13.07.2015 Views

İŞGALCİ DEĞİL HALKIZ Ülkemizde Gençlik - Yürüyüş

İŞGALCİ DEĞİL HALKIZ Ülkemizde Gençlik - Yürüyüş

İŞGALCİ DEĞİL HALKIZ Ülkemizde Gençlik - Yürüyüş

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

TÜSİAD 40. Yılını Kutluyor!40 değil, 65 yıldıryoksulluğumuzun vezulmün sorumlusuOnlar,sömüren,zulmeden,vatanı satan,emperyalizmleişbirliği yapan,faşizmi işbaşınagetiren,kontrgerillayı kuran,TÜSİADʼdır!doğayı katleden,halklarıbirbirine düşüren,şovenizmi kışkırtan,linçleri örgütleyen...Ve bunlarlahiçbir ilgileriyokmuş gibidavrananlardır!www.yuruyus.com info@yuruyus.comwww.yuruyus.comHaftalı k Dergi / Sayı : 25330 Ocak 2011Fiyatı : 1 TL (kdv dahil)info@yuruyus.comLiseli <strong>Gençlik</strong> Parasız Eğitim İçinAçlık GrevindeGecekondu Yasası’nda Gecekondu Halkı“İşgalci” Olarak Adlandırılıyor<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong><strong>HALKIZ</strong>!Halk kendi vatanında işgalci olur mu?Yıkımlara karşı 11 Şubat’taİstanbul Büyükşehir Belediyesi önündeyiz!Konut Hakkımızı Savunacağız!


4 Yerinde ıslahı savunuyoruz...EvlerimiziYıktırmayacağız6 İşgalci değil, halkız...8 Kentsel dönüşüm,bir emperyalist projedir...11 Birleşelim direnelimyıktırmayalım Bölüm 113 Savaşan Kelimeler:Değişim dönüşüm...14 Umarız “toprak ağaları vetuzu kuruların ekmeğineyağ sürecek işlere vesileolmaz..”15 “Gerçekleri yazmayadevam edeceğiz”18 Dergimiz <strong>Yürüyüş</strong>’ü veDerneklerimizi SavunmayaDevam Edeceğiz20 Katilleri başka yerde değil,devlette arayın!Bin Ope ra syonunSoru mlus uM eh met Ağ arCeza land ırı lsınTarih3 Şubat, PerşembeYerA nka ra 11. A ğı rCeza Mahk eme siSaat 1 4 .3 0İçindekiler21 Tek Yol: Sorun doğrutanımlanmazsa doğruçözüm bulunamaz!...22 Derneklerimiz:Umudun mevzileri Bölüm 124 Yoksulluğumuzun ve zulmünsorumlusu TÜSİAD’dır25 Cepheli kollektiftir27 Tecritte 122 şehit ve 1748ölümün sorumluluğuAKP’nindir28 Adalet Bakanlığı’nın kapılarıTAYAD’lılara kapalı!29 Pisliklerinizi devrimcilere<strong>Ülkemizde</strong> <strong>Gençlik</strong>bulaştıramazsınız30 Adalet: Katliam hukuku...31 Devrimci Okul: Aileler...35 Hepimiz aynı nedenle tutuklandıkBen çıktım onlar ceza aldı...36 <strong>Gençlik</strong> Federasyonu’ndanYıkımlara Dur DiyelimBirleşelim DirenelimTarih: 1 1 Şubat , CumaYer: İst anbul BüyükşehirBelediyesi ÖnüİŞ Çİ OL ARAK HAKLARIMIZI BİLİYO R MUYUZ?KonuşmacılarMehmet KARAGÖZAynur KARAASLANTürkan ALBAYRAKLevent ERDURT ari h: 6 Şub at Pazar Saat: 14. 00Yer: Petrol İş L okali(Eski Sahil Balık Pazarı ) GEMLİKDEVRİ MCİ İŞÇİ HARE KETİ37 Gençliğin Gündeminden...38 <strong>Gençlik</strong>ten haberler..40 Kocaeli <strong>Gençlik</strong> Derneğiyeniden açıldı...41 Liseli <strong>Gençlik</strong> ile röportaj...42 Öğretmenimiz: Devrimci değilbürokrat olmalıyız...44 Devrimci İşçi Hareketi:Direnenler her zaman kazanamaz.Ama kazananlar her zamandirenenlerdir..45 Emek haberleri...46 Genel İş Başkanı Erol Ekici ile torbayasası üzerine röportaj...47 Haberler...48 Tunus: Bu bir devrim değildir...50 Avrupa’da <strong>Yürüyüş</strong>51 Alman emperyalizmi göçmen,işsiz ve yoksul gençliğikullanmak istiyor!52 Yeni değinmeler55 Yitirdiklerimiz...ÇAĞRISürgün Sevkle re So n!Ağ ırla şt ırılmışMüebbet lerinT alepleriKa bul Edilsin!Tarih9 Şuba t, ÇarşambaYerTek ird ağ F Ti piH ap ishan esi Önü(S aat 1 0: 00 ’daTaksim A KM ö nünde no to büsler kalkaca ktır)Tecrite KarşıM ücadelePlatformu


Yerinde ISLAH’ısavunuyoruz!Sayı :253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Adına “Kentsel Dönüşüm Yasası”dedikleri, yıkım ve talanyasasını çıkaran AKP iktidarı, halkınkondularını başına yıkmak içintüm hazırlıklarını tamamladı. Yıllarcayoksul halkı, AKP’yi desteklemelerikarşılığında “evlerine dokunmama”,“tapu verme” sözleriile oyaladıktan sonra, verdiklerisözlerini bir kenara bırakarak, 1 milyonevi yıkma kararlarını ilan ettiler.Halkın olan ormanları, su havzalarını,koca koca ilçeleri,halkın boğazından kesilen paralarlayapılan hemen her şeyi tekellereyağmalatan bir işbirlikçi olan TOKİBaşkanı Erdoğan Bayraktar, “Şuanda İstanbul'da yıkmaktan dahagüzel bir şey yok. İstanbul yıktıkçagüzelleşir” diyordu. Yıktıklarınınhalkın gecekonduları olduğunubilerek söylüyordu bunları.ıkarak güzelleştirdikleri”“Yİstanbul’da, Ankara’da sokağaattıkları, yoksul, kimsesiz, çalışacakbir işi olmayan binlerce insanınnereye gideceği, AKP iktidarınınumurunda değildir. Sokağaattıkları halk, “isterse sürünsün”,isterse aç kalıp, “yıkıntılarda yaşasın!”Kendileri villalara taşınan,gemi fabrika sahibi olan AKP’li bakanlariçin bunun hiçbir önemiyoktu.İstanbul Büyükşehir BelediyeBaşkanı Kadir Topbaş ise hiçsaklamadan, sanki kendi mülkünüyıkıyormuş gibi bir çırpıda “İstanbul’uyıkıp yeniden yapacağız” diyordu.Sözkonusu olan yıkılacak“tek bir ev” değildir. Sözkonusuolan milyonlarca emekçinin, yoksulunyaşadığı İstanbul’un yıkılmasıdır.Böylesine pervasız, böylesinesorumsuz ve halka düşmandırlarbunlar.Yıkmayı düşündükleri evler, asalaklarınevleri, özel sitelerideğildir. Yıkımı kendi yasalarıncabile onaylanmış Acarkent’i değil,yoksul halkın kondularını, mahallelerini,ilçelerini yıkmaktan sözediyor. Hem de 3-5 mahalleden dedeğil, 1 milyon evi yıkmaktan sözediyor. Burjuva basın bile direnişkorkusu nedeniyle milyonlarcaemekçinin, yoksulun bu yıkımlardanetkileneceğini yazarken, onlar pervasızdırlar.Yetmiyor, müjde verir gibi Avcılar’dan,Kartal’a yıkılacakilçelerin listelerini yayınlıyor, halkıtehdit ediyorlar. Kuşkusuz yıktıklarısadece yoksul halkın evlerideğildir. Bir tarihi, bir kültürü deyıkmakta, yok etmektedirler. Kastettikleriaynı zamanda halkın kültürü,halkın tarihidir.Yıktıkları, yıkmaya çalıştıklarıhemen her yerde halkın oradaon yılları bulan yerleşik bir yaşamıve tarihi vardır. Çocukları oradadoğmuş, orada okula başlamış, oradaevlenmişlerdir, mezarları oradadır.Kendi kültürüne uygun bir yaşamı,bir tarihi evlerini tırnakları ilekoruyarak orada yaratmış, bugüneöyle gelmişlerdir.Oligarşinin halkın barınma sorununuçözmek için tek biradım atmadığı koşullarda halk kendiçözümünü yaratarak, barınmasorununu geçici de olsa çözmüştür.TOKİ BaşkanıErdoğan Bayraktar,“Şu anda İstanbul'dayıkmaktan daha güzel birşey yok. İstanbul yıktıkçagüzelleşir” diyordu.Yıkımla halkın evlerini başına yıkanlar,halkın bu hakkını da elindenalmaktadırlar.Yıkımlar, halkı merkezlerdenşehrin dışına sürme, şehir merkezleriniHALKSIZLAŞTIRMAsaldırısıdır. Oligarşi, şehir merkezlerinitümüyle kendi denetiminealarak, tekeller için gökdelenler,alışveriş merkezleri, kara para aklamamerkezleri, fuhuş merkezleri,kumarhane merkezleri yaratmak,İstanbul’u bir batakhaneye çevirmekiçin hesaplar yapmaktadır.Ne Dünya Bankası’nın yıkımprojeleri için verdiği milyonlarcadoların harcanacağı tek bir kuruşta,ne de oligarşinin projelerindehalka dair, tek bir çözüm yoktur.Tek bir tuğla dahi yoksul halk içinayrılmamıştır. Tersine onların projeleriYIKIMDIR. Planlarında halkınevlerini yıkmak, halkı şehirmerkezlerinden uzak yerlere sürmekvardır. Çözümleri içinde milyonlarcayoksul yoktur. Yoksul halkıdüşman olarak görenler, sadece çıkarlarıiçin halkı kullanan, halkı herfırsatta aşağılayan halk düşmanlarındanelbette çözüm beklemek yanıltıcıdır.Düzenin üniversiteleri, düzeninaraştırmacıları bile bu sürece“halkı katmaktan” sözederken,Belediyeler ve AKP, halkı korkutarakya da kandırarak, yalanlarlaaldatarak evlerini yıkma hesaplarıyapmaktadır. Halka karşı öylesinevahşi bir saldırı örgütlemiş,yasal kılıflarını öylesine hazırhale getirmişlerdir ki, her halukardayıkım saldırısını sürdüreceklerdir.Bunun için belediyeler olağanüstüyetkilerle donatmışlardırkendilerini. İstedikleri eviyıkacak, ama gerekirse halka para4


ile vermeyeceklerdir. Evi yıkılanhalkın itiraz etme hakkını bile elindenaldılar. Hangi haktan, hangi hukuktansöz ediyorlar?Bugün halkın barınma sorunukarşısında iki anlayış, iki çözümvardır. Biri emperyalizmin veoligarşinin çözümü diğeri ise devrimcilerinçözümüdür. Bir yanda biravuç emperyalist ve işbirlikçinin çıkarlarıdiğer yanda milyonlarcayoksulun barınma sorunu vardır.Bir yanda yıkım, yağma ve talan diğeryanda halkın barınma hakkınınsavunulması ve bunun için üretilençözümler ve mücadele vardır. Onlarınçözümü YIKIM, devrimcilerinçözümü yerinde ISLAH’tır. İkiçözüm birbirine böyle taban tabanazıttır.Devrimcilerin çözümünde, entemel yaklaşımlardan birisi,barınma sorununun çözümü içinbaşından beri halkın, düşünceleri,direnişleri, çözüm önerileri ilebu sürecin içinde olmasıdır.Devrimcilerin çözümünde YI-KIM yoktur. Halk Cephesi’ninhazırladığı Halk AnayasasıTaslağı’nda yıkımlar konusundanet bir tutumu vardır devrimcilerin:“Yerine yenisi yapılmadıkçahalkın oturduğu hiçbir ev yıkılamaz.”Onlar yıkarken, biz yenisiniyapıyor, halkın sokağa atılmasınakarşı çıkıyoruz. Onlar biravuç emperyalist tekel için halkınevlerini yıkarken biz halkın barınmasorununu çözmeye adayız.Yerinde ıslah, yaşadığımız yerleriHALKSIZLAŞTIRMA-DAN, halkı evsiz bırakmadan halkiçin üretilmiş bir çözümdür. Halkakarşı yalan söylenmeyen, evlerinibaşına yıkacak bir saldırı düzenlemedenhalk için üretilmiş bir çözümdür.Bu çözümün temelindehalkın barınma hakkını meşru ve doğalkabul etmek vardır. Bu çözümde;“Tüm halkın sağlıklı konutsahibi olma hakkı vardır.”Bir yanda yıkım,yağma ve talan, diğeryanda halkın barınmahakkının savunulması vebunun için üretilençözümler ve mücadelevardır.Onların çözümü YIKIM,devrimcilerin çözümüyerinde ISLAH’tır.Halkın evlerini yıkmak meşrudeğildir. AKP emperyalistleradına yoksul halkı aylardır yalanlarla,aldatarak teslim alma peşindedir.Ankara Dikmen’de, İstanbulSulukule’de, Ayazma’da sürdürdüklerisaldırıyı İstanbul Fikirtepe’yetaşıdılar. Yalanlarla kuşatmayaçalıştıkları Fikirtepe esnafındanbiri; “Bu yeni Fikirtepe,esnaf için ölüm demek.” derken,yaşanacakların adını koyuyordu.Fikirtepe’de esnaf, laf yığını altındagelen yıkımların, kendileri içinkepenklerini kapatmak olduğunuşimdiden görebiliyordu. Onlarınçözümünde yıkım ve halkın işinikaybetmesi vardır. “Yeni Fikirtepe”sadece tek katlı, bahçeli evlerinyıkımı değildir. Bir tarihin, neredeyseher biri 30 yılı aşkın bir zamandıryaşamını sürdüren yoksulher ailenin, halkın yaşamının betonbloklar, alışveriş merkezleri altınagömülmesidir.Oligarşi yıkımlar karşısında halkındirenişinden korkmaktadır.O nedenle direnişi ortadan kaldıracakher şeyi halka karşı kullanmaktadır.Bunun için anlaşma adınasundukları, “kat karşılığı anlaşma”modeli yalandır. Aradaki farkıhalk ödeyemeyecektir. “Kredi artıfaiz” halkın içinden çıkamayacağıbaşka bir tuzaktır. İstanbul Sulukule’densürülen yoksul halk TOKİkonutlarının kirasını ödeyememiş,evleri terketmiştir. Ayrıca yağma vetalanı meşrulaştırmak için halkın konutözlemleri istismar ediliyor.Halktan alacakları yerlere, yeşilalan yapılacağı, sağlık alanlarıoluşturulacağı, kültür merkezleri,açık kapalı otoparklar, açık kapalıhavuzlar, spor salonu açılacağısözleri halkı oyalamaktan başkabir şey değildir.Halk için uygun olan, halk içinsorunu çözebilecek tek yöntem,yerinde ıslahtır. Yıkımlar halkınonuruna, kişiliğine burjuvazinindilinden düşürmediği, “özel yaşama”da bir saldırıdır. Gözden kaçırdıklarıgerçek şudur; sadece evlerideğil, aileri de yıkmakta, ailelerinortak tarihini, ortak yaşamını“parçalamaktadırlar”.Yerinde ıslahyoksul halkın onurunun ve kişiliğininkorunmasıdır.“Hiç kimsenin özel yaşamı, ailesi,konutu ya da haberleşmesine,keyfi ya da yasadışı olarakdokunulamaz. Kişiliğine ve onurunasaldırıda bulunulamaz.”(Halk Anayasası Taslağı’ndan)Yerinde ıslah, oligarşinin yıkımpolitikasının alternatifidir. KadirTopbaş son günlerde yıkımlarınnedenini hep olası bir “depremriski” ne bağlamıştır. Mesele halkınkondularının depreme karşıdayanıklı olup olmaması değildir.Kaldı ki, Topbaşların düzenininhalkın depreme karşı korunmasıgibi bir düşüncesi yoktur. Depremtek kelimeyle yıkımın, talanın örtüsühaline getirilmek istenmektedir.Ayrıca yerinde ıslah, bu sorunuda çözecektir. Bugünkü teknolojiile pekala halkın konduları nı yıkmadanda depreme karşı dayanıklıhale getirmek mümkündür.Sorunun temeli halka kimin nasılyaklaştığıdır. Oligarşinin sözcülerininağzından çözümleri, “yıkarakİstanbul’u tekeller için bircennet haline getirmektir.” Halkınçözümü ise ;“Gecekondu bölgelerindeki evlerinsağlıklı ve güvenli hale getirilmesi;gecekondu semtlerininyol, su, elektrik, sağlık kurumu gibialt yapı eksikliklerinin tamamlanması;ıslah edilemez durumdaki gecekondularyerine toplu konutlarinşa edilmesi halk iktidarının öncelikleriarasındadır.”Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak20115


<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>...Sayı :253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011Gecekondu Kanunu’nda,gecekondu halkına<strong>İŞGALCİ</strong> deniyor:30 Temmuz 1966 tarih ve775 Sayılı GecekonduKanunu’na göre gecekondu“kendisine ait olmayan araziveya arsalar üzerinde, sahibininrızası alınmadan yapılanizinsiz yapılar kastedilmektedir”diye tanımlanıyor.Madde 12: “İzinsiz yapıyapılmak suretiyle işgal edilmişbulunan belediyeye aitsahalar...”Madde 24: “Başkaları tarafındangecekondu yapılmaksuretiyle işgal edilmiş olanarazi ve arsalar...”Bir milyon ev yıkılacak. Yıkılan sadecebir milyon ev değil; halkın yıllardıryaşadığı mahallesi yıkılıyor. Komşuluk,eş, dost, akrabalık yıkılıyor. Geçmişi yıkılıyor.Yıllardır çalışıp çabalayıp biriktirdiğiemekleri yıkılıyor.AKP, halkı yok sayıyor. İstanbul’u“yeniden yapma” adına, 1 milyonevi yıkmaya girişiyor. Yıkılacakolan 1 milyon evdeki milyonlarca insanabir şey sormuyor. Evi yıkıldıktansonra nereye gidecek, nerede yaşayacak?Doğup büyüdüğü, yıllardıryaşadığı mahallesinden gitmek istiyormu? Halkın ne isteyip ne istemediğisorulmadan İstanbul’u baştan aşağı yıkımkararı alınıyor. Yok saymakla dayetinmiyor, halkı şehrin dışına sürüyorlar;halka yıllardır yaşadığı şehirde,<strong>İŞGALCİ</strong>SİN diyorlar.Halkın “işgalci” olarak görülmesisadece AKP iktidarına ait bir görüş değil.Oligarşik devletin temel anlayışıdır.Gecekondu kanununda gecekonduhalkı “işgalci” olarak tanımlanıyor,Halk, ‘İşgalci” ise, “işgalciyi kovmakgerekir.” AKP’de öyle yapıyor.“Kentsel Dönüşüm” adını taşıyan planlaİstanbul’da yoksul halkın yaşadığımahalleler yıkılacak ve işgalci olarakgörülen halk İstanbul’dan sürülecek.Vergi alırken vatandaş,kondumuzda işgalci...Kentsel yıkım planına göre “Yıkılacakbina gecekondu ise hiçbirödeme yapılmayacak.” Çünkü oligarşininyöneticilerine göre gecekonduhalkı <strong>İŞGALCİ</strong>. “Allahın dağından,köyünden gelmişler İstanbul’unen güzel yerlerini işgal etmişler.Yıllardır bedavadan oturduklarınelerine yetmiyor... İşgalcilerin hiçbirhak talep etmeye hakkı yok!”Evet, oligarşinin yoksul gecekonduhalkına bakış açısı budur. OnlarınKüçükarmutlu’da, Sarıyer’de,Beykoz’da, Kartal’da deniz manzaralı,yerlerde oturmaya hakları yok.Fakat oligarnşinin yöneticileri tekellerdenalamadıkları vergileri yoksulgecekondu halkından almasını biliyor.Vergi almaya geldiğinde “gecekondu”demiyor, “kaçak yapı” demiyor,onyıllardır vergi almasını biliyor.Vergi alırken halk var. O zaman halk,mülk sahibi oluyor. Halkın elindekiher kuruşun vergisini alıyorlar. Amagecekondu arazileri tekellere peşkeş çekilirkenhalk, bir anda halk olmaktançıkıp işgalci oluyor!Oy istenirken; “sayınseçmen”; o sandıklarınkurulduğu sokaklardaişgalci...Onyıllardır, her seçim dönemindegecekondu mahalleleri tüm burjuvapartileri için oy depoları olarak görüldü.Gecekonduları yıkmayacaklarınasöz verdiler. Muhalefette olanparti, iktidara geldiğinde gecekonduhalkının yol, su, elektrik sorununuçözme sözü verdi. İktidardaki partiyigecekondu halkının sorunlarınıgörmemekle suçladı. İktidara geldiktensonra ise gecekondu mahallelerinesadece yıkım için geldiler. Gecekonduhalkının sorunları yıllarca se-6<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


çim malzemesi olarak kullanıldı.“Tapu vereceğiz” dediler, oyaladılar.Oylarını aldıktan sonra ise gecekonduhalkı yine işgalci oldu. Tüm iktidarlar,gecekonduları halkın başınayıkmayı hak olarak gördü. Her yıkımdapolisi, jandarmayı, zabıtayı seferberettiler. Yolunu düzlemek içinesirgedikleri kepçeleri, yıkımda götürdüler.Bugüne kadar yüzlerce yıkımoldu. Devletin tek bir yöneticisi de demediki, “halkın yaşadığı evi yıkılırmı? Yıktınız! Peki bu insanlar neredeyaşayacak?”İşte faşist devlet nezdinde halkındeğeri budur. Seçimden seçime oyunualana kadar “sayın seçmen” diyekılıktan kılığa girer.Emperyalizm içinsavaşırken Mehmetçik,mahallemizde işgalci..“Zenginimiz bedel verir /ölenimiz fakirdendir”Halkımızın yaktığı ağıtlar gerçeklerianlatır. Yüzbinlerce insanın öldüğüÇanakkale’de de , Sarıkamış’da da,Kurtuluş Savaşı’nda da, ölenler hep fakirlerdir.Zenginler çoğu zaman ya bedelverip askere gitmekten kurtulmuşlardırya da askerlikte hep korunupkollanmışlardır. Sonuçta ölen hepyoksul halk oldu. Bugün de “vatan borcu,namus borcu” diye yoksul halkınçocukları emperyalizmin hizmetindekioligarşinin ordusuna asker gönderiliyor.Zenginler yine bedel ödüyor.Ölenler yine yoksul halkın çocukları.Kimin için? Vatan için mi?Hayır! Vatan için bu ülkenin devrimcilerien büyük bedeli ödemeye devamediyor. Fakat oligarşinin ordusundaödenen bedeller vatan için değil, halkiçin değil, emperyalist tekellerin çıkarlarıiçin ödeniyor.Türk Si lah lı Kuv vet le ri, bu gü nekadar 13 kez yurtdışında emperyalizmadı na gö rev üst len di.Kore bizim topraklarımız değildi.Kore halkıyla Türkiye halklarının dahiçbir sorunu yoktu. Kore’nin haretadakiyerini bilmeyen binlerce MehmetçikAmerikan emperyalizminin çıkarlarıiçin can verdi Kore’de.Bu nun dı şın da, Yu gos lav ya sal dı -rısına katıldı. Makedonya’ya, Gürcistan’a,Ku veyt’e, So ma li’ye, Ar na vut -luk’a, Do ğu Ti mor’a ve Bos na-Her -sek’e emperyalizmin istekleri doğrultusun da as ker gön de ril di. Ha len,Irak’ta, Af ga nis tan’da, Bos na-Her -sek’de, Ko so va ve Le ton ya’da, Lübnan’da,Somali’de TSK as ker le ri emperyalizministeği doğrultusunda gö -rev ya pı yor.Yoksul halk çocukları emperyalizminhizmetinde askere alınırken“kahraman mehmetçik” oluyor. Emperyalizminhizmetinde dünya halklarınakarşı kullanılırken kendi ülkesindeyoksul halka karşı, halkı katletmekiçin kullanılıyor. Her gecekonduyıkımında yoksul halkın karşısınadikilenlerden birisi de jandarmadır.Oligarşinin ordusunda kahramanMehmetçik iken memleketine döndüğündeişgalci oluyor.Kim işgalci? Kim buvatanın sahipleri?‘45’lerden bugüne, oligarşinin yöneticilerihalkın ürettiği tüm değerlerisatıyorlar. Emeğimizi, alınterimizisatıyorlar. Karış karış, parsel parseltopraklarımızı satıyorlar. KurtuluşSavaşı’nda binlerce şehit vererek kovduğumuzişgalci emperyalistler, işbirlikçitekeller aracılığıyla tekrar ülkemiziişgal ettiler. TopraklarımızAmerika başta olmak üzere emperyalistlerinhalklara karşı kullandıkları savaşüssü haline getirildi. Ordu emperyalizminhizmetinde halka karşı içsavaş ordusuna dönüştürüldü.Anadolu emperyalist tekellerinyağma alanına dönüştürüldü. Kentseldönüşüm denilen yıkım da emperyalistleriçin yeni bir yağma alanı açmaktanbaşka bir şey değildir.Yoksul halk, evleri elinden alınarak,şehir dışına sürülecek. İstanbul emperyalisttekeller ve işbirlikçilerin hizmetinesunulacak. AKP, işgalcilerin işbirlikçisidir...İstanbul’dan halkı sürüpİstanbul’u emperyalizmin fuhuş, eğlence,karapara aklama merkezi ve tekelleriçin Ortadoğu’ya, Balkanlar’asıçrama tahtası yapmak istiyorlar...Kim işgalci? Emperyalistler ve işbirlikçisioligarşi işgalci değil dehalk mı işgalci?İnsan kendi vatanındaişgalci olur mu?İşbirlikçi sömürücü asalaklar emeğimizisömürürken, işgalci değil vatandaşız.Bizi ilgilendirmeyen savaşlaragönderilirken işgalci değil,mehmetçiğiz, vatandaşız. Ama şimdiişgalciyiz, öyle mi?Bu vatan bizim. Biz yarattık burayı.Dün de, bugün de bu vatan için ölendevrimciler ve halktır. Halk, bu topraklarınher karışı için can vermiştir. Kanakıtmıştır. Üzerine bastığı her santimtoprağın bedelini kanıyla ödemiştir.İşte bu yüzdendir ki; halkın, kendivatanının her karış toprağında yaşamaya,başını sokacağı bir evdeoturmaya hakkı vardır. Halk kendi vatanındaişgalci değil, bu vatanın sahibidir.Oturduğu gecekonduların bedelinide canıyla ödemiş ve ödemektedir.<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong>İZ<strong>HALKIZ</strong> !..İşgalci olan halk değil ülkemizi talaneden emperyalistler ve onların işbirlikçileridir.Bize işgalci diyenler, bizi evlerimizdençıkartıp İstanbul dışına sürenler,bu vatana ihanet eden emperyalizminuşaklarıdır. Halkın düşmanlarıdır.Topraklarımızı emperyalizmepeşkeş çeken vatan hainleridir.Biz işgalci değil halkız. Bu vatanınsahipleriyiz.Doğup büyüdüğümüz evlerimiziterk etmeyeceğiz. Yıllardır yaşadığımızmahallemizi terk etmeyeceğiz.Evlerimizin yıkılmasına, İstanbul’uemperyalistlerin yağmalamasınaizin vermeyeceğiz.Bu vatan bizim, bu toprakların sahibibiziz...Sayı :253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ7


Kentsel DönüşümEmperyalist Bir ProjedirSayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011Çeşitli belediyeler tarafındanhazırlanan “kentseldönüşüm” adındaki yıkımprojelerini finanse etmekiçin, Avrupa Birliği’ndenDünya Bankası’na, uluslararasıkredi kuruluşları ve bankalarakadar birçok emperyalist kuruluş,sıradalar.1 milyon evi yıkmaya girişmek,cüretli ve masraflı bir iştir. Bugünekadar hiçbir belediye, hiçbir iktidarböyle bir şeye girişmemiştir. AKP iktidarı,bu cüreti, arkasındaki emperyalistdestekten almaktadır. Emperyalistler,1 milyon evin yıkımınıhem finanse etmekte, hem de siyasiolarak gelebilecek tepkiler karşısındada iktidarı desteklemektedirler.Emperyalistler için aslolan kendiçıkarlarıdır. Buna hiç şüphe duymamakgerektiğine göre, emperyalistler,1 milyon evin yıkımına bu büyükdesteği niye veriyorlar?Dünya Bankası, IMF veya diğeremperyalist bankalar, yoksul halkımızıno berbat gecekondularda oturmalarınaçok mu üzülüyorlar?Yoksa?..◆Yıkacaklar ve yerine lüks konutlar yapacaklar;evleri yıkılan yoksullar, asla semtlerine dönemeyecekler!◆Büyük kentler, tekeller için dev bir yağma alanınadönüşmüştür. Yıkımın finansörlüğünü de tekellerüstlenmiştir.◆Kentsel dönüşüm yok, kentsel bölüşüm var!Dünya Bankası 820 milyondolar kredi veriyor“Dünya Bankası İcra DirektörleriKurulu, Türkiye'ye merkezi idare veİstanbul'da belediye hizmetlerindekullanmak üzere toplam 822 milyondolarlık iki krediyi onayladı.”Evlerimiz, emperyalizmin finansmanıylayıkılacak.Bu kredilerin 500 milyon dolarıhükümetin emrine, 322 milyon dolarıise İstanbul'da “belediye altyapıprojelerinde kullanılmak üzere” belediyeyeverildi. Altyapı projesi dedikleriise, Kentsel Dönüşüm Projesi’dir.5 yılı ödemesiz 15 yıl vadeyle alınanbu kredinin faizleri de elbetteyine halkın sırtından çıkacak.Büyük kentler: Tekellerinbüyük yağma alanıDünya Bankası neden bu kredileriveriyor? Bugün dünya ölçeğindekibüyük kentler, emperyalist tekellerinve işbirlikçilerinin en gözde yağmave sömürü merkezleri olarak öneçıkmaktadır. Bu büyük şehirler, artıkon milyonu aşan nüfuslarıyla tekelleriçin büyük birer yatırım ve kâr alanıdırlar.Mimarlar Odası’ndan MücellaYapıcı’nın, “İstanbul ve Kentsel DönüşümProjeleri” başlıklı yazısındabüyük kentlerin bu yağmadaki yeri şuverilerle ortaya konulmaktadır:Yeni-sömürge ülkelerin azmanlaşarakbüyüyen kentleri, emperyalistsermayeyi kendilerine çekebilmekiçin amansız bir rekabete girmiştir...Özellikle yeni sömürgelerin büyükşehirleri, New York, Londra,Tokyo, Frankfurt gibi “dünya kenti”olabilmek adına her türlü imkanlarınıkoz olarak ileri sürmektedirler.İstanbul da, “bu yarışta yer kapabilmekadına bütün doğal, tarihî,kültürel değerini dünya pazarınasürmüş ve “mega vizyon projeleri”devrini başlatmış bulunmaktadır.”Dünya Bankası raporlarına göre,2030 yılına kadar dünya nüfusuna katılacakolan 2 ila 3 milyar kişinin %97’sinin bu büyük kentlerde yaşayacağıöngörülmektedir. Dolayısıyla,en büyük tüketici kitlesi de, en büyükişsiz kitlesi de büyük şehirlerde toplanmışolacaktır. Tekeller bu gelişmeyede hazırlık olarak, büyük şehirleriadeta yeniden yapmakta, buralardakitüketim ve yaşam tarzını,kapitalizmin ihtiyaçlarına göre yenidenşekillendirmektedirler. Bunuyeni-sömürgelerin güçsüz iktidarlarıve belediyeleri tek başlarına yapamayacaklarıiçin tekeller ve onlaradına Dünya Bankası devreye girmektedir.Şehirlerin yeniden şekillendirilmesiiçin krediler verirken de, bu ülkelerinmerkezi ve yerel yönetimlerinidaha da borçlandırıp, kendilerinebağlamaktadırlar.Dünya Bankası’nınkredileri, “sınıfsal”dırHaftalardır çeşitli biçimlerde vurguladığımızgibi; gecekondu semtlerinintasfiyesinin iki temel amacıvardır: Birincisi tekellere yağma verant alanı sağlamak; yani ekonomikamaç. İkincisi, devrimcilerin örgütlüolduğu veya her biri potansiyel birdireniş odağı olan gecekondu semtlerinitasfiye etmek; yani siyasalamaç.8<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


Burjuvazi bu iki seçeneğisunuyor halka ve birindenbirini seç diyor.Peki gerçekten de başkabir seçenek yok mu?Var! Evet, onların dışındabir seçenek var. O seçeneğide biz söylüyoruz. O seçenek,yerinde ıslahtır.Peki egemen sınıfları “yerindeıslah”ın daha doğru,daha yararlı bir yöntem olduğunaikna edebilir miyiz?Evet edebiliriz.Ancak bu iknanın yolukonuşmaktan, diyalogdandeğil, DİRENMEKTENgeçiyor.Dünya Bankası, dünyanın bir çokyerinde onyıllardır devrimci mücadeleleritasfiye etme amacına yönelikolarak krediler vermiştir.Bu dizginsiz sömürü ve yağmakoşullarında, bu dev kentlerde ortayaçıkan ve çıkacak yoksulluk, emperyalistsermayeyi korkutmakta,artan eşitsizliklerin ve yoksulluğun,“sistemlerinin devamı açısından yaratacağıriskleri azaltmak” için çeşitliprojeler gündeme getirip bunlarakaynak aktarmaktadırlar.Gerilla mücadelesinin gelişkinolduğu yerlerde, halkı gerilladanuzak tutmak, gerillayı tecrit etmekiçin, işbirlikçi yönetimlerle birliktebirçok proje oluşturulmuş, DünyaBankası bu projeleri finanse etmiştir.<strong>Ülkemizde</strong> de halkın memnuniyetsizliğini,vahşi sömürü ve yağmapolitikalarının yol açabileceği tepkileriyumuşatmak için benzeri projeleruygulanmıştır.Bizzat Dünya Bankası ve IMF finansmanıve yönetiminde uygulananFak Fun Fon projesi, Doğrudan GelirDesteği uygulaması ve AKP’ninsadaka politikası, bu nitelikteki uygulamalardır.Dün Süleyman Demirel,Turgut Özal, Tansu Çiller aracılığıylauygulanan bu politikalar, bugünTayyip Erdoğan iktidarı aracılığıylauygulanmaktadır.Sanılmasın AKP’nin sadaka işleri,“hayırsever işadamları” aracılığıylayapılmaktadır. AKP’nin kömür, yiyecekdağıtımları, büyük ölçüde emperyalizmindoğrudan veya dolaylıdesteği ve finansmanıyla gerçekleşmektedir.Amerikan emperyalizmi,AKP’yi 820 milyon dolar örneğindeolduğu gibi çeşitli biçimlerde verilenkredilerle desteklemiştir.Krediler, doğrudan ve dolaylı biçimdehalkın memnuniyetsizliğininyumuşatılmasında, halkın mücadeledenuzak tutulmasında ve tekellereyeni yağma alanları açılmasındakullanılmaktadır.Dünya Bankası'ndan alınan kredilerçerçevesinde İstanbul Belediyesisayısız ihale açacak ve bu ihaleler aracılığıyla,AKP’nin seçimlerdeki kömürdağıtımı, yardım paketleri dağıtımıfinanse edilecektir. İslamcıholdingler, durmaksızın yeni şirketlerkuruyorlar. Bu şirketler, işte bukredileri yağmalamak içindir.Kentsel dönüşüm değil,kentsel bölüşüm var..Neden yıkım?Çünkü yıkımda büyük bir rantvar.Kentsel dönüşüm’de yaşadığımızsemtler yıkılacak ve buralardayeni bir “sosyal ve ekonomik ilişkisistematiği” kurulacaktır. Bu sistematikteyoksullara yer yoktur.Belediyeler bu projeyi hayata geçirirken,onları bağlayan hemen hementüm bürokratik engellerden kurtulmuşlardır.Deprem tehlikesi gerekçe gösterilip,yerinde ıslah yerine yıkıp yenidenyapacaklar. Çünkü yıkıp yenidenyapmak; büyük bir kar ve rantalanı ortaya çıkarmaktadır;Düşünün, en başta ortaya büyükbir arazi rantı çıkmakta, sayısız inşaattekeline devasa işler ihale edilmekte,şehir adeta yeniden paylaşılmaktadır.Yeni burjuvalar, yeni tekelleriçin, yeni sömürü ve soygun alanlarıaçılmaktadır.Şurası çok kesindir: Bugüne kadaruygulanan tüm kentsel dönüşümprojeleri kanıtlamıştır ki; hiçbiri,yoksul halkın konut sorununun çözümüneyönelik bir girişim değildir.Halkın kondularını yıktıktan sonra,“Kentsel Dönüşüm Projesi” adıylayapılan işyerleri ve konutlar, esas olarakburjuva, orta burjuva kesimlereve ranttan pay alan mafyacılara,bürokrasiye yöneliktir.Televizyonlarda konut sitelerinin,alışveriş merkezlerinin, parklarınreklamlarından geçilmiyor. Bunlarınhalkın konut sorununun çözümüylebir ilgisi var mı?Kentsel dönüşüm yoksulhalk için SÜRGÜNDÜR!Yoksulluğu yok edip, halkı temizsağlıklı konutlara taşıyacakları, yalandır.Sadece şehrin en dışında,gözden uzak, arazinin para etmediğiyerlere sürecekler halkı.Şöyle de formülleştirebiliriz: Yıkımbölgelerinde kovulan, yoksullar,yerleşen zenginler olacaktır.Gecekondu halkı, düne kadaroturduğu semtte, “kentsel dönüşüm”leyapılan yapılarda OTURA-MAYACAKTIR! Yoksul halk baştabelirttiğimiz gibi, arsanın arazinin fazlabir değerinin olmadığı en uzak yerleresürülecek.Kentsel dönüşüm adı altında Kartal’daolduğu gibi, 25 bin TL karşılığındainsanların evleri ellerindenalınmış olacak.Halka diyorlar ki, bu 25 bin TL’yial ve git! Veya diyorlar, bunu peşinatasayalım, geri kalan kısmını öde... Hiçbiryoksul aile, geri kalan kısmınıödeyebilecek durumda olmadığı için,o parayı alıp gitmek dışında seçenekbırakılmıyor aslında.Burjuvazi bu iki seçeneği sunuyorhalka ve birinden birini seç diyor.Peki gerçekten de başka birseçenek yok mu?Var! Evet, onların dışında bir seçenekvar. O seçeneği de biz söylüyoruz.Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ9


Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011O seçenek, yerinde ıslahtır.Peki egemen sınıfları “yerindeıslah”ın daha doğru, daha yararlı biryöntem olduğuna ikna edebilir miyiz?Evet edebiliriz.Ancak bu iknanın yolu konuşmaktan,diyalogdan değil, Dİ-RENMEKTEN geçiyor.Hiçbir uzlaşmaya, anlaşmayayanaşmaz ve yıkım ekiplerininkarşısına da en güçlü barikatlarımızlaçıkarsak, ikna olurlar!Kentsel dönüşüm, halkiçin değil, burjuvazi içindönüşümdür“Kentsel dönüşüm”, halkı sürüp,halksızlaştırılan arazileri tekellerepeşkeş çekmektir... Nitekim, hepsisıraya girmiştir. Hangi semtihangi tekel yağmalayacak, kıran kıranakavga içindedirler.“Kentsel dönüşüm” planları,halkın değil, işbirlikçi burjuvazininemperyalist tekellerin, rant çevrelerininçıkar ve ihtiyaçlarına göre hazırlanmıştır.Halkın refahı, “sağlıklıfiziki mekanlar yaratılması”, sosyalyaşamın korunması gibi amaçlar,iktidar için geçerli değildir. İktidarınbu projedeki tek hesabı, en büyükrantı yaratmaktır.Tarihi korumak, depreme karşıönlem almak gibi gerekçeler,“kentsel dönüşüm”ü meşrulaştırma,“Kentsel dönüşüm”, halkısürüp, halksızlaştırılan arazileritekellere peşkeş çekmektir...Nitekim, hepsi sıraya girmiştir.Hangi semti hangi tekelyağmalayacak, kıran kıranakavga içindedirler.“Kentsel dönüşüm” planları,halkın değil, işbirlikçi burjuvazininemperyalist tekellerin,rant çevrelerinin çıkar veihtiyaçlarına göre hazırlanmıştır.Halkın refahı, “sağlıklı fizikimekanlar yaratılması”, sosyalyaşamın korunması gibiamaçlar, iktidar için geçerlideğildir.İktidarın bu projedeki tekhesabı, en büyük rantı yaratmaktır.onun kaçınılmazlığını kanıtlama malzemesiolarak kullanılmıştır.Depreme karşı önlemi bu kadarönemseyen bir iktidarın 1999’dakiMarmara depreminden bu yana, İstanbul’daher an beklenen depremiçin bir şeyler yapmış olması gerekmezmiydi? Ancak Kadir Topbaşyönetimindeki belediye, tüm İstanbulhalkının bildiği gibi, bu konuda hemenhiçbir adım atmamıştır. Okulların,hastanelerin, köprülerin bile büyükçoğunluğu depreme karşı güçlendirilmemiştir.Bugün deprem,yağmaya bir gerekçedir sadece.Kentsel dönüşüm,gecekondu halkınınkazanılmış haklarınıngasbıdır“Kentsel dönüşüm”le yağmanınönü tamamen açılmıştır sözü, kesinliklebir genelleme değildir. İktidar,ve emperyalist tekeller, bu büyük“kentsel dönüşüm” yağmasındaönlerine engel olabileceğini,pürüz çıkarabileceğini düşündüklerihemen her şeyi devreden çıkarmışlardır.Yapılan düzenlemeye göre “yasalolarak yapılaşmış alanlar” dahil,tüm ülke “Dönüşüm Alanı”olarak tespit edilmiştir. Dolayısıyla,belediyeler, istedikleri her yerdekiinsanların evlerini yıkabilecek,onları sürgün edebileceklerdir; Bununiçin “deprem önlemi gereği”demeleri yeterlidir.“Kentsel dönüşüm” için yapılanyasal düzenlemeyle, gecekondu yoksullarınında 1984 tarihli gecekonduaffına dayanan kazanımları da gaspedilmektedir.Ve bir ek daha; kentsel dönüşümkapsamında yapılacak “tüm alım, satımve ihale işleri”, Devlet İhale Yasasıkapsamı dışına çıkarılmaktadır.Yağmadaki pervasızlığı bundan dahasomut ne ifade edebilir ki?Kim ALÇAK, Kim ŞEREFSİZ,Kim NAMERT?..Dönem: 29 Mart 2009 yerel seçimleriYer: OkmeydanıKonuşan: Devlet Bakanı Hayati YazıcıNe Dedi:"Yıkım dedikodusu çıkaranlar, alçaktır, şerefsizdir,namerttir!"Dönem: 29 Mart 2009 yerel seçimleriAktaran: Beyoğlu Belediyesi’ne ait "Beyoğlu" isimlidergi.İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş:“Yıkım yok tapu var!”Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan:"Yıkım yok, tapular hazır. Sıra geldi tapuları halkadağıtmaya."YIL: 2011AKP İktidarı 1 Milyon Evin Yıkım KararınıAldı ve Uyguluyor.1 0 <strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


İLÇE İLÇEYIKIM PLANIBirleşelimDirenelimYıktırmayalım- İstanbul’un herilçesinde yıkım var!- İstanbul’unher mahallesinedozerler girecek!- Yıkımlara karşıDİRENELİM!Yıkımlarla ilgili yeni bir diziyebaşlıyoruz. Bu dizimizde, esas olarakİstanbul’da Küçükçekmece’denKartal’a kadar neredeyse şehrin tamamınınnasıl parça parça yıkılıp talanedileceğini anlatacağız.Nasıl ki onların yıkım planları varsa,bir ucundan diğer ucuna kadaryıkmaya soyundukları İstanbul’unher semtinin de yıkımlara karşı bir direniştarihi vardır. Yıkım planınıokuyan herkes, o tarihi hatırlamalıdır.O tarih, silinmek istese de unutulmamıştır.Yıkımlara karşı direniştehalk için en büyük güç bu tarihtedir.Bu kısa hatırlatmayla birlikte,oligarşinin yıkım planına geçelim:Yıkımın girmeyeceğimahalle kalmayacak!Yoksul halka saldırı düşünüldüğündende boyutludur. Öyle ki, İstanbul’dayıkım görmeyecek mahalle,yıkım görmeyecek ilçe yok gibidir.Elbette bunun istisnaları da var. Oistisnaları ise asalakların semtleri,özel siteleri, korunaklı villaları oluşturmaktadır.Asalakların olduğu hemenher bölge yıkımdan muaf tutulmuştur.Zeytinburnu; otellerzinciri ve işyerleri iledoldurulacak!KİPTAŞ; yağma ve talanınadıdır!1KİPTAŞ (İstanbul Konut İmar Plan Sanayi ve Ticaret A.Ş.) 1987 yılındayabancı sermaye ortaklığı ile imar planı ve mimari projeler yapmaküzere İMAR WEIDLEPLAN ismiyle kuruldu.8 Mart 1995’te KİPTAŞ ismiyle Büyükşehir Belediyesinin yağmave talan politikalarını yürütmeye başladı.“İstanbul’a 50.000 Konut” sloganıylaAnadolu Yakası’nda Pendik, Avrupa Yakası’ndaise Küçükçekmece de konutyaptı.Elindeki arsaları tekellere peşkeş çekerekbüyük vurgunlar vurdu. AKP’nin yağmave talanını bu alanda sürdürmektedir.TOKİ ile de işbirliği yapmaktadır.Küçükçekmece’den Kartal’a Yıkım...Yıkanlar YapmayacakYağmalayacak!Zeytinburnu’nun neredeyse tamamı“deprem bölgesi” ilan edilerekyıkım ve yağma bunun arkasına sığınılaraksürdürülmektedir.Zeytinburnu Sümer Mahallesi buamaçla yıkım bölgesi ilan edilmiştir.KİPTAŞ’ın göz diktiği bu bölgedeyıkılan evlerin yerine yeni konutlaryapılması yanısıra, evler kadar iş yerleride yapılacak.KİPTAŞ, halkı yıkımlar konusundaaldatarak,“iç bahçeler, sportesisleri, çocuk oyun alanları vekapalı otopark da bulunacak. Herdaireye kapalı bir otopark verilecek.”diyerek evlerin anlaşmalı yıkımınısağlamaya çalışmaktadır.“Zeytinburnu Kentsel DönüşümProjesi” adı altında yıkımlar sürdürülürken,bir yandan da ilçe ZeytinburnuBelediyesi tarafından yağmayaaçılmış bulunuyor.Akfen ve Yüksel İnşaat'ın oluşturduğuAksel Turizm’e ZeytinburnuSahil Yolu’nda binlerce metre karelikbir alan oteller zinciri kurmalarıiçin verilmiştir. Fransız Accor HotelsGroup adlı emperyalist tekelinişletmeyi üstlendiği bu zincir İstanbul’dakiyıkımlarla ne yapılmayaçalışıldığını da göstermektedir.Küçükçekmece;“UluslararasıSu Sporları ve Turizmalanı” yapılacak!İstanbul’un ikinci büyük ilçesiolan Küçükçekmece, barındırdığınüfus ve bölgenin kimi özellikleri nedeniyleöne çıkmasına karşın halkıntemel sorunlarının çözülmediği birbölgedir.Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ1 1


Bunların en başında barınma sorunugelmektedir. Ayazma’da evleriyıkılan halk sokağa atılmış, aylarcanaylon çadırlarda, derme çatma kulübelerdeyaşamaya mahkum edilmiştir.Yoksul halkın yaşadığı bu bölgelerdeyoksulların olimpik stad kadardeğeri yoktur. Olimpik stad yapmaklaövünenler yoksul halkın gecekondularınıyıkarak halkı sokağa atmayadevam ediyorlar.İstanbul Küçükçekmece bölgesindeKayabaşı, Ayazma, Halkalı, Sefaköy,Küçükçekmece Gölü ile İkitelliarasındaki gecekondular ilk etaptayıkılacak olan bölgeler arasındadır.Nitekim buralardan yüzlerce evyıkıldı. Yıkımlar sürmektedir.Küçükçekmece “Kentsel YıkımProjesi” iki ana projeyi kapsamaktadır.Bunlardan birincisi; OlimpiyatKöyü ve yakın çevresini içine almaktadır.Bunun için, toplam 1576 binanınyarısını oluşturan gecekondularıntamamının yıkılması hedeflenmiştir.İstanbul Büyükşehir Belediyesive Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Halkalı’datoplu konut yaparak, evleriniyıktıkları halka satma yoluna gitmişlerdir.Yani halkın hem evleri yıkılmaktahem de halkın ödeyemeyeceğiparalar istenmektedir.İkinci yıkım projesi ise, Küçükçekmecemerkezinde gerçekleştirilecek.Küçükçekmece merkezini denetimaltına almayı düşünen bu projedeyine deprem korkusu öne çıkarılıyor.Halk deprem ile korkutularak,yıkım kabul ettirilmeye çalışılıyor.İstanbul’un önemli bir yeraltı suyutoplama ve besleme havzası ikençarpık kentleşme sonucu bu özelliğiniyitirmiştir Küçükçekmece.Küçükçekmece Gölü ile MarmaraDenizi arasında kalan iç-dış kumsalalanı “Uluslararası Su Sporlarıve Turizm alanı” adı altında emperyalisttekellere sunulacaktır. Bununiçin projeler yapılarak, emperyalistleresunuldu.Bu bölgeler, yoksul halka kapatılıp,emperyalistlerin yağmasına açılmıştır.Halkın olan herşey emperyalistleresunulmaktadır.Haydarpaşa değil,New York Manhattan!Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011İstanbul Kadıköy İskele Meydanı,meydanın “yakın çevresi” veHaydarpaşa’ya göz diken, yağmaiçin fırsat kollayan emperyalist tekellerve işbirlikçileri, 11 yıl önce buyağmanın hazırlıklarına başlamışlardı.2000 yılının Eylül ayında İstanbulBüyükşehir Belediyesi tarafından,Anadolu Yakası’nın en önemli merkezlerindenbiri olan Kadıköy İskeleMeydanı ve yakın çevresine “yeni birkimlik oluşturmak”, “kaybolan tarihive kültürel değerleri ön planaçıkarmak” gerekçeleri ile yağma vetalan gizlenmeye çalışıldı.Yağma ve talana ilk adım olarak“Kadıköy Meydanı Haydarpaşa veYakın Çevresi Kentsel Tasarım ProjeYarışması” bile açıldı.“Kaybolan tarihi ve kültürel değerleri”düşündüklerini söyleyen yağmave talancılar yalan söylüyordu.Gerçekte yağmacıların tarihi ve halkındeğerlerini düşündüğü yoktur.Bunların tümü yıkım ve talanın kılıflarıydı.AKP bu yalanları bugün dekullanıyor.Bırakın Kadıköy ve Haydarpaşasahil şeridine özgün bir biçim vermeyi,örnek aldıkları yer Amerika’nınNew York Manhattan şehridir.Gökdelenleri ile tanınan Manhattangibi olmak, Amerika’ya benzemek,işbirlikçilerin en büyük hayalidir.Yıkılan birçok yerde yoksul halkkendi topraklarından kovulurken,yeni yapacakları yerler mutlaka emperyalistülkelerin kimi şehirlerinin,kimi bölgelerinin takliti şeklinde gerçekleşir.Mutlaka emperyalist efendilerinitaklit edeceklerdir. Asılları gibi olmasada bir taklit olarak varlıklarını sürdüreceklerdir.Kadıköy, Haydarpaşa şeridiniAmerika’daki “Dünya Ticaret Mer-İstanbul’u benzetmeyeçalıştıkları New Yorklar’ın,halkların kanı canı pahasınakurulduğunu, o devgökdelenlerin bizden aldıklarıile yapıldığını biliyorlar mı?kezi”ne dönüştürme hesapları yapılmaktadır.Sahil şeridinde zenginlerehizmet edecek bir limana bağlı olarakyine aynı asalakların hizmetine sunulacakoteller ve alışveriş merkezleriolacak.11 Eylül’de yıkılan “Dünya TicaretMerkezi” ikiz kulelerinin benzerininyapılacağı ve bu konuda emperyalisttekeller ile görüşülerek, gerekliiç veya dış kaynağın “yap-işletdevret”modeli ile sağlanacağı belirtiliyor.5 milyar dolarlık kaynak gerektirenböyle dev bir yağma ve talanprojesini emperyalist tekellere sunmakiçinde hukukun da bu duruma uydurulmasıgerekiyordu. Bunun için gerekenyasal düzenlemeleri de yaptılar.Kadıköy İskele Meydanı ve Haydarpaşaiçin düzenlenen yağmayabakıldığında dev bir yağma projesi olduğugörülecektir. Öyle ki, bu boyuttasermaye üretime yatırılmamakta, tamamenüretim dışı kesimlere harcanmaktadır.Emperyalistler ve yerli işbirlikçileriözellikle gayri menkul, iş vealışveriş merkezleri, adına “eğlenceendüstrisi” dedikleri alanlarda büyükvurgunlar vurmaktadırlar. Kira gelirleri,emlak alım satımı ile de gelirlerinikatlamaktadırlar.İstanbul’u o nedenle ilçe ilçe yıkıyor,onun için yağmalıyorlar...1 2<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


Önce hukuktaki engelleritemizlediler! Sonra yıktılarYoksul halkın gecekondularınıyıkmak için kepçeleri göndermedenönce hukuk alanındaki engelleri temizlediAKP iktidarı.“Kentsel dönüşüm”de bireyselitiraz hakkı kaldırıldı. Evini yıktırmakistemeyen, haksız bir saldırıyauğrayan halkın itiraz etme, düzeninmahkemelerinde hakkını arama hakkıAKP tarafından ortadan kaldırıldı.Evini yıktırmak istemeyen biritek başına gidip dava açamayacakhakkını arayamayacak. Tekellerin çıkarıSavaşanKelimelerDeğişim dönüşüm!Oligarşinin yıkım için elinde iki silah var: Dozerleri,zabıtaları, çevik kuvvetleriyle yıkım ekipleri ve ikinciolarak da demagojileri...Yıkım ekiplerini gönderdiğinde her zaman sonuç alamıyor;Zira karşısına çoğunlukla DİRENİŞ çıkıyor.Saldırı daha büyük direnişlerin kıvılcımı oluyor. Oysa aldatarak,direniş olmadan, yalanlarla yıkımı gerçekleştirmekdaha çok işlerine geliyor.İşte tam da burada yalanları için “sihirli” kelimelerkullanıyorlar. “Kentsel yıkım projesi” diyemiyorlar elbette.Yoksul halka açıktan, “bu projenin adı kentsel yıkımprojesidir” deseler karşılarında DİRENİŞ’i bulacaklar.O nedenle adına, “Dönüşüm” diyorlar. “Değişim”diyorlar.“Kentsel dönüşüm”, “Kentsel değişim”, yani iyileştirmegibi olumlu çağrışımlar yapan kavramlar kullanılarak,bu projenin bir saldırı projesi olduğu gizlenmeyeçalışılıyor.Peki bu bir yıkım projesi değil midir?İstanbul’da ilçe ilçe yıkımların olacağı, onlarca mahalleninyıkılacağı bilinmiyor mu? Sadece İstanbul’da 1milyon evin yıkılacağını ilan etmediler mi?için halkın en temel haklarından birinidaha elinden aldılar.Türkiye'de ilk yıkım projelerindenbiri 2008'de Zeytinburnu’nda başlatıldığında,evini yıktırmak istemeyenbir kişinin başvurusu sonucu, yıkımdurdurulmuştu. Tekellerin acelelerivardı oysa. Bir an önce yıkmak, talanetmek istiyorlardı.O nedenle AKP’ye yeni yasa çıkarttırdılar.Yeni yasada artık “depremriski nedeniyle kentsel dönüşümalanı” ilan edilen bir alanda konut sahibininbireyselitiraz etme hakkı bulunmuyor.Bunun yerine itiraz etmekiçin yüzde 51 çoğunluk şartı getirildi.Yani bir yıkım alanındakibina sahiplerinin yüzde51’inin bir araya getirilmesi gerekiyor.Bunun ise sağlanmasıçoğu yerde mümkün değildir.AKP iktidarı iki yüzlülük içindedemokrasi masalları anlatmaya devamediyor. İşte bir ikiyüzlülük daha:Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruhakkı tanımakla övünen AKP,evleri yıkılan milyonlarca insanınbireysel başvuru hakkını elinden almaktada bir sakınca görmüyor.Tekeller isteyince anında yasa çıkaran,yoksul halkın haklarını hemevini yıkıp, hem hakkını gasbedenAKP’nin hala garip edebiyatı yapmasınaizin verilmemelidir.Yıkımların sadece İstanbul’la sınırlı olmadığı kesindeğil mi?Ortada değişim, dönüşüm gibi, iyileştirme gibi bir durumyok, YIKIMLAR var. Değişim ve dönüşüm kelimelerininarkasına yıkım saldırılarını gizlemişlerdir.Şu ana kadar hangi yoksul gecekondu mahallesini yıkmadan,sorunu çözdüler? Zaten öyle bir niyetleri olsa ozaman çözümleri farklı olurdu. O zaman onun adı “yerindeISLAH” olurdu.Oligarşi, herkesin yalanlarına ortak olmasını istiyor.Sözlüklerden YIKIM kelimesini kaldırmak istiyor. İstiyorki, oynadığı oyunu, halkı aldatmak için uydurduğu değişim,dönüşüm yalanını kimse açık etmesin.Herkes, evlerini yıkacağı milyonlarca yoksul halk bumasala inansın. Halk örgütlenmesin, direnmesin ve hepbeklentiler içinde oyalansın.“Değişim”, “dönüşüm” deniyor ve sonra da bu“olumlu” gelişmelere karşı çıkanlar, “suçlu” ilan ediliyor.Yetmiyor, yıkım saldırılarının halkı sokağa atmak demekolduğunu söyleyenler, oligarşinin saldırılarının hedefi oluyorlar.Oligarşinin kelime oyunları ile yoksul halkın kafasınıkarıştırmak istemesinin anlaşılır bir nedeni var elbette.Bu kelimeleri seçerken, hem saldırılarını hem de yıkımlarınımeşrulaştırmak istemektedirler.YIKIM saldırılarını gizlediği saldırıları meşrulaştırdığıiçin, değişim, dönüşüm kelimelerini kullanmayacağız.Bizim için “Kentsel dönüşüm” değil, “Kentsel yıkımprojesi” ve saldırısı vardır. Kelime oyunları ile gizleselerde, yıkım saldırılarında başarılı olamayacaklardır.Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ1 3


“Umarız ‘toprak ağaları ve tuzu kuruların’ekmeğine yağ sürecek işlere vesile olmaz”Yukardaki cümleyi 1969 yılındanberi Fikirtepe’de oturan ve bugünevleri yıkılmak istenen esnafMustafa Erdem Er söylüyor.Fikirtepe’de yoksul halkın evleriniyıkmak için hazırlık yapan yıkımcılarıntürlü yalanları karşısındaesnaf Er, yaşanacakları ve çevrilendolapları görüyor.Biliyor ki, her zaman yasalar yoksullarakarşı kullanılmış, yoksul halkezilmiştir. Bugünde Fikirtepe’de yaşananbudur. Özellikle Fikirtepe’de esnaflaryıkımla birlikte kendilerinin de“biteceğini” görüp, kaygılarını dilegetiriyorEsnaf Er, “çok sevinçli değiliz,endişelerimiz de var” derken, yıkımlarınyıllardır kurdukları düzenlerini,ilişkilerini de yıkacağının farkındadır.O nedenle sevinçli olmadığınıtersine endişeli olduğunu söylemektedir.Esnaflardan Şenol Akça ise “Esnafarkadaşlarım adına gelecekumutsuz görünüyor. ” diyordu konuşmasında.Yıkımların hiçde KadirTopbaşlar’ın burjuva basın desteğindeyaptıkları şovlarında belirttiğigibi karşılanmadığı açık.Yıllardır kurduğu yaşamın bir çırpıdayıkılmasını hem kim kabul eder?Halka, esnafa vermeyi vaat ettikleriüç kuruş ile kim işyerinin, gecekondusununyıkılmasını ister?Bugün örgütlü olmasa da sesinipek güçlü çıkaramasa da yıkımlardanFikirtepe halkı ve esnafı memnun değildir.Esnaf Şenol Akça, geleceklerininolmadığını açık olarak görenlerdendir.Esnaflardan Coşkun Mezgitçi,“Bu imar durumundan en çok buranınesnafı kaybeder. Buralar hayaledildiği gibi olursa, bugün buradaoturan Fikirtepe halkı bir dahaburada oturamaz.” derken de yıkımlarlanasıl bir Fikirtepe yaratılacağınıgörebilmektedir.Nereden bakılırsa bakılsın, gerçekolan şu ki, ne halk ne de esnaflar yıkımısevinçle karşılamış değildir. Esnaf,işini kaybedeceğinin farkındadır.En kötü halde bölgede kalabilsebile yarın karşılarına dev alışverişmerkezleri, süper marketler çıkarılacaktır.Bu durumda işini kaybedecektir.Yıkımlara karşı direniş aynı zamandaişini sahiplenme mücadelesidirde. O nedenle esnaflar da direnmelidir.Yıkımlarla da Fikirtepe, Fikirtepehalkının olmayacaktır. Bununiçin yıkımlara direnmeliyiz.Mahallemizden her tutsak,mahallemizin onurudur!Tutsaklarımıza Sahip Çıkalım!Daha önceOkmeydanı’nda, Alibeyköy’de, Sarıgazi’de,1 Mayıs Mahallesi’nde çeşitligerekçelerle halka gözdağı vermekiçin tutuklanan devrimcileri mahallehalkı sahiplenmiş, Cepheliler’inönerileriyle tutuklanan devrimcilerinserbest bırakılması içinyazılamalar yapılmıştı.Bu kez de Bağcılar’da Halk Cepheliler,Galata Kulesi’ne 19-22 Aralıkhapishaneler katliamını protestoiçin pankart astığı gerekçesiyle tutuklananCihan Ilgın’ın tutuklanmasınıprotesto eden yazılamalar yaptılar.Cihan Ilgın’ın serbest bırakılmasınıisteyen Halk Cepheliler, “CihanIlgın Onurumuzdur” yazılamalarıyaparak, Cihan Ilgın’ı sahiplendiler.*Cihan Ilgın, bu halkın evlatlarındanbiridir.Bu mahallenin çocuğudur; suçludeğildir. Fuhuşa, kumara, uyuşturucuya,yozlaşmaya karşı mücadeleetti. AKP fuhuş, uyuşturucu tacirlerinikorumak için Ilgın’ı tutukladı.Yoksul halkımız!Böyle onurlu bir mücadele içindeyer aldığı için bugün her gecekondusemtinden onlarca gencimiz, sadecegençlerimiz değil, işçimiz, esnafımız,ev kadınımız tutukludur.Onlara sahip çıkalım.Onlar bizim çocuklarımızdır.Onların yanlış yaptığı bir şeyyoktur. Bir suçları yoktur. Onlara veonların mücadelesine sahip çıkalım.Sadece son aylar içinde yoksul gecekondusemtlerindeki derneklerimizeyönelik baskınlarda yaşlısı gencionlarca insanımız kişi tutuklandı.Bu saldırganlık neden?Bizim çocuklarımız, bizim insanlarımız,hır sız de ğil, uğursuz değil,uyuşturucusu satıcısı değil, kadın satıcısıdeğil, kumar oynatmıyorlar, ni -ye bu ka dar bas kı?Onlar bizi çürütmek istiyor. Onlarbizi çürütüp direnemez, mücadeleedemez hale getirmek istiyorlar.Çocuklarımıza, Cihan Ilgınlar’a,mahallelerimizden mücadele ettikleri,örgütlenmemize ön ayak olduklarıiçin tutuklanan insanlarımıza sahipçıkmak, işte bundan dolayı gereklidir.1 4 <strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


<strong>Yürüyüş</strong>’ü SahiplenmekDüşünce Özgürlüğünü SahiplenmektirDüşünce ve örgütlenme özgürlüğeyönelik yapılan baskınları başlattığıkampanyayla protesto eden HalkCepheliler, geçen hafta da kampanyaçalışmalarını sürdürdüler. Açılan masalardantoplanan imzalara, dağıtılanbildirilerden yapılan sohbetlere kadardüşünce ve örgütlenme özgürlüğüsavunuldu, verilen mücadelenin meşruluğuanlatıldı.Halk Cephesi üyeleri <strong>Yürüyüş</strong>Dergisi’ni sahiplenmenin öneminevurgu yaparken <strong>Yürüyüş</strong>’ü sahiplenmekdüşünce özgürlüğünü sahiplenmektirdiyerek baskılar karşısındasinmeyeceklerini, dergilerine, derneklerineher koşulda sahip çıkacaklarınıifade ediyorlar.Eminönü'nde toplu<strong>Yürüyüş</strong> satışı yapıldı<strong>Yürüyüş</strong>'ün basılmasının ardındanŞişli, Mecidiyeköy, Bakırköy’ünardından bu hafta sonu 22 Ocak günüde Eminönü’de yapıldı.<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarına özgürlükistenen eylemde taşınan pankarttatutuklanan <strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarınınisimleri ve adresleri yazılarak sahiplenmekiçin kart ve mektup gönderelimçağrı yapıldı.<strong>Yürüyüş</strong> okurları, Mısır Çarşısı'nınönünde yaptıkları açıklamada<strong>Yürüyüş</strong>'ün gerçekleri yazdığı için basıldığınıve 5 çalışanının tutuklandığınıvurgulayarak, "Halka gerçeklerianlatmaya devam ediyoruz, edeceğiz!”dediler.60 <strong>Yürüyüş</strong> okurunun katıldığı 1saat süren dağıtımda birçok dergihalka ulaştırıldı.Şişli’de <strong>Yürüyüş</strong> masasıGerçekleri yazıyor, adalet istiyordiye polisin bastığı yerin karşısında“Hapishanelerde Katledilenleri YazmayaDevam Edeceğiz” ve “Bayrampaşa’daDiriDiri YaktığınızEminönü Altı Kadını YazmayaDevam Edeceğiz-<strong>Yürüyüş</strong>Dergisi” pankartlarıasılarak hergün masa açılıyor.Açılan masalarAKP’nin baskılarınacevap oluyor.Şişli’de <strong>Yürüyüş</strong>dergisinin tamkarşısında açılan <strong>Yürüyüş</strong>masaları, 19 Ocakgünü de devam etti. Yüzlercebildirinin dağıtıldığıve dergilerin satıldığımasayı ziyaret eden onlarcainsana <strong>Yürüyüş</strong> dergisineyönelik yapılansaldırı anlatıldı. “Düşünce özgürlüğümüzüsavunacağız” denildi.<strong>Yürüyüş</strong> okurları 20 Ocak günü“Diri Diri yakılanları, tecriti, adaletsizliğive halkın gerçeklerini yazmayadevam edeceğiz” diyerek masada700 bildiri halka ulaştırdılar.21 Ocak günü Halk Cephesi tarafındanŞişli'de açılan <strong>Yürüyüş</strong> standıhalkın ilgisini toplamaya devametti. Halk Cepheliler, <strong>Yürüyüş</strong> dergisininteknik işlerini hazırlayan OzanYayıncılık'a yapılan operasyonu kurulankomplo ile <strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarınınkeyfi tutuklanmalarının, düşünceve örgütlenme özgürlüğüneyapılan saldırı ve hukuksuzluk olduğunuanlattılar. <strong>Yürüyüş</strong> okurları“düşünce ve örgütlenme özgürlüğümüziçin” savaşacaklarını vurgulardılarve saldıran komplocu polisiteşhir etmeye devam ettiler. Saat16.00'dan 19.00'a kadar açılan stanttatoplam 250 adet bildiri halka ulaştırıldı.22Ocak’ta Şişli Meydanı’nda,<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ne ve derneklerimizeyapılan baskınları halka anlatmakiçin masa açıldı. Masada Devrimciİşçi Hareketi, Devrimci MemurHareketi, Devrimci MücadeledeEmekliler, Devrimci MücadeledeMühendisler ve Mimarlar yer aldılar.“Dergimiz <strong>Yürüyüş</strong>'ü ve DerneklerimiziSavunmaya Devam Edeceğiz”,“Düşünme Ve Örgütlenme Özgürlüğümüzİçin Savaşacağız- HalkCephesi” imzalı iki tane de pano ko-Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ1 5


Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak20111 6nulan masada Türkan Albayrakda halka gerçekleri anlattı. Masada18 tane <strong>Yürüyüş</strong> Dergi'si okurlarınaulaştırılırken, 500 tane bildiri dağıtıldı.Şişli Meydanı'nda açılan imzamasasını 24 Ocak günü TAYAD'lıAileler açtı. Yağmura rağmen bildiridağıtıp imza toplayan TA-YAD'lılar baskılarla devrimcilerinsindirilmeyeceğini vurguladılar.16.30-19.00 saatlerinde açılan imzamasasında 500'e yakın bildiri dağıtılırken15 dergi satışı da yapıldı.<strong>Gençlik</strong> Federasyonu üyeleritarafından 25 Ocak günü de açılanmasa sahiplenmeye örnek oluyor.Tutuklanan <strong>Yürüyüş</strong>çalışanları için yazılamalar21 Ocak’ta İstanbul’da BağcılarYeni Mahallede Halk CephelilerOzan Yayıncılık’ın bürosuna yapılansaldırıları protesto eden yazılamalaryaptılar.Tutuklanan <strong>Yürüyüş</strong> Dergisiçalışanlarının serbest bırakılmasıiçin Okmeydanı Mahallesi’nde,duvarlara, “YÜRÜYÜŞ SUSTU-RULAMAZ!”, “YÜRÜYÜŞ CA-LIŞANLARINA ÖZGÜRLÜK!”ve "DÜŞÜNCE VE ÖRGÜTLEN-ME ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ İÇİNSAVAŞACAĞIZ!” yazılamalarıyapıldı.<strong>Yürüyüş</strong> saldırılararağmen halka ulaşıyorBursa Kent Meydanı’nda 15.00ve 17.00 saatleri arasında masaaçan <strong>Yürüyüş</strong> okurları devletinyapmış olduğu saldırıları ve adaletsistemindeki hukuksuzluğu yaptıklarıkonuşmalarla teşhir ettiler.Tüm Türkiye’de olduğu gibi<strong>Yürüyüş</strong> dergisinin sahiplenilmesini,halka ulaştırılmasını hazmedemeyenAKP’nin polisi gerçek yüzünüBursa’da bir kez daha gösterdi.Kent Meydanı’nda stant açıldıktankısa bir süre sonra sivil polislergelerek dergiyi kontrol etmebahanesiyle tedirginlik yaratmayaçalıştılar.Aradan 45 dakika geçtiktensonra <strong>Yürüyüş</strong> dergisinin halk tarafındansahiplenmesini engellemekisteyen polis kendisi bir şey yapamayınca,zabıta ekiplerini yollayarakengel olmak istediler.Halka teşhir edilen polis ve zabıtamasaya saldırdı ve standı kırarak,en küçük bir parçasını bile ortadabırakmayarak alarak götürdüler.Saldırı sırasında <strong>Yürüyüş</strong> okurları“Baskılar Bizi Yıldıramaz”sloganını attılar. Saldırı sonrasındahalk alkışlayarak <strong>Yürüyüş</strong> okurlarınadestek verdi ve saldırı halka teşhiredilerek dergi satışına devamedildi.Bursa GEMLİK’te 21 Ocakgünü <strong>Yürüyüş</strong> okurları stant açtı. İskeleMeydanı’nda önlüklerini giyipstandı açan 6 <strong>Yürüyüş</strong> okuru, <strong>Yürüyüş</strong>baskınını teşhir ederken diğeryandan da güncel gelişmelerle ilgilidergi başlıklarını okuyarak halkadergiyi tanıttılar. 2 saat süren tanıtımsırasında 27 dergi satılırken yaklaşık70 bildiri de halka ulaştırıldı.Adana’da Mıdık-Hadırlı Mahallesi’nde20 Ocak günü halka vemahalle esnafına <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin251. sayısının tanıtımı yapıldı.22- 23 Ocak tarihlerinde Mersin’in45 Evler ve Çay Mahallesi’nde<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin tanıtımve satışlarına devam edildi.Çay Mahallesi’nde yapılan dağıtımdaülkemizde yaşanan adaletsizlikleranlatılınca halk ta “ne kadaradaletsiz bir ülkede yaşadığımızıbiliyoruz” dedi.Erzincan <strong>Gençlik</strong> Derneği tarafından22 Ocak günü Geçit beldesinde<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi tanıtımı vesatışı yapıldı.<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi bu hafta İzmirYamanlar Mahallesi’deydi. 23 OcakPazar günü <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin tanıtımve satışında yargının katilleri,hırsızları koruduğu anlatıldı.Halkın anlattığı adaletsizliklerekarşı “Gerçek adaleti devrimcilersağlar” denildi.<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>Okmeydanı


<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’yleDayanışma Mesajları<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ne yapılan baskınlarve tutuklamalarla ilişkin yurtdışındanelimize ulaşan dayanışmamektopları kısaltarak yayınlıyoruz.❖❖❖Tüm baskılara karşı sizinle dayanışmaiçindeyiz. Bizim görüşümüzderginize yönelik yapılan baskıdevrimci sosyalist ve marksist görüşlübasını susturma amaçlıdır. Bizler,anti-kapitalist mücadelenizde sizinleyizve düşünce özgürlüğü mücadelenizdesizinleyiz.Sosyalist Ufuk SitesiGenel Yayın Yönetmeni :Selamhe KailiSURİYE❖❖❖Oğuz Özge / Büyükelçi20 Ocak 2011Size Avustralya’da gazetecilerive medya çalışanlarını temsil edenGazi Özgürlükler Derneği önündeaçılan <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin tanıtımve satışının yapıldığı masanın açılmasına20 Ocak günü de devamedildi. Derneğin önünde açılan masalarınyanında müzik yayını da yapıldı.Sokaktan geçen insanlara <strong>Yürüyüş</strong>dergisinin anlatıldığı ve satışınınyapıldığı masa 2 saat açık kaldı.Medya, Eğlenceve Sanat İttifakısendikası(Media EntertainmentArts Alliance-MEAA)adına 24 Aralık 2010tarihinde <strong>Yürüyüş</strong> dergisinin basıneviolan Ozan Yayınevine yapılan aramadakiendişemizi dile getirmek içinyazıyorum.❖❖❖Sizlere, Avustralya'daki gazetecilerve basın emekçilerinin sendikasıolan Avustralya Medya Eğlence veSanat İttifakı (MEAA) adına yazıyorum.24 Aralık 2010 tarihinde,<strong>Yürüyüş</strong> dergisinin baskıya hazırlandığıOzan Yayıncılık'a yapılanbaskıdan sonra, sizinle dayanışma vedesteğimizi ifade etmek istiyoruz.Dayanışmayla,Christopher WarrenFederal Sekreter 20 Ocak 2011AVUSTRALYA❖❖❖<strong>Yürüyüş</strong> MasasıEmekçi MahallelerdeAvcılarYunanistan’dan NAR (Yeni SolAkım), ANTARSYA (Değişim içinEsenyurt’ta ÖzgürlüklerDerneği’nin deolduğu İnönü MahallesiKemal Paşa Caddesiüzerinde “Hapishanelerdekatledilenleri yazmaya devamedeceğiz”, “Bayrampaşa’da diridiri yaktığınız 6 Kadını yazmayadevam edeceğiz” pankartlarının asıldığımasa açıldı. 19-20 Ocak günlerindeaçılan masada 400’e yakın bildirihalka ulaştırıldı. <strong>Yürüyüş</strong> okurları,“her akşam burada iki saat boyuncagerçekleri anlatmaya devamedeceğiz.” dediler.Alibeyköy'ün Cengiz Topel Caddesi’nde18 ve 19 Ocak günlerinde,Halk Cepheliler <strong>Yürüyüş</strong> standı açtılar.4 saat süren teşhir faaliyetinde500 bildiri halka ulaşırken 12 dergi satışıyapıldı.21 Ocak’ta Gülsuyu Heykel Meydanı’ndaaçılan standda <strong>Yürüyüş</strong>Anti-kapitalist Sol İşbirliği – Anitkapitalist,Devrimci, Komünist Solve Radikal Çevreciler Cephesi ) veADEDY (Kamu Çalışanları BirlikleriKonfedarasyonu) tarafından<strong>Yürüyüş</strong> dergisine yapılan baskınve dergi çalışanlarının tutuklanmasını,T.C. Adalet Bakanlığı’nagönderdikleri faks ve maillerle protestoettiler. 20-01-2011❖❖❖FHKC'nin Yayın OrganıHedef Dergisinin gönderdiğidayanışma mesajı."Emin olmanızı isteriz ki, tarafımızsizden yanadır. Hiç bir baskıcıgücün bizi parçalayamayacağına inanıyoruz.Demokrasi adı altında yönetiminisürdüren hiçbir güç, baskıcı,faşist, şiddete dayalı iktidarını ilelebetsürdüremez. Öncelikle halkınekonomik ve düşünce özgürlüğü verilmelidir.Size uygulanan baskı ve terörekarşı daima sizinle birlikte olacağımızıbir kez daha belirtir selamlarımızıiletiriz.22.01.2011"Dergisi çalışanlarının serbest bırakılmasıiçin imza toplandı.Aynı gün Avcılar Marmara Caddesi’neaçılan <strong>Yürüyüş</strong> dergisi baskınınailişkin imza masasındaki imzaföylerini yırtarak bildirilere ve <strong>Yürüyüş</strong>dergilerine sivil polisler elkoymuş, masada duran bir <strong>Yürüyüş</strong>okurunu da “seninle köşede konuşalım”diyerek, hakaretler savurarak,gözaltına almaya çalışmış, tehditlerlegerçeklerinhalka ulaşmasınaengel olmayıdenemişti.23 Ocak’tada aynı yerdeaçılan masada1000’e yakınbildiri dağıtıldı.Polisin baskılarınınamacınaulaşmayacağıanlatıldı.Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GülsuyuGECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ1 7


İşbirlikçi Halk DüşmanıAKP’nin baskınları sürüyorDergimiz <strong>Yürüyüş</strong>’ü veDerneklerimiziSavunmaya DevamEdeceğizSayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011◆Yine sabaha karşısaldırdı AKP’nin polisi.◆ Bu sefer İzmir’dekiDoğançay Yardımlaşmave Dayanışma Derneği,İzmir ÖzgürlüklerDerneği, YamanlarÖzgürlükler Derneği vedernek üyelerininevlerini bastı.◆ 26 Ocak sabaha karşısaat 05.00'de bastığıderneklerin kapılarınıyine balyozlarla, betonkırma makineleriylekesti, kırdı, döktü...talan etti...◆ Yine dernekler üyesiinsanlar gözaltına alındı◆ Baskınlarınız, talanınız,gözaltılarınız, komplolarınızdevrimcileriyıldıramaz. Örgütlenmehakkımız içinDİRENİYORUZ !DİRENECEĞİZ !İstanbul’da <strong>Yürüyüş</strong> dergisibaskınından sonra AKP’nin polisibu sefer de İzmir’de Halk Cepheliler’inderneklerine saldırdı.AKP iktidarı kendinden başkahiçbir muhalefete izin vermiyor. Burjuvamuhalefet dahil her kesimesaldırıyor. 26 Ocak’da CHP Milletvekiliİsa Gök AKP’nin saldırılarıkarşısında “halkın direnme hakkıvardır. AKP’nin faşist baskılarınakarşı halkı direnmeye çağırıyorum”dedi.Ülkemizin geldiği durum budur.Bu düzenin Parlamentosunda Anamuhalefet partisi bile AKP iktidarıtarafından Silivri Hapishanesineatılmakla tehdit ediliyor.Biz direniyoruzAKP’nin hiçbirterörüne boyuneğmiyoruzAKP, sosyalist basını toplatmacezalarıyla, kapatmalarla, baskınlarla,tutuklamalarla fiilen yayınını engellemeyeçalışıyor. Sosyalist basınayönelik saldırılıar oligarşinin tümiktidarları tarafından sürmüştür. AncakAKP iktidarında burjuva basınyayın kuruluşları dahi düzenin yasalsınırları içinde basın yayın özgürlüklerininolmadığını, istedikleri gibiyazıp konuşamadıklarını söylüyorlar.<strong>Yürüyüş</strong> dergisi bu koşullarda,her türlü bedeli göze alarak çıkıyor.AKP’nin her türlü faşist terörünerağmen gerçekleri yazmaya devamediyor.Tutsak <strong>Yürüyüş</strong>çalışanlarınaÖZGÜRLÜK24 Aralık’daki <strong>Yürüyüş</strong> baskının-<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarına1000 Kitap 1000 MektupKaan Ünsal, Halit Güdenoğlu,Naciye Yavuz, Remzi Uçucu,Musa Kurt, Cihan Gün,Mehmet Ali Uğurlu...<strong>Yürüyüş</strong>ÇalışanlarınaÖzgürlük!1 8<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


da tutuklanan 7 <strong>Yürüyüş</strong> talışanı38 gündür tutuklu. Tutuklamalargayrı meşrudur. Düzeninhukukuna göre de hiçbir hukukuyanı yoktur. AKP, itirafçılaradayanarak, komplolar kurarark,sahte belgelerle yasa, hukuktanımadan insarları tutukluyor.Aylarca hapishanelerdeyatırıyor. AKP gibi düşünmeyenleri,çeşitli saldırılar, tutsaklıklarlateslim almaya çalışıyor.AKP’nin bu saldırıları düzeniçi muhalefeti teslim almak için itkiliolabilir ancak, devrimciler için hiçbir işe yaramayacaktır.Davrimciler onyıllardır oligarşininfaşist terörüne karşı büyük bedellerödeyerek direndi ve direniyor. Düşüncelerini,ideallerini gerçekleştirmekiçin sayısız bedeller ödedi. F Tipi tecritişkencesine karşı 7 yıl boyunca direndi.Baskılarla, saldırılarla, terörle devrimcileriteslim alamazsınız.Halkımız, <strong>Yürüyüş</strong> okurları;Tecrit altındaki <strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarınasahip çıkalım. <strong>Yürüyüş</strong> okurlarınasahip çıkmak AKP zulmünekarşı çıkmaktır. İşbirlikçi AKP’ninTutsak <strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarıyladayanışmayı buyütelim1000 Kitap 1000 Mektupkampanyasına siz de katılın.Göndereceğiniz her kitap,yazacağınız her mektup AKP’ninsaldırılarına,tecrit işkencesine büyük birdarbedirhalk düşmanı politikalarına karşı<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarını tecrit hücrelerindeyalnız bırakmayalım.1000 Kitap 1000Mektup kampanyasınasen de katıl!Faşizmin tecrit zulmünü boşa çıkartalım.Oligarşi F Tiplerinde tecritişkencesiyle devrimci tutsakları teslimalmaya çalıştı. AKP iktidara geldiğindenberi tecrit politikalarını tutsaklarıteslim almak için keyfi uygulamalarlabirlikte sürdürmektedir.Tutsak <strong>Yürüyüş</strong> çalışanları da FTiplerinde tecrit işkencesiyli teslimalınmak isteniyor.Devrimciler tecrit işkencesinekarşı direniyor.Tecrite karşı direnişin birparçasıda dışarıdakilerdir. Tecrithücrelerinde direnen<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarıyla dayanışmaiçinde olarak tecrit hücreleriniparçalayalım.<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarıyladayanışmak için başlatılan 1000kitap 1000 mektup kampanyasınasiz de katılın.<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarına kitapgönderen, mektup yazan bin kişidenbiri de siz olun.<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarına göndereceğinizher kitap, yazacağınız hermektup, kart AKP’nin saldırılarına, tecritişkencesine atılmış büyük bir tokattır.<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarıyla dayanışmayıbüyütelim.<strong>Yürüyüş</strong> çalışanlarıyla dayanışmaiçinde olmak; düşünce ve örgütlenmeözgürlüğüne sahip çıkmaktır.AKP’nin düşünce ve örgütlenmehakkımıza saldırılarının karşısındabarikat olmaktır.AKP’nin baskı ve terörle halkı sindirme,teslim alma politikalarını boşaçıkarmaktır.Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011İzmir’de polis saldırısı ve baskınlar"Aradığınız şey derneklerde değilkafamızın, beynimizin içindedir"Gözalına alınanların isimleri; FatmaAlan, Barış Aras, Ferit Mutlu,Necdet Yıldırım, Talip Şeker, ZeynepÇelik ve Mehmet Sıddık Doğru.Mücadelemiz, Halkız HaklıyızKazanacağız” sloganları atıldı.Eylemde okunan açıklamada yapılanbaskınların hukuksuzluğu anlatıldı.26 Ocak günü İzmir'de, sabahakarşı saat 05.00'da Yamanlar ÖzgürlüklerDerneği, Doğançay Yardımlaşmave Dayanışma Derneği, İzmirÖrgürlükler Derneği ve bazı evler polistarafından basıldı.Gözaltına alınanların BozyakaTerörle Mücadele Şubesi’negötürüldüler.Baskınlar ve GözaltılarProtesto Edildiİzmir Halk Cephesi Kemeraltıgirişinde yaptığı eylemle gözaltlılarıve baskınları protesto etti. 45 kişininkatıldığı eyleme DHF ve ESP dedestek verdi. Eylemde “Baskılar BiziYıldıramaz, Gözaltılar SerbestBırakılsın, Kahrolsun Faşizm YaşasınBeş kişi keyfi olaraktutuklandıGözaltına alınan yedi kişiden beşiçıkarıldıkları mahkeme tarafındantutuklandılar. Tutuklanan Fatma Alan,Bergama Kadın ve Çocuk Tutukevine;Talip Şeker, Mehmet Sıddık Doğru,Ferit Mutlu ve Necdet Yıldırım KırıklarF Tipi Hapishanesine götürüldü.GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ1 9


Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Katilleri BaşkaYerde Değil,Devlette Arayın!Uğur Mumcu’nun katledilmesinin18. yılında yine aynı sorular soruldu,yine “katiller bulunmadı” diye yakınıldı.Peki bugüne kadar hangisinin katilibulundu? Katiller nerede aranıyorki, bir türlü bulunamıyor? UğurMumcu, Turan Dursun, Bahriye Üçok,Muammer Aksoy... her yıl ölüm yıldönümlerindeaynı yakınmalar... Kimbulmuyor katilleri?Devlet, Uğur Mumcu’nun katillerinibulmayı “namus” meselesiyapmıştı. Mumcu’nun katledilişindenbugüne geçen 18 yılda devlet katilleribulmak için ne yaptı? Bu sorununcevabını bilmeyen yok? Devletgeçen 18 yılda Mumcu cinayetineilişkin yaptığı gerçeklerin üstünüörtmek olmuştur. Devletin İçişleriBakanlığı’ndan EmniyetMüdürlüğü’ne, Mahkemelerine kadarcinayeti “aydınlatacak” olan kurumlarsoruşturmanın önünde engelolmuşlardır.Uğur Mumcu ve diğerlerinin katillerininneden bulunmadığını soranlar,önce bu devlet gerçeğini görmelidir.Uğur Mumcu’nun eşi GüldalMumcu, bu soruların cevabının verileceğiyerde milletvekilidir.Bugüne kadar bu tür cinayetlerin“aydınlatılması” için ne yaptı?Esasında yapacağı itiraftan başkayapacağı bir şey de yoktur GüldalMumcu’nun. Güldal Mumcu,Uğurlar’ı katleden mecliste oturmaktadır.O mecliste başka uğurlarınkatliam kararları alınıyor.Uğurlar’ın katillerini arayanlarKontrgerilla devletinin dışında katilaramasın. Kontrgerilla devletinetoz kondurmadan “18 yıl oldu,Mumcular’ın katilleri hala bulunmadı”diye yakınanlar da katillerigizlemektedir. Katilleri arıyorsanızGüldal Mumcu’nun oturduğu meclisebakmalısınız. Demokratikleşmepaketleri hazırlayan TÜSİAD’a sormalısınız.Bu konuda bilinmeyenbir şey yok, sadece katilin kim olduğuitiraf edilmeyerek katil gizleniyor.Bir polis komplosu daha açığa çıkt ı!Türkiye’de polis deyince akla öncelikle,komplo, şantaj, tutuklama,düzmece belgeler gelir. Nitekim bunadair yaşanmış binlerce örnek vardır.Bunun son örneklerinden birini de2. Ergenekon davasının tutuklu sanıklarındanTeğmen Mehmet Ali Çelebiyaşadı. 18 Eylül 2008 tarihindeİstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltınaalınan Çelebi’nin telefonugözaltında iken polisce alındı.Gözaltı sırasında polis, Çelebi’nintelefonuna 139 telefon numarası yükledi.Telefon numaralarından yola çıkarakta,Çelebi’nin Hizbut Tahrirörgütü ile bağlantılı olduğuna dairdüzmece iddialarıyla ilgili tutanaklarhazırladı.Çelebi, polisin komplosu ile“örgüt üyesi” yapıldı. Delil olarakda,telefonundaki 139 numara gösterildi.Oligarşinin yasalarına göre isebu tür bir “delil” ve polis iddiası ileÇelebi’ye mahkeme pekala 6 yıl 3 ayceza verebilirdi.Nasıl bir çatışma yaşandı daMahkeme hakimleri bi kez bu senaryoyuinandırcı bulmayarak, açığa çıkardılar.Nitekim polisin bu kaba komplosuaçığa çıktı. Sanki polis ilk kez böylebir komployu örgütlemiş gibi şaşıranlaroldu.Oysa polis demek komplo demektir.Polis demek şantaj demektir.Özellikle devrimcilere karşı sürdürdüklerisavaşta polisin tüm herşeyikompolalar üzerine kurulmuştur.Mücadele içinde yer alan her devrimcipolisin komplosunun hedefi olmuştur.Nitekim, 1 Nisan’da polisindevrimci harekete karşı oluşturmayaçalıştığı komplo sadece ülke ile desınırlı değildir.Orada da komplo bir disket üzerineoturmuştur. “Diskette adın çıktı”denerek onlarca devrimci tutuklanmış,aylarca tutsak kalmıştır.Yine itirafcıları kullanarak, yüzlercekişilik listeler hazırlanmış, mücadeleeden devrimciler sindirilmekistenmiştir.Yine polis komplolarında polisinen büyük destekcisi mahkemeler olmuştur.Mahkemeler polisin yaptığıkomploları bildiği halde bu suça ortakolarak davalar açmış, cezalarvermişlerdir. Bu durum polisi daha dasaldırgan ve pervasız bir hale getirmiştir.Özellikle AKP iktidarı iktidar savaşındada polis komplolarının önünüaçarak, rakiplerine karşı her tür yöntemikullanmıştır.2 0<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


<strong>Yürüyüş</strong>teTek YolSorun doğru tanımlanmazsadoğru çözüm bulunamaz!16 Ocak’ta Ankara’da Büyük Alevi Kurultayı toplandı.Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın çağrısıyla toplanan“Büyük Alevi Kurultayı”na, 300’e yakın Alevi örgütlenmesinintemsilcisi katıldı. Devrimci Alevi Komitesi’ninde katıldığı Kurultay’da hiç olmaması gerekenlerde vardı.CHP temsilcileri, Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner,Devlet Bakanı Faruk Çelik adına Nejdet Subaşı, “olmamasıgerekenlerin” başında geliyordu. AKP hükümetinindevlet bakanı resmen davet edilmişti Kurultay’a. Bu davet,AKP’nin “Alevi Açılımı”nın toplantılarına başlangıçtabirçok demokrat Alevi örgütlenmesinin katılması örneğininde gösterdiği gibi, düzen içi çözüm beklentilerinden çıkılamamasınınbir sonucudur. Alevilerin taleplerine kulaktıkayan, daha öteye geçip Alevileri ve Aleviliği aşağılayanbir iktidarı hala bu tür toplantılara davet etmek,sadece iktidara güç verir.Alevi sorununu ele alıştaki bu yanlış politika, ideolojikanlamda da ciddi sapmalar içermektedir. Büyük AleviKurultayı’nın hem çağrı metninde, hem Sonuç Bildirgesi’ndebu sapma kendini göstermektedir.Kurultay öncesinde yapılan açıklamada, eşit yurttaşlık,zorunlu din derslerinin kaldırılması, Diyanet İşleri Başkanlığı’nınkaldırılması, cemevlerinin yasal statüyekavuşturulması, gibi haklı ve meşru taleplere yerverilirken, çok ciddi bir yanlış tanımlama yapılmıştır.Kurultay öncesi çağrıda “Dersim, Maraş,Çorum, Sivas ve Gazi katliamlarıyla yüzleşilmesive Alevilerin acılarının paylaşılması”gerektiği belirtilirken, kişi ve gruplarınırk, inanç veya cinsiyetleri nedeniyle yöneltilenşiddet eylemlerine “nefret suçları” adı altında yasalyaptırımların hazırlanması talep edildi.Bu talep Kurultay Sonuç Bildirgesi’nde de şu biçimdeyer aldı: “Türkiye’de Alevilerin ve ötekileştirme ve ayrımcılığamaruz bırakılmış tüm grupların sorunlarını çözmeiddiasında olanların öncelikli hedefi, nefret suçlarınailişkin hukuki alt yapıyı oluşturmak olmalıdır.”Bu tanımlamalarla, sorun tamamen düzen içi ve apolitikbir zemine çekilmektedir. Alevi sorunu, “acıların paylaşılması”sorunu değildir. “Nefret suçları” tanımlamasıylaifade edilebilecek bir sorun değildir. Sorun bir hukuki altyapı sorunu değil, “inanç özgürlüğü” sorunudur. Alevihalka yönelik yüzlerce yıldır sürdürülen katliamcılığın, asimilasyonun“nefret suçları” olarak adlandırılması, sömürücüegemen sınıfların suçlarının örtbas edilmesidir.Ezen kim, ezilen kim, zalim kim, mazlum kim, katledenhangi sınıf, katledilen hangi sınıf, bunların muğlaklaştırılmasıdır.Devrimci, ilerici, demokrat Aleviler, Alevi aydınlar, Alevisorununu düzeniçileştiren bu yaklaşımlar ve tanımlamalarreddedilmelidir.Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011AKP, KaybedenlerdendirMutki’de bir kazı yapıldı.20 Ocak’ta Bitlis'in Mutki İlçesi’ndekiçöplükte yaklaşık iki haftadırsürdürülen kazılar sonucunda 6 insanaait olduğu iddia edilen kemiklereulaşıldığı açıklandı. Sonra bu rakamınarttığı doğrultusunda yeniaçıklamalar yapıldı... Ve sonra kazıdurduruldu.Daha önce “kayıplar bulunuyor”iddiasıyla başlatılıp durdurulan, unutturulançeşitli kazılar gibi.Bazı yerlerde ise, önce insan kemiği,insan eşyası çıktığı açıklanmasınakarşın, sonra nasıl olduysa, oyerlerden alınan numunelerin “hayvankemiği” olduğu açıklandı.Açığa çıkarma değil karartma,bulma değil kaybetme var hala çünkü...Kasaplar Deresi var. Herkes biliyor,söylüyor, tanıklıkları var, amadere orada öylece duruyor.“Asit kuyularına attık... devletkurumlarına ait inşaatların temellerinegömdük” diye itiraflar var. Amaitiraflar dosyalarda öylece duruyor.Oligarşi “kaybetmeyi!” bir politikaolarak uygulamıştır. “Kaybetme”de,korkutma, sindirme, beyinlerdebelirsizliği hakim kılma vardır.Düzen, Sabahattin Ali’den başlıyorkaybetmeye... Şeyh Saidler’in, SeyidRızalar’ın mezarlarını belirsiz bırakarakdevam ediyor. 1980’lerin başları,Hayrettin Erenler kaybediliyorsonra... 1990’lar, artık kaybedilenler,yüzlerle ifade ediliyor.Ve 2010’dayız. 8 yıldır iktidarda“karanlıkları aydınlatma”,“kontrgerillayı, Ergenekon’u dağıtma,yaptıklarını açığa çıkarma iddiasındabir parti var. Ama açığa çıkarılmıştek bir kayıp olayı yok. ÇünküAKP’nin kontrgerilla karşıtlığı, oligarşiiçi çatışma boyutuyla sınırlı.Kayıpların ‘karanlıkta’ kalmayadevam etmesi, AKP’den demokrasi,insan hakları, işkenceyesıfır tolerans BEKLENEMEYECE-ĞİNİ anlatmaya yeter. Yalnız bu dadeğil; kayıpların “kayıp” olmayadevam etmesi ve kayıp politikasınınsorumlularının bir tekinin bileadının anılmaması, AKP’nin kontrgerillaörgütlenmesinin ve kontrgerillapolitikalarının sürdürücüsü olduğununkanıtıdır.GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ21


DERNEKLERİMİZUmudumuzun Mevzileri 1Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011<strong>Ülkemizde</strong> “eksik gedik de olsademokrasi var” diyenler, yeni-sömürgeülkemizde faşizm gerçeğinigörmek istemeyenlerdir.Evet, dernekler, sendikalar kurulmakta,sosyalist basın yayınlanmakta,hatta “komünist” adını taşıyanpartiler bile kurulabilmektedir. Ancakbütün bunlar, ülkemizdeki faşizmgerçeğini değiştirmez. <strong>Ülkemizde</strong>demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımıhep büyük bedeller gerektirmiştir.AKP’nin 8 yıllık iktidarında“demokratikleşme” yolunda çok şeyindeğiştiğini söyleyenlerin iddia ettiğigibi değişen bir şey yoktur.‘90’lardaki gibi eğer yüzlerce insangözaltında kaybedilmiyorsa ya dainfazların, katliamların sayısında birdüşüş varsa, bu “demokratikleşme yolundaatılan adımlar”la değil, halkınmücadelesinin gelişimiyle ilgili bir durumdur.Hatta bugün oligarşi demokratikmuhalefete karşı saldırılarındadaha pervasızdır. Başta devrimciler olmaküzere AKP iktidarı gibi düşünmeyenve ona tabi olmayan tüm kesimlersaldırıların hedefidir. AKP,düşünce ve örgütlenme özgürlüğünüortadan kaldırmak istiyor. Halk Cephesiolarak diyoruz ki, bu haklarımıziçin savaşacağız. Çünkü bu haklarıbize oligarşi vermedi. 12 Eylül’densonra ilk dernekleri kurmaya başladığımızdanbu yana, düşünce ve örgütlenmehakkımızı kullanmak içinçok büyük bedeller ödedik ve ödemeyedevam ediyoruz.Sadece bu tarihe bakıldığında bileoligarşinin yönetiminin “eksik gedikde olsa demokrasi” mi yoksa faşizmmi, olduğunu görürüz.Bu yazı dizimizdedemokratikalandakimücadele tarihimiziele alacağız.Görülecektir kibu tarih demokrasicilik oyunununyasal sınırları içinde oligarşinin icazetiyledeğil, devrimci mücadeleninmeşruluğuyla bedeller ödenerek yazılmıştır.Örgütlenme hakkı bu bedellerödenerek kullanılabilmiştir.İlk mevziler, büyükçatışmalarla kuruldu12 Eylül cuntasıyla birlikte devrimcidemokrat tüm örgütlenmeler kapatıldı.6 Kasım 1983 seçimlerinin ardındandemokrasicilik oyununa kısmendönülmüş gibi gözükse de demokratikalandaki mücadele ve örgütlenmehakkının kullanılabilmesiiçin bir zaman daha geçmesi ve bedellerödenmesi gerekecekti.12 Eylül’den sonra demokratikmücadele alanında ilk yasal derneklerinkavgasını da yine devrimcilerverdi. 3 Şubat 1986’da kurulan TA-YAD, bu süreçte “yasal olarak” kurulanilk demokratik mevzilerdendir.Örgütlü faaliyeti resmi kuruluşundanöncesine uzanan TAYAD’ın kuruluşuda kolay olmamış, birçok engellerlekarşılaşılmıştır. Oligarşininyasalarına göredernek kurmanınönünde bir engel yokturfakat fiiliyatta buhakkınızı kullandığınızdabaşınıza gelmedikkalmaz; örgütüyeliğinden tutuklanmaktanişten, okuldanatılmaya kadar...Ama bunlar,1980’lerin ikinci yarısı boyunca gençliğin,memurların ve gecekonduyoksullarının örgütlenmesini engelleyemedi.Devrimci hareketin önderliğindebu baskılar, statüler aşıldı;Bir yandan gençlik dernekleri kurulurken,memur alanında Kam-Sen,Derneklerimizi oligarşinin icazetiyledeğil bedeller ödeyerek kurdukSağlık Sen, BEM-Sen’in kuruluşunaönderlik edildi. Onları GE-YAD’dan başlayarak onlarca gecekondumahallesi izledi.Derneklerimiz yoksulgecekondumahallelerinde halkınörgütlü gücüdür12 Eylül’den sonra kente göçlerinartmasıyla birlikte mevcut gecekondumahalleleri hızla büyürken yeni gecekondumahalleleri kurulmaya başladı.Büyük çoğunluğu işsizlik sonucuyaşanan bu göçler yoksul halkınsorununu çözmek bir yana, halk gecekondumahallelerinde yeni sorunlarlayüz yüze kaldı. İş sorunu, barınmasorunu, devlet terörü, arazimafyası... Yolu, suyu, elektriği olmayanmahallelerde adeta yaşam savaşıveriliyordu. Devletin yoksul halkabakışı belliydi. Oligarşi için halk,seçimden seçime hatırlanan yalanlarla,vaatlerle oyu alınana kadar “hatırlanan”kesimlerdir. Seçimler geçtiktensonra verilen vaatler unutulur. İlk25 Haziran 1989... Kartal’da Kar-Der’in açı lı şı2 2<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


fırsatta yaptığı gecekondusu başına yıkılır.Oligarşiye göre gecekondu mahalleleripotansiyel suçludur. Onuniçin gecekondu mahallelerinde devletinbaskı ve terörü hiç eksik olmamıştır.Halkın tek dostu devrimcilerdir.Devrimci Sol Güçler, halka bütün buve benzeri sorunlarının çözüm için örgütlenmeninzorunluluğunu gösterdi.Bu temelde örgütlülükler oluşturdu.1989-90’larda mahallelerde kurulanderneklerimiz işte halkın böylesorunlarla yüz yüze kaldığı bir döneminürünüdür. Dernekler, çok kısasürede halkın içinde kök saldı. Mahallelerdehalkı sorunları etrafında birleştirdi.Sorunlarının dayanışma içindeçözülebileceğini gösterdi. Devletinbaskısına, belediyelerin yıkımlarınakarşı ancak örgütlü mücadeleylekarşı konulacağını gösterdi.Dernekler aynı zamanda yoksulgecekondu mahallelerinde halkın bilinçlenmesinde,burjuvazinin yozkültürüne karşı halkın kültür ve değerlerinidevrimci bir anlayışla yaşatanbir işlev gördü.Derneklerimiz halkınsorunlarının çözümüdürGEYAD (Gecekondu YaşayanlarıDayanışma Derneği), gecekondumahallelerinde kurulan derneklerdenbirisiydi. Gecekondu yıkımlarına vearazi mafyasına karşı mücadelesiyleo dönemde önemli bir misyon yüklenmiştir.Arazi mafyası mahallelerde boşarazileri parselleyip yüksek fiyatlarlahalka satmaktadır. Devrimcilerinöncülüğünde Çayan Mahallesi’nde,Küçükarmutlu’da mafyayla çatışmalaryaşandı. Mafya mahallelerdensökülüp atıldı. Küçükarmutlu’da Hüsnüİşeri gecekondu direnişlerinden birindepolislerle girilen çatışmada şehitdüştü.Dernekler aracılığıyla mahallelerdehalkın meşru kitlesel mücadelesiörgütlendi. Örneğin gecekondu yıkımlarınakarşı GEYAD’ın 1989’daörgütlediği eylemler Yeni ÇözümDergisi’nin haziran sayısında şöyleanlatılıyor: “Ve yoksulların haklı öfkesi,gegecekondu yıkıntıları arasındansıyrılıp çıktı; Armutlu'nun, G. Osmanpaşa'nın,Kağıthane'nin, Alibeyköy'ün,Samandra'nın tozlu topraklıyollarından... Akın akın, dalga dalgakopup geldiler, yalınayaklı çocukları,genç kızları ve delikanlıları ve analanve babaları ve yaşlıları ve akrabalarıve kapı komşuları ve duyarlıtüm kesimleriyle Anakent Belediyesi'ninönüne...”Gecekondu yoksullarının o eylemindebirçok mahalleden gelenler,GEYAD pankartı altında toplanıp"Gecekondu Yıkımına Son", "KahrolsunSHP'nin İkiyüzlü Politikası","Gecekondu Yıkmak Şerefsizliktir"sloganlarıyla yürüdüler...GEYAD, yıkımlara karşı çok sayıdaeylemler örgütledi. Açlık grevleriyaptı. Yıkımlara karşı direnildi. Yıkılangecekondular halkın örgütlülüğüiçinde yeniden yapıldı.Oligarşinin saldırısıgecikmiyor!Dernekler daha kuruluş aşamasındapolisin binbir türlü keyfi engelleriylekarşılaşıyordu. Kurucu üyelerigözaltına alındı, tehdit edildi.Operasyonlarla tutuklandılar. Derneklerbütün bu engellere rağmen kuruldu.Derneklerin bir çoğunun kurulmalarıylakapatılması bir oldu.Bir taraftan her mahallede yeni dernekleraçılırken bir kısmı da oligarşininsaldırılarıyla kapatılıyordu. Amaoligarşinin kapattığı her derneğin yerineyenisi açıldı.1989 Aralık ayının son haftasındaoligarşi Devrimci Sol Güçler’in önderliğindekitüm dernekleri hedefalıp saldırdı. Ancak dernekleri basmakkolay olmadı. Bastığı her dernekte direnişlerlekarşılaştı.Baskınlara karşıdireniş gelenekselleşiyorMahallelerde kurulanderneklerden bazılarıAKAD Alibeyköy’de, BAHKAD Bakırköy’de,BEYKAD Okmeydanı’nda,BİKAD Beykoz’da, ÇİHKAD BağcılarÇiftlik’te, EKAD Esenler’de, GAZİ-DER Gazi’de, GOPKAD Gaziosmanpaşa’da,GÜLKAD Gültepe’de, HA-KAD Haliç’te, KAR-DER Kartal’da,KKDD Kadıköy’de, SULKAD Sultançiftliği’nde,SKDD Samandıra’da,ÜM-DER Ümraniye’de, YEN-DERYenibosna’da, EMEKAD Beyazıt’ta,Ankara Mamak’ta MAK-DER, Altındağ’daALKAD, Keçiören’de Halk-Der, Eskişehir’de ESKAD, Bursa’daBEMEKAD kuruldu.22 Aralık 1989'da bu saldırılarda,Anadolu Kültür Araştırma ve YaygınlaştırmaDerneği (AKAD) da basılmakistenen derneklerden birisiydi.Dernek üyeleri polisi arama izinleriolmadığı için derneğe sokmadı.Aynı gün Ümraniye’deki ÜM-DERde basılarak onlarca insan kafaları kollarıkırılarak gözaltına alındı.Saldırılar devam etti.23 Aralık'ta polis Kadıköy Kültürve Dayanışma Derneği’ni bastı.İçeride bulunanlar baskına karşı çıkıncadernek çevik kuvvet tarafındanabluka altına alındı. Dernek çevresindekibütün yollar kesildi. Akşamsaatlerinde başlayan direniş 5 saat sürdü.Saat 23.00'da hiç kimsenin gözaltınaalınmayacağı sözü üzerine kapılaraçıldı.Faşist iktidarın örgütlenme özgürlüğünesaldırısı, İstanbul’da BA-KAD ve BEYKAD’ın, yönetimlerindedevrimcilerin olduğu Zeytinburnuve Esenler Halkevleri’nin kapatılmasıylasürdü.22 Aralık’ta başlayan baskınlarhafta boyunca sürdü. Ve 30 Aralık’tagecekondu yıkımlarına karşı direnişlerinörgütlenmesinde önemli bir yeriolan Gecekondu Yaşayanları Kültürve Dayanışma Derneği GEYAD’asaldırdı polis... İşte demokratik mevziler,böyle böyle kazanıldı...- sürecek-Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ2 3


65 yıldır onlar yönetiyor, onlar sömürüyor!Yoksulluğumuzun ve zulmünsorumlusu TÜSİAD’dırSayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011TÜSİAD (Türkiye Sanayici veİşadamları Derneği), 40. yılını kutluyor(!).Kutladığı, halkın kanını emmesidir.Kutladığı, ülkemizi emperyalizmepeşkeş çekmesidir. Kutladığıhalkın kanı ve gözyaşı üzerindekurduğu saltanattır.Ama sanki bunlar yokmuş, sıradanbir derneğin kuruluş yıldönümü kutlanıyormuşgibi bir hava yaratıyorlar.Patronlar, DİSK ve BDP ile bir arayageliyor, halkın sorunlarına çözümbulmaya çalışan bir “sivil toplumörgütü” olarak kendisini tanıtmayaçalışıyor.Sanırsınız ki, her biri birer “iyilikmeleği” olarak gösterilen kan emiciTÜSİAD üyeleri “gece-gündüz” kendiişlerini bırakmış “halkın sorunları”ile ilgileniyorlar.Kimi burjuva yazarlar onları tanımlarken,Patronlar kulübü nitelemesiyapmaktadır. Kuşkusuz işbirlikçitekellerin en kodamanlarınınoluşturduğu TÜSİAD sıradan birkulüp değildir.Anayasa’dan Kürt sorununa, hükümetlerinkurulmasından eğitim politikalarına,emperyalistlerle ilişkilerdendış politikaya kadar hemen herkonuda kendi düşüncelerini dayatmaktadırTÜSİAD.Adeta bir siyasi parti gibi halkı yedeklemeyeçalışmakta, hükümetlerkurdurup hükümetler yıkmakta, istisnasızhepsini bir biçimde yönlendirmektedir.TÜSİAD için aslolan, tekellerin veişbirliği içinde oldukları emperyalistlerinçıkarlarıdır. Bugün kürsülerdendemokrasi dersi veren TÜSİADpatronları, 12 Mart ve 12 Eylül faşistcuntalarının destekçisi ve sorumlusudurlar.Bağımlılığın, yoksulluğun, açlığınve zulmün 65 yıldır sorumlusu TÜ-TÜSİAD’ın kutladığı,halkın kanını emmesidir.Kutladığı, ülkemiziemperyalizme peşkeşçekmesidir. Kutladığıhalkın kanı ve gözyaşıüzerinde kurduğusaltanattır.SİAD’dır. O nedenle TÜSİAD sadecebir kulüp değildir.Hükümetler değil,işbirlikçi tekeller,TÜSİAD yönetiyor65 yıldır süren sömürü ve zulmünsorumlusu TÜSİAD, 12 Mart1971’deki faşist cuntanın hemen sonrasında,ekonomiyi yönlendiren işbirlikçitekellerin en irileri tarafındankuruldu. Daha sonra diğer büyük sömürücügrupların katılımı ile genişleyerek,büyüdü.2 Nisan 1971 tarihli Kurucular KuruluProtokolü’nde birliğin “... Türkiye'nindemokratik ve planlı yollarlakalkınmasına ve Batı uygarlık seviyesineçıkarılmasına yardımcı olmakamacıyla...” kurulduğu belirtilmiştir.TÜSİAD, kısa bir süre sonra siyasiyaşama müdahale eden güçlü bir kuruluşhaline geldi. Üye sayısı her zamansınırlı oldu ve her isteyen TÜ-SİAD üyeliğine kabul edilmedi. 1986rakamlarıyla üye sayısı 232 olan TÜ-SİAD’ın üye sayısı bugün 578’dir. Ve“en irilerin”örgütü olma özelliğinimuhafaza etmektedir.Burjuvazinin cephesinde yaşananhemen her gelişmede “TÜSİAD nediyor” diye bakılır. Burjuvazinin politikalarınayön veren TÜSİAD’ın, yıldaiki kez hazırladığı “Ekonomik Rapor”,bir yerde hükümetlerin uygulamasıgereken zorunlu “önlemler”dir.TÜSİAD’ın istediği gibi davranmamak,hükümetlerin düşürülmesidemektir. Bugün “demokratik biranayasa” isteyen, “seçim barajlarınıtartışan” aynı TÜSİAD, 1979'daBülent Ecevit hükümetini düşürmekiçin açıktan gazetelere ilanlar veren birkuruluştur.Ecevit iktidarı döneminde de kârlarınakâr katan tekelci burjuvazi,Ecevit hükümetinin devrimci mücadeleyibastırmakta yetersiz kalmasıkarşısında, düne kadar övdüğü hükümetidevirmekte bir an bile tereddütetmedi. Bu yüzden TÜSİAD’ın“demokrasi” nutukları, “seçmen iradesinesaygı” gibi sözleri kimse içininandırıcı olamaz.IMF’nin hazırladığı ve halkı dahada yoksullaştıracak olan 24 Ocak1980 kararları, TÜSİAD'ın uygulanmasınıistediği kararlardır.12 Eylül faşist cuntasını destekleyenve cuntayı “şimdi gülme sırasıbizde” diye karşılayan da bugün“insan hak ve özgürlüklerinden” sözeden TÜSİAD patronlarıdır.TÜSİAD bugünkü düzenin gerçeksahibi ve asıl iktidardır. Dünya Bankası,IMF gibi emperyalist kuruluşlarla,emperyalist ülkelerde, hükü-24<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


metler dışında doğrudan muhatapolabilen bir kuruluştur. Dış polikadaniç politikaya kadar hemen herşeyemüdahale etmektedir.Zaman zaman siyasi iktidarlarlaçelişkiye düşse de ya da onlarla kimiçatışmalar yaşasa da sömürü düzenive sömürü hiç aksamadan devam etmektedir.Böylesine bir kimliği olan TÜSİ-AD, çeşitli konularda ilan ettiği “paketleri”ile ilerici kesimlerin kafasınıkarıştırabiliyor. Bu, TÜSİAD’ın“başarısı” değil, solun reformist kesimlerininsınıfsallıktan tamamenuzaklaşarak, TÜSİAD’ın gerçek kimliğinigörmemesinden, görmek istememesindenkaynaklıdır.Anadolu topraklarındakisoygun ve sömürününson 65 yılındanonlar sorumludurTÜSİAD RiyakarlığıTÜSİAD’ın 40’ncı yıl vesilesiyleyaptğı filmler, düzenlediği konferanslartam bir riyakarlık örneği.Kadın emekçileri ağır koşullardaçalıştıran, posasını çıkarıp işten atanasalaklar, utanmazca “Çalışma hayatındakadın” konulu bir film yapıp,konferans düzenlediler.Filmde, 56 yaşındaki yoksul bir kadınemekçiyi de oynattılar. 18 yıldır evleretemizliğe giden ve şu an iş arayanBedriye Taşkın’a filmdeki emeğininkarşılığı olarak da sadece 200 lirauygun gördüler. “Çalışma hayatındakadın”ı anlatmak için çektikleri belgeseldebile kadını en aşağılık biçimdesömürmeye devam ettiler.Bedriye Taşkınların yoksulluğunun,işsizliğinin sorumlusu olan TÜ-SİAD, kadın emekçileri bir vitrinmalzemesi olarak kullandı. Kimi ilericiler,sendikacılar da de bu riyakarlığıne yazık ki ortak oldular.TÜSİAD’ın, daha genel bir deyimleişbirlikçi burjuvazinin sorumluluğubir “dernek” olarak örgütlendikleri1971’den bu yana geçen 40 yıllasınırlı değildir. Zulüm ve soygundakisorumlulukları 65 yıldır sürmektedir.Tam 65 yıldır Anadolu topraklarındabu köhnemiş düzeni zorla,işkenceyle, katliamlarla sürdürmektedirler.Oligarşi dediğimiz halkı sömürenve ülkemizi faşizmle yöneten azınlık,işbirlikçi tekelci burjuvazi, toprakağaları ve tefeci tüccarlardan oluşmaktadır.Bunlar içinde belirleyiciolan işbirlikçi tekelci burjuvazidir.İşbirlikçi tekeller içinde ise, gerçektebir avuç aile, asalak ve kan emici17 aile, belirleyicidir.Oligarşik yapının, özelde ise işbirlikçitekelci burjuvazinin sistemiçinde belirleyici hale gelmesi özellikleemperyalizm ile 1945 sonrası girilenyeni sömürgecilik ilişkilerine paralelolmuştur. Emperyalizm işbirlikçisitekeller, yeni sömürgeciliktenbu yana, 65 yıldır sömürü, yağma, talanve zulümün sorumlusudurlar.Halka ve devrimcilere karşı sürdürülensavaşın doğrudan sorumlusuTÜSİAD’dır. Halkın yoksulluğunun,açlığın, işsizliğin, bu ülkede halkiçin demokrasi değil faşizmin olmasınındoğrudan sorumlusu TÜSİAD’dır.TÜSİAD her dönem ya doğrudanya da perde arkasında ama hep iktidardaoldu. Ayrıca her zaman dokunulmazlıklarıda oldu. Örneğin, sendikalarsiyasal amaç güdemez, siyasalfaaliyette bulunamazken, derneklerekarşı sayısız yasak ve engelkonulurken, bir “dernek” olan TÜ-SİAD, her dönem siyasetin içindeoldu, burjuva siyaseti yönlendirdi.Bunlardan dolayı hakkında ne tekbir dava açıldı, ne de kapısına kilit vuruldu.TÜSİAD siyaset yapabilir,hükümetlere rapor sunabilir, ilanlarlahükümet düşürebilir, hükümetlereültimatom verebilirdi.Sendikalar partilerden destek alıp,destek veremezken, aynı yasak, TÜ-SİAD için geçerli değildir. Rahatçaher konuda düşüncelerini açıklamakta,burjuva partilerin liderlerini“TÜSİAD’a davet ederek” hizaya çekebilmektedir.Hükümetleri yeri geldiğinde topatutmakta, gözden düşürmek için heryöntemi izlemektedirler. Bunu kendilerinebir hak olarak görmektedirler.İşbirlikçi tekeller iktidarlardansürekli istekte bulunmakta, kendi çıkarlarınıgözetmektedirler.Uygulanan hemen tüm ekonomikve siyasi kararlarda TÜSİAD’ın be -lirleyiciliği sözkonusu iken, bu gerçekgeniş halk kitleleri tarafından fazlabi lin memektedir. Bunların sorumlusuolarak daha çok siyasi partiler ,yer yer or du, yar gı gibi dev let ku rum -ları görülmektedir. Oysa, arkada hepTÜSİAD vardır.TÜSİAD için önemli olançarkın dönmesidirTayyip Erdoğan, Anayasa referandumusürecinde kendilerini desteklemediğigerekçesiyle TÜSİAD’ı“Bitaraf olan bertaraf olur” sözleriyle“tehdit etmiş”ti.Devrimcilere ve halka karşı sürdürülensavaş konusunda, emperyalizmile ilişkiler konusunda, sömürünündevam ettirilmesi konusundaaralarında bir ayrılık olmasa da bugünkimi konularda AKP ile TÜSİAD aynıdüşünmüyor kuşkusuz. Farklılık veçelişkinin kaynağı, oligarşi içi iktidarkavgasıdır. AKP desteğindeki yenitekellerin palazlanmasıyla sömürününpaylaşılması kavgasının şiddetlenmesidir.AKP ile TÜSİAD arasında eleştirilerve kavga sürse de net olan şudur;tüm tekeller, tüm TÜSİAD patronları,kâr etmeye devam ediyorlar.Bu durumu Tayyip Erdoğan her fırsattasöylemekte, kendi iktidarlarıdöneminde tekellere çok kazandırdıklarınıtekrarlamaktadır.Erdoğan doğru söylemektedir vebu nedenledir ki, tüm çelişkilerine karşınTÜSİAD’ın AKP’ye desteği sürmektedir.TÜSİAD’ın gözettiğı ise sadecekendi çıkarları, kendi kasalarıdır.Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ2 5


Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Kendini Geliştirmeyen Düzeni GeliştirirCepheli KolektiftirCepheliler büyük bir ailenin içerisindedir,“biz” diye düşünür, “biz”olarak yaşar ve biz olarak mücadeleederler. Cepheliler’i “biz” yapan,onların beyinlerini, yüreklerini birleştiren,bir arada tutan harç, kolektivizmdir.Kolektivizm bir anlayış ve birkültürdür; birlikte hareket etmek,üretmek, devrimi birlikte örgütlemektir.Her eylem küçük işlerin biraraya gelişinden meydana gelir, eyleminsanları birleştirir, mücadeleyekatar. Mücadele büyüdükçe zaferlerkazanılır ve devrim bu zaferlerin birleşmesiylebüyür. Devrimin omuzlarımızayüklediği sorumluluk, tek başınakimsenin kaldıramayacağı, başaramayacağıkadar ağırdır. Ancak kolektivizmingücüne dayanıp birleşmişbir hareket bu yükü omuzlayabilir vedüzene alternatif olabilir.Düzen insanlara bireyciliği öğretir.Çocukluğundan itibaren insanların‘ben’ duygusunu pekiştirir, ideolojikkuşatma altında tutar ve kendi bireybataklığına çeker. Halkın bu saldırıyadirenme gücü örgütlülükle oluşabilir.Burjuvazinin “bireycilik” bataklığındançıkmak, kolektivizimle mümkünolur.Yani bireycilik kapitalizme veburjuvaziyi, kolektivizm sosyalizmeve proletaryaya aittir. Cepheli için dekolektivizm ideolojik bir tercihtir.Kolektif işleyişin küçümsendiği, kolektifruhun kaybolduğu alan ya da birimdedüzen devrim saflarına sızmışdemektir.Kolektivizmin olmadığı yerde devrimciliğinbozulması ve olumsuzluklarolması kaçınılmazdır. Tek kişiye dayalıişleyişte bazen işler “hızlı” yapılıyorgibi görünebilir. Ancak, bir dönemsonra bu “hız”, kaybolur, çünküişleyiş ve tüm işler, sürekli bir iki kişininsırtındadır. Buişleyiş yeni kadro yetiştirmezve zamanlakısırlaşma, boğulma,hantallaşma kaçınılmazdır.Kolektivizmingücü de işte buradadır.Kolektivizm insanlarıtanıyıp geliştirmenin de en uygunaracıdır.“Kolektif örgütlenmeye gidilmediğisürece, insanları daha yakındantanımak, yetenek ve kapasitesini gözleyebilmek,eksikliklerini tespit ederekgidermek mümkün değildir.”(Yolun Neresindeyiz)Kolektivizm bize kadrolaşmanın,politika üretiminin en iyi koşullarınısunar: Her Cepheli bunun farkındaolmalıdır. Eğer bir birim ya daalanda kolektivizim işlemiyorsa kadrolaşmaolmayacaktır.Devrimci ortamın kaybolması,herkesin birbirini idare ettiği, hatalarakarşı sessiz kaldığı, yoldaşlık ilişkilerininyerini ahbap-çavuş ilişkilerinebıraktığı bir durum ortaya çıkaracaktır.Bireysel çalışma tarzınınhakim olduğu böyle bir ortamda memurkadro anlayışı gelişir. Kontrolsüzbir işleyiş ortaya çıkar. Cepheli’yse kişilikolarak her an denetleyen vekontrol eden, her an eleştiri ve özeleştirimekanizmasını çalıştıran bir tavırasahiptir.Böyle bakıldığında kolektivizmsadece ‘herşeyi beraber yapmalı’ diyensoyut bir anlayış değil, Cepheli-Kolektif işleyiş vepolitika üretimi, insanlarınçarpık düşüncelerini,eksikliklerini, neyi,nereden, nasılöğrendiklerini açığaçıkarır. Cepheliler buşekilde kişiselyetersizlikleri de daha kolayterkedebilirler. büyükdüşünmeyiöğreneceklerdir.SİZİN İÇİNne demek?Aykut ÇAKAL,(18 yaşında, çaycı,ALİBEY-KÖY)<strong>Yürüyüş</strong> benim için ülkenin bağımsızlığını,halkın bütün sorunlarınagerçek çözümü, halk düşmanlarındanhesap sorma özlemini ifade ediyor.Hamit DEMİRTAŞ,(24 yaşında, internet cafeçalışanı,ALİBEYKÖY)<strong>Yürüyüş</strong>, gerçek demokrasi demek,bağımsız bir ülkede özgür eşitadaletli yaşamak demektir. halkıngerçek kurtuluşu demektir.ler’in hayatının her anında oluşturacaklarımekanizmalar bütünüdür.Bu mekanizmalar disiplini bir anlayışolarak kavratacak, pratik olarakdenetleyecek ve bunu bütün birimeyayacak nitelikte olmalıdır.Cepheli kolektivizmi örgütlerken,onun ideolojik mücadelede bir zeminolduğunu da unutmamalıdır. Kolektifişleyiş ve politika üretimi, insanlarınçarpık düşüncelerini, eksikliklerini,neyi, nereden, nasıl öğrendikleriniaçığa çıkarır. Cepheliler bu şekilde kişiselyetersizlikleri de daha kolay terkedebilirler.İnsanlar bu işleyişle yaşadıkçahem örgütsel işleyiş ve değerleriöğrenip farkedecekler, hem debüyük düşünmeyi öğreneceklerdir.Cepheli kolektivizmi örgütlerken herzaman büyüyecek ve kendisi büyüdükçedevrimi büyütecektir.Cepheli bulunduğu her alan ve birimdekolektivizmi hayata geçirir,kolektivizmde sonuna kadar ısrareder. Kolektivizmde ısrar, devrimdeısrardır. Cepheliler bu büyük iddiayıtaşırlar.2 6<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


Tecritte 122 Şehit ve 1748Ölümün Sorumluluğu AKP’nindirSerdar Karabulut, ölümorucu direnişçisiydi. Sincan F TipiHapishanesi’ndeydi. 8 Kasım 2002’deşehit düştü.Karabulut’un şehit düşmesindensadece 5 gün önce, 3 Kasım’da seçimleryapılmıştı ve seçimin galibiAKP’ydi. AKP iktidarı devralma hazırlıklarıyapıyordu.Serdar Karabulut’un şehit düşmesiüzerine Cep he ta ra fın dan biraçıklama yapıldı. 9 Kasım 2002 tarihlibu açıklamada AKP ik ti da rı nases le ni li yor du:“AR TIK SO RUM LU LUK SIR -TI NIZ DA DIR!DSP-MHP-ANAP ik ti da rı, sizçok iyi ol du ğu nuz için de ğil, üç bu -çuk yıl lık ik ti dar la rı bo yun ca buül ke ye aç lık ve zu lüm den baş ka birşey vermedikleri için sandığa gömüldüler.... SİZ DEN ÖN CE Kİ LER Gİ B İYA PA CAK SA NIZ, SİZ DE EN AZON LAR KA DAR KA LIN BİR SUÇDOS YA SIY LA KOL TUĞU NUZ -DAN KO VU LACAKSINIZ DEMEK -TİR!”O dosya 8 yıldır kalınlaştıkçakalınlaştı. AKP, F Tipi hapishanelerdeönceki iktidar tarafından başlatılantecriti daha da koyulaştıraraksürdürdü.AKP iktidara geldiğinde 98 olanBüyük Direniş şehitlerinin sayısı,AKP iktidarının 5 yıl süren yönetiminde2007 sonuna gelindiğinde122’ye ulaşmıştı.*AKP’nin hapishaneler politikası,- 12 Eylül faşizminin hapishanelerpolitikasından farksızdır.- 1 Ağustos genelgeleriyle hapishanelerdeterör estirilen ANAP dönemipolitikalarından,- Buca katliamını gerçekleştirenDYP-CHP koalisyon hükümeti politikalarından,- Ulucanlar ve 19-22 Aralık katliamlarınıgerçekleştiren DSP, MHPpolitikalarından FARKSIZDIR.“Farklıdır” diyenler hapishanelerdeAKP yönetimi altında sürenkatliamları gizlemeye çalışan bir katliamortağı ve bir pespaye bir yalancıdırve onların yalancılıklarınınkanıtı, 1748 ölümdür.*Devrimci hareket, AKP, dahahükümet koltuğuna oturmadan SerdarKarabulut’un şehit düştüğü günşunları da söyledi AKP’ye:Evet, tam sekiz yıldır, hapishanelerdençıkan tabutlar, AKP’nindemokratikleşmesinin, AKP’nin demokratlığınınYALAN olduğunuhaykırıyor.Bu haykırışı, duymayanlar, sağırdeğil, zulmün işbirlikçisidirler.*AKP iktidar koltuğuna otururken,Cephe açıklamasında bir de şu söylenmişti:“Di re ni şi al te de mez si niz.Tek ça re niz, bu so ru nu çöz mek tir.”AKP, direnişin kararlılığı ve uyguladığıtüm yöntemlere rağmen direnişikıramaması karşısında, “çözüme”yanaşmak zorunda kaldı.Tecritte bir gedik açan 10 saatliksohbet hakkını kabul eden bir genelgeçıkardı. Direniş bunun üzerinebitirildi.Ancak AKP, direniş karşısındaatmak zorunda kaldığı geri adımı, vermekzorunda kaldığı tavizi, hiç hazmedemedi.Bu yüzden de kendi imzasınıtaşıyan genelgenin sohbet hakkımaddesini uygulamadı.*Hapishaneler, AKP iktidarınınhaklardan, özgürlüklerden, insanlıktanne anladığının çıplak bir göstergesidir.Kimileri bu “göstergeye”bakmayı hiç sevmeseler de, gerçekoradadır. AKP demokratikleşmesininhapishaneler bilançosunda tecritekarşı direndikleri için katledilen122 kişi vardır! Tecrit işkencedir veAKP’nin demagojilerinin faturasıolarak, tecrit işkencesi altında, 1748tutsağın katli vardır.1748 ölü de AKP’nin gerçek yüzünügöstermeye yetmiyorsa, onlarkör değil, halk düşmanı AKP’nin suçortağıdırlar ve tabii, onlar da halk düşmanıdırTECRİTtabutlardı rAKP, iktidara geldiğinde98 olan Büyük Direniş şehitlerininsayısı, AKP iktidarında122’ye ulaştı...Hapishanelerde 10 yıldaki1748 ölümün, 8 yılınınsorumluluğu doğrudanAKP’ye aittir.Ölümler, AKP’nin suçdosyasına yazılmıştır.“Ha pis ha ne le rin de can alın ma -ya de vam edi len bir ül ke de, tüm de -mokrasi, hak ve özgürlük sözleri boşuna dır.Ser dar Ka ra bu lut, üçün cü yı lı nagi ren bu di re ni şin 98. şe hi di dir. Buso ru nu çöz me di ği niz tak dir de 99.,100., 101. şe hit ler, si zin ya la nı nı zıhay kır ma ya de vam ede cek tir. “Hakve öz gür lük” söz le ri ni zin de ma go jiol du ğu nu on lar an la ta cak tır 70 mil -yo na.”Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ27


Adalet Bakanlığı’nın kapılarıTAYAD’lılara kapalı!Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011❏ Genel müdürlegörüşmek isteyenTAYAD’lılar binayaalınmak istenmedi!❏ “Toplantı var”yalanıyla görüşmediler!❏ Adalet Bakanlığı,TAYAD’lılara kapılarıkapatarak, tecritişkencesinde ısrarlıolduğunu gösterdi!“Sohbet Hakkı” genelgesinin uygulanmasıiçin 21 Ocak’ta Ankara’yagelen TAYAD’lı Aileler Adalet BakanlığıCeza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüile görüşmek istediler.Kapılarının herkese açık olduğusöylenen Genel Müdürlüğe TA-YAD’lı Aileler önce sokulmak istenmedi.TAYAD’lı Aileler zorlayarak binayagirebildiler.AKP’nin bürokratlarının kapılarıkapalıydı. Görüşmemek için yalanlarlaTAYAD’lıları oyalayanlar tecrit işkencesindeısrarlı olduklarını gösterdiler.AKP iktidarı, genelgeyi uygulamakyerine tecritte ısrar etmekte, işkenceyi,yasakları ve baskıları sürdürmektedir.TAYAD’lı Aileler:“Biz de ısrarımızdanvazgeçmeyeceğiz”TAYAD’lılar Ankara’daki programlarını22 Ocak’ta 70 kişinin katıldığıbasın açıklaması ile bitirdiler.ÇHD, Hapishaneler Raporunu AçıkladıTecrit ve işkence sürüyor!TAYAD’lılar sabah 9.00'dan itibarenAbdi İpekçi Parkı'nda toplanmayabaşladılar. Açıklama saatine kadar halaylarçekilip sloganlar atıldı.Saat 11.00'da basın açıklaması yapıldı.TAYAD adına söz alan AhmetKulaksız, Genel Müdürlükte yaşananlarıanlattıktan sonra, “ Ama AKPhükümeti ve Bakanlık bu konuda ısrarınısürdürecekse, bizler de bu ısrarımızdanasla vazgeçmeyeceğiz.” diyerek,tecrite karşı mücadelenin süreceğinibelirtti.Ankara Tabip Odası Yönetim KuruluÜyesi Selçuk Atalay, Ankara DüşünceyeÖzgürlük Girişimi'nden MahmutKonuk, şair Mehmet Özer ve TA-YAD’lı Semiha Eyilik’in konuşmalarıve sloganlarla açıklama bitirildi❏ Tutsaklar süngerli odalara kapatılıyor❏ İkinci bir Engin Çeber örneği yaşanabilir❏ Hücre cezalarıyla infaz yakma yaygın uygulama❏ Disiplin cezası bahanesiyle iletişim hakkınıngasbı süreklileştiF Tipi hapishanelerde, son dönemde özellikle Tekirdağ2 No’lu F Tipi Hapishanesinde tutsaklara ağır işkenceleryapılmakta; kolları, burunları kırılana kadar dövülmektedir.Tecrit, işkence ve hak gasplarının sürdüğü hapishanelerde Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Cezaeviİzleme Komisyonu 2010 Hapishaneler Raporu’nu açıkladı.İstanbul Barosu'na ait Orhan Adli Apaydın Salonu’nda24 Ocak’ta yapılan basın toplantısında Avukat Oya Aslan,Avukat Gülin Aydın ve 13 yıllık tutsaklığının ardındantahliye olan siyasi tutsak Hüseyin Durmaz konuştu.Hüseyin Durmaz konuşmasında; “Devrimci tutsaklarıF Tiplerinde kimliğinden, kişiliğinden soyutlamak,teslim almak istiyorlar.” diyerek tecrite karşı mücadeleninzorunluluğundan söz etti. Devrimci tutsakların tümününserbest bırakılmadan toplumun özgür olamayacağınıkonuşmasına ekledi.Avukat Oya Aslan ise hapishanelerde yaşanan hak ihlallerindenve işkencelerden söz etti.Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi'nde tutsaklara yöneliksaldırı ve işkencenin sürdüğünü belirten Aslan, “ikincibir Engin Çeber örneğinin yaşanabileceğinden“ söz etti.2 8<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


Oligarşi içi çatışmada pisliklerinizidevrimcilere bulaştıramazsınızAKP iktidarı başından beri Ergenekonoperasyonu üzerinden yürüttüğüoligarşi içi çatışmada rakiplerinevururken, kendini meşrulaştırmakiçin devrimcileri de pisliklerine bulaştırmayaçalışıyor.“Balyoz davası”nda da aynı şeyiyapıyor. AKP ve düzen islamcılığı Ergenekonsürecinin başından beri oligarşiiçin çatışmayı sürdürürken kendipisliklerini, işbirlikçiliklerini, komploculuklarınıdevrimcilere de bulaştırmayıtemel bir politika olarak benimsedilerve bugüne kadar sürdürdüler.21 Ocak 2011 tarihli Bugün gazetesindeçıkan bir habere göre ‘Balyozve Kafes Davası’nın sanıkları arasındayer alan Kuzey Deniz Saha eskiKomutanı emekli Koramiral AliFeyyaz Öğütçü ile ilgili Gölcük DonanmaKomutanlığı’nda yeni belgelerçıkmış. Bu belgelere göre Kafesdarbe planını yapanlar Alevi vakıflarındansol, devrimci örgütlere kadarhepsini amacı doğrultusunda yönlendiriyorve istediği gibi kullanıyorlarmış!!!Bulunan bu “belgelere”göre; 'Aşırı sol gruplardan' sorumluolan Tuğamiral Kadir Sağdıç, oluşturduğubir ekiple sol örgütleri şöylekullanacakmış:“Sol örgütlere yakınlığı ile bilinengazeteciler vasıtasıyla asparagas haberlerçıkartılabileceği,DHKP-C içerisindeki irtibatlarınıkullanarak örgütün karşıt görüşlügrup ve topluluk üzerinde etkin eylemhazırlığı içinde olduğu ancak biryönlendirme ile eylemlerin başkamahallere kaydırılabileceği.”Onyıllardır burjuva basın, oligarşinindevrimcilere karşı yürüttüğüpsikolojik savaşın bir unsuru oldu.Burjuva basının bu rolünü bugünağırlıklı olarak İslamcı basın üstlenmişdurumdadır.İslamcılar kendilerinin düzendenyana, düzenin sadık savunucuları olduklarınıkanıtlamak için her zaman“teröre karşı olmak” politikasını ısrarlasürdüren oldular. 28 Şubat sonrasındada, MGK’ya karşı direnmekyerine, devrimcilere yönelik provokatif,kontra haberlerle adeta “bizi bırakınbunlara saldırın” dediler.Birincisi, şunu tekrar belirtelim:Ergenekon iddianamesinde devrimcilereilişkin söylenen her şey yalandır.İslamcı basın bu tür haberlerle birtaşla iki kuş vurmanın peşinde. Biryandan düzen içi kesimler nezdinde“Balyoz davası”ndan yargıladıklarıgeneralleri “terör örgütleri”yle alakalıgöstererek bu davaya meşruluk kazandırmayaçalışıyorlar. Diğer yandanise devrimcilerin “darbeci generaller”ile işbirliği içinde olduğu iddiasıyladevrimcileri halk nezdinde şaibe altındabırakmış oluyorlar.12 Mart’ta , 12 Eylül’de binlercetaraftarı, kadrosu generaller tarafındanişkencelerden geçirilen, yüzlerceinsanını şehit veren devrimcileri,oligarşinin işbirlikçi ordusunun generalleriylebirlikte göstermek alçaklıktanbaşka bir şey değildir. Ergenekoniddianamelerinde geçen şahıslarladevrimcilerin olabilecek tekilişkisi; tüm işkencecilerin, katliamcıların,halk düşmanı kontrgerillaşeflerinin devrimcilerin hedefi olmalarıdır.Ama islamcı basın komünizmeolan ezeli düşmanlığıyla devrimcileresaldırıyor. Oligarşi içi çatışmada çatışmanınboyutu ne olursa olsun devrimcilereolan düşmanlığı tüm çatışmalarınönüne geçmektedir.İslamcılar kendi işbirlikçiliklerinive katliamlarını da Ergenekondavasıyla aklamaya çalışıyorlar.Bu çabalar boşunadır. İslamcıların tarihikullanılmanın tarihidir. Kontrgerillagerek 12 Eylül’den önce, gerek12 Eylül’den sonra devrimcilere karşıİslamcılar’ı kullanmıştır. İslamcılar,katliamlarını devrimcilerin üzerineyıkarak kullanılmalarını örtemez, aklayamazlar.Maraş’ta, Çorum’da, 6-7Eylül’de, Sivas’ta ve daha birçokkatliamda oligarşinin suç ortağıydılar.Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Birçok tutsağın “süngerli odalara kapatıldığını” söyleyenAslan, “tutsakların süngerli oda işkencesi, hücre cezalarıylainfaz yakma, disiplin cezası bahane edilerek iletişimhaklarının gasp edilmesi” gibi uygulamalara maruzkaldığını belirtti.Ağırlaştırılmış müebbet cezası alan tutsakların gündesadece 1 saat havalandırmaya çıkartılarak, kalan 23saati tek kişilik hücrelerde geçirdiklerini anlattı.Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi 2. Müdürü AliHaydar Ak hakkında suç duyurusunda bulunduklarını dakonuşmasında belirtti.AKP iktidarı F Tiplerinde zulüm politikalarıyla, keyfiuygulamalarla, disiplin cezalarıyla, hücre cezalarıylasürdürüyor. Bunlarla da yetinmiyor. Tutsaklar süngerli hücrelerekonulup fiili işkencelerden geçiriliyor.Yıllarca tutsaklık koşullarında kalan tutsakların infazlarıyakılıyor. Bu zulüm F Tipleri açıldığından beri sürenbir zulümdur. Zulmünüz tutsakları teslim almaya yetmeyecektir.Hücre cezaları, infaz yakmalar, sürgün sevkler,işkenceler devrimci tutsakları teslim almaya yetmeyecektir.GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ2 9


Adalet!Katliam hukuku...Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Katliamcı siyonist İsrail, 31 Mayıs'ta Filistin’e yardımgötüren İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’na(İHH) ait Mavi Marmara adlı gemiye saldırmış ve 9 kişiyikatletmişti. Bu katliamı araştırmak(!) üzere İsrail’de oluşturulankomisyon geçen hafta raporunu açıkladı. Raporda,“İsrail deniz komandolarının, Gazze filosunu, ablukaaltındaki alanın dışında, uluslararası sularda karşılayıp elegeçirmesi Uluslararası hukuk teamüllerine uygundur” deniliyor.Nedir Uluslararası Hukuk? Emperyalist haydutların katliamlarını,işkencelerini, sömürülerini gizlemekten, meşrulaştırmaktanbaşka ne işe yarar?Amerika, bu hukuka göre ülkeleri işgal etmiyor mu?Afganistan’ı, Irak’ı bu hukuka göre işgal etmedi mi?İsrail de onyıllardır Filistin’deki işgalini, katliamlarını,emperyalistlerin çıkarlarına göre her yöne çekilebilenbu “uluslararası” hukuka göre katletmiyor mu? Buhukuk, katliam hukukudur. Katliamcıların hukukudur.Mavi Marmara katliamıyla ilgili komisyon raporhazırlıyor. Peki komisyon kimlerden oluşuyor? Katliamcılardan.Yani İsrail hükümetinin kurduğu bir komisyonhazırladı bu raporu. Katliamcıların kurduğu bir komisyonkendi katliamını araştırır mı? Araştırırsa da işte böyle araştırır!Rapora göre; İsrail’in gemiye “Çıkarma ve indirme”yapmasına İHH üyesi siviller tarafından şiddetle karşılıkverildiği için “Filodaki sivillere karşı kuvvet kullanımı,'gereklilik' ve 'insan haklarına dayalı güvenlik önlemi'normlarına, 'ölçülü güç kullanımı' ilkelerine uygun olarakuygulanmış!”Katlediyor ve katletmenin kurallarını da kendileri belirliyor.Sonra da “kurallara uygundur” deniliyor.Katliamcı İsrail, kendinde her türlü hakkı görüyor. Filistintopraklarını işgal etmek hukuka uygun! Filistin halkınıkatletmek hukuka uygun! Ambargo uygulayarak halkı açbırakmak hukuka uygun! Filistin’e gönderilen yardımlarael koymak hukuka uygun! Yardım gemilerine operasyondüzenlemek hukuka uygun!Bütün bunlara karşılık direnmek ise “suç” olacak. İştekatliamcıların hukuku bu! Emperyalistler, siyonistlerkatledecek, halklar direnmeyecek...Raporda ayrıca gemide bulunanlar için; “çatışmalaradoğrudan katılarak sivil statülerinin kendilerine sağlayacağıdokunulmazlığı yitirmişlerdir” deniyor. ÖyleyseSiyonist İsrail katledebilir. Zaten bu hukuk ile emperyalistlerde ülkeleri işgal ediyor, toplama kampları oluşturuyor.İnfazlar gerçekleştiriyor.Halkın Hukuk Bürosu’ndan Can Dündar’a Açık Mektup;Araştırmacı gazeteci değil, Sabancı’nın kalemşörü!Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar,“Sabancı’nın Katilinin Eşi SemraDuyar İlk Kez Milliyet’e Konuştu”başlığıyla 23 Ocak tarihinden başlayanbir yazı dizisi yayınladı.Can Dündar kendini tekellerekanıtlamak için bu konuda defalarcayazılar yazmış ve devrimci harekettarafından da kendisine defalarcacevap yazılmıştır.Bu yazı ve açıklamalarıözgürlük.com sitesindeki “GökdelenleriSarsan Kurşun Sabancı Eylemi.Senaryolar Komplo TeorileriGerçekler” kitabında okumakmümkündür.Can Dündar’ın karalama veyalanlar üzerine kurduğu yeni dizisiile ilgili olarak Halkın Hukuk Bürosutarafından “müvekkilimiz ErcanKARTAL ile ilgili bölümler içermesiyönüyle cevaplamayı gerekligördük” denilen bir açık mektupyayınlandı.Aşağıda bu mektuptan özetbölümler aktarıyoruz:Can Dündar,Yaptığınız haber Sabancı ailesininve bilcümle muktedirin hoşuna gitmiştirşüphesiz. Ancak en küçükayrıntısına kadar psikolojik harbintüm özelliklerini taşıyan “haber”inizkaranlıkta kalmış bir konuyu aydınlatmayıdeğil, Türkiye halklarınasiyasi gerçekleri açıklama amacıtaşıyan propaganda eylemini amacındansaptırmayı, nedenlerini belirsizleştirmeyive bu arada da müvekkilimizErcan KARTAL’ı hedef göstermeyiamaç edinmiş görünmektedir.Müvekkilimiz Ercan KARTAL’ınhükümlü durumda olması, yıllardırtecrit hücrelerinde tutulması size onunhakkında asılsız ithamlarda bulunmahakkı vermez. Gerçek bir haberci gibidavranmak istiyorsanız ölülerimezardan çıkarmak yerine adaletbakanınızla konuşunuz da müvekkilimizşayet sizinle görüşmeyi uygungörürse, bir kez de Ercan KAR-TAL’la konuşun.Ya da size toplumsal sorumluluğunuzuyerine getirmeyi, bu halktangizlenen bazı araştırmalar yapmayıönerebiliriz.Mesela Sabancı ailesininçalıştırdığı her bir işçi üzerinden nekadar artı değer elde ettiğini halkımızlapaylaşabilirsiniz.(...)Tüm bu yaptıklarınız belki birkaçbelgeselinize Sabancı sponsorluğusağlayabilir. Peki ya sonra? Hiçdüşündünüz mü bunu?Ve tarih sizin için de bir hükümkesecektir. Orada, halkın vicdanındamahkûm olacaksınız...3 0<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


Ders: AilelerSevgili arkadaşlar merhaba.Bu haftaki dersimizin konusu, ailelerimiz.Devrimci mücadeleye adımattığımız günlerden itibaren ailelerimizçoğunlukla bir sorun olarak karşımızaçıkmıştır. Hatta öyle örnekleryaşanmıştır ki aile, devrimciliğimizinönünde düşmandan daha öncelikli birengel olmuştur. Bu, kaç yıldır devrimciolduğumuza bakmaksızın böyledir.Mesela şu örnek çarpıcıdır: 35 yıldırdevrimci mücadele içinde olan biryoldaşımız sözkonusudur. Bir basınaçıklamasına katılan bu yoldaşımızınresmi bir gazetede çıkar. Oğlunun resminigazetede gören aile, otobüse atlayıpyüzlerce kilometrelik yolu aşarakİstanbul’a gelir. Ailenin yoldaşımızlagörüşmesindeki diyalog şöyledir:“Tamam oğlum, biz sana devrimciliğibırak demiyoruz. Ama fazlaöne çıkma, biraz gerilerde dur.”Örnek en somut haliyle “aile gerçeği”nigöstermektedir. Bu aile, defalarcagözaltına alınmış, işkencegörmüş, tutuklanmış, yıllarca tutsaklıkyaşamış 35 yıldır devrimcilikyapan oğullarını, hala geriye çekmeyeçalışmaktadırlar. Devrimcileri tanıyan,onlara kapısını açan bir ailedir.Fakat buna rağmen “korumacı” birmantıkla onu geri çekmeye çalışıyor.Bu yaklaşım devrimciliğe yeni adımatmış bir yoldaşımızın ailesi içinde, onlarca yıldır devrimcilik yapanyoldaşlarımızın aileleri için de geçerlidir.“Oğlum, kızım, devrimcilik onurlubir iştir, devrimcilik yapın” diyenaile azdır. Çoğunluk aile tersine bir tutumiçindedir. Her devrimci şu ya dabu oranda ailesiyle bir sorun yaşamıştır.Ve aileler her fırsatta bizdekien küçük bir gerilemeyi bile görürve orada bizi geri çekmenin yolunuarar. Diyebiliriz ki, bizi mücadele dışınaçekmekten hiçbir zaman vazgeçmezler. Ailelerintavırlarındabelirleyiciolan nedir?Bu sorunun cevabı için ailenin toplumiçindeki yerine bakmak gerekir.Aile, halk tarafından kutsal olarak görülen,korunmasına, yaşatılmasınaen çok önem ve değer verilen toplumsalbir kurumdur.Esas olarak düzen içi bir kurumdur.İçinde bulunduğu sistemin birparçasıdır ve onun ayakta kalmasınahizmet eder. Sistemin ideolojik etkisialtındadır. Ekonomik olarak ona bağımlıdır.Aile kurumu, varlığıyla ilişkileriylebu düzeni olduğu gibi yaşatmakister. Bu yanıyla düzenin savunucusudur.Düzene karşı çıkanAilelerimiz;örgütlersekdevrimeörgütlemezsekdüzene hizmetederlerdevrimciler, işte bu nedenle aynı zamandaailenin düzen içindeki yerinekarşı da savaşır. Aynı savaşı aile dedüzen içi statükolarını korumak içinverir. İşte bu noktada ailenin devrimciyekarşı yürüttüğü her mücadeledüzene hizmet eder.Ailenin bu yanını burjuvazi de bilirve kullanır. Düzenin bireyci, bencilyoz kültürü aile yapısına da işler.Ailelerin bize engel olmak için karşımızaçıkış nedenlerine bakıldığında,burjuva düzeninin bireyci ve bencilyaklaşımlarını görürüz. Başlangıçtabizim devrimciliğimize karşı çıkışlarındakiduygusallıklarının yerini -kio da bencilce bir duygusallıktır- bencilceçıkarları alır. Mesela “biz senibunun için mi okuttuk?” derler. Aileyedevrimciliğin hırsızlık, namussuzlukolmadığını, dünyanın en onurluişi olduğunu anlatırsın, sizi haklı dabulabilir. Fakat o sizin doktor, mühendis,avukat ve benzeri düzeniçi biretiketin sahibi olmanızı ister. Onunlaçevresinde övünmek ister. Sözkonusumesleklerin avantajlarından yararlanmakister.Benzer durum feodal aile yapısıiçin de geçerlidir. Çok çocuk aile içingüç demektir. Özellikle de erkek çocukistenir. Çünkü erkek çocuk dahaçok ürün almak için tarlada çalıştıracağıiş gücüdür. Feodal aile yapısındada, kapitalist sistemin aile yapısındada çocuk ailenin sigortasıdır.Onlar için “hayırlı” evlat “eldenayaktan düştükleri kötü günlerinde”kendilerine bakanlardır.Çocuğun devrimci olması, aileiçin sigortanın kaybedilmesidir. Budurumda aile var gücüyle çocuğunundevrimcilik yapmasını engellemeyeçalışır. Eğer her şeye rağmen sizindevrimcilik yapmanıza engel olamamışsa,o an için sizi gözden çıkartır,diğer kardeşleri, akrabaları etkilememeniziçin sizden uzak tutmaya çalışırlar.Bu noktada aile gerici, kapitalistbir kuruma dönüşür. Düşman ailelerimizinasıl kullanıyor?Sistem, ailelerin geri yanlarınıdevrimcilere karşı kullanıyor. Devrimcileri“yasa dışı, terörist, bölücü,yıkıcı, dış mihraklı”... olarak gösterip,ailelerin onlara sahip çıkamayacağı birtablo yaratmaktadır.Polis, ideolojik yönlendirmeleriyle,propagandasıyla ailelerin çocuklarıüzerinde baskı ve denetim kurmasınıteşvik ediyor.Polis özellikle lise ve üniversiteöğrencilerinin aileleri üzerinde yoğunbir propaganda çalışması yapıyor.Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ3 1


Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Dev-Gençliler’in aileleribaşta olmak üzere devrimci,demokrat, ilericitüm öğrencilerin ailelerinedemagojiler, tehditler birbiriniizliyor.Ailelere ya doğrudansözlü olarak ya da gönderilenmektuplarla “çocuklarınızasahip çıkın. Çocuğunuzyasadışı örgütlerleilişki içinde, terör eylemlerinekatılıyor, okulagitmiyor, örgütler çocuğunuzu canlıbomba yapacak. Bize yardımcı olun,çocuğunuzu kurtaralım, gösterilerekatılmasın, ‘terörist’ olmasın...” şeklindegüya tavsiyelerde(!) bulunmaşeklinde bir yöntem izlemektedir.Aslında bu görünümün arkasında,aileler devrimcilere karşı kışkırtılmaktadır.En meşru, demokratik taleplerimiziçin yapılan eylemlerdençekilmiş fotoğraflar, kamera görüntüleriCD’ye kaydedilip ailelere postalanıyor.Aileler telefonla aranıyor.Hatta karakollara çağırıp orada konuşuyorlar.En meşru demokratikmücadelemiz gayrı meşru gösterilerekailelerimiz korkutuluyor.Polis, gözaltılarla, işkencelerle,tutuklama tehditleriyle alamadığı sonucu,ailelerimizi bize karşı kullanarakalmaya çalışıyor. Ailelerimiz bukonuda önümüzdeki en ciddi engeledönüşüyor. Bunun sayısız örneklerinetanık olmaktayız. Bizi devrimciliktenvazgeçirmek için akla hayalegelmeyecek yöntemlere başvuruyorlar. Bir aile nasıldüşmana dönüşüyor?<strong>Gençlik</strong> Federasyonu’ndan biröğrencinin yaşadıkları, ailelerin çocuklarınıdevrimcilikten vazgeçirmekiçin nelere başvurabileceklerinigöstermesi açısından çarpıcıdır. Tabiiaynı zamanda bu konunun üzerindedurulmasının önemini de göstermektedir.<strong>Gençlik</strong> Federasyonu üyesi biröğrenci, akşam evde yemek yediktenAileyi, devrimci mücadeleninsonra birden uyku bastırır... Alenen yiyeceğineuyku ilacı katmışlardır.Kendine geldiğinde cebinde kimliğinincüzdanının olmadığını farkeder.Ailesi kimliğini vermeyerek dışarıçıkmasını engeller. Öğrenci, ısrarcıolur. Bunun üzerine baba, arkadaşınyüzüne biber gazı sıkarak –evet yanlışokumadınız, tıpkı polis gibi bibergazı sıkarak– etkisiz hale getirir kızını.<strong>Gençlik</strong> Federasyonu üyesi öğrencininarkadaşlarının yanına gitmekteısrarcı olması üzerine aile “tamam”deyip, arabayla yola çıkarlar.İlacın etkisi sürdüğü için öğrenciyine kendinden geçer... Uyandığındagörür ki, bu defa da Ankara’ya götürülmektedir.Sonuçta zorla onu Ankara’dabir akrabalarının evine götürüporada adeta hapsetmek isterler.Bütün akrabalar devrimciliği bırakmasıyönünde telkinlerde bulunur.Ama telkinler işe yaramayınca tekrar“İstanbul’a gidiyoruz” diyerek kendiçocuklarını psikolojik rahatsızlığıolanların yatırıldığı bir polikliniğe yatırırlar...Orada çeşitli sakinleştiriciilaçlar vererek uyutulur... Adeta delimuamelesi yapılır ve delilerin tutulduğusüngerli bir odaya konulur... Arkadaşkendine geldiğinde ailesiyle veoradaki yetkililerle tartışıyor. Tartışmalarsonucunda aile arkadaşı akılhastanesinden çıkartmak zorunda kalır...Devrimcilikte ısrarlı olan öğrenciarkadaşımız, en nihayetinde açlıkgrevine başlayarak bu çemberi kırar...Arkadaş babasına, “siz ne biçim annebabasınız kendi çocuğunuza neleryaptınız? Bunları unutmayacağım”diyor. Babanın cevabı şöyledir: “Bizsenin zarar görmeni istemiyoruz.Oradan uzak tutarsak, unutursundiye düşündük, ama olmuyormuş.Sen bilirsin...”önünde ciddi bir engele dönüştürenbu davranışların altındaki temel Aileyi böyleneden, düzen içi statükolar ve davranmaya itendüşüncelerdir. Polis de çoğu zaman nedenlerbaskı ve terörle elde edemediği nelerdir?sonucu, ailenin bu geri yanınıYukarıda anlatılanlar,normal koşullarda bir aileninçocuğuna yapabi-kullanarak almaya çalışmaktadır.leceği şeyler değildir. Fakatişte aileler, güya çocuklarını“koruma” adına faşist yöntemlerede pekala başvurabilmekte,akla gelmeyecek yöntemler üretmektedirler.Dev-Gençli’nin yaşadıklarıtek tek ailelerin kişiliğiyle ilgilibir durum değildir. Yani, yukarıdakianlatım karşısında “ne biçim ailelervar” diye düşünmemek gerekir.Denilebilir ki, düzen ideolojisininetkisi altındaki her aile, bencilliğiyle,çocuğu üzerindeki mülkiyetçiliğiylebunları yapabilir hale gelebilir.Ailelerin bilinç düzeyi, ilkokulveya üniversite mezunu olmaları,dinci, MHP’li, CHP’li, hatta eski birsolcu olmaları, devrimci mücadeleiçindeki çocuklarına karşı tavırlarındaçok büyük farklılıklara yolaçmamaktadır.Bazen eski bir solcunun çocuğunudevrimcilikten vazgeçirmekiçin çok daha düşmanca yöntemlerebaşvurduğuna tanık olmaktayız.Aileleri bu davranışa sürükleyennedenleri doğru tespit edebilirsek,onları nasıl nerede ikna edebileceğimizide daha isabetli belirleyebiliriz.Onlara kendi davranışlarının nedeninigösterebiliriz.Birincisi; yıllardır faşizmin hükümsürdüğü ülkemizde herkes gibiaileler de çok iyi bilmektedir ki, devrimcilikcan bedeli yapılmaktadır.Gözaltılar, işkenceler, kayıplar, tutsaklıklar,infazlar... pahasına yapılmaktadır.Sadece devrimcilik yapankişiler de ödemez bu bedelleri, ailesi,yakınları ve hatta onlara selam verenlerde büyük bedeller ödemek zorundakalmıştır.Aileler bu gerçeklikten hareketledevrimci mücadelenin haklılığına3 2<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


inansalar bile, çoğunluklada, bu bedelleri gö-Her aile kendi çocuğunu iyimi?Ailelerimizi örgütlemek içinğüslemeyi göze alamadıklarıiçin çocuklarınıntanır. Onun geri yanlarından şu yanlış anlayış terk edilmelidir:“Ama benim ailem baş-beklentiler içine girer. Çocuğudevrimciliğine karşı çıkarlar.Bunun en açık ifa-üzerinde ne etkili olacaksaka”Hayır, bir eksik bir fazla, ailelerinbüyük çoğunluğu birbidesi“kurulu düzenimizi oradan girip geriletmeyebozacaksın”, “başımızıçalışır. Biz ailelerimizi rine benzer davranışlar sergilemektedir.Ailelerin tavrındabelaya sokacaksın” sözlerindesomutlanır.devrimcileştiremediğimizasıl belirleyici olan ailenin değil,devrimcinin tavırlarıdır.İkincisi; çocuğunun sürece aileler bizi düzen içinedevrimcilik yapması ailenindüzen içi statüleriyın.Konunun başında anlattı-çekecektir.Yukarıdaki örnekleri hatırlanisarsmaktadır. Aile düzeniçi statülerini korumak için ço-yanlışlardan biri de budur.bir ailenin tutumuyla, bir iki yıldır müğımız,onyıllardır bizi tanıyancuğunu devrimcilikten vazgeçirmeyecadele içinde olan gencin ailesinin tutumuarasında büyük fark yoktur.çalışır. Vazgeçiremiyorsa ilişkilerinikendisine ve ailenin diğer fertlerine Mücadelenin karşısına Birincisi 35 yıl geçmiş olmasına rağmenher fırsatta oğlunu hala en geri“zarar” gelmeyecek şekilde düzenlemeyeçalışır.noktaya çekmek istemektedir. İkinciengel olarak çıkan aileyimücadelemizin parçasıÜçüncüsü; düşmanın “terör” demagojilerininaile üzerindeki etkisi, yapmalıyızzükse de, en küçük fırsatı değerlen-örnekteki aile ise, pes etmiş gibi gö-çocuğunun verdiği mücadelenin meşruluğunainanmaması bir diğer negelolmaktan çıkarmalıyız. Bunun Her aile kendi çocuğunu iyi tanır.Aileyi, devrimciliğin önünde endirecektirdendir.için örgütlememiz gereken kesimlerinOnun geri yanlarından beklentilerDördüncüsü; ailenin çocuğundanbeklentileridir. Çocuk ailenin gelecektekisigortasıdır. Çocuğunun devrimciolması bu beklentilerini kaybetmesidemektir. Özellikle açlığın,başına ailelerimizi de koymalıyız.Çünkü ailelerimizi örgütlemediğimizsürece karşımızda engele dönüşmektedir.Ailelerimizi mücadelemizinönünde engel olmaktan çıkarmanıniçine girer. Çocuğu üzerinde ne etkiliolacaksa oradan girip geriletmeyeçalışır. Biz ailelerimizi devrimcileştiremediğimizsürece aileler bizidüzen içine çekecektir.yolu onları mücadelemizin Bizim ailemizin, örgütlü diğer ai-yoksulluğun, halkın çok büyük kesimininhiçbir güvenceye sahip olmadığıülkemizde aileler de çocuklarını da cevaplayacağımız soru şudur: Ne-halkın diğer kesimlerinden hiçbirparçası haline getirmektir. Bu noktalelerdenve örgütlenmesi gerekenumut olarak, kendi geleceklerinin den ailelerimizi örgütleyemiyoruz? farkı yoktur. Kendi ailemiz de örgütlenmesigereken halkın bir parçasıdır.güvencesi olarak görmek istiyor. Nasıl örgütleyeceğiz?Hele ki, tüm olanaklarını zorlayarak Her devrimci, mücadele yaşamı Devrimcilik dünyanın en onurlu işidir.En sevdiklerinin devrimcileşme-çocuğunu üniversitede okutan bir boyunca halkın çok çeşitli kesimleriaile, çocuğuna karşı çok daha fazla içinde kitle çalışması yapmaktadır. Fakatbirçok devrimci için kendi ailesi rimciliğe bakışı ve tercihleri tartışsiniistemeyen bir devrimcinin, dev-korumacı yaklaşacaktır.Sonuç olarak, aileyi, devrimci örgütlenmesi gereken kesimler içindemalıdır.yoktur. Birçok insanımız, kendi ai-Ailemizi örgütlemek için;mücadelenin önünde ciddi bir engeledönüştüren bu davranışların altındakitemel neden, düzen içi statüko-birisi gibi görmez. Aile çocuğunalesini örgütlenmesi gereken halktan- Devrimciliğe adım attığımızdanitibaren kendimiz öğrenirken,lar ve düşüncelerdir. Polis de çoğu zamanbaskı ve terörle elde edemediği laşmaktaysa, tersinden bazı arkadaş-nasıl “koruma” mantığı içinde yak-kendimizi eğitirken ailemize de öğretmemiz,onları da eğitmemiz gerekir.sonucu, ailenin bu geri yanını kullanarakalmaya çalışmaktadır. Çok kez bir mantıkla yaklaşırlar. Devrimcilarımız da kendi ailelerine korumacıtanık olunmuştur: Gözaltına alınan bir mücadeleden, örgütlenmelerden uzak - Oligarşinin yalan ve demagojileriniaçığa çıkartıp, devrimci müca-devrimci, dayaktan, işkenceden, hattatutuklanmaktan korkmaz, fakat şüncelerini aileyle, yakınlarıyla paydeleninmeşruluğunu anlatmalıyız.tutar. Eve gittiğinde devrimci dü-bunun ailesi tarafından duyulmasındankorkar. Bu korkusundan dolayı ailedendevrimci düşüncelerini de, devrimcilikyaptığını da gizler. Ailelerimizeyaklaşımımızdaki en önemlilaşmaz. Devrimcilik eve girdiğinde çıkartılıpaskıya asılan ceket gibidir.Düşmanın bildiğini aileden saklarız.Peki böyle bir ortamda ailenin kendiliğindendeğişmesi beklenebilir- Aileyle çatışmaktan kaçınılmamalı.Ertelenmemeli. Ancak aileyletartışarak onları geliştirebiliriz.- Ailelerimizi eğitmek, ikna etmekiçin sonuna kadar mücadele etmek du-Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ3 3


Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak20113 4TembellikTembellik, bir sonuçtur... Asalakburjuvazinin yaşam felsefesidir.Burjuva çalışmaz, üretmez; düşünmek,fikir üretmek için bile emekharcamaz. Başkalarının düşüncelerinikendi hizmetine koşarak,başkalarının emeğini sömürerekyaşamını sürdürür. Burjuvazi asalaktır.Dolayısıyla tembeldir.Burjuvalar gibi küçük-burjuvanında en karakteristik özelliğidir tembellik.Gorki, Küçük Burjuvaİdeolojisinin Eleştirisi kitabındaküçük-burjuva ideolojisini moderndünyada Hristiyan misyoneri tarafındansorgulanan vahşiye benzetir."Misyoner vahşiye sormuş: Neistersin? demiş. Vahşi: Çok az çalışmak,çok az düşünmek, ve daha çok- Ailelere anlatabilmeliyiz ki;bencil korumacı bir yaklaşımlamevcut düzen içinde çocuğunuda koruyamayacaktır.devrimcilikten koyardığıçocuklarını, düzenin bataklığıiçine çekecektir.rumundayız. Her şeydenönce kendimize güvenmeliyiz.Düşündüklerimiz, yaptıklarımızdoğru, haklı şeyler.Halkın dolayısıyla ailelerinde çıkarına şeyler. Anlattığımızdahemen hiçbirailenin karşı çıkamayacağıülkenin bağımsızlığı, sömürününortadan kaldırılması,hak, onur, adalet, demokratikbir ülke için mücadelegibi değerler, onlara karşı enönemli silahlarımızdır. Yani ideolojikolarak ailelerimizin geriliklerine karşıüstün, haklı bir konumdayız.- Aileler mevcut statülerini korumakiçin düzeni savunuyor. Biz onlaraçıkarlarının DEVRİMDE olduğunugöstermeliyiz.- Tek başına doğruları anlatmakyetmez, yaşam tarzımızla ilişkilerimizlede ailelerin güvenini kazanmalıyız.- Ailelere anlatabilmeliyiz ki; bencilkorumacı bir yaklaşımla mevcutdüzen içinde çocuğunu da koruyamayacaktır.devrimcilikten koyardığıçocuklarını, düzenin bataklığı içineçekecektir. Halk için tek kurtuluşyolunun devrim olduğunu göstermeliyiz.- Ailelerimizle tartışırken kestiripatmamalıyız. Uzun vadeli, emekle, sabırlamutlaka değişebileceklerineinanmalıyız.Ailelere karşı verdiğimiz müca-yemek."Küçük burjuvazinin savunduğubu ideoloji esasında burjuvaziyeaittir. Küçük burjuva,burjuvazinin asalaklığınaözenmektedir.Halk ise emekçidir. Yaşamak içinçalışmak, üretmek zorundadır.Tembellik emkçilerin tercihi olamaz.Bu, kişinin niyetlerinden bağımsızolarak böyledir.Fakat, yaşamımızda tembelliklerimizyok mu? Ne kadar emekçiyiz?Burjuva, küçük burjuva ideolojisininetkisi altında kalınmadığı ne kadarsöylenebilir?İşte bu noktada tembellik yaşamdakitercihlerin sonucudur. Bu tercih,insanın toplum içindeki konumu neolursa olsun emekten, emekçidenyana bir tercih değil, asalak burjuvadanyana bir tercihtir. Burjuvalarınsömürüye dayalı asalak yaşamına<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>delede belirleyici olan bizimtavrımızdır. Yukarıda anlattığımızikinci örnekte olduğugibi, eğer öğrenci arkadaşımızkararlı olmasaydıaile istediği sonucu alabilirdi.Fakat aile ne kadargeri olursa olsun arkadaşımızınkararlılığı karşısındairadesini kabul etmek zorundakalmıştır.Aileler konusunda gözardıetmememiz gereken ailelerimizimücadelemizin bir parçası halinedönüştürmediğimizde önümüzde ciddibir engele dönüşeceklerdir. Mücadelemizinbir parçası haline getirdiğimizdeise TAYAD önümüzdeki ensomut örnektir. Düşmanın karşısındaçok büyük bir güç olacaktır.Sevgili okurlarımız; bu haftakidersimizi burada bitiriyoruz. Haftayagörüşmek üzere şimdilik hoşçakalın.olan özentinin yaptırdığı bir tercihtir.Tembellik, emek vermekten kaçmaktır.Çalışmayı, iş yapmayı,sevmemektir. Çaba ve emek vermektenkaçmaktır. “Beni rahat bırakın,dilediğim gibi yaşayayım” diyenküçük burjuvanın kendinden başkahiç kimse için sorumluluk duymayananlayışıdır.Tembellik, bu düzenin meşrugördüğü bir davranış biçimidir.Biz bunun neresindeyiz?Ailemize, eşimize, dostumuza,komşumuza, arkadaşımıza,yoldaşımıza ne kadar emek veriyoru?Kendi gelişimimize ne kadar emekveriyoruz?Emek vermeyi ne kadar seviyoruz?Niye tembellik yaparız? Niyeemek vermekten kaçınırız?Elbette nedensiz değil. Ancak bunedenler devrimci değildir. Bizleremekçiyiz. Bizler halkız. Bizlerdevrimciyiz. Tembellik bize ait biryaşam biçimi, bize ait tercih değildir.Tembelliği bir hak olarakgörmediğimize göre tembel olmayacak,emekçi olacağız!


MuhammetAYVAZSamsun’daGrup YorumkonseridüzenledikleriveMahir Çayan’ıandıklarıgerekçesiyle 19 aylık tutsaklığınınardından serbest bırakılan MuhammetAyvaz’la görüştük.Ayvaz Samsun’daki hukuksuzluğu anlatıyor:Hepimiz aynı nedenle tutuklandıkBen çıktım, onlar ceza aldı!kitaba dahi el koydular. Öyle ki, birçokşiir kitabını aldılar. Eski <strong>Yürüyüş</strong>sayılarını aldılar. Evden sonra çalıştığımyere aramaya gittiler. Arabamıadliyeye götürdüler.Emniyete götürülürken “seni terörörgütü propagandası yaptığın içingötürüyoruz. Seni bitireceğiz, eşini,işini, aileni bitireceğiz” gibi cümlelerletehdit edildim. 4 gün gözaltı ve sonratutuklama kararı çıktı.Tecrit nedir?Muhammet Ayvaz: Tecriti okumaklayaşamak çok farklı. O hücreyegirdiğin andan itibaren hissediyorsunTecrit hiçbir insani koşula sahipdeğil ve elbette zor. Biz arkadaşlarımızlatecriti aşabiliyoruz. Onun bizeyüklediği o psikolojik baskıyı ortadankaldırıyoruz. Siyasi tutsaklar içinideolojik savaşla mümkün oluyor.Budesa25adko<strong>Yürüyüş</strong>: Nasıl gözaltına alındınız?Muhammet Ayvaz:12 Mayıs2009’da sabah 06:00’da birkaç sivilpolis-resmi polis eşliğinde 20-25 tanepolis geldi eve. “Evi arayacağız” dediler.Çocukların test kitaplarını bilearadılar. Bilgisayarları, kasayı, harddiskleri aldılar. Arama 4 saat sürdü vebu zaman içerisinde bize avukatı aramafırsatı bile tanımadılar.Toplatma kararı olmayan birçok<strong>Yürüyüş</strong>: Hangi gerekçelerle tutuklandınız?Muhammet Ayvaz: Grup Yorumkonseri düzenlemek ki, konser biletibulundurmanız dahi tutuklanmanızasebep olabiliyor. Sonra Mahir Çayan’ıanmak… Bir anmada şiir okumakda tutuklama sebebi… <strong>Yürüyüş</strong>Dergisi okumak… Bu sebeplerden dolayıtutuklandık.<strong>Yürüyüş</strong>: 19 ay tutuklu kaldınız.<strong>Yürüyüş</strong>: Birlikte tutuklandınız,gerekçeleriniz aynı iken, siz serbestkaldınız 4 devrimciye 11 yıla varancezalar verdiler.Muhammet Ayvaz: Zaten 19 aydırmahkemenin karar (!) vermemesien başta hepimiz için hukuksuzluktu.Hepimiz aynı sebeplerden dolayıtutuklandık. Suçumuz “suç” olmasabile, fakat bana tahliye kararı verildi,diğer 4 arkadaşıma 8 yıldan 11yıla cezalar verdiler.Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Devrimci Tutsaklar OnurumuzduråSamsun Halk Cephesigeçen hafta olduğu gibi, GrupYorum konseri düzenlediklerive Mahir Çayan’ları andıklarıiçin tutuklanan, haklarında11 yıla varan cezalar verilendört devrimci tutsağı sahiplenmeyedevam ediyor.Süleymaniye Geçidi’nde23 Ocak’ta saat 15.00’te yapılanbasın açıklamasındahalk düşmanı AKP’nindemokratikleşme adı altındayaptığı hukuksuzluklarteşhir edildi.Erdoğan’ın referandumarifesi öncesi “özgürbir ülke”, “demokratikbir ülke” vaatlerinin nasılbir oyun olduğu halkaanlatıldı. Eli kanlı katiller,Ağcalar, Hizbullahçılartahliye olurken, tecrit hücrelerinedevårimci tutsaklarınnasıl hapsedildiğine değinildi.Yargının bağımlı olduğu ve budüzenin sürdüğü sistem içerisindeadaletin halktan yana olmadığıvurgulandı.Tutsakların aldığı cezalarve mücadeleleri anlatıldı.Dersim’de miting:“Asimilasyona Hayır”Dersim’de 22 Ocak’ta “Her Türlü AsimilasyonaHayır” sloganıyla bir miting yapıldı. Çeşitli siyasi hareketlerve demokratik kitle örgütleriyle il ve ilçe belediyelerinindüzenledikleri mitinge binlerce kişi katıldı.Devlet Hastanesi önünde toplanan halk, Seyit RızaParkına kadar yürüdü. <strong>Yürüyüş</strong> boyunca “Zorunlu DinDersleri Kaldırılsın”, “Dersim Bewayir Niyo”, “DersimOnurdur Onuruna Sahip Çık” sloganları atıldı.Seyit Rıza Parkı’nı dolduran binlerce kişi, devrim şehitleriiçin saygı duruşunda bulunduktan sonra ilk açıklamayıTertip Komitesi Başkanı ve Eğitim-Sen DersimŞube Başkanı Mehmet Ali Arslan yaptı.Konuşmasında zorunlu din dersinin kaldırılmasıgerektiğini belirten Arslan, “Bizim derdimiz... Dindersinin asimilasyonun bir parçası olarak kullanılmasınadır.Bu noktada talebimiz açık ve nettir zorunludin dersi tümden kaldırılmalıdır” dedi.Miting konuşmalar ve sanatçıların konserleriyletamamlandı.GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ3 5


Sayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011<strong>Ülkemizde</strong> <strong>Gençlik</strong><strong>Gençlik</strong> Federasyonu’ndanKORKULAN RESMİN ALTINDAKİİDEOLOJİK GÜCÜMÜZDÜRIsrarlıyız!Ferhat Tüzer’i ve Berna Yılmaz’ıanlatmaya ve parasız eğitim talebimiziher yerde bedeli ne olursa olsun haykırmayadevam edeceğiz.2010 yılı Mart ayında Başbakan TayipErdoğan’ın Roman Çalıştayı sırasında“Parasız Eğitim İstiyoruz, Alacağız!<strong>Gençlik</strong> Federasyonu” yazılıpankartı açan Berna Yılmaz ve FerhatTüzer arkadaşlarımız gözaltına alınmışve tutuklanmışlardı. 10 aydır işbirlikçiAKP iktidarının tecrit hücrelerindetutuklu bulunmaktadırlar. Aralık ayındagörülen 2. duruşmalarında ise mahkemeheyeti tutuklu bulunan arkadaşlarımızıntutukluluk hallerinin devamınave bir sonraki mahkemeyi deMayıs ayına atarak AKP iktidarının demokrasianlayışını bir kez daha kanıtlamışoldular.AKP iktidarının demokrasi anlayışıöyle bir boyuta ulaşmıştır ki, sözde“milletin iradesinin yansıtıldığı” TürkiyeBüyük Millet Meclisi’nde bukeyfiliğin, hukuksuzluğun konuşulması,dile getirilmesi hatta ve hatta bueylemle ilgili bir resmin meclis binalarındaniçeri girmesi dahi sakıncalı bulunmuştur.Tutuklu arkadaşlarımızdanFerhat Tüzer’in annesi Hayat Tüzer,Meclis İnsan Hakları Komisyonu’natutuklu Ferhat Tüzer ve BernaYılmaz’la ilgili olarak görüşmeye gitmiş,meclis binasına girerken TBMMpolisleri tarafından, yaşanan olaylarlailgili belgelerin bulunduğu dosya sakıncalıbulunarak içeri alınmamıştır. Vebununla da yetinilmeyip dosyaya el konulmuştur.El konulan dosyada Roman Çalıştayı’ndayapılan protesto eyleminin resimleriolduğu bilindiği halde nedendosya içeri alınmamıştır ve nesi sakıncalıgörülmüştür?Yapılan bu eylem Roman Çalıştayı’ndabitirilip son bulacak bir eylemdeğildir. Bu yaşadığımız sömürü ve talandüzeni var oldukça öğrenci gençlikteakademik demokratik mücadeleninönemli taleplerinden biri olan parasızeğitim talebini haykırmaya devamedecektir. Bugün arkadaşlarımızı tecrithücrelerinde tutsak eden AKP iktidarıda bunun bilincindedir. Ve bu yüzdende en ufak bir resme dahi tahammüledemiyorlar.Evet, şu bir gerçektir ve tüm yalınlığıylaortadadır: Pasız eğitim talebi sadeceFerhat ve Berna’nın değil 4 milyonöğrencinin talebidir.Bu talebi dile getirdiği için tutuklanan,susturulmaya çalışılan ses sadeceFerhat’ın ve Berna’nın değil, 4milyon öğrencinin sesidir!Bugün milyonların en yakıcı sorunlarındanbiri olan parasız eğitimi Ferhatve Berna dile getirmiştir. Ve yarınnice Ferhatlar nice Bernalar bu haklısesi dile getirecektir.İşte yapılan eylemin gücü buradadır.Bu güç, ideolojik gücümüzdür!Bu güç, yapılan eylemde dile getirilentalebin meşruluğundaki güçtür.Bu güç, bir daha ve bir daha karşılarınayine bu pankartla ve yine bu talepledikileceğimizin garantisidir.İstedikleri kadar saldırsınlar vebizi sindirmeye yok etmeye çalışsınlar.Meşru olan, haklı olan biziz. Mücadelemizleher zaman bir adım öndeolacağız.Çünkü gerçek olanı doğru olanısöylüyoruz. Ve söylemeye devam edeceğiz.Bugün görmeye bile tahammüledemediğiniz resimleri çoğaltacağız.Bir bir karşınıza dikilecek ve bizimolanı hakkımız olanı bedeli neolursa olsun istemeye devam edeceğiz.Eskişehir’deFaşist SaldırıMuğla da polis tarafından öldürülenüniversite öğrencisi Şerzan Kurt davası 20 Ocak’ta Eskişehirde görüldü. Davayı izlemekiçin Muğla’dan Eskişehir’egelen Şerzan’ın arkadaşlarıkalabalık bir grup faşistinsaldırısına uğradı. Yüksek binalarınçatılarına kadar a keskin nişancıkoyarak “önlem” alan,mahkemeye katılan öğrencilerididik didik arayan polis, faşistsaldırıyı engellemedi.YÖK ÖnündesaldırıYÖK Başkanı Yusuf ZiyaÖzcan ın, 20 Ocakta üniversitelerinöğrenci konseylerinin temsilcileriile yaptığı toplantı sırasındadışarıda protesto gösterisiyapan öğrencilere polis saldırdı.Tazyikli su, biber gazı ve copkullanan polis iki öğrenciyigözaltına aldı.Toplantıyı protesto eden öğrencileritemsilen 3 kişi toplantıyakatılmak istedi ancak bu talepkarşılanmadı.Öğrencilerehapis cezasıAnkara DTCF'de geçtiğimizyıl yaşanan bir çatışma gerekçegösterilerek 20 Ocak’ta verilenmahkeme kararı ile 5 öğrenciye“eğitim ve öğretimi engellemek”ve “darp”tan 10 ay hapiscezası verildi.***Diyarbakır’da İstiklal Marşıokurken “gülümseyen” Esar T.adlı lise öğrencisine, okul yönetimitarafından ceza verildi.36<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


<strong>Ülkemizde</strong> <strong>Gençlik</strong>GençliğinGündemindenÖSYM BAŞKANI, ÖĞRENCİDÜŞMANI YÜZÜNÜANLATABİLECEK Mİ?Cumhurbaşkanı ve Başbakan TayyipErdoğan’dan sonra sıra ÖSYM BaşkanıProf. Dr. Ali Demir’de.Geçtiğimiz haftalarda CumhurbaşkanıAbdullah Gül Çankaya’da üniversitetemsilcileriyle görüşüp birtoplantı gerçekleştirmişti. Görüştüğüöğrenciler güya üniversitelerdeki öğrencileritemsil ediyordu. Jaguarını alıpgelen de vardı, temsilciler arasında, AbdullahGül gibi öğrenciye düşman, halkdüşmanlarını ve onun savunduğu sömürücüsistemi meşrulaştıranlar da. Vesonrasında sırayı Tayyip Erdoğan almakistedi.15 Ocak’ta Dolmabahçe’deçalışma ofisinde özel olarak seçilmişöğrencilerle buluşacaktı. Ama TayyipErdoğan kendisinde o cesareti bulamayıncaİstanbul’dan kaçarcasına toplantıtarihini 27 Ocak’a alarak Erzurum’daöğrenci temsilcileriyle görüşmeyekarar verdi. Şimdi de Tayyip Erdoğan’ın27 Ocak’taki görüşmesinin ardındanÖSYM Başkanı Prof. Dr AliDemir, 7 Şubat’ta üniversite adaylarıylagörüşecek. Her ilden YGS’yebaşvuran ikişer adayın biri düz liselerdendiğerinin meslek liselerinden olmasınadikkat edilecek. Ayrıca“ÖSYM üniversite sınavındasoru türleri v e güvenlik önlemleri”gibi konularda öğrencilerdende “görüş” alacak.Öğrencilerin hayatını karartan sınavsisteminin var olması yetmezmiş gibi,bir de ÖSYM, öğrencilerden soru türlerihakkında bilgi alacak. Bu aralar öğrencilerlegörüşülüp göz boyanmaya çalışılmasınınnedeni ‘Bizde öğrencileridinliyoruz’ imajı yaratılmak istenilmesindendir.Her ne kadar buna uğraşsada ÖSYM Başkanı Ali Demir gibi-ÖSYM Başkanı Ali Demir,harç parasını çıkarmak içininşaatta çalışıp ölen, dershaneparasını ödeyemediği için intihareden öğrencilerin ölümlerininsorumlularındandır.ler şu gerçeği gizleyemezler: Yıllardırbiz öğrenciler olarak YÖK’e ve onunuygulamalarına karşı mücadele ediyoruz.Yıllardır bu ülkede “parasız eğitim,bilimsel-demokratik eğitim” istiyoruz.Yıllardır “bilimsel, demokratiküniversite” istiyoruz. Ali Demir bu isteklerimizecevap verebiliyor mu? Bunlarlailgili, öğrencilerle görüşmek istiyormu? İsteyemez çünkü o bu düzeninen iyi savunucularından biridir. Harç parasınıçıkarmak için inşaatta çalışıp ölen,dershane parasını ödeyemediği için intihareden öğrencilerin ölümlerinin sorumlularındandır.Başta bunları anlatmalıgörüşeceği öğrencilere.Ali Demir öğrencilere gerçek yüzünü,oturduğu koltuğun kirli işlerinianlatmasa da bu ülkede Dev-Genç’lilerve Dev-Genç saflarında yerini alacakolan öğrenciler haklarını alana kadar 6Kasımlar’da, bilimsel, demokratikhalk üniversiteleri kampanyalarındamücadelelerini anlatmaya devam edecek.Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011gençliğintarihinden30 Ocak-7 Şubat5 Şubat 1998:Malatya İnönü Üniversitesi’nde, artan faşistsaldırılar karşısındaTÖDEF’liler, o haftaokula toplu girişler vetoplu çıkışlar yaptılar.Ayrıca okul içinde defaşistlere karşı nöbet tutanTÖDEF’lilere 5 Şubatgünü, faşistler jandarmaylabirlikte saldırdı. 21 TÖDEF’li gözaltınaalındı.6 Şubat 1997:Kırşehir’de sınavagirmek için kantindebekleyen dev rimciöğrencilere faşistlersaldırdı. Saldırı sonrasıpolis dev rimciöğrencileri gözaltına aldı.30 Ocak 1978:Ankara Yükseliş(ADMM)’de derstençıkan öğrencilerin üzerinepatlayıcı maddeatıldı. 26 öğrenci yaralandı.Şubat 1978:Dönemin ABD DışişleriBakanı’nın Ankara’ya gelişini protesto etmekiçin, Ankara Devrimci<strong>Gençlik</strong>, Kızılay Meydanı’nda1000 kişilikgösteriyle yolu trafiğekapadı.Dünya GençliğindenHollanda da öğrenci öfkesiHollanda’da 10 binden fazla öğrenci hükümetineğitim alanında yapmayı planladığı kesintiler ve paralıeğitim uygulamalarına tepki gösterdi. Son yılların enbüyük eylemi olarak değerlendirilen eylem, 21Ocak’ta Lahey’deki Malieveld Meydanı’nda düzenlendi.Ülke genelinden gelen binlerce öğrenci ve öğretimüyesi yapılan eylemde hükümetten bütçeden eğitimeayrılan payın kesilmesinden vazgeçilmesini istedi.Eylem öğrenci sendikaları ve bazı sendikalarınöncülüğünde düzenlendi. Eyleme eğitimden sorumluDevlet Sekreteri Halbe Zijlstra da katılarak hükümetinkısıntı planını gerekçelendirmeye çalıştı. AncakZijlstra öğrencilerin büyük protestosuyla karşılaştı.Büyük tepki görmesi üzerine alanı apar topar terk etti.Öğrencilerin en büyük tepkisi okullarını zamanındabitirmeyenlerden yıllık 3000 avro ek öğrenim harcıalınması yönündeki tasarı oldu. Bu tasarının geriçekilmesi için geçtiğimiz günlerde başlatılan imzakampanyasında 250 bin imza toplandı.GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ3 7


<strong>Ülkemizde</strong> <strong>Gençlik</strong>tirerek onlara da imza attırdı.***18 Ocak Salı günü de İstanbulÜniversitesi Edebiyat Fakültesi HergeleMeydan’da açılan imza masasındaparasız eğitim talebi haykırıldı.1 saat boyunca açık kalan masada birçokimza toplandı.Edirne <strong>Gençlik</strong> Derneği:İstiyoruz Alacağız<strong>Gençlik</strong> Federasyonu’nun Parasız Eğitim Kampanyası Sürüyor…Parasız Eğitim İçin Bir İmzada Sen VerSayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011<strong>Gençlik</strong> Federasyonu Parasız EğitimKampanyası kapsamında GalatasarayLisesi önünde açtığı masalarda talebinihalka ulaştırmaya devam ediyor.İstanbul Taksim’de, ‘Parasız Eğitimİstiyoruz, Alacağız’ kampanyasıdahilinde 19 Ocak Çarşamba günüaçılan imza masasında yapılan konuşmalardaeğitimin paralı ve anti-bilimselolduğu anlatıldı. <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’ninde halka ulaştırıldığı masadaAKP’nin komploları teşhir edildi.22 Ocak Cumartesi günü de açılanmasa da yüzlerce imza toplanırkenkampanya hakkında sürekli bilgialmak isteyen ve Dev Genç’lileredesteklerini ileten onlarca insan oldu.24 Ocak günü insanların ilgigösterdiği masaya daha önce imza verenleryanlarında başka insanları ge-İstanbul Üniversitesiönünde oturma eylemi20 Ocak Perşembe günü, İstanbulÜniversitesi’nde okuyan devrimcidemokrat öğrencilere açılan soruşturmalaryapılan 1 saatlik oturmaeylemiyle protesto edildi.Havuzlu bahçede toplanan öğrencilerana kapıdan “Soruşturmalar,Tutuklamalar Bizi Yıldıramaz! EğitimHakkımız Engellenemez!” sloganlarıylaEdebiyat Fakültesi’ndengelen öğrencilerle buluştu. Yaklaşık100 kişinin katıldığı eylemde 1 haftaboyunca İstanbul Üniversitesi’nde“Soruşturmalar ve cezalar geri çekilsin!”talebiyle toplanan imzalarRektörlüğe verilmek istendi. Ancakdevrimci öğrencilerden korkan üniversiteyönetimi çeşitli bahanelerleöğrencilerle görüşmeyi reddetti.Oturma eylemi rektörlükle görüşmeyegiden heyet geri dönene kadardevam etti. Heyet adına <strong>Gençlik</strong>Federasyonu’ndan Koray Kesimalyaptığı açıklamada üniversite yönetimininher türlü faşist uygulamayıkeyfi bir şekilde dayattığını anlattı.Açıklama”Bugün burada soruşturmalarakarşı mücadele veriyoruz vebu mücadeleyi kazanana kadar devamedeceğiz” sözleriyle sona erdi.<strong>Gençlik</strong> Federasyonu öğrencileri,Edirne'de “Parasız Eğitim İstiyoruzAlacağız” kampanyası çerçevesindemasa açmaya devam ediyor.18 Ocak ve 19 Ocak tarihlerindeTrakya Üniversitesi Ayşekadın Yerleşkesi’ndebirer saat açık kalan masadaonlarca öğrenciye ulaşıldı."Ferhat ve BernaBaşbakan’a GöreviniHatırlattığı İçin Tutuklu"Ankara’da, <strong>Gençlik</strong> Federasyonuüyesi öğrenciler, 25 Ocak günü İzmirCaddesi'nde imza masası açtılar.Masayı ziyaret edenler Ferhat veBerna’nın hukuksuz bir şekilde tutuklanmalarına"sonuçta orada onlarona anayasal görevini hatırlatıyor" diyerektepki gösterdi. Masada 230imza toplandı.Yüksel Caddesi'ndeİmza MasasıParasız Eğitim talebi her yerde öğrencilereulaşıyor. Ankara’da, 21Ocak ve 22 Ocak Cumartesi günüYüksel Caddesi'nde imza masası açıldı.300 imzanın toplandığı masalardaDev-Genç'liler, halk düşmanıAKP'nin demokrasi söylemleri altındafaşizmin uygulayıcısı olmaya devamettiğini halka anlattılar. İmza masasında<strong>Yürüyüş</strong> Dergisi’nin son sayısındanda dağıtım yaptılar.3 8<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


<strong>Ülkemizde</strong> <strong>Gençlik</strong>POLİS İDARE İŞBİRLİĞİNE SON!Liseli gençliğin parasız bilimseldemokratik lise mücadelesi yükseldikçeAKP iktidarının polisinin,müdürlerinin pervasızca saldırılarıda devam ediyor.Geçtiğimiz günlerde polis, <strong>Gençlik</strong>Derneği’ne gidip gelen, selamveren herkesin evine gitmiş, Adana<strong>Gençlik</strong> Derneği’ni terör yuvası ilanetmişti.Şimdi de Dr. Mehmet Feyyaz EtizLisesi öğrencilerinden Adana <strong>Gençlik</strong>Derneği üyesi Erdinç Dinçer,ardından da okul müdürü tarafındanterörist ilan edilmeye çalışıldı.Ders esnasında Dinçer’in sınıfına,arama adı altında giren okulmüdürünün Dinçer’in çantasındaki“Parasız, Bilimsel, Demokratik Liselerİstiyoruz, Alacağız” bildirilerini almakistemesi ve Erdinç Dinçer’invermemesi üzerine Dinçer’e saldıranokul müdürü ailesini arayıp aileyi tedirginetmeye çalıştı. Ailenin çocuklarınıda bildirileri de sahiplenmesikarşısında okul müdürü istediğinielde edemedi.Malatya Liseli <strong>Gençlik</strong>’tenKampanya ÇadırıLiseli <strong>Gençlik</strong>’in başlattığı“Parasız Demokratik Bilimsel Lise lerİstiyoruz Alacağız” kampanyasıçerçevesinde Malatya Liseli <strong>Gençlik</strong>21 Ocak’ta Emeksiz MeydanıMalatya Lisesi yanında çadır kurdu.Liseli <strong>Gençlik</strong> saat 12.00’de yaptığıeylemle kampanyayı ve çadırıliseli gençliğe ve halka duyurdu.Dev-Genç flamalarının ve pankartıntaşındığı eylemde “Öğrenciyiz HaklıyızKazanacağız, Halk İçin BilimHalk İçin Eğitim” sloganları atıldı.Açıklama sırasında AKP polisiliseden çıkan öğrencilerle konuşarakkampanyaya desteği engellemeye veprovokasyon ortamı yaratmaya çalıştı.Ancak başarılı olamadı.Çadırda 3 gün boyunca liselilereve halka kampanya anlatıldı ve imzatopladı.Çadırın son günü yaptıklarıeylemin ardından çadırı toplayanLiseli <strong>Gençlik</strong> üç gün süresince açıkkalan çadırda binin üzerinde imza toplandı.Liselilerden Yoldaşlarına, Yoldaşlarından Liselilere1 Mayıs Mahallesi’ndeki çadıreyleminin de sonuna gelinmiştigörüştüğümüzde. Programlarınıbitirmiş ve çadırı topluyorlardı.Derneğe geçeceklerini söyledilerOrada görüştük. Daha önce hiçkonuşmadığımız bir arkadaşla sohbetettik: Şimdi bir aylık çadırsürecini geride bıraktınız, nasıl veneyle devam etmeyi düşünüyorsunuz,dedim.28 Ocak, Kartal Meydanı’ndaçadır kuracaklarını söyledi. 15günlük açlık grevine başlayacaklarınıanlattı. Üç grup oluşturmuşlar.Her grup beşer gün geceligündüzlü çadırda kalarak açlıkgrevi yapacakmış. Her grup altıkişiden oluşturulmuş.Hepimiz çok heyecanlıyız dedi.Aileleriniz gelir mi çadırayanınıza, sizinle kalırlar mı çadırlardadiye sordum. Gelirler, zatenhep sizinleyiz biz diyorlar, ne yaptığımızınerde olduğumuzu biliyorlardedi.Çadır eylemine katılan tümarkadaşlarla ayrı ayrı sohbet ettim.Bir arkadaşa “bu eylem sürecindeseni en çok etkileyen olay nedir”diye sordum: Bizi gözaltına aldıktansonra, arkadaşlar gelip yenidençadır kurarlarken mahalledençevreden insanlar gelip teker tekerbizi sormuşlar. O kız nerede, nasılgibi sorular sormuşlar, çok etkilendim,dedi. (...)Başka bir arkadaş: Daha çokyolun başındayız, yıl yeni başladı,sadece bir ay geçti kampanyamızdan,"Yaşayacaklarımız, yaşadıklarımızdandaha çok" dedi. Belkiyine saldıracaklar, belki bedelödeyeceğiz, ama biz "istiyoruz,alacağız" dedi.Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ3 9


<strong>Ülkemizde</strong> <strong>Gençlik</strong>Kocaeli <strong>Gençlik</strong> DerneğiYeniden AçıldıKocaeli’deki tüm operasyon,gözaltılar, tutuklamalar<strong>Gençlik</strong> Derneği’nin çalışmalarınıengellemek içindi.BAŞARAMADILAR!..Kocaeli <strong>Gençlik</strong> Derneği22 Ocak'ta Kocaeli <strong>Gençlik</strong>Derneği yeni dernek binasındaaçılışını yaptı.Faaliyetlerine devam ediyor.Polis 3 Kasım 2010'da "DHKP-C'ye operasyon" diyerek 18 kişiyi gözaltınaalmış ve içlerinde Derneğin deüyesi olan 6 kişi tutuklamıştı. Bu tutuklamalardapolisin gerekçesi neydi?RöportajGö zal tı na alı nan la rınbir kısmı Kocaeli <strong>Gençlik</strong>Der ne ği üye le ri, ki mi le rider ne ğe ge lip gi den ler, ki -mi si ise der nek le hiç il gi -si ol ma yan lar dı.Operasyon gerekçesi olarak "DHKP-C'ye operasyon" demişlerdi fakat gözaltınaaldıkları kişilerin tu tuk lan ma sı -na ge rek çe olarak ka tıl dık la rı yasal demokra tik ey lem lerden başka birşeybulamadılar. Ba sın açık la ma -la rına katılmak, 1 Ma yıs’a ka tıl -mak, saz kur su düzenlemek vekursa katılmak suç sayıldı.Bunlar Kocaeli polisinin bahaneleriydi,asıl amaçlarını da gizlemediler:“Sizi burada yaşatmayacağım” diyordu<strong>Gençlik</strong> Derneği’ne. “Çalışmalarınızaizin vermeyeceğiz...” dediler. Gözaltılar,tutuklamalar bunun içindi. Ama başaramadı.<strong>Gençlik</strong> Derneği’nin çalışmalarınıengelleyemediler. Dernek bir sürekapalı kalsa da <strong>Gençlik</strong> Derneği faaliyetlerinisürdürdü.Düşünce ve örgütlenme özgürlüğümüzesahip çıkıyoruz!..“Örgüt operasyonu” komplolarınıbozacağız. Örgütlenmeye devam edeceğiz.Polis Kocaeli’nden Erzincan’a,Samsun’dan Kars’a kadar hemen her yerdebenzer yöntemlerle örgütlenme hakkınıfiilen kullanılamaz hale getiriyor.Buna izin vermeyeceğiz. Buna izin vermemeninyolu örgütlenmektir. Örgütleneceğiz.Kocaeli <strong>Gençlik</strong> Derneği tüm saldırılara,engellemelere rağmen yenidenaçıldı. 22 Ocak'ta Kocaeli <strong>Gençlik</strong>Derneği yeni dernek binasında açılışınıyaptı.22 Ocak’da türküler ve halaylarla başlayanaçılışın ardından Dev-Gençliler gelenmisafirlerle derneğin önemi, devrimcigençliğin Kocaeli özelinde ve Türkiye genelindekirolü üzerine sohbet ettiler.Hakan TEMİZÖZBizim Mevcut DüzenleUzlaşmaz Kavgamız vardırKocaeli <strong>Gençlik</strong> Derneği BaşkanıHakan TemizözKocaeli Üniversitesi HukukFakültesi 3. Sınıf Öğrencisi 21YaşındaY ürüy üş: Yeni derneğinizin açılışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Derneğinizin Kocaeli’deki mücadele açısından öneminedir?Hakan Temizöz: Kocaeli <strong>Gençlik</strong> Derneği başta Kocaeli’deki öğrenci gençliğin ve sonrasında halkın rahatça gelip oturduğusorularına yanıt aradığı ve birlikte çözüm üretmeye çalıştığı ,bunun için tartışabildiği bir dernektir. Öyle ki insanlar derneğimiziikinci evi olarak görmekte her türlü soruna veya eksiğe ortakolmaktadır. Derneğimizin operasyondan sonra bir daha hiç açılmayacağınısanan oligarşinin polisi bir kez daha başarılı olamamıştır.Derneğimizin Kocaeli’deki mücadele açısından önemikuşkusuz büyüktür. Bugün Türkiye’nin öncelikli sorunubağımsızlık sorunudur. Kocaeli’de bağımsızlık ekseninde verilenmücadelede Kocaeli <strong>Gençlik</strong> Derneği birleştiren bir rol oynamaktadırlar.Y ürüy üş: Daha önce derneğinize ne tür baskılar oldu?Hakan Temizöz: Daha önce çeşitli zamanlarda ve yerlerdedernek çalışanlarımıza karşı baskılar, tehditler, şantajlar ve işbirliğiteklifleri yapan polis acizliğini göstermiştir. Polis bizi terörizeetme noktasında her tülü yola başvurmaktadır. Halkın vatanseverdevrimci gençliği sahiplenmesinihiçbir zaman kabullenememiştir.Bu amaçla evlerimizönüne köfteci kestanecigörünümüyle gelip yerleşmişbizleri denetim altına alabileceğini sanmıştır. Bu tür oyunlarını halasürdürmektedir Kocaeli polisi. Tabi yine amaçlarına ulaşamamaktadır.Y ürüy üş: Kocaeli polisi üyelerinizi komplolarla tutuklatarakörgütlenme hakkını elinizden almaya çalıştı. Bu konudane diyeceksiniz?Hakan Temizöz: Devrimci gençlik Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde olduğugibi Kocaeli’de de örgütlü bir şekildemücadele edip düzenin tüm pisliklerine yozluklarına ve adaletsizliklerinekarşı savaşmaktadır. Bizim bu konuda tavrımız çoknettir. Biz böyle bir düzende yaşamak istemiyoruz ve bu düzendeğişene kadar da savaşımız devam edecektir. Bu yoldaki tümbaskılar, gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler bize vız gelir. BizKocaeli <strong>Gençlik</strong> Derneği üyeleri olarak hapishanede özgür tutsaklarımız dışarıda biz mücadelemize devam etmekteyiz.Komploları boşa çıkarmaktayız. Bağımsız demokratik ve sosyalistTürkiye istemek suç değildir. İstiyoruz alacağız. Çünkü bizhaklıyız.Y ürüy üş: Tutuklamalardan sonra yeni binanızın açılışıylaönünüze nasıl bir program koydunuz? Çalışmalarınız hakkındabilgi vermek ister misiniz?Hakan Temizöz: Bizim programımız bellidir. Mücadeleyekaldığımız yerden devam etmekteyiz. Dernekle ya da derneksiz. Bizimmevcut düzenle uzlaşmaz bir kavgamız vardır. Bu kavga haklıdır.Bu kavga meşrudur. Bu mücadelede öncelikli hedefimiz potansiyelingençlikte olduğu bilinciyle gençlik üzerinden örgütlülüğü vedevrimci mücadelenin ivmesini yükseltmektir.4 0 <strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


Röportaj“İstiyoruz, alacağız dememiz mücadelemizdeiddiamızın, kararlılığımızın bir ifadesidir”Utku AykarLiseli Dev-Genç’den Utku Aykarile, “Parasız, Bilimsel, DemokratikLiseler İstiyoruz, Alacağız” kampanyasıkapsamında mahallelerdekurulan çadır eylemi üzerine yaptığımızröportajdır.<strong>Yürüyüş</strong>: Kampanyanız hakkındakısaca bilgi verir misiniz?Utku Aykar: İstiyoruz, alacağızdememiz mücadelemizde iddiamızın,kararlılığımızın bir ifadesidir.6 Aralık’ta Mecidiyeköy’de yaptığımızeylemle kampanyamıza başladık.Okmeydanı’nda, Sarıgazi ve 1Mayıs mahallelerinde çadırlarımızıkurmaya devam ettik. 28 Ocak’taKartal’dayız, 15 günlük açlık greviyapacağız.Son 10 Yılda 1748 Ölüm!..<strong>Yürüyüş</strong>: Mahallelerde kampanyanıznasıl karşılandı?Utku Aykar: Çadırımızı kurarkenyardım edenler, yemek yapıp getirenler,bizimle birlikte çadırda nöbet tutanlar,sürekli gelen ziyaret eden insanlaroluyor. Sürekli orada olduğumuziçin mahalle halkı yavaş yavaş bizlertanımaya başlıyor, çünkü sürekli gecegündüz mahallesinde bizi görüyor. º<strong>Yürüyüş</strong>: Çadır kurduğunuzmahallelerde ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?Utku Aykar: Okullarda bildirilerimizle,afişlerimizle ve imza toplayarakçalışmalarımızı yapıyoruz. Bununiçin ev ev dolaşıyoruz taleplerimizianlatıp imza topluyoruz. Haftadabir etkinlik yapıp herkesin 1 haftaboyunca burada neler hissettiğinisoruyoruz.<strong>Yürüyüş</strong>: Talepleriniz gerekmahalle halkı, gerekse öğrenciler tarafındannasıl karşılanıyor?Utku Aykar: Farklı tepkiler oluyor.Mesela ‘talepleriniz çok güzel“Hasta Tutsaklar Hala Tecrit İle Katlediliyor!”Hasta tutsakların serbest bırakılmasıiçin yapılan eylemler sürüyor.İstanbul’da hasta tutsakların özgürlüğüiçin Taksim Tramvay Durağı’ndanGalatasaray Lisesi önüne kadaryapılan yürüyüş 79. haftasınaulaştı. 28 Ocak günü yapılan yürüyüştehalka seslenilerek AKP’nin son 10 yılda1748 tutsağı hapishanelerde katlettiğinevurgu yapıldı.Galatasaray Lisesi önünde Yazar veYayıncı Ragıp Zarakoğlu’nun okuduğuaçıklamada “sadece ve sadecehakkımız olanı istiyoruz.” denildi.Ankara Sakarya Caddesi'nde 28Ocak günü başlayan eylemde “HastaTutsaklar Serbest Bırakılsın” pankartıaçılarak bir açıklama yapıldı.Açıklamada hapishanelerde ölümlerindevamettiği, geçen hafta AdaletBakanlığı Ceza Tevkifevleri GenelMüdürlüğüyle 45/1 sohbet hakkı genelgesininuygulanması konusunugörüşmek için giden TAYAD'lı Aileler'in6 saat görüşmeye alınmadan kapıdabekletildiği söylendi.ama bunlar olacak mı?’ diyenler oluyor.Bize okullarında yaşadıklarındandert yanan öğrenciler de oluyor.<strong>Yürüyüş</strong>: Çadır açtığınız mahallelerdene tür engellerle karşılaşıyorsunuz?Utku Aykar: 3. hafta Sarıgazi’deaçtığımız çadırımıza polis ÇevikKuvvet eşliğinde saldırmıştı. Onun dışındasürekli sivil polisler taciz etmeyeçalışıyorlardı. Bazen okul önlerindede polisin engellemesiyle karşılaşıyoruz.<strong>Yürüyüş</strong>: Bize Liseli Dev-Genç’lilerin çadırdaki yaşamınıanlatır mısınız?Utku Aykar: Sabah erken saattekalkıp çadırımızın temizliğini yapıpişlerine okullarına giden insanlardanimza toplayıp bildirilerimizi dağıtmayabaşlıyoruz. Gündüzleri esnaflarıdolaşıyoruz ayrıca okul çıkış saatlerindeokul önlerinde de çalışmamızıyapıyoruz. Gündüz ve gece nöbetleşebekliyoruz.Adana’da 22 Ocak günü demokratikkitle örgütleri hasta tutsaklar içinoturma eylemi yaptılar. EylemdeAydın Sincar’ın okuduğu açıklamada“hasta mahpusların serbest bırakılmasıamacıyla 79. haftanın sonunda aynıduyarlılık ve kararlılıkla ... sesimizi yetkililereduyurmaya çalışıyoruz.” dedi.Sincar açıklamanın devamında AdliTıp Kurumu’nun bilimsellikten uzakpolitik yaklaşımlarından kaynaklı, hastatutsaklar her gün biraz daha ölümeyaklaşıyor dedi.21 Ocak günü Antalya’da TA-YAD’lı Aileler hasta tutsakların serbestbırakılması için Kışlahan Meydanı’ndaeylem yaptılar. ESP’nin de katıldığı eylemde“Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın”sloganı atıldı. AçıklamadaAKP’nin ben asarım, ben keserimtavrı ile faşist sistemin gerektirdiği padişahedasında olduğu teşhir edildi.Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ4 1


Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011ÖğretmenimizBürokratlık, günlük yaşamda vesiyasi literatürde memur anlayışıiçin, kırtasiyecilik için kullanılır.Devrimci ilişkilerde ise bürokratlıkhastalıktır.Devrimci olmayan bir yandır.Ve ona karşı savaşılmalıdır.Bürokratlık bir hastalıktır.Hasta değil devrimci olmalıyız.Hastaysak tedavietmeliyiz kendimizi.Hastalık tedaviedilmediğinde öldürür.Tek tedavisi devrimcieğitim, devrimcidenetimdir.Hastalığın dört temelbelirtisi vardır:1- Bürokratlık hastalığınatutulanlar, kayıtsızdırlar.Olana bitene, gelişmelerekarşı ilgisizdirler.Herşey sıradandıronlar için.Tabii önce kendi yaptıkları...Birşeyi unutmuş mudur; ne var kibunda herkes unutur.Birşeyi yanlış mı anlamıştır; nevar bunda, herkes yanlış anlayabilir.Yani her hata, her yanlış meşrudurona göre.Devrimciler, devrimci olmayanhiçbir şeyi meşrulaştırmazlar.2- Bürokratlık hastalığına tutulanlar,çalışma tarzında çok gevşektirler.Her türlü kuralsızlık onlar içinolağandır. Özellikle kendi yaptıklarıkuralsızlıklar.Ne yani her şey kurallı mı olmakzorundadır? Hayat hepöyle kurallarla yürümezdiye düşünürler.Bunu rahat dile getiremezlerbelki, ama böyledüşünürler.Kendi koyduğu kurullarabile uymayanlar, hiçbir k uralauymazlar.Oysa devrimci yaşam, devrimcisavaş bir kurallar bütünüdür.Yıkmak istediğiniz düzenin işleyişkurallarını öğreneceksiniz.Devrimci yaşamın ve faaliyetinkurallarını benimseyeceksiniz.Ve savaşacaksınız.BÜROKRAT<strong>DEĞİL</strong>DEVRİMCİOLMALIYIZHayatta her şey bir kurallar bütünüiçinde çalışır, yaşar.Doğada da, toplumda da kuralsızhiçbir şey yoktur.Devrimci savaşın özü kurallarbütünüdür.Kurallı yaşamayanlar devrimcideğildir.Kurallara uymayanlar, doğaya datopluma da aykırıdırlar. Ve yok olmayamahkumdurlar.3- Hastalığın üçüncü belirtisi talimatçılıktır.Her tarafa talimatlaryağdırırlar. Talimatlarla devrimcilikyapılacağını sanırlar.Elbette örgütsel talimatlar önemlidir.Ama talimatlar tek başına hiçbirşey ifade etmezler.Devrimciler yapacakları işe inanmalıdırlar.Bir devrimci; halkı, yoldaşlarınıyaptıracağı işe inandırmalıdır.İnanç olmadan talimat olmaz.4- Hastalığın dördüncü belirtisi,baştan savma çalışma tarzıdır.Özensizdir bürokratlar. Bu nedenleherşeyi değersizleştirirler. Baştakendilerini değersizleştirirler.Onların çalışma tarzında, yoldaşlıkilişkisinde; özen,dikkat, hassasiyet yoktur.Yani devrimcilik yoktur.Bunların hepsi birdenveya tek tek de olsa farketmez, bu tarz devrimcideğildir.Bu yaşam hastalıklı birtarzdır.Bir devrimci inanç taşıyıcıdır.Gittiği her yere ayaklarıgötürür sanılır.Ama onu taşıyan inancıdır.Bu nedenle bürokratolmamalı, bürokrat tarzınaramızda yaşamasına izin vermemeliyiz.Burjuva ideolojisi, insanlıktançıkarır.Canımıza kasteder, öldürür.Kavgamız insan kalabilme mücadelesidir.Bu mücadelede bürokrat tarzımahkum etmeliyiz.Kapitalizmin kurallarını öğreneceğiz,emperyalizmi tanıyacağız.Bürokratlar kuralsızdırlar bu nedenleonlar düzene ve emperyalizme karşısavaşamaz.Faşizme ve emperyalizme karşısadece devrimciler savaşabilir.Düşmanımızı iyi tanıyacağız ki4 2<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


onu yenebilelim.Bir bürokrat düşmanı tanıyamaz,çünkü onun için her şey sıradandır,değersizdir, baştan savmadır. Amadevrimciler kuralları uygular, hiçbirsıradanlığı kabul etmez. Kendini de,düşmanı da tanımak için kurallı, disiplinliyaşar ve savaşır.Bürokratlığa karşı nasıl savaşacağız?Bu dört belirti bir arada da olabilir,tek tek de olabilir.Hayatın gerçeklerinin bilgilerimizizorlayan yanları çıkabilir.O zaman mantığımızı kullanırız,o da yetmezsesoru sorup öğreniriz.Çünkü biliriz ki; değişmek vedeğiştirmek için önce anlamak gerekir.Anlamaya çalışırız.Ve pratik içinde mutlaka ortaya çıkarlar,pratik devrimcilerle bürokratlarıbir çırpıda ayırt eder.Bürokratlar, devrimci hayatın doğaltemellerini yıkmak isteyenlerdir.Yıkamamalıdırlar.Buna izin vermemeliyiz.Bürokratlar ve bürokrasi ile nasılsavaşacağız?Sürekli çatışma ve direnme esasolan budur.Asla gördüklerimize sessiz kalmamalıyız.Kıyasıya eleştiri ve özeleştiri bürokratlığakarşı en güçlü silah budur.Hatalara sırtını dönmek kadarkötüsü yoktur, bürokratlık bir hastalıksamutlaka tedavi edilmelidir.Karşı koyarsanız, savaşırsanızhayatta kalma içgüdünüz baskın çıkar.Her tür;- sıradanlığa- kuralsızlığa- baştan savmacılığa karşı koymalıyız.Bu tür yanlışlara karşı savaşmalıyız.Cesaretle savaşmalıyız.AKP GenelBaşkan YardımcısıHüseyinÇelik, bazı AKP’li milletvekillerininBatman ve Van’da Hizbullahçılar’ınderneklerine gittikleri suçlaması karşısındakendilerini savunurken, haklarve özgürlükler konusundaki “AKPölçülerini” de ortaya koydu.Şöyle diyordu Çelik:"Türkiye'deki bütün dernekler vevakıflar, Vakıflar Kanunu'na ve DerneklerKanunu'na dayalı olarak kurulur.... Devletin gözetim ve denetimialtında faaliyetlerini yürütürler.Legal olan derneklere bütün arkadaşlar,bütün siyasi partiler gider, gitmiştir.Bunda bir beis yok.” (26Ocak 2011, Bugün)Öyle mi?Peki soruyoruz Hüseyin Çelik’e:Bu ülkede <strong>Gençlik</strong> Dernekleri’negittiği için, TAYAD’a gittiği için, TemelHaklar ve Özgürlükler Derneklerinegittiği için insanlar evlerinden,işyerlerinden baskınlar yapılarak gözaltınaalınıyor, tutuklanıyorlar.AKP’nin Özgürlükler Anlayışı:Gericiliğe Örgütlenme ÖzgürlüğüDevrimcilere “Örgüt” Operasyonu!Bunları bilmiyor musunuz?Hiç kuşkumuz yok ki biliyorsunuz.O zaman ölçünüz ne?Faşist, gerici, dinci, şovenist, şeriatçıdernekler olursa, onlara gitmektebir “beis” yok.Beis, “zarar”, “fenalık” demek.Hüseyin Çelik’e göre, Hizbullahçılar’ınderneğine gidildiğinde bundabir zarar yok, bunda bir fenalıkyok.Ama devrimcilerin yönetimindekiderneklere bırakın gitmeyi, kapısındangeçerken selam vermek bile,“zararlı”... O selamda bile bir “fenalık”var... AKP’nin polisi böyle düşünüyor.Kuşku yok ki Çelik’in kendiside.Konuşmasının devamında şunlarısöylüyor bir de:“Legal, yasalar çerçevesinde kurulmuş,yasalar çerçevesinde faaliyetlerinisürdüren derneklere illegalmuamelesi yapılması, illegalitenin, yasadışılığın,zeminini genişletmekolur”...Yaptıklarını çok iyi biliyorlar.Bundan bu sonuç çıkıyor.AKP’nin polisi, legal, yasalarçerçevesinde kurulmuş devrimci dergileri“DHKP-C bağlantılı dergiyebaskın” diye yansıtırken, legal, yasalarçerçevesinde kurulmuş <strong>Gençlik</strong>Dernekleri’ne “hücre evi” muamelesiyaparken, Haklar ve ÖzgürlüklerDernekleri’ne “DHKP-C operasyonu”adı altında baskınlar düzenlerken,ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar.Sol için, devrimciler için örgütlenmeözgürlüğünü yok edenler, mezarevlerinin yaratıcılarıyla içli dışlıolmalarını perdelemek için, örgütlenmeözgürlüğü savunucusu kesiliyorlar.AKP’nin özgürlük anlayışınınsınırları net olarak ortaya çıkmıştır:Gericiysen, şovenistsen, faşistsen,şeriatçıysan, mezar evler de yaratsan,faili meçhullerin faali de olsan, linçsaldırılarına da katılsan, yasal, legalbir güçsün ve AKP nezdinde yasal,meşru bir güçsün!Devrimciysen, baskınlardan baskın,operasyonlardan operasyon beğen!Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ4 3


Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011Devrimci İşçiHareketiÇalışan bir işçinin hergün iş kaygısıyla işe gelip gittiğibir ülkede yaşıyoruz. Öyle bir düzende yaşıyoruz ki hiçbir garantimizyok. Güvenceli denilebilecek sendikalı, kadrolu denilenişçilerinde durumu güvencesiz sendikasız çalışanlardançok farklı değil.Evet bir sabah işbaşı yaptırılmayabiliriz. Çıkışımız verilmiş olabilir. Atılmışızdır işimizden.Milyonlarca işsizin olduğu bir ülkede patronlar için iştenatılmış işçilerinne önemi olabilirki?! Onlar için çocuklarımızagötürecekbir ekmeğin hiçbirönemi yoktur.Onlar için “insancık”larızdır”biz.Onlar için kaderineboyun eğmesi gerekenlerizdir biz. Onlar için zavallılarızdırbiz. Onların kararları doğrultusunda evimize gidip oturmaktanya da her sabah işe gider gibi iş aramaya gitmekten başka çaremizyoktur bizim!!!Hayır biz onların bizim için düşündükleri gibi değiliz, olmamalıyızda asıl olarak. Bir direnişle karşılarına çıktığımızdahiç büyük küçük demezler. 1 kişiymiş, 100 kişiymiş 1000kişiymiş onlar için hiç farketmez. Hemen ezmek isterler. Yoketmek isterler. Bunun için tüm güçlerini seferber ederler. “Direnerekhiçbir sonuç alamazsınız” inançsızlığını yaymayaçalışırlar. Yazarlar, çizerler her yönüyle direniyorsan saldırırlar.Tüm bunları yaptıran direniştir. Direnişle “zavallılar”, ”insancıklar”,“çaresizler” olmadığımızı görürler. Bunu gördüklerinde korkuları da baş göstermeye başlar.Onların dertleri hiçbir hakkın direnilerek kazanılabileceğiningörülmesini istememeleridir. Onun için direnişlere tam birdüşmanlık içindedirler. Onun için direnişin bir kişilik mi, binkişilik mi olduğuna bakmazlar. "Direnilerek kazanılması"yönüyle kitlelere düzen açısından "olumsuz" örnek olabilecektüm direnişlere düşmandırlar.Biz onların böyle düşündüklerini bilerek hareket etmeliyiz.Yani her şeyi bir tarafa bırakıp işi, hakkı için direnenlere karşıtüm güçleriyle seferber olduklarını bilmeliyiz. Biz de kendimizi buna karşıkuşatmalıyız."Direnenler her zamankazanamaz. Ama kazananlar,hep sadece direnenlerdir."Bu noktada bizimdirenişimizi belirleyecek olan 1 kişi yada 100 kişi ya da1000 kişi olmamızdeğildir. Direnişi belirleyecekolan bizimkararlılığımızdır. Kırılmadan, bükülmeden, yılmadan direnmekkazanmamızın tek yoludur.Bazen, direnişlerde yarının ne getireceği bile belirsiz halegelir. Kazanma umudu ufukta görünmez olur, silikleşir. Amabiliriz ki, o noktada da asla geri dönmemek gerekir. O noktadatek kazanma şansı, direnmeyi sürdürmektir. Eğer direnişo noktada bırakılırsa, zaten hiç kazanma şansı olmayacaktır.Tüm güçlüklerine ve belirsizliklere rağmen sürdürmek ise,tek kazanma şansıdır.Bugün direnenler işçilere, yarın direnecek olanlara diyoruzki; "Direnenler her zaman kazanamaz. Ama kazananlar,hep sadece direnenlerdir."Halk Cepheliler İştenAtılan Numuneİşçilerini Ziyaret EtiAdana’da 19 Ocak günü Halk Cephelilerişten atılan ve 17 gündür hastanebahçesinde direnen Adana NumuneHastanesi işçilerine destek olmak içinhastane bahçesinde işçilerle beraber eylemyaptılar. Eylemde “Tek Çare Direnmektir!Numune Hastanesi İşçileriİşlerine Geri Alınsın” yazan pankartaçıldı. İşçilere direnmekten başka çareolmadığı belirtilirken, “…birleşerekörgütlenerek işimizi geri alabiliriz denildi.Numune Hastanesi işçilerinin herzaman yanınıda olduklarını belirtenHalk Cepheliler, direnişinizi destekliyoruz.”dediler. Eylemde “İşçiyizHaklıyız Kazanacağız, Numune İşçisiYalnız Değildir” sloganları atıldı.Nemtrans işçileriçadır kurdularDİSK’e bağlı Nakliyat İş Sendikası’naüye oldukları için işten atılanNemtrans işçileri işyerlerininönündeki direnişlerini, asıl patronolan İş Bankası’nın Levent’tekigökdelenlerine taşımak için Gemlik'tenyola çıkmışlardı. Yürüyerekİstanbul’a gelen işçiler İşbankasıgökdelenlerinin önünde çadır kurarakdirenişlerini devam ettirme kararı aldılar. Çadırın kurulduğu günişten atıldığı için Paşabahçe DevletHastanesi önünde 118 gün direnekkazanan Türkan Albayrak'ın da ziyaret ettiği işçiler talebleri kabul edilenekadar direnişlerinde kararlı olduklarınıifade ettiler.Buca Direnişi sonaerdi25 Kasım tarihinde işten atmalarataşeronlaştırmaya ve sendikasızçalışmaya karşı 7 işçinin başlattığıdireniş 56. gününde 19 Ocak tarihindesona erdi.Buca Belediyesi’nin önünde kurduklarıçadırda direnen işçiler 19Ocak günü CHP İzmir İl Başkanlığı’naatanan Tacettin Bayır ilegörüştüler. Bayır basının karşısında10 gün içerisinde 7 işçininde iş başıyaptırılacağı sözünü vermesininardından direniş 56. gününde sonaerdirildi. Verilen sözün tutulmamasıdurumunda tekrar çadır kurarakdirenişe geçileceği ifade edildi.4 4<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


EMEKTorba Yasa İçinProtestolar SürüyorAntalya KESK ŞubelerPlatformu, tarafından, 26 Ocakgünü Kışlahan Meydanı’nda eylemyapıldı.Eylemde KESK dönem sözcüsüNurettin Sönmez okuduğu açıklamadatorba yasayla yaşanacak hak gasplarınadeğindi ve “bu yasa aynı zamandail özel idaresinde çalışan yaklaşık80 bin işçinin sendikasızlaştırılmasıdemektir” dedi. “Yaşasın ÖrgütlüMücadelemiz!”, “Emekçiyiz HaklıyızKazanacağız!” sloganlarının atıldığı eyleme60 kişi katıldı. Eyleme HalkCephesi de destek verdi.Dersim KESK ŞubelerPlatformu, Türkiye genelindeyapılan eylemlere destek amacıylaDersim’de Sanat Sokağı’nda bir eylemyaptı. “Zafer Direnen EmekçininOlacak, Baskılar Bizi Yıldıramaz,Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz” sloganlarınınatıldığı eylemde, torba yasasınınçalışanlar üzerindeki olumsuzetkileri anlatıldı.BES Şube Başkanı Ümit Yıldız,“Bu torba yasa tasarısında emekçilerin,yoksulların, işsizlerin yararınahiçbir düzenleme yoktur. Emek vehalk karşıtı politikalarda ısrarın adıolan torba yasası geri çekilinceyekadar mücadelemizi sürdüreceğimizbilinmelidir” dedi.Ankara’daKESK'inçağrısıyla Ankara Emekli Sandığı binasıönünde 25 Ocak günü bir arayagelen KESK'e bağlı sendikalar vedevrimci demokratik kurumlar pankartlarıve dövizlerini açarak Meclisönüne doğru yürüyüşe geçtiler. KESK,Halk Cephesi, EHP, DHF ve diğeryapıların katıldığı “Torba YasasınaHayır, Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız” sloganlarının atıldığı eylemdeyürüyüşün başında polis yolu keserekmeclise yürünmesini engelledi.Kitlenin yürümek istemesi üzerineTorbayasayakarşı zincirli eylemİzmir’de DİSK Genel-İş üyesiişçiler kendilerini zincirleyerek torbayasayı protesto etti. 21 Ocakgünü Alsancak’taki Kıbrıs ŞehitleriCaddesi’nin sonunda kendilerinidireklere zincirleyen işçiler TalatPaşa Bulvarı’nı iki yönlü trafiğekapattı. Bir saate yakın süren eylemboyunca çevredekiler alkışlarlaişçileri destekledi. Polis saldırarakişleri gözaltına aldı.biber gazıyla saldıran polis barikatıkaldırmadı. Polis barikatının önünde birsaat süren bekleyişin ardından yapılanaçıklama ile eylem sona erdi. Eyleme200 kişi katıldı.İstanbul’da DİSK’ebağlı sendikalar 20 Ocakgünü torba yasayı protesto etmekiçin eylem yaptılar. Türk-İş, KESK veTMMOB’un da katıldığı, Şişli'de bulunanDİSK Genel Merkez önündenbaşlayan yürüyüşün ardından TaksimGezi Parkı'nda bir açıklama yapıldı.DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebiaçıklamada; AKP'nin işsizliklemücadele etmek, gibi bir derdininolmadığını, hükümetin derdinin sermayeyeyeni kar alanları açmak ve onlarıdaha besili hale getirmek olduğunusöyleyen Çelebi, "AKP, işçive emekçilerin haklarını budamanınyolunu, toplumun geniş kesimlerininbeklentileri ile işçi gasplarını aynı yasayakoyarak arıyor" dedi.Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Tarih: 6 Şubat 2011Saat: 14.00Yer: Petrol-İş Lokali(Eski Sahil Balık Pazarı Gemlik)“Birlikte Direndik, Birlikte Kazandık”Birleşerek, DirenerekDaha Çok Zaferler Kazanabiliriz!Paşabahçe Devlet Hastanesi’nde sendikalmücadele yürüttüğü için işten atılanTürkan Albayrak işe iade davasını da kazandı.Duruşmada mahkeme Türkan Albayrak’ınişe iadesine 4 aylık maaşının ödenmesine1 yıllık maaş tutarında sendikaltazminat ödenmesine karar verdi. Mahkemeninverdiği kararile ilgili açıklamayapan Türkan Albayrakmahkemelerdenher zaman böyle kararlar çıkmayabileceğinisöyledi ve “Esas olarak kendi direnişimize,kendi mücadelemize güvenmeliyiz”dedi.GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ4 5


RÖPORTAJ“tek bir madde ile 52.000 belediye işçisibelediyedeki işlerinden edilecek!”Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Erol Ekici (Genel İş SendikasıGenel Başkanı)“çağrımızı yinelemek istiyorumve tarihin en acımasız sürgün yasasınakarşı tüm konfederasyonları,sendikaları, demokratik kitle örgütleriniortak mücadeleye çağırıyorum.”<strong>Yürüyüş</strong>:"Torba Yasa"ya karşıGenel- İş'in çeşitli eylemleri oldu.Eylemler devam edecek mi?Erol Ekici: Öncelikle Torba Yasa’danbiraz bahsetmek istiyorum.Torba Yasa, işçi sınıfı tarihinin en büyüksürgün yasasıdır. Özellikle tekbir madde ile yaklaşık 52.000 belediyeişçisi belediyedeki işlerindenedilerek Milli Eğitim Bakanlığı veEmniyet Genel Müdürlüğü’nün taşrateşkilatında iradeleri dışında hizmetliolarak çalıştırılmaya zorlanacaktır.Atamaları tebliğ edilen işçilerbeş gün içinde yeni görevlerine başlamakzorunda kalacak ve gittikleriyerlerde hizmetli sıfatıyla istihdamedilecektir. Bu süre içinde yeni kurumundaişe başlamayan işçilerin atamalarıiptal edilerek İş Kanunu’nun17. Maddesine göre iş sözleşmelerifeshedilecektir.Bu şekilde belediyelerde çalışanişçiler, ilk olarak ailelerinden, çocuklarındanve yaşadıkları yerlerdenbeş gün içerisinde sürgün edilecekler.Daha sonra da sendikasız,toplu sözleşmesizçalışmaya mahkumedilecekler ve şu andageçerli olan toplu sözleşmeleribittiği anda sahipoldukları ekonomikve sosyal hakları kaybedeceklerdir.Belki de TEKEL işçilerigibi 4-C pozisyonuiçine alınarak geçici personelstatüsüyle ne işçi ne memur olmadançalışmaya zorlanacak, birkaçyıl sonra da işlerinden edileceklerdir.Bu yasa ile birlikte tüm belediyehizmetlerinin piyasa hizmetinedönüşmesi ve emekçi kesimlerinbelediye hizmetlerinden daha azyararlanması, bazı durumlarda dayararlanamaması söz konusudur.Bu nedenle yalnız işkolumuzdafaaliyet gösteren işçi sendikalarınıdeğil bütün sendikaları, Konfederasyonları,siyasi partileri ve emektenyana bütün kişi ve kuruluşları butasarıya karşı çıkmaya çağırdık. Buamaçla ilk eylemimizi 10 Aralık2010’da Ankara’da başlattık. Dahasonra tüm bölge ve şubelerimiz, bulunduklarıbölgelerde eylem ve etkinliklerile Torba Yasa’yı protestoettiler. Son olarak 20 Ocak’ta konfederasyonumuzDİSK’in çağrısıgenel direniş örgütledik ve bu konudakieylemlerimiz devam edecektir.Talebimiz başta yerel yönetimlerdeçalışan işçilerle ilgili düzenlemeolmak üzere işçiler ve kamu çalışanlarıile ilgili düzenlemelerinTorba Yasa Tasarısı’ndan çıkarılarakgündemden düşürülmesidir ve bunusağlayana kadar ülkenin her yerindeeylemlerimizi sürdüreceğiz.<strong>Yürüyüş</strong>: TTB'yle, KESK'le, bukonuda görüşmeler yapılıyor... Keza20 Ocak eylemine Türk- İş'ten debazı sendikacılar katıldılar... Diğerdemokratik kitle örgütlerinin ve sendikalarınbu konudaki tavrını nasıldeğerlendiriyorsunuz?Erol Ekici: Biz, Torba Yasa’nıngeri çekilmesi için konfederasyonlarave sendikalara çağrı yaptık. Yine bukonuda gazete ilanları hazırladık,radyolara anonslar verdik. Bizimamacımız hem işçi, memur ayrımıyapmadan tüm halkımızın TorbaYasa konusunda bilinçlenmesi vemücadelemize destek vermesiydi.Sendikalar, demokratik kitle örgütlerindeneylemlere zaman zamankatılımlar oldu ama bunun yeterliolduğunu düşünmüyoruz. TorbaYasaya karşı mücadelemizi yükseltebileceğimizgenel ve kitleseleylemlere ihtiyacımız var. Bu nedenletüm örgütleri Torba Yasaya karşımücadeleye çağırıyoruz.<strong>Yürüyüş</strong>: Gerek işçi, gereksememur alanındaki gerici sendikalar,devlet sendikaları, Torba Yasasıyla ilgilinasıl bir konumdalar?Erol Ekici: Gerici sendikalar,her zaman olduğu gibi bugündeAKP hükümetinin işçi ve memurlariçin yapmış olduğu haksız ve anti-demokratikdüzenlemelerine karşı sessizkalarak, adeta bu düzenlemelereçanak tutmaktadırlar. AKP’nin arkabahçesi olan bu sendikalar, şunun farkındadeğiller, bu düzenlemeler onlarıdaetkileyecek ve önümüzdeki dönemdeciddi bir sendikasızlaştırmayaşayacaklar.Bu nedenle DİSK/Genel-İş Sendikasıolarak, çağrımızı yinelemek istiyorumve tarihin en acımasız sürgünyasasına karşı tüm konfederasyonları,sendikaları, demokratikkitle örgütlerini ortak mücadeleyeçağırıyorum.4 6<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


Devrimciler PolislereMüdahale EttiYunus polisler, 27 Ocak günü saat 20.00 sularındaBağcılar’da terör estirirken Halk Cepheliler’in müdahalesiylekarşılaştılar.Karanfiller Kültür Merkezi önünde esnafları dolaşarakhalkı rahatsız edip kimlik kontrolu yapan polislereHalk Cepheliler, devrimcilerin olduğu yerlerdekeyfi davranamayacaklarını defolup gitmeleri söylediler.Bunun üzerine 3 kişiyi gözaltına almaya çalışanpolisler, sahiplenme sonucu kimseyi gözaltına alamayıncatakviye ekip çağırdı.Ancak ekiplerin gelmesiyle gaz ve cop kullanaraksaldırabilen polis Gökhan Yıldırım, Şahin Akgül ve ÖzkanKarakuş’u gözaltına aldılar. Halk Cepheliler mahallelerindepolisi istemediklerini söyleyerek gözaltınaalınan arkadaşlarının serbest bırakılmasını istediler.İzmir'deGrup YorumcoşkusuGrup Yorum umudun türkülerini İzmir’de 6000 kişiyleseslendirdi. 22 Ocak Cumartesi günü İzmir Halkapınar KapalıSpor Salonu'nda verdiği konserde binlerce seveninecoşkulu bir konser yaşatan Grup Yorum söylediği direniştürküleriyle herkese 2011 yılında mücadeleyi büyütme çağrısıyaptı. Grup Yorum ile birlikte Grup Yorum Korosununda sahne aldığı konserde Beşik Halk Oyunları Ekibide çeşitli dans gösterileriyle geceye renk kattı.25. yılın coşkusunun yaşandığı gecede Yorum, eski veyeni şarkılarının yanı sıra Anadolu halk müziği ve LatinAmerika müziklerinden de şarkı ve türküler söyledi. GrupYorum, devrimci müziğin ustalarını, devrimci önderleri,sanatçıları şarkılarıyla ve hazırladığı kurgularla bir kez dahaandı.Gece boyunca coşkunun hiç eksilmediği konser HaklıyızKazanacağız marşının okunmasıyla sona erdi.Em peryalizm e veSiyonizm ’e K alkanOlm ayalımBursa’da, NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik 19Ocak’ta yaptığı eylemle emperyalizme kalkan olmayacağınıdie getirdi. Setbaşı Mahfel önünden OrhangaziParkı’na kadar “NATO’ya ve Füze Kalkanına Hayır!Emperyalizme ve Siyonizm’e Kalkan Olmayacağız”pankartı arkasında yapılan yürüyüşte “Gün doğdu” marşısöylendi. Halk Cephesi eyleme kızıl bayrakları ve “OrtakDüşman Amerika’dır, Dünya Halklarının Ortak DüşmanıAmerika’dır, Anadolu’nun NATO-Amerikan ÜssüYapılmasına İzin Vermeyelim” dövizleriyle katıldı.Düzgün Karal SerbestElazığ Haklar Derneği çalışanı Düzgün Karal Dersim’den Elazığ’a “Her Türlü Asimilasyona Hayır” mitinginegiderken Elazığ girişinde kimlik kontrolü yapanElazığ Jandarması tarafından aranması olduğu gerekçesiylegözaltına alınmıştı. Düzgün Karal, 23 Ocak Pazargünü saat 14.00'de mahkemeye çıkarıldıktan sonraserbest bırakıldıÇerkesköy PSAKDDayanışma KonseriDüzenledi23 Ocak günü Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde çalışmalarınısürdüren Çerkezköy Pir Sultan Abdal KültürDerneği tarafından Dayanışma Konseri düzenlendi.Dayanışma Konseri, devrim şehitleri adına yapılanbir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Konsere yerel sanatçılarve Çerkezköy PSAKD Tiyatro Topluluğu katıldı.Türküler hep birlikte söylendi halaylar hep birlikteçekildi.150 kişinin katıldığı konserde Trakya Halk Cephesi’ndengelen destek mesajı da okundu.Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ4 7


Tunus: Bu bir devrim değildirSayı : 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011Muhammed Bouazizi adında işsizbir gencin 17 Aralık’ta kendini yakması,halkın onyıllardır biriken memnuniyetsizliğiniaçığa çıkaran bir roloynadı ve gelişen halk hareketi sonucunda23 yıldır ülkeyi yöneten BinAli, 14 Ocak’ta Suudi Arabistan'a kaçtı.Bin Ali’nin ülkeyi terketmekzorunda bırakılması, ezilen halkların,sömüren ve zulmeden işbirlikçi diktatörlüklerekarşı bir zaferidir. Halklarcephesinin bir kazanımıdır.Bu süreç, burjuva basın yayınorganlarında “devrim” olarak adlandırıldı.Ve son zamanlardaki emperyalistmodaya uygun olarak bu devrime debir ad konuldu ve “yasemin devrimi”denildi.Oysa bu bir devrim değildi.Tunus’taki gelişmeleri devrim olarakdeğerlendirmek, devrimlerin içiniboşaltmak ve nihai anlamda devrimleritarih sahnesinden silmek isteyenlerinişidir.*Devrimler, iki biçimde karşımızaçıkar: Politik devrim, sosyaldevri m.Politik devrim, iktidarın el değiştirmesidir.Sosyal devrim ise, bizimgerçek devrim dediğimiz devrimtürüdür.Sosyal devrimi tam olarak tanımlamakgerekirse şöyle diyebiliriz:“Devrim mevcut egemen sınıflarıniktidarının aşağıdan yukarıya halkhareketiyle zora dayalı olarak ele geçirilmesive ele geçirilen bu iktidar vasıtasıylada yukarıdan aşağıya yeni birtoplumsal üretim ilişkisinin, yanisosyalist üretim ilişkilerinin inşaedilmesidir.”Tunus’taki gelişmelerin gerçekbir devrim, yani bir sosyal devrimolmadığı açıktır.Fakat Tunus’taki gelişmeler,bugünkü boyutlarıyla bir “politikdevrim” olarak bile adlandırılabilecekbir gelişmeye dönüşmüş değildir.Çünkü bir iktidar değişikliği sözkonusudeğildir. İktidardaki kesimler, BinAli iktidarı sürecinde de iktidarınGenç kızın elindeki dövizde“Vive La TunisieLibre” yazıyor. Yani“Yaşasın Özgür Tunus”.Öyle değil ne yazık ki.Tunus’un şu anda “özgür”olduğu bir yanılsamadır.Tıpkı Irak’ın, tıpkıUkrayna’nın, tıpkıAfganistan’ın özgürolması gibi... Özgürlük vedevrim, halklar için enönemli, en kutsal kavramlardanikisidir ve o ikikavramın tarihsel anlamı,halkların oluk oluk kanlarıylayazılmıştır. İşte oyüzden, özellikle solkesimler, devrimciler,aydınlar, Tunus’taki veyabenzer gelişmelere“devrim” derken, kırk kezdüşünmelidirler. Neyindevrim olup olmadığınıburjuvaziden, burjuvazininpespaye medyasındanöğrenecek değiliz, otanımı bizden daha iyi vedaha yerinde hiç kimseyapamaz.içinde veya yanında olanlardır.Bin Ali’nin ardından ilkgelen Muhammed Ganuçi, onunyıllarca başbakanlığını yapmışbir isimdi. Keza Cumhurbaşkanlığınaatanan Fuat Mebaza da, 1997’demeclis başkanlığı yapan, Bin Aliiktidarında yer alan bir isimdi. Halkhareketinin sürmesi üzerine bu isimlerdede değişiklikler gündeme geliyorama her gelen isimin ortak özelliğişudur: Hepsi, yine sömürücü egemensınıfın bir temsilcisidir.Halen, Bin Ali’nin partisi olanAnayasal Demokratik Birlik, İçişleri,Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarınıelinde tutuyor. Halkın eylemlerininsürmesi karşısında bunların bir başkadüzen partisine devri de sözkonusu olabilir;ama bu da gelişmelerin niteliğinideğiştirmez.Tunus’daki gelişmelere iktidar açısındanbakıldığında görülmektedir ki,egemen sınıfların kendi içindeki değişiklikleranlamında bile, kayda değerbir farklılaşma yoktur. Tam tersineTunus egemen sınıfları, halk hareketini,kendi iktidarlarında asgari değişikliklesavuşturup eritmek peşindedirler.Tunus’taki halk hareketini veyabenzeri halk hareketlerini “devrim” olarakadlandırmaktaki “tuzak” da işteburada bir kez daha karşımıza çıkmaktadır.Burjuvazi, kendi çıkarları ve politikalarıdoğrultusunda düzen içi değişiklikleriyaptığı noktada, süreci durduruyor.Düzen içi değişiklikler, kitleleredevri m diye kabul ettirilmekisteniyor. Haklı, meşru temelde başlayanhareketler, düzen içi iktidardeğişikliği hedefiyle sınırlandırılıyor.Başta Fransa ve Amerika olmaküzere, emperyalist güçler, Bin Ali’yekarşı gerçekleşen halk hareketinde,düne kadar Tunus halkını birliktesömürüp yağmaladıkları iktidarı korumakiçin hiçbir şey yapmadılar. Kezaburjuvazinin ve orta burjuvazinin birkesimi de Bin Ali’nin iktidardan uzaklaştırılmasınadestek verdiler. Emperyalistve işbirlikçi kesimlerin butavrı da esas olarak Tunus’ta yaşananındüzen içi bir değişiklikle sınırlıolduğunun bir başka göstergesidir.Ukrayna’da başlayıp diğer Kafkasülkelerinde de süren ve “turuncu4 8<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


devrim”, “kadife devrimi” gibiisimlerle adlandırılan halk hareketleri,devrimin bu şekilde çarpıtılmasınınilk örnekleriydiler.Avrupa ve Amerikan emperyalizmitarafından desteklenen, “turuncudevrim” diye adlandırılan ancak alaladebir darbe olan gelişmeler sonucundaViktor Yuşçenko iktidar olmuştu... Nevar ki “devrim”in ömrü uzun sürmedi.Sonraki ilk seçimde Yuşçenko’nunpartisi ancak üçüncü olabilirken,“turuncu devrimle” iktidardan devrilenViktor Yanokoviç’in partisi tekrariktidar oldu.Bütün bu gelişmelerin gösterdiğişudur: Sözü edilen bu devrim süreçlerinindevrimle bir ilgisi olmayıp,“düzen içi!” değişimlerden ibarettirler.Emperyalizmin devrim diyekabul ettirmek istediği böyle biroyundur.Emperyalizmin “devrim” oyunundaartık devrimler çok kolaylaşmıştır;bunun için öyle uzun süreli birmücadele ve örgütlenmeye gerek yoktur;iktidarı alaşağı edecek bir “zor”ahiç gerek yoktur. Kitlelerin ayağa kalkmasınada gerek yoktur. Bazı yerlerdeolduğu gibi, 5-10 bin kişilik gösterileryeterlidir... Bu devrim içinParti, Cephe gibi örgütlenmelere degerek yoktur, devrimi Twitter’den,Facebook’dan veya telefon mesajlarıylaörgütleyebilirsiniz!Hayır, biz karikatürize etmiyoruz.Devrim zaten emperyalizmin basınyayın organları tarafından, burjuvazininteorisyenleri tarafından böylekarikatürize edilmiştir. Turuncu devrim,kadife devrimi, sedir devrimi,yasemin devrimi, bu karikatürleştirmenintanımlarıdırlar.*Bu düzen içi değişiklikleri, kitlelere“devrim” diye kabul ettirebilmekiçin, emperyalizm ve burjuvazi, çeşitlimanevralar da yapmaktadır elbette.Eski yönetimden bazılarının tutuklanması,bu manevraların en etkililerindenbiridir. Tunus’ta da Bin Alidöneminin bazı yöneticilerine ve aileyeyönelik tutuklamalar da, geçmişinhesabını sorma anlayışından uzak,göstermelik bir nitelik taşıyor.Şimdi çarşaf çarşaf Bin Ali ailesininsoygunculuğu, ele geçirdikleri şirketlerinsaymakla bitmediği, lüks veşatafat içinde yaşadıkları anlatılıyor.Emperyalistler bunları yeni mi öğrendi,yeni mi açığa çıkardı? Hepsini biliyorlardıönceden. Tüm soygun emperyalistbankaların, tekellerin bilgisidahilindeydi. İktidardaki Bin Ali ailesininneredeyse tüm şirketlerine ortaktılar.Bu manevralar, kitlelerde sahteumutlar yaratabilmek içindir.*Abartılı tahlil ve beklentiler,Tunus’taki halk hareketinin etkisiyleMısır’da, Cezayir’de gündeme geleneylemler karşısında da tekrarlanıyor.Burjuvazi gelişmeleri “Kuzey A frik aalt üst oluyor... Yasemin devrimiyayılıyor” diye yansıtıyor. Söz konusuülkelerdeki iktidarlar (ki bunlaraÜrdün’den Yemen’e kadar Ortadoğu’nunbir çok ülkesi eklenebilir),işbirlikçi, sömürücü iktidarlar olmaklabirlikte, emperyalizmin ilk fırsattasırtlarından atıp kendilerine dahauygun iktidarlar oluşturmak istedikleriülkelerdir.Ancak Tunus’ta bir devrim olmadığıgibi, bunlara yayılan bir devrimde yoktur.Bu ülkelerin her birinde işsizlik,açlık, sefalet çok büyük boyutlardadır.Küçük burjuva diktatörlükler veya oligarşikdiktatörlükler, 20, 30 yıldırhalklarına kan kusturmaktadırlar. Buanlamda gelişecek tüm halk hareketlerihalkların mücadelesini geliştireneylemlerdir. Ancak yukarıda da belirttiğimizgibi, devrimin içini boşaltacaktanımlamaların rüzgarına kapılmak,halkın mücadelesini desteklemekdeğil, tersine o mücadeleyi hedefsizleştirmek,düzeniçileştirilmesini meşrugörmek demektir.Solun, devrimcilerin “isyan yayılıyor...Tunus'un izinden... isyana” tarzındaçağrıları, yanlış şekillenen çağrılardır.Arjantin’de gecekondu yoksullarınınhareketleri olur, Arjantin’iizleme çağrısı yapılır, Bolivya’dagenel grev olur, iktidar el değiştirir,Bolivya örneği gösterilir. Bu aslındakendine güvensizliğin, kendi stratejikçizgisine güvensizliğin bir yansımasıdır.Her halk hareketi ayaklanma değildir,her ayaklanma devrim değildir.Bunlar, Marksist-Leninistler açısındantartışmasızdırlar. Fakat beyinleriniburjuvazinin şu veya bu şekilde etkilediği,yönlendirdiği solculuk, böylesidurumlarda hızla Marksist-Leninistliteratürü ve ölçüleri terkedip, yaygınhavanın etkisi altında kalmaktadırlar.Nitekim bu kesimler bunun sonucunda1990’ların başlarındaki karşıdevrimleri,emperyalist darbeleri dehalk hareketi olarak değerlendirmiş vealkışlamışlardı. Ders çıkarılmadığında,çarpıklık şu veya bu şekilde sürmektedir.*Bugün Tunus’ta süreç henüz bitmişdeğildir, Tunus halkının mücadelesisürüyor. Nitekim, geçen hafta, kendisiniyakarak feda eylemi gerçekleştirenişsiz Muhammed Buazizi’ninşehri olan Buazizi’den bir eylem başlatıldı.Buradan yola çıkan bir grup,başkentte, Başbakanlık önünde oturmaeylemine başladılar. Gösteriler deyer yer sürüyor. Bu mücadelenin gelişiminitamamen öngörebilmek mümkündeğildir. Ancak bugünden söyleyebileceğimizşudur; hali hazırda sürmekteolan mücadele de iktidar hedeflibir mücadele olmanın uzağındadır.Mücadele böyle bir önderliğe de sahipdeğildir.Tüm dünya halkları ve Tunushalkı da, halk hareketini, isyanlarınıbir politik devrime ve oradan kesintisizbir biçimde sosyal devrime taşıyacakMarksist-Leninist önderlikleriniyaratacaktır, bundan da hiç şüphemizyoktur.Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ4 9


Av ru pa’da22 Ocak Cumartesi günü, <strong>Yürüyüş</strong> okurları, Londra'daTürkiyeliler’in çoğunlukta yaşadığı Dalston bölgesindekahve konuşmaları yaptılar. Bölge halkıyla sohbetettiler, <strong>Yürüyüş</strong> Dergisi ve bildirisini dağıttılar.2 saat süren dergi dağıtımında 78 dergi halka ulaştırıldı.Londra’da, 23 Ocak Pazar günü de <strong>Yürüyüş</strong> okurları,derginin toplu dağıtımını yaptılar. Dergiyle beraberbildirilerin de dağıtıldığı toplu dergi satışında 89 dergihalka ulaştırıldı.Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011<strong>Yürüyüş</strong> Halkımızın BulunduğuHer Yere Ulaşacak<strong>Yürüyüş</strong> okurları, 21 Ocak Cuma günü, Kreuzberg’dekurulan halk pazarı önünde stant açtılar.Standa “<strong>Yürüyüş</strong> Susturulamaz” pankartı ile birlikte,dergi kapakları, birleştirilerek oluşturulan büyük pano asıldı.Afişlerin asıldığı, bildirilerin dağıtıldığı stantta halkayönelik konuşmalar yapıldı. Türkiye devletinin hukuksuzluğuanlatıldı.Wuppartal’da Nazilere Yer YOK!Naziler Hitler’in iktidara gelişinin 78. yıldönümünüanmak amacıyla Wuppertal`da 29 Ocak’ta anti faşistlerekarşı bir yürüyüş düzenlemek istiyorlar.Wuppertal’da toplumda korku yaratmayı, sindirmeyiakabinde de örgütlenmeyi amaçlıyorlar...Farklı dinlerden farklı kültürlerden olabiliriz amahepimizin hedefi onları yürütmemek olmalı. Naziler’iyürütmeyelim!29 Ocak günü saat 10.30’den itibaren City-Arkade’nınönünde hep beraber Wuppertal’da Naziler’e yerolmadığını gösterelim. Onlara adım attırmayalım.Tüm Nazi örgütlenmeleri kapatılmalıdır!Anadolu FederasyonuAVRUPA’dakiBİZDüne kadar emperyalisler içinçalıştık! Hem de kendi vatandaşlarınınyapmadıkları işleri yaparak, enkötü koşullarda çalıştık.Maden ocaklarında biz çalıştık.Temizlik işlerini bize yaptırıp, kirlettiklerinibize temizlettiler.En ağır işleri yaptık. Çoğu zamankaçak, çoğu zaman sigortasız, çoğuzaman en kötü koşallarda sağlığımızıortaya koyarak çalıştık.Emperyalistler şimdi kendi çıkarlarıiçin ölmemizi istiyor!Ordularında asker olup, kardeşhalkların kanını dökmemizi istiyorlar!Alman emperyalistleri bugün Afganistanhalkının kanını döküyor!Bizlerin, o kanlı üniformalarını giyipkanlı Euro’larını alıp, kardeş Afganisstanhalkının kanını dökmemizi istiyorlar!Afganistan dağlarında ölmemiziistiyorlar!Bize insan muamelesi yapmayan,adam yerine koymayan emperyalistler,silah kuşanmamızı istiyor!Dün çalıştıkbugünölmemiziistiyorlar!Alman emperyalizminin paralıaskeri olmamalıyız!Bizi asimilasyona tabi tutan, Almanırkçılarını üstümüze salıp biziyaktıranlar şimdi bizden kanlı Euro’larıiçin halkları katletmemizi istiyorlar.Hitleri besleyip büyüten, Krupplar,Siemensler, Bayerler için halklarınkanını dökmemeliyiz.Alman emperyalistleri göçmenhalklarının gençliğini kiralık katilyapmak istiyor!Gerici Türkiye basını, “Almanya’yıTürk kökenli işsiz gençler koruyacak”diye başlık atıyor.Vatansever gençliğimiz,Bize reva görülen, işsiz olduğumuziçin “kiralık katillik” tir. Biz kiralıkkatil değiliz.Hem Alman emperyalizminin çıkarlarınıkorumak bizim işimiz değildir.Bizi ezen, bizi ırkçılara yaktıranbu düzene karşı ancak mücadeleederiz.5 0<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>


Alman emperyalizmi göçmen, işsiz veyoksul gençliği kullanmak istiyor!Alman emperyalistleri, aldığı birkararla ordusunu 1 Mart 2011’den itibaren“profesyonel ordu” biçimindedüzenleyecek. Zorunlu askerliğikaldırarak, paralı ve “gönüllü” askerlerdenoluşacak Alman emperyalizmininyeni ordusu, 15 bini “gönüllü”,170 bini paralı, toplam 185bin askerden oluşacak.Alman Die Welt Gazetesi gelişmeleri;“Ülke savunmasını toplumunalt kesimi üstlenecek” diye başlık atarakveriyordu.Alman emperyalizminin ordusuülke savunmasından çok, tekellerin çıkarlarınıkorumak için vardır. “Toplumunalt kesimleri” emperyalisttekellerin çıkarları için ölmeye devamedecek. “Toplumun alt kesimi” dedikleriise göçmen halkların gençlerive Almanya’nın yoksulları, işsizleridir.Paralı askerliğin daha doğrusukiralık katilliğin göçmen halklarıngençliğine, yoksul ve işsiz Alman gençliğinereva görüldüğü ortadadır.Nitekim Alman ordusunun yenidüzeni konusunda Die Welt gazetesi,“zorunlu askerliğin kalkmasıyla,toplumun orta kesimini oluşturan Almanlarınbirçoğunun üniforma giymeyeyanaşmayacağı” değerlendirmesinide yapıyordu.Kiralık katiller bütünüyle yoksulhalkların gençliğinden oluşacaktır.Tekeller ucuz kiralıkkatiller istiyorEmperyalist tekeller, çıkarları içinhemen herşeyi kullanmışlardır. Ezip,yoksullaştırdıkları halkları birbirinekırdırmaları yanında buralardan devşirdiklerigençliği kendi çıkarları içinkiralık katil olarak kullanmaktan geridurmadılar.İngiliz emperyalistleri tekellerin çıkarlarıiçin, işgal ettikleri ülke halklarınıngençliğini kiralık katil olarakkullanmıştır çoğu zaman.Hintliler’den, Pakistanlılar’a, Anzaklar’a,kadar işgal ettikleri ülkelerinhemen her halkının gençliği emperyalisttekellerin çıkarları için kulanılmış,İngiliz ordusunun egemenliğialtında savaştırılmıştır.Yine İtalya kendi çıkarları için Afrikahalklarının gençliğini ölümegöndermekten, kiralık katil olarakkullanmaktan geri kaçınmamıştır.Fransız emperyalistleri bu nedenleCezayir halkına sormadan, Cezayirgençliğini kolayca ölüme gönderebilmiştir.Amerikan emperyalistlerinin ordusunuise zenciler, işsiz göçmenleroluşturmakta, emperyalist tekelleronları ölüme göndermekte, ezilenhalkların üzerine salmaktadır.Irak işgaline gönderilen Amerikanaskerleri, Irak’a koşarak, isteyerek vegönüllü gitmediler.Irak işgalinden bu yana, Irak’a gön -derilen Amerikan askerlerinin büyükbir kıs mı, bir an ön ce “yeşil kart” alıp,Ame ri kan va tan daş lı ğı na geçmeyeçalışan göçmen halkların gençliğidir.Kiralık asker olmanın, halkların katiliolmanın karşılığı Amerikan vatandaşlığıdır.Yine işsizlik ve yoksulluk altındaezilerek, yozlaştırılan zen ci ler içindekirlık katil olmanın tek nedeni meseleyeiş ve para olarak bakmalarıdır. İşgaldebeyazlarda vardır ama bu be yaz -ların en yoksul kesimlerinden oluşmaktadır.Amerikan ordusunda ezilen halklarakarşı savaşan 1 milyon 400 binaskerden 865 bininin “anlaşmalı” askerlerolduğu bilinmektedir. Öyle ki,Irak’ta çatışmalarda, direnişçilerinkurşunlarıyla ölen askerlerin büyükbölümünü bunlar oluşturmaktadır..Irak'ta doğrudan işgalin içindeolan 138 bin askerden 52 binini bukategorideki askerler oluşturmaktadır.Emperyalist tekeller açısından sorunmaliyet sorunudur. Çıkarları içindünyayı ateş ve kana boğarken, ordularınıoluşturan askerlerin insanolarak bir değeri yoktur.Alman emperyalizmi kiralıkkatil olarak gençliğimizikullanmak istiyor“Almanya’yı Türk kökenli işsizgençler koruyacak” (Türkiye, 19Ocak 2011) diye başlık atan işbirlikçibasın gençliğimiz adına konuşmahakkını görüyor, onları kiralık katil olmayaözendiren haberler yapıyor.Kuşkusuz, Almanya’da kendilerinehiçbir seçenek sunulmayan yoksulve işsiz Alman gençliği ile işsiz,güvencesiz göçmen halkların gençliğiasker olmaya potansiyel adaydır.Ortada “Almanya’yı koruma” diyebir durum sözkonusu değildir. HeleAlman emperyalizminin çıkarları içinkan dökmek, kiralık katil olmak kabuledilemez.Geçmişte Demokratik Almanya sınırlarıiçinde olan bölgelerde işsizliknedeniyle Alman gençliği asker olmakiçin başvurularını artırsada, göçmenhalkların gençliğinide asker yapmakiçin uğraşmakta, özendirmektedirler.Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011GECEKONDULARIMIZ İÇİN DİRENECEĞİZ5 1


Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak2011yenideğinmeler“Zatıaliniz...”M. Ali Birand, BülentArınç’la röportaj yapıyor. Sorusunaşöyle başlıyor:“Zatıaliniz...”Ondan sonra ne sorulduğununönemi yok artık... Artıkorada soruyu soran bir gazetecideğil, bir yalakadır.Yalakanın hiçbir sorusu halkınhaber alma hakkına hizmetetmez.Zatıalinizhaşmetmaplarıdevlletlüm efendim..deyip bir de eğilip Arınç’ıneteğini öptüler mi tamamdır..O zaman tam majesteleriningazetecisi olurlar..ÇizgiyleAKP’ninHalkaBakışıDevlet Bakanı EgemenBağış’ın müşaviriYasin Ekrem Serim,Arena Stadı’ndaki protestodansonra Twitter’eşu mesajı yazmış:“Böyle bir şerefsizlikyok. Nankörsünüz, kiminsayesinde o stattamaç izliyorsunuz. Kimyaptı o stadı lan size.Geri zekalı, kuş beyinliler.”Müşavir, AKP hükümetininhalka bakışınıözetlemiş. Eline sağlık.Okuttuğun tutmaz oldu alimlerKalktı da adalet, arttı zulümlerTerlemeden mal kazanan zalimlerCan verirken soluması zor imişDadaloğluKonuk!Fatih Altaylı’dan Muharrem Sarıkaya’ya kadar birçoğututturmuş, Başbakan oraya konuk gelmiş, konukprotesto edilmez...Ne konuğu, ne misafirliği...Bunları bakışına göre, başbakanlar hiç protesto edilemezler,çünkü hangi şehre giderse gitsin, oranın misafirioluyorlar mesela...GDO’ya İzinGeçen hafta alınan birkararla, GDO’lu yem kullanmaizni çıktı.Daha önce de GDO’luşeker pancarı ve kanola kullanımınaizin çıkmıştı.Dünyanın genetiğinibozmaya kararlı bu emperyalistler.5 2


Yuh!Erdoğan “oraya yaptığımız yatırım600 milyonu bulmuştur. Böyle bir yatırımınkarşılığı bu olmamalıydı” dedi.Babanın parasını mı yatırdınoraya?*Yetkili “Yuh çekenler sıradan kişilerdeğil ve seyircileri provoke ettiklerinigözledik.”Gazeteler yazıyor: “Polis, törendenhemen önce 300 provokatör içeri sızdıdiye bilgi vermiş...”Galatarasay yönetimine göre deprovokatörler var, polise göre provokatörlervar, hükümete göre provokatörlervar... E varsa yakalayın.Yakalayamıyorsanız, konuşmayın.*AKP yalakalarının son incisi ise şu:Aslında AKP’yi protesto eden sadece50 kişi... Tüm stadın çaldığı ıslık da,bu 50 kişiye karşı!!!Yalakalıkta sınırın aşıldığı noktada,tek kelime özetler her şeyi:Halk düşmanı; efendinle birlikte sende layığını bulacaksın!YAMYAM!“Çok şükür çok güçlü bir paramızvar. Eskiden Afrika yamyamlarının paralarındançok daha değersizdi...”Yamyamlık, esas olarak Batı’nınbir uydurmasıdır..Ama yamyamlık gerçekse, AKP’lilerdenala yamyam mı olur?İmam ve İrşadTekirdağ Müftülüğü, “Aileİrşad ve Rehberlik” bürosu açmış.Oralarda imamlar görevlendirilmiş,ailevi sorunları çözeceklermiş.Okurlarımız hatırlayacaklardır,evvelki hafta islamcı yazarlardanHidayet Tuksal anlatmıştı.Zenginleşen islamcı burjuvalar,eve metres getiriyorlardı artık.Diyelim ki, bir kadın bu durumukabul etmeyip Tekirdağ Müftülüğü’nünatadığı imama geldi.İmam ne diyecek?TanımTarikat şeyhleri, islamci yeşilholding patronları yaparsa, “mübah”tır,yoksul halka yasaktır mı diyecekacaba?Çünkü anlatılanlara bakılırsa,durum böyle.“İrşad” doğru yolu göstermekama imam hangi yolu gösterecekacaba?Macaristan’da Ekim ayından bu yana 260 kişinin soğuk havalardandolayı donarak öldüğü açıklandı.Hayatını kaybedenler, evsizler veya evlerinde yakacaklarıolmayanlar.“Kapitalist restorasyon”a teorik tanımlar yapmaya gerekyok, işte bu:Kapitalist restorasyon, yokluk içinde donarak ölmektir.‘Çevre’ ve‘Tarih’KimeEmanet?Çevre Bakanı Eroğlu,Allianoi Antik Kenti’ninüzerinin örtülmesini savundu.Eroğlu “Kazı yapan,tarihi eserleri çıkaran,koruyan biziz. Buralarzaten toprak altındaydı. Birkaç yüzyıl daha toprakaltında kalmasının bize göre bir mahsuru yok”dedi.İşte tarih bilinci,işte sağlam mantık..Say: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak20115 3


Evlerimizi, sokaklarımızıgözetlemekten vazgeçin!İstanbul Bağcılar’da Cepheliler,polisin TTNET kutusu içerisine kamerakoyarak devrimcilere karşı kurduğukomployu açığa çıkararak, kamerayıtahrip ettiler.TTNET kutusu içerisine yerleştirilmişkamerayı tespit eden Cepheliler,21 Ocak gece yarısı polisin yerleştirdiğikamerayı kırdılar.AKP’nin polisi devrimcilerin örgütlüolduğu mahallelerde baskı vesindirme politikalarına ve komplolarına,provokasyonlarına devam ediyor.Açık veya gizli yerleştirilen kameralarda gözdağı ve komploculuğun birparçasıdır. Yasal bir kurumu yasadışıbir şekilde gözetleyen AKP’nin polisi,yeni komplolar yaratmaya çalışıyordemektir.Cepheliler, Bağcılar’da bu komploculuğayerinde bir cevap vermişlerdir.Kapılarımızın önüne kadar kameralarınızıyerleştiremeyeceksiniz.Gidin, uyuşturucu ticareti, fuhuş ticaretiyapanların kapılarına koyunkameralarınızı; halkın kapısına değil.Halkın çocukları, halk, bunlarlamücadele ediyor. Siz ise kameraları,onları tutuklamak için kullanıyorsunuz.Suçluları bulun tutuklayın!Kameralarınızı oralara götürün.Nerede olduklarını iyi biliyorsunuz!Yoksul gecekondusemtlerinin namuslu insanları!Kameraların konulması gerekenyerler, bizim sokaklarımız, mahallelerimizdeğildir. Bizim haklarımız veözgürlüklerimiz için, kendi kültürümüzüyaşatmak için kurduğumuz derneklerinönleri değildir. Gitsinler, hırsızların,uyuşturucu, fuhuş tacirlerinin,soyguncuların, yağmacıların, işbirlikçilerin,vatan hainlerinin at oynattığıyerlere kursunlar kameralarını.Mahallelerimize kurulan kameralaraizin vermeyelim, çalıştırmayalım!Sayı: 253<strong>Yürüyüş</strong>30 Ocak 2011Alibeyköy Halkı , Bazİstasyonuna İzin VermediAkşemsettin Mahallesi’nde halkpazarının, ilköğretim okulunun ve sağlıkocağının bitişiğine yani, halkın ve çocuklarınyoğun olarak bulunduğu ve de sağlıkla ilgilibir yere baz istasyonu kurulmak istendi.Halk, baz istasyonunu kurmaya çalışanlarımahalleden kovdu.Şirket çalışanları, baz istasyonumalzemelerini 18 ve 19 Ocak’da gece saat23:30'da çocuk parkına indirdiler. İstasyonunkurulması esnasında toplananlar kısa sürede200 kişiye ulaştı. Daha sonra bir grup, bazistasyonu malzemelerini ateşe verdi.15 gün önceden halktan gizli gece yarısıgelip, baz istasyonu için kazı yapmayabaşlayanlar, halkın "parka ne yapıyorsunuz?"sorusuna "doğalgaz döşüyoruz,çocuk parkına ışıklandırma yapıyoruz..."gibi yalanlarla cevap vermişlerdi.Herkesi kandırarak, oyalamaya çalıştılar.Halktan gizliyorlar çünkü, halkın mezarınıkazıyorlar. Mahalleden kovulan istasyonkurucuları "Yine geleceğiz! Görürsünüzhepiniz!" tehditleriyle kaçtılar.Bunun üzerine halk sözkonusu yerdevardiyalı nöbet tutmaya başladı.Beyoğlu Kulaksız AKP İrtibat Bürosuve Beyoğlu BBP İlçe Binası BombalandıBombalamalar Cephe tarafından üstlenildiCephe tarafından yapılan açıklamada; İstanbul Beyoğlu KulaksızAKP İrtibat Bürosu ile Beyoğlu BBP İlçe Binası’nın bombalanmasıüstlenildi.Yapılan açıklamaya göre;18 Ocak 2011 Salı gecesi Beyoğlu-Kulaksız’da bulunan AKPİrtibat Bürosu Cepheliler tarafından bombalanarak tahrip edildi.19 Ocak 2011 Çarşamba gecesi ise BBP Beyoğlu İlçe TeşkilatıCepheliler tarafından bombalandı.Bombalamaların 19-22 Aralık katliamının sorumlularındanhesap sormak amacıyla gerçekleştirildiği açıklandı. 19-22 Aralıkkatliamını gerçekleştiren katiller düzenin adaletinden ceza almamış,soruşturulmamış olabilirler. Ancak hepsi halk ve tarihönünde suçludurlar. 19-22 Aralık katillerinin işledikleri suçlar unutulmayacaktır...2 günde 2 halk düşmanı düzen partisinin binalarının bombalanmasıgerekçe yapılarak mahallelere yüzlerce polis yığıldı. Sokaklardainsan avına çıktılar. AKP’nin polisi yoksul mahalleleri işgal ederekhalkı sindireceğini, bu öfkeyi yok edeceğini sanıyor ama aldanıyor.Cephe, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, hapishanelerde katledenlerdenhesap sormaya devam edecek. Halkın düşmanları yaptıklarısaldırıların, katliamların, zulümlerin er geç hesabını halka verecektir.5 4<strong>İŞGALCİ</strong> <strong>DEĞİL</strong> <strong>HALKIZ</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!