30.06.2015 Views

myshzr_2015

myshzr_2015

myshzr_2015

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Korkuteli yaylasına göç hazırlığı. (1920)<br />

kaldırırlar. Develerin bağırışları, atların kişnemeleri, çocukların<br />

ve hamalların koşuşmaları, evdeki telaşı gösterirdi.<br />

Göç kalkıncaya kadar gerek hizmet ve yardım edenlerin,<br />

gerekse hayvanların beslenme gereksinimleri ev sahibi tarafından<br />

karşılanırdı. Evdeki bu hareketlilik, pazar günü öğleye<br />

kadar devam ederdi. Artık her şey hazırlanmıştır. Yükler<br />

develere sarılmaya başlanır. Eş-dostun, hısım-akrabanın katıldığı<br />

bu şerit bağlama günlerinde, göçen ailenin ekonomik<br />

durumuna göre, iki sofradan aşağı olmamak üzere, on sofraya<br />

kadar ziyafet verilirdi.<br />

KÖSLER ÇALINIRDI<br />

Kafilenin hareket edeceği gün erkenden kösler çalınmaya<br />

başlayınca, komşuları o gün göç edileceğini anlarlardı.<br />

En önde gidecek ve “pişdar “ adı verilen en güçlü ve gösterişli<br />

devenin eyerinin altına, her tarafı çeşit renkli boncuklardan<br />

işlenmiş “haşa” denilen kalın bir örtü, ayaklarına çaprazlama<br />

birçok ziller bağlanırdı. Eyerin üstüne kıymetli kilim<br />

ve seccadeler katlanmış bir şekilde atılır, bunların üzerine de<br />

kösçü kurulurdu.<br />

İkinci süslü deveye de evin hanımının ve çok küçük yaştaki<br />

çocuklarının oturacağı mayfa yerleştirilirdi. Üçüncü deveye<br />

göçte bulunan insanları Korkuteli’ne kadar besleyecek miktarda<br />

pişmiş yemekler yükletilirdi.<br />

Dört ve beşinci develere de şerit denilen yatak, yorgan, diğer<br />

bohçalar; erzak ve daha sonra kap kacak taşıyan küfeler<br />

konurdu. Bunlar içinde yüklere asılmış dışı kireçle badana<br />

edilmiş çamaşır kazanı, sacayağı, ağaçtan yapılmış “senek”<br />

denilen su kabı, güğüm, yufka ekmeği pişirmeye yarayan senit,<br />

yine ağaçtan yapılmış deve leğeni ve tahta beşik, yaylaya<br />

evden nelerin götürüldüğünü göstermesi yönünden çok<br />

ilginçti. Ayrıca sıcak günlerde develer ve kafiledekilere soğuk<br />

içecek yapmak için kar bulundurulur, ara sıra develerin<br />

ağzına birer parça kar atılırdı.<br />

Bu, birbirine bağlı deve kafilesinin önünde yer alan merkebe<br />

de seyrek örülmüş bir sepet içinde tavuk, horoz yükletilmiş<br />

olurdu. Artık göç kervanı hazırdır. Beyaz çarşaflarla sarılı<br />

mayfalara çoluklu-çocuksuz ailenin bayanları biner. Üstlerine<br />

kıymetli, pek uzun bir kilim sarkıtılır.<br />

Kafilenin çevresinde devecilerden başka beyin kahyası,<br />

adamları, hizmetçileri ve silahlı beş-on muhafızı bulunurdu.<br />

Kafile hareket eder etmez silah atılmaya başlanır. Önde giden<br />

çiçekli deve üzerindeki kösçü kentten çıkıncaya kadar<br />

kös çalar. Göç kafilesinin beyi ve yetişkin oğulları da atlarına<br />

binerek biraz da gurur dolu bakışlarla hareket ederler. Kafile<br />

kentin işlek caddelerinden geçerken, bütün kent halkı da<br />

kafileyi seyretmek için Şarampol yolunun iki yanına akın akın<br />

dizilirlerdi.<br />

Böyle bir disiplin içinde yola çıkan göç kafilesi üç günde<br />

Korkuteli’ne varırdı.<br />

Kentten kalkan kafileler o gün ilk etap olarak üç-dört saat<br />

uzaklıktaki bugünkü Düzlerçamı yakınındaki Uzunkuyu ve<br />

Yenice Kahvesi’ne kadar giderdi.<br />

YENİCE UĞRAK YERİ<br />

Yenice Kahvesi: Burası atlı arabalarla Korkuteli-Antalya arasında<br />

sefer yapıp, yük taşıyan araçların da uğrak yeri idi. Yıllarca<br />

burayı çalıştıran Osman Ağa, ailesi ile birlikte çınarların<br />

altında, yüksekçe bir yerdeki köşkünde (ahşap kamelya) gür<br />

sulu yalakların yanında yolcuları ağırlardı.<br />

Burada yükler iner, develer gezdirilir, sofralar kurulur, neşeyle<br />

çamlar dibinde yemekler yenirdi. Fakat kafile burada<br />

çok durmaz, gece serinliğinden yararlanmak için erkenden<br />

kalkar,<br />

Barutlu Mevkii’ne tırmandıktan sonra “kızın tokuç attığı” yerde<br />

bir kısa mola verdikten sonra, sabaha kadar yavaş yavaş<br />

yoluna devam ederdi. Bu arada yol üzerindeki kahvelerde<br />

kös çalınır, beyler kahvelerini içer, çubuklarını tüttürürlerdi.<br />

İkinci konak yeri, İncirci’de ve Çamlardibi’nde idi. Burasının<br />

manzarası pek güzeldir. Göklere doğru uzanmış yeşil çamlar<br />

ve bunların reçine kokuları, çeşit çeşit dağ çiçekleri arasında<br />

neşeli saatler geçirilirdi. Davarlar kesilir, yemekler yenir,<br />

çeşit çeşit oyunlar oynanırdı. Burada akşama kadar kalınır,<br />

güneşin batması ile tekrar yola devam edilirdi. Bu gece de<br />

sabaha kadar yürüdükten sonra ertesi günü öğleden sonra<br />

Korkuteli’ne varılırdı. Kafile, Korkuteli’ne üç-dört saat uzaklıkta,<br />

dostları tarafından davar, yoğurt ve meyve sepetleri ile<br />

karşılanırdı.<br />

Herkes kendi evine iner ve ekim ayına kadar kalınırdı. Aile<br />

bu aya kadar kış erzakını hazırlar ve tekrar dönüş göçü<br />

için hazırlıklar başlardı. Dönüş aynı yoldan olur, iki günde<br />

Antalya’ya inilirdi.<br />

Bir zamanlar develerle birkaç günde ulaşılan Korkuteli, bugün<br />

artık Antalya’ya bir saatlik uzaklıkta. Şimdi Antalyalıların<br />

büyük bir çoğunluğu da orada yazlarını geçiriyor.<br />

Korkuteli posta ve yolcu arabası (1937)<br />

ATSO Mayıs - Haziran <strong>2015</strong><br />

57

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!