18.Sayı - Hacibektaslilar
18.Sayı - Hacibektaslilar
18.Sayı - Hacibektaslilar
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Asya algýsýnda “kuðu”, temizlik, mutluluk<br />
ve saf genç kýzlýk simgesidir.<br />
Göksel kökenli olduðuna inanýlan ve<br />
kendisinden türenildiði kabul edilen hayvanatadýr<br />
ya da þamanýn Gök ya da Yeraltý yolculuðunda,<br />
sýk sýk donuna büründüðü, yardým<br />
aldýðý ya da koruyucu ruh olarak seçtiði düþsel<br />
hayvandýr.<br />
Dünya mitolojisinde “kuðu” kutsal olarak nitelenir ve saygý görür.<br />
Kuðu motifi beyazlýðýn ve temizliðin simgesidir. Evlenmemiþ bakire<br />
kýzlarýn, Lotus gölünde kuðuya dönüþerek yüzmeleri, Hint mitolojisinde<br />
ayrýcalýklý bir yere sahiptir. Orta Asya Türk mitolojisinde de kuðu motifi<br />
yer yer aðýrlýklýdýr: Kuðudan türediklerine inanan topluluklar, kuðuya<br />
ve kuðuyu simgeleyen motiflere büyük saygý duyarlar. Yakut mitolojisinde,<br />
Ayýsýt, kuðuyla simgelenir. Kýrgýz Manas Destaný’nda, Manas’ýn<br />
niþanlýsý Ayçörek, düþmanlarýný korkutmak için kuðuya dönüþür.<br />
Asya mitolojilerinde kuðunun dönüþüm ürünü olan “kaz”, erkekliðin,<br />
evliliðin ve baþarýnýn simgesi düþsel kuþtur. Þamanýn Gök ya da Yeraltý<br />
yolculuðunda en sýk donuna büründüðü, yardým aldýðý ya da koruyucu<br />
ruh olarak seçtiði kutlu hayvan ya da Gök yolculuðundan dönüþte þamanýn<br />
ve ona eþlik eden göksel ruhlarýn bindiði mitolojik hayvandýr.<br />
Kuðu ya da Kaz<br />
Bu nedenle Altay tasarýmlarýnda “döngü” oluþturan diðer hayvan<br />
“kuðu” ya da “kaz”dýr: Söylenceye göre, bir erkek bir göl kenarýna<br />
iner; giysilerini kýyýya býrakmýþ kadýnlarýn yüzmekte olduðunu<br />
görür. Oyun olsun diye kadýnlardan birinin giysilerini çalar; derken kadýnlar<br />
“kuðu” ya da “kaz” olup uçup gider. Yalnýzca giysilerini çaldýðý<br />
kadýn kýyýda kalýr. Erkekle evlenir ve ona erkek bir evlat verir. Daha<br />
sonra “kuþ giysilerine” yeniden kavuþur ve kaçmayý baþarýr. Söylencedeki<br />
“kuðu” ya da “kaz”lar, göksel kökenli “kuþ-kadýnlar”dýr; doðurgan<br />
ortam olarak su, “doðanýn rahmi”dir. Demek ki “kuðu” ya da “kaz”,<br />
köken mitlerinde “ata” kapsamýnda “ana-hayvan”dýr.<br />
Ayný döngünün bir parçasý olarak algýlanan Mançu köken söylencesinde<br />
“kadýn-su-ýþýk” birlikteliði özellikle belirleyicidir: Söylenceye<br />
göre, üç göksel kökenli bakire bir gölde yýkanmaktadýr. Derken kutsal<br />
bir “saksaðan” bu üç bakirenin üstüne “kýrmýzý” bir meyve býrakýr; en<br />
küçükleri bunu yer ve gebe kalýr. Gölde yýkanan üç bakire, “saksaðan”la<br />
iliþkilendirilerek “göksel” kökenli olduklarý vurgulanmak istenir. “Su”<br />
yine doðurgan ortam anlamýnda “doðanýn rahmi”dir. “Kýrmýzý meyve”<br />
ýþýkla baðlantýlandýrýlýr ve ýþýk, üç bakirenin “beyaz” teniyle simgelenir.<br />
Bu nedenle “kuþ-kadýnlar” çoðunlukla beyaz renkle belirgin kuþ “donlarýna”<br />
bürünürler.<br />
Yine ayný döngünün bir baþka çeþitlemesini Buriyatlarda görüyoruz:<br />
Bir avcý, bir gün, bir göl üzerinde üç güzel kuðu görür; bunlarý izler;<br />
kadýn “donuna” büründüklerini gözler. Avcý, “kadýn-kuðular”dan birinin<br />
tüylerini çalar; tüylerini yitiren “kadýn-kuðu” uçamadýðýndan avcýnýn<br />
eline düþer. Avcý, kuþu yakalar ve onunla evlenir; kuþ avcýya altý çocuk<br />
verir. Daha sonra tüylerine kavuþur, kuðuya dönüþüp uçup gider. Bir<br />
çeþitlemede söylencenin son bölümü farklý anlatýlýr: Avcýyla evlenen<br />
“kuðu-kadýn”, eski giysilerini hatýrlar ve kocasýna nereye sakladýðýný<br />
sorar. Kendisini ve çocuklarýný artýk terk etmeyeceðini düþünen koca,<br />
eski giysilerini geri vermeyi kabul eder. Süslenmek bahanesiyle eski<br />
giysilerini giyen kadýn “kuðu”ya dönüþür ve duman deliðinden uçarak<br />
havalanýr. Havada yükselirken geride býraktýklarýna þöyle seslenir: “Siz<br />
Yeryüzü’ne aitsiniz ve Yeryüzü’nde kalacaksýnýz; ben Gök’ten indim ve<br />
oraya çýkmam gerek.” Buriyat mitolojisinde, kýzlardan birinin ayaklarýndan<br />
yakalayarak annesinin kaçmasýna engel olmaya çalýþtýðý anlatýlýr:<br />
Kýzýn elleri “isli” olduðu için artýk kuðularýn ayaklarý “siyah”týr.<br />
Uzak geçmiþten yakýn geçmiþe doðru “köken mitleri” kimi kez ayrýntý<br />
kimi kez önemli sayýlabilecek deðiþimlere uðrar: Bu köken miti de<br />
sayýsýz çeþitlemeyle ayný deðiþime uðramýþtýr denilebilir. Örneðin bir<br />
Baþkýrt masalýnda söyle bir anlatým vardýr: Kocasýnýn yokluðunda genç<br />
kadýn giysilerini çýkarýr ve “çamcabalýðý” gibi suda yüzmeye baþlar.<br />
Dadýsý, genç kadýnýn giysilerini alýp giyer ve artýk geri vermek istemez.<br />
Çýplak olmaktan utanan genç kadýn, orada bulduðu baþka giysileri giyer<br />
ve “kaz” donuna bürünüp uçar. Bir sürü maceradan sonra “kadý-kuþ”, bir<br />
aðaca konar ve aðaçtan inmeye baþlar; indikçe “kadýn-kuþ” donundan<br />
SERÇESME ¸<br />
Asya’da Hayvan ve Bitki Tapýmý<br />
Bölüm - III<br />
Esat Korkmaz<br />
Asya tasarýmlarýnda “hayvan”,<br />
kendisinden türenildiðine inanýlan,<br />
“ana” kimi kez “baba” kimliðiyle<br />
belirgin “ata”dýr.<br />
“kadýn” donuna bürünür. Yine bir Baþkýrt söylencesinde,<br />
yaþlý bir adamýn oðlu bir “superisi”<br />
ile evlenir: bir süre sonra “kurbaða<br />
derisi”nden yapýlmýþ giysilerini yaktýðý için<br />
“su-perisi kýz” onu terk eder. Adam “su-perikýz”ýn<br />
“evi” olarak algýlanan “göl”e gider;<br />
gölde, “silkinerek” genç güzel kadýnlara<br />
dönüþen sekiz “kaz” görür. Kadýn-kuþ<br />
dönüþümünü vurgulayan bir Yakut mitolojisinde, Üçüncü Gök’te bir tanrýnýn<br />
“göçmen” kuþlarý toplayýp bir topluluk kurduðu anlatýlýr. Yedi genç<br />
kadýn ve kýzlarý, “insan” olmak ve “çocuk doðurmak” üzere “turna<br />
kuþu” donuna bürünüp Dünya’ya inerler.<br />
Er-Töþtük destanýnda “Kuðu Gölü” söylencesi, eski tasarýmlardaki<br />
betimlemelerin kimilerinin “silinmesi”, kimilerinin “tersine dönüþümü”yle<br />
verilir: Kýyýlarý ýþýklý mitolojik bir göl vardýr. Cinlerin ve perilerin<br />
kýzlarý altý ayda bir çýlgýnca eðlenmek için buraya gelirler. Kýrk<br />
bakire ve kýrk genç kýz, kýrk gün boyunca eðlenip hoþça vakit geçirirler.<br />
Kýrkbirinci gün, seksen güzel “uçup” gider. Ýçlerinden biri “Serin Ay”<br />
adýný da taþýyan “Ay Salkýn”dýr; eþi benzeri olmayan bir güzeldir; “ýþýðýn<br />
kýzý” olarak algýlanýr; geleceði görür, olacaklarý altý ay öncesinden bilir.<br />
Bir çadýrda sekiz gün boyunca Er-Töþtük’ü bekler; sonunda Er-Töþtük<br />
gelir; eðlenirler ve birilikte olurlar. Genç kýz gebe kalýr. Bir gün büyük<br />
bir fýrtýna kopar ve kýz “görünmez” olur; kimse nereye gittiðini bilmez.<br />
Söylencede “giysilerin çalýnmasý”, “kuðu” ya da “kaz” silinmiþmiþ<br />
durumdadýr. Ama genç kýzlarýn uçtuklarý belirtildiðine göre dolaylý<br />
olarak “kuðu” ya da “kaz”ýn varlýðý anýmsatýlýr. Iþýk daha önceki tasarýmlarda<br />
“erkek” ve”dölleyici” idi, burada kýzla özdeþleþtirilerek “tersine<br />
dönüþüm”le “kadýn” ve“döllenen” durumunu almýþ.<br />
Kuðu Gölü söylencesi o denli yaygýnlaþýr ki Sibirya’nýn Altaylý<br />
olmayan halklarýna kadar ulaþýr. Samoyedlerde bu söylence þöyle anlatýlýr:<br />
Karanlýk ormanýn içinde büyük bir göl vardýr. Yaþlý bir kadýn, “Eðer<br />
bu göle yaklaþýrsanýz yedi kýz giysilerini çýkaracak ve yüzmeye baþlayacak.<br />
Bu kýzlardan birinin giysilerini alýn ve saklayýn”, der. Erkekler bu<br />
öneriyi dinlerler. Çýplak kalan kadýn giysilerini saklayan erkeðe, giysilerini<br />
geri verirse kendisiyle evleneceðini söyler.<br />
Çukcelerde biraz farklý bir çeþitlemesi vardýr: Bir erkek çocuk göle<br />
gider; gölde giysilerini kýyýya býrakan kýzlar ve sayýsýz martý vardýr.<br />
Çocuk genç bir “martý-kýz”ýn giysisini saklar. “Martý-kýz” onunla evlenir<br />
ve on iki çocuk verir. Burada “kuðu” ya da “kaz”ýn yerini “martý” almaktadýr.<br />
Pek çok topluluk kültüründe, özellikle Rus halk kültüründe<br />
kazlarýn ya da kuðularýn yerini “güvercinler” alýr.<br />
Köken mitleri dýþýnda “rehber” hayvan olarak da önemli iþlevler üstlenir<br />
“kuðu”; Asya Türk akan toplumlarýnda bunu kanýtlayan sayýsýz<br />
söylence vardýr. Yenisey Havzasý’nda, kuðularýn týpký kadýnlar gibi “aybaþý”<br />
gördüðü inancý bugün bile sürmektedir. Hayvanla özdeþleþebilmek<br />
için fizyolojik olarak kimi “ortak” yanlarýn bulunmasý gerekir “kaygýsý”<br />
böylesi bir inancý yaratmýþtýr diyebiliriz. Söylenceye göre bir adam<br />
orduya gider; yolda atý yorulur. Derken bir “kuðu”ya rastlar. Kuðu onu<br />
kanatlarýna alýr ve anasýna-babasýna yetiþtirir.<br />
Kuðunun kadýn ya da kadýnýn kuðuya “dönüþmesi” çok eskilere<br />
dayanýr: Ýranlý kahraman “Efrasiyab” soy geleneði Turan soy geleneðine<br />
baðlanmak istenirken, örneðin “Buku Han” Efrasiyab ile özdeþleþtirilirken<br />
Efrasiyab’ýn kýzý “kaz”a dönüþür. Yani soy dönüþümüne, “hayvan-ata”<br />
dönüþümü eþlik eder. Kaþgarlý, aðaç kabuðuna “kaz” dendiðini<br />
belirtiyor: Burada da benzer bir durumu gözlemliyoruz: “Aðaç-ata” ile<br />
“hayvan-ata” özdeþliði vurgulanmak isteniyor.<br />
“Dede Korkut Kitabý”nda “kadýn-kaz” kimliklendirmesine iliþkin,<br />
bizleri bu tasarýmlarla buluþturan göndermeler vardýr: Örneðin Türklerin<br />
Ýslamiyet’e giriþ sürecinde Azrail’e direnen bir kahraman olarak<br />
algýlanan ve Ýslamiyet’e yönelik Türk tepkisinin simgesi durumunda<br />
bulunan Deli Dumrul þöyle seslenir: “Ey oðlum ve kaza benzeyen<br />
akarým.” Yine Uruz’un çobanýnýn koyun sürüsü daðýlýr; çoban, sürübaþý<br />
tekeyi aramaya koyulur. Tekeyi ararken “kanatlý” diþi perilerle karþýlaþýr.<br />
Kepeneðini üzerlerine atar ve birini yakalar; yakaladýðý “kýz-kuþ” ile<br />
arzuyla birleþir. Daha sonra “kýz-kuþ” uçup havalanýrken çobana þöyle<br />
seslenir: “Çoban! Yýlýn sonunda bende bir ‘emanet’in olacak. Gel! Onu<br />
al!” Bir yýl sonra çoban ayný yere gelir: “Kadýn-kuþ” bir “toprak<br />
yýðýný”ný göstererek “emanet”ini ona teslim eder. Bu toprak yýðýnýn<br />
içinde bir çocuk vardýr ve yalnýzca tepeyi delerek doðabilecektir. Bu<br />
çocuk Tepegöz’dür.<br />
4 Sayý 18