HAZAR WORLD - SAYI 43 Haziran 2016
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong><br />
OPEC ÜYELERİ ENERJI<br />
DIŞI YATIRIMLARA<br />
FİYAT- 7,5 TL<br />
YELKEN AÇTI
www.hazarworld.com<br />
ÖNSÖZ / EDITORIAL<br />
YÖNETİM<br />
İMTİYAZ SAHİBİ<br />
Hazar İletişim, Tanıtım ve<br />
Yayıncılık A.Ş. Adına<br />
Haldun YAVAŞ<br />
GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />
Gökhan ÇAY<br />
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ (SORUMLU)<br />
Figen AYPEK AYVACI<br />
Petrol savaşlarına ve enerji kaynaklarının<br />
ele geçirilmesi için verilen sert mücadelelere<br />
şahit olduk, olmaktayız. Öte yandan petrol<br />
fiyatları daha ne kadar bir süre düşük<br />
seviyelerde devam eder bilinmez. Onlarca<br />
yıl devam etmesi halinde, petrol fiyatlarının<br />
enerji üzerinde dönen oyunları nasıl etkileyeceğini<br />
gözlemleyeceğiz. Tabii bu varsayımlar<br />
işin yalnızca bir boyutunu teşkil<br />
ediyor. Diğer taraftan enerji üreticisi ülkeleri<br />
ilgilendiren çok daha önemli bir konu<br />
var: Petrolden elde edilen gelirin enerji dışı<br />
sektörlere dönüştürülmesi. Birçok petrol<br />
üreticisi ülke bunun için kolları sıvadı.<br />
Daha önceki sayılarımızda Azerbaycan’ın<br />
ve diğer Hazar ülkelerinin bu doğrultuda<br />
almaya başladığı tedbirlere değinmiştik,<br />
aldıkları kararları sizlere duyurmuştuk<br />
ve analiz etmiştik. Doç. Dr. Fatih Macit bu<br />
sayı için kaleme aldığı kapak yazısında,<br />
ABD’deki gelişmelerden de haber vererek,<br />
Suudi Arabistan’ın “Vision 2030” projesini<br />
analiz etti. Ekonomisi petrole dayalı ülkelerin<br />
ekonomilerinin çeşitlenmesiyle küresel<br />
pazardaki alıcı ve satıcılar değişikliğe uğrayacağı<br />
için dünyadaki ticaret zincirinin<br />
kırılacağı ve değişikliğe uğrayacağı öngörüsünde<br />
bulunsak herhalde yanılmayız.<br />
“Ekonomik rekabet gücü” ifadesiyle bugüne<br />
kadar dünyanın gelişmiş ve gelişmekte<br />
olan ülkelerini kastediyorduk. Petrol<br />
üreticisi ülkelerin yeni ekonomik programlarını<br />
açıklamaları ve bu programlarda<br />
ekonomik çeşitlilik hedeflediklerini<br />
duyurmaları ile bugün ekonomisi petrole<br />
dayalı ülkelerin de rekabet gücünde daha<br />
güçlü varlık göstereceklerini söyleyebiliriz.<br />
Küresel Rekabet Gücü sıralamasında<br />
ilk 25 ülke arasında hâlihazırda<br />
Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi<br />
Arabistan gibi petrol üreticisi ülkeleri<br />
yer alıyor. Hazar Bölgesi ülkelerinin de<br />
benzer bir şekilde listenin ön sıralarına<br />
doğru kayması gerekiyor. İşte bunun<br />
için ekonomilerini çeşitlendirmeleri şart.<br />
Ekonominin çeşitlenmesiyle hidrokarbon<br />
zengini bölgelerde petrol savaşları yaşan-<br />
HALDUN YAVAŞ<br />
Hazar Strateji Enstitüsü<br />
Genel Sekreter<br />
mayacak desek de çatışmalar şu an için<br />
hiç eksik olmuyor. İstanbul Üniversitesi<br />
Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası<br />
İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gülden<br />
Ayman, Ortadoğu’daki çatışmaların<br />
Türkiye ve Hazar Bölgesi’ne olan etkilerini<br />
yazdı. Bulunduğumuz coğrafyayla<br />
ilgili bir başka analizde ise Temmuz<br />
ayında gerçekleşecek olan NATO <strong>2016</strong><br />
Varşova Zirvesi’ne dair beklentileri Prof.<br />
Dr. Mesut Hakkı Caşın kaleme aldı.<br />
Enerjinin yanı sıra enerjiyi ve üretilen<br />
malı taşıyacak ulaştırma koridorlarının<br />
önemi aşikâr. Geçtiğimiz ay HASEN’in<br />
desteğiyle Birleşmiş Milletler (BM)<br />
Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC)<br />
salonunda “Gündem 2030: İpek Yolu<br />
Güzergâhında Sinerji Sempozyumu”<br />
gerçekleştirildi. Dr. L. Vladimir Kvint,<br />
bu sayımıza özel “İpek Yolu’nda Farklı<br />
Güzergâhlar Eş Zamanlı Olarak<br />
Geliştirilebilir” başlıklı bir yazı kaleme<br />
aldı. Burada Türkiye’nin tüm ulaştırma<br />
koridorlarına verdiği desteği mutlaka görmek<br />
gerektiğini de belirtmekte fayda var.<br />
Bölgesel güvenlik açısından önemli<br />
bir ülke de Özbekistan. Doç. Dr. Bekir<br />
Günay Türkiye-Özbekistan ilişkisinin<br />
dününü, bugününü ve yarınını değerlendirirken<br />
Özbekistan’ın mevcut durumuna<br />
dair bir tablo çiziyor. Güvenlik<br />
deyince artık siber dünyayı da mutlaka<br />
konuşmamız gerekiyor. HASEN ile<br />
ortak bir eğitim vermek için Türkiye’ye<br />
gelen George Mason Üniversitesi<br />
Altyapı Koruma ve İç Güvenlik Merkezi<br />
Direktörü Dr. Mark Troutman ile yaptığımız<br />
röportaj güvenliğe dair önemli<br />
mesajlar içeriyor. Bu ayki aktüel bölümümüzde<br />
sizlere enteresan bir konu<br />
sunuyoruz. Azerbaycan’ın Naftalan<br />
bölgesindeki bir sanatoryumda hastalar<br />
petrol banyosu ile şifa buluyor. Merkezin<br />
direktörü dünyanın birçok ülkesinden<br />
hastaların buraya şifa bulmak için geldiğini<br />
söylüyor.<br />
Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle.<br />
EDİTÖR<br />
Hande YAŞAR ÜNSAL<br />
HABER EDİTÖRLERİ<br />
Merve DAMCI<br />
Osman KURT<br />
Rufat AGHAYEV<br />
GRAFİK TASARIM<br />
Zeynep ÖZEL<br />
Murat BEŞİKTAŞ<br />
FOTOĞRAF EDİTÖRÜ<br />
Celil KIRNAPCI<br />
YAYIN KURULU<br />
Halil AKINCI<br />
Metin ATAÇ<br />
Hayati ÖZTÜRK<br />
Prof. Dr. Mesut Hakkı CAŞIN<br />
Doç. Dr. Bekir GÜNAY<br />
Doç. Dr. Fatih MACIT<br />
Dr. Emin AKHUNDZADA<br />
Dr. Rüçhan KAYA<br />
BASKI<br />
Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş.<br />
Dudulu Organize Sanayi Bölgesi<br />
1.Cadde No: 16 Esenkent – Ümraniye<br />
34476 İSTANBUL<br />
Tel: 444 44 03<br />
BASKI TARİHİ<br />
<strong>Haziran</strong> <strong>2016</strong><br />
Yayın Türü<br />
Yaygın Yerel Süreli<br />
Yayın Süresi - Dili<br />
Aylık - Türkçe<br />
ISSN: 2148-4759<br />
İLETİŞİM<br />
Maslak Meydan Sokak<br />
Veko Giz Plaza No:3 Kat: 4<br />
Daire 10 Sarıyer, İstanbul, TÜRKİYE<br />
Tel: +90 212 999 66 00<br />
Faks: +90 212 290 40 30<br />
www.hazarworld.com<br />
info@hazarworld.com<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
1
IÇINDEKILER<br />
04<br />
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong><br />
FİYAT- 7,5 TL<br />
OPEC ÜYELERİ ENERJİ<br />
DIŞI YATIRIMLARA<br />
YELKEN AÇTI<br />
32<br />
DÜŞÜK PETROL<br />
FİYATLARININ GETİRDİĞİ<br />
YENİ DÖNEM<br />
32<br />
Petrol gelirine bağımlı olan<br />
ülkeler enerji fiyatlarının<br />
düşük seyretmesi nedeniyle<br />
ekonomilerini<br />
çeşitlendirmenin yollarını<br />
arıyorlar.<br />
36<br />
AZERBAYCAN’IN<br />
ENERJİ STRATEJİSİNDE<br />
YENİ HAMLE<br />
36<br />
Dünyada enerji yatırımları<br />
düşük fiyatlara bağlı olarak<br />
azalırken Azerbaycan enerji<br />
yatırımlarına devam ediyor.<br />
Dünyaya stratejik bir şekilde<br />
açılan Azerbaycan’ın<br />
faaliyetlerini sürdürdüğü esas<br />
ülke ise Türkiye.<br />
04<br />
10<br />
08<br />
04<br />
HASEN VE NATO ENERJİ<br />
ALTYAPILARI VE GÜVENLİĞİ<br />
İÇİN İŞBİRLİĞİ YAPTI<br />
08<br />
ÖZEL HABER<br />
08<br />
BİR EŞİK DAHA AŞILDI:<br />
TAP’IN TEMELİ ATILDI<br />
10<br />
GÖRÜŞ<br />
14<br />
NATO’NUN ATTIĞI HER<br />
ADIMA KARŞI<br />
RUSYA REFLEKSİ<br />
16<br />
İNFOHABER<br />
16<br />
BİRLEŞMİŞ<br />
MİLLETLER’DEN<br />
NOTLAR<br />
2<br />
HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
28<br />
RÖPORTAJ<br />
28<br />
SİBER SUÇ VE SİBER<br />
CASUSLUĞUN HEDEFİNDEKİ<br />
ÜLKELER<br />
18<br />
MERCEK<br />
18<br />
ORTADOĞU SAVAŞI <strong>HAZAR</strong><br />
BÖLGESİ’Nİ<br />
NASIL ETKİLİYOR?<br />
18<br />
42<br />
ANALİZ<br />
54<br />
OBJEKTİF<br />
28<br />
42<br />
İPEK YOLU’NDA FARKLI<br />
GÜZERGÂHLAR EŞ<br />
ZAMANLI OLARAK<br />
GELİŞTİRİLEBİLİR<br />
46<br />
ANALİZ<br />
54<br />
56<br />
KÜLTÜR & SANAT<br />
Bölge ile ilgili konser, sergi ve<br />
tiyatro faaliyetlerini sizin için<br />
derledik.<br />
56<br />
42<br />
50<br />
46<br />
AVRUPA ENERJI<br />
ARZ GÜVENLIĞINDE<br />
KUZEY AKIM 2<br />
TRUVA ATI MI?<br />
50<br />
AKTÜEL<br />
50<br />
BİR KÜVET DOLUSU<br />
PETROLDEN GELEN ŞİFA<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
3
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
TÜRKİYE-AZERBAYCAN ARASINDA<br />
ORTAK HUKUK PLATFORMU<br />
OLUŞTURULUYOR<br />
HASEN VE NATO ENERJİ ALTYAPILARI VE GÜVENLİĞİ İÇİN<br />
İŞBİRLİĞİ YAPTI<br />
Günlük hayatın ve modern ekonominin devamlılığı için kesintisiz olarak çalışması<br />
gereken enerji, ulaştırma, iletişim sistemleri gibi kritik altyapılar ülkeler<br />
için stratejik önem taşıyor. Bu çerçevede, değişen tehdit ve risk ortamında, bu altyapıların<br />
hem fiziksel hem de siber ortamda güvenliklerinin sağlanması öncelikli<br />
bir gündem oluşturuyor. Kritik altyapıların güvenlik yapısının oluşturulmasında<br />
kamu-özel sektör işbirliği önemli bir adım teşkil ederken, tüm paydaşlar arasında<br />
bilgi ve tecrübe paylaşımının teşvik edileceği bir platformun oluşturulması,<br />
bütüncül bir güvenlik örgüsünün ayrılmaz parçası haline geldi. Bu çerçevede,<br />
23-27 Mayıs tarihleri arasında, Hazar Strateji Enstitüsü ve NATO Terörizmle<br />
Mücadele Merkezi ortaklığında düzenlenen eğitim programında “Kritik<br />
Altyapıların Terörizm Saldırılarına Karşı Korunması” konu edildi. Beş gün süren<br />
eğitim programında, enerji altyapıları ve güvenliği konusu üzerinde duruldu ve<br />
eğitimin uygulamaya dönük bölümlerinde senaryo çalışmalarına yer verildi.<br />
Türk ve Azerbaycanlı hukukçular, ortak hukuk platformu<br />
oluşturmak için Bakü’de bir araya geldi. Azerbaycan<br />
Anayasa Mahkemesi’nde düzenlenen “Günümüzde<br />
Anayasacılığın Gelişim Konuları: Azerbaycan-Türkiye”<br />
konulu toplantıda konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı<br />
Ferhad Abdullayev, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki<br />
köklü ilişkilere işaret ederek yargı ve hukuk bilimi<br />
alanındaki ilişkilerin gelişmesinden son derece memnun<br />
olduğunu söyledi. İlgili uluslararası kurum ve kuruluşlarda<br />
Türk hukukçularla hareket ettiklerini ve tecrübe<br />
paylaşımında bulunduklarını belirten Abdullayev,<br />
Azerbaycan devletçilik geleneği ve anayasası konusunda bilgi verdi. Bağımsızlığını 1918’de ilan eden Azerbaycan’ın Sovyet<br />
işgaline kadarki 2 yıllık sürede anayasanın kabul edilemediğini hatırlatan Abdullayev, “İlk anayasamız 1921’de Sovyetler<br />
zamanında kabul edildi. Daha sonra 1927 ve 1937’de yeni anayasalar kabul edildi. 1978’de ise anayasa geliştirildi. 1995’te bağımsız<br />
Azerbaycan’ın ilk anayasası kabul edildi. Bunda merhum liderimiz Haydar Aliyev’in doğrudan katkıları oldu. Şimdi<br />
çağdaş bir anayasaya sahibiz. Anayasamız bizim milli servetlerimizden biri” diye konuştu.<br />
EBRD İLE KAZTRANSGAZ ARASINDA 294 MİLYON<br />
EURO’LUK KREDİ ANLAŞMASI<br />
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ile Kazakistan’ın<br />
KazTransGaz şirketi arasında, iki doğal gaz projesi için 294 milyon<br />
Euro’luk kredi anlaşması imzalandı. Kazakistan hükümetinden<br />
yapılan açıklamaya göre, EBRD Başkanı Suma Çakrabarti ile<br />
KazTransGaz şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Kayrat Şaripbayev<br />
kredi anlaşmasına imza attı. Söz konusu kredi, Kazakistan’ın kuzey ve<br />
batı bölgelerinde kömür sisteminden doğal gaza geçilmesini destekleyecek<br />
iki proje için kullanılacak. Kredinin, Kazakistan milli parası<br />
tenge cinsinden verileceği belirtilen açıklamada, KazTransGaz’a bağlı<br />
Intergas Central Asia şirketine aktarılacak 242 milyon Euro’nun, Bozoy doğal gaz deposunun tamiratı, 52 milyon Euro’nun ise<br />
doğal gaz hatlarının iyileştirilmesi için kullanılacağı kaydedildi. Öte yandan EBRD tarafından geçen sene Kazakistan’a petrol<br />
ve doğal gaz dışında 800 milyon dolarlık yatırım yapıldığı açıklamasını yapan Çakrabarti, “Bu sene imzaladığımız projelerin<br />
toplam büyüklüğü 380 milyon doları geçti” dedi. Çakrabarti, EBRD’nin bugüne kadar Kazakistan’a toplam 7 milyar dolardan<br />
fazla yatırım yaptığını hatırlatarak “36 ülkenin içinden Kazakistan bizim dördüncü büyük piyasamızdır” diye konuştu.<br />
4 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
KRİTİK ENERJİ ALTYAPI TESİSLERİ VE AFET YÖNETİMİ<br />
EĞİTİMİ VERİLDİ<br />
Dünya üzerinde, özellikle gelişen teknoloji de dikkate alındığında insan faaliyetleri<br />
sebebiyle meydana gelen afetler de doğal afetler gibi giderek artıyor. Türkiye’de<br />
sanayinin son yıllarda büyük bir atılım yapması ve sanayinin can damarı olan hammaddeye<br />
duyulan talebin artması neticesinde özellikle bu hammaddelerden meydana<br />
gelen atıkların insan hayatını ve çevreyi tehlikeye atma riski gün geçtikçe arttı.<br />
Bu hammadde kaynaklarının depolanması, taşınması (petrol-doğal gaz boru hatları,<br />
önemli tesisler ve ulaşım gibi) kritik altyapıların varlığı ülkeleri olası teknolojik<br />
afetlere karşı hazır olma zorunluluğu getirdi. Bu nedenle Hazar Strateji Enstitüsü<br />
(HASEN) tarafından, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda “Kritik Enerji<br />
Altyapı Tesisleri ve Afet Yönetimi” eğitim programı gerçekleştirildi. Eğitimde kritik<br />
enerji altyapı güvenliğinde fiziksel ve siber tehditlerin önemi, afet yönetimi ve<br />
risk yönetiminde yaklaşımlar ve enerji sektörü için siber riskler ele alındı.<br />
ÖZBEKİSTAN’DA ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ<br />
ÖRGÜTÜ TOPLANTISI YAPILDI<br />
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Dışişleri Bakanları<br />
Konseyi’nin Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te düzenlenen<br />
toplantısına Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan,<br />
Tacikistan ve Özbekistan dışişleri bakanları katıldı.<br />
Toplantıda, örgüte üye ülkeler arasındaki ilişkiler<br />
ve işbirliği konuları ele alındı. Tarafları ilgilendiren<br />
güncel ve bölgesel konuların da gözden geçirildiği<br />
toplantıda, 23-24 <strong>Haziran</strong>’da Taşkent’te düzenlenecek<br />
zirvenin gündemi görüşüldü, imzalanması öngörülen<br />
anlaşmalar masaya yatırıldı. Toplantının ardından<br />
örgütün dönem başkanı Özbekistan’ın Dışişleri Bakanı<br />
Abdulaziz Kamilov, kuruluşundan bu yana geçen 15<br />
yılda, örgütün çağdaş uluslararası ilişkiler sistemindeki<br />
en etkin katılımcılardan biri olduğunu kanıtladığını belirtti. Kamilov, ŞİÖ’nün tüzük ve yol haritası çerçevesinde, terör,<br />
aşırıcılık, ayrımcılık ve uyuşturucu kaçakçılığı, organize suç, insan ve silah kaçakçılığı gibi tehditlere karşı mücadelede<br />
ortak tedbirlerin alınması konusunda mutabık kaldığını kaydetti. Kamilov, geçen sene Rusya’da düzenlenen zirveden bu<br />
yana örgütün faaliyetlerinin geliştirilmesi konusunda önemli çalışmaların yapıldığını söyledi.<br />
KIRGIZİSTAN’DA 2. DÜNYA GÖÇEBE<br />
OYUNLARI İÇİN GERİ <strong>SAYI</strong>M BAŞLADI<br />
Kırgızistan’ın tatil merkezi Issık Gölü’nde 3-9 Eylül arasında<br />
yapılacak 2. Dünya Göçebe Oyunları için geri sayım sayacı<br />
kuruldu. Başkent Bişkek’in Alatoo Meydanı’nda kurulan sayaç,<br />
3 Eylül Cumartesi günü resmi açılış töreninin başlayacağı<br />
saate göre ayarlandı. 2. Dünya Göçebe Oyunları’nın afişleriyle<br />
süslenen Alatoo Meydanı’nda sayaç, düzenlenen bir törenle<br />
111 gün 4 saat <strong>43</strong> dakikadan geri saymaya başladı. Törene,<br />
Başbakan Yardımcısı Gülmira Kudayberdiyeva, TİKA Bişkek<br />
Program Koordinatörü Evren Rutbil, Dünya Etnospor<br />
Konfederasyonu Başkan Danışmanı Abdullah Hazar, bürokratlar,<br />
Bişkek Belediyesi yetkilileri, yabancı misyon temsilcileri,<br />
sporcular ve vatandaşlar katıldı. Başbakan Yardımcısı<br />
Kudayberdiyeva, yaptığı konuşmasında, “Büyük bir güne geri sayım başladı. Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev’in<br />
inisiyatifiyle geçen yıl 1. Dünya Göçebe Oyunları yapıldı. 2. Dünya Göçebe Oyunları’na tüm hazırlıklarımız yapılıyor. Kültür ve<br />
spor her zaman halkları beraber kılan bir güçtü. Göçebe medeniyetinin iyilik ve barış ideallerinin hakim olacağı bu oyunları<br />
büyük bir şölen içinde geçirmeliyiz” diye konuştu.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 5
<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />
TÜRKMENİSTAN’DA<br />
<strong>2016</strong> MİRASA SAYGI DUYMA VE<br />
VATANI GELİŞTİRME YILI İLAN EDİLDİ<br />
Türkmenistan’ın bağımsızlığının 25. yıldönümü ve <strong>2016</strong>’nın Türkmenistan’da<br />
“Mirasa saygı duyma, vatanı geliştirme” yılı ilan edilmesi nedeniyle yeni göreve<br />
başlayan Türkmenistan’ın Ankara Büyükelçisi İshankulu Amanliyev basınla bir<br />
araya geldi.<br />
Türkmenistan’da Türkmen halkının kültürel mirasının<br />
tanıtılması, korunması ve incelenmesi amacıyla<br />
<strong>2016</strong>’da bir faaliyet programı kabul edildi. Bu nedenle<br />
<strong>2016</strong>’nın başından bu yana gerek Türkmenistan’da<br />
gerekse yurt dışında çeşitli çalışmalar yapılıyor ve<br />
faaliyetler düzenleniyor. Türkmenistan’ın Ankara<br />
Büyükelçisi İshankulu Amanliyev de önümüzdeki aylarda<br />
Ankara’da kapsamlı bir etkinlik düzenleyeceklerini söyledi.<br />
Amanliyev, “Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli<br />
Berdimuhamedov’un talimatıyla gerçekleştirilen etkinlikler<br />
çerçevesinde Türkmen halkının tarihi anlatılıyor, zengin<br />
kültürel mirası araştırılıyor, gelecek kuşaklara intikal<br />
ettirilmesi ve dünyaya tanıtılması için bir dizi faaliyette<br />
bulunuluyor” açıklamasında bulundu.<br />
Türkmenistan’da bilim, eğitim, kültür ve sanat alanlarını<br />
daha da geliştirmeyi öngören devlet programlarına büyük<br />
önem verildiğini söyleyen Amanliyev, söz konusu programlar<br />
çerçevesinde kısa zaman diliminde Türkmenistan<br />
Devlet Başkanı Berdimuhamedov’un girişimleriyle<br />
kapsamlı ve uzun vadeli çalışmalar yapıldığının altını<br />
çizdi. Bunların sonucu olarak ise bağımsızlık döneminde<br />
modern müzeler, kütüphaneler, yüksek ve orta öğrenim<br />
kurumları, bilimsel kuruluşların yeni binaları, ayrıca kültür<br />
merkezleri inşa edildiğini söyleyen Amanliyev, “ Aynı<br />
şekilde büyük ölçekli milli ve uluslararası projelerin hayata<br />
geçirilmesi ve Türkmen halkının tarihi-kültürel değerlerinin<br />
korunması alanında da büyük çalışmalar yapılıyor. Söz<br />
konusu projeler Türkmen halkının arkeolojik eserlerinin,<br />
sanat değerlerinin yenilenmesini, Türkmenistan’ın eski el<br />
yazması eserleri fonunun oluşturulmasını ve ilgili bilimsel<br />
araştırmaların yapılmasını amaçlıyor” dedi.<br />
Türkmenistan’ın bu konuda uluslararası düzeyde destek<br />
bulduğunu da söyleyen Amanliyev, Türkmenistan’ın<br />
UNESCO ile ilişkilerinin hızla geliştiğine dikkat çekti.<br />
Yapılan çalışmalar sonucunda ise dünya uygarlığının bir<br />
parçası olan Merv, Köhne, Ürgenç ve Nusay gibi anıtlar<br />
UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girdi. Öte yandan,<br />
Türkmen halkının ün kazanmış şahıslarının yaratıcılık<br />
ve felsefi mirasını tanıtma ve yayma konularına da büyük<br />
önem veriliyor. Bu bağlamda meşhur yazarların kitapları<br />
neşrediliyor, eserleri yabancı dillere çevriliyor ve dünyaya<br />
tanıtılıyor.<br />
6 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
HAZİRAN <strong>2016</strong><br />
2-3 HAZİRAN<br />
1-4 HAZİRAN AVRASYA SİYASETİ VE<br />
23. ULUSLARARASI <strong>HAZAR</strong><br />
PETROL VE DOĞAL GAZ<br />
FUARI (COG <strong>2016</strong>)<br />
1-4 HAZİRAN <strong>2016</strong><br />
BAKÜ, AZERBAYCAN<br />
Hazar Bölgesi’nde en büyük enerji<br />
sektörü organizasyonu olan COG<br />
Fuarı’nın bu yıl 23.’sü düzenleniyor.<br />
Hazar havzasındaki enerji<br />
kaynaklarının üretimi, işletmesi ve<br />
nakliyesiyle ilgili hizmetlerde<br />
gelişmiş teknolojileri uygulamak<br />
amacıyla düzenlenen fuar dünyanın<br />
birçok ülkesinden ziyaretçilerini<br />
bekliyor.<br />
TOPLUMU ULUSLARARASI<br />
KONFERANSI-IEPAS <strong>2016</strong><br />
2-3 HAZİRAN <strong>2016</strong><br />
İSTANBUL, TÜRKİYE<br />
Stratejik Araştırma ve Analiz<br />
Merkezi (CESRAN) ve Kadir Has<br />
Üniversitesi işbirliğiyle<br />
gerçekleşen konferansın bu yıl<br />
3.’sü düzenleniyor. Uluslararası ve<br />
disiplinler arası bu konferans bir<br />
dizi akademisyen ve uygulayıcıyı<br />
bir araya getirerek son<br />
araştırmaların, sunumların ve<br />
yayınların ortaya konulacağı bir<br />
platform oluşturmayı hedefliyor.<br />
9-10 HAZİRAN<br />
CARGO TRANSPORTATION:<br />
KAZAKHSTAN <strong>2016</strong><br />
9-10 HAZİRAN <strong>2016</strong><br />
ALMATI, KAZAKİSTAN<br />
“Cargo Transportation:<br />
Kazakhstan <strong>2016</strong>” uluslararası<br />
fuarı Kazakistan ve Orta Asya’nın<br />
kıtalar arası ulaştırma pazarına<br />
odaklanıyor. Kazakistan, Avrasya<br />
bölgesinde ekonomik ve stratejik<br />
olarak kilit bir rol üstleniyor ve bu<br />
durumu onu Orta Asya’nın iş<br />
dünyası için lojistik üs haline<br />
getirecek. Yeni İpek Yolu projesi<br />
kapsamında ise yeni yolların<br />
oluşturulması, yük hacimlerinin<br />
büyümesi, lojistik sistemlerin daha<br />
da genişlemesi gibi durumlar söz<br />
konusu olacak.<br />
<strong>HAZAR</strong> TAKVİMİ<br />
HAZİRAN <strong>2016</strong><br />
ASYA DOĞAL GAZ ALTYAPI<br />
KONFERANSI<br />
14-15 <strong>Haziran</strong> <strong>2016</strong><br />
İstanbul, Türkiye<br />
PETROL VE DOĞAL GAZ SIBER<br />
GÜVENLIK<br />
27 <strong>Haziran</strong> <strong>2016</strong><br />
Amsterdam, Hollanda<br />
7. ULUSLARARASI EKONOMI<br />
POLITIK KONFERANSI<br />
28-30 <strong>Haziran</strong> <strong>2016</strong><br />
İstanbul,Türkiye<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
7
ÖZEL HABER<br />
TAP<br />
BİR EŞİK DAHA AŞILDI:<br />
TAP’IN TEMELİ ATILDI<br />
01<br />
Trans Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı (TAP) projesi inşaatının resmi açılış<br />
töreni, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ve proje ortağı ülkelerden üst düzey<br />
yetkililerin katılımıyla gerçekleştirildi.<br />
Güney Gaz Koridoru’nun Avrupa ayağı olan TAP’ın<br />
resmi açılışı Türkiye’den Enerji ve Tabii Kaynaklar<br />
Bakanı Berat Albayrak’ın da katılımıyla gerçekleşti.<br />
Azerbaycan doğal gazını Avrupa’ya iletecek<br />
olan koridorun Türkiye ayağı olan TANAP’ın inşaatının<br />
başlamasından bir yıl sonra TAP’ın temeli de Selanik’te<br />
atılırken Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras törende<br />
TAP’ın dünyadaki en önemli projelerden biri olduğuna<br />
işaret etti. TAP’ın jeostratejik anlamda bir refah ve işbirliği<br />
köprüsü olarak hizmet edeceğini belirten Çipras,<br />
TAP’ın inşaatının Yunanistan’ın, kreditörleriyle anlaşmaya<br />
yakın olduğu bir döneme denk geldiğine dikkati çekti.<br />
Çipras, Yunanistan’ın artık istikrarsızlık ve belirsizlikleri<br />
geride bırakarak yeni bir döneme girdiğini ifade etti. “Bütün<br />
göstergeler Yunanistan’ın <strong>2016</strong>’nın ikinci yarısında<br />
büyümeye geçeceğine işaret ediyor. Bugün TAP projesinin<br />
açılışı, yeni döneme geçişin işareti” diye konuşan Çipras<br />
ayrıca, TAP projesinin ülkede 8 bin kişilik istihdam<br />
imkânı yaratacağını söyledi.<br />
BİR DÖNÜM NOKTASI OLARAK TAP<br />
Avrupa Komisyonu Enerjiden Sorumlu Başkan Yardımcısı<br />
Maros Sefcovic de TAP ve TANAP’ın inşasının büyük bir<br />
çabanın ürünü olduğunu belirterek “Böylece, Güney Gaz<br />
Koridoru’nun hayata geçmesinin bir dönüm noktası olacağını<br />
söylemekten büyük bir memnuniyet duyuyorum”<br />
dedi. Projede gaz akışının 2020’de gerçekleşmesini beklediklerini<br />
söyleyen Sefcovic, bunun bir son olmayacağını ve<br />
10 milyar metreküplük kapasitenin ileride artırılabileceğini<br />
aktardı. Sefcovic, enerji çeşitliliğinin, enerji tedarik güvenliği<br />
için önemli bir ayak olduğunu vurguladı: “Güney Gaz<br />
Koridoru’nu genişletmeye yönelik ilgimizin Hazar ve muhtemelen<br />
Orta Asya bölgelerinden gelecek gazı da içerecek<br />
şekilde olacağını şimdiden teyit edebilirim. Geçen yıl mayıs<br />
ayında Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye ile<br />
imzaladığımız Aşkabat bildirisini hatırlamak önemli.”<br />
ABD Uluslararası Enerji İlişkileri Özel Temsilcisi Amos<br />
Hochstein ise TAP’ın Güney Gaz Koridoru’nun önemli bir<br />
parçası olduğunun altını çizerek, ABD’nin proje başlangıcından<br />
beri süren desteğinin devam edeceğini vurguladı.<br />
TAP VE TANAP BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ<br />
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, yenilenebilir<br />
enerji, düşük emisyon hedefleri ve enerji verimliliği<br />
gibi alanlarda yaşanan gelişmeler ve çeşitli yeni teknolojilerin<br />
yaygın kullanımıyla enerji sektörünün çarpıcı bir<br />
değişime uğradığını söyledi. Günümüzde güvenilir ve<br />
sürdürülebilir enerjiye duyulan ihtiyacın zaruri olduğunun<br />
altını çizen Albayrak, “Enerji kesintilerine olan tahammül<br />
gitgide azalmaktadır. Doğal gaz ve kömür başta gelen enerji<br />
kaynakları olarak, AB üyesi ülkelerde olduğu gibi komşu<br />
ülkelerin de enerji karışımında, önümüzdeki on yıllar boyunca<br />
kilit bir belirleyici unsur olmaya devam edecektir”<br />
dedi. Uluslararası işbirliği ve ortaklıkların, Avrupa’nın arz<br />
8 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
TAP’IN UZUNLUĞU<br />
878 km<br />
TAP’IN ORTAKLIK YAPISI<br />
Enagás (%16)<br />
Fluxys (%19)<br />
Axpo (%5)<br />
Snam (%20)<br />
TAP’TAN ILK GAZ GEÇIŞI<br />
2020 yılı<br />
BP (%20)<br />
SOCAR (%20)<br />
güvenliğine ilişkin ağır basan endişelerin üstesinden geldiğini<br />
ifade eden Albayrak, “TAP projesi, TANAP projesiyle<br />
birlikte bölgede gaz-gaza rekabetinin daha da artırılması<br />
ve etkin, güvenilir piyasaların inşa edilmesi anlamında bir<br />
başarı öyküsüdür” diye konuştu.<br />
Albayrak, TANAP ve TAP’ın ölçeklenebilir projeler olduğuna<br />
işaret ederek, “Her iki projenin de başlangıçtaki<br />
kapasiteleri, dinamik bir perspektif göz önünde bulundurularak,<br />
daha fazla talep ve daha fazla gaz tahsisatını<br />
karşılamak üzere artırılabilecek şekilde tasarlanmıştır.<br />
Günümüz gaz piyasalarında, enstitüler ve teknolojilerdeki<br />
yenilikler, uzun vadeli kontratları çağ dışı bırakmakta<br />
ve ulusal ve uluslararası fiziksel ve sanal gaz ticaretleri<br />
TAP, TANAP’a Türk-Yunan<br />
sınırında dahil olacak ve<br />
Yunanistan’ın kuzeyi, Arnavutluk<br />
ve Adriyatik Denizi’nden geçerek<br />
878 kilometrelik yolculuğun<br />
ardından İtalya’nın doğal gaz<br />
şebekesine bağlanacak.<br />
gelişmektedir” değerlendirmesinde bulundu. Doğal gazın<br />
temiz ve rekabetçi doğası nedeniyle vazgeçilmez bir kaynak<br />
olmaya devam edeceğini dile getiren Albayrak şöyle konuştu:<br />
“TAP ve TANAP’ın, güvenilir ve barışçıl uluslararası<br />
katma değerlerin oluşturulmasında sadece bir ilk adım<br />
olduğuna, devamının ise daha rekabetçi, dinamik, etkin ve<br />
tabii ki sürdürülebilir enerji piyasalarının tesis edilmesi<br />
için olan ortaklıklar ve işbirlikleri olacağına inancım tamdır.<br />
Toplumlarımızın ne altyapılara ne de karşılıklı diyalog<br />
ve stratejik ortaklıklara olan yetersiz yatırımlara tahammülleri<br />
vardır. Dolayısıyla, bu enerji intikalini güvenilir ve<br />
yenilikçi bir şekilde gerçekleştirmeliyiz.”<br />
TAP, TANAP’a Türk-Yunan sınırında dahil olacak<br />
ve Yunanistan’ın kuzeyi, Arnavutluk ve Adriyatik<br />
Denizi’nden geçerek 878 kilometrelik yolculuğun ardından<br />
İtalya’nın doğal gaz şebekesine bağlanacak. Azerbaycan<br />
gazını Avrupa’da birkaç pazara birden taşıyacak boru<br />
hattının başlangıç kapasitesi 10 milyar metreküp olacak.<br />
Toplam 878 kilometre uzunluğunda olacak TAP’ın 2020’ye<br />
kadar tamamlanması planlanıyor. Yunanistan’ın Türkiye<br />
ile sınır noktası İpsala’dan başlayacak TAP, Arnavutluk ve<br />
Adriyatik Denizi’nden geçerek İtalya’nın güneyine ulaşacak.<br />
BP, SOCAR, Snam, Fluxys, Enagás ve Axpo’nun ortaklığıyla<br />
gerçekleştirilecek TAP, yaklaşık 45 milyar dolar<br />
değerindeki Güney Gaz Koridoru projesinin Avrupa ayağı<br />
konumunda bulunuyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
9
GÖRÜŞ<br />
NATO ZİRVESİ<br />
NATO’NUN ATTIĞI HER ADIMA KARŞI<br />
RUSYA REFLEKSİ<br />
PROF. DR. MESUT HAKKI CAŞIN<br />
HASEN DIŞ POLITIKA VE GÜVENLIK<br />
MERKEZI<br />
Değişen tehditler ve güvenlik algılamalarının gölgesinde<br />
NATO ittifakı savunma ve güvenlik mimarisinde tarihi<br />
dönüşüm geçiriyor. Temmuz ayında gerçekleşecek <strong>2016</strong><br />
Varşova NATO Zirvesi ise bu dönüşüme ayna tutacak.<br />
Bilindiği üzere, NATO Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü, İkinci Dünya Savaşı<br />
sonrası 4 Nisan 1949 tarihli Washington Antlaşması ile Sovyet Kızıl Ordusu’nun<br />
Avrupa’yı tehdit eden yayılma hamlesine cevaben ABD’nin nükleer şemsiyesi<br />
altında kuruldu. Soğuk Savaş döneminde Avrupa’nın Doğu ve Batı blokları arasında<br />
bölünmüş iki kutuplu güçler dengesi içinde sosyalist bloğun lideri konumundaki<br />
SSCB’nin askeri önderliğinde kurulan Varşova Paktı, küresel düzlemde nükleer ve kon-<br />
10<br />
HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
1991’de SSCB’nin ve Varşova<br />
Paktı’nın bir nükleer savaş<br />
yaşanmadan dağılması NATO ve<br />
AB’nin Doğu’ya doğru<br />
genişlemesine yol açarken, eski<br />
düşman konumundaki devletler,<br />
Batı ittifakının liberal demokratik<br />
ülkeleri arasında yer alarak tarihi<br />
bir karar verdiler.<br />
ISAF askeri harekâtını düzenledi. NATO, Libya’da<br />
Kaddafi rejimine karşı harekât düzenleyerek, iç savaşın<br />
sona ermesini sağladı.<br />
vansiyonel silahlanma yarışının sıklet merkezini teşkil<br />
etti. Ancak, 1991’de SSCB’nin ve Varşova Paktı’nın bir<br />
nükleer savaş yaşanmadan dağılması dünya barışını<br />
müspet yönde etkiledi. Bu iyimser hava, NATO ve AB’nin<br />
Doğu’ya doğru genişlemesine yol açarken, eski düşman<br />
konumundaki devletler, Batı ittifakının liberal demokratik<br />
ülkeleri arasında yer almakla siyasi, ideolojik, ekonomik<br />
ve askeri tercihlerinde tarihi bir karar almış oldular.<br />
Rusya Federasyonu ise bu değişim içinde NATO’da özel<br />
statü ile yer alarak tarihte ilk kez Rus subayları Brüksel<br />
NATO karargâhında ülkelerini temsil ettiler. Geçen 25 yıllık<br />
süreçte, NATO ittifakı yeniden yapılanarak, Rusya’nın<br />
şiddetli itirazlarına rağmen; ittifakın demokratik ülkelerin<br />
üyelik talepleri karşısında takip ettiği açık kapı ilkesiyle 28<br />
üyeyi bayrağı altında toplayan dünyanın en güçlü askeri<br />
güvenlik teşkilatı konumuna yükseldi.<br />
İttifak, 11 Eylül 2001’de ise ABD’ye yapılan terör saldırıları<br />
sonrasında ilk defa Washington Antlaşması’nın 5. Maddesi<br />
kapsamında terörle topyekûn savaş kararı alarak,<br />
Afganistan’da El Kaide ve Taliban terör örgütlerine karşı<br />
RUSYA’NIN KIRIM’I İŞGALİ VE SURİYE<br />
ASKERİ MÜDAHALESİ<br />
Rusya ise NATO’nun kendi sınırlarına kadar genişlemesine,<br />
ayrıca nükleer silahlarının caydırıcılık faktörünü<br />
sınırlayan füze savunma stratejisine karşı çıkmanın yanı<br />
sıra, silahlı kuvvetlerini acilen modernize etmek için 500<br />
milyar dolarlık yeni bir nükleer ve konvansiyonel silahlanma<br />
politikası başlatarak NATO sınırları yakınlarında<br />
askeri tatbikatlarını artırdı. Rusya, NATO’nun Ukrayna<br />
ve Gürcistan’ın NATO üyeliğinin, Kremlin’in kabul edemeyeceği<br />
kırmızı çizgileri olduğu yolundaki kararlı tutumunu<br />
2008’de Gürcistan topraklarını işgal ederek ortaya<br />
koydu. Rusya, Doğu Avrupa’daki Renkli Devrimler ile<br />
siyasal yapısındaki değişim baskısını ve Kiev’in AB üyeliği<br />
manevrasını da çok sert şekilde cezalandırarak, 2014’te<br />
Kırım’ı işgal etmekle kalmayıp, Ukrayna’da yaşayan Rus<br />
azınlığın güvenliğinin ihlal edildiği gerekçesiyle daha<br />
önce ilan ettiği Yakın Çevre (Near Abroad) doktrini çerçevesinde<br />
Doğu Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ihlal<br />
ederek askeri müdahalede bulundu. Ancak, Rusya’nın<br />
Kırım’ı askeri kuvvet kullanarak ilhakı ve Ukrayna Savaşı<br />
sonrası ortaya çıkan yeni dengeler, Avrupa sınırlarının<br />
değişmesine neden olurken, 2014 Wales NATO Zirvesi,<br />
adeta bir uyanış ve alarm niteliği taşıdı. Müttefikler,<br />
NATO’yu öncelikli tehdit olarak tanımlayarak Çin ile<br />
Madde 5: Taraflar, Kuzey Amerika’da veya Avrupa’da<br />
içlerinden bir veya daha çoğuna yöneltilecek silahlı bir saldırının<br />
hepsine yöneltilmiş bir saldırı olarak değerlendirileceği ve eğer<br />
böyle bir saldırı olursa BM Yasası’nın 51. Maddesinde tanınan<br />
bireysel ya da toplu öz savunma hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik<br />
bölgesinde güvenliği sağlamak ve korumak için bireysel olarak ve<br />
diğerleriyle birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere<br />
gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da<br />
Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır. Böylesi<br />
herhangi bir saldırı ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler<br />
derhal Güvenlik Konseyi’ne bildirilecektir. Güvenlik Konseyi,<br />
uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve korumak için gerekli<br />
önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
11
NATO ZİRVESİ<br />
askeri ortaklığını derinleştiren Rusya karşısında uykudan<br />
uyanılmasına ve Doğu Avrupa ve Karadeniz Bölgesi’nde<br />
İttifak’ın yeni acil önlemler almasına neden oldu. 1<br />
Rusya, NATO’nun Akdeniz ve Ortadoğu bölgesinde mutlak<br />
askeri üstünlüğüne karşı da harekete geçmekte geç<br />
kalmadı. Arap Baharı ile başlayan siyasal demokratikleşme<br />
ve değişim hareketini, kendi ulusal güvenliğine karşı<br />
bir tehdit olarak tanımladı. Kremlin, ABD-NATO-AB üçlüsünün,<br />
demokrasi ve insan hakları gerekçesiyle iç işlerine<br />
müdahale ettiğini öne sürerek Suriye İç Savaşı’nda BM<br />
Güvenlik Konseyi’nde üç kez veto hakkını kullanıp Esad<br />
rejimine siyasal ve askeri desteğini sürdürdü. Rusya, sürpriz<br />
bir şekilde, 2015’te Esad’ın askeri destek amaçlı olarak<br />
çağrıda bulunduğu gerekçesiyle Suriye’ye askeri müdahalede<br />
bulunduğunu hatırlayalım. Rus Ordusu, kara, deniz<br />
ve hava kuvvetleriyle Esad rejimine askeri destek verirken,<br />
Rusya harekâtın hukuki meşruiyet kaynağını IŞİD/<br />
DAEŞ terör örgütüyle mücadele temasına dayandırmasına<br />
rağmen, NATO askeri kaynaklarının istihbarat makamları,<br />
Rus uçakları ve tanklarının Suriyeli muhalif grupları<br />
bombardıman ettiği, hastane ve sivil yerleşim merkezlerini<br />
hedef aldıklarını açıkladılar. Rusya, ayrıca Çin donanmasıyla<br />
Karadeniz ve Akdeniz’de müşterek askeri tatbikatlar<br />
düzenleyerek, NATO ve ABD’ye meydan okudu. 2 2015’te<br />
Suriye sınırı yakınında Türk hava sahasını ihlal eden Rus<br />
SU-24 uçağının Türk F-16 uçağı tarafından düşürülmesine<br />
karşılık NATO ve ABD, Türkiye’ye destek vererek, Rusya<br />
karşısında ittifakın Türkiye’yi savunma konusundaki<br />
taahhütlerinin arkasında olduğunu yüksek sesle dile getirdi.<br />
Rusya Baltık ve Akdeniz hattında NATO’nun kara<br />
sınırlarındaki genişlemesini durdurmakta yetersiz kalınca<br />
Kremlin denge olarak Rus deniz gücü ve hava gücünü provokatif<br />
olarak devreye soktu. Neticede Rusya’nın ittifak<br />
üyeleri üzerinde güvenlik baskısı kurmayı hedef edinen<br />
sürekli gerginlik politikasını çözüm olarak benimsediğini<br />
söylemek mümkün.<br />
POLONYA ZİRVESİNİN SEMBOLİK TARİHİ ANLAMI VE<br />
YENİ STRATEJİLER<br />
Varşova’da 8-9 Temmuz <strong>2016</strong>’da düzenlenecek zirvenin<br />
sembolik ve tarihi anlamı, NATO’nun kuruluşundan 67<br />
yıl sonra ittifakın eskiden düşmanı olan ancak yeni dost<br />
ve müttefik üyesi konumundaki Polonya’nın başkentinde<br />
yeni stratejilerin uzun vadeli siyasi ve askeri konseptlerin<br />
yeniden tespit edileceği yol haritasının temel koordinatlarının<br />
çizilecek olmasından geliyor. Peki, gelecekteki yeni<br />
NATO’da Ukrayna, Gürcistan, İsveç, Finlandiya, eski<br />
Doğu Bloku’nun geri kalan ülkeleri ve Karadağ yer alacak<br />
mı? NATO askeri yapılanmasında yeni üsler tesis edip<br />
nükleer ve konvansiyonel olarak askeri gücünü artıracak<br />
yeni tedbirler alacak mı? Siber savunma, terörle mücadele,<br />
1 Mesut Caşın: “Future of NATO and Atlantic Security after the 2014 Wales<br />
Summit”, Hazar Strategy Institute, 24 October 2014, http://www.hazar.org/<br />
blogdetail/blog/future_of_nato_and_atlantic_security_after_the_2014_wales_<br />
summit_942.aspx.<br />
2 Mesut Caşın: “First Non-Coastal States Flag Shows Against to NATO Mare<br />
Nostrum: Sino-Russian Entente Naval Exercise in Mediterranean”, Hazar Strategy<br />
Institute, 27 May 2015, http://www.hazar.org/blogdetail/blog/first_non_coastal_states_flag_shows_against_to_nato_mare_nostrum_sino_russian_entente_naval_exercise_in_mediterranean_1290.aspx.<br />
Rusya ile NATO arasındaki<br />
gerilimli ilişki sürerken, Rusya,<br />
NATO’nun genişlemesini ulusal<br />
güvenliğe tehdit olarak<br />
değerlendiriyor.<br />
Doğu Avrupa topraklarında hava savunma füzeleri konuşlandırılması<br />
planlanıyor mu? NATO’nun Avrupa’daki<br />
taktik nükleer silahlarının modernizasyonu hangi aşamada?<br />
Müttefikler, Wales NATO Zirvesi’nde karar aldıkları<br />
üzere savunma harcamalarını artırırlar mı? İkinci Dünya<br />
Savaşı’nda “Europe First” ilkesini taviz vermeden takip<br />
eden Washington, Pasifik ve Çin’deki gelişmeleri dikkate<br />
alarak, savunma önceliğinde değişikliğe gider mi? Rusya<br />
ve NATO ilişkileri Varşova Zirvesi sonrasında daha da<br />
sertleşip yeni Soğuk Savaş dalgalarına sürüklenerek silahlanma<br />
yarışını tetikler mi? Rusya, NATO karşısında<br />
uzlaşmaz tutumundan vazgeçerek, Batı ile normalleşme<br />
yolunu seçebilir mi? Başkan Putin, gelecekte Çin ve Batı<br />
karşısındaki tarihi seçimini ne yönde yapabilir? Rusya, 21.<br />
yüzyılda ne tür bir güvenlik stratejisini hedefliyor? Putin<br />
sonrasında Rusya ve NATO ilişkileri nasıl şekillenebilir?<br />
Bu ve benzeri soruların olası cevaplarındaki belirsizliğin,<br />
geleceğin 20 yıllık askeri, siyasi, bölgesel ve küresel savunma<br />
stratejilerini etkileyeceğini söylemek mümkün. Rusya<br />
ile NATO arasındaki gerilimli ilişki sürerken, Rusya,<br />
NATO’nun genişlemesini ulusal güvenliğe tehdit olarak<br />
değerlendiriyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in<br />
imzasından geçen yeni askeri doktrininde Moskova’ya<br />
yönelik başlıca dış tehdit olarak NATO’nun genişlemesi,<br />
12 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
iç tehdit olarak da ‘toplumsal ve siyasi istikrarsızlaştırma’<br />
gösteriliyor. 3<br />
DOĞU AVRUPA ÜLKELERİNE NATO TABURLARI VE<br />
TAKTİK NÜKLEER SİLAHLARIN GELECEĞİ<br />
Kremlin yönetimi, NATO’nun mevcut politikalarını kendi<br />
ulusal güvenliği ve toprak bütünlüğüne karşı tehdit olarak<br />
algılamaya devam ediyor. Bu bağlamda Rusya yaptığı<br />
açıklamada, NATO’nun Ukrayna’yı ‘çatışmalarda cephe<br />
haline getirdiği’ uyarısında bulundu ve eğer ‘NATO üyeliği<br />
umutları gerçekleşirse Ukrayna ile ilişkileri tamamen koparma’<br />
tehdidinde bulundu. 4 Öte yandan, Rusya Dışişleri<br />
Bakanı Sergey Lavrov, İsveç’in NATO ile yakınlaşmasına<br />
değinerek, “Eğer İsveç NATO’ya katılırsa biz de harekete<br />
geçeriz. Bunun nasıl olacağına Savunma Bakanlığı, ordu ve<br />
komuta kademesi karar verir” dedi. Lavrov, NATO’nun<br />
Kuzey Avrupa’da genişlemesine ilişkin görüşlerini şöyle<br />
ifade etti: “Kuzeyde tarafsız komşu ülkelerin olması bir<br />
olgu, Kuzey Atlantik Paktı’na üye ülkelerin olması başka<br />
bir olgudur. Eğer İsveç NATO’ya katılmaya karar verirse<br />
sırf bu yüzden İsveç’in bize saldıracağını düşünmüyoruz.<br />
Ancak bu durumda İsveç’in mevcut altyapısı NATO’nun<br />
denetimi altına girecektir. Bu durumda sınırın diğer tarafında<br />
Rusya’yı tehdit olarak gören askeri-politik bir paktın<br />
karşısında kuzey sınırlarımızda gerekli askeri teknik önlemleri<br />
almamız doğaldır.” 5<br />
Rusya’nın tüm baskılarına rağmen, NATO’nun genişleme<br />
politikasında değişikliğe gitmeyeceği ve açık kapı politi-<br />
kasını Varşova NATO Zirvesi sonrasında da sürdürmesi<br />
bekleniyor. Nitekim, NATO Dışişleri Bakanları, Rusya’nın<br />
itirazlarına karşın eski Yugoslavya’yı oluşturan altı cumhuriyetten<br />
biri olan Karadağ’ı 29. üye olarak ittifaka davet<br />
etti. 6 Bununla birlikte, ittifaka üye ülkelerin savunma<br />
bütçelerinin artırılması yolundaki kararın Varşova sonrasında<br />
uygulamaya geçmesi bekleniyor. Bu bağlamda,<br />
NATO üyesi 28 ülkenin liderlerinin Eylül 2015’te aldığı bir<br />
dizi karar kapsamında bütçede savunmaya ayrılan payın<br />
10 yılda gayri safi milli hasılanın yüzde 2’sine ulaştırılması<br />
hedefi belirlendi. Geçen 25 yılda öne sürülen farklı görüşlere<br />
rağmen, Rusya’nın Ukrayna ve Suriye’de takip ettiği<br />
politikalardan en olumsuz yönde etkilenen NATO ülkeleri,<br />
ittifakın kuzey ve güney kanadında yer alan müttefikler<br />
oldu. Nitekim ev sahibi Polonya, Rusya’nın askeri stratejisindeki<br />
değişikliğin ülkesinin güvenliğini olumsuz yönde<br />
etkilemesinden duyduğu endişeleri açıkça ifade ederek,<br />
NATO’nun yeni üsler ve askeri personel, silah ve tatbikatlarla<br />
Doğu Avrupa coğrafyasında ve hassaten kendi<br />
topraklarında konuşlanmasında ısrarcı bir yaklaşım izliyor.<br />
Bu bağlamda açıklamada bulunan ev sahibi Polonya<br />
Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, Varşova’da düzenlenecek<br />
olan NATO Zirvesi sırasında Polonya’da NATO güçlerinin<br />
varlığını güçlendirmek için net kararların alınacağını<br />
umduğunu ifade etti. Duda, “Polonya’ya kurulacak muhtemel<br />
üsler ve yerleştirilecek silahlar, biz ve müttefiklerimiz<br />
tarafından askeri tatbikatta kullanılabilir. Varşova’da<br />
gerçekleşecek NATO Zirvesi’nde Polonya’da ittifakın varlığının<br />
güçlendirilmesine dair kararların alınacağını umut<br />
ediyorum” dedi. 7<br />
Öte yandan kendi coğrafyamızda ise Türkiye, Kafkasya’daki<br />
komşusu Gürcistan’ın NATO üyeliğine büyük destek<br />
vermeye devam ediyor. Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet<br />
Meclisi (TBMM) Dışişleri Komisyonu, Varşova NATO<br />
Zirvesi öncesinde Gürcistan’a destek verdi. TBMM Dışişleri<br />
Komisyonu’ndan Gürcistan’ın NATO üyeliğine ilişkin<br />
yapılan açıklamada, Türkiye ve Gürcistan’ın stratejik<br />
ve istisnai ilişkilerinin olduğu belirtilerek, Gürcistan’ın<br />
NATO üyeliğinde bazı unsurların dikkate alınması gerektiği<br />
ifade edildi. 8 2014 Wales Zirvesi’nde Rusya’nın Baltık<br />
ve Doğu Avrupa ülkeleri üzerinde oluşturmaya çalıştığı<br />
askeri baskıya cevaben, NATO Hazırlık Eylem Planı<br />
(Readiness Action Plan-RAP) hükümleri uygulamaya<br />
geçirilerek, yeni askeri birliklerin bu hassas bölgelerde<br />
konuşlandırılmasında karar kılındı. Bu cümleden olmak<br />
üzere, Pentagon’dan yapılan açıklamada, bir zırhlı tugayın<br />
NATO’nun doğu kanadına sevk edileceği, bu adımın Avrupalı<br />
müttefiklerin Rusya’nın saldırgan tavrına karşı endişeleri<br />
nedeniyle atıldığı bildirildi. NATO Avrupa komutanı<br />
General Philip Breedlove, yazılı açıklamasında “Plan,<br />
Doğu Avrupa ve diğer bölgelerde Rusya’nın saldırganlı-<br />
3 “Putin: NATO’nun Genişlemesi Tehdittir”, Özgür Gündem, 2 Ocak <strong>2016</strong>,<br />
http://ozgurgundem.biz/haber/153673/putin-natonun-genislemesi-tehdittir.<br />
4 “Rusya’da Yeni Askeri Doktrin: En Büyük Tehdit NATO”, AB Haber, 27 Aralık<br />
2014, “Rusya’da Yeni Askeri Doktrin: En Büyük Tehdit NATO”, BBC Türkçe,<br />
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2014/12/141226_rusya_askeri_doktrin.<br />
5 “Lavrov: Eğer İsveç NATO’ya katılırsa harekete geçeriz”, Hürriyet, 29 Nisan<br />
<strong>2016</strong>, http://www.hurriyet.com.tr/lavrov-eger-isvec-natoya-katilirsa-hareketegeceriz-40096620.<br />
6 “NATO’dan 16 yıl önce bombaladığı Karadağ›a üyelik daveti”, BBC Türkçe,<br />
2 Aralık 2015, http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/12/151202_nato_karadag.<br />
7 “NATO’nun Varşova Zirvesi Polonya’nın NATO’da Varlığının karakterini Değiştirecek”<br />
AB Haber, 12 Mart <strong>2016</strong>.<br />
8 “TBMM Dışişleri Komisyonu’ndan Gürcistan’a Destek”, Milliyet, 7 Mayıs<br />
<strong>2016</strong>, http://www.milliyet.com.tr/tbmm-disisleri-komisyonu-ndan-gurcistanankara-yerelhaber-1357873/.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
13
NATO ZİRVESİ<br />
Ekipman harcamalarının savunma harcamaları içindeki oranı<br />
NATO SAVUNMA HARCAMALARI<br />
Savunma harcamalarının GSYİH içindeki oranı - Ekipman harcamalarının savunma harcamaları içindeki oranı<br />
(2010 fiyatları baz alınmıştır – 2015 yılına ilişkin tahminler verilmiştir)<br />
%<br />
40<br />
Median 1.18<br />
%2 NATO kılavuz çizgisi<br />
35<br />
30<br />
25<br />
20<br />
15<br />
10<br />
5<br />
LUX<br />
SVK<br />
ESP CAN<br />
NLD<br />
DEU<br />
ITA<br />
DNK<br />
HUN<br />
LVA<br />
ALB<br />
CZE<br />
BEL<br />
LTU<br />
BGR*<br />
NOR<br />
ROU<br />
HRV<br />
PRT<br />
TUR<br />
FRA<br />
SVN<br />
0<br />
0.0 0.5 1.0 1.5 2.0 2.5 3.0 3.5 4.0<br />
* Savunma harcamaları, emeklilik<br />
Savunma harcamalarının GSYİH içindeki oranı<br />
ödemelerini kapsamaz.<br />
Kaynak: Defence Expenditures of NATO Countries (2008-2015), 28 January <strong>2016</strong>, NATO Public Diplomacy, http://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/pdf_<strong>2016</strong>_01<br />
/<strong>2016</strong>0129_160128-pr-<strong>2016</strong>-11-eng.pdf.<br />
GBR<br />
EST<br />
POL<br />
GRC<br />
USA<br />
%20 NATO kılavuz çizgisi<br />
Median 14.60<br />
%<br />
ğının ardından NATO müttefiklerimizle ortaklarımıza<br />
güven verici, dengeli ve güçlü yaklaşımımızı gösteriyor”<br />
görüşünü belirtti. 9 Öte yandan Almanya’nın Rusya’ya<br />
karşı caydırıcılığı artırmak üzere Litvanya’da kurulacak<br />
bir NATO taburunun komutasını üstlenmesi bekleniyor.<br />
NATO’nun önde gelen başka ülkelerinin de Doğu<br />
Avrupa’nın diğer ülkelerine üslenecek askeri birliklere<br />
komuta edeceği belirtildi. Varşova’da düzenlenecek<br />
NATO Zirvesi’nde Doğu Avrupa’daki yeni misyona karar<br />
verilmesi halinde Almanya, Litvanya’ya asker yollanmasını<br />
planlanıyor. 10 NATO’nun Polonya sınırındaki<br />
askeri varlığını artırmasına karşı, Rusya da güney ve<br />
batı sınırında 3 yeni askeri birlik oluşturma kararı aldı.<br />
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, “Savunma Bakanlığı,<br />
Rusya sınırlarında artan NATO konuşlanmasına<br />
karşı, NATO’yu durdurmak için bir dizi önlem almayı<br />
kararlaştırdı. Yıl sonuna kadar Batı Askeri Bölgesi’nde 2,<br />
Güney Askeri Bölgesi’nde de 1 yeni birlik oluşturulacak”<br />
açıklamasında bulundu. Rusya’nın bu girişimi Batı’da<br />
tepki yarattı. ABD Savunma Bakanı Ashton Carter,<br />
Rusya’nın bu girişimiyle kendisini daha da yalnızlaştırdığını<br />
belirterek, Rusya ile “sıcak ya da soğuk” bir savaş<br />
istemediklerini belirtti. 11<br />
9 “ABD, Doğu Avrupa’da askeri varlığını artırıyor”, BBC Türkçe, 31 Mart <strong>2016</strong>,<br />
http://www.bbc.com/turkce/haberler/<strong>2016</strong>/03/160331_rusya_avrupa_abd.<br />
10 “Almanya, Doğu Avrupa’ya Asker sevk edecek”, Deutsche Welle, 29 Nisan<br />
<strong>2016</strong>.<br />
11 “Rusya’dan NATO’yu Kaygılandıran Askeri Karar”, Euronews haber, 4 Mayıs<br />
<strong>2016</strong>, http://tr.euronews.com/<strong>2016</strong>/05/04/rusya-dan-nato-yu-kaygilandiranaskeri-karar/<br />
Almanya’nın Rusya’ya karşı<br />
caydırıcılığı artırmak<br />
üzere Litvanya’da kurulacak bir<br />
NATO taburunun komutasını<br />
üstlenmesi bekleniyor.<br />
Görüldüğü üzere, NATO’nun attığı her adıma karşılık,<br />
Rusya hızla pozisyon alarak gelişmeler karşısında mevcut<br />
konumunu koruyacağı mesajını vermeye devam ediyor.<br />
NATO’nun zirvede yer alacak bir diğer önemli konu başlığının<br />
ittifak envanterindeki taktik nükleer silahların<br />
modernizasyonu konusu olması bekleniyor. Buna göre,<br />
NATO üyesi ülkelerin envanterinde bulunan taktik B-61<br />
nükleer bombaların modernize edilerek, müttefik ülke<br />
hava kuvvetlerinde kullanılacak F-35 savaş uçaklarında 8<br />
milyar dolar ek savunma harcamasında bulunması henüz<br />
kesin bir sonuca bağlanmadı. Temel mesaj olarak, Varşova<br />
NATO Zirvesi’nin tarihi bir dönüm noktası olduğunu söylemek<br />
mümkün. Türkiye, Rusya’nın Kafkasya, Karadeniz<br />
ve Suriye’de değişen güvenlik politikalarını dikkatle takip<br />
ederken, bir yandan ilişkilerin normalleşmesi, diğer yandan<br />
da bölgesel güvenlik algılamalarında NATO’nun güney<br />
kanat içindeki stratejik planlamalarının daha dikkatle<br />
gözden geçirilmesi için çaba sarf etmeyi sürdürüyor.<br />
14 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> 42
İNFOHABER<br />
GÜNDEM 2030: İPEK YOLU’NDA SINERJILER SEMPOZYUMU<br />
BİRLEŞMİŞ<br />
MİLLETLER’DEN<br />
NOTLAR<br />
<strong>2016</strong>’da Uluslararası Türk Akademisi tarafından; Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan<br />
ve Kırgızistan BM temsilcilikleri ve HASEN’in desteğiyle Birleşmiş Milletler (BM)<br />
Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) salonunda “Gündem 2030: İpek Yolu’nda<br />
Sinerjiler Sempozyumu” düzenlendi. Peki bu organizasyonda kim, ne dedi?<br />
Birleşmiş Milletler’in<br />
2030 planları ve<br />
İpek Yolu’nun<br />
konuşulduğu<br />
toplantıda Brooklyn<br />
Belediye Başkanı, Çin ve<br />
Hindistan’dan delegasyonlar<br />
eşliğinde ciddi<br />
bir katılım söz konusu<br />
oldu. Toplantıda yer alan<br />
HASEN Genel Sekreteri<br />
Haldun Yavaş, HASEN<br />
Yüksek İstişare Kurulu<br />
(YİK) Başkanı ve Emekli<br />
Büyükelçi Halil Akıncı,<br />
HASEN YİK Üyesi ve<br />
Emekli Deniz Kuvvetleri<br />
Komutanı Metin Ataç,<br />
toplantı sonrasında<br />
Bloomberg’in New York<br />
Temsilcisi Melike Ayan’a<br />
toplantıya dair görüş ve<br />
düşüncelerini aktardı.<br />
Bu etkinlikte HASEN olarak siz de organizatörler arasındaydınız. Etkinliği hem desteklediniz<br />
hem de panelde konuşma yaptınız. Toplantıda çok güzel mesajlar verildi.<br />
Brooklyn Belediye Başkanı, Çin’den, Hindistan’dan delegasyonlar eşliğinde yüksek<br />
katılım oldu. Siz neler düşünüyorsunuz bu programla ilgili?<br />
HALDUN YAVAŞ:<br />
İpek Yolu projesi genellikle Çinlilerin sahip çıktığı bir proje. Çinliler öncülük ediyor.<br />
Finansmanını büyük oranda Asya Kalkınma Bankası ve Çinliler sağlıyor. Bölge politikası<br />
ve bölge güvenliğine tesir edecek kıtalar arası, mega projeler genelde Türk dünyasının<br />
dışında, ağırlıklı olarak da batılılar tarafından, onların önderliğinde gerçekleşiyor.<br />
Bu toplantıda İpek Yolu’nun Birleşmiş Milletler’in 2030 tarihli sürdürülebilir<br />
kalkınma hedeflerine katkıları üzerine konuşuyoruz. Hazar Strateji Enstitüsü gibi bölge<br />
enstitülerinin partner olduğu, Türk Akademisi’nin başkanlığında gerçekleşen geniş<br />
çaplı bir organizasyonla ilk defa İpek Yolu konusuna değinildi. Bu açıdan program çok<br />
önemli. Ayrıca bu sefer dâhil olmadık; biz başlattık, bizim programımıza dâhil olundu.<br />
16 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
İpek Yolu 2030 yılının ajandası için çok yüksek seviyede düzenlenen sempozyum hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />
METIN ATAÇ:<br />
Birleşmiş Milletler çatısı altında böyle bir sempozyuma katıldığım için son derece mutluyum. Benim için büyük onurdu. İpek<br />
Yolu’nun tarihsel önemi malum, sempozyumda da kapsamlı olarak konuşuldu. Ama özellikle yeni İpek Yolu ve bu yol üzerindeki<br />
tehditler konuşulurken bu yolun devamlılığı konusunda da önemli mesajlar verildi. Ben de bu yol üzerindeki tehditler<br />
neler olabilir, genel anlamda bu tehditlerle nasıl mücadele edilebilir, üst seviyede ve alt seviyede nasıl koordinasyon<br />
kurulabilir gibi konularda açıklamalar yaptım. Yeni İpek Yolu’nun eskisinden daha önemli bir hale geleceğini düşünüyorum.<br />
İpek Yolu 2030 ajandası için Birleşmiş Milletler’in bünyesinde TWESCO’nun organize ettiği ve birçok organizatörün de<br />
dâhil olduğu bu sempozyumdaki panellerden birini yönettiniz. Görüşleriniz nelerdir?<br />
HALIL AKINCI:<br />
Bu toplantının Birleşmiş Milletler’de yapılması ilginç. Daha doğrusu sembolik bir anlamı var. Toplantının özeti: Birleşmiş<br />
Milletler’in 2030 hedefleri ve İpek Yolu. İlginç bir şekilde ana İpek Yolu Çin’den başlar, Akdeniz’de biter ve bütün Türk<br />
topraklarından geçer. Bugün de kesintisiz bir şekilde tüm Türk cumhuriyetlerinin topraklarından geçen tek yol. Kuzeye<br />
ve güneye giden yolları da var fakat bunlar tali dallardır. Tam anlamıyla İpek Yolu’ndan bahsetmek gerekirse, Doğu-Batı,<br />
Batı-Doğu eksenindedir. O da Türk topraklarından geçer. Hazar Strateji Enstitüsü olarak üzerinde çalıştığımız konulardan<br />
en önemlisi İpek Yolu’nun canlandırılmasıdır. Ayrıca ben Türk Konseyi’ni kuran genel sekreterdim. Orada da önem<br />
verdiğimiz ve Türkiye’nin de önem vermesi gereken konu şu: Çin ve Asya’nın gerisiyle olan ticaretimizde yol bütün Türk<br />
topraklarından geçerse bu bizim için güvenli demektir. O bakımdan bu sempozyumda bu konunun vurgulanması önemliydi.<br />
Birçok mesaj verildi ve sizin de dediğiniz gibi mesajlar İpek Yolu’nun yeniden hayata geçmesi ve modernizasyonu<br />
yönündeydi.<br />
HALIL AKINCI:<br />
Evet şimdi modernizasyon zamanı. O zamanlar deve vardı, katır vardı; şimdi elimizde her türlü ulaştırma imkânı var.<br />
Üzerinde durmamız gereken husus; multi-modal transportation (çok modlu taşımacılık) dedikleri Hazar geçişi. Mallar<br />
trenle gelir, arkasından konteyner teknolojisi sayesinde onları gemiye almak mümkündür. Malı boşaltmadan sadece konteynerleri<br />
kullanarak, tren, kamyon, gemi gibi çeşitli vasıtalarla da nakletmek mümkün. Teknik olarak HASEN’de bu konular<br />
üzerinde çalışıyoruz. Yayınlarımıza baktığınızda da genellikle bu konular üzerinde yoğunlaştığımızı görebilirsiniz.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
17
MERCEK<br />
ORTADOĞU SAVAŞI<br />
ORTADOĞU SAVAŞI<br />
<strong>HAZAR</strong> BÖLGESİ’Nİ<br />
NASIL ETKİLİYOR?<br />
Orta Doğu’da bir vekâlet savaşı sürerken Hazar<br />
Bölgesi’ndeki ülkeler, ABD (NATO) - Rusya restleşmesinin<br />
yaşandığı bir ortamda taraflarını belirleme baskısı altında.<br />
PROF. DR. GÜLDEN AYMAN<br />
İSTANBUL ÜNIVERSITESI SIYASAL<br />
BİLGİLER FAKÜLTESİ ULUSLARARASI<br />
İLIŞKILER BÖLÜM BAŞKANI<br />
18 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
Orta Doğu’daki gelişmelerin Türkiye ve Avrupa<br />
Birliği’ne etkilerini mülteci krizi üzerinden<br />
daha yakından gözlemleyebiliyoruz. Peki, Orta<br />
Doğu’daki gelişmeler Hazar Bölgesi ülkelerini<br />
nasıl etkiliyor? Konuya Türkmenistan ve Kazakistan’ı<br />
bir tarafa bırakarak Hazar Denizi’ne komşu diğer<br />
ülkelerin ABD ile ilişkileri, Türkiye ile ilişkileri ve<br />
nihayet bu ülkelerin kendi aralarındaki ilişkileri<br />
olmak üzere üç açıdan bakmak mümkün. Aslında<br />
gerek Azerbaycan gerekse Ermenistan Rusya ve ABD<br />
ile birbirlerinden farklı alanlarda ilişkiler kurup hem<br />
bu büyük güçlerle -özellikle de bağımsızlık sonrası<br />
sorunların hafifletilmesi noktasında- kurabilecekleri<br />
ortaklıklardan faydalanma hem de onlardan gelebilecek<br />
baskı ve müdahalelerin önünü diğerinin varlığıyla<br />
dengeleme yolunu seçtiler. Azerbaycan’ın Rusya ile<br />
ilişkisi önemini korumaya devam ederken bu ülke<br />
aynı zamanda ABD ve onun stratejik ortağı İsrail ile<br />
de ilişkisini geliştirdi. İsrail ile olan bağın karşılıklı<br />
menfaatlere dayandığını; İsrail’in enerji kaynakları<br />
ihtiyacının, Azerbaycan’ın ise Batı’dan tedarik<br />
edemediği savunma teknolojilerinin İsrail’den tedarik<br />
edilmesinin bunda önemli rol oynadığını biliyoruz.<br />
Azerbaycan sadece ABD ve Rusya ile olan ilişkilerini<br />
değil Türkiye ile aynı derecede öneme sahip olmasa<br />
bile İran ile olan ilişkilerini de muhafaza etmek<br />
eğiliminde. Azerbaycan’ın Türkiye ile olan ilişkilerine<br />
baktığımızda bu ülkenin Türkiye’nin Orta Doğu<br />
politikası çerçevesinde giderek içinde gözüktüğü Suudi<br />
Arabistan ve Katar ile oluşturduğu Sünni koalisyona<br />
sempati duyabileceğini söylemek zor. Zira Azerbaycan<br />
kendisini her iki mezhebe de mesafeli yaklaşmak<br />
durumunda hissediyor. Yaklaşık olarak yüzde 70’i<br />
Şii, yüzde 30’u Sünni nüfusa sahip olan bir ülkeden<br />
bahsediyoruz. Nitekim Azerbaycan bugüne dek İran’ın<br />
kendi topraklarında mezhepçi etkilerde bulunmasını<br />
hoş karşılamamış bir ülke.<br />
MÜLTECİ SORUNU BÖLGEDEKİ İLİŞKİLERİ DAHA DA<br />
KARMAŞIKLAŞTIRIYOR<br />
Ermenistan’a baktığımızda ise özetle şunları söylemek<br />
mümkün gözüküyor: Azerbaycan, ABD ve İsrail ile<br />
stratejik anlamda bir yakınlık eğilimine girerken<br />
Ermenistan her ne kadar NATO’nun ortağı olan,<br />
Kosova ve Afganistan’ın ittifakın bir dizi misyonuna<br />
katkıda bulunmuş bir ülke konumundaysa da Yukarı<br />
Karabağ sorunu nedeniyle Rusya’nın Kafkasya’daki<br />
üssü haline geldi. Kolektif Güvenlik Antlaşması<br />
Örgütü’nün üyesi olarak Moskova’ya olan askeri<br />
bağımlılığını giderek arttıran Ermenistan, Rusya<br />
tarafından tek bir pazar oluşturma amacıyla kurulan<br />
Avrasya Ekonomik Birliği’nin üyesi oldu. Bugün<br />
Batı ile olan bağını diaspora üzerinden sürdüren<br />
Ermenistan’ın doğal kaynak yoksunu, denize kıyısı<br />
olmayan ve sahip olduğu 3 milyon nüfusuyla büyük<br />
ekonomik ve sosyal problemler yaşayan bir ülke<br />
olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Bu noktada<br />
hemen ilave etmek gerekir ki Suriye’de süren<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
19
MERCEK<br />
ORTADOĞU SAVAŞI<br />
çatışmaların bölgeye farklı bir yansıması ise mülteciler<br />
sorunu. Suriye’deki savaş nedeniyle Ermenistan’a giden<br />
Suriye Ermenileri bu ülkede zaten zor olan yaşam<br />
koşullarını daha da ağırlaştırıyor. Türkiye’nin aldığı<br />
göçmen sayısıyla kıyaslanmayacak ölçüde de olsa<br />
Ermenistan’ın koşulları düşünüldüğünde mülteciler<br />
sorunu bu ülke için önemli. En vahim olanıysa bu<br />
insanların Ermenistan’ın işgal ettiği Yukarı Karabağ’a<br />
yerleştirilmesi. Görünen o ki Suriye’deki savaş ve<br />
mağduriyet Azerbaycan-Ermenistan arasındaki<br />
sorunları daha da karmaşıklaştıran boyutlara sahip.<br />
BÖLGEDE TÜRKİYE’NİN TUTUMU AZERBAYCAN İÇİN NET<br />
Öte yandan Türkiye’nin Azerbaycan-Ermenistan<br />
arasında son günlerde yaşanan çatışmalar karşısında<br />
tercihi net, Türkiye Azerbaycan’ın yanında. Bilindiği<br />
üzere, Türkiye ile Azerbaycan arasında savunma<br />
işbirliğini düzenleyen iki anlaşma bulunuyor. Bunlardan<br />
ilki 1990’larda Azerbaycan askeri personelinin Türk<br />
askeri kurumlarında eğitim görmesiyle ilgili. Diğeriyse<br />
2010 Stratejik Ortaklık anlaşmasıdır ki, bununla<br />
imzacısı olan taraflar BM Şartı’nın 51. Maddesi’ne<br />
giren kendini savunma hakkının söz konusu olduğu<br />
durumlarda birbirlerinin yardımına gideceklerini<br />
beyan ediyorlar. Bu yardımın neyi ifade edeceği o anki<br />
koşullarla belirlenecekse de anlaşma acil durumlarda<br />
askeri kabiliyetlerin kullanımı olasılığına vurgu yapıyor.<br />
Dünya, Suriye’de bir vekâlet<br />
savaşının içinde olduğu gerçeği ile<br />
karşı karşıya.<br />
İki ülkenin hava kuvvetlerinin birlikte gerçekleştirdiği<br />
TurAz Kartalı 2015 tatbikatını TurAz Şahini tatbikatının<br />
izlemesi de güvenlik konusundaki yakınlaşmaya işaret<br />
ediyor.<br />
Konuya Türkiye-İran özelinde baktığımızda ise iki<br />
ülkenin, ekonomik ticari ilişkiler ve diplomatik stratejik<br />
münasebetleri karşılıklı olumsuz etkilerden korumak<br />
için ayrı ayrı sepetlere koydukları söylenebilir. Ne var ki<br />
bu onların Suriye’de bir vekâlet savaşının içinde olduğu<br />
gerçeğini değiştirmiyor. Geleceğe baktığımızda ise<br />
Türkiye ile İran’ı doğrudan karşı karşıya getirebilecek<br />
bir ortamın yaratılmasında Rusya’nın Kafkasya’da<br />
tetiklediği bir çatışmanın kontrolden çıkmasının rol<br />
oynayabileceği akla geliyor.<br />
ABD (NATO) ile Rusya arasında Soğuk Savaş’ın<br />
varlığından söz edildiği günümüzde güvenlik, ticaret,<br />
ekonomi, enerji ve diğer birçok konuda Rusya’ya<br />
tam anlamıyla bağımlı bir hale gelen Ermenistan’ın<br />
Türkiye’yi, Azerbaycan’ı ve Gürcistan’ı rahatsız edecek<br />
şekilde kullanılma olasılığı zaten mevcut.<br />
20 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
GÜRCİSTAN’IN BİR SEÇİM YAPMASI ZOR GÖRÜNÜYOR<br />
Gürcistan açısından konuya yaklaşırsak, bilindiği üzere<br />
Güney Osetya ve Abhazya halen Rus işgali altında.<br />
Gürcistan’ın Rusya tarafından tel örgülerle çevrelenmesi<br />
gibi bir durumdan söz ediyoruz. Öte yandan aynı Rusya<br />
vize muafiyetinin kaldırılması gibi birtakım önerilerle<br />
de Gürcistan’ın önüne geliyor. Bilindiği üzere, Gürcistan<br />
buna koşul olarak egemenlik ve toprak bütünlüğünün<br />
tanınmasını getirdi. Kaydedilmesi gereken önemli bir diğer<br />
gelişmeyse Gürcistan’da Rusya yanlısı siyasal güçlerin<br />
desteğinin göreli olarak artması ve üstelik Avrasya<br />
Ekonomik Birliği’nin Gürcistan için giderek daha çekici<br />
bir hale gelmesi (2013’te yüzde 11 iken bugün yüzde 31 ila 44<br />
arasında seyrediyor) gibi gözüküyor.<br />
Ancak ülkenin geleceği söz konusu olduğunda Rusya’ya<br />
yönelik olumlu yaklaşımların önünü kesen somut<br />
gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Rusya’nın bölgede<br />
Gürcistan’ın da içinde bulunduğu enerji projelerine karşı<br />
hamleleri bu ülkeyi Türkiye ve Azerbaycan ile 2014’te<br />
savunma bakanları düzeyinde başlayan ilişkilerini<br />
güçlendirmeye ve özellikle de enerji hatlarının güvenliği<br />
konusunda önlemler almaya itiyor. Ayrıca geçtiğimiz<br />
günlerde Gürcistan’ın ABD ve İngiltere ile gerçekleştirdiği<br />
büyük askeri tatbikatı da Tiflis’in caydırıcılığını arttırma<br />
gayretinin bir adımı olarak yorumlamak gerekir. Gürcistan<br />
söz konusu tatbikatın hiçbir ülkeye karşı olmadığını<br />
ileri sürse de Rusya’dan tepkiler yükseldi. Tatbikatın bir<br />
zamanlar Rus askerlerinin konuşlandığı Gürcistan’ın<br />
başkenti Tiflis’in yakınlarındaki Vaziani askeri üssünden<br />
yürütülmesi de ayrıca anlamlı. ABD ise Rusya’nın kesinlikle<br />
karşı çıktığı tatbikat karşısında Gürcistan’ın bir gün NATO<br />
üyesi olabileceği fikrini yineliyor.<br />
Buna mukabil 2008’deki savaştan yenik çıkan<br />
Gürcistan’ın “Rusya mı ABD (NATO) mu?” şeklindeki<br />
bir soruya net yanıt verecek durumda olduğunu<br />
söylemek zor. Nitekim Gürcistan Savunma Bakanı Tina<br />
Khidasheli’nin (Batı yanlısı Cumhuriyetçi Parti’den)<br />
söz konusu operasyon nedeniyle, hükümette olan<br />
koalisyonun parçası Gürcü Düşü-Demokratik Gürcistan<br />
Partisi’nin üyesi olan bazı parlamenterler tarafından<br />
Rusya’yı kışkırtmakla itham edilip ağır eleştirilere<br />
uğraması da konunun bu sonbaharda parlamento<br />
seçimlerine gidecek olan ülkede önemli tartışmaları<br />
beraberinde getirebileceğini ortaya koyuyor.<br />
Sonuç olarak Rusya’nın ABD ile mücadelesinde gücünü<br />
göstermek için Kafkasya’da izlediği strateji bölge<br />
üzerinde hegemonya kurabilmesini garantilemekten<br />
uzak. Üstelik Rusya’nın mevcut stratejisinde gerçek<br />
anlamda çatışma çözümü çabalarının var olmaması orta<br />
ve uzun vadede ona zarar verecek gibi gözüküyor. Aksine<br />
Rusya lehine tarafını belirlemeye zorlanan Azerbaycan<br />
ile Gürcistan gibi ülkeler güvenliklerini giderek daha<br />
yoğun bir tehdit altında görmeye başladı ve bu konuda<br />
var olan enerji işbirliklerinden vazgeçmek bir yana<br />
güvenlik alanına daha fazla önem vermeye başladılar.<br />
Rusya’nın baskıları Türkiye’nin bu ülkelerle olan<br />
ilişkilerini de güçlendirme eğiliminde.<br />
Rusya’nın ABD ile mücadelesinde<br />
gücünü göstermek için Kafkasya’da<br />
izlediği strateji bölge üzerinde<br />
hegemonya kurabilmesini<br />
garantilemekten uzak.<br />
Diğer taraftan Ortadoğu’daki İran-Rusya ortaklığının<br />
Kafkasya’da bir izdüşümünü aramak da şu anda<br />
anlamlı değil. Bunun güçlü bir şekilde ortaya çıkması<br />
için İran’ın Irak ve Suriye’nin geleceğinde söz sahibi<br />
olamaması ve kendisini giderek doğrudan hedef<br />
hissetmesi gerekir. Böyle bir konuma sürüklenmesinde<br />
Rusya’nın Kafkasya’da çatışmaların nabzını tutmaktan<br />
onlar üzerinde kontrolünü kaybetmeye doğru gitmesi<br />
ve İran’ın kendisini bir de bu cepheden kıskaca alınıyor<br />
gibi hissetmesi rol oynayabilir. Böyle bir senaryo Orta<br />
Doğu ile Kafkasya’nın dinamiklerinin bir ölçüde de olsa<br />
birbirlerinden bağımsızlaşmasını imkânsızlaştırabildiği<br />
oranda Türkiye ile İran ilişkilerinde çatışma<br />
potansiyelini arttıracaktır.<br />
Özellikle de Suriye’nin geleceği konusunda ABD-Rusya<br />
ortak planında anlaşılması ise Hazar Bölgesi ülkelerini<br />
rahatlatabilecekken Türkiye’yi hiç istemediği sonuçlarla<br />
karşı karşıya bırakabilir.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
21
ANALİZ<br />
ÖZBEKİSTAN<br />
ORTA ASYA’NIN KILIT ÜLKESI<br />
ÖZBEKISTAN<br />
22 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
Tarihi geçmişiyle Türk<br />
dünyasında önemli bir<br />
yeri olan Özbekistan, Orta<br />
Asya’nın da kilit ülkesi<br />
konumunda. Kadim İpek<br />
Yolu güzergahında bulunan<br />
Özbekistan’ın Türkiye ile<br />
olan ilişkisi ise Türkiye’nin<br />
diğer Türk devletleriyle olan<br />
ilişkisine göre daha mesafeli.<br />
DOÇ. DR. BEKİR GÜNAY<br />
HASEN DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK<br />
MERKEZİ<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
23
ÖZBEKİSTAN<br />
Türklerin tarihinde İslamiyet’in temeli nerede atıldı<br />
diye bir soru sorulsa hiç şüphesiz cevap Özbekistan<br />
veya o zamanki adıyla Semerkant bölgesi olur.<br />
Türklerin Tanrı Dağları’ndan başlayan serüveni<br />
İslamiyet’le tanışmalarıyla beraber farklı bir mecraya<br />
yönelir. O zamana kadar askeri kişilikleriyle anılan<br />
Türkler ki bu “alp” kelimesiyle tanımlanır, İslamiyet’le<br />
beraber alim kişilikleriyle, yani “eren” ismiyle anılmaya<br />
başlar. Askerlikten erenliğe geçişin yaşandığı bu süreçte<br />
Hoca Ahmet Yesevi, Buhari gibi alimler için Semerkant,<br />
Mer, Taşkent Buhara bölgeleri ilim merkezleri olur. İlim<br />
merkezlerinden zamanla İbn-i Sina gibi büyük alimler<br />
yetişir. Bu sırada Çin’den başlayan İpek Yolu, Hindistan’ın<br />
Baharat Yolu’nun ürünlerini sırtlanan yolcular, farklı<br />
kültürlerin soluklarını bu ilim beldelerine taşırlar. Çin ve<br />
Hint medeniyeti, Venedikli tacirler, Batı medeniyeti hepsi<br />
Türklerin ev sahipliğinde Semerkant’ta bir araya gelir.<br />
Semerkant bölgesi asırlarca kültürleri buluşturur, “dünya<br />
insanı” kavramına ait yüzlerce örneğe bu coğrafyada<br />
rastlanır. Günümüzde Özbekistan dediğimiz bu yer tarihi,<br />
kültürel ve mimari derinliğe, zenginliğe sahip olması<br />
dolayısıyla diğer Türk cumhuriyetleri arasında tartışılmaz<br />
bir öneme sahip. SSCB sonrası bağımsızlık sürecinde<br />
Özbekistan Devlet Başkanı İslam Karimov’la yoluna<br />
devam eden Özbekistan 30 milyonu aşan nüfusuyla, yer<br />
altı ve yer üstü kaynaklarıyla Orta Asya’nın en dikkat<br />
çeken ülkesi. İslam Karimov’un istikrarlı yönetimi<br />
sürecinde Özbekistan yabancı yatırımcı olarak zamanla<br />
Uzakdoğululara yönelir. Bu süreçte Güney Koreliler<br />
bölgenin en büyük otomobil fabrikasını burada kurarlar.<br />
Çinli ve Japon yatırımcılar ülkede etkin olmaya başlarlar.<br />
TÜRKİYE İLE UZUN İNCE İLİŞKİLER<br />
SSCB sonrası bütün Türk cumhuriyetleri gözlerini<br />
Türkiye’ye çevirdi. Benzer bir durum Özbekistan’da<br />
da oldu ve Özbekler yönünü Türkiye’ye döndü.<br />
Türkiye Turgut Özal’la beraber bütün varlığıyla Türk<br />
cumhuriyetlerinin yanında yer almaya başladı. Ekonomik,<br />
kültür, siyaset ve eğitim kollarında sıkı ilişkiler kurulur.<br />
Türkiye Özbekistan’ı daha fazla önemser. Ancak Türkiye<br />
diğer Türk cumhuriyetlerinde geliştirdiği yapıcı ilişkilerin<br />
benzerini Özbekistan’da geliştiremez. Hala devam eden bu<br />
sorunun üstesinden gelmek için Türkiye yoğun çalışsa bile<br />
henüz istenen sonucu alamadığı ortada. Bununla beraber<br />
Karimov’un Rusya ile ilişkilerinde benzer mesafeyi<br />
sürdürdüğü, aynı tavrı ABD ile de devam ettirdiği<br />
görülüyor.<br />
ÇİN VE ÖZBEKİSTAN İLİŞKİLERİ<br />
Son yıllarda yıldızı parlayan ekonomik güç Çin’in<br />
dünyanın hemen hemen her ülkesinde yatırım yaptığı<br />
biliniyor. Ancak Çin’e göre Orta Asya diğer bölgelerden<br />
farklı konumda. Çünkü Çin burası için hayat alanı<br />
demek. Çin tarihten gelen özelliğinden dolayı hep<br />
dünyanın fabrikası oldu. Ürettiği ürünleri “İpek Yolu’yla”<br />
Semerkant, Taşkent ara istasyonlarıyla Doğu Akdeniz’e<br />
göndererek batıyla ilişiklerini geliştirdi. Zenginliğini bu<br />
Özbekistan Devlet Başkanı İslam<br />
Karimov’la yoluna devam eden<br />
Özbekistan 30 milyonu aşan<br />
nüfusuyla, yer altı ve yer üstü<br />
kaynaklarıyla Orta Asya’nın en<br />
dikkat çeken ülkesi.<br />
ara yollar ve oradaki Türk devletleriyle ilişkilerini sıcak<br />
tutarak artırmayı başardı. Batılıların Hindistan ve Çin’i<br />
keşfetmeleri akabinde İngilizlerin deniz hakimiyetini<br />
ele geçirmeleri bölgedeki ticaretin kara yolu yerine<br />
zamanla deniz taşımacılığına kaymasına neden olur.<br />
1980’ler sonrası “komünist kapitalist” söylemleri devlet<br />
politikası haline getiren Çin hızlı kalkınma sürecine<br />
girer. Bu evrede mallarını satması için pazar ve enerjiye<br />
olan ihtiyacı had safhaya ulaşır. Giderek büyüyen<br />
Çin zamanla ABD’ye rakip haline gelmeye başlayınca<br />
24 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
zafiyetlerini de görür. Çin’in en büyük zafiyeti mallarını ve<br />
enerjisini deniz yolundan karşılamasıdır. ABD ile Çin’in<br />
rekabet edeceği realitesinden hareketle Çinli yöneticiler<br />
alternatif enerji ve yol arayışına başladılar. Son yaşanan<br />
Suudi Arabistan-İran krizinde iki ülke arasındaki<br />
sorunu Çin’in çözmesi de ilginç bir not olarak akılda<br />
tutulmalı. Bununla beraber Ortadoğu’nun istikrarsızlığı<br />
ve ABD’nin bölgedeki etkinliği üzerine Çin yeni enerji<br />
kaynakları arayışına hız verir ve Hazar Bölgesi’ne yönelir.<br />
Nitekim Çin, Kazakistan’la yaptığı petrol antlaşmaları ve<br />
Türkmenistan’da yaptığı doğal gaz antlaşmalarıyla bölgede<br />
kendisini hissettirmeye başlar.<br />
Diğer taraftan ürünlerini taşımada deniz yolu yerine<br />
kara yolunu kullanmak isteyen Çin’i bu konudaki arayışı<br />
Orta Asya ve meşhur tarihi ipek yollarına yöneltti.<br />
Kazakistan, Rusya üzerinden Almanya’ya ulaşmak isteyen<br />
Çin, hızlı demiryolu projelerini hayata geçirmek üzere<br />
girişimde bulundu. Bununla beraber bu yolun +40,-40<br />
aralığında olması demiryollarının güvenliğini tartışma<br />
açıyor. Çin bu yolun risklerine rağmen yatırımlara<br />
devam ederken alternatif güzergâhlar konusunda da<br />
çalışmalarını sürdürüyor. Bu süreçte tarihi İpek Yolu<br />
güzergâhı açısından Özbekistan ilk akla gelen yer oldu.<br />
Nitekim Çin’in Özbekistan yatırımlarının altında yatan<br />
en büyük nedenlerden biri de bu güzergâhtaki kilit<br />
ülke olmasıdır. Diğer taraftan Kırgızistan’ın Oş bölgesi<br />
Çin ürünlerinin dağıtım merkezi. Ürünler buradan<br />
Kazakistan ve Özbekistan yolu ile Rusya ve İran hattına<br />
dağıtılıyor. Burada en büyük problem ise Afganistan’da.<br />
Afganistan’daki ABD askeri varlığı ile ülkenin istikrarsız<br />
yapısı Çin ve bölge ülkelerini tehdit ediyor.<br />
Öte yandan Çin ve Rusya öncülüğünde Türk<br />
cumhuriyetlerinin üyeliğiyle tamamlanan ve Orta Asya’nın<br />
yeni NATO’su olarak lanse edilen Şanghay İşbirliği Örgütü<br />
kısa sürede Çin’e hizmet etmeye başladı. Bunun üzerine<br />
zamanla Rusya’nın buradaki ağırlığını azaltıp, Avrasya<br />
Ekonomik İşbirliği Örgütü’ne yönelmesi Şanghay’ın<br />
geleceğini sorgular hale getirdi, ayrıca Rusya’nın Orta<br />
Asya’yı kolay kolay Çin’e vermeyeceği sonucunu da ortaya<br />
çıkardı. Bununla beraber Çin’in Özbekistan’dan uranyum<br />
alması vb. stratejik maddelerle ilişkisini sıcak tutması<br />
gözlerden kaçmıyor.<br />
AFGANİSTAN: İSTİKRARSIZLIK KAYNAĞI MI?<br />
Bu soru bölgenin en temel sorusu ve sorunu haline gelmeye<br />
başladı. 1979’da SSCB olarak Afganistan’a giren Ruslar<br />
Rusya Federasyonu’na dönüşerek ülkeden ayrıldılar ve<br />
arkalarında istikrarsızlık üreten bir bataklık bıraktılar.<br />
Afganistan’a küresel güçlerin yönelmesinde en önemli<br />
nedenlerden biri ülkenin stratejik konumu diğeri de<br />
uyuşturucu üretimi. Hesaplanabilen narkotik para<br />
trafiğinin 400-500 milyar dolar gibi rakamlara gelmesi,<br />
petrol ve doğal gazdan daha güçlü bir paranın bölgede<br />
olması ve bunun adresinin de Afganistan olması başka bir<br />
araştırma konusu.<br />
1979’da SSCB’nin Afganistan’a girişi bölgede iki büyük<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
25
ÖZBEKİSTAN<br />
sorunun yayılmasına sebep oldu. Biri “dini radikalizm”<br />
diğeri de “uyuşturucu” trafiğidir. Çoğunluğu Özbek ve<br />
Müslüman olan SSCB askerleri karşılarında savaşan Afgan<br />
mücahitlerin de Müslüman olmasından dolayı inançlarını<br />
sorgulamaya başlamıştı. Zamanla teslim olup mücahit<br />
saflarında savaşan Özbekleri görmeye başladık. Bu süreçte<br />
Sünni Afgan cihat hareketi dünyadaki cihat hareketlerinin<br />
çıkış kaynağı olma hüviyetini taşımaya başladı. Savaş<br />
bittikten sonra ülkelerine dönen Özbek askerlerinin<br />
ülkedeki klasik dini Yesevi geleneği sorgulamaları, şeriatı<br />
silahla gerçekleştirme talepleri ve bunun için silahlı<br />
mücadeleyi başlatma teşebbüsleri Özbekistan’da İslam<br />
Karimov’un sertleşmesine neden oldu.<br />
Öte yandan ABD, 1990 sonlarında Suudi Arabistan<br />
üzerinden bölgedeki Vahhabi hareketleri destekleyip<br />
binlerce Vahhabi ve Selefi söylemlerinin Fergana<br />
Vadisi’nde üs kurup oradan bütün Orta Asya’ya<br />
yayılmaları bölgedeki geleneksel İslam anlayışının<br />
sorgulanmasına, İslam’la terör kavramlarının birlikte<br />
anılmasına sebep oldu. Günümüze geldiğimizde<br />
DAEŞ’in Horasani kolu olarak karşımıza çıkan radikal<br />
söylemlerde Özbekistan ve Fergana Vadisi’nin öne<br />
çıkması tesadüf değil.<br />
Afganistan’ın başta Özbekistan olmak üzere tüm<br />
Orta Asya’ya yaptığı en büyük zarar hiç şüphesiz<br />
uyuşturucu kullanımı ve trafiğidir. Afganistan’da<br />
istikrarın sağlanmasının bölgeye de huzur getireceği<br />
unutulmamalıdır.<br />
İSLAM KARIMOV SONRASI ÖZBEKISTAN<br />
Son yılarda en çok cevap aranan soru sanırım Karimov<br />
sonrası Özbekistan’ın durumunun ne olacağı. Bu konu<br />
aynı zamanda spekülasyonlara da en açık soru olarak<br />
karşımızda duruyor. İslam Karimov’un yaşının ve<br />
rahatsızlığının yanı sıra Orta Asya nüfusunun yüzde<br />
46’sını barındıran Özbekistan’ın geleceği de bütün<br />
bölgeyi ilgilendiriyor. Nitekim bunun farkında olan<br />
Karimov kendisinden sonraki Özbekistan için önemli<br />
gelişmelere imza attı. Geçen sene yapılan seçimlere<br />
farklı partilerin girmesi, çoğulcu yapıya yavaş yavaş,<br />
kontrollü şekilde yer verildiğini gözler önüne serdi.<br />
İslam Karimov’un yeniden kazanması da ayrıca üzerinde<br />
durulması gereken bir sonuçtu. Yine bu süreçte İslam<br />
Karimov’a bir şey olması durumunda yetkilerinin Meclis<br />
Başkanı’na geçmesinin kabul edilmesi birçok tartışmayı<br />
beraberinde getirse de şu anda Karimov iktidarının<br />
devam etmesinin gerek Özbekistan gerekse bölge<br />
istikrarı için şart olduğunu unutmamalı.<br />
26 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
RÖPORTAJ<br />
DR. MARK TROUTMAN<br />
SİBER SUÇ<br />
VE SİBER<br />
CASUSLUĞUN<br />
HEDEFİNDEKİ<br />
ÜLKELER<br />
Eğer bir ülke iş sektörlerinde hızla gelişiyor, yatırım<br />
üstüne yatırım yapıyorsa siber suçların tehdidine<br />
daha fazla maruz kalıyor.<br />
FIGEN AYPEK AYVACI<br />
Enerji altyapılarının güvenliği<br />
ekonomik değerleri ve stratejik<br />
boyutu nedeniyle ülkeler için<br />
kritik önem taşıyor. Bu bağlamda<br />
HASEN ve George Mason Üniversitesi<br />
işbirliğinde Kritik Altyapıları Koruma<br />
Sertifika Programı gerçekleşti. Bu etkinlik<br />
sonrasında George Mason Üniversitesi<br />
Altyapı Koruma ve İç Güvenlik Merkezi<br />
Direktörü Dr. Mark Troutman ile bir<br />
söyleşi yaptık.<br />
Ülkelerin siber güvenlik bütçelerinden<br />
bahseder misiniz? Bu sıralamada Türkiye<br />
nerede yer alıyor?<br />
Ulusal düzeyde siber güvenlik<br />
harcamalarını takip eden bir kurum<br />
bulunmuyor. Dahası, çoğu harcama özel<br />
sektör tarafından yapılıyor ve onlar da bu<br />
harcamaların detaylarını açıklama taraftarı<br />
değiller. Kesin olan bir şey var ki o da siber<br />
saldırıların maliyetinin yüksek olması.<br />
Ponemon Enstitüsü ve Hewlett Packard’ın<br />
tablosuna göre maliyetler giderek artıyor<br />
ve çoğu gelişmiş ülkede maliyetler en<br />
yüksek seviyeye ulaşmış durumda. Tıpkı<br />
Türkiye örneğinde de görebileceğimiz gibi,<br />
bir ülke iş sektörlerinde daha karmaşık<br />
ve çok yönlü bir hal aldıkça, siber suç ve<br />
siber casusluğun daha çok hedefi haline<br />
gelecektir.<br />
Ukrayna’da enerji altyapısına yönelik<br />
geçekleşen siber saldırı uzmanlar<br />
tarafından en önemli örneklerden biri<br />
olarak kabul ediliyor. Ukrayna’da yaşanan<br />
olay neden bu kadar önemli?<br />
Bunun iki sebebi var. Ukrayna olayı<br />
endüstriyel kontrol sistemlerine yapılan<br />
ve fiziksel bir etkiyle sonuçlanan çok nadir<br />
siber saldırı örneklerinden biri. Bu olayda<br />
Ukrayna ulusal elektrik şebekesinin bir<br />
28 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
29
DR. MARK TROUTMAN<br />
Sadece Virginia eyaletinde şu an<br />
açık olan tüm pozisyonları<br />
doldurmak için siber alanda<br />
eğitim görmüş 20 binin üzerinde<br />
personele ihtiyaç duyulduğu<br />
söyleniyor.<br />
de var. Fakat bireyleri ve şirketleri siber saldırılardan<br />
korumak için doğru ve etkili prosedürlerin uygulanmasına<br />
ve siber risk bilinci yüksek liderlere duyulan ihtiyaç<br />
daha fazla. Savunmaya yönelik adımlar oldukça basit ve<br />
herkes tarafından uygulanmalı. Teknik yetenekler önemli<br />
olmasına rağmen en fazla ihtiyaç duyulan nokta burası.<br />
Ülkeler siber güvenliğe dair bilginin ne kadarını diğer<br />
ülkelerle paylaşmalı? Sizce bu bilgi paylaşımı gerçekçi mi?<br />
Günümüzde zafiyetler ve çözüm önerileri konusunda bilgi<br />
paylaşımı düzeyi yetersiz, bundan daha fazlasına ihtiyaç<br />
var. İşbirliği de giderek artıyor, fakat önümüzde kat<br />
edilecek uzun bir yol var. Daha önce sormuş olduğunuz<br />
Ukrayna olayı bunun en büyük örneğiydi. Ukrayna<br />
hükümeti ve saldırıdan etkilenen şirketler dış yardım<br />
talep etti ve çok daha fazla cevaba ulaştılar. Böylelikle<br />
tüm bulgular raporlar halinde ortaya döküldü ve şirketler<br />
sorunu daha iyi anlayarak kendilerini korumak için<br />
daha doğru adımlar atmaya başladılar. Bu devam etmesi<br />
gereken bir uygulama.<br />
Peki ulusal siber güvenlik stratejileri ve politikaları nasıl<br />
değerlendirilmeli?<br />
Muhtemelen en iyi yol, başarıya ulaşan saldırıların<br />
incelenmesi, istatistikler tutulması ve bunları önlemek<br />
için etkili tedbirler geliştirilmesidir. Birçok özel şirket<br />
zaten bunu yapıyor ve biz bu raporların örneklerini Hazar<br />
Strateji Enstitüsü’ne de sunduk.<br />
kısmı hasar gördü. Bence Türkiye’nin yakın çevresinde<br />
meydana gelmiş önemli bir saldırı olarak görülmeli.<br />
Dünyada genelinde siber güvenlik uzmanı sayısı yeterli<br />
mi? Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?<br />
Aslında çıkarımlar şu yönde: Siber güvenlikle ilgili bilinç<br />
düzeyi genel itibariyle çok düşük. Siber güvenlik alanında<br />
daha fazla eğitimli kişiye ihtiyaç var. Benim bulunduğum<br />
eyalet Virginia’da valimiz yalnızca bu eyaletin şu an açık<br />
olan tüm pozisyonları doldurmak için siber alanda eğitim<br />
görmüş 20 binin üzerinde personele ihtiyaç duyulduğunu<br />
söylüyor. Benzer bir ihtiyaç tüm ABD’de ve diğer ülkelerde<br />
Günümüzde hacker’lar endüstriyel birer işçiye dönüştü.<br />
Bu konu hakkındaki görüşleriniz nedir? Mesela<br />
hacker’lar için bir sonraki adım ne olacak?<br />
Sanırım “kiralık hacker”lar olup olmadığını soruyorsunuz.<br />
Böyle uygulamalar var ve bu gelecekte de devam<br />
edecek. Bu yüzden virüs veya yazılım hatalarının<br />
bildirilmesi karşılığında ödül vadeden “bug bounty”<br />
uygulamaları ve “beyaz şapkalı hacker” gibi yaratıcı<br />
uygulamalar değerli olacak. Ayrıca, ülkeler arasında<br />
yasal olmayan davranışları açık şekilde tanımlayan genel<br />
kanunlara ihtiyaç var, böylelikle suçluların yargılanması<br />
kolaylaşacak. Bu durumun gelişmesi biraz zaman alacağı<br />
için şimdilik saldırıları sorumlu kişilerle ilişkilendirmek<br />
zor bir görev olmaya devam edecek. Fakat biz ülkelerin ve<br />
insanların güvenliğini artırmak için sabırsızlanıyoruz.<br />
30 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
ENERJI PIYASALARI BILGI NOTU<br />
ILE ENERJI PIYASALARINI<br />
YAKINDAN TAKIP EDIN!<br />
BÜLTENIMIZE<br />
ÜYELIK IÇIN<br />
enerji@hazar.org<br />
www.hazar.org
KAPAK<br />
PETROL ÜRETICISI ÜLKELER<br />
DÜŞÜK<br />
PETROL<br />
FİYATLARININ<br />
GETİRDİĞİ<br />
YENİ DÖNEM<br />
Petrol gelirine bağımlı olan ülkeler enerji<br />
fiyatlarının düşük seyretmesi nedeniyle<br />
ekonomilerini çeşitlendirmenin yollarını arıyorlar.<br />
32<br />
HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
DOÇ. DR. FATIH MACIT<br />
HASEN EKONOMI MERKEZI<br />
Petrol fiyatlarındaki düşük<br />
seviyelerin kısa ve orta vadede<br />
devam edebileceğine ilişkin<br />
beklentilerin ağırlık kazanması<br />
ekonomileri petrol gelirlerine bağımlı<br />
olan ülkeler açısından iki faktörü ön<br />
plana çıkarıyor. Ekonomik aktivitede<br />
çeşitlendirmenin sağlanması ve üretimin<br />
artırılarak petrol gelirlerindeki düşüşün<br />
sınırlanması petrol üreticisi ülkelerin<br />
gündemindeki konular olarak karşımıza<br />
çıkıyor. Ekonomik çeşitlendirmeyi<br />
sağlamak petrol ihracatçısı ülkelerin<br />
hep gündeminde olsa bile kısa vadede<br />
bunun getirisinin çok sınırlı olduğu<br />
herkes tarafından biliniyor. Böyle bir<br />
ortamda ülkeler en azından mevcut<br />
üretimlerini koruyarak gelirlerinde<br />
daha büyük boyutlarda bir azalma<br />
görülmesini önlemeye çalışıyor. Aslında<br />
bu çaba nedeniyle OPEC içindeki<br />
işbirliği oldukça güçleşirken OPEC dışı<br />
ülkeleri de içine alacak şekilde yapılan<br />
girişimlerin başarı şansı imkânsız hale<br />
geliyor. Bu noktada OPEC içindeki en<br />
büyük üretici olarak Suudi Arabistan’ın<br />
son dönemdeki politika hamlelerini<br />
dikkatlice izlemek gerekiyor. Yine bunun<br />
yanında petrol piyasasında oluşan arz<br />
fazlasının en önemli nedeni olarak ön<br />
plana çıkan ABD’li enerji şirketlerinin<br />
düşük fiyatlara karşı gösterdiği tepkinin<br />
de analiz edilmesi gerekiyor.<br />
OPEC’İN PETROL PİYASASINDAKİ<br />
DENGELEYİCİ ROLÜ ZAYIFLADI<br />
Petrol fiyatları 2014’ün ikinci yarısından<br />
itibaren düşüşe geçtiğinde bir kartel<br />
olarak OPEC’ten üretimi azaltarak<br />
fiyatlardaki aşağı yönlü baskıyı<br />
kaldırması bekleniyordu. Fakat aradan<br />
geçen bir buçuk yıldan fazla zamanda<br />
OPEC’in üretimi kısmanın tam tersine<br />
artırdığı görüldü. 2014’ün sonunda<br />
30,77 milyon varil civarında olan günlük<br />
üretim 2015’in sonunda 31,85 milyon<br />
varile, <strong>2016</strong>’nın Şubat ayı itibariyle de<br />
32,28 milyon varile kadar yükseldi. İran<br />
ve Irak’ın üretiminde görülen artış bu<br />
yükselişin önemli nedenlerinden biri<br />
olmakla birlikte Suudi Arabistan’ın hem<br />
kendisinin hem OPEC’in pazar payını<br />
koruma girişimi OPEC’in fiyatlarda<br />
görülen bu düşüş döneminde bir aksiyon<br />
almasını önlemiş oldu. Fakat bu durum<br />
hiç şüphesiz OPEC’in petrol piyasasında<br />
dengeleyici rolünün zayıflamasına neden<br />
oldu. Gelinen noktada artık birçok<br />
politika yapıcı ve uzman OPEC’in kartel<br />
konumunun kaybolmaya yüz tuttuğunu<br />
dile getirmeye başladı. Bu yeni dönemi<br />
daha iyi anlamak için Suudi Arabistan’ın<br />
son dönemdeki politikalarını daha<br />
yakından analiz etmek gerekiyor.<br />
Son bir buçuk yıldır petrol fiyatlarında<br />
yaşanan sert düşüş dünyanın en büyük<br />
petrol üreticisi ve ihracatçısı ülkesi<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
33
PETROL ÜRETICISI ÜLKELER<br />
DÜNYA HAM PETROL REZERVLERİNDE OPEC’İN PAYI, 2014<br />
OPEC dışı<br />
ülkeler<br />
286,9 milyar varil<br />
%19<br />
OPEC<br />
1.206 milyar varil<br />
%81<br />
Venezuela<br />
Suudi<br />
Arabistan<br />
İran<br />
Irak<br />
Kuveyt<br />
Birleşik Arap<br />
Emirlikleri<br />
Libya<br />
Nijerya<br />
Katar<br />
Cezayir<br />
Angola<br />
Ekvator<br />
OPEC kanıtlanmış ham petrol rezervleri, 2014 yılı sonu (milyar varil, OPEC’in payı)<br />
Venezuela 299,95 %24,9<br />
Suudi<br />
Arabistan<br />
266,58 %22,1<br />
İran 157,53 %13,1<br />
Irak 1<strong>43</strong>,07 %11,9<br />
Kuveyt 101,5 %8,4<br />
Kaynak: OPEC Annual Statistical Bulletin 2015, http://www.opec.org/opec_web/en/data_graphs/330.htm<br />
Birleşik Arap 97,8 %8,1<br />
Emirlikleri<br />
Libya 48,36 %4<br />
Nijerya 37,07 %3,1<br />
Katar 25,24 %2,1<br />
Cezayir 12,2 %1,0<br />
Angola 8,42 %0,7<br />
olan Suudi Arabistan’ı önemli ölçüde negatif etkiledi.<br />
Ülke 2015’i tüm zamanların en yüksek rakamı olan 98<br />
milyar dolar bütçe açığıyla kapattı. Bütçedeki toplam<br />
gelirlerin yaklaşık yüzde 73’ünün petrol gelirlerinden<br />
oluştuğu dikkate alındığında gerçekleşen rakam<br />
aslında çok da sürpriz değildi. Ülke yönetimi, rekor<br />
seviyede açık veren bütçeye yönelik bir tedbir olarak<br />
başta su, elektrik ve akaryakıt olmak üzere birçok<br />
üründe sübvansiyonları önemli ölçüde azaltma kararı<br />
aldı. Bu yılın başlarında petrol fiyatları 30 doların<br />
altına gerileyince aslında alınan bu tip kısa vadeli<br />
önlemlerin çok büyük bir etkisinin olmayacağı anlaşıldı.<br />
Bunun üzerine Suudi Arabistan geçtiğimiz aylarda<br />
ülkenin uzun vadeli ekonomik stratejilerine yönelik<br />
iki önemli adım attı. Öncelikle ülkenin devlet petrol<br />
şirketi Aramco’nun yüzde 5’lik halka arz edilme planı<br />
kamuoyuna duyuruldu. Aramco için 2 trilyon dolar<br />
civarında bir piyasa değeri tahmini ortaya koyan Suudi<br />
otoriteler bu halka arzdan 100 milyar dolar civarında<br />
bir gelir elde etmeyi bekliyor. Aramco’nun halka arz<br />
planı aslında Suudi Arabistan’ın yeni döneme ilişkin<br />
stratejisi ve beklentileri hakkında çok önemli bir<br />
ipucu veriyor. Halka arz edilecek oran yüzde 5 gibi<br />
çok düşük bir rakam olsa da petrol fiyatlarının 40<br />
dolar seviyesine kadar düştüğü bir ortamda bir petrol<br />
şirketinin halka arzını gerçekleştirmek bir finansçı<br />
veya ekonomist gözüyle baktığınızda çok mantıklı<br />
görülmeyebilir. Suudi Arabistan’ın bu hamlesi ülkenin<br />
Suudi Arabistan Devlet Petrol<br />
Şirketi Aramco’nun yüzde 5’lik<br />
halka arz edilme planı<br />
kamuoyuna duyuruldu. Aramco<br />
için 2 trilyon dolar civarında bir<br />
piyasa değeri tahmin ediliyor.<br />
aslında uzunca bir süre devam edebilecek bir düşük<br />
fiyat dönemini kabullendiğini gösteriyor. Dolayısıyla<br />
belki bundan 3 veya 5 yıl sonra böyle bir şirket için<br />
yapılacak değerlemenin bugünden çok farklı olmayacağı<br />
düşünülüyor.<br />
VİZYON 2030 SUUDİ ARABİSTAN İÇİN YENİ BİR HİKÂYE<br />
YAZIYOR<br />
Aramco’nun halka arz planının duyurulmasından<br />
sonra Suudi Arabistan’ın ikinci önemli strateji hamlesi<br />
de “Vision 2030” adını verdikleri strateji belgesinin<br />
açıklanması oldu. “Vision 2030” belgesi ülkenin birçok<br />
alanda kapsamlı bir reform ve yeniden yapılanma hamlesi<br />
içinde olduğunu ortaya koyuyor. Açıklanan belgedeki<br />
hedeflerin gerçekleşmesi durumunda ülkenin petrol<br />
gelirlerine olan bağımlılığının önemli ölçüde azalacağı ve<br />
34 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
ekonomisinde ciddi bir çeşitlendirme sağlayacağı net bir<br />
şekilde görülüyor. Her ne kadar belirlenen hedeflerin<br />
getirilerinin uzun vadede gerçekleşeceği bilinse de<br />
Suudi Arabistan’ın bu iki hamlesinin uluslararası<br />
yatırımcılar açısından bir heyecan oluşturduğu ve<br />
düşük petrol fiyatları nedeniyle ekonomik olarak<br />
sıkıntı yaşayan ülke için yeni bir hikâye ortaya koyduğu<br />
söylenebilir. Aramco’nun halka arzı ve “Vision 2030”<br />
hamlesi birlikte düşünüldüğünde Suudi Arabistan’ın<br />
ekonomik anlamda uzun vadede çok önemli bir strateji<br />
değişikliğine gittiğini ve bunun petrol piyasaları ve<br />
OPEC açısından bazı anlamları olacağını söyleyebiliriz.<br />
Petrol gelirlerine olan bağımlılığın azalması Suudi<br />
Arabistan’ın OPEC içinde daha az inisiyatif almasına<br />
neden olacaktır. Bu da OPEC’in kartel yapısının<br />
uzun vadede tamamen ortadan kalkması sonucunu<br />
doğurabilir.<br />
Suudi Arabistan’ın düşük petrol fiyatlarına uyum<br />
sağlamaya çalışması ve strateji değişikliğini<br />
konuşurken petrol piyasasının geleceğini<br />
değerlendirme anlamında ABD’deki enerji şirketlerinin<br />
durumuna bakmak faydalı olacaktır. Özellikle<br />
konvansiyonel olmayan petrol üretimindeki artış<br />
ABD’yi son beş yılda çok önemli bir üretici ülke haline<br />
getirdi. Şu an için üretim rakamlarında çok büyük<br />
bir düşüş görülmese bile geçtiğimiz yıllarda yüksek<br />
fiyatlar nedeniyle borçlanarak büyük yatırımlar<br />
yapmış küçük ve orta Amerikalı enerji şirketlerinin<br />
Suudi Arabistan “Vision 2030”<br />
hamlesi ile birlikte ekonomik<br />
anlamda uzun vadede çok<br />
önemli bir strateji değişikliğine<br />
gidiyor.<br />
finansal sorunlar yaşadığı göze çarpıyor. 2015’in<br />
başından bu yana 77 tane Amerikan enerji şirketi iflas<br />
korumaya başvururken 2015’te toplamda 17,5 milyar<br />
dolar civarındaki borçları için temerrüde düştüler.<br />
<strong>2016</strong>’nın daha ilk beş ayında ise temerrüt tutarı 2015’in<br />
tamamını geçerek 26 milyar dolara yaklaştı. Yine<br />
düşük fiyatlar yeni kuyu yatırımlarını önemli ölçüde<br />
azalttı ve aktif kuyu sayısı son bir buçuk yılda 1858<br />
adetten 406’ya kadar geriledi. Dolayısıyla rakamlar,<br />
düşük petrol fiyatlarının ABD’li enerji şirketlerine<br />
ilk etapta olumsuz bir yansıması olduğunu gösteriyor.<br />
Fakat bunun ne kadar kalıcı olacağını görmek için<br />
biraz daha zamana ihtiyaç var. Özellikle küçük ve orta<br />
ölçekli Amerikalı enerji şirketleri kaya gazı devriminde<br />
değişik durumlara ne kadar hızlı adapte olabildiklerini<br />
gösterdiler. Bugün gözlemlenen bazı olumsuz<br />
rakamlara rağmen ABD’li üreticilerin yeni duruma<br />
uyum gösterme şansları hâlâ bulunuyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
35
KAPAK<br />
PETROL ÜRETICISI ÜLKELER<br />
AZERBAYCAN’IN<br />
ENERJİ STRATEJİSİNDE<br />
YENİ HAMLE<br />
Dünyada enerji yatırımları düşük fiyatlara bağlı olarak azalırken Azerbaycan<br />
enerji yatırımlarına devam ediyor. Dünyaya stratejik bir şekilde açılan<br />
Azerbaycan’ın faaliyetlerini sürdürdüğü esas ülke ise Türkiye.<br />
DOÇ. DR. ROVSHAN İBRAHIMOV<br />
HANKUK UNIVERSITY OF FOREIGN STUDIES (GÜNEY KORE)<br />
36<br />
HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
37
PETROL ÜRETICISI ÜLKELER<br />
Zengin enerji kaynaklarıyla ün salan bir ülke<br />
Azerbaycan. Nitekim, Azerbaycan’a “ateşler yurdu”<br />
dendiği de biliniyor.<br />
1848’de, Bakü’de bulunan Bibi-heybat bölgesinde,<br />
dünyada ilk defa sanayi usulüyle petrol kuyusu kazıldı.<br />
Bu olay, ABD’de bulunan Titusville kentinde Edwin L.<br />
Drake tarafından gerçekleştirilen benzer bir eylemden on<br />
sene önce oldu. 1 Daha sonra Bakü’de petrol devri başladı.<br />
20. yüzyıl öncesinde Bakü’de dünya petrol üretiminin<br />
yüzde 50’si gerçekleştiriliyordu. Azerbaycan’da petrol<br />
ve doğal gaz üretiminin başlaması esasen, bu devletin<br />
Sovyetler Birliği’nin bir parçası olduğu dönemlere<br />
tesadüf ediyor. O zaman, petrol ilk defa denizde<br />
üretilmeye başladı. Bunun için de Hazar Denizi’nde<br />
dünyanın ilk yapay şehri, Neft Daşları kuruldu. 2<br />
Azerbaycan, 1991’de bağımsızlığını yeniden elde edince,<br />
enerji yataklarının işletilmesi konusu yeni kurulmuş<br />
bir ülke açısından büyük önem taşıyordu. Azerbaycan<br />
denizde bulunan zengin petrol ve doğal gaz yataklarını<br />
işletmek için uluslararası üne sahip enerji şirketlerini<br />
davet etti ve on yıl içinde bölgenin sayılı enerji<br />
üreticilerinin arasında yer almayı başardı. Bu yatakların<br />
işletmesi Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi’nin (SOCAR)<br />
elinde bulunuyor.<br />
Petrol ve doğal gazın üretimiyle paralel olarak,<br />
Azerbaycan enerji kaynaklarını dünya pazarlarına<br />
1 Daniel Yergin, The Price: The Epic Quest for Oil, Money & Power, Free Press,<br />
New York, 2003, 26-27.<br />
2 Neft daşları, http://www.socarplus.az/az/article/342/neft-da%C5%9Flari.<br />
Azerbaycan denizde bulunan zengin<br />
petrol ve doğal gaz yataklarını<br />
işletmek için uluslararası üne sahip<br />
enerji şirketlerini davet etti ve on yıl<br />
içinde bölgenin sayılı enerji<br />
üreticilerinin arasında yer almayı<br />
başardı.<br />
ulaştırmak için Bakü-Supsa, Bakü-Novorossisk, Bakü-<br />
Tiflis-Ceyhan petrol ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz<br />
boru hatları yapıldı. Bununla da Azerbaycan’ın petrol<br />
stratejisinin ilk aşaması gerçekleştirildi.<br />
İLK STRATEJİ YURT DIŞINA AÇILMAK OLDU<br />
Günümüzde Azerbaycan ve SOCAR ekonomik<br />
açıdan güçlendikçe enerji alanında yeni strateji<br />
oluşturabilmeleri de kolaylaşıyor. Azerbaycan enerji<br />
alanında sadece ülke içi faaliyetine bağımlı kalmak<br />
istemiyor. SOCAR’ın tecrübesi arttıkça bu şirketin<br />
faaliyetinin çeşitlendirilmesi konusu gündeme geldi.<br />
Bunun için şirket, Azerbaycan’ın yeni enerji stratejisinde<br />
yer alan konulardan biri olan yurt dışı faaliyetine<br />
başladı. İlk aşamada SOCAR bunu, enerji alanında sıkı<br />
38 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
işbirliğinde bulunduğu Gürcistan ve Türkiye’de başlattı.<br />
SOCAR, Gürcistan’da faaliyetine 2006’da başladı ve<br />
10 sene içinde faaliyet alanını genişletti. Bu ülkenin<br />
Karadeniz kıyısındaki Kulevi limanına şirketin petrol<br />
ürünlerinin ihracı için bir terminal yapıldı. Kulevi<br />
terminali 2007’de faaliyete başladı ve yıllık kapasitesi<br />
10 milyon tonluk çeşitli petrol ürününden oluşuyor.<br />
Terminalin kapasitesinin yakın zamanda 20 milyon tona<br />
kadar çıkarılması amaçlanıyor. 3<br />
Gürcistan’da SOCAR markası altında 114 yakıt istasyonu<br />
faaliyet gösteriyor. <strong>2016</strong>’nın sonuna kadar istasyonların<br />
sayısı 120’ye kadar ulaşacak. Bununla da SOCAR<br />
Gürcistan’ın benzin pazarının yüzde 72’sini, dizel<br />
pazarının ise yüzde 61’ini kapsayacak. 2006-2015 arasında<br />
şirket Gürcistan pazarı için yaklaşık 3 milyon 336 bin ton<br />
petrol ithal etti. 4<br />
Aynı zamanda SOCAR, Gürcistan’da SOCAR Georgia<br />
Gas Company vasıtasıyla doğal gaz dağıtımı ile uğraşıyor.<br />
Günümüzde, SOCAR Gürcistan doğal gaz pazarının<br />
yüzde 90’ını oluşturuyor. 5<br />
SOCAR’IN KARADENİZ’DE FAALİYETLERİ DEVAM EDİYOR<br />
SOCAR’ın faaliyetini sürdürdüğü esas ülke Türkiye.<br />
Azerbaycan dışında en geniş faaliyet alanı Türkiye’de<br />
yer alıyor. Azerbaycan’ın Türkiye’nin ülke arazisi<br />
3 Kulevi Terminal, http://www.kulevioilterminal.com/.<br />
4 SOCAR Georgia Petroleum, History, http://www.sgp.ge/page.<br />
php?lang=eng&page=0001.<br />
5 SOCAR Обеспечивает Около 90% Поставок Газа Грузии – Ровнаг Абдуллаев,<br />
http://ru.salamnews.org/ru/news/read/173685#sthash.O7rqk0Yf.dpuf.<br />
Gürcistan’daki Kulevi terminali<br />
2007’de faaliyete başladı ve yıllık<br />
kapasitesi 10 milyon tonluk<br />
çeşitli petrol ürününden<br />
oluşuyor. Terminalin<br />
kapasitesinin yakın zamanda 20<br />
milyon tona kadar çıkarılması<br />
amaçlanıyor.<br />
üzerinde kurduğu boru hatlarını hesaba almazsak, şirket<br />
Türkiye’deki faaliyetlerine 2008’de başladı. SOCAR,<br />
Türkiye’nin Turcas ve Injaz şirketleri ile birlikte bu<br />
ülkenin en büyük petrokimya şirketi olan Petkim<br />
Petrokimya Holding A.Ş. (Petkim) hisselerinin yüzde<br />
51’ine sahip oldu. Zamanla, SOCAR hisse senetlerinin<br />
yüzde 10,32’sini daha satın alarak payını yüzde 61,32’ye<br />
kadar çıkardı. 6 Daha sonra ticari nedenlerle hisse<br />
senetlerinin bir kısmını satsa da SOCAR halen şirketin<br />
esas hissedarı konumunda. Günümüzde Petkim, Türkiye<br />
6 Rovshan Ibrahimov, Turkish-Azerbaijani Energy Relations: Basis For Pragmatic<br />
Relations Between The Two Countries, http://www.ppi.az/publication/turkish-azerbaijani-energy-relations/.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
39
PETROL ÜRETICISI ÜLKELER<br />
pazarının yüzde 25’ini kapsıyor. 7 SOCAR bu payı,<br />
gerçekleştirdiği yatırımlarla yüzde 25’ten yüzde 40’a<br />
kadar çıkarmaya çalışıyor. 8<br />
Petkim’in ürünleri dünya pazarlarına ulaştırmak için<br />
SOCAR’ın Türkiye’deki bir diğer projesi İzmir’deki liman<br />
inşası oldu. Ege Denizi’ndeki Petlim Limancılık A.Ş.’nin<br />
yıllık kapasitesi 1,5 milyon TEU. 9 Limanın yüzde 30 payı<br />
Goldman Sachs International şirketi tarafından satın<br />
alınmıştı. 10 SOCAR ile Goldman Sachs International<br />
arasında Türkiye’de üretilen petrokimya ürünlerin<br />
üretilmesi ve pazarlanması için bir işbirliği oluşturuldu.<br />
Aliağa’da, SOCAR Petkim’in ihtiyaçlarını karşılamak için<br />
yıllık 10 milyon ton üretim kapasitesi olan STAR Rafineri<br />
inşaatına başlandı. İnşaatın toplam maliyeti yaklaşık 5<br />
milyar ABD doları ve rafineri 2017’de faaliyete geçecek. 11<br />
Türkiye ve Gürcistan dışında, SOCAR Karadeniz’e kıyısı<br />
olan tüm devletlerde çeşitli faaliyetlerde bulunmayı<br />
amaçlıyor. Bu ülkelerden biri de Ukrayna. 2009’da<br />
SOCAR burada Tala Nafta şirketinden 20 benzin<br />
istasyonu satın alarak faaliyetine başladı. Zamanla<br />
şirket Ukrayna’nın farklı bölgelerinde yeni yakıt<br />
7 ГНКАР Намерена Приобрести Нефтеперерабатывающий Завод в Европе,<br />
http://www.1news.az/economy/20080925104535367.html.<br />
8 Ф. Асим, ГНКАР Собирается Приобретать НПЗ в Европе, http://www.zerkalo.<br />
az/rubric.php?id=36347.<br />
9 SOCAR Turkey Строит Нефтяные Резервуары в Порту на Эгейском Море, ,<br />
http://dl2.archiveshare.net/v2/13082015/0/1/4/6/4/fe3ea3860baefa37e9868765fbadef<br />
34aa1/985a95459ec30732d9f9b13db693652c26124996/web/?archSh=1/.<br />
10 Rovshan Ibrahimov, Turkish-Azerbaijani Energy Relations: Basis For Pragmatic<br />
Relations Between The Two Countries, ibid.<br />
11 “Another Refinery to be Built in Turkey”, Oil and Gas in Eurasia, https://www.<br />
oilandgaseurasia.com/en/news/another-refinery-be-built-turkey.<br />
Karadeniz’in bir diğer ülkesi olan<br />
Romanya’da SOCAR, Eylül<br />
2011’den beri faaliyette. Bugüne<br />
kadar Romanya’da SOCAR 32<br />
benzin ve doğal gaz istasyonu açtı.<br />
İki sene içinde 10 istasyonun daha<br />
açılması bekleniyor.<br />
istasyonları açtı ve bu istasyonların sayısı 52’ye ulaştı.<br />
Yakın zamanda, istasyonların sayısının 60’a kadar<br />
ulaştırılması planlanıyor. 12 Karadeniz’in bir diğer ülkesi<br />
olan Romanya’da SOCAR, Eylül 2011’den beri faaliyette.<br />
Bugüne kadar Romanya’da SOCAR 32 benzin ve doğal gaz<br />
istasyonu açtı. İki sene içinde 10 istasyonun daha açılması<br />
bekleniyor. 13<br />
Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR), Karadeniz<br />
bölgesi dışında, Avrupa, Afrika ve Asya’da da faaliyette<br />
bulunuyor. SOCAR, Aurora Progress şirketi ve Fujairah<br />
hükümeti ile birlikte Birleşik Arap Emirlikleri’nde<br />
815 bin metreküp kapasiteli bir petrol terminali<br />
12 Перемены в “SOCAR Energy Ukraine”, http://dl2.archiveshare.net/<br />
v2/19082015/6/b/a/4/8/78d20ce2a86b5fef8f3b56b21100c2356d0/0f840570dac0<strong>43</strong>08<br />
e7d8360ab28b4f05a165ac0b/web/?archSh=1.<br />
13 SOCAR Планирует Удвоить Инвестиции в Румынию, http://ru.oxu.az/<br />
economy/82240.<br />
40 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
kurdu. Terminal vasıtasıyla Fars Körfezi’nden Asya<br />
devletlerinin pazarlarına petrol arz ediliyor. Fujairah<br />
terminali sadece ham petrol değil hazır petrol ürünlerin<br />
de saklanması için inşa edildi. 14<br />
SOCAR’ın yurt dışında yapılan önemli yatırımlardan biri<br />
de 2011’de İsviçre’de gerçekleştirildi. SOCAR bu ülkede<br />
Exxon Mobil’e ait olan “Esso Switzerland” enerji şirketinin<br />
tüm altyapısını 330 milyon ABD dolar karşılığında satın<br />
aldı. Bununla SOCAR İsviçre’de 170 benzin istasyonu,<br />
enerji terminali ve diğer altyapıları elde etti. 15<br />
TAP GÜZERGÂHI ÜZERİNDEKİ ÜLKELER YATIRIM HEDEFİNDE<br />
SOCAR’ın faaliyete başlayacağı bir diğer devlet ise<br />
Yunanistan. Son birkaç yıldır SOCAR, Yunanistan’ın<br />
ulusal doğal gaz dağıtım şebekesi olan DESPA şirketinin<br />
yüzde 66’ını özelleştirmek üzere çalışmalarına devam<br />
ediyor. Bu konuda Avrupa Birliği Komisyonu nedeniyle<br />
bazı gecikmeler yaşandı fakat bu süreç yakın zamanda<br />
sonuçlanacaktır. SOCAR için DESPA’nın maliyeti 400<br />
milyon Euro olacak. 16 DESPA’nın özelleştirilmesi, 2018’den<br />
itibaren Avrupa’ya Güney Gaz Koridoru ile Azerbaycan<br />
gazının ihraç edilmesi ile rast geliyor. Bununla da<br />
Azerbaycan, Trans Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı (TAP)<br />
güzergâhı üzerinde bulunan devletlerle de işbirliği yapmaya<br />
çalışıyor. Bu tür çalışmalar Arnavutluk’ta da devam ediyor.<br />
Burada SOCAR doğal gaz dağıtım sistemini oluşturmaya<br />
14 SOCAR Aurora Fujairah Terminal, http://www.socar-aurora.com/.<br />
15 Ростислав Белый, Азербайджанская Госнефтекомпания Приобрела Активы в<br />
Швейцарии, http://www.profi-forex.org/news/entry1008129356.html.<br />
16 Azad Hasanli, Greece, Azerbaijan discuss sale of DESFA’s shares, http://dl2.<br />
archiveshare.net/v2/13082015/1/4/7/7/d/e932aec5eff3deb9916d6c1624a8f0526b3/5e<br />
4be280b42ef7d468af0d4876875dd341f02352/web/?archSh=1.<br />
Günümüzde SOCAR’ın geliri<br />
Azerbaycan’dan daha çok yurt<br />
dışından temin ediliyor.<br />
amaçlıyor. 17 Benzeri bir çalışmanın Bulgaristan’da da<br />
yapılması bekleniyor. Bunun dışında Bulgaristan’da,<br />
SOCAR Bulgartransgaz şirketiyle Chiren şehrinde doğal<br />
gaz için yer altı deposunun geliştirilmesi konusunda bir<br />
Memorandum imzalandı. 18<br />
Genel olarak şunu belirtmek mümkün ki, SOCAR<br />
coğrafik olarak ve dolayısıyla gelirler itibarı ile<br />
çeşitlendirmeye muvaffak oldu. Günümüzde SOCAR’ın<br />
geliri Azerbaycan’dan daha çok yurt dışından temin<br />
ediliyor. 2014’te şirketin kârı 4.330 milyar manattan<br />
4.681 milyar manata kadar yükseldi, toplam kazancı ise<br />
39.674 milyar manata ulaştı. SOCAR’ın kazancı esasen<br />
İsviçre’den elde edildi. Şirketin İsviçre’deki geliri 2014’te<br />
30.687 milyar manattan 31.007 milyar manata kadar<br />
yükseldi. Aynı dönem, Türkiye’deki toplam geliri 2,196<br />
milyar manat olarak gerçekleşti.<br />
SOCAR, yurt dışı faaliyetlerini gelecekte de<br />
çeşitlendirecek. Yakın gelecekte bu şirketin diğer<br />
devletlerde de enerji üretimine başlayacağı bekleniyor.<br />
17 SOCAR и Албания Создают Рабочие Группы по Формированию Газового<br />
Рынка Этой Балканской Страны, 20.09.2013, http://abc.az/rus/news/76212.html.<br />
18 Bulgartransgaz & SOCAR Will Conduct Joint Exploration Activities for the<br />
Expansion of the Bulgarian Underground Gas Storage.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
41
ANALİZ<br />
İPEK YOLU<br />
İPEK YOLU’NDA FARKLI<br />
GÜZERGÂHLAR EŞ ZAMANLI<br />
OLARAK GELİŞTİRİLEBİLİR<br />
Yeni İpek Yolu projesi Çin’in inisiyatifiyle gerçekleşiyor gibi<br />
gözükse de yolun sunduğu fırsatlardan pay almak isteyen<br />
ülkeler bu şekilde dış ticaret açıklarını kapatmayı hedefliyor.<br />
İpek Yolu ticaretinin ayrıca küresel gayri safi yurt içi<br />
hasılayı artıracağı bekleniyor.<br />
DR. VLADIMIR L. KVINT<br />
EKONOMİST<br />
Küresel ekonomik kalkınma, dünya genelinde sosyal refah artışını da beraberinde<br />
getirdi. Bu trend, modern ulaştırma sistemleriyle destekleniyor ve aynı zamanda bu<br />
sistemlerin geliştirilmesine duyulan ihtiyacı da artırıyor. Dünyanın ekonomik refahı<br />
için en önemli güzergâhlardan biri ise Avrupa ve Çin arasındaki İpek Yolu olarak<br />
ortaya çıkıyor. Bu yolun iki büyük küresel aktör arasında hangi güzergâhları izleyebileceği<br />
uluslararası gündemde her zaman önemli bir yer tuttu. Ancak Çin’in artan rolü ve<br />
küresel GSYİH’ye yaptığı katkıyla birlikte, ağırlıklı olarak Çin’in İpek Yolu üzerinde farklı<br />
42 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
Çin’in Avrupa’ya mal göndermesi<br />
ve Avrupa’dan mal alması için<br />
meşakkatli bir güzergâh izlemesi,<br />
uzun okyanus ve deniz yolculukları<br />
yapması gerekiyordu. Venedik’ten<br />
başlayan bu güzergâh, Afrika ve<br />
Hindistan’a uğrayarak Hong Kong<br />
ve Şanghay’a ulaşıyor ve yaklaşık<br />
45 gün sürüyordu.<br />
güzergâhlar oluşturulabileceği üzerine birkaç yıldır kapsamlı<br />
bir tartışma yapılıyor.<br />
İpek Yolu’nun tam anlamıyla gelişmediği dönemlerde, Çin’in<br />
Avrupa’ya mal göndermesi ve Avrupa’dan mal alması için<br />
meşakkatli bir güzergâh izlemesi, uzun okyanus ve deniz<br />
yolculukları yapması gerekiyordu. Venedik’ten başlayan<br />
bu güzergâh, Afrika ve Hindistan’a uğrayarak Hong Kong<br />
ve Şanghay’a ulaşıyor ve yaklaşık 45 gün sürüyordu. Şimdi<br />
ise Kazakistan ve Rusya’dan Avrupa’ya ulaşan, Belarus ve<br />
Ukrayna’yı birbirine bağlayarak Polonya’da son bulan daha<br />
kısa bir kara güzergâhı var. Öte yandan Kazakistan, Ukrayna,<br />
Gürcistan’dan geçerek Türkiye ve/veya Bulgaristan’a ulaşacak<br />
daha kısa bir güzergâh olabilir. Ben bu farklı yolların küresel<br />
refaha katkıda bulunacağını düşünüyorum ancak diğer ekonomistler<br />
bu yolları birbirine rakip olarak görüyor.<br />
Çin’den Avrupa’ya giden en kısa yollardan biri, Kazakistan,<br />
Orta Asya ve Hazar Bölgesi’nden (Azerbaycan, Gürcistan ve<br />
Türkiye) geçen güzergâh. Azerbaycan ve Gürcistan’dan yola<br />
çıkacak mallar Ukrayna üzerinden de Avrupa’ya ulaştırılabilir.<br />
Bu güzergâh bile geleneksel okyanus yolunun süresini<br />
9 gün kısaltıyor. Ancak Avrupa’dan gelecek malların<br />
Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan ve Kazakistan’dan Çin’e<br />
ulaştırılması zor olabilir çünkü Hazar Denizi ve Karadeniz<br />
geçişlerinde vapurlara fazla yükleme yapılması gerekiyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
<strong>43</strong>
İPEK YOLU<br />
İPEK YOLU’NUN KILIT ÜLKESI: KAZAKISTAN<br />
İpek Yolu’ndaki bu güzergâhların tamamında Kazakistan<br />
bulunuyor. Kazakistan’ın uluslararası ticaretinin yüzde<br />
40’ı Avrupa Birliği’yle gerçekleştiği için bu ülkenin<br />
modern İpek Yolu’nun gelişmesini desteklemesi son<br />
derece doğal. Türkiye, Çin malları için önemli bir varış<br />
noktasıyken, pek çok Türk malı da Çin limanları<br />
üzerinden Güneydoğu Asya’ya ulaşıyor. İpek Yolu’nda<br />
farklı güzergâhların geliştirilmesi, transit geçiş ücreti ve<br />
gümrük vergileri sayesinde Rusya, Kazakistan, Türkiye,<br />
Ukrayna ve Gürcistan’ın milli gelirleri için büyük bir<br />
fırsat olacak.<br />
Bu güzergâhların önemli bir kısmı Kazakistan<br />
sınırlarından geçecek. Bu sebeple Kazakistan liman<br />
kapasitelerini artırmalı, demiryolu ve karayolu ulaşım<br />
sistemlerini daha güvenilir hale getirmeli. Örneğin<br />
Hazar Denizi’ndeki büyük limanlardan biri olan Aktau<br />
Limanı, yılda 13 milyon ton mal kapasitesine sahip.<br />
Bu kapasitenin 2020’ye kadar en az 25 milyon tona<br />
yükseltilmesi gerekiyor.<br />
Ulaştırma altyapısı bakımından Kazakistan’ın bir adım<br />
ötesinde olan Gürcistan, demiryollarının kapasitesini<br />
arttırdı ve bu sayede malların Gürcistan’dan Türkiye’ye,<br />
oradan da Avrupa’ya ulaştırılmasını kolaylaştırdı.<br />
Rusya’nın ulaştırma sektöründeki bu fırsatları en iyi<br />
şekilde değerlendirmek istediği ve gelirin büyük bir<br />
İpek Yolu’nda farklı<br />
güzergâhların geliştirilmesi,<br />
transit geçiş ücreti ve gümrük<br />
vergileri sayesinde Rusya,<br />
Kazakistan, Türkiye, Ukrayna ve<br />
Gürcistan’ın milli gelirleri için<br />
büyük bir fırsat olacak.<br />
kısmına talip olduğu aşikâr. Bu amaçla Trans-Sibirya ve<br />
Baykal-Amur demiryolu hatlarının ve Avrupa’yı Çin’e<br />
bağlayacak diğer demiryolu sistemlerinin kapasitesini<br />
artıracaktır. Doğu Avrupa (örneğin Polonya ve Slovakya),<br />
Belarus ve Ukrayna mutlaka bu entegrasyonun bir parçası<br />
olacaktır ve olmalıdır. Çin, 40 milyar dolarlık ödenek<br />
ayırdığı ve doğrudan yatırımlarla destekleyeceği İpek<br />
Yolu Fonu ile farklı İpek Yolu güzergâhlarına finansman<br />
sağlama konusunda istekli olduğunu gösterdi. Çin<br />
ekonomisi hâlihazırda üç büyük İpek Yolu güzergâhına<br />
destek veriyor.<br />
44 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
40<br />
MILYAR DOLAR<br />
Çin’in Yeni İpek Yolu<br />
Projesi için ayırdığı<br />
ödenek<br />
% 30<br />
İpek Yolu üzerinden<br />
yapılacak<br />
sevkiyatlarda<br />
kısalacak olan süre<br />
3 BİN<br />
KİLOMETRE<br />
Yeni İpek Yolu<br />
demiryolu<br />
sisteminin<br />
uzunluğu<br />
İPEK YOLU DIŞ TICARET AÇIĞINI KAPATMAK IÇIN<br />
BIR FIRSAT<br />
Rusya için İpek Yolu’nun kapasitesinin artırılması büyük<br />
önem taşıyor çünkü Rusya ve Çin arasındaki dış<br />
ticaret hacmi 2015’te bir önceki yıla kıyasla yüzde 28<br />
oranında düşüşle 64,5 milyar dolara geriledi. Bu olumsuz<br />
tablonun <strong>2016</strong>’da da değişeceğini düşünmüyorum.<br />
İpek Yolu’nun önemli aktörlerinden biri olan<br />
Gürcistan’ın da İpek Yolu üzerinde Çin, Azerbaycan,<br />
Türkiye, Ukrayna ve Bulgaristan gibi önemli ticaret<br />
partnerlerine sahip olduğunu unutmayalım. Örneğin<br />
Gürcistan dış ticaret hacminin yüzde 14’ten fazlasını<br />
Türkiye, yüzde 8,3’ünü ise Rusya ile gerçekleştiriyor.<br />
Türkiye de dış ticaret açığını kapatmak için İpek Yolu<br />
ile ticaret hacmini arttırmaya büyük ihtiyaç duyuyor.<br />
<strong>2016</strong>’nın ilk iki ayında Türkiye’nin dış ticaretinde olumlu<br />
gelişmeler yaşandı ve dış ticaret açığı yüzde 15 civarında<br />
geriledi. <strong>2016</strong>’da Çin’in Türk dış ticaretindeki payı önemli<br />
oranda arttı. Şu anda Türkiye’ye 25 milyar dolarlık ithalat<br />
gerçekleştiren Çin, Türkiye’nin ithalat yaptığı ülkeler<br />
arasında ilk sırada yer alıyor. Bu dinamik, Türkiye’nin<br />
Çin’e gerçekleştirdiği ihracat hacmini artırması yönünde<br />
daha büyük bir baskı oluşturuyor. Bu yüzden Türkiye,<br />
İpek Yolu’nun gelişmesi için hem ülke içindeki yatırımcıları<br />
hem de Çin’i daha fazla yatırım yapmaya teşvik<br />
etmek için elinden geleni yapıyor, bu sayede Avrupa ve<br />
Çin arasındaki mal taşımacılığında en azından transit<br />
geçişler sayesinde milli gelirini arttırmayı amaçlıyor.<br />
Geçtiğimiz aylarda Çin ve İran, Çin’in Wuyi şehrinden<br />
Tahran’a ulaşacak ve İpek Yolu üzerinden yapılacak<br />
sevkiyatlarda süreyi yüzde 30 kısaltabilecek olan yeni bir<br />
demiryolu güzergâhında denemelere başladı. 3 bin kilometrelik<br />
bu demiryolu sistemine yapılacak ciddi yatırımlarla,<br />
mal sevkiyatında hız iki katına bile çıkarılabilir.<br />
Tüm siyasi olaylar ve ekonomik sorunlara rağmen<br />
küresel toplum, İpek Yolu’nun muhtemel beş (dört demiryolu<br />
ve bir okyanus) güzergâhı ile artan ekonomik<br />
faaliyetlerden kazanç sağlayacak. İpek Yolu ulaştırma<br />
sistemleri ve bu sistemlerle bağlantılı altyapılara ve turizme<br />
yapılan yaklaşık 800 milyar dolarlık yatırımların<br />
sonucu olarak, tahminlerime göre, önümüzdeki üç ilâ<br />
beş yıl içinde küresel GSYİH en az yüzde 0,5-1 oranında<br />
artacak ve dünya nüfusunun üçte ikisinin yaşam<br />
standardı yükselecek. Bu büyüklükte bir proje bölgesel<br />
bakış açısının ötesinde, çok uluslu bir stratejiye sahip<br />
olunmasını gerektirir. Böyle bir strateji de projeye taraf<br />
olan ve projeden etkilenecek tüm ülkelerin, bölgelerin ve<br />
şirketlerin sürece dahil olmasıyla etkili bir şekilde hayata<br />
geçirilebilir. Bu projenin başarısı Çin’in katılımına ve<br />
liderliğine bağlıdır çünkü dünya genelinde uzun vadeli<br />
bütüncül bir ulusal strateji geliştiren ve uygulayan tek<br />
ülke Çin’dir.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
45
ANALİZ<br />
KUZEY AKIM<br />
AVRUPA ENERJI<br />
ARZ GÜVENLIĞINDE<br />
KUZEY AKIM 2 TRUVA ATI MI?<br />
Avrupa Birliği enerjide Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmaya çalışırken Rusya,<br />
Kuzey Akım 2 hamlesiyle bu bağımlılığı perçinlemeye çalışıyor.<br />
EMIN EMRAH DANIŞ<br />
Günümüz modern hayatının en temel gereksinimlerinden<br />
birisi olan enerjiye erişim ülkeler ve insanlar açısından<br />
giderek çok daha kritik bir konu haline gelirken<br />
aynı zamanda enerjinin en düşük maliyetle ve çevreye<br />
zarar vermeden temin edilmesi kadar enerjinin kesintisiz ve<br />
sürdürülebilir olarak temin edilmesini de zorunlu kılıyor.<br />
Kısaca enerjinin tüketicilere kesintisiz, sürdürülebilir ve<br />
güvenli bir şekilde sağlanması olarak tanımlayabileceğimiz<br />
enerji güvenliği, 21’inci yüzyılla birlikte değişen güvenlik<br />
paradigması ve tehdit algısı neticesinde enerji sektörünün<br />
ve ülkelerin en önemli önceliklerinden birisi haline geldi.<br />
Enerji güvenliği, doğurabileceği sonuçlar nedeniyle sadece<br />
kaynak ve tüketici ülkeleri ilgilendiren, etkileyebilen bir<br />
konu olmanın çok ötesinde bölgesel ve küresel ölçekte bütüncül<br />
bir yaklaşımla ele alınmayı gerektiriyor.<br />
Son birkaç yılda Doğu Avrupa’da yaşanan çatışmalar<br />
46 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
tüm bölge ülkelerinin enerji arz güvenliğini tehdit etmeye<br />
başladı. Bu gelişmeler Avrupa’nın enerjide yeni tedarik<br />
kaynakları ve güzergâhlarının geliştirilmesini çok daha<br />
öncelikli hale getirdi. Avrupa Birliği’nin (AB) toplam doğal<br />
gaz ithalatında Rusya’nın payı yüzde 30’a yakın olmasına<br />
rağmen Doğu ve Güney Doğu Avrupa ülkeleri de buna<br />
dahil edildiğinde bu oranın yükseldiği birçok bölge ve AB<br />
üyesi ülkenin yüzde 50’nin üzerinde Rus gazına bağımlı<br />
halde olduğu görülüyor. Avrupa’nın Rus doğal gazına bağımlılığının<br />
azaltılarak kaynak ülke ve güzergâh çeşitliliği<br />
sağlanması AB’nin öncelikli enerji stratejilerinden birisi<br />
haline gelmesine rağmen Rusya, AB üyesi ülkeleri arasında<br />
farklı yaklaşımlar sergiliyor. Örneğin Rusya’nın Almanya<br />
ile olan stratejik işbirliği, Alman siyasi ve ekonomik elitleri<br />
üzerinden sağlanıyor ve böylelikle Rusya, AB’nin Rus gazına<br />
bağımlılığının azaltılmasına yönelik stratejisine darbe<br />
vurmaya devam ediyor.<br />
2006-2015: AB ARZ GÜVENLIĞI CEPHESINDE YENI BIR ŞEY YOK<br />
2006’da Rusya ve Ukrayna arasında fiyat anlaşmazlığı<br />
nedeniyle yaşanan ilk gaz krizi sonucunda AB’nin enerji<br />
stratejilerinde arz güvenliği için kaynak çeşitliliğinin önemi<br />
anlaşıldı ve ortak dış enerji politikasına duyulan ihtiyaç<br />
konusunda ilk adımlar atıldı.<br />
Rusya ve Ukrayna arasında 2009’da gaz fiyatlarına ilişkin<br />
görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması sonrası Gazprom,<br />
Ukrayna’dan yeni anlaşma öncesi Ukrayna’nın borcunu<br />
ödeme koşulunu öne sürdü. Ancak Ukrayna’nın bunu tam<br />
olarak yerine getirememesi nedeniyle Rusya’nın bu ülkeye<br />
gaz akışını 1 Ocak tarihi itibariyle durdurması Ukrayna<br />
kadar bu ülke üzerinden Rus gazını alan birçok Avrupa<br />
ülkesinin de kesintiden etkilenmesine ve ikinci gaz krizinin<br />
başlamasına neden oldu.<br />
2009’daki Ukrayna-Rusya gaz krizi Avrupa Birliği’ni Putin<br />
Rusya’sının enerjiyi bir dış politika ve baskı aracı olarak<br />
kullandığı gerçeğiyle yüzleştirdi. AB bu tarihten itibaren<br />
arz güvenliğini sağlamaya yönelik önemli karar ve düzenlemelerle<br />
önlemleri hayata geçirmeye başlamasına rağmen<br />
2014’te yine iki ülke arasında yaşanan üçüncü gaz krizi ve<br />
Rusya’nın Ekim 2014’te anlaşma sağlanana dek bu ülkeye<br />
gaz akışını kesmesi, AB’nin geliştirdiği stratejilerin kâğıt<br />
üzerinde kaldığı gerçeğini gözler önüne serdi.<br />
KUZEY AKIM: RUSYA’NIN UKRAYNA’YI BAYPAS ETME<br />
STRATEJISI HAYATA GEÇIYOR<br />
2006’da Ukrayna ve Rusya arasındaki ilk gaz krizi sonrası<br />
Rusya Avrupa’ya ihraç ettiği doğal gazın önemli bir bölümünün<br />
geçtiği Ukrayna’yı baypas etmesini sağlayacak<br />
Kuzey Akım boru hattı projesine hız verdi.<br />
Rusya, Finlandiya, İsveç, Danimarka ve Almanya’nın Baltık<br />
Denizi’ndeki münhasır ekonomik bölgelerinden geçen ve<br />
denizin altında 1224 kilometre uzunluğunda 2 paralel hat olarak<br />
inşa edilen Kuzey Akım Boru Hattı’nın toplam doğal gaz taşıma<br />
kapasitesi 55 milyar metreküp/yıl. İlk hattan gaz akışı Kasım<br />
2011, ikinci hattan ise Ekim 2012’de başladı. 2015 verilerine<br />
bakıldığında boru hattından taşınan toplam gaz miktarı 2015’te<br />
en yüksek seviyesine çıkarak 39,1 milyar metreküp oldu, hattın<br />
yıllık ortalama kapasitesi kullanım oranı ise yüzde 71 oldu.<br />
Kuzey Akım şirketinin ortaklık yapısı ise şu şekilde: Gazprom<br />
yüzde 51 (Rusya), Wintershall Holding yüzde 15,5 (Almanya),<br />
E.ON yüzde 15,5 (Almanya), N.V. Nederlandse Gasunie yüzde 9<br />
(Hollanda) ve ENGIE yüzde 9 (Fransa).<br />
GÜNEY AKIM’IN TÜRK AKIMI’NDAN KUZEY AKIM 2’YE<br />
DÖNÜŞÜM SÜRECI<br />
Rusya, ilerleyen yıllarda Ukrayna üzerinden Kuzey Batı<br />
ve Doğu Avrupa ülkelerine verdiği doğal gazın bir bölümünü<br />
Kuzey Akım boru hattı üzerinden göndermeyi ve<br />
yedek kapasite oluşturmayı planlıyor. Bu sırada ise Rusya,<br />
Güney Doğu Avrupa’ya Ukrayna üzerinden gönderdiği gazı<br />
Karadeniz’den, inşa etmeyi planladığı Güney Akım Boru<br />
Hattı’na kaydırıp Ukrayna’yı Rus doğal gazının Avrupa<br />
piyasalarına ulaştırılmasında tamamen devre dışı etmeyi<br />
planlıyordu.<br />
2014’te Güney Akım projesinin fizibilite çalışmalarını tamamlayarak<br />
güzergâh üzerindeki ülkelerle anlaşan Rusya,<br />
boru hattının inşaat çalışmalarının başlamasına çok az<br />
bir zaman kala AB’nin Üçüncü Enerji Paketi’nde yer alan<br />
düzenlemelere takılarak AB’nin güzergah üzerindeki<br />
Bulgaristan’a yaptığı baskı nedeniyle projeyi iptal durumunda<br />
kaldı.<br />
AB Üçüncü Enerji Paketi’yle birlikte içinde liberal, bütünleşik<br />
tek bir enerji piyasası oluşturmayı hedeflerken aynı zamanda<br />
Gazprom’un Avrupa piyasalarındaki tekel konumunu<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
47
KUZEY AKIM<br />
Türk Akımı konusunda Türkiye ve<br />
Rusya arasında devam eden<br />
müzakereler Rusya’nın Türkiye’yi<br />
sadece transit ülke olarak<br />
konumlandırması ve Türkiye’nin<br />
enerji merkezi olma hedeflerine<br />
herhangi bir katkı sağlamaması ve<br />
gaz fiyatlarına yönelik<br />
beklentilerini karşılamaması<br />
nedeniyle tıkandı.<br />
da kırmayı amaçlıyor. Rusya önüne getirilen düzenlemelere<br />
çeşitli argümanlarla karşı çıkarak Güney Akım Boru Hattı’nı<br />
inşa etmeyi planlasa da Ukrayna ile yaşadığı çatışma ve<br />
Kırım’ın işgali Güney Akım projesinin kaderini de etkiledi ve<br />
AB’nin Üçüncü Enerji Paketi’nde yer alan düzenlemeler ve<br />
AB’nin bu konuda özellikle Bulgaristan’a yaptığı baskı aşılamadığı<br />
için proje iptal edilmek zorunda kaldı.<br />
1 Aralık 2014’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in<br />
Ankara ziyaretinde Güney Akım’ın iptal edildiği, bunun yerine<br />
Türk Akımı projesinin yapılacağı açıklaması Rusya’nın<br />
Ukrayna’yı baypas etme konusunda kararlılığını gösteriyordu.<br />
Rusya yine aynı şekilde Avrupa’ya karşı bir koz ve piyasa<br />
çeşitliliğini sağlamak amacıyla Çin’le uzun yıllardır süregelen<br />
doğal gaz görüşmelerini de sonlandırarak Sibirya’nın<br />
Gücü isimli boru hattı projesine imza atmıştı.<br />
Türk Akımı konusunda Türkiye ve Rusya arasında devam<br />
eden müzakereler ise Rusya’nın Türkiye’yi sadece transit<br />
ülke olarak konumlandırması ve Türkiye’nin enerji merkezi<br />
olma hedeflerine herhangi bir katkı sağlamaması ve<br />
gaz fiyatlarına yönelik beklentilerini karşılamaması nedeniyle<br />
tıkandı.<br />
KUZEY AKIM 2: EKONOMIK MI YOKSA SIYASI BIR PROJE MI?<br />
Rusya’nın Güney Doğu Avrupa için düşündüğü her iki<br />
proje alternatifi 1 yıl arayla arka arkaya gündem dışı kalırken<br />
Rusya pes etmeyerek bu kez enerji jeopolitiği sahnesine<br />
Kuzey Akım 2 projesiyle çıktı.<br />
Rusya, 2020’de tamamlanması planlanan Kuzey Akım 2<br />
ile Avrupa’ya gönderdiği gaz miktarını 2’ye katlamayı ve<br />
Ukrayna üzerinden gönderdiği gaz miktarını minimum<br />
seviyeye düşürmeyi planlıyor.<br />
PROJEYLE İLGILI SORU İŞARETLERI VAR<br />
Avrupa’da gelecek yıllarda gaz üretimi düşerken ithalat<br />
miktarının artacak olması nedeniyle projenin Avrupa’nın<br />
ilave gaz ihtiyacını ileriki yıllarda karşılayacağı argümanı<br />
AB’nin enerji arz güvenliği stratejisinin temelini oluşturan<br />
Rus gazına bağımlılığın düşürülmesi hedefiyle Üçüncü<br />
Enerji Paketi’nde yer alan direktiflerle uyuşmuyor.<br />
Projenin gaz fiyatlarının düştüğü bir ortamda yüksek yatırım<br />
maliyetine rağmen yapılması ekonomik olmamakla<br />
birlikte aynı zamanda Kuzey Akım boru hattındaki ilk iki<br />
hattın 55 milyar metreküp/yıl kapasitesi bile henüz tam<br />
olarak kullanılamıyorken Kuzey Akım 2’den ne kadarlık<br />
bir gaz ihracatı söz konusu olabilecek?<br />
Büyük enerji projelerinin gerçekleştirilmesinde projenin<br />
ekonomik olarak yatırım yapılabilir olması kadar siyasi<br />
olarak da yatırım yapılabilir olması önemli. AB’nin direktiflerini<br />
karşılamaktan uzak, ekonomik olmayan ve tamamen<br />
siyasi olan Kuzey Akım 2 projesi bu yönüyle ayrışan<br />
bir proje olduğu kadar aynı zamanda Doğu Avrupa ülkelerinin<br />
Rus gazına bağımlılığını arttıracağı için yapılmasına<br />
filli olarak karşı çıkmasıyla da göze çarpıyor.<br />
QUO VADIS ARZ GÜVENLIĞI?<br />
AB’nin enerji stratejilerinde yer alan önceliklerini tehlikeye<br />
atan, Üçüncü Enerji Paketi’ndeki direktifleri karşılamaktan<br />
uzak, NATO ve Rusya arasındaki yeni bir soğuk<br />
savaşın arifesinde ve birçok birlik üyesi ülkenin ortak<br />
deklarasyon yayınlayarak karşı çıktığı Kuzey Akım projesi<br />
nasıl oluyor da Rusya ve proje ortağı şirketler tarafından<br />
hayata geçirilmeye çalışılıyor?<br />
Rusya, anti AB politika izleyip AB ülkeleri içinde ayrışmaları<br />
artırarak kendi lehine kullanıyor, yakın ve iyi<br />
ilişkilere sahip olduğu ülkelerin projeye üstü kapalı desteğini<br />
alıyor. Bunun çok daha ötesinde stratejik ortaklık<br />
seviyesinde yakın ilişkilere sahip olduğu Almanya’nın<br />
siyasi ve ekonomik elitleri üzerinden Brüksel’deki karar<br />
mekanizmaları ve diğer ülkeler üzerinde sağladığı etkiyle<br />
AB’nin Rus gazına bağımlılığının azaltılmasına yönelik<br />
stratejisine darbe vurarak Kuzey Akım 2 projesini hayata<br />
geçirmeye çalışıyor.<br />
Batı ve Rusya arasındaki ilişkilerde gerilim ve karşılıklı<br />
güvensizliğin artması, Rusya’nın enerjiyi bir dış politika<br />
aracı olarak kullanması nedeniyle Avrupa arz güvenliği<br />
üzerinde yarattığı riskler hâlâ ortada dururken Kuzey<br />
Akım 2 projesinin hayata geçme ihtimalinin iptal edilme<br />
ihtimalinden daha fazla olması Avrupa enerji arz güvenliği<br />
konusunda nereye gidiyorsun manasına gelen şu<br />
Latince soruyu akla getiriyor: Quo vadis?<br />
48 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
<strong>HAZAR</strong> COĞRAFYASINDA KÜLTÜREL ETKİLEŞİMİN İZLERİ<br />
Bin Melodi<br />
Bir Senfoni<br />
.<br />
16 BIN<br />
DOLAR<br />
TOPLAM ÖDÜL<br />
1 EYLÜL <strong>2016</strong><br />
SON BAŞVURU TARİHİ<br />
www.hazarkisafilm.com<br />
ONLINE BAŞVURU
AKTÜEL<br />
NAFTALAN<br />
BİR KÜVET DOLUSU<br />
PETROLDEN GELEN ŞİFA<br />
Azerbaycan’ın Naftalan bölgesinden çıkan petrol birçok hastalığa iyi geliyor<br />
ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen hastalar burada şifa arıyorlar.<br />
NUR ÖZTÜRK<br />
50<br />
HAİZRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
Petrolle tedavi olmak! Hem de petrol banyosu alarak...<br />
Azerbaycan’ın Naftalan bölgesinden çıkan petrolün<br />
hastalıkların tedavisinde kullanılması için buraya<br />
bir sanatoryum inşa edilmiş. Naftalan’a sadece<br />
Azerbaycanlılar değil dünyanın birçok yerinden hastalar geliyor.<br />
Yapmaları gereken ise bir küvet dolusu petrolün içinde<br />
oturmak. Biz de Sehrli Naftalan Merkezi’nin Direktörü Azizov<br />
Dilsuz Aziz ile bu konu üzerine bir sohbet gerçekleştirdik.<br />
Sehrli Naftalan kaç yılında hizmete başladı? Tarihi<br />
hakkında bilgi verebilir misiniz?<br />
1950’li yıllarda hizmete başladı. Tarihçesi çok eskilere<br />
dayanıyor. Deve kervanları buralardan gelip geçerken<br />
hasta bir deve ölecek sanılıp buradaki bir kuyuya atılır.<br />
Kervan geri dönerken bakarlar ki deve, kervandaki<br />
diğer develerden daha iyi durumda. Daha sonra bunun<br />
sebebinin kuyuda kaynayan petrol olduğunu anlayıp<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
51
NAFTALAN<br />
petrolün insanlar üzerinde de faydalı olabileceğini<br />
düşünmüşler. O günden beri araştırmalar yapılmış ve<br />
petrolün bazı hastalıklara iyi geldiği bilimsel olarak<br />
kanıtlanmıştır. Bu olaylar 1800’lü yıllarda gerçekleşmiş.<br />
Daha sonra yabancılar buraya akın etmiş. 1950’lerden<br />
itibaren de termalimiz bulunuyor.<br />
Petrolün faydaları hakkında neler söyleyebilirsiniz?<br />
Tüm eklem ağrıları ve hastalıkları, romatizmalı hastalıklar,<br />
artritler, artrozlar, cilt hastalıkları, romatizmalar,<br />
dermatit, kas hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları,<br />
bunların hepsi üzerinde etkisi olduğu bilimsel olarak<br />
kanıtlandı.<br />
kendisini soğuktan koruması lazım. Sonra normal<br />
hayatına devam edebilir.<br />
Peki zararları ve yaş sınırı var mı? Hangi mevsimlerde<br />
petrol banyosu tercih edilmeli?<br />
Kalp hastaları, anemi gibi hastalıkları olanlara tavsiye etmiyoruz.<br />
Onlara zararı olabilir. Ayrıca petrol banyosu alacakların<br />
dört yaşından büyük olması lazım. Her mevsim petrol<br />
Ne kadar süreyle petrol içinde kalınıyor?<br />
Bir seans yaklaşık 10 dakika. 37-38 derece sıcaklıktaki<br />
petrol dolu küvetlere giriliyor. 10-12 seans bir hastalığı<br />
iyileştirmek için yeterli oluyor.<br />
Peki ziyaretçi yoğunluk durumunuz nedir? Petrol<br />
banyosu çok fazla talep görüyor mu?<br />
Çok fazla ziyaretçimiz var, yurt içi ve yurt dışından<br />
yoğun talep olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Rusya,<br />
Dağıstan, Kazakistan, Özbekistan gibi ülkelerden çok<br />
ziyaretçimiz geliyor. İran’dan ve Nahçıvan’dan yine aynı<br />
şekilde çok ziyaretçimiz var. Türkiye’den de gelenler var.<br />
Fakat şimdilik Türkiye’den gelenlerin sayısı az.<br />
Buraya gelen hastalar ne gibi aşamalardan geçiyor?<br />
Petrol banyosu yaptıktan sonra hemen banyo yapıp<br />
temizlenmeleri gerekiyor, daha sonra 1-2 saat kadar<br />
52 HAİZRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
banyosu yapılabilir fakat kış aylarında daha dikkatli olmak<br />
lazım. Çünkü sonrasında vücudu sıcak tutmak çok önemli.<br />
İçerisine girilen petrolün yanıcı özelliği var mı?<br />
Evet yanıyor fakat farklı, daha zayıf ve sönük bir ateş. Bu<br />
petrolün diğerlerine nazaran daha fazla yağ ağırlığı olduğu<br />
için çok zor yanıyor. Patlama durumu söz konusu değil.<br />
Azerbaycan’da bu şekilde kaç tane yer var? En büyüğü<br />
burası mı?<br />
Bu şekilde hizmet veren 7-8 tane yer var. Buradan daha<br />
büyük yerler de var ama burası en son yapılan ve en modern<br />
teçhizatla donatılan bir merkez olduğu için daha çok<br />
tercih ediliyor. Burası iki katlı bir termal, ilk katta küvetler,<br />
ikinci katta yatak odaları, fizyoterapi ve masaj odaları<br />
bulunuyor. Yaklaşık olarak 50 çalışanımız var.<br />
Azerbaycan dışında bu şekilde hizmet veren termaller<br />
var mı?<br />
Hayır, sadece Azerbaycan’da var. Diğer ülkelere petrol<br />
taşınıyor, Azerbaycan’ın ise kendi topraklarından çıkıyor.<br />
Taşıma yoluyla olunca aynı etkiyi vermesi çok zor.<br />
Hangi sıklıkla ve ne kadar süreyle bu işlemler tekrarlanmalı?<br />
Ortalama 15 gün süreyle, 2 gün arayla girilmelidir.<br />
Katranlı maddelerden<br />
arındırılan beyaz petrol içmek<br />
için üretiliyor.<br />
Yılda bir kez 15 günlük seans almanız yeterli, 3 yıl<br />
peş peşe gelen hastalar faydasını görmeye başlıyor.<br />
Petrol küvetine girip çıktıktan sonra temizlenmesi<br />
ne kadar zaman alıyor? Yağlı his ve<br />
petrol kokusu kalıyor mu?<br />
Hemen temizlemek mümkün. Şampuanlarımız ve<br />
sabunlarımızla temizlenince koku kalmıyor.<br />
Şifalı petrolden başka alanlarda da yararlanıyor<br />
musunuz?<br />
Evet, bu petrolden beyaz ve sarı petrol de üretiliyor.<br />
Katranlı maddelerden arındırılan beyaz<br />
petrol içmek için üretiliyor. Bir çay kaşığı süte<br />
katarak içtiğiniz zaman mide hastalıkları, gastrit<br />
ve bazı kadınsal rahatsızlıklara iyi geliyor. Sarı<br />
petrol ise daha çok yaralara merhem olarak kullanılıyor.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
53
OBJEKTİF<br />
TÜRKMENİSTAN<br />
54 HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>
www.hazarworld.com<br />
Tarih 5 Mayıs <strong>2016</strong>. 5. Asya Kapalı Alan ve Savaş Sanatı oyunlarının başlamasına 500 gün var.<br />
Bu kare de 500 gün atlı yarışının startının verildiği güne ait.<br />
<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />
55
KÜLTÜR & SANAT<br />
FİLM<br />
YÖNETMEN: ERMEK TURSUNOV<br />
GELİN<br />
Oyuncular: Turakhan Sadykova, Erzhan Nurymbet<br />
Bektaş ve Mergen<br />
isimli iki adam, yaşlı<br />
bir adamla pazarlık<br />
yapmaktadırlar;<br />
pazarlık konusu ise<br />
adamın kızıdır.<br />
Pazarlığı kazanan taraf<br />
Bektaş olur, Mergen ise<br />
kaybetmeyi kendine<br />
yediremez. Ailesi Kelin’i (Gelin) hazırlayıp adetlerini yerine<br />
getirdikten sonra gelini Bektaş’a verirler. Böylece Kelin,<br />
yeni kocası, onun annesi ve küçük erkek kardeşi Kayın ile<br />
birlikte yaşamaya başlar. Zorla evlendirilmiş olsa da,<br />
zamanla kocasının hiç de kötü bir insan olmadığını<br />
düşünmeye başlar. Ama bu mutluluk tablosu uzun<br />
sürmez... “Kelin”, gök tanrısı Tengri’ye inanan kadim<br />
Türklerin o dönemki yaşamından bir hikâye anlatıyor.<br />
SERGİ<br />
TARİH: 31 AĞUSTOS’A KADAR YER: PERA MÜZESİ<br />
MARIO PRASSINOS<br />
BİR SANATÇININ İZİNDE: İSTANBUL-PARİS-İSTANBUL<br />
Mario Prassinos<br />
sergisi, İstanbul’da<br />
Rum, sanatçı bir ailede<br />
dünyaya gelen Mario<br />
Prassinos’un Paris’te<br />
20. yüzyıl avangartları<br />
arasında başlayan<br />
sanatsal kariyerini<br />
konu alıyor. Sanatçının<br />
resimlerden kitap illüstrasyonlarına ve dokuma örneklerine,<br />
portrelerden gravürlere uzanan farklı eserlerini bir araya<br />
getiren sergi, Prassinos’un çarpıcı ve özgün karakterini,<br />
sürrealizmle başlayıp realist bir anlayışa yönelen üslubunu<br />
ortaya koyuyor. Seza Sinanlar Uslu küratörlüğünde<br />
düzenlenen sergi ile 20. yüzyılın bu özgün ve Türkiye için<br />
gizli kalmış sanatçısı, doğumunun 100. yılında, doğduğu<br />
semt olan Pera’ya geri dönüyor.<br />
KİTAP<br />
YAZAR: DR. FATMA AÇIK YAYINEVİ: KURGAN EDEBİYAT<br />
ÖZBEK HIKÂYECILIĞI VE ÖZBEK EDEBIYATINDAN SEÇME HIKÂYELER<br />
Bu kitapta öncelikle Özbek hikâyeciliğinin gelişimi hakkında kısaca bilgi veriliyor daha sonra<br />
da bu alanda eserleriyle ön plana çıkmış özellikle son dönem yazarlarının hikâyeleri okuyucuyla<br />
buluşturuluyor.<br />
TİYATRO<br />
TARİH: 16 HAZİRAN <strong>2016</strong> YER: TRUMP KÜLTÜR VE GÖSTERİ MERKEZİ<br />
ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ<br />
Ölü Ozanlar Derneği, N. H.<br />
Kleinbaum’un roman olarak<br />
yazdığı ve Gökçe Biçer tarafından<br />
Türkçe tiyatro oyunu<br />
haline getirilen bir klasik<br />
eserdir. Bu eserde Can<br />
Gürzap edebiyat öğretmeni<br />
John Keating karakterini<br />
canlandırıyor. Ergenlik çağındaki<br />
birkaç gencin aşırı<br />
disiplinli bir yatılı okulda<br />
yaşadıkları olayları konu alan bu hikâyede, okul ve aileler<br />
tarafından bu gençlere yüklenen başarılı olma sorumluluğu,<br />
ailelerinin onlar için seçtiği geleceği yaşamakla kendi istediklerini<br />
yapabilmenin önündeki engeller ve bunlarla başa<br />
çıkma yöntemleri anlatılıyor.<br />
MÜZİK<br />
TARİH: 27 HAZİRAN <strong>2016</strong> YER: HARBİYE CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA SAHNESİ<br />
AFRICA EXPRESS PRESENTS:<br />
THE ORCHESTRA OF SYRIAN MUSICIANS<br />
+ DAMON ALBARN + GUESTS<br />
Şef Issam Rafea ve<br />
diğer üyeleriyle birlikte<br />
ülkelerini terk etmek<br />
zorunda kalan Suriye<br />
Ulusal Orkestrası;<br />
Damon Albarn, Lil’ Silva,<br />
Brian Eno, Ghostpoet<br />
gibi prodüktörlerin<br />
Africa Express projesi<br />
kapsamında Damon Albarn ve sürpriz konuklarıyla Suriye<br />
kültürü ve müziğine bir saygı duruşu gerçekleştirecek.<br />
Southbank Centre ve Glastonbury’den sonra ilk defa<br />
İstanbul’a konuk olacak bu özel projeyi kaçırmayın.<br />
56<br />
HAZİRAN <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>43</strong>