13.07.2015 Views

Layout 2 - Yürüyüş

Layout 2 - Yürüyüş

Layout 2 - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Liseli, Üniversiteli Gençliğin Sesini Duyun:‘Parasız Eğitim İstiyoruz!’Bu Talep HaklıdırBu Talep HalkındırÖğrenciler,Öğretmenler,Yoksul HalkÇocuklarının Velileri,Parasız Eğitim MücadelesindeBirleşelim!www.yuruyus.com info@yuruyus.comwww.yuruyus.comHaftalı k Dergi / Sayı : 2509 Ocak 2011Fiyatı : 1 TL (kdv dahil)info@yuruyus.comBugün, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü savunmak,<strong>Yürüyüş</strong>’ü savunmaktı r!<strong>Yürüyüş</strong>’e Saldırı DüşünceÖzgürlüğüne SaldırıdırDÜŞÜNCE VE ÖRGÜTLENMEÖZGÜRLÜĞÜMÜZ İÇİN SAVAŞACAĞIZ!Dergimiz <strong>Yürüyüş</strong>’ü ve Derneklerimizi Savunacağiz!“Dünya proletaryası, burjuva demokrasisi haklarınıalabilmek için kan revan içinde kalmıştır ve bu haklarını daelinde tutabilmek için, tabiki bütün gücüyle savaşacaktır. ”


LENİN İHTİLAL DEMEKTİR!Lenin, bize yıkılmaz görünen kaya gibisağlam iktidarların yıkılacağını göstermiştirHaftalık Süreli Yerel YayınSiyasi DergiFiyatı: 1 TLSahibi ve Yazıişleri Müdürü:Halit GüdenoğluAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2Beyoğlu/İSTANBULOfset Hazırlık: Ozan YayıncılıkAdres: Merkez Mah. Abide-i HürriyetCad. Atlas Apt. No: 113Kat: 5/14 Şişli/ İSTANBULTel: (0-212) 241 26 41Faks: (0-212) 241 11 16Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANELenin bize emperyalizmi, devleti, devrimiöğretti. Ama onun bize en önemlidersi, Rus Çarlığı gibi zamanın en güçlüdiktatörlüklerinin bile yıkılabileceğinigöstermiş olmasıdır.Leninizm, ezilenlerin devrimci birönderlikle, ihtilalci bir atılımla çarları,kralları, padişahları devirebilmektir.Leninizm, bugün de odur.21. yüzyılın Leninizm’i, yine devrimcibir önderlikle, yine işçilerin, köylülerin,tüm emekçilerin birliğini sağlayarak,emperyalist işgalcileri kovabilmek, oligarşikdiktatörlükleri devirebilmektir.Lenin de yaşıyor, Leninizm de!Marksizm-Leninizm yaşıyor ve yol gösteriyor.Burjuvazininpespaye teorisyenleriMarksizm-Lenizme, devrimlere,proletaryaya,sosyalizme dair1980’lerden buyana ne dedilersehepsi iflas etti.Tarihin huzurundayaşamayadevam edenLenin veLeninizmdir.Lenin bize,Marks’ın birşablon olmadığınıöğretendir.Lenin bize, Partinin bir çelik çekirdekgibi olması gerektiğini öğretendir.Lenin bize, kapitalizmin çürümüşlüğünüen açık biçimde kanıtlayanve gösterendir.Kapitalizm bugün daha da çürümüştür.Hiçbir şeyi çözemeyecek kadar çürümüştür.Ve biz, kapitalizmin çürümüşlüğününher yeni kanıtında bir kezdaha Lenin’i görüyoruz.Lenin bize ihtilalci inisiyatifin rolünüöğreten ve kanıtlayandır.Bugün Leninist olmak ihtilali ve ihtilalciinisiyatifi büyütmektir.Türkiyeli Marksist-Leninistler olarakLenin’in yolundayız.Tel: (0-212) 251 94 35 www.yuruyus.com info@yuruyus.comPieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/NederlandISSN: 1305-7944Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad.Altay Sok. No: 10 Çobançeşme /Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 FrankHollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 EuroBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm MücadelesindeYitirdiklerimizBahriMUTLU14 Ocak - 20 OcakDevrimci İşçi Hareketi’nin iki neferiydiler.İstanbul-Cağaloğlu’ndabaşlatılan Basın-İşgrevindeydiler.19 Ocak 1980’degrev nö be ti ni bi tir dik -ten sonra kurulan birpusuda faşistler tarafından katledildiler.BirtanALTINBAŞCemalKARAPINAR1967 Tekirdağ doğumlu. Ankara’dagençlik örgütlenmesi içinde yer aldı.Devrimci mücadele içinde olgunluğuyla,direnişçiliğiyle öne çıktı. 9Ocak’ta Hacettepe ÜniversitesiBeytepe Kampüsü’nün çıkışındagözaltına alındı. Gözaltında bir haftaboyunca yoğun işkenceler yaşadı.Koma halinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi’negötürüldü. 16 Ocak 1991’de şehit düştü.Devrimci olmadan önce İzmir’inyoksul Küçükçiğli semtinde mahalleninhaksızlıklara karşı çıkan “delikanlı”sıdır.Örgütlü faaliyetler içindeilk olarak Küçükçiğli’de yer aldı.Daha sonra silahlı bir ekipte görevlendirildi.18 Ocak 1996’da İz mir Bu -ErcanÖZÇEKEN ca’da kuşatıldığı evde teslim olmamageleneğine yeni bir halka ekleyerek şehit düştü.Anıları MirasımızErcan ÖZÇEKENYoldaşları anlatıyor:«Kanıyla Umudun adını duvara yazan ilk savaşçı»Ercan, düşmana teslim olmama, direnme, inançlarını duvarakanlarıyla yazma geleneğinin sürdürücüsüdür. Bu gelenekumudun savaşçılarınca sürdürülüyor. Bu gelenek Adana'danAnkara'ya, İstanbul'dan İzmir'e devam ede geldi. Ve kurtuluşbayrağı oligarşinin burçlarına dikilene kadar devam edecektir.Bu geleneği sürdüren Ercan Özçeken 18 Ocak 1996 akşamıİzmir'de oligarşinin cellatlarınca kuşatıldığında yalnızdı.Kaldığı ev katil sürülerinin kurşun yağmuru altında kaldığındaErcan, halkın umudunu savunmaktan onur duydu ve son nefesinekadar sahip çıktı. O katledildiği evde düşman kurşunlarıaltında, son nefesini vermeden önce kanıyla Umudun adınıyazmaya çalıştı. Ancak ilk üç harfini yazabildi ve şehit düştü.O'nun kanıyla duvara inançlarını yazması faşizmin kelle“Dünyanın en güzel, en soylu, değerli, en ahlaklı işiniyapıyoruz. Bundan gurur duyuyorum.” Halil ÖnderVlademir Ilyiç LeninVla di mir Il yiç Ul ya nov Le nin, 1870 Ni san'ın da Rus yaSimbirsk’de doğdu. Ağabeyi aracılığıyla devrimci düşüncelerletanıştı. 17 yaşındayken, ağabeyi Çar’a suikast düzenlemek ten kur şu na di zil di.Örgütlü mücadeleye başladığı, 1887 yılından, şehit düştüğü21 Ocak 1924 yılına kadar, 37 yıllık devrimci yaşamınabir tarih sığdırdı. Dünyayı sarsan büyük Ekim Devrimi ’ninher aşamasında onun emeği, kurmaylığı vardır.Onun kurmaylığı Ekim Devrimi ile sınırlı kalmadı. Lenin, emperyalizmdöneminin, devrimler çağının ideolojik-politik hattını oluşturdu. Dünyaproletaryasını ve ezilen halkları Marksizm-Leninizm ile silahlandırdı.21 Ocak 1924’te muzaffer bir devrimci olarak ölümsüzleşirken, dünyanın tümdevrimcilerine, devrim yolunda rehberleri olacak olan Marksizm-Lenizm’in ışığınıbıraktı.Rosa LUXEMBURGKarl LİEBKNECHTAl man ya’da dev rim ci ha re ke ti ör güt le mek içinbüyük kavgalar verdiler. 1910’larda gelişen devrimmü ca de le si nin hem teo ris yen le ri, hem biz -zat ör güt le yi ci le ri ol du lar.Al man Sos ya list De mok rat Par ti si’nin (SPD) re viz yo nist leş me si kar şı sın da,Mark siz min bay ra ğı nı yük selt ti ler. Bur ju va ziy le iş bir li ği ni sa vu nan sos yalşo ve nizm le, ide olo jik ve pra tik ola rak he sap laş tı lar.1916’da kur duk la rı Spar ta küs Bir li ği’ne Franz Meh ring ve Kla ra Zet kin’lebir lik te ön der lik et ti ler. Spar ta küs Bir li ği, 1918’de ön der li ği ni yap tı ğı ayak -lan may la, sos ya list dev ri mi ger çek leş tir me ye ça lış tı. Ro sa ve Karl, ayak lan -ma nın ön der le ri ola rak dev rim için, bur ju va zi ye kar şı dö vü şür ken, 15 Ocak1919’da SPD’li İçişle ri Ba ka nı’nın em rin de ki po lis ler ta ra fın dan tutsak edilipkatledildiler.avcılarını çileden çıkardı. Katiller o denli acizleştiler ki,Ercan'ın duvara kanıyla yazdığı yazıyı yanıbaşında birikenkanına batırdıkları postallarıyla silmeye çalıştılar ama başaramadılar.Onlar, Koçlar’ın Sabancılar’ın, emperyalizmin uşakları,kiralık katilleridir. Duvara kanla yazılan bir tarihi silebileceklerinisanan zavallılar. Her şeyi birkaç harften ibaret mi sanıyorsunuz?Silmeye çalıştığınız birkaç harf değil, bir tarihtir. Butarihi silmeye gücünüz yetmez.Haydutlar sürüsü, bilirler ki, devrimle karşı-devrim, emperyalizmlehalklar, emperyalizmle sosyalizm karşı karşıya geldiğindehiçbir tereddüte yer yoktur. Parti-Cephe savaşçılarıçok iyi bilirler ki; bu çizgi, bu gelenek her koşulda direnmenin,düşmanla cepheden savaşmanın adıdır. Bu çizgininsavaşçılarınca ete kemiğe bürünen, onlarca savaşçının şehitdüşmesiyle de kökleşmiştir. Bunu hiçbir güç yok edemez...İşte bu geleneği sürdüren Ercan Özçeken de, taşıdığı bayrağıdaha yükseklerde tutarak yere düşürmedi.Ercan yoldaş çok iyi biliyordu ki, taşıdığı bayrak vatandı,özgürlüktü, namustu. Bu bayrak düşmana bırakılamazdı,bırakmadı.


4 Bu haklar bize bağışlanmadı,savaşarak kazandık, savaşarakkoruyacağız...<strong>Yürüyüş</strong>Susturulamaz...6 Baskını düzenleyen, talan eden,işkence yapan, tutuklayanhalk düşmanı AKP’dir...8 Düşünce özgürlüğü, örgütlenmeözgürlüğüyle bir bütündür...10 Düşünce ve örgütlenmeözgürlüğünü savunmadandemokrat olunamaz!...13 <strong>Yürüyüş</strong>’ü sahipleneceğiz14 <strong>Yürüyüş</strong> için, düşünce veörgütlenme özgürlüğü için...17 Öğretmenimiz: Az laf, çok iş...18 Tek Yol: Tecrite izinvermeyeceğiz...19 Haberler...21 “Bütün yoksul gecekondular bizimolacak” Bölüm 6...içindekiler24 Dayanıksız diye yıkıyor,asalaklara sunuyorlar!...25 Gelirlerse sonuna kadar direneceğimonlar da dirensinler!27 Oligarşiye rağmen oligarşide“çözüm” aramak!...29 Devrimci Okul: Dergidağıtımı...33 Burjuva politikacılar tiyatrosu34 Cepheli: Devrime hizmetetmeyen düzene hizmet eder35 Emekçinin onur ve ekmekmücadelesi yasalarasığdırılamaz36 Adalet: Asgari ücret, emeğinkarşılığını vermemenin resmistatüsüdürÜlkemizde Gençlik37 Milli Eğitim Bakanlığı veYÖK, tekellerin hizmetindedir38 Gençlik Federasyonu’ndan39 Gençliğin Gündeminden...40 Parasız eğitim istiyoruzalacağız...42 Çankaya’daki masa,düşmanın oyunudur...43 Hasta tutsaklar serbestbırakılsın44 Tecrit! İşkence! Sürgün...46 Devrimci MemurHareketi:Olağanüstü genel kurulöncesinde KESK...47 Tek çare direnmektir!49 Emek haberleri...50 Avrupa’da <strong>Yürüyüş</strong>...52 Yeni değinmeler...53 Mülteciliği sınırlara dikilenduvarlar önleyemez...54 Kadına şiddeti ne din ne dekapitalizm çözemez...55 Yitirdiklerimiz...TOPLATILDI!ÇIKTI!


Bu haklar bize bağışlanmadı;savaşarak kazandık,savaşarak koruyacağız!Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Sahip olduğumuz hiçbir hak bizeegemenler tarafından bahşedilmemiştir.Bulgaristan devriminin önderiDimitrov, “Burjuva DemokrasisineKarşı Tavır Üzerine” yaptığı birkonuşmasında şöyle der: “İşçi sınıfı,grev hakkı, sendikalarının meşru varlığı,toplantı ve basın özgürlüğü, seçimhakkının genişletilmesi v.b için nebüyük fedakarlıklarda bulundu! Onbinlerceişçi en temel hakları elde etmekve sömürücülere karşı mücadelelerindekendi güçlerini örgütlemekiçin yasal imkanları kazanmak uğruna19. yüzyılda Fransa'daki devrimci mücadelelerdehayatlarını nasıl verdiler!”Dimitrov’un belirttiği gibi, hiçbirhak yoktur ki, emekçi halklar tarafındanbedeli kat be kat ödenmemişolsun. Kölelerin, köle sahipleri tarafındanöldürülmesinin, alınıp satılmasınınköleci devletin yasalarınagöre yasal olduğu bir tarihte, ezilenhalklar “yaşam hakkı” için en büyükbedelleri ödemek zorunda kalmışlardır.Barınma, eğitim, sağlık hakkı, düşünceözgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü,basın özgürlüğü, toplantı ve gösteriyapma özgürlüğü ve benzeri hakve özgürlükler için çok büyük bedellerödendi ve ödenmeye devam ediyor.Fakat geniş kitleler sanır ki, buhaklar topluma yönetici sınıflar tarafındanverilmiştir. Burjuva eğitim,okullarda bu yanılsamayı pekiştirir.Çünkü okullarda okutulan tarih kitaplarıda, egemenlerin çıkarlarınagöre yazılmıştır.Hayır. Tarih, egemenlerin okullarındaokuttuğu tarih kitaplarındakigibi değildir. Haklar ve özgürlükler,ezilenlerin yüzlerce yıllıksavaşlarının ürünüdür... Sahip olduğumuzhakların hiçbirini ne egemenlerverdi bize, ne de onların“merhameti” ve “iyi niyeti” sonucundaelde ettik. Egemenlerden “merhamet”,“iyi niyet” beklemek eniyimser deyimle “saflık” değilse eğeraldanmaya hazır olmaktır. Reformizm,düzen içi beklentileri mutlaklaştırdığıölçüde, diyalogdan, barıştanmedet ummaya başlar; “yeterki siz bir adım atın, biz beş adım atarız.”diyerek egemenlerin icazetine sığınır.Kimileri daha ileri gider, merhametdilenir.Egemenlerin bir adımına karşılıkkendilerinin “beş adım” atacağınıbelirterek ne kadar “makul”, ne kadar“sağduyulu”, “barış sever, uzlaşmacı”olduklarını kanıtlamaya çalışırlar.İşte, saflık değilse “aldanmayahazır olmak” dediğimiz durum budur.Hayır! Diyalogcuların beş adımıkarşılığında da egemenler tek biradım dahi atmayacaktır. Egemenlerdenmerhamet dilenmek boşunadır.Şimdi sahip olduğumuzhak ve özgürlükler için nekadar büyük bedeller ödenmişolabileceğini düşünün. Ve şunuda belirtmeliyiz ki, faşizminsürekli hüküm sürdüğüülkemizde kazanılan hak veözgürlüklerin hiçbir garantisiyoktur. Özgürlükler ona sahipçıktığımız sürece vardır.Asgari ücrete günlük 85 (seksenbeş)kuruş zam yapıldı. Ve bununladört kişilik bir aile geçimini sağlayacak.Öte yandan, işbirlikçi tekellerservetlerine servet katmaktalar. Uygulananpolitikalardan son derecememnunlar. Fakat buna rağmen işbirlikçitekellerin asgari ücrete verilenzam karşılığındaki tavırları, egemenlerdenmerhamet bekleyenleriçin çok öğreticidir. Patronlar, “biz bukadar vermeyecektik” dediler. Milyarlarcaliralık servetin sahipleri, 85kuruş ile ne yapılıp yapılmayacağınıbilmezler mi? Bilirler elbette. İşte burjuvazininmerhameti bu kadardır.Şimdi sahip olduğumuz hak ve özgürlükleriçin ne kadar büyük bedellerödenmiş olabileceğini düşünün.Ve şunu da belirtmeliyiz ki, faşizminsürekli hüküm sürdüğü ülkemizde kazanılanhak ve özgürlüklerin hiçbir garantisiyoktur. Özgürlükler ona sahipçıktığımız sürece vardır. Hakları, bedelinigöze alabildiği sürece kullanabiliriz.AKP iktidarı kendi düşüncesinindışında hiçbir düşünceye özgürlüktanımıyor. Burjuvaziye diyorki, bugüne kadar benden ne istediysenizikiletmeden yerine getirdim. Enbüyük karları benim dönemimde yaptınız,beni desteklemek zorundasınız.Tekelci medyaya, aleyhimde yazmayacaksınız,bizi destekleyeceksiniz,basın özgürlüğü numaralarını banayapmayın diyor. Dükkan sizin, benimistemediğim gazetecilere yazdırmayacaksınızdiyor. Tekeller çıkarlarınagöre hareket ediyor ve iktidarın istemediğiyazarı kovuyor.AKP, iktidar olanaklarını kullanaraktüm kesimleri yerine göreekonomik yöntemlerle yerine görebaskı ve terörle bastırıyor, sindiriyor,susturuyor. Düşünce özgürlüğü müdiyorsunuz? AKP gibi düşüneceksiniz.Basın özgürlüğü mü diyorsunuz?AKP’yi yazmakta özgürsünüz! Örgütlenmemi diyorsunuz? Asla iktidarıhedeflemeyeceksiniz! AKP po-0 4


DÜŞÜNCE VEÖRGÜTLENMEÖZGÜRLÜĞÜMÜZİÇİNSAVAŞACAĞIZ!Baskın düzenleyen, talan eden, gasp eden,işkence yapan, tutuklayan...HALK DÜŞMANIAKP’DİR◆ YÜRÜYÜŞ’E BASKIN; AKP hukuksuzluğunun belgesidir◆ YÜRÜYÜŞ’E BASKIN; Basın, düşünce ve örgütlenmeözgürlüğünün rafa kaldırılmasıdırSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Gecenin bir yarısı yüzlercepolisle, dergi büromuzun etrafınısardılar. Yıkmak, kırmak,dökmek, talan etmek için gelmişlerdi.Binanın elektriklerini kesip ellerindebalyozlarla, koç başlarıyla, betonkırma makineleriyle binanın dışkapısından itibaren kırıp dökmeyebaşladılar. Kapı zilini çalmadılar.Gecenin bir yarısında ne için geldiklerinisöylemediler, belliydi!Yasa, hukuk, onlar için geçerli değil.Her türlü hukuksuzluğa başvurmakAKP’nin polisi için serbest.Gece yarısı doğrudan kapılarımıza dayandılar.<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin teknikişlerinin yapıldığı Ozan Yayıncılık’ın◆ DÜZEN; YÜRÜYÜŞ’E BASKIN’la “demokrasi yok,demokrasicilik oyunu var” diyorkapı ve duvarlarını kırıp yıkmaya başladılar.Kırıp parçaladıkları aslında biryanıyla da kendi hukukları, kendi yasalarıydı.Bu arama değil, YIKIMBu arama değil,TALANDIR!Amaçları yıkıp dökerek büroyu fizikenkullanılamaz hale getirmekti.Büroda kırılmadık eşyamız kalmadı.Yıktılar, kırdılar, döktüler.Arşivimize el koydularDergimizin yayınını engellemekiçin yeni sayıların hazırlanmasındakullandığımız kütüphanedeki 3 bininüzerinde kitaba, binlerce dergiye,kamera görüntü arşivine, fotoğrafarşivine el koydular.Derginin çıkartılması için kullanılanteknik araç ve gereçleri, bilgisayarları,yazıcıları, tarayıcıları, kameraları,fotoğraf makinelerini gaspettiler.Gasp edilen malzemeler dergininHalit GÜDENOĞLUTüm çalışanlarımız serbest bırakılmalıdır!Tutuklamalar gayri meşrudur, keyfidir, hukuksuzdur!Remzi Uçucu, Kaan Ünsal, Naciye Yavuz, Musa Kurt,Halit Güdenoğlu, Cihan Gün, Mehmet Ali Uğurluderhal serbest bırakılmalıdırlar!Büromuzdan gasp edilenler eksiksiz iade edilmelidir!Cihan GÜN Kaan ÜNSAL Musa KURT Remzi UÇUCU Naciye YAVUZ Mehmet Ali UĞURLU6


DÜŞÜNCE özgürlüğü,ÖRGÜTLENMEözgürlüğüyle bir bütündürSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Belki de on yıllardır en çok vurgulanankavramlar içinde yer aldı düşünceve örgütlenme özgürlüğükonusu. Ama buna karşın, oligarşinindüşünce ve örgütlenme konusundakiiki yüzlülüğüne dair yüzlerce örneklekarşılaştık.Düşünce ve örgütlenme özgürlüğühalk için hep kağıt üstünde kalanbir haktı. Çoğunlukla adı olan, sık sıktelaffuz edilen ama halka kullandırtılmayanbir hak olmuştur.Oligarşi, her zaman sistemininçok demokratik, özgürlükçü olduğuiddiasındadır. “İsteyen istediğini söylüyorya... Daha ne istiyorsunuz”! havasındadırlar.İşbirlikçi tekellerin sadıkuşaklarından Süleyman Demirel’in“Yollar yürümekle aşınmaz”sözü, oligarşinin bu yaklaşımının tipikbir örneğidir.“Yollar yürümekle aşınmaz” derlerama yürütmemek için de ellerindengeleni yaparlar, her türlü terörebaşvururlar. Nitekim bu sözün sahibiDemirel de, iktidarları dönemindehalka en çok saldıran, hiçbir hakkıkullandırtmayan bir halk düşmanıolarak tarihe geçmiştir.Oligarşinin bu manevraları, ülkemizdekisistemin niteliğini de ortayakoymaktadır. Oligarşi, tüm demokrasisöylemlerine rağmen, ezilen sınıflarüzerinde yalan, demagoji ve faşist teröredayanan bir politika sürdürür.Burjuva sınıflara her türlü siyasalve sosyal örgütlenme serbest bırakılırken,burjuvazinin örgütleri istediklerigibi hareket ederken, ezilen sınıflarınserbestçe örgütlenmeleri yasaktır.Düzen partilerinin her seçimdeyineledikleri demokrasi nutuklarıbu durumu değiştirmez.Oligarşi ezilen sınıfların örgütlenmeve düşünce özgürlüğünü elindenalırken, “siyaset yapmayı” adetayasak, suç haline getirip, kendi dışındakigüçlere apolitikleşmeyi dayatmıştır.İçi boşaltılmış, olmayanbir özgürlük!İşbirlikçi tekellerin örgütü TÜ-SİAD’ın kapısına polisin balyozlarladayandığını, arama adına gece yarılarıbasıldığını, talan edildiğini gördünüzmü hiç?Ama halkın örgütlülükleri içinpolis baskınları, aramalar, talanlar,gözaltılar sıradan bir olaydır.Hükümetleri istedikleri gibi değiştiren,hemen her konuda düşünceleriniaçıklayan TÜSİAD hakkındasavcıların davalar açtığına, TÜ-SİAD patronlarının ikide bir mahkemelereçıkarıldığına hiç rastladınızDüşünce özgürlüğüancak örgütlenmeözgürlüğü ile pratiğegeçer ve gerçekleşir.Düşünce özgürlüğü;düşüncelerimizi hiçbirsınırlama olmadanyayabilmek, her türlüaraçla propagandasınıyapabilmek vebu doğrultudaörgütlenmektir.mı? Ya da bu faaliyetlerinden dolayıkapatıldığına tanık oldunuz mu?Ama halkın demokratik örgütlenmelerihakkında davalar birbiriniizler, sık sık kapatma kararları verilir,üyeleri tutkuklanıp ağır cezalarlayargılanır...TÜSİAD da bir dernektir ama onlaraher şey serbesttir. Önlerinde herhangibir yasak yoktur. Onlara hiçkimse çıkıp da, “Niye siyaset ile uğraşıyorsunuz?”diyemez.Oligarşinin sözcüleri bizim gazetelerimiz,bizim derneklerimiz içinböyle bir özgürlük tanımıyor. Gerçekleriyazdığımız için onlarca keztoplatıldık, yasaklandık, kapatıldık.Derneklerimiz ve üyelerimiz herfırsatta saldırıya uğramakta, faaliyetyürütemez hale getirilmektedir. Gazetelerimiz,derneklerimiz ağır silahlarlagece yarıları, kapıları kırılarakbasılmakta, çalışanlarına işkenceyapılmaktadır.Düşünce özgürlüğü, ancak örgütlenmeözgürlüğü ile pratiğe geçer vegerçekleşir. Düşünce özgürlüğü; düşüncelerimizihiçbir sınırlama olmadanyayabilmek, her türlü araçla propagandasınıyapabilmek ve bu doğrultudaörgütlenmektir. Bunlardansoyutlanmış bir “düşünce özgürlüğü”,İÇİ BOŞALTILMIŞ, kağıt üstündekalan, olmayan bir düşünce özgürlüğüdür.Düşünce ve örgütlenmeözgürlüğünü savunuyoruzOligarşi, düşünce özgürlüğününolduğu, herkesin istediğini yazıp çizdiğiiddiasındadır.Birincisi, bu doğru değildir. Diridiri yakılanları yazdığımız için karşı8


karşıya kaldığımız saldırı, bunundoğru olmadığının kanıtıdır.İkincisi, herkesin istediğini yazıpçizmesi düşünce özgürlüğü değildir.Örgütlenemedikten sonra istediğinkadar yaz çiz!Oligarşi ve onun bugünkü iktidarıAKP tam bunu yapıyor. Halkındevrimci örgütlenmelerine saldırıyor.O zaman ne düşünce özgürlüğükalır ne örgütlenme özgürlüğü.<strong>Yürüyüş</strong>’e saldırıdan önce dernekleresaldırılmıştır. 9 Mart 2010’dayoksul halkın oturduğu Sarıgazi,AKP’nin polisi tarafından helikopterdesteğinde gece 04.00’ten itibaren kuşatılmış,onlarca ev basılmıştır.İşkenceci katiller Sarıgazi ÖzgürlüklerDerneği’ni basarak, dağıtıptalan etmiş, 31 kişiyi zorla gözaltınaalmışlardır.29 Ekim 2010’da sabahın erkensaatlerinde İstanbul 1 Mayıs Mahallesi’ndeAnadolu Haklar veÖzgürlükler Derneği ve üyelerininevleri polisler tarafından basıldı.Sabahın erken saatlerinde mahalleyikuşatıp evlere kapıları kırarak girenpolis, Anadolu Haklar ve ÖzgürlüklerDerneği’nde direnişle karşılaştı.Daha sonra içeri giren polis tüm eşyalarıcamdan aşağı atarak tahripetti. Mahalleden ve dernekten toplam15 kişi gözaltına alındı.17 Aralık 2010’da bu kez saldırısırası Çayan Mahallesi’nde bulunanNurtepe Haklar Derneği’ne gelmişti.Derneğin etrafını, ana caddeyive tüm ara sokakları yığdığı 1000 polisile kuşatıp işgal eden polis NurtepeHaklar Derneği’ni bastı. Çayan Mahallesi’ndenve Nurtepe HaklarDerneği’nden gözaltına alınanlar yasadışıörgüt üyesi olarak gösterildiler.Özellikle Okmeydanı ve Gülsuyu’nasık sık saldırarak burada kuruluolan dernekleri de baskı ve kuşatmaaltında tuttu.Derneklere karşı sürdürülen baskınlar,gerçekte düzenin asıl tahammülsüzlüğününörgütlenme özgürlüğüneolduğunu göstermektedir. Örgütlenmeözgürlüğü ortadan kaldırılınca,gerçekte düşünce özgürlüğününde hükmü kalmamaktadır.Eğer düşünce ve örgütlenme özgürlüğündensöz edilecekse düşünceözgürlüğü, tek kelimeyle kitlelerinözgürce örgütlenebilmeleriyle bir anlamkazanır ve süreklilik kazanabilir.Zira bunlar birbirinden ayrılmaz birbütündür.Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünübiz savunuyor, aynı zamanda bununiçin mücadele ediyoruz.“Ya düşünce değişikliği ya ...”“Tıpkı 19 Aralık gibi...” benzetmesihiç yersiz bir benzetme değildi.Yalnızca <strong>Yürüyüş</strong>’ün teknik bürosununüstünden yükselen kara dumanlareksikti. Bunun dışında her şey19 Aralık’ı andırıyordu. Büronunbulunduğu yol trafiğe kesilmişti,bina kuşatılmıştı. Tepede helikopterleruçuyordu ve ellerinde koçbaşlarıylaişkenceciler büronun kapısını, duvarlarınıdelmeye çalışıyorlardı.Yıllardır bu tür baskınlar yapılıyorbürolarımıza. Hiç de bir gazete,dergi bürosu gibi gerçekleştirmiyorlarbaskınları.Bunun kuşkusuz politik bir anlamıvar.Devrimciler, yalnızca devrimciler,kullandıkları tüm haklar ve özgürlüklerinbedelini ödemişler veödemeye devam etmektedirler.Oligarşi, devrimci yayınımızayönelik her baskında, her işkencede,her tutuklamada, bu bedeli birazdaha pahalı hale getiriyor.Asıl dayattığı “düşünce değişikliği”dir.Artık diyor; silahı, zoru, şiddetisavunmayın... Artık diyor; geçmişihatırlatıp durmayın, diri diri yakılanları,kaybedilenleri yazmayın...Artık diyor; devrimden, iktidarınele geçirilmesinden, emperyalizminkovulmasından, faşist devletin yıkılmasındansöz etmeyin.Eğer edecekseniz, etmeye devamedeceksiniz bedelini ödeyeceksiniz!Söylenen budur.İşkencelerle, tutsaklıklarla, FerhatGerçekler’le, Engin Çeberler’ledayatılan “düşüncelerimizi değiştirmemiz”dir.Ya düşüncelerinizi değiştireceksinizya bedelini ödeyeceksiniz!AKP iktidarı, burjuva basını, burjuvabasının köşe yazarlarını büyükoranda kendine yedeklemiş veyasusturmuştur. Ruhunu, beynini herşeyini sermayeye satmış dönek, düzensolcularından kendine işbirlikçibir “sol” kesim de yarattı. AKP’yekarşı direnen sadece devrimcilervardır. Dahası, ALTERNATİF olarak,düzen içi çözümleri reddedipdevrimde ısrar edenler olarak, yalnızdevrimciler vardır. Bu yanıylaAKP’nin <strong>Yürüyüş</strong>’e saldırısı tesadüfdeğildir.<strong>Yürüyüş</strong>’e saldırı, 19 Aralık’tadevrimci tutsaklara dayatılan “yadüşünce değişikliği ya ölüm” dayatmasınındevamı ve yansımasıdır.Bu dayatmaya cevabımız bellidir. Cevabımız;Ahmet İbililer’le, FidanKalşenler’le yazılmıştır tarihe. <strong>Yürüyüş</strong>’ünsayfaları onlarla doludur.Düşüncelerimizi asla değiştirmeyeceğiz.<strong>Yürüyüş</strong>, bedeli ne olursa olsun,devrimi, sosyalizmi, halklarınmeşru direniş ve savaş hakkını yazmayadevam edecek!Biz değişmeyeceğiz, bize değişmeyidayatanları önünde sonundaalaşağı edeceğiz!Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20119


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011AKP’nin polisi <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ninteknik işlerinin yapıldığı OzanYayıncılık bürosuna gecenin bir yarısısaldırdı. Balyozlarla kapıları kırdılar.Büroda “arama” adı altında 12saati aşkın bir süre boyunca açıkça birtalan gerçekleştirildi. Bilgisayarları,arşivi, kameraları, fotoğraf makinelerinigasbettiler. Dergi çalışanlarıişkencehanelere taşındı ve ardından dagerekçesiz, kanıtsız tutuklandılar.Bu apaçık bir terördür: Faşist terör!Bu faşist terör, düşünce ve örgütlenmeözgürlüğünü ortadan kaldıranbir terördür.Bir general, bir öğretim üyesi,bir düzen partisi yöneticisi, bir burjuvabasın mensubu gözaltına alınırken biraz“kaba” davranıldığında, onlara aitevler, kurumlar basıldığında ortalığıayağa kaldıranlar, “insan hakları ihlaledildi, hukuksuzluk yapıldı” diyeAKP’nin hukuksuzluğundan bahsedenler...Ve bir türban eyleminde polisineylemi gerçekleştirenleri itelemesikarşısında bile “polis terörü”diye ayağa kalkanlar, bir “işadamı”nınevinin, bir gerici gazeteninmerkez bürosunun baskına uğramasıkarşısında özgürlükleri hatırlayanlar,bu terör karşısında kör, sağır vedilsizdiler.Görmemek, duymamak, konuşmamak,yalnız düzen cephesindenkaynaklanan bir tavır olsaydı, burjuvazinintarihsel riyakarlığı ve sınıfsaldavranışı diyerek açıklardıkDüşünce ve örgütlenmeözgürlüğünü savunmadandemokrat olunamaz!bunu.Nitekim, burjuvazi açısından durumböyledir gerçekten. Onlar, baştadüşünce ve örgütlenme özgürlüğüolmak tüm hak ve özgürlükleri esasolarak KENDİLERİNE hak görürler.Halklara bu hakları tanımaları sadecetarihsel zorunluluktan dolayıdırve burjuvazi, özel olarak da faşizm,her fırsatta bu hakları gasbetmektenyanadır.<strong>Yürüyüş</strong> baskını karşısında kör,sağır ve dilsiz olanlar arasında, küçükburjuva aydınlar vardır, işçilerin,memurların, serbest meslek sahiplerinin,Alevilerin ve halkın çeşitli kesimlerininiçinde yeraldığı demokratikkitle örgütleri vardır.Bu kesimler, şu veya bu biçimde,oligarşinin “terör demagojisi”nin etkisialtında bakmaktadırlar <strong>Yürüyüş</strong>’ünteknik bürosunun basılmasına.Çünkü baskın resmi olarak böyleaçıklanmıştır: “DHKP-C bağlantılıdergiye baskın!”//Burjuva demokratikhak ve özgürlükler,halkların tarihselkazanımlarıdır; onlarısavunmak da ilerici,demokrat güçlerin görevidir:Düşünce özgürlüğünü, “söz veifade hakkı”nı, örgütlenme özgürlüğünü,direnme hakkını, dil, inançözgürlüğünü tarihsel belgelere geçirensınıftır burjuvazi. Ancak bugündünya çapında ‘terör’ demagojileriylebunların hepsini ayaklarının altındaçiğniyor. Bu davranış, demokrasicilikoyunu içinde yöneten tüm faşistrejimler için de geçerlidir.Yasalarda bu haklar tanınır, ancakfiilen sürekli gasbedilir, edilmeyeçalışılır. Faşizmle yönetilen bir ülkede,demokrat olmanın ve demokrasimücadelesinin TARTIŞILMAZ KIS-TASLARI işte bu yüzden, bu haklarıve özgürlükleri tanımaktır.“DHKP-C bağlantılı dergiye baskın.”demagojileri karşısında, <strong>Yürüyüş</strong>’üsavunmayanlar, terör demagojisininetkisi ve baskılanması altındakalanlardır ve demokrat olmanın asgarigereğini yerine getiremeyenlerdir.<strong>Yürüyüş</strong>’ün talan edilmesi hukukimi? İnsan haklarına uygun mu?Halk düşmanı AKP’nin faşist polisi<strong>Yürüyüş</strong> “yasadışı DHKP-C örgütüile bağlantılı” deyince baskın “mübah”mı oluyor? Bugün <strong>Yürüyüş</strong>’ü savunmadan,düşünce özgürlüğünü savunmadan,demokrat olunamaz.Küçük burjuva aydınlar, ilerici, demokratgüçler, bu noktada burjuva demokratikhak ve özgürlükleri savunamayarak,ezilenlerin tarihsel kazanımlarınısavunmanın gerisine düşmüşolurlar.Dimitrov’un tarihsel sözünü buradabir kez daha hatırlamalıyız işte:“Dünya proletaryası, burjuva demokrasisihaklarını alabilmek için kanrevan içinde kalmıştır ve bu haklarınıda elinde tutabilmek için, tabii kibütün gücüyle savaşacaktır.”İlericilik, sosyalistlik, devrimcilik,demokratlık, bu savaşı vermektir. Busavaşı vermeden bu sıfatların hiçbiritaşınamaz.//Haklar/ / ve özgürlükleritarihe maleden tümuluslararası bildirgeler,artık sadece bizimdir!Sadece halklara aittir!Bugün düşünce, örgütlenme, inanç1 0


özgürlüğü başta olmak üzere, tüm insanların“tartışılmaz” biçimde sahipolması gereken hakları dile getiren onlarcauluslararası belge vardır.1215 tarihli Magna Charta Liberatumyani Büyük Özgürlük Belgesi’nden1789 Fransız Devrimi’ninİnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne,1948’de Birleşmiş Milletler tarafındanyayınlanan “İnsan Hakları EvrenselBeyannamesi”ne kadar gelenbu belgeler, burjuvazi tarafından çoktanreddedilmiştir. Deyim yerindeyse,burjuvazi onları kaldırıp atmıştır.Birleşmiş Milletler “İnsan HaklarıEvrensel Beyannamesi”ne kadargelen bu belgeler,Peki birçok emperyalisti, gerçektehiç de istemedikleri bu hakları tanımakzorunda bırakan neydi?O etken, halkların reddedilemez tarihselmücadelesi ve sosyalist siteminvarlığıydı. Sosyalist ülkelerin insanaverdiği değer ve kazandırdığı haklarkarşısında, emperyalistler de böyle biranlaşmanın altına imza atmak zorundakaldılar.Sosyalistlerin düşünce özgürlüğünüsavunup savunmamak, bu konudatereddüt yaşamak, bu geri tartışmayıyapmak, emperyalisterin biletanımak zorunda kaldığı bir hakkı, tanımamaktır.Bu hakkı tanımayan bir kurum, birkişi, devrimci, sosyalist olabilir mi, bırakınbunları, demokrat olabilir mi?Onlar artık halkların tarihsel kazanımlarıdırve savunmak da halklarıngörevidir.1789 Fransız Devrimi’nin ürünüolan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesigibi, bir kısmı, burjuvazinin feodalizmekarşı eşitlik, adalet, özgürlüksloganıyla savaş yürüttüğü döneminbelgeleridir. Ancak, burjuvazi, tüm ilericiniteliğini kaybettikten sonra, bubelgelerdeki hak ve özgürlüklerinSAHİBİ VE SAVUNUCUSU, dünyanınezilen halkları olmuştur.İnsan Hakları Evrensel Beyannamesişu maddeyi içerir: “Madde28: Herkesin bu bildirgede öngörülenhak ve özgürlüklerin gerçekleşeceğibir toplumsal ve uluslararası düzenehakkı vardır.”O bildirgede, insanların aç kalmamasıhaktır, herkesin kendi dilinikonuşabilmesi haktır, O bildirgedeherkesin örgütlenme, ifade, düşünceözgürlüğü güvence altına alınmıştır.Peki nerede <strong>Yürüyüş</strong>’ün düşünce//Küçük burjuvaaydınlar başta olmaküzere bir çok kesim,“terörizm” dayatmalarıkarşısında halklarındirenme hakkını da savunamazhale gelmiştir.Irak’taki direnişi “şiddetebaşvuruyor” diye mahkumetmek, burjuvazininterör demagojisine teslimolmanın günümüzdeki ençarpıcı sonuçlarındanbiridir. Aynı şekildeAmerikan ve Avrupaemperyalizminin ilanettiği “terör örgütleri listesini”esas alıp, bu örgütlerekarşı tavrını, tutumunubuna göre belirleyenler,halkların ulusal vesosyal kurtuluş mücadelesihakkını reddetmektedirler.özgürlüğü? / /“Teröre/karşı savaş”politikası, burjuvademokratik hak veözgürlüklerin inkarıdırBugün “terör listeleri”yle, “terörizm”ve “terörist” tanımlarıyla buhaklar fiilen yok edilmiştir.Gerçekte bugün düşünce ve örgütlenmeözgürlüğünün sınırlarınınalabildiğine daraltıldığı, adeta yokedildiği bir dünyada yaşıyoruz. Bugünbu haklar, dişe diş mücadele ederekkullanılabiliyor ancak.Burjuva demokrasisi şimdi bize diyorki, yok hayır, bu düşüncelerini yazamazsınız.Diyor ki, devrim, sosyalizm,iktidarın zor yoluyla değişimi,emperyalizme karşı halkın silahlısavaşı, emperyalizmi kovmak...bunları yazmayacaksınız...KENDİNİ İNKAR EDEN BURJU-VA DEMOKRASİSİDİR!Bugünün dünyasında demokrasiSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20111 1


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011mücadelesi vermenin gereği, halklarınkazanım hanesine yazılı bu haklarve özgürlükleri savunmaktır. Bunlarınsavunulmadığı yerde demokrasimücadelesinden ve demokrat bir tavırdansöz edilemez.Bu çarpık yaklaşım sonucundadevrimci örgütleri sahiplenemeyenler,onlarla yan yana olmaktan uzak duranlar,20. yüzyılın tarihine bir baksınlar:O tarihte göreceklerdir ki, bizzatburjuvazi, birçok gerilla hareketiniresmen tanımış, onlara BirleşmişMilletler’de temsil hakkı vermiş,vermek zorunda kalmıştır.<strong>Yürüyüş</strong>’ü savunmamak, <strong>Yürüyüş</strong>’ündüşünce özgürlüğünü savunmamak,devrimcilerin yoksul gecekondusemtlerindeki örgütlenme özgürlüğünüsavunmamak, burjuvazininbile gerisine düşmektir.//Uğrunahalkların oluk olukkan akıttığıhaklarımızısavunalım!Bugün, burjuva de mokratlıkdiye bir şey yoktur veburjuva demokrasisinin haklarını,mevcut hak ve özgürlükleri,militanca savunacak olan dabiziz.Emperyalizmin “terör listesi”nealdığı devrimci, yurtseverörgütler, ulusal ve sosyal kurtuluşsavaşını yürütürken, insanlığıntarihsel kazanımı olanbu hakları da savunuyorlar.Düşünce ve örgütlenme özgürlüğümüzüsavunacağız. Buhaklardan asla vazgeçmeyeceğiz.Kendini ilerici, demokrat,devrimci, sosyalist olarak tanımlayanherkesin yeri de busavaşın içinde olmaktır./ /İktidarı/hedefleyen,şiddeti savunan Marksist-Leninistler’in de düşünce veörgütlenme özgürlüğütartışılamaz! Demokratlık,bu çizginin gerisinedüşmemektir!12 Haziran 1776'da Amerika’daVirginia İnsan Hakları Bildirisi yayınlandı.Bu bildiride, haklar ve özgürlüklere,insan haklarına ilişkinbugün burjuva demokrasisinin savunmadığıveya yokettiği, keza, terördemagojisine ve emperyalist sistemeteslim olmuş, onun statükolarınahapsolmuş küçük burjuva aydınlarınsavunamadığı birçok hak vardır:Bakın mesela, şu maddeler yer alıyorbu bildiride:M. 2) Tüm güç halkta toplanır vehalktan gelir; yetkili kişiler halkın vekilleridirler;halk için çalışırlar; halkakarşı her zaman sorumludurlar.M. 4) Herkese açık kamu görevindebulunan hiçbir kişi ya da kişilertopluluğu, kamu yararına tersdüşecek, özel ve ayrı kazançlar ya daayrıcalıklar sağlayamaz.”Bakın özellikle şu iki maddesidoğrudan <strong>Yürüyüş</strong>’ün bürosuna düzenlenenbaskının keyfiliği, karşısındaburjuva demokratik hakların nedediğini gösteriyor:“M. 10) Bir memura ya da özelgörevliye, işlenen suç hakkında açıkbir delil olmadan, KUŞKULU YER-LERİ ARAMASI ya da tarif edilmemiş,suçu açıkça anlatılıp, delillerigösterilmemiş kişi ya da kişileri yakalamasıiçin verilen arama ve tutuklamamüzekkereleri haksız vedespotiktir...”M. 12) Özgür1üğün en güçlü kalelerindenbirisi de BASIN ÖZ-GÜRLÜĞÜDÜR; despotik yönetimlerdışında, asla sınırlandırılamaz.”Burjuva demokrasisinin bile yasadışı,gayrı meşru saydığı tutuklamalara,baskınlara karşı çıkma cüretinigösterememek, burjuva demokratlığıngerisine düşmektir. <strong>Yürüyüş</strong>’ebaskını ve tutuklamaları protestodahi edemeyenler, Amerikan emperyalizmininhaklar ve özgürlüklertarihinin gerisindedirler...İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ninbaşında (Madde 2’de)şöyle yazar:“Herkes, ırk, renk, cins, dil, din,siyasi veya diğer herhangi bir akide,milli veya ictimai, menşe, servet, doğuşveya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizinişbu beyannamede ilanolunan bütün haklardan ve bütünhürriyetlerden istifade edebilir."<strong>Yürüyüş</strong>’e baskında hiçbir “olağanüstülük!”,karşı çıkılacak hiçbiryan görmeyenler, neye göre ayırıyorlar?Hangi “farkı” gözetiyorlar ki,devrimcileri “bütün hürriyetlerden istifadeedecekler” içinde saymıyorlar.Devrimcilerin düşünce özgürlüğünü,söz ve örgütlenme hakkını savunmayanlar,tarihi olarak, güncel olarakalabildiğine geri bir noktadadırlar.DİSK, KESK, TMMOB, TTB,tüm sendikalar, tüm demokratik kitleörgütleri, devrimcilerin düşünce veörgütlenme özgürlüğü olmadığında,KENDİLERİNİN özgürlüklerininolacağını sanıyorlarsa, yanılıyorlar.Burjuvazi düşüncelerini açıklıyor,TÜSİAD, TİSK, TOBB gibi patronkuruluşları açıklıyor, düzeninüniversiteleri açıklıyor...Reformistler düşüncelerini açıklıyor,düzen tarafından zararsız görünenhemen herkes açıklıyor, amadevrimciler düşüncelerini açıklamayakalktıklarında dergileri basılıyor,yayınları durduruluyor, dernekleribasılıyor, çalışanları tutuklanıyor.Hakların bu şekilde pervasızcagasp edilmesi karşısında, faşist terörkarşısında susmak; “düzenin meşrugördüğü güçler düşünce özgürlüğündenyararlansın, bu kesimlerinörgütlenme özgürlüğü olsun, amabaşkaları -şiddeti savunan devrimciler!-bu haklardan yararlanmasın”demektir.Bu da demokratlık değildir.Demokratlık, devrimcileri, devrimcilerindüşünce ve örgütlenmeözgürlüğünü savunmaktır.1 2


Dergimiz <strong>Yürüyüş</strong>’üsahipleneceğiz!Polisin servis yaptığı “terör”demagojileriyle dolu burjuvamedyanın haberleri <strong>Yürüyüş</strong>’ünsahiplenilmesini engelleyemez.Baskından hemensonraki sahiplenme göstermektedirki, polisin, burjuva medyanınçabaları boşunadır.<strong>Yürüyüş</strong> halkın sesidir. Bu sesi boğamazsınız.Büromuzun bulunduğu bina henüzpolis ablukası altında iken ve henüzpolis içeride talanı sürdürürken, <strong>Yürüyüş</strong>okurları dergilerine sahip çıktılar.Büronun tam karşısında sloganlarıyla,ellerindeki <strong>Yürüyüş</strong>ler’leişkencecilere meydan okudular.Bu sesi susturabilir misiniz?Devrimci basında 24 yıllık tarihimizebakın. Bugüne kadar defalarcabasıldı bürolarımız. Defalarca talanedildi. Bilgisayarlarımız, fotoğrafmakinelerimiz, kameralarımız, arşivimiz,kütüphanemiz defalarca talanedildi. Sadece maddi zararlar da değil,çalışanlarımız gözaltına alındı, tutuklandı,yıllarca hapis cezaları verildi.Susturabildiler mi?Yıkılan, kırılan, gasp edilen eşyalarımızkısa zamanda halkın sahiplenmesiyletelafi edildi. Tutuklananlarınyerini yenileri aldı. YeniÇözüm’den <strong>Yürüyüş</strong>’e dergilerimizgerçeğin, halkın, kavganın sesi olmayadevam etti.Onca baskın, onca talan, oncagözaltı ve tutuklamalara rağmen, birkez bile dergimizin zamanında çıkmasınaengel olabildiler mi?Bu baskında da, tüm eşyalarımıza,arşivimize el koydu polis. Yürü-<strong>Yürüyüş</strong> halkın sesidir!<strong>Yürüyüş</strong> haklının sesidir!<strong>Yürüyüş</strong> devrimin sesidir!yüş’ün çıkmasını engellemeyi değil,geciktirmeyi bile başarabildiler mi?Başaramadılar!Çünkü; <strong>Yürüyüş</strong> medya patronlarınındeğil, halkındır. <strong>Yürüyüş</strong> baskındanhemen sonra ülkemizin dörtbir yanında sahiplenildi.Yoksul gecekondu mahallelerindehalk tarafından sahiplenildi. Eylemler,meşaleli yürüyüşler yapıldı. İşçisi,memuru, gençliği... Sahip çıktı dergimize.Oligarşinin dergimize yönelik terörüEdirne’den Kars’a, Çanakkale’denSamsun’a, İzmir’den Dersim’e,Erzincan’dan, Hatay’a... Dörtbir yanda protesto edildi.Devletin terör demagojisine, tutuklamalarınaaldırmadan, üç kişi deolsa, beş kişi de olsa, 100 kişi deolsa... insanlarımız sokaklara, meydanlaraçıkıp <strong>Yürüyüş</strong>’ü halka ulaştırmayadevam etti.Bu sesi susturabilir misiniz?Bu ses yalanın, yalancının sesi değil;bu ses, haklının, doğrunun, meşruluğunsesidir.Sahiplenmek güçlü birdevrimci tavırdır.Meydan okumaktır!Biz haklıyız demektir.Sindiremediniz demektir.24 yıldır gerçekleriyazıyoruz. 24 yıldır haklıve meşru olanı yazıyoruz.24 yıldır devrimiyazıyoruz. Dergimize,dergi dağıtımcılarımıza,dergi okurlarımıza polisin terörü heryerde var. Her zaman oldu. Dergimizinçalışanından dağıtımcısına,okuruna kadar herkes polisin saldırılarınamaruz kaldı.Fakat hiçbir baskı <strong>Yürüyüş</strong>’ünsahiplenilmesine engel olamıyor.Bakın Çanakkale’ye; Gençlik DerneğiGirişimi’nden dört üniversite öğrencisikarşılarında onlarca sivil veresmi polisin tehditlerine rağmenpankartlarını açıp dergimize yapılansaldırıyı protesto ediyorlar... Edirne’de,Elazığ’da, Erzincan’da, Kars’tadefalarca gözaltı ve linç saldırılarınamaruz kalmış olmalarına rağmen insanlarımızyine aynı meydanlaraçıkıp linç saldırılarına, gözaltılara, tehditleremeydan okuyarak dergimizesahip çıkıyor.Bu cüret, <strong>Yürüyüş</strong>’ün temsil ettiğideğerleri sahiplenme kararlılığındanalıyor kaynağını.Bu sahiplenme, <strong>Yürüyüş</strong>’ün gösterdiğihedef ve ideallerin sahiplenilmesidir.Bu ses 24 yıldır halkın, haklının vekazanacak olanın mücadelesini yazıyor.Umudumuz var <strong>Yürüyüş</strong>’ün sayfalarında.Kavgamız var. Kavgamızıngüzellikleri var. Kavgamızın öğrettiklerivar. Geleceğimiz var o sayfalarda.İşte bu yüzden dergimiz <strong>Yürüyüş</strong>’üsahipleniyoruz ve sahipleneceğiz.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20111 3


İSTANBUL - ŞİŞLİSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011YÜ RÜYÜŞ için, DÜŞÜNCE veÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜiçin, bu hafta da meydanlarda,sokaklarda halkl a birl ikteydik!-İstanbul Şişli’deYÜRÜYÜŞ için masa-İstanbul Şişli’denTaksim Tünel’e 150okurumuzun katıldığıYÜRÜYÜŞ dağıtımı-Adana’da, İzmir’de,Bursa’da, Erzincan’da,Karabük’te, Gemlik’teokurlarımızYÜRÜYÜŞ’ü dağıttı-Ne saldırıları,ne gözaltıları,ne işkenceleri,ne tutuklamalarıYÜRÜYÜŞ’üengelleyemez!Saldırılara, YÜRÜYÜŞ’ün basımişlerini yaptığı Ozan Yayıncılık’ınkullanılamaz hale getirilmesine, bilgisayarlarımız,fotoğraf makinalarımız,binlerce kitabımız da dahil olmaküzere neredeyse tüm her şeyin gaspedilerek götürülmesine karşın yineyoksul mahallelerde, gecekondularda,okullarda, işyerlerindeydik.Ne bir gece yarısı balyozlarla saldırıları,ne işkenceleri, ne tutuklamalarıbizi engelleyemez.Düşünce ve örgütlenme özgürlüğüiçin mücadele etmeye devam edeceğiz.Bu hafta da okurlarımız, İstanbul’danİzmir’e, Adana’dan, Karabük’eYÜRÜYÜŞ’ün sesi oldular.Şişli’den Taksim Tünel’e150 YÜRÜYÜŞ OkuruYÜRÜYÜŞ’ü Dağıttı<strong>Yürüyüş</strong> önlükleriyle Şişli’denTaksim Tünel’e kadar yürüyen 150<strong>Yürüyüş</strong> okuru bir buçuk saat içinde230 adet dergiyi halka ulaştırdı.<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi okurları 2 Ocakgünü Şişli Cami önünde, yaşananbaskına ilişkin basın açıklaması yaptılar.Açıklamada "Yalan, zalimin en çokkullandığı silahıdır. Gerçek, zaliminen büyük korkusudur. Gerçektenkorktukları için, <strong>Yürüyüş</strong>’ten korkuyorlar.Çünkü <strong>Yürüyüş</strong> gerçeğincüretli sesidir. Gerçeği gizlemek için,unutturmak için, bizi susturmak istiyorlar.Gecenin bir yarısı, İstanbul’unbir bölgesine düşman topraklarınagirer gibi girmeleri bu yüzdendir."denildi.Açıklamadan sonra baskın gecesigözaltına alınan ve daha sonraserbest bırakılan <strong>Yürüyüş</strong> çalışanıMustafa Doğru söz alarak işkencelerlegözaltına alındıklarını, gözaltındayaşadıklarını anlattı ve "İşte yine buradayız.Gerçekleri yazmaya devamedeceğiz. Susmayacağız!" dedi.Ardından <strong>Yürüyüş</strong> önlükleri giyen150 kişi Şişli Cami önünden TaksimTünel'e kadar yürüyerek 230 adet <strong>Yürüyüş</strong>'üve çok sayıda bildiriyi esnaflarave yoldan geçen insanlaraulaştırdılar. Konuşmalarıyla, marşlarıve sloganlarıyla <strong>Yürüyüş</strong>'ün gerçek-1 4


İZMİR MALATYAlerin sesi olacağını dile getiren <strong>Yürüyüş</strong>okurlarını alkışlarıyla halktanve esnaftan destekleyenler oldu.Mersin: SusturulamayanSes Halkın Sesi24 Aralık günü <strong>Yürüyüş</strong> Dergisibürosuna gece yarısı yapılan baskınıprotesto etmek için Mersin HalkCephesi tarafından eylem ve <strong>Yürüyüş</strong>dergisinin toplu satışı yapıldı. 6 Ocakgünü yapılan eylem, “Gözaltılar TutuklamalarBaskılar Bizi Yıldıramaz,<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi Susturulamaz” pankartıtaşındı. Taş Bina önünde yapılanaçıklamada <strong>Yürüyüş</strong> dergisi taşınaraksahiplenildi. Niyazi Harnuboğlu’nunaçıklamayı okuduğu eylemde“Bu <strong>Yürüyüş</strong>’ün sonunda haklıolan mazlumlar kazanacak. Zalimleryok olacak” denildi.Adana: Halkın ve HaklınınSesi <strong>Yürüyüş</strong>!Adana’da 30 Aralık günü ÇakmakCaddesi Kültür Sokağı önünde HalkCepheliler, <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ne yapılanbaskın ve tutuklamaları protestoetti. Eylemde “Bağımsızlık Demokrasive Sosyalizm İçin <strong>Yürüyüş</strong>Dergisi Susturulamaz. TutuklananlarSerbest Bırakılsın” pankartı açıldı.Açıklamayı Halk Cephesi adınaBahri Erinç okudu. Açıklamada“Çalışan işçilerin emekçilerin nasılsömürüldüğünü alın terlerinin veKendi YalanlarınaKarşı DoğrularıAktaran <strong>Yürüyüş</strong>Dergisine Saldırdılar!Çünkü; Bu ÜlkeninHer KarışınınEmperyalizme NasılPeşkeş ÇekildiğiniYazıyor <strong>Yürüyüş</strong>.Açlığın YoksulluğunSebeplerini Yazıyor<strong>Yürüyüş</strong>.Milyonlarca İşsizİnsanın YaşamışOlduğu SıkıntılarıYazıyor <strong>Yürüyüş</strong>emeklerinin nasıl gasp edildiğiniyazıyor <strong>Yürüyüş</strong>.Halkı bir parça ekmeğe muhtaçbırakırken kan emicilerin halkınsırtından nasıl lüks hayatyaşadığını yazı yor <strong>Yürüyüş</strong>Hapishanelerde dağlarda sokaklardakatledilenlerin katilleriniyazıyor <strong>Yürüyüş</strong>.Halkı kandırmak için başvurduklarıher yalanın maskesiniindirip gerçekleri yazıyor <strong>Yürüyüş</strong>”denildi.Eyleme İHD, Mücadele Birliği,Emek ve Özgürlük Cephesi, BDSPdestek verdiler.<strong>Yürüyüş</strong> Okurları Bursa’daHalka Gerçekleri Anlatıyor<strong>Yürüyüş</strong> okurları halka gerçeklerianlatmaya devam ediyor.Bursa’da 30 Aralık ve 2 Ocak tarihlerindeTeleferik Akçağlayan Mahallesive Kestel Kale Mahallesi’nde<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin tanıtım ve dağıtımıyapıldı.Yapılan dağıtımda <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’neve devrimcilere yapılan saldırılaranlatılarak AKP iktidarı teşhiredildi. Gerçekleri yazmaktan vazgeçilmeyeceğibelirtildi.Gemlik’te <strong>Yürüyüş</strong>Tanıtımları Sürüyor...Bursa’nın Gemlik ilçesinde <strong>Yürüyüş</strong>okurları 24 Aralık’taki baskınıve tutuklamaları protesto için 31Aralık günü Dereboyu Taşköprü üzerindeeylem yaptılar.“Gerçeğin Sesi <strong>Yürüyüş</strong> DergisiSusturulamaz! <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi Okurları”pankartının açıldığı açıklamanınardından yapılan dergi satışında <strong>Yürüyüş</strong>Dergisi üzerindeki baskılarınnedenleri anlatıldı. Bir buçuk saat sürendergi satışında 31 dergi halka ulaştırıldı.Karabük’te <strong>Yürüyüş</strong> dağıtımıKarabük'te ise 29 Aralık SalıSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20111 5


TAKSİMBursaBursaSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011günü <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi tanıtım ve satışıyapıldı. Halk her yerde kendi sesinisahiplendi. <strong>Yürüyüş</strong> halkın sesiydi.Onurlu, başeğmeyen, gerçeklerihaykıran oldu. Dergi satışında halkayürüyüşün bu nedenle iktidarın saldırısınauğradığı anlatıldı. Aynı zamandaGençlik Federasyonu’nunsürdürdüğü 'Parasız Eğitim İstiyoruzAlacağız!' kampanyası anlatıldı.Kampanya öğrencilerden olumlu tepkileraldı.<strong>Yürüyüş</strong> MalatyaSokaklarındaMalatya’da 29 Aralık günüEmeksiz Meydanı’nda önlüklerinigiyen <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi okurları YeşilyurtCaddesi boyunca sesli duyurularla<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin tanıtımınıve satışını yaptılar. Halka yaşananbaskın ve tutuklamalar anlatıldı. 3saat süren dağıtımda 40 dergi halkaulaştırıldı.İzmir: <strong>Yürüyüş</strong> YakanlarınZulmünü Yazmaya DevamEdecek<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ne yapılan saldırıve tutuklamaları protesto etmek için,İzmir <strong>Yürüyüş</strong> okurları 1 Ocak günüKarşıyaka Çarşı’da yürüyüş yaptı.40 kişinin katıldığı yürüyüş boyunca,“Kahrolsun Faşizm YaşasınMücadelemiz” sloganları atıldı.Çarşının ortasında oturularak“Çav Bella” marşı söylendi. Karşıyakaİş Bankası önüne kadar yüründüktensonra açıklama okundu.Açıklamada <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ninher satırının bedelinin, baskınlarla, işkencelerle,tutuklamalarla ödendiğibelirtildi.Açıklamanın ardından halka bildiridağıtıldı. Eyleme BDSP, ESP,Mücadele Birliği Platformu, ÖğrenciKolektifleri, Liseli Genç-Umutve Partizan destek verdi.2 Aralık günü <strong>Yürüyüş</strong> okurlarıİzmir Kemalpaşa’da Pir SultanAbdal Derneği Aşağı Kızılca Şubesi’nindüzenlediği aşure dağıtımındamasa açarak derginin tanıtımını vesatışını yaptılar. Köylülerin evlerinedavet ettiği okurlar 70 dergiyi halkaulaştırdılar.İzmir’de 3 Ocak günü Kemeraltında<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi masası açıldı.4 saat süren tanıtımda 32 dergi halkaulaştırıldı.Halka yönelik yapılan konuşmalarda<strong>Yürüyüş</strong>’e yapılan saldırı anlatıldı.Erzincan’da Dergi DağıtımıErzincan'da 5 Ocak günü UlalarBeldesi’nde <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi satışıyapıldı.Yapılan satışta halkla sohbetedildi. <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ne yapılanbaskın ve 19-22 Aralık hapishanelerkatliamı anlatıldı.<strong>Yürüyüş</strong> diri diriyakılanların sesidir<strong>Yürüyüş</strong> baskınlarla, baskılarla, gözaltılarla,tutuklamlarla susturulmak isteniyor.<strong>Yürüyüş</strong> okurları baskının olduğugünden bu yana her gün İstanbulŞişli Camisi’nin yanında 16.00-19.00saatleri arasında masa açarak “HapishanelerdeKatledilenleri YazmayaDevam Edeceğiz. Bayrampaşa’daDiri Diri Yaktığınız Altı Kadını YazmayaDevam Edeceğiz” diyorlar.1 Ocak günü, Devrimci İşçi Hareketi,Devrimci Memur Hareketi, DevrimciMücadelede Mühendisler ve Mimarlar,Devrimci Mücadelede Emekliler <strong>Yürüyüş</strong>önlükleri giyerek <strong>Yürüyüş</strong>’ün satışınıyaptılar, bildiriler dağıttılar. 30derginin ve 350 bildirinin dağıtıldığı masadagerçeklerin halka ulaşmasının engellenemeyeceğivurgulandı. 4 Ocakgünü Şişli Camisi önünde <strong>Yürüyüş</strong>okurları tarafından <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’neyönelik yapılan baskını teşhir etmekiçin açılan masada insanlarla sohbetedildi, bu saldırıların tüm devrimci demokratkesime yönelik olduğu anlatıldı.Yağmur altında da açıldı <strong>Yürüyüş</strong>masası. Orda dağıtılan bildiriler, satılan<strong>Yürüyüş</strong> dergileri, edilen sohbetlerle hergün yeni insanlara ulaşılıyor, gerçekleranlatılıyor. O masada her gün zulüm vedirenişler anlatılıyor. O masada devrimin,sahiplenmenin sesi yükseliyor.1 6


ÖğretmenimizAZ LAFÇOK İŞDevrimi istiyorsak az laf, çok işüreteceğiz.İlk koşulu budur devrimciliğin.Bir devrimci savaş, sadecedoğru askeri taktiklerve siyasi strateji sayesindekazanılmaz.Bir devrimcinin az laf,çok iş üretebilmesi için önceliklebir işin ucundan tutmasıgerekir.Bizzat işin içinde olmasıgerekir.Bildiğimiz devrimci olmasıgerekir yani.Sorumluluk sahibi olması gerekir.Sorumluluk hissetmesi gerekir.Yani sıradan olmaması gerekir.Yani olmazcılardan olmamasıgerekir.Olmazcılar öncelikle ruhsuzdurlar.Olmazcılar iddiasızdırlar.Olmazcılar en bedbaht, en arabeskolanlardır.Ama biz devrimciyiz.Devrimci olmak için;devrimci ruh ve coşku gereklidir.Sıradan olmamak gerekir.En zor görevlere gönüllü olmakgerekir.Bu da yetmez.Her türlü zor görev için, ilk gönüllüolmak gerekir.Devrimciliğe adanmış bir yaşamgereklidir.Devrimler, direnişler bize göstermiştirki; bir insan tüm enerjisiniortaya koyduğunda,bir işi mutlakabaşarır.Devrimler ve direnişlerbize göstermiştirki; bir insan,tüm beynini ortayakoyduğunda mutlaka başarır.Kapitalizmin hava atma alışkanlığındankurtulmakla başlayabilirizmesela."Olmaz" diyerek büyük düşündüğünügöstermek kompleksindençıkabiliriz mesela.Az hava, çok iş.Çok bilmiş olmamakla başlayabilirizmesela.Çok bilmek, boş bilmektir.Boş bilmek yerine öğrenmeyeçalışabilirler.Devrimci coşkumuzu yitirmemekönemli noktalardan birisidir.Rehavet,bürokratlaşmak; bunlar kendinisürekli yenilemeyenlerin er yada geç karşılarına çıkacak en temelsorunlardandır.Düşmanın uçakları, tankları,topları, muharebe araçları, herşeyleri olacak.Bizimse ne yeterince paramız,ne silahımız olacak.Bir yol bulmamız gerekir; birişi yapmanın yolunu bulmamızgerekir.Bizden öncekiler yol bulmuş vebaşarmışlar.Elimizdeki tek gerçek budur.Elimizdeki devrimci gerçekbudur.Devrimciler, hata yapabilir.Eksik yapabilir.Ama her şeyi elinden geldiğincekusursuz yapmaya çalışırsa başarır.İnsan çaba gösterir, her şeyi eniyi şekilde yapmaya çalışır.Devrimciler de öyleyapmalıdır. Çünkü biz devrimciyiz;bir devrimci fikrimizvardır, yani ideolojimizvardır ve devrimciplanlarımız vardır.Yani devrimcilerin devrimiddiası ve zafere olaninançları vardır.Biz devrimciler, tüm hatalarve sınırlamalarına rağmeninsanın hayatta kalmak içinyeterli kapasitesi, daha iyiye gitmekiçin yeterli aklı, düşünmeyeteneği olduğuna büyük bir güvenduyarız.Buna inanmazsak mücadeleedemeyiz.Bu inanç bizi zafere taşır.İddiasızlar ve olmazcılar,bir yandan devrimcilik yaparlar;haksızlığa, adaletsizliğe, yoksulluğakarşı çıkarlar ama diğer yandano an sahip olamadığı bu düzeniçinde daha rahat yaşama, burjuvayaşam tarzına özenme, düzenedönme özlemleri içten içe yaşatılmaktadır.İddiasızlığın başka bir açıklamasıyoktur.İddiasızlar statükocudurlar.Ne kendi statülerinin, ne dedüzeninin statülerinin sarsılmasınaizin vermezler.Bu nedenle risk almazlar.Bu nedenle sağlamcıdırlar.Bu nedenle yaptıkları her şeyküçük burjuva muhalifliği ile sı-Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20111 7


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011nırlıdır.Bu muhalifleri devrimcileştirmekde devrimci görevlerimizarasındadır.Kapitalizmin hava atmaalışkanlığından kurtulmaklabaşlayabiliriz mesela. Büyükbilen, ağır havalarının aslındastatükoculuk olduğunu onlaraanlatmakla başlayabiliriz.Statükoculuğun devrimcilikolmadığını anlatabiliriz.Az hava çok iş.Ve biz aklımızdan çıkarmamalıyızki; zaferi hiçbirmazereti olmayanlar kazanır.BURJUVA DÜZENSÜRÜP GİTTİKÇE FİZİKİOLARAK DAİMADÜŞMANDAN DAHAGÜÇSÜZ OLACAĞIZ.DAİMA YENİ BİR SAL-DIRI TEHDİDİ ALTINDABULUNACAĞIZ.ANCAK İDEOLOJİKBİRLİĞİMİZİ, DEVRİMCİSAFLIĞIMIZI, SİYASİ UYA-NIKLIĞIMIZI VE POLİTİKDİNAMİZMİMİZİ DİRİTUTTUKÇA İLERİ HE-DEFLERE ULAŞILABİLE-CEK VE DAHA DAGÜÇLENEREK ZAFEREULAŞACAĞIZ.YENİLMEZ OLACAĞIZ.BİZ BİLİRİZ Kİ; YAPA-BİLECEĞİNE İNANMAK,YAPMAKTAN DAHAÖNEMLİDİR.DEVRİMCİLİK BİRİNANÇ İŞİDİR. İNANMA-YAN İNSAN DEVRİMCİ-LİK YAPAMAZ.DEVRİMCİLİK YAPANİNSAN ŞAYET İNANMI-YORSA DEVRİMCİLİĞİMUTLAKA BİTER.Bu nedenle az laf, çok işüreterek başlayacağız.<strong>Yürüyüş</strong>teTecrite İzin Vermeyeceğiz!SİZİN İÇİNNE DEMEK?Ulaş GÖKTAŞ(31 yaşında, ölüm orucu gazisi)Tek YolYÜRÜYÜŞ’e 24 Aralık’taki saldırıilk saldırı olmadığı gibi son saldırı daolmayacaktır. Zira bugüne kadar onlarcakez saldırıya uğradık. Keza hakkındadava açılmamış, toplatılmamışdergimiz yok gibidir.Oligarşinin YÜRÜYÜŞ’e yönelikbaskı ve saldırılarının bir yanını devrimcibasına karşı izlediği tecrit etmepolitikası oluşturmaktadır. O nedenlefiziki saldırılarına paralel olarak,yürüttüklerikampanya ile devrimci basını“korkulacak”, “uzak durulacak”“okunması tehlikeli” yayınlar halinegetirmek istiyorlar.O nedenle saldırılarının yanısıra,YÜRÜYÜŞ’ten söz ederken “hücreevi” nden, “DHKP-C bağlantıları”ndan söz etmeleri boşuna değildir.Tüm bunlarla halkı korkutarak, devrimcibir yayının sahiplenilmesininönüne geçmeye çalışıyorlar.Saatlerce İstanbul’un merkezindebir caddeyi trafiğe kesmelerini gerektirecektek bir haklı gerekçeleriyoktur. Ancak dışarı topladıkları burjuvabasına ve televizyonlarına eksiksizbir şov sunacaklardır. O şovda, çelikyelekli polisler, kesilmiş yollar ve“her an çatışma çıkacak” bir baskınhavası yaratmalılar ki, devrimci bir yayınıda istedikleri gibi “tehlikeli”,“uzak durulacak” , “okunmayacakkadar tehlikeli” bir hale getirebilsinler.İşte bunu başardıklarında asıl olarakamaçlarına da ulaşmış olacaklardır.Devrimci basını tecrit ederek, desteksizve tek başına bırakarak açıkçatüm saldırılara, yasaklara ve sürdürdükleribaskılara açık hale getirmeyeçalışıyorlar.Engelleyemedikleri devrimci basınıtecrit edip etkisiz kılmaya çalışıyorlar.Bu yöntemle devrimci basınıhalka gidemez hale getirmektir amaçları.Kısacası, okunmayacak, halkaulaşmayacak tümüyle etkisizleştirilmiş,işlevi olmayan bir basın olacaktır bu.Oligarşi bunun için kendi yasalarınıda çiğneyerek, kağıt üstündeki “basınözgürlüğünü” bir yana bırakarak,devrimci basını tecrit etmeye çalışıyor.Bunun için burjuva basını ve televizyonlarıkullanıyor, halka yalanlarını yayıyorlar.Dün olduğu gibi bugün de,YÜRÜYÜŞ’ü tecrit etmelerine izinvermeyeceğiz! Onlar yalanlarıyla bizitecrit etmek istiyor, yalanlarını boşa çıkaracak,gerçekleri açıklamaya devamedeceğiz. Haklılığımızı ısrarlaanlatacağız, hem de herkese...Onlar dağıtımımızı engellemeyeçalışıyor, engelleri aşacak, gecekondulara,fabrikalara, okullara, mahallelere,sokaklara sesimizi taşıyacağız.Binlere, onbinlere sesimizi taşıyarak,tecriti etkisizleştireceğiz.Halkımızın sesidir <strong>Yürüyüş</strong>. Haklıve meşru olan eylemleri, direnişleriyazar, halkımızın dertlerini ve çözümleriniifade eder. Yaşanan katliamlarınve zulümlerin karşısında durur.Halkımızın kurtuluş umudunun neredeolduğunu gösterir.Rabia ÖLMEZLER(63 yaşında, ev kadını)<strong>Yürüyüş</strong> bence halkımızın beynidir.Düşünür, düşündürür. Bitmeyendevrimciliğin göstergesidir. <strong>Yürüyüş</strong>,devrime yürüyüştür.1 8


YENİ YILA UMUDU BÜYÜTMESÖZÜYLE GİRDİK!ANADOLU’DAYILBAŞIKUTLAMALARI ...İzmir’de Yeni YılKutlamasıİzmir Özgürlükler Derneği’nin düzenlediğiyeni yıl kutlaması 30 Aralıkgünü Konak’ta yapıldı. Program yeniyıl mesajının okunmasıyla başladı.Geçmişten günümüze sinevizyon gösterimininyapıldığı programa GrupGünışığı da şarkılarıyla katıldı.Buca Belediyesi’nde işten atılanişçilerden İnan Sezer konuşmasındaişten atıldıkları süreci ve yaşadıklarısaldırıları anlatarak, herkesi işten atılanlaradestek olmaya çağırdı. Skeçlerinve tiyatronun oynandığı programa90 kişi katıldı.İstanbul'da Halk CephelilerYılbaşını Okmeydanı'ndaKutladıHalk Cephesi'nin OkmeydanıSerhat Düğün Salonu’nda düzenlediğiyılbaşı kutlaması salona sığmayanbir kitlesellik ile yapıldı.Kutlama davul zurna çalınması ilebaşladı.Halay ekibinin kısa bir gösterisininardından Grup Yorum ve GrupYorum Korosu sahneye birlikte çıkarakhalk türküleri söyleyip, oyunhavaları çaldılar.İdil Kültür Merkezi'nin hazırladığıskeçler oynandı. Televizyondaki kadınprogramları hicvedildi. Türkülersöylendi, halaylar çekildi. Çocuklariçin salonda bir bölüm ayrıldı ve o bölümdeşarkılar söyletildi onlara, küçükhediyeler verildi.Skeçlerin ardından Halk Cephesi'nin2010 yılında neler yaptığını anlatansinevizyon gösterimi yapıldı.1999 yılında İdil Kültür Merkezi'ndeyapılan yılbaşı kutlamasının görüntüleriizlendi. 1999 yılbaşı görüntülerininseçilmesinin nedeni; o gün, ogecede bizimle birlikte olan birçokyoldaşımızın bugün şehit düşmüş olmasıydı.Grup Yorum'un yakında çıkacakolan 55 bin kişilik İnönü konserininDVD'sinden görüntüler sunuldu.Sinevizyonun ardından umudumuzunyeni yıl mesajı okundu. Kavgamızıncoşkusunun hissedildiği mesajınardından çalınan cesaret marşınabütün kitle ayakta katılarak marşıokudu.Yılbaşı kutlamasının sonundaGrup Yorum tekrar sahneye çıkarakkendi şarkılarını seslendirdi. Kutlamadansonra Sibel Yalçın Parkı'na gidildi.Parkta “Parasız, Bilimsel Eğitimve Demokratik Liseler” için çadıraçan Liseli Dev-Genç’liler ziyaretedildi.Gülsuyu’nda Yeni YılHalayı!Gülsuyu halkı ise, 2011 yılınaHeykel Meydanı’nda halaylarla davulzurna ile, “Umudumuzu büyüttüğümüz,mücadelemizi yükselttiğimiz,kararlılığımızı güçlendirdiğimiz, zaferimizebir adım daha yaklaştığımızbir yıl olsun, Gülsuyu halkının Yeniyılı 2011 kutlu olsun” diyerek girdi.Malatya’da Yeni KavgaYılına Kutlamalarla Girildi31 Aralık günü Malatya, Elazığ veDersim Halk Cepheliler Malatya’datoplandılar. Saat 19.00’da TAYAD’lıAsaf Harman’ın “hoşgeldiniz” konuşmasıylabaşlayan program yemekdağıtımıyla devam etti.Şiirlerin okunduğu şehitlerimiziçin saygı duruşunda bulunulan programda,umudun yeni yıl mesajı okundu.Daha sonra 2010’u anlatan bir slaytgösterimi yapıldı.2010 yılına ilişkin yapılan sohbetlerinardından Malatya HaklarDerneği çalışanlarının oluşturduğumüzik grubu bir dinleti verdi. Halaylarladevam eden kutlama marşlarla2011’e girilmesinin ardından bitirildi.Antalya'da YılbaşıProgramıAntalya Özgürlükler Derneği’ndeyapılan program geçen yılın değerlendirmesiylebaşladı.Yılın son günlerinegelirken tutsak düşen, AntalyaÖzgürlükler Derneği Başkanı MehmetAli Uğurlu üzerine yapılan konuşmaylaprogram devam etti.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20111 9


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Yapılan konuşmaların ardındanyemeğe geçildi. Oynanantiyatro ve skeçlerin ardındanGrup Umudun Türküsü sahneyeçıktı.Adana’da YılbaşıKutlamasıAdana Halk Cephesi tarafından30 Aralık Perşembe günü saat20.00’de başlayan kutlamayagelenleri “2010 bizimdi… 2011de bizim olacak!.. Yeni YıldaUmudu Büyütelim-Halk Cephesi”pankartı karşıladı.2010 yılı boyunca yapılanlarınfotoğraflarının olduğu panomücadele ile dolu bir yılı anlatıyordu.Yemeklerin yenmesinin ardındanumudun yılbaşı mesajıokundu.Skeçler ve taklitler yapılırkenhep bir ağızdan türküler, marşlarsöylenerek halaylar çekildi.Trakya Kültür MerkeziYeni Yılı AilelerleKarşıladıTrakya Kültür Merkezi, yeni yılı31 Aralık Cuma günü akşamı TKMailelerinin katılımıyla yenilen yemeklekarşıladı. Kutlamada “Pek çokADANA Sakirpaşa’daAşureAdana’da 25 Ocak’ta ŞakirpaşaÖzgürlükler Derneği tarafından ŞakirpaşaSemt Pazarı’nda aşure dağıtımı yapıldı.Saat 15.00’te Aşura dağıtımıyla başlayanprogramda Şakirpaşa ÖzgürlüklerDerneği adına konuşan MehmetBILDIRCIN yozlaşmaya karşı kendikültürümüzü sahiplenmemiz gerektiğinibelirterek bugünün Yezitlerine karşımücadele çağrısı yaptı.19 Aralık katliamının da anlatıldığıkonuşmanın ardından program, yerelaşıklardan Aşık Turabi Kaya ve AşıkDüzgün Baba’nın halk türküleri ve semahlarıyladevam etti. Aşure dağıtımına80 kişi katıldı.ÇHD’li Avukatlar SuçDuyurusunda BulunduÇHD’li Avukatlar, İstanbul Üniversitesi’nde1 yıllık süreyle sınırsız aramakararı veren İstanbul 1. Sulh CezaMahkemesi Hâkimi Cavit Marancı hakkındasuç duyurusunda bulundu.başarı ve yeni tecrübelerle dolu biryılı daha geride bıraktık. Yeni yıla daTrakya Kültür Merkezi olarak aynıumut ve kararlılıkla başladık. 2011’deSavcılığa verilen suç duyurusunda,Hakim Cavit Marancı’nın görevdenalınması istendi.Adliye önünde basın açıklamasınıokuyan ÇHD’li Bilgin Aslan, öğrencilerindemokratik üniversite mücadelelerineyönelik saldırıların gittikçe arttığını,bu kararın da hukuka aykırı olduğunubelirtti.Dersim Halkı Baraj veHES İstemiyor!Demokratik kitle örgütleri, siyasi partilerve çevre örgütleri Pülümür Vadisi’ndeyapılması planlanan baraj veHES’e karşı, 31 Aralık’ta “Dersim’debaraj istemiyoruz!” eylemi düzenledi.Dersim Merkez’de Yeraltı çarşısıüzerinde bir araya gelen kitle sık sık“Dersim’de Baraj İstemiyoruz, MunzurÖzgür Akacak, Munzura Uzanan ElleriKıracağız” sloganlarını attı.Ortak açıklamayı, Tunceli BarosuBaşkanı Av. Fatma Kalsen yaptı. Açıklamada,Dersim halkının bölgede barajve HES istemediğini hatırlatarak, devletinhalkın taleplerini dinlemediğini belirtti.de halk kültürümüzden aldığımız güçlehalkımız için üretmeye; halkımızadoğru olan, güzel olan ne varsa sunmayadevam edeceğiz”denildi.Okmeydanı Halk CephesiTutuklamalara Son!Yaklaşık 3 hafta önce Okmeydanı’ndanCeyhun Bay ve Mete Diş arkadaşlarımızmahallelerinde yozlaşmayave çeteleşmeye karşı çıktıklarıiçin gözaltına alınıp komplolarla tutuklandılar.30 AralıkakşamıOkmeydanı’ndaHalkCephelilertarafındantutuklamalarıprotestoeden yazılamalar yapıldı.Okmeydanı’nda UmudunAdı Duvarlara YazıldıFaşizmin ve burjuva medyanın halkınumudu hakkında yaptığı bütün demagojilererağmen şehitlerimizden aldığımızbayrakla umudu büyütmeyedevam ediyoruz.3 Ocak akşamıCepheliler tarafındanOkmeydanı’nınçeşitli yerlerineumudun adı‘‘DHKP-C’’ yazılamalarıyapıldı.Nurtepe Çayan’dan PolisKovulduPolisin saldırılarına karşı duyarlıolan halk, polisin Çayan Mahallesi’ndedolaştığını görünce Cepheliler’e haberverdi. Cepheliler, “Katil Polis MahalledenDefol”sloganlarıyla, işkencecileritaşlayarakmahalledenkovdular.Camlara çıkanhalk polis istemediğinibelirtti.2 0


Uzlaşmadık, anlaşmadık, yıktırmadık!Konduların tarihidireniş tarihidirÖnceki bölümden:Yiyicilerin tek işi yıkmaktı.Halkın barınma sorunu, hiçbir zamanonların gündemi olmadı. Devrimcilerise halkın barınma sorununusahiplendi, çözümler ürettiler.Devrimcilerin yoksul, evsiz göçettirilmiş halkın barınma sorununaçözümlerini ve bu konudaki mantığınıanlatırken, bu çerçevede HalkCephesi’nin gecekondu inşaatcılığınısavunmadığını hatırlattık.Devrimcilerin önderliğinde kurulanmahallelerde oluşturulan“Halk Komiteleri”ni, “HalkMeclisleri”ni özetle de olsa anlatmayaçalıştık...6Yıkımlara karşı örgütlenen direnişlersonucu oligarşi çoğu zamangeri adım atmak zorunda kaldı. Gecekonduhalkının evlerini sahiplenip,direnmesi, oligarşinin planlarınınbozulmasına, yer yer yıkım saldırılarınıgerçekleştiremez hale düşmesineneden oldu.O nedenle, yıkımları haklı göstermekiçin burjuva basın da kullanılarakyoğun bir ideolojik saldırı sürdürüldü.Oligarşi, yoksul halkın evlerinibaşlarına yıkmayı haklı göstermekiçin her türlü demagojiye, düzmecehaberlere, yerine getirilemeyecekvaatlere sundu.Yalanlarının başında “Gecekondularınbir terör yuvası” olduğu,buralarda “ yasadışı örgütlerin üslendiği”halkı kışkırttıkları, direnenlerin“gecekondu halkı değil,çoğu dışarıdan gelen teröristler” olduğugeliyordu...Yalanların aksine, yıkımlarakarşı direnişler boy verdi. Halkınörgütlü olduğu mahallelerde devrimcilerinönderliği ile direnişlerdaha güçlü gelişti. Devrimci bir örgütlenmeninolmadığı bölgelerde de,halk, yıkımlara karşı evini sahiplenmetemelinde direnişler örgütledi.Yeri geldi, evini yıktırmamak içindozerin önüne yattı halk. Keserim diyerekçocuğunu kondusuna kalkanyap tı. Bir şişe benzini üzerine döküp,“yıkarsanız, kendimi yakarım” diyerek,elindeki çakmak ile kondusunukorumaya çalıştı.Yıkımlar karşısında öfkelerinindoruğa çıktığı noktada ise ge ce kon -du yıkımcılarını taş ve sopalarla kovalayarak,ge ri püskürttüler.Bedellerle, direnişlerleyaratılan KüçükarmutluOligarşinin 20 yılı aşkın bir zamandıryıkmaya çalıştığı ama birtürlü sonuç alamadığı Küçükarmutlu,sınıfsal çelişkilerin ve sömürünün tümçıplaklığıyla görüldüğü ve yaşandığıbir bölgedir.Hemen yanıbaşındaki burjuvaasalakların yaşadıkları Etiler ve tekelleringökdelenleriyle, iş merkezleriyle“komşu” olan Küçükarmutluhalkının kadınları, yaşamlarınısürdürebilmek için o asalakların evlerinetemizlik yapmaya giderler.Küçükarmutlu, 1988 yılında İstanbul'agöç edip burada ayakta kalmayaçalışan yoksulların kondularıylaoluşmaya başladı.İlk kondular yapıldığı günden itibarende sürekli olarak saldırı ve baskılarlakarşılaştı. Faşist arazi mafyasınınve polisin saldırıları altındakaldı Küçükarmutlu halkı.Devrimci hareket yoksul halkıörgütleyerek saldırılara karşı mücadeleyiadım adım büyüttü. Devrimcilerinönderliğinde adım adım büyüdüKüçükarmutlu. Hem mahallebüyüdü, hem Küçükarmutlu’nun örgütlüdirenişi.1990 Temmuzunda Küçükarmutlu’yayönelik saldırıya karşı barikatlarkurularak direnilmesi ve bu direnişteHüsnü İşeri’nin şehit verilmesi,gecekondulardaki mücadeleninnasıl şiddetli ve militanca geçtiğininde göstergesiydi. Bu direnişin ardındanpolis, mahallenin etrafındaki kuşatmayıkaldırdı. Şehit verilerek, direnilerekkazanılan bir zaferdi bu.Küçükarmutlu’da halka saldıran,halkı göç ettirmek için evlerini kurşunlayan,faşist mafyacılara karşı dadevrimci hareket tarafından çeşitli eylemlerve cezalandırmalar yapıldı. Faşistçete artıkları bölgeden böyle kovuldular.Yoksul gecekondulardamücadele yükseliyorDevrimci hareketin gecekondulardakiörgütlenme ve mücadelesi, 12Eylül faşist cuntası ile belli ölçülerdegerileyip kesintiye uğrasa da,devrimci hareket gecekondulardanhiçbir zaman çekilmedi. Zaten o yıllardadevrimciler için en iyi barınmaalanı da, en iyi çalışma alanı da yoksulgecekondu semtlerinden başkasıdeğildi.Bu yıllarda sağlanan sürekliliğinve yaratılan direniş geleneklerinin sonucunda,1990’ların başında İstanbul’unyoksul gecekondu halkınınmücadelesi, devrimci hareketin önderliğindebüyük bir gelişme gösterdi.Halkın başta yol, su sorunu olmaküzere tüm diğer sorunları için kitle-Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20112 1


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011sel ve ısrarlı eylemler örgütlendi.Gecekondu yoksulları, önce devrimcihareketin önderliğiye kurulanGEYAD (Gecekondu Halkıyla DayanışmaDerneği) çatısı altındaörgütlendiler.GEYAD üyeleri defalarca gözaltınaalındı, işkencelerden geçirildi.GEYAD kapatıldı. Ancak bunlar dagecekondu halkının mücadelesini engelleyemedi.Gecekondu halkının örgütlenmesininve mücadelesinin ikinciaşamasında hemen tüm gecekondusemtlerinde ayrı ayrı dernekler kuruldu.Derneklerin yaygınlığı, yoksulgecekondu halkının mücadele ve örgütlenmesinindevrimci hareketinönderliğinde nasıl yaygınlaşıp güç kazandığınında göstergesiydi.1990’ların başlarında kurulan budernekler şunlardı. AKAD - Alibeyköy,BAHKAD - Bakırköy, BEY-KAD - Okmeydanı, BİKAD - Beykoz,ÇİHKAD - Bağcılar Çiftlik,EKAD - Esenler, GAZİ-DER - Gazi,GOPKAD - Gaziosmanpaşa, GÜL-KAD - Gültepe, HAKAD - Haliç,KAR-DER - Kartal, KKDD - Kadıköy,SULKAD - Sultançiftliği, SKDDKondularımızışehitlerimizle savunduk(23 Temmuz 1990) Akşam 21.00sıralarında çoğunluğu kadın ve çocuklarınoluşturduğu 400 civarındainsanın yaşadığı bölge, yüzlerce polistarafından kuşatıldı.Halk sindirilecek, işkenceden geçirilecek,böylece rahatlıkla evleri yıkılacaktı.Halk tüm bunlara karşı tepedetoplanmaya başlıyor, direnişkararı alıp silaha karşı taşlarla direnmeyigöze alıyordu.(...)Polis şaşkındı! Böylesini beklemiyordu.Sözde geri çekiliyordu!Ama arkasına bakmadan, kelepçelerini,coplarını, şapkalarını bile almadan.Hem de yerlerde yuvarlanarak,düşe kalka kaçarak.Polis binlerce mermi yakıyor,onu aşkın insanı yaralıyor, Hüsnüİşeri şehit düşüyordu. Kazanan gecekonduhalkıydı.” (Mücadele, 15Ağustos 1990, sayı: 2)- Samandıra, ÜM-DER -Ümraniye, YEN-DER -Yenibosna, EMEKAD-Beyazıt, MAK-DER - AnkaraMamak, ALKAD -Ankara Altındağ, ESKAD- Eskişehir, BEMEKAD -Bursa...1990’ların başında İstanbul’ungecekondu semtlerindeyoksul halkın yaşadığıciddi bir su sorunuvardı. Halk bir tas suyamuhtaç hale getirilmişti.Haftalarca sular akmıyor,sık sık kesiliyordu. Devrimci harekethalkın su sorunundan hareketle birçok mahallede binlerce insanı hareketegeçirdi.Yoksul halkın su talebinin karşılanmasıiçin haftalar boyuncayürüyüşler, gösteriler yapıldı. Susuzluğunsorumlusu olan belediyelerhalk tarafından basıldı. O güne kadarbirbirinden ayrı eylemler yapan çeşitlisemtlerdeki yoksul halk, bu süreçte birçok eylemde birleşti. Yoksul gecekondularilk kez bu kadar birlikte hareketediyorlardı... Bunu sağlayandevrimci önderlikti.Oligarşinin gecekondularkorkusu ve Halk MeclisleriOligarşi, yoksul halkın yaşadığıgecekonduları hep “patlamaya hazırbir barut fıçısı” olarak görmüş, politikalarınıda ona göre belirlemiştir.Oligarşinin yoksul halktan korkusuGazi ayaklanması ile doruk noktasınaçıkmıştır. Gazi ayaklanması aynızamanda gecekondu halkının nedenörgütlenmesi gerektiğini bir kez dahaherkese göstermiştir.Yoksul gecekondu halkının mücadelesisadece yıkımlara karşı veyasadece yol su için mücadeleyle sınırlıdeğildi. Gecekondular, infazlara kayıplarakarşı mücadeleden, emperyalizminkörfez saldırısına karşı eylemlere,Eminönü işçilerinin direnişinindesteklenmesinden 3 Ocak genelgrevine katılıma kadar, mücadeleninbaşka alanlarında da yerlerini almışlar,bu konularda yürüyüşlerdenHüsnü İşeri’nin cenazesi, Küçükarmutluhalkı ve devrimciler tarafından sahiplenildi.Hüsnü İşeri yaklaşık 2500-3000 kişilikbir kitle ile toprağa verildi.kepenk kapatmaya kadar çeşitli eylemleryapmışlardır.Oligarşi mahallelerde bir yandandevlet terörünü sürdürürken diğeryandan da yozlaşma politikalarınıdayattı. Yoksul halkın çocuklarınıuyuşturucu, alkol, fuhuş ile zehirlemeyeçalıştı.Bu dönemden başlayarak, yozlaşmayakarşı sürdürülen mücadele ilebu saldırılar boşa çıkarılmaya çalışıldı.Yozlaşmanın odağı haline getirilmekistenen Okmeydanı’nda, 1996’dabarlara, payvonlara karşı sürdürüleneylemlerle somut sonuçlar alınabildi.Bar, pavyon, kumar, fuhuş, uyuşturucu...tüm gecekondulara yönelmiştehditler olarak, halkın her kesiminiilgilendiren bir saldırıydı. Bu anlamdada devrimci hareketin önderliğindegecekondu semtlerinde yozlaştırmayakarşı mücadele bugünlerekadar sürdürülegelmiştir.1990’ların ortalarında bir yandanbu mücadeleler verilirken, bir yandanda mahallelerde Halk Meclislerioluşturulmaya çalışılıyordu.İlk olarak 1996 Ekim’inde GaziHalk Meclisi kuruldu. Halkın gücünü,taleplerini birleştireceği örgütlenmelerolarak Halk Meclisleri, kısasürede gecekondu semtlerinde tartışılmaya,hayata geçirilmeye başlandı.Halk Meclisleri, halkın taban örgütlenmeleridir.Halkın kendisini ilgilendiren,günlük sorunlardan başlayarakhemen tüm sorunlarını tartıştığı,çözüm yolları bulduğu, halkıniradesini ortaya çıkaran örgütlenme-2 2


lerdir. Gazi’yi Nurtepe’den Okmeydanı’na,Bağcılar’dan Sarıgazi’ye kadarbirçok semtte Halk Meclisleri’ninveya girişimlerinin kurulması izledi.rulan barikatlara polis saldırdı.bOkmeydanı Kulaksız’da 25Temmuz’da yıkımlar sürdü.Pendik Aydos’ta halk yıkımsaldırısını püskürttü.Yıkım saldırılarındaki buyoğunlaşma karşısında Te melHaklar Federasyonu, 24 Eylül2005’ten itibaren "YıkımlaraKarşı Gü cü müz Bir li ği miz -dir" kampanyasını başlattı. Federasyonabağlı 20’ye yakınderneğin katılımıyla İstanbul’unhemen tüm gecekondu semtlerindeyıkımlara karşı çalışmalar,örgütlenmeler, direnişler gerçekleştirildi.Kampanya, “acımadan yıkın” diyecekkadar halka karşı düşmanlaşmışiktidarın saldırganlığına karşı, “YıkımlarDurdurulsun” talebiyle halkınbarınma hakkı temelinde örgütlenipmücadeleye kanalize edilmesiniamaçlıyordu.“Kentsel Dönüşüm Projesi” adıaltında sürdürülen yıkımlara karşıbaşlatılan kampanyanın ilk eylemi, 24Eylül’de evleri yıkılan yoksul halkınçadırda yaşadığı Nurtepe-GüzeltepeSon Du rak’da yapıldı.Kampanya çerçevesinde yoksulgecekondu mahallelerinde on binlercebildiri dağıtıldı, afişler asıldı, gecekonduhalkını yıkımlara karşı bilgilendirmekiçin paneller düzenlendi,gösteriler, yürüyüşler yapıldı.Diziyi hazırlarken yaptığımız araştırmabir kez daha ortaya koydu ki, sadece2005-2010 arasında İstanbul’dayıkım saldırısına veya tehdidine maruzkalmayan hemen hiçbir yer yoktur.Bu semtlerin listesi yıkım saldırısınınne kadar kapsamlı olduğunu,halkın oturduğu hiçbir semtin bu saldırınındışında olmadığını gayet açıkgösteriyor.Sadece bu yıllar içinde İstanbulGülsuyu’nda, Aydos’ta, Eyüp’te,İkitelli’de, Bayramtepe’de, Gazi’de,Okmeydanı Kulaksız’da, Güzeltepe’de,Küçükarmutlu’da, Baltalimanı’nda,Sultanbeyli'de, Esenler’de,Derbent’te, Maltepe Başıbüyük’de,Esenyurt’ta, KüçükçekmeceHazine Mahallesi’nde, Tuz-Yıkımlara karşı kampanya2000’li yılların başına gelindiğindede İstanbul’un yoksul kondularınayönelik saldırılar sistemli bir biçimdesürdürülmekteydi.Devrimciler, yıkım saldırıları karşısındagecekondu halkı ile birlikte direnişlerörgütlediler. Birkaç örneği hatırlatalım.2005 gecekondu yıkımlarının yoğunlaştığıbir yıldı. İstanbul AltınşehirBayramtepe Mahallesi'nde yıkımsaldırısına karşı 10 Temmuz 2005'tedevrimcilerin önderliğinde kurulanbarikat 2 gün boyunca kaldı.Yine aynı ay içinde İstanbul PendikKurtköy'e bağlı Cambaztepe halkıyıkımlara karşı günlerce devrimcilerile birlikte barikat başındaydı.Saldırganlar barikatlar karşısında yıkımıtamamlayamadan çekilmek zorundakaldılar.Bir başka saldırı ve direniş, 21Temmuz 2005’de Okmeydanı Kulaksız’dayaşandı.Güzeltepe’de yıkımlara karşı ku-İmza Kampanyası...Temel Haklar Federasyonu tarafından 2005 Eylülünde başlatılan“Yıkımlara Karşı Gücümüz Birliğimizdir”kampanyası çerçevesindebir de imza kampanyası yürütüldü.Tek tek ge ce kon du sa hip le ri -nin im za sı na açılan di lek çe nin so -nun da şu ta lep ler yer almaktaydı;“1) Bu proje kapsamında yıkılmasıplanlanan evlere dair YIKI-MIN DURDURULMASI2) Üzerinde yıllardır yaşadığımevi min TA PU SU NUN TA RA FI -MA VERİLMESİ3) Kentsel dönüşüm projesininİP TA Lİ4) Yerinde imar ve ıslah çalışmalarınınBAŞLATILMASI.”la’da, Sulukule’de, Ümraniye’de,Altınşehir’de, Sancaktepe’de, yıkımlarve yıkım girişimleri yaşandı.Keza, gecekondu yıkımları sadeceİstanbul’la da sınırlı kalmadı. Ankara’daEge mahallesi, Çöp lük Ma -hal le si, Dikmen, Ya ku pab dal diyeuzayıp gidiyor liste. Adana Sinanpaşa’danGebze’ye, İzmir Buca Kuruçeşme’den,Antalya’ya, MalatyaBeydağı’ndan Milas’a kadar birçokyerde gecekondu yıkımları gerçekleştiaynı sürede.Cepheliler, oligarşinin yıkım politikasınailişkin olarak 6 yıl önce şudeğerlendirmeyi yapmıştı:“Yıkımlara karşı duracağız. Sıranınbizim evlerimize de geleceğinin bilinciyle;omuz omuza durarak karşıkoyacağız yıkımlara. Evlerimizin başımızayıkılmasını ancak bu şekildedur du ra bi li riz. Di ren mek ten baş kayo lu muz yok. Ev le ri mi zi yık tık la rın -da yerine yenilerini yapmak da dahil,ko nut hak kı mı zı so nu na ka dar sa vu -na ca ğız.” (<strong>Yürüyüş</strong>, 2 Ekim 2005,sayı: 20)Nitekim sıra bugün tüm yoksullarınevlerine gelmiştir.Yıkım saldırılarının topyekün birhale geldiği günümüzde daha büyükdirenişlerin yaratılması için örgütlenmekzorunludur. Yoksul halk gecekondularınıancak örgütlenerek savunabilir...Bitti...Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20112 3


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Dayanıksız diye yıkıyor,asalaklara sunuyorlar!Yoksul halkın evlerini “Dayanıksız...Kullanışsız... Her an yıkılabilir...Oturulamaz” diye yıkıyor veevlerin yer aldığı arazileri, göz göregöre asalaklara altın bir tepsi içindesunuyorlar.Oligarşi yoksul halka karşı ikikez suç işliyor. Birincisi, halkın kondularınıbaşına yıkıp, onları sokağaatarak, ikincisi; yıktıkları mahalleleritekellere, emperyalistlere peşkeş çekerek.Ülkemiz de sadece işbirlikçi tekellerdeğil, emperyalist tekeller,mafya ve tüm spekülatörler, kara paracılarda “emlak pazarına” el attılar.İşte asalaklardan biri;ENKAENKA, Irak’ta karşımıza çıkanAmerika’nın kanlı inşaat tekeliBechtel ile 30 yıldır işbirliği yaparak,Türkiye ve yurtdışında halklarınkanını emdiler.ENKA’nın ikinci büyükAmerikan efendisi ise CaddellCostruction inşaat tekeli oldu.ENKA, Caddell ile 2003 yılındaİstinye’de ABD Konsolosluğubinasını yaptı. 8 yıldır soygun vetalanda birlikteler.Caddell ile ENKA; Kamerun,Mali, Gine, Sierra Leone, CezayirNepal, Saraybosna, Cibuti veBurundi’de halklara karşı kullanılanve birer karşı-devrimci savaşkarargahı olan ABD elçilik binalarınıyaptılar.Vurguncuların cennetiTürkiye“Türkiye Müteahhitler BirliğiBaşkanı Erdal Eren, sektörün yılınilk 9 ayında yüzde 18'in üzerinde büyümesağladığına...” (Akşam, 1 Ocak2010) dikkat çekiyordu. Onların büyümedenanladıkları vurgun ve talanrakamlarının büyümesidir.“Zenginlerin emlakçısı” olaraklanse edilen Sotheby's isimli emperyalisttekel, işbirlikçi Hitay Holdingile ülkemizde ilk ofisini açtı. 42ülkede 530 ofisi bulunan emperyalisttekel Sotheby's’in sözcüleri, “Yılda1 milyar dolarlık satış gerçekleştireceğiz.”diyecek kadar emindilerülkemizdeki yağma düzeninden.Bu yıl Türkiye'de lüks tüketime 14milyar dolar harcandığını kaydedenişbirlikçi Hitay Holding patronuEmin Hitay, ülkemizdeki konut sektörühakkında şu bilgileri veriyor: “İstanbul'dahayata geçirilen konut projelerininyüzde 15'i lüks konutlardanoluşuyor. İstanbul'daki lüks konutlarınmetrekare fiyatları 4-5 bin dolarile 20-25 bin dolar arasında değişiyor.Bu fiyatlar, özellikle İstanbul'unbazı bölgelerinde Londra, Paris, NewYork fiyatlarını yakalamış durumda''(Bugün, 28 Aralık 2010)Emin Hitay’ın açıklaması, İstanbul’danyoksul halkı niye kovmak istediklerinide açıklıyor.Yıkım konusunda oligarşi bununiçin acele ediyor. Emperyalist tekeller,yağma ve talan için sıraya girmişdurumda. Kimi İstanbul Boğazı’nınyalılarını pazarlamak, kimi lüks konutlariçin ormanlardan arazi kapmak,kimi dev siteler, kimi eğlence ve alışveriş merkezleri yapmak istiyor. Herbiri,kendi uzmanlık(!) alanındanyağma ve talana ortak olma peşinde.Ülkemizi emperyalist talana açanhalk düşmanı AKP, suçlarını her geçengün böyle büyütüyor işte! Halkıngecekondularını yıkıp onları sokağaatarken, onlardan boşalan yerleri detekellere açıyor.Ülkemiziemperyalisttalana açanhalkdüşmanıAKP, suçlarınıböylebüyütüyor işte!Halkın gecekondularınıyıkıp onları sokağaatarken, onlardan boşalanyerleri de tekellere açıyor.Lüks konutlar, yalılar, alışveriş ve eğlence merkezleriÜlkemizde 2010’un Nisan ayı itibarıylaalışveriş merkezlerininsayısı225’e yükselmişti. İstanbul’da sadece2009 yılında 5 alışveriş merkeziaçıldı.Lüks tüketim kültürünün “kaleleri”olan bu merkezler, halkın çıkarlarıdoğrultusunda yapılmış yatırımlardeğildir. Tekeller, hangi alanda dahaçok vurgun vuracaklarsa o alana parayatırmaktadırlar. Ancak dev alışverişmerkezleri aynı zamanda “ideolojikbir yatırım”dır burjuvazi için. Çünkübu merkezler, kapitalizmin tüketimkültürünün yayıcılığı görevinide üstlenmektedirler.AKP iktidarı döneminde emperyalistyağmacıların en gözde alanlarındanbiri haline gelen İstanbul’da,Ataşehir’de Amerikalı bir grup emperyalisttekel, eğlence merkezi ve işmerkezi inşası için, İngiliz bir tekelde 2 milyar dolarlık yatırımla Disneylandtarzı bir burjuva eğlencekompleksi kurmak için girişimde bulunuyorlar.AKP iktidarının yıkımdaki acelesininnedenleri işte bu emperyalistyağma ve talandır...2 4


RöportajGelirlerse sonuna kadar direneceğimonlar da dirensinler!Röportaj Soruları1) Evinizi sizden nasılaldılar? Karşılığında ne vaatettiler?2) Size vaat ettiklerinin nekadarını yerine getirdiler?Evden çıktıktan sonra neleryaşadınız?3) Evinizi verdiğiniz içinpişman mısınız? Şimdi neyapıyorsunuz?4) Evleri yıkılacakolanlara ne önerirsiniz?YÜRÜYÜŞ dergisi olaraktürlü vaatlerle evleri alınan veortada bırakılan Ankara Dikmen’dekiyoksul gecekonduhalkı ile yaptığımız röportajlarıaşağıda sunuyoruz.Mehmet Ali Sevcan(60 Yaşında, Emekli)“Çıkmayacağım,direneceğim. Bir dahagelirse sonuna kadardireneceğim.”1) 2 yıl içinde evi yapmazsam Doğukent'teki yeri de vermeyecekler.Ben o zamanlar evi 20 liraya aldım.Herkes yapmıştı, biz de aldık.“Siz bize oyunuzu verin bir şey olmaz”dedi belediye başkanı Doğantaş.İkinci kez yıkıma İmar İskan Bakanıgeldi. Biz darbeyi CHP' den yedikAKP de sonuncu darbeyi vurdu.2) Ben anlaşmayı imzaladım. BizeDoğukent'te 20 bin TL para ödenecek10 yıl içinde ve oraya dubleks ev yapılacak.Benim imkanım yok, yapamam.Kooperatif kurabilirsiniz dediler.Sonra onu da feshettiler.3) Ben şu an evimde oturuyorum.Çıkmayacağım, direneceğim. Birdaha gelirse sonuna kadar direneceğim.Evimiz yıkılırsa mecbur kiradakalacağız.4) Ben bir daha gelirlerse sonunakadar direneceğim onlar da dirensinler.Nihat...(İşçi, 49yaşında)“Bizeçapulcu,hırsız,teröristdenilerekyıkımları meşrulaştırmakistediler.”1) Evin karşılığında 120 kişinin300-400 metrekare yeri var. 3. etaptadurduruldu.Onlar mahkemeye vermişlerdi,bu yüzden durduruldu. Kaybederlerseburayı da yıkarlar.2) Burası hep insan doluydu. Daireveriliyor, arsa veriliyor dendi.800-900 kişi evlerini verdiler. Çoğununbaşka yerlerde dairesi var.Dairen olsun olmasın birlikten kuvvetdoğar. Burayı yıkıp insanları böylekandırıyorlar. Arsa alanların arsayerleri bile belli değil. Burada bir arsaüstünde hiç hakkı olmayanlar bileimza attı. Arsa olarak Kıbrıs Köyü veDoğukent dediler. Hep dalavere dönüyor.3) Evimi vermedim. Bu bölgeninhiç belgesi yok. Mücadele etmelilertabii ki. Evden çıkanların hepsi pişman,perişan durumdalar. Buradanev kiralıyorlar. Gelsem de yıktığımyeri kapatsam, çevirsem diyorevini yıktıran insanlar. Buradan çıkmamıziçin elektriği kesiyorlar ya; düşününbir gecede 19 evin telefonkabloları çalınabilir mi ama çalındı.4) Direncimize devam edeceğiz,onlar da dirensinler. Vergilerini, çöp,çevre, su vergilerini veriyoruz. Bugünekadar neredeydiler? Yıkım içinbu mahalleye çok laf edildi. Bize çapulcu,hırsız, terörist denilerek yıkımlarımeşrulaştırmak istediler.HasanDemirbağ(Emekli,57 Yaşında)“Bize yergöstersinler.Biz saraylaristemiyoruz ki.”1) Önce Öncü Şirketi geldi. Tapuluolanlara 400 metrekareyi dolduranlara140 metrekare daire vereceğim dedi.Arsası 400 metrekareden az ise 30- 35bin TL borçlandırıp onun yerine 110metrekare ev vereceğim, buradan 2sene içinde vereceğim dediler. 5 seneoldu daha yerine taş bile konulmamış.Hepsi gitmişler, perişan olmuşlar,adam mağdur olmuş. Boşananlar bileolmuş.2) Ben anlaşmayı imzalamadım.İlk zaten avukatlarla gittik. Sözleşmesadece tek taraflı, halkın mahkemeyevermeye hakkı yok. Vatandaş kendigelip attı imzayı deyip yıkıyorlar.3) Evimi vermedim. Sözleşmeyiimzalamadım. Biz bunları defalarcagazeteye, medyaya söyledik. Bu insanlar28 yıldır oturuyor. Elektrik, sualmış. Melih Gökçek' in eşi gelip çayiçti. Kaçakmış diye yıkıyor. Gece-Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20112 5


kondu suç ise bunlar hesap versinler,barınma hakkını versinler, bize yerversinler yer göstersinler. Biz saraylaristemiyoruz ki.4) İnsanları biraraya gelmeye çağırdık.10 kere kapısına gittiğimizadamlar evini yıkıp gidiyor. İnsanlarorada sözleşme yapıyor. Uyanıklık yapıyor.İster istemez zaten buralar yıkılır.600 ev kalmış. Zaten birçoğu imzalamış.Verilen mahkemeleri kaybettik.Ve bir de mahkemeyi kaybettiğimiziçin Melih Gökçek' in avukatlarınapara verdik 400' er lira.Diğer insanlar da 100 tane bile kalsadirensinler. Buradaki yıkım da bizimdirenişimizle sesiniduyurdu.Gitmeyeceğiz biz, polis yığacaklaro zaman. Biz demücadele edeceğiz. Yerimizdenev verseler veririz.2000 Makbuzu olanları da30-40 bin lira borçlandırdılarzaten.2) Söz verilen evler yerine2+1, 1+1 ev vermişler.Şimdi yıktıranlar da pişman.Onlar da dilekçe vermişler.3) Evimi vermedim. Ama evini verenlerpişmanlar, buraya gelip kiralıkev sordular.4) Gitmeyeceğiz biz, polis yığacaklar.Mücadele edeceğiz. Evi yıkılacakolanlar da öyle yapsınlar.men Vadisi Projesi” yok olur, onlarınprojesi suya iner.Bayram Karakoç(Emekli, 59 Yaşında)“Vaatlerin hiçbiriyerine getirilmedi”Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Seher ....(56 Yaşında,Ev Hanımı)“Evini verenlerpişmanlar”1) Bizim evin tapusu ve 2000Makbuzu yok. 1984-85 yılında bu2000 Makbuzu' nu parayla tapu yerineverdiler. Biz de köyden yeni gelmiştik,bilmiyorduk. Bize şimdi seçimlerdendolayı dokunmuyorlar.Seçimden sonra buradaki yıkımlarabaşlarlar. Bir bildiri gönderirler.Elmas Çiner(Ev hanımı, 38 Yaşında )“Vergisini ödüyorum buzamana kadar neredeydidevlet”1) Bir kağıt yazıp gönderdi, belediyeavukatları. 15 gün içinde evi boşaltındediler. Mahkemeye verdik, direndik.Bunlara karşı 700-800 kişiye5000 polis gönderdiler. Doğukent'te arsa verecekler, biz onlara 70bin TL para vereceğiz, aylık borç 500lira ödeyeceğimizi söylediler. Doğukent'te başkasının tapulu arsasınaev yapmamızı söylüyorlar. Büyükbalık küçük balığı yuttu. Çöp vergisini,vergisini ödüyorum bu zamanakadar neredeydi devlet?2) Burada tek taraflı sözleşmeyaptılar. Ve hepsi mağdur. Ben evimivermedim. Bizi polisle karşı karşıyagetirdiler. Bize gerçek silahkullandılar. Müteahhitler bazılarına15-20 bin lira para verip arsalarını aldılar.3) Ben evimi vermedim.4) Vermiyoruz. İşte sonuna kadardireneceğiz. İnsan ister istemez etkileniyor.İnsanların % 80' i böyle. Benimevim yok, gelirim yok, buradan çıkmam.Burada 4-5 ev de kalsa “Dik-1) İlk etapta 3 bin dolar karşılığındaevin eski yerinde size daire vereceğizdediler. Oradaki vatandaşlarda bir güvence aldığı için yıktılar. Benimevim yıkılmadı.2) 6 yıl oldu taşınalı. Vaatlerinhiçbiri yerine getirilmedi. Evim taputahsis belgeli. 400 metrekareye bir evveriliyordu o zaman.3) Ben anlaşmadım. Evimi vermedim.4) Evleri yıktırmasınlar. Bana birhak tanınmışsa bana vermesi lazımevimi. Orada oturan insanları yıldırmakiçin buraya bir sürü kağıt toplayıcı,tinerci insan getirdiler.Oradahalk direnmeli.Cuma Erdoğan(İşçi, 42 Yaşında)“Şimdi kiradaoturuyorum pişmanım”1) Sözleşme yaptık, 2003' te. 100metrekare daire verecek diye 35 binTL borçlandım. 17 bin TL para verdim,3 senedir durdu.2-) Vaatler yerine getirilmedi.3-) Pişmanım, kiraya versem iyiydi.Şimdi kirada oturuyorum pişmanım.4-) Yıktırmasınlar.2 6


Abdullah Gül’ün Diyarbakır GezisiOligarşiye rağmen oligarşide ‘çözüm’ aramak!3 yıl aradan sonra tekrar Diyarbakır’agiden Abdullah Gül’ün bu ziyaretindençok şey bekleyenler oldu.Gül yepyeni, olağanüstü bir “mesaj”verecekmiş gibi beklentiye girenler,umdukları “mesajı” bir türlüalamadılar.Oysa oligarşinin mesajı çok açıktı.26 Aralık’ta TBMM Genel Kurulu'ndabir konuşma yapan BaşbakanTayyip Erdoğan, “İki dil” tartışmasıkonusunda düşüncelerini açık olarakifade etmişti.Erdoğan; “Milletimin dili tektir. Oresmi dili Türkçedir...” demiş ve ardındanda “Bu meseleyi tartışmayadahi açmak ... kabul edilemez. Özerkliktartışması, çirkin bir tezgahtır...”diyerek, “iki dil” isteyenleri tehdit etmişti.29 Aralık’ta yapılan Milli GüvenlikKurulu toplantısının ardındanyayımlanan bildiri de, “(...) ‘Tekbayrak, tek millet, tek vatan, tekdevlet' anlayışını ve (...) TürkiyeCumhuriyeti'nin resmi dilinin Türkçeolduğu gerçeğini değiştirmeye yönelikhiçbir girişimin kabul edilmeyeceği...”ilan edilmişti.İçinde AKP’nin de yer aldığıMGK, oligarşinin on yıllardır “Tekbayrak, tek millet, tek vatan, tekdevlet, tek dil” diyerek asimilasyon,inkar ve imha siyasetinin sürdürülmesindehemfikirdi. Erdoğan’ın demeciyleMGK bildirisi birbirini tamamlıyordu.Ve bu MGK kararınınaltında Abdullah Gül’ün de imzasıvardı!Gül’den “mesaj” beklemekdevlet gerçeğinigörmemektirAbdullah Gül’ün Diyarbakır ziyaretineKürt milliyetçi hareket, reformistlerve küçük-burjuva aydınlarözel bir önem atfettiler. Gül’ü sınıfsalkonumundan soyutlayarak, bulunduğuyeri ve rolünü unutarakonun Diyarbakır’daçözüm için “iyi niyetlimesajlar” vereceğinibeklediler.Oysa Gül, halkındeğil tekellerin Cumhurbaşkanı’dır.İşbirlikçitekellerin çıkarlarınıkorumakiçin orada oturmaktadır.O nedenleGül’den “sorununçözümü” için bir“mesaj” beklemekyanlıştır ve icazetçiliktir.Gül daha önce de “Kürt sorunundaiyi şeyler olacağını” söylemiş,o “iyi şeyler”in sonrası ise Kürt halkınayeni saldırılar olmuştur.Abdullah Gül 8 yıllık AKP iktidarınınhalka karşı sürdürdüğü tümsaldırı politikalarının sorumlularındanbiridir. Abdullah Gül’ün, TayyipErdoğan’dan ya da MGK’dan farklıdüşünmesi için bir neden var mıdır?29 Aralık’taki MGK toplantısına başkanlıkeden, ilan edilen MGK bildirisininaltında imzası olan aynı AbdullahGül değil midir?Tüm bunlara karşın, “Devletitemsil eden” birinden çözüm beklemek,onun farklı(!) düşüneceğini ummak,düzen içi politikalara iflah olmazbir biçimde bağlanmanın sonucudur.Bu beklentilerin altı boştur. Bunubeklentileri yaratanlar da, beklentilerlekitleleri oyalayanlar da iyi biliyor. Sorundevlet gerçeğini anlamamak, faşizmgerçeğini görmemek (ya dagörmezden gelmek ve sorunu düzeniçi çözümlerle sınırlı düşünmektir.Burada bir noktaya daha işaret etmekgerekir. Düzene karşı olduklarınısöyleyenler, bunun için politika yapanlar,burjuva politikacıları gibi“mesaj” beklemezler.İki sınıfın çatışan politikaları vardırve bu politikalar da herkesin göreceğigibi açıktır. Oligarşi Kürt sorunukonusundaki politikalarını bugünekadar saklamış değildir. Bugünekadar bunu anlamamak, görmemek,bu politikaların sihirli bir el tarafındandeğişeceğini beklemek, “iyiniyetli birilerinin çıkacağını ummak”düzen içi çözümler aramanınçeşitli biçimleridir.Bir halkın özgürlüğünü kazanmak,bağımsız bir ülke yaratmakiçin yola çıkanlar, mücadeleyi “mesaj”larladeğil, açık politikalarla yürütürler.Son 8 yıllık zulmün doğrudansorumluluğunu taşıyan bir iktidarınen üst yöneticilerinden birindenhala farklı “mesaj”lar beklemek demek,düzenin çözümünü istemek demektir.Gül’den Diyarbakır’da“asimilasyonu sürdürme”ilanıGül’ün konuşmalarında derin“mesaj”lar arayanlar hem boşunabeklediler, hem de deyim yerindeysekoca bir boşluğa düştüler.Ayrıca buradan şu soruyu sormakyanlış olmayacaktır: Ne mesajıarıyorsunuz? Gül, Diyarbakır konuşmalarındasöyleyeceklerini açık venet söyledi.Mesela, “İki dil” tartışmaları konusundaşöyle dedi: “Türkiye Cumhuriyeti'ninresmi dili Türkçe'dir vebu böyle de devam edecektir. AyrıcaSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20112 7


devletin ve kamu kurumlarının diliTürkçe'dir. Ortak dilimizdir...”Gül’ün açıkça söylediklerini dikkatealmayıp, söylemediği sözleriçinde mesaj aramak boş beklentilerpeşinde koşmaktır. Halkta boş beklentileryaratarak, halkı oyalamak, hayalkırıklıklarına sürüklemektir. Halkıaldatmayın, Abdullah Gül kadargerçekleri söyleyin.Gül, reformistlerin, Kürt milliyetçilerinin,küçük burjuva aydınların“iyi niyet” beklediği bir durumdaasimilasyonu sürdürmeye devamedeceklerini alenen ilan ediyordu.Gül, Kürt sorunu konusundaAKP’den, Tayyip’ten farklı düşünmediğiniçok açık ortaya koyuyor.Daha ne desin! Bunu görmek yerine,Gül’ün her davranışından bir anlamçıkarmak, Diyarbakır’a gelmesini bir“jest”, Diyarbakır Belediyesi’ne uğramasınıbir “olumluluk” olarak görmek,icazetçiliğin uç noktasıdır.Bu kadar olumlanan Gül, Diyarbakır’da“sivil toplum örgütleri” diyelanse edilen çeşitli kurumlarla yaptığıtoplantıya BDP’yi çağırmamıştır.Hatta bunu da “iradesi olanları çağırdık”diye açıklayarak BDP’yiaçıkça aşağılamış, suçlamış, hedefgöstermiştir. Gül, işbirlikçileri biraraya getirip Kürt milliyetçi hareketealternatif oluşturmak gibi bir amaçlarınınolduğunu da saklamamıştır.Dilini konuşamayan, insanca yaşamkoşulları ellerinden alınan, köyleriyakılarak şehirlere doldurulanyoksul Kürt halkının sorunları ortadadururken, Gül alay eder gibi, “Diyarbakır'ınbir açık hava müzesi niteliğinitaşıdığıyla” ilgileniyordu.Asimilasyon ve baskıların kıskacındakiyoksul halk ne Diyarbakır’ın“tarihi güzelliklerini”, ne de “açıkhava müzesini görecek” durumdadır.Gül’ün, Diyarbakır’da ziyaret ettikleriarasında Anayasa referandumunda“evet” diyen Diyarbakır Sanayicive İşadamları Derneği BaşkanıRaif Türk de vardır. Bu ziyaret debir “mesaj” değil midir?Bu kadar açık “mesaj”dan sonrahalen Gül’ün çözüm sunacağını beklemekne kadar demokratlıktır?Tek kelimeyle, oligarşiye rağmen,oligarşiden çözüm beklemekKürt sorununu düzene havale etmektir.Gül’den çözüm beklemeninadı budur.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011SavaşanKelimelerKısaltmaYALIM!Bazen karşımıza öyle metinler gelir ki, içerdiği kısaltmalarnedeniyle anlaşılmaz haldedirler. Bazen yazıiçindeki en kilit kelime, kısaltma olarak yazılmıştır; o kısaltmanınanlamını bilen için sorun yoktur ama, kısaltmanınanlamını bilmeyen için yazı tamamen anlaşılmazhale bürünecektir.Burjuvazi, gerek kavramların, gerekse de kısaltmalarınkullanımında bazen düpedüz olayların ve olguların asılniteliklerini gizleme amacıyla hareket eder. Bunun içinherhangi bir olayın, olgunun, nesnenin, herkesçe bilinenve herkesce anlaşılabilecek olan Türkçe karşılığını değilde, başka bir dildeki karşılığını kullanırlar. Böyleceolay daha başından itibaren geniş kitleler için anlaşılmazolur.Mesela, ekonomi sayfalarında kısa bir taramada karşımızaçıkan şu kısaltmalara bakın: TEFE, TÜFE, Ar-Ge,STK, NGO, TÜİK, GSYH, EPDK, KEY, TMSF, İMKB,CEO, BDDK, SPK...Ekonomide ne olup bittiğini halkın anlamamasını isteyenburjuvazi için son derece normal bu yoğun kısaltmalar..Hiç kısaltma kullanılmaz değil; ama bir şeyi bilinmez,anlaşılmaz hale getiren, veya anlaşılmasını zorlaştıran kısaltmalarakarşıyız. Örnekteki gibi yoğun kısaltmalar, eniyi bildiriyi bile anlaşılmaz bir formüller yığınına dönüştürür.Yazdığımız her yazıda, basın açıklamasında, bildiride,kullandığımız kısaltmaların tam açılımlarını mutlakavermeliyiz. Kural olarak ya kısaltmayı ilk kullandığımızdakarşısına açılımını yazmalı veya dipnot düşmeliyiz.Kullanacağımız kavramı veya kısaltmayı, ilgili kesimlerbiliyor olabilir. Ama biz halkın tüm kesimlerineseslenme bakış açısıyla hareket etmeliyiz. Akademik kaygılardeğil, anlatmak istediğimizi halka anlatıp kavratmakaygısıyla hareket etmeliyiz. Yazımızı, basın açıklamamızı,bildirimizi okuyana bilmece çözdürmemeliyiz.İnternet ve cep telefonları, kısaltmaları daha da yaygınlaştırdı.Üstelik bu kısaltmalar büyük çoğunluğu itibarıylason derece sağlıksız, kuralsız, dili dejenere edenbir özellik taşıyor. Konuşma ve yazı dilimizde bu tür kısaltmalarıkullanmamalı, bunlara prim vermemeliyiz.Örneğin bir metinde THKP-C yazıyorsak, nasıl olsa herkesbiliyor diye düşünmeden açılımını da yazmalıyız. PASSyazıyorsak veya ideolojimize, stratejimize ilişkin benzerikısaltmaların mutlaka açılımını yazmalıyız.Akademik, bürokratik, soyut bir dilden, sadece biziminsanlarımızın anlayabileceği bir dilden uzak durmalıyız.Yazımızı, bildirimizi, basın açıklamamızı yazarken, kitlelerebir şey anlatma hedefimizi hiç unutmaz, ve, “yazdığımacaba nasıl anlaşılır?” sağlamasını yaparsak, bu vebenzeri eksikliklerden kurtulmamız daha kolay ve hızlıolur.2 8


Ders: Dergi dağıtımıSevgili okurlarımız merhaba. Geçenhaftaki dersimizde bu haftanın konusunuda belirlemiştik. Dersimize dergidağıtımıyla devam edeceğiz.Burjuva basın-yayın araçlarının,özellikle de televizyonların bu kadaryaygın bir şekilde toplumun yaşamınagirmiş olması karşısında kendi yayınlarımızın,kitlelere ulaştırılmasıçok daha büyük birönem kazanmıştır.Burjuva medya yalanhaberleriyle, magazinprogramlarıyla, kadın,eğlence, yarışma ve benzeriprogramlarla halkıuyutuyor. Adeta beyinleriniteslim alıyor. Burjuvazi,kitlelerin kendiçizdiği sınırlar dışındadüşünmesine engel oluyor.Gerçekleri biz yazıyoruz. Halkaiçinde bulunduğu durumdan nasılkurtulabileceğini biz gösteriyoruz.Dergimiz bu yanıyla elimizde büyükbir güçtür, büyük bir olanaktır. Böyleolduğu içindir ki oligarşi bu gücükullanmamızı engellemeye çalışıyor.Bunun için saldırıyor. “Terör” demagojileriyledergimizi tecrit etmeyeve gayrı-meşru göstermeye çalışıyor.Oligarşinin bu saldırılarını boşa çıkartmanın,tecriti parçalamanın yolu,dergimizi daha geniş kitlelere ulaştırmaktır.İşte bu noktada dergi dağıtımınınönemi bir kez daha karşımıza çıkıyor.Dergi dağıtımıörgütlü, iradi birfaaliyettir Dergiyi halka nasılulaştırıyoruz?Birincisi; dağıtım şirketi aracılığıylaulaştırılıyor. Ancak, derginin toplamsatış rakamıiçinde dağıtım şirketlerininyeri çoksınırlıdır. Ki, bu konudadağıtım şirketleriyleve gazetebayileriyle de birçoksorun yaşanmaktadır.Sonuçtadağıtım şirketleri işbirlikçitekellerin şirketleridir. Devrimcibir yayını dağıtmaya çok da isteklideğillerdir. Ayrıca polis, dergimizindağıtımını engellemek içinelinden geleni yapmaktadır. ÖzellikleAnadolu il ve ilçelerinde gazetebayileri tehdit edilip dergimizin dağıtımıengellenmektedir. Oysa gazetebayileri yapılan anlaşmalara görehukuken o yayını dağıtmak zorundadır.Bu tür durumlarda dergimizinbırakıldığı gazete bayilerini denetleyebilir,derginin dağıtım ve satışıkonusunda zorlayıcı olabilir, dergiyebayiler aracılığıyla ulaşan okurlarladoğrudan bağ kurmaya çalışabiliriz.Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi,sonuçta bayi aracılığıyla dağıtımınyeri bizim açımızdan tali bir konudur.İkincisi ve bizim için esas olanderginin elden dağıtımıdır. Düşmanınsaldırılarını püskürtecek, etrafımızaörmeye çalıştığı tecriti parçalayacakolan budur. Ancak bunun daötesinde, devrimci bir yayını, mücadeleve örgütlenmeyle bütünleştirmeninasıl yolu da elden dağıtımdır.Bu konuda uzun yılların birikimine,deney ve tecrübelerine sahip olmaklabirlikte yeteri kadar sonuç aldığımızsöylenemez. Sonuç almaktankastımız şudur: Bizim bu konudakikıstasımız şu ya da bu siyasi hareketindergisinin ne kadar sattığı olamaz.Çünkü solun durumu bu konuda alabildiğinegeridir. İkincisi; kıstasımız,kendi dağıttığımız dergi sayısını mevcutdurumun iki katına çıkartmak daolamaz. Ölçümüz; biz dergimizi, çalışmayaptığımız alanda halkın ne kadarınaulaştırabildiğimiz, ne kadarınaulaştıramadığımızdır.Herhangi bir çalışmanın, örgütlenmeninolmadığı yerler bir yana; asgaribir devrimci örgütlenmenin olduğuyerlerde de, dergimizi ulaştıramadığımızkesim ulaştırdığımızdanfazladır.Peki nedir bize engel olan? YeniÇözüm’den bugüne farklı alanlarda,farklı zamanlarda, farklı sorunlarolsa da genel olarak elden dergi dağıtımındakisorunlarpek değişmemiştir.Düşmanın saldırısı,operasyonlar, gözaltılar,tutuklamalar herzaman yetersizliklerin“gerekçe”lerinden biridir.Evet; operasyonlar,gözaltılar tutuklamalarhep olmuştur veolacaktır. Oligarşi bizimhalka ulaşmamızıengellemek için herzaman saldırmıştır. Bu konuda ödediğimizbedeller ortadadır. Oligarşininsaldırıları bütün faaliyetlerimiziçin geçerli. Onun için bu bir gerekçeolamaz.Bunun dışında dergi dağıtımında,derginin zamanında alınmasındanzamanında dağıtılmasına, paralarınıntoplanmasından satış ve tanıtımdaısrar ve istikrara kadar, çeşitli sorunlar,eksiklikler olmuştur ve olmaktadır.Keza,- Derginin bizzat dağıtanlar tarafındanokunması,- Okutulması, yazıların tartışılması,- Çalışma yaptığımız alan içindeve dışında, daha önce dergimizi ulaştırmadığımızyerlere ve kesimlereulaşılması... gibi konularda da sorunlarve eksiklikler olabilmektedir.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20112 9


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Kuşkusuz tüm bu eksikliklerinnedenleri ve ortayaçıkış biçimleri, farklı birimve alanlarda farklı olabilir.Ama yine de hepsiiçin karakteristik olan yanlarvardır.Dergi dağıtımında hedefin,amacın muğlaklaşması,dergiyi ve onun satışınısıradanlaştıran, yukarıdasıralanan sorunlarınortaya çıkma zeminini hazırlayanönemli nedenlerdenbiridir.Biz dergi parasında o kişiyemücadelenin, örgütlenmeningerekliliğini, yoksulluğundan,ezilmişliğinden, horlanmışlığındankurtuluşunu göstermeliyiz. Bunuyaptığımızda 1 lira dergi parasınıveremeyecek hiç kimseninolmadığını görürüz. Dergiyeödeyeceği 1 lira onun içindiğer harcamalarından çok dahafarklı, kutsal bir öneme sahipolacaktır. 1 lira, onun özlemlerineulaşma iradesini temsil edecektir. Elden dergidağıtmaktakihedefimiz, amacımıznedir?Bir: Kitlelere düşüncelerimizi,ideolojimizi ulaştırmakİki: Kitlelerle bağlar kurarak, onlarıörgütlemek.Üç: Oligarşinin yalanlarını açığaçıkarmak, oligarşiye ideolojik, kültürelalanda darbeler vurmak.Dergi dağıtımındaki amaçlar gözdenkaçırıldığında yukarıda sıraladığımız“sorunlar”la uğraşır dururuz.Örneğin dergi paralarının toplanmasısorununu ele alalım. Nedir sorun?Örneğin kimi arkadaşlarımız,“Halkımızın durumu zaten iyi değil,yiyecek ekmeği zor buluyor...” gerekçesinigetirebiliyor. Böyle düşünüldüğündeorada amaç baştan kaybolmuşdemektir.Eğer böyle bakarsak, o zamandergiye sadece hali vakti asgari anlamdayerinde olanlara götürmek gerekirki, elbette bu düşünülemez bile.Tersine, biliriz ki, en yoksullar, dergimizinen başta ulaşması gereken kesimlerdir.Bunu gözden kaçırır, busabrı göstermezsek, dergimizi en kolayulaştığımız ve parasını da en kolaytoplayabildiğimiz kesime, en baştada esnaflara götürmekle yetiniriz.Ama bu noktada dergi de, derginin parasıda sıradanlaşacaktır.Oysa sürekli belirttiğimiz şey, enyoksullar içinde örgütleme yapmamızgerektiğidir. Biz en yoksullara götürmeliyizdergimizi. Ve parasını damutlaka almalıyız. Biz dergi parasındao kişiye mücadelenin, örgütlenmeningerekliliğini, yoksulluğundan, ezilmişliğinden,horlanmışlığından kurtuluşunugöstermeliyiz. Bunu yaptığımızda1 lira dergi parasını veremeyecekhiç kimsenin olmadığınıgörürüz. Dergiye ödeyeceği 1 liraonun için diğer harcamalarından çokdaha farklı, kutsal bir öneme sahipolacaktır. 1 lira, onun özlemlerineulaşma iradesini temsil edecektir.Dergi paralarına böyle bakmalıyız. Busadece dergi parasında değil, her türlüfaaliyetimiz için halktan aldığımızher kuruş için geçerlidir. Bunu böyledüşünmediğimizde halktan para istemekönce bizim kafamızda meşruolmayacaktır. Para toplamak için aklımızailk önce ekonomik olarak durumuiyi olanlar gelecektir.Yukarıda saydığımız diğer “sorunlar”abakalım; hemen hepsi aynıkapıya çıkar. Dergi dağıtımını kitle çalışmasınınbir aracı olarak görmüyorsak,dergi dağıtacak insan bulmasorunun her zaman yaşarız. Bir devrimcininasli sorumluluğu örgütlemektir.Tüm devrimci faaliyetler,tüm eylemler bunun içindir. Dergi debu konuda bizim elimizdeki en önemliaraçlarımızdan birisidir. Dergi dağıtımınıda bu önemle ele almalıyız.Sorunları hedef ve amaçtan kopartarakele aldığımızda çözüm bulmamızmümkün olmayacaktır. Dergi dağıtımıkendiliğinden değil,örgütlü bir faaliyettirHalkın yayınlarımızıanlamaması söz konusudeğil. Yayınlarımız halkınyaşadığı sorunları anlatıyor.Halkı anlatıyor. Anlaşılıpanlaşılmaması konusundada herkesin rahatlıklaanlayabileceği bir dilve üslup tutturduğumuzusöyleyebiliriz. Halkın okumaalışkanlığı olmadığıbir gerçek. Fakat dergininelden dağıtımının önemide zaten burada öneçıkmaktadır.Eğer derginin propaganda, ajitasyon,kitle ilişkileri yaratma, örgütlenmeaçılarından rolünü gereği gibiyerine getirmesini istiyorsak, herşeyden önce derginin dağıtımını,okunmasını, okutulmasını, tartışılmasını,satışını, parasının toplanmasınıkendiliğindencilikten çıkartıpiradi ve örgütlü bir süreç haline getirmeliyiz.Her hafta, dağıtımıyla başka, satışıylabaşka, parasının toplanmasıylabaşka birilerinin uğraştığı durumdaorada sonuç alıcı bir dergi faaliyetiyürütülemez. Bazen elbette çok çeşitlinedenlerle kişilerin değişmesi de sözkonusu olur; dergi dağıtımındaki iradilik,örgütlülük, planlılık, işte buradakendini gösterir. Kişiler değişsebile, o birim ve alandaki dergi dağıtımprogramımız, düzenimiz aynensürer... İlişkiler kaldığı yerden devralınıpdevam ettirilir... Mümkünolan her yerde dergi dağıtımıyla görevliinsanlarımız olmalıdır. Kurumlaşmadanbir işi düzenli biçimde sürdürmekve sonuç almak mümkündeğildir. Hedefimiz derginin kitleçalışmasında daha etkin birşekilde kullanılmasıdırNe demek daha etkin kullanmak?3 0


Düşman yalan ve demagojilerle,baskıve terörlebizi kendi içimize hapsetmek,tecrit etmek istiyor.Yapılması gerekenşey açıktır: Daha çok dergisatmak, dergimizi dahageniş kitlelere, yeni insanlaraulaştırmak.Bunu nasıl yapacağız?Bu konuda çok uzaklara gitmeyegerek yok; sadece son bir yıla bakmakyeterlidir. İradi davrandığımızda,inandığımızda, mevcut rakamları nasılbüyüttüğümüz ortada. Bu somut,başarılmış bir hedeftir. Ancakmevcut durumumuzu da yeterli görmüyoruz.Bugün hedefimiz çok dahabüyük olmak zorundadır. Çünkü, İstanbul’unkondularından Anadolu’nundört bir yanına kadar, daha gidilecek,dergimizin ulaştırılacağı çok yer var.Halen çalışma yaptığımız birim vealanlarda, hala ulaşamadığımız birçokkesim var. Gitmediğimiz sokaklardaulaşmamızı bekleyen yoksul halkvar..Bu durumda yapılması gerekenaçık değil midir? Birincisi; çalışmayaptığımız alanda dağıttığımız dergisayısını özellikle bu dönemde ikikatına çıkartmayı hedeflemeliyiz.Hedeflemek yeterli mi peki? Hayır.Dergi dağıtımı yukarıda da vurgulandığıgibi, başından sonuna örgütlübir faaliyettir. Dergi sayısını artırmayıistek, temenni olmanın ötesinegeçirebilmek için plan program olmalıelbette; o planın, programın içini dolduracakbir emek, fedakarlık ve disiplinolmalı.Gerçekte dergi dağıtımı açısındanson derece teşvik edici, güven ve cesaretverici örnekler yaşıyoruz sürekliolarak. Daha önce hiç çalışma yapmadığımız,hiç dergi dağıtmadığımızbölgelere gittiğimizde bile, birkaçsaat içinde 50-60-70 dergi satılanyerler oluyor. Bu gittiğimiz birçokyerde aldığımız ve alabileceğimizsonuçtur.Burada sorun, gittiğimiz ve o ilgiyisahiplenmeyi gördüğümüz yere tekrarve istikrarlı biçimde gidebil-İstikrarlı bir görünüm sunmak,“haftaya da geliriz” demişsek,gerçekten gitmek, halkımıznezdinde en az derginin içeriği kadarönemlidir. Verdiği sözü tutmayaninsanların elindeki dergiye de aynışüpheyle bakacaklardır.mektir. Tekrar gidebilmek ve o okurlarlabağlar kurabilmektir.Bugün gittiğimiz her yerde anlattıklarımızçok daha fazla etkili olacaktır.Düşmanın baskın sonrasındayaptığı yalan ve demagojileri bizimanlatacaklarımızla tersine dönecektir.Gittiğimiz her yerde halka anlatmalıyız:Gerçekler bu dergide yazıyor.Dergimizin basılmasının nedeni budur.Ülkemizi yönetenler her konudayalan söylüyorlar. Halkı aldatıyorlar.Biz gerçekleri anlattığımız için, onlarınyalanlarını yazdığımız için bu türsaldırılara uğruyoruz.Burada dergimizi daha çok insanaulaştırmak için kafamızda hiçbir sınırolmamalı. Sınır, 71 milyondur. 71milyona ulaşma iddiamızdır. Dergiyi halka ulaştırmaktek başına yeterli midir?Diyebiliriz ki dergi dağıtımında,geliştirmemiz gereken yanların başındabu gelmektedir. On yıllardır eldendergi dağıtıyoruz. On binlerce insanadergi verdik. Ancak dergi verdiğimizbu insanları ne kadar kalıcıilişkilere dönüştürebiliyoruz? Bu sorununcevabında özellikle kitle çalışmasıaçısından yetersiz kaldığımızyanımız vardır. Dergi dağıtan arkadaşlarımızınen çok üzerinde durmasıgereken konulardan birisi budur.Dergi verip parasını almak şeklindekibir ilişkiyi asla yeterli görmemeliyiz.Dergi vermek bizim için kitleleregitmenin, tanışmanın, bağ kurmanınilk adımı olmalıdır.Dergimizi kitlelere ulaştırdıktansonra, atacağımız ikinci adım; dergiverdiğimiz her insanla kalıcı ilişkilerkurmaktır. Özellikle mahallelerde,birim ve alanlarda kapı kapı dergi satarkenbunu gözetmeliyiz. Dergi verdiğimizherkesle, tekrargörüşmenin, daha uzunsohbetler yapabilmenin koşullarınıyaratmalıyız.Dergi dağıtımına çıkmadanönce derginin tamamınıokumaya çalışmalıyız.Dergi verdiğimiz kişilerledergideki yazılarüzerine kısa da olsa birsohbetimiz olmalıdır. Ayrıca giderekher dergi okuru için kafamızda birprogramımız olmalıdır. Kiminle dahaçok hangi tür yazılar üzerine sohbetetmek gerektiğini zaman içinde çıkarırız.Okurlarımıza giderek dahafazla ve daha özel zamanlar ayırarakbağlarımızı güçlendirmeliyiz. Derginin okunmasınısağlamak bizim görevimizdir.İnsanlarımız dergi verdiğimiz insanlaradergiyi okutmakta zorlandıklarındanyakınırlar zaman zaman.Doğrudur da, fakat dergimizi okutmakda bizim görevimizdir. Bunu nasıl yapacağımızınherkes için tek bir reçetesiyoktur. Bunun için birçok yöntembulunabilir. Bir dernekte, bir evde topludergi okumalarından, yazıların ençarpıcı ve önemli yanlarını sohbetlerimizetaşıyarak okumayı teşvik etmeye,ikili-üçlü okuma grupları oluşturmayakadar yöntemler geliştirebiliriz.Sorun, derginin okunmasının iradibir şekilde ele alınmasıdır. Buradabütün mesele dergi okunmasının dabir şekilde örgütlü ve iradi bir çabaylabütünleşmesidir. Bunu sağlayamadığımızdadergimiz ya gerçek anlamdaokunmayacak veya okunsa dasonuç alıcı olmayacaktır. Özellikleyeni dergi verdiğimiz insanlarla dergidekiyazılar üzerine mutlaka sohbetlerimizolmalıdır. Onlara dahafazla zaman ayırabilmeliyiz. Dergi dağıtımının istikrarıve verdiğimiz sözleri tutmak,dergiyi yaygınlaştırmanınön şartıdır!Geçen haftaki dersimizde konuştuğumuzgibi, derneklerimizden tutunhapishanelere kadar dergimiz herSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20113 1


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Düşmanın saldırılarını boşaçıkartmak ve kitle çalışmasındadaha büyük mesafeler kat etmekiçin önümüze daha büyükhedefler koymalıyız.hafta dört gözle beklenir.Tüm dergi okurlarımızaynı duyguları yaşayabilmeliler...Yaşatmalıyız.Ama derginin bir haftagötürülüp, bir hafta götürülmediğiyerde bunu yaratamayız.Böyle bir durumdaher şeyden önceyeni okurlarımıza dergimizinönemini, yerini yeterincegüçlü bir biçimde hissettirememişoluruz.İstikrarlı bir görünüm sunmak,“haftaya da geliriz” demişsek, gerçektengitmek, halkımız nezdinde enaz derginin içeriği kadar önemlidir.Verdiği sözü tutmayan insanlarınelindeki dergiye de aynı şüpheyle bakacaklardır.Bizim önem vermediğimiz,istikrar sağlayamadığımız bir işe,başkası da önem vermeyecektir.Bu noktada özen göstereceğimizbir diğer nokta, dergiyi en kısa süredeokuyucuya ulaştırabilmektir. Güncelliğien azından geçmemiş olmalıdır.Bir hafta on gün sonra götürülenbir dergide veya zaman zaman yapıldığıgibi, iki haftanın dergisinin birlikteverilmesinde o güncellik de olmayacaktır,dağıtımda disiplin ve istikrarda. Dergimizi halka satıyoruz.Halkı da dergi dağıtımınaortak etmeliyizDergiyi daha çok insana ulaştırmanınen temel yollarından biri budur.Derginin elden dağıtımında yer alaninsanlarımızı mümkün olduğunca çoğaltmayıhedeflemeliyiz.Dağıtımın, mücadelede,örgütlülüklerde çeşitligörevler üstlenmiş insanlarlasınırlı kalmasıdurumunda, dağıtımınçok daha genişleyemeyeceğiaçıktır. Her dergiokurumuzu en az bir dergiyibaşka birine satacakşekilde dergi dağıtımcısıyapmayı hedeflemeliyiz.Her dergi dağıtımına çıkarkengrubumuza yeni insanlar katabilmeliyiz.Bunu yapabildiğimiz ölçüde, dağıtımağımız genişleyecektir. Düşmanınsaldırılarını boşa çıkartmak vekitle çalışmasında daha büyük mesafelerkat etmek için önümüze daha büyükhedefler koymalıyız. Hedeflerimizeulaşmak için tüm <strong>Yürüyüş</strong> okurlarını,halkımızı <strong>Yürüyüş</strong> satışına seferberetmeliyiz.Sevgili okurlarımız; bu haftakidersimizi burada bitiriyoruz. Haftayagörüşmek üzere şimdilik hoşçakalın.VefaBurjuva kültür, “Vefa sadece İstanbul’dabir semtin adıymış” sözünüüretendir. Çünkü burjuva kültürde vegenel olarak tüm sömürücü düzenlerinkültüründe, vefa değil, vefasızlıkesastır.Burjuvazi vefasızdır.Vefa, halkın ve devrimcilerindeğeridir.Vefa, “Sözünde ve sevgisindedurmak” diye tarif ediliyor sözlüklerde.Birçok başka konuda ve alandada vefadan söz edilebilir amaesas olan, kavramı özel kılan bu ikikonudaki vefa olsa gerek. Sözünde vesevgisinde durmak.İlki, yani sözünde durmak, halkınyaşamında o kadar önemlidir ki, o dabaşlı başına bir kavramadönüşmüştür: Ahde Vefa.Ahd eski bir kelime, söz, ant,yemin demektir. Ahde vefa, sözüne,andına, yeminine bağlı kalmaktır vevefanın özüdür.Ahde vefa, dürüstlüktür, namustur,samimiyettir. Ahde vefa göstermeyenbir insan, bu sıfatların hiçbirinelayık olamaz.Vefanın bir diğer önemli biçimi,sevgisinde vefadır. “Sevgisinde” durmak,halkın geleneğinde kendini enaçık biçimde hastalıkta ve hapisliktegösterir.Burjuvazi, diyelim ki; eşi yatalakhasta oldu, sakat kaldı, başka bir“eş” bulmayı kendine hak görür,normal görür. Diyelim ki, eşi bir nedenletutsak düştü, yıllarca hapsemahkum edildi, burjuva düzenkültürünü savunanlara göre, öyle birdurumda içeridekini beklemek gerekmez...Ama halk bekler. Hastalıkta da,hapislikte de sevgisine sahip çıkar vesevgi zaten kendini orada gösterir.Sevgi, o vefayı gösterebiliyorsa,gerçek sevgidir.Vefa; söze sadakat, sevgiyebağlılık, emeğe saygıdır.Burjuvazi için, ne verdiği sözün,ne emeğin, ne sevginin değeri yoktur.Tek değer paradır.Vefa devrim için harcanmış emeğedeğer vermektir. Biri düşmüşse, o vefanıngereği olarak kaldırmaya çalışmaktır.Verilen bir desteği, yapılan biryardımı, bizim için göze alınan bir riski,unutmamaktır.Halk olmak, vefalı olmaktır. Devrimciolmak, vefalı olmaktır.Vefalı olmak, verdiğimiz sözlerdedurmaktır. Vefalı olmak, sevgimizde,hem halk ve vatan sevgisinde, hemsevdamızda sonuna kadar sadık olabilmektir.Vefalı olmak, halkıgüçlendirir, birleştirir, birbirinegüvenini pekiştirir.3 2


Burjuva politikacılartiyatrosuYılbaşı gecesi burjuva politikacılardanbir tiyatro izledik.Bir sahnede, Manisa Soma’da yerin550 metre altında CHP Genel BaşkanıKemal Kılıçdaroğlu vardı. CHPmaden ocağına iner de, AKP durur mu?AKP’nin Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Ömer Dinçer ile Enerji ve TabiiKaynaklar Bakanı Taner Yıldız dayılbaşında Karadon Maden Ocağı’ndaoynadılar tiyatroyu.Bu oyun bütün burjuva partilerininhalkı aldatmak için sürekli başvurduklarıbir yöntemdir. Halkla ilişkisiolmayan burjuva partileri bu türoyunlarla kendilerini halktan birisigibi göstermeye çalışırlar. Yılbaşı dabunun için iyi bir gün. Herkes eğlenirken,fedakar “politikacılarımız”tulumlarını giyip, yerin yüzlerce metrealtına inip, yılbaşlarını maden ocağındakiEMEKÇİLERLE geçirdiler.Kılıçdaroğlu, Soma’dan verdiyılbaşı mesajını: “2011 emeğin,alınterinin yılı olsun.”Kılıçdaroğlu, TÜSİAD toplantılarında“ekonomiyi sanayiciye teslimedeceğim” diyor; işçilerin, emekçilerin,halkın karşısına çıkınca da başkabir yalan söylüyor. Kılıçdaroğlu basınordusu eşliğinde indiği maden ocağındaoyunu şöyle sürdürdü: “Yola çıkarken‘halk için çalışacağım’, ‘halkınsorunlarını çözmeye talip oluyorum’dedim. Umudum, gücümsizsiniz, destek verin, yetki verinTürkiye’yi aydınlığa çıkaralım...”Eyy AKP taklitçisi Kılıçdaroğlu;Bu kadar işçi dostu isen, hazır Manisa’yakadar gitmişken BelediyeBaşkanı CHP’li olan Buca Belediyesi’ndenişten atılan ve bir buçukaydır belediye önünde kurduklarıçadırda direnen işçilerin de yeni yılınıkutlasaydın ya. Sen de mi işçinindirenenini sevmiyorsun? Bu gidişteriyakarlıkta AKP’yi geride bırakacaksınız....AKP’li Bakanlar Ömer Dinçerile Taner Yıldız da işçi tulumlarını giyipindiler ocağın eksi 260 koduna.Kameraların karşısına geçip aldılar ellerine‘havalı kazıcı’yı, kömür kazdılar.Madencilerle birlikte sofrayaoturup “soğan, biber, domates, sarma,tavuk ve börek” yediler.Aynı maden ocağında 30 kişi göçükaltında katledilmişti. “İşçilerin cesetleriçıkartılmadan madenden ayrılmayacağız”diye söz vermiştiAKP’nin bakanları. İki madencinincesedi hala göçük altından çıkartılmadı.Maden ocaklarında güvenlikönlemleri alınmadığı için madencilerkatledilmeye devam ediyor.Halkımız! Bu ikiyüzlülerin ikiyüzlülüklerinekanmayın. Onları sofranızaalmayın.Yapışın yakalarına. Göçük altındabırakılan işçilerin hesabını sorun.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Burjuvalara Nişantaşı ‘Cenneti’Halka Yoksulluk Cehennemi!Dünyanın en “görkemli” yılbaşı kutlamalarından biriniİstanbul Nişantaşı’nda Şişli Belediye Başkanı MustafaSarıgül düzenlemiş.Yılbaşı hazırlıkları 4 ayda tamamlanmış. Nişantaşı’ndaAbdi İpekçi Caddesi’ne boydan boya kırmızı halı serilip,cadde 50 bin lambayla “ışıl ışıl” yapılmış. Hem deöyle yapılmış ki, 30 bin metre uzunluğunda 10 seri lambakullanılmış. Hiçbir şey eksik kalmamış; 14 adet karmakinasıyla suni kar yağdırılmış. Yok yok... Sarıgül, bujuvaasalaklarına yaranmak için New York’un 5’inci caddesiyleyarışıyormuş. Geri kalmamak için Paris’in“ünlü” Champs-Elysees’ye özel bir ekip gönderip incelemelerdebulundurmuş.Emperyalistlerden öğrendikleriyle de bilmem ne sokağını“yıldızlar geçidi konsepti”yle, bilmem ne caddesinide “hediye cenneti konsepti”yle “dekore” etmiş.Nişantaşı cennet! Ya ötesi? Halka açlık, yoksula CE-HENNEM!..Burjuva asalaklarına yaranmakiçin yalakalıkta,soytarılıkta, israfta sınıryok.New York’ta, Londra’da, Berlin’de düzenlenen yılbaşıprogramlarıyla boy ölçüşüyormuş belediye başkanı...Halkın refahında boy ölçüşseniz ya!Bu şaşaalı gösterilerle neyin üstünü örteceksiniz?Bir yanda açlık yoksulluk, diğer yanda sefahat... Kiminparalarını saçıyorsunuz?Halk yiyecek ekmeğe muhtaç iken, bu paralar kiminiçin akıtılıyor? Saçılan paralar halkın parasıdır. Sarıgül,işçiye, emekçiye, halka yapmadığı hizmeti burjuva asalaklarınasaçıyor. Açlığın, yoksulluğun üzerini gösterişlekapatmaya çalışıyor. Halkın yaşadığı açlık-yoksulluktablosunun üstünü bu şaşaayla örtemezsiniz.3 3


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Kendini Geliştirmeyen Düzeni GeliştirirDevrime Hizmet EtmeyenDüzene Hizmet EderHayatın hiçbir alanında boşlukyoktur. Bunun için devrim mücadelesi,hayatın tüm ayrıntılarında düzenle çarpışmaylageçer. Yaşam biçiminden,kültüre, geleneklere, düşünme biçiminekadar geniş çaplı bir çarpışmadırbu. Düzen, yaşamın tüm bu ayrıntılarıüzerinde örgütlüdür. Bu açıdanCepheli şunda nettir: Her düşünce,her davranış ya düzene hizmeteder, onu güçlendirir ya da devrimi.Ortası yoktur.Yaptığı herhangi bir şeyin ne düzene,ne devrime hizmet etmediğinisöyleyenler, anti-bilimseldirler, gerçekçideğillerdir ve yaptıkları o noktadadüzenin değirmenine su taşımaktır.Çünkü “ortada” denilen tümdüşünce ve davranışlar, hakim olansistemi, yani emperyalizmi ve oligarşikdüzeni güçlendirir. Bu durumniyetlerden bağımsızdır. “Benim niyetimöyle değildi”, “Ben aslındaşöyle düşünmüştüm” demek durumukurtarmaz da, değiştirmez de.Sonuçta mücadele dediğimiz ikiideolojinin çarpışmasından oluşuyor.Düzenin ideolojisi yani burjuva ideolojisiile devrimci ideoloji yani proletaryaideolojisi savaş halindedir.Bu iki ideolojinin amaçları, hedefleri,yöntemleri, kısacası herşeyleri,birbirine taban tabana zıttır.Bu noktada çatışma yaşamın heralanına ve her anına yayılmıştır. Yaşamda,düşüncede, kültürde, eğitimde,“zevkler ve renkler”de, -eğlenceanlayışında, örf, adet ve geleneklerde,yani her şeyde düzen ile devriminçatışması vardır.Ekonomik yapı sonuçta üst yapısını,kendi kültürünü ve yaşam biçiminioluşturur. Düzenin ekonomisinde, “herşey kâr için”dir, ve “kâr için de her yolmübahtır”. Bunun yarattığı kültür veyaşam biçimi de bencil,bireyci, kendinden başkakimseye değer vermeyen,başkalarının sırtına basarakyükselmeyi başarısayan, halk sevgisi, vatansevgisi, vefa, bağlılık gibideğerleri reddeden birkültürdür.Bu çatışma, sadeceiktidarın polisiyle, askeriylegirilen bir fiziki çatışmadan,sadece meydanlarda, barikatlarda sürdürülenbir mücadeleden ibaret değildir;her alandadır. Çatışma ideolojidedir.Çatışma beynimizdedir. Dolayısıyla,Cepheli, devrim mücadelesinisadece iktidarın el değiştirmesi boyutuyladeğil, yaşamda, düşüncede,kültürde her şeyde yeninin yaratılmasıolarak görmelidir. Bunun içinhiçbir hareket, hiçbir düşünce ve davranışküçümsenmemelidir.Cepheli’nin her davranışı, dilegetirdiğimiz bu çatışma içinde bir sonuçtur.Her davranış, ya düzeni geliştirendirya da devrimi!Cepheli, tüm düşünce ve davranışlarını,“alışkanlıklar”ını, “kişilik”özelliklerini, bu ölçüye vurmalıdır. Benimşu düşüncem, benim şu tavrım,benim şu yaptığım, benim şu özelliğim,benim şu kişiliğim, devrimi migeliştiriyor düzeni mi?Bu soruyu sormak kadar, açık vecüretli cevap vermek de önemlidir. Busoruyu sormaktan kaçmak, veya cevabınıaçıkça vermekten kaçmak, kendimizdenkaçmaktır. Bu ise, düzenehizmet eden düşüncelerimizin, davranışlarımızındevam etmesi demektir.Sorunun cevabına göre Cepheli,Eğer yaptığımız iş,sergilediğimiz pratik,kafamızdaki düşünce,devrimi büyütmüyorsa,kişisel kaygılar, çıkarlar,kişisel ölçüler taşıyorsa,örgüte, devrime zararveriyor ve dolayısıyladüzene hizmet ediyordur.düşünce ve pratiğindeki düzen izlerinisilmeli, devrime ve devrimciliğe göreyeniden düzenlemelidir.Bir gelişmeyi, bir eylemi değerlendirirken,doğru pratiği, doğru adımıbelirlerken de sorulacak soru aynıdır.Her şey, düzenle devrim çatışmasıesas alınarak değerlendirilir.Pratiğin doğruluğunun ölçüsü de budur.Devrime hizmet etmeyen, devrimigüçlendirmeyen hiçbir pratik, hiçbireylem, hangi niyetle, hangi düşünceyleyapılmış olursa olsun, doğruve yerinde değildir.Eğer yaptığımız iş, sergilediğimizpratik, kafamızdaki düşünce,devrimi büyütmüyorsa; kişisel kaygılar,çıkarlar, kişisel ölçüler taşıyorsa;örgüte, devrime zarar veriyor vedolayısıyla düzene hizmet ediyordur.“Ben böyle düşünüyorum”, “Banaböyle uygun geliyor” şeklindeki düşüncebiçimi, devrimin değil, içimizdekidüzenin tarzıdır.Yaşam, düşünce ve çalışma tarzımızı,çoğu kez yanlış olarak “alışkanlıklarımız”diye adlandırdığımızdavranışlarımızı düşünelim. Hepimizdüzen içerisinden, onun kültüründenbeslenerek ve etkilenerek geliyoruz.Bunların yaşamımıza yansımamasıdüşünülemez. Bu yansıma,özensizlik olur, bireycilik olur, liberalizmolur, popülizm olur, ideolojikçarpıklıklar olur, örgüt bakış açısınıhakim kılamamak olur...Cepheli, bunların her birini “düzenemi hizmet ediyor devrime mi?” sorusuylabıkmadan usanmadan sorgular.Cepheli bilmeli ki bu savaş süreklidir.Bir yerden yendiğimiz, altettiğimizdüzen kültürü, bir başkayerden başını çıkaracaktır.Bu yüzden, “Ben düzeni yendim,düzen alışkanlıklarını yokettim” rehavetinekapılmamak gerekir. Onuniçin tüm devrimci yaşamımızı sürekligözden geçirmek zorundayız. Düzentamamen yıkılana kadar bu çatışmaböyle sürecektir.Cepheli, her gün devrim tercihini tazelemeli,güçlendirmeli, pekiştirmelidir.Aksi halde düzenden besleniriz venereden besleniyorsak pratiğimiz deona göre şekillenir.3 4


Asgari ücret insanlık onuruna aykırıdırEmekçinin onur ve ekmekmücadelesi yasalara sığdırılamazAsgari ücret 599 liradan 630 lirayayükseltildi!Bu parayla ne yapılabilir? Nasılyaşanır?Dört kişilik bir ailenin oturduğuortalama bir evin kirası bile asgariücretten yüksek. Bir üniversiteöğrencisinin aylık masrafı asgariücretten daha fazla.Bir simit 1 lira. Asgari ücretegelen günlük zam 85 kuruş. Asgariücrete gelen günlük zamla bir simitbile alınamıyor.Türkiye İstatistik Kurumu’nun(TÜİK), yani resmi bir kurumunhesaplarına göre açlık sınırının899 lira olduğu bir ülkede, insanları630 liraya mahkum etmek;“Seni açlık ve ölüme mahkum ediyorum”demektir.Bu, insanlık onuruna aykırıdır.Bir insanı asgari ücrete mahkumetmek, ona baştan; “Sen insan gibi birevde yaşamayacaksın, çocuklarınıokutmayacaksın, hasta olursan doktoragitmeyeceksin, sinemaya, tiyatroyagitmeyeceksin, kitap, gazeteokumayacaksın, kendinden başka hiçkimseyi düşünmeyeceksin...” demektir.Asgari ücretle, emekçilere sunulaniki seçenek şudur: “Yaşamak” istiyorsaneğer; “Hırsızlık yapacaksın,dilencilik yapacaksın, namussuzlukyapacaksın, iktidardakilere kul-köleolacaksın” ya da “açlıktan öleceksin!..”İnsanları asgari ücrete mahkum etmek,YA ONURSUZCA BİR YA-ŞAMA YA DA ÖLÜME mahkum etmekdemektir.İnsanları böyle bir ikilem arasındatercih yapmaya zorlamaya kimseninhakkı yoktur ve olamaz.AKP iktidarı, milyonlarca emek-Asgari Ücret 599TL’den 630 TL’ye çıktıBu zamla günde sadeceaşağıdakilerden birisinialabilirsiniz62 gram beyaz peynir16 gram bebek maması406 gram ekmek34 gram dana eti162 gram tavuk eti442 gram makarna746 gram patatesçiyi onursuzca bir yaşama mahkumetmektedir.Ülkemizde çalışan işçilerin yarıdanfazlası asgari ücretle çalıştırılıyor.Asgari ücretin de altında çalıştırılanyüz binlerce işçi var. Asgari ücret öylesinedüşüktür ki, dört kişilik bir aileyaşamını sürdürebilmek için çoluk-çocukgeceli gündüzlü çalışmak zorundakalıyor.Diğer taraftan AKP’nin yarattığıbu açlık tablosunun sonucunu yozlaşmaolarak toplumda çok açık birşekilde görmekteyiz.Yoksul halkın yaşadığı mahallelerebakın: AKP iktidarında açlık ve yoksulluğabağlı olarak uyuşturucu, fuhuş,kumar, hırsızlık, kat kat artmıştır.AKP, halktan alıp tekellere veriyor.Halkın açlık ve yoksulluğu büyürkentekellerin servetleri de katlanıyor.Patronlar memnuniyetlerini ifadeedecek kelime bulamıyor.Doğuş Holding’in sahibi FeritŞahenk Türkiye’nin gidişatını değerlendirirken“muazzam, muazzam”diye ifade ediyordu.Çıplak gerçek budur: Tekelleriçin “muazzam” olan, halk için felaketoluyor.“Türkiye uçuyor”, “muazzam,muazzam” diyen tekeller, asgari ücretemahkum edilen milyonlarca işçininücreti belirlenirken kuruşunhesabını yapıyor. Tekeller, günlükücrete yapılan 85 kuruş zamma“Biz bu kadar vermeyecektik” diyecekkadar aşağılık ve pervasızdırlar.Tekellerin “muazzam” Türkiyesi’ndeişçiler, emekçiler, halkyoktur. İşçilere reva gördükleriyaşam budur. Tekellere kâr sağlayacakkadar yaşamlarını sürdürsünleryeter. AKP iktidarı da tekellerinisteklerini harfiyen yerine getirmektedirler.İşçiler, emekçiler;AKP, insanlık onurunaaykırı bir yaşamdayatıyorBizler emeğiyle çalışan işçileriz.Emeğimiz onurumuzdur. Asgari ücretlebize dayatılan onursuzca, kölegibi bir yaşamdır. Tekeller emeğimizison damlasına kadar sömürmek istiyor.Bize dayatılan asgari ücret insanlıkonuruna aykırıdır. Bize dayatılanbu onursuzluk tekellerin onursuzluğudur.Bizi sömürenlerin onursuzluğudur.Asgari ücrete karşı mücadele, ekmekve onur mücadelesidir. Bize dayatılankölece yaşamı kabul etmiyoruz.Bize dayatılan açlığı, köleliği,onursuzluğu reddedelim!Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20113 5


AdaletAsgari ücret, emeğin karşılığınıvermemenin resmi statüsüdürSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Türkiye’den 12 işbirlikçi✵tekel listedeEmperyalist tekellerin dergisi Forbes,dünyadaki kan emici en büyük 2bin tekel arasında Koç, Sabancı,Doğan, Enka gibi işbirlikçilerin yanısıraTurkcell, İş Bankası, Akbank,Garanti Bankası, Vakıflar Bankası,Türk Telekom’un da yer aldığınıaçıkladı. Tekeller için her şey “muazzam”gidiyor, dünyanın en zenginlerilistelerine daha çok giriyorlarartık.Sağlıkta dönüşüm ve✵borçlandırılan hastalarSağlıkta dönüşüm, AKP’nin yalanlarıbir yana, para demektir. SES İzmirŞubesi, Sağlık Bakanlığı’nın veBaşbakan’ın “On sekiz yaş altındaolan, sosyal güvencesi olmayan herkesinücretsiz sağlık hizmeti alacağı”sözlerini belgeler ile yalanladı.Sosyal güvencesi ve hastaneyeödeyecek parası olmayanların ve 18yaş altındaki çocukların tedavi olabilmeleriiçin borç senedi imzalamalarızorunlu tutuluyor birçok yerde.Ödenmeyen borçlar icraya verilerekalınıyor.Ankara Valiliği, hastanelere biryazı göndererek, hastane masraflarınıödeyemeyenlerin rehin alınmasınason verilmesini istiyor. Yani, rehinalmalar sürüyor.“Asgari ücret” diye verilen 630 lirayla nelerin alınabileceğinedair birçok hesap yapılabilir. Açık olan şudurki, bu ücret, yiyecek ve giyecek ihtiyacını bile karşılamaz.Dahası, karın doyurmanın yanında bir insanın barınma,ulaşım, elektrik, su, ısınma eğitim, sağlık, sosyalve kültürel ihtiyaçlar, gibi zorunlu giderleri vardır. Asgariücretle çalışan bir kişi sadece simit yese, yine de artıracağıpara, 230 liradır ve bu parayla bu ihtiyaçlarınınasıl giderecek?Ne demektir bu? Asgari ücretle geçinen bir aile “barınma,ulaşım, elektrik, su, ısınma, eğitim ve sağlık” gibizorunlu ihtiyaçlarını gideremeyecektir.Asgari ücret kapitalist bir devlette, resmî makamlarca,işçinin “zorunlu ihtiyaçları” göz önünde tutularak tesbitedilen en düşük ücrettir. Ama “işçinin zorunlu ihtiyaçları”nıkapitalist belirler bu hesaplamada. Ve kapitalistişçiye der ki; sen şunu yemesen de, şunu kullanmasanda, şu imkandan yararlanmasan da olur!Böyle bir asgari ücretin olduğu toplumda adaletten hiçbirşekilde söz edilemez. Kapitalist toplumda bu biçimdekiasgari ücretin varlığı o toplumda adaletsizliğin resmenkabul ve ilan edilmesidir.Bu şekilde bir asgari ücret belirleyen her devlet “Benimdevletim adeletsizliğin devletidir” demiş olmaktadır.Bu, adaletsizliğin yasal bir durum olarak topluma kabulettirilmesidir.Devlet ve patronlar, asgari ücret belirlemesi ve politikasıylaişçilere diyorlar ki; sadece bizim belirlediğimizkadar yaşayabilirsin. Sadece “Ölmeyecek kadar, yenidençalışabileceğin gücü bulacağın kadar para veririz”...Adaletsizliğin bundan daha açık bir biçimi düşünülebilirmi? Bir toplumda adaletsizlik denilince genelliklehukuk alanındaki uygulamalar ve kurumlar akla gelmektedir.Oysa ki, asıl adaletsizlik üretim bölüşüm vetüketim alanındakidir. Ekonomidedir adaletsizlik. Hukukalanındaki adaletsizlik çoğu zaman buradaki adaletsizliğinsonucu olarak ortaya çıkmaktadır.Adalet mücadelesi işte bu yüzden sadece mahkemelere,sadece davalara sıkıştırılamayacak kadar kapsamlıve köklü bir mücadeledir.Zenginler Listesindekiler ve İcraya VerilenlerDeprem için✵ne yapıyorsunuz?80 ülkenin cumhurbaşkanına sunulanbir raporda önümüzdeki yıllarda“doğal afetlerin” artacağına dairuyarılar yapıldı.Hazırlanan rapora göre, deprembölgelerinin yüzde 70’inde risk artmışdurumda. 2011- 2015 yılları arasındadepremler bekleniyor. Raporda, enaktif deprem bölgelerinden birininde Türkiye’yi kapsadığı belirtiliyor.Deprem tehditi aleni. Oysa AKPkılını bile kıpırdatmıyor. Halkın evleriniyıkmaktan geri durmayanlar, sözkonusu yoksul halkın depreme karşıkorunması oldu mu, oralı bile olmuyorlar.Bu yoksul halkı ölüme mahkumetmektir.Torba Yasa’da engellilerin✵hakları da gasp ediliyorBinlerce engelli aç ve işsizken, 8 yıldır40 bin engelli kadrosunu boş tutanAKP iktidarı engelliler ile alay ediyor.Eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ınaçıkça söylediği gibi, engellileribütçeye yük olarak gören AKP,“Torba Yasa”da yer alan 4857 Sayılıİş Kanunu'nun 30. maddesindeki,“engelli çalıştırma” zorunluluğundanişbirlikçi tekelleri kurtarıyor.Bunu gizlemek için de, “sadece engellilerden”oluşacak işyerleri açılabilirdiyor. Peki kim açacak bunu? Kısacasıkarşılığı olmayan, AKP’ninengellilerin kazanılmış haklarını gaspetmesini perdelemeye yönelik birhareketir bu.3 6


Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK,TEKELLERİN hizmetindedirAylardır “Parasız Eğitim İstiyoruz!”talebiyle bir kampanya yürütenGençlik Federasyonu üyesi öğrenciler,herkese bir gerçeği anlatmakistiyorlar.Bunun için elbette bedeller deödediler, ödüyorlar. Parasız eğitim talebinisavundukları için gözaltınaalınan, işkence gören, tutuklanan onlarcaDev-Gençli var.İşkence görmek, gözaltına alınmak,tutuklanmak pahasına da olsaparasız eğitim talebi için tüm bunlarıgöze alan Dev-Gençliler, bu talepiçin herkesi mücadele etmeye çağırıyorlar.AKP, niye gözaltına alıyor,niye tutukluyor?Gençlik Federasyonu üyesi öğrencilerindile getirdiği ve gerçektemilyonlarca öğrencinin haklı ve meşrutalebi olan “Parasız Eğitim Hakkını”,AKP görmezden geliyor, yoksayıyor.Dahası, bu talebi dile getirenlerisusturmak istiyor.9 yıldır iktidarda olan AKP, eğitimile ilgili konularda bugüne kadaronlarca “düzenleme” yapmıştır; ancakbu adımların hepsi, gençliğinhaklı talebi doğrultusunda değil, tamtersine, eğitimin PARALI hale getirilmesidoğrultusundadır.AKP bugüne kadar eğitim ile ilgilikonularda sadece ve sadece tekellerinistedikleri değişiklikleri gerçekleştirdi.Çünkü, AKP parasız eğitimekarşıdır.AKP, 9 yıllık iktidarında görüldüğügibi açıkça paralı eğitimi savunmaktadır.Parası olanın okumasını,parası olmayanın gidip tekellereucuz işgücü olmasını istiyor. Halk çocukları,taşeron firmaların ucuz işgücüolsun istiyor.AKP, işte bu nedenle parasız eğitimtalebinin dile getirilmesini istemiyor.Bu nedenle bu konudaki mücadeleyipolis terörüyle bastırmakistiyor. Zira, onun kurduğusistem görüleceği gibieğitimin, Milli Eğitim Bakanlığı’nınve YÖK’ün tekellerinhizmetinde olduğugerçeğidir.Görüleceği gibi Milli EğitimBakanlığı’nın ve YÖK’ünattığı her adım buna yöneliktir.O nedenle atılan adımlar rastgeleatılmış değildir.“Oligarşik düzende eğitim,halk için değil, tekelleriçindir” değerlendirmesi saltbir slogan değildir. Bu saptama somutdurumun, yaşananların adının konmasıdır.Eğitimin tekeller için olması, eğitiminparalı hale gelmesi sadece özelüniversiteler ile sınırlı olan bir durumolmaktan çıkmıştır. Özel üniversiteler,eğitimin niteliğini göstermesiaçısından elbette önemli bir göstergedir.Ancak eğitimin paralı olması,tekellerin ihtiyaçları için kullanılması,uzun süredir daha genel bir sorundurumundadır.Milli Eğitim Bakanlığı veYÖK tekeller için vardırMilli Eğitim Bakanlığı ve YÖK,halkın kurumları değildir. Halkın güveneceği,halkın taleplerini dikkatealan kurumlar değildir.Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK,tekellerin hizmetinde, tekellerin talepleriiçin hareket eden, onlar için varolankurumlardır.Milli Eğitim Bakanlığı, liselerdebir yandan gerici faşist eğitimi sürdürürken,bir yandan da liseleri tekellerinucuz işgücü deposu haline getirecekMeslek Liseleri uygulamasıile yeni bir düzenleme yapmayı planlamaktadır.Özellikle, tekellere ucuzişgücü olacak, Meslek Liselerindebuna hazırlanmış yüzbinlerce halk çocuğunuucuz işgücü olarak hazırlamakiçin adım atıldı.Ayrıca üniversiteleri paralı hale getirerek,üniversitelerde halk çocuklarınınokuma imkanlarını ellerindenaldılar.Yine liseleri bir yandan oligarşininresmi güçlerine teslim ederek, liseligençliğin taleplerini boğmayaçalışıyorlar.YÖK ise üniversitelerin içine kadartekelleri sokmuş, onları resmileştirmiştir.Üniversitelerde tekellerinsponsor olmalarından tekellerin öğrencigençliğe yönelik olarak bir diziprogramı ile öğrenci gençliği bir pazarolarak görmelerine varıncaya kadarartık büyük bir pazardır üniversiteler.Tekeller ve üniversiteler (hemdevlet, hem özel) artık iç içe geçmişlerdir.Banka kartlarından tatil programlarına,dil kurslarından araba satışlarınakadar tekeller üniversite içindeher türlü faaliyeti sürdürmekte, burslarlakendilerini öğrenci “devşirmekte”dirler.Şenlik adı altındaki yozlaştırmaprogramlarının sponsoru olmalarıylakapitalizmin tüketim kültürünü üniversiteleretaşırken, üniversite sanayiişbirliği projeleri ile de üniversitelerdetekellerin varlığı meşrulaştırılmıştır.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20113 7


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Ülkemizde GençlikGençlik Federasyonu’ndanONLAR SALDIRDIKÇADEV-GENÇ’LİLER YÜRÜYÜŞ’ÜDAHA ÇOK SAHİPLENECEKDoğruları söylemenin gerçekleriyazmanın bedelini ödüyoruz.Tarih tanıktır;Adaletsizlikler üzerine kurulubu düzen var olduğu gündenberi doğruları söylemekten gerçeklerianlatmaktan ve bu uğurdamücadele etmekten vazgeçmedik,geri adım atmadık.Mücadele etmenin bedel ödemekgerektirdiği bilinciyle gerektiğindebedel ödedik ama bedelödetmesini de bildik.Bedel ödemeye devam ediyoruz.24 Aralık’ta sabaha karşı 3.15sularında İstanbul Şişli’de bulunan<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin teknikişlerinin yürütüldüğü Ozan Yayıncılık’abir operasyon gerçekleştirildi.Bu saldırı sonucu 7 kişi tutuklandı.AKP polisinin bu saldırganlığıbu pervasızlığı tesadüf değildir.Katıldıkları her panelde hertoplantıda demokrasi şovları yapmaktangeri durmayan AKP temsilcilerikendisine muhalif gördüklerikesimlere saldırmaktangeri durmuyorlar. Gece yarısı<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ne yapılan buhukuksuz saldırı da AKP’nin demokrasidenanladıklarının en somutörneğidir.Saldırıyorlar!Çünkü politikaları gerçekleriçarpıtma ve demagoji üzerinekuruludur.En temel hak ve özgürlüklerimizitalep ettiğimizde ise gazbombalarına ve polis coplarınamaruz kalıyoruz. Bunun adına daorantılı güç diyerek kendi işkenceciyüzlerini gizlemeye çalışıyor.Bu çarpıtmaların ve gerçekleringizlenmeye çalışılmasınınkarşısında gerçekleri haykıranonurlu sestir <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi!İşte bundandır AKP iktidarının<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ne saldırganlığı!İşbirlikçi katliamcı yüzleriteşhir edildikçe daha da saldırganlaşmaktadırlar.19 Aralık’ta katledilenleri yazdıklarıiçin, Maraş’ı, Sivas’ı, Çorum’u,Gazi’yi unutmadıkları veunutturmakları için susturulmayaçalışılmaktadır.<strong>Yürüyüş</strong>’ü saldırılarınızla sindiremeyecek,susturamayacaksınız!<strong>Yürüyüş</strong>, gecekondusu yıkılanyoksul halkın sesidir!<strong>Yürüyüş</strong> 4-B’ lerle - 4-C’lerle,Torba Yasalarla her gün dahafazla hak gasbına uğrayan işçinin- emekçinin sesidir.Korkularının yansımasıdır saldırganlıkları!Korktukları için 17 yaşındakiFerhat Gerçek’i Yenibosna’da<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi dağıtımı yağparkensırtından vurarak felç bıraktılar.Korkuyorlar!Korktukları için Engin Çeber’iMetris Hapishanesi’nde işkencedekatlettiler.Gerçek, yalan karşısında enbüyük silahtır. İdeolojik silahımızdergimizdir. Bu silahla savaşacağız!<strong>Yürüyüş</strong>’ü daha çok sahipleneceğiz,daha fazla insana ulaştıracağız.Bu sözü yerine getirmektüm DEV–GENÇ’lilerin görevidir!Rektörlük Hasarın BedeliniÖğrencilerden İstiyorESKİŞEHİR Anadolu ÜniversitesiRektörlüğü, 4 Kasım 2010’da AnadoluÜniversitesi ve Eskişehir OsmangaziÜniversitesi’nde okuyan öğrencilerAnadolu Üniversitesi İki EylülKampüsü’nde 6 Kasım YÖK’ün kuruluşyıldönümünü protesto eden afişlerasmak istediği için özel güvenlikgörevlileri ve polisin saldırması üzerineokul kantinine girerek barikat kurupdirenmiş ve 45 öğrenci gözaltınaalınmıştı. Şimdi de kantinde oluşan 17bin liralık hasarın masrafı öğrencilerdenisteniyor.Derbent Mahallesi’ndePolis Terörü1 Ocak Cumartesi günü SarıyerDerbent Mahallesi’ne dergi dağıtımınagiden Gençlik Federasyonu üyesi öğrencilergirdikleri bir sokakta polisler tarafındanönleri çevrilerek “Hakkınızda şikayetvar” denildi ve gözaltına alınmakistendi. GBT kontrolünün keyfiliğine itirazeden Gençlik Federasyonu üyelerininçevredeki halk tarafından da sahiplenilmesiüzerine polis gözaltına alamadanoradan uzaklaşmak zorunda kaldı.Faşist baskıprotesto edildi29 Aralık’ta Samsun On DokuzMayıs Üniversitesi KurupelitKampüsü’nde bulunan Karadeniz ÖğrenciYurdu’nda sivil faşistlerin ilericive devrimci öğrencilere yaptığı baskılarıprotesto etmek ve genel olarak yurtlardakifaşist baskı ve teröre dikkat çekmekiçin OMÜ öğrencileri tarafındanbir eylem gerçekleştirildi. Fen-Edebi -yat Fakültesi önünde yapılan açıklamada, geçtiğimiz günlerde KaradenizYurdu’nda elinde bıçaklarla bir grupfaşistin yurt yönetiminden aldığı güçleodaları bastığı, bir öğrenciyi tehditederek telefonunu gasp ettiği hatırlatıldı.3 8


Ülkemizde GençlikGençliğinGündemindenİSTANBUL ÜNİVERSİTESİ’NDEPOLİSE ARAMA İZNİ12 Eylül döneminin uygulamalarıokullara bir bir sokulmaya çalışılıyor. Zatenbugüne kadar baskıların, gözaltılarınhiç eksik olmadığı İstanbul Üniversitesindebundan sonra da bir yıllık uygulamalarşeklinde hayata geçirilen poliseİstanbul Üniversitesi etrafında aramaizni gibi faşist uygulamalar öğrencigençlikten düzenin ne kadar çokkorktuğunu ortaya koymaktadır. Bukorkularını bastırmak için yapacaklarıuygulamalar şöyle; İstanbul Üniversitesi’ninbazı fakülte girişlerine asılan kağıtlarda‘Önleme Araması Kararı’ yazıyor.Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü’nüntalep ettiği İstanbul 1. SulhCeza Mahkemesi’nin kararına göre 1Aralık 2010 - 30 Kasım 2011’e kadar biryıl süreyle kişilerin, çanta, paket, poşet,araç ve özel kâğıtları aranacak. Aramanınsınırları ise bir hayli geniş... Polisüniversitenin Fatih sınırları içerisinde bulunantüm fakülte, yüksekokul ve idaribinalarının girişinde, hatta binalarınınçevrelerinde, rektörlük talep ettiğinde debina içlerinde arama yapabilecek. Bu uygulamalarçoktan hayata geçirildi bile.Örneğin; geçtiğimiz günlerde İstanbulÜniversitesi’nde okuyan bir öğrenciokuldan çıktıktan sonra yolda önü polislertarafından kesilerek “Nereye gidiyorsun?Seni alalım mı almayalımmı?” gibi sorular sorularak karakola götürülmekletehdit edilmiştir. Herkese suçlumuamelesi yapılarak polisin keyfigözaltına alması kolaylaştırılmıştır.İstanbul Üniversitesi Rektörü YunusSöylet ise bu kararla ilgili; "İstanbulÜniversitesi Rektörlüğü’nce bahsi geçenarama kararları, şiddet olaylarınınönlenmesi ve öğrencilerimizin can güvenliğininsağlanması amacıyla 2005yılından itibaren, üniversite giriş kapılarındasadece şüphe üzerine uygulanmıştır.2010-2011 öğretim yılı içinalınan ‘Önleme Arama Mahkeme Kararı’rektörlüğümüzce süre ve içerikaçısından yeniden değerlendirilmişolup ivedilikle gereği yapılacaktır" diyor.Yunus Söylet güya öğrencileringüvenliğinden bahsetmektedir. Peki soruyoruz:Madem öğrencilerin can güvenliğinisağlayacaksınız, işkenceci, elikanlı katil polisleri neden okula sokuyorsunuz?16 Mart’ta 7 öğrenciyi İstanbul Üniversitesi’ndekatleden, demokratik akademiküneversite mücadelesi verenDev-Genç’li Seher Şahin’i üniversitenin3. katından aşağı atan, Hamiyet Yıldızlar’ıöğrenciyken katleden ve daha birçokdevrimciyi kaçırıp katleden sizin oüniversitenin güvenliğini sağlasın diyekoyduğunuz katil polisler değil mi?Şöyle kendi tarihinize bir bakın. Kendiniziaklayabileceğiniz bir yüzünüzvar mı? Yok değil mi? Bizler yıllardırverdiğimiz onurlu mücadeleyi karşınızdaHamiyet Yıldızlar gibi dikilerekvereceğiz. Baskılarınız, onursuz dayatmalarınız,aramalarınız bizi yıldıramaz!..Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011gençli¤intarihinden9 Ocak - 16 Ocak13 Ocak 1992: Ankara’da belediye otobüslerineyapılan zammı protesto için yürüyüş yapan Hacettepe’liöğrencilere polis saldırdı. 79 öğrenci gözaltına alındı.12 Ocak 1992: Dicle Üniversitesi öğrencisi A. SametÇetin kontrgerilla tarafından katledildi.Ocak 1977: Aydın-Ortaklar Öğretmen Lisesi’ndeartan faşist baskıları protesto için 2 bin kişilik yürüyüşdüzenlendi.10 Ocak 1993: İstanbul Bahçelievler Lisesi’ndeöğrenciler öğretmen dayağını protesto için "Dayak YemeğeDeğil, Bilim Öğrenmeye Geldik” pankartıyla yolutrafiğe kapatarak eylem yaptılar.11 Ocak 1991: DLMK’lı öğrenciler "İsteyelim,Mücadele Edelim, Vermezlerse Alalım” adıyla kampanyabaşlattılar.Dünya GençliğindenABD’li Emre Aközler İş BaşındaAmerika’da öğrencilerin "Parasız Eğitim" talebinekarşı çıkan liberaller, ABD’deki öğrencilerin okul yıllarındakredilerle borçlanması, işe başlayınca ise geri ödemesimodelini öne sundular. 2009 yılında ABD’li üniversiteöğrencileri, ortalama 24 bin dolar kredi borcuyla mezunoluyorlardı. Ancak ailelerin çocuklarına destek olmakiçin aldığı krediler, öğrencilerin kullandığı diğer kredilerve okul masraflarını karşılamak için kredi kartlarına yüklenmelerisonucu ortalama eğitimin 80 bin doları bulduğubelirtiliyor. Toplam 880 milyar dolar borca ABD’dekitoplam öğrenci kredi borcu ise akıl büyük bir miktaraulaşmış durumda. 2010 sonu itibariyle borç toplam 880 milyardolar. Bu borç her saniye 2800 dolar artıyor. ABD EğitimBakanlığı, öğrencilere sağladığı kredi için yüzde 7 faizalıyor. ABD’de kredi kartları için ortalama yüzde 8.8, evkredileri için ise yüzde 9.1 faiz olduğu düşünüldüğünde,bu faizin de yüksek olduğu görülüyor.3 9


Ülkemizde GençlikSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Parasız Eğitimİstiyoruz AlacağızGalatasaray Lisesi önünde “ParasızEğitim İstiyoruz Alacağız” imzamasası açan Dev-Genç’liler, herkeseparasız eğitim hakkımızı almak içinmücadele etme çağrısı yapıyor.❍ Taksim’de İmza MasasıGalatasaray Lisesi önünde 29 Aralık’taaçılan masaya öğrenci gençliğinve ailelerin ilgisi yoğundu. Havanınsoğuk olmasına rağmen halk,Dev-Genç’lilerin bu meşru talebini sahiplendive imza verdi. GalatasarayLisesi’nin demirlerine pankartın asılmasınıbahane eden sivil polisler,pankartın indirilmesini istediler. Bununkeyfi bir uygulama olduğunu belirtenDev-Genç’liler pankartı indirmeyeceklerini,pankart asmanın demokratikhakları olduğunu vurguladı.Dev-Genç’lilerin kararlı tavrı vepolisin teşhir olmaktan korkması nedeniylepolisler çekip gitmek zorundakaldılar.30 Aralık’ta açılan masada ise360 imza toplandı ve 1000’e yakınbildiri dağıtımı yapıldı.❍ Dev-Genç’lilerin ParasızEğitim Mücadelesi Sürüyor2 Ocak günü imza toplanan masadada polis yine tahammülsüzlüğünügöstererek pankartın indirilmesiniistedi, ancak Dev-Genç’lilertüm meşruluklarıyla eylemlerine devamettiler. Dev-Genç’liler meşrutaleplerini dile getirdiler. Yapılan konuşmalardaparasız eğitim istemeninsuç olmadığını, 12 milyon öğrencinintalebi olduğunu ve asgari ücretin600 TL olduğu ülkemizde paralı eğitiminbir soygun olduğunu vurguladılar.❍ Ege Üniversitesi'nde ParasızEğitim İstiyoruz, Alacağız!Ege Üniversitesi'nde iki haftadıraçılan "Parasız Eğitim İstiyoruz, Alacağız"standı bu hafta 28 Aralık günüaçıldı. Üç saat açık kalan stantta imzalartoplandı, <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi'ne yapılanbaskın anlatıldı. Stanttan sonrasınıflara dağılan Dev-Genç'liler "Parasızeğitim istemek suç değil! FerhatTüzer ve Berna Yılmaz serbest bırakılmalıdır!"şeklinde konuşmalarlaimza toplamaya devam ettiler.❍ İzmit'te Dev-Genç’lilerSaldırıları Boşa Çıkardı3 Ocak günü İzmit Sanat Sokağı’nda“Parasız Eğitim İstiyoruzAlacağız” kampanyası içinmasa açan Dev-Genç’lilereönce zabıta saldırıp masayıalmak istedi. 5 dakika sonrada onlarca yunus ve çevikkuvvet polisleri doldu. Dev-Genç’liler iki kişiydi ve polismasayı zorla, hukuksuzbir şekilde aldı. Halka teşhir olanpolisler alanı hemen terk etti. İmzakampanyasına masasız devam edenDev-Genç’liler halkın olumlu tepkisive desteğini aldı. Dev-Genç’lileriki saatin sonunda 217 imza topladı.❍ Kars’ta Kampanya Çalışması25-29 Aralık tarihleri arasındaKafkas Üniversitesi Fen-EdebiyatFakültesi’nde Kars Gençlik Dernekliöğrenciler “Parasız Eğitim İstiyoruz!Alacağız!” kampanyası dahilinde160 tane imza topladı. Öğrencilerarasında imza toplamak isteyenleroldu.❍ Parasız Eğitim İstemek SuçDeğildir!Karabük Üniversitesi’nde 27 Aralık’ta“Demokratikleşme ve KamusalAlan” adı altında verilen konferanstasöz alan Gençlik Federasyonuüyesi demokratik ve bilimsel eğitiminönünde engel olarak bulunan YÖKdüzeninden ve parasız eğitim talebininhaklılık ve meşruluğundan bahsetti.29 Aralık Salı günü <strong>Yürüyüş</strong>Dergisi’nin tanıtım ve satışı yapıldı.4 0


❍ Liseli Gençlik’in ÇadırıArmutlu'daLiseli Gençlik, yaklaşık 1 haftadırOkmeydanı Sibel Yalçın Parkı'ndaaçtığı çadırda; "Parasız Eğitim,İstiyoruz Alacağız" kampanyasınınçalışmasını ve duyurusunu yaptı. 30Aralık günü, Grup Yorum elemanlarıve Grup Yorum Korosu öğrencileri,Liseli Gençlik'in Okmeydanı SibelYalçın Parkı'nda açtığı çadırı ziyaretetti. Sarıgazi Liseli Gençlik kalabalıkbir şekilde sloganlarla ve marşlarladireniş çadıırını ziyaret etti.4 Ocak günü Armutlu’ya taşıdıçadırını Gençlik. Okmeydanı’ndansonra bir haftalığına açılan çadıra hergün ziyaretçi geliyor. Şenay anaların,Gülsüman anaların, Sevgi Erdoğan’ın,iki kız kardeşin Canan’laZehra’nın şehit düştüğü, Güler Zere’nin,Eyüp Baş’ın şehit düştüğü direnişmahallesinde gençlik direniş geleneğinibüyütüyor.Dev- Genç Tarihi EmreAköz’e En Güzel Cevaptır30 Aralık günü Taksim GalatasarayLisesi önünde Sabah Gazetesi yazarlarındanEmre Aköz’ün 16 Aralıkgünü yazdığı “ODTÜ’lü sosyalistlereyakışan oyun; uzun eşsek” başlıklıyazısına cevaben bir eylem yapıldı.Gençlik Federasyonu tarafından yapılaneylemde “Emre Aköz Yanılıyor!Parasız Eğitim ve Bağımsız TürkiyeMücadelemizden 41 Yıldır Vazgeçmedik!Vazgeçmeyeceğiz!” denildi.İstanbul Üniversitesi Önünde Eylem!İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü ana giriş kapısı önünde GençlikFederasyonu üyesi öğrenciler, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün başvurusuylapolise getirilen üniversite ve çevresindeki keyfi arama iznini protestoettiler. Eylemde “Polisiniz, İşbirlikçi Rektörleriniz, Arama Kararlarınız MücadelemiziEngelleyemez” yazılı pankart açılarak bir açıklama yapıldı.Lisede KantinBoykotu Kazandı!Sarıyer Behçet Kemal Çağlar Lisesi’nde28 Aralık günü kantin fiyatlarınındüşürülmesi için başlatılan boykotta,kantinden alışveriş yapmamalarıçağrısında bulunulmuş, bunun üzerineMüdür Yardımcısı Sait Arı, okulapolis çağırarak 3 öğrencinin gözaltınaalınmasına sebep olmuştu. 30Aralık günü, okuldaki boykotu kullanmakisteyen CHP İstanbul MilletvekiliÇetin Soysal, okula giderek bahçedeöğrencilere ücretsiz simit, meyve suyuve Atatürk’le ilgili kitaplar dağıtmayabaşladılar. Bu duruma tepki gösterendevrimci öğrenciler, yapılan boykotüzerinden reklam yaptığını, kim olduklarınıiyi bildiklerinisöylediler veÇetin Soysal’ın yapmakistediğini televizyon ve gazetelereteşhir ettiler. Çetin Soysal müdürlegörüştükten sonra okuldan ayrıldı.Tüm bu gelişmelerden sonra, okuldakikantin fiyatları düşürüldü ve boykotzaferle sonuçlandırıldı.Liselerde kantin boykotuyayılıyor30 Aralık’ta, Kadıköy Kemal AtatürkLisesi’nde boykot gerçekleştirildi.Kemal Atatürk Lisesi öğrencilerininkantin fiyatlarına karşı tepkileri, fiiliboykota dönüştü. Okul müdürününbugün kantinden alışveriş yapmayarakkantin boykotuna başlayan öğrencileritehdit etmesine rağmen, öğrencileryanlarında getirdikleri yiyecekleri paylaşımaaçarak boykotu sürdürüyor.Çanakkale’de FaşistSaldırı30 Aralık günü Çanakkale OnSekiz Mart Üniversitesi MYO veeğitim fakültelerinde devrimci-demokratve yurtsever öğrencilere karşıfaşistler tarafından saldırı gerçekleştirildi.Öğrencilere “Ya Allah BismillahAllahu Ekber” sloganı atarakve kurt işareti yaparak saldıran faşistler2 öğrenciyi yaraladı. Okula girenyaklaşık 100 jandarma, 2’si yurtsever4 öğrenciyi gözaltına aldı. Bununüzerine devrimci demokrat öğrencilereylemler yaparak okul müdürüylegörüştüler.31 Aralık’ta da faşister süreklidevrimci-demokrat öğrencileri tahriketmeye çalıştı. İki öğrenciye meslekyüksek okulunda gerçekleşen saldırıyıteşhir etmek amacıyla saat 15.00’daMYO’nun içinde devrimci-demokratve yurtsever öğrenciler bir basınaçıklaması gerçekleştirmek istedi,ancak jandarma izin vermedi. Okuluniçerisinde toplanan faşist gruba ve attıklarısloganlara müdahale edilmezken,okul dışında olan öğrencilerinslogan atmamalarını ve açıklamalarınıokul dışında yapıp gitmeleri istendi.Öğrencilerin okul yönetimiyle görüşmelerininardından hiçbir sonuç alınamayınca,öğrenciler oturma eyleminebaşladılar. 2 saat süren direnişlerininzaferle sonuçlanması üzerine,öğrenciler ÖSEM'e doğru yürüyüşegeçti. “Baskılar Bizi Yıldıramaz” yazılıpankartın arkasında, yaklaşık 120kişi marşlar ve sloganlar eşliğindeÖSEM'e yürüdü.Yoldaşlarımıza, dostlarımıza;2010 işçisiyle, köylüsüyle, öğrencisiyle,ev hanımıyla, memuruyla,sanatçısıyla, kısacası halk olarakyarattığımız değerlerle bizimolmuştur. 2011 de bizim olacaktır.Dev-Genç’liler olarak buna inanıyoruz ve ailemize olan bu büyükgüvenimizle, ailemizi yeni fertlerlebüyüteceğimiz bir yıl olmasınıdiliyoruz... Yeni yılımız kutluolsun...GENÇLİK FEDERASYONUSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20114 1


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011HapishanelerdeSürgün Sevk İşkencesi2010 yılı boyunca hapishanelerdesaldırılar ve sürgün sevklersürmüştür. Sürgün sevkler yılın songünlerinde bile yapılmış, hiç hız kesmemiştir.Tip 1 diabet hastası olan UfukKESKİN gibi hasta tutsaklar bile iki ayiçerisinde üç tane hapishaneye kendi isteğiolmadan sevk edilmişlerdir.Neden sürgün sevk deniliyor diyebir soru akla gelebilir. Sürgün sevk denilmesininnedeni tutsakların hiçbirsevk talebi olmadan yapılan sevklerdir.Bu tür sevklerde, gardiyanlar ve askerlersabahın çok erken saatlerindehücreye baskın yaparak, tutsaklarazorla, saldırarak ve işkenceyle alıpring aracına koyup yola çıkarlar.Tutsaklara nereye, hangi hapishaneyegötürüldükleri bile söylenmez.Hücrelerden zorla alınıp götürülen tutsaklarayolculuk sırasında ve yeni ge-TAYAD’lı Ailelertirildikleri hapishanenin girişinde vesonrasında sürekli işkence yapılır.Sevk istemeyen tutsaklar böyle işkenceyle,zorla ve kendilerine öncedenhiçbir haber verilmeden sevk edilirken,sevk talebi olan tutsaklar da, sevk talebiistedikleri yerlerle hiçbir ilgisiolmayan ve çok daha kötü koşullardakihapishanelere sevk ediliyorlar.Yukarıda saydığımız sürgün sevkler,saldırılar ve işkenceler hapishanelerdeyalnızca yılın son yirmi günü içindemeydana gelmiştir.Bir ülkenin yönetiminin nasıl olduğunuen iyi gösteren yerler hapishanelerdir.“İleri demokrasi” havarisiAKP’nin hapishanelerinde, AKP’ninAdalet Bakanlığı tarafından imzalanan10 tutsağın, tredman olmaksızın 10saat bir araya gelmesini öngören 45/1 sayılıgenelgedeki sohbet hakkı uygulanmamaktadır.AKP hapishanelerdeki iş-Biz tutsak aileleri evlatlarımızındirenişine sahipçıkmak, onları yalnızbırakmamak için faşizmekarşı onların sesi olmayave onların mücadelesinidışarıda sürdürmeyedevam etmeliyiz.kencelerini, saldırılarını ve sürgün sevklerinisürdürmektedir. Hasta tutsaklarıntedavisini engelleyerek onları birer birerimha etmektedir. Ama karşılığındada gerekli direnişi görmektedir. BesimeDURU Antalya L Tipi Hapishanesi’ndetek başına direnmektedir.Biz tutsak aileleri evlatlarımızındirenişine sahip çıkmak, onları yalnızbırakmamak için faşizme karşı onlarınsesi olmaya ve onların mücadelesini dışarıdasürdürmeye devam etmeliyiz.Aksi durumda, AKP'nin dışarıda hakarayan adalet isteyen halk kesimlerineyönelik estirdiği terörün bir parçası olanhapishanelerdeki işkenceler ve zorla yapılansürgün sevkler devam edecektir.Çankaya’daki Masa, Düşmanın OyunudurDevrimci gençliğin yolu,Çankaya’daki masadangeçmiyor!Oligarşinin “diyalogculuk”oyununa ortak olmak,diyaloğun sadece bir tarafını,oligarşiyi güçlendirir.5 Ocak’ta ODTÜ’de ilerici gençlikörgütlülüklerinden oluşan bir grupgençliğin eylemine polis saldırdı. Aynıgün, Abdullah Gül’ün ertesi gün “öğrencitemsilcileriyle” görüşeceği açıklandı.Abdullah Gül, 6 Ocak’ta üniversitelerdekurulu bulunan işbirlikçi öğrencikonseylerinin, kulüplerinin temsilcilerinitoplamış, onlarla “öğrencilerinsorunlarını dinleyen cumhurbaşkanı”şovunu gerçekleştiriyordu.Tam böyle bir oyunun ortasında,Çankaya’yla görüşmeyi talep etmek veardından da Çankaya’ya “daveti” kabuletmek, siyasi bir körlüktü. Ve ne yazıkki, bir gün önce saldırıya uğrayan ilericigençlik örgütlenmeleri, bunu yaptılar.Çankaya, bir heyet istedi onlardan.Onlar da oyunu görmemekte ısrar ederekbir heyet oluşturup gönderdiler.Heyeti Çankaya’da önce “köşkünemniyet amiri” karşılamış. Ardındanbeklentiler gerçekleşmemiş, AbdullahGül’ün masası yerine Cumhur başkanlığı’nınyardımcılarından biri tarafından“ağırlandılar.”Körleştiren reformist politikalar veprotestocu tarzdır.Reformizmin ağababaları açtılarAKP’yi desteklemenin ve AKP’ye butür “diyalog”ların yolunu.Reformist aydınlar, “Kürt açılımı”,“Alevi açılımı”, “sanatçılarla açılım”toplantılarına katılarak aynı yolu genişlettiler.Kimi aydınlar Çankaya’daAbdullah Gül’ün sofrasına koştular...Bir başka grup aydın, bazenBaşbakanlık kapısında, bazen Çankayakapısında, “içeride” çok olumlu görüşmeleryapıldığını, neredeyse “baştaKürt sorunu olmak üzere” birçok sorununçözüldü çözülecek noktaya geldiğiniaçıkladılar.Şimdi bazı reformist, oportünistöğrenci örgütlülükleri aynı çizgide diyalogculukoynayacaksa, oradan bir şeyçıkmaz.Böyle bir çizgide devrimci bir gençlikhareketi örgütlenemez.Böyle bir çizgide düzenin istediği sınırlariçinde hareket eden protestocu birgençlik çıkar.Öğrencilerin gönderdiği heyetiAbdullah Gül kabul etmedi. Etseydi neolacaktı? Sadece oyun pekişmiş olurdu.Masalar, oligarşinin halkın mücadelesinive muhalefetini yumuşatmayollarıdır. Ve bu masalar, sömürücü egemensınıfların yüzyıllardır kullandıklarıbir araçtır. O masaya oturan, o oyunayedeklenen birilerini buldukları sürecede devam ettireceklerdir.4 2


SÜRGÜN SEVKLER,İŞKENCELER BOŞUNADIR!Bugün Türkiye hapishanelerinde yaklaşık 100 tutukluve hükümlü, tedavisi hapishane koşullarında mümkünolmayacak derecede ağır hastadır. Yaklaşık 40 hasta tutukluveya hükümlü ise yakın süreçte ölümü beklemektedir.Tecritte sessizce katledilmek istenen hasta tutsaklarınserbest bırakılmasını istemek amacıyla her Cuma günü yapılanyürüyüş 7 Ocak günü aynı saatte gerçekleştirildi.İstabul Taksim Tramvay Durağı’ndan GalatasarayLisesi’ne kadar yürüyen 160 kişi hasta tutsaklara özgürlükistedi.Galatasaray Lisesi’nde sanatçı Ayla Yılmaz tarafındanyapılan açıklamada sürgün sevklerin boşuna olduğu söylendive “Bu aşağılık sömürü düzeni devam etsin diye, devletintutsakları teslim almak için yapmayacağı hiçbir şeyyoktur. Bunun önüne ancak güçlü bir sesle, güçlü bir örgütlülükleve her gün sayısı artacak kitlelerle geçebiliriz.”denildi. Yılmaz açıklamanın devamında halka seslenerek“Sokaklarımız ‘Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın’ sesleriyleinlemedikçe sonuç almak mümkün olmayacaktır.Gelin sesimize ses katın. Hep birlikte daha güçlü haykıralım,hasta tutsaklarımızı zulmün elinden çekip alalım”sözlerini İfade etti.Eylem atılan sloganların ardından sona erdi.Ankara Sakarya Caddesi’nde 7 Ocak’ta hasta tutsaklaraözgürlük talebiyle bir eylem yapıldı.Eylemdeyapılan açıklamadahapishanelerdenbaskı,ceza, intiharhaberleriningelmeye devamettiği vebunun sorumlusunun AKP iktidarı olduğu belirtildi. Açıklamınınardından eylem “Tecri̇ti̇ Kaldırın Ölümleri̇ Durdurun,Hasta Tutsaklara Özgürlük, Yaşasın Devri̇mci̇ Dayanışma,Devri̇mci̇ Tutsaklar Onurumuzdur” sloganlarıylabitirildi.Adana’da İnönü Parkı’nda biraraya gelen demokratikkitle örgütleri hasta tutsakların serbest bırakılması için eylemyaptılar. “Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın TecriteSon” pankartının açıldığı eylemde açıklama yapan MineKaynak, AKP iktidarı ve Adalet Bakanlığı’nın hasta tutsaklariçin yapılan eylemleri görmezden geldiğini, hapishanelerdentabutlar çıkmaya devam ettiğini ifade etti.Hasta Tutsaklara Özgürlük Platformu tarafından 3Ocak günü, Adana Merkez Postahane’den hapishanelerdekihasta tutuklularla dayanışmak için yeni yıl kartıgönderildi.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Adli Tıp Kurumu, TutsaklarınKatledilmesi SorumluluğunuAlmaktan VazgeçmelidirHasta tutsakların serbest bırakılması talebiyleher ayın ilk Perşembe günü İstanbul Adli Tıp Kurumuönünde yapılan eylemde Adli Tıp Kurumu'-nun hasta tutsakların katledilmeye çalışılmasındakisorumluluğunun artık herkes tarafından bilindiğivurgulandı. 6 Ocak günü yapılan eylemde “HastaTutsaklar Serbest Bırakılsın” pankartı açıldı.Yapılan açıklamada “ölümü bekleyen kanserhastaları, kemoterapi tedavileri cezaevlerinin revirlerindekihademelere yaptırılan adli tutsaklar,ölümleri gizlenen adli tutsaklar bu tablonuniçindedir. Eminiz ki gerçek durum bu söylenenlerdençok daha ağırdır. Çünkü AKP iktidarıuyguladığı sansür ile cezaevlerinde yaşanansağlık sorunlarını halkın öğrenmesini engellemektedir.Hasta tutsaklar bilimsel raporlara rağmenAdli Tıp Kurumu'ndan alınan raporlarla katledilmektedir”denildi.Umut Şener’e ÖzgürlükAdana’da Tutuklu TAYAD’ lılar için her Salı AKP il binasıönünde yapılan oturma eylemine bu hafta da devam edildi. “HastaTutsakları Tecritte Öldürmek Serbest Cenazelerine KatılmakSuç” pankartı açılarak “Tutuklu TAYAD’lılara Özgürlük, <strong>Yürüyüş</strong>Susturulamaz” dövizleri taşındı.4 Ocak günü yapılan eylemde tutuklu TAYAD’lı Umut Şener’eve <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi çalışanlarına özgürlük istendi.Ankara’da TAYAD’lı Aileler 4 Ocak günü Adalet Bakanlığıönünde 204 gündür tutuklu bulunan Umut Şener'in serbestbırakılması için oturma eylemi ve açıklama yaptılar.Açıklamada, tutuklanan 17 TAYAD'lıdan 16'sı ilk iki mahkemedetahliye edilirken, aynı gerekçelerle tutuklu bulunanUmut Şener'in hala tecrit hücrelerinde tutulmaya devam edildiğibelirtildi.“Bu hukuksuzluğa dur demekiçin Adalet Bakanlığıönünde olmaya devam edeceğiz.Diğer TAYAD'lılar gibiUmut Şener de tahliye olanakadar sesimiz susmayacak.”diyerek bir kez daha kararlılıklarınıvurguladılar.4 3


TECRİT! İŞKENCE! SÜRGÜN!Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011● Tekirdağ F Tipi’nde Sürgün!Tutsaklar, 31 Aralık’ta hücrelerineyapılan baskınla, dövülerek başkahapishanelere sürgün edildiler.●Tekirdağ F Tipi’nde İşkence!Tekirdağ 1 No’luda Cesim Yıldırımgardiyanlar tarafından dövülmüş,ardından elleri bağlanaraksüngerli hücreye kapatılmıştır.●Antalya L Tipi’nde Her Günİşkence!Devrimci tutsak Besime Duru neredeise her gün gardiyanların saldırısınauğramaktadır.●Tekirdağ’da Süngerli OdaİşkencesiAligül Alkaya çıplak olarak “süngerlioda”ya atıldı.●Maltepe L Tipi’nde Ölüm!54 yaşındaki T.E. gözlem altındatutulduğu hücrede ölü bulundu.AKP iktidarının yönetimindekihapishanelerde, kesintisiz süren tecritişkencesinin yanında zulmün diğerbiçimleri de alabildiğine yaygınlaşmışdurumda.Öncelikle yukarıda kısaca özetlenenbaskı ve işkencelerin ayrıntılarınıyansıtalım:Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’ndenzorbalıkla işkenceyle sürgün edilen10’a yakın tutsaktan isimleri öğrenilebilenlerdenHüseyin Edemir EdirneF Tipi Hapishanesi’ne, Bektaş KaramanKandıra 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’ne,Hüseyin Karaoğlanve Mehmet Ali Bozok Kandıra 2nolu F Tipi Hapishanesi’ne sürgünedildiler. Sürgün edilen 4 kişinin dedavaları İstanbul DGM'dedir. Bu dasürgünlerin nasıl bir keyfilik olduğununbaşka bir göstergesidir.HHB tarafından yapılan açıklamada,sürgün edilen diğer tutsaklarınisimlerinin Ulvi YALÇIN, HasanOZAN, Oğuz ARSİN, Murat AKŞİNve İsmail… oldukları belirtildi.Sürgün edilen tutsaklara Kandırave Edirne F Tipi Hapishaneleri girişindede işkence yapıldı.Sevkler sırasındaki işkencelerdeBektaş KARAMAN’ın burnu kırıldı.Sürgün sevkler konusunda bilgi almakisteyen ailelere ve avukatlara damevcut yasalara bile aykırı bir şekildehiçbir bilgi verilmemiştir.*Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’ndekalan PKK davası tutsağı CesimYıldırım gardiyanlar tarafındanönce dövüldü, ardından elleri bağlanaraksüngerli hücreye kapatıldı.*Antalya L Tipi Hapishanesi’ndekalmakta olan devrimci tutsak BesimeDURU nerede ise her gün gardiyanlarınsaldırısına uğramaktadır.Besime DURU ve Gülay EFEN-DİOĞLU 12 Aralık’ta Adana KarataşHapishanesi’nden yaklaşık 20 gardiyanınkatıldığı bir saldırıyla zorla hücrelerindenalınıp, Antalya ve Alanya’yasürgün edildiler. Her ikisi deönce Karataş Hapishanesi içinde işkencegörmüşlerdir. İşkence sırasında,Gülay EFENDİOĞLU’nun midesinevurmuşlar, hapishane doktoruda o sırada fenalaşan Gülay EFEN-DİOĞLU’nun o şekilde yola çıkarılmasınakarşı çıkmamıştır. İşkencedışarıda da sürmüş, tutsaklar çamurlariçerisinde sürüklenerek zorla ve işkenceylering aracına bindirilerekyola çıkarılmışlardır.Besime DURU, şu anda bulunduğuAntalya L Tipi Hapishanesi’ndesürekli olarak gardiyanların saldırısıaltındadır. DURU telefon görüşçülerinehayatının tehlike altında bulunduğunubelirtmiştir.*Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde21 Aralık’ta Turaç SOLAK,Coşkun GÜNAY ve Aligül ALKA-YA’nın bulunduğu hücreye giren gardiyanlar,arama gerekçesiyle tutsaklarasaldırdı; Aligül ALKAYA çıplakolarak “süngerli oda”ya atıldı.*İstanbul Maltepe L Tipi Hapishanesi’ndeadli bir suçlama nedeniyle,15 Aralık 2010’da tutuklanan T.E.(54), aynı gece gözlem altında tutulduğuhücrede ölü bulundu. Hapishaneidaresi, T.E.’nin intihar ettiğini,kendisini pantolon kemeriyle astığınıiddia ediyor.TAYAD'LI AİLELER’inÇığlığı, Her gün İşkenceyi,Sürgünü DuyuruyorTAYAD’lı Aileler bu gelişmelerüzerine 1 Ocak günü bir açıklamayaptılar. Evet, onlar, yeni yıla da işkencelerin,sürgünlerin, tutsaklarayönelik ölüm tehditlerinin haberleriylegirdiler. Onların beyinleri, yürekleri,her an F Tiplerinde, tecrit altında...TAYAD: ‘Demokratikleşmemanevrasıyla kafasıkarışanlar; gerçeklerbunlardır’TAYAD’lı Aileler’in açıklamasındabu saldırılardan AKP’nin sorumluolduğu vurgulanarak 2011’desaldırıların daha da artacağına işaretediliyor. TAYAD’lıların uyarısı veçağrısı gerçekten tüm halk güçleri içinönemli:4 4


“AKP demokratikleşme manevralarıve açılımlarla bazı kesimlerinkafasını karıştırmıştırbelki. Ama gerçek ortada, hapishanelerdedir.Hapishanelerdeher gün artan işkenceler,saldırılar, sürgünler yapılmaktadır.Bu saldırıların sorumlusuAKP iktidarıdır. Bu saldırılarıengellemeyen, saldırganlarıcezalandırmayarak cesaret verenAKP iktidarıdır. 2011 yılıhapishanelerde saldırıların artacağıbir yıl olacaktır. Bizlertutsak aileleri, devrimci–demokratkişi ve örgütler bir arayagelmeli, kendi gücümüzle,haklarımız için mücadele etmeliyiz.Direnirsek kazanırız.Aksi halde hiçbir iktidar, partibize haklarımızı bahşetmeyecektir.”Mehmet ArasOnlarca hasta tutsak gibiÖLÜME TERKEDİLDİHasta tutsakların katli, kesintisizsürüyor. Erzurum H Tipi Hapishanesi’ndekitutsaklar tarafından yapılanaçıklamada, daha önce ölümsınırında bulunduğu açıklananhasta tutsaklardan60 yaşındaki MehmetAras'ın tedavisinin 2 ayönce kesildiğini ve durumununher geçen günkötüye gittiğini açıkladılar.Açıklamada Aras’ın 95 kilodan58 kiloya düştüğü belirtildi.HalkDüşmanıAKPYüzde 90 bedenselengelli ve halâ tutsak!Mardin E Tipi Hapishanesi’ndetutuklu bulunan Murşit Aslan, yüzde90 bedensel engelli. Hiçbir ihtiyacınıtek başına karşılayamıyor. Aslan’ıngöğüs kısmından alt tarafı tutmuyor,gerekli tedavileri hapishanedeyapılamıyor. Ancak o datahliye edilmiyor.PKK üyesi olmaktandolayı tutsak olan Aslan’ındurumu, oligarşinin hastatutsaklar karşısında nasıl birkatliamcılık ve intikamcılıkiçinde olduğuna yeni bir örnekoluşturuyor.HHB: Bir tarafta MÜZEŞOV, diğer taraftaSÜRGÜN SEVKİŞKENCESİ!4 Ocak’ta Halkın Hukuk Bürosutarafından yapılan bir açıklamayla, Tekirdağ1 No’lu F Tipi Hapishanesi’ndekisevklere ilişkin ek bilgileraçıklanırken, hapishanelerdeki yönetimmantığı da ortaya konuldu.HHB açıklamasında bu konudaşöyle deniliyordu:“AKP, bu ikiyüzlü politikasını hapishanelerkonusunda da izlemektedir.... Müzeye dönüştürülen UlucanlarHapishanesi, Kültür Bakanı ErtuğrulGÜNAY tarafından basınaaçılmış, ... ölümlerin ve işkencelerinartık geride kaldığı bir Türkiye tablosuçizilmiştir.Oysaki gerçek; tecrit hücrelerininve darağaçlarının sadece dünün değil,bugünün de sorunu olduğudur.Hapishanelerde tecrit, işkence veölümler artarak sürmektedir. Hapishaneleradeta birer işkencehaneye vetabutluğa dönmüş durumdadır.”Sincan 1. Asliye Ceza Mahkemesi:Gardiyanlar İşkence Yapmakta Özgürdür!Üç yıl önce, Ankara Sincan F Tipi Hapishanesi’nde Cengiz Kahraman ve KenanÖzyürek adlı tutuklulara, başka hücrelerdeki arkadaşlarına selam verdiklerigerekçesiyle gardiyanlar tarafından işkence yapıldı.Dövülerek hücrelerine atılan iki tutukludan Cengiz Kahraman’ın durumu dahasonra ağırlaştı ve Numune Hastanesi’ne sevk edildi.İşkenceyi yapan başgardiyan Aydın Kılıç ve gardiyan Şakir Şengülhakkında “zor kullanma yetkisini aşıp kasten insan yaralama” suçundan dava açıldı.Sincan 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan karar duruşmasında mahkeme,Aydın Kılıç hakkında beraat kararı verirken, Şakir Şengül’e de bir yıl hapis cezasıverilip cezanın infazı ertelendi.AKP iktidarında işkencecilere, infazcılara yönelik himaye, kesintisiz ve istisnasızbiçimde sürüyor.Tutsaklarla alay edenmüdür ve savcı!HHB açıklamasının devamında FTiplerinin nasıl yönetildiğinin somutbir örneğini görüyoruz tekrar:“Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi;uzun bir süredir tutuklu ve hükümlülereyönelik, Hapishane 2. MüdürüHaydar Ali AK tarafından yönetilenen aşağılık fiziki ve psikolojiksaldırıların merkezi haline gelmiştir.Saldırılar sonrasında yapılan suçduyuruları hakkında, dalga geçergibi tek başına tutulan tutuklu ve hükümlülerin‘başka tanık gösteremedikleri’gerekçeleriyleCumhuriyet Savcısı Metin ARDAtarafından takipsizlik kararı verilmektedir.Dahası saldırıya maruz kalantutuklu ve hükümlülere gardiyanlaradirendikleri gerekçesiylehem disiplin cezaları verilmektehem de haklarında ceza davalarıaçılmaktadır.”Bu zihniyet, defalarca katledilentutsaklara dava açan, halkınprotestolarını, taleplerini dikkatealmayan FAŞİZMİN zihniyetidir;faşist AKP’nin zihniyetidir.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20114 5


DevrimciMemur HareketiOLAĞANÜSTÜ GENELKURUL ÖNCESİNDE KESKSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Kamu emekçilerinin örgütlü gücü KESK, 8-9 Ocak 2011 günlerinde, kendi tarihinde ilk kez bir olağanüstügenel kurul gerçekleştirecek. Bu olağanüstü genelkurula birçok tartışma ile birlikte gidiliyor. Olağanüstügenel kurula yol açan nedenler, tekil bir sorun olmanınötesinde, büyük oranda olumsuz bir birikimin sonucudur.Bilindiği gibi KESK, devrimci kamu emekçilerinin militan,meşru mücadele çizgisinde yürüttüğü mücadele veödediği bedellerle kurulmuştur. Bugün gelinen noktadaise bu değerlerin erimesi, kaybedilmesi söz konusudur.Devrimci sendikal mücadele anlayışından, militan mücadeleden,meşruluk zemininden uzaklaştıkça KESK gerilemiş,etkisizleşmiş, kitle kaybetmiştir.KESK bu noktaya nasıl gelmiştir? Her açıdan cevaplanmasıgereken soru budur.Devrimci sendikal mücadele salt sözcüklerden ibaretdeğildir. Bu anlayışı savunurken emekçi kitleler ile bağınısürekli kılan bir anlayıştan bahsediyoruz. Kitlelerlebağı kopmuş, kitleleri eğitmekten uzak, onların en geriyanlarını temel alan bir politikayı mahkum ederek söylüyoruzbunları. Bu bakış açısı kitlelere öncülük edemez.KESK’in mücadele pratiğindeki etkisizleşmeden üye sayısındakidüşüşe kadar, gerilemesindeki temel unsurlar;hem iktidarlara karşı etkili bir mücadeleyi hayata geçirememesihem kendi kitlesi karşısında onların eğitme, dönüştürmesorumluluğunu yerine getirmemesidir. Devrimcisendikal mücadele, kitlesini eğiten, onları karar almasüreçlerine dahil eden, politikleştiren, burjuva ideolojisikarşısında güçlendiren bir anlayıştır. Devrimci sendikalmücadele, cüretli ve iddialı, eylemde yaratıcı, sonuçalıcı ve bedel ödemeyi göze alan bir anlayıştır.Birbirini tekrar eden “eylem paketleri”, kitleleri eğitmeyen,onları karar alma süreçlerine dahil etmeyen bürokratiksendikacılık, KESK’in mücadelesini büyük ölçüdezayıflatmıştır. Yasalcılık, icazetcilik ya da mücadeleyişimdilerde olduğu gibi hukuki başvurular üzerindenyürütme düşüncesi, kitlelerin sendikaya olan güveninidaha da sarsan yaklaşımlardır.Tüm bunlar beraberinde bir başka tehlikeyi de getirmektedir.Sendikalar devrimci çizginin uzağına düştükçebir yozlaşmanın kucağına itilmektedir. Sendikal yozlaşmadiye adlandırılabilecek bu yozlaşma, zaman zamansendikal bürokratizm olarak, zaman zaman lümpenleşmeolarak görülebilmektedir. Grupçu yaklaşımlar veuzlaşmacı sendikal anlayışlar bu zeminde hayat bulmaktadır.Yaşamlarına büyük ölçüde kapitalist-bireyciyozkültürün hâkim olduğu reformist anlayışlar, yaşamtarzlarını ve statükolarını sendikalara da taşımış ve bu yanıylada mücadele ve örgütlülüğe zarar vermişlerdir. Böyleliklesendikalara, örgütlülük içinde örgütsüzlük olaraktarif edebileceğimiz bir liberalizm ve alkoliklikten şansoyunlarına rüşvete kadar birçok şeyi meşru görebilen biryozlaşma sendikal alana da girmiştir. KESK, demokratikbir örgüt olarak bu konularda kitlesini eğitmeye, yozkültüre karşı mücadeleye yönelik hemen hiçbir ciddi politikaüretememiştir.KESK’in olağanüstü genel kurul öncesinde yaşadığısorunları anlayabilmek için tüm bunlar gözönünde bulundurulmalıdır.Gazi katliamı sırasında “sağduyu”adına, halkın yanında saf tutmaktan kaçınan politika,KESK’te ciddi bir sağcılaşmanın işaretiydi.KESK’in kuruluş yıldönümünü Dedeman Otel’de kutlaması,KESK Genel Başkanı’nın Emniyet Müdürlüğü’nünverdiği iftar yemeğine katılması, faşistlerinKESK kurullarına çağrılması, İsrail’in Lübnan’da gerçekleştirdiğibir katliam sonrasında bölgeye Birleşmiş MilletlerBarış Gücü’nün çağrılmasını içeren bir bildirininimzalanması gibi birçok tavır, KESK’teki yozlaşmanınfarklı biçimlerdeki göstergeleriydi. Kendisini düşman olarakgören bir kurumun davetini kabul eden bir anlayışmücadeleye nasıl önderlik edebilir?Fırsat bulduğunda emekçileri bir karış suda boğacakolanlarla aynı masada iftar yemeği yemek, geçiştirilecekbir tutum değildir.Bir mücadele örgütü her şeyden önce dostunu düşmanınınetleştirmeli, mücadele programını buna göre şekillendirmelidir.Reformist kafanın yapıp ettiklerinde iseat izi it izine karışmıştır.Tüm bu örneklerden anlaşılacağı gibi bugün olağanüstügenel kurula giderken tartışılan birçok konu aslındaKESK için bir birikimin sonucudur. KESK emekçileriçin hayati önem taşıyan Torba Yasa Tasarısı’na karşımücadeleyi örgütlemesi gereken bir zamanda taciz gibiyozlaşmanın sonucu olan bir gündemi tartışmak durumundakalmıştır.Eğer politikada, kültürde, mücadele çizgisinde, dostdüşman ayrımında, böyle bir çarpıklık, böyle bir dejenerasyonolmasaydı, bir “taciz” iddiası, koca bir örgütübu şekilde etkileyemez, sarsamazdı.Sonuç olarak emekçilerin çıkarlarını savunacak, yozlaşmamışbir KESK, ancak devrimci sendikal mücadeleanlayışının hâkim kılınması ile gerçekleşecektir. Kitleleremilitan mücadelesiyle, devrimci eğitimi ve kolektivizmiyle,devrimci kültürü ve yaşam tarzıyla gidilmediğindeonların gerçek anlamda kazanılamayacağı açıktır.KESK politikasıyla, kültürüyle, örgütüyle devrimcibir çizgiye dönmelidir ve bu da ancak devrimci kamuemekçilerinin önderliğinde sağlanabilir.4 6


Patronlara Zenginlik Emekçiye Açlık!Torba Yasa Emekçilerin Kazanılmış HaklarınaVe Geleceğine Karşı Açılmış Bir Savaştır!TEK ÇARE DİRENMEKTİR!Kardeşler!Bir el boğazımıza yapışmış,sıktıkça sıkıyor.Bir el, tam bir düşman gibi,bizi nefessiz bırakıyor.Bu elin bir dost eli olmadığıkesin. Bu el, bir halk düşmanınıneli. Bu el, bir işbirlikçinin eli.Kardeşler!Düşmanımızı tanıyalım.Düşmanını tanımayan, hiçbirsavaşı kazanamaz.Boğazımızı sıkan bu el, halkdüşmanı AKP’nin elidir. Bu el,halkların düşmanı emperyalistlerinelidir.EMEKÇİLER,BUNLARDANHABERİNİZ VAR MI?AKP Hükümeti, “TorbaYasası” adı verilen ve içindeonlarca hak gasbını içeren biryasayı, Meclis gündemine getirdi.AKP’nin Meclis’e getirdiğitasarı 7’si geçici, toplam 120maddeden oluşuyor.120 madde, tüm emekçilerekarşı düşmanlığın belgesidir.İktidar, sömürücülerin iktidarıdır.Bu yüzden, hiçbir yasayıçıkarırken HALKA SORMU-YORLAR.Sormadıkları gibi, GERÇEK-LERİ DE HALKTANGİZLİYORLAR.Torba Yasa’daki düzenlemeleri“milletin, ülkenin menfaatine”diye kabul ettirmeyeçalışıyorlar. Yalan! TorbaYasa’nın içindekiler aşağıdaözetlenmiştir. Bakın, kimin menfaatine,siz karar verin!İŞÇİLER!Bu torbadan sizedüşen, ödünç işçilik,daha düşük ücret,güvencesizliktir!- İşçiler artık, “fazlalık var”gerekçesiyle İçişleri Bakanlığıveya Milli Eğitim Bakanlığı’nabağlı dairelere sürülebilecek.- Torba Yasa’yla, özelleştirmeyekarşı açılan davalarda verilen“yürütmeyi durdurma” ve“iptal” kararları, artık hükümsüzsayılacak. Yasadışı yapılanözelleştirmeler artık yasal sayılacak!- “Meslek eğitimi görenöğrenci, aday çırak ve çıraklarınzaten düşük olan ücretleri dahada düşürülüyor. Stajyerlik içinuygulanan asgari ücret 229TL’den 178 TL’ye çekilecek (Şusoygunculuğa bakın!)- Asgari ücrette yapılacak yenidüzenlemeyle, 16-18 yaş arasındakiyüz binlerce gencimizinaldığı ücretler, 80 lira dahadüşürülecek.- Torba Yasa’yla, grev yasağıdaha da genişletiliyor..Emekçiler! önümüzdekigerçek budur. Ne yapacağız?KAMUEMEKÇİLERİBu torbadan sizedüşen, sürgün,güvencesizlik, zorlafazla mesai, köleliktir!Artık kaderiniz amirin ikidudağı arasındadır. “Ödünççalıştırma" ve esnek çalışmaylasürgünler yasallaştırılıyor."Performans" uygulamasıylagöstermelik "Toplu sözleşme" deyok ediliyor.Sözleşmelilik statüsüyle 657sayılı Devlet MemurlarıYasası’ndaki iş güvencesi de yokediliyor.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20114 7


Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Tekellerin yöneticilerinindevlet kurumlarınayönetici olarak atanmasınınyolu açılıyor.Kamu emekçileri buyasayla mesai saatleridışında da zorlaçalıştırılabilecek.Kamu emekçileri güvencesizve kölece dayatmalar altındaçalışmaya mahkum edilmektedir.PATRONLARAKIYAK!Bu torba, asıl onlariçindir!- Patronların ödemesi gerekensigorta primleri, bu yasadansonra artık İşsizlik SigortasıFonu’ndan ödenecek.Uygulamaya bakın!Mantığa bakın!İşsiz bırakılan işsizler içinkullanılmak üzere oluşturulanfonun kasaları, patronların yağmasınaaçılıyor. Bu devlet böylebir devlet işte. Hatırlayın.Depremzedelerin yaralarını sarmakiçin konulan Deprem Vergisisonucunda toplanan paralar da,devletin ve patronların ihtiyaçlarıiçin harcanmıştı.- Patronların sigorta ve vergiborçlarının ceza ve faizleriaffediliyor.Torba Yasa’nın en önemli(!)maddeleri, patronlara sağlanankıyaklar, teşvikler, imtiyazlardır.“Patronlara Cumhuriyet tarihininen kapsamlı ödemekolaylığını getiriliyor.”İşten atılan temizlik işçisi Türkan AlbayrakBirlikte Direndik Birlikte KazandıkTorba YasaKöleliktirSürgündürHak GasbıdırAngaryadırGüvencesizliktirİşsizliktirAçlıktırBu kadar riyakar, bu kadarsoyguncu, bu kadar halk düşmanıve bu kadar patron dostubir iktidar tarafından yönetiliyoruz.BU YASALARI KİMÇIKARABİLİR?Halkı, emekçileri düşünen biriktidar bu yasaları çıkarmaz.Adaletten yana olan bir iktidarbu yasaları çıkarmaz.Fakir-fukarayı, garip-gurabayıdüşünen bir iktidar bu yasalarıçıkarmaz.Bu yasa, halkın tümünü fukaralaştırmayasasıdır. Halkıntümünü, kölelik dayatmalarıaltında yaşatma yasasıdır.Ve bu düzenlemeleride ancak halk düşmanıbir iktidar çıkarabilir.AKP, halk düşmanıdır.Kanıtı, Torba Yasa’dır.İŞÇİLER,MEMURLAR,TÜM EMEKÇİLER!Torba Yasa, haklarımıza birsaldırıdır. Geleceğimize birsaldırıdır. Öyleyse direneceğiz.Ekmeğimiz için, işimiz için,adalet için, direnme hakkımıziçin, direneceğiz.Torba Yasa’ya karşı eylemlerörgütleyelim. Örgütlenen eylemlerekatılarak destek verelim. Bukonuda görev ve sorumluluklarınıyerine getirmedikleri çokaçık olan sendikalarımızı zorlayalım.Sendikalar dışındaörgütlenmeler yaratalım.Torba Yasa, belki de bir ikihafta içinde TBMM’den geçmişolacak. Ama o durumda daherşey bitmiş olmayacak!Sürgünler, dayatmalar, keyfilikler,işten çıkarmalar asılondan sonra yoğunlaşacak.Saldırılar böyle süreklileştiğinde,direnmek için, örgütlenmek için,hiçbir zaman geç değildir.Zararın neresinden dönersekkârdır.Zarardan dönmek, önceörgütlenmektir.Zarardan dönmek, birleşmekve direnmektir.Birleşir ve direnirsekkazanırız.Kazanmanın tek yolu budur.Birleşelim Direnelim Kazanalım!4 8İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ


EMEK“Torba Yasası PatronaZen ginlik Emekçiye Açlıktır”Genel-İş ve DİSK'in çağrısıyla 30Aralık günü, Torba Yasa Tasarısı’nınmeclisten geri çekilmesi için eylemyapıldı. Genel-İş Ankara Şubesi’ninönünde yapılan eyleme Devrimciİşçi Hareketi, “Torba Yasası PatronaZenginlik Emekçiye Açlıktır” pankartıve “Torba Yasası Açlıktır”, “HalkDüşmanı AKP'ye Karşı Birleşelim DirenelimKazanalım” dövizleriyle katıldı.Sıhhıye Sağlık Sokak'ta toplanıpmeclise yürümek isteyen işçilerinönü polis barikatı ile kesildi. İşçilerinkararlı tavrı sonucu yol açıldı. Meclisinönüne gelindiğinde Genel-İş veDİSK başkanlar kurulu hazırladıklarıdosyaları meclise verdiler. SakaryaCaddesi'nde DİSK Genel BaşkanıSüleyman Çelebi’nin yaptığı açıklamadansonra eylem sona erdi.KESK Ankara ŞubelerPlatformu Torba YasasınıProtesto EttiKESK Ankara Şubeler Platformu,4 Ocak’ta TBMM önünde bir açıklamayaptıktan sonra oturma eylemigerçekleştirdi.Eylemde AKP iktidarının TorbaYasa ile emekçilere bir saldırı planladığıve var olan hakların da emekçilerinellerinden alınmasını kapsadığısöylendi. Kamu emekçilerinin,esnek çalışma saatlerine, güvencesizleştirmeye,taşeronlaştırmaya, sömürüye,baskıya karşı seslerini yükseltmelerigerektiği söylendi. KESKAnkara Şubeler Platformu dönemsözcüsü Tuğrul Culfa yaptığı açıklamada,“Biz emekçiler, bu yıkıcı,yok edici anlayışa, bu görmezden gelmetavrına karşı bu yasa üzerinde birdireniş hattı örgütlemek zorundayız.Mevcut taleplerimiz görmezdengelinmeye devam ederse meşrueylemliliklerimiz her geçen gün artarak,güçlenerek, çoğalarak emek vedemokrasi güçleriyle daha da yükselecektir.”dedi. Açıklamadan sonrayapılan ve 15 dakika süren oturmaeylemi, atılan sloganlarla sona erdi.B uca Bele diyesi’ndeİşten Atılan İşçilerin<strong>Yürüyüş</strong>ünde 3. HaftaHer hafta pazar günleri Şirinyer Tansaş önünden Buca Belediyesiönüne kadar, işten atılan taşeron işçilerinin yürüyüşününbu hafta da üçüncüsü yapıldı. Devrimci İşçi Hareketi’ninde yer aldığı eyleme 150 kişi katıldı.<strong>Yürüyüş</strong>te "Taşeronlaştırmaya Ve Sendikasız ÇalışmayaHayır!, İşten Atılan İşçiler İşe Geri Alınsın! Baskılar Bizi Yıldıramaz!" sloganları atıldı. Yapılan açıklamada, "Bizler mücadelemizedevam ediyoruz. Yeni yılın işçiler ve emekçileraçısından daha örgütlü ve seslerini daha gür çıkardıkları biryıl olması gerektiğinin bilinciyle hareket edip bunun için çabalamamızgerekiyor. Buca’dan ülkemizdeki ve dünyanın diğeryerlerindeki işçi direnişlerini ve mücadelelerini selamlıyoruz.Dünyayı bizim direnişlerimizin ve mücadelelerimizindeğiştireceğini ve güzelleştireceğini unutmayalım." denildi.Devrimci İşçi HareketiNemtrans İşçileriniZiyaret EttiGemlik’te bulunan Nemtrans nakliyatşirketinde çalışan 14 işçi, DİSK-Nakliyat-İş’eüye oldukları için atılmıştı. Patronunbu saldırısına karşı işçiler direnişebaşladı. 31 Aralık’ta İstanbul’da şirketinmerkezinin bulunduğu İkiz Kulelerönünde gece saatlerine kadar oturmaeylemi yapan işçiler, oturma eylemlerinesonraki günlerde de devam ettiler. 3Ocak günü Devrimci İşçi Hareketi,“Nemtrans İşçisi Yalnız Değildir” pankartıve dövizlerle direnen işçileri ziyaretetti, desteklerini dile getirdi. “Nemtransİşçisi Yalnız Değildir, İşçiyiz HaklıyızKazanacağız” sloganlarının atıldığıeylemde işçiler pankartı alana astılar.Nemtras İşçileri İçin EylemNemtrans işçileri 4 Ocak günü şirketönünde eylem yaparak sendikalaşmamücadelesinde kararlılıklarını gösterdiler.Basın açıklamasından önce Devrimciİşçi Hareketi de dövizleriyle, sloganlarıylaişçilerin yanına gelerek eylemedestek verdi. Ayrıca çevredeki fabrikalardanişçiler geldi. Azot fabrikasındanPetrol-İş üyesi işçiler servislerdeninerek kitlesel olarak katıldılar. “İşçiyizHaklıyız Kazanacağız, Yaşasın ÖrgütlüMücadelemiz, İnadına DİSK İnadınaNakliyat-İş” sloganlarının atıldığı eylemeyaklaşık 200 kişi katıldı. Eylem, Nakliyat-İşSendikası Genel Başkanı AliRıza Küçüosmanoğlu’nun açıklamayıokumasından sonra sloganlarla ve toplubir şekilde halaylar çekilerek sona erdirildi.Sayı: 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20114 9


Av ru pa’daSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Viyana: <strong>Yürüyüş</strong>ümüzSürüyor30 Aralık tarihinde Viyana'nın işlek yerlerinde ve Türkiyeliler'inyaşadığı 15. Viyana Meiselmarkt pazarındave 16. Viyana’daki Brunnenmarkt pazar yerinde <strong>Yürüyüş</strong>Dergisi ve <strong>Yürüyüş</strong> bildirileri dağıtıldı.Dergi dağıtımında birçok esnaf ve kahvehaneye gidereksohbetler yapıldı. 2,5 saat süren dergi dağıtımındatoplam 35 dergi ve 150 adet özel sayı halka ulaştırıldı.Graz: GerçeklerdenKorkuyorsunuz!<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ne yapılan saldırıyı protesto etmek,<strong>Yürüyüş</strong>’ü sahiplenmek için 29 Aralık’ta Graz şehrinde<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin satışı yapıldı.Türkiyeliler’in yoğun olarak bulunduğu Gries semtindeesnaf ve kahvehanelerde yapılan dağıtımda baskınsonrasında harabeye dönen dergi bürosunun fotoğraflarıda gösterildi.3 saatte 35 dergi dağıtılırken <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin baskınlailgili 150 adet özel sayısı halka ulaştırıldı.Anadolu GençlikKış Kampı YapıldıKampa 25 Aralık akşamı Belçika'da, Avrupa'nın 7 ülkesindengelen yaklaşık 60 genç ile başladı.Yerleşme ve tanışma ile geçen ilk akşamdan sonra ertesigün kahvaltıdan sonra kamp programı açıklanarakçalışma grupları oluşturuldu.Anadolu Gençlik çalışma programları ve hedefleri paneltarzı bir tartışmayla işlendi. Yeni örgütlenmelerin yaratılmasıgibi konuların anlatıldığı kampta kültürel çalışmalarda programlanarak hayata geçirildi.Yeni yıla karların üstünde çekilen halaylarla girilenkamp 2 Ocak günü sona erdi.İnnsbruck’ta19-22 AralıkŞehitleri AnıldıAvusturya’nın İnnsbruck Şehri’nde 26 Aralık’ta yapılananma yapıldı.19-22 Aralık ile ilgili yapılan sinevizyon gösterimindensonra Halk Cephesi Temsilcisi bir konuşma yaptı.Konuşmada katliamcıların 19-22 Aralık’ta dökülen herdamla kanın, F Tipi hapishanelerden çıkan her tabutunaltında kaldıkları söylendi.Konuşmadan sonra 19-22 Aralık katliamını ÜmraniyeHapishanesi’nde yaşayan eski bir tutsak katliamıve direnişi anlattı.Anmaya 50 kişi katıldı.5 0


Almanya: Anadolu Federasyonu,Wuppertal şehrinde yılbaşındabir program düzenledi. FederasyonBaşkanı Latife Adıgüzel tarafındanyapılan açılış konuşmasında, tutsaklarınaldıkları hukuksuz cezalara değinildi.Geçen yılın yabancılar açısındanyoksulluğun, işsizliğin, yabancıdüşmanlığının daha da boyutlandığıbir yıl olduğunu belirten Adıgüzeltecrite, baskılara, anti-demokratikuygulamalara karşı çıkmaya devamedeceklerini dile getirdi. 2011 yılınaomuz omuza halaylarla, coşkuylave umudu büyütme kararlılığıylagirildi.Avrupa’da Yeni YılDolu dolu geçti 2010 yılı. Umudumuzdaha da büyüdü, mücadele geleneklerineyeni zaferler eklendi. Zaferebir adım daha yaklaştığımız yeni yıldayurtdışında da programlar yapıldı. Buprogramlarda yeni yılda devrim mücadelesinibüyütme kararlılığı dile getirildi.Londra: İngiltere’nin başkentiLondra’da, 30 Aralık günü AnadoluHalk Kültür Merkezi’nde yeni yıl içindüzenlenen programa 100 kişi katıldı.Geçen bir yılın anlatıldığı gecede,türküler söylenip yarışmalar yapıldı.Bizim olanı aldığımız, zaferebir adım daha yaklaştığımız,mücadele dolu bir yıl dileğiyle...Hamburg Halk CephesiAVRUPA’dakiBiZEmperyalistler tarafından özgürlüklerülkesi olarak lanse edilen Hollandada tam 40 yıldır esrar satan kafelervar. Esrar almak, esrar kullanmakisteyen herkes bu kafelere giderekesrar içebilir, esrar alabilir.Hollanda devleti, resmi olarakkendi eliyle halka, gençliğe esrarsatıyor, esrar kullanımını teşvikediyor. Halkını ve gençliğiniuyuşturucu ile zehirleyen bir devletbunu iyi bir şeymiş gibi savunuyorda.Hollanda devleti, kendi eliyleyürüttüğü esrar satıcılığını tam 40yıldır hiç aksatmadan sürdürüyor.Kimileri bunu bir “özgürlüksorunu” olarak görüyor. Ve devleteliyle satılan esrarı kullanmak isteyeninesrarı kolayca bulmasını mafyaya,uyuşturucunun yayılmasınakarşı bir önlem bir olumluluk gibi gösteriyorlar.Meselenin daha en başta bir “özgürlüksorunu” olmadığı açıktır.İstediği zaman esrar kullanmak, istediğizaman esrar bulmak bir özgürlüksorunu değildir.Esrar kullanmak ile özgürlük arasındaböyle bir bağ kurmak, özgürlükkavramının kendisine hakarettir. Kav-40 yıldıresrar satankafelerramı çarpıtmak, içini boşaltmaktır.Hollanda devleti neden uyuşturucuyuresmileştirerek, kendi eliylesatmaktadır? Bir devlet neden böylebir şeye ihtiyaç duyar?Hem de bunu 40 yıl gibi az sayılmayacakbir zaman dilimi içindeson derece istikrarlı bir biçimde sürdürmektedir.Hollanda devleti halkın ve gençliğintüm ihtiyaçlarını karşılayan birdevlet midir ki, “biz halkın tüm ihtiyaçlarınıkarşılıyoruz” diyebilsin?Hiçbir kapitalist devlet bunu diyecekdurumda değildir.Esrar satışını gençliği düşünmekolarak pazarlamak, dejenerasyonunbir başka yanıdır. Yasalolarak esrar satışı yapmak, esraraalışın demektir. Halkı ve gençliğiyozlaştırmak demektir.Hollanda devleti, halkın vegençliğin temel ihtiyaçlarını karşılamakyerine sanki temel sorunuyuşturucu ve esrar bulmakmış vebunu resmileştirmek de iyi birşeymiş gibi 40 yıldır sürdürdüğüyozlaşmayı açık olarak savunmaktadır.Hollanda, 40 yıldır esrar satankahveleri ile övünebilir ama halklarıntarihine bu övünülecek bir şey olarakgeçmeyecektir.Halkların tarihine, halkı ve gençliğizehirleyen bir devlet olarak geçecektir.Sayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak20115 1


değinmeleryeniTerbiye veTerbiyesizlikİslamcı yazar Hidayet Tuksalanlatıyor:“Bir akrabam vasıtasıyla bircemaatin ileri gelenlerinden birinineşiyle tanıştım. Evine gittim.Baktım evde genç bir hanım.Kumaymış. Akrabamdan öğrendiğimegöre cemaatte hanımlar,nefis terbiyesini böyle yapıyorlarmış.Kocalarına genç bir eşÇizgiylealıyorlar, hep birlikteaynı evde kalıyorlarmış.Böylecenefisleri terbiye oluyormuş.”Buna nefis terbiyesi denmez.Terbiyesizlik denir.İslamcı burjuvazi, klasik burjuvaziyigeride bırakmıştır yozlaşmakonusunda. Burjuvazi metresinievin dışında tutmuştur çoğunlukla,ama görülen odur ki, İslamcıburjuvalar, artık metreslerinievlerine sokacak kadar ahlaksızlıktapervasızlaşmışlar. İslamcıkadınlar hangi kültür sonucundaböyle bir aşağılanmayases etmeyecek hale getirilmişler,bu da ayrı bir tartışma konusu!YalakalığınTeorisiFethullah’ın ZamanGazetesi’ndeyazan MümtazerTürköne, 5 Ocakgünkü yazısına“Yeni Türkiye’nindoğum sancıları”başlığını koymuş.Gerici yalakalardanne zaman böyletumturaklı ifadelergörseniz, bilin ki,pespaye uşaklığınıgizlemek için yükseklerdenuçan birtahlil döktürürler.DışişleriKonutu!Ankara’daki Dışişleri Bakanlığıkonutu lüks bir konut olduğuiçin onu paylaşamıyorlar.Şu anda Dışişleri Bakanlığıkonutunda Cumhurbaşkanı Güloturuyormuş. E tabi bu durumdaDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğluve ailesine de bir konutgerekmiş. Ve Ankara’da bir konutkiralanmış.Şimdi bakın saltanata.Davutoğlu için kiralanan bukonutun AYLIK kirası 39 BİNLİRA.. Yaklaşık 25 bin dolar..Bir aylık kiraya bakın.Kaç asgari ücret ediyor, hesaplayın.Polis Canve PolisCananIsparta EmniyetMüdürü AhmetZeki Gürkan,Isparta SüleymanDemirel ÜniversitesiGüzelSanatlar Fakültesi’ne“Polis Canve Polis Canan”diye animasyonfilmleri yaptıracakmış.Yaptırdıklarıfilmleri deilkokul çocuklarınagösterecekmiş.Bununla trafikbilinci yaratacakmış!Çektirilecekfilmlerde, durihtarına uymadığıiçin katledilenÇağdaş Gemiklerde olacak mı?


Sarı MuhalefetHaberi birlikte okuyalım:“Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, TorbaYasa Tasarısı’na ilişkin itirazlarınıbizzat Tayyip Erdoğan’a ileterek taleplerininkarşılanmasını istedi.Erdoğan da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ÖmerDinçer’e talimat vererek, Türk-İş’in taleplerini değerlendirmesinive tasarıda buna göre değişikliğe gidilmesi talimatınıverdi.”Ya, bakın muhalefet ne kadar kolaymış. Ne telaş ediyorsunuztorba yasa torba yasa diye...Ne diye meydanlara çıkıyorsunuz... Görüşün Başbakanla,o da hemen “tabii, hayhay, işçi sınıfı ister de biz yapmazmıyız?” deyip Bakanına talimat veriversin..Ne sorun kalır, ne bir şey...Yoksulluğun başkenti...Ülkemizde en çok verem hastası İstanbul’da imiş.Türk Toraks Derneği’nin hazırladığı raporda böyle belirtiliyor.Normal bir sonuç. Çünkü şehr-i İstanbul, sefaletin de başkentidir...Polise yeni görevSeçimlerde polisin rolüyle ilgili yeni bir düzenlemeyapılmış.Bu düzenlemeye göre, “millet iradesinin sandığa özgürceyansıması amacıyla(!) polisle sandık arasındaki mesafe daraltıldı.Önceki seçimlerde polis seçim merkezine 100 metrekadar yaklaşabiliyormuş. Şimdi bu mesafe 20 metreye indirilmiş.Düzen İslamcılığı, AKP, polis içinde örgütlendikçe, onudaha faal hale getiriyor... Yakında her sandığın üstüne bir polisde oturtabilirler.Her ipte oynayancambazMustafa Sarıgül icraatlarınabakın;Önce Eyüp Sultan’a gitti, oradayemek verdi.Sonra Kurtuluş’ta Hristiyanlara yeni yıl yemeği verip,Müslümanlarla bir araya getirdi.Yılbaşı’nda Nişantaşı’nda gövde gösterisi yaptı, burjuvaziyieğlendirmek için kılıktan kılığa girdi.Son olarak da Meksikalı halk önderi, bir köylü devrimcisiolan Emiliano Zapata’nın büstünü yaptırdı.Her boyaya boyanan, her kılığa giren burjuva politikacısıiçin bulunmaz bir tip tarifi!Mülteciliği sınırlaradikilen duvarlarönleyemezAB, Avrupa'ya yönelen mülteci akımının giriş kapısının Türkiye-Yunanistan olduğunu söyleyerek, bu konuda Yunanistan'abaskı yapıyor.Yunanistan bu nedenle AB'den yardım istedi. Hemen herkonuda bir kurumlaşması ve müdahalesi olan AB, sınır korumagücü Frontex ile son dönem Somali, Afganistan, İran,Irak’tan gelen mülteci akınını Kasım ayından bu yana önlemeyeçalışıyor.Bu nedenle Yunanistan Kamu Düzeni Bakanlığı’nın açıklamasınagöre Türkiye sınırına 12.5 km. uzunluğunda bir güvenlikduvarı inşa edilecek. Ki bu duvarı 206 km'ye çıkarmakda Bakanlığın hedefi içinde.Avrupa'ya giden mültecilerin yüzde 80'inin Yunanistan üzerindengeçtiği, Yunanistan'a ayak basan mülteci sayısının isegünlük 200 kişi olduğu söyleniyor.Böyle bir tablo mülteciliğin, göçün de nedenlerini içindebarındırıyor.Bahsedilen göç bölgeleri, son dönem yoğunlaşan mültecilerinulusal kimlikleri, yoksullukları niye göç edildiğinin degöstergesi..ABD ve Avrupa emperyalistlerinin haksız yere işgal ettikleri,halklarını yoksulluğa mahkum ettikleri, yeraltı-yerüstüzenginliklerini gaspederek, iliklerine kadar sömürdükleri ülkelerininsanlarıdır mülteciler.Ülkesinde hem işgalci emperyalizmin, hem işbirlikçi iktidarlarınınaçlığa mahkum ettiği, toprağını karış karış sattığıumutsuzlaştırılmış insanların karşılarına duvar dikilmek isteniyor.Avrupa emperyalistleri önce halkları sömürüsü ile, tekelleriile aç bırakıyor, yeraltı-yerüstü zenginliklerini yok pahasınasatın alarak topraksızlaştırıyor, ulusal bağımsızlıklarını yokederek kimliksizleştiriyor, halkları yerlerinden,yurtlarından ediyorve sonra tüm bu nedenlerle ülkesini terk etmek zorundakalan insanların karşısına vahşetini, halk düşmanlığını simgeleyenduvarlar, tel örgüler dikiyor.Hatta yetmediği yerde deniz ortasında mülteci teknelerini,gemilerini bombalıyor. Sınır koruma gücü dedikleri emperyalistgüçte tam da bu işte uzmanlaştırılmıştır. Ellerindetüm teknik olanaklar vatansızlaştırdıkları göçmenlere her şeyiyapıyor Frontex.Kurulan duvarlar, çekilen tel örgüler özellikle Avrupa'daonlarca saldırı altında yaşamaya çalışan göçmenlerin yaşadıklarınagetirilen açıklıktır. Avrupa emperyalistleri duvarlarıyla,gemi batırmalarıyla engelleyemediği göçmenleri ülkesindeırkçı saldırılarla, işte, okulda, yaşamda sürdürdüğü aşağılamalarlasindirmeye, yok etmeye çalışıyor.Saldırı aynı yerden besleniyor. Kapitalizm ve emperyalizmden.Bu emperyalist düzen sürdükçe halklara saldırılar dadevam edecektir.5 3


Kadına şiddeti ne dinne de kapitalizmçözemezSayı : 250<strong>Yürüyüş</strong>9 Ocak2011Kadın ve Aileden Sorumlu DevletBakanı Selma Aliye Kavaf, hükümetinkadına yönelik şiddet ile ilgiliolarak yapacağı düzenlemelerle ilgiliolarak, geçen hafta bir açıklamayaptı. Kavaf, şunları söyledi;“... Diyanet'le protokol yaptık,2015'e kadar 100 bin din görevlisinieğitmeyi planlıyoruz. Taşrada dingörevlileri kanaat önderidir, bu konudahalkı ve insanları etkileme potansiyeliyüksek insanlardır.”AKP’li Aliye Kavaf, kadına şiddetsorununu “kanaat önderleri” dediğiimamlara havale etmiş. 4 yıl içinde100 bin imamı eğiterek, sorunu onlaraçözdürecekmiş!Bu mantık nereden bakarsınız bakın,çarpıktır ve sorunu çözmektenuzaktır. Sorunun nedenlerini görmekyerine imamlara havale etmek, kadınaşiddeti meşrulaştırmaktan başka birsonuç da vermez.Birincisi; İslam, kadına şiddeti bırakınönlemeyi, meşru görür, hakgörür. Kadını ikinci sınıf olarak görenİslam’ın bu sorunu çözecek bir anlayışıyoktur. O nedenle bu konudakimse kimseyi kandırmasın.İslam, kadına dayağı meşru gören,kadını türbanın, peçenin, burkanın arkasınahapseden bir kültürü savunur.Kaldı ki bugüne kadar imamlarhangi sorunu nasıl çözdüler? Onlarınimam olması ya da dini daha çok kullanmalarısorunların çözümü için yeterlibir neden değildir. AKP, imamlarlakendi anlayışını topluma dayatmakistiyor, ikide bir her konudaimamların öne sürülmesinin nedeni debudur.İslamiyette kadın yokturKavaf’ın soruna yaklaşımının temelinde,asıl olarak “İs la mi yet tekadının yeri” tartışması vardır. İslamiyetve kadın sorunu sıkça gündemegelen tartışmalar içinde olmaklabirlikte, dinin bu konuda ne dediği,kadına nasıl yaklaşıldığı pek de sır değildir.Ayetler ve hadislerde, kadının“ikinci sınıf” insan olarak görüldüğüneda ir çok ça değerlendirme vardır.Ka dının her tür lü hak tan mah rum edil -mesini “ziynet eşyasını koruma” gibi,halkın geri kesimlerini al dat ma yadö nük sözlerle meşrulaştırmaya çalışanİslamcılık, kadına yönelik aşağılamayımeşrulaştırmakta ve çarpıkyaklaşımlara da haklılık ka zan -dırmaktadır.Bugün şeriatı ya da kimi İslamikuralları uygulayan ülkelere bakıldığındakadına şiddetin ve kadını aşağılamanınçok çeşitli biçimlerde devamettiği görülecektir. Üstelik bu ülkelerdekadının hemen hiçbir hakkıyoktur ve kadın eve kapatılarak, erkeğinhimayesi altına verilmiştir.Her tür baskıya maruz kalan kadınınhiçbir hakkı yoktur.İkincisi; Kavaf, sorunu sapkınlıklarıtescilli Hüseyin Üzmezler’e,Cüppeli Ahmet Hocalar’a, MüslümGündüzler’e havale ediyor. O “kanaatönderleri” dedikleri kafaları çarpık,her tür ahlaksızlığı meşru gören kesiminsorun çözeceğini ileri sürmek,örneklerini sıraladığımız çürümeyi degizlemeye çalışmaktır.“Müridlerine TV seyretmeyi dahiya sak la yıp, ta ri kat pa ra la rı ile Mal -ta adasında Jetski yaparken görüntülenenCüppeli Ahmet Hoca’nın, “7 ya -şın dan bü yük se ben ken di kızımı bi -le öpmüyorum” sözleri bu konudakiman tığını ne de öz lü ola rak or ta ya ko -yuyor.” (<strong>Yürüyüş</strong>, sayı: 177, 5 Kasım2006)Kavaf’ın sorunu havale ettiği “kanaatönderleri”nden biri olan CüppeliAhmet Hoca’nın nasıl bir çarpıklık vesapkınlık içinde olduğu bu örnekle sanırızanlaşılacaktır. Kafası böyle çalışanbirinin kadına şiddet sorununuçözmesini beklemek olsa olsa halkı aldatmaktır.Kendi kızı da dahil olmaküzere 7 yaşındaki kız çocuklarının busapkın düşünceler ile yaşamlarının karartıldığınıgörmek için çok fazlaşeye ihtiyaç yoktur.Daha çocukluklarını bile yaşamadan,7 yaşındaki çocukları kalıplaradöküp, baskı altına almak, onayaklaşımda sapkın bir cinselliği ortayakoymak bu kanaat önderlerinin neyinasıl çözecekleri konusunda bir göstergedir.Kuşkusuz yukardaki örnek tekbir örnek değildir. Yani sadece CüppeliAhmet Hoca’nın kendisine özgübir değerlendirmesi değildir. Bu kesimlerdeyaygın görüşlerdir bunlar.“El sıkışılan kadınla bile nikahdüştüğü nü” söy le yen Mu dan yaMüftüsü ile Cüppeli Ahmet’in görüşleriara sın da far k yok tur. Bu “kanaatönderleri”nin, tarikat şeyhlerinin,imamların, kadına bakışını belirleyen,kadını cinsel bir meta olarak görmelerindenbaşka bir şey değildir.Kadını aşağılayanlar, kadını bir evkölesi haline getirenlerin bu sorunuçözme şansları yoktur.Kadına şiddet sorununu ne imamlarne de kapitalizm çözebilir. Hele bugünkütablonun doğrudan sorumlusukapitalizmdir. Kadının bir yandanişgücünü sömüren, ucuza çalıştırankapitalizm onu bu nedenle evden çıkarırken,bir yandan da kadını cinselbir meta haline getirerek, sömürüsünükatlayarak sürdürmeye devam etmektedir.Tümü sorunun yaratıcılarıdır,çözemezler.5 4

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!