e-Dergi için tıklayınız... - İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü - Milli ...
e-Dergi için tıklayınız... - İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü - Milli ...
e-Dergi için tıklayınız... - İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü - Milli ...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
cuklarının ahşap evlerine ‘misafireten’ taşındık.<br />
Koca üç katlı konak yavrusu<br />
evde, üç kardeş (babamın kuzenleri),<br />
aileleriyle birlikte kalıyorlardı. Bize de<br />
bir oda tahsis ettiler. O odada yaşadık.<br />
Benim <strong>İstanbul</strong>’la ve tahtakurularıyla<br />
tanışmam, o evde yaşarken olmuştur.<br />
1945-1946 ders yılında Fatih’te, o<br />
zamanki adıyla ‘40. ilkokul’da 4. sınıfa<br />
başladım. (Okullar, numaralı olmaktan<br />
çıkınca adı ‘Akşemseddin <strong>İl</strong>kokulu’<br />
olmuştur.) Öğretmenlerden bir tek, matematikçi<br />
Şükriye Öğretmeni anımsıyorum.<br />
Bir ayağı aksadığı <strong>için</strong> ve sanki öc<br />
alırcasına öğrenciler ona ‘Topal Şükriye’<br />
demekteydiler. ‘Öç alırcasına’ dedim,<br />
boşuna değil! Şükriye öğretmen notu kıt<br />
ve acımasız bir öğretmendi çünkü…<br />
Sınıf arkadaşlarıma gelince, adlarını hatırladıklarımı<br />
yazayım: Ataman Sinanoğlu,<br />
Muhsin Sesigür ve Metin<br />
Altıparmak! Metin’le ‘nice yazlardan<br />
sonra’ ve 1957’den 60’lı yılların başlarına<br />
kadar devam eden bir arkadaşlığımız olmuştur.<br />
O yıllarda <strong>İstanbul</strong>’daki ilkokulların adlarının<br />
belirli sayılarla anıldığını söylemiştim.<br />
Benimki 40. <strong>İl</strong>kokul’du, evet,<br />
ama Fatih’te elbette başka ilkokullar da<br />
vardı: Fatih Camii’nin hemen yanıbaşındaki<br />
taş mektep, belleğim beni<br />
yanıltmıyorsa, 5. ilkokul’du; Zeyrek’tekiyse,<br />
54. <strong>İl</strong>kokul… <strong>İl</strong>kokullarda n<strong>için</strong><br />
numara verildiğini ve bu numaraların<br />
neye dayanarak verildiğine bir türlü akıl<br />
sır erdirememişimdir: N<strong>için</strong> bizim okul<br />
40. <strong>İl</strong>kokul? Hangi gerekçeyle?<br />
1946 yılı yaz aylarında, ben 5.sınıfa geçmişken<br />
babamın önce Çankırı’nın Şabanözü<br />
ilçesine atandığını öğrendik.<br />
Ankara üzerinden Çankırı’ya, oradan da<br />
Şabanözü’ne gittiğimizi hatırlıyorum.<br />
Onun dışında Şabanözü’ne ilişkin hiçbir<br />
şey yok belleğimde; Şabanözü’nde çok az<br />
kaldık çünkü! Eğer yanılmıyorsam<br />
babam, Ankara’ya gitti; İçişleri Bakanlığı’nda<br />
yetkililerle ne görüştüyse Şaban-<br />
özü’ne döndükten çok kısa bir süre<br />
sonra, Samsun’un Terme ilçesine çıktı tâyini.<br />
1947 yılı Ağustos’unun sonunda, o<br />
ortasından Yeşilırmak’ın kollarından birinin<br />
aktığı, ‘iki geçe’li ve dünya şirini<br />
Terme’deydik.<br />
<strong>İl</strong>kokul 5. sınıfı Terme’de okudum. 5. sınıfın<br />
meslekten sınıf öğretmeni yoktu.<br />
O yüzden de, öğretmenimiz, Ankara<br />
Hukuk Fakültesi’nde son sınıf öğrencisiyken<br />
birkaç dersten bütünlemeye (o zamanki<br />
adıyla, ‘ikmâl’e!) kaldığı <strong>için</strong><br />
Terme’ye dönen İsmet Katar öğretmendi.<br />
Anlaşılan, o yıllarda, öğretmeni<br />
bulunamayan ilkokullara, üniversitelerin<br />
bütünlemeli öğrencilerinin ‘vekil’ sınıf<br />
öğretmeni olarak atanmaları sözkonusu<br />
olmaktaydı…<br />
İsmet Katar Öğretmen hem çok sert<br />
hem de eğlenceli bir hocaydı. Sınıf arkadaşlarımıza,<br />
arasıra, kendi düşürdüğü<br />
kafiyelerle beyitler söylerdi: Bana da,<br />
‘Hilmi Yavuz, Hilmi Yavuz, pek sıska/<br />
Ona kâr etmez gayrı, ne üfürük ne<br />
muska!’ diye takılır, ama biraz şımarırsak<br />
şamarı yerdik. ‘Kaymakamın oğlu’<br />
Eylül / 2010<br />
<strong>İstanbul</strong> <strong>Eğitim</strong> ve Kültür <strong>Dergi</strong>si<br />
falan diye taktığı yoktu İsmet öğretmenin!<br />
<strong>İl</strong>ginçtir: O sınıftan da iki kız sınıf<br />
arkadaşımı hatırlıyorum. Hacı Kuzu’nun<br />
torunlarıydılar: Olcay ve Günay! Sanırım<br />
ikisine de âşıktım! Çocukluk aşkları<br />
işte; unutulmuyorlar!<br />
<strong>İl</strong>kokulu Terme’de bitirdim. Terme<br />
Halkevi’nin kitaplığı, benim kitaplığım<br />
gibiydi. Ve orada ‘kaymakamın oğlu’ ol-<br />
manın ayrıcalığını, onlarca kitabı dur<br />
durak bilmeden okuyarak yaşadım.<br />
Bir not: Herkesin çoğunlukla, sınıf arkadaşları<br />
aynıdır: Benim ilkokulun ilk<br />
üç sınıfındaki sınıf arkadaşlarımla, dördüncü<br />
ve beşinci sınıflardaki sınıf arkadaşlarım<br />
aynı kişiler değildir.<br />
Şimdi düşünüyorum da, ilkokula başladığım<br />
1942 eylülünden bugüne tastamam<br />
68 yıl geçmişken, belleğimin<br />
kuytularında hâlâ birer mücevher gibi<br />
duran o günlere dair hatıralarıyla bahtiyar<br />
bir insanım ben…<br />
17