16.02.2015 Views

Kncg2I

Kncg2I

Kncg2I

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Hal böyleyken, II. Mahmut döneminde kemanın bir önceki<br />

modeli olan, altı telli ‘Viola de amor’ gelince onu<br />

kullanmaya başlamışız çünkü bu özellikte bir enstrümanla<br />

geniş entervalleri çalmak zor. Bugünkü Türk mûsıkîsini<br />

çalabilecek şekilde nasıl geliştirebilirim diye düşündüm.<br />

Eskilerin vermiş olduğu tarifler var ancak bunların içinde<br />

rebabın yapımını detaylı olarak anlatan bir eser yok.<br />

Önce yüzlerce tel içinde nihayet uygun bir tel buldum<br />

dedim, ertesi günü teller zayıf geldi. Telin imalatçısına<br />

gittim tel yaptırdım, o zaman tamam oldu. Çok değişik<br />

eserler çalarak test ettim. Bu kez baktım baskılar sert<br />

oldu, daha yumuşak tel olması lazım ki sesler net çıksın.<br />

Sonra perde taktım, bu perdeyi neye göre taktım, kaç<br />

perdeye ihtiyacım var, bunların hepsinin mikron mikron,<br />

herz herz matematik hesabı var, kaç herzde kaç mikron<br />

tınlıyor bunlar deneye yanıla tespit edilecek şeyler. Bir<br />

de arşe var. Batı'da kemandan pahalıdır. Bunun eğiminin<br />

de bir matematiği vardır. Açının sese etkisi var çünkü.<br />

Barok ve rönesans yaylarını, hangi enstrümanda ne<br />

ölçü ile kullanıldığını inceledim. Boyu, kalınlığı hep birer<br />

parametre, öyle ‘Yonttum, yay oldu!’ demekle olmaz.<br />

Sonra eşik süs için değildir, sesin tınısına etki eder. Hatta<br />

malzemesi ve modeli de önemlidir. Sadece eşik için en<br />

az on tane model çizdim, bu modellerin hepsinde ayrı<br />

ses çıkıyor, eşik deyip geçilemez...”<br />

Refik Bey, enstrümanı refk-i rebabın oluşma sürecini<br />

daha uzun uzun anlatıyor. İşte böylesine detaylı ve hummalı<br />

bir çalışma içine giren Refik Bey, o kadar detaya<br />

iniyor ki bu süreç içinde Hz. Mevlana’nın dört telli olan<br />

rebabı altı telli yaptırdığı ve bunu çok sevdiği bilgisinden<br />

hareketle, sadece kendisi için altı telli bir rebab bile yapıyor.<br />

Allah’ın kendisine rebabtan kapı açtığına inanan<br />

Refik Bey, “Teslim olduğumuz işin hakkını vereyim diye<br />

onlarca rebab yaptım.” diyor.<br />

Orijinal konusunda şekil merkezli düşünme taraftarı<br />

değil Refik Bey. Çünkü özü kaybettikten sonra şeklin<br />

orijinal olmasının yarar getirmediğini düşünüyor.<br />

Buna pek çok haklı örnek de sunuyor. Neyin orjinalinde<br />

başpâresinin olmaması ve 19. yüzyıla kadar böyle kullanılması,<br />

yine 19. yüzyıla kadar kanunun mandalsız<br />

olarak kullanılması, deriden yapılan bendirin akort tutmaması<br />

sebebiyle organik deriden vazgeçilip suni deriye<br />

geçilmesi verdiği örnekler arasında. Refik Bey, bu örnekleri<br />

verdikten sonra biraz esefle gülümseyerek ekliyor:<br />

“Ancak bunlar ve bunlar gibi zaman içinde yeni biçimler<br />

kazanan enstrümanlara gösterilen hoşgörü maalesef<br />

refik-i rebaba nasip olmadı.”<br />

Enstrüman Tekamül Eder, Orijinali Müzede Durur!<br />

Hem rebabtan hem başka enstrümanlardan örnekler vererek<br />

her enstrümanın zaman içinde olgunlaşıp tekamül<br />

ettiğini, değiştiğini anlatan Refik Bey, bunun normal olduğunu<br />

belirtiyor ve “Enstrümanın orjinali olur ama müzede<br />

durur.” diyor. İslamiyetin kabulünün ardından Ahmet<br />

Yesevi Hazretleri’nin tasavvuf yoluna rağbeti arttırmak<br />

için ilk defa tekkede musikiyi bir araç olarak kullanmaya<br />

başladığını; fakat musikinin de müzik aletinin de amaç<br />

olmayıp araç olduğunu söyleyen Refik Bey, bu konudaki<br />

düşüncelerini şöyle açıyor: “Çalgıda kudsiyet olmaz. Nasıl<br />

olsun ki bu insan yapısıdır, Allah yapısı değil! Kutsiyet<br />

insandadır. İnsan olmasa enstrüman sadece bir maddedir;<br />

ancak insanla hayat bulur. Ney senin nefesinle hayat<br />

bulur, arşeyi sen çekmesen rebab ne işe yarar. Dolayısıyla<br />

ben bu kadar aşık olduğum, neredeyse bir ömür verdiğim<br />

bu çalgıya kutsi özellik yüklememe taraftarıyım.” Refik<br />

Bey bu minvalde, Hz. Mevlana’nın Mesnevi’sinde neye<br />

kutsiyet atfettiği için değil, anlatmak istediğine örnek<br />

teşkil ettiği için neyi kullandığını, Bahaeddin Sultan Veled<br />

Hazretleri’nin bin küsur beyitlik “Rebabnâme”sinde<br />

de aynı gayenin güdüldüğünü belirtiyor ve sözünü şöyle<br />

tamamlıyor: “Bu durumda müzik de enstrüman da bize<br />

hizmet eder ve hizmet için vardır. Ne ki hizmet ediyor ona<br />

hürmet eder, muhabbet duyarsın.”<br />

Hem Türk Müziği Çalınıyor Hem Batı Müziği<br />

Refik Bey’in, armudi imamesi, silindirik konik sapı, hindistan cevizi<br />

gövdesi ile klasik rebab ile aynı temel şekli özellikler taşıyan,<br />

sadece günümüz şartlarına ayak uydurabilecek şekilde revize<br />

ederek icra tekniğini geliştirdiği ve “Bu haliyle Rönesans da, Bach<br />

da, Motzart da ve tabii Türk müziği de çalabilirsiniz.” dediği refik-i<br />

rebabı, kimi çevrelerce benimsenmese de işin ehli tarafından çok<br />

geçmeden fark edilir. 1994 yılında Ahmet Özhan’ın davetiyle<br />

Kültür Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu’na kendi<br />

geliştirdiği enstrümanında yetişmiş rebab sanatçısı olarak kabul<br />

edilir. Halen bu toplulukta icracı olarak hizmet veren Refik Bey’in<br />

enstrümanıyla çeşitli Batı müziği topluluklarında Rönesans ve Barok<br />

eserlerin icrasına katılması, İlyas Mirzayev’in yazdığı dünyanın<br />

ilk rebab konçertosunu Tekfen Flarmoni Orkestrası eşliğinde icra<br />

etmesi ise, refik-i rebab adını verdiği eserinin ulusal ve uluslararası<br />

platformlarda fiilen tescil edildiğinin bir göstergesi...<br />

Refik Bey’in ömrü boyunca verdiği bu çabasının iki kapak<br />

arasına girmiş bir meyvesi daha var. Refik-i Rebab örneğinden<br />

hareketle, Türk sazlarının teknik yönden geliştirilip zamana<br />

uyarlanması gerektiği yönündeki temel iddiasını teorik<br />

bir çerçevede anlattığı, İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından<br />

da sanatta yeterlilik tezi olarak kabul edilen yaklaşık 400 sayfalık<br />

bir eseri… Refik Bey’in, 30 yıllık birikiminin ve iki yıllık<br />

çabasının ürünü olan “Dünden Bugüne Rebab ve Yeniden<br />

Ele Alınması” adlı bu çalışması da kitap olarak basılıp ilgilisine<br />

sunulmayı tıpkı sahibi gibi sabır ve vakarla bekliyor.<br />

DİPNOTLAR 1) Farmer, Henry George, çev. İlhãmi Gökçen, “17. Yüzyılda<br />

Türk Çalgıları”, 1999, Ankara 2) Türk Yaylı Sazı Kemençe ve<br />

Dünya Kültürüne Etkisi Necati Demir 3) Kamiloğlu, Ramazan. “Ahmedoğlu<br />

Şükrullah ve Edvâr-ı Mûsıkî Adlı Eser”, Ankara Üniv. Sos. Bil.<br />

Ens. İslam Tarih ve Sanatları Ana Bil. Dal. Doktora Tezi, Ankara 2007<br />

4) Müziğin bir bölümünde bir enstrümanın susup diğerinin başlaması<br />

50 51

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!