Genetik Ders Notları 1998 - Akademik Bilgi Sistemi - Kafkas ...
Genetik Ders Notları 1998 - Akademik Bilgi Sistemi - Kafkas ...
Genetik Ders Notları 1998 - Akademik Bilgi Sistemi - Kafkas ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
kısa zamanda ölür yok olur gider. Buna karşı çekirdeksiz segmente başka hücreden<br />
alınmış bir çekirdek konursa (transplantasyon) yeniden hayatiyetine kavuşur ve tüm<br />
fonksiyonları geri döner.<br />
Acetabularia mediterranea sıcak deniz sularının bir yeşil yosunu, 4–5 cm<br />
kadar boylanabilen tek bir hücre; buna rağmen kökümsü bir kesimle kök ve başlık<br />
benzeri teşekküllerle farklılaşmıştır. Alman Hammerling (1953) A. mediterranea ve A.<br />
crenulata'da çalışma yapmıştır. Başlık ilkinde şemsiye gibi ötekinde daha toplucadır.<br />
Hangisi olursa olsun, eğer başlık koparılırsa yerine yenisi sürer. Eğer iki türün sadece<br />
çekirdekli rizoidleri birbirine aşılanırsa, teşekkül eden başlığın iki türe de has özellikleri<br />
taşıdığı görülür. Demek ki, her şeyi çekirdek dikte ediyor ve bu emirler kimyasal yolla<br />
yerine getiriliyor.<br />
GENLERİN KİMYASI<br />
Genlerin kimyasal yapısı üzerindeki ilk çalışmalar yine genlerin bilinmediği<br />
zamanlarda başlamıştır. İsviçre’de Miescher adında bir kimyacı 1869 yılında balık sperm<br />
hücresinin çekirdeğinden bir madde izole etmiştir. Bu madde proteine benzemekle<br />
beraber proteinden ayrı özellikler de taşımaktaydı. Ne olduğu tam anlaşılamayan fakat asit<br />
özelliği gösteren bu maddeye, hücrenin nukleusundan izole edildiği için Miescher nukleik<br />
asit adını vermiştir. Sonraları diğer hayvanların hücrelerinden ve ayrıca bitki hücreleri<br />
nukleuslarından da aynı nitelikte maddeler elde edilmiştir. Buna göre nukleik asitlerin hem<br />
hayvan hem de bitki nukleuslarında ilke olarak benzer fonksiyonları olabileceği<br />
anlaşılmıştır.<br />
Teknolojinin sağladığı imkânlarla bugün kromozomları hücrenin diğer kısımlarından<br />
ayırarak kromozomlar üzerinde biyolojik ve kimyasal çalışmalar yapmak oldukça<br />
kolaylaşmıştır. Kromozomların direkt analizinden bunların çoğunlukla nukleoprotein<br />
yapısında olduğu ortaya konulmuştur. Nukleoproteinler, nukleik asitlerle, organize olmuş<br />
amino asitlerin kompozisyonundan meydana gelmiş bileşik proteinlerdir. Bugün için<br />
dikkatler nukleoprotein bileşiğinin nukleik asit kısmına yönelmiştir.<br />
Nukleik asitler genel olarak beş karbonlu seker, organik baz ve fosforik asitten<br />
meydana gelmiş zincir benzeri moleküllerdir. Bu zincirdeki şekerin Deoksiriboz veya Riboz<br />
olmasına göre nukleik asit Deoksiriboz Nukleik Asit (DNA) veya Riboz Nukleik Asit<br />
(RNA) adını alır. Bunlardan DNA çoğunlukla hücrenin nukleusunda ve bir miktarda<br />
mitokondrialarda kloroplastlarda bulunur ve genetik materyali temsil eder. Yani bir gen bir<br />
DNA molekülünün bir parçasından ibarettir. RNA'lar daha çok sitoplâzmada olmak üzere<br />
hem sitoplâzma hem de nukleusta bulunur. Bir DNA molekülü 500 milyon baz ihtiva edebilir.<br />
RNA molekülü 100' den daha az ya da yüzlerce baz ihtiva edebilir.<br />
Riboz ve deoksiriboz arasındaki fark pentozun 2 numaralı karbonundaki OH<br />
(hidroksil) grubunun yerini redüksiyon sonucu H'nin (hidrojenin) almasından ibarettir. Bu<br />
yapı yani DNA'da OH yerine H'nin bulunması ve komplekste bir oksijen atomunun eksikliği<br />
DNA'ya RNA'ya göre daha fazla dayanıklı olma özelliği (stabilite) kazandırdığı ileri<br />
sürülmektedir. DNA'daki organik bazların sayısı dörttür. Bunlar pürin grubundan adenin<br />
ve guanin İle pirimidin grubundan timin ve sitosindir. Bu organik bazlardan birisi ile<br />
şekerin birleşmesinden nukleositler meydana gelir. Nukleosit ile fosforik asitin (H 3 PO 4 )<br />
14