18.Sayı - Hacibektaslilar
18.Sayı - Hacibektaslilar
18.Sayı - Hacibektaslilar
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ÞÝRÝ (BEKTAÞ ÇELEBI, 1710-1761)<br />
Devriye<br />
Cihan var olmadan ketm-i Âdem’de<br />
Hak ile birlikte yekdaþ idim ben<br />
Yarattý bu mülkü çünkü o demde<br />
Yaptým tasvirini nakkaþ idim ben<br />
Anasýrdan bir libasa büründüm<br />
Nar ü bâd ü hâk ü abdan göründüm<br />
Hayr-ül beþer ile dünyaya geldim<br />
Adem ile bile bir yaþ idim ben<br />
Ademin sulbünden Þit olup geldim<br />
Nuh-u Nebi olup Tufana girdim<br />
Bir zaman bu mülke Ýbrahim oldum<br />
Yaptým Beytullahý taþ taþýdým ben<br />
Ýsmail göründüm bir zaman ey can<br />
Ýshak Yakub Yusuf oldum bir zaman<br />
Eyyub geldim çok çaðýrdým el’aman<br />
Kurt yedi vücudum kan yaþ idim ben<br />
Zekerriya ile beni biçtiler<br />
Yahya ile kaným yere saçtýlar<br />
Davut geldim çok peþime düþtüler<br />
Mührü Süleymaný çok taþýdým ben<br />
Mübarek asayý Musa’ya verdim<br />
Ruh-ul Kudüs olup Meryem’e erdim<br />
Cümle evliyaya ben rehber oldum<br />
Cibril-i Emin’e saðdaþ idim ben<br />
Sulbü pederinden Ahmed-i Muhtar<br />
Rehnümalarýndan erdi Zülfikar<br />
Cihan varolmadan Ehlibeyte yar<br />
Kul iken zat ile sýrdaþ idim ben<br />
Tefekkür eyledim ben kendi kendim<br />
Mucize görmeden imana geldim<br />
Þah- ý Merdan ile Düldüle bindim<br />
Zülfikar baðladým týð taþýdým ben<br />
Sekahüm hamrinden içildi þerbet<br />
Kuruldu ayn-ý cem ettik muhabbet<br />
Meydana açýldý sýrrý hakikat<br />
Aldýðým esrarý çok taþýdým ben<br />
Hidayet iriþti bize Allah’tan<br />
Biat ettik cümle Resullullah’tan<br />
Haber verdi bize seyrifillahtan<br />
Þah-ý Merdan ile sýrdaþ idim ben<br />
Bu cihan mülkünü devredip geldim<br />
Kýrklar meydanýnda erkâna girdim<br />
Þahý velâyetten kemerbest oldum<br />
Selman-ý Pâk ile yoldaþ idim ben<br />
Þükür matlabýmý getirdim ele<br />
Gül oldum feryadý verdim bülbüle<br />
Cemolduk bir yere Ehlibeyt ile<br />
Kýrklar meydanýnda farraþ idim ben<br />
Ýkrar verdik cümle düzüldük yola<br />
Sýrrý faþetmedik asla bir kula<br />
Kerbela’dan Ýmam Hüseyn’le bile<br />
Pâk ettim dânemi gül taþýdým ben<br />
Þu fena mülküne çok gelip gittim<br />
Yaðmur olup yaðdým ot olup bittim<br />
Urum diyarýný ben irþat ettim<br />
Horasandan gelen Bektaþ idim ben<br />
Gâhî nebi gâhî veli göründüm<br />
Gâhî uslu gâhî deli göründüm<br />
Gâhî Ahmed gâhî Ali göründüm<br />
Kimse bilmez sýrrým kallâþ idim ben<br />
Þimdi hamdülillah Þiri dediler<br />
Geldim gittim zatým hiç bilmediler<br />
Sýrrýmý kimseler fehmetmediler<br />
Hep mahluk kuluna kardaþ idim ben<br />
(Devamý 28. Sayfada)<br />
Cem ve Semah Beþ Bin Yýl Öncesi Türklerin<br />
Kültüründen Geliyor<br />
geldiler. Doðudan batýya açýlan bu uzun göç öyküleri hep yaþandý... Asya’dan Anadolu’ya son<br />
Karýzcý ailelerinin göçü ise, hiç kuþkusuz acýlý ve uzun bir destan özelliðinde olan Altaylýlarýn<br />
maceralý yolculuðudur...” (s. 83-84)<br />
“Karýzcý gelenek ve göreneklerinin yaný sýra folklorik ve zengin mutfak kültürü ile de Anadolu<br />
yaþamýna benziyor. Karýzcýlarýn kullandýklarý deyimler ve sözcükler Uygur Türkçesidir.” Ve<br />
çoðu Anadolu’da da deðiþik söylernlerle kullanýlmaktadýr. Örnek vermek gerekirse bazýlarý<br />
þöyledir:<br />
“Apirin okýmak: Aferin demek. Ataklýk: Ünlü. Baca: Bacanak. Bazir: Pazar. Beþ; Baþ. Bezi:<br />
Bazý. Boyunturuk: Boyundunýk. Bölüvetmek: Bölmek Cýlvý: Cilve. Çatak: Çatlak. Çeç: Saç.<br />
Çýrað; Çýra. Derya: Deniz-Nehir. Etivar: Ýtibar. Hemmisi: Hepsi. Haný: Hane. Heyvetli: Heybetli,<br />
Görkemli. Hiyal; Hayal, Ýþik: Eþik. Ýþret: Eðlence. Kârhane: Ticarethane. Kelmek:<br />
Gelmek. Kilin: Gelin. Köhne: Eski. Lekin: Lakin. Men: Ben. Mehman: Misafir. Mehsetli:<br />
Maksatlý. Mertlik: Cömertlik-Yiðitlik. Neðmi: Naðme. Okutucu; öðretmen. Okucu: Öðrenci.<br />
Oltýrmak: Oturmak. Semirmek: Þiþmanlamak. Sýrlý: Gizli. Sorýmak: Sormak. Þerin: Þirin-Sevimli-Tatlý.<br />
Taam: Yemek. Tirek: Direk. Turfan: Turfanda-Taze...” (s. 17-18)<br />
“Karýz, imece sistemine benzer kolektif üretim ve yaþam tarzý, binlerce yýldýr uygulanmýþ<br />
sosyal bir doku. Örneðin: Karýzcýnýn erkek çocuðu doðduðunda isminin sonuna ‘can’, kýz<br />
çocuðunun isminin sonuna ise ‘gül’ sözcüðü ekleniyor. Tursuncan, Mehmetcan ya da Arzugül,<br />
Badegül... gibi. Karýzcýlar, yemekli ve eðlenceli dost toplantýlarýna ise ‘Cem’ diyorlar. Urumçi’deki<br />
bir lokantada yapýlan yemekli eðlencede, Karýzcýlara Semah gösterisi yapmanýn coþkusunu<br />
yaþadým...” (S. 35)<br />
“Çin’de Semah Dönmek;<br />
Baþkent Urumçi ya da Turfan’da cadde ve sokaklar açýk hava lokantasý gibi dolup taþýyor. Gün<br />
batýmýnda baþlayan yemekli toplantýlar, caddenin çevresindeki yüksek apartmanlarýn bir ucundan<br />
öbürüne uzanan tel üzerinde akrobasi gösterileri yapan, ellerinde denge çubuklarý olan ve<br />
hiçbir güvenlikleri olmayan biri kýz iki göstericiyi heyecanla izleyenler, bir yandan da yemeklerini<br />
yiyor ve içkilerini yudumluyorlardý. Renkli ýþýk gösterileriyle süren sokak etkinlikleri,<br />
ses sanatçýlarýnýn gizemli ve hoþ seda þarkýlarýyla sürdü. Ardýndan baþlayan danslar sýrasýnda<br />
sunucunun, ‘Aramýzda, devletimizin davetlisi olan önemli bir konuðumuz var. Kardeþ yurdu<br />
Türkiye’den gelen çok muhterem þair ve araþtýrmacý yazar Tursun Beyi buraya davet ediyoruz!’<br />
demesi üzerine, cadde ortasýnda kurulu masalarda yemek yiyen ve eðlenen yüzlerce<br />
Sincianlý can coþkuyla, Türk ve Çin bayraðýnýn bulunduðu bizim masaya bakarak yoðun bir<br />
alkýþ tuttular. Büyük coþkuyla çýktýðým sahnede önce, Çinlilerin Fener Bayramý’nda oynadýklarý<br />
geleneksel ejderha dansý ve Þaman ateþ dansýnýn ardýndan halay çekmeye baþladýk.<br />
Sahnedeki onlarca genç dansçý ile birlikte Semah dönmenin içsel coþkusunu yaþadýk...” (s. 53)<br />
“Turfan’da son Karýzcýnýn evindeki yemek ziyafeti, Karýzcý güzeli rehberim sevgili Arzugül’ün<br />
balköpüðü rengindeki çekik gözlerinden þavkýyan sevgi yüklü dost ve konuksever<br />
gülümsemeler +48 derecede çalýþmanýn tüm yorgunluðunu unutturacak güzellikte idi... Konuktan<br />
önce sofrada yemeklere hiç kimsenin el uzatmamasý, sýrasýyla uzun bir söylevden sonra<br />
fondip olarak içilen içkiler (kýmýz) ve yemek sonrasý yapýlan sembolik dualar, bir baþka (bize<br />
hiç de yabancý olamayan) geleneði çaðrýþtýrýyordu...” (s. 39)<br />
Evet, bunlar bize hiç de yabancý deðildi. Çünkü Aleviler bin yýldýr Anadolu’da kadýn-erkek<br />
ayýrýmý yapmadan, herkese Can deyip eþitliði saðlamalarýyla, Cem evlerinde yaptýklarý On Ýki hizmetli<br />
Cem törenleriyle, saz çalýp deyiþler söyleyerek Semah dönüþleriyle, sofrada Dede destur vermeden<br />
yemeðe kimsenin el uzatmamasýyla, yemek öncesi ve sonrasý yaptýklarý dualarýyla, Dem<br />
alýþlarýyla bu geleneði yaþatýyorlardý...<br />
Bizlere tarihteki geçmiþimizi tanýtan Sayýn Dursun Özden’e teþekkür ediyor, deðiþimden uzak<br />
duran sabit düþünceli insanlara Özden’in kitabýný okuyup bilgilenerek iyilikten, güzellikten ve<br />
barýþtan yana deðiþmelerini salýk veriyorum...<br />
Sn. Dursun Özden<br />
kendi fotoðrafýyla<br />
Çin’de semah dönerken<br />
28 Sayý 18