinive ailesini geçindirebilecekücret hakkı ve; Herkese 36saat çalışma hakkı" çerçevesindeyürütülmelidir.ESNEK ÇALIŞMA,TAŞERON İŞÇİLİK GİBİUYGULAMALARA SONVERİLMELİDİR:Burjuvazi teknolojiningelişmesi sonucu, ortayaçıkan iş gücü fazlasını, çalışmasaatlerini düşürerekhalkın çıkarına çözmemektedir.Böyle yapsa işsizliksorunu da büyük orandaçözülecektir.Oysa işsizlik sorununaçözüm getireceğine, tamaksi bir uygulama içinegirmiş, işten çıkarma, esnekçalışma, taşeron işçilik vbgibi yöntemler geliştirerek,işçilerin iş güvencesini yoketmiştir.Çalışma saatlerini dengesizleştirmeve yükseltme,işçileri bölerek örgütlenmelerinidağıtma ve birbirinedüşürme, gibi uygulamalarayönelmiştir. Çalışmayaşamını tümüylekuralsızlaştırmışlardır.Bu saldırıya karşı; "Dahaçok işçi alınması; İş saatlerinin36 saate indirilmesi;İşçilere daha çok refah payıverilmesi; Çalışma yaşamınınkurallarının belirlenmesindeburjuvazinin her türlühakkının elinden alınması;Bu konuda tek söz sahibininişçiler olması" Talebini yükseltmeliyiz.POLİS JANDARMAFAŞİST VE İŞBİRLİKÇİSENDİKACI BASKISINASON VERİLMELİDİR:İşçilerin, her direnişinin,her grevinin, her yürüyüşününve mitinginin karşısınapolis-jandarma ve faşistlerinbaskısıyla çıkmakgelenek halini almıştır.Bunların yetmediği yerdeişbirlikçi sendikaların baskısıgelmektedir.İşbirlikçi sendikalarınbaskısı özellikle direnişleriniçten kırılmasında, işçi sınıfıiçinde ve sendikalardakidevrimci örgütlenmelerinönünün kesilmesinde,devrimcilerin tasfiyesindeetkili olmaktadır.Polisin ve jandarmanınise bütün yasadışı uygulamalarınarağmen burjuvalarabir kez bile tavır aldığıgörülmemiştir.Her haklı direnişimizinkarşısına bunların çıkacağınıbilerek bu konuda birbilinç yaratmalı, mücadelemizintaleplerinden biriyapmalıyız. (DİSK 14. GenelKurulu’na GiderkenGörüş ve Önerilerimiz –Devrimci İşçi Hareketi broşüründen)Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR?25


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012AKP halk düşmanlığının, Amerikanişbirlikçiliğinin gereğini yerinegetirmektedir. Kendi rolünü oynamaktadır.Sendikalar da kendi rolünüoynamalıdır. Bu, olaylara gelişmelerehalkın penceresinden bakmaktır.Bu, halkın, işçilerin çıkarlarınıesas almaktır. Sağduyuyu geliştirmekdeğil tersine çatışmayı, mücadeleyibüyütmektir.“Sağduyu”yu, düzenle barışık anlayışı1990'lardan itibaren şekillendirenÖDP reformizmidir. ÖDP anlayışıtarafından yönetilen KESK'tebu şekillenmenin en karakteristikyansımalarını görürüz. Bu anlayışın,mesela KESK'in kongrelerine MHP'yiçağırarak, DİSK'in TÜSİAD'la aynıkurumlarda yer alarak yapmaya çalıştığı,kendini düzene kanıtlamaktı.Reformist sendikal yönetimler,işçi-memur tüm emekçileri, sınıfsalbilinçle eğitmek yerine, sınıfsal bilincibulanıklaştıracak, işçileri yanlış yönlendirecekpolitikaların sahibi oldular.Mesela, özellikle DİSK'in geçmişteAvrupa Birliği konusunda, üsteliktekelci burjuvalarla, TOBB, TürkiyeBankalar Birliği, TİSK gibi tekelcikurumlarla birlikte, cansiperane çabaları,"emekçilerle burjuvazinin çıkarlarınınaynı olduğu" gerici düşüncesinitaşımıştır emekçilerin saflarına.Bu politika, tekelci burjuvazininklasik "hepimiz aynı gemideyiz"demagojisine güç vermekten başkabir sonuç yaratmamıştır doğallıkla.Sınıf zemininden uzaklaşan sendikalar,sendika olmaktan da uzaklaşırlar.Sınıf örgütü olduğunu unutmakise, en kaba haliyle, dostunu,düşmanını karıştırmaktır. Kim olduğunu,ne olduğunu unutmaktır. Sınıfbir saflaşmanın ifadesidir. Fabrikalarınsahibi olan patronlarla, fabrikalarda,emeği sömürülen işçilerin çıkarlarınınAYNI olmadığının, aralarındaki ilişkininsömüren-sömürülen, ezen-ezilenilişkisi olduğunun ifadesidir. Sendikalarınişçi sınıfının örgütü olmasıdemek, tüm olaylara, süreçlere, gelişmelere,sömüren-sömürülen ilişkisiiçinde, işçi sınıfının çıkarları çerçevesindebakması demektir. Ancak buçerçevede bakan sendikalar, eylemleriyle,aldıkları tavırlarla patronlarıve onların sömürü düzenlerini değil,emekçilerin saflarını güçlendirirler.Bu doğru sendikal anlayışın adı, sınıfve kitle sendikacılığı, başka bir tanımladevrimci sendikacılıktır.Sendikalar Tüm DüzenPartilerinden BağımsızOlmalıdırDüzen sendikacılığı değil devrimcisendikacılık, sınıf sendikacılığı yapılacaksabunun ilkeleri netleştirilmelidir.Bu ilkelerden biri sendikalarındevletten, sermayeden, sol partilerdahil bütün politik partilerden örgütselanlamda bağımsız olması gerektiğidir.Nedir örgütsel olarak bağımsızolması? Nasıl şekillenir?“DİSK’in düzen partilerinin,CHP’nin yedeği haline getirildiği”eleştirilerimize karşı “hayır yokböyle birşey” diyorlar. Hatta dahada iddialılar “DİSK hiçbir zamanCHP’nin, düzen partilerinin yedeğiolmamıştır” diyorlar.Eski DİSK Genel Başkanı, şimdininCHP milletvekili Süleyman Çelebi,14. DİSK Genel Kurulu’ndakikonuşmasında, “ben CHP’li olduğumuhiçbir zaman inkar etmedim, ancaksendikacılığımda sınıftan yana oldum,sınıfa asla ihanet etmedim” dedi.Gerçek böyle olmamıştır. Öncekiyazılarımızda bunun böyle olmadığınınörneklerini çokça verdik. Buradatekrarlamayacağız.Son bir örnek daha verelim: “Türkiye’niniçinde bulunduğu koşullargözetilerek, Cumhuriyet’in temel ilkeleritemelinde seçime birlikte girenCHP-DSP işbirliğinin işçi ve emekçihalkın kimi ekonomik, demokratikve siyasi taleplerine programında yervermesi de dikkate alınarak desteklenmesi,(...) “Bağımsız aday” gerçeğininSiyasal Partiler Yasası, SeçimYasası yasakları ve barajların bir sonucuolduğu gerçekliğiyle, seçim çalışmasının“SEÇİM BARAJLARINAHAYIR” kampanyasının bir parçasıolarak sürdürülmesine ve bağımsızsol adayların TBMM’de temsilinin,siyasal yaşamımızda önemli bir ivmekazandıracağı...” (2007 Genel Seçimlerineilişkin DİSK Yönetim Kuruluadına DİSK Genel Başkanı SüleymanÇelebi’nin açıklamasından)Bizim öncelikli sorunumuz işçilerinşu ya da bu partiye oy veripvermemeleri değildir. İşçilerin CHP’li,AKP’li, MHP’li olup olmamaları değildir.İşçi öncelikle işçidir. Yerini,safını, çıkarlarını bilmelidir.DİSK’in yukarıda örneklediğimizseçimlere ilişkin tutumu temel olarakiki yanıyla yanlıştır. Birincisi seçimleri,parlamentoyu, düzen partileriniişçi sınıfına çözüm olarak sunması.İkincisi CHP-DSP ittifakınıdestekleyerek DİSK’i düzen partilerine,CHP’ye yedeklemesi. Şu ya dabu partiyi desteklemek, ona oy vermektek tek işçilerin kendi tutumlarıolabilir. Ancak bir sendikanın tutumuolamaz. Sendika, sendikacılık işçisınıfının, emekçilerin taleplerini öneçıkartır ve bunun mücadelesini verir.Seçim süreçleri bunun aracıdır sadece.Doğru tutum budur. Tersi kim nederse desin yedeklenmektir.Devlet sendikacılığıyla, düzenpartilerine yedeklenmiş sendikalarlaişçi hareketinin gelişemeyeceğini;işçilerin kendi örgütlerini yarataraksöz ve karar sahibi olmaları, işçi hareketiyle,diğer halk sınıf ve tabakalarınınmücadelesinin birbirinden ayrılmayacağını;devlete karşı mücadeleetmeden, militan bir mücadele verilmeden,hak arayışlarının sonuçsuzkalacağını; işçi sınıfının hak arayışlarınınsokaklara ve meydanlara çıkmadan,devletle göğüs göğüse çatışmadan,önüne çıkan barikatları aşıpgeçme geleneği yaratılmadan gerçekleşemeyeceğiniişçi sınıfına göstermeliyiz.Bu temeller üzerinde birmücadele programı yaratıp hayatageçirmeliyiz.Bütün devrimci-demokrat işçiler,bürokratlaşmamış devrimci sendikacılar,işçi hareketini devrimci bir örgütlülüğekavuşturmak ve mücadeleyigeliştirmek için seferber olmalı, devrimciişçi cephesini yaratmalıdır.Devam edecek26HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


KESK Şubeler Platformu HastaTutsakları Neden Sahiplenmez?KESK Şubeler Platformu NeyiSahiplenir, Nasıl Sahiplenir?Demokratik mücadelede sendikalarınkonumu ve sorumluluğu neredebaşlar, nerede biter? Politik mücadelenasıl yürütülmelidir? AKP iktidarıtarafından demokratik kurumlara, derneklere,dergilere yapılan baskın ve tutuklamalarınyaşandığı, faşizmin hükümsürdüğü dönemde, emek mücadelesininüstlendiği görev ve sorumluluklarnelerdir? Ortalama ayda birbaskına uğrayan ve otuzun üzerindeüyesi ve yöneticisi tutuklu olan, KamuEmekçileri Sendikaları KonfederasyonuKESK ve bağlı sendikaların bukonudaki tavırları net olmalıdır. Bubaskı ve sindirme politikalarına karşıbirlikte karar almalıyız, birlikte direnmeliyiz.Başka yol da yoktur.Demokratik mücadele başta olmaküzere, çalışanların talep ve önerilerininkarar altına alınma süreçlerini işletirken,dönem dönem gelen önerilerdeseçici davranıldığını ya da önerilerinkimden geldiğine bakılarak demokratikolmayan bir sürecin işletildiğinigörüyoruz.Demokratik kitle örgütlerinde kararalma süreci, kararların kitlelere taşınmasıve pratiğe geçirilmesi ile eylemve diğer faaliyetlerin altının doldurmasıönemlidir. Bu, örgüt olmanınve örgütlü işleyişin gereğidir. Aksi takdirdeyapacağınız işin altından kalkmaşansınız yoktur. Karar alma sürecigerektiği gibi işletilmediğinde ve kararlarınhayata geçirilmesinde sorumludavranılmadığında, bu tarz sadecedemokrasi mücadelesine zarar vermez,sendikal mücadeleyi çürüttüğü gibi örgütüdaraltır, kitleselleşmenin önündeengel haline gelir. Hak alma mücadelesindesomut kazanım elde etmektenise hiç söz edemezsiniz.26 Şubat 2012 Kadıköy'de yapılan;KESK üzerinde yoğunlaşan baskı ve tutuklamalara,çalışma yaşamına yönelikbaskılara, yoksulluğa karşı “Korkmuyoruz,Susmuyoruz, Teslim Olmuyoruz”mitinginin karar altına alınması veörgütlenmesi yukarıda saydıklarımızınbir örneğidir. Bu karar KESK İstanbulŞubeler Platformu tarafından alınanbir karardı. Bu kararın alınması veuygulanması tam anlamıyla bir örgütselişleyişin nasıl olmamasının açık göstergesiydi.Toplantıya sunulan önerinindoğruluğu ve kimlerden geldiği konusundahiçbir sorun yoktur. Gündeme taşınanöneriler doğru ve pratiğe geçirilmesigereken, yaşanan sürece denk düşenve hatta geç kalınan önerilerdi. Ancakbu miting KESK İstanbul ŞubelerPlatformu’nun yapacağı bir miting olacakve demokratik kitle örgütlerindendestek istenecek, bütün kurumlara çağrıdabulunulacak, katılımın olabildiğincegeniş olması için örgütlü olduğumuzalanlarda kitle çalışması yapılacaktı. Eylemintarihi konusunda sürenin darlığıtartışma konusu oldu. Yapılan ilk toplantıdakesin bir miting kararı çıkmamasınarağmen, sendika şubelerindealınan bir karar varmış gibi yangındanmal kaçırırmışcasına eylemin örgütlenmesine,duyurusuna başlandı.Miting çalışmasının tüm eksikliğiylebirlikte 26 Şubat gününe gelindiğindeen önde açılan pankart, eylemikimin düzenlediği sorusunu sormamızaneden olmuştur. Çünkü, pankartta“Emek ve Demokrasi Güçleri”imzası vardı.Soruyoruz!- 26 Şubat mitingi Emek DemokrasiGüçleri’nin mitingi midir?- Kimdir Emek ve DemokrasiGüçleri?- KESK Şubeler Platformu Emekve Demokrasi Güçleri’nin bir bileşenimidir?- Hangi aşamasında birliğe dâhiloldu?- Birliğe katılma kararı nerelerdeve nasıl alındı?- “Emek ve Demokrasi Güçleri”adındaki birlikte kimler var, birliğe katılmayanlarkimler ve hangi gerekçeylebirliğin içerisinde yer almadılar?Yok, öyle değil de Emek ve Demokrasigüçleri sorumsuz, eylemin iradesiniçiğneyerek bir pankart açtıysa,o anda bu duruma niye müdahaleedilmedi, sonrasında bu örgütsüz ve sorumsuztavrın hesabı soruldu mu?Mitinge katılmaları, destek vermeleriiçin bütün kurumlar ziyaretedildi mi? Bunlar, açığa çıkması vedeğerlendirilmesi gereken, cevapbekleyen sorulardır. Mutlaka tartışılmalıve bu örgütsüz işleyişin önünegeçilmelidir.KESK Şubeler platformu hesapvermeli, niyetini açıkça ortaya koymalıdır.Böyle bir oluşum varsa şubelerplatformunun bileşenlerinin nedenhaberi yoktur?KESK Şubeler platformundan sorularımızıncevabını istiyoruz.26 Şubat’ta bir miting yapılmasıönerisinin dile getirildiği KESK ŞubelerPlatformu toplantısında hastatutsak Yasemin Karadağ’la ilgili de birkarar alındı. Toplantıda TAYAD’lı ailelerin,hasta tutsak Yasemin Karadağ’ınserbest bırakılması için yapılacakeylemlere KESK Şubeler Platformununkatılması yönündeki isteğideğerlendirildi. Yapılan değerlendirmesonucunda 28 Şubat 2012 günküduruşmaya ve 26 Şubat akşamıTaksim İstiklal Caddesi’nde yapacağıyürüyüşe KESK Şubeler Platformuolarak katılma kararı alındı. Diğer taraftanÇağdaş Hukukçular Derneği’ninÖzel Yetkili Mahkemelerle ilgilitalebi değerlendirilerek, bu mahkemelerinkapatılması talebiyle yapılacakbasın toplantısına katılmakararı alındı.KESK Şubeler Platformu olarakTAYAD’lı ailelerin ve Çağdaş HukukçularDerneği’nin eylemlerinekatılım kararı alınmasına, iki kurumuntalebinin olumlu bulunmasınarağmen, ne yapılan eylem ve açıklamalardane de mahkemede şubelerSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 27


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012platformu adına katılan olmadı. Bununadı sorumsuzluktur. Dayanışmanın,örgütsel hukukun, alınan kararların altınıboşaltmaktır. Hiçbir mazeret bu durumuaçıklamaz. Mazeretlerin arkasınasığınmak yerine kararların hayatageçmesi için çaba gösterilmelidir.Aynı tavır demokratik kitle örgütlerineyönelik baskı ve tutuklamalardayaşanmıştır. Baskına uğrayanve tehdit edilen birçok kurumKESK İstanbul Şubeler Platformutarafından ziyaret edilmiş vesahiplenilmiştir. Bu kurumlar içerisindebaskına uğrayan ve çalışanlarınıntutuklandığı <strong>Yürüyüş</strong>dergisine de ziyaret kararı alınmıştı.Ancak bu ziyaret aynı sorumsuzluknedeniyle gerçekleştirilmedi. KESKŞubeler Platformu aldığı karara sahipçıkmadı. Güler Zere’nin serbest bırakılmasıtalebiyle yapılan eylemlersürecinde de aynı sorumsuzluk gösterildi.Bir örgüt, özellikle bir emekörgütünden bahsediyorsak örgütlenmeyenişin hayata geçmeyeceğinigayet iyi bilir. KESK GİBİ BİREMEK ÖRGÜTÜNÜN İŞLERİNİKENDİLİĞİNDENCİLİĞE BI-RAKMA, TEMENNİLERLE HA-REKET ETME LÜKSÜ YOKTUR.KESK Şubeler Platformu’ndanaçıklama bekliyoruz, alınan kararlarıngereği neden yerine getirilmedi?8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü’ne ilişkin alınan eylem kararlarınında örgütsel işleyiş açısındantartışılacak pek çok yanı vardır. Kararalma yetkisi olmayan, sadeceöneri sunan KESK Kadın Meclisi’ninKESK’e sunduğu önerilerüzerinden, Şube Yönetim Kurullarıyok sayılarak, Kadın Sekreterliğiolan sendikalarda kadın sekreterleri,olmayan sendikalarda kadınyönetici, o da yoksa kadın üyelereçağrı yaparak kararlar alınmaktadır.Burada eleştirilen, alınankararların doğruluğu ya da içeriğideğildir. KESK tüzüğünde yeralan Demokratik Merkeziyetçiliğinyok edilerek, yerine sivil toplumcu birişleyiş hâkim kılınması çabasıdır.KESK İstanbul Şubeler Platformu,8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’neilişkin de aynı bakış açısıyla yolaçıkmıştır. Şubelerin Yönetim Kurulukararlarını istememiştir. Her şube yönetimkurullarının kendileri gibi düşündüğünü,çalışan bütün kadınların 8Mart’a bakışının aynı olduğu kanısıüzerinden, feminist bir bakış açısıylaeylem kararları alması da emek ve sınıfmücadelesiyle bağdaşmaz.Düşünün ki, KESK, 8 MARTDÜNYA EMEKÇİ KADINLARGÜNÜ DİYEMEYEN BİR EMEKÖRGÜTÜ DURUMUNA SO-KULMUŞTUR.KESK, adeta egemenlerin 8 MartDünya Emekçi Kadınlar Günü’nün sınıfsalözelliğini yok etme çabasınaemek cephesinden katkıda bulunmaktadır.Buna kimsenin gücü yetmez,izin vermeyiz.KESK’teki anti demokratik işleyişderhal terk edilmelidir. Demokratik işleyişin,devrimci çalışma tarzının,devrimci dayanışmanın, devrimci sorumluluğunve devrimci hukukunrehber alınmasından başka yol yoktur.Bu konuda KESK Şubeler Platformu’nusiyasal ve sendikal sorumluluğaçağırıyoruz.YÜRÜYÜŞ ÇALIŞANLARI VE DAĞITIMCILARI,HALKA GERÇEKLERİ ULAŞTIRMANINSORUMLULUĞUNU ONURLA TAŞIYORLARAnkara:15 aydır tutuklu bulunan<strong>Yürüyüş</strong> dergisi çalışanlarınınserbest bırakılması için Ankara’daHalk Cepheliler’in Sakarya Caddesi'ndeyaptıkları eylemlere 9 Martgünü devam edildi. “<strong>Yürüyüş</strong> HalktırSusturulamaz!”, “Kahrolsun FaşizmYaşasın Mücadelemiz!”, “<strong>Yürüyüş</strong>Çalışanları Serbest Bırakılsın!”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız!” sloganlarınınatıldığı eyleme 37 kişikatıldı.Eylemde yapılan açıklamada, 24Aralık 2010 tarihinde <strong>Yürüyüş</strong> dergisineyapılan baskın anlatılarak,çalışanlarının hangi gerekçelerle tutuklandığıanlatıldı. Açıklamada ayrıca“Malatya'da Grup Yorum konseriafişleri astıkları, biletleri sattıklarıiçin tutuklanan ve 13'er yıl hapis cezasıalan arkadaşlarımızın, F tipi tecrithücrelerinde bulunan tüm özgür tutsaklarınseslerini seslerimize katarak 15Nisan'da Umudun Türküsünü hepbirlikte söyleyeceğiz. Ne <strong>Yürüyüş</strong>Dergisi çalışanlarını ne de bizleri bumücadelemizden baskılarınızla, tutsaklıklarınızlavazgeçiremeyeceksiniz.”denildi.İzmir:10 Mart günü İzmir’inBornova ilçesinin Naldöken Mahallesi’nde“<strong>Yürüyüş</strong>” önlüklerini giyenDev-Genç’liler dergi dağıtımınaçıktılar. 12.00-16.30 saatleri arasındayapılan dağıtım sırasında halka,toplu mezarlardan bahsedilerek AliYıldız ve onun cenazesini almakiçin verilen mücadele anlatıldı; ayrıcaAyhan Efeoğlu’nun mezarı için demücadele edildiği belirtildi.Dev-Genç’liler halkın sorunlarıylada ilgilendiler; ekmek yapankadınlarla oturup sohbet ettiler,birlikte ekmek yediler. NaldökenMahallesi sokaklarında konuşmayapıldı ve “<strong>Yürüyüş</strong> HalktırSusturulamaz!” sloganı atıldı. Halka50 tane <strong>Yürüyüş</strong> dergisi ulaştırıldı.Adana:Adana’da, <strong>Yürüyüş</strong> dergisiokurları 10 Mart’ta Akkapı Mahallesi’nde<strong>Yürüyüş</strong> dergisinin 305.sayısının tanıtım ve dağıtımını yaptılar.5 <strong>Yürüyüş</strong> okurunun katıldığıçalışmada 3 saatte 57 dergi halkaulaştırıldı. Dağıtım sırasında mahallehalkına yönelik sesli konuşmalaryapılarak, dergide ele alınan konularhakkında bilgi verildi. Devletin işkencecikatliamcı yüzünün EnginÇeber'in hayatına biçilen 36 bin TLile bir kez daha ortaya çıktığı anlatıldı.Çalışmada ayrıca Grup Yorum'un“Bağımsız Türkiye On'larınTürküsü” konserine çağrı yapıldı, elilanları dağıtıldı.28HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Devrimci İşçiHareketiDüzenin Kayığına Binenler,Onun Küreğini Çekerler!Yaklaşık beş ay önce Üçlü DanışmaKurulu'nun toplanmasının ardındanÇalışma ve Sosyal Güvenlik BakanıFaruk Çelik, 2821 sayılı Sendikalar Kanunuve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi,Grev ve Lokavt Kanunu'ndayapılması düşünülen değişiklikler konusundataraflar arasında büyük orandaanlaşmanın sağlandığı yalanındanbahsetmişti.Toplantıdaki taraflar kimdi?İşçi konfederasyonlarından TÜRK-İŞ ve HAK- İŞ, patronların sözcüsüTİSK ve patronların çıkarını korumaklayükümlü olan AKP.Bu durumda bu masada zaten işçinintarafı yoktu.Patronlar, patronların emirleriniyerine getiren hükümet yetkilileri vehükümetin değirmenine su taşıyanişçi konfederasyonları. Taraflar bunlardanibaret!Konu ise, işyeri barajının % 50artı 1 den % 40'a; işkolu barajınınise % 10 oranından 1000 de 5’e çekilmesiydi.İşçinin örgütlenmesini kolaylaştırıyormuşgibi görünen bu yasa taslağıAKP'nin tuzağından geçerek ÜçlüDanışma Kurulu'na getirilmişti.Neydi bu tuzak?İşkolları birleştirilecek, bir işkolundakiişçi sayısı birden birearttırılacak. Örgütlenmenin önünesayısal zorluk çıkarılacak. Bakanlıkbu nedenle işkollarının sayısını25’ten 18’e indirdi.İşçi Konfederasyonların tepkisi nedeniylegeri adım atan bakanlık % 10barajını önce % 3’e indirdi. Henüznetleşen bir durum olmamakla birliktemeclis komisyonunda bu sayı % 1’e geriledi.Bugün itibariyle ise meclisteki komisyondayapılan çalışmada işkolu sayısı18’den 22’ye çıkarılmış durumda.Sendikalar kanunun ve toplu işilişkileri yasa tasarısının gündeme getirilmesindekitemel amaç, örgütlenmeyesaldırı ve sermayenin yolunudüzlemektir. AKP’nin yalan tezgahındabunun adı “örgütlenmeninönündeki engellerin kaldırılması”olsa da gerçekler bunun tersini göstermektedir.Sendikaların işinin bundansonrası açısından çok daha zor olacağıtasarının içeriğinden ve gündeme getirilenmaddelerden de anlaşılmaktadır.Düzenin değirmenine su taşıyansendikal anlayış bundan sonrasındakendi koltuğu için bile çalışmak zorundadır.AKP’nin bir yanıyla dayattığıbudur!AKP’nin bu tasarısının yasalaşmasıdurumunda sendikaların kapısındakilit asılı duracaktır.AKP, son günlerde yine “demokratikleşmepaketleri”nden bahsetmektedir.Bunun ne anlama geldiğiniartık yazmaya gerek yok diye düşünüyoruz.Örgütlenmeleri boğan AKP, bu saldırısınada bir kılıf bulmuş ve kendineyakın sendikaların bir kısmını ayaktatutmanın formüllerini geliştirmiştir.Sorun AKP’nin ne yaptığı değildir,bu açıktır. O iktidar koltuğuna halkıncanını yakmak, haklarımızı gaspetmekiçin oturmuştur... Sorun işçinin sırtındangeçinen bezirganların ne yaptığıdır.Mikrofon ve kamera gördüklerindemangalda kül bırakmayan ama işçininderdine bakmayan, işçi aidatlarıylazenginleşen sendika ağalarınıntavrıdır sorun.Türk-İş Genel Sekreteri ve aynı zamandaTürk Metal Sendikası GenelBaşkanı olan Pevrul Kavlak AKP’ninörgütlenmeye dönük saldırısını savunarak“Baraj olmazsa güçlü sendikada olmaz. 100 kişi bir araya gelir, sendikakurar sözleşme yapar. Etniksendikalar kurulur. Barışa ve huzurayazık olur” dedi. Saldırı tasarısındakiişçi aleyhine olan pek çok maddeningeriletildiğini iddia eden Pavlak,“engellere sığınıp örgütlenmeden vazgeçmeyehiç bir sendikanın, sendikacınınhakkı olmadığını, barajları bahaneedip, örgütlenme refleksini çalıştırmayanlarınşikayet etmeye hakkıbulunmadığını” da (Anadolu Ajansı 19şubat 2012) söylemeyi ihmal etmiyor.Bu açıklamaya bakan iyi şeylerinyapıldığını ortada bir gayretin olduğunudüşünür!Birincisi, barajı savunmak, örgütlenmeyisavunmamaktı.İkincisi, güçlü sendika barajladeğil, saldırılara karşı örgütlü , militancatavır sergilenmesiyle ve sonuçalınıncaya kadar vazgeçmemekleyaratılır.Üçüncüsü, halkın düşman olarakgörüldüğü, işçinin insanca bir yaşamakavuşturulmadığı yerde hangi barıştanve huzurdan sözediliyor. Barış ve huzur;patronlarla hükümetin, hükümetlerlesendika ağalarının barışı ve huzurudur.İşçi evinde açtır, hastadır; işinde köledir,haklarından yoksundur. Ortadahuzur ve barış falan yoktur!Dördüncüsü, mücadeleye devametme lafları da oturdukları koltuğun gereğisöylenmiş, kimsenin inanmadığısözlerdir. Verilmiş bir mücadele, bu saldırıyasa taslağı ile ilgili 50 kişilik yapılmışbir eylem, bir organizasyongösterin bakalım; var mıdır böyle birşey! Bu durumda işçi aleyhine olanhangi pek çok yasa değişmiştir. Niyekimsenin bundan haberi yoktur!TÜRK-İŞ’e bağlı YOL-İŞ SendikasıRamazan Ağar da, sendika barajının birzorunluluk olduğunu bakın nasıl gerekçelendiriyor:"Bu baraj oranı % 1 yada % 2 olabilirdi ama sonuçta % 10'dan% 3'e düşürüldü. Peki neden % 0 olmasıTürkiye açısından sıkıntılı olur? Eğer barajortadan kalkarsa bu durum en çok örgütlerininişine gelir. 7 kişinin bir arayagelmesiyle yeni bir sendika kurulabiliryani her önüne gelen sendika kurarbu ülkede. Özellikle yasadışı örgütler,her tarafta sendika kuracağı ve oluşturacağıbaskıyla zorla yetki almaya çalışacak.Bunun ötesinde barajın % 0 olmasıhalinde; Türkiye'de 'işveren sendikacılığı'türeyecektir.”İşçi sendikasına bakın: Sevsinler seninişçi sendikacılığını....Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 29


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart20122. B<strong>ölüm</strong>Ölüm orucu direnişi, savaşın,direnişin için den çıkmışKürt halkını pek çok açıdanetkilemiş sarsmıştır. Herşeyden önce,kendilerine yıllardır “Türk solu”nadair söylenenlerin gerçeği yansıtmadığınıgörmüşlerdir. Yıllardır PKKönderliği tarafından “korkaklığı”,“işbirlikçiliği”, “Kemalistliği” anlatılan“Türk solu”, bu ülkenin gördüğüen büyük vahşetlerden birine karşıdireniyor, onar onar ölüyor ve bu direnişi,aylara, yıllara yayılan bir kararlılıklasürdürüyordu. Kürt milliyetçiliğininküçümsediği o sol, kendi -ni feda ediyor, kahramanlıklar yaratıyordu.Kendi örgütleri direnişe katılmamış,onlarca devrimci tutsağın katledilmesineseyirci kalmış, hatta bulunduklarıkoğuşları boşaltarak düşmanınişini kolaylaştırmıştı. Kürthalkı, dünyanın birçok ülkesindendestek ve dayanışmanın olduğu buBüyük Direniş’te PKK’nin nedenyer almadığının, neden dayanışmagöstermediklerinin açıklamasını bekliyordu.Halka ve kitlelerine, <strong>ölüm</strong>orucu direnişini doğru bulmadıklarıiçin katılmadıklarını, barış sürecindeolduklarını, “ölürüz dehücrelere girmeyiz” tavrını yanlışbulduklarını ve daha birçok şeysöyleyebilirlerdi. Ama bunlarınhiçbiri, düşman saldırdığında, nedendevrimci tutsaklar la birliktedirenmediklerine bir cevap olamazdı.PKK de bu nedenle di renişikaralama ve devrimci harekete saldırmayolunu seçti.PKK, düşmanın bile söyleyemediklerinisöyleyerek saldırdı direnişe.Özgür Halk ve Serxwebun’dakiAbdullah Öcalan’ın değerlendirmeleri,PKK’nin bugüne kadar pek çokolayda tanık olunan faydacı, ben -merkezci, kışkırtıcı, Türkiye solunuÖlüm Orucu Politik Bir Direniştirİdeolojik-Politik Netlik GerektirirBüyük Direnişin Kahramanlığı Kürt HalkınıEtkilemiş, PKK’nin Neden Direnişte OlmadığıSorusunu Sordurmuştur.küçümseyici... tüm özelliklerini yansıtıyordu.Özgür Halk dergisinin,Ocak 2001 tarihli sayısındaki “GeleceğeNotlar” başlıklı Abdullah Öcalan’danseçmeler ve yine aynı sayıdaki“F Tip leri, Devlet, Sol ve PKKAçısından Cezaevleri” başlıklı yazı,Ocak 2001 tarihli Serxwebun’daki,“Demokratik Çözüm HalklarımızınÖzgürleşme Seçeneğidir” başlıklıyazılar, sorumsuz bir saldırganlıklakaleme alınmıştı.Yazılar öylesine pervasızdı ki, direnişedüşmanın bile söyleyemediklerirahatlıkla söylenilmişti.Direnişi mahkum et menin de ötesinegeçip, direnen devrimciler “katliamınsorumlusu” ilan edilmiş,devlet akla nmıştı. Saldırı, özel olarakda DHKP-C’ye yönelikti.Öcalan, Özgür Halk dergisinde,“farkı” daha da derinleştiriyor veşöyle diyordu: “Cezaevindeki olaylartutarlı devrimci dire niş değildir...Bir F Tipi için bu kadar insan yakılmasınınetik değerlerle, vicdanla,insanlıkla alakası yoktur.”“İlkel bir yaklaşımdır... Sol kendinegelmeli, devrimciler akıllı olmalı.”“Biz körce adam öldürmeyiz.Bunlarınki ilkel dönemde ucubeinsanların yaptıkları gibi şeylerdir.”Öcalan, oligarşinin tutsakları diridiri yakmasına bir şey demiyor, tutsaklarınfedasını tartışıyor. Kurşunlarla,bombalarla katledilen tutsaklariçin devlete “katiller” diyemiyor amadevrimcilere pervasızca saldırıyordu.En ağır kavramlarla devrimci hareketsuçlanıyor, adeta “bize mi sordunuzbaş larken, ne haliniz varsa görün”deniyordu. Direnişin dünyaya yayılması,cüreti ve kararlılığı, “Türksolu” diye küçümsedikleri devrimcilerindireniş te ortaya koyduklarıolağanüstü kahramanlık PKK’ninpolitikalarını ve değerlendirmeleriniyerle bir etti.19 Aralık sonrası yazılan yazılarda,yapılan açıklamalarda, oligarşidenhesap sormak, devletin katliamcı yüzünüteşhir etmek, en azından moralolarak direnenlerin yanında saf tutmakyerine, oligarşiyle aynı ağızdan "devrimcilerinbittiği" ilan ediliyor, devrimcilerisuçlayarak "devlet kadarörgüt de suçlu" deniliyordu. 15Ocak 2001 tarihli Özgür Halk dergisi’ndeki"Evet, devletin yaptığı yasadışıdır,insanlık dışıdır. ... Ama buduruma solun da kendini abartması,taktiksizliği, plansızlığı zemin sundu.Sadece bir tarafın suçunu görüpdiğer tarafın suçunu, hatasını görmemekolmaz" şeklindeki açıklamasol adına utanç kaynağıdır. İki tarafvar: Dev let ve sol... Ama PKK ikisindende değildi... O, iki taraf arasındatarafsızdı. Arada olmak, akıllısolculuğun en karakteristik özelliğiydi.Devrimci bir gücün, böyle birkatliam sonrası, devrimcilerin yokedilemeyeceğini haykırması, bununiçin devrimcilerle omuz omuza olacağınıaçıklaması gerekmez miydi?Fakat PKK belimizin kırıldığını vebittiğimizi ilan etti. Çünkü devrim -cilerin tasfiyesinin kendi politikalarınınönünü açacağını düşünüyordu.Neden direnmedik lerini, nedendevrimci tutsakları yalnız bıraktıklarını“izah” etmeye çalışırken, “Buzaten Adalet Bakanlığı’nın değil,devletin politikasıydı”... “Biz zaten<strong>ölüm</strong> orucuna katılmıyorduk”...“zaten DHKP-C bi ze teslimiyetçidiyordu” demeye kadar uzanan vehiçbir tutarlılığı olmayan onlarca ge -rekçe sıralanıyordu. Biz devletle solarasındaki çatışmada taraf değiliz,onlar bizim dışımızdaki iki taraf, de-30HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


nildiğinde başka gerekçelere de lüzumyok tur aslında.Saldırı şu satırlarla devam ediyordu:“Şu anda cezaevlerinde tutuklularıncan güvenliği 12 Eylül’lekıyaslanamayacak kadar tehlikededir.”... “İçeri giriliyor, bir çırpıda20 -30 kişiyi öldürüp gidiyorlar.”... “Bu birimler kime bağlıdır? Talimatlarıkim veriyor? Hedef lerinedir? Çok bilinmiyor.” Savaşanbir siyasi hareket, bu katliamlarıkimin yaptığını, talimatları kiminverdiğini, hedeflerinin ne olduğunubilmiyor olamazdı. Dev leti, iktidarı,genelkurmayı katliamın sorumlusuolarak ilan edemedikleri için “bilmezlikten”geliniyordu. PKK, neböylesi bir saldırganlıkla ne yalanve demagoji ile 19 Aralık katliamve direnişi sırasındaki tavrını da, Ftipleri karşısındaki tavırsızlığını da,bulundukları hapishanelerin hüc -releştirilmesi karşısındaki direnmemelerinide izah edemezdi.PKK, Serxwebun’daki yazılardaÖcalan’ın ağzından da devrimci leri,özel olarak da dev rimci hareketi katliamınsorumlusu ilan et miştir. Suçlamalar,karalamalar, provokatörlükten,özel savaşçılarla paralel davranmaktan,Avrupa emperyalizminin kucağındaolmaya kadar uzanmaktadır:“DHKP-C’nin tavrı son dereceprovakasyona, saldırıya çanak tutanbir pozisyondaydı”...DHKP-C DüşmanlığınınNedeni DHKP-C’ninEleştirilerininDoğrulanmasından DolayıdırDirenişin dışında kalmanın, düşmanınişini kolaylaştırmanın suçluluktelaşıyla, barış politikasının gerçekyü zünün açığa çıkmış olmasının hezeyanıiçinde saldırıyordu PKK.PKK’ye yönelttiğimiz eleştiriler“benim direnişi mi niye desteklemiyorsun”şeklinde değildi elbette. Eleştirimiz,“Düşman vahşice saldırırken,katlederken ni ye direnmedin?”çerçevesindedir. Ölüm orucunudestekle yip desteklememek başkabir şey, düşman devrimcileri katlederkendayanışmamak, di renmemekayrı şeydir.DHKP-C’nin eleştirilerinin doğrulanması,yani PKK politikalarınıniflasını göstermesi, DHKP-C düşmanlığınınnedenlerinden biridir. Diğernedenleri de şöyle açıklıyorlardı:“DHKP-C devlet içerisindekisavaş yanlılarıyla aynı zihniyet paralelindebu politikanın mutlakaboşa çıkarılması gerektiğini söyleye -rek, savaş ve devrim naraları atmayaçalıştı. Eğer gücü yetseydi PKK’nindemokrasi ve barış stratejisini kendisizaten boşa çıkaracaktı...”Burada asıl sorun ortaya çıkıyor.Devrimci hareket, barış, demokratikcumhuri yet adı verilen uzlaşma,düzen içileşme politikalarının önündeengel olarak görülüyordu.PKK, katliam sonrası yaptığı değerlendirmelerlede “devrimcilerinyok edildiği”ni öngörü yordu. “Eğeriçeridekiler dağıtılırsa, bu örgütlerbü yük oranda tamamen tasfiye olacaklar...”“Böyle bir operasyon, böyle birtecrit, dağıtılma ortamında bu örgütlerkolay kolay toparla namazlar,kendine gelemezler.”“Örgütlerin tasfiyesi başarıldıdenilebilir...”Bu sözlerin, Ecevit’in, Tantan’ın,Sami Türk’ün katliam sonrası yaptıklarıaçıklamalardan pek bir farkıyoktur. Bu tablo bir örgüt için utanılacakbir tablodur.Büyük Direnişimizin, devrimciliğiyeniden tanımlayacağını söyledik vetanımladı da.Bedel ödemeyi göze almadan zaferinkazanılamayacağını, faşizmve emperyalizmle mücadelede ortayolun olmadığını gösterdi. Bedelsizdevrimcilik yapılamayacağını öğrettiherkese, her kesime. PKK de öğrenecekher kesim gibi.Yedi yıl süren Büyük Ölüm OrucuDirenişi sürecinde, buraya kadar özetolarak anlattığımız tavrı gösterenKürt milliyetçilerinin bugün, oligarşininsaldırılarını durdurmak için <strong>hapishanelerde</strong>yaptığı direnişe <strong>ölüm</strong>orucu demesine, en iyimser yaklaşımla,geçmişten çıkarılmış bir dersolarak baktığımızda, hiç kuşkusuzbir olumluluk olarak da görüle bilirdi.Ancak daha önceki karalamaların,saldırıların özeleşti risi verilmediğisürece, geçmişin muhasebesi yapılmadığısürece ideolojik ve politikolarak <strong>ölüm</strong> orucu direnişine devrimciiçeriği ile bakamazlar. Ölümorucu devrimci eylem tarzıdır.Ölüm orucu ile oynanmaz. Sıradanlaştırılamaz.Tehdit, blöf vetaktik aracı değildir <strong>ölüm</strong> orucu.Geçmişte biz <strong>ölüm</strong> orucu yaparkentasvip etmediğiniz bir direniş biçimiydi.Bugün ne değişti de siz yapıyorsunuz?Bunu açıklamalısınız. Bizyapınca yanlış siz yapınca doğruoluyor. Neden? Bunu açıklamalısınız.2000’den 2007’ye uzanan bu zamandiliminde, kahramanlık sayfalarınınyanında, sol adına utanç sayfalarıda yazdı tarih. Türkiye solununhiç bir döneminde sol adına savunulmamışve savunulamayacak kadarutanç verici tablolar yaşandı. Uzundireniş, Türkiye solunun bir b<strong>ölüm</strong>ün -de, devrimciliğin yenilmezliğini kanıtlarken,bir diğer kısmında ise,devrimciliğin ne ölçüde bü yük birbozulmaya ve çürümeye uğradığınıorta ya koydu.Parti-Cepheliler, Büyük Direnişile devrimciliğin yenilmezliğinin kanıtlanmasındaen önemli paylardanbirine sahip olma onurunu taşıyorlar.Bu onura, karşı-devrim fırtınası önündeideolojimizi savunma kararlılığı ve okoşullarda ideolojimizi hayata geçirmecüretini göstererek sahip olduk. Buonur, ideolojik, politik gücümüzdür.Düşmanla yüz yüze kaldığımızda dabir hücrede tek başımıza olduğumuzdada dik durmalıyız. Zafer hep bizimdir.İdeolojik, politik olarak dik duranı,hiçbir güç yıkamaz. İdeoloji, böylebir güçtür işte. Ve onunla silahlananlar,emperyalizm karşısında büyük birgüce sahiptirler. Tek başımıza da kalsak,bu ideolojik politik tutumumuzdeğişmeyecek, kendi özgücümüze dayanmayadevam edeceğiz, emperyalizmeve onun her türlü uzantılarınakarşı savaşmaya devam edeceğiz.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 31


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012HALKIZ HAKLIYIZKAZANACAĞIZYıkımların SebebiHalk Korkusudur"Gecekodulardan GelipGırtlağımızı Kesecekler"KORKUSUDUR“Kentsel Dönüşüm” emperyalistbir politikadır. Sadece Türkiye’deuygulanan ve sadece AKP’nin uyguladığıbir politika değildir. Türkiye’deDünya Bankası’nın verdiğikredi ile uygulamaya konan “KentselDönüşüm”, emperyalist ve işbirlikçitekellerin emlak üzerinden açtığıyeni pazar alanını büyütmek için yapılmaktadır.Bunun için de halkınsahip olduğu evleri yıkacaklar ki,birincisi yıkılan yerlerde açılan arsalarael koyacaklar. İkincsi, evi yıkılanhalka “depreme dayanıklı, dahasağlıklı” diyerek yeni konut satacaklar.Aşağıda Brezilya’nın enbüyük kenti olan Sao Paulo’danbir fotoğraf var. Yoksulile zengin arasındakiuçurumu gösteren bu fotoğraf,aynı zamanda halkınyaşam alanının nasıl da birhapishane gibi düzenlendiğinianlatıyor.Halk sadece “macambo”larına(gecekondu) hapsedilmiyor,yozlaştırılıyorda. Aynen bizde yapılmakistendiği gibi… Sao Paulo’nungecekondu mahallelerinde yılda10 bin kişinin öldüğü belirtiliyor.Polisin, katlettiği sokak çocuklarınıncesetleri sabahları çöp kamyonlarıile toplanıp, çöpe atılıyor.Yoksulluk ve yozlaştırma azgınsömürücülerin saldırısıdır. Ne kaderimizdir,ne de suçumuz… Meksika'da"jacale", Arjantin'de "favela",Brezilya'da "macambo", Tunus'ta"gourbeville", Fas'ta "bidonville",Cezayir'de "casbah", Hindistan'da"bustee" olsa da adları, gecekondumahallelerine yönelik saldırı heryerde aynı. Çocuklarımızı yozlaştır-Sao PauloTüm Güçleriyle SaldıracaklarTüm Gücümüzle DirenmeliyizHazırlıklarımızı YapalımHalkı Örgütleyelim1 milyon ev yıkacaklarİzin verecek miyiz?Terörist diyorlarSusacak mıyız?Kentsel Dönüşüm Dedi̇kleri̇Zengi̇ne Vi̇lla Yoksula YıkımEvleri̇mi̇zi̇ Yıktıracak mıyız?Yıkıma Karşı Ayağa KalkınBugün Yıkım Yarın SürgünYeri̇nde Islah Tek Çözüm!mak, halkı birbirine olan güveniniyok etmek, fuhuşu-uyuşturucuyu-mafyayıbizzat mahalleleresokmak, işsizlik, açlıkve yoksullukla ıslah etmeye çalışmak…“Kentsel Dönüşüm” kapsamlı veplanlı bir saldırıdır. Emperyalizmin,yeni sömürge ülkelerde denediği vedeneylerini birleştirerek “KentselDönüşümü” yeni yeni ülkelere dahaince politikalarla soktuğu biliniyor.Zabıtalarıyla, polisleriyle, dozerleriylegelmiyor direk. Direniş görürse onuda yapacaktır. Ama o aşamaya getirmeden,gecekondu sahiplerini kendiayaklarıyla getirerek, kendi elleriyleimza attırmak istiyor. Bunun için de,“herkesin kendi evi olacak” yalanındantutalım da, “yapılacak binalardansize de pay vereceğiz”ekadar yalanlarla boyuyorlar gözlerimizi.Kendi ayaklarımızla gitmediğimizdeise, yasalarıyla, polisiyle, zabıtasıyla,dozerleriyle gelecekler.Gerçek yüzlerini görmeli ve evlerimiziyıktırmamak için tek çıkar yolumuzunörgütlenmek olduğunu kavramalıyız.Nasıl ki, kentsel dönüşüm sadecebizim ülkemizde uygulanmıyorsa,gecekondu halkının yıkımlara karşıdirenişi de sadece Türkiye’de yok.Biz de dünya halklarının gecekondudirenişlerinden, deneylerinden yararlanacağız.Güney Afrika’daki Abahlali baseMjondolo (Gecekondu Hareketi)isimli örgüt de yıkımlarakarşı direnen halkörgütlenmelerinden birisi.Güney Afrika’nın Durbankentinde 2005 yılındakurulan Abahlali baseMjondolo’nunilk eylemi yolkesmek idi. 7 bin kişininyaşadığı Kennedy Yolu adıverilen mahallede yapılanyol kesme eylemine polissilahlarla saldırdı. Karakolayürüyen halk, gözaltındakilerinserbest bırakılmasınısağladı. Yol kesmeyle başlayan buhareket kısa sürede on binlerce yoksuluve 30’u aşkın mahalleyi kapsayanbir toplumsal harekete dönüştü. 23ayrı yerleşim bölgesine şube açtı.30 bin kişinin üzerinde kitlenin sahiplendiğihareket, Güney Afrika’dakien büyük yoksullar hareketiydi.Hareketin ana talebi “Kentin içindetoprak ve konut” sahibi olmaktı.Temel sloganları ise: “Toprak! Konut!”,“Bizim Hakkımızda Konuşmayın,Bizimle Konuşun” diyorlardı.32HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Güney AfrikaZorla evden çıkarmalara, belediyehizmetlerinin yetersizliğine karşı damücadele ediyorlar. Su, eğitim vesağlık hakkı için de direniyorlar. Gecekonduluolmak, ihtiyaçları ve direnişintaleplerini arttırıyorlardı. Çünkügecekondularımızın yıkılması demek,yaşam hakkımızın gasp edilmesidir.Bu yüzden direniş de çok yönlü oluyor.Aynı Durban’da olduğu gibi…Ve direnişe saldırı sadece gözaltılarlasınırlı kalmadı. 26 Eylül 2009’dadüzenlenen bir toplantıya sivil faşistlersaldırdı ve 2 kişi katledildi. Dahasonra 4 Kasım 2006’da polisin gerçekmermi, zırhlı araçlar ve helikopterlerlesaldırdığı, Siyanda yerleşim yerindehamile bir kadın bebeğini kaybetti vebir kişi katlettiler. Ama direnişi bitiremediler.Abahlali’ye katılan gecekonduhalkı, devletten bağımsız olarak kendikendini yönetme kararı aldı. Alınankararları halkın denetlemesi için gereklimekanizmaları kurdular.Seyyar satıcıları örgütlediler. Gecekondulardaoturanlar, oturmayanakrabalarından başlayarak halkın diğerkesimlerine de ulaşıp direnişleredesteklerini aldılar.Farklı ırk, din, ulus ve kökendengelen Abahlali’liler, direnişte güçlerinibirleştirdiler.Sembolleri kırmızı tişörttü. İktidardakilertarafından “izikipa ezibomvu”(kırmızı tişörtlüler) olarakanılıyorlardı. Tişörtler, Abahlali KadınlarıDikiş Kolektifi tarafından örgütlenenve geceler boyu süren dikişdikme faaliyetleri içinde ve pedallıdikiş makineleri tarafından hazırlanıyordu.Temel eylem biçimlerinden birisi,yerleşim yerlerindeki yerel yönetimmerkezlerine yürüyüş düzenlemekti.Barınma Bakanlığı yerel bürolarına,yerel belediye binalarına ve belediyebaşkanına karşı yürüyüşler düzenliyorlardı.Demokratik eylemlerini yaparlarken;yargı yoluyla mücadele etmeyide ihmal etmediler. Yıkım operasyonlarınave zorla evden çıkarmalarakarşı direndiler. Mahallelerinden zorlaçıkarttıkları gecekonduluları “geçişkampları” denilen yerlere yerleştiriyorlardı.İşyerlerine, okullara ve sağlıkmerkezlerine uzak olan bu kamplaragitmemek için direndiler.Bizdeki Bilgi Edinme Yasası’nınbir benzeri olan İletişim Yasası’nıkullanarak, belediyelerin gecekondubölgelerini zorla boşaltmaya yönelikplanlarını açıklamaya zorladılar.Elektrik olmadığı için kullanılanaydınlatma ve ısınma araçları yüzündensık çıkan yangınları önlemekamacıyla gecekondu mahallelerineelektrik bağlanmasını sağladılar. Suve kanalizasyon hizmetlerinin sağlanmasıiçin verdikleri mücadele ilebazı kazanımlar elde edildi.Toprak ve konut hakkı mücadeleleriniyürütürken, müzik, şiir ve tiyatrogösterileri de düzenlediler. 16 takımdanoluşan bir futbol ligi kurdular. İnsanlarınBağışıklık Sisteminin ÇökmesineNeden Olan Virüs (HIV/AIDS) hastalığınakarşı kendi tedavi olanaklarınıyarattılar. Gecekondu halkına yöneliktirajı 10 bini bulan bir gazete çıkarttılar.Bilgisayar eğitimi dahil çeşitli eğitimprojeleri de var.Zimbabwe ve Haiti’deki gecekonducularladayanışma etkinlikleridüzenlediler.Sözcülerini, farklı kabilelerdenhalkların dillerini dekonuşmayı bilen insanlardanseçiyorlardı.Hareketin yöneticileriher yıl yenidenseçiliyordu. Hareketinbirçok alt komitesi veiç örgütlenmesi vardı.Bunlar: Kiliseler AltKomitesi, GençlikLigi, Kadın Ligi ve16 Takımlı FutbolLigi.Kendi aldıkları karara göre, hareketteyer alan hiç kimse harekettenasla para almıyordu. Tamamen halkadayanan bir örgütlenmeydi. İhtiyaçlarınıise aidat ve bağışlardan karşılıyorlardı.Ele geçen paranın harcanacağıyerler belirliydi, onun dışınaçıkılamaz ve bireysel harcama yapılamazdı.Polis her yerde aynı… Yasalarladahi engelleyemediği direnişleri komplolarladurdurmaya çalıştılar. Hareketin6 üyesi, ilgileri olmayan bircinayetle suçlanarak tutuklandı. Ancak6 kişinin yaptığı açlık grevinin deetkisiyle serbest bırakıldılar.Komplolara, karalama kampanyalarıda eklendi. Ancak Yıkım KarşıtıKampanya ve Sosyalist ÖğrencilerHareketi’nin desteğiyle bu saldırılarda boşa çıkartıldı.2010 yılında Güney Afrika’da yapılanDünya Kupası öncesinde “utançkaynağı” olarak gösterilen gecekondumahallelerinin yıkımı için 7 bin insanınyaşadığı Kennedy Yolu Mahallesi’nesaldırıldı.26 Eylül 2010’da yapılan, elektrikve suyun kesildiği saldırıda 4 gecekonduluöldürüldü. Onlarca gecekondununyıkıldığı saldırıda binlercegecekondulu oturdukları mahallesindenzorla boşaltıldı.Güney Afrika’da gecekondu mahallelerinin2014 yılına kadar yokedilmesi hedefleniyor. Bu da yineDünya Bankası’nın, emperyalistlerinpolitikasıdır. Tablo ne kadar tanıdıkdeğil mi? Düşman aynıdır, saldırıyöntemleri aynıdır. Karşılarında bulacaklarıdireniş gücü de aynı olacaktır.Bunun için örgütlenmeliyiz.Ve yıkımlara karşı hazırlıklı olmalıyız.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 33


“Yıkım Değil Yerinde Islah İstiyoruz” Sempozyumu,Yıkımlara Karşı ÖrgütlenmeÇağrısıdır!Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart201218-19 Şubat tarihlerinde OkmeydanıAltınsaray Düğün Salonu’ndayapılan, “Yıkım Değil YerindeIslah İstiyoruz” Sempozyumu’ndasonuç bildirgesi ve divanasunulan komite önergelerini yayınlamayadevam ediyoruz.ÖNERGE SAHİBİ;Yıkımlara KarşıOkmeydanı Halk KomitesiÖNERGE 3: “Kentsel Dönüşüm”ve bunun sonucu olarak yıkımlar,AKP’nin, işbirlikçi tekellerin çözümüdür.Bu çözüm kentin genişlemesiile merkezde kalmış gecekondu mahallelerindenhalkın çıkartılıp kentindışına sürülme çabasıdır. Bunun karşısındahalkın çözümü, yaşadığımızyerleri halksızlaştırmadan, halkı evsizbırakmadan, tüm halkın sağlıklı konutsahibi olmasını hedefleyen halk içinüretilmiş YERİNDE ISLAHTIR”.“YERİNDE ISLAH” PROJELE-RİNİN HER TÜRLÜ MALİYETİ-NİN DEVLET TARAFINDANKARŞILANMASI GEREKİR. BUGECEKONDU BÖLGELERİNDEYAŞAYAN YOKSUL HALKA DEV-LETİN BİR ÖZÜR BORCUDUR.GEREKÇE: Kentsel dönüşüm, tekellerinçıkarları için hazırlanmış birrant projesidir. Kentsel dönüşümünyoksullar için, halk için anlamı ise,evlerinin başlarına yıkılıp yaşadıklarımahallerden kent dışına sürülme projesidir.İşte bu nedenle biz; iflah olmaz“kentsel dönüşüm” kavramının kapitalistsistemlerde kentte, yoksul halkakarşı bir saldırı projesi olduğunu düşünüyoruz.Bu nedenle, kentin tarihini,kültürel dokusunu koruyan, egemenlerinkar/rant çıkarına hizmet etmeyen,yoksulların konutlarının başlarına yıkılmasınave kentten sürülmesine nedenolmayan, tersine mahallelerininve konutlarının insanca yaşanılabilirdurumda olmasını amaçlayan, “YE-RİNDE ISLAHI” istiyoruz.Çünkü; “yerinde ıslah” kavramı,tartışmaların “kırk katır mı kırk satırmı” ikileminden çıkarılarak burjuvazininhalkı aldatmasını ve konuüzerinde demagoji yapmasını sınırlayacakve tartışmaların ülke, kentve halk yararına sonuçlandırılmasınısağlayacaktır.“Yerinde Islah”; Kent ve kentteyaşayanların birebir yaşamlarıylailgili olan başta barınma olmak üzere,sağlık, eğitim, ulaşım, çevre (su,atık, yeşil alan, hava-gürültü kirliliğivb.) dinlenme, ruh ve beden sağlığıile ilgili tüm sorunların çözümünüve insanca yaşama koşullarının iyileştirilmesiolarak ele alıyoruz.“Yerinde Islah” kavramı; kentlerinfiziki durumlarının iyileştirilmesininyanında, esas olarak, kentlerde yaşayantoplumun ekonomik-sosyalkültürelolarak kentten yararlanmaanlamında sosyal adaletin azami olaraksağlanmasını da içermektedir.“Yerinde Islah” kavramı, bireylerinbir diğerinin haklarını yok sayan “özel”çıkarlarını değil, kent ve ülkede yaşayanlarıngenel çıkarlarını esas alır.“Yerinde Islah” kavramı; kentintüm sorunlarının çözümünde, kararalma süreçlerinden başlayarak uygulamalarıntüm aşamalarında, kentteyaşayanların örgütlü katılımını vedenetimini esas alır.“Yerinde Islah” projeleri, bölgelerarası eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasınıda amaçlar. Kent ve ülke genelinikapsayan bir yaklaşımla projeleribütünlüklü olarak ele alır. Buaynı zamanda “taşı toprağı altın” diyerekkırdan kente göç ettirilen nüfusunbelli kentlerde yoğunlaşmasınında önüne geçer.“Yerinde Islah” projeleri, esasolarak insan merkezli projeler olup,kentin ormanlık alanlarının ve suhavzalarının talan edilmesinin önünegeçeceği gibi, bu alanların ıslah edilmesive artan nüfusa oranla kullanımalanlarının ve kapasitelerinin genişletilmesinihedefler. Bu aynı zamandakentlerimizde yaşanan susuzluk vesu baskınları gibi “afet”lerin de yaşanmasınıengelleyecektir.ÖNERGE SAHİBİ:Yıkımlara Karşı ArmutluHalk KomitesiÖNERGE 4: Kentsel dönüşümprojeleri ile yıkımları uygulayabilmekiçin barınma hakkını kullanan haksahiplerini korkutarak veya aldatarak“rıza almak” adına “Kentsel DönüşümSözleşmesi” adı verilen sözleşmeimzalatılmak istenmektedir. Bu tip“sözleşmeler” halkın tek taraflı olarakbütün hak ve geleceğini elinden alanbelgelerdir. Bu “tek taraflı” olan sözleşmebelgeleri ne kadar “iyileştirilirseiyileştirilsin" özü itibariyle hak sahibihalkın mahallelerinden kovulmasıveya ön ödemesi mümkün olmayanoranda büyük borçlar altına sokulmasıamacını taşımaktadır.BUNA KARŞI ELİMİZDEKİTEK GEÇERLİ YOL, HER ŞEY-DEN ÖNCE BU SÖZLEŞMELERİASLA İMZALAMAMAKTIR.GEREKÇE: Kentsel dönüşümprojelerinin önünde hiçbir engel olmamasıiçin öncelikle hak sahibi ile“anlaşma” adına “Kentsel DönüşümSözleşmeleri” imzalatılmak istenmektedir.Ancak, “sözleşmenin” imzalanmamasıhala her tür yasal düzenlemeninüstündedir. Bu tip “sözleşmeler”hak sahibi halkın hukuksalgüvenceleri ve gelecekleri kendi elleriyleortadan kaldırılmak istenmesidir.Bu “sözleşmeler” hak sahibihalkın birliğini bütünlüğünü bölmeye,direnişi kırmaya yönelik dayatma-34HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


lardır. Bu tip sözleşmeler laf kalabalığıaltında evimize el konulmasının önünüaçan ve bizi mahallemizden sürmeyikolaylaştıracak sözleşmelerdir.ÖNERGE SAHİBİ:Yıkımlara KarşıOkmeydanı Halk KomitesiÖNERGE 5: “Kentsel Dönüşüm”projeleri ile yıkımları gündeme gelenmahallerde yaşayan HALK, ÖNCE-LİKLE İÇİNDE KENDİLERİNİNSÖZ VE KARAR SAHİBİ OLMA-DIĞI, MAHALLE HALKINA HİZ-MET ETMEYEN HİÇBİR PROJEYİKABUL ETMEZ.Yıkımlara karşı tek ve en önemlisilahımız örgütlenme ve mücadeledir.Bunun dışındaki tüm önermelerve yöntemler, en temel hakkımızolan barınma hakkımızın elimizdenalınmasını, konutlarımızınbaşımıza yıkılarak mahallelerimizdenkent dışına sürülmemiziengelleyemez. Onuniçin YIKIMLARA KARŞI ÖR-GÜTLENME VE MÜCADELETEMEL ALINIR.GEREKÇE: 1950’lerde köyündenedilip şehirlere göç etmekzorunda bırakılan halkımız,kentlerde kendi çabalarıyla ve varınıyoğunu ortaya koyarak kentin dışındada olsa çoluk çocuk başlarını sokabilecekleribir ev sahibi oldular. Birömür tükettiler, tüm varlıklarını evlerine,mahallelerine yatırdılar. Evleriniimece usulü dayanışma içerisindeyaptılar. Komşularıyla birliktemahallelerini oluşturdular. Mahallelerininihtiyaçlarını birlikte karar alarakbirlikte çalışarak giderdiler. Mahallelerindeneyin yapılması neyinyapılmaması konusunda hep birliktetartışarak karar verdiler. Evlerin yapılmasındanmahallelerin kurulmasınakadar hep söz ve karar sahibi olanhalk, evlerinin yıkılması, mahallelerindensürgün edilmek istenmesi karşısındada aynı kararlılık ve duyarlıklabirlikte davranmak zorundadır.Egemenlerin birliği bozucu yaklaşımları,dayanışmayı engellemek vehalkı birbirine karşı kışkırtmak içinyaptığı tüm manevralar nedeniyle halkınbirliğini beraberliğini korumaya, bugünher zamankinden daha fazla birliğe veberaberliğe ihtiyacı vardır.Barınma hakkımızın elimizdenalınmasını istemiyorsak, mahallelerimizdensürülmek istemiyorsak, geleceğimizinyok edilmesini istemiyorsakörgütlenmeliyiz, mücadeleetmeliyiz. Bunun için de çok emekharcamalıyız. Önümüzdeki dönemdeçok çeşitli gerekçelerle yapılmasıplanlanan yıkımlara karşı, mahalle,ilçe, il düzeyinde tüm örgütlülükleri,kurumları bir araya getirerek, çeşitligörevleri olan komisyonlar (basın,hukuk, halkla ilişkiler, dayanışma,sağlık, eğitim vb.) kurarak, mevcutolanları genişleterek örgütlülüklergüçlendirilmelidir.Yıkımı hedeflenen mahalledekitüm halkı, ev ev dolaşarak, ev sahibikiracı demeden, iktidarın amacınaulaşmak için “anlaşma, sözleşme,sözleşmenin iyileştirilmesi” gibi “pazarlığı”temel alan, direnişi kırmaamaçlı oyunlar ile ilgili olarak mahallehalkı bilgilendirilmelidirMahalle halkının tamamını bilgilendirmeninyanı sıra, her mahalleörgütlülüğü, kendi mahalle sorunlarınıve yıkımların haksızlığını hukuksuzluğunuanlatan dosyalar oluşturulmalıve medya patronlarının tüm engellemelerinerağmen halk basın-tv ve internetüzerinden bilgilendirilmelidir.ÖNERGE SAHİBİ:Yıkımlara Karşı AlibeyköyHalk KomitesiÖNERGE 6: Konut sorunu da,barınma hakkı da kapitalist üretimbiçim ile ortaya çıkmış bir kent sorunudur.Bu sorunun özü de eğitim,sağlık, iş, ulaşım, deprem, göç, beslenme,suyun ticarileştirilmesi, yeraltıve yerüstü varlıklarının özelleştirilmesi,yağmalanması gibi temel sorunlarınözünü oluşturan emek-sermayeçelişkisinin ete kemiğe büründüğükapitalist sistemdir. Sorununkaynağı olan bir sistemin sorunuçözmesi de mümkün değildir. Barınmahakkı için yıkımlara karşı mücadele,sınıfsal temelde kapitalizmekarşı verilen mücadele üzerinde yükselmelidir.Sorunlarımızın kökten vekalıcı çözümü ise, ezen ve ezileninolmadığı, insanın insan tarafındansömürülmediği, tüm ekonomik, siyasal,kültürel, bilimsel ve teknolojikgelişimin insanlığın hizmetine sunulduğu,bütün toplumsal düzenintemelden halkın çıkarları doğrultusundayeniden şekillendirildiği;bağımsız, demokratik ve halkındevrimci iktidarına sahip bir Türkiye’ninyaratılmasıdır.Bugün yaşadığımız sorunlarıntemeli emperyalizme bağımlı birülkede yaşıyor olmamızdır. Bağımsızlığıolmayan bir ülkeninulusal iradesi yoktur, ulusal onuruayaklar altında çiğnenir. Bağımsızlığıolmayan bir ülkenin demokrasiside yoktur. Bu defa ayaklar altındaçiğnenen haklarımız, özgürlüklerimizdir...İşte emperyalizmekarşı bağımsızlık, faşizme karşı demokrasimücadelesi, bunlara son vermenintek geçerli yoludur. Bağımsızlığısavunmak, anti-emperyalistolmanın, demokrasi istemenin, tutarlıolmanın bir gereğidir. Demokrasimücadelesinin özünü de emperyalizmeve yerli işbirlikçilerine karşımücadele oluşturur.ÖNERGE SAHİBİ:Yıkımlara Karşı ArmutluHalk KomitesiYERİNDE ISLAH İSTİYORUZKentsel dönüşüm projesi rant vekar projesidir dedik. Kentsel dönüşümistemediğimizi söyledik. Biz gecekondularımızdançok mu memnunuz?Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 35


Kendini Geliştirmeyen Düzeni GeliştirirCepheli̇Patavatsız Deği̇ldi̇rSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Patavatsızlık; sözlerinin nereyevaracağını düşünmeden saygısızcakonuşan, davranışlarına dikkat etmeyenlereözgüdür. Ancak, düzen insanlaradüşünmeden, saygısızca konuşmayıdayatır. Davranışlarına dikkatetmemeyi meşrulaştırır. Çünkü bireyselliğisavunan düzen, "Söylediklerim,yaptıklarım bir tek bana, kime ne!”der. Bu da beraberinde aklına ilkgeleni yapmayı, ağzına ilk geleni söylemeyigetirir. Bu devrimci değildir.Cepheli nerede nasıl konuşacağınıbilir. Cepheli aklına ilk geleni söylemez.Kuracağı her cümlenin karşısındakininasıl etkileyeceğini düşünür.Yani sözcükleri seçer. Cümlelerinedikkat eder. Halkımız "Söz var işbitirir. Söz var baş yitirir." der. Bubizim yoldaşlık ilişkilerimize en güzelörnektir. Mesela, bir yoldaşımızınzaaflarını olur olmadık yerde yüzünevurmak, ilişkilerimizin temelindeyatan saygı çerçevesinde değilde düşünmeden söylemek o insanıbizden uzaklaştırır.Düşman her şeyi bilmemelidir.Biz savaş örgütüyüz ve patavatsızlığımızdandolayı örgütlülüğümüzeve halkımıza zarar verebiliriz. Örneğin,düşman telefon konuşmalarımızdan,hal ve hareketlerimize kadarçok dikkatli bir şekilde gözetlerve bize karşı kullanır.Patavatsızlık düşüncesizliktir.Cepheli halkını mücadelesini aklındançıkarmaz, halkımızın sorunlarınıkendi sorunları gibi benimser. Sorunçözücüdür. Düşüncelidir. Yani hersöylediğini 30 saniye düşünür vedaha sonra konuşur. Örneğin, mücadelemizi,devrim iddiamızı götürdüğümüzyoksul mahallelerimizdehalkımız konuştuklarımıza ve yaptıklarımızagöre bizi tanır, sahiplenir.Yeni bir insan saflarımıza katıldığındabizim birbirimize olan saygımız sevgimizve davranışlarımızdan etkilenir.Düzene alternatif olduğumuzu göstermeliyiz.Patavatsızlık saygısızlıktır.Saygı mücadelemiz içerisinde herCepheli'nin olmazsa olmaz özelliğidir.Yoldaşlarına ve halkına saygısızlıkeden bir devrimci kendinisorgulamalıdır. Çünkü düzenden kopupgelmiş birçok insan Cepheli’ninsaygısını ve yoldaşlık ilişkilerini yaşambiçimi haline getirir. Saygısızlıkdüzenindir. Düzenle bağımız olmamalıdır.Patavatsızlık yaparak hemkendimize hem de yoldaşlarımızaolan saygımızı kaybederiz.Patavatsızlık iç düşmandır. İçdüşmanımıza karşı savaşmalıyız.Öncelikle devrimi düşünmeliyiz. BirCepheli başında da söylediğimizgibi 30 saniye düşünür; duygularıyladeğil, mantığıyla hareket eder. AyrıcaCepheli yaptığı her şeyi, örgütlülüğümüzüve hareketimizi temsilenyaptığını aklından çıkarmaz. Hedefinindevrim ve sosyalizm olduğunuunutmaz. Saflarımıza yeni katılaninsanlara mücadelemizi, bizi anlatabileceköğretmen olduğunu bilir.Son olarak ona öğretmenlik edenherkese karşı da dikkatli, düşünerekve saygılı davranır.Hayır değiliz. Biz de en güzel yerlerdeyaşamak istiyoruz. Ama bu yapılırkende mahallemizden, komşuluk ilişkilerimizdenkopartılmadan evlerimizdensürülmeden bir çözüm yaratılmasınıistiyoruz. Yerinde ıslah istiyoruz.Yerinde ıslah nedir?Yerinde ıslah; evlerimiz başımızayıkılmadan ve kentten sürülmeden,tarihimizi, kültürümüzü, komşulukilişkilerimizi bozmadan, evlerimizinve mahallelerimizin sağlıklı ve yaşanabilirolmasıdır.- Bizler gecekondularımızın sahibiyiz.Devlet bugün bizi tanımıyor.Bize işgalci diyor. Yerinde ıslahınolması için konut hakkımız güvencealtına alınmalı ve tapularımız bedelsizolarak verilmeli.- Bu mahallelerde bizler yaşıyoruz.Bir şeyler yapılacaksa bize sorulmalı.Söz ve karar hakkımız olmalı. Bizimlebirlikte halktan yana mühendis, mimar,doktor ve uzmanların olduğubir komisyonla projeler hazırlanmalı,ıslah çalışmaları yapılmalı.- Biz halk olarak bunları yapabiliriz.Bizim mahallemiz en güzel örnektir.Armutlu’yu biz, devrimcilerinöncülüğünde mühendislerin mimarlarınyardımıyla kurduk. Mesela, suihtiyacımız vardı. Boruları, topladığımızparalarla veya oradan buradanaldığımız borularla evlere biz getirdik.Armutlu halkı kendi sorunlarını kendisiçözmüştür. Bugün hala bizimgetirdiğimiz boruları kullanıyoruz.Biz o zaman kendi olanaklarımızagöre mahallemizi yaşanabilir halegetirmenin yollarını bulduk.- Bugün madem depreme karşıdayanıklı ve sağlık konutlar diyorlaro zaman devlet ve belediyeler yapılacakher türlü düzenleme için halkınihtiyaçlarını karşılamalıdır.Deprem veya afet riski nedeniyleyenilenmesi gereken evler varsa yenilemelidir.Alt yapı sorunu varsa,kanalizasyonu, su gideri, yolları yapılacaksabelediyeler yapmalıdır.Okul, hastane, park alanları gerekiyorsatüm ihtiyaçlarımız karşılanmalıdır.- Hiç kimse evlerimizden, mahallemizdenrant sağlamamalıdır.Bütün bunlar için:Öncelikle yaşadığımız evlerin bizimolduğu gerçeği kabul edilmelive mahallelerimizin tarihi ve kültürelyapısı bozulmadan, komşuluk ilişkilerimizkorunarak alt yapı sorunlarıçözülmelidir.Bitti36HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Tedavi Hakkının EngellenmesiÖzgür TutsaklardanDevlet için hapishanelerin yönetilmesi,devlet otoritesinin halk üzerindesağlanması açısından hayati derecedeönemlidir. Tutsakları tecritle ve hertürlü işkence, baskı yöntemi ile teslimalmaya çalışır. Tutukladığı, dört duvararasına attığı tutsakları, düşüncelerinden,inançlarından, kişiliklerinden vazgeçirerekkendi iradesine tabi kılmayı hedefler.Bu nedenledir ki hapishanedekidevrimci tutsakların her haklarını onlarakarşı bir silah olarak kullanmaya çalışır.Hasta tutsakların tedavi haklarınınengellenmesi ise bu saldırının en aşağılıkçaolanlarındandır. Devlet tedavihakkını engelleyebilmek için onlarcayol-yöntem dener. Tutsaklar için doktoragitmek, tedavi olmak, sağlık hizmetlerindenyararlanmak bütün olanaklarıylaengellenir. Doktora muayeneolmak için verilen dilekçeye aylarcacevap verilmez. Hastaneye sevktekullanılan ringler başlı başına hastalıknedenidir. Hastaneye gittiğinizde doktorarahatsızlıklarınızı anlatamazsınızçünkü hastane sevkinizde bulunan askeryanınızdan ayrılmaz, kelepçeleriniziaçmaz. Bu duruma itiraz ettiğiniziçin tedaviniz yapılmadan yenidenhapishaneye getirilirsiniz. Yeniden hastaneyesevk yaptırmanız ayları bulur. Israrınızsonucunda muayene olmayı başardığınızdaise hastalığınız için yapacakçok fazla bir şey kalmamıştır.Devlet tutsaklara saldırısını, adına“üçlü protokol” denilen, Adalet, İçişlerive Sağlık Bakanlıkları arasında imzalananve yasallaştırılan protokolle yapmaktadır.17 Ocak 2000 tarihinde uygulanmayabaşlanan üçlü protokol, 19Ağustos 2011’de yeniden düzenlenmiştir.Bu düzenlemeye göre;1- Tutuklu ve hükümlülerin muayeneleri“muhafaza odaları” denilenyerlerde yapılacaktır ve bu odalar datamamen tecrit esasına göre düzenlenecektir.Tecrit altında tutsakların tedavi edilebilmesimümkün değildir. Zaten tutsaklarınhastalıklarının temel nedenitecrittir. Bu madde ile hasta tutsakların,kimse görmeden-duymadan sessizceimha edilmesi yasal olarak da pekiştirilmişolur.2- Sürgün sevkler, onursuz aramalar,jandarma aramalarının sözlütalimatlarla yapılabilecek şekildedüzenlenmesi ve tüm hak gasplarınınyasallaştırılması tecriti ağırlaştırmaktadır.Tecrit, <strong>hapishanelerde</strong>ki bütün sorunlarıntemelidir ve üçlü protokol ileAKP, tutsakları tecritle katletmeye devamedeceğini göstermektedir. Hasta tutsaklarıntedavi haklarını korumak, savunmakiçin hiçbir hukuki dayanaklarıbulunmamaktadır.Devrimci tutsak Güler Zere’nin tedavisüreci devletin tutsakları katletme politikalarınınanlaşılabilmesi açısındanönemlidir. Güler Zere, ağzında çıkan biryara nedeniyle doktora gitmek istemiş ancakaltı ay boyunca doktora çıkarılmamıştır.Altı ay sonra doktora çıkarıldığında,ameliyat olması gerektiği söylenmişancak bu kez de ameliyat olabilmekiçin beş ay bekletilmiştir. Ameliyattansonra “mahkum koğuşu” denilenhavasız, pis, güneş görmeyen hastanemorgunun hemen yanındaki koğuştabekletilmiştir. Kanser hastası olan ve bunedenle damağı alınan Güler Zere hastanede“mahkum koğuşu” denilen hücrederefakatçisi bile olmadan <strong>ölüm</strong>eterk edilmek istenmiştir.Güler Zere devrimci bir tutsaktır. Halkınınkurtuluşu için savaşmış, tutsak düşmüşve tutsaklık koşullarında asla teslimolmamış, iradesini düşmana teslim etmemiştir.Bu nedenledir ki düşman,hastalığını ona karşı kullanmış, “af dilenmesini”beklemiş, aksi durumda tedavisiniyaptırmayacağını şart olarakkoymuştur. Güler Zere’nin onurlu direnişinidesteklemek ve tedavisinin yapılmasınısağlamak için yoldaşları tarafındanbaşlatılan eylemlerin hızla yaygınlaşması,halkın sahiplenmesi sonucu“Devlet beni <strong>ölüm</strong>ün eşiğine getiripöyle bıraktı. Bunu da unutmayacağım”demiştir. Ve evet devlet Güler Zere’nintedavisini en başından itibaren engellemiş,tedavi hakkını -yasal olarak da bulunmasınarağmen- kullandırtmayarakonu katletmiştir. Devletin hasta tutsaklarıbu şekilde katletmesi tecrit politikası ileamaçlananın en açık ifadelerindendir. Tutsaklartecrit koşullarında senelere varansüreler içinde hastalanmakta ya da hastalığıilerlemekte, tedavileri yapılmayarak,geciktirilerek katledilmektedir. Bu,devletin sessiz politikasıdır. “İdam kaldırıldı”,“demokratikleşiyoruz” yalanlarıylabirlikte halka göstermeden, duyurmadantutsaklar katledilmektedir.Bu ülkenin hapishanelerinden süreklitabutlar çıkmaktadır. Güler Zere nezdindebaşlatılan hasta tutsaklara özgürlükkampanyası, tutsakların en güçlü seslerindenolmuştur. Hasta tutsaklar devletindayattığı gibi özür dilememiş, merhamet,af beklememiştir.Hasta tutsakların sessiz imhası bugünde devam etmektedir. Hapishanelerde sonon yılda 1758 <strong>ölüm</strong> yaşanmıştır. Vehasta tutsaklara son örneklerden biriBakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’ndeyaşanmıştır. Yasemin Karadağ %18’i çalışantek böbreği ile yaşamaya çalışmaktadır.Aynı zamanda yüksek tansiyonhastası ve yakın zamanda da beyin kanamasıgeçirmiştir. Yasemin Karadağ, rahatsızlıklarınedeniyle doktora çıkmakiçin günlerce beklemiş ancak hastanedekelepçeli ve askerin yanında tedavi olmayıkabul etmediği için saldırıya uğramışve muayene olamadan geri getirilmiştir.Yasemin Karadağ’ı hastaneyegötüren uzman çavuş Öner Ağırman, Karadağ’ıyumruklamıştır. Beyin kanamasıgeçirmiş bir hastaya yumruk atmak,yerlerde sürüklemek, öldürmek için saldırmaktanbaşka bir şey değildir. Ki uzmançavuş “Ölürsen öl, senin için biravuç toprak bulunur.” demiştir. Düşmanlığınıpervasızca sergilemiştir. YaseminKaradağ hala gerekli tahlilleriçin doktora düzenli olarak çıkmamakta,ihtiyacı olan, diyet besinleri alamamaktadır.Hapishanelerin fiziki koşullarıise hastalığının her geçen gün daha artmasınayol açmaktadır. Tek böbreğininçalışma kapasitesi %15’e düşmüştür.Sağlık hakkımızı engelleyerek biziteslim almayı planlayan oligarşi yanılıyor.Güler Zere, canı pahasına da olsa,düşmanından af dilememiş ve tamamenyasal hakkının kullanılmasını dayatarakçekip almıştır yoldaşları onu. Tutsaklarınsağlık hakkını gasp edenler bilmelidirlerki, bu ve benzeri yöntemlerledevrimcileri asla teslim alamazlar.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 37


Ülkemizde GençlikSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012GençliğinGündemindenSon günlerde eğitim sisteminde yapılacakdeğişiklikler tartışıladursun, düzenineğitiminin tüm iğrençliği, yozluğuve acizliği de tek tek dökülüyor. İsmail Erez EndüstriMeslek Lisesi öğrencileri kantin fiyatlarının yüksek olmasınedeniyle okulda yemek boy-kotu yaptılar. Okula kendiyemeklerini getiren öğrencilerin haberini alan işgüzarokul müdürü, polislerle beraber sınıf bastı. Boykota katılanöğrencinin ailesini, çocuklarını polise vermekletehdit etti.Diğer bir haber de Isparta'dan Şarkikaraağaç AnadoluÖğretmen Lisesi'nden. Okulun müdürü okulun öğrencilerindenbirini internetten kandırdı ve kendini hafıza gelişimuzmanı olarak tanıtarak onu hamile bıraktı. Geçenhaftalarda yazılan bir haber de kafatasçı bir okul müdürününaçıklamalarıydı. Okul müdürü "Vatana millete zararlıçocuğun gen haritası çıkarılsın, çocuk, yürümedenyok edilsin" diyordu.Ülkemizin farklı yerlerinden eğitimcilerin durumlarınıkarşılaştırabiliyoruz. Görebiliyoruz ülkemizin gençliğininkimlere emanet olduğunu. Düzen kendine uygungençler yetiştirirken aynı zamanda ahlaksız, çürümüş kişiliklerigençleri eğitmesi için yetiştiriyor. Pahalı kantinfiyatlarını boykot ettikleri için sınıfları polisle basanokul müdürü hakkı, hukuku, adaleti nasıl öğretsin öğrencilerine?Ya da okulda, odasında öğrencisini ahlaksızlığazorlayan bir okul müdürü nasıl anlatsın ahlakı, temizkalmayı, yozlaşmamanın gerektiğini? Bu gibi adamlarçürümüşlük ve kokuşmuşluklarıyla etrafı zehirlemektenbaşka bir işe yaramazlar.Günlerdir Halkın Kafasını4+4+4'lerle Bulandıranlar,Eğitimcilerin Ahlaksızlığını,Faşistliğini Saklıyor!AKP her zaman yaptığı gibi yine halkı aldatıyor, kandırıyor.4+4+4 sistemiyle eğitimin daha kaliteli olacağınısöyleyen AKP görmüyor mu bu eğitimcileri? Tabi görüyor,biliyor. Hatta o eğitimcilere yol gösteren de, onlarıalkışlayan da destekleyenler de koruyanlar da bu iktidar!Gündemi 4+4+4'le işgal edip tüm ahlaksızlıkları yapan,yaptıran yine bu iktidar. Ülkesinin çocuğuna, gencinezerre kadar değer vermeyen bir iktidar, eğitim konusundaasla samimi olamaz.Birkez daha görüyoruz; düzenin eğitim sisteminin gençlerevereceği bir şey yoktur. Halkın değerlerini hiçe sayan,gençleri yozlaştıran, gerici, faşist düşüncelerle beyinlerinikirleten emperyalizmdir. Öyle bir hal almıştır ki her türlüahlaksızlığın, uyuşturucunun olmadığı ilkokul, lise yokgibidir. Böylece emperyalizm ve oligarşi kendisi için tehlikeoluşturmayan gençlik yetiştirmektedir. Ne kendisininne de halkının sorunlarından haberi olmayan bir gençlik...Yetiştirdiği gençlerle kendi ideolojisini yaymaya devametmektedir.Yukarıda ülkemizin çeşitli yerlerinde yaşananolaylar düzenin yetiştirdiği insanların nasıl yozlaşıp çürüdüğüneörnektir.Bu yozlaşmanın olduğu yerde gençler ancak halkın değerleriniyaşatırlarsa temiz kalabilirler. Bunu başarmak iseörgütlenmekten geçmektedir. Örgütlendiğimizde birbirimizesahip çıkarız, değerlerimizi yaşatırız. Düzenin hertürlü saldırısına daha güçlü direnç gösteririz. Örgütlenelim,emperyalizme karşı mücadele edelim.gençliğin tarihinden18-24 Mart20 Mart 1998: Burdur'da Newroz etkinliklerini engellemekiçin sabah saat 06.00'da öğrenci evlerine yasakyayın vs. silah, var gerekçesi ile baskınlar yaptı. 2'siTÖDEFli 23 kişi mahkemeye çıkarıldıktan sonra serbestbırakıldılar.22 Mart 1995: Avcılar Yurdu Müdürü faşist ŞehabettinKaya DEV-GENÇ’liler tarafından DHKC/DEV-GENÇimzalı "Faşist Şehabettin Kaya'dan Hesap Sorduk, Soracağız"pankartı İstanbul Üniversitesi Avcılar KampüsüMühendislik Fakültesine asılarak bir kez daha uyarıldı.Ayrıca 19 Mart günü Şehabettin Kaya'nın arabası DEV-GENÇ tarafından yakılarak cezalandırıldı.GeleceğimiziÇürümüş Eğitim SistemineTeslim EtmeyeceğizYGS’ye (Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı) az kaldı.1 Nisan’da üniversite sınavının ilk basamağı yapılacak.Liseli gençliğin geleceği yine 3 saatlik bir sınava sığdırılacak.Ve eğitime devam etme hakları sınavda aldıklarıpuana göre gasp edilecek. Aldıkları eğitimin eşitolmadığı öğrenciler, aynı sınavda yarıştırılacaklar. Buyarışa, iyi okullarda, gerekli koşullarda, öğretmenleri eksikolmadan, dershanelere gidebilen, kısacası parası olanöğrenciler önde başlayacak.Yoksul halk çocuklarını bu adaletsiz, hak yiyen eğitimsistemine karşı ayağa kaldırmak için Dev-Genç’lilerinbaşlattığı, “Parasız Eğitim, Sınavsız GelecekHakkımız İstiyoruz Alacağız” kampanyasının çalışmalarıdevam ediyor.38HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Liseliyiz BizBu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen,katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!4+4+4 Eğitim Hakkımızın ve Emeğimizin Çalınmasıdır,Emeğimizi Tekellere Peşkeş Çekmelerine İzin VermeyelimAKP, 4+4+4 formülüyle eğitim sistemindeyeni bir yasa çıkardı. Düzenleme11 Şubat günü yasalaştı. Bu bizimyabancısı olduğumuz bir konu değil.Çünkü her gelen iktidar eğitim sisteminitekellerin çıkarına göre yeniden düzenliyor.Ya da 12 Eylül cuntası sonrasındaolduğu gibi, halkın düzenebaş kaldırmasına engel olacak şekildedüzenleme yapılıyor.İmam Hatip Liseleri, düzenin kendisineuygun kafalar yaratmak içinkullandığı liseler. AKP şimdi bu liselereerken yaşta gidilebilmesinin önünüaçıyor. Ama bu tek başına dini eğitimverilmesi gibi basit bir yasa değildir.Yoksul halk çocuklarının eğitimhakkı paralı eğitimle gasp edilirken,şimdi bu gasp daha da geliştiriliyor.Liseli gençliğin emeğini ucuza çalmanınformülüdür 4+4+4. Aynı zamandaöğrencilerin sınıflandırılması;üniversite okuyacaklarla, meslek eğitimialacak olanların birbirinden ayrılmasıanlamına geliyor.TÜSİAD, AKP'nin eğitim sistemiönerisine itiraz ediyor göründü. Amagençliğin emeği tekellerin hizmetinepeşkeş çekilirken, tekellerin çıkarı uğrunaliseli gençliğin geleceği gasp edilirken,olan sadece ve sadece bize ve ailelerimizeolmaktadır. Yani yine yoksullarzarar görmekte, oligarşi ise hemdinle uyuşturulmuş bir gençlik yetiştirerekkendi kadrolarını hazırlamaktahem de emek sömürüsü yapmaktadır.Yeni yasaya göre zorunlu eğitim 12yıla çıkarılıyor ve kendi içinde de aşamalarabölünüyor. Tayyip Erdoğan ‘ın“Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz”açıklamasından sonra çıkartılan buyasa, ilköğretimin, “devlet okullarındaparasız olduğu” ifadesi yasa maddesindençıkarılıyor. Bu, zaten parasızolmayan ilköğretim eğitiminin yasalarlatam olarak paralı hale getirilmesine zeminhazırlıyor.Meslek liselerinde okuyan lise öğrencileri,bu yasa ile birlikte stajyer adıaltında işçi olarak kullanılacak. Enaz 10 işçisi olan her işyerinin SINIR-SIZ sayıda meslek lisesi öğrencisiçalıştırma hakkı olacak. Bu tekeller içinucuz işgücü, işçi için çalınan işi, liseligençlik için ise sömürü dişlileriarasına daha erken yaşta girme anlamınageliyor.5. sınıftan itibaren çocukları "mesleğeyöneltme" çabasında olduklarınıaçıklıyorlar. Ama AKP'nin ve tekellerin,yoksul halkın çıkarlarını düşünmediğiniçok iyi biliyoruz.Peki biz ne yapacağız, ne yapmalıyız?Bu yasayla birlikte asıl sömürüilk olarak meslek liselerinde başlayacak.Meslek liselerinde okuyanlaryoksul halk çocuklarıdır. Üniversiteokuma "şansı" az olan öğrencilerin, geleceklerinive ailelerinin ihtiyaçlarınıdüşünerek gittikleri okullar buralar...Bu yüzden emek sömürüsü onların gözündedaha somuttur.AKP'nin 4+4+4 formülünü meslekliseli öğrencilere anlatmalı ve onlarıörgütlemeliyiz.AKP, iktidara geldiği 2002 yılındanbu yana eğitim sisteminde defalarca değişiklikyaptı. Ve hala devam eden budeğişiklikler, daha öncekilerin işlevsiz,işe yaramaz olduğunu gösteriyor. Geleceğimizleilgili olarak alınan kararlardabize tek bir soru dahi sorulmuyor.Karar verme hakkımız yok amaemeğimizin sömürülmesine izin vermemizisteniyor.Çalınan sadece eğitim hakkımız değil,emeğimiz de çalınıyor. Buna karşımeslek liselerinde çalışma yapmalıve gençliğe gitmeliyiz. Meslek liselilereulaşarak bu yasayı anlatmalıve bunun etrafında örgütlenme çalışmasıyapmalıyız.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 39


Ülkemizde GençlikSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012ÇANAKKALEÇanakkale Gençlik Derneği Girişimi,10 Mart günü Saat Kulesi Meydanı’ndayaptığı eylemle kampanyasınıbaşlattı. Eğitim sisteminin ezberci,paralı, rekabete dayanan, sınav odaklıbir sistem olduğunun teşhir edildiğieylemde, öğrenci gençliğin bu sistemiçinde yozlaştırıldığı, bunalımaitildiği ve birçok öğrencinin intiharasürüklendiği belirtildi. Bu sorunlarınçözümünün sisteme karşı topyekünmücadele etmekten ve örgütlenmektengeçtiği vurgulandı. Ayrıca GülşahIşıklı ve Meral Dönmez’in demokratiklise talebinde bulunduğu için hukuksuzbir şekilde tutuklandığını belirtenDev-Genç’liler, demokratik lise talebininbirçok öğrenci tarafından dilegetirildiğini fakat örgütlü bir şekildemücadele edilince bu talebin suç sayıldığınısöyleyerek Gülşah ve Meral’inserbest bırakılmasını istediler.Eylemde sık sık “Öğrenciyiz HaklıyızKazanacağız”, “Parasız Eğitim,Sınavsız Gelecek İstiyoruz Alacağız”,“Gülşah ve Meral Serbest Bırakılsın”,“Yaşasın Dev-Genç YaşasınDev-Genç’liler” sloganları atıldı.Eylemi dikkatle izleyen liselilerleeylem sonrasında sohbet edildi. Liselilerkampanyayı beğendiklerini,bu talebin herkesi ilgilendirdiğini,liseliler olarak dershaneye gitmeyemecbur bırakıldıklarını söyleyerek,Dev-Genç’lilerle görüşmek istediklerinidile getirdiler. 12 kişinin katıldığıeylem alkışlarla sona erdi.BURSAKampanya çalışmaları Bursa’dada, 7 Mart günü UludağÜniversitesi’nde yapılan eylemlebaşlatıldı. ÖğrenciKültür Merkezi önünde eylemyapan Dev-Genç’liler,açtıkları stantta Gülşah veMeral için imza toplayıp,bildiri dağıttılar. Kampanyahakkında öğrencileri bilgilendirenDev-Genç’liler, sloganlareşliğinde <strong>Yürüyüş</strong>ve Tavır dergisinin tanıtımınıda yaptılar. Özel GüvenlikBirimleri (ÖGB),standın açılmasına engel olmayaçalışsa da, sonuç alamadılar,stand bir saat boyunca açık kaldı.8 Mart günü yine aynı yerde ve saattestant açan Dev-Genç’liler, öğrencilerlesohbet ederek, kampanyaçalışmalarına devam ettiler.ÇanakkaleParasız EğitimSınavsız Gelecek HakkımızıBulunduğumuz Her YerdeHaykırmaya DevamEdeceğizİSTANBULİstanbul Üniversitesi’nde Dev-Genç’liler, 8 Mart günü kampanya afişleriile 16 Mart Katliamı anmasınınduyuru afişlerini astılar. Dev-Genç’lilerbu çalışmalarını sürdürürken, onları10 ÖGB (Özel Güvenlik Birimi)ve 5 sivil polis de takip ederek tacizetmeye çalıştı. Bu saldırılarının teşhiredileceğinin söylenmesi üzerine,tacizlerine son verdiler. Dev-Genç’lilerayrıca 30 dakika içinde 20 adet <strong>Yürüyüş</strong>dergisini de öğrencilere ulaştırdılar.7 Mart’ta da İstanbul Üniversitesimerkez kampüsü yemekhanesiönünde imza masası açıldı. İmzaatan öğrencilere, Gülşah ve Meralisimli iki Dev-Genç’linin parasız eğitimistedikleri için tutuklandıklarıanlatıldı. Öğrencilere ayrıca 16 MartBeyazıt katliamı anlatıldı ve Beyazıt'tayapılacak anmaya çağrı yapıldı. 1 saatboyunca açık kalan masada 21 imzatoplandı, 150 bildiri dağıtıldı ve <strong>Yürüyüş</strong>dergisinin tanıtımı yapıldı.Liseli Dev-Genç’liler, 8 Martgünü de Mecidiyeköy’de bulunanCevahir Alışveriş Merkezi önündeimza masası açtılar.Açılan masaya halkın ilgisi yoğundu.Masanın yanına gelen insanlarparasız eğitim istemenin en doğalhak olduğunu, herkesin bu talebi sahiplenmesigerektiğini ve bunun içinimza atmanın önemli olduğunu dilegetirdiler. Liseli Dev-Genç’liler aynızamanda masaya gelen liselilere başlatmışoldukları anket çalışmasındanbahsettiler ve masada duran anketlerdenmasaya gelen öğrenciler alıpdoldurdular. Anketlerde eğitim sistemininöğrenciler üstünde ne gibiolumsuz sonuçlar yarattığına dairsorular vardı.Birçok insan da, Liseli Dev-Genç’lileri “Füze Kalkanı Değil DemokratikLise İstiyoruz” kampanyasındantanıyordu. 75 imza toplananmasaya gelenlere füze kalkanı değildemokratik lise istediği için tutuklananGülşah ve Meral’den bahsedildi.Gülşah’ın hasta bir özgür tutsak olduğunuanlattılar. 220 adet de kampanyabildirisi dağıtıldı.11 Mart günü de Mecidiyeköy’dekiMetrobüs Durağı çıkışındamasa açıldı. 90 imzanın toplandığı vekampanya bildirilerinin dağıtıldığımasaya halkın ilgisi yoğundu. “ParasızEğitim Sınavsız Gelecek İstiyoruz,Alacağız!” pankartının da açıldığımasa 2 saat açık kaldı.DERSİM9 Mart günü Dersim’de LiseliDev-Genç’liler, Güzel Sanatlar Lisesiönünde bildiri dağıttılar. Öğrencilerindışında okul servislerinin şoförleri deDev-Genç’lilerin yanında durarak,öğrencilerin hepsine bildiri almalarınısöyledi. Öğretmenler de Dev-Genç’lilerle sohbet ederek eğitimin niteliksizolduğunu anlattılar ve Dev-Genç’lilere “Tanıştığınız öğrencilerekültürümüzü öğretin, Dersim’in kültürünü,tarihini anlatın.” dediler.Liseli Dev-Genç’liler, aynı günTürk Telekom Fen Lisesi’nin önündede bildiri dağıttılar. Lisenin yanındabulunan ilköğretim okulu ile AnadoluÖğretmen Lisesi’ndeki öğrencilerde gelerek bildiri alıp, imza attılar. Fen40HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Ülkemizde GençlikLisesi’ndeki bir servis şoförü deDev-Genç’lilerden bildiri isteyerekservisteki öğrencilere dağıttı. Çalışmalarsonunda 95 adet imza toplandı,170 adet bildiri dağıtıldı.KOCAELİ7 Mart günü Kocaeli Sabri Yalımİnsan Hakları Parkı'nda Kocaeli GençlikDerneği üyeleri bir açıklama yaptı.Dernek adına açıklamayı yapan HazalKorkmaz, parasız eğitim istediklerinive bu taleplerini dile getirdikleriiçin tutuklanan Gülşah Işıklı veMeral Dönmez'in serbest bırakılmasıgerektiğini söyledi. Dev-Genç’lileraçıklamanın ardından yürüyüş yolunageçip 350 tane bildiri dağıttılar. <strong>Yürüyüş</strong>yolunda sloganlarıyla ve marşlarıylahalka seslenen Dev-Genç’liler,ardından eylemlerini sonlandırdılar.ANKARADev-Genç'liler, 5 Mart günü YükselCaddesi'nde yaptıkları bir eylemleyeni kampanyalarını halka duyurdular.“Parasız Eğitim Sınavsız GelecekHakkımız! İstiyoruz, Alacağız!Gençlik Federasyonu” yazılıpankartın açıldığı ve 20 kişinin katıldığıeylem, yapılan açıklama ve atılansloganlarla bitirildi.7 Mart’ta da Orta Doğu TeknikÜniversitesi'nde hazırlık, endüstrimühendisliği, iktisat, matematik, kimyafakülteleri ile merkez kütüphane,devrim stadyumu, merkez spor salonuve yemekhane binalarına 14 taneyazılama yapıldı.İZMİRDev-Genç'liler, 12Mart’ta Ege Üniversitesi'ndeyaptıkları yürüyüşlebaşlattıkları kampanya çalışmalarına,13 Mart’ta daDokuz Eylül Üniversitesi'ndedevam ettiler. EgeÜniversitesi yurdu önündetoplanan 15 Dev-Genç'li“Vatansever ÖğrencilerGülşah ve Meral SerbestBırakılsın” pankartıyla yürüyüşyaptılar. EdebiyatFakültesi önünde açıklamayapılarak, sloganlar atıldı.Dokuz Eylül Üniversitesi’nde iseDokuzçeşmeler Kampüsü'ne afişlemeyapan iki Dev-Genç'li Özel GüvenlikBirimi tarafından engellenmek istendiama istediklerini elde edemediler;kampüsün çeşitli yerlerine vekampüsün dışına 25 afiş asıldı.İSTANBULDev-Genç’lilerinMücadelesi Devam EdiyorKatliamlarınız BiziYıldıramazDev-Genç’liler, 16 Mart katliamınınyıldönümü öncesinde bir toplantıdüzenleyerek, anmanın öneminikonuştular ve eylem programı hazırladılar.10 Mart günü, Kadıköy'de yapılantoplantıda, devletin öğrencileri katletmekiçin bire bir örgütlediği 16Mart katliamının teşhir edilmesi amacıylaDev-Genç’liler önerilerini sundular.İstanbul Üniversitesi FenFakültesi önünde yapılacak eylemleilgili olarak, "16 Mart katliamınıteşhir etmek ve şehit düşen7 devrimciyi anmak için her zamankindendaha kitlesel olmalıyız.Faşizmi yenmek için örgütlenmeliyiz.Bunun yollarını üretmelive insanlarımızla daha fazla görüşmeli,yakından ilişki kurmalıyız."denildi. İstanbul Üniversitesi’ndeyaşanan faşist saldırılara da değinilerek,alınacak önlemler konuşuldu.Dev-Genç’liler, 14 Mart günü deİstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsüve Edebiyat Fakültesi'nde 16Mart'ta Beyazıt'ta yapılacak olan anmanınduyurusunu yaptılar. Ayrıca yapılanafişleme, bildiri dağıtımı veEdebiyat Fakültesi'nde açılan masayla16 Mart katliamı öğrencilere anlatıldı.Dersim Halk Cephesi Dev-Gençde, 16 Mart’ta Tunceli Üniversitesi yemekhanesindeeylem yapacağını duyurarak,“Beyazıt katliamının hesabınısormak için, katledilen 7 devrimci öğrencininhesabını sormak için, Halepçekatliamının hesabını sormak içinve yeni faşist saldırılara izin vermemekiçin devrimci, demokrat tümöğrencileri 16 Mart’ta yapacağımızanmaya çağırıyoruz!” açıklamasındabulundu.Dersim’de Polis- İdareİşbirliği İşgalle ProtestoEdildi Liseli Dev-Genç’lilerBarikatların ArkasındaYer AldıDersim’in köylerinden gelen yoksulhalk çocuklarının kaldığı NamıkKemal Lisesi Yurdu'nda kalan öğrenciler,gördükleri baskılardan dolayı13 Mart günü yurdu işgal etti.Akşam saatinde dışarı çıkmak isteyenbir öğrenciye izin vermeyen vebundan dolayı çıkan tartışmadan kaynaklıcam kırılmış ve bunu gören birpolis memuru yurda çevik kuvet veözel harekat polislerini çağırmıştır.Bu yaşananların, yurdun genelkoşullarına eklenmesi üzerine, (Yurttayemek olmaması, suların kesilme-DersimSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 41


Ülkemizde GençlikSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Ankara ODTÜsi, odaların ısıtılmaması…) öğrencilerprotesto amaçlı basın açıklamasıdüzenlemek istedi. Ancak yapılanpolis yığınağını görünce eylemleriniyurdu işgale dönüştürdüler. Ve 13Mart akşamı saat 19.00’da, polisin saldırısını,arkadaşlarına karakolda işkenceyapılmasını protesto etmek veyurttaki koşulların düzeltilmesi talebiyleyurdu işgal ettiler.Yurttaki işgali duyan Liseli Dev-Genç’liler hemen yurda gittiler ve“Katil Polis Liselerden Defol” sloganıylapolisin koyduğu şeridi aşarakyurdun önüne ulaştılar. Liseli Dev-Genç’liler yurda girmek istediler ancakiçeri sokulmadılar. Yurt kapısıönünde, “Katil Polis Liselerden Defol”,“İşkencecilerden Hesap SordukSoracağız”, “Bedel Ödedik BedelÖdeteceğiz”, “Yaşasın Dev-Genç,Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganlarınıatarak, “Öğrencilerden birinin kılınadahi zarar gelmesinden polisin sorumluolacağını” belirttiler.Halka seslenerek evlatlarına sahipçıkmaları çağrısında bulunan LiseliDev-Genç’liler, barikatların arkasındakiöğrencilerle konuştular. Bununüzerine öğrenciler görüşmek içinDev-Genç’lileri içeri aldılar. Dev-Genç’liler öğrencilerle birlikte çarşaftanpankart yaparak camdan astılar.Çarşafta “Polis Gidecek” yazıyordu.Bu arada öğrenciler camlardan“Dersim Faşizme Mezar Olacak”,“Kahrolsun Faşizm” diye slogan attılar.Öğrencilerin talepleri yazılı haldedışarı verildi.Öğrencilerin talepleri şöyle:“1- Polisler geri çekilecek ve bueylemden kaynaklıhiçbir öğrenci gözaltınaalınmayacak,hiçbir öğrenciye soruşturmaaçılmayacak2- Öğrencilere işkenceyapan komiserSavaş’a soruşturmaaçılsın3- Yurttaki koşullardüzeltilsin4- Öğrencilere kalacakyer bulunsun”Öğrencilerin taleplerinin kabuledilmesi ile, öğrenciler saat 22.00 civarındaeylemlerini bitirdi ve geceyigeçirmek üzere öğretmen evi ile sosyalhizmetlere yerleştirildiler. Halk daöğrencilere evini açtı.“Gülşah Ve MeralVatansever Gençli̇k Fi̇lmGösteri̇mleri̇”Vatanseverli̇ği̇n Bedelİstedi̇ği̇ Gerçeği̇ni̇ AnlatiyorÇanakkale’de Dev-Genç’liler, 9Mart günü, vatansever oldukları içintutuklanan Gülşah ve Meral’e atfettikleri“Gülşah ve Meral VatanseverGençlik Film Gösterimleri” başlattı.8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günüvesilesiyle ilk film gösterimine, kadınlarınseçme ve seçilme hakları içinverdikleri mücadeleyi temel alan“Demir Çeneli Melekler” filmi ilebaşlandı.22 kişinin katıldığı film gösterimininardından film üzerine sohbetedildi. Haklar ve özgürlükler mücadelesininısrarcı ve direnişçi bir geleneklesürdürülmesinin gerekliliğindenbahsedildi. Filmden yola çıkılarak,vatanımızda 42 yıldır var olan devrimcihareketin ve onun yarattığı direniş geleneğininhaklılığı belirtildi. Filmdekimücadele tarzı ile TAYAD’lı Analarınmücadelesi arasında bağ kuruldu.Ayrıca, kadın sorununun cinsiyetçi, feministbir bakış açısıyla değil; sınıfsalbir bakış açısıyla değerlendirilmesi vurgulanarak,kadının devrim mücadelesininayrılmaz bir parçası olduğu, kadınınkurtuluşunun ise devrimle olacağısöylendi.Halk KültürümüzleGideceğiz GençliğeÇanakkale’de 18 Mart ÜniversitesiHalk-Bilim Topluluğu, 5-7 Mart tarihleriarasında Çanakkale’de TerzioğluKampüsü Öğrenci Sosyal EtkinlikMerkezi (ÖSEM) içinde tanıtımmasası açtı.Halk-Bilim topluluğu olarak düzenlenenbağlama, gitar, halkoyunlarıve satranç kursu verildiği öğrencilereduyuruldu. Açılan masada halk türkülerive Grup Yorum şarkıları çalındı.Müziği duyan öğrenciler, topluluğakayıt olarak, topluluğun her türlüfaaliyetine katılacaklarını söylediler.Masaya gelen öğrencilere 15 Nisan’daGrup Yorum Bağımsız Türkiyekonserine toplulukça gidileceği duyuruldu.Topluluğun Anadolu halkkültürünü yaşamak ve yaşatmak amacıylakurulduğu, topluluk içinde Kürdü,Türkü, Lazı, Arabı, Gürcüsü birarada ortak üretim içinde olunduğuanlatıldı. Stantta da bu birlik belliydi.Her kültürden, yöreden türküler çalındı,yöresel oyunlar oynandı. Birçoköğrenci topluluk üyeleriyle halay çekip,horona durdu. Bina görevlileri dahilöğrencilerle birlikte türküler söyledi.Toplam 65 kişi topluluğa üyeoldu.Bu AhlaksızlarıBesleyen DüzendirDersim Liseli Dev-Genç, lise müdürlerinin,okul idarecilerinin ve en nihayetindedüzenin liselilere bakış açısındakidüşmanlıkla ilgili olarak 13Mart tarihli yazılı bir açıklama yaptı.Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçesindekiAnadolu Öğretmen Lisesimüdürünün 16 yaşındaki 10. sınıf öğrencisinihamile bırakması olayının veErzurum’da bir okul müdürünün“Suçluların gen haritası çıkarılsın, doğançocuklar vatana millete hayırlı olmayacaksayürütülmeden yok edilsin.”sözlerinin örnek verildiği açıklamada,“İşte bizlere, bizim çocuklarımızabu kafalar eğitim veriyor. Buahlaksızlara bu gücü, bu cüreti verenbu düzendir.” denildi.42HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Ülkemizde GençlikLiseli Dev-Genç’liler Büyük-Küçük İş AyrımıYapmadan Başladıkları Her İşi BitirirlerLiseli Dev-Genç'lilerin, halkın bilincinde büyük biryere sahip olmasının, 42 yıldan beri çizgisinden sapmamasınınen büyük özelliği verdiği sözleri; onuru ve namusukabul ederek yapmasıdır.Dev-Genç'liler söylediğini yapan yaptığını savunan,başladığı işi devrime hizmet edecek şekilde bitirendir. LiseliDev-Genç'liler tek başlarına da kalsalar yılmadan, yorulmadanher işin sorumluluğunu bilerek yapar. LiseliDev-Genç'liler " bu iş benimdir, hareketimindir, yaptığımişler devrime hizmet etmektedir" diyerek bakar.Liseli Dev-Genç'lilerin başlattıkları kampanyalar devrimiiktidarıhedeflemektedir. Büyük, küçük iş ayrımı yapmadantüm işlerini sonuna kadar yürütürler. Genç, dinamik, atılganoluşlarıyla yarım iş bırakmazlar arkalarında. Liseli Dev-Genç’liler bu şanlı tarihten alıyorlar güçlerini ve her zaman"sonuna kadar gerekirse sonuncumuza kadar" diyerek onurlu,gururlu bir şekilde bitirirler işlerini Dev-Genç onuru,Dev-Genç gururu ile büyütürler kavgayı.Liseli Dev-Genç'liler işlerini hemen bitirmek içinçalışırlar. Çünkü yeni işler onları beklemektedir.Yeni görevlerüstlendikçe, sorumluluklar aldıkça mücadeleazimleri, coşkuları artar. Her yerine getirdikleri görevledaha bir sıkı tutunur kavgaya genç yürekleri. 1990'larda"emperyalist savaşa hayır" kampanyası çerçevesindebir arkadaşlarını tutsak vermişlerdir. Arkadaşlarınızulmün elinden almak için "özgürlük" eylemi başlatmışlardır.Arkadaşlarını alana kadar mücadele etmişlerve kavgalarında başarılı olmuş yoldaşlarını zulmünelinden çekip almışlardır.Liseli Dev-Genç'liler büyük bir tarihin temsilcileridirler.Tarihimiz nice zor süreçlerden geçmiş; şehitlerimiz,abilerimiz, ablalarımız tek başlarına kalmışlar ancakdevrimi büyütme sorumluluğunu hissederektüm işleri omuzlamışlardır. Devrimin hamalı olmuşlardır.Liseli Dev-Genç'liler devrimin hamalı olacaklar, işayrımı yapmayacaklardır. İş ayırt etmek; halka karşı görevve sorumluluktan kaçmak, yapılmayan her iş nedeniyleyoldaşlarının omuzlarına yeni işler yüklemek demektir.Liseli Dev-Genç, yeni bir tarihin yaratıcısı olarakdeğerlerine sahip çıkar.Liseli Dev-Genç’liler 42 yıllık tarihin onurlu temsilcileridir.Bugün yaptıklarıyla örgütü örgütlülüğü, mücadelenineksikliklerini giderecek ve yaptıkları her işe aynıciddiyetle sarılarak umudu ve umudumuzu büyütecekolanlardır. Devrim mücadelesi büyüdükçe yeni görevler,yapılacak işler Liseli Dev-Genç'lileri beklemektedir.Bu görevlerin üstesinden gelmek her işe devrim mücadelesininbir parçası, asıl olarak mücadeleyi sahiplenmeklemümkündür.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Parasız Eğitim HakkıYargılanamaz8 Mart günü Beşiktaş Adliyesi’nde“Parasız eğitim hakkı” yargılanmayadevam etti. Ferhat Tüzer veBerna Yılmaz, “Parasız Eğitim İstiyoruzAlacağız” pankartını Tayyip Erdoğan’ınkarşısında açtıkları için 19ay tutuklu kalmışlardı. Dev-Genç’lilerFerhat ve Berna’nın serbest bırakılmasıiçin Anadolu’nun dört bir yanındamücadele etmişti. Bu mücadeleile Ferhat ve Berna çekip alınmıştızulmün elinden. Dev-Genç’lilertahliye olmuştu ama “parasız eğitimhakkı” hala yargılanıyordu.8 Mart günü İstanbul 10. AğırCeza Mahkemesi’nde görülen duruşmada,daha önce Ferhat ve Berna’nınberaatini isteyen Savcı Kasımİlimoğlu’nun yerine yeni bir savcınınatandığı görüldü. Yeni Savcı AdemÖzcan, Berna Yılmaz, Ferhat Tüzer veUtku Aykar hakkında “silahlı terör örgütüneüye olmak” suçundan 7.5 yıldan15 yıla kadar hapis cezası istedi.Duruşmanın ardından Dev-Genç’liler eğitim hakkının yargılanamayacağınıbelirtmek amacıylaBeşiktaş Meydanı’nda bir açıklamayaptılar. “Parasız Eğitim SınavsızGelecek İstiyoruz” kampanyasını daduyuran Dev-Genç’liler, hiçbir baskınınDev-Genç’lileri bu haklı talebidile getirmekten vazgeçiremeyeceğinigöstermiş oldular.Eyleme, Beşiktaş’ta işçi olarak çalışan3 kişi de katıldı. Dev-Genç’lileryaptıkları açıklamada; “Devletkar etmeye devam ederken, halkın evlatlarıda ölmeye devam ediyor. Bu<strong>ölüm</strong>lerin tüm sorumlusu devlettir.Arkadaşlarımızın eğitim hakkının tamamenellerinden alınmasının ve 19ay hapis yatırılmasının sorumlusubu devlettir. Öğrencileri ve tüm halkımızıbu suçların hesabını sormayaçağırıyoruz. Asıl suçlular yargılanmazkenburada Dev-Genç’lilerin yargılanmasıdüzenin adaletsizliğininkanıtıdır. Adalet ve parasız eğitim mücadelemizibüyütelim.” diyerek eylemsona erdi.BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 43


Ülkemizde GençlikGençlik Federasyonu’ndanDüzen Halkın Eğitim Hakkını Engelliyor!Halk İçin Eğitim Mücadelesini Büyütelim!Uzun zamandır eğitimde yapılanyeni değişiklik gündemde. Herkes bununlailgili düşüncesini paylaşıyor, birşeyler söylüyor. Ancak değişen eğitimsistemi ile ilgili ne denirse densin eğitiminsınıfsal karakteri yani halkın değiltekellerin çıkarına uygun olması değişmemiştir.Eğitimde, işbirlikçi AKPiktidarının, IMF, Dünya Bankası gibiemperyalist kuruluşların istediği gibi değişiklikyapılmıştır. 4+4+4 sistemi düzeninihtiyaçlarını karşılayan bir niteliğesahiptir. Ve işbirlikçi AKP, bu değişikliğiyalan ve demagoji ile 12 yıllıkzorunlu eğitim getirdik diye pazarlamaktadır.Yapılan değişiklikle eğitimin12 yıl olması yalanı bir yana eğitim tekelleriçin olduktan sonra istedikleri değişiklikleriyapsınlar halkın çıkarına değişenbir durum olmayacaktır.Düzenin eğitim sisteminde yaptığıdeğişikliklerin halk için olmadığınısöylerken bunun yerine biz nasıl bir eğitimkoyuyoruz? Halkın ihtiyaçlarınıkarşılayan ve tüm halkın eğitilmesiniamaçlıyoruz. Hiç kimsenin eğitim hakkındanmahrum kalmayacağı, kendisinigeliştirirken aynı zamanda toplumuda geliştireceği, üretim ve pratiği birlikteyürüten bir eğitim sistemi istiyoruz. Tümbu söylediklerimizin kapitalist düzendegerçekleşmesi mümkün değildir.Bunun için bağımsız, sosyalist bir Türkiyekurmak temel hedefimizdir.Halk için eğitim, değişen üretimsistemi, sosyalizm ile birlikte hayat bulacaktır.Eğitim, halkın maddi ihtiyaçlarınıkarşılarken aynı zamanda halkınzihinsel, bedensel, kültürel veruhsal olarak gelişmesini de sağlayacaktır.Gelişen üretim sistemi ile beraberhalkın refah düzeyi artacak, bununlabirlikte geçmişten kalan çarpık,yozlaşmış düşüncelerin yerini sosyalistkültürün almasını hedeflemektedir.Değişen sisteme uygun eğitimdekullanılan yöntemler, içerik vs. buna uygunolarak değişecektir. Bilgi yalnız öğrenilipkullanılmazsa bir işe yaramaz.Bugün kapitalist sistemde uygulanan budur.Az da olsa öğretilen doğru bilgininyaşamda uygulanabilirliği yoktur. Çünkükapitalist sistem bilginin, bilimin halkiçin kullanılmasını istemez. Yoksa bugünbilimin geldiği nokta ortadadır vehala insanlar yokluk ve açlık içindedir.Oysa halk için eğitimde bir mühendisbilgisini, becerisini halk için kullanır.Kullanmasının önünde hiçbir engelyoktur. Üretim ve pratik iç içedir. Bugünolduğu gibi bilgisayar mühendisliğinibitirip bilgisayar parçalarına yabancıdeğildir. Çünkü sosyalizmde eğitimve üretimin birlikteliği, üretimin tamamınıkavratmayı amaçlar. Bir doktor,bir kimyager vs. Bilgisi ve pratiğiile üretimin tamamına vakıftır.Böyle bir eğitim sürecinde düşünen,üreten ve her şeyi ile halkın çıkarınısavunan beyinlerin yetişmesi kaçınılmazolacaktır. Sosyalist eğitimyalnız halkın refah düzeyini, üretimigeliştirmekle kalmaz. Yeni insanı yaratandüşünceyi, kültürü de halka ulaştırmayıamaçlar. Böylece halktan kopuk,ona yabancı bir nesil değil yeni değerleryaratarak, yaratılan kültürel mirasıyarına taşıyacak olan bir nesil yetişir.Emperyalizmin eğitim sistemi ileyok ettiği, yozlaştırdığı, unutturmayaçalıştırdığı değerlerimiz halk için eğitimleyeniden yaratılır. Egemenlerinçarpıttığı, karaladığı, halkın direniş vemücadelesini yok saydığı tarih anlayışınason verilir. Egemenlerin özendirilen,milliyetçilik ile halkları birbirinedüşüren, bilim değil gericilik öğretileneğitime son verilir. Bedreddinler,Kawalar, Pir Sultanlar, Mahirleryani halkın kendi kanıyla, canıylayazdığı tarih öğretilecektir halka.Kısacası bugün süren 4+4+4 yıllıkeğitim tartışmalarının amacı eğitiminfaşist, gerici, tekellerin çıkarına olduğunugizlemektir. İşbirlikçi AKP,eğitim sorununu yalnız yıl sorunuolarak görülmesini istemektedir. Basını,köşe yazarlarını da kullanarak eğitimsorununun ana halkasını, yanihalk için eğitimi gizlemektedir. “Benimistediğim konular üzerinden konuşabilirsinizancak” demektedir.Biz buna HAYIR! diyoruz. Çünkübiz düzenin eğitim sisteminin karşısınaalternatif bir eğitim sistemi koyuyoruz.AKP’nin bir amacı da alternatifbir eğitim sisteminin olmadığı düşüncesinihalka kanıksatmaktır. Dev-Genç’liler olarak halk için eğitim talebimizisavunmalıyız. Düzenin karşısındahalkın alternatifsiz olmadığınıgöstermeliyiz. Bu talebimizi halkaulaştırmak için halk için eğitim mücadelemizibüyütelim.Behçet Kemal Çağlar Lisesi Dayanışma Yemeği Bir İrade Savaşına DönüştüOkulların yarıyıl tatilinin bitmesinin ardından Behçet KemalÇağlar Lisesi’nde Liseli Dev-Genç’lilerin pahalı kantinfiyatlarına karşı düzenlediği alternatif yemekler devamediyor. Öğrenciler, Liseli Dev-Genç’in eylemine katılarakokul idaresinin baskılarına da cevap vermiş oluyorlar. 24 Şubat,2 ve 9 Mart tarihlerinde arka arkaya yapılan, gelenekselleşendayanışma yemeğine çok sayıda öğrenci katıldı.24 Şubat günü okul ile ilgili sorunlarını konuşan Liseli Dev-Genç’liler, 2 Mart’taki buluşmalarında şiirler okuyup ve halaylarçektiler. 9 Mart günü ise dayanışma yemeğine katılımıdaha da kitleselleştiren Liseli Dev-Genç’liler, birlik ve beraberliklerinihalaylarıyla büyüttüler. Okuldaki faşist idareninbaskısı sonucu okuldan ayrılmak zorunda bırakılan birLiseli Dev-Genç’liyi okul kapısından içeri almayan Elif Bektaşadlı müdür yardımcısı öğrencilere teşhir edildi. Ve bir dahakihafta yine cuma günü dayanışma yemeği yapılacağı duyuruldu.Dev-Genç’lilerin hiçbir baskıyla yılmayacağı, devrimmücadelesine durmadan devam edeceği vurgulandı.44HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Röportaj3. Emperyalist Saldırganlığa Karşı Birlik Sempozyumu’naBulgaristan’dan katılan Alla Gigova ile dünyada yaşanan gelişmelerüzerine röportaj yaptık. Gigova’yla yaptığımız röportajı yayınlıyoruz.Halkların sabrı sonsuz değildir.Hitler buna örnektir!Alla Gigova<strong>Yürüyüş</strong> :Sempozyuma ilkkez mi katılıyorsunuz?Dahaönce katıldınızmı? Emperyalizminsaldırganlığıhakkında son ikiyılı da göz önündebulundurarak gelinen aşamayı değerlendirirmisiniz?Alla Gigova: Sempozyuma 2.defa katılıyorum. Emperyalist ülkelerinsaldırganlığına ve özellikle ABD emperyalizmininkinebakarken, kapitalizmingenel krizinin sürdüğü bu dönemde,görüyorum ki dünya kapitalistlerisömürülerini gerçekleştirmekiçin en acımasız yol ve yöntemlerebaşvuruyorlar. Yer seçiminde de ekonomikçıkarları, yani hayati öneme sahipenerji kaynakları rol oynuyor vevahşice, halkın hiçbir çıkarını gözetmedensaldırıyorlar.Onlar, madem ki Ortadoğu’yu elegeçirmek amacıyla oraya ayak bastılar,alacaklar. Satın alabildikleri yerlerdesatın alacak, direnişle karşılaştıklarıyerlerde güç ve entrikalarla… Ki bununiçin de ülkelerin işbirlikçi yönetim veiktidarlarını da kullanacaklar. Ve saldırdıklarıülkelerin yönetimindekilerinkendilerini nasıl tanımladığının önemiyoktur, onların yerleştirdiklerinden bileolsa, tek kriterleri vardır: “Burada bizimçıkarlarımız var!” derler. Haydutlarınkafası böyle işler. Kurt ile kuzunun masalındaolduğu gibi.Arap ülkeleri, kara altının onlarıntopraklarında akıyor olmasından dolayıartık “suçlu.” SSCB’nin dağılmasındansonra sömürü pastasından pay kapmayarışı kapitalistler arasında da çelişkilereyol açtı. Bu çelişkilerin çözümünde geribıraktırılmış ülkelerin halkının ucuz işgücünden yararlanılıyor ve milyonlarhayatını kaybetmeye mahkum ediliyor.Bu durum bana İkinci PaylaşımSavaşı öncesi durumu hatırlatıyor…O zaman da saldırgan peş peşe ülkeleri“yutarken”, Avrupa’daki “arabulucular”kendilerinin üzerinde fırtına kopmayacağınıdüşünüyordu. Şimdi de, Avrupa’dakiNATO’cular, ABD emperyalizmininArapları sömürme ve katletmesinegöz yumarken, kendi kilimlerininde tutuşacağını ve yeni Nürnberg’lerinolabileceğini görmüyor. Amatüm dünyanın Auschwitz’e dönüşmemesiiçin bize çok iş düşüyor. BugünSSCB ve Kızılordu yok. Ama tümdünyada devrimci mücadele gelişiyor…Ulusal kurtuluş hareketleri bunlaraörnektir; mesela kapitalizm zincirindenkopan Venezuella, Ekvador,Bolivya… ALBA bloku... gibi.<strong>Yürüyüş</strong>: Tunus'ta, Mısır'da, Libya'dabir devrim olduğunu söyleyebiliyormusunuz? Geçen yıl genel görüşünüzbu yöndeydi.Alla Gigova: Tunus, Mısır veLibya’da yaşananlar farklı şeyler. Tunus’ta,bazı Avrupa ülkelerinde olduğugibi (mesela Yunanistan), ki oralarınhalkının %50 si genç ve işsizdir, yaniyaşamlarını sürdürme araçlarındanmahrumlar, eğitim ve aile kurma olanaklarındanbahsetmeyelim bile… Bununiçin halkta huzursuzluk, memnunolmama hali doğdu. Dışarıdan ise Tunus,turizmi gelişmiş olan sakin birülke gibi duruyordu. Belki de buradauzun yıllardır varlığını sürdüren FilistinKurtuluş Ordusu’nun varlığının etkiside olmuştur. Filistinli devrimcilerinetkisinde kalmıştır gençler… Ama herhalükarda burada da Mısır’da dabir devrimden söz etmek mümkündeğildir. Belki kendiliğinden bir ayaklanmaama devrim değil.Mısır’da olaylar biraz daha karmaşık.Orada 30 yıldır Mübarek iktidarda. Mübarek,ABD ile ilişkiler içinde. Bir süreher şey yolundaydı ve o, Amerikan kriterlerinegöre “demokrat” bir kişi olarakişlerini görüyordu. Ama durum gerilince,halk ayaklanınca, aynı Amerika onubir kağıt gibi buruşturup attı ve onunyerine başkasını aramaya başladılar.Mesela, Rusya’da bulunan İran büyükelçisiReza Sacdadi’nin bu konuda söyledikleriilginçtir: “Mübarek’in devrilmesiyleşeytan gitmedi. Aynı şeytanAmerika-İsrail eli ile tırnaklarını Mısırhalkının boğazına batırmış olarak varlığınısürdürüyor. O şeytan sadece birtırnağını değiştirdi…” Yani iktidaragelecek olanların diğer Mübarekler olduğutahmin edilebilir ve bunu halk 30yıl sonra görecektir… Ama halk direnirsede ABD tarafından cezalandırılacaktır.Burada gereken bir seçim yapmasıdır.Libya ile öyle oldu. Libya boyuneğmedi ve hemen Libya’nın başındabulunan Kaddafi’yi önce tecrit ettiler,sonra da Fransızların eliyle ortadankaldırdılar. Ve tüm bu süreçte ABD“kenarda” duruyordu, işi bitiren onlarınişbirlikçileri oldu. Ve Kadafi’nin öldürülmesindenhemen sonra petrolünüpaylaşmaya giriştiler.Devrimlere gelince… Devrim, düzenindeğişikliği anlamına gelir. Tunusve Mısır’da kapitalizmi sosyalistsistemle değiştirmek isteselerdi evetbu bir devrim olurdu. Ama devlettebir değişim, bir kralı başkasıyla değiştirmek,darbe yapmak, bu birdevrim değildir… Tam tersine budaha çok bir provokasyon, yutmadanönce bölme adımına daha çok benziyor…Tabii ki ekonomik çıkarları olangruplar arası mücadeleden de söz ediyorolabiliriz, mesela ulusal kapitalistlerile komprador burjuvalar arası… Amabu da bir devrim değildir. ABD’nin,emperyalist efendilerinin emirleriniyerine getiren bir iktidar. Bu koşullardadevrim olabilmesi için, halkın büyükçoğunlunun çıkarlarını dile getirenSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 45


RöportajSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012ve savunan devrimci bir parti olmakzorunda. Emeğin insanlarının partisiolmalı, çünkü sadece onlar sömürününyıkıcılığına tamamen bağımlılar vesadece onlar kuşkusuz bir mücadeleyeatılabilir. Böyle bir partinin isestrateji ve taktikleri olmalı, onlarıhayata geçirecek bir programı olmalı,devrimci güçleri bilmeli veyönetebilmeli… Bu parti devriminteori ve pratiğine hakim olmalı…halkı, kitleleri harekete geçirebilmelive emekçilerden oluşan devrimci birordu meydana getirebilmeli… Sovyetordusu gibi.<strong>Yürüyüş</strong>: Şu anda Suriye'de yapılmakistenen nedir? Emperyalizminamacı nedir?Alla Gigova: Şu an Suriye’de,halkı korkutma ve sindirmeye yönelikbir yol izleniyor. Dünyanın gözü önündeyaşanan saldırıları, burjuva propagandasıBeşar Esad’a muhalefet hareketi olaraktanımlıyor. Gönül isterdi ki Rusya’nında Esad gibi enerjik ve kararlı vebilinçli bir başkanı olsun. NATO veABD’nin saldırgan sürüsüne karşı koymasıhiç de kolay değil. Bence tam daburada Araplar teslim olmaya son vermeli,güçlerini, Slav halkları gibi birleştirmeliler.Tarihin tüm tehlikeli dönemeçlerindeslav halkları bir arayagelmiştir, ya Doğu’ya, ya da Batı’yakarşı birlikte direnmişlerdir. Ve enönemlisi Şii, Sünni vb ayrışmalara gitmeyeson vermeliler. Bu bölünmeleronlara ortak düşman karşısında hiçbiryarar sağlamıyor…<strong>Yürüyüş</strong>: Emperyalistler, Suriye'deEsad'ın 'diktatör' olduğu,İran'da da nükleer silah yapıldığıgerekçesiyle mevcut iktidarları yıkmakiçin işgale kadar uzanacak saldırıhazırlıkları yapıyorlar. Bu durumdadevrimci, sol, sosyalist, komünist partilerin,kısaca dünya halklarının tavrıne olmalı?Alla Gigova: Bulgarların bir sözüvardır “Nasılsa bir ustası bulunur.” Yanikorkutma ve savaşla kışkırtma politikalarıonlara dönebilir. Halkların sabrısonsuz değildir. Hitler buna örnektir.Bunun için vaktinde Stalin şöyle demiştir:“Hitlerler gelir ve giderler…”Lenin’in “Emperyalizm kapitalizminen yüksek aşaması” sözünden yola çıkarakbakarsak ve “emperyalizmin kapitalistçelişkileri son aşamaya kadargetirdiği”ne bakarsak ve “sosyalizmdışında insanlığın bir kurtuluşu yoktur”diyorsak; mücadelenin başında bulunmasıgereken kararlı net, yeni bir Enternasyonel’debirleşen, komünistlerolması gerektiğini söyleyebilirim.Mesela Bolşevik Komünist PartileriBirliği’ne Filistin Komünist Partisitarafından Lenin Enternasyoneli yaratılmaküzere teklif gönderilmiştir…Gerçekten Lenin – Stalin çizgisindebir Enternasyonal yaratırsak seve seveuluslararası devrimci kadrolar yetiştirmekiçin emek vermeye hazırım.Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.Teşekkürler.Dünyadaki Tüm AntiEmperyalist GüçlerArasında Bir KoordinasyonKomitesi OluşturmalıyızSempozyum’a Bangladeş UlusalKurtuluş Konseyi adına katılan FaıezulHakim’le yaptığımız röportajıyayınlıyoruz:<strong>Yürüyüş</strong>: Sempozyuma ilk kez mikatılıyorsunuz? Daha önce katıldınızmı? Emperyalizmin saldırganlığı hakkındason iki yılı da gözönünde bulundurarakgelinen aşamayı değerlendirirmisiniz?Faıezul Hakim: Bu sempozyuma2. katılışım. 2011’de yapılan sempozyumada katılmıştım. Son iki yıldaemperyalist saldırı, muhtevası değişmeksizinyoğunlaşmaktadır. Ekonomikve politik açıdan iktidarlarını yitiriyorlar.<strong>Yürüyüş</strong>: Tunus'ta, Mısır'da, Libya'dabir devrim olduğunu söyleyebiliyormusunuz? Geçen yıl genelgörüşünüz bu yöndeydi.Faıezul Hakim: Tunus ve Mısır’dakiolaylar, ABD kuklası bir diktatörekarşı gerçekleştirilen bir halkayaklanmasıydı. Bu yüzden devrimegidebilecek nitelikteydiler. Ama Libya’dakiemperyalizm güdümündekibir hareketti. Emperyalist saldırganlığınbir parçasıydı ve bu yüzden karşıdevrimolarak nitelendirilmelidir.<strong>Yürüyüş</strong>: Şuanda Suriye'de yapılmakistenen nedir?Emperyalizmin amacınedir?Faıezul Hakim: Faıezul Hakim:Bugün emperyalistler,tıpkı Libya’da olduğu üzere, Suriye’yemüdahale ederek bu ülkenin siyasetinive ekonomisini yönetmek istiyorlar.İsrail’i cesaretlendirerek İran’a saldırmaplanları yapıyorlar.<strong>Yürüyüş</strong>: Emperyalistler, Suriye'deEsad'ın 'diktatör' olduğu, İran'da danükleer silah yapıldığı gerekçesiylemevcut iktidarları yıkmak için işgalekadar uzanacak saldırı hazırlıkları yapıyorlar.Bu durumda devrimci, sol,sosyalist, komünist partilerin, dünyahalklarının tavrı ne olmalı?Faıezul Hakim: Dünya halklarıemperyalist propagandaya karşı çıkmalıdırlar.Kimin “diktatör,” kimin“faşist” olduğu meselesi o ülkeninhalkını ilgilendirir. Biz emperyalistteröristler olan ABD’nin ve diğer emperyalistkuvvetlerin bu yöndeki açıklamalarınıdikkate almayız.<strong>Yürüyüş</strong>: Eyüp Baş UluslararasıEmperyalist Saldırganlığa Karşı HalklarınBirliği Sempozyumu’nun 3.süyapılıyor. Emperyalizmin dünya halklarınasaldırganlığı ortada. Bu sempozyumsomut görevler konusundadaha ileriye nasıl taşınır?Faıezul Hakim: Uluslararası biranti-emperyalist gençlik/öğrenci konferansıörgütlenebilir, anti-emperyalistbir kültür konferansı örgütlenebilir, antiemperyalistbir sendikalar toplantısı vs.,şayet bu sorumluluğu üstlenebilirsekve gerekli maddi kaynakları temin edebilirsek,böylesi bir çalışma farklı ülkelerdede gerçekleştirilebilir.<strong>Yürüyüş</strong>: Sizin ek olarak belirtmekistediğiniz bir şey var mı?Faıezul Hakim: Dünyadaki tümanti-emperyalist güçler arasında birkoordinasyon komitesinin oluşturulması.Aynı gün, aynı saatte dünyanınçeşitli yerlerinde emperyalistsaldırganlığa karşı kitlelerin sokaklaradökülebilmesini sağlayacak bir eylemplanının oluşturulması.46HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


Yıkımlara İzin,Dozerlere Geçit Vermeyeceğizİstanbul Küçük Armutlu’da yıkımlara ve tutuklamalara karşı başlatılan açlıkgrevi ve direniş çadırı bir ayını doldurdu. Yıkımlara Karşı Halk Komitesiçalışanlarının başlattığı direniş halkın sahiplenmesiyle daha da büyüyor.Mahallenin kuruluşundan bugüne devrimcilerin yarattığı direniş kültürü,çadırı ziyaret eden halkın konuşmalarında kendini gösteriyor. Armutlu halkıdevrimcilere güveniyor. Çünkü bu mahallede Cephelilerin kanı var, bedel ödemecüreti var. Özellikle mahallenin kadınları çadırı boş bırakmıyorlar.“Yıkımlara Karşı Açlık Grevindeyiz-Tutuklu 5 Devrimciye Özgürlük” yazılıönlükleri giyen direnişçiler, nöbet değişimi yapıyorlar çadırda. Liselisinden,işçisine, ilk kez açlık grevi yapanından, tecrübeli olanına kadar pek çok Cepheliyer alıyor direnişte.Çayan Faşizme Mezar OlacakSivas Katliamı’nın sorumlularınınAnkara 11. AğırCeza Mahkemesi tarafındanzaman aşımı ile beraatettirilmesine, Çayan halkıve Cepheliler sessiz kalmadı.13 Mart günü saat 20.00sıralarında İstanbul’un ÇayanMahallesi’nde, Cephelilerbarikatlar kurarak, halkıbarikatlara çağırdılar.Kurulan barikatlarda sloganlaratılırken; yüzlercepolisiyle, panzerle, TO-MA’larla, 6 tane akrep, 3otobüs çevik kuvvet polisive onlarca sivil polisle ÇayanMahallesi abluka altınaalınarak Çayan halkı sindirilmekistendi. Buna karşılıkÇayan halkı Cephelilerlebirlikte katil polisle çatıştı.Saat 20.00’de başlayan eylemgece 23.00’e kadar devamederken; Cephelilertaşlarla ve molotoflarla ÇayanMahallesi’ni savundular.Cepheliler tarafındaneylem iradi olarak bitirildiktensonra katiller sürüsüNurtepe Haklar Derneği’ninönüne gelerek, kapıya silahlavurup açmaya çalıştılar.Halkın tepkisi ile karşılaşankatiller mahalleyi terketmek zorunda kaldı.NEWROZ İSYANDIR, İSYANCENGİZ SOYDAŞ’LARLA SÜRÜYORElazığ’da 21 Mart Newroz Bayramı’nda yapılacakkutlama öncesinde 12 Mart günü Esentepe Mahallesi’ndebildiri dağıtıldı. 21 Mart günü saat 17.00’de FevziÇakmak Mahallesi Tek Ağaç alanında yapılacak olanNewroz kutlamasına mahalle halkı davet edildi. Yapılançalışmada yaklaşık 250 bildiri halka ulaştırıldı.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart201212 Mart'ta Gazi'de KatledilenVe Direnen Halktı! Katleden Devletti!12 Mart günü Ankara Natoyolu'nda Halk CephelilerTekmezar Parkı'nda toplanarak Tuzluçayır Meydanı'na yürüdüler.“Gazi ve Ümraniye Katliamını ve Direnişini UnutmadıkUnutmayacağız” yazılı pankartı açıp kortejlerinioluşturan Halk Cepheliler, sloganlar eşliğinde TuzluçayırMeydanı'na geldiler. Burada yapılan açıklamada, “Katliamlara,diri diri yakmalara, sokak ortasında kurşunlanmaya,asılmaya, derisi yüzülmeye rağmen Aleviler direniyor,direnecek. Aleviler örgütlenecek, daha çok olacaklar.Çünkü biliyoruz, bu saldırıları boşa çıkaracak tekşey örgütlenmek, daha çok örgütlenmek ve mücadele etmektir.Katliama direnişle karşılık veren Gazi ve Ümraniyeşehitlerini saygıyla selamlıyoruz.” denildi.35 kişinin katıldığı eylemde çekim yapmak isteyen sivilpolisler engellenerek, eylem yerinden kovuldu. Açıklamanınardından mahalle içine giren Cepheliler “UmudunAdı”nı haykırdılar. Mahalleliler balkonlarından,pencerelerinden Cepheliler'i alkışladılar. Evinin balkonunaçıkan bir teyze “İyi ki varsınız” dedi. Bu sırada mahalleyegirmek isteyen polis mahalleye sokulmadı.BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 47


Sivas'ın Katili Devlettir!Sivas Katliamı davasının zaman aşımına uğramasıve polisin Ankara Adliye önünde mahkemeyitakibe gelenlere yaptığı saldırıyı protesto etmekamacıyla 13 Mart günü Malatya'da Halk Cephesive ESP tarafından bir eylem yapıldı.AKP Malatya il binası önünde yapılan eylemde,"Devrimcilere hiçbir delil göstermeksizin on yıllarcaceza verebilen mahkemeler, Sivas davasındazaman aşımıyla devleti aklamaya çalışmıştır."denildi. Eylemde, "Zaman Aşımı Değil Adalet İstiyoruz!Sivas'ın Katili Devlettir!" pankartı açılırken,"Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz”,“Sivas'ın Işığı Sönmeyecek”, “Zaman Aşımı DeğilAdalet İstiyoruz”, “Katil Devlet Hesap Verecek"sloganları atıldı. 60 kişinin katıldığı eyleme ÖDPde destek verdi.MalatyaSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Tek Bir İnsanımızdan Dahi Korkuyorsunuz!Korkunuzu Büyüteceğiz!Elazığ’da, Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Siyasi Şubepolisleri, son dönemde Halk Cephelilere yönelik saldırılarınıarttırdı. Köşe başlarında durdurduğu Cephelileritehdit eden polis, şantaj yaparak işbirlikçilik teklif ediyor.Aciz durumdaki polis, Halk Cephelilerin ailelerinegiderek, onların üzeriden baskı oluşturmaya çalışıyor. Vetüm bunları işbirlikçi yaratmak için kullanıyor. Bir sonuçalamayınca da daha da saldırganlaşıyorlar.Elazığ Halk Cephesi, polisin tehditleriyle ilgili olarak9 Mart günü yazılı bir açıklama yaparak, polisin kullandığıyöntemlerin faşizmin yöntemleri olduğunu belirtti.Açıklamanın devamında; “Evet, tek bir insanımızdan dahikorkuyorlar. Çünkü hepsinin eli kanlı. Hepsinin elinde buhalkın, halkın evlatlarının kanları vardır. Kaçamazlar bugerçeklerden. Korkun! Korkmakta da haklısınız. Tarih tümyaptıklarınızı kayıt ediyor. Ve bu tarihin yaprakları tek tekaçılacak.Haklı ve meşru olan biziz. Gelecek biziz.” denildi.Anadolu’da Devrimci Kadın Olmak,Zulme Karşı Canını KorkusuzcaOrtaya KoymaktırBolu Gençlik Derneği Girişimi, 11Mart günü Eğitim-Sen Bolu Şubesi’nde“Damında Şahan Güler Zere”belgeselinin gösterimini düzenledi.Güler Zere başta olmak üzeretüm devrimci-demokrat, emekçi kadınlariçin düzenlenen program, tümdevrim şehitleri için yapılan saygı duruşuylabaşladı. Ardından bir konuşmayapılarak, “Anadolu’da devrimcikadın olmak; tecrit kaldırılsın,F Tipleri kapatılsın diye insanlığınonuru için, barikatlarda, hücre hücretecrite karşı direnmektir. İdil olmak,Gülsüman olmak, Şenay, Canan,Zehra, Fidan, Berrin, Sevgi olmaktır.”denildi. Güler Zere'nin yaşamınında anlatılmasının ardındanbaşlayan gösterime 15 kişi katıldı.Anka Kültür Merkezi’nde de 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününedeniyle “Damında Şahan GülerZere” belgeseli izlendi. Gösteriminardından yapılan konuşmalarda, sömürüdüzeninin unutturmak istediği,içini boşaltarak yozlaştırmaya çalıştığı8 Mart-1 Mayıs gibi tarihselönemi olan günlere sahip çıkılmasıgerektiği, bu saldırılara karşı ideolojikyönüyle de bir mücadele verilmesigerektiği belirtildi.8 Mart’ın sınıfsallığına, devrimciliğinedeğinilen programa 20 kişikatıldı.Aleviliğin DevrimciÖzüyle İnançÖzgürlüğü TalebimiziYükselteceğizDevrimciAlevi Komitesi,“İnanç Özgürlüğüİstiyoruz”kampanyasınınçalışmalarınadevam ediyor.İstanbul’da SultanbeyliYavuzSelim Mahallesi’ndeki semt pazarında8 Mart günü kampanya bildirisiile Devrimci Alevi Komitesi tanıtımbroşürü dağıtıldı. Pazarın en kalabalıkolduğu saatte yapılan bildiri dağıtımında500 adet bildiri dağıtıldı.48HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


AVRUPA’dakiBİZAlmanya’da Neo-Nazilerle işbirliğiyapan suç ortakları zaman aşımındanfaydalandırılıyor. 8 Türkiyeliyive 1’i Yunanlı’yı öldüren ,"NasyonalSosyalist Yeraltı" (NSU) isimli ırkçıörgütle işbirliği yapanlar, zaman aşımınedeniyle işledikleri suçlardan dolayıyargılanmayabilirler.Üç ırkçıya 1998 yılında yardımeden Thüringen'den bir Neonazi derneğiile Andre K. isimli kişi, Alman yasalarındakibir boşluk kullanılarak kurtarılmakisteniyor.Almanya’da bir "terör örgütü"neyardım etme suçunun zaman aşımınauğrama süresi 10 yıl. Federal savcılığın,1998’deki olaylarla ilgili henüz 2011 Kasım’ındasoruşturma başlatmış olmasınedeniyle, geç yapılan soruşturma zamanaşımına yol açıyor.1998'den sonraki ilk iki yıl ortaya çıkanpek çok olayda, Thüringenli NeonazilerleZwickau terör üçlüsü arasındabir ilişki yokmuş. 2000 yılı yaz aylarındaise "terör hücresi" üçlüsü ile ThüringenliNeonaziler arasındaki ilişkiler yenidenbaşlıyor, ancak o da, "tek tük" olaylarlasınırlı kalıyormuş.Yani kısacası, bu ırkçı örgüte “yardımyataklık” edenler zaman aşımı nedeniylesorgulanmayabilir. Yardım yataklıkdedikleri, çay vermek, yemekvermek değil. Silah bulmak, katliamlarasuç ortağı olmak.Almanya Adalet SistemiIrkçı ve TaraflıdırAlman mahkemelerinin, istediklerindenasıl keyfi mazeretlerle insanlarıtutukladığını, cezalar verdiğini çokiyi biliyoruz. Bir yasa maddesi bulup,istediği kişiyi keyfi bir şekilde tutuklayabiliyor.İş kendi çıkarlarına gelince,lehine olan yasa maddelerini de bulupçıkartabiliyor.Alman yargısı, söz konusu devrimcilerve yabancılar olunca, “adalet”ve “demokrasiyi” boşveriyor. Ne kadaryalan, ne kadar komplo varsa söyleniyor-yapılıyorve insanlar basit gerekçelerletutuklanıyor.Yabancı olman zaten senin potansiyelsuçlu olman demektir. Eğer mahkemelikolduysan, yabancı olduğun için çokdaha fazla cezalar alacağını bilirsin.Eğer ki sen Alman devletini eleştirmiyorsan,ona itaat ediyorsan, asimileAlmanya’nın AdaletSistemi Irkçıdır,Taraflıdır…9 İnsanımızıÖldürenleri ve OnlaraYardım Edenleri"Zaman Aşımı" İleÖdüllendiriyorlar!olmuşsan, değer yargılarına yabancılaşmışsanceza verilirken bunlar gözetiliyor.Ama bütün bunlara rağmenyine de senin "kara kafalı" olman,Müslüman olman adil yargılanma hakkınıngasp edilmesi için yeterlidir.Eğer Türkiyeli İsen12 Yıl Ceza, EğerAlman İsen 2 Yıl CezaBununla ilgili bir kaç örnek verelim:2008'de Almanya'nın Münih kentinde 76yaşındaki bir Alman'ı döven Türkiyelive Yunanlı iki gence, “cinayete teşebbüsten”hapis cezası verildi. Türkiyeligence 12 yıl, Yunanlı gence ise 8,5yıl... Bunu bir Alman yapsaydı şöyle diyebilirdiAlman yargısı: "provoke ettiler","kendini savundu." Bir dedövdüğü kişi yabancıysa, bu tür kararlarıçok daha fazla görmek mümkündür.Yine, Berlin’deki bir tren istasyonunda30 yaşındaki Marsel P. isimli birkişiyi döven Torben P'ye, Berlin EyaletGençlik Mahkemesi'nde 2 yıl hapis cezasıverilirken; Berlin'de yine bir metroistasyonunda emekli bir öğretmeni dövenTürkiyeli genç Serkan Aksu'ya 12 yıl hapiscezası verildi. Ceza alanların ikisi de18 yaşında. İkisinin de olay anında kaydedilmişkamera görüntüleri var. Ama aldıklarıcezalar farklı.Bunun gibi örnekler daha çok verilebilir.Daha yakın zamanda AnayasayıKoruma Örgütü’nün, yabancıları öldürenırkçı örgütü kurduğu ortaya çıktı.Ama her zamanki gibi üzeri örtüldü.Gerçek sorumlular açığa çıkartılmadı.Bu yüzden şaşırmayız…Söz konusu devrimciler olunca savcılar"Hitler" olmaya soyunuyor. “Bunlaraöyle ceza verelim ki, ardından gelenlerbir daha sesini çıkaramasın.Kendi halklarına sahip çıkmasınlar.”diyorlar.Amaçları devrimcileri susturup, halkımızıngerçekleri görmesini engellemektir.Devrimcilerin halka ulaşması, onlarıörgütlemesini istemiyorlar.İlk önce devrimcileri susturmalılar,böyle düşünüyorlar; bu yüzden de enyüksek cezaları onlara veriyorlar.Devrimci tutsak Şadi Özpolat'ınyargılandığı davanın savcısı bunu açıkçasöylemiştir: “Cezamız bu mahkemeyiizlemeye gelenlere, onun yolundangidenlere örnek olmalıdır.” demiştir.Nurhan Erdem'e öyle bir ceza vermeliyizki, “Anadolu Federasyonu birdaha ‘Emeğimizle Varız, Hakkımızıİstiyoruz’ diyemesin” diye düşünüyorlar.Zaman aşımı nedense Faruk Ereren’ehiç uğramadı. Bırakın 1990'lardaki"suçlardan" yargılanmasını, hiç birkanıt olmadan tutuklanmıştır. Türkiye'dengetirdikleri işbirlikçi hainlereşöyle ifade verin denilmiştir ve onlarınsöylediği herşey kabul edilerekcezalar verilmiştir.Bütün duruşmalar boyunca savcılarizleyenleri tehdit etmiş, hiçbir şekildesavunmaları dikkate almamıştır.O, kafasında cezayı netleştirmiş, sadeceona kılıf bulmakla meşguldür.Yani istediklerinde yalan ile düzmeceifadeler ile insanlara onlarca yıl cezalarverebiliyorlar.Ama söz konusu kendi düzenlerininde garantisi olan "ırkçı katiller" Nazileriçin bir delil bulamıyorlar ve zamanaşımına uğratmak için ellerinden geleniyapıyorlar.Devrimciler yıllarca tecrit altında tutuluyor,aileleri ile dahi görüştürülmüyor.Nurhan Erdem sadece demokratikfaaliyetleri nedeniyle tutuklandı ve babasıile yıllarca görüştürülmedi. Ama 9insanımızın katilleri, tutuklanmalarındanbir hafta sonra aile görüşüne çıktı. Sorgulamalaragiderken ellerinde kitaplarlagörüntülendiler.ALMAN DEVLETİNE DE, YAR-GISINA DA GÜVENMİYORUZ!ALMAN YARGI SİSTEMİ HALKİÇİN DEĞİL, KENDİ IRKÇI SİS-TEMLERİNİ SÜRDÜRMEK İÇİNVARDIR!Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 4 9


Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Av ru pa’da8 Mart Dünya Emekçi KadınlarGünü, Avrupa’da da yapılan eylemlerlekutlandı.Almanya: Hamburg’da Ekin SanatEvi’nin düzenlediği 8 Mart kutlaması10 Mart günü yapıldı. Program demokrasive devrim mücadelesinde şehitdüşenler anısına bir dakikalıksaygı duruşu ile başladı. Nazım Hikmet’in“Bizim Kadınlarımız” şiiriokunarak, 8 Mart’ın tarihçesi ve kadınınmücadeledeki yeri anlatıldı.Mücadelede şehit düşen kadınlarımızınisimleri tek tek söylendi; ardındanSibel Yalçın ve Sergül Albayrak’ınyaşamı anlatıldı. Program,söylenen türküler, çekilen halaylar vehep birlikte yenilen yemekle son buldu.Bergedorf Alevi Kültür Merkezi’ninde destek verdiği programa 50kişi katıldı.Stuttgart’ta ise, 11 Mart günü,Stuttgart Halk Kültürevi’nde GülerEmeğimizi Sömürenlere BaşkaldırmadıkçaÖzgürlüğümüzü KazanamayızZere’ye adına bir program düzenlendi.Tüm devrim şehitleri içinyapılan saygı duruşuyla başlayanprogramda konuşmalar da yapılarak,Avrupa’da kadın olmanın zorluklarına,8 Mart’ın anlam ve öneminedeğinildi.65 kişinin katılımıyla, DamındaŞahan Güler Zere belgeseli izlenerek;Güler Zere zulmün elinden nasıl çekilipalındıysa, aynı mücadelenin bugünYasemin Karadağ ve diğer hastatutsaklar için de verildiği söylendi.Fransa: Fransa’nın başkenti Paris’te10 Mart günü “Damında Şahan GülerZere” belgeselinin gösterimi yapıldı.Nazım Hikmet’in “Tanya” şiirininokunmasıyla başlayan programsaygı duruşu ve 8 Mart’ı yaratan direnişçikadınların anlatılmasıyla devametti. 70 kişinin katılımıyla izlenenbelgeselin ardından müzik dinletisiile program sona erdi.Dreux şehrinde ise 11 Martgünü Dreux Alevi Kültür Merkezi tarafındandernek binasında programdüzenlendi. Şiirlerin okunduğu, 8Mart'ın tarihçesinin anlatıldığı programbir Halk Cepheli’nin yaptığı konuşmaile devam etti. Kadının kurtuluşunundevrimcileşmesinden ve örgütlüolmasından geçtiği vurgulanarakkadınlara örgütlenme çağrısı yapıldı.250 kişinin katıldığı program, oynananyöresel oyunlar-skeçler, gençlerkorosunun söylediği türküler ve çekilenhalaylarla son buldu.Londra: İngiltere’nin başkenti Londra’da,İngiltere Halk Cephesi’nin düzenlediği8 Mart kutlaması, GülsümanDönmez ve Şenay Hanoğlu’nun fotoğraflarıile “Kadınlar OlmaksızınDevrim, Devrimler Olmaksızın KadınınKurtuluşu Düşünülemez", "ÖzgürKadın Örgütlü Direnen Kadındır",Irkçılığa Karşı Tek Ses Tek YürekOlmak İçin Büyük <strong>Yürüyüş</strong>te BuluşalımAlmanya'nın Köln şehrinde AnadoluFederasyonu çalışanları 8-9-10 Mart tarihlerinde Nippes, Brül veEherenfeld semtlerinde, “IrkçılığaKarşı Tek Ses Tek Yürek” kampanyasınınbildirilerini dağıttılar ve yürüyüşçağrılarını astılar.Federasyon çalışanları, Zamangazetesi bürosu, Didif Cami, SolParti Erenfeld Bürosu, AlmanyaAlevi Birlikleri Federasyonu ile görüşmeleryaparak, yürüyüş hakkındabilgi verdiler. <strong>Yürüyüş</strong>e katılım çağrısıyaparak bildirilerini bıraktılar.Federasyon çalışanları ayrıca,Cuma namazı öncesi Didif Camiönünde bildiri dağıtıp cemaatle sohbetettiler. Daha sonra EhrenfeldeVenlo caddesi boyunca, yürüyüş çağrılarıTürkiyeli esnafların işyerlerineasılıp, bildiriler dağıtıldı.Köln'ün Mülheim semtinde de,2004’te Neo-nazilerin bombaladığıdükkanın sahibi Özcan Berber’legörüşülüp, kampanya çalışmaları veyürüyüş hakkında bilgi verildi. Bu ziyaretsırasında Sabah gazetesi muhabiriAnadolu Federasyonu temsilcisiyleröportaj yaptı.Keup Caddesi boyunca işyerlerinebildiriler dağıtıldı. 4 kahvehaneyegidilerek, masa masa dolaşılıp insanlarlasohbetler edildi ve yürüyüşeçağrı yapıldı.Aynı cadde üzerinde bulunan ikicamiye gidilerek görevlilerle görüşüldüve caminin girişine yürüyüşçağrıları asıldı, bildiriler bırakıldı.Son olarak Mülheim Cemevi ziyaretedildi ve yürüyüşün ilanı panolarınaasıldı. 3 günlük çalışmada250 yürüyüş çağrısı işyerlerine ve duvarlaraasıldı; toplam 2 bin bildiri halkaulaştırıldı.Irkçılık Alman DevletininResmi PolitikasıdırAlmanya’nın Köln şehrinde, HalkınHukuk ve Dayanışma Merkezi, 4Mart günü “Irkçılığa Karşı Mücadele”konulu panel düzenledi. Aile veGençlik Dayanışma Evi'nde yapılanPanel'e konuşmacı olarak Rote Hilfe’den(Kızıl Yardım) Tim Engels,Die Linke’den (Sol Parti) ÖzlemDemirel ve Anadolu Federasyonu'ndanHalit Uzunçelebi katıldı.Uzunçelebi, Almanya'da yaşananırkçı saldırılara, yabancılarınsorunlarına değinen bir konuşmayaptı. Demirel ise ırkçılıkla ilgiliyaptıkları çalışmaları anlattı. Engelsde, Nazilerin cinayetleri ile AnayasaKoruma Örgütü arasındaki ilişkiyi veolayın hukuki boyutunu anlattı.Panelde, 24 Mart günü saat15.00'te Köln'de Anadolu Federasyonutarafından düzenlenen ırkçılığakarşı yürüyüşe katılım çağrısı dayapıldı.50HAPİSHANELERDE <strong>2497</strong> ÖLÜM!


İnnsbruckParis"Devrime Meşale Bizim Kadınlarımız","Başeğmeyen Kadınlarımız","Sabolarımızın Yolundayız” yazılıpankartların yer aldığı Kervan DüğünSalonu’nda yapıldı.Saygı duruşundan sonra İngiltereHalk Cephesi adına bir kişi “Kadınlar;Emperyalizme ve Her Türlü ZulmeKarşı Birleşelim Örgütlenelim”başlıklı yazıyı okudu. Ardından <strong>ölüm</strong>orucu şehidimiz Şenay Hanoğlu’nunve Gülsüman Dönmez’in mektuplarıokundu. Ülkemizde ve dünyada direnen,baş eğmeyen, emekçi kadınlarınanlatıldığı bir sinevizyon izlendi.Meryem Altun Halk Sahnesi, 8Mart’ın tarihçesini anlatan, dokumaişçilerinin direnişini anlatan 25 dakikalıkbir oyun sergiledi. Kutlamaya400 kişi katıldı.Avusturya: Viyana'da, AnadoluFederasyonu çalışanları tarafındanHalk Eğitim Okulu’nda Güler Zerebelgeselinin gösterimi yapıldı. Salona“Devrime Meşale Bizim Kadınlarımız”,“Kadınlar Mücadeleyle Özgürleşecek,Devrimle Kurtulacağız”“Sabo'nun Yolundayız”, “DevrimciTutsak Yasemin Karadağ Serbest Bırakılsın","Hasta Tutsakları DevleteÖldürtmeyeceğiz” pankartları asıldı.Anadolu Federasyonu temsilcisi,8 Mart'ın önemini anlatan bir konuşmayaptı. Ardından sözü belgeseli hazırlayanve aynı zamanda Güler Zere'ninavukatlığını yapan Oya Aslanaldı. Aslan, Güler Zere'nin son anınakadar diğer hasta tutsakları düşündüğünüve kendisi için yapılan eylemlerindiğer hasta tutsaklar için deyapılması gerektiğini istediğini vurguladı.100 kişinin katılımıyla belgeselinizlenmesinin ardından program, filmhakkında yapılan sohbetlerle bitirildi.İnnsbruck şehrinde de 9 Martgünü İnnsbruck Anadolu Kültür Merkezitarafından yapılan 8 Mart kutlamasında,kadınların devrim mücadelesiiçindeki yerini anlatan konuşmalaryapıldı.Damında Şahan Güler Zere belgeselininizlenmesinin ardından,AKM saz kursu öğrencileri ve kadınlarkorosu sahne aldı. YeşillerPartisi’nden bir kişi kısa bir konuşmayaparak 8 Mart Dünya Emekçiler KadınlarGününü Kutladı.Ardından Damında Şahan GülerZere belgeselini hazırlayan Av. OyaAslan belgesel hakkında bir konuşmayaptı. Konuşmasında, hasta tutsaklarınsorunlarına ve tecritin hala devamettiğine vurgu yaptı. Kutlamaya 200kişi katıldı.İsviçre: İsviçre'nin Zürich şehrinde10 Mart’ta yürüyüş düzenlendi. İsviçrelive Türkiyeli devrimci gruplarındüzenlediği yürüyüş Hechtplatz’tabaşladı. <strong>Yürüyüş</strong> kortejinde HalkCepheli Kadınlar da kızıl bayraklarıve “Ohne Sozialistche RevolutionGibt Es Keine Befreiung Der Frauen-Volksfront” (Sosyalizm Olmadan KadınınKurtuluşu Olmaz) pankartıyla10 kişiyle yerlerini aldılar.Yaklaşık 2 saat süren ve 300 kişininkatıldığı eylem, Helvetiaplatz’tasonlandırıldı.Sayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart2012Halkın Hafızasında Zaman Aşımı Yoktur19 yıldır devam eden Sivas Katliamıdavası, 13 Mart’ta Ankara’dagörülen duruşmada zaman aşımınauğratılarak düşürüldü. AKP, katillerikoruduğunu açıkça göstermektençekinmezken; devletin katillere yaptığızaman aşımı kıyağı yapılan açıklamalarlaprotesto edildi.Devrimci Alevi Komitesi (DAK),14 Mart tarihli açıklamasında, “Katliamsavunuculuğunu açıktan sürdürendevlet, katil polislerini mahkemeyiizlemeye gelen halkın üzerinesaldırttı! Bu ülkede katliamları gerçekleştiren,birebir örgütleyen her zamandevlettir.” dedi. Polisin, devlettenaldığı güçle, Ankara’da mahkemeyitakip etmeye gelen Alevi kurumlarının,devrimci örgütlerin, binlerceinsanın üzerine tazyikli sularlave biber gazlarıyla azgınca saldırdığınınbelirtildiği açıklama .“Biz İmam Hüseyinlerden öğrendiknasıl dilenileceğini. Kerbelabize yezitlerin sonlarını da öğretti. Veöğrendik ki biat edersek, yezitlergibi lanetlenerek anılırız.Biz lanetlenenlerden değil, hesapsoran ve direnişleriyle tarihe geçenlerdenolacağız. Mahkemeleriniz katilleriaklama devam etsin. Halkın hafızasındazaman aşımı yoktur. Hesabısorulana kadar hiçbir katliamı unutmayacağız.”denilerek bitirildi.Alevi Bektaşi Federasyonu da13 Mart tarihli “Zaman Aşımı KararıTürkiyeİçin BirUtanç Belgesidir”başlıklıaçıklamasında“Mahkemebu kararile bir kez daha Alevileri yakmış, Madımak’tacanlarımızı yakarak insanlığakarşı suç işlemiş binlerce katliamsanığını cesaretlendirmiştir.”dedi.Trakya Halk Cephesi de 14 Martgünü yaptığı açıklamada, “Zaman aşımınauğrayan kokuşmuş düzeninadaletidir. Halka karşı işlenen suçlarzaman aşımına uğramaz. Adalet istiyoruz!”ifadesinde bulundu.BU KATLİAM DEĞİLSE NEDİR? 51


Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm MücadelesindeYitirdiklerimiz24 Mart-30 MartDevrimbayrağını dağlardadalgalandıran,sosyalizmumudunuköylülere taşıyanCephe ge-Hıdır DEMİR Haydar BOYRAZ Erhan KÖKDEMİRrillasıydılar. 28 Mart 2004’te Dersim'in Hozat İlçesi yakınlarındaKinzir Ormanları’nda, oligarşinin askeri güçleritarafından katledildiler.Hıdır DEMİR, 25 Kasım 1974 Dersim ÇemişgezekPaşacık Köyü doğumludur. Çiftçi bir ailenin altı çocuğundanbiriydi. Örgütlü mücadeleye 1993'te katıldı. İstanbul'daSeher Şahin Silahlı Propaganda Birliği'nde yeraldı. 1995'te kır gerillasına katıldı. Ekip komutanıydı.Haydar BOYRAZ, Sivas Gürün Telin doğumludur.1994'te devrimci harekete sempati duymaya başladı. Örgütlübir devrimci olduktan sonra İstanbul İkitelli bölgesindeçalıştı. 1997 Eylül'ünde gerilla birliğine katıldı.Erhan KÖKDEMİR, Elazığ Sivriceli’ydi. 1994’teGebze Liseli Dev-Genç içinde yer aldı. Gözaltılar, tutsaklıklaryaşadı. Bir süre İstanbul Armutlu bölgesindegörevlendirilen Erhan, Mayıs 1998'de gerillaya katıldı.1 Nisan 1961 Adana doğumludur.DHKC taraftarı, Arap milliyetinden olanÇifteci, çalışkan, coşkulu, fedakar, sevgidolu bir dostumuzdu. Elinde ne varsa onupaylaşır, bulunduğu bölgede üzerine düşenişleri emekçi çalışkanlığıyla yerine getirirdi.Şehitleri anma ve Parti-Cephe'nin 3. yıl-Cahit ÇİFTECİdönümü kutlama gecesinin hazırlıklarının yapıldığı birsırada 25 Mart 1997'de beynindeki urun yol açtığı ani birrahatsızlık sonucunda aramızdan ayrıldı.Anıları MirasımızHareketi Sahiplenmenin veGözü Gibi Korumanın Örneği:İbrahim Yalçın ARKAN“Bugün insanca yaşama olanağımız hiç yoksa, açlık,yoksulluk çekiyorsak, açlıktan çocuklarımız ölüyorsa,depremlerde, sellerde ölen hep biz oluyorsak, dilimizikonuşup kültürümüzü yaşayamıyorsak, kendivatanımızda-topraklarımızda yabancı gibi yaşıyorsak,işkence gören, katledilen, hapishanelere atılan hep bizoluyorsak, benim de bunlara karşı direnmek ve bu düzenideğiştirmek en doğal ve en meşru hakkımdır.”Yusuf ARACI16 Ekim 1971 İskenderun doğumludur. Arap-Alevi (Nusayri) bir ailenin çocuğuydu. 1995’teDicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğrencisiykenörgütlendi. Öğrenci gençlik örgütlenmesiiçinde mücadeleye katıldı. Çeşitli görevler üstlendi.Son olarak Akdeniz Silahlı Propaganda Birlikleri’ndenbirinin komutanı olarak savaşı ve devrimYusuf ARACIyürüyüşünü sürdürüyordu. 2000 yılının Ağustos’unda tutsakdüştü ve Ceyhan Hapishanesi’ne konuldu. Yoldaşlarıyla birlikte19 Aralık operasyonunda katliamcılara karşı direndi. 8.Ekip’te Ölüm Orucu’na başladı. 330 gün açlığa ve zulme karşıdirenişini sürdürdü. Direnişinin ilerleyen günlerinde kaldırıldığıAnkara Numune Hastanesi’nde, zorla müdahale işkencesialtında 26 Mart 2003’te <strong>ölüm</strong>süzleşti.===DÜZELTME===<strong>Yürüyüş</strong>ün 306. sayısının Yitirdiklerimiz köşesindeyayınlanan Gözaltında kaybedilen YusufErişti’ye ait bilgide “kaybedildi” yerine“katledildi” yazılmıştır. Yapılan yanlıştan dolayıYusuf ERİŞTİ şehit ailemizden, Yusuf’un yoldaşlarından ve<strong>Yürüyüş</strong> okurlarından özür diliyor, doğrusunu busayıda tekrar yayınlıyoruz.Yusuf ERİŞ TİTokat’lı yok sul bir köy lü ai le si nin ço cu ğuy du. 14 Mart’ta İstanbul’da bir hai nin ih ba rı üze ri ne pu su ya dü şü rü le rek gö zal -tı na alın dı. Muh te me len 17 Mart’ta iş ken ce de kat le dilip ce -sedi kaybedildi.12 Eylül'ün tüm baskı ve zulmüne karşı kararlı ve militan tavrınısürdürdü. Kendisinden daha ileri sorumluluklarda bulunanbir kısım insanların can telaşına kapılıp, mücadeleyi terk etmelerikarşısında cesaretle öne atılarak, doğan bu boşlukları doldurduve hareketi sahiplendi. Ülkenin dört bir yanında, "Vur emriylearanıyor" resimlerini astılar. Bir gün merakla bu afişlere bakarkenkendi resmini görür ve gülerek yoluna devam eder. Dahasonra bir yoldaşına, kendi afişini seyretmenin hazzını anlatır. Vuremriyle aranmak, ona rağmen mücadele etmek ve oligarşiye meydanokumaktan daha haz verici ne olabilir ki... İbrahim'in yaşadığıhaz bu olsa gerekti.(...) Bu süreçte hareketimizde darbe olmuş ve İbrahim aylarcahiçbir görev verilmeden bekletilmiştir. Ancak darbenin kadrolaraaçılması söz konusu olduğunda hatırlanır. Sadece darbecilerinyazılarını okuduğu halde, darbecilere tavır alır ve meşruolmadıklarını söyler. 19 Ocak 1993 tarihli "Yoldaşlar" başlıklıyazısında şöyle der: "Hareketimizin bünyesinde yaşanan vebünyemize, kültürümüze, ahlakımıza, hukukumuza, geleneklerimizeyabancı olan bu çarpık durum -darbecilik olayı- hangigerekçeyle yapılmış olursa olsun meşru görülmez, suçtur..."Hareketin sancılı bir dönem yaşadığı, ama bu sancıyı dindirmemizgerektiği bilinciyle hareket etti. Hareketimiz İbrahim'i birçokarkadaşla tartışmaya gönderdi. İbrahim'e özellikle de kendilerinetarafsız diyen darbecilerle bağını koparmamasını, onlarıkazanmak istediğimizi belirterek bu kesimle görüşmeler yapmasıgörevi verildi. Yine vur emriyle aranıyordu, yine afişleri vardı. Amao tüm bu riskleri göze alarak, nerelere girip çıktıkları belli olmayanbu ikiyüzlü, sahtekârlarla görüşmekten çekinmedi. Onları çokiyi tanıyordu. Fırsatçılıklarını, hesaplarını biliyordu. Buna rağmenısrarla onları ikna çabalarını sürdürdü. Şehit düştüğü ana kadarda her şeye rağmen bu görevine devam etti. Ve bu çabaları yanıltılmış,eksik bilgilendirilmiş bazı arkadaşların, hareket saflarınadönmesinde etkin bir rol oynadı.


Recai DİNÇEL İbrahim Yalçın Avni TURANARKANİstanbul Bahçelievler’de üç DevrimciSol kadrosunun bulunduğu bir ev kuşatıldı.Teslim ol çağrılarına cevaplarıtek bir cümleydi: “Devrimci SolcularTeslim Olmaz!” Farklı alanlarda görevliolmalarına rağmen, devrimci hareketinkarşı karşıya olduğu darbe ihanetini altetmekiçin bu evde bir araya gelmişlerdi.Kuşatıldıklarında, uzun devrimcigeçmişlerine, misyonlarına yakışır tarzda,4.5 saat süren çatışma boyunca direnişgeleneğimize altın bir sayfa ekleyerek,24 Mart 1993 tarihinde <strong>ölüm</strong>süzleştiler.Recai DİNÇEL, 1958 Sinop doğumludur.Çerkez milliyetinden emekçibir ailenin oğluydu. 1976-1977'lerdeçevresinden etkilenerek devrimci düşünceleresempati besler. Şehit düştüğüana kadar Karadeniz Bölgesi Sorumluğunuyapmaktaydı.İbrahim Yalçın ARIKAN, 1958 İstanbuldoğumludur. Emekçi bir aileninçocuğuydu. 1976'lardan itibaren liseyıllarındayken aktif olarak devrimcimücadeleye katıldı. Çocuk yaşlardakavganın ortasında olan, militanlıktanyöneticiliğe hızla yükselen ve her DevrimciSol’cunun düşlerinde yaşattığı gerillave komutan olma düşleri gerçekleştiğinde,o belki de en mutlu insandı.Şehit düştüğünde Ege Bölgesi’nde gerillabirliğini örgütlemekle görevli idi.Avni TURAN, 1954 Düzce doğumludur.Çerkez milliyetinden yoksul birailenin oğluydu. 1975'lerde, İstanbulTeknik Üniversitesi'nde devrimci mücadeleyeatıldı. DEV-GENÇ içerisindeaktif görevler aldı. Ayrıca çeşitli bölgeörgütlenmelerinde sorumluluklar üstlendi.Hep bir görev adamı, sessiz, sakinve hassas kişiliğiyle bir dava adamıydı.Şehit düştüğünde, Sivas, Tokatdağlarında görev yapan gerilla birliğininkomutan yardımcısı idi.İstanbul:“<strong>Yürüyüş</strong> HalkınSesidir”Esenler Kazım Karabekir Mahallesi’nde,11 Mart günü toplu<strong>Yürüyüş</strong> dergisi dağıtımı yapıldı.Evler kapı kapı dolaşılarak, <strong>Yürüyüş</strong>dergisinin halkın dergisiolduğu, açlığa, yoksulluğa, yıkımlarakarşı halkın yanında yeraldığı, gerçekleri yazdığı anlatıldı. 9 <strong>Yürüyüş</strong> okurunun katıldığı ve15 Nisan’da düzenlenecek olan Grup Yorum’un “Bağımsız TürkiyeON’ların Türküsü” konserinin davetiyelerinin de dağıtıldığı çalışmada28 dergi halka ulaştırıldı.Çalışma HakkıİçinDirenmekMeşrudur20 Şubat tarihinden beri, iştençıkartıldığı Ankara İnşaat MühendisleriOdası’nın (İMO) önündeoturma yapan Cansel Malatyalı,9 Mart günü Halk Cepheliler tarafındanziyaret edildi.Halk Cepheliler, Cansel Malatyalı'nın direnişini destekleyen konuşmalaryaptı. Ardından yarım saat boyunca halaylar ve sloganlarladestek verdikleri ziyaretlerini “Direne Direne Kazanacağız”, “İşçiyizHaklıyız Kazanacağız” sloganları ile sonlandırdılar. Ayrıca 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar günü dolayısıyla sendikalı kadınlar, Elektrik MühendisleriOdası çalışanları, ESM üyeleri ve kültür sanat emekçileride Cansel Malatyalı’yı ziyaret edenler arasındaydı.Kıraç’ta60 KişiyleYozlaşmayaKarşıBildiri Dağıtıldıİstanbul Esenyurt Kıraç'ta,Kuru Çeşme Halk Komitesi tarafından yozlaşmaya karşı kampanya başlatıldı.Kampanya kapsamında 8 Mart günü uyuşturucuya, fuhuşa, kumarakarşı 60 kişinin katıldığı bildiri dağıtımı gerçekleştirdi. Bildiridağıtımı sırasında mahalle halkına seslenilerek, “Çocuklarımıza sahipçıkalım!” çağrısında bulunuldu. Halk bildiri dağıtımına yer yer alkışlarla,yer yer de sözlü olarak destek verdi.53


Liseli Dev-Genç’lilerin saçlarınıçok “pedogojik” şekilde yoluyorlardıKarakolun Bahçesinde Polisi Teşhir EttikSayı: 308<strong>Yürüyüş</strong>18 Mart201254Dilan Poyraz ve Nilay Keten sabah Dev-Genç bildirilernidağıtmaya gelmişlerdi Behçet Kemal Çağlar Lisesi’ne,Müdür engel olmuş, bildirileri toplamış öğrencilerden. Dilanve Nilay da "Sen nasıl toplarsın, öğrenciler okuyacak."diye müdüre karşı çıkmışlar. Müdür odaya götürüp, kapıyıkilitleyip polise haber verecekmiş. Nilay ve Dilan direninceodaya götürememiş. Nilay bildirileri polisin kafasınaatıyor. Bunun üzerine müdür polise haber gönderiyor.Armutlu direniş çadırında öğrendik bu haberi ve karakolagittik. Bizim gittiğimizi görenler destek için bizimlegeldiler. Karakola sorduk Nilay ve Dilan’ı, orada olduklarınısöylediler. Karakolun bahçesine girip orada bekledik.Karakolun bahçesinden çıkarmaya çalıştılar, biz çıkmadık.Bu arada mahalleden duyanlar karakola gelmeye devam ediyordu.Ara sıra bahçeden çıkarılmaya çalışıldık. İçeriden“Yaşasın Dev-Genç, Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganını duyduk,biz de eşlik ettik. "Dev-Genç’liler Onurumuzdur" sloganınıattık. Polis bizi kameraya çekmeye çalıştı ama onada müdahale ettik.Karakolun önünde Dev-Genç’lilerin serbest bırakılmasınıbeklerken; mahalle halkına yönelik olarak bağırarak,çetelerden, fuhuştan, parasız eğitimden, füze kalkanındanbahsettik.Polisler, “Biz size bir şey yapmıyoruz.” dediler. Biz de,“Sizin devletiniz bunları yapıyor, sizin de posanız çıktığındasizi de ergenekon gibi bir kenara atacaklar” dedik.Daha sonra kamera çekimi yapan polisin üzerine yürüdük,“Siz bizi tahrik ediyorsunuz” dedik. Kamera çekimiyapan polisi içeri almak zorunda kaldılar. Bizimle pazarlıkyaptılar, susmamızı istediler. Biz de, gözaltına alınan Dev-Genç’lilerin aileleriyle görüştürülmelerini istedik. Bu aradabirçok insan ne oluyor, ne var diye desteğe geldiler.Nilay’ın annesi kızıyla görüşünce, bahçeden çıkıp dışarıdabekledik. Avukatları arayıp beklemeye başladık.Bir polis geldi, sorumlularıymış. “Bak şimdi bir sorunyok, pedagoglar eşliğinde ifadeleri alınıp savcılığa çıkarılıpbırakılacaklar.” dedi.Bir slogan duyduk çıkarılıyorlardı. Saldırıyordu polisler,Dev-Genç’liler de direniyordu. Biz de slogan attık.Arabanın önüne geçtik, çünkü arabanın içinde çok “pedogojik”şekilde saçlarını yoluyorlardı. Polis arabasının kapısınıaçmaya çalıştık, arabayı tekmeledik. Arabayı üzerimizesürdüler. Arabayı bıraktık, onlara saldırdık bu sefer. Arabagitti. İki arkadaşımızı daha gözaltına aldılar bu sırada.Gözaltına alınan tek bir insanımızın üzerinde on polis vardı."Şerefsizler, namussuzlar" diye bağırdı bir arkadaşımız.Polisler "Biz seni alacağız.” dediler. Arkadaşımız da:"Almazsanız şerefsizsiniz. Olayı siz yarattınız, biz çocuklarımızıalmaya geldik, siz çocuklarımıza saldırmasaydınızbiz bir şey yapmayacaktık" dedi. Şişman bir polis vardı, onada; “Ben seni ezberledim, kimlerle oturup kalktığını biliyorum,uyuşturucu satanlarla seni görmedim sanma, benseni sivil yakalarsam görürsün sana soracağım." dedi.Mahalleden bir kişi polise "Şerefsizler, ne yapıyorsunuzinsanlara" diyerek, bize destek oldu.Yaklaşık 30 kişiydik karakolun önünde. “ArmutluFaşizme Mezar Olacak”, “Katil Polis Armutlu’dan Defol”sloganlarını attık. Avukatların gözaltına alınanları ziyaretininardından biz de dağıldık. Ertesi gün arkadaşlarımız serbestbırakıldı.-2. Anlatım-Nilay ve Dilan’ın Behçet Kemal Çağlar Lisesi'ninönünden gözaltına alındıklarını duyduk. Karakola gittik vesorduk buradalar mı diye. Karakolda olduklarını söylediler.Kimliklerini bulamadıklarını, bulur bulmaz da serbestbırakacaklarını söylediler.Gençlik Federasyonu’nu arayıp haber verdik. İnsanlarıtoplayalım dedik bırakılmazlarsa diye. Sonra arkadaşlardanbirinin karakola doğru çıktığını gördük. Tek mi gidiyordedik. O da, galiba deyince biz de gidelim dedik.Gittiğimizde Zeynep ablanın, Haydar abinin ve birkaç kişinindaha orada olduğunu gördük. İçeriden kızların bağırmasıve slogan sesi geliyordu. Belli ki işkence yapıyorlardı.İşkence yapmak şerefsizliktir, diye slogan atmaya başladık,Haydar abi de hemen Dev-Genç’lilere eşlik etti ve kitlede atmaya başladı. Biz slogan atmaya başlayınca tedirginoldular ve kamera getirdiler içeriden korkutup susturmakiçin. Biz de üzerine yürüdük, çekim yapanın kapatmasınısöyledik. Geri geri giderek karakolun içine kadar girdi.Kekelemeye başladı tamam siz doğru durun biz çekmeyeceğiz,dedi. Çok komiklerdi. "Bizim karakolumuzburası çıkın buradan" dediler. Biz de, “siz de bizim mahallemizdendefolun” dedik. Rabia ana bağırdı: "Siz deOya’nın evine konmadı mıydınız karakol deyi, siz de burdangidin o zaman" diye. Sonra dayanamadılar veNilay’ın annesini içeri almayı kabul ettiler. Nilay’ın annesiiçeri girdi biz de bahçenin dışına doğru çıktık.Bu arada sürekli insanlar bağırıyor polise ve karakolaolan öfkeler doğal bir ajitasyona dönüşüyordu.Bizimkileri Üsküdar Çocuk Şube’ye götüreceklerini söylediler.“Şimdi arabalar çıkacak siz burada durun bir şeyyapmayın tamam mı" dedi, sanki çocuğu şekerle kandırıyordu!Biz de taklidini yaptık o halinin, kitle gülmeye başladı.İyice moralleri bozuldu. Herkes korkaklar diye bağırıyordu.Arabayı karakolun kapısına kadar yaklaştırdılarbunun için bile iki saat uğraştılar. Biz de izleyip izleyip hallerinegülüyorduk. Sonra kızları döverek çıkardılar, arabayabindirdiler zorla. Biz slogan attık. Arabayı ortamızdan geçirirkenNilay’ı götüren araç şöförü panikledi, geçemedi aramızdan.Bu arada kadın polisin biri bas bas bağırıyordu " Bibergazı yok mu biber gazı yok mu" diye. Elleri ayakları birbirinedolanmıştı.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!