05.01.2014 Views

18.Sayı - Hacibektaslilar

18.Sayı - Hacibektaslilar

18.Sayı - Hacibektaslilar

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

SERÇESME ¸<br />

DERVIÞ BABA<br />

Aðladýlar Þah Hüseyin’e<br />

Ali Fatima’nýn nazlý çiçeði<br />

Yolundu gülzardan güller aðladý<br />

Dedesi Muhammed’in gözbebeði<br />

Þah Hüseyin’im diyen diller aðladý<br />

Ölüm döþeðinde çað’rýp yanýna<br />

Muaviye dedi Yezid oðluna:<br />

“Hasan’ý ben yedim Hüseyin sana”<br />

Duyan iþiten kullar aðladý<br />

O Yezid ki Þam’a halife oldu<br />

Medine valisine buyruk saldý<br />

Þah Hüseyin’ý biata zorladý<br />

Bu zulmü gören gözler aðladý<br />

Göçedip bir sure Mekke’de kaldý<br />

Ali ailesi kedere daldý<br />

Küfeliler gel diye haber saldý<br />

Ona mektup yazan eller aðladý<br />

Duydu ki Amr ibn ül-As geliyor<br />

Bilenmiþ bir kýlýç, ölüm geliyor<br />

Þah Hüseyin orayý terkediyor<br />

Arkasýndan Mekkeliler aðladý<br />

Akrabalar çocuklar ve kadýnlar<br />

Yanlarýnda elli dört savaþçý var<br />

Küfe’ye doðru çekmiþler katar<br />

Eðlendiði konaklar yollar aðladý<br />

Küfe yolunun tam ortasýndaydý<br />

Müslim’in katlinin haberin aldý<br />

Üzüldü sýzlandý, yoldan kalmadý<br />

Ayaðý altýnda çöller aðladý<br />

Hür bin askerle peþinde idi<br />

Dört bin Kerbela’da onu bekledi<br />

Fýrat’a ulaþmasý engellendi<br />

Baðrý yanan kýz gelinler aðladý<br />

Dönek Küfeliler utanmadýlar<br />

Yezid’in ordusunda yer aldýlar<br />

Sözde Ali Þiasý müslümandýlar<br />

Ali’yi candan sevenler aðladý<br />

Celal Abbas o ne yiðit eridi<br />

Aldý kýrbalarý suya yürüdü<br />

Kestiler kollarýn’ yine durmadý<br />

Kýrbadan dökülen sular aðladý<br />

Savaþan güçler genelde eþittir<br />

Ýnsanlýk tarihi hiç görmemiþtir<br />

Beþ bin zalim yetmiþ mazlum ne iþtir<br />

Tarihteki tüm dengeler aðladý<br />

Ýmam Al’ Asgar’ý havada tuttu<br />

Ona Ýbn-i Sad’dan su talep etti<br />

Zalim su yerine bir ok göndertti<br />

Masumun boðaz’na, yaylar aðladý<br />

Eli silah tutanlar þehit oldu<br />

Hüseyin tek, asker içine daldý<br />

Mübarek bedeni çok yara aldý<br />

Düþtü topraða yerler aðladý<br />

Þimr lain geldi oturdu göðsüne<br />

Kesti kafasýný aldý eline<br />

Onlar nasýl Ýslamýz der kendine<br />

Peygamberini sevenler aðladý<br />

Derviþ Baba lanet ehl-i Yezid’e<br />

Bizim tevellamýz ol Ehl-i Beyt’e<br />

Tam yetmiþ üç þehit, o susuz çölde<br />

Aþura gününde tarih aðladý<br />

30 Ocak 2006, Londra<br />

(Baþtarafý 7. Sayfada)<br />

Alevilik, Ne Ýslam’ýn Dýþýndadýr, Ne De Tam Kendisidir<br />

rýndan Buhari ve al-Müslim’de salat ve vakitlerine iliþkin birbirinden farklý yorumlar bulunmaktadýr.<br />

Ortodoks Ýslam’ýn koþullarýndan biri olan Kabe’nin ziyareti ve Hacca gitmenin zorunlu olmadýðý,<br />

hatta gereksizliði üzerinde batýni ya da batýni olmayan birçok tanýnmýþ mutasavvýf düþünce<br />

ve davranýþlarýyla görüþler belirtmiþlerdir. Yorumsuz olarak bazý örnekler verelim:<br />

Ýlk kadýn mutasavvýf Basralý Rabia (Ö.801), Kabe’yi ziyaretinde baðýrarak þu sözleri söylediði<br />

anlatýlýr: “Sadece taþtan ve tuðladan yapýlmýþ bir ev görüyorum; bunlarýn bana ne yararý var!”<br />

Vasit kentinde Mazda (Zerdüþt), Kudüs’te ise Hýristiyan topluluklarý arasýnda yaþamýþ ve<br />

Karmatilerle iliþkisi olan Hallac-ý Mansur (Ö.920), “Kabe’nin yýkýlmasý ve Hac tapýnmasýný müslümanlarýn<br />

kendi evlerinde yapmasý gerektiðini” öðretiyordu<br />

Koyu ortodoks, ehli sünnet inancýný kesin kurallara baðlayarak yeniden hayat kazandýrýp yükselten<br />

ve Batýni düþmaný Ýmam Gazali (Ö.1111) bile Mekke’ye yaptýðý bir seyahat sýrasýnda;<br />

Kabe’ye ve hac ziyareti ile birleþtirilmiþ paganizm törenleri ve hacýlarýn Siyah taþ için gösterdikleri<br />

putataparlýk saygýsýný artan bir þaþkýnlýkla seyretmiþ. Bunlarýn Ýslam’ýn tektanrýcý inanç ve<br />

anlayýþýyla uyuþmadýðýný yazmýþtýr.<br />

Sufilerden Þibli (10.yüzyýl) eline alev alev yanan bir odun almýþ sokaklarda koþuyor ve<br />

“Kabe’yi yakmaya gidiyorum!”diye baðýrýyormuþ. Neden yakmak istediðini sorduklarýnda: “Böylece<br />

Müslümanlar Kabe’nin yeri ile deðil, sahibi (Tanrý) ile daha fazla ilgilenirler” diye yanýtlar.<br />

Þemseddin Muhammed Tebrizi (Ö.1247/8) Makalat’ýnda þöyle diyor:<br />

“Her þey insana fedadýr, insansa kendisine diyor; Arþa gitsen de faydasý yok, yedi kat yerin dibine<br />

girsen de. Gönle, gönül sahibine yar olmak gerek. Bütün peygamberlerin, erenlerin, temiz<br />

erlerin çalýþýp can vermeleri bunun içindir, bunu arýyorlardý. Bütün alem bir kiþidedir. Ýnsan<br />

kendisini bildi mi, her þeyi bildi demektir... Kabe dünyanýn ortasýndadýr. Bütün alem halký yüzlerini<br />

ona çevirir. Fakat þu Kabe’yi ortadan kaldýrdýn mý, birbirlerinin gönüllerine secde ettikleri<br />

meydana çýkar. Onun secdesi bunun, bunun secdesi onun gönlünedir.”<br />

Görüldüðü gibi Þems, secdenin-tapýnmanýn insana ve insan gönlüne olmasý gerektiðini söylüyor.<br />

Bunun gerçek olmasýný da Kabe’nin ortadan kalkmasýna baðlýyor. Sonra Kabe’yi ziyaret<br />

etmenin anlamsýzlýðý üzerine Þemseddin Makalat’ta Bayezid Bistami’den bir öykü anlatýyor:<br />

“Tanrý rahmet etsin, Beyazid hacca gidiyordu. Adetiydi, hangi þehre varýrsa önce þeyhleri<br />

ziyaret ederdi. Bir þehre vardý, oradaki büyük bir þeyhe gitti. Þeyh, Bayezid’in hacca gittiðini<br />

öðrenince, ‘zahmet etme dedi, etrafýmda yedi kere dön. Kemerindeki paralarý da bana ver, yürü<br />

git memleketine. Ey Bayezid, Kabe Tanrý evidir, ama þu gönlüm de Tanrý evi. Yalnýz o evin de,<br />

bu evin de Tanrýsýna hamdolsun; o ev kurulalý Tanrý içine hiç girmedi. Halbuki bu ev yapýldýðý<br />

günden beri, Tanrý bu evden hiç çýkmadý’. Bunlarý duyan Bayezid Bistami adamýn dediklerini<br />

yerine getirip, evine geri döner.”<br />

Kabe ve hac konusunda en akýlcý ve nesnel dünyaya dayalý sözler söyleyen Hacý Bektaþ Veli<br />

olmuþtur:<br />

“Ve hem beyt-ül mamur (yedinci katta bulunduðuna inanýlan Cennet köþkü) var, Kabe var.<br />

Lakin gönül ikisinden dahi yeðdir… Ýnananýn gönlü Kabe’ye benzer. Kabe’ye varan ayaðý ile<br />

yürür, ama gönül isteyen yüzü üstü yürüse gerek... Kabe’de ihram giymek, hakký batýldan seçmektir…Ve<br />

hem yoldan taþ arýtmak, Kabe’de Arafat’ta taþ atmaya, kendi nefsini, (kötü) heveslerini<br />

depelemek ise Kabe’de kurban kesmeðe benzer”<br />

Þemseddin Tebrizi’nin Kabe’nin ortadan kaldýrýlmasý gerektiði anlayýþý, 10. yüzyýlda Kabe’den<br />

Siyah taþý (Hacer-ül Esved) söküp götüren ve yirmi bir yýl (930-951) baþkentleri al-Ahsa’da tutan<br />

Karmatiler ve kendi dedesi Nur Al-Din Muhammed II (1166-1210) zamanýndaki Nizari ÝsmailiAlevilerin<br />

Kýyamet inancýndan gelmektedir. Alamut Ýsmaililiðinin Kýyamet dönemi inanç ve<br />

felsefesini içeren Abu Ýshak Kuhistani tarafýndan 1200 yýlýnda yazýlmýþ Haft-i Bab-i Baba Sayyidna<br />

yapýtýnda, Tanrýnýn bilinemeyeceði ve ulaþýlamayacaðýný ileri sürmenin kafirlik olduðu yazýlýdýr.<br />

Kabe’yi ve tapýnaklarý ona ulaþmak için araç olarak kullanýlmasýna da þiddetle karþý çýkýlýr.<br />

Þimdi biz size soralým; acaba yukarýda adlarýný verdiðimiz en tanýnmýþ zahirin ve batýnin bilginleri<br />

olan mutasavvýflar Ýslam’ýn dýþýnda olduklarý için bu Ýslam’ýn hac þartýný reddetmiþ, eleþtirmiþ<br />

yerine getirmemiþler? Hayýr, ama onlarýn yorumuna göre Kabe insandýr, hac etmek bir gönül<br />

yapmaktýr; secde de insanadýr, çünkü Tanrý insanda, insan Tanrýda mevcuttur, birbirinden ayrý<br />

gayri deðildir. Alevilerin Tanrýya tapýnma törenlerinin ve kurumlarýnýn, Ortodoks Ýslam’ýn bu<br />

deðiþmez kalýplara sokulmuþ tapýnma eylemleriyle özde olsun, biçimsel olsun bir yakýnlýðý yoktur<br />

ki, kabul etmedikleri þartlarý yerine getirsinler. Ama Muhammed’in Kýrklar meclisli, musahip<br />

kardeþli, eþitlikçi ve paylaþýmcý; tanrýsal demokrasi ve adaletin uygulandýðý Medine Ýslamlýðýný yer<br />

ve zaman koþullarýna uygun geliþtirerek uygulamýþ ve yaþadýklarý inancýn Ýslam’ýn özü olduðuna<br />

inanarak tarihsel zulüm ve baskýlara direnmiþlerdir. Ýmam Cafer Buyruðu’nda toplu tapýnmalarý<br />

Cem’in özellikleri þöyle vurgulanýr:<br />

“Cem’de büyük küçük, güzel çirkin bir olur ve dahi Cem cennettir; müminleri (erkekler)<br />

melek, müslümleri (bacýlar) huridir. Yedikleri cennet taamý, içtikleri cennet þarabý, giydikleri<br />

cennet esvabýdýr...Pirlerin mürþidlerin evleri Makkeleridir. Onlarý ziyaret edenler binbir kere<br />

hacý ve gazi olurlar; günahlarýndan kurtulup masum ve pak olurlar...”<br />

Alevilerin yerine getirdikleri ve uyguladýklarý kendi inandýklarý Ýslam’ýn, yani Sünnilik ve<br />

Þiiliðe aykýrý olan Ýslam’ýn koþullarýný yerine getiriyor ve öbürlerine inanmýyorlarsa, onlara<br />

uymaya zorlanamazlar. Ayrýca yukarýda kýsaca deðindiðimiz, kaynaklar ve kanýtlara dayalý tarihsel<br />

ve bilimsel gerçeklikler de onlarý haklý kýlýyor. Ancak Alevi-Bektaþiler hiç bir zaman da Sünni<br />

ve Þiilere, kendi inandýklarý batýni Ýslam’ýn koþullarýný neden yerine getirmediklerini sorgulamamýþ<br />

ve saygýlý davranmýþtýr. Ayný saygýyý onlardan da beklemeye haklarý vardýr.<br />

8 Sayý 18

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!