You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
84 BEŞ ŞEHİR<br />
ERZURUM 35<br />
III —<br />
Servetin, çalışmanın bulunduğu yerde içtimaî<br />
nizam kendiliğinden doğar. Eski Erzurum çok muntazam<br />
bir çerçeve içindeydi. En başta toprak sahipleri<br />
gelirdi. Eski devirlerde mahallî ve askerî idareye<br />
de iştirak eden, kale dizdarlığı, muhafızlık gibi<br />
vazifeler alan bu beyler, tıpkı Rumeli'de, Tuna'mn<br />
bizim tarafa düşen şehit anavatan parçası kısmında<br />
olduğu gibi, tam bir toprak aristokrasisi kurmuşlardı.<br />
Bütün gelenekte olduğu gibi kadınlar burada<br />
da son derece muhafazakâr idiler. Evlenmelerde akran,<br />
denk aramada onlar erkeklerden daha mutaassıptılar.<br />
Toprak sahiplerinin kızlarından alınan kadınlara<br />
"paşa" denir, esnaf zümresinden seçilenler,<br />
yahut dışardan alınanlar veya cariyeliklerden gelenler<br />
"hanım" olurdu. Bu evlenmeler bazan vilâyetin<br />
sınırları dışına çıkar, Gürcü beylerinin kızları Erzurum'a<br />
paşa olarak gelirlermiş.<br />
Osmanlılardan çok evvel asıl şöhretini Kurtuba'da<br />
yapan büyük Arap lisancısı Abdullah el-Kalî'yi<br />
medreselerinde yetiştiren Erzurum'da îslâmî ilim<br />
geleneği bu şehri şarkın ön safta merkezlerinden biri<br />
yapıyordu.<br />
Son zamanlarda "Ulema" sınıfı aç dört büyük<br />
aileden ibaretti. Solakzadeler, Kadızadeler, Müftizadeler,<br />
Gözübüyükler gibi.<br />
Ulemadan sonra, başlarında Dabaklar şeyhi bulunan<br />
ve şehrin asıl belkemiği olan esnaf gelirdi.<br />
Dabaklar şeyhi, icabında hükümet nüfuzuna bile<br />
karşı koyabilecek bir şahsiyetti. Ne Tanzimat, ne<br />
Abdülhamid idaresinin merkezciliği şehrin ruhu olan<br />
ye esasını ahilik'ten alan bu otoriteyi yıkamamıştı.<br />
Eski dünyamızda Dabaklar şeyhi, asıl bünyesini esnafın<br />
teşkil ettiği Anadolu şehirlerinde daima bu<br />
kudreti taşırdı. Dabaklığm ayakkabıcılık, saraçlık<br />
gibi geniş ihtiyaçları karşılayan sanatları beslemesi,<br />
belli başlı servet kaynağı olan hayvancılığa dayanması<br />
bu sanatı doğrudan doğruya köy ve aşirete<br />
bağlıyordu.<br />
Dabaklar şeyhi'nin arkasında, istanbul'da bile<br />
XVII, XVIII. asır ihtilâllerinde iki azgın ocağa kargı<br />
kuvvetini zaman zaman gösteren çarşısı gelirdi.<br />
Fakat asıl mühim olan bu zümreler zinciri değildi;<br />
onun arkasındaki canlı kuruluştu. Bu kuruluş, şehrin<br />
hayatını gerçekten kuvvetlendiriyordu. Köylü ile<br />
çiftçi sınıfının hakları toprak sahibi beyler tarafından<br />
korunurdu. Köylü ile Bey arasındaki münasebetler,<br />
bir serhat vilâyeti olduğu için, Erzurum'da<br />
başka yerlerdekinden daha babaca kurulmuştu. Başımıza<br />
Gelenler müellifi Mehmet Arif Beyin fikri de<br />
budur. Çarşı bu kadar kuvvetle kökleşince şehirde<br />
tagallüp fikrinin yerleşmesi çok güçtür. Bu sebeple<br />
her canlı şeyde rastlanan anlaşmamazlıklara rağmen,<br />
eski Erzurum'da bir nevi muvazene teşekkül<br />
etmişti. Bu hal, her sınıfı kendi hayatında, kendi<br />
zevkinde rahat ve müstakil bırakarak, mesut ederek,<br />
İkinci Meşrutiyete, hattâ biraz sonrasına kadar sürer.<br />
Bununla beraber kaynaşma, anlaşma havasına<br />
rağmen camilere, vâizlere kadar bu ayrılık gidiyordu.<br />
Son devirlerde Caferîye camiinde gençler, açık fi-