05.05.2016 Views

HAZAR WORLD - SAYI 42 - MAYIS 2016

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong><br />

ÇİN’İN YENİ<br />

YOL HARİTASI<br />

FİYAT- 5 TL


www.hazarworld.com<br />

ÖNSÖZ / EDITORIAL<br />

YÖNETİM<br />

İMTİYAZ SAHİBİ<br />

Hazar İletişim, Tanıtım ve<br />

Yayıncılık A.Ş. Adına<br />

Haldun YAVAŞ<br />

GENEL YAYIN YÖNETMENİ<br />

Gökhan ÇAY<br />

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ (SORUMLU)<br />

Figen AYPEK AYVACI<br />

Bölgesel istikrarsızlıklar küresel sorunlara<br />

dönüşürken, ülkelerin ekonomik büyüme<br />

hızları azalıyor ve politika yapıcılar<br />

talebi artıracak önlemler arıyor. Küresel<br />

ekonomide söz sahibi olan devletler ise<br />

oluşan ekonomik daralmayı, yeni bloklar<br />

ve pazarlar oluşturarak aşmaya çalışıyor.<br />

ABD, net enerji ihracatçısı konumuna<br />

yükselirken, ülke dışına taşıdığı sanayisini<br />

de geri çekiyor ve halkına yeni istihdam<br />

alanları oluşturuyor. İmalat sanayinde<br />

bir rönesansa hazırlanan ABD, Avrupa<br />

ve Asya Pasifik ile gerçekleştirdiği TTIP<br />

ve TPP anlaşmalarıyla da enerji maliyetlerindeki<br />

avantajını ihracat potansiyeline<br />

dönüştürmeye çalışıyor. Öte yandan dünyanın<br />

en büyük fabrikası olarak tanımlayabileceğimiz<br />

Çin, “İpek Yolu Ekonomik<br />

Kuşağı” ile tüm güzergâhlarda ulaştırma<br />

altyapılarına yatırım yaparak pazarını<br />

garantilemeye çalışıyor. Böylelikle o ülkelerde<br />

nüfus alanı oluşturuyor ve etkisini<br />

arttırıyor. Bahsettiğim oluşumların başarıya<br />

ulaşması halinde, gelişmelerden<br />

avantaj elde edemeyen ülkeleri ise yakın<br />

gelecekte zor günler bekliyor.<br />

Çin’in “Tek Kuşak, Tek Yol” projesi sadece<br />

Doğu-Batı arasındaki ticaretin gelişmesinden<br />

ibaret değil. Bu proje, Geniş Hazar<br />

Bölgesi’ni, Orta Asya’yı, Kafkasya’yı ve<br />

Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.<br />

Hazar Denizi’nin transit kapasitesi artacak,<br />

petrol ekonomisine bağımlı Hazar<br />

ülkeleri ekonomilerini çeşitlendirecek ve<br />

ürettiklerini yeni pazarlara taşıma fırsatı<br />

bulacak. Ekonomik kalkınmayla bölge<br />

daha güvenli bir hale kavuşacaktır. Bu<br />

sayımızda HASEN araştırmacılarından<br />

Burcu Demir ve Ayhan Gücüyener iki<br />

farklı pencereden Çin liderliğindeki İpek<br />

Yolu Ekonomik Kuşağı projesini değerlendirdi.<br />

Bu dosyada Çin’in kapsama alanını<br />

genişletmek için ne gibi yatırımlar yaptığını<br />

ve bu koridorların güvenliğini sağlamak<br />

için yürüttüğü çalışmaları bulacaksınız.<br />

Bu projeyi Çin’in Marshall planı gibi değerlendirenler<br />

mevcut olsa bile, Türkiye<br />

ve Hazar Bölgesi ülkelerinin bu koridordan<br />

maksimum fayda hedeflemesi gerekiyor.<br />

Çünkü koridorlarda aktif ülke olmak<br />

hem ekonomik hem de stratejik bir güç<br />

anlamına geliyor. Aynı önem hava ulaşımı<br />

HALDUN YAVAŞ<br />

Hazar Strateji Enstitüsü<br />

Genel Sekreter<br />

için de geçerli. DHMİ Genel Müdürlüğü<br />

Strateji Geliştirme Daire Başkanı Kemal<br />

Zafer Topuz, Türkiye’nin hava ulaşımında<br />

dünyanın en aktif aktarma üssüne<br />

nasıl dönüştüğünü sizler için yazdı.<br />

Bizim temennimiz enerji, demir yolları<br />

ve limanlarda da aktif bir üs olabilmek.<br />

Topuz, 3’üncü havalimanı ile birlikte<br />

uluslararası rekabet gücümüzün çok üst<br />

sıralara taşınacağını söylüyor. Enerjide<br />

ise Türkiye yeni rafineri yatırımı ile sağlam<br />

adımlarla ilerliyor. SOCAR Türkiye<br />

Projeler Grup Direktörü Tanju Çetiner<br />

hem küresel rafineri sektörünü hem de<br />

sektörün Türkiye’deki durumunu Hazar<br />

World için değerlendirdi.<br />

Öte yandan Azerbaycan ve Ermenistan<br />

arasında süregelen sıcak çatışmaları<br />

yakından izliyoruz. Fakat bu sayımızda<br />

savaş yerine çok kültürlülüğü konuşuyoruz.<br />

Bu nedenle Azerbaycan Milletvekili<br />

ve Avrupa Konseyi Azerbaycan<br />

Temsilcisi Rafael Hüseynov ile çok<br />

kültürlülük üzerine keyifli bir sohbet<br />

gerçekleştirdik. Hüseynov’dan öğrendik<br />

ki bugün Azerbaycan’da 30 bin Ermeni<br />

yaşamasına rağmen Ermenistan’da ve<br />

işgal altındaki Yukarı Karabağ’da hiç<br />

Azerbaycanlı kalmamış. Bildiğiniz üzere<br />

Azerbaycan <strong>2016</strong>’yı çok kültürlülük yılı<br />

ilan etti ve Hüseynov da bu ilanın aslında<br />

dünyaya bir davet olduğunu söylüyor.<br />

Başta söylediğimiz gibi ulaştırma<br />

koridorlarında oyun kurucu olmak<br />

Türkiye’nin en önemli gündemleri arasında<br />

olmalı. Ancak bir başka gündem<br />

de var ki bundan kaçmamız mümkün<br />

değil. Sanayi 4.0 devrimi bir an evvel<br />

ekonomi planına almamız gereken bir<br />

konu. Rekabet edebilen ve rekabetçiliğini<br />

her şartta sürdürebilecek bir Türkiye<br />

istiyorsak Sanayi 4.0’a hızla geçmeliyiz.<br />

Elbette Sanayi 4.0’ın çok farklı boyutları<br />

var. Biz de bu sayımızda güvenlik<br />

boyutunu ele aldık. Çünkü teknolojinin<br />

hayatımıza girmesi, otomatik olarak güvenlik<br />

kavramının da hayatımıza girmesi<br />

anlamına geliyor. Osman Kurt, analizinde<br />

Türkiye’nin 15 bin siber güvenlik uzmanı<br />

açığı olduğunu yazdı ve bunları nedenleriyle<br />

ortaya koydu.<br />

Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle.<br />

EDİTÖR<br />

Hande YAŞAR ÜNSAL<br />

HABER EDİTÖRLERİ<br />

Merve DAMCI<br />

Osman KURT<br />

Rufat AGHAYEV<br />

GRAFİK TASARIM<br />

Zeynep ÖZEL<br />

Murat BEŞİKTAŞ<br />

FOTOĞRAF EDİTÖRÜ<br />

Celil KIRNAPCI<br />

YAYIN KURULU<br />

Halil AKINCI<br />

Metin ATAÇ<br />

Hayati ÖZTÜRK<br />

Prof. Dr. Mesut Hakkı CAŞIN<br />

Doç. Dr. Bekir GÜNAY<br />

Doç. Dr. Fatih MACIT<br />

Dr. Emin AKHUNDZADA<br />

Dr. Rüçhan KAYA<br />

BASKI<br />

Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş.<br />

Dudulu Organize Sanayi Bölgesi<br />

1.Cadde No: 16 Esenkent – Ümraniye<br />

34476 İSTANBUL<br />

Tel: 444 44 03<br />

BASKI TARİHİ<br />

Mayıs <strong>2016</strong><br />

Yayın Türü<br />

Yaygın Yerel Süreli<br />

Yayın Süresi - Dili<br />

Aylık - Türkçe<br />

ISSN: 2148-4759<br />

İLETİŞİM<br />

Maslak Meydan Sokak<br />

Veko Giz Plaza No:3 Kat: 4<br />

Daire 10 Sarıyer, İstanbul, TÜRKİYE<br />

Tel: +90 212 999 66 00<br />

Faks: +90 212 290 40 30<br />

www.hazarworld.com<br />

info@hazarworld.com<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

1


IÇINDEKILER<br />

04<br />

<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />

HASEN | <strong>HAZAR</strong> STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong><br />

ÇİN’İN YENİ<br />

YOL HARİTASI<br />

FİYAT- 5 TL<br />

32<br />

ÇİN’İN KAPSAMA ALANI<br />

GENİŞLİYOR<br />

32<br />

Çok kısa bir süre içerisinde<br />

dünyanın ikinci büyük<br />

ekonomisine dönüşen Çin’in<br />

sırasını kaptırmaya hiç niyeti<br />

yok. Orta Asya ve<br />

Avrupa’daki etkinliğini bu<br />

bölgelere yatırım yaparak<br />

artırmaya çalışan Çin, İpek<br />

Yolu’nu yeniden<br />

canlandıracak projelerle de<br />

Avrasya’ya bağlanmanın<br />

yollarını arıyor.<br />

38<br />

TEK KUŞAK TEK YOL:<br />

38<br />

EKONOMIK SIÇRAMA,<br />

YA GÜVENLİK?<br />

Çin, ulaştırma koridorlarına<br />

devasa yatırımlar yaparken<br />

bu yolların siber saldırılara<br />

karşı da korunması gerekiyor.<br />

04<br />

16<br />

08<br />

04<br />

TÜRK KENEŞİ VE SESRIC<br />

ARASINDA<br />

MUTABAKAT ZAPTI<br />

İMZALANDI<br />

08<br />

GÖRÜŞ<br />

08<br />

13. İSLAM ZİRVESİ<br />

KONFERANSI TERÖR VE<br />

ŞİDDETE ÇÖZÜM KAPISI<br />

AÇABİLİR Mİ?<br />

14<br />

İNFOGRAFİK<br />

14<br />

KIŞISEL VERILERIMIZI<br />

KORUMAK İÇIN<br />

ALTIN ADIMLAR<br />

16<br />

ANALİZ<br />

16<br />

TÜRKİYE HAVACILIK<br />

SEKTÖRÜNDE<br />

ÇOK İDDİALI<br />

2<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

26<br />

RÖPORTAJ<br />

26<br />

RAFAEL HÜSEYNOV:<br />

“ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK BİZİM<br />

RUHUMUZDA VAR”<br />

20<br />

MERCEK<br />

20<br />

KÜRESEL RAFİNERİ<br />

KAPASİTESİ<br />

RİSK ALTINDA<br />

20<br />

<strong>42</strong><br />

ANALİZ<br />

54<br />

OBJEKTİF<br />

26<br />

<strong>42</strong><br />

MERKEZ BANKASI’NDA<br />

YENI DÖNEM<br />

46<br />

YAKIN PLAN<br />

54<br />

56<br />

KÜLTÜR & SANAT<br />

Bölge ile ilgili konser, sergi ve<br />

tiyatro faaliyetlerini sizin için<br />

derledik.<br />

56<br />

<strong>42</strong><br />

50<br />

46<br />

SANAYİ 4.0 İÇİN<br />

SİBER GÜVENLİK<br />

UZMANLARI<br />

ARANIYOR<br />

50<br />

AKTÜEL<br />

50<br />

İSTİYORLAR”<br />

PROF. VIDADI MURADOV:<br />

“HALIYA SAHİP ÇIKARAK<br />

ONUN AİT OLDUĞU TARİHE<br />

DE SAHİP ÇIKMAK<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

3


<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />

TÜRK KENEŞİ VE SESRIC ARASINDA<br />

MUTABAKAT ZAPTI İMZALANDI<br />

Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Keneşi) ve İslam<br />

İşbirliği Teşkilatı (İİT) İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik, Sosyal<br />

Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC) arasında mutabakat zaptı<br />

imzalandı. Türk Keneşi sekretarya binasında düzenlenen imza<br />

töreninde konuşan Türk Keneşi Genel Sekreteri Büyükelçi Ramil<br />

Hasanov, İstanbul’da düzenlenen 13. İslam Zirvesi Konferansı sonuç<br />

bildirgesinin bir maddesinin Türk Konseyi’ne ayrıldığını, hukuki ve<br />

resmi olarak İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile yeni işbirliğinin başlatılmasından<br />

duyduğu memnuniyeti belirtti. Bu durumun, İİT ve<br />

bütün kollarıyla işbirliğini resmi ve hukuki bir hale getirmeye fırsat<br />

tanıdığını belirten Hasanov, “Ekonomik, sosyal araştırma ve istatistik alanındaki çalışmalar Türk Konseyi’ne üye devletler<br />

arasında da önem taşımaktadır. Çünkü ekonomik ve istatistiki bilgiler olmadan çalışmaları hayata geçirmek mümkün<br />

değildir. Bunlar birbirine bağlı olan halkalardır. Bu halkaları ve aynı zamanda bize üye devletin her dördünün de İİT üyesi<br />

olduğunu göz önünde bulundurduğunuz zaman böyle güzel bir işbirliği protokolünün imzalanması doğaldır” diye konuştu.<br />

ERDOĞAN VE NAZARBAYEV’DEN İSLAMİ<br />

YAKINLAŞMAYA İLİŞKİN BİLDİRİ<br />

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kazakistan<br />

Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, İslam İşbirliği<br />

Teşkilatı (İİT) 13. İslam Zirvesi Konferansı öncesinde İslami<br />

yakınlaşmaya ilişkin ortak bildiri yayınladı. Türkiye ile<br />

Kazakistan arasında 22 Ekim 2009’da imzalanan “Stratejik<br />

Ortaklık Anlaşması” çerçevesinde, Kazakistan ve Türkiye<br />

halkları ve sivil toplumları arasında ortak tarihi ve kültürel<br />

ilişkilere dayanan kuvvetli bağların yanı sıra; tüm siyasi,<br />

ekonomik ve sosyal alanları içine alan kapsamlı bir ortaklığa<br />

vurgu yapılan açıklamada, iki ülke arasındaki ikili ilişki<br />

ve işbirliğinin daha da geliştirilmesinde önemli rol oynayan<br />

üst düzey ziyaretlerle siyasi istişarelerin düzenli olarak gerçekleştirilmesi ilkesine bağlı kalındığı aktarıldı. Birleşmiş<br />

Milletler (BM) Şartı ve İİT Şartı’nın uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını, ülkeler arasındaki dostane ilişkilerle işbirliğinin<br />

geliştirilmesini amaçlayan hedef ve prensiplere bağlılığın teyit edildiği belirtilen açıklamada, ekonomik sorunlar,<br />

medeniyetler arası ihtilaflar, terörizm tehdidinin görülmemiş şekilde artması, organize suçlar, göç ve yoksulluk gibi küresel<br />

sınama ve tehditlere karşı ortak çaba sarf edilmesi hususundaki ivedi ihtiyacın farkında olunduğu kaydedildi.<br />

ÖZBEKİSTAN’DA ŞİÖ TOPLANTISI YAPILDI<br />

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üye ülkelerinin Milli Güvenlik Kurulu<br />

sekreterlerinin toplantısı Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te gerçekleştirildi.<br />

Basına kapalı olarak gerçekleştirilen toplantıda, örgüte üye<br />

ülkeler arasında terör, organize suçlar ve uyuşturucu kaçakçılığıyla<br />

mücadele ile bu ülkelerin yeni tehditlere karşı mücadelede işbirliği konuları<br />

ele alındı. Görüşmede, taraflar ayrıca mayıs ve haziran aylarında<br />

Taşkent’te yapılacak ŞİÖ Dışişleri Bakanları, Kültür Bakanları ve İş<br />

Konseyi toplantılarıyla örgüte üye ülkelerin devlet başkanlarının zirve<br />

toplantısına hazırlıkla ilgili fikir alışverişinde bulunuldu. ŞİÖ’ye üye<br />

ülkelerin Milli Güvenlik Kurulu sekreterlerinin toplantısının ardından<br />

ŞİÖ Genel Sekreteri Rashid Alimov ile Özbekistan Milli Güvenlik Kurulu Sekreteri Viktor Mahmudov ortak basın toplantısı<br />

düzenledi. Mahmudov, çevre bölgelerdeki gerginliğin, terör saldırılarının ve istikrarsızlığın devam etmesinin bölgesel ve uluslararası<br />

güvenliği tehlikeye attığını belirtti. Örgüte üye ülkelerin Milli Güvenlik Kurulu sekreterlerinin Afganistan sorununun<br />

en kısa zamanda çözüme kavuşturulmasından yana olduğunu vurgulayan Mahmudov, Afganistan’daki sorunun çözümünün<br />

bölgesel istikrarın en önemli etkenlerinden olduğunu kaydetti. Mahmudov, Afganistan’daki sorunun çözüm sürecinde iç<br />

uzlaşmanın ve ülke halkı arasında uzlaşma görüşmelerinin sürdürülmesinin önemini dile getirdi.<br />

4 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

BİNLERCE AZERBAYCANLI ŞEHİTLERİNİ UĞURLADI<br />

Ermenistan-Azerbaycan cephe hattındaki çatışmalarda şehit düşen<br />

4 subay, Bakü’de binlerce Azerbaycanlının katıldığı törenle son yolculuğuna<br />

uğurlandı. Törene Azerbaycan Savunma Bakanı Kıdemli<br />

Orgeneral Zakir Hasanov, Genelkurmay Başkanı Kıdemli Orgeneral<br />

Necmeddin Sadıkov, kuvvet komutanları, şehitlerin aile ve yakınlarıyla<br />

Azerbaycanlılar katıldı. Saygı duruşunun ardından Savunma<br />

Bakanı Hasanov, Ermenilerin yüzyıllardır Azerbaycanlılara saldırdığını,<br />

gerekli önlemlerin alınmaması halinde bu saldırıların devam<br />

edeceğini söyledi. Şehitlerin, tüm dünyaya Azerbaycan halkının<br />

kahraman bir halk olduğunu kanıtladığını dile getiren Hasanov,<br />

Azerbaycan toprak bütünlüğünün ne pahasına olursa olsun sağlanacağını<br />

vurguladı. Türkiye’nin Bakü Büyükelçiliği Askeri Ataşesi<br />

Tuğgeneral İhsan Başbozkurt ile bazı Türk subaylar da törende<br />

hazır bulundu.<br />

TOBB BAŞKANI HİSARCIKLIOĞLU<br />

KIRGIZİSTAN’DA<br />

Kırgızistan Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev’in daveti<br />

üzerine Kırgızistan’a bir günlük ziyaret gerçekleştiren Türkiye<br />

Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu<br />

ve beraberindeki heyet ziyaret sırasında iki ülke arasında<br />

taşıma sisteminin serbestleştirilmesini ve taşıma kotalarının<br />

kaldırılmasını talep etti. İki ülke iş çevreleri arasındaki işbirliği<br />

imkânlarının artırılması ve yatırım imkânlarının değerlendirildiği<br />

görüşmede Hisarcıklıoğlu, Atambayev’e, Kırgızistan<br />

Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Marat Sharshekeev ile yakın<br />

çalıştıklarını ve Sharshekeev’in, projelerinden bahsettiğini<br />

aktardı. Kırgızistan’daki oda sistemini iyileştirmeye dönük<br />

çalışmalara destek verdiklerini anımsatan Hisarcıklıoğlu,<br />

“Arkadaşlarımız burada Kırgız Ticaret ve Sanayi Odası ile çalıştı. Türkiye’de çok güçlü bir oda sistemi var. Almanya’dan<br />

sonra dünyadaki en güçlü ikinci oda sistemi” ifadelerini kullandı. Türkiye-Kırgızistan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve<br />

Korunması (YKTK) Anlaşması’nın bir an önce yenilenmesi gerektiğini vurgulayan Hisarcıklıoğlu, Atambayev’den iki<br />

ülke arasında taşıma sisteminin serbestleştirilmesini, kotaların genişletilmesini veya tamamen kaldırılmasını talep etti.<br />

Hisarcıklıoğlu, ayrıca ocakta Ankara’da yapılan iş forumunun, haziranda Kırgızistan’da yapılmasını önerdi.<br />

BATUM DEMİRYOLUNA TÜRKİYE’DEN<br />

BAĞLANTI VERİLSİN<br />

Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği (DKİB) Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan, Gürcistan hükümetinin Çin<br />

hükümetiyle yaptığı Serbest Ticaret Anlaşması kapsamında<br />

inşasına karar verilen ve 3 yılda tamamlanarak yıllık 100 milyon<br />

ton yük taşınması öngörülen Gürcistan’ın Anaklia Limanı’nın,<br />

Çin ve Avrupa arasında önemli bir kargo taşımacılık terminali<br />

olmasının hedeflendiğini ifade etti. Türkiye ve Doğu<br />

Karadeniz’in bu lojistik üstünlüğü ve potansiyeli göz önüne<br />

alınarak, söz konusu demiryolu ağına bağlanılması için ilgili<br />

yatırımların ve gerekli kanuni düzenlemelerin bir an önce yapılması<br />

gerektiğini savunan Gürdoğan, “Hemen sınır komşumuz Gürcistan, geliştirdiği demiryolu işbirliği projesiyle Batum’da<br />

bulunan demiryolu hattı üzerinden Çin Halk Cumhuriyeti’ne ulaşım sağlayan demiryolu güzergahı potansiyelini aktif hale<br />

getirmiş bulunmaktadır. Gürcistan’ın söz konusu liman projesi ve demiryolu bağlantısının hayata geçirilmesi neticesinde Çin’e<br />

10 günde ulaşabilmenin mümkün olacağı göz önünde bulundurulduğunda, ortaya çıkacak potansiyelden Türkiye’nin pay<br />

alabilmesi için Batum demiryoluna Türkiye’den bağlantı verilmesi büyük önem arz etmektedir” değerlendirmesinde bulundu.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 5


<strong>HAZAR</strong>’A DAİR<br />

RUSYA’DAN UKRAYNA MALLARINA<br />

TRANSİT GEÇİŞ ENGELİ<br />

Rusya’nın uyguladığı ticari kısıtlamalar nedeniyle Kafkas ve<br />

Orta Asya ülkelerine ihracat hacminde yılın ilk çeyreğinde<br />

yüzde 48’lik düşüş yaşandı. Ukrayna Ekonomik Kalkınma ve<br />

Ticaret Bakanlığı, Rusya’nın devam eden tutumunun iki ülke<br />

arasındaki ikili ilişkilerin sınırlarını aşarak Avrupa ve Asya<br />

ülkeleri arasındaki ticareti de olumsuz etkilediği belirtti. Orta<br />

Asya ülkelerine giden geleneksel yolların Rusya’nın transit geçişlere<br />

uyguladığı sınırlamalar nedeniyle uzadığı ve bunun nakliye<br />

giderlerine yansıdığı vurgulanan bakanlık açıklamasında,<br />

Rusya’da polisin nakliye araçlarına eşlik etme uygulamasının<br />

da ilave maliyet oluşturduğu kaydedildi. Rusya Devlet Başkanı<br />

Vladimir Putin, geçen yıl Ukrayna ile Serbest Ticaret Anlaşması’nın 1 Ocak <strong>2016</strong>’dan itibaren askıya alınmasını öngören<br />

kararla Ukrayna’dan Kazakistan’a Rusya toprakları üzerinden karayolu ve demiryoluyla yapılan transit yük taşıma işlemlerinin<br />

sadece Belarus üzerinden yapılabileceği bildirilmişti. 14 Şubat’ta Rusya, Ukrayna’da kayıtlı olan yük araçlarının topraklarından<br />

geçişini durdurmuş, ardından Ukrayna da Rusya’da kayıtlı nakliye araçlarının kendi topraklarından geçişini<br />

durdurmuştu. Rusya’nın isteği üzerine 25 Şubat’tan itibaren Ukrayna ile Rusya arasındaki transit yük taşımacılığı yeniden<br />

başlamıştı. Ancak 9 Nisan’da Rusya’nın yeniden Ukrayna mallarının transit geçişini tamamen engellediği duyurulmuştu.<br />

ÇİN VE HİNDİSTAN ÖZEL TEMSİLCİLERİ<br />

SINIR SORUNUNU GÖRÜŞTÜ<br />

Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenen 19. Çin-Hindistan Sınır<br />

Sorunu Özel Temsilciler Toplantısı kapsamında Çin Devlet<br />

Müşaviri Yang Cieçi ve Hindistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit<br />

Doval bir araya geldi. Çin ve Hindistan sınır sorununda tarafların<br />

özel temsilciliğini üstlenen Cieçi ve Doval’ın, sınır sorunu görüşmelerinin<br />

barışçıl çerçevede sürmesi konusunda hemfikir olduğu,<br />

adil, makul ve karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme ulaşılması için<br />

çaba sarf edecekleri belirtildi. Görüşmede ayrıca, Çin ve Hindistan<br />

ilişkilerinde anlaşmazlıkların ötesinde daha fazla ortak çıkarlara<br />

odaklanılacağının vurgulandığı kaydedildi. Çin Başbakanı Li<br />

Kıçiang da, Hindistan Savunma Bakanı Manohar Parrikar ile Pekin’de yaptığı görüşmede, ikili bağların yanı sıra anlaşmazlığın<br />

bulunduğu sınır bölgesinde barış ve istikrarı ortaklaşa korumak için tarafların savunma ve askeri birimlerinin<br />

görüş alışverişi, diyalog ve iletişimlerini güçlendirmesini umduğunu söyledi. İki ülke arasında tartışmalı 2 bin kilometrelik<br />

sınır, taraflar arasında zaman zaman gerilimin artmasına neden oluyor. Hindistan, İngiltere sömürge dönemindeki sınıra<br />

sahip çıkmak isterken, Çin ise bölgede tarihsel sınırların esas alınması gerektiğini savunuyor.<br />

OPEC DOHA’DA KARAR ALAMADI<br />

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) Katar’ın başkenti<br />

Doha’da gerçekleştirdiği toplantıda, petrol üretiminin, Ocak <strong>2016</strong><br />

seviyesinde tutulması yönünde karar alınamadı. Katar Petrol<br />

Bakanı Muhammed bin Salih es-Sade, toplantının ardından yaptığı<br />

açıklamada, “Katılımcı ülkeler, üretim seviyesinin dondurulmasıyla<br />

ilgili kararın alınabilmesi için daha fazla zaman ve istişareye ihtiyaç<br />

olduğuna karar verdi” dedi. Petrol fiyatlarının seyrinin, şubat<br />

ayında Katar, Suudi Arabistan, Venezuela ve Rusya’nın katılımıyla<br />

Doha’da gerçekleştirilen toplantıda alınan kararın ardından iyileşme<br />

kaydettiğini belirten Sade, 15 ülkenin katıldığı toplantıda, üretimin<br />

durdurulması yönünde ortak bir karar alınamadığı için bu iyileşmenin<br />

uzun vadeli olamayacağını belirtti. Doha’da 16 Şubat’ta gerçekleştirilen<br />

ve OPEC ülkelerinden Katar, Suudi Arabistan, Venezuela<br />

ve OPEC üyesi olmayan Rusya’nın onayladığı üretimin ocak ayı<br />

seviyesinde dondurulması kararına, OPEC üyesi İran karşı çıkmıştı.<br />

6 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />

26-28 <strong>MAYIS</strong><br />

26-27 <strong>MAYIS</strong><br />

17 <strong>MAYIS</strong> GLOBAL İŞLETME<br />

5. E-TİCARET<br />

KONFERANSI<br />

17 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />

İSTANBUL, TÜRKİYE<br />

Konferans kapsamında Polonya<br />

finans sektöründen örnekler<br />

paylaşacak olan Miosz Brakoniecki,<br />

dijital dönüşüm sürecinde e-ticaret ve<br />

e-bankacılık arasındaki benzerlikler<br />

ve farklılıkların yanı sıra,<br />

Omnichannel ödeme sistemleri, çok<br />

kanallı dağıtım kanalları yönetimi ve<br />

dijital transformasyon stratejileri<br />

konusunda deneyimlerini aktaracak.<br />

ARAŞTIRMALARI KONGRESİ<br />

26-27 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />

İSTANBUL, TÜRKİYE<br />

Yönetim bilimleri konularının<br />

tamamını kapsayacak olan bu<br />

kongrede; işletme, yönetim,<br />

organizasyon, muhasebe, denetim,<br />

finansman, pazarlama, stratejik<br />

yönetim, insan kaynakları, sağlık<br />

yönetimi, yönetim bilişim<br />

sistemleri, uluslararası ticaret ve<br />

lojistik gibi alt alanlarda yapılmış<br />

tüm teorik ve ampirik çalışmalar<br />

değerlendirilecek.<br />

EBES KONFERANSI<br />

26-28 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />

İSTANBUL, TÜRKİYE<br />

Türkiye Cumhuriyet Merkez<br />

Bankası’nın da desteklediği<br />

konferans, ekonomi alanında<br />

çalışma ve araştırmalar yapan kişi<br />

ve kuruluşları destekleme ve<br />

onlarla işbirliği yapma amacını<br />

taşıyor. Konferanstan sonra<br />

katılımcılar çalışmalarını<br />

“Eurasian Studies in Business and<br />

Economics” adlı derginin sonbahar<br />

sayısında yayınlatma fırsatı<br />

bulabilecekler.<br />

<strong>HAZAR</strong> TAKVİMİ<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong><br />

8. ULUSLARARASI EGE<br />

ENERJİ SEMPOZYUMU<br />

11-13 Mayıs <strong>2016</strong><br />

Afyonkarahisar, Türkiye<br />

OGU ÖZBEKİSTAN KONFERANSI<br />

19-20 Mayıs <strong>2016</strong><br />

Taşkent, Özbekistan<br />

ULUSLARARASI<br />

SÜRDÜRÜLEBİLİR HAVACILIK<br />

SEMPOZYUMU <strong>2016</strong> (ISSA)<br />

29 Mayıs-1 Haziran <strong>2016</strong><br />

İstanbul, Türkiye<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

7


GÖRÜŞ<br />

13. İSLAM ZİRVESİ KONFERANSI<br />

PROF. DR. MESUT HAKKI CAŞIN<br />

HASEN DIŞ POLITIKA VE GÜVENLIK<br />

MERKEZI<br />

13. İSLAM ZİRVESİ KONFERANSI<br />

TERÖR VE ŞİDDETE ÇÖZÜM<br />

KAPISI AÇABİLİR Mİ?<br />

Ortadoğu; Suriye Krizi ve kitlesel göç, IŞİD, El Kaide, Boko<br />

Haram vb. terör örgütlerinin kanlı şiddet eylemleriyle<br />

çalkalanırken, barış ve istikrarın, toplumsal huzurun kapılarını<br />

açacak sihirli anahtarlar, İslam ülkeleri liderleri tarafından<br />

İstanbul’da İslam Zirvesi Konferansı’nda masaya yatırıldı.<br />

8<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

Birleşmiş Milletler’den sonra dünyanın en büyük<br />

organizasyonu olarak kabul edilen İslam İşbirliği<br />

Teşkilatı, 14-16 Nisan <strong>2016</strong> tarihlerinde İstanbul’da<br />

zirve toplantısı düzenledi. İslam Konferansı<br />

Örgütü, 21 Ağustos 1969’da İsrail’in işgali altında bulunan<br />

Kudüs’teki Al-Aksa Mescidi’nin yakılmasının İslam<br />

dünyasında uyandırdığı tepki üzerine, 22-25 Eylül 1969’da<br />

Rabat’ta düzenlenen İslam Zirve Konferansı’nda alınan<br />

kararla kuruldu. Örgütün ismi 2011’de İslam İşbirliği<br />

Teşkilatı (İİT) olarak değiştirildi. İİT’nin 56 üyesi ve 5<br />

gözlemci üyesi bulunuyor. 1 Bu yıl 56 ülkeden devlet ve<br />

hükümet başkanlarıyla meclis başkanları ve bakanların üst<br />

düzey temsil edildiği zirveye, Suudi Arabistan Kralı Selman<br />

bin Abdülaziz Al-Suud, Azerbaycan Cumhurbaşkanı<br />

1 “İİT 13. İslam Zirvesi”, Anadolu Ajansı, http://aa.com.tr/tr/info/infografik/820.<br />

İlham Aliyev, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani,<br />

Katar Emiri Temim Bin Hamad Al Sani, Bosna Hersek<br />

Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç,<br />

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve<br />

Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas gibi isimler katıldı.<br />

Öte yandan, zirvenin ana teması “adalet-barış-uzlaşı”<br />

olarak belirlendi. Zirvede yapılan konuşmalarda El Kaide<br />

ve IŞİD terör örgütlerinin şiddet eylemleri katılımcılar<br />

tarafından eleştirildi. Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep<br />

Tayyip Erdoğan, 12. İİT dönem başkanlığı görevini yürüten<br />

Mısır’a çabaları için teşekkür etti. Mısır, darbeden sonra<br />

ilk kez Türkiye ile ‘bakan düzeyinde’ temas kurdu. Peki,<br />

Ankara bu zorlu süreç içinde İslam dünyası içindeki zorlu<br />

sorunların başında gelen mezhepsel bölünmeler, terörizm,<br />

şiddetin aşılmasında ve daha da önemlisi Suriye krizinin<br />

yeniden ortaya çıkardığı kitlesel göçün önlenerek adalet,<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

9


13. İSLAM ZİRVESİ KONFERANSI<br />

Kadim medeniyetler ve semavi<br />

dinlerin öngördüğü sevginin<br />

doğum yeri Ortadoğu, zengin enerji<br />

kaynakları ve jeopolitik önemine<br />

rağmen İslam dünyasındaki post<br />

modern çatışmaları aşmakta<br />

yetersiz kalıyor.<br />

barış ve uzlaşının sağlanmasında başarılı bir arabuluculuk<br />

örneğiyle tarafsız bir performans sergileyebilir mi?<br />

İSLAM DÜNYASINDAKİ ANLAŞMAZLIKLARIN AŞILMASINDAKİ<br />

ZORLUKLAR<br />

Bir yandan devam eden Suriye iç savaşının olumsuz şok<br />

dalgaları olan Avrupa’ya kitlesel göçün sürmesi, diğer<br />

yandan IŞİD terör örgütünün İstanbul, Paris ve Brüksel’de<br />

gerçekleştirdiği bombalı terör saldırılarının artçı şokları<br />

devam ederken batı toplumlarının İslam hakkındaki<br />

olumsuz algılarının tüm Müslüman alemini olumsuz<br />

yönde etkilemekte olduğu acı bir gerçek. Özellikle AB<br />

üyesi ülkelerde yükselen aşırı ırkçı yabancı düşmanlığı ve<br />

İslamofobi algısının giderek daha fazla taraftar kazanması,<br />

Batı coğrafyasında yaşayan Müslümanlara yönelik baskının<br />

artması ve geçmişte Samuel Huntington’un ortaya attığı<br />

“Medeniyetler Çatışması” fenomenindeki ötekileştirmenin<br />

derinleşmesi uluslararası toplumu endişelendiriyor.<br />

Nitekim, devlet dışı aktörlerin terör ve şiddet eylemlerini<br />

sınır aşan bir networkle küresel boyuta taşıdıkları alanda<br />

Ortadoğu bölgesinin yer aldığı bir gerçek. Esasında, kadim<br />

medeniyetler ve semavi dinlerin öngördüğü sevginin<br />

doğum yeri Ortadoğu, zengin enerji kaynakları ve jeopolitik<br />

önemine rağmen İslam dünyasındaki post modern<br />

çatışmaları aşmakta yetersiz kalıyor. Bölge halklarının<br />

Arap Baharı’ndaki coşku ve ümitlerin yerini kısa sürede<br />

endişe ve bitmeyen sıcak savaşlar aldı. Peki neden barış<br />

gelemiyor? Büyük güçlerin ürettikleri en modern uçaklar,<br />

füzeler ve tankların yer aldığı silahlanma yarışındaki dev<br />

harcamalarda Ortadoğu neden daima baş müşteri? İşsizlik<br />

ve fakirliğin girdabındaki bölge gençliği, neden Avrupa’ya<br />

göç etmek istiyor? Her şeyden önemlisi, bu ülkelerin<br />

liderleri bütün bu sorunları aşabilecek yeni demokratik<br />

kalkınma modelleri, insan hakları ve demokrasiye dayalı<br />

siyasal uzlaşıyı sağlayacak çözümleri üreterek, bir gün tüm<br />

dünyaya örnek modeller teşkil edebilirler mi?<br />

Bütün bu zor sorulara cevapların arandığı zirvede liderler,<br />

çareler ve çözüm yöntemleri aramak maksadıyla bir araya<br />

geldi. Ortadoğu’da kalıcı barış sağlanmasının yegâne<br />

yolunun bir an önce Filistin’deki İsrail işgalinin sona<br />

ermesi ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin’in<br />

kurulması olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan,<br />

Müslümanların üstesinden gelmesi gereken en önemli<br />

meselenin mezhepçilik olduğuna işaret etti.<br />

TERÖRE KARŞI ORTAK CEPHE KURULMASI VE İŞBİRLİĞİ<br />

ÇAĞRISI<br />

Zirveye katılan İslam devletlerinin temsilcilerine<br />

“Bölücü değil birleştirici olmalıyız” çağrısında bulunan<br />

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ortadoğu’daki çatışmalardan<br />

zarar görenlerin Müslümanlar ve İslam devletleri<br />

olduğunun altını çizdi. Erdoğan, sözüm ona İslam adına her<br />

gün mazlumların canına kast eden terör örgütlerinin, bu<br />

mukaddes dinin temsilcisi olamayacağının altını çizerek,<br />

İslam dininin barış ve sulh dini olduğunu vurguladı. 2<br />

Erdoğan ayrıca, “İslam ülkeleri terör ve diğer krizlere<br />

çözüm üretemeyince başkaları müdahale ediyor. Onlar<br />

petrol için müdahale ediyor, huzur için değil” görüşünü ileri<br />

sürdü. 3 Erdoğan, terör tehdidine karşı arazide operasyon<br />

yürütmenin yanı sıra, finans ve insan kaynaklarının yok<br />

edilmesi için uluslararası işbirliğinin önemine dikkat çekti. 4<br />

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Hasan Şükri, zirvenin<br />

açılışındaki devir teslim töreninde üye ülkelerin<br />

temsilcilerine hitabetinde, terörün ve katliamların son<br />

dönemde ortaya çıkmadığını, Soğuk Savaş sonrasında<br />

ortaya çıkan yeni dünya düzeninde güçlü konuma geçen<br />

Batı kampının ortaya koyduğu modelin zorla diğer<br />

taraflara dayatılmasından kaynakladığını ileri sürdü.<br />

Şükri, konuşmasında Irak’ın işgali sonrasında Irak<br />

ordusunun DAEŞ’e karşı etkin mücadele edemediğini,<br />

mezhepsel bir yaklaşımla çatışmaların körüklenmesinin<br />

kabul edilebilir olmadığını belirtti. 5<br />

MÜLTECİ SORUNUNDA İSLAM DEVLETLERİNİN VİCDANİ<br />

YÜKÜMLÜLÜĞÜ<br />

Katılımcı ülke liderleri toplantıda, Suriye krizi sonrasında<br />

dünya gündeminin başlıca endişe kaynağını teşkil eden<br />

mülteci sorunu üzerinde de müzakerelerde bulundular.<br />

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin açılış<br />

2 “Terör Örgütleri Asla İslam’ı Temsil Edemez”, Sabah, 15 Nisan <strong>2016</strong>.<br />

3 “İstanbul Mesajı”, Hürriyet, 15 Nisan <strong>2016</strong>.<br />

4 “İslam İnterpolü”, Milliyet, 15 Nisan <strong>2016</strong>.<br />

5 “İslam Zirvesi’nde Mısır’ı Temsil Eden Şükri Sisi’nin Mesajını Okudu ve Gitti”,<br />

Habertürk, 14 Nisan 2015, http://www.haberturk.com/dunya/haber/1224854-islamzirvesinde-misiri-temsil-eden-sukri-sisinin-mesajini-okudu-ve-gitti<br />

10 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

konuşmasında mülteciler sorununa da<br />

değinerek Müslüman dünyasının dikkatini<br />

bu konudaki sorumluluğu üzerine çekti.<br />

Avrupa’ya ulaşmak için Ege Denizi’ne<br />

lastik botlarla açılan bütün göçmenlerin<br />

Müslüman olduğunu hatırlatan Erdoğan,<br />

bunun bir “utanç kaynağı” olduğunu<br />

söyleyerek, İslam âlemini ülkelerinden<br />

kaçan sığınmacılara sahip çıkması<br />

çağrısında bulundu. Ne var ki bu<br />

muazzam göç dalgasının Avrupa’ya ve<br />

daha çok Almanya, İsveç gibi refah düzeyi<br />

yüksek ülkelere yönelik olması, bu sorunu<br />

adeta sırf “Batı’nın sorumluluğu” haline<br />

getirdi. Şimdiye kadar bir milyondan<br />

fazla sığınmacıyı barındıran Almanya ve<br />

diğer bir iki ülke dışında, çoğu Avrupa<br />

devletinin kapılarını bu göçmenlere sıkıca kapaması, insani<br />

facialar dışında, siyasi ve sosyal sürtüşmelere de yol açıyor.<br />

Müslüman devletlerin bu hayati konuya yeterince önem<br />

vermemesine cevaben, Cumhurbaşkanı mültecilere yardımcı<br />

olmanın esasen, “İslami ve vicdani” bir vazife sayılması<br />

gereği üzerinde durdu. 6<br />

SONUÇ BİLDİRİSİ VE ERMENİSTAN’A KARŞI KINAMA<br />

Diğer zirvelerden farklı olarak, somut çözümlerin ele<br />

alındığı Türkiye’deki toplantıya katılan liderler aşağıdaki<br />

önerileri tartıştılar:<br />

• İslam İnterpolü denilebilecek İstanbul merkezli<br />

Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi<br />

• Ortak Kızılay teşkilatı<br />

• İslam ülkeleri arasında bir tahkim sisteminin<br />

hayata geçirilmesi<br />

• İstanbul’da düzenli aralıklarla toplanacak bir<br />

kadın konferansı oluşturulması.<br />

Bu teklifler, katılımcı ülkeler tarafından desteklendi.<br />

Toplantının sonuç bildirisinde, İran’ın bölge ülkelerinin<br />

iç işlerine müdahalesi kınandı ve ülke sınırlarına saygı<br />

göstermesi istendi. İslam İşbirliği Teşkilatı 13. İslam<br />

Zirvesi Konferansı’nın sonuç bildirisinde, Ermenistan’ın<br />

ele geçirdiği Azerbaycan topraklarında sivillere saldırdığı,<br />

buna karşılık verme amacıyla İİT içerisinde, Dışişleri<br />

Bakanlıkları düzeyinde bir Temas Grubu kurulmasına<br />

karar verildiği ifade edildi. Konferansın sonuç bildirgesi<br />

maddelerinin detaylarında, Ermenistan’ın devam eden<br />

silah tedariki; işgal edilen bölgelerin demografik yapısı,<br />

kültürel mirası ve kutsal alanları dahil olmak üzere<br />

fiziki yapısını değiştirme amaçlı kanunsuz hareketleri<br />

hakkında ciddi endişelere sahip olunduğu belirtildi.<br />

Bu bağlamda, İslam Zirvesi Konferansı, üye ülkelerin<br />

ulusal mevzuatları dahil, etkili önlemler almak suretiyle,<br />

6 Sami Kohen: “İslami ve Vicdani Görev”, Milliyet, 16 Nisan <strong>2016</strong>, http://www.<br />

milliyet.com.tr/-islami-ve-vicdani-gorev-/dunya/ydetay/2227941/default.htm.<br />

Sonuç bildirisinde, Ermenistan’ın ele<br />

geçirdiği Azerbaycan topraklarında<br />

sivillere saldırdığı, buna karşılık<br />

verme amacıyla İİT içerisinde bir<br />

Temas Grubu kurulmasına karar<br />

verildiği ifade edildi.<br />

Yukarı Karabağ bölgesine yapılan silah sevkiyatının ve<br />

diğer kanunsuz eylemlerin durdurulması çağrısında<br />

bulunarak, “Ermenistan’ın ele geçirdiği topraklarda<br />

sivillere ve camilere saldırdığı, ibadet eden insanların<br />

öldürüldüğü, sosyal ve ekonomik yapının yok edildiği…”<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

11


13. İSLAM ZİRVESİ KONFERANSI<br />

ifadesini kullandı. 7 Bildiride ayrıca, başta Suriyeliler<br />

olmak üzere savaş sonucu evlerinden edilen milyonlarca<br />

mültecinin yaşadığı acılara da dikkat çekilerek; İran’ın<br />

bölge ülkelerinin iç işlerine müdahale etmesinden<br />

rahatsızlık duyulduğu ifade edildi. İslam ülkeleri ve İran<br />

arasında işbirliği ilişkilerinin gerekliliğine dikkat çekildi.<br />

Suriye’nin birliği, bağımsızlığı, egemenliği ve toprak<br />

bütünlüğünün korunmasının gerektiği belirtildi. Ayrıca<br />

Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırgan tutumu kınandı.<br />

Ermeni silahlı güçlerin Yukarı Karabağ’dan tümüyle ve<br />

koşulsuz geri çekilmesi çağrısında bulunuldu. 8<br />

Bildiride “İran’ın bölge ülkelerinin iç işlerine karışması”<br />

ve İran’da Suudi Arabistan diplomatik temsilcilerinin<br />

saldırıya uğramasının kınanması, Tahran ile ayrılığın<br />

bir yansıması olarak okunabilir mi? İran Dışişleri<br />

Bakanı Cevad Zarif, sonuç bildirgesine itiraz ederek,<br />

Suudi Arabistan’da gerçekleşen idamlara atıfta<br />

bulunulmamasına karşı çıktı. 9 Ancak, Türkiye, İran<br />

Cumhurbaşkanı Ruhani’yi ağırladı ve Cumhurbaşkanı<br />

Erdoğan özetle, “Türkiye ve İran ilişkisinin komşuluk<br />

ötesinde olduğunu somut çıktılara getirmekte<br />

kararlıyız. Türkiye ve İran, küresel ve bölgesel düzeyde<br />

önemli ülkeler. Türkiye ve İran arasında bölgesel<br />

7 “Ermenistan’a Yaptırımlar Artırılmalı”, Sözcü, 15 Nisan <strong>2016</strong>, http://www.sozcu.<br />

com.tr/<strong>2016</strong>/gundem/ermenistana-yaptirimlar-artirilmali-1186511/.<br />

8 “İslam İşbirliği Teşkilatı Bildirisinde İran’a Kınama”, Hürriyet, 15 Nisan<br />

<strong>2016</strong>, http://www.hurriyet.com.tr/islam-isbirligi-teskilati-bildirisinde-iranakinama-40089030.<br />

9 “13. İslam Zirvesi Ortak Bildirisi Yayınlandı”, Posta, 17 Nisan <strong>2016</strong>, http://<br />

www.posta.com.tr/turkiye/HaberDetay/13--Islam-Zirvesi-ortak-bildirisi-yayinlandi.<br />

htm?ArticleID=337655.<br />

Ruhani: İran ve Türkiye ekonomisi<br />

birbirini tamamlayıcı özelliktedir.<br />

konularda bazı görüş ayrılıkları olsa da akan kanın<br />

durdurulması konusunda hemfikiriz. Bölgemizdeki<br />

gelişmelere mezhepçi tavırla yaklaşılmasının<br />

yıkıcı sonuçlar doğuracağı konusunda hemfikiriz”<br />

açıklamasında bulundu. İran Cumhurbaşkanı Ruhani<br />

ise şunları belirtti: “Türkiye devletine misafirperverliği<br />

için teşekkür ediyorum. Bizim kimliğimiz İslam’dır,<br />

mezhepler değildir. İran ve Türkiye ekonomisi birbirini<br />

tamamlayıcı özelliktedir. İran, Türkiye’nin enerji<br />

güvenliğini sağlayabilir; petrol, doğal gaz ve elektrik<br />

konusunda Türkiye’nin ihtiyaçlarını giderebiliriz. Temel<br />

prensipte Türkiye ile fikir ayrılığımız yok, terörizmle<br />

mücadele edilmelidir, akan kan durdurulmalıdır, ülkelerin<br />

geleceğini kendi halkı belirlemelidir.” 10<br />

Bu açıklamalardan da görüldüğü üzere, İran ve Türkiye<br />

arasında karşılıklı güvene dayalı yeni bir anlayış ve<br />

işbirliği sürecinin başlayabileceği varsayılmaktadır. Son<br />

tahlilde, Türkiye’nin dönem başkanlığı fırtınalı günler<br />

yaşayan İslam dünyası için tarihi ve önemli bir fırsat<br />

olarak değerlendirilebilir.<br />

10 “Türkiye ve İran Birçok Konuda Anlaştı”, Haber Gazetesi, 16 Nisan <strong>2016</strong>.<br />

12 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


İNFOGRAFİK<br />

SİBER GÜVENLİK<br />

KIŞISEL VERILERIMIZI<br />

KORUMAK İÇIN ALTIN ADIMLAR<br />

Kişisel verilerin korunması konusunda bizim de yapabileceklerimiz var.<br />

ŞİFRELERİNİZİ ÖZENLE SEÇİN<br />

Internet işlemlerinizde asla ana-baba adı,<br />

kızlık soyadı, anne kızlık soyadı ya da<br />

doğum tarihi gibi kolay tahmin edilebilecek<br />

bilgileri şifre olarak kullanmayın.<br />

Farklı hesaplarınız için farklı şifreler<br />

kullanın, bunları sıklıkla güncelleyin<br />

ve kimseyle paylaşmayın. Uzun ve<br />

karmaşık parolalar için parola yönetici<br />

kullanmak etkin bir çözüm olabilir.<br />

PAYLAŞIRKEN İKİ KERE DÜŞÜNÜN<br />

Sosyal medya araçlarını kullanırken dikkatli<br />

olun. Bilgilerinizi bir kere paylaştığınızda artık<br />

mülkiyeti sizin olmaktan çıkacaktır. Kilit nokta<br />

kullanıcının kontrolü elinde tutmasıdır.<br />

14 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

Herkese açık ve şifrelendirilmemiş Wi-Fi<br />

hizmetlerini mümkün olduğunca kullanmayın.<br />

Kullanmak zorundaysanız bankacılık gibi kritik<br />

işlemlerinizi bu ağlar üzerinden yapmamaya<br />

özen gösterin.<br />

Telefon bayileri, muhtarlıklar, nüfus<br />

idareleri, havaalanları ve bankalar gibi<br />

işlem merkezlerinde güvenlik<br />

kriterlerine ekstra dikkat edin.<br />

AKILLICA KULLANIN<br />

E-devlet hizmeti üzerinden adınıza<br />

açılmış telefon hatlarını takip<br />

edebilirsiniz. Bilginiz harici işlemleri<br />

mutlaka yetkili makamlara bildirin.<br />

Düzenli olarak kişisel bilgilerinizi içeren<br />

verilerinizi yedekleyin.<br />

Yeni ve çipli kimlik kartları ya da iki aşamalı<br />

güvenlik sorgulama sistemini gerek internet<br />

gerekse gişe işlemlerinde kullanarak<br />

riskinizi azaltın.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

15


ANALİZ<br />

HAVACILIK SEKTÖRÜ<br />

TÜRKİYE HAVACILIK<br />

SEKTÖRÜNDE<br />

ÇOK İDDİALI<br />

Havacılık sektöründe yatırımlarına devam eden Türkiye’nin son dönemde en<br />

çok konuşulan yatırımı ise İstanbul’da yapımına başlanan 3’üncü havalimanı.<br />

Bir merkeze dönüşen İstanbul bu havalimanıyla uluslararası rekabet gücünü üst<br />

seviyelere taşıyacak.<br />

KEMAL ZAFER TOPUZ<br />

DHMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ STRATEJI GELIŞTIRME DAIRE BAŞKANI<br />

Ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasının önemli<br />

unsurlarından biri olan sivil havacılık faaliyetleri,<br />

yaşanan savaşlar, ekonomik krizler vb. olumsuzluklara<br />

rağmen 1980’ler sonrasında sürekli bir<br />

büyüme içine girdi ve dünyada yılda ortalama yüzde 4 ila<br />

yüzde 5 artış yaşandı. Birçok olumsuzluğa rağmen 2015’te<br />

dünya hava ulaşımı olumlu seyretti ve bir önceki yıla göre<br />

yolcu sayısı yüzde 6,7 arttı. Söz konusu artışta, düşen petrol<br />

fiyatları (<strong>2016</strong> için tahmini ortalama 51 dolar) nedeniyle<br />

hava ulaşımındaki bilet fiyatlarının aşırı yükselmemesi,<br />

Euro bölgesinde beklenenden daha hızlı iyileşme gerçekleşmesi<br />

ve yüksek doluluk faktörleri etkili oldu.<br />

Türkiye’de ise 1960-2002 arasında yıllık ortalama büyüme<br />

yüzde 9,6 iken son 13 yılda Ulaştırma, Denizcilik<br />

ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yürürlüğe konan<br />

uygulamalar ve rekabetçi politikalar sonucunda havayolu<br />

taşımacılığı daha hızlı gelişti ve yolcu sayısında yılda ortalama<br />

yüzde 15’lere varan çift haneli büyüme gerçekleşti.<br />

Son 13 yılda hükümet politikası olarak sivil havacılığın<br />

her alanında liberal ekonominin gerekli şartlarının sağlanması<br />

hava ulaşımı sektörünün önünü açtı. Bu gelişme<br />

sayesinde hava ulaşımı halkın geneline ulaştı ve halk,<br />

havayolu ulaşımını çok daha fazla tercih etmeye başladı.<br />

Yoğun rekabet koşullarına rağmen sektörün neredeyse tüm bileşenleri<br />

dünya pazarlarında başarılı oldu, havayollarımız diğer<br />

ülkelerin havayollarıyla rekabet edecek performansı gösterdi,<br />

havalimanı/terminal işleticilerimiz ve yer hizmetleri kuruluşlarımız<br />

ise yine dünya pazarlarında marka haline geldi.<br />

Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün (ICAO) verilerine<br />

göre dünyada 2014’te yüzde 5,9 artışla toplam 3,2 milyar tarifeli<br />

yolcu taşımacılığı (gelen-giden 6,4 milyar) gerçekleşti.<br />

Türkiye’de ise 2015’te bir önceki yıla göre iç hat yolcu trafiği<br />

yüzde 13,6 artışla 97.041.210’a, dış hat yolcu trafiği de yüzde<br />

4,6 artışla 84.033.321’e ulaştı. Bu şekilde, 2003’te 34.443.655<br />

olan havayolu yolcu sayısı, 2015’te bir önceki yıla göre yüzde<br />

9,2 artışla (direkt transit dahil) 181.487.004 olarak gerçekleşti. 1<br />

Dış hatlarda ise 2003’te Türkiye’den yurt dışında 60 uçuş<br />

noktasına uçulabilirken, 2015’te 261 uçuş noktasına uçulabilir<br />

hale gelmiştir. Uçuş noktalarının artması Türk<br />

girişimcilerin ticari amaçlarla yurt dışına ulaşımını kolaylaştırdığından,<br />

ulaşılan yeni ülke ve noktalarda yeni ticaret<br />

kanalları açıldı, böylece ticaret hacminin de gelişmesine<br />

katkıda bulunuldu.<br />

1 DHMİ Genel Müdürlüğü’nün 2015 yılı kesin olmayan verileridir.<br />

16 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

2.<br />

ANKARA ESENBOĞA HAVALİMANI<br />

İSTANBUL SABİHA GÖKÇEN HAVALİMANI<br />

2. 3.<br />

Grup 2<br />

Yolcu trafiği 10-25 milyon<br />

arası olan havalimanları<br />

AVRUPA’DA YOLCU TRAFİĞİNDE EN YÜKSEK ARTIŞLI HAVALİMANLARI<br />

İSTANBUL ATATÜRK HAVALİMANI<br />

Grup 1<br />

Yolcu trafiği 25 milyon ve<br />

%12,2<br />

üzeri olan havalimanları Grup 2<br />

ARTIŞ<br />

%24,1<br />

ARTIŞ<br />

%19,5<br />

ARTIŞ<br />

TRABZON HAVALİMANI<br />

%37,3<br />

ARTIŞ<br />

Yolcu trafiği<br />

10-25 milyon<br />

arası olan<br />

havalimanları<br />

4.<br />

Grup 4<br />

Yolcu trafiği 5<br />

milyondan az olan<br />

havalimanları<br />

YENİ HAVALİMANI KAPASİTE SORUNUNU ÇÖZECEK<br />

2014 sonu itibariyle yolcu taşımacılığında dünyada 9’uncu,<br />

Avrupa’da 3’üncü sırada yer alan sivil havacılığımız kapasite<br />

sorunları nedeniyle İstanbul Atatürk Havalimanı’na olan<br />

yoğun uçuş talepleri karşılanamadığından daha üst sıralara<br />

sıçrama yapamıyor. Yeni havalimanının hizmete girmesiyle<br />

kapasite sorunları çözüleceğinden ülkemizin daha önemli<br />

bir konuma yükselmesi bekleniyor. Tüm bu kısıtlara rağmen<br />

hızla gelişen Türkiye havalimanları, 2015’in 3. çeyreğinde,<br />

Avrupa’da yolcu trafiğinde en yüksek artışlı havalimanları<br />

sıralamasının 3 grubunda ilk 5’te yer aldı. 2<br />

TÜRKİYE’NİN HAVA ULAŞIMINDAKİ SIÇRAMASI 2018’DE OLACAK<br />

Türkiye’nin son 10 yılda iç hat yolcu trafiği yılda ortalama<br />

yüzde 14,5; dış hat yolcu trafiği yılda ortalama yüzde 11 oranında<br />

büyüdü. Önümüzdeki yıllarda iç hatlardaki yolcu<br />

trafiği artışının petrol fiyatı, alım gücü, seyahat eden nüfusun<br />

talep gelişmeleri dinamiklerine; dış hat yolcu sayısının<br />

ise bunların yanı sıra küresel ekonominin durumuna ve<br />

turizm sektöründeki seyahat eğilimlerine, sosyo-politik<br />

değişimlere bağlı olarak artış göstermesi ve <strong>2016</strong>’da yolcu<br />

trafiğinin 195 milyonu geçmesi bekleniyor.<br />

Türkiye’nin hava ulaşımında beklenen sıçramayı 2018’de<br />

İstanbul’un 3’üncü havalimanının hizmete girmesiyle sağlayacağı,<br />

sunulan kapasiteli artışla talebin yoğunlaşarak<br />

artacağı öngörülüyor. Uluslararası kuruluşlar ve büyük uçak<br />

imalatçılarının orta ve uzun dönem tahmin çalışmaları, yıllık<br />

ortalama yüzde 5 büyümenin 2030’lu yıllara kadar süreceği<br />

yönünde. En hızlı büyüme Asya Pasifik ve Ortadoğu bölgelerinde<br />

bekleniyor. Kuzey Atlantik ve Avrupa’daki büyümenin<br />

dünya ortalamalarının altında seyredeceği öngörülüyor. 3<br />

2 2015 yılı 3’üncü çeyreğinde, ACI Avrupa’da en yüksek artışlı havalimanları<br />

sıralaması raporu.<br />

3 TOBB 2014 Sektör Raporu.<br />

<strong>2016</strong>’da dünya çapında 54 bin rotanın üzerinde toplam yolcu<br />

sayısının yüzde 6,9 artışla 3,8 milyara ulaşacağı bekleniyor.<br />

IATA 2015 yılı sonu beklentisi olan 3,5 milyar yolcu sayısının,<br />

2035’te iki katına çıkarak 7 milyar olacağını öngörüyor. 4<br />

Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı’nın<br />

(EUROCONTROL) ülkeler bazında ele alınan <strong>2016</strong> tahminlerine<br />

göre; Türkiye hava trafiğinin <strong>2016</strong>’da üst geçiş<br />

(overflight) dahil yüzde 5,7 büyüyeceği öngörüldü. 5 (DHMİ<br />

beklentisi ise yüzde 6,3’tür.) Ancak Türkiye-Rusya krizi<br />

nedeniyle EUROCONTROL <strong>2016</strong> artışını yüzde 2,6 olarak<br />

revize etti. (DHMİ’nin Rusya krizi etkisine göre revize edilen<br />

tüm uçak trafiği artışı tahmini yüzde 2,8’dir.)<br />

Aynı çalışmada orta vadeli dönemde (7 yıl), Türkiye hava<br />

trafiğinin yılda ortalama yüzde 4,2 artacağı öngörülerek,<br />

Avrupa hava sahasındaki havalimanlarında oluşacak kapasite<br />

kısıtları nedeniyle, İstanbul’un 3’üncü havalimanının<br />

olumlu katkısıyla Avrupa hava trafiğinin yılda ortalama<br />

yüzde 2,3 oranında büyüyeceği belirtiliyor. 6<br />

HAVA TRAFİĞİNİN EN YOĞUN OLDUĞU ŞEHİR İSTANBUL<br />

Hava trafiğinde halihazırdaki artışlar ve buna yönelik beklentiler;<br />

ülkemiz havalimanlarında mevcut alt ve üstyapı<br />

tesislerinde kapasite artışı sağlanmak üzere ilave tedbirler<br />

almaya yöneltti ve yakın zamanda mevcut terminal yıllık<br />

yolcu kapasitelerinde ve uçak park yeri sayılarında önemli<br />

artışlar sağlandı.<br />

Havalimanları yolcu terminal kapasitelerindeki artışlara<br />

katkı sağlayan yatırımların aynı dönemdeki toplam maliyeti<br />

4 http://www.atn.aero/article <strong>2016</strong> Yılı için havayolu endüstrisi tahmini, IATA<br />

raporu.<br />

5 http://www.eurocontrol.int/sites/default/files/content/documents/official-<br />

documents/forecasts/seven-year-flights-service-units-forecast-2015-2021-<br />

Sep2015.pdf<br />

6 EUROCONTROL seven-year-flights-service-units-forecast-<strong>2016</strong>-2022 second<br />

draft.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

17


HAVACILIK SEKTÖRÜ<br />

İstanbul Yeni Havalimanı Projesi<br />

(Öz kaynak + Kamu Özel İşbirliği-KÖİ) 5,7 milyar doları aştı.<br />

İstanbul’un 3’üncü havalimanı ile KÖİ yatırımlarının ulaştığı<br />

toplam yatırım tutarı 16 milyar dolar seviyesine ulaşacak.<br />

Kapasite artışı sağlayan terminal yatırımları trafik yoğunluğu<br />

ve sosyal öncelikler dikkate alınarak önceliklendirilirken<br />

havayolu yolcu trafiğinin yüzde 50’sini, uçak<br />

trafiğinin ise yüzde 47’sini elinde bulunduran İstanbul<br />

üzerinde odaklanıyor.<br />

Terminal kapasitelerinin arttırılmasına yönelik yatırımların<br />

yanında, havalimanlarında uçaklara doğrudan hizmet<br />

veren Pist Apron ve Taksiyolu yatırımları, hava seyrüsefer<br />

sistem ve cihazlarının temin ve tesis edilmesi gibi yatırımlara<br />

da devam ediliyor.<br />

HAVA ULAŞIMINDAKİ GELİŞMELER REKABET GÜCÜNÜ ARTIRIYOR<br />

Türkiye, coğrafi konumunun getirdiği üstünlük sayesinde,<br />

hava taşımacılığında stratejik olarak önemli bir yere<br />

sahip bulunuyor ve yukarıda da vurgulandığı gibi her<br />

geçen gün artan hava trafiğiyle hava taşımacılığı yarışında<br />

önemini ortaya koyuyor. Özellikle Türkiye ekonomisinin<br />

kalbi konumunda bulunan İstanbul, orta menzilli<br />

bir uçağın 3 bin 300 kilometre yarıçaplı uçuş mesafesi<br />

içerisinde yer alan Avrupa, Asya ve Afrika’daki ülkelere<br />

durmaksızın uçuş yapma imkânı sağlıyor. Bu bakımdan<br />

İstanbul Atatürk Havalimanı mevcut durum itibariyle<br />

doğal bir üs konumunda.<br />

Orta vadeli tahminlerde Türkiye’de ulaşılması beklenen<br />

195 milyon yolcu hedefinin 90 milyonu aşkın kısmının<br />

İstanbul’da gerçekleşeceği beklentisi; İstanbul’a bir an<br />

önce yeni bir havalimanı yapılması gerektiğini gösterdi. Bu<br />

doğrultuda önümüzdeki süreç içerisinde sadece ülkemizin<br />

değil, dünyanın da önemli ticaret ve finans merkezlerinden<br />

biri olacak İstanbul’un hava ulaşım ihtiyacını karşılayacak<br />

150 milyon yolcu/yıl kapasiteli 3’üncü havalimanı projesi<br />

başlatıldı. Bu mega projenin hayata geçme aşamasına<br />

kadar mevcut talebi karşılayabilmek amacıyla İstanbul<br />

TERMİNAL KAPASİTESİ<br />

(MILYON Milyon Yolcu/yıl YOLCU/YIL)<br />

TOPLAM YOLCU PAYI (2015)<br />

UÇAK PAYI (2015)<br />

18 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

TOPLAM<br />

38<br />

55<br />

IÇ/DIŞ<br />

HAT<br />

ULUSLARARASI<br />

TARIFELI-TARIFESIZ<br />

ÇALIŞAN <strong>SAYI</strong>SI<br />

ÜLKEMIZDEKI SIVIL HAVACILIK SEKTÖRÜNÜN YAPISI (2015)<br />

HAVAALANI<br />

17<br />

187.459<br />

IÇ<br />

HAT<br />

13<br />

494<br />

TOPLAM<br />

159<br />

HAVACILIK<br />

IŞLETMESI<br />

HAVAYOLU<br />

ŞIRKETI<br />

UÇAK FİLOSU<br />

(OCAK <strong>2016</strong>)<br />

CİRO<br />

91.297<br />

KOLTUK KAPASİTESİ<br />

26<br />

MİLYAR<br />

DOLAR<br />

MİLYAR<br />

2,2 DOLAR<br />

2003 2014<br />

Ulaşım Modu 2013 2014 2015*<br />

Değişim Oranı<br />

% (2015-2014)<br />

2015 yılı pay<br />

Havayolu 24.807.963 26.734.896 26.574.840 -0,6 0,74<br />

Karayolu 7.216.067 7.312.797 7.063.0<strong>42</strong> -3.<strong>42</strong> 0,2<br />

Demiryolu 25.218 21.013 15.738 -25,1 0<br />

Denizyolu 2.637.154 2.438.478 2.249.708 -7,74 0.06<br />

Toplam 34.686.402 36.507.184 35.903.327 -1.65 1.00<br />

GünüBirlik 2.063.538 1.813.308 1.632.445<br />

* Kesinleşmemiş veri<br />

Kaynak: http://ktbyatirimisletmeler.gov.tr/TR,9854/sinir-giris-cikis-istatistikleri.html<br />

Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarının kapasitelerini<br />

arttıracak yatırımlara da devam ediliyor.<br />

Yine Türkiye’de havayolu sektörüne yapılan yatırımlar,<br />

dünyada önemi ve ağırlığı giderek artan lojistik merkez<br />

oluşturma yarışında da ülkemizi iddialı bir konuma<br />

taşıyacak. Bugün için Avrupa ve Ortadoğu’nun büyük<br />

havalimanlarında bulunan üstünlüğün ülkemize<br />

kaydırılması, ancak kargo taşımacılığına yönelik bütünleşmiş,<br />

mevcut ve gelecekte oluşabilecek talepler<br />

dikkate alınarak yapılacak tesislerle mümkün olabilecek.<br />

İstanbul’un 3’üncü havalimanı projesi bu alanda<br />

da ülkemizin önemli bir eksiğini giderecek çok önemli<br />

bir yatırım. Çünkü ülkemizde yolcu ve uçak trafiğinde<br />

olduğu gibi hava kargo taşımacılığının da merkezinde<br />

İstanbul bulunuyor.<br />

Ülke ekonomilerinin en önemli bileşeni olan turizm gelirlerinin<br />

havacılık sektörüyle bire bir ilişkisinin bulunduğu<br />

inkâr edilemez bir gerçek. Günümüzde, zamanın etkin<br />

kullanım gereklilikleri nedeniyle direkt uçuşlar, yolcular<br />

için daha cazip hale geldi. Nitekim küreselleşmeyle birlikte<br />

havayolu taşımacılığı son yıllarda ülkemize turist getiren<br />

diğer ulaşım modlarının çok önüne geçti.<br />

Ülke ekonomilerinin yarışta olduğu turizm pazarında, turizm<br />

gelirlerinden alınan payları arttırmak, ülkeye döviz girişini<br />

teşvik etmek, havacılık sektörüne yapılacak yatırımlarla doğrudan<br />

bağlantılı. İstanbul, İzmir Adnan Menderes, Gazipaşa-<br />

Alanya, Antalya, Muğla Dalaman ve Milas-Bodrum gibi merkezlerine<br />

yapılan önemli havacılık veya turizm yatırımları bu<br />

alana yönelik uluslararası pazardan alınacak payın, ülkemiz<br />

yönünden artmasına çok önemli avantajlar sağladı.<br />

Böylece ülkemizde sektöre hizmet veren havayolu şirketlerinin<br />

dünya havacılık pazarından daha fazla pay alma yarışının<br />

önü açılarak ülkemiz havacılık sektörünün merkezi<br />

konumunda olan İstanbul’un geleceğe yönelik tedbirleri bugünden<br />

alındı. Bu alınan tedbirler neticesinde, son dönemde<br />

dünya havacılık sektöründe önemli bir unsur olan transit<br />

yolcu taşımacılığında ülkemiz önemli bir paya sahip olacak,<br />

rekabet gücünü arttıracak, daha da önemlisi İstanbul, dolayısıyla<br />

Türkiye, transit taşımacılığın transit merkezi konumunu<br />

haiz olacaktır.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

19


MERCEK<br />

KÜRESEL RAFİNERİ<br />

KÜRESEL<br />

RAFİNERİ<br />

KAPASİTESİ<br />

RİSK ALTINDA<br />

Petrol rafinerilerinin mevcut durumu artık<br />

rekabetçi kalmak için yeterli değil. Yeni<br />

stratejiler çizilmesi gerekiyor.<br />

TANJU ÇETINER<br />

SOCAR TURKEY ENERJI A.Ş. PROJE UYGULAMA DIREKTÖRÜ<br />

Küresel ekonomik faaliyetlerin<br />

yavaşladığı ve kırılganlıkların<br />

sürdüğü bir dönemden geçiyoruz.<br />

Gelişmiş ülkelerde kısıtlı toparlanmaya<br />

karşılık, gelişmekte olan ülkelerde<br />

büyüme hızında önemli derecede yavaşlaman<br />

yaşanıyor. Yurt içi ve yurt dışı artan<br />

rafineri ürün taleplerine rağmen, piyasaları<br />

etkileyen önemli dalgalanmalar gerçekleşiyor.<br />

Hiç şüphesiz düşük petrol fiyatları<br />

bu dalgalanmaları etkiliyor. Rafineri marjinleri<br />

daralmaya devam ederken, değişen<br />

petrol tedarik zinciri, yeni talepler ve riskler,<br />

rafineri işletmesinde sürdürülebilirliğin<br />

sağlanmasına yönelik yeni tehditler<br />

oluşturuyor.<br />

Ham petrol piyasası küresel olduğu halde,<br />

petrol rafinerileri bölgesel marketlere<br />

hizmet veriyor. Küresel ham petrol arzı,<br />

rekabet ortamında küresel talebi karşıladığı<br />

halde; bölgesel ürün ihtiyaçları, o bölgenin<br />

rafinerileri tarafından hem niş hem de rekabet<br />

ortamlarında karşılanıyor. Bu rekabet<br />

ortamında rafineri marjininin korunması,<br />

rafineri operasyonunun sürdürülebilirliği<br />

için en önemli unsur.<br />

Rekabetçiliğin temelini maliyet etkinliği,<br />

bölgedeki ve sektördeki itici güçleri anlamak<br />

ve de rekabeti iyi tanımak oluşturur.<br />

20 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

Kârlılık gücü (crack spread) veya marjin hesaplamaları rafineri işletmesinin ekono<br />

gösterir.<br />

Sarı ile işaretli kısmı ok çıkartarak kutu içine yerleştirelim.<br />

Kendi rafineri operasyonunuzun<br />

ekonomik durumunu, pazarlama<br />

ağını, zayıf ve güçlü olduğu yanları<br />

iyi anlayıp değerlendirmek,<br />

rafineri işletmesinin sürekliliği ve<br />

yüksek performans başarısı için<br />

son derece önemli.<br />

Marjin hesaplaması:<br />

Marjin hesaplaması:<br />

Brüt marjin =<br />

,<br />

- (ürrünn ii ıııı ffffffffffff xx ürrünn ii ıııı vvvvvvvvvvvvvvvvvvğii) − haaaa ppppppppppll ffffffffffff<br />

N = rafineriden imal edilen ürünleri<br />

Ürün ii′nnnnnn fiyatı varil başına spot fiyatıdır. Ürün ii′nnnnnn verimliliği,<br />

ürün ii′nnnnnn rafineriye beslenen her varil ham petrolün hacim<br />

olarak yüzde oranıdır. Ham petrol fiyatı, rafineri kapısına gelen<br />

petrol fiyatıdır.<br />

Küresel serbest ticaret ortamı gereği, devamlı değişen petrol<br />

hammadde ve ürün pazarlarında herhangi bir petrol rafinerisi<br />

yönetiminin sürdürülebilir olması için, rekabetçi ortamı<br />

muhafaza edebilmesi ve hatta en düşük maliyetli üretici olması<br />

gerekiyor. Kendi rafineri operasyonunuzun ekonomik<br />

durumunu, pazarlama ağını, zayıf ve güçlü olduğu yanları<br />

iyi anlayıp değerlendirmek, rafineri işletmesinin sürekliliği<br />

ve yüksek performans başarısı için son derece önemli.<br />

Rafineri imalatlarının kolayca pazarlandığı avantajlı ve<br />

korunmuş marketler artık kaybediliyor. Geçmişteki yüksek<br />

pazarlama maliyetleri, ticari kontroller ve hükümet destekleri<br />

marjinleri etkileyen faktörler arasında artık yer almıyor.<br />

Büyük deniz ve demiryolu tankerlerinin kullanılması navlunlarını<br />

düşürdü. Yabancı üreticiler artık uzak mesafelere<br />

rahatça ulaşabiliyor.<br />

Bu zor iş çerçevesinde bugünün petrol rafinerilerinin hayat-<br />

KÜRESEL GELİŞMELER<br />

ta kalabilmeleri, daha da gelişebilmeleri, rafineri güvenliğini,<br />

Yeni kapasite enerji teknolojileri, kullanım yüzdesini rafineri ürünlerine ve üretim benzer, performanslarını<br />

taşınabilir enerji kaynaklarını henüz<br />

yükseltebilmeleri, geliştiremedikleri için marj rafineri yaratmaları gibi petrol bazlı ve işletim işletmeler, giderlerini petrol rezervleri tükeninceye ka<br />

kontrol uzun süre edip hayatımızda düşürebilmeleri rol oynayacak. için Devlet sürekli denetiminde bir çaba içinde ve devlet teşvikleriyle; rüzgâr,<br />

olmaları ve güneş gerekiyor. gibi alternatif Geçmişteki enerji yatırımları gibi, zamanla sadece gelişecek. mevcut durumu Günümüzde söz konusu alter<br />

korumak kaynakları, artık tüm enerji rekabetçi tüketimi kalmak içinde için küçük yeterli bir yüzdeye olmayacak. sahip ve Bu sıvı rafineri ürünleri kad<br />

durum da değil. Türkiye ve Akdeniz’deki rafineriler için de geçerli.<br />

Kârlılık gücü (crack spread) veya marjin hesaplamaları<br />

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümeleri yavaşlarken, küresel piyasalarda yaşana<br />

rafineri işletmesinin ekonomik sağlığını gösterir.<br />

dalgalanmaların etkileri Türkiye ve Azerbaycan ekonomilerinde de gözlendi. Ekonomik ya<br />

devam etmesi emtia fiyatlarını aşağıya çekiyor. Bölgemizde yükselen jeopolitik riskler eko<br />

KÜRESEL<br />

negatif olarak<br />

GELİŞMELER<br />

yansıdığı halde, petrol fiyatlarının düşmesi ve talep artışıyla endişeler kısm<br />

Yeni Türkiye enerji ekonomisindeki teknolojileri, büyüme rafineri süreci ürünlerine yine de devam benzer, etti. Enerji taşınabilir<br />

azaltıcı etkisine enerji rağmen; kaynaklarını gelişmekte henüz olan geliştiremedikleri<br />

piyasalara yönelik artan risk algısı, yatırım akışla<br />

fiyatlarındaki gerileme<br />

için görünümü rafineri ve gibi cari petrol açığın finansman bazlı işletmeler, tarafındaki petrol kaygılar; rezervleri kurları da dalgalanma hareketine<br />

tükeninceye ettirdi. kadar, daha uzun süre hayatımızda rol oynayacak.<br />

Devlet denetiminde ve devlet teşvikleriyle; rüzgâr,<br />

Avrupa Birliği’nin 2020’ye kadar yenilenebilir enerjiyi toplam enerji talebi içinde yüzde 20<br />

çıkarmayı ve karbondioksit emisyonlarını yüzde 20 oranında azaltmayı hedeflemesinin A<br />

petrol rafineri kapasitesini etkileyeceği kaçınılmaz. <strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong> 21


MERCEK<br />

KÜRESEL RAFİNERİ<br />

hidroelektrik ve güneş gibi alternatif enerji yatırımları<br />

zamanla gelişecek. Günümüzde söz konusu alternatif enerji<br />

kaynakları, tüm enerji tüketimi içinde küçük bir yüzdeye<br />

sahip ve sıvı rafineri ürünleri kadar kullanışlı da değil.<br />

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümeleri yavaşlarken,<br />

küresel piyasalarda yaşanan dalgalanmaların etkileri<br />

Türkiye ve Azerbaycan ekonomilerinde de gözlendi.<br />

Ekonomik yavaşlamanın devam etmesi emtia fiyatlarını<br />

aşağıya çekiyor. Bölgemizde yükselen jeopolitik riskler<br />

ekonomimize negatif olarak yansıdığı halde, petrol fiyatlarının<br />

düşmesi ve talep artışıyla endişeler kısmen hafifledi,<br />

Türkiye ekonomisindeki büyüme süreci yine de devam<br />

etti. Enerji fiyatlarındaki gerilemenin cari açığı azaltıcı<br />

etkisine rağmen; gelişmekte olan piyasalara yönelik artan<br />

risk algısı, yatırım akışlarının zayıf görünümü ve cari açığın<br />

finansman tarafındaki kaygılar; kurları da dalgalanma<br />

hareketine dâhil ettirdi.<br />

Avrupa Birliği’nin 2020’ye kadar yenilenebilir enerjiyi<br />

toplam enerji talebi içinde yüzde 20 düzeyine çıkarmayı ve<br />

karbondioksit emisyonlarını yüzde 20 oranında azaltmayı<br />

hedeflemesinin Avrupa’daki petrol rafineri kapasitesini<br />

etkileyeceği kaçınılmaz.<br />

KÜRESEL PETROL RAFİNERİ SEKTÖRÜ<br />

Kritik bir dönemde, yeni risklerle karşı karşıya kalan küresel<br />

petrol rafineri sektörü yeniden yapılanma sürecine<br />

giriyor. Piyasa dinamiklerinin değişmesi ve fırsatların azalması<br />

sebebiyle gelecek dönemde pek çok rafinerici sorun<br />

yaşayacak. Değişen petrol tedarik zinciri ve yeni talepler,<br />

pek çok rafineri işletmesi için ham petrol fiyatlarındaki<br />

dalgalanmadan daha büyük sorunlara yol açacak. Gelecek<br />

iş modelindeki yeni ekonomik riskler ve sürdürülebilirliğin<br />

sağlanmasına yönelik tehditlerin yeniden gözden geçirilmesi<br />

gerekiyor. Zayıf rafineri marjları, yeni kıtalar arası<br />

tedarik dinamikleri ve değişen lojistik ağı, tüm rafinerilerin<br />

bu ortamda ayakta kalamayıp, kapanacağını gösteriyor.<br />

Yönetim danışmanlarının ihtiyatlı tahminlerine göre, küresel<br />

rafineri kapasitesinin günde 10 milyon varillik kısmının<br />

önümüzdeki dönemde risk altında olması bekleniyor. Özellikle<br />

Avrupa ve OECD ülkelerindeki rafineriler en büyük<br />

risk grubunu oluşturuyor. Önümüzdeki 5-10 yıl içinde<br />

Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’daki rafinerilerin yaklaşık<br />

yüzde 30’unun ekonomik iş modellerini tekrar gözden<br />

geçirmeleri ve değer zincirine nasıl uyum sağlayacaklarını<br />

bir kez daha düşünmeleri gerekecek. Bu süre içinde rafineriler<br />

piyasadan çıkmak, tekrar yapılanmak, uluslararası<br />

işbirlikleri geliştirmek ve/veya varlıklarını stratejik açıdan<br />

tekrar konumlandırmak zorunda kalacak. Türkiye’nin<br />

büyüyen talebi de bu rafinerilerin hedefinde olacak.<br />

Hissedar ve piyasa baskılarıyla her rafineri işletmesi etik<br />

kurallara uyarak, devamlı bir şekilde yüksek finansal<br />

ve işletme performansı sergilemek ve müşteri ihtiyacına<br />

odaklanmak mecburiyetinde. Rafineriler bulundukları<br />

bölgelerde büyük işveren olarak en iyi kurumsal vatandaş<br />

olmayı taahhüt etmek, tüm yasalara, kurallara ve düzenlemelere<br />

uyup, yerel ve ulusal kültürlere saygı göstermek<br />

durumundalar. Her şeyden önce iş güvenliği ve çevreye<br />

duyarlı operasyonlar yürütmeleri gerekir.<br />

Rafineriler piyasadan çıkmak,<br />

tekrar yapılanmak, uluslararası<br />

işbirlikleri geliştirmek ve/veya<br />

varlıklarını stratejik açıdan tekrar<br />

konumlandırmak zorunda kalacak.<br />

Türkiye’nin büyüyen talebi de bu<br />

rafinerilerin hedefinde olacak.<br />

Rafineriler sürekli öğrenmek, paylaşmak ve en iyi uygulamaları<br />

hayata geçirerek verimliliği ve üretkenliği artırmak<br />

için çaba göstermelidir. Mevcut sermaye yatırımlarını değerlendirmede<br />

çok seçici ve disiplinli olması gerekir. Hatta<br />

rekabet avantajı sağlamak gayesiyle tescilli teknolojiler<br />

geliştirmek için çalışmalıdır.<br />

RAFİNERİ ÜRÜN TÜKETİMİ GELİŞEN ÜLKELERDE ARTIYOR<br />

Harcanabilir gelir düzeyindeki artış, tüm dünyada, özellikle<br />

de gelişmekte olan ülkelerde yollardaki araç sayısını arttırdı.<br />

Bu da rafinaj ürünlerine olan talebin sürekli artmasına<br />

sebep oldu. Geçtiğimiz 10 yılda küresel rafineri sektörü,<br />

varil başına 20 dolarlara kadar çıkan marjlarla çalışıyordu.<br />

Petrol tüketimi gelişmekte olan pazarlarda artmaya devam<br />

ederken, gelişmiş ülkelerde tüketim aynı seviyede duruyor.<br />

Talep eğrisi gelişmekte olan bölgelere doğru kayıyor. Yeni<br />

rafinaj kapasitesinin büyük bir kısmı, talebin halen artmakta<br />

olduğu bölgelerde konuşlanacak. Asya-Pasifik (3,4+<br />

MMvaril/gün) ve Orta Doğu (2,3+ MMvaril/gün) bölgeleri<br />

ek kapasite geliştirme ve planlama çalışmalarına devam<br />

22 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

Küresel Ham Petrol Akış Tablosu<br />

Küresel ham petrol akış şeması, x 1000 varil/gün v<br />

Kaynak: ExxonMobil, EIA)<br />

ediyor. Avrupa Birliği’nin yaptırımları, Rusya’nın rafinaj<br />

kapasitesindeki büyüme potansiyelini engelliyor. İran’da<br />

da bir artış bekleniyor. Gelecek 10 yıl içinde, Orta Doğu,<br />

ABD için önemli bir petrol tedarikçisi olarak konumunu<br />

koruyacak, Japonya ise büyük ve gelişmiş bir rafineri<br />

endüstrisi kuracak. Küresel ekonomideki yavaşlama,<br />

Batı Avrupa’daki benzin talebini olumsuz etkiliyor; bu da<br />

benzinde arz fazlası oluşmasına ve benzin üretimine dayalı<br />

rafineriler üzerinde baskının artmasına sebep oluyor.<br />

Akdeniz bölgesi petrol rafinerisi marjı 1,95 dolar/varilken<br />

yakın zamanda 4,83 dolar/varile yükseldi. Tüpraş Fuel<br />

Oil Dönüşüm Tesisi’ni ilave ederken, net rafineri marjının<br />

3,21’den 6,47 dolar/varil düzeyine yükselttiğini raporluyor.<br />

STAR Rafineri’nin marjının da bu seviyede olabileceği<br />

düşünülüyor.<br />

Rafineriler bölgesel emisyon standartlarını, otomotiv teknolojisi<br />

ve pazardaki gelişmeleri yakından takip ederler.<br />

Bu faktörler ileride rafinaj marjlarını düşürebilecektir.<br />

Bu kapsamda, söz konusu bölgelerde emisyon yönetimi,<br />

emisyon miktarlarının kısıtlanmasına yönelik alınan yasal<br />

kararlardan ileride daha da etkilenecektir. Yüksek seviye<br />

ürün kalite kontrolü, kurşunsuz hale getirme, yeni emisyon<br />

kuralları, benzin kalitesi ve standartları (buhar basıncı,<br />

oktan sayısı, damıtma, oksijenli madde eklenmesi, olefin,<br />

benzen, aromatikler, ultra düşük sülfür içeriği, akma noktası,<br />

vb.) konularını içeren mevzuatlar alınabiliyor. Dizel<br />

kalitesindeki tüzel değişiklikler; örneğin karbon parçacıklı<br />

madde emisyonu, ultra düşük sülfür, setan sayısı, aromatikler<br />

ve üretimi azaltılan fuel oil kalite parametreleri<br />

(sülfür, metaller) de dünya genelinde rafineri işletmeleri<br />

tarafından büyük yatırımlarla karşılanıyor. Kuzey Amerika’daki<br />

bazı rafineriler üretimlerine bio-etanol, bio-mazot,<br />

MTBE, vb. değer katarak üretimlerini yönetebiliyorlar.<br />

Farklılaştırılmış olsun ya da olmasın ülkemizde lisans<br />

sahiplerince piyasaya arz edilen akaryakıt türlerinin<br />

tamamı Avrupa Birliği standartlarına ve Enerji Piyasası<br />

Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından belirlenen teknik<br />

düzenlemelere uygun olmak zorundadır.<br />

Tüm bu değişikliklerin dünya genelinde kapasitelerde<br />

ve ortaklık yapılarında önemli değişimlere sebep olması<br />

bekleniyor. Daralan rafineri marjları, bölgesel pazarlardaki<br />

değişiklikler ve ekonomik dalgalanmalarla birlikte,<br />

rafineri işletmelerinin daha yaratıcı olup yenilikçi işbirliği<br />

fırsatlarını daha iyi değerlendirmeleri gerekiyor. Aynı<br />

zamanda ham petrol arama-üretim (upstream) ve rafinajişleme-pazarlama-dağıtım,<br />

petrokimya, elektrik üretimi,<br />

vb. ile uyum bir mecburiyete dönüşüyor. Petrokimya<br />

tesislerinin de bu entegrasyondan kazançlı çıkacağı öngörülüyor.<br />

DÜŞÜK HAM PETROL FİYATLARI RAFİNAJ MARJLARINI<br />

ETKİLEMEYEBİLİR<br />

Düşük ham petrol fiyatları her zaman rafinaj marjlarını<br />

ve fırsatlarını etkilemeyebilir, ancak yeni yatırımlar için<br />

caydırıcı olabilir. Düşen ham petrol fiyatlarıyla rafinaj<br />

marjları arasında bir bağlantı olmadığı için aynı süreçleri<br />

izlemeleri beklenemez. Rafinaj marjları, küresel rafineri<br />

kapasite kullanım oranlarına daha duyarlıdır. Ham petrol<br />

arz fazlası petrol fiyatlarını aşağıya doğru etkiler. Eğer<br />

aynı zamanda, rafineri kapasitelerinde bir düşüş oluyorsa<br />

rafineri marjları yükselebilir. Petrol fiyatları yükselmiş ve<br />

rafineri kapasiteleri talebi karşılamıyorsa, rafineri marjları<br />

yükselecektir. Petrol fiyatlarının artması veya düşmesi<br />

halinde, eğer rafineri kapasite fazlalığı varsa, rafineri<br />

marjları ancak o zaman gerileyecektir.<br />

Küresel nüfusun ve buna bağlı olarak enerji talebinin artması,<br />

toplum sağlığına yönelik daha fazla zararlı etkiyi de<br />

beraberinde getiriyor. Modern yaşamla birlikte petrolün<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

23


MERCEK<br />

KÜRESEL RAFİNERİ<br />

Rafineri İmalatını Pazarlama ve Rekabetini<br />

Etkileyen Faktörler<br />

Sabit ve Değişken<br />

Maliyetler (ham<br />

petrol, doğal<br />

gaz, elektrik, su,<br />

çalışanlar, vb.)<br />

Ürün<br />

Çeşitliliği<br />

Nelson İndeksi<br />

Rafineri İşletme<br />

Verimlilik<br />

Ölçeği (Enerji,<br />

bakım, personel<br />

verimliliği)<br />

Rafineri Kapasitesi,<br />

Proses Teknolojisi<br />

ve Konfigürasyonu<br />

(bottom-of-the-barrel)<br />

Ürün<br />

Pazarlama<br />

Oranı ve<br />

Yeteneği<br />

Dizel ağırlıklı STAR Rafineri,<br />

bitişiğindeki Petkim petrokimya<br />

tesisine nafta hammaddesini<br />

sağlayacak.<br />

rafine edilmesindeki artış, ulaştırma, imalat, petrokimya<br />

üretimi, elektrik üretimi ve havacılık sektöründeki talep<br />

artışı, sera gazı (GHG) emisyonu ve hava kirliliğini artıran<br />

faktörlerin başında geliyor. ABD Çevre Koruma Ajansı<br />

(EPA), sera gazı emisyonunun artmasına sebep olan ikinci<br />

sektörün rafinaj sektörü olduğunu belirtiyor.<br />

STAR EN İYİ RAFİNERİ PROJESİ<br />

Özellikle Türkiye, dizel ve jet yakıtı bakımından, talebin<br />

yüksek olduğu bölgelere verilebilecek en iyi örneklerden<br />

biridir. Pazar dinamikleri ve uluslararası işbirliği ön planda<br />

tutularak, SOCAR’ın İzmir Aliağa’da inşa ettiği STAR<br />

Rafineri bu stratejinin bir mahsulüdür. Dünya çapında bir<br />

yatırım olan bu modern petrol rafinerisinin inşaatı halen<br />

devam ediyor. Giderek büyüyen Türkiye dizel piyasası,<br />

farklı ham petrol arz kaynağına sahip yeni bir rafineriye<br />

ihtiyaç duyuyor. Bu arz, Azerbaycan’dan sağlanacak ham<br />

petrolü de içine alıyor. Dizel ağırlıklı STAR Rafineri, bitişiğindeki<br />

Petkim petrokimya tesisine nafta hammaddesini<br />

sağlayacak. Arama, üretim, rafinaj, işleme, pazarlama ve<br />

dağıtım alanlarına dikey entegrasyonunun sağlanmasının<br />

yanı sıra, kömürle çalışan elektrik enerji santrallerine de<br />

entegre edilecek.<br />

Paydaşları ve ülkemiz için değer üretmeye yakın zamanda<br />

başlayacak STAR Rafineri, 2015’te Hydrocarbon<br />

Processing dergisi tarafından yılın en iyi rafineri projesi<br />

seçilmişti. Büyük yatırımların katkısıyla operasyonel ve<br />

finansal başarılarını sürdürmeye devam edecek proje, Türkiye<br />

ve Azerbaycan ekonomilerine ve kalkınmalarına katkı<br />

sağlayacak, ayrıca bölgede sosyal ve kültürel beraberliğe<br />

destek vermeyi sürdürecek.<br />

GELECEĞİN PETROL RAFİNERİLERİ<br />

Petrolün rafine edilmesi, 20. yüzyılda yaşam kalitemizi<br />

yükseltti ve 21. yüzyılda da buna devam edecek, yalnız önümüzdeki<br />

dönemlerde petrol rafinericiliği için yeni teknolojiler,<br />

yeni normlar ve hareketli zamanlar karşımıza çıkacak.<br />

Günümüzün kolay keşif ve üretim faaliyetleri, mevcut rezervler<br />

bittikçe daha da zorlaşarak, üretim önümüzdeki 20-<br />

30 sene içinde derin kuyulara, yüksek basınçlı rezervlere<br />

ve çok koyu kıvamlı olması sebebiyle çıkarılması güç olan,<br />

kolay akmayan ham petrol kaynaklarına doğru kaymak<br />

zorunda kalacak. Mevcut üretim ve rafineri teknolojileri bu<br />

tür ham petrolü işlemek için sunduğu imkânlarla sınırlı.<br />

Küresel petrol rezervleri yavaş yavaş tükenirken, rafinaj<br />

sektörü daha zorlu bir döneme giriyor. Yeni rafineri proses<br />

teknolojileri; işlenmesi ve ulaşılması zor olan ham petrolleri<br />

(düşük API, akışkanlık, yüksek sülfür içeriği, yüksek<br />

TAN sayısı, naftenik asit, karbonatlı kayaçlardan ham<br />

petrol üretimi, vb.) işleyebilmek, petrol kuyu ve işlemede<br />

verimliliği artırmanın yanı sıra üretim maliyetlerini düşük<br />

tutma ve karbon ayak izini azaltma gibi konular üzerine<br />

odaklanarak gelişecektir. Bu durumda, mevcut rafinerilerin<br />

konfigürasyonu da değişebilir.<br />

24 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


RÖPORTAJ<br />

RAFAEL HÜSEYNOV<br />

26 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

ÇOK<br />

KÜLTÜRLÜLÜK<br />

BİZİM<br />

RUHUMUZDA<br />

VAR<br />

Azerbaycan Milletvekili Rafael Hüseynov çok kültürlülüğün<br />

kutuplaşan dünya için tek çıkış yolu olduğuna inanıyor ve<br />

çok kültürlülüğü benimseyenlerin mutlaka doğru bir yola<br />

ulaşacaklarını söylüyor.<br />

FIGEN AYPEK AYVACI<br />

Azerbaycan Cumhuriyeti Milletvekili<br />

Rafael Hüseynov ile direktörlüğünü<br />

yaptığı, Nizami Gencevi adına<br />

yapılan Milli Azerbaycan Edebiyatı<br />

Müzesi’nde çok kültürlülük üzerine<br />

konuşmak için buluştuk. Müzedeki<br />

eserler bile Azerbaycan’ın kültüre ne<br />

kadar önem verdiğinin önemli bir kanıtı.<br />

Hüseynov sadece bir milletvekili ve<br />

müzenin direktörü değil. On parmağında<br />

on marifet var dense yeridir. Hüseynov,<br />

Azerbaycan Bilimler Akademisi’nin<br />

değerli bir üyesi, filoloji bilimi profesörü,<br />

klasik Fars dili, Arap dili edebiyatı, tarihi<br />

ve kültürünün araştırmacısı. Bu yönde<br />

birçok araştırmaları ve kitapları var.<br />

Aynı zamanda gazetecilikle de uğraşmış<br />

biri. 40 yıldır her hafta kültür üzerine<br />

bir saatlik radyo programı hazırlıyor.<br />

2001’den beri Milli Meclis üyesi. Aynı<br />

zamanda, Avrupa Konseyi’nde Azerbaycan<br />

temsilcisi. Azerbaycan Milli Meclisi’nde<br />

Kültür Komisyonu Başkanı. Ve İstanbul’u,<br />

Ankara’yı yani Türkiye’yi bizden daha<br />

çok sevdiklerini söyleyerek samimi bir<br />

latife yapıyor. Bunu bir toplantıda İlber<br />

Ortaylı’ya da söylemiş. Diyor ki, “Sizden<br />

daha çok seviyoruz çünkü biz sizleri<br />

sevdiğimizi söylediğimiz için Sovyetler<br />

Birliği döneminde takip edildik, ceza<br />

verdiler, baskı gördük. Yani bu sevgimiz<br />

için biz ceza çektik, demek ki bizim<br />

Türkiye’ye sevgimiz daha çok.”<br />

<strong>2016</strong>’yı Cumhurbaşkanı İlham Aliyev<br />

çok kültürlülük yılı ilan etti. Neden?<br />

Kültür bizim özümüzü sunma ve<br />

üstünlüğümüzü gösterme şansımız. Çok<br />

kültürlülük ruhumuzda var. Tarihimizden<br />

gelen bir duygu. Mesela Orta Çağ’da her<br />

biri Azerbaycanlı olan Nizami Gencevi<br />

Gence’de yazmış, Mehseti Gencevi<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

27


RAFAEL HÜSEYNOV<br />

Türkiye gibi, biz hem Asyalıyız<br />

hem Avrupalı, hem Doğuluyuz<br />

hem Batılı.<br />

Gence’de çalışmış, Hagani Şirvani Şirvan’da ama onların<br />

yazdıkları Hindistan’da okunmuş, Orta Asya’da, bütün<br />

yakın Orta Doğu’da okunmuş, sevilmiş, elden ele dolaşmış.<br />

Onlar yalnız ana dili Türkçe yazmamış, Arapça ve Farsça<br />

da yazmış. İşte bunun adı çok kültürlülük.<br />

Türkiye gibi, biz hem Asyalıyız hem Avrupalı,<br />

hem Doğuluyuz hem Batılı. Batı ile Doğu yalnız<br />

coğrafi yerleşimimiz açısından değil, düşüncemizde,<br />

kültürümüzde, davranışlarımızda, ruhumuzda var. Bakü,<br />

Sovyetler döneminde de çok sevilen bir yerdi. O zamanlar<br />

Sovyetler Birliği’nde tanınan caz müzisyenlerinin<br />

çoğu Bakü’den çıkmış. Niye? Çünkü Bakü’nün kendisi<br />

petrolden dolayı 19. yüzyıldan başlayarak bir sanayi<br />

merkezine dönüşmüş ve Yahudiler, Ruslar, İngilizler,<br />

Almanlar, Fransızlar, birçok halk buraya gelip çalışmış.<br />

Kimi ekmek parası için, kimi büyük paralar için gelmiş.<br />

Mesela dünya sineması 1895’te gelişmiş ve Azerbaycan<br />

1898’de kendi filmlerini yapıyordu. Bu basit bir mesele<br />

değil. Eğer çok kültürlülük olmasaydı bunlar olmazdı.<br />

Öte yandan Yahudileri dünyanın birçok ülkesinde taciz<br />

etmişler, bazen onları cezalandırmışlar, hayatlarını<br />

ellerinden almışlar. Ancak Azerbaycan’da Yahudiler<br />

çok rahat yaşamışlar, Ermenilerin de Azerbaycan’da<br />

Azerbaycanlılar kadar rahat yaşamışlar.<br />

Peki hala Ermeni nüfus var mı Azerbaycan’da?<br />

Azerbaycan’da 30 bine yakın Ermeni var.<br />

Ermenistan’da Azerbaycanlı var mı?<br />

Ermenistan’da Azerbaycanlıların yalnız hatırası var.<br />

Bir tek Azerbaycanlı kalmadı. 1915’te Rusya’da basılmış<br />

Kafkasya, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan haritası<br />

var. Orada 1915’te Ermenistan arazisinde olan coğrafi<br />

isimlerin yüzde 90’ı Türk kökenlidir. Bugün bir tanesi bile<br />

kalmamış, hepsini değiştirmişler.<br />

Bugün dünyada çok kültürlülükten ziyade ayrışma<br />

var. <strong>2016</strong>’yı çok kültürlülük yılı ilan ederek dünyaya<br />

nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?<br />

Bu mesajın içinde ayrışmaya yönelik dünyayı doğru<br />

yola davet var. Son 10 yıldan fazla bir süredir Avrupa<br />

Konseyi’nde dinler arası, kültürler arası diyalog problemi<br />

gündemde. Her yıl 4 defa Strazburg’da toplanıyoruz ve<br />

10 yıldan fazla süredir o toplantılarda bu konular önemli<br />

yer tutuyor. 50 yıl önceye baktığımızda dünyanın daha<br />

da küçüldüğünü görüyoruz. Hatta bazı ülkeler arasında<br />

sınırlar yok olmuş. Buna göre görünürde insanlar,<br />

milletler daha yakın olmalı ama yine de uzaklaşmışlar<br />

28 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

birbirlerinden, kültürler karışmış, dinler karışmış,<br />

medeniyetler karışmış. Çünkü uzaklaşmayı yaratan<br />

sebepler var, bunu siyaset olarak gerçekleştiren<br />

insanlar var. Suni olarak dinler arasında problemler<br />

yaratmaya çalışıyorlar. Bunu yapan güçler, ülkeler<br />

var; bunu hayata geçiren siyasetler var. İşte dünyanın<br />

böyle zor bir döneminde Azerbaycan bütün dünyaya<br />

çok kültürlülüğün önemli olduğunu söylüyor ve çok<br />

kültürlülüğü desteklemeye davet ediyor.<br />

Peki bunun için Azerbaycan’da neler yapılıyor?<br />

Söylediğim gibi Azerbaycan çok milletli, çok dinli ve<br />

çok kültürlü bir ülke. Azerbaycan’ın kuzeyinde farklı,<br />

güneyinde farklı küçük ve büyük halklar var. Onlar<br />

Azerbaycan’ın ortak kültürüne sahipler ama her birinin<br />

özel kültürü, özel gelenekleri var. Azerbaycan’da<br />

dünyada sadece bir köyde konuşulan diller var. Mesela<br />

Quba’da Hınalıq köyü var. Eski zamanlarda onların<br />

6 ay boyunca dünyayla bağlantısı olmuyordu. Şimdi<br />

Cumhurbaşkanımız oraya gitti; oradaki insanlara<br />

büyük destek verdi, oraya yollar yapıldı. O köyde<br />

dünyanın hiçbir yerinde konuşulmayan bir Hınalıq<br />

dili var. Bu dilin kaybolmaması için ayrıca bir dilbilgisi<br />

kitabı çıkartıldı. Okullarda Azerbaycan dili, İngilizce,<br />

Rusça ve diğer dillerin yanı sıra o küçük köyün<br />

dili kaybolmasın diye çocuklara öğretiliyor. Yani<br />

bu dillere ya da dinlere bu kadar hassas bir tutum<br />

var. <strong>2016</strong> boyunca Azerbaycan’ın dört bir yanında<br />

toplantılar yapılıyor. Bu toplantılar ve merasimler<br />

bütün Azerbaycan’a yansıtılıyor ki Azerbaycan halkı<br />

çok kültürlülük bayramının ülkenin her yerinde<br />

kutlandığını hissetsin.<br />

Azerbaycan kültürü dediğimiz Türk kültürü mü<br />

yoksa biraz daha farklılaşmış bir kültür mü?<br />

Azerbaycan kültürü, kökü itibarıyla elbette Türk<br />

kültürüdür ama sadece Türk kültürü olarak saymak<br />

da doğru değil. Türk kültürü bizim damarlarımızda<br />

akan kan ama mesela Orta Çağ’da bu Müslüman<br />

kültürüydü. Bizde hepsinden bir tat var, renk var.<br />

Azerbaycan’da hem Güney Kafkasya’nın çok değerli<br />

renkleri, tatları ve izleri var, hem de Müslüman kültürü,<br />

Osmanlı’dan, Türkiye Türklerinden, Anadolu’dan, Arap<br />

dünyasından, İran’dan, Hindistan’dan gelen bir şeyler<br />

var. Mesela Azerbaycan’da bir zamanlar ateşperestler<br />

yaşamış ve burada ateşperestler mabedi olmuş.<br />

Hindistanlılar da buraya geliyormuş ziyarete. Bazıları<br />

kalıyormuş burada, gelirken kültürlerinden bir şeyler<br />

getiriyorlarmış. İranlılar, Araplar gelmiş geçmiş, herkes<br />

bir şeyler götürmüş buradan. Aynı zamanda bir şeyler<br />

getirmişler ve bu kültürlerin hepsi karışmış. Temelinde<br />

Türk kültürüdür ama Türk kültürü diğer kültürlerin<br />

güzelliklerini, üstünlüklerini kendine çekmiş ve çok<br />

küresel bir kültür olmuş.<br />

Çok kültürlülük dünya siyaseti değil de bir ütopya<br />

gibi algılanıyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Biz dünyanın gerçekleriyle barışmalıyız, başka yolumuz<br />

Bizim tarihten gelen, faydasını<br />

gördüğümüz, doğruluğuna ve<br />

geleceğine inandığımız yolumuz<br />

var. Çok kültürlülük öyle bir yol.<br />

yok. Mesela dünyada bugün bazı uluslararası kurumlar<br />

sadece formalite için var ve bir iş yapmıyorlar. Bunların<br />

kâğıt üzerinde kalan, gerçekleşmeyen yazıları var<br />

ama biz bunları kabul etmişiz. Bizim başka yolumuz<br />

yok, bunlarla birlikte çalışmalıyız. Bu açıdan da<br />

dünyada kiminin kabul etmesi kiminin etmemesi bizi<br />

çok ilgilendirmiyor. Bizim tarihten gelen, faydasını<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

29


RAFAEL HÜSEYNOV<br />

gördüğümüz, doğruluğuna ve geleceğine inandığımız<br />

yolumuz var. Çok kültürlülük öyle bir yol, öyle bir<br />

köprü ki, buradan geçen mutlaka iyi bir sona varacak,<br />

daha ışıklı bir yola ondan sonra devam edeceğiz. Bugün<br />

Avrupa’da da çok kültürlülüğe karşı itirazlar var, ütopya<br />

diyenler var ama bu ütopya değil. Bu aksine dünyayı<br />

kurtaracak, koruyacak bir kuvvettir, sevgidir. İnsanların<br />

birbirlerine el uzatmalarının yoludur. Mevlana’nın<br />

sözleri var: “Biz kavuşturmaya geldik, ayırmaya değil.”<br />

Mevlana bunu 13. yüzyılda söylemiş. Bunu herkes er geç<br />

anlayacaktır ve bunun ütopya değil, dünyanın tek yolu<br />

olduğuna inanacaklardır.<br />

Avrupa Konseyi’ndeki işlerinize biraz değindiniz<br />

ama biraz daha detaylandırırsak kapsamdaki<br />

çalışmalarınız neler?<br />

Avrupa Konseyi’nde 15 yıldan fazladır varız. Avrupa<br />

Konseyi bizim için çok önemli bir siyaset okulu oldu. Biz<br />

Sovyetler Birliği içerisinden çıkmış bir cumhuriyettik<br />

ve mesela sizin yolunuz dünyaya açıktı, biz ise kapalı<br />

bir devlet içinde yaşıyorduk. Hatta Türkiye radyosu,<br />

televizyonu bizim için kapalıydı. Biz daha zor bir dönem<br />

içinde yaşadık. Onun için insan hakları açısından,<br />

demokratik değerlerin öğrenilmesi açısından Avrupa<br />

Konseyi bize çok şey kattı ve kısa zamanda çok büyük<br />

gelişmeler oldu. Azerbaycan’da birçok demokratik<br />

enstitü bizim Avrupa Konseyi’ne katılmamızdan<br />

sonra açıldı. Yani Azerbaycan’da demokrasi açısından,<br />

Avrupa Konseyi bizim için çok<br />

önemli bir siyaset okulu oldu.<br />

insan haklarının oturması açısından çok faydalı oldu.<br />

Diğer taraftan bizim esas meselemiz Dağlık Karabağ’ı<br />

belirtmemiz için önemli bir platform. 2001, 2002, 2003’te<br />

Avrupalı bir milletvekili Dağlık Karabağ’ı bizim işgal<br />

ettiğimizi söyledi. Yani onlarda böyle yanlış düşünceler<br />

vardı. Ama 2005’te onlar bir kararname kabul etti. Bu 1416<br />

sayılı kararda Ermenistan işgalci olarak gösteriliyordu<br />

ve Azerbaycan’ın topraklarını işgal ettiği belirtiliyordu.<br />

O zaman bize destek olan tek ülke Türkiye’ydi, hiç<br />

kimseyi tanımıyorduk. Türkiye Türkleri bizi kendi<br />

arkadaşlarıyla orada tanıştırarak çevremizi genişlettiler,<br />

tanımadıklarımızla tanıştırdılar.<br />

Avrupa Konseyi’nde Türklerin gücü ne?<br />

Şimdi Türkiye’nin delegasyonu orada en büyük<br />

delegasyonlardan biri. Önceden 8 kişiydi ama şimdi 18 kişi<br />

var. Türkiye Türkçesi artık orda resmi bir dil gibi kabul<br />

edildi. Bu da çok önemli. Türkiye 18 kişi, 6 kişi de biziz.<br />

Orada oylamada bazen bir oyun bile anlamı oluyor ve 24<br />

oy artık bir güç demek ve bu 24’ün arkasında duran başka<br />

24’ler, 30’lar, 50’ler var. Artık biz bir gücüz orada.<br />

30<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


ENERJI PIYASALARI BILGI NOTU<br />

ILE ENERJI PIYASALARINI<br />

YAKINDAN TAKIP EDIN!<br />

BÜLTENIMIZE<br />

ÜYELIK IÇIN<br />

enerji@hazar.org<br />

www.hazar.org


KAPAK<br />

ÇİN - ULAŞTIRMA<br />

ÇİN’İN KAPSAMA<br />

ALANI GENİŞLİYOR<br />

Çok kısa bir süre içerisinde dünyanın<br />

ikinci büyük ekonomisine dönüşen Çin’in<br />

sırasını kaptırmaya hiç niyeti yok. Orta<br />

Asya ve Avrupa’daki etkinliğini bu bölgelere<br />

yatırım yaparak artırmaya çalışan Çin, İpek<br />

Yolu’nu yeniden canlandıracak projelerle de<br />

Avrasya’ya bağlanmanın yollarını arıyor.<br />

BURCU DEMİR<br />

HASEN DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK<br />

MERKEZİ<br />

32<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

bilmek istiyorsanız,<br />

bugünkü şartlarınıza bakın.<br />

Eğer geleceğiniz görmek<br />

‘‘Geçmişinizi<br />

istiyorsanız, bugünkü<br />

yaptıklarınıza bakın” der bir Çin<br />

atasözü. Çin’in bugünkü ekonomik<br />

şartları birçok ekonomist tarafından<br />

incelendi, açıklanmaya çalışıldı. Bu<br />

büyümenin sebebi yeni fabrikalar,<br />

imalat makineleri, haberleşme sistemleri<br />

ya da herkesin hemfikir olduğu<br />

verimlilik… Ama konu bu değil. Konu<br />

Çin’in geleceği ve bugün ne yaptığı.<br />

Bilindiği üzere Çin, ABD’den sonra<br />

dünyanın ikinci büyük ekonomisine<br />

sahip. Tarıma dayalı ekonomisini son<br />

30 yıl içerisinde üretime ve ürettiği<br />

malların ihracına dayalı bir hale<br />

getirerek geliştirdi. 2000’lerin başında<br />

çift haneli büyüme oranları kaydeden<br />

Çin’in 2010’dan itibaren büyüme trendi<br />

giderek azalmaya ve tek haneli büyüme<br />

oranlarına düşmeye başladı. Ocak<br />

<strong>2016</strong>’da, Çin ekonomisinin 2015’te yüzde<br />

6,9 oranında büyüdüğü açıklandı ve Çin<br />

açısından bakıldığında bunun son 25<br />

yıldaki en kötü büyüme oranı olduğu<br />

görülüyor.<br />

Ancak Çin halen dünyanın üretim<br />

merkezi konumunda, dolayısıyla hem<br />

enerji ve hammadde ihtiyacı çok fazla<br />

hem de başta Avrupa ülkeleri olmak<br />

üzere ulaşmayı amaçladığı geniş bir<br />

pazar yelpazesi mevcut. Eylül 2013’te<br />

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in<br />

Kazakistan ziyareti esnasında<br />

Nazarbayev Üniversitesi’nde yaptığı<br />

konuşmasında, Avrasya coğrafyasında<br />

Çin ve Orta Asya ülkelerinin birlikte<br />

tarihi İpek Yolu’nu canlandırmasını<br />

önerdi. Bundan yaklaşık bir ay sonra<br />

Endonezya ziyaretinde esnasında<br />

Endonezya Parlamentosu’nda yaptığı<br />

konuşmasında ise İpek Yolu’nun açık<br />

denizler ve okyanuslar üzerinden<br />

devam edecek ayağından bahsetti.<br />

Böylece karayolu, demiryolu, petrol<br />

ve doğal gaz boru hatlarıyla birlikte<br />

diğer altyapı yatırımlarını da kapsayan<br />

“İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” ve<br />

Güney ve Güneydoğu Asya’dan<br />

başlayarak Akdeniz ve Kuzey Afrika<br />

ve Avrupa kıyılarına ulaşacak deniz<br />

yolu güzergâhında limanlar ve diğer<br />

kıyı altyapılarının geliştirilmesi<br />

amaçlanan “21. Yüzyıl Deniz İpek<br />

Yolu” ortaya çıkmış oldu. Bu projelerle<br />

Çin hem gelişen ekonomisine kaynak<br />

aktarımını sürekli hale getirecek hem<br />

de daha kısa ve az maliyetle ihraç<br />

pazarlarına ulaşmış olacak.<br />

YENİ STRATEJİ: TEK KUŞAK, TEK YOL<br />

Çin’in öncülük ettiği, tarihi İpek Yolu’nu<br />

yeniden canlandırmayı amaçlayan “Tek<br />

Kuşak, Tek Yol” (One Belt, One Road)<br />

projesi geniş Avrasya coğrafyasının<br />

ekonomik olarak kalbini oluşturacak bir<br />

girişim. Aynı zamanda, ciddi anlamda<br />

altyapı yatırımlarıyla birlikte ilgili<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

33


ÇİN - ULAŞTIRMA<br />

tüm ülkelerin işbirliğini gerektiren, zaman ve maliyet<br />

de isteyen bir proje. Özellikle bu kapsamda hayata<br />

geçirilmesi planlanan projelerin maliyeti Çin gibi büyük<br />

bir ekonominin dahi altından kalkamayacağı miktarda.<br />

Bundan dolayı Çin, Şubat 2014’te İpek Yolu Altyapı<br />

Fonu’nu (Silk Road Infrastructure Fund) “Tek Kuşak,<br />

Tek Yol” inisiyatifi kapsamındaki tüm projelere mali<br />

kaynak oluşturmak amacıyla kurdu. Ayrıca, Ekim 2014’te<br />

Asya Altyapı Yatırım Bankası (Asian Infrastructure<br />

Investment Bank) Pekin merkezli olarak kuruldu. Son<br />

olarak, BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney<br />

Afrika) tarafından Temmuz 2014’te Şanghay merkezli<br />

Yeni Gelişim Bankası (New Development Bank) kuruldu.<br />

Projeler için Asya Kalkınma Bankası ve Dünya Bankası<br />

gibi kurumlar da finans kaynağı olarak yerlerini aldılar.<br />

Bakıldığında tüm bu kurumların Batı menşeli olarak<br />

kurulan Dünya Bankası ve IMF’ye alternatif olabileceği<br />

görüşünü de beraberinde getirdi. Bu tür kuşkuları<br />

bertaraf etmek üzere Çin Devlet Başkanı Xi Jinping<br />

‘3 Hayır’a (Three Nos) vurgu yaptı.<br />

3 HAYIR (THREE NOs)<br />

Diğer devletlerin iç işlerine müdahale etmemek<br />

Etki alanını genişletmeye çalışmamak<br />

Egemenlik veya hâkimiyet kurmaya çalışmamak<br />

Çin, Şubat 2014’te İpek Yolu<br />

Altyapı Fonu’nu (Silk Road<br />

Infrastructure Fund) “Tek<br />

Kuşak, Tek Yol” inisiyatifi<br />

kapsamındaki tüm projelere<br />

mali kaynak oluşturmak<br />

amacıyla kurdu.<br />

ORTA ASYA ÜLKELERİ ÇİN’İN HAMMADDE KAYNAĞI<br />

Çin, diğer ülkelerle yürüttüğü ikili ilişkilerde de<br />

ekonomik işbirliğini ön plana çıkaracak adımlar<br />

atıyor. Bunlar özellikle yakın komşuları olan Orta<br />

Asya ülkeleri ve Çin’in Batı pazarına ulaşmasında<br />

kilit rol oynayan ülkeler. Çin ekonomik olarak hızlı<br />

bir büyüme kaydetmeye devam ettikçe, hammadde<br />

ihtiyacı da giderek artacak. Bundan dolayı petrol<br />

ve doğal gaz zengini Orta Asya ülkeleri Çin’in<br />

önemli bir hammadde kaynağı. Bu ülkelere altyapı<br />

anlamında otoyol, demiryolu, liman, boru hattı<br />

gibi önemli yatırımlar yapıyor. Kazakistan ve Çin<br />

arasında yapılan 960 kilometre uzunluğundaki petrol<br />

34 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

ÇİN DÜNYANIN 2. BÜYÜK EKONOMİSİ<br />

Pekin<br />

NÜFUS<br />

1 milyar 364 bin<br />

(2014)<br />

0 1 milyar<br />

2 milyar<br />

DÜNYA NÜFUSU İÇİNDEKİ PAYI<br />

%0,5<br />

NÜFUS ARTIŞ HIZI<br />

GSYİH<br />

10.3 trilyon ABD doları<br />

%19<br />

KİŞİ BAŞINA GELİR<br />

8.6 bin ABD doları %6,9<br />

(<strong>2016</strong>)<br />

BÜYÜME ORANI<br />

boru hattı, Özbekistan-Kırgızistan-Çin demiryolu<br />

hattı gibi projeler Çin’in kaynak sağladığı önemli<br />

yatırımlar. Özbekistan-Kırgızistan-Çin demiryolu hattı<br />

mevcut Özbekistan-Türkmenistan ve İran hattı ile<br />

birleştiğinde Çin’i Orta Doğu’ya Orta Asya üzerinden<br />

bağlayacak en kısa demiryolu güzergâhı hayata geçmiş<br />

olacak. Fakat bu projenin önünde Özbekistan ve<br />

Kırgızistan arasındaki ikili ilişkilerden kaynaklanan<br />

bazı sorunlar bulunuyor. Özbekistan ve Kırgızistan<br />

arasındaki sınır aşan sular sorunu bunların en<br />

önemlisi. Çin, altyapı problemlerinin yanı sıra gümrük<br />

ve tarife engellerini de ortadan kaldırmak istiyor. Bu<br />

açıdan bakıldığında Kırgızistan ve Kazakistan’ın<br />

Avrasya Gümrük Birliği’ne üye olması da Çin için<br />

sorun oluşturabilir.<br />

“Tek Kuşak, Tek Yol” projesi kapsamında Çin için<br />

hayati öneme sahip diğer bir güzergâh ise iki ülke<br />

arasında kazan-kazan anlayışına dayanan Çin-<br />

Pakistan Ekonomik Koridoru. Pakistan, Modern İpek<br />

Yolu’nun “21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu” ayağında önemli<br />

bir yere sahip. Çin’in Uygur Bölgesi’nden başlayan 3<br />

bin 218 kilometre uzunluğundaki hat Çin tarafından<br />

işletilen Gwadar Limanı’nda son buluyor. Gwadar<br />

derin deniz limanı hem Çin için hem de açık denizlere<br />

çıkışı olmayan Orta Asya ülkelerinin ekonomileri ve<br />

bölge ticareti için önemli bir üs. Çin, Pakistan’a sadece<br />

liman yatırımı yapmıyor. Diğer bir yatırımı ise Çin ve<br />

Pakistan’ı karayoluyla birbirine bağlayan kuzey-güney<br />

doğrultusunda uzanan Karakurum otoyolu.<br />

2009’da Çin’in devlet şirketi<br />

COSCO Pasifik, Yunan<br />

hükümetiyle vardığı anlaşma<br />

neticesinde Pire Limanı’ndaki<br />

iki terminali işletme hakkını 35<br />

yıllığına elde etti.<br />

ÇİN’İN YATIRIMLARI AVRUPA’YA UZANDI<br />

Çin’in Avrupa’daki bazı önemli yatırımlarına baktığımızda<br />

ise ilk olarak Yunanistan’ın en büyük limanı olan Pire<br />

Limanı’na yaptığı yatırımlar göze çarpıyor. 2009’da Çin’in<br />

devlet şirketi COSCO Pasifik, Yunan hükümetiyle vardığı<br />

anlaşma neticesinde Pire Limanı’ndaki iki terminali<br />

işletme hakkını 35 yıllığına elde etti. Bu kapsamda COSCO,<br />

Pire Limanı’nın İkinci Terminali’ni işletme, kullanılmayan<br />

Üçüncü Terminali’ni ise altyapısını geliştirdikten ve<br />

gerekli inşa yatırımlarını yaptıktan sonra işletme hakkı<br />

elde etmiş oldu. 2013’te ise COSCO ile Yunanistan<br />

arasında yapılan bir anlaşmayla COSCO Pire Limanı’nın<br />

yıllık kapasitesinin artırılması için 230 milyon Euro<br />

ekstra yatırım yapmayı kabul etti. İşletmesini Çin’in<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

35


ÇİN - ULAŞTIRMA<br />

İPEK YOLU EKONOMİK KUŞAĞI<br />

ABD<br />

Hong<br />

Kong<br />

Japonya<br />

Güney<br />

Kore<br />

ÇİN’İN 5 ÜLKEYLE TOPLAM DIŞ TİCARETİ<br />

1 TRİLYON $<br />

Almanya<br />

TÜM DÜNYAYLA DIŞ TİCARETİ<br />

2,3 TRİLYON $<br />

TÜRKİYE İLE ÇİN ARASINDAKİ DIŞ TİCARET HACMİ<br />

27 MILYAR $ (2015)<br />

TÜRKIYE’NIN ÇIN’E IHRACATI<br />

2,4 MILYAR $<br />

ÇIN’IN İPEK YOLU STRATEJISI GÜZERGÂHLARI<br />

21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu<br />

Deniz İpek Yolu karayolu uzantısı<br />

İpek Yolu Ekonomik Kuşağı<br />

Kuzey koridor<br />

Orta koridor<br />

Güney koridor<br />

İkincil güzergahlar<br />

Demiryolu güzergahları<br />

İpek Yolu trenleri<br />

Trans-Sibirya Demiryolu<br />

devralmasıyla Pire Limanı dünyanın en hızlı büyüyen ve<br />

gelişen limanı oldu. Çin yatırımından önce 433 bin TEU<br />

yük elleçleme kapasitesi olan liman, 2011’de 1,7 milyon<br />

TEU, 2012’de 2,7 milyon TEU’ya ulaştı. Pire Limanı’nın<br />

2014’te elleçlediği yük miktarı ise 3,7 milyon TEU oldu.<br />

Pire Limanı konum olarak stratejik bir noktada yer<br />

alıyor. Çin’in “21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu” stratejisi<br />

kapsamında Akdeniz’e Hindistan ve Süveyş Kanalı<br />

üzerinden ulaşan güzergâh önemli bir yere sahip.<br />

Pire Limanı’na yapılan yatırımların da bu açıdan<br />

değerlendirilmesi doğru olacaktır. Çin, denizyoluyla<br />

getirdiği yükleri Avrupa pazarına giriş kapısı olarak<br />

36 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

gördüğü Pire Limanı üzerinden yaparak, Rotterdam<br />

ve Hamburg limanları gibi diğer Avrupa limanları<br />

üzerinden Avrupa pazarına süre olarak da daha kısa<br />

sürede ulaşabiliyor. Bu yılın Nisan ayı itibariyle COSCO<br />

resmi olarak Pire Limanı’nın yüzde 67’lik hissesinin<br />

sahibi oldu. Böylece Çin, 2052’ye kadar Pire Limanı’nda<br />

söz hakkına sahip olacak. Çin, Pire Limanı bünyesinde<br />

lojistik merkez oluşturarak burayı uluslararası bir yük<br />

transit merkezi haline dönüştürmeyi amaçlıyor. Hewlett<br />

Packard (HP), Dell gibi şirketler Pire Limanı üzerinden<br />

Avrupa’ya dağıtım yapmaya çalışıyor. Bu anlamda<br />

Pire Limanı, Avrupa’nın önemli limanlarına alternatif<br />

olabilecek seviyeye geliyor.<br />

STRATEJİNİN BİR PARÇASI DA DEMİRYOLLARI<br />

Çin’in İpek Yolu stratejisi dahilinde Avrupa’da yürüttüğü<br />

bir diğer proje Macaristan ve Sırbistan arasında inşa<br />

edilecek tren yolu. 2013’te üç ülke arasında imzalanan<br />

anlaşmayla süreç başladı. 2017’de tamamlanması<br />

planlanan proje toplam 350 kilometre uzunluğunda olacak<br />

ve hem yük hem de yolcu taşımacılığında aktif olarak<br />

çalışacak. Projenin Sırbistan ayağı Çin Demiryolları’nın<br />

öncülüğündeki bir konsorsiyum tarafından<br />

gerçekleştiriliyor. Macaristan tarafıyla ilgili olarak da<br />

var olan demiryollarının rehabilitasyonu ve yeni hatların<br />

yapım finansmanını da Çin üstlenmiş durumda.<br />

Çin, Orta Asya’dan Avrupa’ya, Orta Doğu’ya ve<br />

Afrika’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada yatırımlar<br />

yapmaya devam ediyor. Dünyanın en büyük üreticisi<br />

olan, dolayısıyla aynı oranda enerjiye ihtiyaç duyan Çin<br />

hem enerji ihtiyacını karşılamak hem de ürünlerini<br />

diğer pazarlara, özellikle de Avrupa’ya ulaştırmak adına<br />

Çin, Pire Limanı bünyesinde<br />

lojistik merkez oluşturarak burayı<br />

uluslararası bir yük transit<br />

merkezi haline dönüştürmeyi<br />

amaçlıyor.<br />

büyük yatırımlar yapıyor ve projeler geliştiriyor. Tüm<br />

bu yatırımların üst çatısını oluşturan Yeni İpek Yolu<br />

stratejisi karayolu, demiryolu ve denizyolu üzerinden<br />

Çin’in alternatif yollar geliştirmesini hedefliyor. Bu<br />

anlamda Çin, demiryoluna ve özellikle de Orta Koridor<br />

dediğimiz hatta büyük ilgi gösteriyor. Kazakistan,<br />

Azerbaycan gibi Hazar kıyısında önemli limanları<br />

bulunan ülkeler Avrupa’ya ulaşmada transit ülke<br />

olan Gürcistan ve Türkiye gibi ülkelerdeki ulaşım<br />

yatırımlarını da destekliyor. Çünkü zaman ve maliyet<br />

ticaretin akışını ve güzergâhını belirlemede temel<br />

etkenler olarak karşımıza çıkıyor. Son dönemde<br />

demiryolu üzerinden Çin-Kazakistan-Azerbaycan-<br />

Gürcistan-Türkiye hattında yapılan test sürüşleri<br />

Avrupa’ya en kısa sürede ve uygun maliyette ulaşılması<br />

üzerine Çin’in yoğun olarak çalıştığını gösteriyor. Tüm<br />

bu projeler ve yatırımlar Asya ve Avrupa arasındaki<br />

ticari hareketliliği artıracağı gibi ülkelerin refah ve<br />

gelişmişlik düzeyine de katkı sunacak.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

37


KAPAK<br />

ÇİN - ULAŞTIRMA<br />

TEK KUŞAK TEK YOL:<br />

EKONOMIK SIÇRAMA,<br />

YA GÜVENLIK?<br />

Çin, ulaştırma koridorlarına devasa yatırımlar yaparken bu yolların<br />

siber saldırılara karşı da korunması gerekiyor.<br />

38<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

AYHAN GÜCÜYENER<br />

HASEN DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK<br />

MERKEZI<br />

Küreselleşme olgusunun, iktisadi<br />

dengeleri ve uluslararası ilişkileri<br />

şekillendirdiği günümüz<br />

dünyasında, karşılıklı bağımlılık<br />

prensibi ve bölgesel ekonomik entegrasyon<br />

stratejisi birçok devletin uzun vadeli<br />

planları içinde. Çin Devlet Başkanı<br />

Xi Jinping’in, 2013’ün sonbaharında,<br />

Kazakistan’da açıkladığı devasa Tek Kuşak<br />

Tek Yol (One Belt, One Route) girişimi de<br />

bu stratejinin en güzel örneklerinden. Başta<br />

enerji nakil hatları ve ulaştırma ağları gibi<br />

büyük altyapı projeleri vasıtasıyla “İpek<br />

Yolu’nu Yeniden Canlandırma” ve Asya,<br />

Avrupa, Afrika’yı denizyolu üzerinden<br />

birbirine bağlama stratejisini ortaya<br />

koyan Çin, daha proaktif bir ekonomi<br />

diplomasisiyle 65 farklı ülkeden 4,4 milyar<br />

insana hitap etmeyi hedefliyor. 1<br />

Uluslararası siyasi iktisatta, kompleks<br />

karşılıklı bağımlılık ilkesi çerçevesinde,<br />

tüm aktörler için “kazan-kazan” etkisi<br />

yaratma iddiasında olan Çin, bu girişimiyle<br />

elbette bir yandan da jeostratejik ağırlığını<br />

kuvvetlendirme ve Çinli firmaların<br />

küresel ekonomideki pozisyonlarını<br />

sağlamlaştırmayı hedefliyor. Bununla<br />

beraber, bugüne kadar ortaya atılan<br />

en geniş çaplı altyapı yatırımlarından<br />

biri olarak görülebilecek proje için, Çin<br />

bütçesinden 40 milyar dolar gibi devasa bir<br />

miktar ayrıldı.<br />

Bugüne dek büyük ölçüde iktisadi ve<br />

jeostratejik boyutlarıyla incelenen bu<br />

girişimi analiz ederken, yatırımların<br />

sürekliliği için önem arz eden bir başka<br />

noktayı da mutlaka hesaba katmak gerekli:<br />

Güvenlik. Bu çerçevede, geniş çaplı enerji<br />

ve ulaştırma projelerinden bahsediyorsak,<br />

“kritik altyapı güvenliği”, kuşkusuz<br />

denkleme dâhil edilmesi gereken bir unsur.<br />

Bir başka deyişle, söz konusu devasa proje<br />

hayata geçirilirken, güvenliğe ilişkin risk<br />

değerlendirmelerinin muhakkak proaktif<br />

bir yaklaşımla ele alınmış olması gerekiyor.<br />

BÜTÜNCÜL BİR YAKLAŞIM ŞART<br />

Her ne kadar literatürde fikir birliğine ve<br />

evrensel bir tanıma ulaşılamamış olsa da,<br />

kritik altyapılar, insan vücudundaki kan<br />

damarlarına benzer şekilde, işlevlerinde<br />

herhangi bir aksama ya da bozulma olması<br />

durumunda sosyal ve ekonomik yaşamın<br />

ciddi zarar görebileceği fiziksel mekânlar,<br />

sistemler veya organizasyonlar olarak<br />

1 Clingeldael, “One Belt-One Route: An Opportunity for<br />

the EU’s Security Strategy”, Aralık, 2015<br />

tanımlanıyor. Bu çerçevede, enerji üretim,<br />

iletim ve nakil hatlarının ve ulaştırma<br />

ağlarının bu sistemin en önde gelen<br />

aktörleri olduğu söylenebilir.<br />

Bununla beraber, günümüzün değişen ve<br />

giderek sofistike hale gelen tehdit ve risk<br />

koşullarında, yalnızca fiziksel güvenlikten<br />

bahsetmek neredeyse imkansız, hatta<br />

hatalı bir tutum haline geldi. Bir başka<br />

deyişle, “nesnelerin interneti” dönemini<br />

yaşadığımız günümüzde, “siber güvenlik”<br />

kritik altyapılar için hayati bir önem taşıyor.<br />

Bu çerçevede fiziksel ve siber güvenliği<br />

birbirinden ayrı düşünmeksizin bütüncül<br />

bir güvenlik yönetimi yaklaşımının inşa<br />

edilmesi gerekiyor. Öte yandan, Çin’in Tek<br />

Kuşak Tek Yol girişiminde olduğu gibi,<br />

söz konusu sınır aşan ve birçok ülkenin<br />

güvenlik ve refahını eş zamanlı ilgilendiren<br />

projeler olduğu zaman “karşılıklı<br />

bağımlılık” unsuru, tehdit ve risk öğelerini<br />

çok daha gelişmiş ve karmaşık bir hale<br />

getiriyor.<br />

Fiziksel güvenlik dendiğinde akla ilk<br />

gelen unsur, enerji ve ulaştırma ağlarının<br />

terörizm, sabotaj, Vandalizm gibi<br />

aktivitelere karşı korunması. Ancak, yakın<br />

geçmiş kısaca bir gözden geçirildiğinde<br />

hem enerji hem de ulaştırma altyapılarının<br />

sıklıkla fiziksel saldırılara hedef olduğu<br />

gözlemlenebiliyor. Enerji hatları, özellikle<br />

petrol ve doğal gaz boru hatlarına<br />

yönelik fiziksel saldırıların genellikle<br />

Kolombiya, Irak, Nijerya gibi hidrokarbon<br />

kaynaklarına sahip ülkelerde yoğunlaştığı<br />

biliniyor.<br />

Bununla beraber, START’ın 2015<br />

tarihli araştırma raporunda 2010-2014<br />

periyodunda, Pakistan’da enerji sektörüne<br />

yönelik kaydedilen 439 fiziksel saldırıyla<br />

ülkenin Yemen ve Kolombiya’yı geçerek<br />

ilk sıraya yerleştiği görülüyor. Bununla<br />

beraber, bu noktada Pakistan’ın, Tek<br />

Kuşak Tek Yol projesinde önemli bir<br />

ortak olduğu ve Çin-Pakistan Ekonomik<br />

Koridoru Projesi’nin 2013’te 1,65 milyar<br />

dolar fon aldığı ayrıntısını göz ardı<br />

etmemek gerekiyor. Enerji altyapılarına<br />

benzer şekilde ulaştırma ağları da sıklıkla<br />

fiziksel saldırıların hedefi haline gelebiliyor<br />

ve sonuçlar da sadece ekonomik açıdan<br />

yıkıcı olmuyor. En çarpıcı ve vahim<br />

örneklerden biri olarak, 2006’da Hindistan<br />

Bombay’da demiryolunu hedef almış<br />

saldırı, 209 insanın hayatını kaybetmesiyle<br />

sonuçlanmıştı.<br />

Enerji ve ulaştırma altyapılarını hedef<br />

alarak, fiziksel tahribata yol açmak için<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

39


ÇİN - ULAŞTIRMA<br />

günümüzde siber teknolojinin kötü niyetli kişiler ya da<br />

gruplar tarafından kullanılabileceği bugüne kadar birçok<br />

örnekle deneyimlendi. Her ne kadar şu ana kadar siber saldırı<br />

sonucu herhangi bir can kaybı meydana gelmemiş olsa<br />

da, 2015’te Ukrayna’da elektrik kesintisiyle sonuçlanan ve<br />

1982’de Trans-Sibirya Boru Hattı’nda büyük bir patlamaya<br />

sebep olan “siber sabotaj” örnekleri, bizi öngörebildiğimizin<br />

ötesindeki gelecek senaryoları açısından uyarıyor. Bununla<br />

beraber, siber saldırılar, aslında ulaştırma altyapıları için de<br />

önemli bir tehdit unsuru. Nitekim 2013’te İsrail ulaştırma<br />

altyapısını hedef aldığı iddia edilen kötücül yazılım, Carmel<br />

Tüneli’ndeki güvenlik kameralarını etkilemiş, trafiğin tam<br />

iki gün aksamasına sebep olmuş ve binlerce dolarlık bir<br />

zarara yol açmıştı.<br />

Sonuç olarak, devasa altyapı projelerini düşünürken<br />

hem fiziksel hem de siber tehditleri güvenlik risk<br />

değerlendirmelerinine dâhil etmek ve bütüncül bir<br />

yaklaşım geliştirmek gerekiyor. Hele ki söz konusu, sınır<br />

aşan, karşılıklı bağımlılık ilkesine dayanan ve bölgesel<br />

entegrasyonu hedefleyen çok ortaklı altyapı projeleri<br />

olduğunda, tehdit ve risk seviyelerini çok daha farklı<br />

boyutlardan görmek gerekiyor.<br />

ÇİN’İN KRİTİK ALTYAPI GÜVENLİĞİ POLİTİKASI<br />

Küresel ölçekte, kritik altyapı güvenliği için hazırlanmış tek<br />

bir mucizevi reçete yok. Ülkeler ulusal kritik altyapılarını<br />

farklı ölçek ve değerlendirmeler kullanarak hazırlıyor; bu<br />

çerçevede ulusal eylem planları oluşturuyorlar. Örneğin<br />

ABD’de kritik altyapı güvenliği tek bir düzenleyici kurum<br />

Devasa altyapı projelerini<br />

düşünürken hem fiziksel hem de<br />

siber tehditleri güvenlik risk<br />

değerlendirmelerine dâhil etmek<br />

ve bütüncül bir yaklaşım<br />

geliştirmek gerekiyor.<br />

Yurt Güvenliği Bakanlığı (Department of Homeland<br />

Security) tarafından koordine edilirken, Birleşik Krallık’ta<br />

Ulusal Kritik Altyapıları Koruma Merkezi’nin (Center for<br />

the Protection of National Infrastructure) ulusal ölçekte<br />

önemli bir rol üstlendiği görülüyor.<br />

Çin’de kritik altyapı güvenliği politikaları analiz edilmek<br />

istendiğinde, açık belge ve kaynaklara ulaşma imkânının<br />

çok daha sınırlı olduğunu da not etmek gerek. ABD ve AB<br />

örneklerinin aksine, sistematik ve belgelendirilmiş bir kritik<br />

altyapı güvenliği politikasından bahsetmek çok daha zor.<br />

Özellikle, ülkenin ekonomik sisteminin doğası gereği, kamu<br />

ve özel sektör arasında güvenliğe ilişkin herhangi bir işbirliği<br />

ya da ortaklıktan bahsetmek halihazırda mümkün değil.<br />

Bununla beraber, Çin, siber güvenlik ve siber savaşlar dendiği<br />

zaman, küresel ölçekte akla ilk gelen büyük güçlerden<br />

biri ve Çinli yetkililer siber güvenliği ulusal güvenliğin<br />

ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Örneğin Çin’in resmi<br />

40 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

kaynakları incelendiğinde, gelecekteki savaşların bilgi<br />

teknolojileri üzerinden yürütüleceği ve bu bağlamda Çin’in<br />

siber kapasitesini güçlendirmesi vurgusu öne çıkıyor. Bu<br />

gerekliliğe istinaden, her ne kadar çok şeffaf rakamlardan<br />

bahsetmek mümkün olmasa da, ABD’li uzmanların açıklamalarına<br />

göre, Çin’in 2015’te siber güvenliğe ayırdığı bütçesinde<br />

yüzde 30 gibi ciddi bir artış kaydedildi.<br />

Çin açısından, her ne kadar, ulusal ölçekte, tutarlı ve<br />

kapsayıcı bir siber güvenlik stratejisinden bahsetmek güç<br />

olsa da, ülke siber güvenlikte yerli ürünlerin kullanımına<br />

büyük önem atfediyor ve yabancı, özellikle batılı bilgi<br />

teknolojileri ürünlerinin kullanımını büyük ölçüde<br />

kısıtlamış ya da kullanımına sıkı düzenlemeler getirmiş<br />

durumda. Örneğin 2014’te Çin yönetimi Kaspersky,<br />

Symantec gibi firmaların anti virüs çözümlerinin Çin’deki<br />

kullanımını kısıtlamış ve yalnızca beş firmanın piyasada<br />

faaliyet göstermesine izin vermişti.<br />

GÜVENLİK AYAĞI: ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ MÜMKÜN MÜ?<br />

Çin’in kritik altyapı güvenliği ve siber güvenlik<br />

politikalarına kısaca bir göz attıktan sonra Tek Kuşak Tek<br />

Yol projesinin hem fiziksel hem de siber anlamda güvenlik<br />

ayağının nasıl yürütüleceği ya da yürütülmesi gerektiği<br />

sorusu ön plana çıkıyor. Acaba ulusal yaklaşımlar ve<br />

düzenlemeler yeterli olacak mı? Roller ve sorumluluklar<br />

nasıl düzenlenecek ya da herhangi bir kriz anında<br />

müdahale eden mekanizma kim olacak? Projelerin ev<br />

sahibi devletler ve projelerde yer alan özel firmalar arasında<br />

güvenlik açısından nasıl bir işbirliği öngörülüyor?<br />

ABD’li uzmanların<br />

açıklamalarına göre, Çin’in<br />

2015’te siber güvenliğe ayırdığı<br />

bütçesinde yüzde 30 gibi ciddi<br />

bir artış kaydedildi.<br />

Öncelikle proje her ne kadar Çin inisiyatifiyle başlatılmış<br />

olsa da, unutmamak gerekir ki sınır aşan ve Çin’den<br />

Avrupa’ya uzanması planlanan enerji ve ulaştırma ağları<br />

açısından güvenlik anlamında, ulusal düzenlemelerin<br />

ötesinde, uluslararası bir işbirliği mekanizması gerekli<br />

gibi görünüyor. Bu noktada devletler açısından işbirliği,<br />

düzenlenmiş bir çerçeve içinde bilgi ve istihbarat paylaşımı<br />

sistematiğinin oluşturulması bir öneri olarak sunulabilir.<br />

Bununla beraber, birçok ülkeyi ilgilendiren bir projede,<br />

örneğin bir doğal gaz boru hattında herhangi bir güvenlik<br />

krizi olması anında nasıl bir yol izleneceği konusunda<br />

fikirler veren ortak tatbikat ve egzersizler “güvenlikte<br />

işbirliği” felsefesini destekleyebilir. Son olarak, projenin<br />

hem fiziksel hem de siber ayağını içeren bütüncül güvenliği<br />

çerçevesinde, güvenlik risk değerlendirme planlarının<br />

hazırlanması ve düzenli olarak güncellenmesi, yatırımların<br />

ve kârlılığın devamlılığının sağlanması açısından proaktif<br />

bir öneri olarak sunulabilir.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

41


ANALİZ<br />

TÜRKİYE EKONOMİSİ<br />

<strong>42</strong><br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

DOÇ. DR. FATIH MACIT<br />

HASEN EKONOMI MERKEZI<br />

MERKEZ<br />

BANKASI’NDA<br />

YENI DÖNEM<br />

Merkez Bankası’nda yeni bir dönem başlarken aslında<br />

Türkiye’nin de yeni bir döneme girmesi ve üretim odaklı<br />

politikalar geliştirmesi gerekiyor.<br />

Hükümetin, Merkez Bankası Başkan<br />

Yardımcısı Murat Çetinkaya’yı yeni<br />

başkan olarak atamasıyla birlikte<br />

aylardır süren önemli bir belirsizlik<br />

ortadan kalkmış oldu. Merkez Bankası<br />

(MB) Başkanı’nın ataması aslında her<br />

dönemde ekonomi gündemini meşgul eden<br />

önemli konulardan biri olmuştur. Fakat son<br />

dönemde yaşanan faiz indirim tartışmaları<br />

dikkate alındığında yeni başkanın kim<br />

olacağı piyasa<br />

tarafından daha<br />

dikkatle takip<br />

ediliyordu. Yeni<br />

başkanla birlikte<br />

MB üzerindeki<br />

siyasi baskının daha<br />

da artabileceği ve<br />

aşırı genişleyici<br />

bir para politikası<br />

noktasında adımlar<br />

atılacağı konusunda<br />

piyasaların biraz<br />

endişeli olduğu<br />

biliniyordu. Atama<br />

kararının basına<br />

yansımasının ardından döviz, hisse senedi<br />

ve tahvil piyasalarındaki ilk fiyatlamalara<br />

bakıldığında Banka içerisinden birinin<br />

atanmasının olumlu karşılandığı görülüyor.<br />

Piyasalar tarafında görülen ilk tepkiler<br />

olumlu olmakla birlikte yeni dönemde<br />

para politikasının duruşunda önemli<br />

bir değişiklik olup olmayacağı piyasa<br />

oyuncuları tarafından yakından<br />

izlenecektir. Bu anlamda yeni dönemde para<br />

politikasının duruşuna ilişkin bir öngörüde<br />

bulunmadan önce mevcut durumu ve<br />

çerçeveyi de değerlendirmek gerekir diye<br />

düşünüyorum.<br />

Merkez Bankası 2006’dan bu yana<br />

açık enflasyon hedeflemesi politikasını<br />

uyguluyor. Yıl sonunda enflasyon hedefine<br />

ulaşmak veya ulaşamamak enflasyon<br />

hedeflemesi rejimi altında para politikasının<br />

performansını değerlendirmede en<br />

önemli unsur<br />

olarak karşımıza<br />

çıkıyor. Bu<br />

anlamda enflasyon<br />

hedeflemesi<br />

rejiminin<br />

uygulandığı son<br />

10 yılda MB’nin<br />

sadece üç defa<br />

hedefi yakaladığı<br />

görülüyor. Özellikle<br />

dışsal faktörleri<br />

dikkate almadan<br />

sadece hedeflenen<br />

ve gerçekleşen<br />

enflasyon<br />

rakamlarına bakarak para politikası<br />

başarısız olmuştur demek politika<br />

yapıcılara haksızlık olabilir. Örneğin,<br />

2012’den bu yana ekonomik büyümedeki<br />

yavaşlamaya rağmen MB hiçbir yılda<br />

enflasyon hedefini tutturamadı. Fakat bu<br />

sapmada, Türk Lirası’nda son iki yıldır<br />

görülen değer kaybı ve gıda fiyatlarındaki<br />

artış gibi Banka’nın kontrolü dışındaki<br />

dışsal faktörlerin çok ciddi etkisi oldu.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

43


TÜRKİYE EKONOMİSİ<br />

Burada karşı argüman olarak MB’nin bir şekilde enflasyonu<br />

hedefe yaklaştırmak için böyle dışsal şoklarda bile uygun<br />

politika setini geliştirmesi gerektiği dile getirilebilir.<br />

Fakat böyle bir politika, ekonomik büyümenin daha<br />

da yavaşlamasına ve Türkiye gibi genç nüfusun yoğun<br />

olduğu bir ekonomide işsizliğin artmasına neden olurdu.<br />

Erdem Başçı dönemi belki de son yıllarda faiz üzerine<br />

tartışmaların en çok yoğunlaştığı dönemlerden biri oldu.<br />

Sayın Başçı Nisan 2011’de göreve geldiğinde, 2008-2009<br />

küresel kriz sonrası oluşan likidite bolluğu ve düşük faiz<br />

ortamının da desteğiyle Türkiye ekonomisi yüzde 9 gibi<br />

yüksek bir ekonomik büyüme oranını yakalamıştı. Fakat<br />

aynı dönemde cari açık 74 milyar dolarla GSYİH’nin<br />

yüzde 10’u seviyesine kadar yükselirken enflasyon yüzde 5<br />

hedefine karşılık çift haneli seviyelere yükselmişti. Böyle bir<br />

ortamda kaçınılmaz olarak Başçı ve ekibi finansal istikrarı<br />

önemli ölçüde tehdit edebilecek cari açığı düşürmeyi ve<br />

enflasyon beklentilerini hedeflerle uyumlu hale getirmeyi<br />

para politikasının önceliği haline getirdi. Türkiye gibi<br />

ithalata bağımlılığı önemli boyutlara gelmiş bir ekonomi<br />

için bunun başarılması ancak iç talebin baskılanmasıyla<br />

mümkün olabilecekti. MB bu dönemde özellikle bankacılık<br />

sektöründe kredi hacmindeki büyümeyi yakın takibe<br />

alırken hanehalkı ve firmaların borçluluk oranlarının biraz<br />

daha makul bir hızda ilerlemesini sağlamaya çalıştı. Bu<br />

dönemde Banka’nın birden fazla hedefe yönelmesinin bir<br />

gerekliliği olarak politika araçlarında çeşitlilik oluşturuldu<br />

ve bu yöntemle küresel ekonomideki belirsizliklere karşı<br />

da esneklik sağlanmaya çalışıldı. Uygulanan politika<br />

seti cari açık ve enflasyonda kısmen de olsa bir düzelme<br />

oluşturmuş olsa da ekonomik büyümede önemli bir<br />

maliyetle bu başarılmış oldu. 2011’de yüzde 8,8 büyüyen<br />

Erdem Başçı dönemi son yıllarda<br />

faiz üzerine tartışmaların en çok<br />

yoğunlaştığı dönemlerden biri<br />

oldu.<br />

ekonomi 2012’de sadece yüzde 2,1 büyürken, 2013 ve 2014’te<br />

ekonomi büyüme oranı sırasıyla yüzde 4 ve yüzde 2,9 olarak<br />

gerçekleşti. MB’nin faiz kararlarını tartışmanın odağı haline<br />

getiren de aslında ekonomik aktivitedeki bu yavaşlama<br />

oldu. Başçı ve ekibi faizi gereksiz yere yüksek tuttukları<br />

için eleştirilmişti. Temel olarak bakıldığında MB’nin o<br />

dönemde aldığı önlemler aslında Türkiye ekonomisini uzun<br />

vadede oluşabilecek bir finansal krizden korudu. Türkiye<br />

ekonomisi cari açığı büyük oranda portföy yatırımları<br />

ve özel sektörün yurt dışı borçlanmalarıyla finanse<br />

ediyordu. Dolayısıyla 2011’deki 74 milyar dolar gibi bir<br />

cari açık rakamının birkaç yıl daha devam etmesi mevcut<br />

ekonomik büyüme oranını korurken ekonomiyi ani sermaye<br />

çıkışlarına karşı çok daha riskli bir konuma getirecekti. MB<br />

o dönemde kredi hacmindeki artışı sınırlandırıcı tedbirlerle<br />

ekonominin biraz soğumasını ve finansal sistemdeki<br />

risklerin daha dengeli bir düzeyde olmasını sağlamaya<br />

çalıştı. Bu doğal olarak politikacıların çok hoşuna<br />

gitmeyecek bir tercih olacaktı.<br />

Başçı ve ekibinin bir şanssızlığı da Amerikan merkez<br />

bankası Fed’in para politikasında normalleşmeye<br />

geçileceğine ilişkin verdiği sinyalin kendi dönemlerine<br />

44 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

ENFLASYON HEDEF VE GERÇEKLEŞMELERİ (2006-2015)<br />

Hedef<br />

Hedef<br />

Gerçekleşen<br />

Gerçekleşen<br />

denk gelmesi oldu. Haziran 2013’te Bernanke’nin küresel<br />

krizden sonra 2 trilyon doların üzerine çıkan tahvil<br />

alımlarının sona erebileceğine ilişkin sinyali sadece<br />

Türk Lirası değil bütün gelişmekte olan ülke para<br />

birimleri üzerinde baskı yarattı. Bu dönemde kurda<br />

yaşanan yükseliş hiç şüphesiz faizin yüksek kalmasına<br />

ve yavaşlayan ekonomik aktiviteye rağmen enflasyon<br />

hedeflerinin tutmamasına neden oldu.<br />

Peki, yeni başkanla birlikte MB’nin politika duruşunda<br />

önümüzdeki dönemde radikal bir değişiklik olur mu?<br />

Bu noktada hükümet yapısal bir adım atmadıkça para<br />

politikası ana hatları itibariyle büyük bir değişiklik<br />

göstermeyecektir. Yapısal değişiklerden bir tanesi Merkez<br />

Bankası kanunuyla ilgili bir değişiklik olmasıdır. 2001<br />

krizinden sonra MB’nin bağımsızlığını güçlendirmek için<br />

değiştirilen kanunda Banka’nın birinci görevi olarak fiyat<br />

istikrarı net bir şekilde ortaya konuyor. Kanunun yine<br />

aynı maddesinde fiyat istikrarıyla çelişmemek koşuluyla<br />

MB’nin hükümetin büyüme ve istihdam politikalarına<br />

destek verebileceği belirtiliyor. Hükümet mevcut yapıda<br />

para politikasının ekonomik büyümeye daha fazla destek<br />

vermesini istiyorsa bunun daha ön plana çıkarıldığı bir<br />

yapı oluşturabilir. İkinci konu da son 10 yıldır uygulanan<br />

enflasyon hedeflemesi rejiminin bir miktar gevşetilmesi<br />

olacaktır. MB’nin şu an faiz indirimi konusunda elini<br />

bağlayan en önemli konu halen enflasyonun hedeflenen<br />

seviyenin üzerinde olmasıdır. Enflasyon hedefini<br />

hükümet MB ile birlikte belirliyor. Eğer yüzde 5 yerine<br />

daha yukarıda bir hedef koyulursa bu da MB’nin<br />

elini rahatlatabilir. Bu iki yapısal değişiklik olmadan<br />

para politikasının duruşunda çok büyük bir değişim<br />

olmayacaktır. Hem küresel ekonomideki belirsizlikler<br />

Yeni başkanla birlikte MB’nin<br />

politika duruşunda önümüzdeki<br />

dönemde radikal bir değişiklik<br />

olur mu? Bu noktada hükümet<br />

yapısal bir adım atmadıkça para<br />

politikası ana hatları itibariyle<br />

büyük bir değişiklik<br />

göstermeyecektir.<br />

hem de Türkiye ekonomisinin yabancı tasarruflara karşı<br />

duyarlılığı dikkate alındığında hükümetin de bu konularda<br />

herhangi bir adım atacağı kanaatinde değilim. Dolayısıyla<br />

önümüzdeki dönemde para politikasında bir sadeleşme<br />

ve faizlerde bir miktar indirim olsa bile para politikasının<br />

genel çerçevesinde çok büyük bir değişim olmayacaktır.<br />

Aslında Türkiye ekonomisinin bundan sonraki dönemde<br />

sadece para politikasının desteğiyle güçlü bir ekonomik<br />

büyüme patikasına girmesi çok mümkün görünmüyor.<br />

Yaşadığımız son küresel krizden sonra görüldü ki para<br />

ve maliye politikalarının uzun vadeli sürdürülebilir<br />

büyüme üzerindeki etkileri oldukça sınırlı kalıyor. Türkiye<br />

ekonomisi, faizleri uzun vadede kalıcı olarak aşağı çekmek<br />

istiyorsa üretim odaklı bir ekonomik modele geçmesi<br />

gerekiyor. Bunun başarılması da eğitim, hukuk, uluslararası<br />

ticaret politikaları ve vergi politikaları gibi alanlarda yapısal<br />

reformların ivedilikle hayata geçirilmesine bağlı görünüyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

45


YAKIN PLAN<br />

SİBER GÜVENLİK<br />

46<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

SANAYİ 4.0 İÇİN<br />

SİBER GÜVENLİK<br />

OSMAN KURT<br />

HASEN DIJITAL İLETIŞIM VE MEDYA<br />

İLIŞKILERI KOORDINATÖRÜ<br />

UZMANLARI ARANIYOR<br />

Türkiye sanayisi 4.0 trenine binerken siber güvenlik uzmanı açığını hızla<br />

kapatmalı.<br />

Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney yaşadığı<br />

kalp hastalığıyla ilgili bir kitap yazar ve bu<br />

kitabı tanıtmak için 60 Dakika isimli bir TV programına<br />

katılır. Programda güvenlik nedeniyle kalp<br />

pilinin kablosuz özelliğini kapattırdığını açıklaması bir<br />

anda akıllara Homeland dizisini getirir. Bu dizide de kalp<br />

pili taşıyan ABD Başkan Yardımcısı hacker’ların saldırısıyla<br />

öldürülür. Aslında 4. Sanayi Devrimi’ne geçişin<br />

yaşandığı şu günlerde siber güvenliğin önemi çok<br />

daha artıyor.<br />

Dünyada da 3 trilyon dolarlık bilişim pazarının<br />

yüzde 15’ini siber suç maliyetinin oluşturduğu<br />

tahmin ediliyor. <strong>2016</strong>’da siber suçların neden<br />

olduğu maliyetin 650 milyar dolar, 2017’de ise 1<br />

trilyon dolar olması öngörülüyor. Tabii bu rakamlar<br />

iyimser. Zira birçok kurum siber saldırıya uğrasa da prestij<br />

kaybetmemek için bunu açıklamıyor. Hacker’ların yıllık<br />

kazancının da 1 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Öte<br />

yandan bir yazılımın zararlı olduğu ortalama 205 günde anlaşılıyor.<br />

Ayrıca <strong>2016</strong>’da dünyadaki kritik altyapıların yüzde<br />

5’inin siber saldırıya uğraması bekleniyor.<br />

İnsanlar bir süredir robotların giderek akıllanacağı ve<br />

bir gün dünyayı ele geçirmek için kendileriyle savaşaca-<br />

ğından korkuyorlar. Nitekim Hollywood bu tema üzerine<br />

Terminatör, Matrix gibi birçok filmi hayata geçirdi.<br />

Yıllardır fantezi gibi görülen akıllı robotlar giderek daha<br />

gerçekçi bir hal alıyor. 2011’de Almanya’nın Hannover<br />

şehrinde düzenlenen fuarda gündeme gelen ve Almanların<br />

öncülüğünü yaptığı 4. Sanayi Devrimi’nin ana maddelerinden<br />

biri de öğrenen, birbirleriyle iletişim kuran otomon<br />

robotlar. Tabii cihazların birbirleriyle konuşması da<br />

beraberinde siber güvenlik risklerini getiriyor.<br />

Türkiye’nin de Sanayi 4.0 trenine hızla atlarken<br />

siber güvenlik konusunda ciddi insan kaynağına<br />

ihtiyacı olacak.<br />

Bugün birbirleriyle konuşan, iletişime geçen makinelerin<br />

ve robotların dönemi çok uzakta değil.<br />

İnsanların yerini robotların aldığı karanlık fabrikalar<br />

sadece bir hayal değil. İntel Türkiye Genel Müdürü<br />

Burak Aydın, “2020 yılında robotların üretimdeki payı<br />

yüzde 25 olacak. Ucuz iş gücüyle ön plana çıkan Çin’de<br />

bile robotlar üretime giriyor” diyor.<br />

AKILLI NESNELER İNSANLARIN YERİNİ ALACAK<br />

Gartner’in 2015 trendleri de bu yönde. Gartner’in 2015’te<br />

öngördüğü 3 trend var:<br />

GARTNER’İN TEKNOLOJİ TRENDLERİ<br />

Akıllı nesnelerin<br />

kendi kararlarını daha<br />

sıklıkla kendilerinin<br />

vermeye başlaması<br />

Akıllı nesnelerin<br />

günlük hayatımızın<br />

dokusuna işlenmesi<br />

Akıllı nesnelerin<br />

insanların yerini<br />

alması<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

47


SİBER GÜVENLİK<br />

50 MILYAR<br />

BIRBIRINE BAĞLI MAKINE<br />

Tüketici internetinin bir sonraki<br />

aşaması endüstriyel internet. Artık<br />

endüstride kullanılan cihazlar da<br />

internete bağlanıyor. Bu şekilde<br />

oluşacak ekosistem ise çok daha<br />

etkileyici. Endüstriyel internet<br />

dünyada 50 milyar birbirine bağlı<br />

makine yaratacak.<br />

3 MILYAR İNSAN<br />

Şu anda İnternet yolu ile birbirine<br />

bağlı insan sayısı<br />

8 MILYAR<br />

İNSAN<br />

2020 yılında<br />

birbirine<br />

bağlı olacak<br />

insan sayısı<br />

BÜYÜK VERİ<br />

BÜYÜYOR<br />

Nesneler birbirine<br />

bağlanıyor<br />

HIZLA<br />

BİRBİRİMİZE<br />

BAĞLANIYORUZ<br />

50 MILYAR CIHAZ<br />

2020 yılında birbirine<br />

bağlı olacak cihaz<br />

sayısı<br />

Aslında makineler yıllardır hayatımızdaydı ancak<br />

onların bir anda akıllı özelliklere sahip olmasının<br />

başlıca nedeni internetle tanışmaları oldu.<br />

İnternet özellikle tüketici elektroniğiyle hayatımıza<br />

nüfuz etmeye başladı.<br />

Tüketici interneti dünyada birbirine bağlı 3 milyar<br />

insan yarattı. Bugün ortalama 1 kişinin internete bağlı<br />

2 ya da 3 adet cihazı var. 2020’de bunun 8 olacağı tahmin<br />

ediliyor. Giderek sahip olduğumuz her şey internete bağlanıyor.<br />

Otomobillerimiz, saatlerimiz, telefonlarımız…2020’de<br />

internete bağlı cihazların sayısının 50 milyarı geçmesi<br />

bekleniyor. Çin’in ve dünyanın e-ticaret devi Alibaba’nın<br />

CEO’su Jack Ma, “10 yıl içerisinde internete bağlı olmayan<br />

hiçbir şey satamayacağız” diyor.<br />

HACKER’LAR SAĞLIĞINIZA GÖZ DİKEBİLİR<br />

Özellikle internet ve büyük veri gibi konularda atılan adımlarla<br />

makineler çoktan birbirleriyle konuşmaya başladı.<br />

Aslında bu etkileşim birçok anlamda hayatımızı kolaylaştırıyor.<br />

Özellikle sağlık alanında hem güzel örnekler hem<br />

de ciddi potansiyel var. Şeker hastaları sürekli kendilerine<br />

iğne yapmak yerine deri altına yerleştirilmiş kablosuz<br />

bağlantıya sahip bir ölçüm cihazı sayesinde işi makinelere<br />

teslim edebiliyor. Bu ölçüm cihazı kan değerini hastaneyle<br />

paylaşıp ona göre vücuda yerleştirilen insülin pompasına<br />

doğru oranda insülin pompalamasını söyleyebiliyor. Tabii<br />

internete bağlı cihazların artması önemli riskleri de beraberinde<br />

getiriyor. Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick<br />

Cheney’in başına gelen olay bunun en güzel örneklerinden<br />

biri. Yine ABD’li bir güvenlik araştırmacısı olan Jack<br />

Barnaby bir siyah şapkalı hacker konferansında 15 metrelik<br />

bir mesafeden 20 dolardan az tutan Arduino işlemciyle<br />

insülin pompasını hack’lemeyi başararak buradaki riskleri<br />

gözler önüne serdi.<br />

Öte yandan tüm bu güvenlik risklerine rağmen Sanayi<br />

4.0 dönüşümü pek de karşı durulamaz bir gelişme.<br />

Türkiye de bu konuyu yakından takip etmesi gereken<br />

ülkelerden bir tanesi. Siemens Türkiye Genel<br />

Müdür Yardımcısı Ali Rıza Özsoy, “Almanya Sanayi<br />

4.0 devrimini tamamladığında Türkiye’ye karşı maliyet<br />

avantajı kazanacak” diyor. Türkiye bu dönüşüme<br />

hızla uyum sağlayamazsa ucuz emek gücü kozunu kaybedebilir.<br />

Davos Zirvesi’nin de bu sene ana gündemi olan Sanayi<br />

4.0, Türkiye’de kamu tarafında da ciddi şekilde gündeme<br />

alınmış durumda. Nitekim bu yönde kamu çalışmalarını bu<br />

sene içerisinde tamamlamayı hedefliyor.<br />

15 BİN SİBER GÜVENLİK UZMANI AÇIĞI VAR<br />

Sanayi dönüşümünün temel başlıklarından olan siber güvenlik<br />

konusunda önemli çalışmalar yapılıyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden<br />

biri de Havelsan bünyesinde açılan siber güvenlik<br />

merkezi. Havelsan Siber Güvenlik ve Bilişim Teknolojileri Genel<br />

Müdür Yardımcısı Yücel Bağrıaçık, 2023’te dünyadaki en büyük<br />

100 savunma sanayi şirketinden biri olmayı hedeflediklerini<br />

söylüyor. Öte yandan Türkiye’nin siber güvenlik alanındaki<br />

noksanlarına da dikkat çekiyor: “Türkiye dünyada siber<br />

suçlarla ilişkilendirilen ülke sıralamalarında hep ilk 10’da.<br />

Bunun temel sebebiyse yetişmiş güvenlik elemanı açığı.<br />

Halihazırda 15 bin siber güvenlik uzmanı açığımız var. Bunun<br />

yetişmesi için de en az 10 sene beklemeliyiz.”<br />

Türkiye zararlı yazılımlardan dünyada en fazla etkilenen<br />

ülkelerden biri. Bu kadar önemli riskler çok ciddi bir pazar<br />

oluşturuyor. Bu pazar Türkiye’de yabancılar tarafından domine<br />

ediliyor. Yücel Bağrıaçık, Türkiye’de 350-400 milyon<br />

dolarlık bir pasta olduğu tahmin edilen siber güvenlik pazarının<br />

yüzde 97’sinin dışarı gittiğini ifade ediyor ve “Pazarın<br />

yüzde 55’i İsrail, yüzde 35’i de ABD’li şirketlerin kontrolünde.<br />

Sonra da Avrupalı şirketler geliyor” diyor.<br />

48 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


<strong>HAZAR</strong> COĞRAFYASINDA KÜLTÜREL ETKİLEŞİMİN İZLERİ<br />

Bin Melodi<br />

Bir Senfoni<br />

.<br />

16 BIN<br />

DOLAR<br />

TOPLAM ÖDÜL<br />

1 EYLÜL <strong>2016</strong><br />

SON BAŞVURU TARİHİ<br />

www.hazarkisafilm.com<br />

ONLINE BAŞVURU


AKTÜEL<br />

PROF. VİDADİ MURADOV<br />

“HALIYA SAHİP<br />

ÇIKARAK ONUN<br />

AİT OLDUĞU<br />

TARİHE DE<br />

SAHİP ÇIKMAK<br />

İSTİYORLAR”<br />

Azer-İlme Halı şirketi Başkanı<br />

Prof. Vidadi Muradov ile halı, halının<br />

tarihteki önemi ve Azerbaycan<br />

halısını konuştuk.<br />

FIGEN AYPEK AYVACI<br />

50<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

Prof. Vidadi Muradov bir filozof.<br />

Halı filozofu. İlmeklere, renklere<br />

yoğunlaştırmış düşüncelerini ve<br />

tarihin en önemli miraslarından<br />

olan halıların dokunduğu Azer-İlme<br />

Halı şirketini kurmuş. HASEN’in<br />

Clinton Global Initiative bünyesinde<br />

yürüttüğü programa da destek veriyor.<br />

Bu program çerçevesinde 40 kadın<br />

Azerbaycan’ın Hocavend kasabasında<br />

hazırlanan atölyede halı dokumayı<br />

öğreniyor. Dokudukları halıları da<br />

satma imkânı elde ediyorlar. Muradov<br />

halı işine 40 yılını vermiş. Kendini<br />

Azerbaycan halılarına ve tarihine<br />

adamış.<br />

Vidadi Bey, önce Azer-İlme’yi bir<br />

tanıyalım, sonra da sizi.<br />

Azer-İlme Halı şirketini 1991’de,<br />

küçük bir grupla kurduk. Fakat<br />

bugün çalışanlarımızın sayısı 700<br />

oldu. Şimdi Azerbaycan’ın farklı<br />

farklı bölgelerinde ve Azer-İlme’de<br />

çalışan kendi halıcılarımız, profesyonel<br />

ressamlarımız, halı yıkayanlarımız,<br />

halı iplerinin boyalarını elde ettiğimiz<br />

bitkileri toplayanlarımız, boyacılarımız<br />

var. Birçok kitabımız basıldı.<br />

Azerbaycan halılarının bütün grupları,<br />

vaktiyle Azerbaycan arazisinde yaşayan<br />

halı dokuyucular hakkında birçok<br />

kitabımız basıldı. Çeşitli dillerde<br />

yayınladığımız bu kitapları dünyanın<br />

100 ülkesine gönderdik. Türkçe<br />

kitabımız Tebriz halıları hakkında.<br />

Bu arada Nahçıvan’da, tarihi halıları<br />

sergilediğimiz Halı Müzesi’ni açtık.<br />

Öyle bir müze ki, dünya tarihindeki<br />

halı müzeleriyle kıyaslandığında bu<br />

müze belki de çok daha üstün bir<br />

konuma sahip. Ziyaretçilerinin sayısı<br />

da günden güne artıyor. Bu müze<br />

nedeniyle Nahçıvan’dan bana bir ödül<br />

verdiler. Ayrıca Nahçıvan halıları<br />

hakkında da bir kitap bastık. Tarihi<br />

Türk yurdu Nahçıvan’da çok enteresan<br />

halılar var. Ayrıca Azerbaycan’da<br />

bilim çalışması kapsamında İrevan<br />

grubu halıları yaptık. İrevan grubuna<br />

ait, 7 dile tercüme edilen kitaplarda<br />

yer alan halıların tamamı bizim<br />

koleksiyonumuzda.<br />

Siz tarih üzerine felsefe<br />

okumuşsunuz. Felsefe okuyup halı<br />

işine nasıl geçiş yaptınız?<br />

Ben aslında iktisatçıyım, Moskova<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

51


PROF. VİDADİ MURADOV<br />

Kooperatif Üniversitesi’ni bitirdim. Ancak halı işine<br />

bende bir merak uyandı. Bizim evde de eskiden çok<br />

halı vardı, 18. yüzyılın sonlarına ait halılardı bunlar.<br />

Karabağ’da bir köyde çalışıyordum, benimle de bir kadın<br />

çalışıyordu. Onun bir halısı vardı ve ben o halıyı aldım.<br />

Ondan sonra halıya karşı merakım arttı. Sonrasında bu<br />

işi devam ettirdim ve 40 senedir halıcılığın içindeyim.<br />

Sonra İrevan halıları hakkında çok güzel monografi<br />

yazdım, 100 tane orijinal halı hakkında. Bugünlerde<br />

Azerbaycan Milli İlimler Akademisi ve Azer-İlme<br />

işbirliğiyle Karabağ bölgesinin halıcılık tarihi kitabı<br />

basıldı. Bu kitapta Karabağ’ın her bölgesi hakkında<br />

tarihi bilgiler, dünyadan göçmüş 800 halıcının resimleri<br />

gibi kısımlar yer alıyor. HASEN’in atölye kurduğu<br />

Hocavend bölgesinin halıları hakkında da burada güzel<br />

bir bölüm var.<br />

Karabağ’da yetişen bitkilerden<br />

alınan renkler ve orada sevilen<br />

nakışlar Karabağ halısının<br />

özelliğini oluşturuyor.<br />

Peki, Karabağ halısının özelliği nedir, diğer<br />

halılardan farkı var mı?<br />

Karabağ halısının özelliği Karabağ’da yetişen bitkilerden<br />

alınan renkler ve orada sevilen nakışlardan oluşması.<br />

Bu nakışlar çok eskiden geliyor. Mesela Şirvan<br />

halısıyla Karabağ halısının hem dokuma şeklinde hem<br />

de renklerinde fark var. Bu da Karabağ bölgesinin<br />

bulunduğu arazinin farklılığından kaynaklanıyor.<br />

Halıya biraz merakı olan bunu ayırt edebilir mi?<br />

Evet, bu işin uzmanları ayırt edebiliyor. Karabağ halısını<br />

anlamak için biraz bilgi gerekiyor.<br />

52 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

Kaçıncı yüzyıla kadar araştırdınız Azerbaycan<br />

halısını?<br />

Biz 12. yüzyıldan 20. yüzyılın ortalarına kadar araştırdık.<br />

Mesela Selçuklular, onlardan sonra Nadir Şah, Nadir<br />

Şah’tan sonra Kaçarlar, böylece Anadolu, Güney<br />

Azerbaycan’dan gelen motifler var. Yani Anadolu halıları<br />

nasıl araştırıldıysa biz de Azerbaycan halılarını öyle<br />

araştırdık. Zaten Anadolu halıları ile Azerbaycan halıları<br />

kardeş. Bir kol orada bir kol burada.<br />

Halılarımız arasında fark var mı?<br />

Mesela Kayseri halısıyla Azerbaycan’da yapılan halının<br />

farkı yok. Bergama halısıyla Kazak halısının da hiç farkı<br />

yok. Kars’ta dokunan halılarla bizim halılarımız arasında<br />

da fark yok. Sadece bizde geometrik nakışlar fazlalıkta.<br />

Neden?<br />

Yazları dağlarda, kışları da sıcak yerlerde yaşayan<br />

kadim Türk insanı Terekemeler göçeri insanlar ve<br />

onların yaptığı halılar daha çok geometrik nakışlarla<br />

bezeli. Mesela Terekemeler dağa atla gittiklerinden<br />

yüklerinin fazla ağır olmaması için daha ziyade kilim<br />

kullanıyorlardı. Onlarda da kilim dokuması daha ön<br />

plandaydı.<br />

Ermenistan da Karabağ halısına sahip çıkıyor.<br />

Bununla ilgili görüşleriniz neler?<br />

Hocavend’de halı dokuyan kadınlar, bazıları hayatta<br />

bazıları değil ve biz bunların hepsini araştırdık. Bu<br />

halılar Hocavend’e ait. Ama ben size bir de örnek<br />

vereyim. Vaktiyle Ermeniler Anadolu’da yaşarken oranın<br />

başka başka bölgelerinde halı dokuyorlarmış. Bunu<br />

kimden öğrenmişler? Türklerden. Karabağ’da da bu işi<br />

yapmışlar. Karabağ, Azerbaycan Türkünün vatanıdır.<br />

Azerbaycan Türkü orada yaşamıştır. Ermeniler de<br />

oraya gidip Azerbaycan kadınlarının halı dokuduğunu<br />

gördükten sonra halı dokumaya başlamışlar. Ama<br />

Azerbaycan kadınının yaptığı ilmekler Türk ilmeğidir.<br />

Türk nakışlarını yapmak için Türk olmak gerekir.<br />

Mesela ben bu konuda uzman olduğum için bir halıyı<br />

Türk mü yapmış yoksa başka millet mi anlayabiliyorum.<br />

Çünkü Ermenilerin yaptığı halıda onlara mahsus renkler<br />

var ve Türkün kendi rengini aksettiremez. Ermeni<br />

kırmızıyı, bizim bildiğimiz ana kırmızıyı yapamaz. Onun<br />

kendi sevdiği kırmızısı var. Yani Azerbaycan halılarının<br />

üzerinde olan renklerin başka bir milletle alakası yok.<br />

Onun üzerindeki nakışlar, renkler hepsi Azerbaycan<br />

Türklerine ait. Bunun hiçbir milletle alakası yok.<br />

Peki niye milletler halıya bu kadar sahip çıkmak<br />

istiyor? Halının ne gibi bir değeri var?<br />

Çünkü onun tarihini benimsemek istiyorlar. Halı<br />

yoluyla ya da adet, anane yoluyla. Ya onun yemeğini<br />

benimsemek istiyor, ya musikisini, ya da halısını. Başka<br />

neyle bu benim diyebilir ki? Binadır yıkılır gider ve bu<br />

bina benimdi diyemezsin. Onun için biz bu yolda çok<br />

çalışıyoruz ki kendi halkımıza, devletimize, bayrağımıza,<br />

kökümüze sahip çıkalım.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

53


OBJEKTİF<br />

KIRGIZİSTAN<br />

54 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>


www.hazarworld.com<br />

Kırgızistan’da kartal ile avlananlara Kırgız dilinde “berkutchi” adı veriliyor. Avcılar, altın<br />

kartalı Bişkek’e 350 kilometre uzaklıkta bulunan Alysh köyündeki Salburun Avcılık<br />

Festivali’ne taşıyor.<br />

<strong>HAZAR</strong> <strong>WORLD</strong><br />

55


KÜLTÜR & SANAT<br />

FİLM<br />

YÖNETMEN: MIRLAN ABDYKALYKOV<br />

SÜTAK<br />

Oyuncular: Taalaïkan Abazova, Tabyldy Aktanov<br />

Kırgızistan’ın uzak<br />

bir dağında, Orta<br />

Asya’da yaşayan<br />

göçebe bir aile; yaşlı<br />

çoban Tabyldy, eşi<br />

Karachach ve onların<br />

üvey kızı Shaiyr ile<br />

yedi yaşındaki torunları<br />

Umsunai.<br />

Shaiyr’in oğlu şehirde<br />

okuduğu için onları yazdan yaza ziyaret eder. Shaiyr’in<br />

kocası bir dağ nehrinde bir tayı kurtarmaya çalışırken<br />

boğulur. Shaiyr bu olaydan sonra ailesiyle kalmaya karar<br />

verir. Orta yaşlı, meteorolog Ermek’in dağa gelmesiyle birlikte<br />

bu kendi halindeki ailenin hayatı ummadık bir yola<br />

girecektir. Yönetmen, bizleri modern zamanlarda yok olmaya<br />

yüz tutmuş gelenekler hakkında düşünmeye sevk ediyor.<br />

SERGİ<br />

TARİH: PAZAR HARİÇ HERGÜN YER: HİSART CANLI TARİH VE DİORAMA MÜZESİ<br />

HİSART<br />

Hisart, dünya tarihi içinde yaşanan ve 21. yüzyılın toplumsal<br />

düzenini belirleyen en önemli olayların canlandırıldığı,<br />

dünyadaki ilk ve tek canlı tarih ve diorama müzesi. Tarih,<br />

efsaneleri ve kahramanlarıyla burada yaşıyor. Selçuklu’dan<br />

Osmanlı’ya, Kurtuluş Savaşı’ndan Birinci ve İkinci Dünya<br />

Savaşlarına tarihin en büyük savaşları, fetihleri ve kaderleri<br />

değiştiren anlar farklı bir deneyimle ziyaretçilere aktarılıyor.<br />

KİTAP<br />

YAZAR: KEMAL ABDULLA YAYINEVİ: AVRUPA YAKASI YAYINLARI<br />

BÜYÜCÜLER DERESİ<br />

Eksik El Yazması adlı romanıyla hem ülkesi Azerbaycan’da hem de Batı’da yankılar uyandırarak<br />

“Yeni Bir Umberto Eco, Azerbaycan’ın Borges’i” olarak selamlanan Kemal Abdulla’nın ilki kadar<br />

önemli tartışmalara neden olan Büyücüler Deresi, etkisinden uzun süre kurtulamayacağınız bir<br />

roman. Abdulla, Büyücüler Deresi’nde bizi Orta Çağ İslam dünyasına götürüyor.<br />

TİYATRO<br />

TARİH: 4-11-12-18 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> YER: ZORLU PSM<br />

39 BASAMAK<br />

1935 Ağustos’u, Richard<br />

Hannay (Engin Hepileri), can<br />

sıkıntısını dağıtmak üzere bir<br />

tiyatro oyununa gitmeye karar<br />

verir. Hannay, o gece tiyatroda<br />

gizemli güzel Annabella’yla<br />

(Demet Evgar) tanışır ve kendini<br />

Londra’dan İskoçya’ya<br />

uzanan çok komik, heyecanlı,<br />

hareketli, çılgın bir casusluk serüveninin ortasında bulur. Bu<br />

serüvende ise onlara pek çok rolle karşımıza çıkan soytarılar<br />

(Okan Yalabık ve Bülent Şakrak) eşlik eder. Sergilendiği her<br />

ülkede seyircinin yoğun ilgisiyle karşılaşan 39 Basamak, dokuz<br />

sene boyunca aralıksız olarak sahnelendiği West End’in<br />

en uzun soluklu yapımlarından biridir.<br />

MÜZİK<br />

TARİH: 13 <strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> YER: CRR KONSER SALONU<br />

CRR CAZ ORKESTRASI<br />

Türk müzisyen ve<br />

kompozitörlerinin<br />

caz ve orkestra<br />

müziği içinde<br />

yerlerini<br />

alabilmelerinin,<br />

dünya müziğine,<br />

geleneksel müziğimize ve kültürel birikimlerimize çağdaş,<br />

akademik ve araştırmacı bir gözle bakabilmekle mümkün<br />

olabileceği inancıyla CRR Bigband adıyla 2007 yılında<br />

yola çıkan orkestra geçtiğimiz sekiz yıl içinde 100’ü aşkın<br />

yeni eseri Türk Caz Müziği repertuvarına kazandırdı.<br />

CRR Caz Orkestrası her biri enstrümanında virtüöz olan<br />

orkestra elemanları ile ulusal ve uluslararası solistleri<br />

sanatseverlerle buluşturmayı hedefliyor.<br />

56<br />

<strong>MAYIS</strong> <strong>2016</strong> <strong>SAYI</strong> <strong>42</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!