22.11.2014 Views

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

b32bf87a73ef9b90b1539a19e06e0faddff0534a

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

174 BES SEHIR<br />

'(kuyumcubaşı) iken inşa olunup merhumun ismi bâîâsmdaki<br />

iki kitabeler içre tahrir olunan hatlarda<br />

künyesi ile masturdur."<br />

Ne yazık ki içinden sükûnet ve huzurun ve murakabenin<br />

tâ kendisi olan zamanı bize bir ney faslı<br />

gibi sunan bu şaheser bittiği tarihten (I. Mustafa<br />

zamanı) 1826'ya kadar ardı arası kesilmeyen ihtilâllere<br />

şahit oldu. Kinle, ihtirasla kudurmuş kitleler yedi<br />

başlı ejderhalar gibi kapısını dövdüler, avlusunun<br />

ravakları altında kanlı müşavereler yaptılar. Minberlerinde<br />

en kanlı fetvalar okundu. Osmanlı tarihinin<br />

1826 tenkiline kadar bütün mide, bünye fesadı<br />

ona doğru aktı.<br />

Yeni camiin kubbe sistemi Sultan Ahmed'e yakındır.<br />

Fakat onun güzelliğini plânından ziyade teferruatındaki<br />

mükemmellikte, şehrin bir sahilinde<br />

henüz karaya yaklaşmış masal gemisi duruşunda<br />

aramalıdır. Bütün XVII. asır Türkiyesi, burada yazının,<br />

tezhibin, ciltçilik sanatının mimarîyi âdeta giydirdiği<br />

bû âhenk mucizesinde aranmalıdır. Şüphesiz<br />

burada da Sinan vardır; hattâ yan cephe hemen hemen<br />

Süleymaniye'yi tekrarlar; fakat daha oynak,<br />

daha duygulu, hayatla birtakım münasebetler arıyor<br />

gibi. Yine onun mirası içinde olduğumuzu bilmekle<br />

beraber, başka bir iklime girdiğimiz ilk bakışta<br />

görülür. Bu musikîyi, bu dinamik raksı XVL<br />

asır veremezdi. însan bu cepheyi seyrederken büyük<br />

muasırları, meselâ Itrî, Hafız Post veya Seyid Nuh'­<br />

tan birer beste dinliyor hissine düşer. Bu pencereler<br />

ve kapı, bu kemerler bize Neşatî'den veya Nailî'den<br />

birer gazel gibi gelirler.<br />

İSTANBUL 175<br />

Yeni camiin bütün bir romanı vardır. Zaten<br />

XVII. asırda her şeyin bir geçmişi, bir psikolojik macerası,<br />

tesadüflere bağlı bir talihi yardır. Zayıflayan<br />

cemiyette müesseseler de fertler gibi bir nevi<br />

istiklâl kazanır. Yeni camii, vezir değişmesi, yangın<br />

ye birçok ârıza asrıyla bir arada birleştirir. Cultan<br />

Ahmed camiinden evvel başlandığı halde, IV. Mehmed<br />

devrinde biter.<br />

HI. Ahmed'in annesi Hatice Gülnüş Emetul'lah<br />

Sultan için yaptırdığı Üsküdar'da çarşı içindeki cami<br />

— deniz tarafından gelirken görülen kısmı bir<br />

tarafa bırakılırsa — bulunduğu yerden şehre bir şey<br />

ilâve etmez, onu sevmek için yakından, olduğu yerde,<br />

yapıldığı sarsıntılı devrin hususî güzelliği ile, dalında<br />

bir gül gibi parıldar görmek lâzımdır. III. Ahmed<br />

devrinin en güzel eseri odur. Ne Sultan Ahmed<br />

çeşmesi, ne Lâle devrini, devamı olan I. Mahmud zamanına<br />

bağlayan Tophane ve Azapkapı çeşmeleri<br />

hattâ o kadar zarif olan, o kadar bizim İstanbul'umuzu<br />

veren İbrahim Paşa imaretleri onunla yanşamazlar.<br />

Felâketlerinde bile o kadar zengin olan XVII.<br />

asrı o kapatır — çünkü Hekimoğlu Ali Paşa camii<br />

birçok tecrübenin üstünden Sinan'a bir dönüştür —«<br />

Valide-i cedidin ısıtmaktan ziyade eşyayı süsleyen,<br />

dokunduğu her şeyi altın gurbet renkleriyle giydirip<br />

mahzun bir saltanat yapan bir akşam güneşi gibi<br />

zarif ve zengin bir hissîliği vardır. Bu hissîlik bilhassa,<br />

— bazı kabuklu meyvalar gibi — çok iyi döşenmiş,<br />

içinde ve dış avludan girer girmez insanı<br />

yakalayan dağılmış gül bahçesi havasında elle tutulacak<br />

kadar açıktır.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!