19.07.2013 Views

1 türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü ...

1 türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü ...

1 türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

temel ahlaki değerlere yaslanma zorunluluğudur. Düşünürlere yön veren temel<br />

sorunların ise “ideal bir toplumsal düzenin nasıl olması gerektiği” ve “bireylerin<br />

toplumsal karşısında hangi temellere dayanarak hareket edecekleri” olduğu<br />

görülmektedir (Sarıbay, 1998).<br />

İnsan aklı ile doğaya yeni değerler katarak yani üreterek, yeni bir sorunun ortak<br />

bir cevabını bulma sorunuyla karşıya karşıya kalmıştır. Farklı bireylerin toplumsal<br />

yapıya kattıkları değer ile toplumsal yapıdan aldıkları arasındaki denge hangi kurum ve<br />

kurallarla sağlanacaktır? Birey, örgüt ve örgütlerin kendi aralarındaki dengenin uzlaşıya<br />

dayalı olarak gerçekleşebilmesi ilgili tüm tarafların kabulüne dayalı adaletin temel<br />

alındığı bir sistem ile mümkündür. Rawls’un da belirttiği üzere bütün <strong>sosyal</strong> kurumların<br />

temeli adalete dayanmaktadır. Bütün kurumlar, teoriler ve yapılanmalar ne kadar<br />

verimli olurlarsa olsunlar eğer “adil” değillerse, yeniden yapılandırılmalıdır. Çünkü<br />

“doğruluk” ve “adalet” bütün insan faaliyetlerinin temelidir (Rawls, 1971).<br />

Hukuk kurallarının, adaleti temel aldığı ve bütün yazılı kuralların az ya da çok<br />

olmak üzere adaletin maddeleştirilmiş hali olduğu kabul edilmektedir (Husserl, 1937).<br />

Ancak her ne kadar hukuk kuralları adalet olgusundan temellense de, hukuk kurallarını<br />

tam olarak her zaman ve koşulda uygulamak adil bir davranış olarak<br />

nitelendirilememektedir. İnsan davranışlarını “adil” yapan, koşullardan, zamandan ve<br />

eyleme iten düşüncenin niteliğinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla adalet, kişinin<br />

belirli bir davranışı olarak düşünüldüğünde ve kıyaslama gerektirdiği için subjektif ve<br />

görece bir nitelik kazanmaktadır.<br />

Adalet olgusu gibi adaletsizlik olgusu da benzer şekilde <strong>sosyal</strong> olanın bir<br />

yansıması olduğu ve toplumlardaki adaletsiz uygulamaların örgütlere de adeta bulaşıcı<br />

bir hastalık gibi yayıldığı düşünülmektedir (Dietz, Robinson, Folger, Baron ve Schulz,<br />

2003). Genel sistem teorisi yaklaşımına göre alt sistemler kendilerini kapsayan üst<br />

sistemlerin değerlerinden ve yapılarından etkilenirler (DiMaggio ve Powell, 1983;<br />

Meyer ve Rowan, 1977). Örgütler daha geniş kapsamlı <strong>sosyal</strong> örgütlerle gerek örgüt<br />

üyelerinin etkileşim içinde olması, gerekse örgütün çevresiyle olan girdi-çıktı ilişkisi<br />

nedeniyle içinde bulundukları <strong>sosyal</strong> ilişkilerin değerlerini yansıtırlar. Dolayısıyla alt<br />

sistemler göz önüne alındığında bile, örgütlerdeki adaletsiz uygulamalar ve adaletsiz<br />

uygulamaların nedeni ve sonucu olan olgular, işletmelerin faaliyet gösterdikleri yakın<br />

çevresiyle ilişkilerini de olumsuz etkilemektedir.<br />

Örgütler, yöneticilerin kişiliğinde şekillenmeyip, daha çok faaliyetlere dair<br />

hukuki ve ahlaki ilkelere büyük ölçüde riayet edilmesi sonucunda ortaya çıkan bir<br />

18

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!