13.07.2015 Views

ÖĞRETTİKLERİNLE KAVGAYI BÜYÜTÜYORUZ! - Yürüyüş

ÖĞRETTİKLERİNLE KAVGAYI BÜYÜTÜYORUZ! - Yürüyüş

ÖĞRETTİKLERİNLE KAVGAYI BÜYÜTÜYORUZ! - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

BEYİNLERİMİZİ TESLİM ALAMADILAR!ÖğrettiklerinleKavgayı Büyütüyoruz!Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Beyinlerimizi teslim alamadılar.Hasan Selim Gönen bunun en somutörneğidir. 46 yaşında silahı kuşanıpHalk Kurtuluş savaşımızda şehitdüşen Erdal Dalgıç bunun en somutörneğidir. AKP’nin polisleri karşısındatereddütsüz silahına davranansavaşçılarımız bunun en somut örnekleridir.Büyük direnişin dördüncü yılındaemperyalizmin tecrit saldırısınıdeğerlendirirken şöyle demiştik: “Emperyalizm,teslim almak istediği, politikalarınınönünde engel olmaktan çıkarmakistediği güçleri önce tecrit etmekte,yalnızlaştırmakta, kuşatıp,sonra “terörizm” demagojisini dekullanarak imhaya yönelmektedir.Gözden kaçırılmaması gereken nokta,bu politikanın temelinde fiziki imhanınötesinde beyinlerin imha edilmesi,teslim alınması ön plandadır.Fiziki imha, buna hizmet eden biraraçtır. Zira, direniş yolunu seçenleryenilseler de, yok olmazlar ve yenidenayağa kalkarlar. Bu nedenle düşüncelerinteslim alınması, yani düzeniçine çekilmesi, egemen sınıflar açısındançok daha belirleyicidir.” (Dev-Sol Sayı 19, Temmuz 2004) Yrimciedi yıl boyunca Büyük Direnişimizleemperyalizmin bu saldırısınınkarşısında dünya çapındaöneme sahip güçlü, yıkılmaz barikatlarördük. Emperyalizmin dayattığıyaşam ve düşünce biçiminikabul etmeyeceğimizi gösterdik.Halkların emperyalizme ve oligarşilerekarşı her türlü araç ve yöntemledirenebileceğini gösterdik.İktidar perspektifini yitirmiş soldasavunulan AB’nin, ABD’nin demokrasicilikoyununun maskelerinidüşürdük. Emperyalizmin on yıllardırpropagandasını yaptığı “sosyalizmöldü... hiçbir düşünce uğrundaölümü göze almaya değmez...yaşam kutsaldır” pespaye düşünceleriniyerle bir ettik. Kapitalizminyoz, bencil, asalak kültürüne veahlaki çöküntüsüne karşı yeni birahlakı, yeni bir insan tipini, sosyalistinsanın nasıl yaratılacağını gösterdik.Emperyalizmin siyasi, ideolojik dayatmalarınıreddettik, bedenlerimizletüm dünyaya alternatifin sosyalizmolduğunu gösterdik.Önderimiz, Öğretmenimiz, Komutanımız,Dayı’mız... Geleceğişekillendirecek olan Büyük Direnişsürecinin mimarıdır Dayı. Enginler,Erdallar, Hasanlar Büyük Direnişimizinyarattığı sonuçlardır.Dayı’nın şehitliğinin üzerindendört yıl geçti. “Düşmanımızı sevindirmeyeceğiz,dostlarımızı üzmeyeceğiz”demiştik. Geçen dört yıl içindedüşmanımızı sevindirmedik. Düşmanınher türlü saldırıları karşısında direnişimizleyine barikatlar kurduk.Direnişimizde 122 kezBüyük ölmüştük. Burjuvaziden beslenenküçük-burjuva aydınlar, reformistsol, burjuvazinin sivil toplumcu insanhakları savunucuları “sosyalizmöldü... hiçbir düşünce uğrunda ölümügöze almaya değmez... yaşamkutsaldır” diyorlardı. Onların bupespaye düşüncesi karşısında herölen devrimci, halkımız için ölüyoruz,sosyalizm için ölüyoruz, ör-Dayı’nın şehitliğininüzerinden dört yılgeçti. “Düşmanımızısevindirmeyeceğiz, dostlarımızıüzmeyeceğiz” demiştik. Geçendört yıl içinde düşmanımızısevindirmedik. Düşmanın hertürlü saldırıları karşısındadirenişimizle yine barikatlarkurduk.gütlülüğümüzü korumak için ölüyoruzdiyorlardı. Ve tek kişilik hücrelerde,hastane hücrelerinde tek başlarınagün gün, hücre hücre halkı için,vatanı için, yoldaşları için, örgütü içinşehit düştü insanlarımız.Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiziçin dedik. AKP iktidarıhasta tutsakların tedavilerini yapmayarakhastalıklarımızı tutsakları teslimalmanın aracı olarak kullanmak istiyordu.Kanser hastası Güler Zere’ninözgürlüğü için hepimiz birimiziçin dedik. Güler Zere’yi aylarca sürenbir kampanya sonucunda faşizminhücrelerinden aldık.Düşmanın beyinleri teslim almayayönelik saldırıları hiç durmadı.Neredeyse hareketimize yönelikoperasyonların, gözaltıların, tutuklamalarınolmadığı ay olmadı.Sürekli bir kuşatma altında olduk. Örgütlüolduğumuz mahalleleri sabahakarşı yüzlerce, binlerce polis kuşatmaaltına alıp helikopterler eşliğindebastı. Dergi bürolarımızı, derneklerimizi,kültür merkezlerimizi bastılar.Her baskında onlarca insanımızı gözaltınaalıp tutukladılar. Ama saldırılarkarşısında geri adım atmadık,teslim olmadık. Önderimizin, öğretmenimizin,komutanımızın öğrettikleriyledirendik.ama seninle olacağız”“Sensizdemiştik. Dayı hep yanı başımızdaoldu. Hücrelerde, işkencehanelerde,kuşatmalarda Dayı hepbizimle oldu.12 Eylül cuntasının devrimcileriteslim alma saldırılarına karşıMetris’te Dayılar direniş destanıyazmışlardı. 25 yıl sonra Engin ÇeberMetris’te destana yeni sayfalarekledi. Burjuvazinin “hiçbir düşünceuğrunda ölümü göze almayadeğmez” diyen pespaye anlayışınateslim olunsaydı Engin Çeber4


işkencecilere direnebilir miydi? Metris’inhücrelerinde 25 yıl sonra EnginÇeberler’le direniyor Dayı.12 Eylül cuntasına karşı direnemeyenbaşta DY olmak üzere birçokörgüt 12 Eylül sonrasında ideolojik vefiziki olarak tasfiye oldular. Soldakiikinci büyük tasfiye oligarşinin FTipi tecrit saldırısı karşısında oldu. Sürecinbaşında tüm sol F Tipi tecrit saldırısınındevrimcileri tasfiye amacıylayapıldığını söylüyordu. Fakat bu boyuttakibir saldırı karşısında gereğininyapılması konusunda tüm solaynı tavrı göstermedi. Direnmeyençürür demiştik. Bu çürüme BüyükDireniş sonrasında bugün kendiniçok daha açık hissettirmektedir. F Tiplerininaçılışına kadar şu ya da bu şekildeideolojik, fiziki örgütsel varlığınıkoruyan bir çok devrimci-sosyalisthareket, F Tiplerinden sonra varlığı-yokluğutartışılır hale geldi. Bugünfiziki olarak varlığını sürdüren örgütlerise ideolojik olarak hala Marksizmi-Leninizmisavunduklarını iddiaetseler de, pratikte ya reformizminkulvarında hızla ilerlemekte ya da yasalpartilerini kurup düzen içine yerleşmeyeçalışmaktadır.Bütün bu süreçler boyunca biz devrimiddiamızı en üst seviyede tuttuk.Devrim iddiamızdan, sosyalizmdenvazgeçmeyeceğimizi 122 şehidimizlegösterdik. Dayı’nın şehitliğindensonra da düşmanın her türlü saldırılarınakarşı bu iddiamıza sahip çıktık.Bizi “yola” getiremediler. Devrimiddiamızdan, Marksist-Leninistdevrim anlayışımızdan vazgeçiremediler.Onun için “bir siz değişmediniz”diyor Amerikan uşakları.Değişmedik çünkü; beyinlerimiziemperyalizme teslim etmedik.Beyinlerimizi teslim alamadılar. Beyinlerimizemperyalizmin her türlüsaldırısına kapalıdır. Beyinlerimizgıdasını emperyalizmin pespaye ideolojilerindendeğil, Marksizm-Leninizm’inbilimselliğinden alıyor. Emperyalizminve oligarşinin her türlüsaldırısının karşısında direniyoruz.Solda emperyalizm gerçeği, emperyalizmlehalklar arasındakiuzlaşmaz çelişki adeta yok oldu. Tunus’tanMısır’a, Libya’dan Suriye’yeemperyalizmin Ortadoğu’yu yenidenşekillendirmek için açıkça kullandığıhalkların diktatörlüklere karşıolan memnuniyetsizlikleri reformistve oportünist sol tarafından da “devrim”olarak değerlendirildi ve desteklendi.ÖDP, EMEP gibi reformistpartiler emperyalistlerin “Arap Baharı”adını koyduğu bu gelişmelerleadeta devrimi yeniden keşfettiler.Oysa Marksist-Leninistlerin devrimanlayışı açıktır. Emperyalizmin desteğinialan hiçbir hareket halklar içindevrim olmaz.ve oportünist sol, ‘90’la-Reformist rın başında emperyalizmin bizzatyönlendirdiği karşı-devrimlerihalk hareketi diye desteklediği gibi,emperyalizmin “Arap baharı”nı da“devrim” diye destekledi.Biz yine tek başımıza kaldık. Amaemperyalizme karşı tavır almaktaasla tereddüt etmedik. Çünkü,Önderimiz, Öğretmenimiz, Komutanımız,hep yanımızdaydı.Dayı bize yolumuzu şaşırmamamıziçin “yüzünüzü ustalaraçevrin, ustalara bakın” demiştir.“Her sorunun doğru cevabını ustalardanbulursunuz” demiştir. Yüzümüzüemperyalizme değil hep ustalarımızadöndük. Baş çelişki emperyalizmile ezilen dünya halklarıarasındaki çelişkidir. Emperyalizmlehalklar arası çatışmada tereddütsüzsaflarımız emperyalizme karşı direnenlerinsavaşanların yanıdır. Emperyalistlerve işbirlikçileri Libya’dansonra Suriye’yi de yıkıp, parçalayıpdize getirmek istiyor. Tüm emperyalistlerve işbirlikçiler Suriye halkınınkarşısında birlikteler. Biz, direnenSuriye’nin yanındayız.Emperyalizme karşı olan tüm antiemperyalistgüçleri emperyalizmekarşı birleştirme iddiasını taşıyoruz.Ülkemizde de emperyalizmekarşı mücadeleyi mücadelemizin hepbaşına koyduk. Sol’un emperyalizmiağzına almadığı şu günlerde biz“Kahrolsun Emperyalizm YaşasınBağımsız Türkiye” diye anti-emperyalizminbayraktarlığını yapıyoruz.Biz değişmedik! Onun için Emperyalizminhedefindeki “en tehlikeli”yok edilmesi gereken örgütlerdenbirisi hala biziz. Ve değişmeyeceğiz.Bunun için ne F Tipi tecrithücreleri, ne işkencehaneleri, ne dekatliamları bizi yolumuzdan çeviremeyecek.Erdal Dalgıçlar’ımız, HasanSelim Gönenler’imiz bunun en somutgöstergesidir. Oligarşinin örgütümüzübitirmek, bizi teslim almakiçin yaptırdığı F Tipi hücrelerden çıkanHasan Selim Gönen adımını dışarıatar atmaz “Tekrar dışarıda mücadelenin,savaşın bir parçası olacakolmanın heyecanını yaşıyorum” diyor.Çıkıyor dışarıya; “İnsanlarımızaç, yoksul, evsiz, adaletsiz bırakılmış,vatanımızın her karış toprağı emperyalizminişgali altında. Parti-Cephemiz bu tabloyu değiştirebilecektek güç, açların, yoksulların kurtuluşumududur. Tepeden tırnağaadaletsiz bir düzende adaletin temsilcisidir.Bu nedenle hareketimizekopmayacak biçimde bağladım kaderimi.Çünkü bu tabloya gözümükapatarak yaşayamam ben. Parti-Cephemiz bana bu tabloyu değiştirmekiçin doğru yolu gösteren kılavuzumdur”diyor ve halkı için, vatanıiçin savaşa koşuyor.Bırakın düşmanın beyinlerimiziteslim almasını, beyinlerimizteslim alınamaz bir bilinçle, zafereolan inançla donanıyor. Yine Hasan’ınanlatımından aktaralım buinancı: “F Tipi tecrit politikasınıkesin olarak yendiğimizi de net birşekilde gördüm. Düşmanın yaratmakistediği psikolojinin tam tersi biretkiyi yaratmayı başarıyoruz... Özetlegüçlenerek çıktım diyorum. Kafamdamücadeleye dair en küçük birsoru işareti yok.”Daha da güçleneceğiz. Devrimiddiamız daha da büyüyor. Beynimizemperyalizmin pespaye düşünceleriyledeğil, devrim iddiasıyladolu. Komutanımız hep yanımızdaolacak. Oligarşiye daha güçlü darbelervuracağız. Önderimizden öğrendiklerimizlemilyonları örgütleyecekkavgayı büyüteceğiz. Halkımıza, şehitlerimize,zaferi armağan edeceğiz...Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos20125


DAYI BİZE, ADI HALKIN ADALETİYLEANILAN BİR PARTİ BIRAKTISensiz Ama SeninleyizÖğrettiklerinleDevrime Yürüyoruz! KavgayıSenden Öğrendik Senden ÖğrendikHer KoşuldaSosyalizmiSavunmayı SendenÖğrendik TekBaşına da Kalsak,Dünyaya MeydanOkumayı SendenÖğrendik, IsrarıKararlılığı, Cüreti,Cesareti Senden ÖğrendikİktidarPerspektifiyleSavaşmayı Senden ÖğrendikSıra Neferi Olmayı Sen Bize HalkınAdaletiyle Anılan BirParti Bıraktın, SendenÖğrendik AdaletiDört yıldır aramızdaki yokluğunsadece fizikidir. Biz, öğrettiklerinle,kavgamızın heranında seni soluduk. Senin bilgeliğin,senin kılavuzluğundaattık bütün adımlarımızı. Biliyoruz,yapılacak çok işimiz var daha, amayaptığımız büyük küçük her şeyde sen vardın.Sana layık olmaya çalıştık. Karşılaştığımızher zorlukta, her engelde sen yanıbaşımızdaydın.Gözün hep üzerimizdeydi.Zafere kadar da bu hep böyle olacak.Bu uzun savaşta, sen bizim pusulamız olacaksın.Önderimiz, komutanımız olmayadevam edeceksin. Öğrettiklerinle bizi sınavlardangeçirmeye, yol göstermeye devamedeceksin.Gönlün rahat olsun Dayı; emanetin sağlamellerde. Emperyalizm ve faşizm karşısında eğilipbükülmemeyi, oportünizmle ve reformizmlearamıza kalın bir duvar çekmeyi, zorluklarkarşısında yılmamayı, umutsuzluğakapılmamayı sen öğrettin bize. Bu nedenledimdik ayaktayız. Şehit düştüğünde, dostda, düşman da “bölüneceğimizi”, “değişeceğimizi”bekledi. Yanıldıklarını anlamak içinçok zaman geçmedi. Değişmedik ve değişmeyeceğiz.Bu beklentinin sahipleri, bu örgütünharcının görünenin de ötesinde sağlamlığasahip olduğunu anlamak zorundakaldılar. Boşuna beklediler bölünmemizi.Biz senin yokluğunda her zamankindendaha çok birbirimize sarıldık ve sarılacağız.İçin rahat olsun Dayı; “Hepimiz birimiz,birimiz hepimiz” olacağız. Sosyalizmisavunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.Düşmanımızla uzlaşmayacak,barışmayacağız. Affetmeyeceğiz.İdeolojik-örgütsel bağımsızlığımızıkoruyacağız. Kitleleri örgütleyecek,silahlı mücadeleyi büyüteceğiz.En yoksulları örgütleyerek devrimeyürüyeceğiz. Biz senden bunları öğrendik.Öğrettiklerini uygulamak boynumuzun borcudur.Şehitlerimize ve halkımıza sözümüzdür.Kavgayı Senden ÖğrendikBiz senin komutanlığın altında çok zaferlergördük. Yapılmaz denileni yaptık, aşılmazdenileni aştık. Türkiye Devrim tarihinin ilkleriniyarattık. And olsun ki yaratmaya devamedeceğiz. Yine senden öğrendiğimiz gibiyaptığımız hiçbir şeyi yeterli görmeyeceğiz,her zaman daha iyisini, daha fazlasını yapmayaçalışacağız. Her koşulda emperyalizme karşıolmayı, sosyalizmi savunmayı sen öğrettinbize. Tek başımıza kalsak da dünyaya meydanokumayı sen öğrettin. Devrim yolu zorluklarladoludur. Biz de yolumuzun engelsiz olacağınıhiçbir zaman düşünmedik. Kolay olamayacakbiliyoruz. Sen bizimle olacaksın. Bizezorlukları aşacak ısrarı ve kararlılığı öğrettin.Senden öğrendiklerimizle aşacağız zorlukları.Cüretle, cesaretle, inanç ve kararlılıklazorlukları aşmayı senden öğrendik. Zenginders ve deneylerle dolu bir tarih var arkamızda.Senden ÖğrendikSıra Neferi OlmayıÖnderimiz, öğretmenimiz, komutanımızsın.Hareketimizi yaratansın. Bizi en zorlu dönemeçlerdenyolumuzu şaşırtmadan geçirdin.Hareketimizin her şeyinde senin izin var.Kahramanlığı senden öğrendik. Sen kahramanlığıkitleselleştirdin. Herkesin inançlarıiçin, devrim için büyük bedeller ödeyebileceğinigösterdin. Sen bize en büyük kahramanlıklarınönce sıra neferi olmaktan geçtiğiniöğrettin. Hepimiz birer sıra neferiyiz.6 ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Hala düşmanın korkulurüyasıyız. “Bir tek sizi hizayagetiremedik” dediği noktadayız.Sesimiz bizim istediğimizkadar güçlü ve yüksekçıkmıyor ama başka sesde yok. Adımız bile yetiyordüşmanın saldırmasına. Demekki doğru yoldayız.Edirne’den, Kars’a tümAnadolu’da, linç saldırılarınauğramamız boşuna değil.“Parasız Eğitim İstiyoruz”dediği için, “Yozlaşmaya veÇürümeye Hayır” dediği için, “NA-TO’nun Askeri, Halkların KatiliOlmayacağız” dediği için insanlarımızıngözaltına alınıp tutuklanmasıboşuna değil! AKP Faşizmi bizisusturmak, bizi yıldırmak, bizi de “hizayagetirmek” için pervasızca saldırıyor.Gece yarısı, panzerlerle, akreplerle,helikopterlerle, gaz bombalarıylamahallelerimizi, derneklerimizi,dergimizi savaşa gider gibibasması boşuna değil. Grup Yorum biletinisatanlara, Kızıldere’ye yürüyenleredava açmaları boşuna değil.Değil, çünkü korkuyorlar… Bir gecedetüm Anadolu çapında operasyonlarlayüzü aşkın yoldaşımızı gözaltınaalıyorlar. Dergilerimizde kitaplarımıza,bilgisayarlarımıza el koyuyorlar.Dergi çalışanlarımız işkencelerlegözaltına alınıp tutuklanıyor.Kapatma cezaları, milyonlarca lirapara cezaları ile dergimiz susturulmakisteniyor.17 yaşında Ferhat’ımızı <strong>Yürüyüş</strong>sattığı için polis kurşunuyla felç ettiler.Engin’imizi işkencede katlettiler.46 yaşında delikanlı savaşçımız ErdalDalgıç’ı ve Hasan Selim Gönen’iyaralı yakaladılar katlettiler. Düşmanıntüm bu saldırılarına rağmen emperyalizmeve oligarşiye karşı seninöğrettiklerinle savaşıyoruz. Seni sevindireceğinibildiğimiz, kısa birkaçörnek anlatmak isteriz sana…“Şehitlerimizi anmak, mücadeleyiyükseltmektir. Şehitlerimizi anmakonları adaletsiz bırakmamaktır.” diyensesin kulaklarımızda.Bu senin bize vasiyetindir, bir talimattırbizim için. Gönlün rahat olsunDayı, ölülerimizin mezarları olsundiye ölümü göze aldık biz. Toplumezarları açmak için bedenimiziaçlığa yatırarak direndik ve kazandık!Ölüm orucu direnişimizin 64. Günündetoplu mezarları açtırdık. DersimGerillamız Ali Yıldız’ı geleneklerimizeuygun gömdük.Hepimiz birimiz için direndik veGüler Zere’yi zulmün elinden aldık.“Sonuç almayı hedeflemeyen hiçbirmücadele kazanamaz” diye öğrettinbize. Hasta tutsak Güler Zere’yeözgürlük kampanyamız hayattakikarşılığı oldu öğrettiklerinin. Israrla,kararlılıkla aylarca süren bir kampanyayürüttük. Güler Zere’nin sesiniduymayan kalmayacak dedik. Anadolu’nundört bir yanında Zere içinözgürlük istedik. Sesimiz ülke sınırlarınıaştı. Zulmün, hasta tutsaklarüzerinde sürdürdüğü “sessiz imha”planlarını bozduk.1 Mayıs Alanı Taksim’i direnerekkazandık. On binlerce kızıl bayrakladonattık Taksim’i. 1 Mayıs şehidimizMehmet Akif Dalcı’nın karşısında başımızdaha dik şimdi.38 yıl sonra, ilk kez, Mahir Çayanve yoldaşlarının manevi huzurunakızıl bayraklarımızla çıkarak senin düşünüde gerçekleştirdik. Bütün şehitlerimizhuzurunda bir kez daha“Kızıldere Zaferin Yoludur” diyehaykırdık, bir kez daha.Önce 55 bin olduk, sonra 150 binolduk, bir yıl sonra 350 bin oldukGrup Yorum’un Bağımsız TürkiyeKonserlerinde. 350 bin kişi örgütlülüğüngücüdür. 350 bin oligarşinintüm sansür ve engellemelerine rağmen,oportünizmin, reformizmin,Kürt milliyetçilerinin tahammülsüzlüklerinerağmen Anadolu’nun dörtbir yanında yürüttüğümüz çalışmanınürünüdür. Sen bizimleydin devrimintürküleri söylenirken. Ve işaret parmağınbize daha fazlasının olabileceğini,bunu başarabileceğimizigösteriyordu. Bunun için kendimizegüvenmemizi söylüyordun. 350 biniörgütlü güce dönüştürmemiz gerektiğinisöylüyordun. Büyük düşünecekolmaz denilen, yapılamaz denilenleriaşamaya devam edeceğiz.Halk Komitelerimizle milyonlarıörgütleyeceğiz. Halkımız AKP’ninzulmü altında. AKP yoksul halkın evlerinibaşına yıkmanın hazırlıklarınıyapıyor. Kanımız pahasına kurduğumuzmahallelerden halkımız, devrimcilerisürüp, mahallerimizi emperyalistve işbirlikçi tekellere yağmalatmakistiyor. Buna izin vermeyeceğiz.Mahallerimizi kurmak içinnasıl mafyayla, polisle, zabıtayla çatıştıysakyine çatışacağız. Halk komitelerimizlemilyonları AKP zulmününkarşısına dikeceğiz. Halkımıza,mahallerimize, tarihimize sahipçıkacağız.Trakya Halk Komitesi Uzunköprü’denAnkara’ya 40 Köy, 900 KilometreAdım Adım Yürüdü! “ErgeneTrakya’dır! Emperyalizmin ÇöplüğüOlmayacak!” sloganı ile.Başta da dediğimiz gibi, gözünüzerimizde biliyoruz. Daha fazlasını,daha iyisini yapabilirsiniz diyorsun.Çünkü sen bizi tanıyor, bize inanıyorve güveniyorsun biliyoruz.Senden ÖğrendikHer KoşuldaSosyalizmi SavunmayıBugün dünyada emperyalizmekarşı sosyalizm için savaşan örgüt sayılıdır.Savaştığını söyleyen örgütleresasında düzenle uzlaşmak için, masayaoturmak için, kendini düzene kabulettirmek için savaşıyorlar. Sosyalizmiddiasıyla savaşan örgüt olmaonurumuzla başımız dik, gururluyuz.Bugün sosyalizm adına savunulandüşünceler alabildiğine şekilsizdir.Sosyalizm ile hiçbir ilgisi yoktur.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>05 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!7


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>05 Ağustos2012Dünya halklarınınyaşadığı zulüm, sömürü,işgaller, emperyalistsaldırganlıklargündemden çıkarılıyor.Marksist-Leninist olduğunusöyleyen örgütler feminizmisavunuyor,faşizme karşı direnişi,bedeller ödeyerekmücadele etmeyi,söke söke almayıdeğil, sivil toplumcubir mantıkla iktidar perspektifindenuzak, protestoyu aşmayan birmücadeleyi savunuyor.Sen bize Marksizmin-Leninizminbilimsel doğrularını öğrettin: Ve dedinki; “Bugün; devrimcilerin ve halkıngündemi “barış” ağırlıklı, uzlaşmayıiçeren bir bloklaşmayı değil, iktidarmücadelesini esas alan, devrimcibir cephenin oluşturulması olmalıdır.Faşizmi yıkacak, halkları kurtuluşagötürecek bu Devrimci Cephe olacaktır.Faşizmi yıkmayı hedeflemeyen,her türlü blok-cephe yok olmayaveya işlevsiz kalmaya mahkumdur.Ne burjuva faşist partiler, Ne “barış”partileri, Emperyalizme Karşı Bağımsızlık,Faşizme Karşı DemokrasiKapitalizme Karşı Sosyalizm İçinTEK YOL DEVRİM!”Senden Halkın ŞaşmazAdaletini ÖğrendikSen bize halkın adaletiyle anılanbir parti bıraktın. Bugün halkın en büyüközlemi adalettir. Halkımızın adaletözlemine tam olarak karşılık veremedikama senden öğrendiklerimizleişkencecilerden, katliamcılardanhesap sorduk. Kimse HikmetSami Türk’ü cezalandırma eylemimizisorgulamadı. Herkesin aklına gelen ilkşey 19 Aralık katliamının hesabınınsorulması oldu. Kimse Sarıyer poliskarakoluna yaptığımız eylemi sorgulamadı,halkımızın aklına gelentek şey işkencecilerden işkencelerinhesabının sorulması oldu. Halkımızaçektirilen zulmün hesabının sorulduğuoldu. Senden öğrendiklerimizleadalete susayan halkımızın adaletözlemine cevap vereceğiz... “Silahlısavaşı geliştirmeyen, halkı örgütlemeyenve silahlandırmayan hiçbirhareketin gelişme şansı yoktur. Yüzbinlere, milyonlara varan halk potansiyelininvarlığı bir gerçek olduğukadar bunların örgütsüzlük gerçeğinide kabul edip buna göreadımlar atmak zorundayız” talimatınıyerine getireceğiz.Bütün savaşçı ve taraftarlarımızla,bütün gücümüzle gelişmeye, dahabüyük bir savaş ortaya çıkarmaya çalışacağız.Bizim devrim iddiamız,kararlılığımız, disiplinimiz, adaletimizdefalarca sınavdan geçmiş ve Türkiyedevrimci hareketinde gelişmenin,devrimin yolunu açmıştır. Bütün kadro,yönetici, savaşçı ve taraftarlarımızla,halkımızla hiçbir olanaksızlığıkabul etmeden, engellere, yoklarateslim olmadan, örgütlenmelerimizibüyüteceğiz, faşizmi sarsmaya devamedeceğiz. Bir halk hareketi olduğumuzgerçeğini bir an bile unutmadan, halkınöğretmeni ve öğrencisi olacağız.Senden öğrendik; halkımıza güvenmeyi,halkımıza güveniyoruz, halkımızıörgütleyeceğiz.Tek Başına da KalsakDünyaya MeydanOkumayı SendenÖğrendik! SendenÖğrendik İktidarPerspektifiyle SavaşmayıSolda emperyalizm gerçeği adetayok olmuştur. Demokrasi emperyalizmdenbeklenmektedir. Emperyalizmekarşı bağımsızlık diyen bir bizvarız.Genel olarak sol,iktidar alternatifi birmücadele yerine, oligarşininçizdiği sınırlariçerisinde “demokratik muhalefet” olmayıseçmiştir. Bizsenin öğrettiklerinle“Emperyalizme,halkların sorunlarınıçözecek misyonlaryüklemek, emperyalizmve işbirlikçi egemengüçler ilişkisinianlamamak bir yana, emperyalizmemanevra alanları sağlayarak, halklarüzerinde yeni oyunlar oynamasına vedaha çok terör uygulamasına yolaçmak demek” olduğunu biliyoruz.Emperyalizmle ve işbirlikçileriylemücadelenin tek yolunun silahlı mücadeleolduğunu sen öğrettin bize.Tek başımıza da kalsak doğrularımıziçin mücadele etmekten vazgeçmemeyisen öğrettin. Yine tek başımızayız.Sol, Kürt milliyetçilerinin yedeğinedüşmüş kendi politik çizgisiadeta yok olmuş durumda. Kendiadına yürüttüğü bir politikası yok.‘90’lı yıllarda Sovyetlerde, DoğuAvrupa’da karşı-devrimler yaşanırkenemperyalizmin ideolojik etkisi altındakalan reformist-oportünist sol,karşı devrimleri “halk ayaklanması”diye sahiplenmişti. Şimdi de emperyalizmin“Arap Baharı” diye Ortadoğu’yuyeniden şekillendirme saldırısına“devrim” diye sahip çıktılar.Bugün “Arap baharı” denen saldırınınne olduğu daha açıktır. Biz yanılmadık.Aynı ’90’larda olduğu gibitek başımızaydık. Ama doğrularımızısavunmakta bir an bile tereddüt etmedik.Sen bize bir hareketi desteklerkenyada karşısında olurken emperyalizmekarşı olup olmadığına,hangi sınıfın yararına olduğuna bakmayıöğrettin. Bir devrimin nasılgerçekleşeceğini sen öğrettin... Sensizama seninle süren mücadelemizdebütün öğrettiklerin bizim pusulamızolacak. Sen bizsin, biz de sen olacağız.Sana söz veriyoruz ki umutlarını,özlemlerini senin önderliğindedevrime taşıyacağız.8ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Yoldaşları Hasan’ı Anlatıyor:Şimdi Senin Umudunu,Özlemini, Kinini Biz Kuşandık!Eline aldığın her işte mütevazilik,sadelik var. Yıllar sonra yine aramızdaydın,gençliğin içindeydin. Birsüre alışman zor oldu sese gürültüyeama bir Dev-Genç’li için zor nedirki. Yaşına, deneyimlerine karşın kimsenininisiyatifini kırmaz ne iş verilirsetitizlikle onu yapardın.Yine mütevazi yine sıra neferiydin.Coşkun, kararlılığınla Dev-Genç’lisin. Her an herkese sakincebir şeyler anlatırdın. Kaybedecekvakit yok. Düşmandan katliamlarındanbahsederken kalmazdı sakinliğin,gözlerinde öfke okunurdu. MeşhurdurYıldız’da çatışmaların.Her zaman cüretli, her zaman sahiplenen,şehitlerine en iyisini vermekisteyen Hasan abimiz. Sorulacak hesaplarımızaseni de ekledik. Hesabınısoracağız.***Delikanlım...iyi bak yıldızlaraonları belki bir dahagöremezsinyıldızların ışığındakollarını ufuklar gibi açıpgeremezsinDelikanlım...senin kafanın içiyıldızlı karanlıklar gibigüzel korkunç kudretli ve iyidiryıldızlar ve senin kafankainatın en güzel şeyidirDelikanlım...sen ki ya bir köşebaşındakan sızarak kaşından öleceksinya da bir dar ağacında canvereceksiniyi bak yıldızlaraonları göremezsin belki birdaha.....Nazım HikmetHasan’ın YeriniDoldurmakİstiyorumHasan benim için çoközel ve değerli bir insandı.Neden değerliydi örgütlülüğüonunla tanıdım. Kocaeli’negeldiğimde darmaduman bir şehir vardıkarşımda ve ben de hiçbirşey bilmiyordum.İstanbul’dan birkaç sorumlugeldi gitti amasorunları çözemedi.Hasan, Kocaeli’yikendine getirdi.Sakindi ama bilmeyene,öğrenmekisteyene karşı ukalalara,ahlaksızlarakarşı, sakin değildi.Benimlede çok uğraştı.Her zaman herkesede anlatmışımdır.Uzunsüre çalışmadıkamaoturmayıkalkmayı yoldaşlıkilişkilerini altüst ilişkilerini demokratiktede savaşçıolunması gerektiğinibana o öğretti.Saçma sapan sorularsorduğum oluyorduHasan’a. Buda nerden çıktı, nasılböyle düşünebiliyorsundemedi hiçbir zaman,en ince ayrıntısınakadar en başındananlattı. Hasan bana çok şey öğretti.Hapishanede de yazışıyorduk.Geçmişte yaşadığımız birçok şeyeözellikle de benim hallerime gülerolmuştuk. Bana soruyordu, "iç seslerini"dinliyor musun hala diye. Ohallerin eskide kaldığını ona anlatmakbana gurur veriyordu. Geliştiğimigöstermek istiyordum. Bu onundagurur duyacağı bir şeydi. Çünkübunda onun da emeği vardı.Dün gençlikten arkadaşlarla Hasan’ıkonuştuk. Hepsine Hasan’ı anlayanakadar anlatmak istedim. Önceçok zorlandım anlatmak istediklerimianlatamıyormuşum gibi geldi. Eksikgeldi hep. Onun; emekçiliğini, sabrını,büyük iş küçük iş demeden her şeyiyaptığını, bir insanda ne kadar ısrarcıolduğunu anlatmaya çalıştım. Amaonun bana birçok şeyi anlattığı yerdebenim bilmeyenlere onu anlatmambana çok farklı şeyler hissettirdi.Daha fazla anlatmalıyım dedim. Burdakiherkes onu daha iyi tanımalı,savaşçılarımızı komutanlarımızı dahaiyi tanımalı ve yarın hepsi onun hesabınısoracak savaşçılar komutanlarolabilmeli...***Çıktığımda onu görmeyi çok istiyordum.Çıkar çıkmaz sordum zaten,ama yoktu. Göremesemde böyle olmasınasevindim nasıl olsa bir yerlerdegörürüm, karşılaşırız diyordum.Keşke görebilseydim. Görmesek deberaberiz... Gören arkadaşlara soruyordum,nasıldı, ne yapıyordu diyeİnsanlar üzerinde çok büyük bir etkibırakmıştı Gençlikte kısa bir sürekalmış ama herkesi çok etkilemiş,herkeste bir iz bırakmış. İtiraf edeyim,onun gibi olmaya çalışıyordum. Onuninsanlarla nasıl sohbet ettiğini ilgilendiğiniemek harcadığını hayaledebiliyorum.Hasan bana gene öğretti. Hayatıyla,şehit düşme biçimiyle bıraktığıSayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!9


Merhaba07.01.2012 tarihinde Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’ndentahliye oldum. Tekrar dışarıda mücadelenin,savaşın bir parçası olacak olmanın heyecanınıyaşıyorum. Bu kadar çabuk tahliye olmamı ikinci birşans olarak görüyor ve bundan önce yaşadığım başarısızlığınözeleştirisi olarak kullanmak istiyorum. Aldığımeğitimi, tüm yeteneklerimi savaşımızın ihtiyaçlarınasunacağım ve başarılı olacağım. Omuzumda çokbüyük bir sorumluluk hissediyorum. Sadece şehitlerimizinhesabının yakıcılığını değil, yıllarını,ömrünü cezaevinde geçirecek olan tutsaklarımızınadalet özlemlerini de içimde taşıyarak geldim dışarı.Onlara layık olmak, onların özlemlerini yerine getirmek,düşmanlarımızdan hesap sormak en büyük hedefim.Ben Parti Cephe’nin bir savaşçısı olarak tutuklandımbundan sonra da bir savaşçı gibi yaşayacak, mücadelemizehizmet edecek ve öleceğim. Bana verilecek hergöreve hazırım. Silahlı birliklerimizde görevlendirilmeyiçok istiyorum. Ne kendimi ne halkımı ne de Partimiutandırmayacağım.Hasan Selim Gönen08.01.2012Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012izlerle... Hasan elinde silahıyla hayalettiği gibi şehit düştü. Bugün bendeelimde silahımla onun hesabını sorabilmeliydim.İki gündür aklımdanhep bu geçti. Burada da hesap soruluryaptığımız her şeyle onun hesabınısorarız, ama onun gibi olmalıydım.Onun ve tüm şehitlerimizin hesabınısormalıydım, sormalıyım...***Hasan benim, bizim sorulacakhesabımızdır. Hiçbir güç Hasanı vekatillerini aklımdan çıkaramaz. Hiçbiriniaffetmeyeceğim! Hasan’ın hesabıbenim namus borcumdur. Devrimciliğime,savaşçılığıma eklediğimbir neden dahadır. Hasan’ın hesabınısormadan ölmeyeceğim.***Senin Umudunu,Özlemini, KininiBiz Kuşandık Şimdi!Hasan abi ile tahliye olduktansonra tanıştık. Hasan abiyi dahaönce onunla aynı dönem Dev-Gençiçinde çalışma yürüten arkadaşlarınanlatımlarından tanıyordum. İllegaldeykenyakalandığını duymuştum.Hasan abiyi tanımaya başladıkça illegaldekimücadelesine kaldığı yerdendevam etmek istediğini her hareketindenve davranışlarından anlıyordum.Eksik-yarım bıraktığı, tamamlamakistediği şeyler olduğunu anlıyordumve de şehitliği ve direnişiylede tamamladı yarım bıraktığı işini.Tutsakken annesine “merak etmeanne bir daha tutsak düşmeyeceğim”demiş ve bunu söylerkenki düşüncelerinişimdi daha iyi anlıyorum.Hasan abiyi ilk tanıyanlar da onunmütevazi yanını hemen görürler. Hasanabi tahliye olduktan sonra birara onunla eğitim çalışmaları aldık,ancak bu eğitim sürecinde aramızda7 yaş olmasına ve benden daha uzunyıllar örgütlü yaşamda olmasına rağmenüstenci bir tavır takınmadı veasla böyle bir imada bulunmadı.Abi çok emekçi bir insandı, Gençliktekaldığı dönem ufak, büyükhiçbir işi ayırt etmeden yaptı vehiçbir gün üf püf demeden sabırlayaptı.İnsanlarımızın hepsiyle çok çabukbağ kurdu ve konuştuğu kişilerinHasan abisi olması için 5 dakika yeterliydi.Çocuklarını derneğimizdenuzak tutmaya çalışan sinirli aileleribile yatıştırıp öyle gönderirdi.2012 1 Mayıs teknik hazırlıklarındaemeği büyüktür. Kortejlerimizdebu sene daha fazla pankart olmasınakarar vermiştik ve bu nedenle 14pankart yapacaktık. Bu görevi deGençlik olarak biz almıştık. Hasanabi diğer arkadaşların 1 Mayıs duyuruçalışmalarını yapmaları için Sultanile beraber 14 pankartı da bitirdi. 4gün boyunca günlük 3 saati geçmeyecekşekilde çalışıp pankartları bitirdilerve hep biz yaptık, kimse yardımetmedi diye mızmızlanmadı veen yeni insan bile Hasan abinin buözelliğine çok saygı duyardı.Hasan abi için söyleyeceklerimbunlarla sınırlı değil tabii ki, keşkeHasan abiyi daha uzun tanıma fırsatıbulsaydım ama tanıştığımız kısa süreiçerisinde çok şey öğrendim ondan.Hasan abimizin şehitliği bana yarımkalan işimizi hatırlattı. Hep deriz yaşehitlerimiz yarım kalan işlerimizitemsil eder. İşte bu söz Hasan abi desomutlanıyor. Onun için tek damlagözyaşı akıtmamaya söz verdim kendimeve akıtmayacağım da. Yarımkalan işimizi omuzlamaktan, öfkemizibüyütmekten başka yolumuz olmadığınıo öğretti bana.Sen benim yarım kalan işimsinHasan abi ve umutların, özlemlerin,kinin bende şimdi. Senin umudunu,özlemini, kinini biz kuşandık şimdi.Hesabın yarıda kalmayacak. Hesabınısoracağız, hesabını soracağım...10ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Yoldaşları Rıza’nın Hesabını Eylemlerle Soruyor!HER ŞEHİT TOPRAKTA FİLİZ,YÜREKLERDE ÖFKE, İNANÇTAKUVVET OLMAYA DEVAM EDECEK!Halkın adalet savaşçısı olan HasanSelim Gönen’in şehitliği Halk Cephelilertarafından düzenlenen eylemlerleanıldı. Hasan Selim’in hesabınınsorulacağının belirtildiği anmalar,devrim için vatan toprağına düşendevrimcilerin ölümsüzlüğünü de birkez daha gösterdi… Her şehit topraktafiliz, yüreklerde öfke, inançta kuvvetolmaya devam edecek…İstanbul-İkitelli27 Temmuz Cuma günü İkitelliÖzgürlükler Derneği’nde halk kurtuluşşehidi Hasan Selim Gönen içinanma düzenlendi. Saygı duruşuylabaşlayan anma Hasan Selim Gönenile ilgili yapılan Cephe açıklamasınınokunmasıyla devam etti. ArdındanSinan Kukul’un "Kadife Tenli Zamanlara"şiiri okundu. Hasan SelimGönen ile ilgili hazırlanan sinevizyonizlendi. Hasan Selim’i tanıyanlar onuanlattılar. Tanıyanlar, Hasan Selim’inmütevazılığı, emekçiliği, bağlılığı veörgütleyiciliğine vurgu yaptı. 1,5 saatsüren anmaya 23 kişi katıldı.İstanbul-Bahçelievler26 Temmuz Perşembe günü BahçelievlerÖzgürlükler Derneği’ndeHasan Selim Gönen için anma programıdüzenlendi. Saygı duruşununardından “Şimdi Umudun ÖfkeninDirencin Sevmenin Sınırı Rıza Olmaktır”başlıklı Cephe açıklamasıokundu. Anma, Hasan Selim Gönen’itanıyanların onu anlatması ile sürdü.Türküler ve marşlarla sona eren anmaya15 kişi katıldı.İstanbul-1 MayısMahallesi25 Temmuz akşamı 1 Mayıs Mahallesi’ndehalk kurtuluş savaşçısıHasan Selim Gönen selamlandı. Mahalleninbirçok yerine, “KomutanHasan Selim Gönen Ölümsüzdür”,“İşkencecilerden Hesap Sorduk Soracağız–Cephe” yazılamaları yapıldı.İstanbul-AlibeyköyKomutan Rıza Alibeyköy SayaYokuşu’nda Cepheliler tarafındanyapılan eylemle anıldı. 24 TemmuzSalı günü akşam saat 20.00’de GülpaMarket önünde bir araya gelen Cepheliler,yola barikat kurarak molotoflarlada yolu kesti. “Hasan SelimGönen Ölümsüzdür”, “Yaşasın HalkınAdaleti-Cephe” yazılı iki pankartasıldı. Pankartların asılmasıyla birlikteses bombaları birbiri ardına patlatıldı.“Hasan Selim Gönen Ölümsüzdür”,“Umudun Adı DHKP-C”, “ÖndereSelam Savaşa Devam” sloganlarıatıldıktan sonra eylem bitirildi. Ayrıca23 Temmuz akşamı Cengiz TopelCaddesi’nde birçok yere “Hasan SelimGönen Ölümsüzdür-Cephe” yazılamalarıyapıldı.İstanbul-Gazi Mahallesi23 Temmuz günü Gazi ÖzgürlüklerDerneği’nde anma düzenlendi.Saygı duruşu ile başlayan anmadaÇağdaş Hukukçular Derneği’nin yaptığıaçıklama okundu. Polisin Hasanve Sultan’ın bindiği taksiyi arkadantarayarak onları infaz etmek istedikleri,devletin eli kanlı katilleri polislerininbu şekilde kalleşçe saldırılarlahalkın savaşçılarını bitiremeyeceğianlatıldı.Anmaya, Hasan Selim Gönen’itanıyanların anlatımlarıyla devamedildi. Hasan’ın ve Sultan’ın savaşçağrısı olduğu ve geride kalan herkesebu savaşı büyütmek için görev bıraktıklarıüzerine sohbetler edildi.74 kişinin katıldığı anma hep birliktesöylenen marşlarla son buldu.28 Temmuz günü de Gazi Mahallesigirişine ve çeşitli bölgelerineyazılama yapan Cepheliler, HasanSelim Gönen’in ölümsüz olduğunu,savaşın devam edeceğini vurguladılar.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!11


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012TAYAD’lı AilelerTAYAD’lı Aileler, 28 Temmuz’daHasan Selim Gönen için anma düzenlediler.Saygı duruşuyla başlayananma Cephe açıklamasının okunmasıyladevam etti. Açıklamanın ardındanbir yoldaşının Hasan Selim’le ilgiliyazdığı bir yazı okundu. Daha sonraHasan Selim Gönen’in en sevdiği şiirlerdenolan Sinan Kukul’un yazdığı“Kadife Tenli Zamanlara” ve Ümitİlter’in “Dinle” şiiri okundu.Şiirlerin okunmasından sonra TA-YAD’lılar, Hasan Selim Gönen hakkındabirkaç cümlelik konuşmalaryaptılar. Tanıyanlar onunla ilgili anılarınıpaylaşarak, anısını yaşattılar.Yapılan sohbetin ardından marşlarsöylenerek anma bitirildi. “Bize ÖlümYok” ve “Dev-Genç” marşları söylendi.Hasan Selim Gönen’in örnekdavranışlarına vurgu yapılarak, örnekalınması gerektiği mesajı verildi. Anmaya18 kişi katıldı.İstanbul-Okmeydanı27 Temmuz günü OkmeydanıHaklar ve Özgürlükler Derneği’nde,Hasan Selim Gönen için bir anmagerçekleştirildi.Anma töreni saygı duruşuyla başlarken,Ümit İlter’in “Yoldaş” adlışiiri ile ardından Hasan Selim Göneniçin yapılan Cephe açıklaması okundu.Açıklamadan sonra Sinan Kukul’un“Kadife Tenli Zamanlara”şiiri okundu. Şiirlerin ardından hepbirlikte Dev-Genç ve Bize Ölüm Yokmarşları söylendi. Komutan Rıza’nınbir sıra neferi gibi yaşadığı, emekvermenin ustası olduğu onu tanıyanlartarafından anlatıldı. 22 kişinin katıldığıanmanın bitiminde her şehidimizinmücadele bayrağını bir adımdaha yukarı taşıdığı belirtildi.MersinHalkın adaletinden korkanAKP’nin katil polisleriyle girdiği çatışmadansonra şehit düşen SilahlıPropaganda Birlikleri komutanı HasanSelim Gönen (Rıza), 29 Temmuzgünü Cepheliler tarafından Mersin’inDemirtaş Mahallesi’nde selamlandı.“Hasan Selim Gönen Ölümsüzdür”,“Rıza’ları Bitiremeyeceksiniz”,“DHKC-SPB Katillerin Peşinde”,“Sultan Işıklı Onurumuzdur”, “CEP-HE”, “DHKP-C” yazılamalarıylaRıza Komutan’ın ölümsüzlüğü Mersinduvarlarına nakış nakış işlendi.30 Temmuz akşamı da MersinHaklar Derneği’nde Engin’in hesabınısoran Erdal Dalgıç ve SilahlıPropaganda Birlikleri Komutanı Rızaiçin anma programı düzenlendi.Ülkemiz ve tüm dünya devrimşehitleri adına saygı duruşuyla başlayantören, Erdal ve Hasan Selim’inözgeçmişlerinin anlatılmasıyla devametti. Daha sonra Erdal Dalgıçiçin yazılan “Kırk Altısında Bir Delikanlı”şiiri ve Rıza Komutan’ınsevdiği Sinan Kukul’un “KadifeTenli Zamanlara” şiiri okunarak,anma bitirildi.30 Temmuz’u 31 Temmuz’a bağlayangece saat 03.00 sıralarındaMersin Kazanlı’da Cepheliler, pankartlıeylem yaptı. “Hasan SelimGönen Ölümsüzdür! / Cephe” yazılıpankart, Kazanlı meydanındaki parkıngirişine asıldı. Saat 03.00’deasılan pankart sabah 07.30’a kadarasılı kaldı. Rıza Komutan’ın hesabınınsorulacağını bilen AKP’ninişkenceci, katil polisi korkusundanuzunca bir süre pankarta yanaşamadı.Sabah 07.30 sularında halkın yoğunilgisinden kaynaklı pankarta yanaşmakzorunda kalan polis 07.30’dapankartı indirdi.HatayHasan Selim Gönen, 24 Temmuzgünü Hatay-Samandağ’da anıldı.Anma öncesinde hazırlıklar yapılarakErdal’ın ve Hasan Selim’in fotoğraflarıbirleştirildi; karanfillerle süslenenmasada bulunan mumlar yakıldı.Anma, iki savaşçı nezdinde tümdevrim şehitleri için yapılan bir dakikalıksaygı duruşu ile başladı.Erdal Dalgıç’ı anlatan bir yazı okunarak,katillerden hesap sorma, adaletihalkın kendisinin sağlaması ko-12ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


nuşuldu.Hasan Selim Gönen bir Dev-Genç’liydi. Onu tanıyanlar onu anlataraknasıl mütevazı ve nasıl emekçiolduğunu anlattılar. "Kırk AltısındaBir Delikanlı” ve “Kadife Tenli Zamanlara”adlı iki şiir okundu. Okunanşiirlerin ardından Dev-Genç, HaklıyızKazanacağız ve Bize Ölüm Yok marşlarıokunarak anma sona erdi.* * *AntalyaCepheliler, 31 Temmuz Salı günü,gün doğarken, Eski Otogar alanı olarakbilinen ve alanda yapımı devameden Antalya Büyükşehir Belediyesiİş ve Alışveriş Merkezi'nde sabah05.00’de “Komutanımız Hasan SelimGönen Ölümsüzdür! / Cephe” yazılıpankartı astılar. Pankart 2 saati aşkınsüre asılı kaldı.İzmirHasan Selim Gönen, 30 Temmuzgünü İzmir de düzenlenen bir programlaanıldı.Yapılan bir dakikalık saygı duruşununardından Cephe açıklamasıokundu. Onu tanıyanlar Hasan'ı anlataraknasıl mütevazı ve nasıl emekçiolduğunu anlattılar. "Bize Ölüm Yokve Kadife Tenli Zamanlara” adlı ikişiir okundu. Anma programı söylenenEge türküleriyle ve marşlarla devametti.Son olarak helva dağıtılmasıylaanma programı sona erdi.ErzincanErzincan’da 31 Temmuz günümerkez Arslanlı ve Kazım Karabekirmahallelerinde “Hasan Selim Gönen,Sultan Işıklı Onurumuzdur” ve "Cephe"yazılamaları yapıldı.BursaErdal Dalgıç ve Hasan Selim GönenBursa’da yapılan yazılamalar veanma ile selamlandı.26 Temmuz günü Teleferik veAkçağlayan mahallelerinde duvarlara,“Hasan Selim Gönen Ölümsüzdür","Erdal Dalgıç Ölümsüzdür","DHKC-SPB Katillerin Peşinde","Umudun Adı DHKP-C", "CEPHE","DHKC” yazılamaları yapıldı; Partive Cephe bayrakları çizilerek şehitdüşen savaşçılar selamlandı.Faşist Bursa polisi yazılamalarısabah saatlerinde karalamaya çalıştı.Bursa'da 29 Temmuz günü deanma programı düzenlenerek, mücadeleninşehitler verilerek, yeni sürecinkomutanlarını yaratarak gelişeceğiaçıklandı. Cephe açıklamalarınınokunduğu anma programındasinevizyon izletilirken, şiirler deokundu.22 kişinin katıldığı anma sonundahelva dağıtılarak şehitlerimizi anmanınve sahiplenmenin vurgusu yapıldı.İçeride-Dışarıda Tecrit Tüm Halkımıza DayatılıyorTecrite Karşı Mücadeleyi Büyütelim!Tecrite Karşı Mücadele Platformu(TKMP), F Tipi hapishanelerde Temmuzayında gerçekleşen hak ihlallerini,her ay olduğu gibi yine birrapor halinde basına açıkladı. 28Temmuz günü, Galatasaray Lisesiönünde bir araya gelen Platformüyeleri, “Tecrite Son!”, “DevrimciTutsaklar Yalnız Değildir!”, “TecriteKarşı Omuz Omuza!”, “DevrimciTutsaklar Onurumuzdur!”, “İçerideDışarıda Hücreleri Parçala!” sloganlarınıattılar.TKMP adına hazırlanan basınaçıklamasına şu sözlerle başlandı:“Tecrit insanlık suçudur. İnsanın insanayaptığı en büyük işkencedir.Bugüne kadar F Tipi hapishanelerdeyaşanan ve tecrit-tretman politikalarıylasürdürülen işkence sebebiyleyüzlerce tutsak yaşamını yitirmiş,yüzlercesi sakat kalmıştır. Ölümlerhala devam ediyor. En son 11 Temmuz2012 tarihinde Kürkçüler FTipi Hapishanesi'nde tutuklu bulunanBDP Adana eski İl Yöneticisi HakiKuru, geçirdiği kalp krizi sonucuyaşamını yitirdi. Haki Kuru 15 günönce revire çıkmıştı ve hastaneyesevk istemişti ancak hastaneye gönderilmemişti.”Açıklamada, hapishanelerde yaşananhak ihlalleri hakkında da şubilgiler verildi: “Doktorlar tecrit işkencesininsadece bir ayağıdır. Tecritişkencesi çok boyutlu olarak devametmektedir. Hak gaspları uç noktalaravarmış, iletişim yasakları, görüş yasakları,infaz erteleme vb. cezalarlatecrit giderek boyutlanmakta ve işkencenindozu her geçen gün artmaktadır.Yeşil kartının iptal edilmesiniprotesto eden ve bu nedenleyaptığı eylemden dolayı 17 yıl cezaalan Muhlis Barut, yakalandığı karaciğerkanseri nedeniyle bugün ölümünübekliyor. Ömrünün son günleriniailesi ile geçirmek isteyen Barut’unbu isteği yerine getirilmiyor.En son; Tekirdağ 2 No’lu F TipiHapishanesi’nde hak gasplarını veinsanlık dışı uygulamaları protestoeden görme engelli Gülnaz Akkurt,Adem Kurt, Müslüm Polat ve ZekiYıldırım, çıkarılan yangın bahaneedilerek, hapishane müdürlerinin nezaretindegardiyanlarca feci şekildeişkenceye maruz kalmışlardır.”60 kişinin katıldığı eylem, “Buişkenceye dur demek elimizde. Devrimcitutsakların yalnız olmadığınıbiz Tecrite Karşı Mücadele Platformuolarak kurulduğumuz günden berihaykırıyor, onlarla birlikte tecrite karşımücadele etmekten onur duyuyoruz.Bu onurlu kavgaya başta aydınlarımızıve tüm halkımızı çağırıyoruz. Gelingücümüzü birleştirelim ve tecrite durdiyelim!” çağrısıyla bitirildi.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!13


Suriye’de Akan Her Damla Kandan, HalklarınÇektiği Acılardan Emperyalist Haydutlar veAKP Gibi İşbirlikçileri Sorumludur!Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Neredeyse bütün dünya bir olmuş,17 milyon nüfuslu Suriye halkınıteslim almaya çalışıyorlar. Suriye’deemperyalist komplo işlemeye devamediyor. Irak’ta olduğu gibi doğrudankendisi müdahale etmeyen emperyalistlerbu işi uşaklarına, her türlüahlaksızlığı ve vahşeti sergileyecekparalı askerlere yaptırıyor.Suriye halkını katlediyor. Halklarıbirbirine düşürüyor. Medyayı da kullanarakbeslemelerinin katliamlarını“Esad’ın vahşeti” diye duyurarakdünya halklarının desteğini arkasınaalarak olası bir emperyalist müdahaleninzeminini yaratmaya çalışıyor.Ancak tüm dezavantajlarına karşıSuriye halkı ve Esad iktidarı direniyor.Tam da bu zeminde emperyalistlerve işbirlikçilerinin beslemelerininkatliamları da gizlenemez hale geliyor.“Almanya parlamentosunda verilenbir soru önergesi nedeniyle hükümet,istihbarat örgütlerinin Suriyeraporlarını açıkladı. Raporda El Kaide'ninSuriye'nin her yerinde faaliyetgösterdiği belirtildi. Raporlarda, geçtiğimizAralık ayından bu yana Suriye'demeydana gelen 90 saldırınınEl Kaide bağlantılı aşırı İslamcıgrupların işi olduğuna yer veriliyor.Alman hükümeti ise Suriye DevletBaşkanı Beşar Esad'ı sivil protestogösterilerine saldırmak ve halkınıkatletmekle suçluyor. Ancak hükümet,bu saldırıların hangileri olduğunu‘ulusal çıkarlar’ gerekçesiyle açıklanmadı.”(24 Temmuz 2012, Hürriyet)2012 yılı Mayıs ayı sonunda Humuskentine bağlı Hula Kasabası’nda49'u çocuk, 34'ü kadın toplam 108kişinin yaşamını yitirdiği bir katliammeydana gelmişti. Bu katliamı Esadyönetimine mal eden Alman hükümeti,Esad'a iktidarı bırakma çağrısıyapan diğer ülkeler gibi, Suriyelidiplomatları ülkeden kovmuştu.“Alman basınının saygın gazetesiFrankfurter Allegmeine Zeitung,söz konusu katliamlailgili silahlı muhalifleri suçlamıştı.Bild gazetesinin deneyimlisavaş muhabiri JurgenTodenhofer de muhaliflerin‘katliam pazarlamastratejisi’ kapsamında, ‘sivillerikatledip hükümetinkurbanları gibi sunduğunu’iddia etmişti. Katliamın yaşandığıTaldo köyüne gidenDie Welt gazetesinden AlfredHackensberger de bölgedeki insanlarınisyana destek vermedikleri içinmuhalifler tarafından cezalandırıldıklarınıanlattığını aktarmıştı.”(agg)Suriye’ye yönelik emperyalistkomplo ve saldırganlığın başındanberi halka yönelik katliamları kimlerinyaptığı ya da katilam denilenpek çok görüntü ve haberin düzmeceolduğuna ilişkin pek çok haber çıktı.Hatırlanır, sürecin başında ArapBirliği Suriye’ye gözlemci göndermeyitalep etmiş, Esad yönetimi degözlemcileri kabul etmiş, Arap Birliği’ningözlemcileri “muhalif”, işbirlikçisilahlı grupların saldırı, yıkımve terörünü görüp rapor etmişlerdi.Bu gerçeğin görülmesinden rahatsızolan Arap Birliği hemen gözlemcilerigeri çağırarak görevlerini iptal etmişti.Dünya o zaman gördü ki, Esad iktidarınaatfedilen halka yönelik katliam,saldırı ve terörü işbirlikçi muhalifdenen gruplar yapmaktadır.Nitekim süreç içinde bu durumbaşka örneklerle de kanıtlanmayadevam etti.“Suriye'de Hula katliamının yanısıra başka bazı olayların failleri detartışma yaratmıştı. 29 Mayıs'ta DeyrEz Zor'da 13 işçinin otobüsten indirilerekinfaz edilmesinin ardındanmuhalifler Şam yönetimini suçlamıştı.Ancak bu olayı kısa bir süre sonraEl Kaide'nin Irak ve Suriye kolu olanEl Nusra Cephesi üstlenmişti.Yine Mayıs ayı başında 55 kişininöldüğü Şam'daki bombalı saldırıylailgili önce rejim suçlanmış ardındanbu katliamı aynı örgüt üstlenmişti.”(agg)Emperyalistler ve işbirlikçilerininahlakı yoktur. Onlar başından beriolan biten herşeyi çok iyi bilmektedirler.“Gelişmeler kontrolümüz altında”derlerken besledikleri katillerinneler yaptığını çok iyi bilmektedirler.İşte Alman emperyalizminin istihbaratraporlarının itiraf ettiği gerçekler.Ancak kendi raporlarında Suriye’dekikatliamlar Esad’in işi değildiyen Almanya hükümeti, resmi söylemlerindeise Esad’ı diktatörlükle,katliamlar yapmakla suçlamaya devamediyor. Dahası işbirlikçilerin veradikal islamcıların işi dedikleri katliamlarıdeşifre etmek istemiyor. Neden?“Ulusal çıkarları tehlikeye sokar”diyor. Halkların yaşadıkları acılar,katliamlar umurlarında değildir.Onlar için önemli olan emperyalisttekellerin geleceği, karlarını büyütmesi,karlarına kar katmaktır. Halklarınölümleri, acıları, yoksulluklarıpahasına...Suriye gerçeği görmek isteyenler14ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


açısından bir kez daha gösteriyor kiOrtadoğu’da, dünyanın her köşesindeakan her damla kandan emperyalistlerve onlara uşaklık yapanlar sorumludur.Ortadoğu Halkları veHalkımız ÜlkemiziEmperyalizmin veKatillerin Üssü HalineGetiren İşbirlikçiAKP’yi Affetmeyecek!Ortadoğu’da-Suriye’de akan herdamla kandan emperyalistler kadarişbirlikçi AKP iktidarı da sorumludur.Başbakan Erdoğan’dan, DışişleriBakanı Davutoğlu’na, CumhurbaşkanıGül’e, Amerikan uşağı AKP iktidarıEsad yönetimini diktatörlükle,kendi halkını katletmekle ve zulmetmeklesuçladılar.Yaptıkları herşeyi Suriye halkıiçin yaptıklarını söylüyorlar. AKP,böylelikle hem Amerikan uşaklığınıgizlemeye çalışıyor, hem de Suriye’deakan kandaki sorumluluğunun üzerineörtmeye çalışıyor. Hal böyleykenağızlarına “Suriye halkı” adını almalarıalçakça bir demagojiden ötebir şey değildir.Ancak gizlenemez gerçekler herkesingözleri önündedir. Ülkemiziemperyalizmin füze üssü yapan, emperyalizminçiftliği haline getirenAKP iktidarı, uşaklığa doymuyor.Esad iktidarına karşı savaşan işbirlikçiSuriye’lilere de kucak açtı. Ülkemiziişbirlikçilerin siyasal üssü haline getirdi.Ülkemiz, Suriye halkına yönelikemperyalist komplo toplantılarınaev sahipliği yaptı. Yapılanlarbunlarla da sınırlı değildi.“Yurt Gazetesi’nin ele geçirdiğivideoda Suriye’nin Şabanlı Köyü’ndekikarakolda 8 askeri vahşicekatledenler görüntülendi.Türkçe konuşan ve üzerindeTürkçe “Allah Korusun” yazankamyonetle geldiği anlaşılan saldırganlarhakkında bölgedeki kaynaklarıniddiaları ise tüyler ürpertici:‘Onlar Türk istihbaratından!’Türkiye sınırının hemen dibindekiŞabanlı Köyü karakoluna yapılanbu saldırı öncesi, eylemcilerin Yayladağı’nınKızılçat Köyü’ne araçlarlageldikleri ve ardından sınırı geçerekbu korkunç saldırıyı gerçekleştirdikleriifade ediliyor.” (30 Temmuz2012, Yurt Gazetesi)Amerikan işbirlikçisi, AKP beslemesikatiller, katliamlarını gizlemiyorlarbile. Aksine halkta korkuyaratmak amaçlı katliamlarını sergiliyorlar.İşbiklikçi AKP bu katliamlarınsuç ortağıdır.“Söz konusu saldırıyı gerçekleştirenlerinTürkiye’de ve Yayladağıile Karbeyaz kamplarında olduklarınısöyleyen yerel kaynaklar, bu katillerinrahat rahat kentin sokaklarında dolaştıklarını,kendilerinin bundan rahatsızolduklarını ancak rahatsızlıklarınıanlatacakları hiçbir kurumunbulunmadığını söylüyorlar. Yayladağıbinlerce saldırganın barınma alanıhaline gelmiş görünüyor. Sınırdakiaskerler dahil devletin hiçbir güvenlikgücü ortalıkta görünmüyor. Hiçbirkimliğe sahip olmayan binlerce insanınbu kentte ne yaptıkları ya dayapacakları büyük bir tedirginlik yaratıyor.”(agg)Bunları biz söylemiyoruz. Emperyalistmedyanın kendisi söylüyor.“Suudi Arabistan; ABD, Fransa,kısaca Türkiye dahil NATO’nun örgütlediğive silahlandırdığı “HürSuriye Ordusu”nun askerlerininmaaşını ödüyor...” (İngiliz GuardianGazetesi)“CIA ajanları Türkiye’den (Antakya),her türlü silahı, ağır-hafif,sınırlarımızdan Suriye’ye sokuyorve bu maaşlı askerleri silahlandırıyor.”(Amerikan New York Times)Emperyalistlerin isteği ve AKP’ningönüllü uşaklığı nedeniyle özellikleHatay, adeta Suriye halkına ve Esadyönetimine karşı savaşan işbirlikçilerinkarargahı durumuna gelmiş durumda.Paralı askerler, ülkemizdekikamplardan Suriye’ye giriyor, öldürüyor,bomba atıyor ve geri dönüyorlar.AKP iktidarı emperyalist efendileriyle,İsrail siyonizmiyle el ele,komşusu bir ülkeyi kana boyuyor.Din istismarcısı AKP iktidarı neredeysetümü müslüman bir ülke vehalkını emperyalist sömürü ve talanaaçık hale getirme komplosunun gönüllüdestekçisi oluyor.Ortadoğu halkları, halklarımızAKP’nin uşaklığını, halklara yaşattığıacıları unutmayacak, hesabını soracaktır.Suriye’de Zulümden,Zalimden SözedenAKP ve OligarşininKürt Düşmanlığı!Suriye’de çatışmaların şiddetlenmesi,belli merkezlerde yoğunlaşmasıkarşısında Esad yönetimi özellikleKürt halkının yaşadığı yerleşimyerlerinde denetimi bıraktı.Suriye’nin kuzey bölgesinde, Kürthalkının yoğun olarak yaşadığı Kamışlı,Kobani, Afrin, Amude, Derika,Hemko kentlerinde denetimve yönetimin bütünüyle DemokratikBirlik Partisi’nin (PYD) elinde olduğusöyleniyor.“Suriye’de bir Kürt devleti mikuruluyor?” şeklinde basında da yeralan bu gelişmeler Türkiye oligarşisini,AKP iktidarını korkutmaya yetti.Kürt deyince tüyleri diken diken olanAKP iktidarının açıklamaları oligarşininKürt düşmanlığını da bir kezdaha ortaya çıkartıyordu.Başbakan Tayyip Erdoğan Suriye’dekison gelişmeler üzerine: “Ku-Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!15


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012zeyde oluşacak bir yapılanma bizimiçin terör yapılanmasıdır. Orayamüdahale etmek en tabii hakkımızdır.Buradaki yapılanma oradakiKürtlerin yapılanması olarak değerlendirilemez.O PKK ile PYD’ninyapılanmasıdır ki bu da bizim hassasdengelerimiz arasında yer alacaktır.Burada bu oluşuma kalkıp da eyvallahedecek halimiz yok.” (31Temmuz 2012, Habertürk)Kürt halkını düşman görenler içinulusal hareket ve onun mücadeleside oligarşi için “terör”dür. “Müdahaleederiz”, “izin vermeyiz” diyorlar.Emperyalist efendilerinden öğrenmişler.Sanki kendi toprağı.Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelerleilgili Dışişleri Bakanı Davutoğluda şunları söyledi: “Meşru müdafaasebebi sayılır. Her türlü tedbirialmak bizim hakkımız. Zinhar bunuKürt kardeşlerimizle ilgili bir politikaolarak yansıtmamak lazım. Kürtlerorada asırlardır yaşıyorlar, asırlarcada yaşayacaklar. Onlar oraların asliunsurlarıdır. Biz her zaman o Kürtkardeşlerimizin haklarını savunduk.Onları hiçbir zaman da tehdit olarakgörmedik, görmeyiz. Suni bir sınırlaayrılmış akrabalarımızdır onlar."(31 Temmuz 2012, Samanyolu)Genel Başkan Yardımcısı AKP’liBakan Ömer Çelik de CNN Türk’teçıktığı programda benzer bir demogojiyesarılıyor. Diyor ki “Suriye’dene olacağına Suriye halkı karar verecek.Biz burada anti-Kürt bir tavırlahareket etmiyoruz. Ama ortaya çıkanfederal yapı PKK’yı ifade ederse,onu himaye eden bir yapı haline gelirsebuna sessiz kalmayız.”Takiyye, demogoji, yalan, istismarkonusunda uzmanlaşmıştır AKP.“Kürt kardeşlerinin haklarını” savunmuş.“Kürtler orada asli unsurlar”mış.Yalanın bini bin para. Oradaki-Suriye- Kürtler asli unsur. Peki Türkiye’dekiKürtler? AKP’ye göre Türkiye’dekiKürtler her türlü zulme layıktır.Her türlü katliam ve aşağılanmayalayıktır.AKP için de “iyi Kürt”, “kötüKürt” vardır. Oligarşinin politikalarınabiat etmiş, oligarşinin hizmetindekiler“iyi”, kendi kaderini kendisi tayinetmek isteyen, ulusal haklarını isteyen,oligarşiye boyun eğmeyenKürt ise “kötü”dür, “terörist”tir.Oligarşi Suriye’de oluşan Kürtbölgesine ilişkin tahammülsüzlüğünüher biçimde ortaya koydu.Başbakan Erdoğan’ın ağzından tutumlarınınözü “buna müsade etmeyiz”dir.Davutoğlu da Barzani veTalabani ile görüşmeler gerçekleştiriyor.“Suriye’nin üniter yapısının,toprak bütünlüğünün bozulmasına,etnik ve mezhepsel bir bölünmeyekarşıyız. Bunun bozulmaması içinelimizden geleni yaparız. Kürtlerinoluşturduğu yapı eninde sonundaÖzgür Suriye Ordusu ile karşı karşıyagelecek... Esad iktidarı yıkılıp yenibir devlet yapısı oturduğunda yapılacakanayasada Kürtlerin de hertürlü talepleri karşılanacaktır, anayasadayer alması için elimizdengeleni yapacağız” diyorlar.Siz kim oluyorsunuz? Her şeyibelirleme hakkını nereden alıyorsunuz?Suriye halkının kendi kaderinibelirlemesine ne hakla “müdahaleederiz” diyorsunuz. Bunu da ulviamaçlar arkasına sığınarak yapıyorlarbir de. Suriye’deki Kürtlerin haklarınınsavunucusu kesiliyorlar.Önce siz Türkiye’de 89 yıldır Kürthalkını inkar, imha ve asimilasyonunhesabını verin. Döktüğünüz kanlarınhesabını verin. Amerika’ya uşaklıktanbaşka bir şey yapmayanlar hiç kimseyehiçbir hak veremez. Hiçbir hakkınsavunucusu olamaz.Oligarşinin yaptığı açıklamalardakimden güç aldığı da ortadadır. ABDDışişleri’nin Avrupa ve Avrasya İşlerindenSorumlu Bakan YardımcısıPhilip Gordon da Suriye’de Kürtbölgelerindeki gelişmelerle ilgiliAmerika’nın tutumunu şu sözlerledile getirdi:“ABD, Kürtler konusunda iki konudaçok net konuşabilir. Suriye’demuhalefetin katılımcı olması gerektiğinisöylerken Suriye’de Esad’akarşı meşru grupların sesinin duyulmasıgerektiğini düşünüyoruz vebuna Kürtler de dahil. Bununla ilgilibir şüphe yok. Bununla birlikte birkonuda daha aynı derecede net düşünüyoruz:Suriye’nin geleceğindeotonom bir Kürt bölgesi görmüyoruz.Birleşik bir Suriye görmek istiyoruz.Hem Suriye’deki Kürtlere karşı hemde Türkiye’deki muhataplarımızaözerklik ya da ayrılıkçılığa doğruhiçbir hareketi desteklemediğimiziaçıkça ilettik. Bunun kaygan birzemin olduğunu düşünüyoruz.” (CNNTürk)Tabi herşeye emperyalistler kararverecek. Bir ülke bölünüp parçalanacaksada, toprak bütünlüğüdevam edecekse de emperyalistefendiler karar verecek. Emperyalizminçıkarları için ne gerekiyorsaonu yapacaklar.Meşru Olan KürtHalkıdır, Kürt HalkınınKendi KaderiniTayin Hakkıdır!Biri -Amerika- “Suriye’de otonombir Kürt bölgesi düşünmüyoruz” diyor.Diğeri -uşağı AKP- “Kuzeydeoluşacak yapı terörist bir yapıdır,müdahale ederiz” diyor.Onların gündemlerinde Kürt halkınınulusal hakları olmadı. Kürt halkınınkurtuluşu hiç olmadı. Kürt halkının,halkların geleceğine halklardeğil kendileri karar verirler. Çünküonlar halkların kanını emen asalaklardır.Halkların düşmanıdırlar. Durumlarınıtehlikede hissettiklerindehalklara “kırıntılar” vererek tehlikeyiatlatmaya çalışırlar.Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerbu gerçekleri bir kez daha gözlerönüne serdi. Emperyalistler ve işbirlikçileritutumlarını net olarak ortayakoyuyorlar. Peki Suriye’dekiKürt halkının meşru güçlerindenPYD ne yapmaktadır?16ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Siz kim oluyorsunuz? Her şeyibelirleme hakkını neredenalıyorsunuz? Suriye halkınınkendi kaderini belirlemesine nehakla “müdahale ederiz”diyorsunuz. Bunu da ulvi amaçlararkasına sığınarak yapıyorlar birde. Suriye’deki Kürtlerinhaklarının savunucusukesiliyorlar. Önce siz Türkiye’de89 yıldır Kürt halkını inkar, imhave asimilasyonun hesabını verin.Döktüğünüz kanların hesabınıverin. Amerika’ya uşaklıktanbaşka bir şey yapmayanlar hiçkimseye hiçbir hak veremez.Hiçbir hakkın savunucusu olamaz.Birincisi; Kürt halkı kendi kaderinikendisi tayin etmelidir. Bu çerçevedeSuriye’deki oluşum (Demokratik Özerklik diyorlar) emperyalizminSuriye’yi bölüp parçalamave işbirlikçi bir iktidar kurulmasınahizmet etmemelidir. Şu anda görülenPYD’nin Suriye’de emperyalistlerinve işbirlikçilerinin politikalarının karşısındaolduğudur. Bununla birlikteaçıktan Esad’ın yanında da değildir...İşbirlikçilerin Suriye’de “KürdistanÖzerk Bölgesi’ne kesinlikle izin vermeyiz”tutumuna karşı “Özgür SuriyeOrdusu üzerimize gelirse çatışırız”diyorlar.Fakat PYD bu söylemlerine rağmentavırları yeterince net değildir.Yarın birgün Esad devrilirse diğerleriylede uzlaşmaya gidebilir.Nitekim PYD Eşbaşkanı SalihMuhammet Müslim, Başbakan Erdoğan'ınaçıklamalarına tepki gösterirkendiğer taraftan da Türkiye'ninkendileriyle diyalog kurması içinçağrı yapıyor.Oligarşi, Türkiye'deki Kürt halkınınkaderini belirleme hakkınasahip olmadığı gibi Suriye'deki Kürthalkının kaderini belirleme hakkınada sahip değildir. Kürt halkı kendikaderini kendisi belirler.İkincisi; bu noktada Kürt halkıda kendi kaderini belirlerken emperyalistlereve işbirlikçilerine karşınet tavır almak zorundadır. Emperyalizmve işbirlikçi iktidarların Kürthalkının taleplerini karşılaması olanaklıdeğildir.Üçüncüsü; PYD, eninde sonundaemperyalistlerle, işbirlikçileriyle karşıkarşıya gelecektir. Ya emperyalizmetabi olacak ya da emperyalistlerleçatışacaktır. Bugün Kürt halkının geleceğiSuriye halkıyla ittifak içindeemperyalist politikalara ve işbirlikçilerinekarşı savaşmaktır. Bu yapılmazsa,yarın Suriye’de Esad iktidarınıyıkmayı başardıklarında, sıra oradakiKürt Bölgesi’ne gelecektir.Ortadoğu bölgesinde Kürt halkıonyıllardır acı çekiyor, zulme uğruyor,katliamlar yaşıyor. Yok sayılarak,asimile edilerek, katledilerek teslimalınmaya, boyun eğdirilmeye çalışılıyor.Hiç kuşkusuz bu politikanınbelirleyici unsuru emperyalistlerdir.Onların işbirlikçisi, uşağı, halka dayanmayanyönetimlerdir.Kürt halkı artık yeter demelidir.Düşmanını tanımalı, çözümün, kurtuluşunnereden geçtiğini bilmelidir.Savaşını bu temellerde büyütmeli,halkların düşmanlarına aynı kararlılıkve inançla cevap vermelidir.Kürt sorununun çözümü Kürthalkının kendi kaderini tayin hakkındadır.Bu çözümün önündekiengel emperyalistler ve işbirlikçileridir.Kürt halkı bulunduğu coğrafyadamücadelesini, taleplerinidiğer halklarla birleştirmeden kurtuluşunusağlayamaz, emperyalizmive işbirlikçilerini yenemez.Emperyalist KomplonunAmacı Yeni-SömürgeBir Suriye Yaratmaktır!Emperyalizm işbirlikçisi katillerinsaldırıları ve kitle katliamları da Esadyönetiminin adına “muhalif”, “ÖzgürSuriye Ordusu” denilen işbirlikçi,katiller sürüsüne yönelik bastırmahareketleri de halk nezdinde Suriye’yeemperyalist müdahalenin propagandasıiçin kullanılmaktadır.Suriye halkına yönelik ne kadarbüyük terör estirirlerse, ne kadar çokkitle katliamları yaparlarsa aynı andaburjuva medyadan çağrılar yapacaklar:“Vahşeti durdurun! Esad’ı durdurun!Müdahale edin!” diyerek emperyalistsaldırının, yani daha büyük katliamlarınzeminini hazırlamış oluyorlar.Amaçları emperyalizmin denetiminegirmeyi kabul etmeyen, onunuşaklığını reddeden, ülkesini emperyalisttekellerin sömürüsüne açmayanbir ülkeyi -Suriye’yi- teslim almaktır.Suriye’de emperyalizmin çıkarlarınahizmet eden yeni-sömürge bir düzenkurmaktır amaç.“Dışarıdan empoze edilen hiçbirşeyi kabul etmeyiz. Her şeyi kendiiç dinamiklerimizle belirleriz. Benkişisel olarak koltuğu düşünmüş olsaydımAmerikan telkin ve talimatlarınıyerine getirirdim. Petro-dolarlarınpeşinde koşardım ve kendiilkelerim ve ulusal tutumumdan vazgeçerdim.Ama daha önemlisi ülkemdefüze kalkanı kurmasına izinverirdim.” (Beşar Esad, CumhuriyetGazetesi’ne verdiği röportajdan)Ulusal onur diye birşey bilmeyen,bağımsızlık diye bir anlayışı olmayanAKP iktidarı için, Tayyip Erdoğanlariçin emperyalizme karşı direnmeksözkonusu değildir. Onlar emperyalizminartıklarıyla beslenmeyi bilirler.Bunun için uşaklık yaparlar.İşte emperyalistlerin Suriye’yeyönelik komplo ve saldırılarınınamacı budur. Kendi uşaklarını iktidaragetirmek. Köle bir ülke yaratmak.Suriye’nin petrolünü, doğalgazınıve diğer zenginliklerini yağmalamaktıramaçları. Ortadoğu’da Siyonistİsrail’e de dayanak olacak yeni birmerkez, bir karargah oluşturmaktıramaçları. Bunun için azgınca saldırıyorlarSuriye’ye.Dünya halkları emperyalist saldırganlığailk kez tanık olmuyor. Busaldırının daha büyüklerini, çok dahaelverişsiz koşullarda karşılayıp altetmesinibilmiştir.Emperyalist saldırganlığı bertarafedecek yegane güç halkların devrimciönderlik altındaki örgütlü birleşikmücadelesidir.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!17


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Sağlıklı veGüvenli̇kli̇Bi̇r YaşamHakkımızdırAKP iktidarı, IMF-Dünya Bankası’nındirektifleriyle hayata geçirilenözelleştirme politikalarına sağlık alanındahız verdi. Bu konuda önüneçıkabilecek engelleri aşmak için arkaarkaya yasa, yönetmelik düzenlemeleriylesağlık sektörünü yap-boz tahtasınadöndürdü. İktidarın el atmadığıkonu kalmadı. Doktorlara yöneliktam gün yasası, üniversitelerde hocalarınözel hastanelere gitmesi içingetirilen kısıtlamalar, eczacıların devredençıkarılması ve ilaçların marketraflarında satılır hale getirilmesi,yeşil kartın iptali, Genel Sağlık Sigortası(GSS), Kamu HasteneleriBirliği... vb. diye uzayıp gidiyor buliste...Özelleştirmenin yolu her zamanhizmetlerin bölünmesiyle açılır. Sağlıktada aynı durum geçerlidir. Hizmetlerinhızlandırılması adına devlethastanelerinde yapılan laboratuvarhizmetlerinin özelleştirilmesi ve hertarafta özel laboratuvarların açılmasıylabaşlayan bu süreç milyonlarcaSSK'lının yıllardır ilaç ihtiyacını karşılayanilaç fabrikalarının kapatılmasıve özelleştirilmesiyle devam etti.Bugün ilaç tekelleri daha rahat vedenetimsiz kar edebilsin diye ilaçlarınmarketlerdeki tezgahlarda satılabilmesininzemini yaratılmaya çalışılıyor.Emperyalistler kendi ülkelerindeyapamadıkları deneyleri kobay olarakkullanacağı yoksul halkımız üzerindeyapabilsin diye yasal engeller kaldırılıyor.Genel Sağlık Sigortası (GSS) sistemiyleherkes sigortalı olacak diyepropaganda yapan AKP iktidarı gerçektetedavi ve muayeneyi paralıhale getiriyor. Yeşil Kartı ortadanAKP'nin Sağlık Politikası veKamu Hastaneleri Birlikleri!kaldırırken, hastanelerdeyapılan her işlem için"Katkı payı" adı altında-oranları değişse de- paraolmaya başladı. GSS'denfaydalanmanın şartı olarakda prim ödemeyi zorunluhale getiriyor. GSS herkes için zorunluolduğu gibi, primlerini ödememişhiç kimseye sağlık hizmetivermeyecek. Önce prim harçları tahsiledilecek.Yine büyük bir aldatmaca yapılarak,mal varlığı asgari ücretin 1/3'ündenaz olanların primini devletinödeyeceği açıklandı. (Hemen hatırlatalımhesaplamaya esas olan aylıkgelir değil, söz konusu ailenin üzerinekayıtlı olan her türlü taşınır taşınmazmal varlığıdır. Böyle olunca da, devletinprimini ödeyeceği vatandaş sayısınınhiç de yüksek olmayacağıaçıktır.) Asgari ücrete kadar olanlardan34 lira, asgari ücretten çok olanlariçin de 202 lira GSS primi alınıyor.Primleri dışında daha öncedenücretsiz olan birçok şey için az daolsa para almanın yöntemini geliştirmektede çok yaratıcı iktidar. Yazılanilaç sayısına göre reçete içinek ödeme yapmak gibi cinliklerleuçandan-kaçandan para almanın yolunuaçıyor.Ayrıca gündemde hiç tartışılmayanve peyderbey gaspedilen haklar davar.Örneğin daha önce devlet memurlarıve emekliler için gözlük çerçevesi2 yılda, camlar her 6 ayda biryenilenebilirken; şimdi çerçeve 3yılda, camlar eğer numara değişmişseyılda bir değiştirilebiliyor...AKP iktidarı herkesi GSS güvencesinealıyor derken oy hesabıyla,sağlıkta parasız adım atılmasını imkansızhale getirdiğini de bu ve benzeriyöntemlerle gözden kaçırıp gizlemeyekaçırıyor.Sağlıktaki asıl tasfiye ise hazırlıklarıyapılan Kamu Hastaneleri Birlikleriile olacak. AKP, Kamu HastaneleriBirlikleri (KHB) ile ülkegenelindeki 850 devlet hastanesiniher ilde kurulacak birliklerde birleştirmeyihedefliyor. Bunu yaparkendevletin elindenki hastanelerin gerçekanlamıyla AKP'nin çiftliği haline getirilmesiiçin her şey ince ince düşünülmüş.Her ilde kurulacak KHB ile oildeki tüm hastaneler tek bir merkeziyönetim altında toplanacakve bir Genel Sekreter tarafından yönetilecek,4 yıllık sözleşmeli olacak.Genel Sekreterlerde sağlık gibi birkonuda uzmanlık aranmadığı haldetıbbi, mali ve idari konularda yetkiliolacaklar. Üstelik bu yetkilerdekihastanelerin tamamında geçerli olacakAKP iktidarı yasal zorunluklardankendi kadrolarını muaf tutmak içinher ayrıntıyı hesaplamış!Alım-satım, ihale işleri, personelinil içinde hastaneler arasında keyfiolarak görevlendirilmesi, hastanelerdevar olan olanakların başka hastanelerekaydırılması gibi birçok yetkisi olanbu genel sekreterin altında tıbbi, idarive mali konulardan sorumlu yardımcılarıolacak. Ve aynı mekanizmaher hastanede de aynı şekilde oluşturulacak,iktidarın doğrudan görevlendirdiğiyöneticiler başhekimlerinüzerinde olacaklar.Devlet açısından da illerdekiKHB'ler İl Sağlık Müdürlüğü’nedeğil, doğrudan Ankara'daki TürkiyeKamu Hastaneleri Kurumu'nabağlanacak... İktidar, yargıyla, varolan personelin kazanılmış haklarıylauğraşmak istemediği için kendi kurumunukendisi yaratıyor. Hem de10 bin 300 yeni sözleşmeli personellekadrolaşmasını sağlayarak.Hazırlanan kanun tasarısında KHBiçinde yer alan hastanelerdeki personelinil sınırları içindeki tüm has-18ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


tanelerde görevlendirilebileceği maddesinede yer veriliyor. Sağlık emekçilerininörgütlülüklerinin dağıtılmasıve hızla tasfiye edilmesi iktidarınöncelikli hedeflerinden. Çünküdaha önce özelleştirilen TEKEL,SEKA gibi yerlerde karşılaştığı direnişlerdendersler çıkardı. Şimdi dehastaneleri özelleştirdiğinde personelinyasal yükümlülükleriyle tekelleriuğraşmaktan kurtarmak derdinde. Bumadde sürgünlerin, örgütlü sağlıkemekçilerinin tasfiye edileceğininşimdiden ilan edilmesidir.Oluşturulan bu birlikler ile devletinelindeki tüm olanaklar birleştirilip"kar eden" hastaneler yaratılırken,önemli bir kısmı da "kâr oranı düşük"diye tasfiye edilecek. Burada halkınsağılığını, çalışan sağlık emekçilerinidüşünen yok iktidar kar eden hastaneleriözelleştirerek ya da "49 yıllığınakiralama" gibi peşkeş yöntemleriyleyaratılacak soygunun peşinde...Özelleştirilmedik yer-iş bırakmayanAKP iktidarı Kamu HastaneleriBirlikleri ile kamu hastaneleri tekellerinyutacağı hazır lokma haline getirirkenaynı zamanda;- Kendi kadrolaşmasını,- Özelleştirmeye direnecek sağlıkemekçilerinin tasfiyesini,- İhale vb. işlerin doğrudan merkezdenyönetilmesini,- İller bazında soygundan yandaşlarınapay dağıtımını,- Denetimden kaçırmak için yenikurumlaşmayı da sağlamış olacak.Kursağımızdaki LokmayaGöz Dikenlerden Hakkımızı AlıncayaKadar Her Köşe Başı Eylem Yeridir!Roseteks işçileri, ödenmeyen 2 aylıkmaaşları ile kıdem ve ihbar tazminatıhaklarını almak için bu hafta da Rosetekspatronları Nedim Aşkın ve Bülent Temuroğlu’nunortağı oldukları KöşebaşıRestoran Levent şubesi önündeydiler.28 Temmuz günü 30 işçi "KöşebaşıRestoran sahipleri Nedim Aşkın, BülentTemuroğlu ve Yalçın Temuroğlu, ÇaldığınHaklarımızı İstiyoruz Alacağız"yazılı pankartlarını açarak yolu trafiğekestiler ve Köşebaşı'nın önüne kadar"İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız", "DireneDirene Kazanacağız", "Haklarımızı Köşebaşı'naYedirmeyiz" sloganlarıyla vedövizleriyle düzenli kortej halinde yürüdüler.Yapılan açıklamanın ardından oturmaeylemine başlandı. Oturma eylemi sırasındarestorantın bahçesinden işçilerinfotoğraflarını çeken bir kişinin görülmesiüzerine işçilerin avukatı Taylan Tanaytarafından müdahale edildi, fotoğrafçekenler teşhiredildi. Çekilenfotoğraflarınsilinmesi istendi.Aksihalde işçilerinKöşebaşı'nagireceği söylendi.Olaylaraseyirci kalanpolise "Nedenengellemiyorsun?O fotoğrafları mafyaya mı veriyorlar?Polis-mafya ortaklaşa çalışıyor."denilerek polis teşhir edildi.Korkak ve aciz polis ise işçileri,çevik kuvveti oraya yığmakla tehditetti. Çevik kuvvet geldiğinde ise işçilerincevabı bulundukları yerde kararlılıkladurmak ve hiç susmayan sloganlarıoldu: "İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız!"İftar vakti yaklaşınca işçiler yanlarındagetirdikleri yiyeceklerle güzel bir"komün" yaptılar. Herkesin bir katkıdabulunduğu sofrada oruçlarını açtılar.Saat 21.30'da tekrar düzenli kortej oluşturularak,sloganlarıla Levent PolisMerkezi'ne kadar yürünerek eylem bitirildi.Pazar günü bir kez daha aynı saatlerdebir araya gelen işçilerin sayısı bukez 50 kişiyi bulmuştu. Pankartlarınıaçarak yolu trafiğe kesen işçiler sloganlarlaKöşebaşı restoran önüne gelipburada açıklama yaptılar. "Çalışma Bakanlığı,İş mahkemeleri işçilerin alacaklarıiçin hiçbir şey yapmadı. RoseTeks işçileri Köşebaşı’ndan sadaka değilhaklarını istiyorlar. Alacağız!” diyenişçiler kararlılıklarını dile getirdiler.Oturma eylemi ve iftarın açılmasıylasüren eyleme halk müziği sanatçısıPınar Aydınlar ve fotoğraf sanatçısı AliÖz de destek verdi. Pınar Aydınlar’ınve işçilerin hep birlikte Çav Bella Marşı’nısöylemesinin ardından eylem bitirildi.IrkçılarınYargılanacağıMahkemede Olacağız,DavamızaSahip ÇıkacağızAlmanya’da Anadolu Federasyonuırkçılığa karşı mücadelesinisürdürüyor. Köln’deFederasyon çalışanlarının herCuma günü 13.00-15.00 saatleriarasında açtıkları imzastandı 27 Temmuz günü dekuruldu. Stant süresince imzatoplayıp bildiri dağıtırken, ayrıcaçevredeki insanlarla sohbetedildi. Irkçı cinayetlerle ilgilidavanın başlamasına yakınimha edilen dosyalar hakkındasohbet edildi. Mahkeme başladığındabizler de orada olup,davamıza sahip çıkmalıyızçağrısında bulunuldu. AnadoluFederasyonu yöneticilerindenHalit Uzunçelebi, kendisineaçılan soruşturmayla ilgili AlmanPolisi Irkçılığa Karşı MücadeleEdenlerle Değil, IrkçılarlaUğraşmalıdır başlıklı bildiriyiokudu.Konuşma da yapan Uzunçelebi,Bizim bu ırkçılık sorunuylaısrarla uğraşmamızve teşhir etmemiz belli kipolisi rahatsız etti. Bu konuylailgili ileri bir tarihte ayrıca birbasın açıklaması, bilgilendirmeyapacağız. bilgisini verdi.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!19


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012HalkDüşmanıAKP6 Bin Engelli Çocuk AKPİktidarının Umurunda Değildir!MilliE ğ itimBakanlığıÖzel EğitimKurumları yönetmeliği 21 Mayıs'tayürürlüğe girdi. Bu yönetmeliğe göreengelli çocuklar özel eğitim ve rehabilitasyonhizmetinden mahrum bırakılmışolacak. Buna neden olarak gösterilenise; uygun şartların sağlanamamasıve özel eğitimden yararlanabilmeleriiçin eğitime devam şartınınkoyulması. Yönetmeliğin bir diğer kuralıise ders devam takibi için getirilenkimlik doğrulama sistemi. Her seansbaşında ve sonunda eğitime giren engellilerve eğitimcisi avuç içi damar taramayöntemiyle kimliğini doğrulatarak,kimlik doğrulanmadığı takdirde seansagiremeyecek.Bu uygulamanın yanısıra "ders devamtakibi" için yapılacak olan kimliktarama sisteminde kimlik doğrulanmadığındao seansın telafisi mümkündeğil. Engelli çocukları dahi denetimialtına alması, AKP iktidarının nasıl birkorku içerisinde, güvensizlik içinde yaşadığınınbir göstergesidir. Öyle ki, engelliçocuklardan korkusu değildir buelbette. Nasıl bir sömürgen olduğunungayet farkında olan AKP, gölgesindendahi korkar olmuştur.Zorunlu eğitim döneminde olanengellilerin özel eğitim alabilmesi içinörgün eğitime devam ettiğinin belgelenmesişartı koşulmuş durumda. Fakatengelli çocukların örgün eğitim almalarıda mümkün değildir. Öyle ki; örgüneğitim okullarında engelli çocuklariçin uygun fiziksel koşullar yok. Servishizmeti, tekerlekli arabalar, asansör,engellilere uygun tuvalet vb. gibi gerekenkoşullar yok. Okulların engellileriçin kaynaştırma sınıfları, özel alt sınıflaraçmaları gerektiği halde açmamayıtercih ediyorlar. Açılan sınıflardaise gerekli tedbirler alınmıyor. Bukoşullarda da çocuklar örgün eğitimedevam edemiyor. Ve bununla birlikteözel eğitim ve rehabilitasyon eğitimi örgüneğitime devam ettiğinin belgelenmesişartına bağlanmış durumdadır.Yani sözde hizmet veriyor görüntüsüyleaksine tüm hakları ellerindenalınıyor engelli çocukların.AKP iktidarı engelli çocuklarıneğitim hakkını çalıyor.Engelli çocukların eğitimi büyük birsabır, emek, özveri istemektedir. Tümbunlarla birlikte fiziksel donanımı tamolarak sağlanmış rehabilitasyon merkezleriözel eğitim sistemi gerektirmektedir.Şimdi bu yönetmelikle 6 binengelli çocuk sürekli olarak tedavigerektiren bu hastalıklarıyla yaşamayazorlanacaktır. Resmi anlamda hizmetveren rehabilitasyon kurumları1958 yılından beri engelli çocuklarıneğitimiyle görevlendirilmiştir.Bu kurumlarda, yeterli eğitiminverilmemesi, ödenek ayrılmaması, fizikselkoşulların maddi manevi koşullarınsağlanmaması gibi çeşitli sorunlaryaşanmıştır. Bu da engelli çocuklarınruh ve beden sağlığına yansımıştır.AKP hükümetinin buna 'çözümü'ise, bu eğitim hizmetini köktenortadan kaldırmaya hizmet etmiştir. Engelliçocuklar AKP iktidarının gündemindeancak bu şekilde olabilir.AKP iktidarının eğitime yönelikgündeminde, eğitimi paralı hale getirilenokulların kapısını halk çocuklarınakapatan, güvenlik adı altında öğrencileriÖzel Güvenlik Birimleri ve polisterörü altında tutan, parasız eğitim isteyenöğrencilere onlarca yıllık cezalaryağdıran politikalar vardır. Kaldı ki,6 bin engelli çocuğun eğitimi için harcanacaködenek miktarı nedir ki? Bu rakam,milyonlarca dolarla sömürülenülke için hiç de önemli bir miktar değildir.Fakat AKP o kadar kan emici kiengelli çocukların eğitimini bile çalmaktadır…6 bin engelli çocuk AKP iktidarınınumurunda değildir.6 bin engelli çocuğun sosyal faaliyetlereaçlığı, 6 bin çocuğun sabır veözveriyle bir eğitim ihtiyacı, 6 bin engelliçocuğun özel eğitim ve rehabilitasyonhizmetlerine olan ihtiyacı, buradaoldukları sürece yüzlerinde oluşanmutluluk, 6 bin engelli çocuğun evlerindehapsolması, çevresine, insanlarakorkuyla bakması, AKP iktidarınınumurunda değildir.AKP iktidarı 6 bin engelli çocuğuneğitim hakkını gaspedecek, çalacak kadarhalka düşmandır.Biz Halkız!Bu Vatan Bizim!Halk DüşmanlarınınYasaları Halkın GücüÖnünde Anlamsızdır!27 Temmuz günü, ÖrnektepeHalk Kitaplığı önündeki, Neşe AltenParkı’nda “Yıkımlara Karşı BirleşelimDirenelim İktidara Halkın YenilmezGücünü Gösterelim” başlıklıpanel yapıldı.Panele konuşmacı olarak DevrimciMücadelede Mimar-Mühendisler’denMühendis Mehmet Göçebe,Halkın Hukuk Bürosu’ndan Av.Günay Dağ, Alibeyköy Halk Komitesi’ndenŞevket Avcı katıldı. Bir buçuksaat boyunca Örnektepe halkıylaAKP’nin Kentsel Dönüşümyalanına karşı neler yapabileceğitartışıldı. Panele 90 kişi katıldı.Mahalle halkından bazıları, “Azkişiyiz, ne yapabiliriz” dedi. Bunakarşı Şevket Avcı “Biz de on kişiylebaşladık, sonra 70 kişi olduk.Şimdi binlerce kişiyle miting yapıyoruz.Bizi evlerimizden atmak istiyorlar.Kapımıza panzerler, gaz bombalarıdayanmadan biz yüz bin kişiyleBüyükşehir Belediyesi önüne gitmeliyiz.Yıkımları durdurabiliriz.Biz halkız!” dedi...Örnektepe Mahallesi'nde yıkımlarakarşı ilk defa panel yapılmasınarağmen, izleyiciler umutla ayrıldı...Komite kurmanın önemi, örgütlenmeninönemi anlaşıldı...20ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Ders: Örgüt İçindeBirey OlmakSevgili Devrimci Okulun öğrencileri,Merhaba! Bu haftaki dersimizde,Örgüt İçinde "Birey Olma"yıele alacağız. Sözünü ettiğimiz elbetteki"bireyci" anlayış, "bireyci"çalışma tarzıdır.Bireyci çalışma tarzına sahip devrimci;kolektif kültür ve komitelerleçalışma yerine rekabet içinde, kendikişisel hırslarını yerine getiren, tek başınaçalışan, işlerini de tek tek kişilerleyerine getiren kişidir. Kısaca, "biz"kavramının yerine, "ben, ben, ben"diyen kişidir.Bireyciliğin temeli, burjuva toplumuntemelini oluşturan kutsal özelmülkiyettir. Toplum tarafından insanüstünde yapılan baskıdan doğmuştur.Bir savunma psikolojisidir.Örgütlü mücadele içinde bu durumbir çelişkiyi barındırır.Her şeyden önce uğrunda savaştığımızsosyalist düzende herşeyin ortaküretilmesi ve paylaşılması esastır.Sosyalizm, kolektivizm demektir.Doğal olarak da örgütlülüklerimizde,kurumlarımızda; kısacası örgütlü mücadeleiçinde yer aldığımız her yerdebu değerleri oluşturmak ve çalışmalarımızıkolektif bir tarzda örgütlemekzorundayız.İktidar mücadelesi her şeydenönce örgütlü bir mücadele demektir.İktidar tek tek kişilerin mücadelesi iledeğil, halkın örgütlü gücü ile alınır.Hepimiz Tek BaşımızaBir Hiçiz, AncakBirleşince Güç Oluruz!İki Birden Büyüktür!Her şey bu kadar açık ve nettir.Kolektivizm örgütlülüktür. Örgütlülükise bireyin sonudur. Eğer biralanda kolektif bir çalışma tarzı geliştirilmiyorsaarada örgütlülük yoktur.Orada bireylerüzerinden yapılanişler vardır. Bu daörgütlülüğün sonunugetirecek çalışmatarzıdır. Kolektivizminişletilmediğiyerdevar olan örgütlülüklerdüşmanınbir saldırısında yok olur gider.Kolektivizm en ileri örgütlülük biçimidir.Kolektivizm sayısal bir çoğunluğunda ötesinde örgütlülüğün gelişimidemektir.Bireyciliği yıkıp yerine devrimciÖRGÜTİÇİNDE BİREYOLMAK,MİLYONLARINİÇİNDE TEKBAŞINAKALMAKTIR!kültürü koymak devrimciliğin birgereğidir."Kendisi devrimci olmayanlardevrimci yetiştiremez, kitleleri örgütleyemez"(Kongre Belgeleri) Devrimcilikbir yaşam biçimidir; duyguve düşüncede, çalışma ve yaşam tarzında,"birey" olmaya karşı çıkılarakyapılabilir.Bireycilik Burjuvaİdeolojisinin Sonucudur!Örgütlülük bir deniz gibidir. "Tek birdamla nedir ki" sözünü duymuşuzdur.Denizi meydana getiren damlalarınbirleşmesidir. Bu damlalar birbirindenayrı durabilir mi? "Örgütlülük, içindebirey olmak"da, bu örgütlülük denizindebir damla olmayı becerememekanlamına gelir. Olsa olsa "denizin üzerinedüşen bir kibrit çöpüdür" Bundandolayı yalnızdır, tektir. Denizdeki damlalardan,yani örgütlülük içindeki kitlelerdenkopmuştur. Hareketle, halklabir bütün olamaz.Birey olarak kendi başına iş görmek,tek başına iş yapmak aslında birtercihtir.Devrimciliğin doğasında olan örgütlüçalışma tarzının karşısına bireyciçalışma tarzı konulursa bir tercih yapılmışolur. Özünde ideolojik bir tercihtir.Bireycilik burjuvazinin kültürüdür."Yalnız çalışmayı seviyorum","yalnızçalıştığım zaman dahaverimli olduğumu düşünüyorum","tamam, o işi yaparım ama yanımakimseyi vermeyin, ben yaparım!"Örgütlü mücadele içinde böylesöylenebilir mi, böyle düşünülebilirmi? Düşünülemez elbette.Ancak bu tarzı hakim kılan burjuvazidir.Düzenden devrimci saflarataşınan "BEN" sevgisidir.Ancak bencil insan yalnız çalışmayısever. Bildiğini hemen yanıbaşındakineöğretmez. Yanıbaşındakindende öğrenmez. Örgüt vekendisi ayrı yerlerdedir. Kendisine ait"doğruları" vardır. Sonuç olarak bireyciinsanın BEYNİ ÖRGÜTSÜZ-DÜR.Burjuvazi paylaşmamayı ve hiçkimseye güvenmemeyi öğretir."Yalnızlığı seviyorum" diyen amaaynı zamanda mücadele içinde olaninsanlarla bile karşılaşabiliriz. Yalnızlıksevilebilir mi? Hele bir devrimci,iktidarı alma mücadelesi içindeolan, sürekli kitleler içinde çalışmayürütmesi gereken biri bunu söyleyebilirmi?Aksi burjuva bireyci kültürün içimizdeyer bulması demektir.Kapitalizm, "İnsan, insanın kurdudur"der. Bencilliğin, bireyciliğin doğalolduğunu savunur. Oysa insan insanınkurdu değil, dostudur, yoldaşıdır.Kapitalizm karşısında birey yalnızve silahsızdır. Onu kurtaracak olanbirlik ve mücadeledir. "Bireycilik"deinsanın doğasında değil, bu sömürüsisteminin doğasında vardır. Ayrıcalıklıolmak, tek olmak, kendisi için çalışmak,başkalarından üstün olmak...bu düşüncelerin kökleri kapitalistdüzendir, burjuvazinin kültürüdür.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!21


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Güçlü KişiliklerÖrgütlü Mücadele veÖrgütlülük İçindeKazanılır!Örgütlü olmak, düzenin köleleştirdiği,"tek tip" halinegetirdiği bireyler olmak yerineonurlu, düşünce ve iradesineher koşul altında sahip çıkankişiler olmak demektir.Bugün de "birey"le örgütlüyaşam arasında kıyasıya birsavaş sürmektedir. Öyleki, solsaflarda bile "önce birey olmak"cümlesini duyarız. Çoğu kezörgütlülüğün, insandaki "birey"i yokettiğini,toplumda birey olmayı başaramayanbirinin, mücadelenin içinde,neferlerden biri olamayacağı savunulur."Birey" olan kişinin, "kendikişiliğini" bulduğu söylenir. "Kişilik"veya "birey olmak" bir insanındoğuştan gelen niteliği, karakteri olarakanlatılır.Bu değerlendirmeler, İNSANIKOŞULLARIN YARATTIĞI gerçeğiniyok sayan düşüncelerdir. İnsanyaşadığı düzenin ekonomik, sosyal, siyasalkoşullarının bir sonucudur.Oysa insan toplumsallaştıkça kişiliğinibulur. İnsanın toplumasallaşmasıise ancak onun örgütlü mücadeleiçinde yer alması ile olabilir.Birey olma anlayışını sadece örgütlülükiçinde yer alarak yıkamayız.Örgütlenmek sadece atılan ilk adımdır.Damlaların denizle bir olması gibi,örgütlülükle bir bütün olduğumuzda,onu kendimizden ayrı görmediğimizde,devrimci kişiliğimizi buluruz.Engels, "özgürlük, zorunluluklarınkavranmasıdır" der. Hayatımızdakibu zorunluluklar, örgütlümücadele içinde, halkımıza karşı duyduğumuzgörev ve sorumluluklardır.Bizler bu sorumlulukların farkında olduğumuziçin her işi yaparız, mücadeleninsıra neferi oluruz. Bu bizim kişiliğimiziyok etmez, tam tersine yenideğerler ekleyerek onu büyütür.Bireyci kültür, kapitalizmin yüzyıllardırşekillendirdiği bir kültürdür.Eşitsizliğin, adaletsizliğin ve gelecekkaygısının olduğu bir ülkede,Birey olma anlayışını sadeceörgütlülük içinde yer alarakyıkamayız. Örgütlenmek sadeceatılan ilk adımdır. Damlalarındenizle bir olması gibi,örgütlülükle bir bütünolduğumuzda, onu kendimizdenayrı görmediğimizde, devrimcikişiliğimizi buluruz."bireyciliğin" pompalanması çokdoğaldır.Örgütlü yaşam içinde bu özelliklerinhemen yok olmaması doğaldır.Ancak sürekli bir ideolojik mücadeleyigerektirir.Karşımıza nasıl çıkar bu özellikler?Bu anlayış her işi yapmaz. Kendinivarolan örgütlenmenin içinde ayrıcalıklıgörür. O, daha bilgili, daha pratik,daha zeki, daha... daha... sayılabilecekonlarca özelliği vardır. Dergidağıtamaz, derneği temizleyemez,kapı kapı gezemez.Oysa devrimci herşeyden öncealçakgönüllüdür. Büyük iş, küçük işdemez, her işi yapar, her işe koşturur.Sıra neferi olmak, kendini halkiçin, vatan için tereddütsüz feda edebilmeyigerektirir. "Bireyci" anlayışın,kendini feda edebileceği değerleride zayıflamıştır, kitlelerle bağı zayıflamıştır.Bunun için milyonlarıniçinde bile olsa tek başına kalmıştır.Devrimcilik, tek başına bir hiç olduğununfarkında olmaktır. Örgütlülükbir zorunluluktur, örgütlü mücadeleiçinde yer almak bilinçli bir tercihtir.Bu bilinç insanların tereddütsüzsıra neferi olmasını sağlar.Sivil toplumcu bakış açısı gelişmiştir:Sivil toplumcu kafa, demokratikmücadeleyi meşruluk temelindedeğil, yasal sınırlar etrafında sürdürmeyeçalışır. Militan çalışma tarzı onauzaktır. Militanlık, en başta uzlaşmamayıgetirir. Ancak "benim özelliğim"dediği statüleriyle, birey yanlarıylaçoktan uzlaşmıştır. Bunlarıörgüte de kabul ettirmeye çalışır.Bu tarz pratikte düzenin sınırlarınahapsolan bir çalışmayıdoğurur. Örneğin hakalma mücadelesini salt protestolardanoluşan bir anlayışaindirgeyebilir. Ya da çalıştığıalan veya birimde siyasalmücadeleyi azaltır, yok eder."Benim düşüncem" anlayışınındoğmasına neden olur.Hep yapabilecekleri "aykırı"bir önerileri, düşünceleri vardır.Bir toplantı bir seminer,bir sohbet... hiç farketmez."Bu benim düşüncem, benimönerim" diye ifade ederler. Oysa"benim düşüncem" kendini dayatmaktır.Örgütsüzlüğü savunmaktır.Komitelerle çalışmak, devrimciçalışmanın özüdür. Ancak komitelerve kolektif çalışma ile üretim ve örgütünsürekliliği sağlanır.Bireyci anlayış, komite kurmaz;kolektivizmi işletmez. Bir yere mi gidilecek,bir iş mi yapılacak, bir şey migetirilecek, hep tek başına yapılır... Enküçük bir operasyonda ya da bir sorunda,o alan ya da birimdeki örgütlenmedağılır.İş ayrımı yapan; "benim düşüncem"adı altında yapılan kuralsızlıklarörgütsüzlüğü doğurur. Hareketin ihtiyaçlarınıkarşılamayan, denetimegelmeyen, plan ve programın olmadığıbir birimde örgütlülükten söz edilemez.Sorunların, eksikliklerin kaynağıdoğru tespit edilemez. Çünkü tüm"bireyler" kendi bildiğini yapıyordur.Ortak kuralların; ortak düşünce veruhsal şekillenmenin olduğu yerde örgütdenetimi de sağlanamaz.İlkesizliklere ve kuralsızlıklarakarşı oradaki örgütlülük kendisinizayıf düşürmüştür. Günübirlik, hedefsizbir çalışma vardır.Sevgili Devrimci Okul Öğrencileri,"Bir adım öne çıkmak" için düzeninyaratmış olduğu bu "birey"anlayışını yıkalım; milyonları kucaklayalım.Devrimci Mücadeleyibaşarıya ulaştırmadaki temel anahtarlardanbiri halk güçlerini birleştirmektir.Düşman güçlerini daraltmak,dost cephesini büyütmektir.Haftaya başka bir konuda görüşmeküzere... Hoşçakalın.22ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


HalkınHukukBürosuİşkence ve İnfaz Bi̇r Devlet Poli̇ti̇kasıdır!AKP İşkence ve İnfazları Kesi̇nti̇si̇z Sürdürüyor!“Halk İçin Emniyet, Adaletİçin Hizmet(!)”Emniyetimiz için infaz, işkence,kötü muamele, adaletimiz için sahtedeliller, komplolar üreten polis gerçeğiniörtmek için bulundu bu sözcükler.Kulağa hoş gelse de gerçekkarşısında çaresiz kaldı çoğu zaman.Çünkü halkın emniyetini en çokpolis tehdit etti. Yasal dergi satanlar,eşini hastaneye götürenler, hakları içinsokağa çıkan işçiler, öğrenciler, devrimcilerdizginsiz bir terörün muhatabıoldular. Adaletsizlik en çok polistarafından yapıldı. Hazırlanan fezlekelerle,üretilen sahte delillerle binlerceinsanımız gözaltına alındı, tutuklandı.Bizzat polis tarafından hem emniyetsizbırakıldık hem de adaletsiz.Bu gerçeği görmeyen gözler, duymayankulaklar görsün ve duysundiye İstanbul Emniyet MüdürlüğüTerörle Mücadeleden Sorumlu İlEmniyet Müdür yardımcılığına SedatSelim Ay atandı.Artık ne görmemek ne de duymamakmümkün.ÇÜNKÜ SEDAT SELİM AY,BİR İŞKENCE HÜKÜMLÜSÜ-DÜR. İşkence yapmaktan ötürütam 11 ay hapis cezası almıştır.Çünkü Sedat Selim Ay, teşhisedilmiş bir tecavüzcüdür. Gözaltındatecavüz edilen Asiye Güzel Zeybektarafından teşhis edilmiştir. Yapılanbu atamayla AKP’nin işkenceciliğibir kez daha tescillenmiştir.AKP, ne işkenceyi ne de tecavüzüterfinin önünde bir engel olarakgörmemektedir.Hukukun karanlık sokaklarında birkez daha adaletsiz bırakılmak istenmekteyiz.Sedat Selim Ay’ın onlarcaişkence davasından beraat etmesi,aldığı hapis cezasının ertelenmesi,tecavüz suçundan cezalandırılmamasımasumluğunun değilişkencenin cezasız bırakıldığınınkanıtıdır.İşkence; mevzuatta suç olarak tanımlanıpceza yaptırımına bağlanmasınave bu konudaki tüm uluslararasısözleşmeler imzalanmasına rağmencezasız bırakılmaya devam edilmektedir.İşkence failleri, kamu görevlisiolmaları, yine fiillerinin devletyararına olduğu anlayışı nedeniyleçoğunlukla yargı organlarının karşısınadahi çıkarılmamaktadır. Kamuoyununbaskısı sonucu yargı karşısınaçıkarılan nadir örneklerde ise,bu kez sanıklar ya beraat ettirilmekteya zamanaşımı ile cezaları düşürülmekteya da verilen küçük cezalarerteleme kapsamı içerisine alınmaktadır.Sorun sadece işkence fiillerininsoruşturulması ve cezalandırma konusuyapılmasındaki kayıtsızlık da değildir.İşkence; hali hazırda faillerinedevlet katında itibar ve makam sağlamaktadır.Son yapılan bu atamaylaterfi ve atamalarda infaz ve işkenceyapanlara öncelik tanındığı birkez daha açığa çıkmıştır.AKP iktidarı, işkenceye sıfır toleranssöylemiyle işkenceyi kesintisizsürdürürken diğer yandan işkencecileriterfi ettirmektedir. MehmetAğarlar, özel hapishanelerde evlerindekigibi hayatlarını sürerkenAKP’nin polisi 1000 operasyonuHasan Selim Gönen’i katledereksürdürmektedir.Sedat Selim Ay MünferitBir Örnek Değildir!Tüm Emniyet MüdürleriHalkın Kanını DökeDöke Yükselmişlerdir!Bu noktada Sedat Selim Ay, işkenceve infazlara katıldığı için terfialan tek örnek de değildir. MehmetAğar komiser yardımcılığından İçişleriBakanlığı’na uzanan yükselişiniinsanlarımızın kanını dökmesine,1000 operasyona borçludur. Bugün deişkenceci ve katliamcılığından dolayıAKP iktidarı tarafından hiç kimseningörmediği şekilde hapishanedeona ayrıcalıklı davranılmaktadır.Reşat Altaylar, 16 Mart’ın katillerindenolduğu için Trabzon EmniyetMüdürlüğüne kadar yükselmiştir.Ünal Erkanlar, Hayri KozakçıoğullarıKürt halkının kanını döktükleriiçin bakan yapılmışlardır. NecdetMenzir, Perpa başta olmak üzereonlarca katliamı yönettiği için milletvekiliyapılmıştır. Şefik Kul, Armutlubaşta olmak üzere onlarca katliamıplanladığı, bizzat katıldığı içinEmniyet müdürü yapılmıştır. Listeuzundur. Emniyet müdürlerinin tamamımakamlarını, terfilerini halkınkanını dökerek kazanmışlardır.AKP iktidarı son dönemdeki uygulamalarıylaartık demokrasi maskesinitaşımayı dahi gereksiz görmektedir.Demokrasi mücadelesi içerisindeolan insanları afişe etmekteyeni infazlara hazırlanmaktadır. İstanbulEmniyet Müdürlüğüne yapılanatamalar bu nedenle tesadüf olarak değerlendirilemez.Kuşkusuz emniyetiçerisinde deşifre olmamış, adı kamuoyutarafından bilinmeyen binlerceSedat Selim Ay bulunmaktadır. Gözaltınaalınan her insanımıza istisnasızişkence yapılmaktadır. Bu nedenle sorunsadece Sedat Selim Ay değildir.AKP iktidarı çokça başvurduğu demagojiyihayata geçirip Sedat SelimAy’ı görevden de alabilir. Ama sonuçdeğişmeyecektir. Çünkü karşımızdabir devlet politikası olarak uygulananişkence ve infaz gerçeği durmaktadır.Sedat Selim Ay’ın görevden alınmasımücadelesi infaz ve işkenceye karşımücadelenin bir parçası olarak elealınmak zorundadır.AKP iktidarı insanlarımızı katlediyor.Genç, yaşlı tüm insanlarımızaişkence yapıyor. Açılan göstermelikdavalar beraatle sonuçlanıyor. Her şeyinçok açık olduğu Engin Çeber davasıdahi 4 yıldır sürüyor. Katiller,kendilerini aklayan mahkeme kararlarınasığınarak kurtulamazlar. Çünkühalk adaletsiz kalmaz, Bunun içinErdal Dalgıçlar yaşamlarını ortaya koyuyorlar.İşkencenin ve infazın hesabınısoruyorlar.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!23


İstanbul'un Yeni TEM Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay...AKP’ ye Yakışan Belgeli Sapık,İşkenceci Katili Tanıyın!Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012AKP kendisinden demokrasi, hak,hukuk, eşitlik bekleyenlere halk düşmanlığıylacevap vermeye devamediyor. Her gün yeni bir işkenceciyiödüllendiren AKP, eli kanlı halk düşmanlarınaterfi yoluyla ödül vermeyedevam ediyor. Onun demokratlığıda demokrasisi de kendisi gibi işbirlikçikatilleredir. Halkımız acı üstüneacı yaşarken, ramazanda iftar yapacakbir tas çorba bile bulamazken işbirlikçiAKP, tetikçilerinin hizmetinesunuyor halkın emeğini. Halkın kursağındankestiğini eli kanlı halk düşmanlarınahediye ediyor. Nasıl etmesin,o katiller daha çok lazım olacakAKP‘ye. Bu yüzden katilleri koruyoronlara gözü gibi bakıyor.Mehmet Ağar’ın 2 yıllık tatiliiçin Aydın’da ikamet ettiğini dahaönce yazmıştık. Öyle ki katil Ağardaha fazla rahat edebilsin diye emrinearaç tahsis edilmiş, ziyaretçileri içinhelikopter pisti bile yapılmıştı.Sadece bu da değil Ahmet Koca,halk düşmanı bir grup polis tarafındansuçlu diye yerlerde sürüklenip, karısınınçoluk çocuğunun gözüönünde AKP’nin katil polisitarafından işkenceye maruzkalıyor. İşkencecilerse kendilerinebir şey olmayacağınınrahatlığında pervasızca davranıyorlar,sözde verdiklerisavunmalarında bile dalga geçiyorlardı.AKP’ye açılım yapacakdiye bel bağlayanlar, hala ‘demokratikleşenTürkiye’denbahsedenler, AKP’nin bu kadarpervasızlaşmasının önünüaçıyorlardı. Onlar AKP’ niniki dudağı arasında acizceumut beklerken AKP işkencecikatillerini korumak için azimleçalışıyordu. AKP çıkardığıson 3.Yargı Paketi ile eli kanlıfaşist köpekleri sokağa saldı.AKP İşkencecilereDestek VeriyorKatilleri Ödüllendiriyor!“İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’neyapılan yeni atamalar sonucuTerörle Mücadele Şube Müdürlüğünebir dönem Diyarbakır Terörle MücadeleŞube Müdürlüğü de yapanSedat Selim Ay getirildi. Selim Ay’ınismi 1997’de gözaltına alınan 15 kişiyeişkence olayında geçti. Bu olaydaAsiye Zeybek Güzel adlı gazetecitecavüze uğradığını söyleyerek SelimAy ve bir grup polis hakkında suçduyurusunda bulundu ancak soruşturmadatakipsizlik çıkınca dava açılmadı.Zeybek daha sonra AİHM’ dedava açıp Türkiye’yi mahkum ettirdi.Sedat Selim Ay başka bir işkencedavasında ise 14 ay hapis cezasıaldı.” (Taraf 22.07.2012)Kendisine yakışan işkenceciyibulmuş AKP. Hangisi diğerindendaha fazla namussuz ise onu seçiyor,seçtiğine ödül veriyor. İşkencecilerehamilik yapıyor, “Siz katledin, benHalkımız;Tanıyın bu alçağı!İstanbul Emniyeti’ninişkenceci, tecavüzcükatil polisidir.AKP iktidarı tarafındanbu alçak tecavüzcü,İstanbul EmniyetiTerörle Mücadele ŞubeMüdür Yardımcılığı’naatanarak ödüllendirilmiştir.arkanızı toplarım” diyor. Daha fazlakatliam , daha fazla tecavüz, dahafazla işkence için en çok hak edeniseçiyor. Bu yüzden yarışıyor katilleren iyisi olmak için.İşkenceci, tecavüzcü Sedat SelimAy’ın Şube Müdür Yardımcılğı’naatanması AKP gibi bir iktidara yakışanıdır.Bir taraftan ahlaktan, namustanbahseden AKP’nin nasıl birahlaksız, nasıl bir namussuz olduğunugöstermektedir.AKP’nin tecavüzcü Sedat SelimAy’ı İstanbul İl Emniyet MüdürlüğüTerörle Mücadele Şube Müdür Yardımcılığınaatanmasından sonra basındaçıkan haberler ve halktan gelenyoğun tepkiler üzerine gazetecilerİçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’egazetelerde Sedat Selim Ay hakkındaçıkan haberler soruluyor. İçişleri Bakanı’nıncevabı: “Bahsettiğiniz haberleriokumadım” oluyor. AKP’lilerahlaksız oldukları kadar da pişkinler.Halkı aptal yerine koyuyorlar.Ne kadar yalan olursa olsun halk sadecekendi açıklamalarınainansın istiyorlar. Ne söylersekherkes bunu sormadan,sorgulamadan doğru kabuletsin istiyorlar. İçişleri Bakanıilgili haberleri okumuş olsaydısanki durum değişecekti.AKP sanki Sedat SelimAy’ın işkenceciliğini, tecavüzcülüğünübilmiyor.Tecavüze uğrayanlar tarafındanişkenceci açıkça teşhisedilmiş. AKP hala bununlailgili bir mahkumiyet kararıyok diyor. Avukatlar işkenceci,tecavüzcü alçak hakkında11 ay kesinleşmiş mahkumiyetkararının olduğunuaçıklıyor.Tam tersine AKP SedatSelim Ay’ı işkenceci, teca-24ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


vüzcü olduğu için bu göreve atamıştır.Nitekim tartışmaların ilerleyen günlerindeAKP’liler bu tavırlarını açıkçaortaya koydular. Tecavüzcülerini sahiplenirkendaha da pervasızlaştılar.Alçaklaştılar. İşkenceciliklerini, tecavüzcülüklerinigizlemediler: “Sizne derseniz deyin biz işkencelerede, tecavüzlere de devam edeceğiz”diyorlar.AKP’nin İstanbul Emniyet Müdürlüğütecavüzcünün atanmasını“MAHKUMİYET TERFİYE EN-GEL DEĞİL” diye savundu.Evet bu bir itiraftı fakat aynı zamandaişkenceci, tecavüzcü devletinonyıllardır var olan bir gerçeğidir.Ülkemizde işkenceciler, katiller, tecavüzcüleroligarşinin bütün iktidarlarıtarafından korunmuş, kollanmış,sürekli terfi ettirilerek ödüllendirilmiştir.Mahkumiyet kararları da bugünekadar bu terfilere engel olmamıştır.AKP’nin İstanbul EmniyetMüdürlüğü de bu gerçekten hareketlekorkmadan, çekinmeden itiraf ediyor.AKP’li vekiller gibi “kesinleşmişmahkumiyet kararı yok” diye yalansöyleyerek kıvırmak yerine açıktanişkenceci, tecavüzcü Sedat SelimAy’ı sahipleniyor.İstanbul Emniyet Müdürlüğü bu“açıklığı” elbette yine AKP’nin yüzdeyüz arkasında olan korumasından alıyor.Çünkü işkenceciler, tecavüzcüler,katliamcılar olmadan yönetemez.AKP’nin halka işsizlikten, açlıktan,işkencelerden, katliamlardan başkaverebileceği politikası yoktur. Buaçlık ve yoksulluğu büyüten AKP’ninhalktan korkusunun sonucudur. Bu,evlerini başlarına yıktıkları yoksulhalkın bir gün gecekondulardan gelipkarşılarına dikilmesinin korkusudur.Halkımız! Bu namussuz, işbirlikçi,işkenceci, tecavüzcü katillerin zulmüne,pervasızlığına dur diyelim.İşkencecilerin korkularını büyütelim.Ekmeğimize, aşımıza kan doğrayanlardanhesabımızı soralım. Savaşanevlatlarımıza sahip çıkalım.Yüreği̇nde Korku Olanlar Korkusuzları AnlayamazlarKaçırmalar, İşkenceler Nafi̇ledi̇r Boşuna Uğraşmayın!İstanbul-Alibeyköy: Özgür Karakaya isimliHalk Cepheli, 30 Temmuz Pazartesi günü saat 13.05’deAlibeyköy Cengiz Topel Caddesi Dumanlı Sokak’ta, 6sivil araçtaki katil polisler tarafından işkence yapılarakkaçırıldı. Araçların plakaları kaçırılmasına şahit olanhalk tarafından tespit edilemese de, araç modelleri verenkleri tespit edildi. Arabaların model ve renklerişöyle: gümüş renkli Fiat Line, beyaz Audi, Seat Leon,Renault Clio Symbol, Renault Megane, siyah Ford Focus.Alibeyköy Halk Cephesi tarafından, aynı gün yapılanaçıklamada, kaçırılma olayıyla ilgili şunlar ifade edildi:“Arkadaşımızı kaçıran AKP’nin katil polisleri halk tarafındantanınmaktadır. Başına gelebilecek herhangi birolaydan işkenceci katil AKP’nin polisi sorumludur...İstanbul-Çağlayan: Gençlik Federasyonu çalışanlarındanEser Morsümbül, 30 Temmuz günü Çağlayan'dapolisler tarafından işkenceyle kaçırıldı. Gözaltısebebi öğrenilemezken, Morsümbül'ün Siyasi Şube'deolduğu öğrenildi.Gözaltıyla ilgili olarak Gençlik Federasyonu tarafındanbir açıklama yapılarak, "Eser, sağlık açısından birçokrahatsızlığı olan, düzenli ilaç kullanması gereken birarkadaşımızdır. İşkence merkezi Vatan Emniyet Müdürlüğü'ndebaşına gelebilecek her şeyden AKP'nin işkencecipolisleri sorumludur. Eser Morsümbül derhalserbest bırakılsın. İşkence yapmak şerefsizliktir." denildi.İstanbul-Okmeydanı: Sultan Işıklı’nın tedavigördüğü hastane önünde eylem yapan Dev-Genç’lileresaldıran polis, saldırılarını Okmeydanı Mahallesi’ndede devam ettirdi. Dev-Genç'li Aysun Saban’ı işkenceve tacizde bulunarak gözaltına aldı. Saban, 22 Temmuzgünü saat 15.00 sularında Okmeydanı'nda yürürken, işkencecipolislerce zorla gözaltına alındı ve akrep diyebilinen araca bindirilip, suratına dipçiklerle vuruldu.Gördüğü işkenceler sonucu burnu kanayan, vücudununçeşitli yerlerinde morluklar oluşan Saban'a, 18 yaşındanküçük olmasına rağmen kelepçe takıldı. Saban, işkenceligözaltından sonra serbest bırakıldı.Aysun Saban'a yapılan işkencelerle ilgili olarakGençlik Federasyonu tarafından İstanbul Adliyesi'ninönünde eylem yapıldı. Federasyon adına yapılan açıklamayıGüney Güzelkara okudu. Güzelkara açıklamada,“AKP’nin zulüm düzenini halka işkence yapmadanayakta tutamazsınız. İşkencelerinizin tek sebebi zenginlerinsoygun, talan düzenini ayakta tutma çabanızdır.Ama çabanız boşuna. İşkence yapmaktan vazgeçin. Şerefsizlikyapmaktan vazgeçin. Limon satın, kağıt toplayınama onursuzluk yapmayın. Hesabı sorulmaz sanmayın.Adalet er ya da geç tecelli edecek.” dedi.Açıklamanın ardından Aysun Saban, AKP’nin katilpolisleri hakkında avukatlarıyla birlikte suç duyurusundabulundu. Eyleme 40 kişi katıldı.Bolu: Bolu'da İzzet Baysal Caddesi'nde, 27 TemmuzCuma gecesi yolda yürürlerken gözaltına alınan GençlikFederasyonu çalışanları Doğan Küden ve Ali OnurPolat, 28 Temmuz günü savcılığa sevk edildiler. Serbestbırakılan Küden ve Polat’ın kollarında ve bacaklarındadarp ve işkence izleri olduğu görüldü. Bolu GençlikDerneği Girişimi, işkenceyle ilgili olarak “Arkadaşlarımızısahiplenmekten, halkımıza gerçekleri anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz!”açıklamasında bulundu.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!25


Faşist Çakıcı’dan itiraflar: “CIA ve MOSSAD Eğitimine tabitutuldum... MİT’in küçük ayağı İsrail, büyük ayağı CIA’da!”Onyıllardır Söylüyoruz;Hepiniz Amerika’nın Uşağısınız!Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Polisinden sivil faşist çetelerinekadar tüm kontrgerilla güçlerininhalk düşmanlığının yanısıra her zamanoligarşik iktidarların ve Emperyalizminhizmetinde olduğu, emperyalistlertarafından eğitilip beslendiklerinisürekli yazdık, anlattık...Ve yaşanan her olay yapılan heritiraf bu konuda söylediklerimizinbelgesi olmaktadır...Polisten Sivil FaşistineHepsi Amerikan Uşağı!Geçtiğimiz günlerde tescilli mafyacıfaşist Alaattin Çakıcı’nın yaptığıbazı itiraflar basına yansıdı... Çakıcıhem kendi meşrebini ortaya koyarkenaynı zamanda kendisini kullananfaşist devletin MİT gibi bir örgütlenmesininnasıl çalıştığını ve kimlerinhizmetinde olduğunu da ortaya koyuyordu...CIA ve MOSSAD eğitimleri gibibir eğitime tabi tutulduktan sonradevletin hizmetinde çeşitli görevlerüstlendiğini söyleyen faşist, mafyacıÇakıcı “...MİT’in küçük ayağı İsrail,büyük ayağı CIA’da. Örnek mi istiyorsunuz?Bakın Hakan Fidan’ınasıl ortaya çıkardılar, miadı doldu”diyerek devletin de kendisinin degerçekte nasıl bir Amerikan uşaklığıiçinde olduklarını anlatmaktadır.İlk kuruluş yıllarından bu yanaMİT’inden polis teşkilatına, sivilfaşist kurumlarına kadar tüm kontrgerillaörgütlenmesinin Amerikan işbirliğiiçinde kurulup yönetildiği hergün daha fazla açığa çıkıyor... Herzaman biz söylüyorduk, şimdi kendileriaynı şeyleri itiraf ediyorlar.Faşist Çakıcı yıllarca bir yandanmafyacılık yaparken diğer yandanise faşist devletin hizmetinde çeşitligörevler aldı... Görevaldığı kurumlarınbaşında gelenMİT’in nasıl birbataklığın içindeolduğunu da en iyibunlar biliyorlar...Halka karşı hertürlü aşağılık saldırıve komplonunörgütlenmesindeve hayata geçirilmesinderol alanbu kişi ve kurumlardevrimcilere karşı yapılan operasyonlarve katliamlardan da sorumludurlar...Yeri geldiğinde kendi it dalaşlarıçerçevesinde ağızlarını her açtıklarındabir yandan bu düşmanlıklarınıkusarlarken diğer yandan da kendiniteliklerini, uşaklıklarını ve aşağılıkkarakterlerini ortaya sererler...Çakıcı’nın Ergenekon davasındakiitirafları bunun sadece son örneğidir...Ancak ilk örnek değildir... Aylar öncede yine aynı şekilde eski MİT’çiMehmet Eymür’ün itiraflarında vardınasıl birer uşak oldukları...Eymür yaptığı açıklamalarda; döneminBaşbakanı Tansu Çiller’inkendilerini MOSSAD ile yapılan görüşmedennasıl çıkardığını ve ÖzerÇiller tarafından nasıl görevlendirildiklerinianlatırken aslında Çakıcıile aynı şeyleri söylemekteydi. Kendipencerelerinden ve kendilerine aitbazı çıkar hesaplarıyla söyleseler deitiraflarında kaçamadıkları ve hepgelip dayandıkları ortak nokta CIAve MOSSAD işbirliğidir... Nasıl birerAmerikan uşağı olduklarını ve kendilerinikullanan devletin nasıl Amerikaile işbirliği içinde olduğunu anlatmaktanhiç geri duramadılar...Çünkü yedikleri içtikleri herşeydeAmerika’nın parmağı vardı. Parasaldestekten, eğitim desteğine kadarher tür desteği Amerika’dan aldıklarıgibi yaptıklarını da Amerika’nın emirve talimatlarıyla yapıyor, onun hizmetineher an hazır durumda bulunuyorlardı.Çakıcı, Eymür veya onların itiraflarındahem öykündükleri ve hemde baş tacı ettikleri Hiram Abas veyaMemmet Ağar gibilerinin ortak özelliğidirbu işbirlikçilik ve uşaklık.Halkı Aşağılayanİşkenceci Polis AynıTavrı Kendilerine deGösteriyor!AKP iktidar olduğundan bu yanaher geçen gün saltanatını sağlamlaştırmanınadımlarını attı... Yaptığı herişte attığı her adımda adeta yeni birOsmanlı Hanedanlığı yaratıyor tavrıiçinde oldu... Bir yanda kendisindenönceki dönemin teşhir olmuş yapılarını“demokrasi” adına değiştiripimajını tazelerken öte yanda ise kendiiktidarını sağlamlaştırdığı oranda herkesekafa tutuyor. Oligarşi içindedahi kimseyi takmayan ABD’ninsöyledikleri dışında kimseyi kaale26ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


almayan bir tavır sergiliyor.Halkın yaptığı her direnişte, herhak alma eyleminde polisini insanlarınüzerine saldırtıp, insanları gazaboğan, coplarla sokak ortasında işkenceyaptıran halk düşmanlığındasınır tanımadığı gibi bu işkenceleriyapan, insanları gazla, işkenceylekatleden polisini her zaman korumayaalmıştır. Hatta salt korumayla da yetinmeyipterfi ettirmiştir. Hatta parlamentoiçinde yer alan BDP’li veCHP’li milletvekillerine saldıran,coplayıp yaralayan polislerini dahikorumaya almaktan geri durmamış,tüm pervasızlığıyla yapılanları savunmuştur.Ancak bir kez işin ucugelip de kendisine dayandığındaAKP’nin tavrı bu kez tam tersi olmuştur...Geçtiğimiz günlerde basına daçokça yansıyan olay Hatay Dörtyol’dayaşandı. AKP Hatay MilletvekiliHacı Bayram Türkoğlu’nun oğlu veaynı zamanda AKP Gençlik KollarıBaşkanı İstemi Kağan Türkoğlu vebir arkadaşı emniyette polis tarafındantartaklandıklarını söylediler... Savcınınemriyle hemen polisler sıraya dizdirilipellerine numaralar tutuşturulanpolisleri vekilin oğlunun karşısınaçıkarılıp teşhis ettirdiler...Bunu yaptıran da savcının talimatıylaİlçe Emniyet Müdürü MustafaMarangoz... Halka karşı aslan kesilenama AKP iktidarı karşısında kedigibi sıraya girip, sıraya dizen biruşak olarak hizmet gören biri... Marangozgeçmişte Eskişehir’de “TerörleMücadele Şube Müdürlüğü”görevinde bulunmuş ve devrimcileriişkencelerden geçirmiş olan biridir.Ama burada tam bir yalaka ve tamuşak olarak AKP’li vekilin oğlununisteğiyle emrindeki polisleri hizayadizip hemen orada bir yardımcısınınapoletlerini söktürebiliyor...AKP ise İçişleri Bakanının ağzında“Olur, geniş açıdan bakın. Çözeriz,çözülür. Başka sıkıntı olmasın” diyecekkadar pervasız bir tutum alırken,tepkilerin yoğunlaşması karşısındasoruşturmalarla vb. işi kapatmatelaşına düşmüştür.Ama gerçekte AKP kendisine yapılansaldırılar karşısında hemen tepkiverip polisi hizaya sokacak bir saltanatkurmuştur. Bu yanıyla da polislerekapıdaki it muamelesi yapması hiçde şaşırtıcı değildir. Bunun bir yanıAKP’nin pervasızlığı ve kendindenolmayan her kesime karşı olan düşmanlığıiken diğer yanı ise herkesediş gösterip pervasızca saldıran polisinAKP karşısında nasıl bir zavallıuşak durumuna düştüğüdür. Efendiyeyaranmak için saldırganlıkta sınırtanımayanlar hakettikleri muameleyide işte böyle görürler!Astığı Astık Kesti̇ği̇Kesti̇k AKP!Kıdem TazminatımızınGasbedilmesine İzin Vermeyeceğiz!AKP iktidarı bir yanda emperyalizmeve tekellere uşaklıkta sınır tanımazkenöte yanda ise kurduğu saltanatıylatüm halk kesimlerine karşıtam bir pervasızlığı sürdürmektedir.Bunun bir örneği de Konya’nınYunak ilçesinde yaşanmıştır. AKP’libelediye başkanı bir esnafı kendisinehakaret ettiği gerekçesiyle bir çokinsanın gözleri önünde tokatlamıştır.Bu saldırı öncesinde kendisindenhaksız yere çevre ve temizlik vergisikesilmek istenen esnaf yapılan haksızlığaitiraz eder. Zabıtanın kestiğimakbuzu almayıp götürün belediyebaşkanına verin o ödesin diyerek almazmakbuzu... Bunu üzerine zabıtalargidip Belediye Başkanı’nı yanlarınaalarak geri dönerler... Belediyebaşkanı zabıtaların ve bazı halktaninsanların gözü önünde esnafa tokatatar. Güvenlik kameralarının da görüntülediğibu saldırı karşısında bileBelediye Başkanı özür dilemek yerineyaptığı savunmaya devam etmiştir...Herkesi yasalara uymaya çağıranve her hakkını arayanı yasalarla tehditeden ve yasal yollara davet edenAKP’nin belediye başkanı bir esnafıtokatlamayı kendine hak görüyor.Öyle ya iktidar olunca saltanat koltuğunada oturmuş oluyorlar ve istedikleriniyapma hakkını kendilerindegörüyorlar.Ki, bunlar basına yansıyan, büyükçoğunlukla da AKP içi çatışmanınsonucu ortaya çıkabilen haberlerdir.AKP’nin bu ve benzeri astığım astık,kestiğim kestik olayları ülkenin hertarafından pervasızca sürmektedir.Devletin tüm kademelerine yerleşenAKP’liler kendilerini her şeyi yapmayao kadar muktedir görüyorlarki, saltanat sürme benzetmemiz boşunadeğildir. Bugün AKP’nin tümkadroları halkı kendilerinin kölelerigörmektedir . Özetle tüm AKP kadrolarıhalk düşmanlarıdır. Halka karşısuç işlemektedirler.Elbette halkın da kendince biradaleti vardır. Halkın öfkesini büyütenher saldırıları bir gün isyan olupkendilerine dönecektir...Devrimci İşçi Hareketi (DİH), 25 Temmuz'da İstanbulÇağlayan’daki Vatan Caddesi üzerinde "KıdemTazminatı Emeğimiz, Geleceğimiz, İş Güvencemizdir,Vazgeçmeyelim, Direnelim, Kazanalım" başlıklı bildirilerinidağıttılar. 6 DİH'li, üzerinde “İşçiyiz HaklıyızKazanacağız, Devrimci İşçi Hareketi” yazılı önlükleriile 45 dakika içerisinde 500 bildiriyi işçilere ve Çağlayanhalkına ulaştırdı. İşçilerin iş çıkış saatleri olmasınedeniyle ilgi yoğundu. Yüksek sesle yapılan konuşmalareşliğinde bildiri dağıtılırken, bir yandan da halkınsorduğu sorulara cevaplar verildi.DİH’liler,AKP’nin kıdem tazminatıhakkımızı yoketmeye çalışmasınakarşı bir hafta öncede Şişli Meydanı’ndanŞişli İşkurbinasına yürümüş veorada bir açıklamayapmıştı.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!27


Oğlu Hapishanede Katledilen Bir Baba Haykırıyor:“BU NASIL BİR ADALET?”TAYAD’lı AilelerSayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Yıllardır hapishanelerdeki işkenceyianlatıyoruz. Kimileri abarttığımızıdüşünerek, devlet bu kadar dayapmaz diyor. Ama hayat, işkencecidevlet gerçeğini her seferinde birkez daha gösteriyor.İşte, 27 Temmuz’da Sivas Hapishanesi’ndeişkence ile katledilen adlitutuklu Ali Cem Gündoğan’ın yaşadığıölüm bu işkence gerçeğinin enyakın örneği olmuştur.Hatırlanacağı gibi Engin Çeber,gözaltına alındığı polis karakolundabaşlayan işkencenin Metris Hapishanesi’ndedevam etmesiyle, sistemliişkenceler sonucu katledilmişti. Bukatliamla beraber, geniş bir kesim işkenceyive hapishanelerdeki uygulamalarıtartışır oldu. Devlet, göstermelikbir özür ile geçiştirmek istedi.Son zamanlarda “özür” artık üstündensorumluluk atmanın bir aracı halinegetirilmişti. Biz, bu oyunun bir parçasıolmadık ve “'Özür' değil, Adaletİstiyoruz” dedik. Adalet isteğimizsadece yargılananların ceza alması değildi.Adalet isteğimiz, bir yandankatillerin cezalandırılması ve asılolarak işkencenin siyasi sorumlularınıncezalandırılması iken diğeryandan bu işkenceye neden olan koşullarınortadan kaldırılması isteğimizdi.Çünkü, bu koşullar değişmedikçebaşka evlatlarımız işkence görmeye,katledilmeye devam edecekti. Bunuevlatlarımızın hapishanelerde, karakollardayaşadıklarından biliyorduk.Ve bu bilinçle adalet istemeye devamettik.Bir evladımız daha bu koşullariçinde işkence ile katledildi. Adli birdavadan Sivas Hapishanesi’nde hükümlübulunan Ali Cem Gündoğan,27 Temmuz günü yaşamını yitirdi. Fakat,bu ölüm sıradan bir ölüm değildi.Aile, cesedin üzerinde darp ve yaraizleri görmüştü. Yani, işkence görmüştüAli Cem.Bu yaşananlar üzerine Adalet Bakanlığımalum açıklamalarından birinidaha yaptı: “Hükümlü, alkol veuyuşturucu bağımlısıdır, kullanmadığındakrizler geçirmektedir,kendini yerden yere atmıştır…”Yani, işkence yoktur, hükümlü kendikendine zarar vermiştir, zaten bağımlıbirisidir, müstehaktır vs…Adalet Bakanlığı ve devlet yetkilileribu tür açıklamaları hapishanelerde,karakollarda yaşanan her ölümünardından yapmaktadır. Bunlarakimse artık inanmıyor. Ve haklı olarakaile soruyor: “BU NASIL BİRADALET?”Baba Ali Kaya Gündoğan, yaşananlarışöyle anlatıyordu: “Oğlumunkonulduğu Sivas Açık Ceza İnfaz Kurumuyönetimini aradık. Oğlumunmadde ve alkol bağımlısı olduğunu vealkol alamadığı zaman hırçınlaştığınısöyledik. Ayrıca emniyet yetkilileride cezaevi yönetimine bu konuda bilgivermişler. Benim oğlum birkaç sakinleştiriciyidoktor raporu ile kullanıyordu.Krize girdiği anda bu ilaçlarıkullandığı anda tamamen sakinleşiyordu.Oğlum 23 Temmuz günü SivasAçık Ceza İnfaz Kurumu'na teslimedildi. 24 Temmuz günü dövüldüktensonra hastaneye kaldırılmış. 2 gün hastanedekalıyor, durumu ağır olmasınarağmen bize hiçbir şekilde haber verilmiyor.Bizi arayıp 'Gelin cenazenizialın' diyorlar. Bu nasıl bir adalet?Oğlumu çok feci bir şekilde dövmüşler,hırpalamışlar. Oğlumu cezaevinegönderdiler. 4 gün sonra cenazesini aldık…Savcı bana 'Oğlun kendi kendisinezarar vermiş' dedi. Bu nasılolur? 'Vücudunda pek bir şey yok' dedilerama biz cenazeyi yıkadığımız zamanbaktık, kolu, omuz kısmından kırıktı,bacaklarında morluklar vardı.Ayak parmakları tamamen morarmıştı,vücudunun her yerinde darp izivardı. Burnu tam anlamıyla kırılmış veiçe gömülmüştü. Kafasının birçok yerindedarp izi ve kırık vardı, boynu kırılmıştı.Bize diyorlar 'Beyin kanamasındanölmüş.' Peki soruyorum; Birçocuk kapalı bir alanda kendisine budenli zarar verebilir mi? Nasıl yapabilirbütün bunları? Oysa biz ilaçlarıyla,haplarıyla oğlumuzu cezaevineteslim ettik. İlaçlarını kullandığı andasakinleşiyordu madem krize girmiş nedenilaçları verilmedi?”Kız kardeşi Tülay Gündoğan da“Ben cenazeyi gördükten sonra kardeşimindövülerek öldürüldüğündeneminim. Bir insan kendisine o derecezarar veremez. Kardeşim tek başınaydısavunmasızdı. Adım gibi eminimki kardeşim dövülerek öldürüldü.Herkes bize yardım etmeli, bu olayaçığa çıkmalı. Biz hakkımızı kesinliklearayacağız, o gencecik biriydi, onakesinlikle kıydılar” diyerek kardeşi AliCem’in işkence ile öldürüldüğünü anlatıyordu.Ali Cem adli bir davadan Dersim’detutuklanmıştı. Daha 24 yaşındaydı.23 Temmuz günü SivasHapishanesi’ne sevkedildi. Ve gittiğininertesi günü yediği dayaklar, gördüğüişkenceler nedeniyle hastaneyekaldırıldı. 27 Temmuz’da işkence ilekatledilmiş cesedi ailesine teslimedildi.İşkence, bir devlet politikasıdır.Bunun hapishanelerde, karakollardaolması sadece bir ayrıntıdır. Bakın ülkemizinkarakollarına, hapishanelerine;Son 10 yılda binlerce evladımızkatledilmiştir. Karakolda dayak, işkence,insanlık dışı uygulamalar…Hapishanelerde daha girişten başlayanonursuz aramalar, dayak, işkence,tecrit, cezalar… Tüm bu tablonuniçinde evlatlarımızın insanca koşullardayaşaması beklenebilir mi? Dahasıbu uygulamaları yapanların insanlığıne kadar kalmıştır? Ve sonuçolarak katledilen, işkence gören hepbizim evlatlarımız, halkın çocuklarıolmuştur. Ölüm hep bizim payımızadüşmüştür.İşkenceciler Cezalandırılsın!Katiller Halka Hesap Verecek!İşkence Yapmak Şerefsizliktir!28ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Son 12 Yılda Halka Karşı 628 Ton Biber GazıBu AKP’nin Yönetememe Krizidir!AKP Teröre Başvurmadan YönetemezHalkın Her Türlü Talebini Gaza BoğanAKP Meşru Değildir!Kendisi de geçtiğimiz yıl polisinbiber gazına maruz kalan Umut Oran,Gümrük ve Ticaret Bakanı HayatiYazıcı'nın yanıtlaması istemiyle verdiğisoru önergesinde, ne kadarbiber gazı ve göz yaşartıcı gaz ithaledildiğini sordu. Oran’ın soru önergesineverilen yanıt AKP iktidarınınhalk düşmanlığının somut belgesidir.Soru önergesine verilen cevabagöre Türkiye son 12 yılda 628 tonbiber gazı ithal etmiş, yani AKP,iktidarı boyunca halkın üzerine tonlarcagaz sıkmış.İlk olarak 1871 yılında üretilmeyebaşlanan gaz bombaları, göz yaşartıcımaddeler, sprey ve bomba halinde1990 yılların başlarında yaygın olarakkullanılmaya başlandı. Türkiye’dekullanımı bu yıllardan sonra sürekliartış gösterdi. AKP iktidarında isekullanımı had safhaya ulaştı.Kişi başına milli gelirin sürekliarttığını, 16 Bin 126 dolara yükseldiğinisöyleyen AKP’nin bu kadargazı kullanmaya ihtiyacı nerden doğuyor?Ülkenin genel durumuna,halkın AKP iktidarı boyunca yoksulluğundakiartışa baktığımızda AKPiktidarının halka getirdiği ‘hizmetlere’baktığımızda daha iyi anlaşılmaktadır.AKP iktidarının, sürekli demokratikleşme,12 Eylül’lerle, darbelerleyüzleşme, demokrasi önündeki tümengelleri kaldırma demagojileri sürerkendiğer yandan AKP’nin maskesinidüşüren gerçekler bir bir ortayaçıkıyor.AKP, iktidarı boyunca halka zulmeden,halkın elinden, yıllarca bedellerödeyerek kazandığı hakları birbir gasp eden bir iktidar olma özel-SON 5 YILDA AKP’NİNGAZ BİLANÇOSU2008’de 67 ton... (2.5 milyon dolar)2009’da 37 ton... (1.6 milyon dolar)2010’da 48 ton... (2.5 milyon dolar)2011’de 39 ton... (1.9 milyon dolar)2012’de 21 ton... (1.3 milyon dolar)liğini icraatlarını daha da pervasızşekilde devam ettirerek göstermektedir.Oligarşi içinde iktidarı güçlendirdikçekadrolaşmasını artırdıkçahalka saldırısı da o ölçüde artmaktadır.AKP halkı ancak terörle yönetebiliyor,çünkü halk artık AKP’nin yalanlarınainanmıyor,İleri demokrasi dedi; anayasayıdeğiştiriyoruz, demokratikleşiyoruzdiyerek halkın on yıllar içinde mücadeleylekazandığı haklarını da gaspetti.Torba yasası ile işçileri yasal kölehaline getirdi. İşçilerin çalışma koşullarınıdaha da ağırlaştırırken patronlarınişçileri pervasızca sömürebilmesiiçin önündeki tüm engellerikaldırdı. Türkiye’de her 6 saatte birişçi ölmekte ve bu oran günden güneartarak devam ediyor. Bunun karşısındabu ölümlerin tek sorumlusuolan patronlardan cezalandırılan tekbir patron yok. Çoğu kez tüm kabahatölen işçiye bulundu.Sağlıkta dönüşüm dedi; yeşil kartamahkum olan yoksul halkın tedavihakkı elinden alındı. İlaç ve hastanetedavi ücretleri arttı. Parası olmayanbirinin muayene olabilme imkanıortadan kaldırıldı. Özel hastanelerdevlet desteğiyle teşvik edildi.Devlet hastanelerinin özelleştirilmesiise devam ediyor.Eğitimin parasız olmasınıisteyen öğrenciler gözaltınaalınıp işkencelerden geçiriliyor.Tutuklanıp F Tiplerine atılıyor,yıllara varan cezalar veriliyor.Okullarından atılıp eğitim haklarıgasp ediliyor. Özel üniversiteleriteşvik etti, bütçedenkaynak aktarılarak özel üniversiteleriyaygınlaştırmak içinelinden geleni yapıyor.Ülkemizin madenlerinden akarsularına,göllerine ormanına tüm yeraltıyerüstü kaynaklarını özelleştirerekemperyalist tekellere peşkeş çekiyor.Tekellere halkı daha çok sömürebilmesi,ülkemizi daha çok yağmalayabilmesiiçin her türlü yasal olanağısağlıyor.Önlerindeki her engel gerek yasadeğişiklikleriyle gerek copla gazlakaldırılmakta tereddüt edilmiyor.HES’lere, barajlara, nükleer santrallere,siyanürle altın aranmasına karşıçıkan halk gaz bombalarıyla, gözaltılarla,tutuklamalarla, cezalarla bastırılmayaçalışılıyor.Alevi halkının inançlarını, değerleriniyok sayarak hakaret ederekAlevileri asimile etmeye Sünnileştirmeyeçalışılıyor. Sünni yaşam koşullarıdayatılıyor. Bizzat iktidar tarafındanuygulanan politikalarla Alevi-Sünnidüşmanlığı körükleniyor.Kürt halkına yönelik on yıllardırimha, inkar ve asimilasyon politikalarısürüyor.Vatanımızın her karesine Amerikanüsleri kurdurdu. Ülkemizi Suriyeliişbirlikçilerin karargahı haline getirdi.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!29


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Kentsel Dönüşüm adı altındayedi milyon evi yıkacağım diyerekhalka açıktan savaş ilan etti.AKP, bir avuç tekelin dışındakitüm halkın düşmanıdır. AKP iktidarıhalkın hiç bir sorununu çözemez.AKP halkın iktidara olan tepkisinibastırabilmek için halkayönelik sürekli bir terör estirmektedir.Bunun içinde sürekli dahafazla saldırı silahına gerek duymaktadır.AKP halkın canına takdediğinde neler yapabileceğiniiyi bilerek gelecek tehlikenin farkındadır.Bundan dolayı da halkınörgütlenmesini engellemek içinelinden geleni ardına koymuyor.Halkın her türlü talebini yüzlercepolisle panzerlerle, gaz bombalarıyla,basınçlı su sıkarak sindirmeyeyıldırmaya çalışmaktadır.Polisin halkın her talebine pervasızcasaldırması bundandır. Öyleki, gaz kullanması için yer ve mekanınhiç önemi yoktur: Hapishane, hastaneönü-içi, huzurevi, okul, kreş... hiçfark etmez. Yaşlı demeden, çolukçocuk demeden herkese gaz sıkıyorAKP’nin polisi. Bir olay karşısındaeli refleks olarak gaz sıkmaya gidiyor.Bu polisin halkın tüm kesimlerinidüşman olarak görmesinin sonucudur.Polise göre halk düşmandır. Ve gazsıkarak etkisiz hale getirilmelidir.Yalancılık, takiyecilik ve katliamcılıkAKP iktidarının kimliği, karakteridir.Suriye Devlet Başkanı BeşarEsad’ı halkına zulmetmekle suçlarkenülkemizde halka zulmeden AKP iktidarıdır.Aşağıda aktardığımız gaz bombasıtüketimi bunun en somut göstergesidir.Suriyeliler de ilk kez gaz bombasıylakamplarda AKP’nin polisiaracılığıyla tanıştı.Polisin halka karşı kullandığıSON 5 YILDA AKP’NİNGAZ BOMBASIYLAKATLETTİKLERİ- 1 Mayıs 2007: İbrahim Sevindik- 4 Nisan 2009 Mahsum Karaoğlan- 6 Ekim 2009 İshak Kalvo- 9 Ekim 2009 Mehmet Uytun- 27 Nisan 2011: Kazım Şeker- 31 Mayıs 2011: Metin Lokumcu- 12 Haziran 2011: Hatice İdin- 26 Temmuz 2011: Doğan Teyboğa- 28 Ağustos 2011: Yıldırım Ayhan- 21 Mart 2012: Hacı Zenginbiber gazı ithalat rakamlarıaçıklandı.BUNA GÖRE:- 2008’de 67 ton... (2.5 milyondolar)- 2009’da 37 ton... (1.6 milyondolar)- 2010’da 48 ton... (2.5 milyondolar)- 2011’de 39 ton... (1.9 milyondolar)- 2012’de 21 ton... (1.3 milyondolar)Biber gazı ithal edilmiş. Son 12yılda biber gazı ithalatına ödenenmiktar ise 269 milyon dolar...İşte bağımsızlığını koruyan Esad’aakıl vermeye kalkan Amerikan uşağıAKP’nin suç dosyası halkı ne kadardüşündüklerinin belgesi, Esad’a kimyasalsilah kullanma diyerek demagojiyapan AKP kendi bulduğu ilk fırsattakimyasal silah olan bu gaz bombalarınıkullanmakta insanları katletmektetereddüt etmiyor.- 1 Mayıs 2007: İbrahim Sevindik- 4 Nisan 2009 Mahsum Karaoğlan- 6 Ekim 2009 İshak Kalvo- 9 Ekim 2009 Mehmet Uytun- 27 Nisan 2011: Kazım Şeker- 31 Mayıs 2011: Metin Lokumcu- 12 Haziran 2011: Haticeİdin- 26 Temmuz 2011: DoğanTeyboğa- 28 Ağustos 2011: YıldırımAyhan21 Mart 2012: Hacı Zengin27 Mayıs 2012: Çayan BirbenAKP iktidarında gaz bombasıile katledildiler. (10 haziran 2012<strong>Yürüyüş</strong> dergisi Sayı: 320)İbrahimler, Çayanlar polisin kullandığıinsanların üzerine hedef gözetereksıktığı gaz nedeniyle katledildiler.Onları katleden polislerdenne soruşturma açılan ne de ceza alanvar, aksine uluslararası sözleşmeleregöre öldürücü olduğu için yasaklanangaz bombalarının kullanımı devametmekte ve kulanım çeşitleri de arttırılmaktadır.Zulüm bu değilse nedir?...Diğer bir konu ise AKP bu kimyasalsilah olarak görülen gaz bombasınıkimden ve nasıl aldığını “ticarisır” gerekçesiyle açıklamamaktadır.Ancak şu açık ki, bugün en çok“insan hakları” diyen, “demokrasi”denbahseden emperyalist ülkelerdir doğrudanhalka karşı kullanılan bu gazlarıüreten ve bütün dünyaya halkları sindirmekiçin kulanan.Görüldüğü gibi AKP iktidarı halkınekmeğinden, aşından keserek süreklihalka karşı silah almakta, hemefendilerine kazandırıp hem de halkazulmetmektedir.30ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


AKP’nin Pervasızlığı Karşısında HalkınHer Türlü Araçla Direnmesi Meşrudur!Dersim Halkı, Doğasını, Toprağını,Suyunu Elinden Almak İsteyenlerinŞantiyesini BastıAKP, ülkemizin dört bir yanınıtalan ediyor. Ülkemizin dağlarında,ovalarında, ırmaklarında, kıyılarındaemperyalist işbirlikçi tekeller ciritatıyor. Trabzon’dan Mersin’e, Sinop’tanErzurum’a yağma ve talansürüyor. Hatay, Artvin, Rize, Çanakkale,Manisa, Afyon ve daha onlarcailde HES’lere karşı, barajlara karşı,nükleer santrallere karşı, nehirlerinkirletilmesine karşı mücadeleler veriliyor.Birçok yerde köylülerin, yörehalkının direnişlerine de tanık oluyoruz.AKP halkın karşısına polisleri,jandarmayı, özel güvenlikleri çıkarıyor.Silahlarını halka çeviriyor, gazbombalarıyla, coplarla saldırıyor, işkenceyapıyor gözaltına alıyor. Halkşimdilik kendini taş, sopa, topraklasavunuyor. AKP’nin bu azgınca saldırısıkarşısında halkın her türlüaraçla direnmesi topraklarını, derelerini,ormanlarını, nehirlerini savunmasımeşrudur.Daha yakın zaman önce Afyon’dataş ocaklarına karşı çıkan halka AKPfaşizminin gaz bombalarıyla nasılsaldırıp işkence yaptıklarını gördük.Yapımı jandarma eşliğinde sürdürülenÇaykara’nın Karaçam beldesindekiHES inşaatını engellemek isteyenköylülere jandarmanın nasıl saldırdığını,kendi hırsızlıklarını gizlemekiçin 25’i kadın 70’e yakın köylüyü“mala zarar verme ve adam yaralama”suçlamasıyla nasıl gözaltınaalıp sorguladıklarını gördük.Afyon’da, Trabzon’da ve dahaonlarca kentte ve köyde ortaya çıkanbu tablo, AKP’nin halk düşmanı gerçekyüzüdür. AKP, bu saldırılarla “tekellerinve emperyalistlerin çıkarıiçin yapamayacağım şey yoktur, ezergeçerim” demek istiyor. Ne mahkemekararlarını ne de sıradanprotestoları dikkate almıyor.AKP’nin pervasızlığı karşısındakitle hareketleri Dersim’deolduğu gibi radikalleşmekzorundadır. BuAKP’nin tüm saldırıları içinde geçerlidir. Şehirlerde“Kentsel Dönüşüm”e, sağlıkçılara,öğretmenlere, avukatlara,işçilere, köylülere,öğrencilere, kadınlara kısacasıher alanda AKP’nin pervasızlığınakarşı halk her türlü yöntemi kullanarakkendi direniş biçimini yaratmak zorundadır.Aksi durumda bu saldırılardurdurulamaz. Bu topraklar bizim.Emperyalistlere, işbirlikçilerine ülkemizinbabalarının çiftliği olmadığınıgöstermeliyiz. Ülkemizin emperyalistlerve işbirlikçiler için dikensiz gül bahçesiolmadığını göstermeliyiz. Doğamızıkorumak, nehirlerimize, dağlarımıza,yer altı-yerüstü kaynaklarımıza sahipçıkmak istiyorsak emperyalizme veişbirlikçi oligarşilere karşı mücadeleetmekten başka çaremiz yoktur.AKP’nin her türlü protestoya, hakalma eylemine gaz bombalarıyla pervasızcasaldırması karşısında Dersim’deolduğu gibi direnmekten başkaçare yoktur. Dersim halkı, örnek direnişiyle,çevre mücadelesinin, “siviltoplumcu” bakış açısıyla, “teşhir”ve “protesto”dan, barışçıl gösterilerdençıkarmak gerektiğini gösterdi.HES’lere Karşı Halk,Polise, Askere, MakinayaTaş, Toprak, Sopa İleDireniyorDersim Halkı doğasını, toprağını,suyunu elinden alınmak istenmesinesessiz kalmadı. Peri Çayı üzerindeyapımı süren Pembelik HidroelektrikSantrali(HES)’ne tepkisini göstermekiçin pankartları ve sloganlarıyla barajşantiyesine yürüdü. Özel güvenlikkorumalarının halkın şantiyeye girmesineizin vermemesi üzerine halk,demir makaslarıyla şantiye tellerinikesip içeriye girdi. Özel güvenlikçilerinhalkı korkutmak için havayaateş açması üzerine halk taş ve sopalarlakarşılık verdi. Halkın öfkesindenkorkan özel güvenlik, Jandarma’dandestek istedi. Jandarmanın havayaateş açarak müdahaleye başlamasıüzerine halk, şantiye barakalarını veiş makinelerini, şantiye deposunu,bir pikabı ve bazı araç ve gereçleriateşe verdi. Halka karşı emperyalizminve tekellerin sermayesinin bekçiliğiniyapan jandarma ve özel güvenlik silahlarınıhalka doğrulttu. Halk taş vesopalarla karşılık verdi ve 4 özel güvenlikçiyaralandı.Dersim halkının bu direnişi kendisininolanı sahiplenmeye örnek birdireniştir.HES’ler Hem DoğamızıHem İnsanımızı KatlediyorAKP, yeni sömürü alanı olarakülkemizdeki hemen her nehir, dereSayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!31


Çevre Sorunu HalkınAçlık ve YoksulluğaMahkum EdilmesidirSayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012üzerinde çok sayıda, barajsız hidroelektriksantral kurmayı hedefliyor.Devlet Su İşlerinin verilerine göreTürkiye’de yapılması planlanan HESsayısı 2 bin 600. Enerji ihtiyacı için“yeni bir kaynak” denilen iki binaltı yüz HES’le yeni ölüm kapılarıaçılacak. Hem doğamız hem insanımızkatledilecek. Bu aynı zamandahalkımızın kendisini ezenlerden, sömürenlerden,elindekileri çalan hırsızlardanhesap soracağı yeni mücadelekapıları demektir. Çünkü hemenher gün derelere kurulan hidroelektriksantrallerinden ölüm haberleri,heyelan ve yıkım haberlerigeliyor. Tabi aynı zamanda polisin,jandarmanın, özel güvenlikçilerinhalka saldırı haberleri geliyor.İki yıl gibi, “Rekor” sürede tamamlananHES inşaatlarında maliyetiucuzlatmak için güvenlik önlemlerialınmıyor ve işçiler öldürülüyor.AKP iktidarının, “Denetim hizmetlerini”bile özelleştirilerek piyasayaaçması sonucu, zaten olmayan iş veişçi güvenliği denetimi hiç yapılmıyor.Bu güvencesiz ve ağır çalıştırmakoşulları sonucu ölümlere ise “iş kazaları“diyorlar. Hayır, iş kazasıdeğil, devletin katliamıdır bu.31 Aralık 2010’dan bugüne kadarHES’lerde meydana gelen kazalarda49 işçi öldü, 67 işçi yaralandı. 2012yılının ilk 5 ayında HES inşaatlarındahayatını kaybeden işçi sayısı 26, yaralısayısı ise 16’dır.24 Şubat’ta Adana’da EnerjiSA’yaait Gökdere Köprü HES inşaatında,tünel kapağının patlaması sonucu işçilerakıntıya kapıldı ve 10 işçi öldü.Erzurum’un Aşkale İlçesi’nde bulunanKarasu HES Baraj Gölü’dekielektrik direğini tamir etmek içingiden 5 TEDAŞ işçisi, 3 Nisan günügöle düştü. Gölde işçileri kurtarmayagidecek bir bot bile yoktu. İşçilerdonarak öldü.Zonguldak Çaycuma’da 6 Nisangünü akarsu rejiminin değişiminindeğişiminden dolayı yıkılan köprüde5 insanımız hayatını kaybetti. Kısacası,Erzurum’da, Antep-Nizip’te,Adana-Feke’de, Nevşehir’de, Şırnak’ta,Maraş’ta, Ankara’da, Erzincan’da,Gümüşhane’de, Artvin’de,Düzce’de, Batman’da, Giresun’da,Samsun’da, Birecik’te yapımı sürdürülenHES inşaatları onlarca işçiyemezar oldu. Tıpkı sellerde ve depremdekatledilen halkımız gibi buölümler de AKP’nin umurunda değildir.AKP’nin bu pervasızlığını bozacakolan, AKP’ye karşı mücadeleninmilitanlaşması ve hesap sorulmasıdır.Ekmeği, aşı ve geleceği demekolan suyuna, toprağına sahip çıkıyorhalk. Kendisinin olanı emperyalistlere,tekellere vermek istemiyor. Anadolu’nundört bir yanındaki halkınbu tepkisini birleşik ve örgütlü güçhaline getirmek zorundayız.Reformizmin teşhir ve protestoçizgisinden çıkmayan sivil toplumcuçevrecilerin etki alanında kalan halkınhaklı öfkesi baskı ve terörle sindirilecektir.Çevreciler ve yasalcılar, icazetçizgisinde olanlar, gerçekleri, yaşananolayların asıl nedenlerini vegerçek sorumlularını göstermiyorlarhalka. Allanoi, Zeugma, Hasankeyfgibi tarihimizin sular altında kalmasınakarşı çıkıyorlar ama bu sonucuyaratanın, asıl sorumlunun emperyalizmve işbirlikçisi AKP olduğunugörmezden geliyorlar. İçinde halkolmayan üç-beş protesto gösterisi,birkaç basın açıklamasıyla görev yapılmışoluyor. Daha da ötesi ve çarpıkolan yanlış ise çevreye yönelik kimihareketlere, kampanyalara ve eylemleretekellerin sponsor olmala-Akarsular, geçtikleri her yerde mikroorganizmalardaninsana kadar, tarımdan,hayvancılığa, ikliminden bitkiörtüsüne, mimariye kadar bütün canlılariçin kendisine bağlı bir hayat şekillendirir.Anadolu toprakları yarı kurak biriklime sahiptir. Dereler, derin vadilerdedüzensiz bir şekilde akar. Akarsularınetrafında bu kaynağa bağımlı bir yaşamşekillenir. HES’lerin yapıldığı yerlerdesu yataklarının yönünün değiştirilmesi,daha önce suyun geçtiği bölgede hemtarımı, hem doğayı, hem insanı olumsuzetkiliyor.Araştırmalara göre; Türkiye’nin kullanılabilirsu potansiyeli yılda 112milyar metreküp. Bunun 98 milyarmetreküpü yer üstü, 14 milyar metreküpüde yer altı suyu. Kullanılanı miktarise; 40 milyar metreküp. AKP, gerikalan yüzde 64’ü de rant alanına almanınplanlarını yaptı. Bu amaçla 2003’te SuKullanım Hakkı Anlaşması (SKHA)için bir yönetmelik hazırladı. 2007’desatış sözleşmelerini imzalamaya başladıve bütün ülke çapında 2 binin üzerindebaşvuru alındı.Mayıs 2010 verilerine göre de inşaatıdevam eden 145, proje aşamasında da1576 HES bulunuyor. Planlama aşamasındaki325 santrali de ilave ettiğimizdeülke genelindeki sayı 2 bin 46’yayükseliyor. Trabzon 41, Artvin 25, Rize23, Giresun 12.Toprağın ve suyun yok olması yaşamınyok olmasıdır. Ülkemiz, yılda 1milyon 400 bin metre küp toprağınıkaybetmektedir. Büyük bir hızla gölleri,ırmakları, yeraltı suları kirleniyorve kuruyor. Seller, heyelanlar artıyor.Bunun bedeli açlık, yoksulluk ve göçtür.Hastalıktır, ölümdür. Suyu ve toprağıelinden alınan on binlerce yoksul insanınkentlere göç etmesi ve işsizler ordusunundaha da büyümesi demektir.Örneğin; 2000’de Birecik Barajısonrası 30 bin insan göç etmek zorundakalmıştır. Bu baraj ayrıca tarihialanlardan Zeugma’yı da yok etmiştir.Hasankeyf’i sular altında bırakanIlısu Barajı’yla da 50-70 bin arasındabölge halkını etkilemiştir.32ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


CEPHELİ BİR DEĞİL,BİN GÖZ OLANDIR!Cepheli örgütlüdür, örgüttür. Onunolduğu yerde Cephe vardır. ÇünküCepheli Cephe'nin gözü, kulağı, sesi,herşeyidir. Gittiği her yere örgütünün,ideolojisini, düşünce ve duygularınıtaşır. Cepheli aynı zamanda halkıve halkın taleplerini de örgüte taşıyandır.Bunun için Cepheli halkıniçindedir. Her Cepheli örgütün halkıniçindeki gözleridir. Bu gözlerle halkıörgüleyip savaşı büyütüyoruz. Bugözlerle halkı tanıyoruz, düşmanadarbeler vuruyoruz.Cephe'nin bir gözü olmak burjuvaziyeyaşama şansı tanımamaktır.Cepheli bu misyonunun farkındadır.Bu misyonun gerekliliğinindaha fazla gözler yaratmak olduğununda bilincindedir. O yüzden Cepheli'ninhedefi bir değil bin göz olabilmektir.Bunu yaratabilmek içinöncelikle herşeye kendinden başlar.O bir gözünü bu hedefe ulaşabilmeyegöre şekillendirir. Çok yönlü düşünmesive çalışmasını bu temelde planlamasıbu bakış açısının sonucudur.Cepheli sadece dergi dağıtımınıörgütlemeye odaklanmaz. Ya da sadecemaddi gelir için yapılan satışlardayer almaz. Ona verilenin dahafazlasını yapmayı düşünür, bu yöndeher türlü yaratıcılığını, emeğini, çabasınıortaya koyar. Verilenle sınırlıkalmaz ya da sadece kendi çalışmayaptığı alanla ilgilenmez; mahalle,gençlik, memur, işçi, askeri... heralanın ihtiyacına vakıftır. Bu yüzdenörgütlenmesini yaparken çok yönlüdüşünerek üretir ve hareket eder. Buçalışma tarzını hayata geçiren herCepheli mücadelenin her türlü ihtiyacınıbilir. Bunun için en temeldede savaşımızın temel gücü olansilahlı mücadeleyi büyütmeye yönelikbir çalışma yapar. Gözleri bu yöndeçoğaltır... Yani bir savaşçı gibi düşünüpherşeye savaşçı bir gözlebakar. Düşmanlarımız kim, nerede,nasıl yaşarlar, ne yer, ne içerler, nerelerdegezerler? Bir Cepheli'nin hafızasındaher zaman bunlar vardır.Cepheli bilir ki halkın adaletindenkaçanlar yerin yedi kat altına dagizlenseler muhakkak bir çift gözonları görür. İşte, Cepheli bu gözübulan ve örgütleyen olmalıdır. Birdeğil bin göz olmak işte bu bakışaçısıyla yaratılabilir ancak...Cepheli insanları da bu bakış açısıylaeğitir. Aynı anda birçok işi yapabilmeyi,birçok insanı gözleyipörgütleyebilmeyi ve bulunduğu heryerde savaşı büyütmeyi öğretir. Cephe'ningözleri… Cepheli'lerin enönemli görevi insanları iyi gözlemleyip,değerlendirmek, gelişiminihızlandıracak görevler vermekve eğitmektir.Cephe'nin gözleri Cepheli'lerdir.Bu gözler umuttur! Bu gözlerdençıkan ışıkla gerçekler aydınlanır, bilinmeyenlerbilinir kılınır. Bu gözlerleyalanlar, yok olur, doğrular konulur.Bu gözler öyle güçlü, öyle çok olmalıki, istenilen hedefe ulaşabilsin. Unutmamalıyız!Bu gözlerle büyüyecek,savaş ve zafer bu gözlerin azmiylekazanılacak!Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012rının kabul edilmesidir. Doğanınkatillerinin duyarlılığını keşfedenler,bilerek veya bilmeyerek doğa katilleriniaklamaktadırlar.Mücadelenin yönü emperyalizmve AKP faşizmi olmalıdır. Bunlarakarşı çıkmadan ve bunlarla savaşmadanne tarih, ne çevre ne halk korunamaz.Çünkü; sorun sadece birçevre kirliliği sorunu değildir. Halkınyaşama hakkı gasp edilmektedir. Halkıntoprakları, suları, doğal zenginlikleriyağma talan edilmektedir. AfyonBeyyazı köylüleri diyor ki; “butaşocakları yapılır ve buraya yol açılırsa,burdan çıkacak toz bizim tarlalarımızıkurutur.” Beyyazı köylülerininaç kalması, ölmesi demektir.Yine aynı şekilde Dersim’de obarajın yapılması binlerce köylününkarnını doyurduğu topraklarının sularaltında kalması ve binlerce köylününtoprağının da susuzluktan kurumasıdemektir. Bu köylü halkımız için yaşamve ölüm meselesidir.Bu HES’ler, nükleer santraller,fabrikalar, barajlar, nehirlerimizinkirletilmesi, dağlarımızda altın aranmasıbizler için ölüm fermanıdır.Bu saldırıları bedeller ödemeyigöze almadan püskürtemeyiz. Aksidurumda ödeyeceğimiz bedeller çokdaha büyük olacaktır. Şimdiden sadeceHES’lerin inşaat sürecinde onlarcainsanımız katledildi. Bu bedelleribize ödetiyorlar zaten.Topraklarımızı, sularımızı, doğamızı,tarihimizi doymak bilmeyenaç gözlü emperyalistler yok ediyor.İnsanlarımız katlediyor. Bu yüzdensorun sadece bir çevre sorunu değildir.Bu saldırılar vatanımızın yağmalanmasıdır,halkımızın sömürülmesidir.Halkın ölüme mahkum edilmesidir.Mücadelemiz de emperyalist tekellerive işbirlikçilerini karşısına almakzorundadır.İşbirlikçiler tekellerin ülkemiziyağma ve talanı sürdüğü sürece doğanınve insanın katliamı sürecektir.Çevre ve doğa sorunu, HES’lerden,siyanürle altın üretimine, genetiğideğiştirilmiş tohumlardan kuraklığa,yangınlara, sellere, erozyona kadarhalkın yaşamını doğrudan etkilemektedir.Mücadelemizde teşhirle sonuçalınamaz. Bizim katlimize fermanokuyan tekellerin şantiyelerini başlarınayıkmalıyız.Bizim canımız ucuz. Her vesileylekatlediliyoruz. Ama tekellerin canıpahalıdır. Onlara da bedel ödetmeliyiz.İşte o zaman kepçelerini, iş makinelerini,şantiyelerini bırakıp kaçacaklardır.Bu gün Anadolu’nun hemenher ilinde, ilçesinde, köyündehalkımız tekellerin bu saldırısınınkendileri için ne anlama geldiğiniçok iyi bilmektedir.Biz bu sorunu mücadelemizin birparçası olarak görüp sahiplenmeli,halkı örgütleyerek işbirlikçi AKP’ninkarşısına çıkarmalıyız.<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!33


RöportajÇORUM’DA TUTUKLANAN DEVRİMCİLER SERBEST BIRAKILSIN!İnanç Özgürlüğü İstemek,Konser Düzenlemek Suç Değildir!Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Halil Top: Kamu EmekçileriCephesi’nden, Eğitim Sen ÜyesiÖğretmen, Aynı zamandaÇorum Pir Sultan Abdal KültürDerneği Şube Başkanı.Grup Yorum konserinin tanıtımıve benzeri demokratik faaliyetlernedeniyle tutuklanan Halil Top ileDevrimci Alevi Komitesi’nin yaptığıröportajı yayınlıyoruz.Devrimci Alevi Komitesi: Nasılgözaltına alındınız? Nasıltutuklandınız?Halil Top: 27 Nisan Cuma sabahsaat 05.00 sularında kapı zilinin sesiyleuyandım. Eşim benden önceuyanmış kapıyı açmıştı. Kapının aralığındanbiri konuşuyor, eşimde uykulubir şekilde öylece bakıyordu.O an ben kapıya geldim. Kapıda birgrup resmi ve sivil polis topluluğuvardı. Halk Cephesi ve DHKP/C ileilgili Ankara Savcılığı’nın talebi vearama izniyle evimi arayacaklarınısöylediler. Önde bulunan polis şefininelinden belgeyi alarak inceledim,sonra kimlik kartına baktım. Bu aradada zorluk çıkarmamamı zorluk çıkarılmasıhalinde zorla girileceğinisöyleyerek “nazikçe” tehdit ediyorlardı.Arama öğleye kadar devametti. 11.50 civarı arama sonlandı,rapor yazıyorlardı. Beni de alacaklarınıbildiğimden eşime ve kızımamerak etmemelerini söyledim. Gözaltıbirkaç gün sürer Pazartesi’ye kadargelmeyeceğim muhtemelen tutuklarlardedim. Biz çıktıktan sonradiğer arkadaşlara haber vermelerinisöyledim. Evden çıktık araca bindirilenekadar; “Kahrolsun Emperyalizm,Yaşasın Bağımsız Türkiye!’’ve “ Gözaltılar, Tutuklamalar, BaskılarBizi Yıldıramaz!” şeklinde sloganlarattım. Oradan başkanlığını dayaptığım Pir Sultan Abdal KültürDerneği’ne götürdüler. Giderken yineaynı sloganları tekrarladım. Dernektekiaramalar esnasında Pir SultanAbdal’ın sözünün yazılı olduğu birpankartı yere attıklarını gördüm. Hemenmüdahale ettim. Muhtarlıktanyetkililerin de önünde “Sizin inançlarasaygınız yok mu, bu pankartınasıl yere atarsınız.” diyerek teşhirettim. Sonra pankartı yerden alıpkatlayarak kaldırdım. Arama bittiktensonra çıktık. Çıkışta sloganları tekrarettim ve karakola getirildim. Yapılanaramalarda aldıkları gazete, dergi,kitap, Grup Yorum konser afiş vedavetiyeleri, Kızıldere, Malatya-Kürecikçağrıları ve Halk Cephesi imzalıpankartlar “ele geçti” biçiminde ifadeedip yasadışı örgüt üyesi olmak suçlamasışüphelisi olarak gözaltınaalındım ve Ankara’ya götürüleceğimsöylendi.Devrimci Alevi Komitesi: Neylesuçlandınız? Suçlamaları nasıldeğerlendiriyorsunuz?Halil Top: Yasadışı örgüt üyesiolmak, örgüt adına örgüte elamankazandırmak için çalışmalar yapmakiddiasıyla tutuklandım. Ancak gerekçeleraçık, aleni bir şekilde yapılan,tamamen anayasal haklarımız olandemokratik eylemler. Düşünün “TamBağımsız Türkiye” talebiyle düzenlenenGrup Yorum Konseri’nin çağrıafişleri ve davetiyeleri, Malatya-Kürecik’te füze kalkanına karşıyapılan kampanya afişleri, eylemeçağrı bildirileri, Maraş Katliamı’ndayitirdiğimiz canlarımızıanma eylemlerine çağrı bildirileri,el ilanları, Devrimci Alevi Komitesi’ninhazırladığı “İnanç Özgürlüğüİstiyoruz” kitapçığı, örgütüyesi suçlamasına gerekçe olarakdelil olarak önümüze konuyor.Tüm bunlar gösteriyor ki; ülkemizdeemperyalizme ve faşizme karşıbağımsızlık ve demokrasiyi savunmaksuç, inanç özgürlüğü istemek suç,bırakın bu anlamda eylem yapmayı,konser yapmak veya konsere katılmakbile suç.AKP’nin bu hazımsızlığı ve saldırganlığınınsebebi yaptığımız butarz eylemlerle AKP’nin maskesinidüşürdüğümüz ve onun gerici, faşist,işbirlikçi, emperyalizme uşak yüzünüortaya çıkardığımız içindir.Devrimci Alevi Komitesi: Sizingözaltına alınıp tutuklandığınızdönemde, yine benzer şekilde,demokrasi mücadelesi verenyüzlerce insan gözaltına alındı, birkısmı tutuklandı. Bunu nasıldeğerlendiriyorsunuz?Halil Top: Bizim düşüncemizhiçbir ayrım yapmaksızın tüm inançlardanve milliyetlerden halkımızınsorunlarının çözümü için mücadeleetmektir. Bu nedenle de, herhangibir il veya bölge ayrımı yapmaksızın,ülkemizin her yanı bizim için mücadelealanıdır. Bu nedenle bir bakıyorsunuz“füze kalkanını” protesto34ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Röportajiçin Kürecik’e yürüyoruz; MaraşKatliamı’nın hesabını sormak içinMaraş’a, Kızıldere katliamının hesabınısormak için Kızıldere’ye gidiyoruz.Bir bakmışsınız tüm halkımızınsorunu olan bağımsızlığı vurgulamakiçin “Tam Bağımsız Türkiye”talebi için Grup Yorum’la bağımsızlıktürkülerini haykırmak için350 bin kişiyle İstanbul BakırköyMeydanı’nı dolduruyoruz.İşçisiyle, köylüsüyle, memuruyla,öğrencisiyle, emeklisiyle tüm emekçihalkımızın meşru ve haklı talepleriiçin 36 bin kişilik kortejimizle Taksim’eyürüyoruz. Yaptığımız bu eylemlerbize nasıl coşku, heyecan ve cesaretveriyorsa, faşizmi de o derece korkutuyor,can havliyle şuursuz bir şekildekendi koydukları kanunları, yasalarıbile çiğnemek pahasına, tüm yurttaazgınca saldırıyor. Ancak, onlar saldırdıkça,biz ne kadar doğru şeyleryaptığımızı ne kadar doğru yolda olduğumuzudaha iyi kavrıyoruz.Devrimci Alevi Komitesi:Mahkeme süreci nasıl işliyor? Nezaman mahkemeyeçıkarılacaksınız?Halil Top: Bildiğim kadarıylahenüz dava açılmadı. Bu nedenledaha mahkeme günü belli değil. Dosyaüzerinde de gizlilik kararı olduğuiçin çok bir bilgi de alamıyoruz. Onedenle tutuklanmam konusunu anlayabilmişdeğilim. Hem gizlilik,hem tutukluluk bir arada. Dosya hazırlanmış,deliller toplanmış şüpheliolan bir kişi gözaltına alınmış savcıyaifadesini vermiş. Yani artık delillerikarartma ya da kaybetme gibi birşey söz konusu değil. Bunların yanındakaçma gibi bir durumumdayok. Devlet memuruyum, evliyim,bulunduğum ilde PSAKD gibi birkurumunun başkanıyım. Gerçektenbu tutuklamanın gerekçesini anlamışdeğilim.Hadi diyelim ki tutuklandım, artıkelinizdeyim, F Tipi hapishanedeyim,tecritteyim, ne kaçma ne de delillerikarartma veya yok etme durumumolamaz Dosyadaki gizlilik neden ozaman! Bu durum artık savunmahakkımızı gasp etmektir.Devrimci Alevi Komitesi:Hapishanede hangi koşullardatutuluyorsunuz? Bu koşullarınasıl değerlendiriyorsunuz?Halil Top: Şu an F Tipi Hapishane’deiki arkadaşımla birlikte kalıyoruz.Bu arkadaşlar ve gardiyanlardışında kimseyi görmüyoruz. Yanitecrit en ağır şekilde kendisini hissettiriyor.Sohbet hakkımız hem sürebakımından hem de sohbet grubusayısı bakımından ilgili genelgeyeuygun bir şekilde uygulanmıyor. Tutuklu,hükümlü, aynı dosyadan olmayanvb. ayrımlar konarak sohbethakkımız gasp edilmeye çalışılıyor.Telefon hakkımız da yine idarenindayatmaları yüzünden çoğu zamanyapılamıyor. Telefon, revir, avukatgörüşü, normal görüşlerde, hücredençıkışta ve dönüşte ayakkabılarımızıniçine kadar onur kırıcı bir şekildearanıyoruz. Bütün haklarımızı gaspetmeye çalışan idare zihniyeti, basitgerekçelerle ceza üstüne ceza veriyor.Bu cezalar; kınama, görüş yasağı,telefon yasağı, mektup yasağı, tekkişilik hücre cezasına kadar farklıcezalar uygulayabiliyorlar.Devrimci Alevi Komitesi: Aleviinanç özgürlüğü mücadelesi verenbir kurumun başkanısınız, “Aleviaçılımı” diyerek inançözgürlüğünün önünü açacağınısöyleyen AKP iktidarının size vederneğinize saldırısını nasıldeğerlendiriyorsunuz?Halil Top: AKP iktidarının “Aleviaçılımı” diye ortaya arttığı programtamamıyla bir devşirme, asimilasyonharekatıdır, bu oyun yenibir oyun değildir. Yezidin Hz. Hüseyin’e,Hızır Paşa’nın Pir Sultan Abdal’ayaptıkları kirli tekliflerin yani“benim iktidarımı tanı”, “banabiat et” sana saraylar, hazineler sereyimteklifleriyle, bugün AKP’ninAlevi açılımı projesi de aynıdır. Katliamlarlayok edilemeyen Alevilikdevşirme ve asimilasyon yöntemleriyle,devlet kontrolünde, emperyalizmle,faşizmle barışık bir devletAleviliği haline getirilmeye çalışılıyor.AKP’nin bu açılım aldatmacasınainanmayan ve oyuna gelmeyen, Hz.Hüseyin gibi, Pir Sultan Abdal gibibiat etmeyen direnen, inanç özgürlüğüisteyen devrimci Aleviler olduğugibi, bugün de içimizden Hızır Paşalar,hainler, işbirlikçiler çıkmaktadır.Çağlar boyunca olduğu gibi, bugünde bize Sivas’ta, Dersim’de, Maraş’ta,Çorum’da, Gazi’de olduğu gibi katliamlarıreva görenler, zorunlu dindersleriyle, köylerimize zorla camiyaparak, cemevlerimize “cümbüşevleri”diyerek bizleri aşağılayan,asimilasyon ve devşirme politikalarıylabizi yok etmeye çalışan zihniyet,içimizden çıkan hainlerle, Hızır Paşa’larlaişbirliği yaparak başında olduklarıkurumların etkinliklerine,bize her türlü katliam, asimilasyonve devşirme politikalarını reva gören,devlet erkanını davet edip başköşelerdeağırlayacak kadar alçakça birihanet içindedirler. AKP iktidarı yarınkullandıktan sonra onları da bir kenaraatacaktır. İşte bugün şahsıma başkanlığınıyaptığım kuruma yapılansaldırıyı bu temelde değerlendirmekgerekir. Bu saldırılar, direnen devrimciAlevilikle, işbirlikçi Aleviliğe, devletinnasıl baktığının bir sonucudur.Ne AKP’nin ne “Devletin Alevisi”olmayacağız.Devrimci Alevi Komitesi:PSAKD şubesi olarak Çorumkatliamı ve inanç özgürlüğükonularında ne gibi çalışmalaryaptınız? Hedefiniz neydi?Halil Top: Çorum PSAKD Şubesiolarak, biz yeni bir derneğiz,bir yıl önce kurulan bir dernek. Der-Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!35


RöportajSayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012nek olarak Çorum katliamı konusundayapacaklarımızı kendi içimizde dernekçalışanlarıyla ve bazen de yaptığımızetkinliklerde gündeme taşıyarak,Çorum katliamı “Bir Alevikatliamı mı” yoksa farklı bir şekildetarif edilebilir mi? Nedenleri nelerdi,sonuçları nelerdi ve nasıl gerçekleştigibi sorulara cevap bulmaya çalıştık.Bu konuda bir bilinç yaratmak istedik.Çevremizde bulunan o günleri yaşamış,çatışmalarda bizzat bulunmuşinsanların anlatımlarını dinledik.Örneğin; dernek çalışanlarımızdanDursun Turna’nın babası, bu katliamdahayatını kaybettiği için onun bilgilerindenfaydalandık. Belirtmekte yararvar: Dursun Turna şu an bizimlebirlikte tutukludur. ‘80’li yıllardaÇorum’da o dönem politik etkinlikiçinde olan insanlarla görüştük. HüseyinAğabey (Teke) yine o dönemleriyaşamış bir insan. Onun anlatımlarınıdinledik. Kendisi de şimdi bizimlebirlikte tutuklanmıştır. O dönemleriaktif olarak yaşamış ve yıllarca hapisyatmış, bugün de dönemi anlatanaraştırmalarını bir kitapta toplayanGazi Eke’nin de görüşlerini dinledik.Bu aşamalardan sonra kafamızdakidüşünce katliamın yaşandığı 29 Mayıs’tan4 Temmuz’a kadar yayılacakçeşitli eylemler yapmayı programlıyorduk.Ancak sürekli devletin baskısı,saldırısı ve kuşatması altında kaldıkki malum sonuçta da tutuklandık. Düşüncelerimizihayata geçiremedik.Yaptığımız araştırma sonunda katliam,devrimcilerle faşistler arasındakiçatışmanın seyrini ve niteliğini değiştirmekamaçlı yapılmıştır. Kullanılanargümanlar “Kızılbaşlar camibombaladı” ve benzeri propagandaüzerinden hayata geçirildiği ve katledileninsanların neredeyse tümününAlevi olması (içlerinde Alevi dedesi,vahşice öldürülen çocuklar, hamilekadınlara dahi tecavüz, öldürme) itibariylebu katliam bir Alevi katliamıolarak, Çorum’da, örgütlü, birleşik,devrimci irade öncülüğünde oluşturulanve halkımızın katıldığı büyükbir halk direnişi var. Kurulan barikatlar,cezalandırmalar, nöbet sistemleri,erzak dağıtımının organizasyonutümüyle bu birleşik devrimciiradenin bir eseridir. Tüm bunlar biraraya konduğunda, Çorum’da yaşanandurum, en doğru şekilde telaffuzetmek gerekirse bu “Çorum katliamıve Çorum Halk Direnişi” şeklindeolmalıdır. Bu nedenle de bu halk direnişininözellikle unutturulmaya çalışıldığınıdüşünüyorum.Biz bu konuda ilk önce katliamınbaşladığı tarih olan 29 Mayıs tarihineyakın bir zamanda, Çorum katliamıve direnişi temalı bir konser yapmayıplanlıyorduk, konserde katliamdakaybettiğimiz insanların mezarlarınıyaptırmak için, bildiri, afiş, son günpanel yapacaktık. 4 Temmuz yanibitiş günü veya ona yakın, uygun birgünde de, bütün kurumlarla birlikteyapılacak bir yürüyüş düşünüyorduk.Bu yıl bunları yapmayı planlıyorduk.Ancak faşizm izin vermedi.İnanç özgürlüğüne gelince; bukonuda özel bir çalışma yapılmadıysada, genelde yaptığımız bütün eylemve etkinliklerimizde bu konuyu sürekliişledik, el ilanlarımızı, kitapçıklarımızıdağıttık.Zorunlu din derslerinin kaldırılmasıiçin eylemler yaptık. Bu eylemlerinhazırlık aşaması ve yapılmasısırasında saldırıya uğradık, gözaltınaalındık. Ben de daha eylem için elilanı dağıtırken bir arkadaşımla birliktegözaltına alındım. Eylem günüpolisin saldırısıyla gözaltına alındık.Memur olmamdan kaynaklı millieğitim müdürlüğü ve valilik yetkilileritarafından defalarca uyarıldım.Bir ilköğretim okulunun 3 tane 6.sınıf şubesi yani (6/a–6/b–6/c) şeklindeyaklaşık 100’den fazla öğrencinin,üstelik tüm öğrencilerin Alevi olduğubir okulda “Uygulamalı Eğitim Gezisi”adı altında çocukların toplucanamaza götürüleceğini bir velininbize başvurmasıyla öğrendik. O günvelinin yanında dernekten bir arkadaşgörevlendirdik. Arkadaş kameralı birtelefonla gitti. Alevi öğrencilere zorlanamaz kıldırılmasını kameraya çekenveli ve arkadaşım, türbanlı öğretmenve cami imamı tarafındantartaklanarak dışarı atılmışlar.Biz o hafta sonu iki ekip oluşturupo bölgeyi kapı kapı dolaştık, durumuanlattık. Velileri basın açıklaması eylemimizeçağırdık. Basın açıklamamızaöğrenci ve velilerden gelenlerve bir Alevi dedesinin katılımıyla,yaşananları halka ve basına yansıttık.Elimizdeki resimleri basına verdik.Öğrenci velileri de konuştu. Basınkonuya bir ölçüde yer verdi. Alevihalkın inançlarına bir saldırı ve asimileetme amaçlıydı. Bu konuda iktidarıteşhir edip, halkta bir duyarlılıkyaratmıştık.Devrimci Alevi Komitesi:Çalışmalarınız sırasında ne gibiengellerle ve baskılarlakarşılaştınız? Çorum halkınınyaptığınız çalışmalara yaklaşımınasıldı?Halil Top: Burada özellikle şunudemek isterim ki, derneğimiz bir temsilcilikolarak açılmıştı. Bir süre sonraşubeleşecektik kısa zaman da, sadecesemah, bağlama, tiyatro grubu gibikurslarımıza katılan öğrenci sayısı120 civarındaydı. Birçok eylem veetkinlik yaptık. Aşure, konser, piknik,panel, söyleşi, bu eylemlerimize yüzlerceinsan geldi. Hatta konserimizeo dönem PSAKD Genel başkanı vebazı yöneticilerimizde geldi. Yaklaşık1000 kişilik bir salon konseriydi.Bunun dışında Çorum özelindede, gerici ve iş birlikçi bir zihniyetinelinde olan Hacı Bektaş Vakfı enküçük bir destek ve sahiplenme göstermedi.Gözaltına alındık, işkencegördük arayıp geçmiş bile olsun demediler.Kurum olarak bir açıklamadahi yapmadılar. Yani biz sözde dostlarımızdanbüyük zorluk gördük.Diğer tarafı zaten devlet politikası…Saldırılar, gözaltılar, uyarılar,sivil polisler tarafından yapılan antipropagandalar… Her şeyi yaşadık.Ancak her şeye rağmen Çorumhalkının önemli bir kesiminin ısrarlayanımızda olmalarını da sağladı.Bu nedenle saldırıya uğradığımbu günlerde derneğimizi açabilecek,bir inisiyatif alabilecek insanlarımızınolduğunu biliyorum. Bu dostlara, bucanlara bu günlerde ihtiyacımız var.Tüm canları derneğimize ve inançlarımızasahip çıkma noktasında sorumlulukalmaya çağırıyorum.36ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Ülkemizde GençlikGençlik Federasyonu’ndanDev-Genç'i Yaratan Halktır!Dev-Genç, tabanı aslen küçük burjuvaözellikler gösteren gençlik kitlesindenoluşur. Zamanla Dev-Genç’lilerdevrimcileşerek küçük burjuvayanlarını aşarlar.Küçük burjuva olmak ne demektir?Küçük burjuvalar, doğallığındaburjuva olmayan, burjuvaziye özenen,burjuvazinin ahlak anlayışından, giyimindenyaşam tarzından etkilenen,düzene karşı zaaflı insanlardır.Küçük burjuva yanlar nelerdir?Küsmek, alınmak, eleştiriye açıkolmamak, tüketim, tembellik ve disiplinsizlik.Ancak bu yanları yenen insanlardevrimcileşir. Küçük burjuvayanlarını ısrarla yenmeyenler devrimedeğil düzene hizmet eder. Halkın gündemini,sorunlarını bilmezler. Halktanbirisidirler, halkın içindedirler amahalktan kopuk, halka yabancı, burjuvaziyeözenti içinde yaşarlar. Dev-Genç’liler halktan kopuk olamazlar.Halkın sorunlarına çözüm üretirlerve halkı örgütleyip bilinçlendirirler.Küçük burjuva yanlar ancak eğitim vepratikle ezilir ve dönüştürülür. Dev-Genç’liler eylemlerde, işgallerde, grevlerde,yıkımlarda, direnişin ve halkınolduğu her mevzide varlardır. Dev-Genç’liler yaptıkları her şeyi halkiçin yapar halka her zaman sahip çıkarlarve bedel ödemekten korkmazlar.Boşuna dememişler Dev-Genç’lilervatanı sevmenin ustasıdırlar diye.Yıkımlarda Dev-Genç’liler halka birlikteen önde direnmişlerdir ve direneceklerdir.Dev-Genç’liler her zaman halkı örgütlemişve yönlendirmiştir. Coşkularıyla,devrime inancıyla, vatanlarınaolan sevgileriyle halka örnek olmuşlardırve olmaya devam edeceklerdir.Dev- Genç’li olmak bağımsız bir vataniçin mücadele etmektir. Yeni bir düzenhalktan kopuk değil halkla birliktekurulacaktır. Dev-Genç’liler buyüzden oldukları her yerde halkın sorunlarınıdinler ve sorunlara yönelik çözümüretir. Halka yaşam tarzlarıyla, değeranlayışlarıyla örneklerdir. Halkıhiçbir zaman hor görmezler. Her şeyinihalka borçludur. Bu bakış açısıylahareket eder.Dev-Genç'li olmak halkla bütünleşmekdemektir. Hiçbir zaman unutulmamalıdırki Dev-Genç'i yaratanhalktır.Uyuşturucu Satıcılarını, ÇeteleriMahallelerde Barındırmayacağız!Liselilerin Yozlaştırılmasına İzinVermeyeceğiz!Okulların tatile girmesiyle birlikte liselilerin çoğununhayatında bir boşluk oluştu. AKP bu boşluğu doldurmakiçin mahallelerde uyuşturucuyu, çeteleşmeyi ve hertürlü pisliği yaygınlaştırıyor. Amaçları düşünmeyen, sorgulamayan,boş şeylerle uğraşan, hakkını aramayan, muhalifolmayan bir liseli gençlik yaratmak. Uyuşturucu veyozlaştırma bir devlet politikasıdır. Polis özellikle uyuşturucupazarlayan satıcılarla işbirliği içindedir ve çetelerimahallelerde yaygınlaştırma çabası içindedir. Özelliklefeodal ilişkilerin, komşu ilişkilerinin iyi olduğu, Anadoludeğerlerini kaybetmeyen mahalle halkına azgıncasaldırmaktadır. Özellikle düzenin pisliğinden etkilenmeyenmahallelerde bu politikaları yaygınlaştırma çabasıiçindedirler. Liseliler boş zamanlarında mahallelerde gezerkençete ve uyuşturucu gerçeğiyle karşı karşıyadır. Liseligençlerin yozlaştırılmasına ve Anadolu kültüründenuzaklaştırılmalarına izin vermemeliyiz. Bizler liselilerekendi değerlerimizi, bu düzenin pisliğini, eğitim sitemindeadaletsizliği, anlatıp hakkını arayan bir liseli gençlik yaratmalıyız.Mahallelerde yozlaştırmaya karşı liselileri örgütleyipLiseli Dev-Genç çatısı altında toplayıp liselilerin kendimahallerini sahiplenmesini sağlamalıyız. Uyuşturucu satıcılarını,çeteleri mahallelerde barındırmayacağız. Liselilerinyozlaştırılmasına izin vermeyeceğiz.Vatanın Bağımsızlığını İstemekSuç DeğildirKocaeli’de “Füze Kalkanı Değil Demokratik Liselerİstiyoruz” pankartı açtıkları için 3 Aralık 2011 tarihindetutuklanan Gülşah Işıklı ve Meral Dönmez'in duruşması30 Temmuz'da görüldü. 8 aydır hukuksuz bir şekildetutuklu bulunan Işıklı ve Dönmez’in duruşmasının görüldüğüÇağlayan Adliyesi'nin önünde Dev-Genç’liler tarafındaneylem yapıldı. Arkadaşlarının serbest bırakılmasınıisteyen Dev-Genç'liler, yaşanan hukuksuzluğu teşhirettiler.Eylemde yapılan açıklamada; Gülşah ve Meral’in tutuklanmalarınınsebebinin ülkemizde Amerikan üsleri kurulmasına,paralı eğitime karşı mücadele etmeleri olduğuifade edildi.Yapılan açıklamanın ardından “Parasız Eğitim İstiyoruzAlacağız", "Füze Kalkanı Değil Tam Bağımsız Türkiyeİstiyoruz", "Gülşah ve Meral Serbest Bırakılsın","Kahrolsun Faşizm Yaşasın Mücadelemiz", "Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler" sloganlarının atılmasıyla25 kişinin katıldığı eylem sona erdi.Dev-Genç’liler, Adliye önünde yaptıkları eylemin ardındanduruşmaya katıldılar. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'ndegörülen duruşmada Meral Dönmez ile GülşahIşıklı’nın “Üzerlerine atılı suçları işledikleri hususundakuvvetli suç şüphesini gösteren olgular bulunması nedeniyle”tutukluluk hallerinin devamına karar verildi veduruşma 15 Ekim 2012 tarihine ertelendi.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!37


Devrimci İşçiHareketiAKP Halka Köleliği Dayatıyor!Sırada Köle İşçiler VarSayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Emperyalistler ve işbirlikçi patronların,bütün istek ve beklentilerinikendine rehber edinen AKP iktidarı,hazırladığı yasa ve kanunlarla bütünhalkı köleleştirmeyi hedefliyor. KentselDönüşüm yasasından, Ulusal İstidamStratejisine, Kıdem Tazminatınınkaldırılmasından Bölgesel AsgariÜcrete kadar halkı, köle gibi çalışanve itaat etmeye zorlayan politikalarınadevam ediyor.AKP’nin önündeki hedeflerdenbiri de Ulusal İstihdam Stratejisinin birparçası olan “Kiralık işçiler” kanununçıkarılması… AKP her saldırıdaolduğu gibi kiralık işçiler kanunundada, “çalışma hayatının esnekleştirilerekişsizliğin azaltılmasının” hedeflendiğinibelirtiyor. Yani yalan vealdatma bunda da devam ediyor.Ancak halkın tepkisinden de çekiniyor.Bundan dolayı hazırladığı saldırıyasalarını açıktan ortaya koyupsavunmak yerine, “basına sızdırma”veya ikinci, üçüncü şahıslarüzerinden açıklama yoluna gidiyor.Tepkilerin ortaya çıktığı nokta daise, “hükümetlerinin ilgisinin olmadığınıveya çalışmanın taslak olduğunu,değiştirileceğini” söyleyerekzaman kazanma yoluna gidiyor.Kıdem Tazminatı’nın kaldırılmasıkonusunun gündeme geldiği noktada,yapılan çalışmayı sahiplenmemiş,bürokratların ve işverenlerin birçalışması olduğunu açıklamışlardı.Fakat koşulları ve zamanı olduğundasaldırı yasaları gündeme gelecektir.“Kiralık İşçi”Değil, Köle İşçi…Hürriyet Gazetesi’nden Aysel AlpÇalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndansızdırdığı haberde, 4857Sayılı İş Yasasının geçici 7. Maddesindedeğişiklik yapılacağını, "kiralıkişçilik" konusu ‘geçici iş ilişkisi’başlığıyla özel istihdam bürolarınınkurulacağını ve geniş bir alanda alabildiğinceesnek kiralık işçi kullanılacağınıbelirtiyor.Bakanlığın kanun taslağındabelirttiğine göre: İşçinin,"herhangi bir nedenle iş görme edinimininyerine getirememesi veya işhacminin öngörülmeyen ölçüde artmasıdurumunda” işçi kiralanabileceğiniaçıklıyor.Muğlak ve her yana çekilebilecekbir ifade… İşçinin iş görme ediniminiyitirmesi… Patron için, işçinin hastalanması,yaşlılık, askere gitmesi,izin, doğum, evlilik, kaza veya gözaltıvb. gibi nedenler iş edinimini kaybetmesidir.Haksızlık karşısında işçininiş yavaşlatması veya grev, iş ediniminikaybetmesidir. Hali hazırdakiyasalarda kağıt üzerindeki haklarınarağmen, bunları kullanamayan işçi, buyasa ile birlikte hiçbir hakkı, hukukuolmayan saatlik, günlük, mevsimlikişçi haline gelecektir. Yani patronlaraköle olacaktır.Ayrıca taslakta;Aralıklı olarak gördürülen kısa süreliişler ile işletmenin günlük işlerindensayılmayan veya iş güvenliğibakımından acil olan ya da mevsimlikişlerde, Temizlik işlerinde ve evdegörülen hasta, yaşlı ve çocuk bakımhizmetlerinde de geçici (kiralık) işçilerkullanılabilecek.Mevcut yasada sadece holdingve şirketlere verilen kendi işçisini kiralamaimkanı, yeni düzenlemedeözel istihdam bürolarına veriliyor. Buşekilde şirket, holding sınırlamasıkalkıyor.Aynı zamanda bir patron işçisini,diğer patrona ödünç olarak verebilecek.Mevcut yasada geçici iş ilişkisi süresinin6 ayı geçmeyeceği, gereklidurumlarda bu sürenin 2 kere uzatılabileceğini,ancak yeni taslak, 6aylık süreyi 3 aya düşürüyor.100’ün üzerinde işçi çalıştıran işyerlerinde% 20’ye kadar kiralık işçikullanılabilecek, 100’ün altında işçiçalıştıranlara ise, bir sınırlama yok.Türkiye’deki işletmelerin büyükçoğunluğunun 100’ün altında işçiçalıştırdığını düşünürsek kiralık işçi(köle işçi), bütün işyerlerine yayılacakdemektir. Ayrıca bu aynı zamanda100’ün üzerinde işçi çalıştıranfirmalarda da taşeronluk sistemi ile bu100’ün altına düşürülerek kiralık işçiçalıştırılacaktır.Rutin bir izin kullanan, hasta olan,kaza geçiren her işçinin yerine kiralıkişçi alınacaktır. Kiralık işçi demek, düşükücretli, sosyal güvencesi olmayandır.Yaptığı iş beğenilmediğinde hemenkapı önüne konulabilecektir. Saatlik,günlük veya aylık olduğundanhiçbir koşulda sendikal bir örgütlenmeniniçerisinde olamayacaktır.Patronlar, köle pazarlarında (İstihdambürolarında), yeteneğine, fizikselözelliklerine göre en ucuz işçiyiseçecektir. Kiralık işçiler, kadrolu işçilerüzerinde bir baskı unsuru olarakkullanılacak, grev kırıcılığından diğersaldırılara kadar patronların kullanmakistediği her alanda kullanılmak istenecektir.İşçiler karşılıklı olarak birbirlerinekarşı kullanılacak, sınıfı bölme,sendikal hareketi bitirmenin biraracı olarak da ele alınabilecektir.AKP, tekellerin ve patronların,işçi sınıfını daha fazla sömürmesi içinelinden geleni arkasına koymamaktadır.AKP bir sermaye ve patronlarpartisi olarak, emperyalistlerin veişbirlikçilerinin desteğinin devamıiçin bu saldırı yasalarını çıkarmak zorundadır.AKP’den işçi sınıfı ve bütünhalk için iyi şeyler beklemekbugün hayalden de öte gaflettir. AKPve patronlar ancak ve ancak işçi sınıfınınuzlaşmaz mücadelesi karşısındagerileyebilir.AKP, işçilerin, köylülerin, memurların,küçük esnafın, işsizlerin…Bir bütün olarak emekçi halkın düşmanıdır.İşçileri kölelik koşullarındaçalışmaya mahkum eden, halkın yoksulluğuyladalga geçen AKP’ye karşımücadele, işyerlerindeki patronlardanbaşlayarak hayatın bütün alanlarınakadar yayılmak zorundadır.Sınıf mücadelesi sert ve acımasızdır.Her gün onlarca sınıf kardeşimiziş kazalarında ölmekte, hastalanmaktadır.Binlercemiz işsiz kalmakta,sefalet içerisinde çürümeye38ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


terk edilmektedir. İşbirlikçi AKP,yoksulluğumuzdan, işsizliğimizden,kazalarda ve hastalıklarla ölümlerimizdenemperyalistler kadar sorumludur.AKP’ye karşı mücadele, emperyalistlerekarşı mücadeledir.Mücadele, işçi sınıfını özgürleştirecek,örgütleyecektir. Başeğmez mücadelemiz,adım adım kazanımlarla büyüyecektir.Kıdem Tazminatının kaldırılmasınakarşı mücadeleden, kiralıkişçi bürolarına kadar sınıfımıza yönelikher saldırı aynı şiddette karşılıkbulmak zorundadır. AKP ve işbirlikçilerinanladığı tek dil budur.DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİBEDAŞ Yönetiminin Oyunu BildikBir Oyundur! Direnişçileri BölüpParçalamasına İzin Vermeyelim!TAYAD’lı Aileler, Taksim’de BEDAŞ Genel Merkezi’ninönünde çadır açarak direnişlerini sürdüren BEDAŞ işçilerini27 Temmuz günü ziyaret ettiler. “BEDAŞ İşçisi YalnızDeğildir!”, “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız”, “Direne DireneKazanacağız!” sloganları eşliğinde direniş alanına girenTAYAD’lı Aileler, işçilerle sohbet ederek, 68 gündür devameden direnişin geldiği aşamayla ilgili bilgi aldılar. BEDAŞişçilerinin, her Cuma günü saat 15.00’te Galatasaray Lisesi’ndenTaksim Meydanı’na yürüdüklerini ve bu eylemleredirenişte olan diğer işçilerin de katıldığını öğrendiler.İşçiler ayrıca, işverenin, direnişte göze çarpan işçiler dışındakitüm işçileri işe geri almak istediğini bildirdiğini söylerek,“Bir arkadaşımızı bile arkada bırakmayacağız.” dediler.13 TAYAD’lı, ziyaretlerini yine sloganlarla sonlandırarak;her Cuma saat 19.00’da Taksim Tramvay Durağı’ndaAyhan Efeoğlu’nun mezar hakkı için yaptıkları eylemeişçileri davet ettiler. 30 Temmuz günü de, Adana'da151, İstanbul'da 71 gündür direnişlerini sürdüren BEDAŞişçileri, Devrimci Mücadelede Mühendis Mimarlar(DMMM) tarafından ziyaret edildi.İstanbul Taksim’deki BEDAŞ Genel Müdürlüğü önündekidireniş çadırında gece gündüz demeden direnişlerinisürdüren BEDAŞ işçilerini "BEDAŞ İşçileri Yalnız Değildir”,“İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız" sloganlarıyla selamlayanDevrimci Mücadelede Mühendis Mimarlar, herkoşulda ve her zaman haklı mücadelelerinin yanında olduklarını,kararlı ve baş eğmez bir direnişin her koşulda başarılıolacağını, söylediler.Enerji-Sen Genel Başkanı Kamil Kartal'da direnişin geldiğinoktadaki gelişmeleri detayıyla anlatarak "Mutlaka,ama mutlaka kazanacaklarını" belirtti.Bedaş Direnişi KazanımlaSonuçlanıncaya Kadar Sürecek!Direnişlerinin 68. günündeki BEDAŞ işçileri her Cumaolduğu gibi 27 Temmuz günü de Galatasaray Lisesi’ndenBEDAŞ binası önüne kadar yürüdüler. <strong>Yürüyüş</strong> kortejininen önünde işçilerin çocukları ve “BEDAŞ’tan Atılan İşçilerGeri Alınsın” pankartı vardı.Taksim THY bürosu önüne gelindiğinde direnişteki THYişçileriyle dayanışmak için 10 dakikalık bir eylem yapıldıve “THY İşçisi Yalnız Değildir” sloganı atıldı. Polis tahammülsüzlüğünüTHY bürosunu boşaltıp kepenkleri indirerekgösterdi. <strong>Yürüyüş</strong>lerine devam eden işçiler BEDAŞönünde bir basın açıklaması yaparak eylemlerini sonlandırdı.Basın açıklamasının ardından konuşan bir işçi "BEDAŞbinasını ne kadar korursanız koruyun o binaya gireceğiz,köprüyü kestik, bahçeye girdik, binaya da gireceğiz.” dedi.100 kişinin katıldığı eylemin ardından TMMOB’da toplananişçiler direnişin durumu hakkında bir değerlendirmeyaptılar ve direnişe işçi ailelerinin daha etkin katılması yönündekarar aldılar.Genel-İş Avrupa Yakası 1. No’lu Şubesi de BEDAŞ işçileriyledayanışmak amaçlı erzak yardımı yaptı. İşçi temsilcilerigetirilen kolileri direnişteki işçilere paylaştırdı.BEDAŞ işçileri Malatya’da Alevi halkımıza yapılan gerici-faşistsaldırıyı protesto için Gazi Mahallesi'nde düzenlenenyürüyüşte de yerlerini alarak saldırıyı lanetlediler.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012İşimi Geri İstiyorum!Cansel Malatyalı, işten atıldığı İnşaat Mühendisleri Odasıönünde 164 gündür "İşimi Geri İstiyorum" talebiyle oturma eyleminde.İMO yönetimi tarafından Cansel Malatyalı'nın işe gerialınması ile ilgili herhangi bir girişim olmaması üzerine, 1 Ağustosgünü sabah saat 07.15 sularında Cansel Malatyalı ve 4 HalkCepheli İMO'nun 6. katından pankart astı. Saat 08:00 sularındaİMO yönetiminin polise ihbarının ardından halk düşmanı AKPpolisi ilk önce çadırda bekleyen Halk Cepheliler ve Cansel Malatyalı'nınailesine, ardından da pankart asanlara saldırarak, 10kişiyi işkenceyle gözaltına aldı.Gözaltına alınan Ezgi Antmen,Özkan Kayöz, Deniz Malatyalı,Ali Altunsoy, Mehmet Malatyalı, İsmail Ozan Demirel, CanselMalatyalı, Uğur Can Güneş, Serhat Parlak ve Mahir ... aynı günakşam saatlerinde serbest bırakıldı.Alınterimizin Karşılığını İstiyoruz!Yaklaşık 6 aydır direnişlerini sürdüren, kışın soğuğunda,yağmurunda fabrikanın önünde oturan HeyTekstil işçileri, 29 Temmuz günü Bakırköy ÖzgürlükMeydanı’nda bir eylem gerçekleştirdiler.Yaklaşık 15 kişinin katıldığı eylemde yapılan konuşmada:"Biz Hey Tekstil işçileri 171 gündür direniyoruz.171 gündür çalıştığımız, ürettiğimiz fabrikanınönünde direnişteyiz. Çünkü orada bizim emeğimiz çalındı.Emeğimizin karşılığını alıncaya kadar da direnişimizsürecek. Bizleri köle gibi çalıştırmak istiyorlar,bizler köle değil işçiyiz. Alınterimizin, emeğimizinkarşılığını istiyoruz." denildi.Atılan sloganlardan sonra işçiler el ilanlarını dağıtarak,kafelerdeki halkla sohbet ettiler.<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!39


Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz kiCemevi Hakkımız YargıKararlarıyla YasaklanamazKararlarınızı TanımıyoruzCemevi Meşru Hakkımızdır!“Adalet, halkın dirliği ve düzeni, idarecilerin ise süsü vegüzelliğidir.”Hz. AliSayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Ankara Valiliği, Çankaya CemeviYaptırma Derneği'nin kapatılmasıiçin dava açtı. 16. Asliye HukukMahkemesi, "Cemevleri yüzyıllardırAlevilerin ibadet yeri olarak toplumcabilinmiş ve kabul görmüştür"diyerek Valiliğin dava talebini reddetti.Ancak AKP'nin "Alevi Açılımı"teslimiyeti dayattığı için, mahkemeleride ona göre karar veriyor. Yargıtay 7.Hukuk Dairesi, Cemevlerini yasadışıkonuma düşüren bir karar aldı ve şukararını açıkladı: "Cami ve mescitdışındaki yerlerin ibadethane olarakkabul edilmesi mümkün değildir."Yargıtay bu kararı verirken; 26Temmuz’da Polat Renaissance Oteli’nde,Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonuisimli Alevileri temsiletme yetkisi olmayan “naylon” birkurum tarafından iftar yemeği verildi.Yemeğin başkonuğu CumhurbaşkanıAbdullah Gül’dü. Gül, iftardayaptığı konuşmada, geçmişteyaşananların bir gün unutulacağınıve gelecek nesillerin daha iyi bir gelecekteyaşayacağını belirterek, “Sonundaacılar çekildikten sonra doğrularöğrenilir. Türkiye’nin her tarafındanherkes bir araya gelmeyeçalışsın. Çevremize baktığımızda nebüyük acıların çekildiğini görüyoruz.Sıkıntılarımız var tabii. Bu sıkıntılarıaşabilecek gücümüz var. Önümüzdekiyıllar çok daha parlak olacaktır.Geçmişimize baktığımızda nelerleuğraşmışız diyeceğiz. Biz birçok kritikeşikleri aşmış bir ülkeyiz. Hepimizdüşüncemiz, inançlarımız ne olursaolsun bu ülkenin asli vatandaşlarıyız.”dedi.Devlet, her dönem olduğu gibiAlevi halkın inançlarını kullanmayave onları zorla değiştirmeye, düzeniçine çekme çabasına devam ediyor.Gül, Alevilerin asli vatandaşlar olduğunusöylerken; yargı öyle söylemiyor.Yargı diyor ki, Alevilik diyebir şey yoktur, ibadethaneleri de olamaz,yasal değildir.ALEVİ HALKIN NEREDAİBADET YAPACAĞINIDİYANET BELİRLEYEMEZTBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHPTunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün,Meclis’te cemevi açılmasınailişkin talebine “Diyanet’e göre, Alevilikayrı bir din olmayıp İslam içibir oluşum, İslamın tarihi süreçteortaya çıkmış bir zenginliğidir ve İslamdininin ibadet yerleri camilerdir”diyerek cevap verdi.Gül’e sorulsa, hemen “Rahatsızım”diye bir açıklama yapar. Yoksasöylediklerini sahiplenmesi ve gereğine ise onun yapılmasını sağlamasıgerekir.Devletin Alevileri daha fazla kandırmasınaizin vermeyelim. Bizdengeçmişi unutmamızı istiyorlar. Bizimunutacak bir şeyimiz yoktur. Aksinehatırlayacak ve hesabını soracağımızbir tarihimiz var. Kanla yazıldı butarih. Kanı biz değil, devlet döktü.Dökenler iktidardaydı, hala da iktidardalar…Geçmişe baktığımızda “neyle uğraşmışız”demiyoruz biz. Aksine,katillerimizin isimleri sayıyoruz tektek. Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta,Gazi’de… yandık, yakıldık diyoruz.Bizi diri diri yakanlar cezasını bulmadanbize rahat yüzü yok diyoruz.Devletin saldırıları, böl-parçala-yönetpolitikası bitmez, bu gidişata bir sonvermek için örgütlenmeliyiz diyoruz.Evet biz de halkın bir parçasıyız.Bizi bu halkın dışında göstermek isteyenhep devlet olmuştur. İşte Malatya’dayine Alevilerin yaşadığı bireve saldırı düzenlendi. Adıyaman,Erzincan ve Didim’de yaşanan saldırılaraşimdi bir de Malatya eklendi.Biz geçmişi unutmadığımız için,bugün yapılan bu saldırıların, söylenenbu sözlerin amacını da çok iyibiliyoruz. Önümüzdeki “parlak” yıllarabakmamızı tembihleyen Gül,aslında bizden teslim olmamızı istemektedir.Düzenin işleyişi böyledir.Hakkımızı çalarlar, “çalmamak lazım”derler; katlederler, “katletmemek lazım”derler. Sopayla başımıza vuranlarda onlardır, “Çok acıdı mı gelbakayım” diyenler de.Yargıtay’ın kararı ile Gül’ün söylediklerion yıllardır, yüz yıllardırdevam eden işleyişin son halidir.Bir grup Alevi bezirganı CumhurbaşkanıGül’e İftar sofrası hazırlarken,AKP’nin mahkemeleri Aleviler hakkında bu kararı verdi.Peki biz cemevi hakkımızı birmahkeme kararı ile yasadışı hale getirenbu düzenin temsilcisinin söylediklerineinanacak mıyız? Alevileriteslim alma, düzeniçileştirme saldırısıkarşısında susacak mıyız?Acıları çeken biziz, doğruları daöğrendik, biliyoruz. Doğru olan, Alevilere, ezilen tüm halka zulmedenlerekarşı örgütlenmek ve haklarımız içinmücadele etmektir.Alevilerin direngen, devrimci yanlarınıtörpülemek için sopayla vurupardından kucak açanlara inanmaya-40ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz kicağız. O kucak, kanlarımızla dolmuştur.Devletin yalanlarına inanmayacağız,o dilleri katlimize fermanvermiştir.Düzenin mahkemelerinin kararlarınıtanımayacağız, o mahkemelerkatillerimizi serbest bırakmış, cemevlerimiziyasaklamıştır.Onların “doğrularını” kabul etmemiziistiyorlar. Etmeyince katliamlarbizi bekliyor. Örgütlenir, güç olursakistedikleri gibi katledemezler, istediklerigibi bölüp parçalayamazlar.Tüm Alevi örgütlerine çağrı yapıyoruz.Bizim katlimize fermanokuyanlara iftar sofrası kuranlar döneklerdir.Bu, Alevileri Alevi düşmanlarınapeşkeş çekmektir. İhanettir.Aleviler bu düşkünlüğü meşrulaştırmamalıdır.Bu düşkünleri içimizdebarındırmamalı, bizim adımıza konuşanlarısusturmalıyız. Polat HoldingAlevilerin inançlarını AKP iktidarındanihale almak için pazarlamaktadır.Alevi halkımız, Polat Holdinggibi dini, imanı herşeyi para olanAKP yalakalarını teşhir edelim. İnançlarımızıntekeller tarafından pazarlanmasınaizin vermeyelim.Her şeyden önce Alevilikte İF-TAR diye birşey yoktur.Polat gibi düşkünlerin tek dertleriAlevi halkımızı devlete yedeklemekarşılığında ihaleleri kapmaktır.İnançlarımızla alay ediliyor.Bugün faşist devletin Alevi halkımızakarşı saldırıları bu kadar açıkken,“kardeşlik” demagojileri yapanlarsahtekarlardır.Bu devlet Alevi halkını yok sayıyor.Elbette Alevi halkımızın Sunnihalkımızla bir sorunu yoktur. DevletSünni inancını Alevi halkımıza dayatarak“kardeşiz” diyor. ÖzellikleAKP, kendi gerici oy tabanını Alevihalka karşı her vesileyle kışkırtıyor.Malatya’daki son saldırının Sivas’tanfarkı ne? “Alahuekber”diyerek,“tekbir” getirerek Malatya’daAlevi halkımız linç edilmek istenmiştir.Bu mu kardeşlik? Bu Yezid’inkatliamcı mirasını sürdürmektir.“Kardeşiz” diyenlere bakın; UtanmadanBaşbakan Yardımcısı BülentArınç çıkıyor televizyon ekranlarına“Davul çalma nedeniyle MalatyaSürgü'de yaşanan linç saldırısınailişkin basının sorularına olayınbüyütüldüğü kadar vahim olmadığınısöyleyerek ‘çatışma ortamı çıkarmayagayret edenler var. Alevi-Sünni kavgısına yol açabilecek birkıvılcım dahi yok’ diye açıklamayapıyor.“Malatya’da olanlar senaryo”ymuş. “Provokasyon”muş. Kim yazmışbu senaryoyu? Kimmiş provokatör?Alevi halkımız Ramazan davuludinlemek zorunda mı? Alevihalkımız AKP iktidarı tarafından hervesileyle baskı altına alınıyor. İnançlarıyok sayılıyor. Malatya’da linçgirişiminde bulunan faşist yobazlardankaç kişi linç saldırısından dolayıgözaltına alındı?Provokasyonmuş! Tek provokatörhalkları birbirine düşmanlaştıran devlettir.Alevi halkımız! Faşist AKP iktidarıher geçen gün saldırılarında pervasızlaşıyor.Alevilere karşı tarihseldüşmanlığını ortaya koyuyor.Devlet’in dayatmalarına, saldırılarınakarşı birlik olalım! Cemevimeşru bir hakkımızdır. Kimse bizecemevi gibi en meşru haklarımızıBAHŞEDEMEZ!.. Meşru haklarımızıher koşulda kullanırız.Bugünkü sorunumuz “ibadetimizinerde yapacağız”ın ötesindedir. AKPbugün bize “ya devletin Alevisi olursunuzya da sizi katlederim” diyor.Aleviliği kökten asimile ederek yoketmek istiyor.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Basından(Eyüp Can, 31 Temmuz 2012,Radikal)En başa medyayı koyarak Meclis'e,Diyanet ve Yargıtay'a soruyorum.Ortada bir provokasyon varsabu provokasyonda sizin rolünüz yokmu? ...Hafta sonu Malatya’nın Doğanşehirilçesinde yaşananlar nasıl olduda bir anda Türkiye’nin gündemine‘Alevi-Sünni çatışması’ olarak oturdu?Bazıları için cevap hazır: Provokasyon!Adını yazmıyorum hedef olmasın.Derdim kendisi değil zihniyetiyle.Malatya’da EsasProvokasyonu Kim Yaptı?Beyazgazete’de çalışan bir muhabir.Konu sosyal paylaşım sitelerindeyoğun bir biçimde tartışılırkendayanamamış baştan aşağı nefretsöylemi kokan şu satırları yazmış:‘O yamyam aile de mübarek ramazanınsimgesi olan davuldan rahatsızolmayacak. Nasıl bizler sizinceminizden, deminizden rahatsızdeğilsek, siz de artık hazmedin. Etmezsenizyakarlar da, yıkarlar dagardaşım. Herkes akıllı olacak, herkesinancına saygılı olacak.’Durun daha bitmedi. Gelen tepkilerüzerine kin ve nefret kusmayadevam etmiş: ‘Aleviler neden hepMüslüman mahallesinde salyangozsatarlar. Satarlarsatıpkı bizim can Sivas’ımızdaolduğu gibisizi de yakarlar oğlum!’Hayli rahatsız edici bu örnekleriburaya bilerek koyuyorum çünkübir bu zihniyete sahip insanların sayısıhiç az değil. Maraş, Çorum,Sivas durduk yere yaşanmadı.Önce sosyal ve psikolojik zeminhazırlandı sonra provokatörler devreyegirdi. Tahrik olmaya hazır kitleleryaratılmadan, hiçbir provokasyonsonuç vermez.O zaman başa dönüyorum:En başa medyayı koyarak Meclis’e,Diyanet ve Yargıtay’a soruyorum.Ortada bir provokasyon varsabu provokasyonda sizin rolünüzyok mu?<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!41


Yeni Katliamlara İzin Vermeyeceğiz!Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos201228 Temmuz günü, Malatya’ya bağlıDoğanşehir ilçesi Sürgü beldesindeAlevi-Kürt bir ailenin evine, gericifaşistlertarafından taşlı-silahlı saldırıdüzenlendi. Saldırı sırasında evin camlarıkırıldı, duvara kurşun sıkıldı veaile katledilmek istendi.Saldırı 28 Temmuz’u 29 Temmuz’abağlayan gece yarısı başladı. Gece,sahur için köyde dolaşan davulcu, EvliAilesi’nin gecekondusu önüne geldiğindedavulu ısrarla çalmaya başladıve tokmakla cama vurarak camı çatlattı.Davulcuyu uyaran aile “evdekilerinoruç tutmadığını ve sabah işe gideceklerini”söyledi. Bunun üzerine davulcuile bir tartışma başladı ve davulcu“bugün davulumuzu engellemeye çalışıyorlar,yarın orucumuza karışacaklar”diye bağırarak provokasyon yaratmayabaşladı. Davulcunun yarattığı provokasyonsonucu toplanan(!) 50-60 kişilikfaşist güruh Evli Ailesi’nin gecekondusunataş ve silahlarla saldırdı. Saldırısonucu duvarlarda kurşun ve taş izlerioluştu, camlar kırıldı. Aile katledilmekistendi. Faşist güruh evin önünde İstiklalMarşı okudu ve tekbir getirdi. Askeringelmesi ile dağılan faşist güruh ertesigün gece saat 23.00’a kadar aileninköyü terk etmesini istedi. Aksi taktirdetekrar saldıracaklarını söylediler. Aileninbunu kabul etmemesi üzerine toplanan500 kişilik faşist güruh tekrar evedoğru yürüyüşe geçti. Aile ise köyüterk etmeyeceğini söyledi. Askerlerineve yaklaştırmadığı faşistler gece yarısıdağıldı.Sürgü Belediye Başkanı Alevi aileye,“Sizin can güvenliğinizi alamam.Kamyonu ben ayarlayacağım, bir anönce buradan gitmeniz gerekiyor.”dedi. Aile sürgünü kabul etmeyerek,“Bu bize değil, Aleviliğe yapılan birsaldırıdır.” cevabını verdi.Malatya’daki ailenin evinin önükalabalık kitle ile sarılıyken, bu katliamgirişimine karşı başta İstanbul olmaküzere birçok yerde protesto eylemleridüzenlendi. Bu eylemlerden bazılarışöyle:İstanbulİstanbul Taksim’de, 29 Temmuz’u30 Temmuz’a bağlayan gece birarayagelen Alevi dernekleri Malatya’da saldırıyauğrayan Alevi ailesinin yanındaolduklarını belirttiler.“Alevi İnancı Engellenemez” sloganıylabaşlayan eylemde, Vedat Karatarafından bir açıklama yapılarak, “Düngece Malatya Sürgü Beldesi’nde yaşanangerginlik hala devam etmektedir.Bu ilçede daha önceki süreçlerde deAlevi halkına yönelik bu tür tacizleryaşanmıştır. Bu tacizler sonunda Alevibir ailenin evine saldırıya dönüşmüştür.Burada yaşanan saldırılar münferit değildir.Bu aile yaşadığı kenti terk etmekistememektedir. Devlet bu saldırıyakarşı hiç bir olanağını seferber etmiyor.Bugün küçücük bir beldede bir aileningüvenliğini alamayan polis de askerde… bugün bu saatte biz buraya toplandıkburaya on dakika içinde yüzlercepolis yığdılar. Ne yazıktır ki oranınbelediye başkanı ve komutanı, ordatoplanan bir grup gericiye ‘Bu aileburadan gidecek’ sözü verebiliyor. Alevileroradan gitmeyecek. Aleviler buülkede ilçelerinde, köylerinde, illerindeyaşıyorlar.” denildi.Kara, saldırganların Başbakanın,Bülent Arınç’ın konuşmalarından cesaretaldıklarını belirterek, konuşmasını“Malatya’daki ailenin can güvenliğisağlanana kadar bizler de bulunduğumuzher yerde eylemlere devam edeceğiz.Şu anda da birçok Alevi kuruluşlarındantemsilciler Malatya’ya gitmektedirler.”diyerek bitirdi.Daha sonra saz eşliğinde söylenendeyişler ve türkülerle oturma eyleminedevam edildi. Saat 04.00’e kadar sürenoturma eyleminde “Malatya Sivas Olmayacak”,“Sürgü Sürgün Yeri Olmayacak”,“Aleviyiz Haklıyız Kazanacağız”,“Katil Devlet Hesap Verecek”,“Direne Direne Kazanacağız”, “YaşasınHalkların Kardeşliği” sloganları yaklaşık150 kişi tarafından atıldı.30 Temmuz Pazartesi günü saat20.00’de Alevi kurumlarının öncülüğündebinlerce kişi tekrar toplandı.Alevi kurumları adına Vedat Kara tarafındanokunan basın açıklamasında;Alevilerin yaşadıkları her saldırıdaaynı oyunla karşı karşıya geldikleridile getirildi. Kara, Doğanşehir Sürgü’desaldırganların “galeyana gelmesi” içinbir bahane yaratıldığını ve saldırınındüzenlendiğini, sonra da Alevilerinkenti terk etmelerinin beklendiğinisöyledi. Kara konuşmasında, Valininhala beldeye gelmediğini ve kaymakamınaileyi ziyaret etmediğini de belirtti.Yapılan açıklamanın ardından tüneledoğru yürüyüş başladı. <strong>Yürüyüş</strong>e PirSultan Abdal Kültür Dernekleri, ABF,HVAKV, siyasi partiler, demokratikkitle örgütleri ve Devrimci Alevi Komitesikatıldı.<strong>Yürüyüş</strong> boyunca, “Katil DevletHesap Verecek”, “Sürgü Sivas Olmayacak”,“Aleviyiz Haklıyız Kazanacağız”,“Davamız Mahşere Kalmayacak”,“Kerbela’da Hüseyin Dersim’deSeyit Rıza Sivas’ta Pir Sultan’ız”, “PirSultan Pirimiz Kızılbaşlık Yolumuz”sloganları atıldı. Tünel mevkiinde yapılansaygı duruşuyla yürüyüş sonlandırıldı.İstanbul-Nurtepe30 Temmuz günü Nurtepe’da HalkCephesi tarafından da bir eylem yapıldı.Eylem öncesi Halk Cepheliler ÇayanMahallesi’nde yaptıkları konuşmalarla,halkı yapılacak eyleme çağırmak içinkapı kapı dolaştılar. Yapılan konuşmalarda“Saldırının sorumlusu işbirlikçiAKP iktidarıdır. AKP iktidarı halkasaldırmaya devam ediyor.” dendi.30 Temmuz Pazatesi günü saat20.00’de Dilan Kafe önünde toplanankitle “Aleviyiz Haklıyız Kazanacağız”pankartı açarak, kortejler oluşturarakSokullu Caddesi’nde yolunu trafiğekapattı. “Aleviyiz Haklıyız Kazanacağız”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız”,“Katil Devlet Hesap Verecek”, “FaşizmeKarşı Omuz Omuza”, “KahrolsunFaşizm Yaşasın Mücadelemiz”,“Katil Polis Mahalleden Defol”, “BizlerAteşte Semah Bile Döneriz” sloganlarıile yürüdüler.Daha sonra Dilan Kafe önündeyolu trafiğe kapatarak açıklama yaptılar.Açıklamada şunlara değinildi: “Aleviaçılımı, Kürt açılımı, Roman açılımıpolitikalarıyla muhalif kesimleri aldatmayaçalışan AKP'nin içyüzü ortayaçıkmaya devam ediyor. AKP iktidarı42ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Gazi MahallesiGazi MahallesiAlevi halkını yok sayıyor, Alevi halkınıhedef gösteriyor. Malatya’da Doğanşehirilçesinde Alevi ailenin evi 60 kişilikfaşist grup tarafından saldırıyauğramış, ev taşlanmıştır. Alevi olanaileler tehdit edilmektedir. İşte AKPiktidarının Alevi halkına düşmanlığınıgösteriyor. Alevilere yapılan saldırınınsorumlusu işbirlikçi AKP iktidarıdır.AKP iktidarı inanç özgürlüğünü savunduğunusöyleyerek Alevi halkınıkandırıyor. Aleviliğin direngenliğininyok edilmesine ve asimile edilmesineizin vermeyeceğiz. Devletin Alevisiolmayacağız. Bunun için Kerbela'nındirengenliğiyle bugünün Yezitleri olanemperyalistlere ve işbirlikçi AKP'yekarşı mücadele edeceğiz. Bizler zaliminzulmü varsa mazlumun direnme hakkıvardır. Ölürüz de zulmün önünde dizçökmeyiz. Yezitlere karşı direnmeyeinançlarımızı savunmaya devam edeceğiz.Bizi yok sayamazsınız. DarağacındaPir Sultan Abdallar, İmamHüseyinler, Seyit Rızalar zalimin önündeboyun eğmediler. Bizler eğmeyeceğiz.Bizler halkız katliamlarla baskılarlabizleri yıldıramazsınız.” dendi.500 kişinin katıldığı eyleme, mahallehalkı da balkonlarına çıkarak alkışlarıile destek verdi. Eylem atılan sloganlarlasaat 21.00’de sona erdi.Eylem sonrasında kitle dağılırken,halk düşmanı katil polis mahalleyi ablukayaalarak halka saldırdı.Halk düşmanı polis, 4 otobüs çevikkuvvet, 1 TOMA ve 7 adet akrep tabiredilen araçla mahalleyi ablukaya alarak,Sokullu Caddesi’nde bekleyen halkagaz bombası ile saldırdı.Polisi saldırısıyla ilgili olarak ÇayanHalk Cephesi tarafından bir açıklamayapılarak, “Mahallemizi katil polisekarşı savunmaya devam edeceğiz. ”denildi.İstanbul-Gülsuyu29 Temmuz tarihinde, Malatya’daAlevi Mahallesi'ne yapılan faşist saldırıyıduyan Gülsuyu Gülensu halkısaat 23.30’da saldırıyı protesto etmekiçin Heykel meydanında toplanarakeylem başlattı.Sloganlarla çağrı yapılarak son durağagidildi. Burada toplanan halk,kitlesel bir şekilde yürüyüşe geçerekmahalle sokaklarını dolaşarak HeykelMeydanı'na geldi. Meydandaki akrepisimli polis aracı halk tarafından “KatilPolis Gülsuyu’ndan Defol", "MalatyaFaşizme Mezar Olacak", "MalatyaHalkı Yalnız Değildir” sloganları eşliğindetaşlanarak kovuldu.Daha sonra oturma eylemi başlatıldıve saat 02.30’a kadar sürdü. Oturmaeylemi sırasında devrimci yapılar oluşturduklarıkomiteyle, 30 Temmuz'daGülensu son durakta yürüyüş kararıaldılar. Halka bu karar açıklanarak,eyleme kitlesel katılım çağrısı yapıldı.30 Temmuz günü saat 18.30’daHalk Cephesi, Partizan, ESP, KÖZ veMaltepe Pir Sultan oluşumu tarafından,araçlarla sesli çağrı yapılarak esnaflarve kafeler dolaşılarak, akşam gerçekleşecekyürüyüşe katılım çağrısı yapıldı.2 saat süren sesli çağrıda tüm mahallehalkına eylemin duyurusu yapıldı.Saat 21.00’de Gülensu son duraktatoplanarak yürüyüşe geçildi. HeykelMeydanı'na doğru ilerleyen kitle hersokak başında bekleyen halka da yürüyüşekatılım çağrısı yaptı. Sloganve alkışlarla Fatmahanım durağınailerleyen kitle polis barikatlarıyla karşılaştı.Polis, “Katil Polis Gülsuyu’ndanDefol", "Malatya Halkı Yalnız Değildir","Malatya Faşizme Mezar Olacak","Hepimiz Aleviyiz Hepimiz Kürdüz","Biji Biretiya Gelan” sloganları ileprotesto edilirken, kitlenin önünü açmasıiçin de yürüyüş kararlılıklarını polisebildirdiler. Beş köprü girişinde açıklamayapmakta kararlı olduklarını söyleyenkitle yarım saat sonra yürüyüşüne devametti.Halkın ısrarı ve kararlığıyla panzerlerve çevikler geri çekildi ve kitleaçıklama için belirlediği alana girdi.Bu zaferi sloganlarla haykıran kitleardından basın açıklamasını yaptı.Açıklamayı mahalle halkından bir kişiokuyarak, devletin bir kez daha katliamhazırladığını anlattı. Açıklamada, "Artıkyeter! Katledilen, yok sayılan ve herdurumda saldırıya uğrayan halklarınbirleşme zamanı geldi geçiyordu. Sivasdavası zaman aşımına uğratıldığındaBaşbakan 'gazanız mübarek olsun'dedi. Roboski'de ise katledilen Kürtgençlerin ailelerine para teklif ederekaileleri susturmaya çalışıyor. Kapılarayazılan ırkçı yazıları münferit olaylarolarak açıklayıp yeni katliamların sinyaliniveriyor AKP. Katliamcı devletzihniyetini fütursuz savunucusu olduğunuher durum da ortaya koyuyor.Biz ezilen halklar komşumuza yapılansaldırıyı kendimize yapılmış görmezseksağ olan yılanın bizi sokmasınıbekleriz, sokakta insan avına çıkanlarabizim yanıtımız halkların birleşik mücadelesiolacaktır.Dün başlayıp bugün hala devameden saldırılar karşısında onca silahınagaz bombasına, elektronik copuna, askerine,polisine rağmen saldırıyı durduramadığınısöyleyen devlet, açık kikatliamları tetikliyor. Biz ezilen, horgörülen, yok sayılanlar milyonlar olupsokaklara akacak ve Malatya’daki Alevilerinve Kürtlerin yalnız olmadığınıgöstereceğiz.Eylemlerimize ani tepkiler olarakdeğil katliamcı ırkçı zihniyete geriadım attırana kadar devam edeceğiz."denildi.Basın açıklaması bittikten sonraHeykel Meydanı'na doğru sloganlareşliğinde yürüyüşe devam edildi. Meydanda,beş bin kişinin katıldığı eylemsona erdi. Eyleme EMEP, HDK 1.Bölge yürütme ve BDP de destek verdi.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!43


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Alevi ve Sünni Tüm Halkımız Kardeştir,Ortak Düşman AKP’dir!Gazi Halk Cephesi, Malatya’daAlevilere yönelik yapılan faşist saldırıyakarşı 29 Temmuz Pazar günüyürüyüş düzenledi. Malatya ili Doğanşehirİlçesi Sülün Beldesi’ndeAlevilere yönelik olarak sivil faşistlerin“oruç tutmuyorlar” provokasyonunakarşı Gazi halkı birlik oldu.Eski Karakol Durağı’ndan başlayanyürüyüşte “Faşist AKP İktidarıAlevi Halkını Teslim Alamaz, MalatyaHalkı Yalnız Değildir - HalkCephesi” pankartı taşındı. “AleviyizHaklıyız Kazanacağız”, “MalatyaHalkı Yalnız Değildir”, “KahrolsunFaşizm Yaşasın Mücadelemiz”, “HalkımızSaflara Hesap Sormaya”, “HalkızHaklıyız Kazanacağız”sloganlarıylabaşlayan yürüyüşe, Gazi halkıda evlerinden çıkarak katıldı.500 kişinin katıldığı yürüyüş sırasında,Malatya halkının faşist saldırılarkarşısında yalnız kalmayacağı,zalimlerin yüzyıllardır Alevi halkıkatlettiği ama teslim alamadığı, bundansonra da teslim alamayacaklarıanlatıldı. Ve halk yürüyüşe çağrıldı.Gazi Cemevi önüne sloganlarla yürüyenkitle, cemevi önünde açıklamayaparak, Alevi halkının başına geleceklerdenAKP iktidarının sorumluolduğunu söylediler. Halka katliamıreva gören AKP iktidarının halkınadaletinden kaçamayacağı; Bedreddinler’denSeyit Rızalara, Mahirler’denHasanlar’a hesabın sorulduğuve mutlaka sorulacağı belirtildi.Açıklamanın ardından yeni karakoladoğru yürüyüş devam etti. Yenikarakola gelindiğinde halk karakolayönelerek, öfkesini sloganlarla gösterdi.Gazi halkı 10 dakika buradadurduktan sonra iradi olarak eski karakoladoğru yürüyüşe devam etti.Dört yola gelindiğinde kısa bir açıklamayapılarak mücadelenin devamedeceği söylendi ve eylem bitirildi.Antalya30 Temmuz günü Pir Sultan AbdalDerneği’nin çağrısı ve demokratikkitle örgütlerinin katılımı ile AntalyaKışlahan Meydanı’nda eylem yapıldı.Antalya Devrimci Alevi Komitesi’ninde destek verdiği eyleme150 kişi katıldı. Açıklama sırasında,“Aleviler Susmadı Susmayacak”,“Direne Direne Direne Kazanacağız”,“Faşizme Karşı OmuzOmuza”, “Aleviyiz Haklıyız Kazanacağız”sloganları atıldı. Eylemindevamında yapılan açıklamada,AKP iktidarının Alevilereyönelik saldırıları, devletin Alevisiyapma politikası anlatıldı. Eylemalkışlarla ve sloganlarla bitirildi.İzmirİzmir’de Alevi Bektaşi Federasyonuİzmir Bileşenleri 30 TemmuzPazartesi günü saat 18.00’de,Malatya’nın Doğanşehir ilçesi SürgüBeldesi’nde Alevi ailenin evineyapılan saldırıyı protesto etmekiçin Konak Sümerbank önündebir eylem gerçekleştirdi.Yapılan açıklamada: “Alevilereyönelik yapılan saldırı AKP’ninve devletin talimatları üzerine gerçekleştirilmiştir.AKP, Alevilerüzerinden oluşturduğu inkar veasimilasyon politikalarıyla katliamlarazemin hazırlamaktadır.”denildi. Eylemde “Malatya FaşizmeMezar Olacak”, “Faşizme KarşıOmuz Omuza”, “Katil DevletHesap Verecek” sloganları atıldı.500 kişinin katıldığı eyleme DevrimciAlevi Komitesi de destekverdi. Açıklamanın ardından kitle,sloganlar eşliğinde AKP İzmir İl Binası’nayürüdü.ÇHD İstanbul Şubesi31 Temmuz günü ÇHD İstanbulŞubesi de yaptığı yazılı açıklama ileMalatya’da yaşanan linç girişiminiprotesto etti.“Bu Devletin Tarihi KatliamlarTarihidir.” başlıklı açıklamada, “Malatya’nınDoğanşehir ilçesine bağlıSürgü Beldesi’nde Alevi yurttaşlarımızayönelik linç girişimi de devletinAlevilere olan inkarcı, asimilasyoncuİzmirAntalyaNurtepe-Çayanyaklaşımının bir sonucudur.” denildi.Açıklama şu sözlerle bitirildi:“Sürgü'de yaşananlar, AKP iktidarınındini motiflerle süslediği faşizminin,bu ülkenin insanlarına yeni Çorumlar,Maraşlar ve Sivaslar yaşatabileceğinibir kez daha göstermiştir. Bu tür katliamlarınbir daha yaşanmaması içinSürgü’de yaşanan linç girişimi vesaldırıların failleri ile olaylara zeminhazırlayan ve göz yuman kamu görevlileriderhal cezalandırılmalı, Sürgü'deve tüm yurtta Alevi yurttaşlarıncan güvenliği sağlanmalıdır.”44ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


<strong>Yürüyüş</strong> Halka Ulaştıkça Gücümüz Artıyor!İstanbul-Yenibosna25 Temmuz günü BahçelievlerYenibosna’da bir araya gelen <strong>Yürüyüş</strong>Dergisi okurları toplu dergi dağıtımıyaptılar. Yenibosna Pazar Pazarı’ndanKuleli’ye kadar yol boyunca<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin tanıtımı yapıldı.2 saat süren ve konuşmalar eşliğindeyapılan dağıtım boyunca 50 dergi halkaulaştırıldı. Dağıtıma 11 <strong>Yürüyüş</strong>okuru katıldı.Bursa15 ve 25 Temmuz günleri TeleferikAkçağlayan Mahallesi’nde, 17 Temmuz’dada Ortabağlar Mahallesi’nde<strong>Yürüyüş</strong> dergisi okurları tarafından derginindağıtımı yapıldı. Dağıtım sırasındaadalet talebi dile getirilerek, yıkımlarlailgili sohbet edildi. AKP’ninyıkım politikası anlatılarak, yıkım değilyerinde ıslah istiyoruz denildi.4 <strong>Yürüyüş</strong> okurunun katıldığı çalışmadaAkçağlayan Mahallesi’nde30, Ortabağlar Mahallesi’nde 15 dergihalkımıza ulaştırıldı.Bursa’nın Kestel Mahallesi’nde de29 Temmuz günü <strong>Yürüyüş</strong> okurları tarafındandağıtım yapıldı. 5 <strong>Yürüyüş</strong>okurunun katıldığı çalışmada toplamda15 adet yürüyüş Dergisi halkaulaştırıldı. Megafonla derginin tanıtımıyapan <strong>Yürüyüş</strong> okurlarını balkondanalkışlarla destekleyen ve yıkımlaraKentsel Dönüşüm’e karşıolduğunu dile getiren halkımızla konuşuldu.Ve Kentsel Dönüşüm’ünaslında bir rant yasası olduğu söylendi.Çalışma 1,5 saat sürdü.<strong>Yürüyüş</strong> dergisi, 1 Ağustos günüBursa’nın Teleferik Mahallesi’nde<strong>Yürüyüş</strong> okurları tarafından dağıtıldı.3 <strong>Yürüyüş</strong> okurunun katıldığı çalışmada10 dergi halkımıza ulaştırıldı.Bursa-GemlikGemlik’te <strong>Yürüyüş</strong> okurları tarafından<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin dağıtımıve tanıtımı yapıldı. AKP’yi savunanbir esnafa, AKP’nin demokrasiyi değilfaşizmi büyüttüğü örnekleriyle anlatıldı.Bunun üzerine esnaf, AKP’yegüvenmediğini ama kötünün iyisiolduklarını düşündüğünü söyledi.Bunun üzerine halkın çözümsüz olmadığı,kötünün iyisine razı olunmamasıgerektiği anlatıldı. 2 saatsüren çalışmada Dereboyu ve Orhangazicaddeleri ile Yeşilova Mahallesi’nde40 <strong>Yürüyüş</strong>, 10 da HalkGerçeği dergisi olmak üzere toplam50 dergi Gemlik halkına ulaştırıldı.İzmirİzmir’de <strong>Yürüyüş</strong> okurları 26Temmuz günü Şirintepe’de, 28 Temmuz'daGültepe'de, 29 Temmuz günüise Menemen Mahallesi ve BademlerKöyü'nde <strong>Yürüyüş</strong> dergisini halkaulaştırdılar.Gerekirse Kendi Ellerimizle Kazacağız O Toprakları!Ama Kayıplarımızı Mezarsız Bırakmayacağız!Halka yapılan konuşmalarda <strong>Yürüyüş</strong>'ünyayın yasaklarıyla susturulamayacağıve yine AKP’nin yıkım vetalan politikası anlatıldı. Halktan ise"Bunlar bizlere daha neler getirecek?"diyerek AKP'den şikayetlerigeldi. Bir teyze, “Her şey bitti de evlerimizkaldı sanki, bir sorun başka işleriyok mu?” dedi.7 dergi okurunun katıldığı çalışmadatoplam 209 <strong>Yürüyüş</strong> Dergisihalka ulaştırıldı.27 Temmuz günü saat 19.00’da Taksim Tramvay Durağı’ndatoplanan TAYAD’lı Aileler, bir kez daha kayıplariçin eylem yaptılar. “Ayhan Efeoğlu’nun Mezarı Nerede?Cevap Alıncaya Kadar Susmayacağız” pankartının açıldığıeylemde “Ayhan Çarkın Ayhan Efeoğlu’nun CesediniNereye Gömdü?”, “Kaybeden Devlettir! Hesap Soracağız”dövizleri taşındı.TAYAD’lı Aileler adına Lerzan Caner tarafından yapılanaçıklamada, Ayhan Efeoğlu’nun cenazesinin ailesine teslimedilmesi istenerek, “Kaybedilen evlatlarımızın bağımsızlıkdüşleri, özgür bir ülke düşleri mücadelemizde yaşıyor.Onları ve düşüncelerini sahiplenmekten asla vazgeçmedik.Bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz. Onları canımızpahasına da olsa sahipleneceğiz. AKP iktidarının kayıplarile ilgili yalan politikalarını yüzüne çarpacağız. Halkı kandırmalarınaizin vermeyeceğiz. Gerekirse kendi ellerimizlekazacağız o toprakları. Ama kayıplarımızı mezarsız bırakmayacağız.”denildi.Eylemin sonunda,her hafta Cumagünü saat 19.00’daTaksim TramvayDurağı’nda toplanarak,Ayhan Efeoğlu ve onun gibi kayıp evlatları için yürüdüklerinivurguladılar. Eyleme 23 kişi katıldı.6 Ekim 1992’de İstanbul’da gözaltına alınarak kaybedilenAyhan Efeoğlu için TAYAD’lılar 1 Ağustosgünü de Galatasaray Lisesi’nin önünde masa açtılar.Açılan masada halka kayıplar anlatıldı ve Ayhan Efeoğlu’nuanlatan bildiriler dağıtıldı.1,5 saat açık kalan masada halk Cuma günü yapılacakeyleme çağrıldı. Ayrıca 13 tane <strong>Yürüyüş</strong> dergisi halkaulaştırıldı.BursaYenibosnaSayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!45


Komplolarla Yıldıramayacaksınız! Milyonları Örgütleyeceğiz!Halk Cephesi tarafından komplolar ve uydurma sebeplerletutuklanan devrimcilerin serbest bırakılmasıiçin her Pazartesi günü Adana İnönü Parkı’nda yapılan eylemlere30 Temmuz günü saat 18.00’de devam edildi.Eylemde ilk önce Halk Cephesi açıklaması okunarak,AKP iktidarının devrimcilere karşı estirdiği tutuklama terörüteşhir edildi ve tutuklanan devrimcilere özgürlük istendi.Bağımsız, demokratik bir ülke isteyen devrimcilerinF Tipi hücrelerde tecrit politikasıyla yıldırılmaya çalışıldığınınifade edildiği açıklamada aylara, hatta yıllaravaran görüş, mektup yasaklarıyla en yakınlarıyla görüşmelerininde engellendiği vurgulandı. Son olarak;AKP’nin halka uyguladığı zulme karşı daha fazla örgütlenmeningerektiği ifade edilerek, halkın onurlu ve namusluevlatları olan devrimcileri sahiplenme vurgusu yapılarakaçıklama sona erdi ve oturma eylemine geçildi.Ardından, Kürkçüler Hapishanesi’nde tutuklu bulunanBahri Erinç’in annesi yaşanan adaletsizliği anlattı. Oğlununkatıldığı eylemlere binlerce insanın katıldığını, demokratikkurumlara terör demagojisiyle saldırıldığını anlattı. Komplolarve uydurma iddialarla tutuklanan devrimcilerin 23Ağustos’ta yapılacak olan mahkemelerinde halkın onurluevlatlarına sahip çıkma çağrısı yaparak konuşmasınıbitirdi. 13 kişinin katıldığı eylem, “Kahrolsun Faşizm YaşasınMücadelemiz”, “Baskılar Gözaltılar TutuklamalarBizi Yıldıramaz”, “Halkız Haklıyız Kazanacağız” sloganlarınınatılmasıyla ve alkışlarla bitirildi.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012ArkadaşlarımızıZulmün Elinden Alacağız!30-31 Temmuz günlerinde Halk Cepheliler arkadaşlarınınserbest bırakılması için Hatay Ulus Meydanı'ndabir saatlik oturma eylemi yaptılar.8 Mayıs 2012 tarihinde Türkiye’nin 14 ilinde AKP’ninfaşist polisleri Cephelilerin kurumlarına saldırmış ve onlarcadevrimciyi gözaltına almıştı. Gözaltına alınanlardan36 kişi tutuklanmıştı. 8 Mayıs günü baskın yapılanillerden biri de Hatay’dı. Hatay’dan da İbrahim Arslanhan,Selda Özçelik, Yılmaz Viraner adlı devrimciler tutuklanmışlardı.8 Mayıs'tan bu yana Halk Cepheliler, tutuklamalarıprotesto etmek için her hafta Cumartesi günleriyarım saatlik oturma eylemi yapmaya devam ediyorlar.Tutuklananların yargılandığı davanın 2 Ağustos’takiduruşması öncesi de 3 günlük bir eylem programı çıkartıldı.Bir saatlik oturma eyleminin ilki 30 Temmuz günüyapıldı. “İbrahim Arslanhan, Selda Özçelik, Yılmaz ViranerSerbest Bırakılsın” pankartının açıldığı, sloganlarınatıldığı eyleme 10 kişi katıldı.31 Temmuz günü yapılan oturma eyleminde halka eyleminiçeriğini anlatan broşürler dağıtıldı. Halk Cephelilerinyanına gelen bir kişi, getirdiği burma tatlısını onlara verdive eylemlerinde başarılar diledi. Bir önceki gün yapılaneylemi gören ve Halk Cephelilerin yanına gelen bir teyzeyede derneğin adresini yazan bir kart verildi. Halktan bir kişi“İmza toplasanız daha çok insan destek verir” önerisindebulundu. Bir saat boyunca Halk Cephelilerin etrafını saranfaşist polislere karşı halk da desteklerini sundu.Halk Sofraları PaylaşımınÖrneğidir, PaylaştıkçaBereketlenir Sofralarımız!Mersin Kazanlı’da, Kazanlı Halk Kültürünü Yaşatmave Dayanışma Derneği tarafından 29 Temmuz Pazar günüpiknik düzenlendi. Evvel Temmuz Festivali’nin ardındanAdanalıoğlu Köyü’nde yapılan pikniğe 70 kişi katıldı.Sabah 09.00’dan itibaren piknik alanında toplanan kitleönce birlikte kahvaltı yaptı. Öğlene kadar, gelenlerletanışılıp sohbetler edildi, birlikte oyunlar oynandı. Öğledensonra hepbirlikte mangallaryakılıp, yemekler hazırlandı.Yemek sonrasındademlenen çaylar içilirkenköy halkının sorunları veçözümleri üzerine tartışıldı.Piknik akşam biterken, kitle,paylaşmanın mutluluğuylaayrıldı alandan.Komplolarla TutuklananlarSerbest Bırakılsın!24 Mart 2012'de Ankara'da ev ve dernek baskınlarındagözaltına alınanlardan 6 devrimci, Ankara Emniyeti’ninkurduğu komplo sonucu tutuklanmıştı. Tutuklulukları devameden 6 devrimcinin serbest bırakılması için; “Türkiye'deHukuk Yok mu? Adalet İstiyoruz! Ankara EmniyetiKomplo Kuruyor, Mahkeme Tutukluyor” kampanyasıçerçevesinde, 29-30 Temmuz günlerinde 200'ünüzerinde afişasıldı. Ankara'nınMisket,Çöplük ve Mutlumahalleleri ileZabıta Blokları'nayapılanafişlerle, komplodavası halka duyuruldu.46ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


Yıkmaya Gelecekler, Yıktırmayacağız! Sürgün Edecekler, Gitmeyeceğiz!Yağmacılardan, Talancılardan Hesap Soracağız!AKP iktidarının, Kentsel Dönüşüm adı altında İstanbul’da7 milyon evi yıkma planı karşısında, Halk Komiteleri'nin eylemleridevam ediyor. AKP'nin rantsal dönüşüm planına karşı25 Temmuz'da 1 Mayıs Mahallesi’nde film gösterimi yapıldı.Bir saat süren gösterimin ardından yapılan konuşmada,örgütlenme çağrısı yapılarak, evlerimizi yıktırmamak içinbirlikte olmanın önemi vurgulandı. 1 Mayıs Halk Komitesiadına konuşma yapan bir kişi, “Birleşirsek, örgütlenirsek,örgütlü hareket edersek evlerimizi yıkamazlar. Örgütlü hareketetmediğimizde bedeller ödeyerek kurduğumuz mahallerimiziyıkacak, yerlerimize ağababaları gelecek, mahallerimizdensürgün edecekler. Bunun olmaması için komitelerkuralım, bu komitelerde toplu mücadele edelim.” dedi.50 kişinin katıldığıfilm gösteriminde,28 Temmuz’dayapılacak eyleme katılımçağrısı da yapıldı.28 Temmuz akşamısaat 21.00'de, 1Mayıs Mahallesi'ndemeşaleli yürüyüş yapıldı.Merkez Mahallesi30 Ağustos İlköğretim Okulu önünde kortejler oluşturularakyürüyüşe başlandı. <strong>Yürüyüş</strong> boyunca yükseksesli çağrılar ve sloganlar eşliğinde halk yürüyüşe çağrıldı.Camlardan bakan halk, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde destekverdi. Halktan insanlar "Size güveniyoruz, sizinle omuz omuzayıkımlara karşı duracağız, evlerimizi AKP'ye vermeyeceğiz.Bizim buradan ancak ölümüz çıkar." dediler. <strong>Yürüyüş</strong>boyunca her sokakta halkın katılımı oldu.Eylem, 1 Mayıs Mahallesi 3001 Caddesi üzerinde yapılanbasın açıklamasıyla devam etti. Açıklamada, "Anadolu’nunfarklı farklı yerlerinden ekmek kavgası için büyük şehirleregöç etmiş, burada kendisine yeni bir yaşam kurmuş milyonlarcainsanımız, tekellerin çıkarları uğruna tarihin en büyüksürgününe gönderilmeye hazırlanıyor. Bizlerin alınteriyledeğerlenen mahallelerimiz sermayeye peşkeş çekiliyor.Kentsel Dönüşüm bir kandırmadan ibarettir. Bizi deprem riskivar diyerek evlerimizden çıkartıp, arazilerimizi ellerine geçireceklerve Samsun'da yaşanan yağmanın daha büyüğünügerçekleştirecekler. İstanbul’da Halk Cephesi'nin yıkımlarakarşısı kurduğu Halk Komiteleri'yle örgütleneceğiz, direneceğizve yıkımlara izin vermeyeceğiz." denildi.100 kişinin katıldığı eylem, "Yıkımlara İzin Vermeyeceğiz","Evimizi Yıkanın Villasını Yıkarız", "Yıkımlara KarşıGücümüz Birliğimizdir", "İşgalci Değiliz Halkız HaklıyızKazanacağız" sloganlarıyla son buldu.MahallelerimizdeKendi Sinemalarımızı Kuralım!İzmir’in Doğançay Mahallesi’nde 28 Temmuz Cumartesigünü Doğançay Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ndefilm gösterimi yapıldı. Derneğin bahçesinde yapılanfilm gösteriminde Yılmaz Güney’in “Umut” filmimahalleliye izletildi. 22 kişinin katıldığı film gösterimininsonunda yapılan sohbetlerde köy halkı filmi çok beğendiğini,film gösteriminin her hafta tekrar edilmesiningerektiğini, mahallede bir farklılık oluşturacağını söylediler.Mahalleden gençlerle beraber derneğin temizleniptoparlanmasından sonra 3 saat süren film gösterimi sonaerdi.Hasta Tutsaklarımızı HücrelerdeBırakmayacak, Zalimin ElindenÇekip Alacağız!7 ay önce Çayan Mahallesi’ne düzenlenen polis baskınlarındagözaltına alınarak tutuklanan ve tecrit koşullarındaböbrek kanseri olan İbrahim Çınar tahliye oldu.TAYAD’lı Aileler, 30 Temmuz günü Çağlayan Adliyesiönünde yaptıkları eylemle, Çınar’ın tahliyesini duyurarak,“Bir Hasta Tutsağımız Daha Özgürlüğüne Kavuştu”dediler ve Çınar'ın serbest bırakılması için başlattıklarıkampanyayı bitirdiklerini duyurdular.Yapılan açıklamanın ardından “İbrahim Çınar’ı mücadelemizleözgürlüğüne kavuşturduk. Ancak Tecrit tutsaklarımızaağır hasarlar vermeye devam ediyor. Biz TA-YAD olarak tecrite karşı mücadelemize sonuna kadar devamedeceğiz. Hasta tutsaklar ancak bizim verdiğimiz mücadeleile özgürlüklerine kavuşarak tedavilerini yaptırabilirler.İbrahim Çınar şu an tedavi işlemlerini yapıyor,o yüzden basın açıklamasına gelemedi” denildi.Eylemde “Bir Hasta Tutsağımız Daha Özgürlüğüne Kavuştu!Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın" pankartının açıldığıeylemde, kanser hastası Güler Zere ve böbrek hastasıYasemin Karadağ için TAYAD’lı Aileler tarafındanverilen mücadelelerin İbrahim Çınar’ın tahliye edilmesinede vesile olduğu belirtilerek, hasta tutsaklara sahipçıkılacağı belirtildi. İbrahim Çınar’ın tedavisinin, dışarıdaen iyi koşullarda yapılacağı bilgisi verildi.Faşizme Karşı Bir AdımÖne Çıkalım!Adana’da Halk Cepheliler, birlik ve dayanışma yemeğidüzenlediler. 30 Temmuz günü bir araya gelen HalkCepheliler yenilen yemeğin ardından, yaşanan süreci değerlendirdi.Cepheyi sahiplenmenin umudu büyütmekolduğu, daha fazla örgütlenmek olduğu vurgulandı. Sohbetlerinardından çalınan sazlar ve türküler eşliğinde halaylarçekildi.16 kişinin katıldığı dayanışma yemeğinde faşizmekarşı birlik olmanın önemi ve bir adım daha öne çıkmanıngerekliliği konuşuldu.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!47


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Av ru pa’daAlmanyaAlmanya-StuttgartAlmanya Stuttgart’ta Halk Cephesitarafından 29 Temmuz günü HasanSelim Gönen için anma gerçekleştirildi.Mumlardan oluşturulmuş iki yıldızve kızıl karanfillerle bezenmiş olan masasınınüzerinde Hasan Selim Gönen ileErdal Dalgıç’ın resimleri yerleştirildi.Saygı duruşu ile başlayan anmadaHalk Cephesi adına yapılan konuşmada,kısa süre içerisinde ardarda şehitlerverilen bir sürece girildiğine vebu nedenle şehitlik sözcüğünün anlamınıyeniden kavramak ve kavratmakgerektiğine vurgu yapıldı. Şehitlikolgusunun devrimci anlayıştaki algılanmabiçimine yer verilen konuşmadansonra konuyla ilgili açıklamaokundu. Sinan Kukul’un “KadifeTenli Zamanlar” ve Nail Çakırhan’aait “Daha Çok Onlar Yaşamalıydı” şiirleriokundu. 30 kişinin katıldığıanma, verilen yemek ve helva ilesona erdi.Almanya-WuppertalAlmanya’nın Wuppertal şehrinde29 Temmuz Pazar günü anma düzenlenenanma bir dakikalık saygı duruşuylabaşlayıp, Hasan Selim’in özgeçmişininokunmasıyla sürdü. Onuntereddütsüz mücadeleye olan bağlılığı,halkına karşı olan sevgisi, fedakarlığıda anlatıldı. Onun anısına Adnan Yücel'in"Yeryüzü Aşkın Yüzü OluncayaDek" şiiri okundu.Anma mücadelenin geldiği boyutParisSavaşımızHasan Selim’lerle Büyüyor!üzerine yapılan konuşmalarla devametti. Mücadelenin gittikçe büyüdüğüve herkesin bir şeyler yapması gerektiğivurgulandı. Daha sonra HasanSelim Gönen anısına hazırlanan helvadağıtıldı.Fransa-ParisHasan Selim Gönen Paris’te 26Temmuz günü Cepheliler tarafındanselamlandı. Türkiyeliler’in yoğunluktaolduğu, Strassbourg-Saint Denisve Bonne Nouvelle mahallelerindetoplam 10 yere Türkçe ve Fransızca“Savaşımız Komutan Hasan Selim’lerleBüyüyor-DHKC”, “HasanSelim Komutan Ölümsüzdür!-DHKC” yazılamaları yapıldı.İngiltere-Londraİngiltere’nin başkenti Londra’dakiTürkiye Büyükelçiliği önünde, 26Temmuz günü, DHKC şehidi HasanSelim Gönen ve yaralı olarak tutsakdüşen Sultan Işıklı için katillerin veişkencecilerin temsilciliği önündeprotesto eylemi düzenlendi.Halk Cephesi tarafından yapılan eylemdeHasan Selim Gönen’in resmininyer aldığı “Türkiye’de Faşist DevletBir Katliam Daha Yaptı. KatliamlarınHesabını Soracağız! Halk AdaletsizKalmaz! Yaşasın Halkın Adaleti!Hasan Selim Gönen Ölümsüzdür!”yazılı pankart açıldı. Dövizlerin ve kızılflamaların da taşındığı eylem, atılansloganlarla son buldu. Ardından,Türkiyeliler’in yoğun olarak yaşadığıTottenham, Edmonton ve Enfield bölgelerindeyazılamalar yapıldı.Almanya-DüsseldorfAlmanya'nın Düsseldorf şehrindekiTürkiye Konsolosluğu önünde,Halk Cephesi tarafından 27 Temmuzgünü protesto eylemi düzenlendi.Konsolosluk önüne gelen Halk Cepheliler,“Hasan Selim Gönen Katledildi,Yazgısız İnfazlara Son” pankartlarınıaçarak, sloganlar attılar. Eylemdeaçıklama yapılarak, "Herkes bilmelidirki; HALKIN ÇOCUKLARI-LondraNIN KANI ZANNEDİLDİĞİ KA-DAR UCUZ DEĞİLDİR. Halkın dabir adaletinin olduğunu, tüm haksızlıklarınhesabının bir gün mutlaka sorulacağıgerçeğini halk düşmanlarıasla aklınızdan çıkarmayın!" denildi.Hollanda-RotterdamHollanda'nın Rotterdam şehrindekiTürkiye Başkonsolosluğu’na 25Temmuz gecesi “Hasan Selim GönenÖlümsüzdür-Cephe” yazılı pankartasıldı. Başkonsolosluğa iki adet molotofatıldı ve bir de sis bombası yakıldıktansonra eylem yerinden uzaklaşıldı. Yapılaneylemin ardından hasar görenkonsolosluk bir süre kapalı kaldı.YunanistanYunanistan’ın Atina şehrinde 22Temmuz günü Cepheliler, düzenledikleritörenle halk kurtuluş savaşçısıHasan Selim Gönen'i andı.Anmada yapılan konuşmada, "Tarihimizişkencelerle, katliamlarla doluama görülmemiştir unuttuğumuz. İştebu yüzden korkuyor düşman Anadolu’nunyiğit evlatlarından. Katlederekbitiremediler bizi, bitiremeyecekler.Anadolu’nun isyan damarından beslenendirkomutan Rıza. “KurtuluşaKadar Savaş” azminin, kararlılığınadıdır. O savaş için mükemmel koşullarıbekleyen değil, düşmanı cüretiyleyenendir.Anmada, Enver Gökçe’nin “İlkAdım” şiiri ile şehidimiz KahramanAltun’un “Düşmana” adlı şiiri seslendirildi.Hasan Selim Gönen için “OBir Dev-Genç’liydi” başlıklı yazıokunarak, Dev-Genç’lilerin her zorlusüreci istek ve kararlılığıyla aştı-48ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


ğına, Cepheliler’in yoldaşlarının hesabınısoracağına vurgu yapıldı. Cephelilerincoşkuyla söylediği “BizeÖlüm Yok ve Dev-Genç” marşıylaanma sona erdi.Anma sonrasında 15 Temmuz’dahayatına son veren Melek Serin’in 7yemeği verildi.İsviçre-ZürihHasan Selim Gönen, 29 TemmuzPazar günü İsviçre’nin Zürich şehrindeyapılan bir anma ile anıldı.Komutan Rıza nezdinde tüm devrimşehitleri için saygı duruşuyla başlayananma, DHKC Basın Bürosu tarafındanyapılan açıklamanın okunmasıyladevam etti. Açıklamanın ardındanmücadele sürecimizle ilgili sohbetedildi.“Hasan Selim Gönen Ölümsüzdür-Halk Cephesi” pankartının asılı olduğudernekte, yenilen yemeğin ardındananma sona erdi. Anmaya 15kişi katıldı.Düzen Sorun Yaratır,Halk İse SorunÇözücüdür!Gazi Halk Cephesi, 27 TemmuzCuma günü Sultan Düğün Salonu’nda“Hırsızlığa Uyuşturucuya, YozlaşmayaKarşı Halk Toplantısı” düzenledi.Mahallenin sorunlarının ve bu sorunlarayönelik çözümlerin tartışıldığıtoplantıya yaklaşık 90 kişi katıldı.Gazi Halk Cephesi adına toplantıyıaçan Günay Özarslan’ın ardındanGazi Halk Meclisi’nin kurucularındanİsmet Amca, sözü alarak, HalkMeclisi döneminde yapılan çalışmaları,halkın birliğinden doğangücü, sorunların çözüm yollarını anlattı.İsmet Amca’nın ardından YunusEmre Mahallesi Halk Komitesi’ndenAyhan Keskin yaptığı konuşmayla;mahallenin yaşadığı sorunların kaynağınındevletin kendisi olduğunu;hırsızları da, uyuşturucu satanlarıda polisin açıktan koruyup kolladığınıanlattı. Yapılan çalışmalarla mahallenintemizleneceğine vurgu yapanAyhan Keskin, “Bu pisliklerin çözümübu mahallede yaşayanların, yaniburada bulunan herkesin çabasıylamümkündür. Halk Komiteleri’ndeörgütlerek sorunlarımızı çözelim.”çağrısında bulundu.Halk Cephesi adına söz alan GünayÖzarslan, örgütlenmenin öneminianlatarak, “Halkın tek güç alacağı yeryine kendisidir. Halk Meclisleri dönemindebunun pek çok örneğiniyaşadık. Sorunları çözmenin tekyolu, kendi çözüm yollarımızı bulmakve harekete geçmektir.” dedi.Toplantıya katılanların da söz almasıylamahallenin tüm sorunlarıkonuşuldu. Mahalle halkı, mahalleninpisliklerden temizlenmesi için ellerindengeleni yapacaklarını, örgütlüolmadan, mahalle için bedel ödeyendevrimcilerle birlikte olmadançözüm olmayacağına vurgu yaptılar.Son olarak Gazi gençliği adına sözalan mahallenin genci Ali, yaptığı konuşmayla;yoksul bir mahallede yaşadıklarını,yozlaşmanın etkisindeen çok gençliğin kaldığını, düzeninkendilerini hedeflediğini ama Gazigençlerinin buna karşı mücadele edeceğini,kendilerinden önce mücadeleeden şehit düşen tutsak olan abilerininyolundan yürüyeceklerini,hırsızlığa uyuşturucu yozlaşmayaizin vermeyeceklerini söyledi. Yaşadıklarımahallenin ve ülkenin geleceğiolduklarını vurgulayan Ali, geleceklerinetüm mahallenin sahip çıkmasınıve özellikle mahallenin büyüklerininkendilerini yalnız bırakmamasınıistedi ve konuşmasını bitirdi.1,5 saat süren toplantı, herkese katıldığıiçin teşekkür edilerek bitirildi.Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Bilim İnsanları,Avukatlar, Savcılar!Bunca HukuksuzlukKarşısında SusacakMısınız?DHKC’nin İstinye Polis Karakolu’nayönelik eyleminden sonra polistarafından tüm hukuk kurallarınınrafa kaldırılarak, devrimcilerin afişeedilmesiyle ilgili olarak Halkın HukukBürosu (HHB) tarafından yazılıbir açıklama yapıldı.1 Ağustos’ta, “Siyasi Şube’ninsıkıyönetim ilan etmesi ve önünegelen herkesi afişe ederek vur emrivermesi üzerine” yapılan açıklamada,“Yerel ve ulusal basında internet sitelerindeisimlerinin baş harflerinerastladığımız bu insanların baş harfleriverilerek korunduğunu düşünmeyin.Çünkü fotoğrafları boy boyemniyet müdürlüklerini süslemektedir.B.Y – Ş.Y – E.K – S.A – D.T –F.M – B.S – H.K fotoğrafları emniyetbirimlerine teşhir edilen bu kişilerneye dayanarak teşhir ediliyor?Hemen söyleyelim asla bir hukuk kuralınagöre değil.Öyle bir ülkedir ki Türkiye ‘eylemyapacaklardı’ deyivermek yeterlidir‘Neye dayanıyorsun’ diye soramazsın,‘istihbarat’ deyip geçiverirler. İstihbaratsanki ayet inmesi gibi bir şeydir.Hiçbir maddi dayanağı yoktur. İstihbaratdedin mi akan sular durmalıdır.Daha fazla soru sorulmamalıdır.”denildi.Türkiye Cumhuriyeti kanunlarınınhiç birinde; “gelecekte eylem yapmasındanşüphelenilen kişiler” diyebir tanımlama olmadığını belirtenHHB, “Ceza muhakemesinde işlenmemişbir suçun olası faillerinin fotoğraflarınıdağıtmak diye bir uygulamayoktur. Bunun adı suç uydurmaktır.Bunun adı suçlu yaratmaktır.Bunun adı suç işlemektir.Bu yapılanları yasa ile hukuk ileaçıklayabilen varsa susacağız. Eğeryasalar ve hukuk, eğer kanun koyucuve hukukçular susuyor ise onlar dayalancıdır. Onların üniversite kürsülerinde,mahkeme salonlarında konuşmayahakkı yoktur. Cüppelerini çıkarıpüniformalarını giymeli ve halkıaldatmaktan vazgeçmelidirler.”diyerek açıklamayı bitirdi.<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!49


AVRUPA’dakiBİZSayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Anadolu Federasyonu'nunırkçı katliamlarlailgili bildirisinde yer alan"Alman DevletindenHesap Soracağız" sözündendolayı Federasyonasoruşturma açıldı.Alman Devleti'nin bukatilleri koruduklarıylailgili bizzat kendi basınyayınorganlarında yer alan haberlerisıralayabiliriz.1- Son olarak Thüringen AnayasayıKoruma Teşkilatı’nın bünyesindekurulan ‘Sağcı Şiddet’ adlı komisyonun,NSU’nun 2000 ile 2001yıllarını kapsayan faaliyetlerini araştıranraporlarının yer aldığı dosyanınkaybolduğu ileri sürüldü.2- Almanya’da daha önce de NSUile ilgili dosyalar ortadan kaybolmuştu.İlk olarak iç istihbarattan sorumluAnayasayı Koruma Örgütü'nün(BfV) NSU ile ilgili dosyaları imhaettiği ortaya çıkmıştı. İçişleri BakanlığıSözcüsü Jens Teschke, 5 Aralık2011’de imha edilen dosyalarındinleme raporları ve NSU'lu katillerlebağlantılı olduğunu açıklamıştı. Budeşifrasyonun ardından BfV BaşkanıHeinz Fromm istifa etmişti. Bu istifanında tek amacı vardı, o da halkıdemokrasi yalanlarına inandırmak.Devletin kurumlarının içindekibir kaç kişinin üzerine atmak için birkurtuluş yoluydu.3- Yine daha geçen hafta deşifreolmuşlardı. Bu kez Federal İçişleriBakanlığı’nın talimatıyla NSU’yayönelik dinleme kayıtlarının ‘zamanaşımınauğradığı’ gerekçesiyle imhaedildiği ortaya çıkmıştı.4- Kassel’de işlenen son cinayet sırasındaolay yerinde olduğu tespitedilmesine rağmen serbest bırakılan“Küçük Adolf” lakaplı eski istihbaratçalışanı Andreas Temme’nin halamemur olarak Kassel Valiliği'nde çalıştığıortaya çıktı.5- NPD'nin yasaklanması tartışılıyorsözde. Hamburg'da yaşayan“Küçük Hitler” lakaplı ChristianWorch, “Die Rechte” (Sağcı) adınıverdiği bir parti kurdu.NSU DOSYASINDA BİRDOSYA DAHA KAYIP!KAYIP DOSYALARINSORUMLUSU ALMANDEVLETİDİR!27 Mayıs'ta kurulan partinin Wiesbaden'dekiFederal Seçim Komisyonutarafından onaylanması içinbaşvuruda bulunan Worch, Spiegeldergisine verdiği demeçte partisininilk kez 2014'deki Avrupa Parlamentosuseçimlerine katılmasını hedeflediğinisöylemiş.Alman Devleti'nin bu katliamlardansorumlu olduğunu gösteren onlarcaörnek verebiliriz. Irkçı faşist katillerkollanırken, diri diri yakıldığımızdavaların dosyaları kapanıyor.Şimdiye kadar onlarca cami yakıldıhangi sorumlu yakalandı.Ludwigshafen ne oldu? Dosyakapandı. Onlarca ev yakılmaya çalışıldı,hiç birinin sorumlusu bulunmadı.Ya da bulunmak istenmedi.Bu sonuçlardan ne çıkarmalayız.ANAYASAYI KORUMA ÖR-GÜTÜ, İÇİŞLERİ BAKANLIĞI,VALİLİK, PARLAMENTO KİMEBAĞLIDIR?Bunların hepsi de devletin sorumluluğualtındaki kurumlardır. Ozaman bu kurumların yaptığı desteklediği,göz yumduğu olaylar devletinsorumluluğundadır.Bu yüzden evet, ALMAN DEV-LETİ'NDEN HESAP SORACA-ĞIZ, ALMAN DEVLETİ HESAPVERMEK ZORUNDADIR!Bizim sormak istediğimiz hesapbu katillerin yargılanması ve cezalarınıçekmesidir. Ve bütün bu kurumlarınyargı önüne çıkarılmasıdır. Bizbütün halkımıza Alman Devleti'ninbizzat bu katliamlara göz yumduğunuanlatmaya devam edeceğiz. AnadoluFederasyonu'nun bu katliamlardanhesap sorma talebi meşru vehaklıdır. Ayrıca Alman Anayasası'nagöre de yasal bir taleptir.Bu haberleri Anadolu Federasyonuuydurmadı, sizinbasınınız yazdı. Sizin Başbakanınızın-amacı başka daolsa- sorumluluğu kabul etti.O zaman sorumluysa hesapvermek zorundadır.İNSAN HAYATI BASİTBİR ÖZÜR İLE GEÇİŞTİ-RİLEMEZ...Bunların amacı halkı sindirmek vekorkutmaktır. Daha önceki yazımızdaşöyle demiştik. Biz emperyalizminyedi rengini de çok iyi biliriz. Bu darenklerinden biridir. Korkutarak teslimalmak, asimile etmek.Hiçbirinin birbirinden farkı yoktur.Belçika'daki Aygün kardeşlerincenazelerini almak için başlatılankampanya kurgusu internetten sildirilmiş.Eğer ki emperyalistler bu kadarkendilerine güveniyorlarsa bubaskı niye?Her şey onların elinde gazete, televizyon,radyo bütün iletişim araçları.Bizim araçlarımız onlarınkininyanında çok küçük kalır. Ama korkularışudur: Bizim halka götürdüklerimiz,anlattıklarımız doğrudur.Bir doğruyu halka anlatmak çokdaha kolaydır. Biz doğrularla, onlaryalanlarla halkı ikna etmeye çalışıyorlar,o yüzden biz çok daha güçlüyüz.Bunu biliyorlar ve bu yüzdendirbaskıları.Ama yılmayacağız. Asla halkımızısahipsiz bırakmayacağız. Ne yapabilirsiniz,öldürür müsünüz? Onu daçok gördük. Diri diri yakılıyoruz, işyerlerimizde kurşuna diziliyoruz zaten.Neden korkabiliriz ki artık?Ama siz emperyalistler, siz çok şeykaybedersiniz. Siz halka sunduğunuzo demokrasi yalanınızı kaybedersiniz.Halk gerçekleri öğrendiğinde paralarınızıkaybedersiniz. Yozlaşmayakarşı bilinçlendiğinde tüketimdenkazandığınız paraları kaybedersiniz.ASLA BOYUN EĞMEYECE-ĞİZ. ASLA BİAT ETMEYECE-ĞİZ...5 0ÖĞRETMENİMİZ, ÖNDERİMİZ, KOMUTANIMIZ


AVRUPA’daHayatın ÖğrettikleriDevrimcilik;Nerde olursan ol, düzenin sömürüsüne tepki duymaktır.Irkçılığa,faşizme, asimilasyona, katliamlara öfke duymaktır.Emperyalizmin; onursuz, adaletsiz, eşitsiz yaşamınahayır demektir.Devrimci olmak için vatan topraklarında yaşamak gerekmez.Devrimcilik, vatan topraklarında hiç kimsenkalmasa dahi mezarlarına sahip çıkmaktır. Kültürünü, değerleriniunutmayan vatanını da unutmaz. Devrimcilik, Avrupa’dada olunsa, vatanını çok sevmektir. Vatan dünyadakien temiz, en saf, en onurlu parçadır devrimci için.Devrimcilik yaşadığımız ülkelerdeki halk gerçeğidir.Halkımızın aşağılanması, gittiği her alanda ırkçılığa maruzkalması, en kötü, en ağır işlerde çalışması, diri diri yakılmasıve bütün bunlara rağmen asimilasyona direnmesibizim Halk Gerçeğimizdir. Vatanımızda ve emperyalistülkelerde devrimci olmak için binlerce sebebimiz varken,devrimci olmamak için tek bir sebebimiz dahi yoktur. Devrimciliğimizonurlu, namuslu, ahlaklı bir yaşam içindir.Devrimciliğimiz halk içindir.Halkımızın "Devrimci tutsaklar onurumuzdur"sözlerinin içi dolu doludur, çok anlamlıdır. Halk devrimcilerikendinden bir parça, evladı olarak görmüş, onlarlaonur duymuş, gurur duymuştur. Çünkü, devrimciler haklıyı,doğruyu savunmuş ve o uğurda mücadele etmiştir.Avrupa’daki devrimci tutsaklar onurlu, adaletli ve eşitlikiçinde bir yaşam istedikleri için Avrupa emperyalist devletleritarafından tutuklandılar ve bedel ödüyorlar. Almanemperyalizmine göre böyle bir dünya istemek suçtur. Kültürüne,onuruna, halkına sahip çıkmak suçtur. Halkının sorunlarıylailgilenmek suçtur.Devrimci tutsaklarımızdan Şadi Özbolat için AlmanAnayasayı Koruma Örgütü ajanının hazırladığı raporçarpıcıdır. Rapor, devrimciliğin nasıl “suç” olduğunuşöyle anlatıyor: "Sürekli yolculuk yapıyor... Çok azuyuyor... Daima sorun çözmek için uğraşıyor…"SUÇU SABİT... Halk için mücadele ediyor. Halkı içinyaşıyor… Bu rapor devrimciler için onurdur... Alman emperyalizmiiçin ise suç… Çünkü onların istediği sahipsizbir halk. Sahipsiz bir halkı istedikleri gibi yakabilir, katledebilir,en ağır işlerde çalıştırabilir, çocuklarını sonderschuleyegönderebilir, hastanelerinde kobay olarak kullanabilir,çocuklarını özgürlük adı altında yozlaştırabilir.Devrimci tutsaklar halkımız için mücadele etti ve tutsakdüştü. Peki devrimcilerin, sempatizanları, demokratlartutsaklarımıza ne kadar sahip çıkıyor? Sahip çıkmıyoruzyeterince.Unutmayın "Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur" sloganı,TAYAD'lıların ve halkımızın sloganıdır. Halk, onur olarakgörmüş onlara sahip çıkmayı.Tutsaklarına Sahip ÇıkmayanOnuruna Sahip Çıkamaz!Peki onuruna sahip çıkmayan başka neyi sahiplenir?Onurumuza sahip çıkalım.Nurhan Erdem, Cengiz Oban, Faruk Ereren, ŞadiÖzbolat, Gülaferit Ünsal devrimci tutsaklarımız.Hepimiz tanıyoruz onları. Bir eylemde birlikte sloganatmışızdır, ekmeğimizi paylaşmışızdır. Bir sorunumuzu anlatmışızdır,dinlemişlerdir saatlerce, çözüm bulmaya çalışmışlardır.Sevinçlerimizi paylaşmışızdır; konserlerimizde,düğünlerimizde birlikte halay çekmiş, birlikte oynamışızdır.Birlikte temizlik yapmış, birlikte yemek yapmışızdır.“Kötü gün dostu olmak” çok önemli bir sözdür. Evetfedakar olmak devrimcilerin görevleridir. Onlar içinonurdur. Halkı için kendini yaşamını feda eden devrimcilerisahiplenmek de taraftarlarımız, halkımız için onurdur.Bu bir rica değildir, bu umudun taraftarlarının bir sorumluluğudur.Onuruna sahip çıkmasıdır. Davalarımıza sahipçıkalım. Emperyalizmin o salonlarında yoldaşlarımızıyalnız bırakmayalım. Hınca hınç dolduralım o salonları.Hapishane önlerine gidelim her ay, sesimizi duyuralımtutsaklarımıza. Gidelim sesli müzik dinleyelim o hapishanelerinönlerinde. Mutlaka duyacaklardır sesimizi. Çocuklarımızıgötürelim davalara. Çocuklarımıza tutsaklarımızıanlatalım. Toplu şekilde kartlar atalım.Davalar genellikle hafta içinde olur, gösteriler de... Çoğuinsan işe veya okula gidiyor. Ama bir gerekçe olmamalıdır.İstersek mutlaka izin alabiliriz. AMA GERÇEKTENİSTERSEK… GERÇEKTEN VEFA DUYGULARIMIZIYİTİRMEMİŞSEK…Alman hakimler, savcılar, Anayasayı Koruma Örgütüçoğu zaman tehdit ediyor bu davalara katılmamamız için.Kimliklerin fotokopileri alınarak fişleniyor insanlarımız.Bunların tek bir amacı var: Korkutmak ve sindirmek. Odavalara gitmek, izlemek çok meşrudur. Bu meşruluğu Almanemperyalizminin karşısında savunmaktan korkmayalım.Evet o davalara gidince demek ki "Siz bunları tanıyorsunuz."deniliyor savcı tarafından.Evet biz açtık devrimcilere kapımızı. Bu kültür sadecedevrimcilere özgü değil, Anadolu kültürüne has bir durumdur.Kapına geleni en iyi şekilde ağırlarsın; gelen kişionurlu, dürüst, sana değer veriyor ve seni dinliyorsa başınınüzerinde de taşırsın. Çünkü biz vefa duygusunun büyükbir erdem sayıldığı bir ülkenin çocuklarıyız. Bu düşünceyisavunmak çok meşrudur. Çünkü gerçekte olan budur.Dünya tarihinde TAYAD gibi bir örnek daha yoktur.TAYAD bütün dünyaya devrimci tutsaklar nasıl sahiplenilir,onlar için nasıl mücadele ediliri gösteren çok güçlü bir örgütlülüktür.O yüzden TAYAD'lı Ailelerimizden öğrenecekçok şeylerimiz var. 70-80 yaşındaki TAYAD'lılar klavuzumuzolsun.DEVRİMCİ TUTSAKLAR ONURUMUZ VE GE-LECEĞİMİZDİR…Sayı: Sayı: 324212<strong>Yürüyüş</strong> Yürüyü5 Ağustos 21 Mart2012 2010<strong>ÖĞRETTİKLERİNLE</strong> <strong>KAVGAYI</strong> <strong>BÜYÜTÜYORUZ</strong>!5 1


Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm MücadelesindeYitirdiklerimiz11 Ağustos 17 AğustosSelami Kurnaz, 1964, Arsin-Trabzondoğumludur. Devrimci düşüncelerle 12Eylül öncesinde 14 yaşında tanıştı, 17yaşında mücadeleye katıldı. Cunta yıllarındatutsak düştü.1990’lı yıllardan itibaren mücadelesinidevrimci hareket saflarında sürdürdü.Selami KURNAZTrabzon ve İstanbul’da görevler üstlendi. 2001’de tutsakdüştü. Mücadele içinde son görevini bedenini ölümeyatırarak yerine getirdi.2000-2007 Ölüm Orucu direnişinin Gültekin KoçÖlüm Orucu Ekibi’nde görev üstlendi. 12 Ağustos2004’te bir Ölüm Orucu direnişçisi olarak ölümsüzleşti.Anıları MirasımızVehbi Melek’i bir yoldaşı anlatıyor:“Yoldaşlarımın GüveniniKazandıysam Ne Mutlu Bana”“Zaferden hiç kuşku duymadım. Çünkü zaferParti-Cephe geleneğidir. Doğru, haklı ve meşru olanbiziz. Bu yüzdendir ki daha direnişimize başlarkenKAZANMIŞTIK.”Osman OSMANAĞAOĞLU1972’de, Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesindedoğdu. Mücadeleye ilgisi lise yıllarındabaşladı, gençlik mücadelesi içinde birDev-Genç’li olarak yer aldı. 1993’te tutsakdüştü. 1996 Ölüm Orucu direnişinin birinciekibinde yer aldı. Direnişte kalıcı sağlık sorunlarıoluştu. 1999’da sağlık durumununİbrahim ERDOĞANağırlaşması nedeniyle tahliye edildi. Tedavisi için yurtdışınaçıkarıldı. 11 Ağustos 2001’de Atina’da tedavi gördüğühastanede elleri arkadan bağlı öldürülmüş olarak bulundu.Erdoğan ŞAKARKAYIPPERPA’da gerçekleştirilen katliama bağlıolarak Ağustos 1993’te gözaltına alındı veo zamandan beri kendisinden haber alınamadı.16–17 Nisan direnişinin yaşandığı günlerdi. Birliğimizemisafir olarak birisinin geleceği söylendi. Uzun süredir farklıbir yoldaş görmediğimiz için gelecek olan yoldaşı merakediyorduk. Randevuya beni gönderdiler. Buluşma saati geldiğindebaktım birisi bana gülümsüyor. Tanıyor muyum diyedikkat ettim, hayır, tanıdık bir sima değil. Ama bana nedengülümsediğini merak etmeye başlamıştım. O arada kalkıpyanıma gelip selam verdi. Kendisini tanıttı. Beklediğimiz yoldaştı.Bir süre sonra, “Beni tanıyıp da mı gülümsedin. Benseni daha önce hiç görmemiştim” dediğimde, “Hayır ben deseni ilk defa görüyorum. Ama sen içeri girince birisini arargibi dikkatlice etrafını kontrol ettin. Ama bunu öylesine acemiceyaptın ki anında fark edilecek bir durumdu. Buraya gelirkende en son A. sokağından geçtin. Yine etrafa belirgincebaktın. Ama biraz dikkatli olsaydın o sokaktaki bakkalınönündeki insanlardan birisinin ben olduğumu fark ederdin“deyince utandım. Bu kadar dikkatli bir yoldaşın yanında benimdikkatsizliğimin durumu. Bunu fark eden Vehbi yoldaş,“Bak yoldaşım, bizim yapacağımız bir hata son hatamız olur.Bunun da ne olduğunu biliyorsun. Yoldaşlarımızın şehit düşmesineneden oluruz. Buna da hakkımız yok değil mi?” cevabınıvermişti.Vehbi sanki içimi okumuş gibi, “Bak yoldaşım şimdi seniçinden diyeceksin, ne ukala birisi, gelmeden, daha doğrudürüst tanışmadan bir eksikliğimizi yüzümüze vurmaya başladı.Öyle değil, birbirimizi hiç görmesek de aslında birbirimiziçok iyi tanıyoruz. Hepimizin eksikliği birbirimizin benzeriaşağı-yukarı. Birbirimizi uyarmak, eleştirmek yoldaşlıkgörevimiz” demişti.Esprisi, konuşması, yaklaşımı yeni dersler veriyordu, eleştirileriniöyle bir dille yaklaşımla yapardı ki, kimsenin “itiraz”edecek hali kalmazdı. Bir yoldaşımız üsse aldığımız gazeteninişimize yarar bölümlerini kesmiş, ortaları kesilmişgazeteleri kahvaltı masasının üzerine sermişti. Buna ogüne kadar sakin görünüşlü Vehbi yoldaş tepki göstermiş,kızarak böyle bir yanlışı nasıl yapabildiğini, “Gazeteyikim keser. Arşiv yapan birisi keser. Herkes anlayabilirbunu. Sen bunu götürüp çöpe atacaksın değil mi?” diyekızmıştı.Vehbi yoldaş bir eylemden sonra yaralanmıştı. Eylembölgesi düşmanca kuşatılmış, çekileceği yere çekilememişti.Hemen bir ara sokağa girerek bir kapıyı çalmış, “Osmanabi burada mı?” diye sormuş. Kapıya çıkan kadın “Hayır,burada Osman diye biri oturmuyor. Ama 2 sokak aşağıdaOsman diye birisi var.” deyince Vehbi, “Ben onun inşaatındaçalışıyorum. Koluma çivi battı. Eczaneye gideceğimde, haber vereyim demiştim. Varsa bana bir bardak suverir misin” diye kadınla bir süre sohbet ederek polisin bölgedengeçeceği zamanı kazanmıştı. Üsse döndüğünde gülümseyerek“Yaralandım, bir leğen getirin de kanı boşaltalım”demişti. Biz gülerek “Geç dalganı“ deyince Vehbi “gerçektenyaralıyım” demişti. Yaralı olduğunu görünce bayağışaşırmıştık. Bize sakin olmamızı söylüyor, bizi teskin etmeyeçalışıyordu. Bu kadar sakin, soğukkanlı olabileceğini düşünemiyorduk.Vehbi yoldaşı bir süre için bir halk ilişkisine bırakmamızgerekmişti. Ama elimizde hazır bir ilişki yoktu. Bir tek evimizvar. O evin kadını da sürekli memnuniyetsizliğini dilegetiriyordu. Bunu Vehbi’ye anlatıp mecburen o eve götürdük.Birkaç gün sonra yanına uğradığımızda Vehbi’yievin iki çocuğu ile odada oyun oynarken bulduk. Evin kadınıbize neden sık gelmediğimizi soruyordu. Bizim için canınıverebileceğini söylüyor, eski yaklaşımları için özür üstüneözür diliyor. Vehbi, aile ile öyle bir kaynaşmış ki kadın“Ali artık benim kardeşim, bu evden birisi“ çocuklar ise“dayı, dayı“ diye yanından ayrılmıyorlar. Bir süre sonra evdenalıp götürdük. O eve her gidişimizde sürekli Vehbi’yisoruyorlardı. Kadın, “Devrimcileri asıl olarak Ali ile tanıdım“diyordu.Vehbi yoldaşın yaşamı şimdi Halk Kurtuluş Savaşçılarıiçin örnek oluyor. Kendi deyimiyle “Yoldaşlarımın bana


13 Ağustos 93’te İstanbulOkmeydanı’nda PER-PA iş merkezinde sorgusuzsualsiz infaz edildiler.Mehmet Salgın ve HakanKasa devrimci hare-Mehmet SALGIN Hakan KASAketin üyesi, Nebi Akyürekise taraftarıydı. Selma Çıtlakve Sabri Atılmış ise,devrimci hareketle hiçbirilişkisi olmayan, tek suçlarıo gün orada bulunmak olanNebi AKYÜREK Selma ÇITLAK halktan insanlardı.Mehmet Salgın, 1972 Dersim Mazgirtdoğumluydu. Kürt milliyetindendi.1991’de Devrimci Sol saflarına katıldı.Nurtepe’de mahalli çalışmalarda yeraldı.Sabri ATILMIŞHakan Kasa, 1975 Kars doğumluydu.İstanbul Alibeyköy’de büyüdü vedevrimci hareketle burada tanıştı. Son görevi milissavaşçılığıydı.OsmanOSMANAĞAOĞLUOsman Osmanaoğlu, aslen Artvin-Hopalı olup, 1957’de Karabük’te doğdu.1976’da örgütlü mücadeleye katıldı. İstanbulÜniversitesi’nde öğrenci iken, devrimcibir militan olarak mücadele içindeydi.Mahalli alan örgütlenmesinde görevliiken 1981’de tutsak düştü. Tahliye olduğundayeniden mücadeleye koştu. Çeşitli görevler üstlendive yeniden tutsak düştüğünde milis komutanıydı.Ölüm Orucu direnişçisi olarak şehit düştüğünde 44 yaşındaydı.Devrimciliği bir ömür boyu sürdürdü, onurlubir direnişte ölümsüzleşti.Ümraniye Hapishanesi’nde Ölüm Orucu direnişininbirinci ekibinde yer aldı. 19 Aralık katliamı sonrasındadirenişini Kandıra hücrelerinde sürdürdü. Tahliye edildiktensonra, direnişine kuşatma altındaki Armutlu’dadevam ederek 14 Ağustos 2001’de şehit düştü.Elif KARAMAN Aydın YILDIRIMdergisi dağıtımcısıydı.Elif Karaman,1981’de doğdu. Aslen Malatyalıolan Elif, İzmit doğumludur.İzmit DemokratikLise İçin MücadeleKomiteleri sorumlusu,aynı zamanda KurtuluşAydın Yıldırım, halkının mücadelesine gönül vermişbir devrimci, bir sanatçı adayıydı. Bağcılar’dakiKaranfiller Kültür Merkezi Müzik Topluluğu üyesiydiElif ve Aydın’ı 17 Ağustos 1999’da meydana gelenMarmara depreminde kaybettik.13 Ağustos 1992’de AnkaraMaltepe’de bulundukları evölüm mangaları tarafındankuşatıldı, faşizmin cellatlarınakarşı direnerek şehit düştüler.Onlar, adaletin olmadığı budüzende, halkın adaletinin uy-Vehbi MELEK Nurten ACARgulayıcılarıydılar.Nuri ASLANMetin KÖSEVehbi Melek, 1972 Dersim Hozat doğumludur. Kürt birişçi ailesinin çocuğu olan Vehbi ortaokul-lise yıllarındanitibaren devrimci mücadelenin bir parçası oldu ve şehitdüştü.Nurten Acar, 1965 Erzurum Hınıs doğumludur. Kürtbir ailenin kızı olan Nurten, devrimci mücadeleyle tanışmadanönce tüm yaşamı ev kadınlığıyla, evin işleriyle sınırlıydı.1989-90 yıllarında tanıştığı devrimci mücadele onuntüm yaşamını, kişiliğini değiştirdi. SDB savaşçısı olanadek, demokratik platformda, kadın örgütlenmesinde (DEM-KAD’da) faaliyet gösteren Nurten, ülkemiz kadınının mahkumedilmek istendiği “kader”e karşı mücadele etti.12 Ağustos 1980’de, Aybastı’daiki köy arasındaki çelişkilerindevrimcilerin müdahalesiyleçözülmesi sonucundadüzenlenen barış toplantısınagiderken, yolda geçirdikleritrafik kazasında kaybettik.13 Ağustos 1992’de AnkaraKüçükesat’ta bulundukları üskuşatıldı. Çatışarak ve devrimcihareketin direniş geleneğinisürdürerek şehit düştüler. Şehitdüşerken, umudun adını kanlarıyladuvara yazdılar.Arslan ARI Nurhayat BEYHANArslan Arı, 1963 Bursa Gemlik doğumludur.12 Eylül öncesinden beri mücadeleiçindeydi. 1991’de silahlı birliklerde görevalmıştı.Eyüphan Polat, 1966 Sivas, Zara doğumludur.Bir Kürt ailesinin çocuğuydu.Eyüphan POLAT1988 yılında devrimci mücadeleyle tanıştıktan sonra yaşamıbir bütün olarak kazanmak gerektiğini ve bunun içinyapılması gereken çok şey olduğunu gördükten sonra tümenerjisini yaşamı bütünüyle kazanma mücadelesine, devrimcimücadeleye verdi.Nurhayat Beyhan, 1969 doğumludur. İşçiydi Nurhayat,konfeksiyon atölyelerinde, tuğla fabrikalarında çalıştı.Emeğin, alın terinin ne olduğunu iyi bildiği gibi, dünyayısömürücülerden, zalimlerden kurtarıp, emeğin, alınterinin nasırlı ellerine verme mücadelesine atılırken, buyüzden en küçük bir tereddüt bile yaşamadı. Yaşamını, kişiliğinibu mücadelede buldu, tanıdı; sevgiyi, acıyı, saygıyı,sevinci, tüm gerçekliğiyle bu mücadelede yaşadı.


Sayı: 324<strong>Yürüyüş</strong>5 Ağustos2012Hey! EMEP, Direniş Burada!28 Temmuz tarihli Evrensel Gazetesi'ndeHEY Tekstil işçilerini konu alan"EMEP yaz kampının misafirleri arasındahakları için direnen HEY Tekstil işçileri devar" içeriğinde bir reklam haberi yayımlandı.Direnişteki Hey-Tekstil işçileri, direniştenziyade Evrensel Gazetesi, Hayat TV ve özelliklede yaz kampını konu alan çerçevedeyazılan bu haberle ilgili olarak, 1 Ağustostarihli yazılı bir açıklama yaptılar."Hey! EMEP, Direniş Burada!" başlıklıaçıklamada, HEY-Tekstil işçilerinin figüranolarak kullanıldıkları belirtilerek,"Tatile götürdüklerinin aslında HEY Tekstilönünde direnen arkadaşlarını yalnız bırakıp,EMEP ile birlikte direnişi bitiren komitedekilerolduğunu yazmayıp küçük birreklam hilesi yapmayı da ihmal etmemişler."denildi.Açıklamada, haberin içeriği şu şekildeanlatıldı: "...Bu nedir şimdi? İşçiler kamptamı direniyor? Yoksa kamp, HEY Tekstil'inönünde mi yapılıyor? Kamptakiler direniştekiHEY Tekstil işçileri ise pekiHEY Tekstil'in önünde direnenler kim?İkitelli'den Ege sahillerine bir EMEPdireniş klasiği!Yazının ilerleyen bölümlerinde direniştekiarkadaşlarına sırtlarını dönen komitedekilerinsözlerine yer verilmiş. BakınMelek Sönmez onu kampta en çok neyinmutlu ettiğini nasıl anlatmış. 'Beni kamptaen mutlu eden olay direnişte olan billurtuz ve Micha işçilerini ziyaretimiz oldu. Buziyaret bana denize girmek veya yaptığımızbaşka işlerden daha iyi geldi.'Direnmenin ne olduğunu bilmeyenler,direnişe sırtını döndüğünü de unutur olmuşlar.Aynen aktarıyoruz: Kamptan 1 günsonra yapılacak Kaz Dağları gezisine değinenSönmez, AKP hükümetinin KazDağları'na saldırılarının olduğunu anlatıyor.'Hükümet her yere saldırıyor. Sinop’taOrdu’da HES’ler kurulmak isteniyor.’ Ebir de Karadeniz turuna çıkın tam olsun!EMEP İstanbul İl Yöneticisi ArifeOnat, yazının sonunda kampın hem direnişindaha iyi ilerlemesi hem de direniştekikazanımların ve tecrübelerin aktarılmasıaçısından olumlu olduğunu dile getirmiş."Direnişteki HEY Tekstil işçileri, açıklamalarınışöyle bitirdiler:"Birincisi kamp ve HEY Tekstil direnişiarasında hiçbir bağ yoktur. İkincisi 6ayı geride bırakan direnişte bir kazanımRoseteks işçileri, ödenmeyen 2 aylıkmaaşları ile kıdem ve ihbar tazminatı haklarınıalmak için bu hafta da Roseteks patronlarıNedim Aşkın ve Bülent Temuroğlu’nunortağı oldukları Köşebaşı RestoranLevent şubesi önündeydiler.28 Temmuz günü 30 işçi "KöşebaşıRestoran sahipleri Nedim Aşkın, BülentTemuroğlu ve Yalçın Temuroğlu, ÇaldığınHaklarımızı İstiyoruz Alacağız" yazılıpankartlarını açarak yolu trafiğe kestilerve Köşebaşı'nın önüne kadar "İşçiyizHaklıyız Kazanacağız", "Direne DireneKazanacağız", "Haklarımızı Köşebaşı'naYedirmeyiz" sloganlarıyla ve dövizleriyledüzenli kortej halinde yürüdüler.Yapılan açıklamanın ardından oturmaeylemine başlandı. Oturma eylemi sırasındarestorandın bahçesinden işçilerin fotoğraflarınıçeken bir kişinin görülmesiüzerine işçilerin avukatı Taylan Tanay tarafındanmüdahale edildi, fotoğraf çekenlerteşhir edildi. Çekilen fotoğraflarınsilinmesi istendi. Aksi halde işçilerinKöşebaşı'na gireceği söylendi. Olaylaraseyirci kalan polise "Neden engellemiyorsun?O fotoğrafları mafyaya mı veriyorlar?Polis-mafya ortaklaşa çalışıyor."denilerek polis teşhir edildi.Korkak ve aciz polis ise işçileri çevikkuvveti oraya yığmakla tehdit etti. Çevikkuvvet geldiğinde ise işçilerin cevabı bulunduklarıyerde kararlılıkla durmak vehiç susmayan sloganları oldu: "İşçiyizHaklıyız Kazanacağız!"İftar vakti yaklaşınca işçiler yanlarındagetirdikleri yiyeceklerle güzel bir"komün" yaptılar. Herkesin bir katkıdabulunduğu sofrada oruçlarını açtılar.olmamıştır. Üçüncüsü bu süreçten bizHEY Tekstil işçilerinin edindiği tecrübeEMEP’in işçileri kendi grup çıkarlarıiçin nasıl kullandığıdır. EMEP’in kendigrup çıkarlarından başka hiçbir şeye değervermediğini işçiler tecrübeleri ile öğrendiler.Bizim kimsenin kampına, tatiline bir şeydediğimiz yok. Ama direnenleri hiçe sayıpbir de artık direniş ile alakası kalmamış kişileridirenenler onlarmış gibi konuşturmayada EMEP’in hakkı yok. Zaman artık çokhızlı akıyor, yatsıya kadar bile yanmıyor. Sınıfıdilinden düşürmeyen EMEP’in Ege sahillerindenattığı yalanlar İkitelli'deki HEYTekstil direniş çadırına çarpıyor. Siz kaçıpgitmiş olsanız da burada direniş sürüyor.Herkes ne olduğunu biliyor.Siz şaşaalı laflar ile insanları oyalamayaçalışacağınıza sendika ve kurumlarındireniş için verdikleri paraları kime, nasıldağıttığınızı açıklayın!16 Temmuz günü direnişin nasıl bitirildiğini,direnmek isteyen bizlerin önünenasıl geçmeye çalıştığınızı anlatın.En önemlisi ne sizin ne de komitenizindireniş ile bir ilgisi kalmamıştır. Bunlarıyazın. Çünkü; HEY Tekstil direnişindekigerçekler direniş çadırının içindeişçilerin olduğu yerdedir. Ege sahillerindeya da Kaz Dağları'nda değil."Kursağımızdaki Lokmaya Göz DikenlerdenHakkımızı Alıncaya Kadar Her Köşe Başı Eylem YeridirSaat 21.30'da tekrar düzenli kortej oluşturularak,sloganlarla Levent Polis Merkezi'nekadar yürünerek eylem bitirildi.Pazar günü bir kez daha aynı saatlerdebir araya gelen işçilerin sayısı bu kez 50kişiyi bulmuştu. Pankartlarını açarakyolu trafiğe kesen işçiler sloganlarlaKöşebaşı restoran önüne gelip buradaaçıklama yaptılar. "Çalışma Bakanlığı, İşmahkemeleri işçilerin alacakları içinhiçbir şey yapmadı. Roseteks işçileriKöşebaşı’ndan sadaka değil haklarınıistiyorlar. Alacağız!” diyen işçiler kararlılıklarınıdile getirdiler.Oturma eylemi ve iftarın açılmasıylasüren eyleme halk müziği sanatçısı PınarAydınlar ve fotoğraf sanatçısı Ali Özde destek verdi. Pınar Aydınlar’ın ve işçilerinhep birlikte Çav Bella Marşı’nısöylemesinin ardından eylem bitirildi.54

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!