19.07.2013 Views

pemfiguslu hastaların sağlıklı birinci derece akrabalarında pemfigus ...

pemfiguslu hastaların sağlıklı birinci derece akrabalarında pemfigus ...

pemfiguslu hastaların sağlıklı birinci derece akrabalarında pemfigus ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C.<br />

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ<br />

TIP FAKÜLTESİ<br />

DERMATOLOJİ ANABİLİM DALI<br />

PEMFİGUSLU HASTALARIN SAĞLIKLI BİRİNCİ<br />

DERECE AKRABALARINDA PEMFİGUS<br />

OTOANTİKORLARININ SIKLIĞININ<br />

ARAŞTIRILMASI<br />

Dr. Suhan GÜNAŞTI<br />

UZMANLIK TEZİ<br />

TEZ DANIŞMANI<br />

Doç. Dr. Soner UZUN<br />

ADANA - 2005


TEŞEKKÜR<br />

Beni yetiştiren, her türlü imkanı sağlayan ve her an destek olan sayın hocalarım<br />

Prof. Dr. Hamdi R. MEMİŞOĞLU, Prof. Dr. M. Alpaslan ACAR, Prof. Dr. Varol L.<br />

AKSUNGUR, Prof. Dr. Metin ÖZPOYRAZ, Prof. Dr. Y. Gül DENLİ, Doç. Dr.<br />

Mehmet KARAKAŞ, Yrd. Doç. Dr. Aydın YÜCEL’e,<br />

Tez çalışma süresi boyunca yakın desteğini, bilgilerini ve tecrübelerini<br />

esirgemeyen ve bana bilimsel çalışma zevkini aşılayan tez hocam sayın Doç. Dr. Soner<br />

UZUN’a,<br />

Verilerin istatistiksel analizlerindeki katkılarından dolayı Biyoistatistik Anabilim<br />

Dalı Öğretim Üyesi sayın Prof. Dr. Refik BURGUT’a ve araştırma görevlisi sayın<br />

Yaşar SERTDEMİR’e,<br />

Çalışmam boyunca gösterdiği değerli çaba ve emek için laboratuar görevlimiz<br />

sayın Gökçen GÖKÇE’ye,<br />

Tezimin yazımında yardımlarını esirgemeyen Anabilim Dalı sekreterimiz sayın<br />

Birsen ÇETGİN’e, bana destek olan araştırma görevlisi arkadaşlarıma ve tüm Anabilim<br />

Dalı çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım.<br />

Bu Çalışma Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonu’nun desteği ile gerçekleştirilmiştir.<br />

Proje No: TF2004LTP7<br />

i


İÇİNDEKİLER<br />

Sayfa No<br />

TEŞEKKÜR i<br />

İÇİNDEKİLER ii<br />

TABLO LİSTESİ iii<br />

ŞEKİL LİSTESİ iv<br />

KISALTMA LİSTESİ v<br />

ÖZET - ANAHTAR SÖZCÜKLER vi<br />

ABSTRACT - KEYWORDS vii<br />

1. GİRİŞ 1<br />

2. GENEL BİLGİLER 2<br />

2.1 Sınıflandırma 2<br />

2.2 Epidemiyoloji 3<br />

2.3 Patogenez 3<br />

2.4 Klinik bulgular 9<br />

2.4.1 Pemfigus vulgaris 9<br />

2.4.2 Pemfigus foliaseus 10<br />

2.4.3 Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong> 10<br />

2.4.4 IgA <strong>pemfigus</strong>u 11<br />

2.4.5 İlaca bağlı <strong>pemfigus</strong> 11<br />

2.5 Histopatoloji 11<br />

2.6 İmmünofloresan yöntemler 13<br />

2.6.1 Pemfigusta direkt immünofloresan tetkiki 13<br />

2.6.2 Pemfigusta indirekt immünofloresan tetkiki 15<br />

2.7 Pemfigusta ELİSA 16<br />

2.8 Tedavi 16<br />

2.8.1. Genel tedavi prensipleri 16<br />

2.8.2 Pemfigusta yardımcı ve destekleyici tedaviler 18<br />

2.9 Prognoz 18<br />

3. GEREÇ VE YÖNTEM 19<br />

4. BULGULAR 23<br />

5. TARTIŞMA 32<br />

6. SONUÇ ve ÖNERİLER 39<br />

7. KAYNAKLAR 40<br />

8. ÖZGEÇMİŞ 47<br />

ii


TABLO LİSTESİ<br />

Tablo no Sayfa no<br />

Tablo 1 Pemfigusun sınıflandırılması 2<br />

Tablo 2 Desmozomal proteinler 4<br />

Tablo 3 Pemfigus antijenleri 8<br />

Tablo 4 Pemfigus tedavisi 17<br />

Tablo 5 Hasta akrabalarının sıçan ve maymun özefagusu<br />

substratları kullanılarak yapılan indirekt immünofloresan<br />

test sonuçları<br />

Tablo 6 Kontrol grubunun sıçan ve maymun özefagusu substratları<br />

kullanılarak yapılan indirekt immünofloresan test sonuçları<br />

Tablo 7 Hasta akrabalarının ELİSA sonuçları 26<br />

Tablo 8 Akraba grubu ile kontrol grubunun sıçan özefagusu<br />

substratında elde edilen titrasyonların karşılaştırılması<br />

Tablo 9 Akraba grubu ile kontrol grubunun maymun özefagusu<br />

substratında elde edilen titrasyonların karşılaştırılması<br />

Tablo 10 Akraba ve kontrol grubunun sıçan özefagusu substratında<br />

elde edilen 1/10 ve üzeri titrasyonlarının karşılaştırılması<br />

Tablo 11 Anne-baba, kardeş ve çocuklarda sıçan özefagusu<br />

substratında elde edilen pozitiflik oranları<br />

Tablo 12 Sıçan ve maymun özefagusu substratlarında akraba ve<br />

kontrol gruplarında elde edilen sonuçların<br />

değerlendirilmesi<br />

iii<br />

23<br />

25<br />

27<br />

28<br />

28<br />

29<br />

30


ŞEKİL LİSTESİ<br />

Şekil no Sayfa no<br />

Şekil 1 Hedef antijenlerin yer aldığı desmozomal model 5<br />

Şekil 2 Desmozomdaki olası düzeni ve protein etkileşimini gösteren<br />

spekülatif model<br />

Şekil 3 Pemfiguslu bir hastada gövde ve ekstremitelerde erozyonlar 9<br />

Şekil 4 Pemfiguslu bir hastada oral mukozada erozyonlar ve bül atığı 9<br />

Şekil 5 Pemfigus vulgaris histopatolojisi; suprabazal bül, süperfisiyal<br />

perivasküler infiltrasyon, bazal keratinositlerde “mezar taşı<br />

sırası” görünümü (HE,X150)<br />

Şekil 6 Pemfigus vulgariste sitolojik bulgular; akantolitik hücreler<br />

(Tzanck smear, Giemsa boyası.)<br />

Şekil 7 Pemfigusta direkt immünofloresan bulguları 14<br />

Şekil 8 Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong>ta immünofloresan bulguları 15<br />

Şekil 9 Pemfigus eritematozusda direkt immünofloresan bulguları 15<br />

Şekil 10 Pemfigusta indirekt immünofloresan (substrat: maymun<br />

özefagusu)<br />

Şekil 11 Pemfigusta indirekt immünofloresan (substrat: sıçan özefagusu) 16<br />

Şekil 12 İndirekt immünofloresan yönteminin uygulanışı 20<br />

Şekil 13 ELİSA yönteminin uygulanışı 21<br />

Şekil 14 Direkt immünofloresan yönteminin uygulanışı 22<br />

Şekil 15 Akraba grubu ile kontrol grubunun sıçan özefagusu<br />

substratında elde edilen titrasyonların karşılaştırılması<br />

Şekil 16 Akraba ve kontrol grubunun maymun özefagusu substratında<br />

elde edilen titrasyonların karşılaştırılması<br />

Şekil 17 Akraba ve kontrol grubunun sıçan özefagusu substratında elde<br />

edilen 1/10 ve üzeri titrasyonlarının karşılaştırılması<br />

Şekil 18 Sıçan özefagusunda anne-baba, kardeş ve çocuklarda pozitiflik<br />

oranları<br />

iv<br />

5<br />

13<br />

13<br />

16<br />

27<br />

28<br />

29<br />

30


C3 : Kompleman 3<br />

DİF : Direkt immünofloresan<br />

Dsg1 : Desmoglein 1<br />

Dsg3 : Desmoglein 3<br />

KISALTMA LİSTESİ<br />

ELİSA: Enzim linked immunosorbent assay<br />

İEN : İntraepidermal nötrofilik IgA dermatozu<br />

İİF : İndirekt immünofloresan<br />

İSA : İntersellüler aralık<br />

PNP : Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong><br />

PF : Pemfigus foliaseus<br />

PV : Pemfigus vulgaris<br />

SPD : Subkorneal püstüler dermatoz benzeri<br />

v


ÖZET<br />

Pemfiguslu Hastaların Sağlıklı Birinci Derece Akrabalarında Pemfigus<br />

Otoantikorlarının Sıklığının Araştırılması<br />

Pemfigus epidermal hücre yüzey antijenlerine karşı otoantikorların gelişimi ile<br />

karakterize otoimmün büllöz bir hastalıktır. Etyopatogenezde genetik ve çevresel<br />

faktörlerin rol oynadığına dair kanıtlar vardır. Hastalığın HLA ile ilişkisi gösterilmiştir.<br />

Bildirilen ailesel olguların yanı sıra farklı popülasyonlarda yapılan çalışmalarda<br />

<strong>pemfigus</strong>a ait otoantikorlar <strong>hastaların</strong> <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> akrabalarının serumlarında<br />

da saptanmıştır.<br />

Bu çalışmada bölgemizdeki <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> hastalarda herediter faktörlerin rolünü<br />

belirleyebilmek amacıyla immünofloresan ve ELİSA gibi otoantikor testleri kullanarak,<br />

<strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> <strong>hastaların</strong> <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> <strong>akrabalarında</strong> dokuda ve serumda<br />

<strong>pemfigus</strong> otoantikorlarının varlığı ve sıklığı araştırıldı.<br />

Çalışma kapsamına alınan 29 <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> hastanın, 68 <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong><br />

akrabasından alınan serum ve deri örnekleri immünofloresan ve ELİSA yöntemleri ile<br />

çalışıldı.<br />

Serumda dolanan otoantikorların varlığı, sıçan özefagusu substrat olarak kullanıldığında<br />

hasta akrabası grubunda 1/20 ve üzeri titrasyonlarda <strong>sağlıklı</strong> kontrol grubuna oranla<br />

istatistiksel olarak anlamlı bulunmasına karşın, maymun özefagusu substrat olarak<br />

kullanıldığında her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı.<br />

ELİSA metodunu uyguladığımız 32 hasta akrabasından sadece birinde spesifik<br />

otoantikorlar saptandı. Serumlarında antikor saptanan 13 hasta akrabasına aynı<br />

zamanda direkt immünofloresan testi uygulandı ve hiçbirisinin derisinde antikor<br />

depolanması gözlenmedi.<br />

Çalışma grubumuzdaki <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> <strong>hastaların</strong> <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> <strong>akrabalarında</strong><br />

<strong>pemfigus</strong> otoantikorlarının bulunma sıklığı yüksek saptanmamıştır. Pozitif saptanma<br />

sıklığı <strong>sağlıklı</strong> hasta <strong>akrabalarında</strong> ancak belirli substratlarda ve titrasyonlarda <strong>sağlıklı</strong><br />

kontrol gruplarına göre anlamlı farklılıklar gösterebilmiştir. Bu bulgular ile bölgemizde<br />

görülen <strong>pemfigus</strong>un etyopatogenezinde herediter faktörlerin etkisinin sınırlı olabileceği<br />

sonucuna varılmıştır.<br />

Anahtar sözcükler: Ailesel, herediter, otoantikor, <strong>pemfigus</strong><br />

vi


ABSTRACT<br />

Investigating of the Frequency of Pemphigus Autoantibodies in the First-Degree<br />

Healthy Relatives of Patients with Pemphigus<br />

Pemphigus is an autoimmune blistering disease characterized by circulating<br />

autoantibodies against the keratinocyte cell surface. The evidences indicate that genetic<br />

and environmental factors may play a role in the aetiopathogenesis of the disease.<br />

Pemphigus is associated with alleles of HLA. The pemphigus autoantibodies were also<br />

demonstrated in the sera of the first-degree healthy relatives of patients with pemphigus<br />

in previous studies in different populations<br />

In this study to determine role of the hereditary factors in aetiopathogenesis of the<br />

disease in our region, frequency and existence of pemphigus autoantibodies were<br />

investigated in sera and in skin in the first-degree healthy relatives of the patients with<br />

pemphigus by using autoantibody tests such as immunofluorescence and ELISA.<br />

Sera and skin samples which were obtained from 68 first-degree healthy relatives of the<br />

29 patients with pemphigus were examined by using ELISA and immunofluorescence<br />

tests.<br />

The titers of 1/20 and above of circulating antibodies in sera were found as statistically<br />

significant between healthy relatives and healthy controls in rat esophagus substrates.<br />

But there were no significant differences between titers of both groups in the substrates<br />

of monkey esophagus. ELISA was performed to 32 healthy relatives. The anti-<br />

desmoglein 3 antibodies were detected only in one relative. Direct immunofluorescence<br />

test was performed to 13 healthy relatives. All samples were determined as negative.<br />

As a result of our study the frequency of the pemphigus autoantibodies was not high in<br />

the first-degree healthy relatives of the patients with pemphigus. It was only found to be<br />

statistically significant in certain substrates and titers. By considering these findings, we<br />

concluded that the hereditary factors seem to effect to aetiopathogenesis of the<br />

pemphigus in limited degree in our region.<br />

Keywords: Autoantibodies, familial, hereditary, pemphigus<br />

vii


1. GİRİŞ<br />

Pemfigus, epidermal hücre yüzey antijenlerine karşı gelişen otoantikorların<br />

etkisi ile deri ve müköz membranlarda epidermal ayrışma, yani klinik olarak bül<br />

ve/veya erozyonlar oluşumu ile karakterize, hayatı tehdit eden otoimmün bir<br />

hastalıktır 1 . Söz konusu otoantikorların epidermal ayrışmaya nasıl yol açtıkları<br />

konusunda pek çok bilgi vardır 2-5 . Ancak, etyopatogenezde özellikle üzerinde durulan<br />

genetik ve çevresel karşılıklı etkileşimin, hastalarda otoantijenlere karşı nasıl<br />

duyarlanma yarattığı ve bunun sonucunda da patojen otoantikorların nasıl geliştiği<br />

konusunda henüz yeterli bilgiye sahip değiliz. Pemfiguslu hastalarda otoantikor<br />

gelişiminde herediter faktörlerin rol oynadığı bilinmektedir. Genetik predispozisyonun<br />

hastalığın etyopatogenezine olan etkisi ile ilgili düşünceler ilk kez Japon ve Yahudi<br />

<strong>pemfigus</strong> vulgarisli hastalarda HLA-A10 insidansının arttığının tespiti ile gündeme<br />

gelmiştir 6,7 . Sonraki çalışmalarda Yahudi <strong>pemfigus</strong> vulgarisli hastalarda HLA-DR4 ve<br />

HLA-DR6 insidansının %90 gibi oldukça yüksek düzeylerde olduğu ortaya konmuştur 8 .<br />

Ayrıca bugüne kadar genetik predispozisyonu çağrıştıracak biçimde 25 tane ailesel<br />

<strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> tanımlanmıştır 9-19 . Tüm bu mevcut bilgiler <strong>pemfigus</strong> patogenezinde genetik<br />

yatkınlığın ne kadar rol oynadığı, bunun hasta popülasyonumuzdaki etkisinin ne olduğu<br />

ve bu etkinin hastalık gelişmeden önce tespit edilebilir olup olmadığı sorularını akla<br />

getirmektedir. Bu soruları temel alan çalışma amacımız doğrultusunda <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong><br />

hastalarımızın <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> <strong>akrabalarında</strong> otoantikor testleri olan immünofloresan ve<br />

ELİSA testlerini kullanarak dokuda depolanmış olan ve serumda dolanan otoantikor<br />

düzeylerinin bakılması ve yine <strong>akrabalarında</strong>ki spesifik otoantikor düzeylerinin<br />

varlığının ve sıklığının araştırılması planlandı.<br />

1


2. GENEL BİLGİLER<br />

Pemfigus, Yunanca bül, balon anlamına gelen pemphix kelimesinden köken alır.<br />

Wichman tarafından 1791’de isimlendirilmiş olup, kronik büllöz dermatozların en<br />

önemli grubu olarak tanımlanır 20 . Pemfigus epidermal hücre yüzeylerindeki desmoglein<br />

(Dsg) 1 ve desmoglein 3 gibi adezyon moleküllerine karşı IgG otoantikorlarının<br />

gelişmesi sonucu deri ve müköz membranların bül ve erozyonları ile karakterize<br />

otoimmün büllöz bir hastalıktır. Histolojik olarak intraepidermal bül ve akantolizis,<br />

immünolojik olarak ise kanda dolanan ve keratinositlerin hücre yüzey antijenlerine karşı<br />

gelişen IgG otoantikorları ile karakterizedir 1 .<br />

2.1 Sınıflandırma<br />

Pemfigus intraepidermal ayrışmanın anatomik lokalizasyonuna göre <strong>pemfigus</strong><br />

vulgaris (PV) ve <strong>pemfigus</strong> foliaseus (PF) şeklinde iki ana gruba ayrılır. PV suprabazal<br />

ayrışma gösterirken, PF granüler tabaka ve subkorneal bölgede ayrışma gösterir.<br />

İmmünolojik özellikler klinik ve histopatolojik bulgular ile birlikte değerlendirildiğinde<br />

ise <strong>pemfigus</strong> grubu hastalıklar dört ana gruba ayrılır 1 (Tablo1).<br />

Tablo 1. Pemfigusun sınıflandırılması 1<br />

Tip Alt tipleri<br />

Pemfigus vulgaris<br />

•<br />

•<br />

Pemfigus vejetans<br />

İlaca bağlı<br />

• Pemfigus eritematozus<br />

Pemfigus foliaseus<br />

• Fogo selvagem (Endemik PF)<br />

• İlaca bağlı<br />

Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong> -<br />

• Subkorneal püstüller dermatoz<br />

Ig A <strong>pemfigus</strong>u<br />

•<br />

benzeri<br />

İntraepidermal nötrofilik IgA<br />

dermatozu<br />

2


2.2 Epidemiyoloji<br />

Pemfigus en sık 5. ve 6. dekadlarda, kadın ve erkeklerde eşit sıklıkla görülür.<br />

Çocuklarda nadir olmakla beraber genç insanlarda nadir değildir 21 . Pemfigus insidans<br />

ve prevelansı coğrafik bölgelere göre farklılık göstermektedir. Mevcut yayınlara<br />

baktığımızda PV’nin Yahudi ve Akdeniz ırkında insidansının daha yüksek olduğunu<br />

görmekteyiz. Genel olarak dünyadaki insidansı 0.076-2.7/100.000 arasındadır 22-29 .<br />

Endemik PF, fogo selvagem ise Brezilya’nın bazı bölgelerinde %3.4’e kadar çıkan<br />

sıklıkta görülmektedir 1 .<br />

Ülkemizde Akdeniz bölgesinde insidansı 0.24/100.000’dir. En çok PV<br />

görülmektedir. Hastalığın görülme yaşı ortalama 43’tür ve erkek/kadın oranı<br />

1/1.35’tir 30 .<br />

2.3 Patogenez<br />

Mevcut bilgilerimiz <strong>pemfigus</strong>un otoimmün bir hastalık olduğunu<br />

göstermektedir. İndükleyen olaylar bilinmemekle beraber ototantikorlar epidermal<br />

keratinositler üzerindeki desmozomal glikoproteinler olan desmogleinlere karşı<br />

gelişmektedir. Otoantikorların tipleri klinik formların farklılaşmasını da etkilemektedir.<br />

Klasik <strong>pemfigus</strong>un klinik tipleri olan PV ve PF’li <strong>hastaların</strong> serumlarında<br />

antidesmoglein otoantikorları bulunmaktadır. Sadece anti-Dsg3 IgG içeren serum,<br />

sınırlı cilt lezyonu ile mukozal baskın PV’ye neden olmaktayken, anti-Dsg3 ve anti-<br />

Dsg1’in birlikte bulunduğu serum, müköz membran ve deri lezyonlarının ikisine birden<br />

neden olmaktadır. Sadece anti-Dsg1 içeren serum mukozal tutulum olmadan deriyi<br />

etkileyen PF’ye yol açmaktadır 31 .<br />

Hedef antijenler desmozomlarda bulunan hücreler arası adezyon molekülleri<br />

olan Ca ++ bağımlı, kaderin ailesinden desmoglein (Dsg) 1 ve 3’tür (Şekil 1 ve Şekil 2).<br />

Desmogleinler desmozomların iç kısmının transmembran glikoprotein parçasıdır 2 .<br />

Otoantikor Dsg’nin ekstrasellüler kısmının uzak bölgesine (EC1-5) bağlanır ve<br />

epidermal hücrelerin ayrılmasına neden olur 3 (Şekil 2). Bu antikorların hastalığın<br />

3


patogenezindeki rolünü destekleyen bulgular şu şekilde sıralanabilir; i) hastalığın<br />

aktivitesiyle dolanan <strong>pemfigus</strong> otoantikorlarının seviyelerinin ilişkili olması, ii) aktif<br />

<strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> anneden otoantikorların bebeğe transplasental geçişi ile yenidoğanda<br />

büllerin olması, iii) PF ve PV <strong>hastaların</strong>daki IgG otoantikorlarının insan deri<br />

kültürlerine eklenmesi ile epidermisin subkorneal ve suprabazal alanlarında ayrışma<br />

gözlenmesi, iv) PF, PV ve paraneoplastik <strong>pemfigus</strong>taki (PNP) IgG’lerin yenidoğan<br />

farelere pasif transferi ile <strong>pemfigus</strong> <strong>hastaların</strong>dakine benzer intraepidermal büllerin<br />

oluşturulması 2 .<br />

Hücreler arası bağlantıyı sağlayan desmozomlar, epidermisin tüm tabakalarında<br />

keratinositlerde bulunurlar. Ancak farklılaşma sırasında önemli yapısal ve sayısal<br />

değişikliğe uğrarlar. Bazal tabaka üzerinde birkaç adet varken, stratum spinozum ve<br />

granülozumda sayıları artar, stratum korneumda tekrar sayıları azalır. Dsg1 epidermisin<br />

üst tabakalarında daha yoğun bulunur. Mukozalarda çok az sayıda saptanır. Dsg3 ise<br />

özellikle epidermisin alt tabakalarında daha fazladır 4 .<br />

Transmembran desmozomal kadherinler desmoglein ve desmocollini içeren<br />

glikoproteinlerdir. Plak proteinler ise glikolize olmamış proteinlerdir ve plakin ailesi ve<br />

armadillo benzeri proteinler olarak ikiye ayrılır 4 (Tablo 2).<br />

Tablo 2. Desmozomal Proteinler 4<br />

Kadherinler<br />

Armadillo ailesi üyeleri<br />

Plakin ailesi üyeleri<br />

Desmoglein<br />

Desmocollin<br />

Plakoglobulinler<br />

Plakophilin<br />

Plectin<br />

Desmoplakin<br />

Envoplakin<br />

Periplakin<br />

4


Şekil 1. Hedef antijenlerin yer aldığı desmozomal model.<br />

Desmozomal<br />

plak<br />

Keratin<br />

IFs<br />

Keratinosit<br />

membran<br />

Desmoglea<br />

Şekil 2. Desmozomdaki olası düzeni ve protein etkileşimini gösteren spekülatif model 4 .<br />

Pl:Plektin, Dp:Desmoplakin Pkp:Plakophilin, Pkg:Plakoglobin Env:Envoplakin<br />

Per:Periplakin Dsc:Desmocollin Dsg:Desmoglein IFs:Intermediate filaments<br />

Pemfigus otoantikorlarının keratinositlerden, plazminojen aktivatörlerine<br />

benzer biçimde proteaz salınımını indükleyerek de indirekt olarak bül oluşturduğu öne<br />

sürülmüştür 32 . Farelerde Dsg3 geninde oluşturulmuş mutasyon sonucunda <strong>pemfigus</strong><br />

5


antikorlarının Dsg’lerin adezive fonksiyonlarını bozarak doğrudan bül oluşturduğu<br />

gösterilmiştir. Dsg3 geni harap edilen farelerde PV’nin karakteristik lezyonları ile<br />

beraber müköz membranlarda ve deride travma bölgelerinde suprabasal akantolizis<br />

gözlenmiştir 33 . Sonuç olarak <strong>pemfigus</strong>ta akantolizis yani epidermal ayrışma<br />

desmogleinlerdeki yapısal bozukluğa ikincil olarak otoantikorların direkt etkisiyle veya<br />

desmogleinler ile otoantikorlar arasında immünolojik etkileşme ile meydana<br />

gelmektedir.<br />

Otoreaktif T hücrelerinin de PV patogenezinde kritik rol oynadığı<br />

düşünülmektedir. Çünkü; i) antikor üretimi T hücre yardımını gerektirir, ii) PV’de<br />

CD4+ T hücrelerinin bulunması farklı HLA class II alellerinin güçlü ilişkisi nedeniyle<br />

öne sürülmüştür ve iii) Dsg epitoplarını T hücrelerinin tanıması, B hücreleri tarafından<br />

Dsg3 spesifik otoantikorlarının üretimini başlatma ve sürdürmede çok önemli rol<br />

oynayabilir. Dsg3’ün ekstrasellüler kısmının farklı epitoplarını tanıyan otoreaktif T<br />

hücreler tanımlanmıştır. Bu otoreaktif CD4+ T hücreler IL-4 ve IL-10 gibi Th2<br />

sitokinleri üretirler. Th2 bağımlı IgG4 alt tipi otoantikorlar PV’li <strong>hastaların</strong> aktif<br />

döneminde baskın görülürken, Th1 bağımlı IgG1 alt tipi otoantikorlar PV’li <strong>hastaların</strong><br />

remisyon döneminde baskındır. PV’li hastalardakine benzer ya da aynı HLA class II<br />

allelerini taşıyan <strong>sağlıklı</strong> bireylerde de Dsg3’e karşı otoreaktif T hücre yanıtı geliştiği<br />

gözlenmiştir. PV’li hastalardaki otoreaktif T hücreleri Th1 ve Th2 sitokinlerinin ikisini<br />

birden üretirken <strong>sağlıklı</strong> kişilerdeki otoreaktif T hücrelerinden sadece Th0 üretimi<br />

gözlenir 3 .<br />

Nguyen et al. PV’nin patogenezinde desmoglein dışında alfa9-asetilkolin<br />

reseptörlerine ve pemphaxine karşı da otoantikorlar tanımlanmıştır. Dsg3-/- farelere PV<br />

hasta serumu verildiğinde Dsg dışındaki hedef antijenlerin varlığını destekler nitelikte<br />

intersellüler boyanmalar saptamışlardır 34 .<br />

Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong>ta sitoplazmik proteinler olan plakin ailesinin<br />

(desmoplakin, BPAG1, envoplakin, periplakin ve plectin) tüm üyelerine karşın<br />

otoantikorlar vardır 31 . Epitelyal proteinlere karşı tümörün otoimmüniteyi nasıl<br />

indüklediği bilinmemektedir. Bir hipoteze göre anti-tümör immün yanıt, konağın<br />

6


normal epitelyal proteinleri ile çapraz reaksiyon göstermektedir. Ayrıca otoimmüniteyi<br />

tümör hücreleri tarafından üretilen disregüle sitokinlerin geliştirdiğine dair kanıtlar da<br />

vardır. PNP’li hastalarda IL-6 seviyeleri belirgin olarak yükselmiş saptanır. PNP ile en<br />

çok birlikteliği olan non-Hodgkin lenfoma, kronik lenfositer lösemi, Castelman<br />

tümöründe in vitro olarak tümör hücrelerinin yoğun miktarda IL-6 salgıladıkları<br />

gösterilmiştir. IL-6 ise B hücrelerinin farklılaşmasını ve immünglobulin üretimini<br />

desteklemektedir. Buna uyar biçimde mystenia gravis, otoimmüm sitopeni gibi diğer<br />

otoimmün hastalıklarda da, <strong>hastaların</strong> serumlarında IL-6 seviyeleri yüksek bulunur 1 .<br />

İlaca bağlı <strong>pemfigus</strong> en sık penisilamin ve kaptopril ile gözlenmiştir. Penisilamin<br />

ve kaptoprilin sülfidril grupları desmoglein 1 ve 3’ün sülfidril gruplarıyla etkileşir. Bu<br />

etkileşim sonucunda ya direkt olarak adezyon molküllerine karışarak (intefering) ya da<br />

bu molekülleri antijenik hale getirerek <strong>pemfigus</strong>a neden olurlar 1,35 .<br />

IgA <strong>pemfigus</strong>u klinik ve histolojik görünümlerine göre subkorneal püstüler<br />

dermatoz benzeri (SPD) ve intraepidermal nötrofilik IgA dermatozu (IEN) olarak ikiye<br />

ayrılır. Subkorneal püstüler dermatoz tipinde desmokollin 1’e karşı, intraepidermal<br />

nötrofilik IgA dermatozu tipinde ise Dsg1 ve Dsg3’e karşı otoantikorlar saptanmıştır .<br />

Ishii et al. yaptığı bir çalışmada<br />

intraepidermal nötrofilik IgA dermatozu tipi IgA<br />

<strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> hastalarda keratinosit hücre membranının ekstradesmozomal bölgesinde<br />

keratinositler arasındaki intersellüler alanda da elektronmikroskobik olarak boyanmalar<br />

tespit etmişlerdir. Bu çalışma hastalığın patogenezinde rol alabilecek desmozomal<br />

olmayan transmembranöz glikoproteinlere karşı da otoantikorların gelişebileceğini<br />

36<br />

göstermektedir .<br />

7<br />

36


Tablo 3. Pemfigus Antijenleri 4<br />

Glikolize olmayan plak proteinleri<br />

Proteinler Moleküler Ağırlık (kDa) Pemfigus Tipi<br />

Desmoplakin 1 250 Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong><br />

Desmoplakin 2 210 Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong><br />

Plektin 300 Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong><br />

Envoplakin 210 Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong><br />

Periplakin 195 Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong><br />

Desmozomal Kadherinlerin transmembran kor glikoproteinleri<br />

Proteinler Moleküler Ağırlık (kDa) Pemfigus Tipi<br />

Desmoglein 1 160<br />

Desmoglein 3 130<br />

Desmokolin 1 115<br />

Desmocolin 2 107<br />

Pemfigus foliaseus<br />

Jeneralize <strong>pemfigus</strong> vulgaris<br />

Pemfigus herpetiformis<br />

Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong><br />

Mukozal <strong>pemfigus</strong> vulgaris<br />

Pemfigus vulgaris<br />

Pemfigus foliaseus<br />

Pemfigus herpetiformis<br />

Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong><br />

İEN Ig A <strong>pemfigus</strong><br />

SPD Ig A <strong>pemfigus</strong><br />

Pemfigus vulgaris<br />

Pemfigus foliaseus<br />

Pemfigus vulgaris<br />

Pemfigus foliaseus<br />

IEN: İntraepidermal nötrofilik SPD: Subkorneal püstüler dermatoz<br />

8


2.4. Klinik bulgular<br />

2.4.1 Pemfigus vulgaris<br />

Pemfigus vulgarisin primer lezyonu gevşek büllerdir. Genellikle normal<br />

görünümlü deriden ortaya çıksa da eritemli derinin üzerinden de gelişen büllerin kolay<br />

rüptürü sonucu ağrılı erode alanlar meydana gelir. Bülün çevresindeki normal<br />

görünümlü deriye basınç uygulandığında epidermisin ayrıştığı gözlenir ki buna<br />

Nikolsky belirtisi denir. En çok tutulan bölgeler oral mukoza, saçlı deri, yüz, sırt, göğüs<br />

ön duvarı, göbek, aksilla ve inguinal bölgelerdir (Şekil 3). Hastaların yarıdan fazlasında<br />

tutulum oral mukozadan başlar ve konjuktiva, larinks, farinks, özefagus, vulva ve üretra<br />

gibi mukoz membranlar da da lezyonlar görülebilir (Şekil 4). Lezyonlar genellikle<br />

kaşıntısızdır, ağrılı olabilirler; ancak hiperpigmentasyon ile iyileşirler 1 .<br />

Bazı hastalarda erozyonlar içerisinden üzerinden püy sızıntısı olan yoğun<br />

granülasyon dokusu ve krut geliştirme eğilimindedir. Buna PV’nin bir alt klinik formu<br />

olarak <strong>pemfigus</strong> vejetans denir. Söz konusu vejetasyonlar sıklıkla başta aksilla ve<br />

inguinal bölge olmak üzere intertriginöz alanlar, saçlı deri ve yüze yerleşme<br />

eğilimindedirler. Neuman tipinde vejetasyonlar PV’nin erode lezyonları üzerinde<br />

gelişirken, Hallopeau tipinde lezyonlar püstüller şeklinde başlayıp hızla vejetasyonlara<br />

dönüşür 1,37 .<br />

Şekil 3. Pemfiguslu bir hastada gövde ve<br />

ekstremitelerde erozyonlar<br />

9<br />

Şekil 4. Pemfiguslu bir hastada oral mukozada<br />

erozyonlar ve bül artıkları


2.4.2 Pemfigus foliaseus<br />

Eritemli zeminde skuamlı, krutlu erozyonlar ile karakterizedir. Akantolizis<br />

subkorneal alanda veya stratum granülosum tabakasında olduğu için gelişen büller<br />

kolayca rüptüre olurlar. Sınırlı ve başlangıç lezyonları yüz, saçlı deri, gövde üst kısım<br />

gibi seboreik bölgelerde lokalizedir ve oral mukoza tutulumu nadirdir. Hastalık yıllarca<br />

lokalize kalabilir veya hızla ilerleyerek bazen eksfoliyatif eritrodermiye neden olabilir.<br />

Güneşe ve/veya sıcağa maruziyet hastalık aktivitesini şiddetlendirebilir. Güney<br />

Amerika’da görülen endemik formuna fogo selvagem denir 1 .<br />

Senear-Usher sendromu olarak ta bilinen <strong>pemfigus</strong> eritematozus<br />

(p. eritematozus) PF’nin lokalize varyantıdır ve daha benign seyirlidir. Lezyonlar<br />

eritemli, kalın krutlu, büllöz ve hatta hiperkeratotiktir. Genellikle lupus eritematozusta<br />

olduğu gibi yüz, çene, ve kulaklar tutulur. Hastaların %80’inde lupus band testi pozitif<br />

iken (bazal membranda band tarzı en az iki immünoreaktanın granüler depolanması)<br />

%30’unda antinükleer antikor düşük titrede pozitiftir 21 .<br />

2.4.3 Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong><br />

Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong> hemen her zaman altta yatan bir neoplaziye ve<br />

genellikle de bir lenfoproliferatif hastalığa bağlı gelişen otoimmün mukokutanöz bir<br />

sendrom olarak değerlendirilmektedir. Başta oral mukozada olmak üzere müköz<br />

membranlarda inatçı erozyon ve ülserasyonla, deride büller, erozyonlar, likenoid<br />

papüller, bazen target benzeri lezyonların da eşlik ettiği polimorf bir deri döküntüsü ile<br />

karakterizedir. Gastrointestinal ve respiratuvar epitel de tutulabilir. Yaklaşık <strong>hastaların</strong><br />

2/3’ünde deri lezyonları, neoplazm ile birlikte gözlenirken, 1/3’ünde neoplastik<br />

lezyonlar, mukokütanöz hastalık oluştuktan sonra saptanır 38 .<br />

Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong> ile en sık ilişkili maligniteler non-Hodgkin lenfoma,<br />

kronik lenfositer lösemi, Castelman tümörü, timoma, Waldenström makroglobulinemisi,<br />

inflamatuar fibrosarkom, bronkojenik skuamöz hücreli kanserdir 1,38 .<br />

10


2.4.4 IgA <strong>pemfigus</strong>u<br />

Vezikülopüstüler döküntü, nötrofilik infiltrasyon ve akantolizis ile karaterize<br />

otoimmün intraepidermal büllöz bir hastalıktır. Subkorneal püstüler dermatoz benzeri<br />

ve intraepidermal nötrofilik IgA <strong>pemfigus</strong>u olarak ikiye ayrılır. Her iki tipin kliniğinde<br />

eritemli veya normal deri üzerinde gevşek vezikül ve/veya püstüller vardır. Püstüller<br />

orta kısımda krutla beraber annüler veya sirsine desen oluşturma eğilimindedirler. En<br />

sık tutulan yerler aksiler bölge ve kasıklardır ancak gövde, proksimal ekstremite ve alt<br />

abdominal bölgede de lezyonlar gelişebilir. Kaşıntı belirgindir 38 .<br />

2.4.5 İlaca bağlı <strong>pemfigus</strong><br />

İlaçların indüklediği <strong>pemfigus</strong> thiol grubu içeren ve thiol grubu içermeyen<br />

ilaçlara bağlı olarak iki gruba ayrılır. Thiol grubu içeren ilaçlar (penicillamin, kaptopril,<br />

pyritinol, thiopronine, piroksikam vs.) nedeniyle gelişen <strong>pemfigus</strong> klinik olarak PF’ye<br />

benzemektedir. Thiol grubu olmayan ilaçlar (antibiyotikler, penisilin ve türevleri,<br />

sefalosporinler, rifampisin, pyrazolon türevleri, aminopirin, azoprozon vs.) ise PV tipine<br />

benzer tablolar oluşturmaktadır. Eritemli, skuamlı, krutlu papüller, morbiliform<br />

erüpsiyonlar, ürtikeryal lezyonlar ve ardından herpetiform küçük veziküller ve<br />

erozyonlar gözlenebilmektedir. Oral lezyonlar thiol grubu içeren ilaçlarda<br />

gözlenmezken; thiol grubu olmayan ilaçlara bağlı gelişen <strong>pemfigus</strong>ta gözlenir 20,39 .<br />

2.5 Histopatoloji<br />

Pemfigusta ana patolojik bulgu akantolizise sekonder gelişen intraepidermal<br />

ayrışmadır. Bu ayrışma PV ve onun varyantı olan <strong>pemfigus</strong> vejetansta hemen bazal<br />

tabakanın üzerindedir; yani suprabazaldir. Bazal keratinositler üst ve yanlardaki diğer<br />

keratinositlerle bağlantılarını kaybederler; ancak bazal membrana tutulu olarak kalırlar.<br />

Bu görünüm karakteristik “mezar taşı sırası” görünümü meydana getirir; bül boşluğu<br />

içerisinde diğer keratinositler ile bağlantılarını kaybetmiş poligonal görünümünü<br />

kaybederek yuvarlak bir şekil almış nukleus sitoplazma oranının hiperkromatik nukleus<br />

lehine bozulduğu “akantolitik hücre” diye tanımlanan karakteristik morfolojiye<br />

11


dönüşürler (Şekil 5 ve Şekil 6). Ayrışma ve akantolizise eşlik eden eozinofilik<br />

spongiozis tablosu görülebilir 40 .<br />

Pemfigus vejetans lezyonları bu histolojik morfolojiye ilaveten papillamatoz,<br />

akantoz ve hiperkeratoz gösterirler. Bazı lezyonlarda ise eozinofilden zengin<br />

intraepidermal apseler saptanabilir.<br />

PF ve onun varyantı olan <strong>pemfigus</strong> eritematozusta ise ayrışma intraepidermal<br />

ancak subkornealdir. Granüler tabaka altındaki epidermis sağlamdır. Bül boşluğu<br />

içerisinde nötrofillerden meydana gelen subkorneal püstüller ve seyrek akantolitik<br />

hücreler gözlenebilir; eozinofilik spongioz eşlik edebilir 1,40 .<br />

PNP’de lezyonlar çok polimorfik olduğudan histopatolojisi PV ve PF’den<br />

farklıdır ve spesifik değildir. Deri biyopsisi değerlendirilirken alınan materyalin klinik<br />

morfolojisi de göz önünde bulundurulmalıdır. İnflamatuar olmayan kutanöz büller<br />

suprabazal akantolizis, interface ve likenoid değişiklikler açısından baskınken,<br />

eritematöz papül ve maküler lezyonlarda interface ve likenoid değişikliklerle beraber<br />

tek hücre nekrozları, diskeratotik keratinositler, lenfositlerin ekzositozu ve bazal hücre<br />

dejenerasyonu gözlenmektedir 1,40 .<br />

IgA <strong>pemfigus</strong>un histopatolojisi çoğunlukla PF’ye (subkorneal tip) bir kısmı da<br />

PV’ye (intraepidermal tip) benzemektedir.<br />

İlaca bağlı <strong>pemfigus</strong>un histopatolojisi klinik görünümü ile ilişkilidir. PF’ye<br />

benzer lezyonlarda epidermal akantolizis, PV’ye benzer lezyonlarda ise suprabazal<br />

akantolizis gözlenir. Her iki duruma da eozinofilik spongiozis eşlik edebilir. İdiopatik<br />

ve ilacın başlattığı <strong>pemfigus</strong>u histopatolojik olarak ayırmak mümkün değildir 20 .<br />

12


Şekil 5. Pemfigus vulgaris histopatolojisi;<br />

suprabazal bül, süperfisiyal perivasküler<br />

infiltrasyon, bazal keratinositlerde “mezar<br />

taşı sırası” görünümü (HE,X150)<br />

2.6 İmmünofloresan yöntemler<br />

Şekil 6. Pemfigus vulgariste sitolojik bulgular;<br />

akantolitik hücreler (Tzanck smear,<br />

Giemsa boyası.)<br />

Flourescein ile işaretli antikorların dokudaki hedef antijene bağlanıp floresan<br />

mikroskobik inceleme ile görünebilir hale gelmesine dayanan bir testtir. Pemfigusun<br />

kesin tanısı otoantikorların gösterilmesi ile konulmaktadır. Tek başına tanı<br />

koydurabileceği gibi klinik ve histolojik olarak konulmuş tanıyı değiştirebilmekte veya<br />

tamamen farklı bir tanının konmasını sağlayabilmektedir. Günümüzde ototantikor<br />

testleri içerisinde en sık kullanılandır. Başlıca serumdaki otoantikorları göstermeye<br />

yönelik indirekt (İİF) ve dokudaki otoantikorları göstermeye yönelik olarak direkt<br />

immünofloresan (DİF) tetkikler şeklinde 2 yöntem uygulanır 41 .<br />

2.6.1 Pemfigusta direkt immünofloresan tetkiki<br />

Keratinosit hücre yüzeyindeki desmozomal proteinlere antikorların<br />

bağlanmasıyla intersellüler aralıkta (ISA) “balık ağı” deseni oluşur (Şekil 7). Aktif<br />

hastalığı olan kişilerden perilezyonel alandan alınan biyopsi de DİF testinin sensitivitesi<br />

%100 civarındadır. DİF <strong>pemfigus</strong> tanısı koydurur ancak <strong>pemfigus</strong>un varyantlarını<br />

birbirinden ayırt ettiremez. Genellikle tüm epidermisi kaplayacak şekilde (full<br />

thickness) depolanma saptanmakla birlikte, PV’de daha suprabazal, PF’de ise daha<br />

subkorneal depolanma eğilimi olabilir. Floresanın epidermisin farklı tabakalarında<br />

13


değişik yoğunlukta depolanmasının nedeni hedef desmozomal proteinlerin PF için<br />

Dsg1, PV için ise Dsg3 olmasına bağlı olabilir. Depolanan antikor IgG’dir; ancak erken<br />

<strong>pemfigus</strong> lezyonlarından alınan örneklerde IgG’ye benzer paternde, daha az şiddette ve<br />

sıklıkta kompleman 3 (C3) depolanması da gözlemlenebilir. PNP’de İSA depolanması<br />

zayıf olabilir veya spesifik olmayan diffüz boyanma paterni gözlemlenebilir. IgA<br />

<strong>pemfigus</strong>unda ise İSA’da depolanan antikor IgA’dır 42 .<br />

PNP ve p. eritematozusta hem İSA’da hem de bazal membran zonunda<br />

immünoreaktan depolanması görülebilmektedir (Şekil 8 ve 9).<br />

İlaca bağlı <strong>pemfigus</strong>ta depolanma paterni heterojendir. Bu <strong>hastaların</strong> 2/3’ünde<br />

Dsg1’e karşı antikor vardır ve klinik ve histolojisi PF’ye benzer; 1/3’ünde ise Dsg3’e<br />

karşı antikor vardır ve bu <strong>hastaların</strong> klinik ve histolojisi ise PV’ye benzemektedir.<br />

DİF testinin pozitif prediktif değeri, yani testin pozitif olduğu kişilerin <strong>pemfigus</strong><br />

olma olasılığı yaklaşık %100 iken negatif prediktif değeri, yani testin negatif olduğu<br />

kişilerin <strong>pemfigus</strong> olmama olasılığı ise %85-90’dır. Negatif prediktif değerin daha<br />

düşük olmasının nedeni ise inflame veya büllöz alanlardan alınan biyopsilere bağlı<br />

yalancı negatifliktir 42 .<br />

DİF<br />

İntersellüler alanda<br />

IgG %100<br />

Genellikle C3’de pozitif<br />

IgM ve IgA daha az<br />

Floresan paterni: tüm<br />

epidermis<br />

boyunca<br />

keratinositlerin<br />

etrafında, kesintisiz<br />

“Balıkağı “<br />

Şekil 7. Pemfigusta direkt immünofloresan bulguları<br />

14


Şekil 8. Paraneoplastik <strong>pemfigus</strong>ta<br />

immünofloresan bulguları<br />

Şekil 9. Pemfigus eritematozusda direkt<br />

immünofloresan bulguları<br />

2.6.2 Pemfigusta indirekt immünofloresan tetkik<br />

İİF tetkiki şüpheli tanıları doğrulamak amacıyla kullanılabileceği gibi, diğer<br />

büllöz hastalıklardan <strong>pemfigus</strong> grubu hastalıkları ayırmak amacıyla da kullanılmaktadır.<br />

Ayrıca serumdaki otoantikorların titrasyonunu belirleyebildiği için ve bu titrasyonun<br />

hastalık aktivitesi ile korelasyon gösterebilmesi nedeniyle hastalığın<br />

monitorizasyonunda ve tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde kullanılabilmektedir 41 .<br />

Substrat olarak maymun , sıçan özefagusu, insan meme dokusu kullanılmaktadır<br />

(Şekil 10, Şekil 11). Sensitiviteyi arttırmak için ise 2 substrat birlikte kullanılabilir.<br />

PF’de sıçan, PV’de maymun özefagusu, PNP’de ise sıçan mesanesi kullanılarak testin<br />

sensitivitesi arttırılabilmektedir. Eğer maymun ve sıçan özefagusu ya da insan derisi ve<br />

maymun özefagusu birlikte kullanılırsa sensitivite %100’ü bulmaktadır. İİF ile;<br />

yanıklarda, penisiline bağlı ilaç erüpsiyonlarında, deri grefti söz konusu olduğunda,<br />

büllöz ve skatrisyel pemfigoidde, toksik epidermal nekrolizisde, SLE’de yalancı<br />

pozitiflik görülebilmektedir 42 .<br />

15


Şekil 10. Pemfigusta indirekt immünofloresan<br />

bulguları (substrat: maymun özefagusu)<br />

2.7 Pemfigusta ELİSA<br />

PEMFİGUS VULGARİS İİF<br />

Dolanan IgG antikorları<br />

%80-%90 olguda !<br />

Sensitivitesi<br />

substrata bağlıdır!<br />

Yalancı pozitiflik<br />

olabilir !<br />

Antikor titra syonları klinik<br />

aktivite ile korelasyon<br />

gösterir !<br />

Hastalığın şiddetini<br />

gö stermesi bakımından<br />

güvenilir değildir !<br />

Şekil 11. Pemfigusta indirekt immünofloresan<br />

bulguları (substrat: sıçan özefagusu)<br />

Pemfigusta spesifik antikorların ortaya konmasına yönelik olarak western<br />

immünoblotting, immünopresipitasyon ve ELİSA testleri kullanılmaktadır. Bunlar<br />

içerisinde en sık kullanılanı ELİSA testidir.<br />

Pemfiguslu <strong>hastaların</strong> serumlarındaki Dsg1 ve Dsg3’e karşı bulunan spesifik<br />

otoantikorlar ELİSA yöntemi ile semi-kantitatif olarak saptanabilmektedir. Amagai et<br />

al. yaptıkları çalışmada PF hastaları için Dsg1 sensitivitesini %97.9 PV’li hastalar içinse<br />

Dsg3 sensitivitesini %97.5 olarak saptamışlardır 43 .<br />

2.8 Tedavi<br />

Pemfigusun tedavisi diğer otoimmün hastalıklarda olduğu gibi kortikosteroid<br />

merkezlidir. Glukokortikoid tedavisinden önce PV’li <strong>hastaların</strong> çoğu, PF’li <strong>hastaların</strong><br />

ise yaklaşık %60’ında hastalık ölümle sonuçlanıyordu 1,44 .<br />

2.8.1. Genel tedavi prensipleri<br />

PV’de tedavi hastalık sınırlı bir bölgede lokalize bile olsa başlanmalıdır, çünkü<br />

hastalık jeneralize olma eğilimindedir ve tedavi başlanmadığı takdirde prognozu<br />

kötüdür. PF ise yıllarca lokalize kalma eğilimindedir; sistemik tedavi olmadan da<br />

prognoz iyidir ve bu tip <strong>pemfigus</strong>u olan hastalara her zaman sistemik tedavi<br />

gerekmeyebilir.<br />

16


Tedavi rejimi sıklıkla hastalığın aktivitesine bağlı olarak düşük- orta doz<br />

prednizolonla beraber immünosupresif ajandır. Glukokortikoid kullanımında<br />

kontrendikasyon varsa, glukokortikoidler hastalığı kontrol altına alamıyorsa ya da<br />

steroid komplikasyon riskini minimalize eden doz hastalıkta etkili değilse hasta<br />

genellikle immünosupresif ajanlardan (azatiopurin, siklofosfamid, altın, dapson,<br />

mikofenolat mofetil) oluşan adjuvan tedavi almalıdır 1,44 (Tablo 4).<br />

Tablo 4. Pemfigus tedavisi 44<br />

1. Kortikosteroidler<br />

2. İmmünosüpresif ilaçlar<br />

3. Anti-inflamatuar ilaçlar<br />

4. İmmünomodülatörler<br />

• Topikal ve intralezyonel kortikosteroidler<br />

• Oral kortikosteroidler<br />

• Pulse IV kortikoseroid<br />

• Azatiopurin<br />

• Siklofosfamid<br />

• Siklosporin<br />

• Mikofenolat mofetil<br />

• Klorambusil<br />

• Metotreksat<br />

• Altın<br />

• Dapson<br />

• Nikotinamid<br />

• Tetrasiklin<br />

• Plazmaferezis<br />

• Ekstrakorporal fotoferezis<br />

• İntravenöz immünoglobulin<br />

Kortikosteroid tedavisinin başarısı yeterli dozda başlanmasına ve uygun<br />

dozlarda yeterli sürede verilmesine dayanmaktadır. Kortikosteroid artmış kapiller<br />

permeabiliteyi düzelterek, polimorfnükleer lökositleri süprese ederek inflamasyonu<br />

azaltır; lizozomal membranları stabilize eder, lenfositleri ve antikor yapımını baskılar.<br />

Topikal ve oral yollarla uygulanabilmektedir. Tedavi dozunu ayarlamada klinik şiddet<br />

<strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> göz önünde bulundurulmakla beraber antikor titrasyonları da yardımcı<br />

olmaktadır 1,45.<br />

17


2.8.2 Pemfigusta yardımcı ve destekleyici tedaviler<br />

Kortikosteroid tedavisinde mideyi korumak, peptik ülser gelişimini önlemek<br />

amacıyla antiasitler, H2 reseptör blokerleri, prostoglandin E analogları, proton pompa<br />

inhibitörleri; osteoporoz gelişimini önlemek için ise kalsiyum ve D vitamini verilir.<br />

Hastalarda kilo alımını, ödemi engellemek için proteinden zengin karbonhidrattan fakir<br />

diyet önerilir. Topikal olarak antiseptik ve antienfektif tedaviler uygulanır. Sınırlı,<br />

tedaviye yanıt vermeyen lokal lezyonlara ve inatçı oral ülserlere intralezyonel<br />

kortikosteroid tedavisi uygulanır.<br />

2.9 Prognoz<br />

Glukokortikoid tedavisinden önce PV’li <strong>hastaların</strong> çoğu, PF’li <strong>hastaların</strong> ise<br />

yaklaşık %60’ında hastalık ölümle sonuçlanıyordu. Kortikosteroidlerin sistemik<br />

uygulanması ile beraber adjuvan tedavi olarak immünosupresif ilaçların kullanılması<br />

<strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> <strong>hastaların</strong> prognozunu dramatik olarak düzeltmiştir. Günümüzde mortalite<br />

%5-10 arasındadır 30 . Bu tedavilerle 4 ile 10 yıl arası izlenen PV’li hastalarda mortalite<br />

(hastalıktan veya tedaviye bağlı) yaklaşık %10 ve altında iken PF’de bu oran daha da<br />

azdır. Eskiden enfeksiyon, protein kaybı ve elektrolitlerdeki dengesizlik nedeniyle ölüm<br />

görülürken; günümüzde tedaviye bağlı başta enfeksiyon olmak üzere, diabet,<br />

osteoporoz, hipertansiyon en önemli mortalite ve morbitide nedenleridir 1 .<br />

PV’nin seyri lezyonların vücuttaki yaygınlığına, tanı konuluncaya kadar geçen<br />

süreye, uygun tedavi uygulanıp uygulanmamasına ve hasta yaşına göre değişmektedir.<br />

İleri yaş, yaygın lezyonlar ve yüksek doz kortikosteroid verilmesi kötü prognostik<br />

kriterlerdir 1 .<br />

18


3. GEREÇ VE YÖNTEM<br />

Mayıs 2004-Ocak 2005 tarihleri arasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Dermatoloji Anabilim Dalı Kliniğine başvuran ve klinik, histolojik ve immünolojik<br />

olarak <strong>pemfigus</strong> tanısı almış <strong>hastaların</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> gönüllü akrabaları; yani biyolojik<br />

annesi, babası, aynı anne babadan olma kardeşleri veya kendi çocukları çalışmaya dahil<br />

edildi. Çalışma ile ilgili olarak Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi etik kurulundan<br />

onay alındı. Çalışmaya katılan gönüllü hasta akrabalarının her birinin çalışmaya<br />

katılımlarıyla ilgili yazılı onayları alındı. Herhangi bir otoimmün veya büllöz hastalığı<br />

olan, bir sebepten dolayı medikal tedavi alan (immünosupresif, sistemik kortikosteroid<br />

vb.) hasta akrabaları çalışmaya dahil edilmedi. Kontrol grubu için <strong>sağlıklı</strong>, ailesinde<br />

otoimmün ve büllöz hastalığı olmayan herhangi bir medikal tedavi almayan 40 kişi<br />

alındı.<br />

Çalışmaya katılan gönüllülerden 10 cc periferik kan İİF yöntemiyle serum<br />

antikor titrasyonu bakılması için alındı. İİF yöntem şu şekilde uygulandı (Şekil 12); 1)<br />

Antikoagülan kullanılmadan alınan kanın santrifüj ile serumu ayrıldı. 2) Hasta<br />

serumlarından 1mg/ml sodyum azid eklenmiş PBS solüsyonu ile 1/10’dan başlayarak ve<br />

her basamakta dilüsyonu 2 kat arttırarak, 1/80‘e kadar seri dilüsyonlar yapıldı. 3)<br />

Substrat olarak sıçan ve maymun özefagusu kullanıldı. Sıçan özefagusu lümeni<br />

görülecek şekilde 1/3 orta parçasından 4µm kalınlığında kriyokesitler yapıldı. Maymun<br />

özafagusu için hazır kesitler kullanıldı (The Binding site limited Birmingham, UK). 4)<br />

Kesitler 30 dakika kurutulduktan sonra hazırlanan seri dilüsyonlar sıra ile damlatıldı,<br />

nemli ve kapalı bir ortamda 30 dakika enkübe edildi. 5) Enkübasyon tamamlandıktan<br />

sonra PBS-T ile yıkandı ve kurutuldu. 6) PBS-T ile 1/150 oranında seyreltilen floresan<br />

işaretli anti-human IgG ile 30 dakika süre ile enkübe edildi. 7) PBS-T ile tekrar yıkandı<br />

ve propidium iodid içerisinde 5 dakika bekletilip, tekrar PBS-T ile yıkanarak kurutuldu.<br />

8) En son lam üzerine DABCO (1,4 diazabicyclo, 2.5g/100ml) + sodyum azid (1mg/ml)<br />

eklenmiş %90 gliserin damlatılarak üzeri lamelle örtüldü. 9) Lamlar floresan<br />

mikroskopta incelendi. İntersellüler depolanmanın en son pozitif olduğu titrasyon not<br />

alındı. Sonuçlar negatif ve pozitif kontrol ile birlikte değerlendirildi.<br />

19


İNDİREKT NDİREKT İMMÜNOFLORESAN TETKİK (İİF)<br />

1:10 1:20 1:40 1:80 1:160...<br />

seri serum dilüsyonları<br />

Floresan ile işaretlenmiş<br />

antihuman immünoglobulin<br />

+ Epitelyal substrat<br />

Epitelyal substrat +<br />

serum dilüsyonlarından<br />

biri<br />

Şekil 12. İndirekt immünofloresan yönteminin uygulanışı<br />

Yıkama<br />

Yıkama UV Mikroskop<br />

Spesifik antikorların tespiti için ELISA yöntemi kullanıldı. Bu yöntemde<br />

sırasıyla şu işlemler uygulandı (Şekil 13); 1) Dsg kaplı 48 adet çukurcuğun 46’sına<br />

1/101 oranında sulandırılan serumlardan ve ilk ikisine pozitif ve negatif kontrolleri<br />

oluşturmak üzere kalibratör 1 ve kalibratör 2’den 100’er µl eklendi ve oda sıcaklığında<br />

60 dakika enkübe edildi. 2) Sodyum dihidrojen fosfat+ sodyum klorid+ Tween-20<br />

içeren yıkama solüsyonu ile 10 kat sulandırılıp 4 kez otomatik olarak yıkandı. 3) Fare<br />

kaynaklı peroksidaz ile konjuge monoklonal anti-human IgG, bromphenol blue, p-<br />

hidroksifenilasetik asit, proclin150, HEPES, BSA içeren dilüent ile 100 kat<br />

sulandırıldıktan sonra 48 çukurcuğa 100’er µl ilave edilerek 60 dakika enkübe edildi.<br />

4) 2‘de anlatıldığı şekilde yıkandı. 5) Kullanıma hazır substrat solüsyonu yani<br />

trimetilbenzidin/hidrojen peroksit (TMB/H2O2)’den 48 kuyucuğa da 100’er µl ilave<br />

edilip 30 dakika enkübe edildi. 6) Kullanıma hazır durdurma solüsyonu yani 1.0 N<br />

sülfirik asit solüsyonu ilave edildi ve reaksiyon durduruldu. 7) Enzimin etki ettiği<br />

substrat kromojenden oluşan renk indeksi fotometrik olarak 450 nm dalga boyunda<br />

ölçüldü, anti-Dsg otoantikoru çukurcuktaki Dsg antijenine bağlanınca son aşamada sarı<br />

renk görüldü. 8) İndex değerleri hesaplandı.<br />

20


1 antijen çukurlu tablaya<br />

tespit edilir<br />

2 yıkanır<br />

3 test antikoru<br />

(hasta serumu) eklenir<br />

4 yıkanır<br />

5 enzim ile işaretli antihuman<br />

Ig (ligand) eklenir<br />

6 yıkanır<br />

7 kromojen substrat<br />

eklenir<br />

8 renk indeksi fotometrik<br />

olarak ölçülür<br />

ELİSA<br />

Şekil 13. ELİSA yönteminin uygulanışı<br />

enzim<br />

kısmı<br />

ligand<br />

kromojen<br />

İİF yöntemle serumlarında antikor saptadığımız hasta <strong>akrabalarında</strong>n alınan deri<br />

biyopsi örnekleri DİF ile incelendi. DİF yönteminde sırasıyla şu işlemler uygulandı<br />

(Şekil 14); 1) biyopsi örnekleri likid nitrojenle ani dondurma işlemine tutuldu ve<br />

kesitler yapılana kadar -30 <strong>derece</strong>de saklandı. 2) dokular derin dondurucudan çıkarılıp<br />

embedding solüsyonu içerisine yerleştirilerek kriyotom ile 4 µm kalınlığında<br />

kriyokesitler yapıldı. 3) örnekler kurutulduktan sonra 1/70 oranında PBS-T [fosfatla<br />

tamponlanmış solüsyona (PBS, pH 7.2) nonspesifik bağlanmaları ve arka plan<br />

boyanmasını azaltmak amacıyla Tween 20 (0.5ml/lt) eklendi] ile sulandırılmış,<br />

flourescein isothiocyanate (FITC) ile işaretlenmiş keçi kaynaklı anti-human<br />

immünoglobulinler (IgG, IgA, IgM, C3 ve fibrinojen) kesitler üzerine damlatılıp oda<br />

sıcaklığında karanlık ve nemli bir ortamda 30 dakika enkübe edildi. 4) PBS-T solüsyonu<br />

ile örnekler yıkandı ve ardından kurutuldu. 5) Kurutulan kesitler üzerlerine floresanın<br />

çabuk solmasını önlemek için DABCO (1,4 diazabicyclo, 2.5g/100 ml) ve sodyum azid<br />

(1mg/ml) eklenmiş %90’lık gliserin ilave edilerek lamelle kapatıldı. 6) Hazırlanan<br />

preperatlar floresan mikroskop altında incelendi.<br />

21


DİREKT İMMÜNOFLORESAN TETKİK (DİF)<br />

Deri kesitlerine<br />

floresan işaretli<br />

antikorların<br />

damlatılması<br />

Dokunun antikor ile<br />

enkübasyonu<br />

Yıkama<br />

Şekil 14. Direkt immünofloresan yönteminin uygulanışı<br />

22<br />

Floresan<br />

mikroskop ile<br />

inceleme


4. BULGULAR<br />

Çalışmaya 27’si PV, 2’si PNP’li olmak üzere toplam 29 hastanın (22 kadın 7<br />

erkek) toplam 68 <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> akrabası (36 erkek 32 kadın) dahil edildi (Tablo 5).<br />

Grubun yaş ortalaması 34.24± 15.87 olarak saptandı.<br />

Tablo 5. Hasta akrabalarının sıçan ve maymun özefagusu substratları kullanılarak yapılan indirekt immünofloresan<br />

test sonuçları<br />

Yaş Cins Tanı<br />

Akrabalık Sıçan<br />

<strong>derece</strong>si özefagusu<br />

1 Tacim Güler 15 E PV çocuğu 20 (-)<br />

2 Doğan Bektaş 23 E PNP çocuğu (-) (-)<br />

3 Ayşe Akın 52 K PV kardeşi (-) (-)<br />

4 Şule Ateş 22 K PV çocuğu 10 (-)<br />

5 Ali Arslan 21 E PV kardeşi (-) (-)<br />

6 İbrahim Kaygısız 56 E PV kardeşi (-) (-)<br />

7 Müslüm Kaygısız 40 E PV kardeşi 20 (-)<br />

8 Veli Kaygısız 48 E PV kardeşi (-) (-)<br />

9 Cengiz Kaygısız 30 E PV çocuğu (-) (-)<br />

10 Ayhan Korkmaz 42 E PV çocuğu 10 (-)<br />

11 İlkay Şanlı 14 K PV çocuğu (-) (-)<br />

12 Hasan Korkmaz 45 E PV çocuğu (-) (-)<br />

13 Mehmet Şanlı 17 E PV çocuğu (-) (-)<br />

14 Fadime Bülbül 30 K PV çocuğu (-) (-)<br />

15 Fuat Kılıçkaya 60 E PV kardeşi (-) (-)<br />

16 Raşit Yılmaz 55 E PV babası (-) (-)<br />

17 Medine Kırmızı 31 K PV kardeşi (-) (-)<br />

18 Ali Karaöz 50 E PV kardeşi 40 (-)<br />

19 Gizem Sakınç 8 K PV çocuğu (-) (-)<br />

20 Ahmet Keskin 18 E PV çocuğu (-) (-)<br />

21 Serdar Şanlı 12 E PV çocuğu (-) (-)<br />

22 Coşkun Kılıçkaya 63 E PV kardeşi (-) (-)<br />

23 Dudu Yüzgeç 31 K PV çocuğu 20 (-)<br />

24 Bedia Keskin 40 K PV kardeşi 20 (-)<br />

25 Doğa Sönmez 11 K PV çocuğu 10 (-)<br />

26 Hande Ünal 18 K PV çocuğu (-) (-)<br />

27 Hasibe Aköz 51 K PV kardeşi (-) 10<br />

28 Semiha Turhan 58 K PV annesi (-) (-)<br />

29 Şerife Yılmaz 23 K PV kardeşi 10 (-)<br />

30 İbrahim Şanlı 10 E PV çocuğu (-) (-)<br />

31 İrem Sakınç 12 K PV çocuğu (-) (-)<br />

32 Furkan Tahta 15 E PV çocuğu (-) (-)<br />

33 Sabriye Kahraman 31 K PV çocuğu (-) (-)<br />

23<br />

Maymun<br />

özefagusu


Tablo 5. Hasta akrabalarının sıçan ve maymun özefagusu substratları kullanılarak yapılan indirekt immünofloresan test<br />

sonuçları (Devamı)<br />

34 Mustafa Kahraman 27 E PV çocuğu (-) (-)<br />

35 Ayşe Kahraman 34 K PV çocuğu (-) (-)<br />

36 M. Ali Arslantaş 65 E PV babası (-) (-)<br />

37 İlhan Arslan 4 E PV çocuğu (-) (-)<br />

38 Cemal Bektaş 53 E PNP kardeşi 20 (-)<br />

39 Abdullah Sakak 32 E PV kardeşi 20 10<br />

40 Mehmet Kahraman 24 E PV çocuğu (-) (-)<br />

41 Ümmühan Arslantaş 61 K PV annesi (-) (-)<br />

42 Eren Aysalan 32 K PV çocuğu 20 10<br />

43 Handan Ertürk 34 K PV çocuğu (-) (-)<br />

44 Ümmügülsüm Nü 68 K PV kardeşi 40 (-)<br />

45 Ayla Orhan 40 K PV kardeşi (-) (-)<br />

46 Hasan Büyük 56 E PV kardeşi (-) (-)<br />

47 Başak Kalkanlı 14 K PV çocuğu (-) (-)<br />

48 Kübra Turunç 13 K PV çocuğu (-) (-)<br />

49 Remzi Eyidoğan 43 E PV kardeşi 20 (-)<br />

50 Yusuf Kaya 48 E PV babası 80 10<br />

51 Yağmur Kalkanlı 16 K PV çocuğu (-) (-)<br />

52 Fatma Büyük 20 K PV çocuğu 40 10<br />

53 Murat Çavdar 44 E PV kardeşi (-) (-)<br />

54 Bahtiyar Kaya 40 K PV annesi 80 10<br />

55 Ayşe Eren 41 K PV kardeşi (-) (-)<br />

56 Belgin Görgülü 55 K PV çocuğu (-) (-)<br />

57 Kazım Erol 29 E PV kardeşi (-) (-)<br />

58 Belgin Açıleter 37 K PV çocuğu (-) (-)<br />

59 Abdullah Büyük 51 E PV kardeşi (-) (-)<br />

60 İsmail Turunç 16 E PV çocuğu (-) (-)<br />

61 Selma Özkızılbulut 34 K PV kardeşi (-) (-)<br />

62 Ertuğrul Eyidoğan 48 E PV kardeşi (-) (-)<br />

63 Kemal Erol 26 E PV çocuğu 10 10<br />

64 Hüseyin Eren 43 E PV kardeşi (-) (-)<br />

65 Aylin Eraslan 38 K PV kardeşi (-) (-)<br />

66 Suzan Kaygısız 33 K PV kardeşi (-) (-)<br />

67 Ziya Sakak 35 E PV çocuğu 20 (-)<br />

68 Mustafa Büyük 32 E PV kardeşi (-) (-)<br />

Kontrol grubu ise 26’sı kadın 14’ü erkek olmak üzere toplam 40 <strong>sağlıklı</strong> bireyden<br />

oluşturuldu. (Tablo 6). Kontrol grubunun yaş ortalaması 28.20±5.16 olarak tespit edildi.<br />

24


Tablo 6. Kontrol grubunun sıçan ve maymun özefagusu substratları kullanılarak yapılan indirekt<br />

immünofloresan test sonuçları<br />

Kontrol Grubu Yaş Cins Sıçan özefagus Maymun özefagusu<br />

1 Melike Akan 18 K (-) (-)<br />

2 Gülruh Tahmiscioğlu 30 K 10 (-)<br />

3 İrfan Uzun 28 E (-) (-)<br />

4 Talip Kaya 26 E (-) (-)<br />

5 Ertuğrul Yalım 29 E (-) (-)<br />

6 Kadir Aydın 18 E (-) (-)<br />

7 Merve Şimşek 22 K (-) (-)<br />

8 Hüsne Yaltı 26 K (-) (-)<br />

9 Mümine Gökçe 27 K (-) (-)<br />

10 Ercüment Polat 29 E (-) (-)<br />

11 Ayşe Kaya 22 K (-) (-)<br />

12 Ahu Özbilen 28 K (-) 10<br />

13 Habbaş Fırıncı 31 E (-) (-)<br />

14 Ahmet Uçar 24 E 10 (-)<br />

15 Selma Uçar 37 K 10 (-)<br />

16 Selçuk İlarslan 25 E 10 (-)<br />

17 Ayşe Yaltı 28 K (-) (-)<br />

18 Gökçen Gökçe 25 K (-) (-)<br />

19 Fadime Doğruer 22 K (-) (-)<br />

20 Figen Dermirkıran 36 K (-) (-)<br />

21 Orkide Şenur 30 K (-) 10<br />

22 Mutlu Uzel 27 K (-) (-)<br />

23 Hakan Ferüç 35 E (-) (-)<br />

24 Osman Sarıkalı 40 E (-) (-)<br />

25 Gülden Erdoğan 22 K (-) (-)<br />

26 Dilek Akile 28 K (-) 10<br />

27 Sevgi Ferda 34 K 20 (-)<br />

28 Adalet Sağlam 32 K 10 (-)<br />

29 Birsen Çetgin 38 K (-) (-)<br />

30 Nuray Kalkadelen 37 K (-) (-)<br />

31 Iraz Tufan 25 E (-) (-)<br />

32 Emine Üstüay 28 K (-) (-)<br />

33 Ebru Yelti 28 K (-) (-)<br />

34 Gürkan Çilek 30 E (-) (-)<br />

35 Mustafa Demir 23 E (-) (-)<br />

36 Gizem Yaltı 22 K (-) (-)<br />

37 Nurhan Dimli 30 K (-) (-)<br />

38 Murat Durdu 30 E (-) (-)<br />

39 Melda Akyılmaz 28 K 20 (-)<br />

40 Suhan Günaştı 31 K (-) (-)<br />

25


Çalışma grubundaki hasta akrabalarına ait 68 serumda sıçan ve maymun<br />

özefagusu substratları ile İİF çalışıldı. Sıçan özefagusu substratı ile İİF testleri pozitif<br />

saptanan 19 hasta akrabasına ve daha önce ELİSA yapılarak spesifik antikorlar<br />

saptanmış <strong>hastaların</strong> 13 akrabasına yani toplam 32 hasta akrabasına ait serumlarda<br />

ELİSA yöntemiyle anti-Dsg1 ve anti-Dsg3 otoantikorları çalışıldı. ELİSA yapılan 19<br />

hasta akrabasının sadece birinde Dsg3’e karşı otoantikor saptandı (Tablo 7).<br />

Tablo 7. Hasta akrabalarının ELİSA sonuçları.<br />

İndeks değerleri<br />

Dsg1 Dsg3<br />

1 Bahtiyar Kaya 000.0 000.0<br />

2 Ayhan Korkmaz 000.0 000.2<br />

3 Remzi Eyidoğan 003.3 001.6<br />

4 Yusuf Kaya 012.6 000.0<br />

5 Fatma Büyük 000.0 000.0<br />

6 Cemal Bektaş 000.0 000.9<br />

7 Doğa Sönmez 005.8 000.0<br />

8 Dudu Yüzgeç 002.7 003.0<br />

9 Ali Karaöz 003.0 000.2<br />

10 Şule Ateş 001.1 001.6<br />

11 Kemal Erol 000.0 000.0<br />

12 Müslüm Kaygısız 000.0 005.7<br />

13 Abdullah Sakak 000.0 000.1<br />

14 Bedia Keskin 007.7 003.9<br />

15 Ümmügülsüm Nü 006.9 000.9<br />

16 Tacim Güler 008.4 003.3<br />

17 Eren Aysalan 000.0 000.0<br />

18 Şerife Yılmaz 002.7 000.0<br />

19 Medine Kırmızı 002.3 004.1<br />

20 Ümmühan Arslantaş 000.0 000.0<br />

21 Hande Ünal 001.1 000.1<br />

22 Mehmet Ali Arslantaş 000.0 000.8<br />

23 Serdar Şanlı 000.0 000.0<br />

24 Mehmet Şanlı 000.0 000.0<br />

25 Ayşe Akın 000.0 000.0<br />

26 Hasibe Aköz 000.0 000.9<br />

27 Aylin Eraslan 000.0 000.6<br />

28 Belgin Görgülü 001.5 001.8<br />

29 İlkay Şanlı 000.0 000.0<br />

30 Ziya Sakak 000.2 043.3<br />

31 Furkan Tahta 000.0 000.0<br />

32 İbrahim Şanlı 000.0 001.8<br />

26


Sıçan özefagusu substratları ile İİF testleri pozitif saptanan ve kendilerine<br />

ulaşılıp bilgilendirildikten sonra onam veren 13 hasta akrabasının gövde derisinden<br />

alınan insizyonel biyopsi materyallerinde DİF incelemeler yapıldı.<br />

Substrat olarak sıçan özefagusu kullandığımızda 19 hasta akrabasında (9 kadın,<br />

10 erkek) 1/80’e kadar yüksek titreler elde edildi (Tablo 8, Şekil 15). Pozitiflik<br />

akrabalarda daha sık olmasına karşın (akraba=%28 kontrol=%17.5) uygulanan Fisher<br />

exact testte aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05).<br />

Tablo 8. Akraba grubu ile kontrol grubunun sıçan özefagusu substratında elde edilen titrasyonların<br />

karşılaştırılması<br />

90%<br />

80%<br />

70%<br />

60%<br />

50%<br />

40%<br />

30%<br />

20%<br />

10%<br />

0%<br />

Titrasyon Akraba (n=68) Kontrol (n=40)<br />

0 49(%72) 33(%82.5)<br />

10 5(%7.3) 5(%12.5)<br />

20 9(%13.2) 2(%5)<br />

40 3(%4.4) 0<br />

80 2(%2.9) 0<br />

Toplam 19(%28) 7(%17.5)<br />

0 10 20 40 80<br />

Akraba 72% 7% 13% 4% 3%<br />

Kontrol 83% 13% 5% 0 0<br />

Şekil 15. Akraba grubu ile kontrol grubunun sıçan özefagusu substratında elde edilen titrasyonlarının<br />

karşılaştırılması<br />

27


Substrat olarak maymun özefagusu kullandığımızda 1/10’dan yüksek titreler<br />

elde edilemedi (Tablo 9, Şekil 16). Maymun özefagusunda pozitiflik açısından akraba<br />

ve kontroller hemen hemen birbirine eşitti (akraba =%10.3 kontrol=%7.5)<br />

Tablo 9. Akraba grubu ile kontrol grubunun maymun özefagusu substratında elde edilen titrasyonlarının<br />

karşılaştırılması<br />

Titrasyon Akraba Kontrol<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

0 61(%89.7) 37(%92.5)<br />

10 7(%10.3) 3(%7.5)<br />

0 10<br />

Akraba 61 7<br />

Kontrol 37 3<br />

Şekil 16. Akraba ve kontrol grubunun maymun özefagusu substratında elde edilen titrasyonların<br />

karşılaştırılması<br />

1/20 ve üzeri titreler akrabalarda kontrollere göre çok daha sık rastlandı (Tablo<br />

10, Şekil 17). Aradaki farkı saptamak için fisher exact test uygulandı. Sonuç istatistiksel<br />

olarak anlamlıydı (p10<br />

Akraba 54 (%79) 14 (%21)<br />

Kontrol 38 (%95) 2 (%5)<br />

28


100%<br />

80%<br />

60%<br />

40%<br />

20%<br />

0%<br />

10<br />

Akraba 79% 21%<br />

Kontrol 95% 5%<br />

Şekil 17. Akraba ve kontrol grubunun sıçan özefagusu substratında elde edilen 1/10 ve üzeri<br />

titrasyonlarının karşılaştırılması<br />

Altı anne-babanın ikisinde, 27 kardeşin 9’unda, 35 çocuğun 8’inde 1/10 ve üzeri<br />

titrelerde pozitiflik saptandı (Tablo11, Şekil 18).<br />

Tablo 11. Anne-baba, kardeş ve çocuklarda sıçan özefagusu substratında elde edilen pozitiflik oranları<br />

Titrasyon Anne-baba (n=6) Kardeş (n=27) Çocuk (n=36)<br />

0 4 (%66.6) 18 (%66.6) 27 (%75)<br />

10 0 1 (%3) 4 (%11.1)<br />

20 0 6 (%22.2) 3 (%8.3)<br />

40 0 2 (%7.4) 1 (%2)<br />

80 2 (%33.3) 0 0<br />

Toplam 2 (%33.3) 9 (%33.3) 8 (%22.2)<br />

29


30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

0 10 20 40 80<br />

Anne-baba 4 0 0 0 2<br />

Kardeş 18 1 6 2 0<br />

Çocuk 27 4 3 1 0<br />

Şekil 18. Sıçan özefagusunda anne-baba, kardeş ve çocuklarda pozitiflik oranları<br />

Sıçan ve maymun özefagusu substratlarında uygulanan İİF testlerinin ikisinin<br />

birden negatifliği akraba grubunda 48(%70.5), kontrol grubunda ise 30(%75) kişide<br />

saptandı. Sadece birinin pozitifliği ise akraba grubunda 20(%29.4) kişide, kontrol<br />

grubunda ise 10(%25) kişide saptandı. Her ikisinin birden pozitifliği akraba grubunda 6<br />

(%8.8) kişide saptandı; kontrol grubunda her iki substrata birden pozitiflik saptanmadı<br />

(Tablo 12).<br />

Tablo 12. Sıçan ve maymun özefagusu substratlarında akraba ve kontrol gruplarında elde edilen<br />

sonuçların değerlendirilmesi<br />

Sıçan- maymun özefagusu Akraba (n=68) Kontrol (n=40)<br />

İkisi de negatif 48 (%70.5) 30 (%75)<br />

En az biri pozitif 20 (%29.4) 10 (%25)<br />

İkisi de pozitif 6 (%8.8) -<br />

30


Akraba ve kontrol gruplarındaki her aileden yalnız bir bireyin rasgele<br />

seçilmesiyle elde edilen yeni akraba (n=29) ve kontrol (n=38) grubunda, sıçan<br />

özefagusu ile yapılan İİF testlerinde elde edilen pozitifliklerin sıklıkları karşılaştırıldı.<br />

Buna göre akraba grubunda 1/20 ve üzerindeki titrasyonlardaki pozitiflik saptanma<br />

sıklığı kontrol grubuna göre anlamlı <strong>derece</strong>de yüksekti (p0.05).<br />

31


5. TARTIŞMA<br />

Otoantikor gelişimi ile karakterize otoimmün hastalıkların patogenezinde<br />

çevresel faktörlere ek olarak herediter faktörlerin de önemli rol oynayabileceği<br />

gösterilmiştir 46-50 . Otoimmün büllöz hastalıkların major bir örneği olan <strong>pemfigus</strong>un<br />

etyopatogenezinde, genetik ve çevresel karşılıklı etkileşimler ile patojen otoantikorların<br />

nasıl oluştuğu konusunda henüz yeterli bilgiye sahip değiliz. Pemfigusta otoantikorların<br />

gelişimini indükleyen olaylar bilinmemekle beraber, otoantikorların keratinositler<br />

üzerindeki desmozomal glikoproteinler olan desmogleinlere karşı geliştiği<br />

kanıtlanmıştır 1 . Klasik <strong>pemfigus</strong>un klinik tipleri olan PV ve PF’li <strong>hastaların</strong><br />

serumlarında antidesmoglein otoantikorları bulunmaktadır. Bununla birlikte desmoglein<br />

dışında alfa9-asetilkolin reseptörlerine ve pemphaxine karşı da otoantikorlar<br />

tanımlanmıştır 34 .<br />

Brezilya’nın belirli bölgelerinde PF endemiktir ve tüm ırksal grupları etkiler.<br />

Hastalığın belirli coğrafik bölgede sınırlanması, arthropod vektörü ile ilişkili enfeksiyöz<br />

etyolojiyi düşündürmektedir 51 . Pemfigus antikorları <strong>pemfigus</strong> dışında ciddi yanığı olan<br />

<strong>hastaların</strong> %20-30’unda saptanmıştır 54 . Ayrıca ultraviyolenin hastalığı şiddetlendirdiği<br />

bilinmektedir 54 . Bu gözlemler hastalığın yayılmasında travmatik faktörlerin de rol<br />

oynayabileceğini göstermektedir. Penisilamin, butazolidin gibi belirli ilaçların<br />

<strong>pemfigus</strong>a neden olduğu bilinmektedir 55-58 . Bu ilaçların antijenik değişikliği başlatarak<br />

patojenik otoantikorların oluşumuna neden olduğu düşünülmektedir 1 . Ayrıca <strong>pemfigus</strong><br />

antikorları yüksek anti-A ve anti-B kan grup titrasyonu olan <strong>sağlıklı</strong> insanlarda da<br />

saptanmıştır 59 .<br />

Yukarıda bahsi geçen nedenlere ek olarak <strong>pemfigus</strong>un etyolojisinde, genetik<br />

faktörlerinde rol oynadığına dair kanıtlar artmaktadır. Pemfigusun, tüm dünyada<br />

dağılım göstermesine rağmen Yahudiler de, özellikle de Ashkenazi kökenli olanlarda<br />

daha yaygın olduğu bilinmektedir. Genetik predispozisyonun hastalığın<br />

etyopatogenezine olan etkisi ile ilgili düşünceler ilk kez Japon ve Yahudi PV’li<br />

hastalarda HLA-A10 insidansının arttığının tespiti ile gündeme gelmiştir 7 . Günümüze<br />

32


kadar hastalık ile HLA ilişkisini gösteren pek çok çalışma yapılmıştır 49,60-65 . Hatta<br />

Yahudi PV’li hastalarda %90 gibi oldukça yüksek oranlarda HLA-DR4 ve HLA-DR6<br />

birlikteliği saptamışlardır 8 . Ayrıca <strong>pemfigus</strong> ile HLA -A26, Bw38 ve özellikle de DRw4<br />

arasında pozitif korelasyon saptanmıştır. Bu antijenler Japonlarda, İtalyanlarda ve<br />

özellikle de Ashkenazi kökenli Yahudilerde bulunmuştur 13,66-70 . Başka araştırmacılar ise<br />

<strong>pemfigus</strong> hastalığı olan belirli etnik gruplarda HLA-A13, HLA-B7 ve HLA-Bw22<br />

insidansının arttığını saptamışlardır 71,72 . Bu gözlemler bize <strong>pemfigus</strong>a yatkın genlerin<br />

spesifik HLA antijenleri ile bağlantılı olduğunu düşündürmektedir. Bununla birlikte tüm<br />

<strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> hastalarda bu tip HLA grupları saptanmamıştır ve bu HLA gruplarına sahip<br />

pek çok insanda hastalık gelişmemiştir. Bu nedenle hastalığın patogenezinde HLA dışı<br />

faktörlerin de rol oynadığı söylenebilir ya da belirli genetik yatkınlığı olan insanlarda<br />

çevresel faktörlerin de etkileşimi ile hastalığın ortaya çıktığı düşünülebilir.<br />

Feinstein et al. yaptıkları literatür taramasında 1991’e kadar toplam 25 ailede 53<br />

ailesel <strong>pemfigus</strong> olgusunun bildirildiği saptanmıştır 17 . Gerek <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> ailesel<br />

olguların bildirilmesi ve hastalığın bazı HLA tipleri ile yukarıda bahsi geçen biçimde<br />

birlikteliği, gerekse Ashkenazi Yahudileri gibi bazı etnik gruplar ile Japonlar gibi bazı<br />

ırklarda daha sık görülmesi hastalığın patogenezinde herediter yatkınlığın da rolü<br />

olduğunu düşündürmektedir.<br />

Bu düşünce temel alınarak çeşitli popülasyonlarda söz konusu yatkınlık, yapılan<br />

çalışmalarla irdelenmiştir. Biz de bu çalışmamızda, <strong>pemfigus</strong> patogenezinde herediter<br />

faktörlerin bölgemizdeki <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> olgularda ne kadar rol oynadığı ve yine bizim<br />

hasta popülasyonumuzdaki etkisinin ne olduğunu, otoimmünitenin kanıtı olan<br />

otoantikorlar üzerinden tespit etmeye çalıştık. Bu amaç doğrultusunda <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong><br />

hastalarımızın <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> <strong>akrabalarında</strong> otoantikor testleri olan<br />

immünofloresan ve ELİSA testlerini kullanarak serumda ve dokuda otoantikorların<br />

düzeyini, yoğunluğunu ve depolanma sıklığını araştırdık.<br />

Bizim çalışmamızda sıçan özefagusunu substrat olarak kullandığımızda <strong>sağlıklı</strong><br />

<strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> akrabaların %28’inde serumda dolanan otoantikorlar tespit edildi. Hasta<br />

<strong>akrabalarında</strong> tespit edilen 1/20 ve üzeri pozitiflikler, <strong>sağlıklı</strong> kontrollere göre anlamlı<br />

33


<strong>derece</strong>de yüksekti (p0.05).<br />

Maymun özefagusunda, serumlarında dolanan otoantikor tespit ettiğimiz toplam 7 hasta<br />

akrabasının 6’sında aynı zamanda sıçan özefagusunda da dolanan otoantikorlar<br />

gözlendi. ELİSA testi akraba grubunda 32 kişiye uygulanabildi. Sıçan özefagusunda<br />

1/20 titrasyonda pozitif, maymun özefagusunda ise negatif olarak değerlendirilen bir<br />

hasta akrabasında ELİSA testi pozitif saptandı. Sıçan özefagusunu substrat olarak<br />

kullandığımızda pozitiflik saptadığımız 19 hasta akrabasının 13’üne uygulanan DİF<br />

testinde ise hasta akrabalarının hiçbirinde otoantikor depolanması saptanmadı.<br />

Brandsen et al. yaptıkları çalışmada 12 PV’li hastanın 21 <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong><br />

akrabasına; DİF, immünoblotting ve ayrıca maymun özefagusu ve karsinoma A431<br />

hücre kültürünün substrat olarak kullanılmasıyla da İİF uygulamışlardır 73 . İİF testlerinin<br />

sonucunda hasta akrabalarının 15’inde (%71) 1/20 ile 1/640 arasında değişen<br />

titrasyonlarda pozitiflikler saptamışlardır. İmmünoblotting metoduyla ise 11(%52) hasta<br />

akrabasında 130 kDa (Dsg3) proteinine karşı otoantikor saptamışlardır. Serumlarında<br />

otoantikor saptanan hasta akrabalarının 5’inde (%25) DİF ile de deride depolanmalar<br />

saptamışlardır. Bu 5 kişiden birisine çalışma süresi içerisinde klinik olarak PV tanısı<br />

konmuştur. Bizim hasta grubumuz Brandsen et al. hasta grubunun iki katından fazla,<br />

hasta akrabası grubumuz ise yaklaşık dört kat fazla olduğu halde özellikle İİF<br />

uygulamalarda bu çalışmada elde edilen pozitifliklerin sıklığı kadar pozitiflik<br />

saptanamamıştır. Spesifik otoantikor testi olan ELİSA testi ile hasta akrabalarının ancak<br />

birinde pozitiflik saptanmıştır. Bu iki çalışma sonuçları arasındaki bariz fark<br />

çalışmaların farklı etnik ve genetik zemine sahip popülasyonlar üzerinde yapılmış<br />

olmasından kaynaklanabilir. Bu dezavantajı gidermenin yolu söz konusu gruplara<br />

otoantikor testlerine ilaveten genetik yatkınlığı belirleyecek HLA analizlerinin de<br />

yapılmasıdır.<br />

Torzecka et al. 24 PV, 13 PF’li hastanın 56 akrabasına ve 50 kişiden oluşan ve<br />

başka deri hastalıkları olan (psoriasis vulgaris, akne vulgaris, bacak ülseri gibi) kontrol<br />

grubuna sıçan ve maymun özefagusunu substrat olarak kullanarak İİF ve ELİSA<br />

uygulamışlardır 74 . Ayrıca İİF testi pozitif olan 12, hem İİF hem ELİSA’sı pozitif olan 3<br />

34


hasta akrabasına da DİF uygulamışlardır. Hasta akrabalarının 25’inde (%42.8) İİF’de<br />

1/10 ile 1/40 arasında pozitiflik saptanırken, kontrol grubunda hiç pozitiflik<br />

saptamamışlardır. ELİSA da ise 11(%19.8) hasta akrabasında pozitiflik tespit edilmiştir.<br />

ELİSA ve immünofloresan bulguları arasında pozitiflik sıklığı açısından korelasyon<br />

gözlenmemiştir. DİF yapılan hasta akrabalarının hiçbirinde herhangi bir depolanma<br />

saptanmamıştır. Bu çalışmada serumda otoantikor saptanan hasta akrabalarının DİF<br />

testlerinde otoantikorların saptanmamış olması bizim bulgularımızla uyum<br />

göstermektedir. DİF testi ile deride otoantikor saptanma sıklığı aşikar klinik hastalık<br />

mevcudiyetinde bile lezyonsuz deri bölgelerinde oldukça düşüktür 1,51 . Klinik hastalığı<br />

olmayan <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> hasta akrabalarının serumlarında otoantikorlar olsa bile sözü<br />

edilen gerekçe nedeniyle DİF testlerinde pozitiflik saptanmaması şaşırtıcı değildir.<br />

Dolayısıyla DİF testinin prediktif değeri hasta <strong>akrabalarında</strong> olası <strong>pemfigus</strong> kanıtlarını<br />

gösterme bakımından serum testlerinden çok daha düşük olacaktır.<br />

Kricheli et al. 25 PV’li hastanın 55 etkilenmemiş <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong><br />

akrabasında ve 56 <strong>sağlıklı</strong> kontrol grubunda maymun özefagusu kullanarak İİF ve<br />

immunoblotting testlerini uygulamışlardır 75 . İİF ile akraba grubunun %15’inde 1/10 -<br />

1/160 arasında pozitiflik saptanmıştır. İmmunoblotting’de ise daha yüksek oranlarda,<br />

akrabaların %49’unda, kontrol grubunun ise %12’sinde otoantikorlar saptamışlardır.<br />

Mohimen et al. 12 İtalyan PV’li hastanın 67 <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> akrabasına ve<br />

25 <strong>sağlıklı</strong> kontrol grubuna maymun özefagusu kullanarak İİF ve immunoblotting<br />

metodu uygulayarak <strong>pemfigus</strong> otoantikorlarının varlığını incelemişlerdir 76 . İİF ile<br />

akraba grubunda 21 serumda (%31.1), immunblotting incelemede ise 32 serumda<br />

(%47.7) pozitiflik saptamışlardır.<br />

Türkiye’de yapılan bir çalışmada ise; <strong>pemfigus</strong> tanısı almış 45 hastanın 75<br />

<strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> <strong>akrabalarında</strong> ve herhangi bir immünolojik hastalığı olmayan 47<br />

<strong>sağlıklı</strong> kontrol grubunda, İİF ve DİF yöntemlerini kullanarak <strong>pemfigus</strong> otoantikorları<br />

araştırılmıştır 77 . Hasta akrabalarının 20’sinde (%26.7) İİF yöntemi ile 1/10-1/160<br />

arasında pozitiflikler saptamışlardır. DİF yöntemi ile ise 3’ünde (%4) pozitiflik elde<br />

edilmiştir. Ülkemizde yapılan bu çalışmada elde edilen sonuçlar bizim çalışmamızın<br />

35


sonuçlarına benzerlik gösterirken, yurtdışında yapılan çalışmalar hem birbirleri arasında<br />

hem de bizim sonuçlarımızla farklılıklar göstermektedir. Bu sonuç <strong>pemfigus</strong> sıklığının<br />

farklı popülayonlarda değişiklikler göstermesiyle paralel olarak <strong>sağlıklı</strong> bireylerdeki<br />

otoantikor sıklığının da farklılıklar göstereceğini düşündürmektedir. Ancak hasta<br />

<strong>akrabalarında</strong> saptanan otoantikorların patojen etkilerinin olup olmadığı olgusu ayrı bir<br />

tartışma konusudur. Bunu ortaya koyabilmenin bir yolu bu otoantikorların hastalık<br />

açısından ne kadar spesifik olduğunun belirlenmesidir. Yani ELİSA ve immunoblotting<br />

gibi bir yöntemle <strong>pemfigus</strong>a ait spesifik otoantikorların saptanması, patojenliği<br />

belirleme açısından daha anlamlı gibi görünmektedir. Ancak kuşkusuz bu<br />

otoantikorların gerçekten patojen olduğunun en iyi kanıtı bu antikorları taşıyan <strong>sağlıklı</strong><br />

bireylerde ileriki dönemlerde aşikar klinik hastalığın ortaya çıkması olacaktır.<br />

Yukarıda bahsi geçen çalışmalarda farklı substratlarda %15 ile %71 arasında<br />

değişen oranlarda <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> <strong>hastaların</strong> <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> <strong>akrabalarında</strong><br />

otoantikorlar saptanmıştır. Bizim elde ettiğimiz %28’lik oran da bu sınırlar içerisinde<br />

yer almakla birlikte diğer çalışmaların çoğuna göre göreceli olarak bir düşüklük söz<br />

konusudur. Bu durum daha önce bölgemizde yapılan 148 hastanın irdelendiği<br />

epidemiyolojik analizde hiç ailesel olgunun saptanmamış olması ile uyumlu<br />

görülmektedir 30 . Ancak değişik çalışmalarda antikor pozitifliklerinin sıklığı açısından<br />

belirgin farklılıklar görülmektedir. Bu farklılıklar yukarıda belirtilmeye çalışılan<br />

faktörlerin dışında kullanılan substratların ve/veya uygulanan metotların sensitivite ve<br />

spesifite farklılıklarına, çalışma ve kontrol gruplarının niceliksel ve niteliksel<br />

çeşitliliklerine bağlanabilir. Elbette niteliksel fark <strong>pemfigus</strong> hastalığının çeşitli coğrafik<br />

bölge ve popülasyonlarda farklı genetik ve epidemiyolojik özellikler göstermesiyle<br />

ilişkilidir. Konu ile ilgili daha önce yapılmış çalışmalarda ve şimdiki çalışmada elde<br />

edilmiş sonuçların ortak özellikleri <strong>pemfigus</strong> otoantikorlarının saptanma sıklığının<br />

<strong>sağlıklı</strong> bireylerden oluşan kontrol gruplarına göre istatistiksel olarak anlamlı fark<br />

göstermeleridir. Yani <strong>pemfigus</strong> <strong>hastaların</strong>ın <strong>akrabalarında</strong> <strong>pemfigus</strong>a ait<br />

klinikopatolojik belirtiler olmasa bile, en azından şimdilik, patojen gibi durmayan<br />

immünolojik anormallikler veya bulgular mevcuttur. Hatta; i) bir çalışmada otoantikor<br />

saptanan bir hasta akrabasında aşikar hastalığın gelişmiş olması, ii) yine bizim çalışma<br />

grubumuzdaki şiddetli PV’si olan hastalarımızdan birinin kardeşinin serumunda<br />

36


antikorun saptanması ve bu antikorun ELİSA ile spesifik olduğunun gösterilmesi (anti-<br />

Dsg3), iii) daha önce ailesel olguların bildirilmiş olması <strong>pemfigus</strong>ta herediter faktörlerin<br />

varlığına kanıt bulgular olabilir. Benzer bulgular diğer otoimmün hastalıklarda da<br />

bildirilmiştir. Sistemik lupus eritematozus, sistemik sklerozis, vitiligo, romatoid artrit<br />

gibi otoimmün hastalarda <strong>sağlıklı</strong> akrabalarda otoantikorlar saptanmış olması bilinen bir<br />

durumdur 78-83 .<br />

Yapılan çalışmaların çoğunda hasta <strong>akrabalarında</strong> İİF ile serumda dolanan<br />

otoantikorlar tespit edilmekle birlikte DİF sonuçları negatif bulunmaktadır. Hasta<br />

<strong>akrabalarında</strong> dolanan antikorların yüksek oranda saptanmasına karşın, bildirilen ailesel<br />

olguların azlığı aile üyelerinde hangi koruyucu faktörlerin hastalığın gelişmesini<br />

önlediği sorusunu akla getirmektedir. Bu durum, hasta akrabası grubunda düşük antikor<br />

titrelerinin olması ve bu antikorların derideki antijen bölgelerine bağlanarak akantolizis<br />

oluşturması için yetersiz olması ile açıklanabilir. Bir başka nokta da deri etkileşimini<br />

engelleyen immünolojik veya mekanik bariyerin varlığıdır. Hastalık ancak söz konusu<br />

bariyerin ilaçlar, maligniteler, viral enfeksiyonlar gibi çeşitli çevresel faktörler ile<br />

bozulması sonucu ortaya çıkıyor olabilir. Yine epidermisin geçirgenliğinin genetik ve<br />

fizyolojik etkenlere bağlı olarak kişiden kişiye farklılıklar göstermesi de hastalığın<br />

ortaya çıkmasında rol oynayabilir 73 . Kricheli et al. kanda dolanan PV-IgG alt gruplarını<br />

hasta ve <strong>sağlıklı</strong> <strong>akrabalarında</strong> çalışmışlar ve PV-IgG1 ve –3’ün dağılımını iki grupta<br />

benzer saptarken, IgG-4’ü hastalarda yüksek, hasta <strong>akrabalarında</strong> ise çok düşük oranda<br />

tespit etmişlerdir 75 . Başka bir çalışmada Bhol et al. aktif hastalığı olanlarda yüksek<br />

titrelerde PV-IgG1 ve IgG4’ü saptarken, remisyonda olanlar ile <strong>sağlıklı</strong> akrabalarda<br />

düşük titrede sadece PV-IgG1 antikorunu saptamışlardır 65 . Bu bulgular hastalığın ortaya<br />

çıkmasında PV IgG alt gruplarının da rol onayabileceğini düşündürmektedir.<br />

Dolayısıyla bu tür <strong>sağlıklı</strong> bireylerde antikor sıklığı araştırılırken antikor alt gruplarının<br />

tek tek analizi daha anlamlı olacaktır.<br />

Sağlıklı akrabalara ELİSA testinin yapıldığı tek çalışma olan Torzecka et al.<br />

%19.8 oranında <strong>sağlıklı</strong> akrabalarda anti-Dsg antikorları saptamışlardır 74 . Ancak indeks<br />

değeri sadece bir hastanın kardeşinde nispeten yüksek iken diğerlerinde özellikle<br />

hastalara oranla çok düşük saptanmıştır. ELİSA sonuçlarıyla İİF sonuçları arasında<br />

37


korelasyon saptanmamıştır. Bizim çalışmamızda ELİSA kitlerimizin sınırlı olmasından<br />

dolayı tüm hasta akrabalarına ve kontrol grubumuza ELİSA testini uygulayamadık.<br />

Sıçan özefagusunu substrat olarak kullandığımızda serumda dolanan otoantikor tespit<br />

ettiğimiz 19 hasta akrabasına yaptığımız ELİSA testinde sadece bir hasta akrabasında,<br />

kontrollerde lezyonu olan ve İİF’si her zaman pozitif olan kadın hastamızın erkek<br />

kardeşinde, Dsg3’e karşı antikor tespit ettik. Gerek Torzecka et al. yaptıkları gerek<br />

bizim yaptığımız çalışmada ELİSA ile İİF arasında korelasyon olmaması, serumda<br />

saptadığımız dolanan otoantikorların <strong>pemfigus</strong> için spesifik antikorlar olmadığına işaret<br />

edebilir. Çünkü İİF yöntemi ile <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> hastalarda elde edilen düşük pozitifliklerde<br />

dahi ELİSA testinin duyarlılığı daha önceki çalışmalarda gösterilmiştir 39 . Bu bulgular<br />

ışığında söyleyebiliriz ki ELİSA gibi spesifik otoantikor testlerinin kullanılması ve<br />

beraberinde o popülasyonun HLA analizlerinin yapılması <strong>sağlıklı</strong> hasta <strong>akrabalarında</strong><br />

herediter faktörlerin ortaya konmasında en uygun yol gibi görünmektedir.<br />

Bizim bölgemizde <strong><strong>pemfigus</strong>lu</strong> <strong>hastaların</strong> <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong> <strong>akrabalarında</strong><br />

<strong>pemfigus</strong> otoantikorlarının bulunma sıklığı yüksek saptanmamıştır. Pozitif saptanma<br />

sıklığı <strong>sağlıklı</strong> hasta <strong>akrabalarında</strong> ancak belirli substratlarda ve titrasyonlarda <strong>sağlıklı</strong><br />

kontrol gruplarına oranla anlamlı farklılıklar gösterebilmiştir. Bölgemizde yapılan daha<br />

önceki epidemiyolojik analizlerde ve şimdiki çalışma grubunu oluşturan olguların<br />

analizinde ailesel olguların saptanmamış olması bilgisiyle mevcut çalışmamızın<br />

bulguları birleştirildiğinde, bölgemizde görülen <strong>pemfigus</strong> <strong>hastaların</strong>da herediter<br />

faktörlerin etkisi sınırlı gibi görünmektedir. Bununla birlikte spesifik antikorların ve<br />

HLA analizlerin birlikte yapılacağı bir çalışma bu konuda daha kesin bir yargıya<br />

varmamıza yardımcı olacaktır.<br />

38


6. SONUÇ ve ÖNERİLER<br />

1. Substrat olarak sıçan özefagusu kullanıldığında 1/80’e kadar yüksek titreler elde<br />

edildi. Pozitiflik akrabalarda daha sık olmasına karşın aradaki fark istatistiksel<br />

olarak anlamlı değildi.<br />

2. Substrat olarak sıçan özefagusu kullanıldığında 1/20 ve üzeri titreler akrabalarda<br />

kontrollere göre çok daha sık rastlandı. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi.<br />

3. Altı anne babanın 2’sinde, 27 kardeşin 8’inde, 35 çocuğun 4’ünde sıçan<br />

özefagusunda 1/20 ve üzeri titrelerde pozitiflik saptandı.<br />

4. Substrat olarak maymun özefagusu kullanıldığında otoantikorların saptanması<br />

açısından akrabalarla kontroller arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark<br />

bulunmadı.<br />

5. Substrat olarak maymun özefagusu kullanıldığında akraba ve kontrol grubunda<br />

1/10’dan yüksek titrelerde pozitiflik saptanmadı.<br />

6. ELİSA testi uygulanan 32 hasta yakınından sadece birinde Dsg3’e karşı otoantikor<br />

vardı.<br />

7. Direkt immünofloresan uygulanan 13 hasta yakınından hiçbirinde deride otoantikor<br />

depolanması gözlenmedi.<br />

8. Pozitif saptanma sıklığı <strong>sağlıklı</strong> hasta yakınlarında ancak belirli substratlarda ve<br />

titrasyonlarda <strong>sağlıklı</strong> kontrol gruplarına oranla anlamlı farklılıklar gösterdi.<br />

9. Bölgemizde görülen <strong>pemfigus</strong> <strong>hastaların</strong>da herediter faktörlerin etkisi sınırlı gibi<br />

görünmektedir.<br />

10. Spesifik antikorların tespiti ve buna paralel yapılacak HLA analizleri bölgemiz<br />

<strong>pemfigus</strong> olgularında herediter faktörlerin rolünü ortaya koymada daha belirleyici<br />

olacaktır.<br />

39


7. KAYNAKLAR<br />

1. Stanley JR. Pemphigus. In: Freedberg IM, Eisen AZ, Wolff K, Austen KF, Goldsmith LA, Katz SI,<br />

Eds. Fitzpatrick’s Dermatology in General Medicine. 6 nd ed, New York: McGraw-Hill Company,<br />

2003: 558-567.<br />

2. Udey MC, Stanley JR. Pemphigus-Diseases of Antidesmosomal Autoimmunity. JAMA, 1999;<br />

282(6): 572-576.<br />

3. Hertl M, Riechers R. Analysis of the T cells that are potentially involved in autoantibody<br />

production in pemphigus vulgaris. J Dermatol, 1999; 26(11): 748-752.<br />

4. Cozzani E, CacciaFpuoti M, Parodi A, Ghohestani R, Rebora A. Desmosomes and their<br />

autoimmune pathologies. Eur J Dermatol, 2000; 10(4): 255-261.<br />

5. Anhalt GJ, Diaz LZ. Research Advances in Pemphigus. JAMA, 2001; 285(5): 652-654.<br />

6. Krain LS, Terasaki PI, Newcomer VD, Mickey MR. Increased frequency of HLA-A10 in<br />

pemphigus vulgaris. Arch Dermatol, 1973; 108: 803-805.<br />

7. Hashimoto K, Miki Y, Nakata S, Matsuyama M. HLA-A10 in pemphigus among Japanese. Arch<br />

Dermatol, 1977; 113: 1518-1519.<br />

8. Szafer F, Brautbar C, Tzfoni E, Frankel G, Sherman L, Cohen L, Hacham-Zadeh S, Aberer W,<br />

Tappeiner G, Holubar K. Detection of disease-specific restriction fragment length polymorphisms<br />

in pemphigus vulgaris, linked to the DQW1 and DQW3 alleles of the HLA-D region. Proc Natl Acad<br />

Sci U S A, 1987; 84: 6542-6545.<br />

9. Voelter WW, Newell GB, Schwartz SL, Bean SF, Mullins CF. Familial occurrence of pemphigus<br />

foliaceus. Arch Dermatol, 1973; 108: 93-94.<br />

10. Beutner EH, Chorzelski TP. Studies on etiologic factors in pemphigus. J Cutan Pathol, 1976; 3:<br />

67-74.<br />

11. Ahmed AR, Sofen H. Familial occurrence of pemphigus vulgaris. Arch Dermatol, 1982; 118: 423-<br />

424.<br />

12. Brenner S, Dorfman B, Himelfarb M. Familial pemphigus vulgaris. Dermatologica, 1985; 171:<br />

38-40.<br />

13. Spinowitz AL, Fiedler-Weiss VC, Fu T, Solomon LM. Pemphigus vulgaris in sisters. J Am Acad<br />

Dermatol, 1986; 15: 115-116.<br />

40


14. Graham-Brown RA, Lister DM. Pemphigus in an Indian mother and daughter. Br J Dermatol,<br />

1987; 116: 253-258.<br />

15. Laskaris G, Sklavounou A, Stavrou A, Stavropoulou K. Familial pemphigus vulgaris with oral<br />

manifestations affecting two Greek families. J Oral Pathol Med, 1989; 18: 49-53.<br />

16. Katzenelson V, David M, Zamir R, Mellibovsky J, Idises C, Sandbank M. Familial pemphigus<br />

vulgaris. Dermatologica, 1990; 181: 48-50.<br />

17. Feinstein A, Yorav S, Movshovitz M, Schewach-Millet M. Pemphigus in families. Int J Dermatol,<br />

1991; 30: 347-351.<br />

18. Brenner S, Hodak E, Dascalu D, Lurie R, Wolf R. A possible case of drug-induced familial<br />

pemphigus. Acta Derm Venereol , 1990; 70: 357-358.<br />

19. Ruocco V, Peluso G, Pisani M. Pemphigus vulgaris in only one of two monozygotic twins. J Am<br />

Acad Dermatol, 1985; 12: 587-589.<br />

20. Bassam Z, Mohsin A. Pemphigus vulgaris. Erişim: (http://www.emedicine.com/<br />

DERM/topic319.htm). 2005. Erişim Tarihi: 25.05.2005.<br />

21. Odom RB, James WD, Berger TG. Andrew’s Diseases of the Skin. 9 nd ed, Philadelphia: W.B<br />

Saunders Company, 2000: 574-605.<br />

22. Micali G, Musumeci ML, Nasca MR. Epidemiologic analysis and clinical course of 84 consecutive<br />

cases of pemphigus in eastern Sicily. Int J Dermatol, 1998; 37: 197-200.<br />

23. Kyriakis KP, Vareltzidis AG, Tosca AD. Environmental factors influencing the biologic behavior<br />

of patterns of pemphigus vulgaris: epidemiologic approach. Int J Dermatol, 1995; 34: 181-185.<br />

24. Tsankov N, Vassileva S, Kamarashev J, Kazandjivea J, Kuzeva V. Epidemiology of pemphigus<br />

in Sofia, Bulgaria. A 16-year retrospective study (1980-1995). Int J Dermatol, 2000; 39: 104-108.<br />

25. Hahn-Ristic K, Rzany B, Amagai M, Brocker EB, Zillikens D. Increased incidence of pemphigus<br />

vulgaris in southern Europeans living in Germany compared with native Germans. J Eur Acad<br />

Dermatol Venereol, 2002; 16: 68-71.<br />

26. Bastuji-Garin S, Souissi R, Blum L, Turki H, Nouira R, Jomaa B, Zahaf A, Ben Osman A,<br />

Mokhtar I, Fazaa B. Comparative epidemiology of pemphigus in Tunisia and France: unusual<br />

incidence of pemphigus foliaceus in young Tunisian women. J Invest Dermatol, 1995; 104: 302-305.<br />

27. Simon DG, Krutchkoff D, Kaslow RA, Zarbo R. Pemphigus in Hartford County, Connecticut,<br />

from 1972 to 1977. Arch Dermatol, 1980; 116: 1035-1037.<br />

41


28. Tallab T, Joharji H, Bahamdan K, Karkashan E, Mourad M, Ibrahim K. The incidence of<br />

pemphigus in the southern region of Saudi Arabia. Int J Dermatol, 2001; 40: 570-572.<br />

29. Alsaleh QA, Nanda A, Al-Baghli NM, Dvorak R. Pemphigus in Kuwait. Int J Dermatol, 1999; 38:<br />

351-356.<br />

30. Uzun S, Durdu M, Akman A, Günaştı S, Uslular C, Memişoğlu HR, Alpsoy E. Pemphigus in the<br />

Mediterranean region of Turkey: A study of 148 cases. Int J Dermatol, 2004; (baskıda).<br />

31. Amagai M. Autoimmunity against desmosomal cadherins in pemphigus. J Dermatol Sci, 1999;<br />

20(2): 92-102.<br />

32. Hashimoto K, Shafran KM, Webber PS, Lazarus GS, Singer KH. Anti-cell surface pemphigus<br />

autoantibody stimulates plasminogen activator activity of human epidermal cells. A mechanism for<br />

the loss of epidermal cohesion and blister formation. J Exp Med, 1983; 157(1): 259-272.<br />

33. Koch PJ, Mahoney MG, Ishikawa H, Pulkkinen L, Uitto J, Shultz L, Murphy GF, Whitaker-<br />

Menezes D, Stanley JR. Targeted disruption of the pemphigus vulgaris antigen (desmoglein 3) gene<br />

in mice causes loss of keratinocyte cell adhesion with a phenotype similar to pemphigus vulgaris. J<br />

Cell Biol, 1997; 137: 1091-1102.<br />

34. Nguyen VT, Ndoye A, Grando SA. Pemphigus vulgaris antibody identifies pemphaxin. A novel<br />

keratinocyte annexin-like molecule binding acetylcholine. J Biol Chem, 2000; 275(38): 29466-<br />

29476.<br />

35. Mutasim DF, Pelc NJ, Anhalt GJ. Drug-induced pemphigus. Dermatol Clin, 1993; 11(3): 463-471.<br />

36. Ishii N. Ishida-Yamamoto A, Hashimoto T. Immunolocalization of target autoantigens in IgA<br />

pemphigus. Clin Exp Dermatol, 2004; 29: 62-66.<br />

37. Braun-Falco O, Plewig G, Wollf HH, Burgdorf WHC. Blistering Deseases. Dermatology. 2 nd Ed,<br />

New York: Springer-Verlag Berlin Heildelberg, 2000; 659-691.<br />

38. Robinson ND, Hashimoto T, Amagai M, Chan LS. The new pemphigus variants. J Am Acad<br />

Dermatol, 1999; 40(5): 649-671.<br />

39. Akman A. Pemfigus hastalığının takip ve tedavi protokollerinin oluşturulmasında immünofloresan<br />

ve ELİSA yöntemlerinin değeri. Uzmanlık Tezi, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adana, 2002.<br />

40. Cohen LM, Skopicki DK, Harrist TJ, Clark WH. Noninfectious Vesiculobullous and<br />

Vesiculopustular Diseases. In: Elder D, Elenitsas R, Jaworsky C, Johnson B, Eds. Lever’s<br />

Histopathology of the Skin. 8 nd ed, Philadelphia: Lippincott-Raven, 1997: 209-252.<br />

41. Uzun S. Otoimmün büllöz hastalıklarda laboratuar tanı. Dermatose, 2002; 2: 42-46.<br />

42


42. Mutasim DF, Adams BB. Immunofluorescence in dermatology. J Am Acad Dermatol, 2001; 45:<br />

803-822.<br />

43. Amagai M, Komai A, Hashimoto T, Shirakata Y, Hashimoto K, Yamada T, Kitajima Y, Ohya<br />

K, Iwanami H, Nishikawa T. Usefulness of enzyme-linked immunosorbent assay using<br />

recombinant desmogleins 1 and 3 for serodiagnosis of pemphigus. Br J Dermatol, 1999; 140(2): 351-<br />

357.<br />

44. Fellner MJ, Sapadin AN. Current therapy of pemphigus vulgaris. Mt Sinai J Med, 2001; 68(4-5):<br />

268-278.<br />

45. Mimouni M, Anhalt GJ. Pemhigus. Dermatol Ther, 2002; 15: 362.<br />

46. Gorsuch AN, Dean BM, Bottazzo GF, Lister J, Cudworth AG. Evidence that type I diabetes and<br />

thyrogastric autoimmunity have different genetic determinants. Br Med J, 1980; 280(6208): 145-147.<br />

47. Mandry RC, Ortiz LJ, Lugo-Somolinos A, Sanchez JL. Organ-specific autoantibodies in vitiligo<br />

patients and their relatives. Int J Dermatol, 1996; 35(1): 18-21.<br />

48. Eroglu GE, Kohler PF. Familial systemic lupus erythematosus: the role of genetic and<br />

environmental factors. Ann Rheum Dis, 2002; 61(1): 29-31.<br />

49. Birol A, Anadolu RY, Tutkak H, Gürgey E. HLA-class 1 and class 2 antigens in Turkish patients<br />

with pemphigus. Int J Dermatol, 2002; 41: 79-83.<br />

50. Metzker A, Zamir R, Gazit E, David M, Feuerman EJ. Vitiligo and the HLA system.<br />

Dermatologica, 1980; 160(2): 100-105.<br />

51. Wojnarowska F, Venning VA, Burge SM. Immunobullous Diseases. In: Burns T, Breathnach S,<br />

Cox N, Griffiths C, Eds. Rook’s Textbook of Dermatology. 7 th ed, Oxford: Blackwell Science Ltd,<br />

2004: 41.1-41.58.<br />

52. Grando SA. Autoimmunity to keratinocyte acetylcholine receptors in pemphigus. Dermatology,<br />

2000; 201(4): 290-295.<br />

53. Diaz LA, Sampaio SA, Rivitti EA, Martins CR, Cunha PR, Lombardi C, Almeida FA, Castro<br />

RM, Macca ML, Lavrado C. Endemic pemphigus foliaceus (Fogo Selvagem): II. Current and<br />

historic epidemiologic studies. J Invest Dermatol, 1989; 92(1): 4-12.<br />

54. Dahl MV, McGowen JH, Katz SI, Vineyard WR. Pemphigus-like antibodies in sera of patients<br />

with thermal burns, gunshot wounds, and skin grafts. Mil Med, 1974; 139(3): 196-198.<br />

55. Santa Cruz DJ, Prioleau PG, Marcus MD, Uitto J. Pemphigus-like lesions induced by Dpenicillamine.<br />

Analysis of clinical, histopathological, and immunofluorescence features in 34 cases.<br />

Am J Dermatopathol, 1981; 3(1): 85-92.<br />

43


56. Szegedi A, Suranyi P, Szucs G, Kiss M, Hunyadi J, Gaal J. D-penicillamine-induced pemphigus<br />

vulgaris in a patient with scleroderma-rheumatoid arthritis overlap syndrome. Acta Derm Venereol,<br />

2004; 84 (4): 318-319.<br />

57. Anadolu RY, Birol A, Bostanci S, Boyvatt A. A case of pemphigus vulgaris possibly triggered by<br />

quinolones. J Eur Acad Dermatol Venereol, 2002; 16(2): 152-153.<br />

58. Brenner S, Wolf R, Ruocco V. Drug-induced pemphigus. I. A survey. Clin Dermatol, 1993; 11(4):<br />

501-505.<br />

59. Grob PJ, Inderbitzin TM. Pemphigus antigen and blood group substances A and B. J Invest<br />

Dermatol, 1967; 49: 285-287.<br />

60. Miyagawa S, Amagai M, Niizeki H, Yamashina Y, Kaneshige T, Nishikawa T, Shirai T, Inoko<br />

H. HLA-DRB1 polymorphisms and autoimmune responses to desmogleins in Japanese patients with<br />

pemphigus. Tiss Ant, 1999; 54(4): 333-340.<br />

61. Niizeki H, Inoko H, Narimatsu H, Takata H, Sonoda A, Tadakuma T, Ando A, Tsuji K,<br />

Hashimoto T, Nishikawa T. HLA class II antigens are associated with Japanese pemphigus patients.<br />

Hum Immunol, 1991; 31(4): 246-250.<br />

62. Niizeki H, Inoko H, Mizuki N, Inamoto N, Watababe K, Hashimoto T, Nishikawa T. HLA-<br />

DQA1, -DQB1 and -DRB1 genotyping in Japanese pemphigus vulgaris patients by the PCR-RFLP<br />

method. Tiss Ant, 1994; 44(4): 248-251.<br />

63. David M, Zamir R, Segal R, Gazit E, Feuerman EJ. HLA antigens in Jews with pemphigus<br />

vulgaris. Dermatologica, 1981; 163(4): 326-330.<br />

64. Ahmed RA, Mohimen A, Yunis EJ, Mirza NM, Kumar V, Beutner EH, Alper CA. Linkage of<br />

pemphigus vulgaris antibody to the major histocompatibility complex in healthy relatives of patients.<br />

J Exp Med, 1993; 177: 419-424.<br />

65. Bhol K, Yunis J, Ahmed RA. Pemphigus vulgaris in distant relatives of two families: association<br />

with major histocompatibility complex class II genes. Clin Exp Dermatol, 1996; 21: 100-103.<br />

66. Matsuyama M, Hashimoto K, Yamasaki Y, Shirakura R, Higuchi R, Miyajima T, Amemiya H.<br />

HLA-DR antigens in pemphigus among Japanese. Tiss Ant, 1981; 17(2): 238-239.<br />

67. Park MS, Terasaki PI, Ahmed AR, Tiwari JL. HLA-DRW4 in 91% of Jewish pemphigus vulgaris<br />

patients. Lancet, 1979; 441-442.<br />

68. Brautbar C, Moscovitz M, Livshits T, Haim S, Hacham-Zadeh S, Cohen HA, Sharon R, Nelken<br />

D, Cohen T. HLA-DRw4 in pemphigus vulgaris patients in Israel. Tiss Ant, 1980; 16(3): 238-243.<br />

44


69. David M, Zamir R, Segal R, Gazit E, Feuerman EJ. HLA antigens in Jews with pemphigus<br />

vulgaris. Dermatologica, 1981; 163(4): 326-330.<br />

70. Amar A, Rubinstein N, Hacham-Zadeh S, Cohen O, Cohen T, Brautbar C. Is predisposition to<br />

pemphigus vulgaris in Jewish patients mediated by HLA-Dw10 and DR4 ? Tiss Ant, 1984; 23(1): 17-<br />

22.<br />

71. Katz SI, Dahl MV, Penneys N, Trapani RJ, Rogentine N. HL-A antigens in pemphigus. Arch<br />

Dermatol, 1973; 108(1): 53-55.<br />

72. Zervas J, Tosca A, Apostolakis I, Varelzidis A. HLA and pemphigus. Br J Dermatol, 1979;<br />

101(3): 357-358.<br />

73. Brandsen R, Frusic-Zlotkin M, Lyubimov H, Yunes F, Michel B, Tamir A, Milner Y, Brenner<br />

S. Circulating pemphigus IgG in families of patients with pemphigus: comparison of indirect<br />

immunofluorescence, direct immunofluorescence, and immunoblotting. J Am Acad Dermatol, 1997;<br />

36(1): 44-52.<br />

74. Torzecka JD, Narbutt J, Sysa-Jedrzejowska A, Waszczykowska E, Lukamowicz J,Pas HH.<br />

Detection of pemphigus autoantibodies by IIF and ELISA tests in patients with pemphigus vulgaris<br />

and foliaceus and in healthy relatives. Med Sci Monit, 2003; 9(12): 528-533.<br />

75. Kricheli D, David M, Frusic-Zlotkin M, Goldsmith D, Rabinov M, Sulkes J, Milner Y. The<br />

distribution of pemphigus vulgaris-IgG subclasses and their reactivity with desmoglein 3 and 1 in<br />

pemphigus patients and their first-degree relatives. Br J Dermatol, 2000; 143(2): 337-342.<br />

76. Mohimen A, Narula M, Ruocco V, Pisani M, Ahmed AR. Presence of the autoantibody in healthy<br />

relatives of Italian patients with pemphigus vulgaris. Arch Dermatol Res, 1993; 285(3): 176-177.<br />

77. Türkoğlu Z, Kavala M, Kocatürk E, Demirkesen C. Pemfigus <strong>hastaların</strong>ın <strong>sağlıklı</strong> <strong>birinci</strong> <strong>derece</strong><br />

yakınlarında direkt ve indirekt immünofloresan bulguları. XX. Ulusal Dermatoloji Kongresi. İzmir-<br />

Çeşme, 7-12 Eylül 2004: 15.<br />

78. Reveille JD, Bias WB, Winkelstein JA, Provost TT, Dorsch CA, Arnett FC. Familial systemic<br />

lupus erythematosus: immunogenetic studies in eight families. Medicine, 1983; 62(1): 21-35.<br />

79. Maddison PJ, Skinner RP, Pereira RS, Black CM, Ansell BM, Jayson MI, Rowell NR, Welsh<br />

KI. Antinuclear antibodies in the relatives and spouses of patients with systemic sclerosis. Ann<br />

Rheum Dis, 1986; 45(10): 793-799.<br />

80. Tishler M, Moutsopoulos HM, Yaron M. Genetic studies of anti-Ro (SSA) antibodies in families<br />

with rheumatoid arthritis. J Rheumatol, 1992; 19(2): 234-236.<br />

81. Song YH, Connor E, Li Y, Zorovich B, Balducci P, Maclaren N. The role of tyrosinase in<br />

autoimmune vitiligo. Lancet, 1994; 344(8929):1049-1052.<br />

45


82. Klein R, Berg PA. Demonstration of "naturally occurring mitochondrial antibodies" in family<br />

members of patients with primary biliary cirrhosis. Hepatology, 1990; 12(2): 335-341.<br />

83. Wilson WA, Scopelitis E, Michalski JP, Pierangeli SS, Silveira LH, Elston RC, Harris EN.<br />

Familial anticardiolipin antibodies and C4 deficiency genotypes that coexist with MHC DQB1 risk<br />

factors. J Rheumatol, 1995; 22(2): 227-235.<br />

46


8. ÖZGEÇMİŞ<br />

Adı Soyadı : Suhan GÜNAŞTI<br />

Doğum Tarihi ve Yeri : 25.12.1973 - TARSUS<br />

Medeni Durumu : Bekar<br />

Adres : Ziyapaşa Mah. 53 Sk. Görkem Apt. N: 1/1<br />

Seyhan ADANA<br />

Telefon : 0 322 458 77 98<br />

Fax : 0 322 338 66 56<br />

E.mail : sugunasti@yahoo.com<br />

Mezun Olduğu Tıp Fakültesi : Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Varsa Mezuniyet Derecesi : ---<br />

Görev Yerleri : ---<br />

Dernek Üyelikleri : Çukurova Deri ve Zührevi Hastalıklar<br />

Alınan Burslar : ---<br />

Derneği<br />

Yabancı Dil(ler) : İngilizce<br />

Diğer Hususlar : ---<br />

47

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!