16.02.2015 Views

Kncg2I

Kncg2I

Kncg2I

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bu arada Süheyl Ünver Hoca ile bağını koparmaz. Boğaz<br />

yalılarını minyatürle nasıl resmedeceği konusunda<br />

hocasının fikrini almak ister. Hoca, geleneksel sanatlarla<br />

ilgili gelenekçi bir tutum sergiler ve “Bizim geleneksel<br />

minyatürlerimiz var, ne yapacaksın onları.” der. Ama<br />

genç öğrencisi tutkusundan vazgeçmez ve Amcazade yalısından<br />

başlayarak, Boğaz’daki yalıları resmetmeye başlar.<br />

Günseli Kato, Süheyl Ünver’in sanatta gelenekçi tutumundan<br />

bahsederken, ayrıca şunları da söylüyor: “Geleneksel sanatlar<br />

konusunda Süheyl Hoca muhafazakârdır, ama bu işin de<br />

Mekke’sidir kendisi. Sanatı sevdiren, aşkı yaşatan insandır. Onu<br />

hiçbir zaman yadsıyamam. Beyefendiliğiyle, İstanbulluluğu ile<br />

tam bir saray nakkaşı gibiydi.”<br />

Japonya’daki Burs Altın Tepside Sunulmadı<br />

Günseli Kato, minyatür sanatını çağdaş bir forma dönüştürebilmenin<br />

formülünü aradığı sırada, çok uzak diyarlardaki bir üniversiteden<br />

burs kazanır. Uzak Doğu ülkesi Japonya’daki Tokyo Güzel Sanatlar<br />

Fakültesi’nden gelen burs teklifi, Kato’nun hayatının akışını değiştiren ikinci<br />

fırsattır. Keza kendisi de kaderine yön veren iki önemli fırsatı, “Birincisi Süheyl<br />

Hoca ile tanışmam ise ikincisi Japonya’ya gitmemdir.” diye anlatıyor.<br />

‘Zahmetsiz rahmet olmaz’ derler ya; Japonya’dan gelen burs teklifi de Günseli Kato<br />

için, altın bir tepside sunulan hazır lokma değildir. Japonya’ya gitmeden önce hocası Süheyl Ünver’in “Ne<br />

işin var oralarda. Kal burada, kariyerini yap güzel güzel.” tepkisiyle karşılaşan genç Günseli, Boğaz yalılarını<br />

resmetmek konusunda gösterdiği ısrarlı tutumunu Japonya’ya gitmek hususunda da gösterir ve 1981 yılında<br />

bavulunu toplar ve Japonya’ya gider.<br />

Japonya’daki burs, altın tepsideki hazır lokma değildi, demiştik. Yirmi iki yaşında ayak bastığı, dilini, kültürünü<br />

bilmediği bir ülkenin başkentinde, Tokyo’da zor günler bekler onu. Aşırı milliyetçi, kendisinin deyimiyle<br />

tutucu olan Japonlar, bölüme yabancı bir öğrenci istemez. “Osmanlı’ya, geleneğe çok büyük saygıları<br />

vardı. Osmanlıya ve minyatür sanatına olan hayranlığımla, eserlerimle kendimi kabul ettirdim. Buradan<br />

eserlerimi ve birçok röprodüksiyonumu götürmüştüm oraya. Çağdaş Boğaz yalılarım da dahildi götürdüklerime.”<br />

diyor Kato.<br />

Birlikte eğitim aldığı Japon öğrencilerin, tutuculuğun da ötesinde acımasız olduklarını söyleyen sanatçı, ilk<br />

yıllarda yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor; “Benimle iki sene görüşmediler, selam bile vermediler. Ne kadar<br />

uzak davranırlarsa, sen de o kadar hırs yapıyorsun. Çok büyük bir terbiye oldu bu, o dönemde benim<br />

için. Çünkü her şeyin bir ritüeli var ve resim ibadet gibi yapılıyor<br />

orüda. İki dizinin üzerinde çöküp eldivenler, maskeler<br />

takıyorsun. Toz boyaları saatlerce eziyorsun, parmaklarında<br />

yaralar açılıyor.”<br />

Kendisini yeteneğiyle kabul ettiren Günseli<br />

Kato, iki seneliğine gittiği Tokyo’da 20 senesini<br />

geçirir. Zira kendisinin de söylediği<br />

üzere, “Bir kültürü öğrenmek için, öyle<br />

turist gibi iki sene bir yerde kalmak yetmez.<br />

Bilhassa Doğu sanatlarında bu hiç<br />

mümkün değil, sanat ve kültür iki senede<br />

öğrenilmez.”<br />

“Bu Dönemde Minyatür Yapılmaz”<br />

O güne kadar yabancı öğrenci kabul<br />

etmeyen Tokyo Güzel Sanatlar<br />

Akademisi’ne girmeyi başaran genç<br />

Günseli için burada aldığı eğitim, ona yeni kapılar<br />

açar. İki yıl geleneksel sanatlar bölümde<br />

okuyan sanatçı, okuldaki hocaları sayesinde<br />

seramik hocası Takoi Kato ile tanışır. Takoi<br />

Kato’nun yaptığı işlere, sanatına ve bilgiliğine<br />

deyim yerindeyse âşık olan genç Günseli, hocasının<br />

seramik sanatçısı olan oğlu ile tanışır ve<br />

iki genç bir süre sonra evlenir.<br />

Anlaşıldığı üzere Günseli Kato’nun soyadı, Japon<br />

eşinden geliyor. Sanatçının kendisinden bir<br />

kız çocuğu sahibi olduğu Japon eşi ile kaç yıl evli<br />

kaldığı, Türkiye’ye neden döndüğü gibi hikâyenin<br />

magazinsel yönü elbette bu yazının konusu değil.<br />

Biz kendisinin orada sanatçı kimliği ile neler yaptığına<br />

değinelim. Günseli Kato, yeteneğiyle kendisini kabul ettirdiği o<br />

Uzak Doğu ülkesinde adını sanatıyla, ülkenin dört bir yanında<br />

açtığı sergiler, verdiği konferanslar ve seminerlerle duyurur.<br />

Tokyo’daki 17. yılında, kendi adıyla bir minyatür okulu bile<br />

açar.<br />

Hayatını sanata, minyatür sanatına yepyeni bir kimlik,<br />

boyut kazandırmaya, özgün eserler üretmeye adayan<br />

Kato için minyatürün ne anlam ifade ettiğini soruyoruz.<br />

Öncelikle ‘minyatür’ sözcüğünden hiç hazzetmediğini ifade<br />

ederek, “Çünkü bu, yabancıların koyduğu bir isim. Minyatür<br />

denilen şey nakış resim. Süslemenin haricinde olan, hayatı anlatan,<br />

sadece padişahlara, saraya mahsus bir resim sanatı.” diyor.<br />

Minyatürün çok ayrı bir şey,<br />

çok derin bir konu olduğunu<br />

söyleyen sanatçı, “Minyatür,<br />

dönemi içerisinde minyatürdü.<br />

Bu dönemde minyatür<br />

yapılmaz. Çünkü fotoğraf var artık,<br />

teknoloji var. Hat için ve tezhip için söylemiyorum<br />

bunu, minyatür için söylüyorum. Figüratif ve o dönemin<br />

yaşam biçimini anlatan bir resim tarzıydı.”<br />

sözleriyle aktarıyor dokümanter resim sanatı olarak<br />

nitelendirdiği minyatür sanatına bakışını.<br />

“Türk Minyatürü Daha Naif”<br />

Döneminde minyatür sanatında çok iyi eserler vermiş<br />

olan İran, Suriye, Mısır, Japonya gibi ülkelerde de günümüzde bildik<br />

anlamda, geleneksel minyatürün ötesinde, bu sanatı daha ileriye götüren<br />

başka türlü resimler yapıldığını belirten Kato, bu sebeple Türkiye’de<br />

de sanatçıların geleneksel minyatür sanatını daha ileriye taşıyacak türde<br />

eserler vermek üzere çalışması gerektiğini vurguluyor..<br />

Yıllarca içinde yaşayıp öğrendiği Japon kültürü ile bizim kültürümüzü karşılaştırmasını<br />

istiyoruz. Kato, tarihi açıdan bakıldığında Asya kültürüne bağlı<br />

bir kültür olduğumuzu, Osmanlı oluncaya kadar bir kültür aşamasından geçtiğimizi<br />

söylüyor. Kültürümüzün pek çok medeniyetten izler taşıdığını anlatan<br />

sanatçı, “Osmanlı'yı çalışarak Doğu’yu öğrenemezsin ama Doğu’yu çalışarak Osmanlıyı<br />

öğrenebilirsin. Doğu ile irtibatını kestiğin anda Osmanlı çok kısır gelir<br />

sana. Ama Doğu’yu bilirsen Osmanlı çok zengin gelir.” diyor ve en büyük<br />

şansının Doğu’ya, Doğu’nun doğusuna gitmek olduğunu belirtiyor.<br />

40 41

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!