16.02.2015 Views

Kncg2I

Kncg2I

Kncg2I

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Kimi zaman değerli bir sanat eseri olarak sarayların, şatoların<br />

süsü olmuş; sultanların, şahların, kralların haşmetinden<br />

nasiplenmiş. Kimi zaman mabetleri süslemiş; üzerinde<br />

secde edenin, diz çökenin yakarışlarına, göğe yükselen<br />

dualarına tanıklık etmiş. Kimi zaman da umutla kurulan<br />

sıcacık yuvalara serilip sevince, kedere, hüzne velhasıl ev<br />

hayatında ne varsa şahitlik etmiş… Zamanın kendisine tanıklık<br />

eden, birkaç cümleyle anlatmaya çalıştığımız şey, el<br />

dokuması halılardan başka bir şey değil.<br />

Anadolu kadınının sevincine, umuduna, gelecek hayallerine,<br />

diliyle anlatamadığı nice duygularına ayna tutan ilmek<br />

ilmek dokunmuş halılar, Türk el sanatları içerisinde ayrı bir<br />

yere sahip. Geçmişi çok eskilere dayanan Türk el sanatlarından<br />

biri olan halı ve kilim dokumacılığı, binlerce yıldır temel<br />

yapısı değişmeden, önemini yitirmeden günümüze kadar<br />

gelebilmiş. Gelişen teknoloji, kolay üretim açısından makine<br />

dokumacılığını öne çıkarsa da, günümüzde el dokuması<br />

halı ve kilimlerin yıldızı hâlâ parlamaya devam ediyor.<br />

En Eski Türk Halısı St. Petersburg’da<br />

Doğal kök boyalarla renklendirilmiş yün veya ipek ipliklerle<br />

tezgâhlarda dokunan halının, ilk kez Türkler tarafından<br />

dokunduğu biliniyor. Tarihi kaynaklara göre, Türklerde<br />

halı ve kilim dokumacılığı, göçebe kavimlerin çadır<br />

yaşantısının bir gereği olarak doğmuş ve zamanla yaşam<br />

biçimlerini sembollerle ifade eden bir anlatım şekli halini<br />

almış. İlk örnekleri, M.Ö. 5. - 4. yüzyıllar arasında Türklerin<br />

yoğun olarak yaşadığı Altay dağlarının eteğinde bulunan<br />

Pazırık kurganlarında bulunmuş. Bu halılar bugün, St.<br />

Petersburg’da Hermitage Müzesi’nde sergileniyor.<br />

Anadolu’da 13. yüzyılda Selçuklular ile başlayan halı sanatı,<br />

15. ve 16. yüzyılda gelişme göstermiş. Bilhassa 16. yüzyıl,<br />

Osmanlı halı sanatı için altın çağ olmuş. Uşak, halı sanatında<br />

klasik dönemin yaşandığı o yüzyılda en önemli merkez<br />

olarak öne çıkıyor. Büyük atölyelerde, saray nakkaşları<br />

tarafından oluşturulan desenlerle dokunan seccadeler ve<br />

çok büyük ebatlı halılar, devrin büyük camilerinde, saray ve<br />

konaklarda kullanılmış. Uşak halılarında, kitap ciltlerinden<br />

esinlenen madalyonlu geometrik kompozisyonların yanı<br />

sıra kuşlu ve çintemanili motifler de dikkat çekiyor.<br />

17. yüzyıl, Uşak halıları için âdeta bir Rönesans çağı olarak<br />

kabul ediliyor. Bu dönemde başta Uşak olmak üzere<br />

Bergama, Gördes, Demirci, Batı Anadolu’da Çanakkale<br />

ve İç Anadolu’da Konya, Aksaray ve Niğde, önemli halı<br />

dokuma merkezleri olmuş. 18. yüzyılda ise Konya, Ladik,<br />

Gördes, Kula, Mucur, Bergama, Milas, Çanakkale, Kırşehir<br />

ve Sivas halıları önem kazanmış.<br />

Eserlerin Korunması İçin Üst Düzey Tedbirler<br />

Türk halı sanatının en iyi örnekleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü<br />

bünyesindeki Halı Müzesi’nde mevcut. Vakıflar tarafından<br />

iki yılda restore edilen Ayasofya İmareti, bir süre<br />

önce Halı Müzesi olarak kültür turizmine kazandırıldı. Başbakan<br />

Yardımcısı Bülent Arınç ve üst düzey bürokratların<br />

katılımıyla açılışı gerçekleştirilen Halı Müzesi’nde birbirinden<br />

kıymetli halılar, Türk halı sanatının dünü ve bugününe<br />

ışık tutuyor. Restore edilerek yeniden açılan Halı Müzesi<br />

hakkında müze yetkilisi Serpil Özçelik ile görüştük.<br />

Özçelik’in anlattığına göre, müze ilk olarak 1979 yılında<br />

Sultanahmet Camii Hünkâr Kasrı’nda kurulmuş. Müze,<br />

Türkiye’nin sadece halı sergilenen tek müzesi olarak<br />

2006 yılına kadar ziyaretçilerini ağırlamış. Halı Müzesi,<br />

2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün, müzeleri<br />

yeniden yapılandırma projesi kapsamında kapatılarak,<br />

halılar, zamanın yıpratıcı etkisine karşı bakıma alınmış.<br />

Müzenin Hünkâr Kasrı’ndaki eski binası bir rampa çıkışında<br />

olması ve müze için elverişli bir mekân olmaması<br />

nedeniyle, Ayasofya’nın arka cephesinde kalan bu yeni<br />

binada açılmasına karar verilmiş. Binanın restorasyonu<br />

2007 yılında tamamlanmış.<br />

Müze bünyesindeki halı ve kilimlerin bakımı için bir konservasyon<br />

atölyesi kurulduğunu söyleyen Serpil Özçelik,<br />

yıkama havuzu kurdurduklarını ve kondisyonu iyi olan<br />

halıların temizliğini yaptırdıklarını belirtiyor. Vitrinler dahil<br />

olmak üzere müzenin yapılandırılması için bir bilimsel<br />

danışma kurulu oluşturulduğunu söyleyen müze sorumlusu<br />

Özçelik, bu kurulun danışmanlığında eserlerin korunmasına<br />

yönelik alınması gereken tüm tedbirler alınarak<br />

müzecilik kriterlerine uygun şartların yerine getirildiğini şu<br />

sözlerle ifade ediyor; “Müzenin ışıklandırmasında 50 lüks<br />

şiddetini bulmanız gerekiyor. Ultra viyole ışınların, halılara<br />

kesinlikle filtreli olarak yansıması lazım. Tüm bu koşullar<br />

sağlandı. Vitrinler hazırlanırken ahşabından içinde kullanılan<br />

keçeye, üzerindeki boyaya kadar tamamen organik<br />

olan, kimyasal salınım yapmayan malzemeler kullanıldı.<br />

Müzeye nem ayar sistemleri, ısıtma soğutma sistemleri<br />

kuruldu. Nem cihazlarımız son derece hassas.”<br />

Halı Müzesi sorumlusu Serpil Özçelik, müzede bilhassa<br />

iki galeriye, ziyaretçi giriş çıkışlarında yaşanabilecek sıcaklık<br />

değişimini engellemek için çift sensörlü kapı konulduğunu<br />

da vurguluyor.<br />

Gereken tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra müze teşhir<br />

tanzim ihalesinin 2010 yılında gerçekleştiğini belirten<br />

Özçelik, “İhale bitti ve müzemiz nihayet 15 Kasım 2013<br />

günü, Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınç’ın da<br />

katılımıyla açıldı.” diyor. Serpil Özçelik’e, binanın restorasyonundan<br />

halıların konservasyonuna kadar tüm<br />

müze tanzim uygulamalarının toplamda nasıl bir maliyeti<br />

olduğunu soruyoruz. Özçelik, müze açılana kadar<br />

yapılan bütün çalışmaların yaklaşık 4 buçuk milyon TL’yi<br />

bulduğunu ifade ediyor.<br />

120 121

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!