22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

158 BEŞ ŞEHİR<br />

cı kızına fevkalâde zeki, cüretli ve fedakâr demir<br />

kralının oğlunun söylediği gitaralı şarkıları, ertesi<br />

sabah Boğaz kıyılarında mağaza çıraklarının ıslığından<br />

dinleyeceğimiz gülünç ulumaları dinliyor, kadının<br />

tuvaletine, erkeğin perendelerine, hülâsa bir yığın<br />

ahmaklığa hayran oluyoruz.<br />

Şurası muhakkak ki yeni, verimli bir iş hayatı<br />

şehre hususî çehresini iade edinceye kadar hayatımızda<br />

yaratıcı olacağımız güne kadar, İstanbul halkı<br />

tek başına eğlenecektir.<br />

- V —<br />

Bugün hayatımızın bir tarafı tiyatro gardroplarına<br />

benziyor. Hamlet'in siyah elbisesini, Ophelia'-<br />

nm süslerini, Kral Lir'in sakalını tek başına görmekten<br />

daha hazin pek az şey vardır. Böylesi bir<br />

tecrübeye ancak bütünlüğü sayesinde bu terkibin<br />

yokluğunu aratmayan büyük eserler dayanabilir.<br />

Bu ziyafet artıklarından belki en hazinine geçen<br />

bayram rastladım. Fatih'ten Beyoğlu'na acele<br />

bir iş için geçiyordum. Yeni açılan caddede, Bozdoğan<br />

kemerinin altında otomobil birden durakladı.<br />

Meğer bir bayram arabasına rastlamışız, ilk önce<br />

tanıyamadım. Son derecede zayıf, bütün anatomisi<br />

meydanda, böyle olduğu için belki de bana bitmez<br />

tükenmez denecek kadar uzun görünen bir atın güçlükle<br />

çektiği tahta bir yük arabasında, kırmızı, yeşil,<br />

pembe, turuncu, gökmavisi entariler giymiş sekiz<br />

on kız çocuğu acaip bir tango havası tutturmuşlar,<br />

kınalı ellerini çırparak bayram yapıyorlardı. Süm-<br />

ISTANBUt 159<br />

bülî havada daha çiy görünen alaca kıyafetleri, arabalarının<br />

cilâsız tahtası, atlarının bitmez tükenmez<br />

bir uzunlukta bir lokomotif karikatürüne benzeyen<br />

ye bütün adaleleri meydanda çalışan yapısıyle kıvamsız<br />

şarkıları, isteksiz neşeleriyle daha ziyade bir,<br />

hortlak hikâyesinden çıkmışa benziyordu. İçime, biraz<br />

dikkatle bakarsam dağılıp toz olacak kadar eski,<br />

Ölü bir şeyle karşılaştım zannı çöktü. Yol boyunca<br />

bu arabalardan birkaçına daha rastladım. Fakat tecrübenin<br />

tekrarlanması beni onlara bir türlü alıştiramadı.<br />

Hattâ bayramın cemiyetimiz içinde gerçek bir,<br />

yeri kalmamış olması da beni avutamadı. ^<br />

||r Eski istanbul bayramları çok başka türlü idi.<br />

Bayram sabahı güneş bile başka türlü, âdeta ruhanî<br />

doğardı. Çünkü eski hayatımızda takvim semavî<br />

bir şeydi. Şehir, daha birkaç gün önceden bayrama<br />

hazırlanırdı. Eğer gelen şeker bayramı ise bu, sadece<br />

bayram yerlerinin hazırlanmasından ibaret kalır,<br />

ramazanın hususî hayatı, şenlikleri birdenbire<br />

bayrama çevrilirdi. Dolaplarıyle, atlı karıncalarıyle<br />

gümüş kırbaçlı çerkes eğerli pırıl pırıl atlarıyle, bin<br />

türlü sürprizleriyle bayram yerleri şehre gündelik<br />

hayatından çok başka, çok renkli bir görünüş verirdi.<br />

Çocuk bu günlerin tek hâkimiydi. Bu gördüğüm<br />

bayramla eski bayramların hiç alâkası yoktu.<br />

Son atlı karıncayı Kadırga meydanında birkaç<br />

yıl evvel görmüştüm. Çocukluğumuzun bu eski dostları<br />

ne kadar yıpranmış, nasıl biçare şeyler olmuştu!<br />

Atın kulakları düşmüş, iki ayağı kırılmıştı. Zürafa<br />

bütün zarifliğini kaybetmiş, uzun boynu âdeta<br />

ip gibi incelmişti. Hepsi de zaman mahzeninde biç

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!