Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
nedenlerle (örn. aile içi şiddet) mutlu olmadığı evlilikleri bitirmesinin önünde de önemli bir<br />
engel oluşturmaktadır (Orloff, 1993: 319). Benzer bir biçimde, Brodsky v.d., taciz ve kötü<br />
muamele içeren evlilikler içerisinde yaşayan kadınların büyük bir kısmının dünyanın hemen<br />
her yerinde ekonomik olarak da bu muameleyi yapan erkeklere bağımlı yaşadıklarını<br />
vurguluyor ve kadınlara yönelik sosyal yardım programlarının varlığının, kadınların bu tür<br />
ilişkiler içerisinden çıkabilmelerini kolaylaştırdığının altını çiziyorlar (Brodsky v.d., 2005: 18).<br />
Dolayısıyla, kadını güçlendirecek olan sosyal politikaların kötü evliliklerin bitişini<br />
hızlandıracağını ve bunun da tercih edilir olduğunu söyleyebiliriz. Fakat toplumsal cinsiyet<br />
eşitliğini gözeten sosyal politikaların, toplumda aile kurumuna karşı politikalar olduğunu<br />
belirtmek hatalı olur. Bu tür bir yaklaşımla kurgulanan sosyal politikalar, kadınları kötü<br />
muamele içerisine sıkıştıran evlilikleri karşısına almaktadır. Diğer evliliklere etkisi<br />
düşünüldüğünde ise, örneğin, kadının evlilik dışında da kendini idame ettirebilecek<br />
olanakların varlığının, kadının aile içerisinde sorunlarını daha rahat ifade edebilmesini<br />
beraberinde getireceği görülmektedir (Okin, 1995: 287). Bu bağlamda, uzun vadede böylesi<br />
sosyal politikalar ile kadınların güçlendirilmesi, aileyi de eşitlikçi bir yöne doğru dönüştürecek<br />
ve toplumsal yaşama olumlu bir biçimde yansıyacaktır.<br />
2.2.Yapabilirlik yaklaşımı ve toplumsal cinsiyet eşitliği<br />
Sosyal politikaların aileyi mi yoksa bireyi mi merkeze alacağı sorusu önemli bir tartışma<br />
alanı oluşturmaktadır. Aile merkezli ve birey merkezli sosyal politika yaklaşımlarının üzerine<br />
oturdukları siyasi felsefeler birbirlerinden farklı olsa dahi, hemen her refah rejiminde bu iki<br />
yaklaşımın bir tür bileşimi uygulanmaktadır. Bunun en temel nedeni, aile merkezli sosyal<br />
politika yaklaşımının her zaman bireyin iyi olma halini (İngilizce akademik yazında well-being<br />
olarak ifade buluyor) ön planda tutabilmeyi başaramaması ve de birey merkezli yaklaşımın<br />
her zaman toplumsal sorunlara bütünsel bir yaklaşım sunamaması olduğu söylenebilir.<br />
Sosyal politika bağlamında aile, devletin ve vatandaşların sorumluluklarının müzakere<br />
edildiği siyasi bir mecra olarak tarif edilmektedir (Teo, 2010: 311). Teo, özellikle Doğu Asya<br />
ülkelerinde devletin aile tanımını şekillendirme çabası içerisinde, aileye belirli toplumsal<br />
refah rollerinin devri çabasının önemli bir rolünün olduğunu belirtmektedir (Teo, 2010: 312).<br />
Benzer bir biçimde, Türkiye’nin de parçası olarak görüldüğü İtalya, İspanya, Portekiz ve<br />
Yunanistan’dan oluşan Güney Avrupa refah rejimleri de aileye önemli sosyal refah işlevlerini<br />
15