HAZAR WORLD - SAYI 35 - EKİM 2015

HAZAR STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR PUBLICATION OF CASPIAN STRATEGY INSTITUTE 

EKİM 2015 SAYI 35 - OCTOBER 2015 ISSUE 35 

KADINLAR İNSANLIK 

KRİZİNİN TAM 

ORTASINDA 

FİYAT- PRICE 5 TL 

WOMEN AT 

THE HEART OF 

HUMANITARIAN 

CRISIS 

КРАТКОЕ ИЗЛОЖЕНИЕ

www.hazarworld.com 

ÖNSÖZ / EDITORIAL 

Mülteci veya ülke içinde yerinden edilmiş 

insanların (IDP) sayısı o kadar arttı ki 

insanlık hiç bu kadar büyük bir trajedi 

ile karşı karşıya kalmamıştı. Bugün 

itibariyle 58 milyon insan kendi evinde 

yaşayamıyor; bu insanlar ya mülteci 

konumundalar ya da başka ülkelere 

sığınmış vaziyetteler. Suriyeli mülteci 

krizi ile birlikte yaşanan bu insanlık 

krizine dünya bir parça da olsa ilgi 

gösterdi. Çünkü mülteciler artık onların 

da kapısına dayandı ve bu ülkeler bu 

durumun kendileri için de bir tehdit 

olduğunun farkına vardılar. Halbuki 

kapılarını Suriyeli mültecilere hiçbir 

şart koşmadan açan Türkiye 4 yıldır bu 

gerçekle yaşıyor. Bu misafirliğin bedeli 

ise Türkiye’ye 6 milyar dolardan fazla 

oldu. Dünya bu trajedi ile yeni tanışmış gibi 

gözükse de farklı coğrafyalarda mülteci krizi 

çok eskiden beri sürüyor. Örnek vermek 

gerekirse, 20 yıldır toprakları Ermenistan 

tarafından işgal edilen Azerbaycanlı 

yerinden edilmiş insanlar (IDPs) eve 

dönecekleri günün umuduyla yaşıyor. 

Temennimiz bu trajedinin hiçbir 

coğrafyada yaşanmaması. Ancak 

gerçekler bunun tam aksini ispat eder 

nitelikte. Bu durumdan da en çok kadınlar 

etkileniyor. Bu sayımızda mültecilik 

konusunu kadınlar üzerinden ele 

almak istedik ve mülteci ‘kadın’ olmayı 

anlattığımız bir kapak yazısı hazırladık. 

Doç. Dr. Ahmet Yükleyen ise Suriyeli 

mültecilerin Türkiye üzerinden Avrupa’ya 

ulaşma isteklerini analiz ettiği bir yazı 

kaleme aldı. Öte yandan Çin’in geçtiğimiz 

ay 12 bin askerle gerçekleştirdiği gövde 

gösterisini bütün dünya ile birlikte izledik 

ve bunun uluslararası politikaya verdiği 

mesajı Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın sizler 

için analiz etti. 

Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle… 

HALDUN YAVAŞ 

Hazar Strateji Enstitüsü 

Genel Sekreter 

HALDUN YAVAŞ 

Caspian Strategy Institute 

Secretary General 

Humanity encounters an 

unprecedented tragedy as the number 

of refugees and internally displaced 

people has sharply increased. Today, 

58 million people are away from their 

homes; those people are either refugees 

or seeking shelter in other countries. 

Although quite limited, the world 

has at last taken an interest in this 

humanitarian crisis which escalated 

with the Syrian refugee crisis. Now 

refugees are knocking on their door and 

those countries have realized that such 

a crisis is a threat against them as well. 

However, Turkey has unconditionally 

opened its doors to Syrian refugees, 

and it is living with this truth for 4 

years. The cost of those guests has 

now exceeded 6 billion dollars for 

Turkey. Although the world seems like 

it has just met this tragedy, different 

geographies have been struggling with 

the refugee crisis for a long time, such 

as Azerbaijan. Azerbaijani territories 

are under Armenian occupation for 20 

years, and Azerbaijani IDP are waiting 

in hope for the day of return. 

We wish this tragedy is wiped off the 

map throughout the world. But the truth 

is bitter. Women are the most affected 

party of this predicament. In this issue, 

we wanted to present the refugee crisis 

from women’s eyes, and we prepared 

a cover story about refugee women. 

Assoc. Prof. Ahmet Yükleyen analyzed 

Syrian refugees’ desire to reach to 

Europe through Turkey. On the other 

hand, the world witnessed China’s 

show of force with 12 thousand soldiers 

last month, and Prof. Dr. Mesut Hakkı 

Caşın discussed the China’s messages to 

international politics. 

Hope to see you in the next issue… 

YÖNETİM / MANAGEMENT 

İMTİYAZ SAHİBİ 

OWNER 

Hazar İletişim, Tanıtım ve 

Yayıncılık A.Ş. Adına 

Haldun YAVAŞ 

GENEL YAYIN YÖNETMENİ 

EDITOR-IN-CHIEF 

Gökhan ÇAY 

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ (SORUMLU) 

MANAGING EDITOR 

Figen AYPEK AYVACI 

EDİTÖR 

EDITOR 

Hande YAŞAR ÜNSAL 

HABER EDİTÖRLERİ 

NEWS EDITORS 

Merve DAMCI 

Osman KURT 

İNGİLİZCE EDİTÖRÜ 

ENGLISH EDITOR 

Cansu ERTOSUN 

RUSÇA EDİTÖRÜ 

RUSSIAN EDITOR 

Rufat AGHAYEV 

GRAFİK TASARIM 

GRAPHIC DESIGN 

Zeynep ÖZEL 

FOTOĞRAF EDİTÖRÜ 

PHOTO EDITOR 

Tarık ÜZGÜN 

YAYIN KURULU 

PUBLICATION BOARD 

Prof. Dr. Mesut Hakkı CAŞIN 

Doç. Dr. Bekir GÜNAY 

Doç. Dr. Fatih ÖZBAY 

Doç. Dr. Fatih MACİT 

Dr. Efgan NİFTİ 

Emin AKHUNDZADA 

Zeynep KAPTAN 

BASKI / PRINTING 

Bilnet Matbaacılık ve Ambalaj San. A.Ş. 

Dudulu Organize Sanayi Bölgesi 

1.Cadde No: 16 Esenkent – Ümraniye 

34476 İSTANBUL 

Tel: 444 44 03 

BASKI TARİHİ / PUBLICATION DATE 

Ekim 2015 / October 2015 

Yayın Türü / Publication Type 

Yaygın Yerel Süreli 

Yayın Süresi - Dili 

Publication Period - Language 

Aylık - Türkçe, İngilizce, Rusça 

Monthly - Turkish, English, Russian 

ISSN: 2148-4759 

İLETİŞİM 

MAILING ADDRESS 

Maslak Meydan Sokak 

Veko Giz Plaza No:3 Kat: 4 

Daire 10 Sarıyer, İstanbul, TÜRKİYE 

Tel: +90 212 999 66 00 

Faks: +90 212 290 40 30 


info@hazarworld.com 

HAZAR WORLD 

1

IÇINDEKILER 

CONTENTS 

04 

HAZAR’A DAİR 

CASPIAN OVERVIEW 

HAZAR STRATEJİ ENSTİTÜSÜ YAYINIDIR PUBLICATION OF CASPIAN STRATEGY INSTITUTE 

EKİM 2015 SAYI 35 - OCTOBER 2015 ISSUE 35 

KADINLAR INSANLIK 

KRIZININ TAM 

ORTASINDA 

04 

FOREIGN MINISTER SINIRLIOGLU 

DIŞİŞLERİ BAKANI 

SİNİRLİOĞLU KAZAKİSTAN’DA 

VISITS KAZAKHSTAN 

FİYAT- PRICE 5 TL 

WOMEN AT 

THE HEART OF 

HUMANITARIAN 

CRISIS 

КРАТКОЕ ИЗЛОЖЕНИЕ 

04 

05 

HAZAR’A DAİR 

CASPIAN OVERVIEW 

26 

SAVAŞIN KADINLARA 

MALİYETİ YÜKSEK 

WAR IS MORE 

PAINFUL FOR WOMEN 

TÜRKİYE 

TURKEY 

KKTC 

TRNC 

GÜNEY KIBRIS 

CYPRUS 

ZOHR 

LÜBNAN 

LEBANON 

SURİYE 

SYRIA 

05 

7 ENERJİ PROJESİNİN 

3’Ü BULGARLARIN 

BULGARIANS OWN 3 OUT OF 7 

ENERGY PROJECTS 

26 

Border clashes, civil wars and 

battles between countries are 

rapidly escalating, and people 

are forced to change their 

Sınır çatışmaları, iç savaşlar, 

ülkeler arası savaşlar hızla 

tırmanıyor ve halklar dünya 

haritası üzerinde bloklar halinde 

yer değiştirmek zorunda 

kalıyorlar. Yaşanan bu insanlık 

krizinde ise en çok kadınlar zarar 

görüyor. 

settlements in mass around the 

world. Women are the most 

affected part in this 

humanitarian crisis. 

MISIR 

EGYPT 

120 mil/miles 

İSRAİL 

ISRAEL 

ÜRDÜN 

JORDAN 

08 

SUUDİ ARABİSTAN 

SAUDI ARABIA 

08 

ÖZEL HABER 

SPECIAL REPORT 

08 

FOR TURKEY 

MISIR’DA BULUNAN DEV GAZ 

REZERVİ TÜRKİYE İÇİN 

CİDDİ BİR FIRSAT 

HUGE GAS RESERVE IN EGYPT IS 

AN IMPORTANT OPPORTUNITY 

10 

ANALİZ 

IN DEPTH 

10 

10 

DEVELOPING COUNTRIES 

DOĞRUDAN YABANCI 

YATIRIMLAR VE GELİŞMEKTE 

OLAN ÜLKELER 

FOREIGN DIRECT 

INVESTMENTS AND 

2 

EKİM 2015 SAYI 35 - OCTOBER 2015 ISSUE 5


16 

RÖPORTAJ / INTERVIEW 

16 

OTOMOBİLLE SEYAHAT, TREN 

VE UÇAĞA GÖRE DAHA UYGUN 

BİR SEÇENEĞE DÖNÜŞÜYOR 

AUTOMOBILES ARE 

GETTING MORE FAVORABLE 

THAN TRAINS AND 

AIRPLANES 

20 

GÖRÜŞ / 0PINION 

20 

THE FIRING LINE 

ASYA-PASİFİK’TE YÜKSELEN 

REKABET: NAMLUNUN 

UCUNDAKİ ÜLKELER 

ESCALATING COMPETITION IN 

ASIA-PACIFIC: COUNTRIES IN 

20 44 

34 

ANALİZ / IN DEPTH 

50 

We compiled cultural activities such 

50 

KÜLTÜR & SANAT 

CULTURE & ART 

16 

Bölge ile ilgili konser, sergi ve 

tiyatro faaliyetlerini sizin için 

derledik. 

as concerts, exhibitions, and plays 

about the region. 

34 

34 

İNSANLIK AVRUPA 

YOLLARINDA TÖKEZLEDİ 

HUMANITY TRIPPED 

ON THE WAY TO EUROPE 

40 

BLOG / BLOG 

40 

ENERJİ GÜVENLİĞİNDE 

YENİ HALKA: PETROL VE 

DOĞAL GAZ BORU 

HATLARININ GÜVENLİĞİ 

NEW LINK IN ENERGY 

SECURITY: SECURITY OF OIL 

AND NATURAL GAS 

PIPELINES 

44 

LIFESTYLE / LIFESTYLE 

50 

44 

TARİHİN 

44 

ZORLUKLARINA 

TARİHİN ZORLUKLARINA 

GÖĞÜS GEREN 

TÜRKMENİSTAN SİNEMASI 

TURKMEN CINEMA 

STANDING AGAINST THE 

CHALLENGES OF HISTORY 


3

HAZAR’A DAİR / CASPIAN OVERVIEW 

DIŞİŞLERİ BAKANI 

SİNİRLİOĞLU 

KAZAKİSTAN’DA 

Kazakistan’ın başkenti Astana’da 

gerçekleştirilen Türk Keneşi 

5. Zirve Toplantısı’nın teması 

“Enformasyon ve Medya Alanında 

İşbirliği” olarak belirlendi. Zirveye 

katılan Dışişleri Bakanı Feridun 

Sinirlioğlu, Türk Keneşi’nin bölgesel 

istikrar açısından önemine şu 

sözlerle dikkat çekti: “Ekonomik 

işbirliğinden ulaşıma, eğitimden 

enerjiye pek çok alanda işbirliği 

yapılıyor ve yürütülen işbirliği 

derinleştirilebilir.” 

FOREIGN MINISTER 

SINIRLIOGLU VISITS 

KAZAKHSTAN 

The 5 th Summit of the Turkic 

Council was held in Kazakhstan’s 

capital Astana on the theme 

“Cooperation in Information and 

Media”. Attending the summit, 

Minister of Foreign Affairs Feridun 

Sinirlioğlu pointed out the importance 

of the Turkic Council for 

regional stability by saying: “There 

is cooperation in various areas from 

economy to transportation, from 

education to energy and this cooperation 

can get even stronger.” 

AHISKA TÜRKLERİ 

GEÇMİŞLERİNİ ZİYARETE 

GELDİ 

Sovyetler Birliği lideri Stalin tarafından, 

“sınır güvenliğini tehdit ettikleri” 

gerekçesiyle 1944’te Gürcistan’ın Ahıska 

bölgesinden Orta Asya’ya sürgüne gönderilen 

86 bin Türk’ten hayatta kalan bir 

grup yaşlı kadın, 70 yıl aradan sonra ilk 

kez “ayrılığın başladığı” eski tren istasyonunu 

ziyaret etti. Ziyaret, Kırgızistan 

Ahıska Türkleri Derneği yönetiminde, 

Türk İşbirliği ve Koordinasyon 

Ajansı Başkanlığı’nın (TİKA) desteği, 

Türkiye’nin Bişkek ve Tiflis büyükelçiliklerinin 

katkılarıyla gerçekleştirildi. 

MESKHETIAN 

TURKS CLING ON TO 

THEIR PAST 

86 thousand Turks were exiled from 

Georgia’s Meskheti region to Central 

Asia in 1944 by Soviet leader Stalin for 

“security reasons at the borders”. After 

a period of 70 years, a surviving group 

of elderly women among those Turks 

visited the old train station where 

“separation started”. The visit was 

organized by Kyrgyzstan Meskhetian 

Turks’ Association with the support of 

Turkish Cooperation and Coordination 

Agency (TIKA) as well as Turkish 

Embassies in Bishkek and Tbilisi. 

11. KAZAN FİLM 

FESTİVALİ GERÇEKLEŞTİ 

Rusya Federasyonu’na bağlı 

Tataristan Cumhuriyeti’nin 

başkenti Kazan’da düzenlenen 

11. Kazan Uluslararası 

Müslüman Film Festivali’nde 

“kırmızı halı” seremonisi ve 

ödül töreni gerçekleştirildi. Bu 

sene Uluslararası Türk Kültürü 

Teşkilatı (TÜRKSOY) özel 

ödülünü Kazanlı yönetmen Ferit 

Davletşin’in “Rudolf Nureyev. 

Rudik” filmi kazandı. Büyük 

ödüle ise Kırgız yönetmen Sadık 

Şer-Niyaz’ın “Dağların Kraliçesi” 

filmi layık görüldü. 

11 TH KAZAN FILM 

FESTIVAL 

“Red carpet” and award ceremony 

was held in the 11th Kazan 

International Muslim Film Festival 

held in Kazan, the capital of the 

Republic of Tatarstan under 

Russian Federation. This year, 

“Rudolf Nureyev. Rudik” film 

which was made by director Ferit 

Davletshin from Kazan received the 

special prize of the International 

Organization of Turkic Culture 

(TURKSOY). Kyrgyz director 

Sadyk Sher-Niyaz’s film “Queen of 

the Mountains” was awarded the 

great prize. 

4 EKİM 2015 SAYI 35 - OCTOBER 2015 ISSUE 35


7 ENERJİ PROJESİNİN 

3’Ü BULGARLARIN 

Güneydoğu Avrupa Enerji Güvenliği 

ve Enerji Altyapı Konferansı’nda 

konuşan Avrupa Komisyonu’nun 

Enerjiden Sorumlu Başkan Yardımcısı 

Maros Sefcovic, Bulgaristan’ın, AB 

ortamında enerji güvenliğinin artırılması 

için yapılması gereken çalışmalar 

konusunda güzel bir örnek olduğunu 

belirtti. Ülkenin bölgesel enerji politikasının 

ve hükümetin amaçlarının net 

olduğunu ifade eden Sefcovic, “AB’nin 

önümüzdeki yıllarda ele alacağı önde 

gelen 7 enerji projesinin 3’ü Bulgar 

projesidir” diye konuştu. 

BULGARIANS OWN 3 OUT 

OF 7 ENERGY PROJECTS 

Sefcovic, European Commission 

Vice President for Energy Union, 

addressed a speech at the Energy 

Security and Energy Infrastructure 

in Southeast Europe Conference 

and stated that Bulgaria constitutes 

a good example in terms of the steps 

to be taken for increasing energy security 

in the EU. Indicating that the 

country has clear regional energy 

policy and objectives, Sefcovic said, 

“Bulgarians own 3 out of 7 major energy 

projects that will be discussed 

within the next years by the EU.” 

GÜRCİSTAN’DAN 

VENEZUELA’YA TEPKİ 

Gürcistan, tek taraflı bağımsızlığını 

ilan eden Abhazya ile Venezuela 

arasında “vizesiz seyahat” anlaşması 

planına tepki gösterdi. Gürcistan 

Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, 

Gürcistan’dan tek taraflı bağımsızlığını 

ilan eden Abhazya ile “yapılan ve 

yapılabilecek herhangi bir anlaşmanın 

hukuki açıdan kabul edilemeyeceği” 

belirtildi. Venezuela, Gürcistan’dan tek 

taraflı bağımsızlığını ilan eden Abhazya 

ve Güney Osetya’yı, Rusya’dan yaklaşık 

bir yıl sonra 10 Eylül 2009 tarihinde 

“bağımsız devletler” olarak tanımıştı. 

GEORGIA’S REACTION TO 

VENEZUELA 

Georgia reacted to the planned “visafree 

travel” deal between Venezuela and 

Abkhazia which unilaterally declared 

independence. Georgian Ministry of 

Foreign Affairs announced that they 

will not legally recognize any deal 

that has been made or will be made 

with Abkhazia which has unilaterally 

declared independence from Georgia. 

Venezuela recognized Abkhazia and 

South Ossetia, unilaterally declaring 

independence from Georgia, as “independent 

states” on September 10, 2009 

-about one year later than Russia. 

PUTİN, BELARUS’TA 

ASKERİ HAVA ÜSSÜ 

KURMA TALİMATI VERDİ 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir 

Putin, Savunma ve Dışişleri 

Bakanlarına, Belarus’ta Rus 

askeri hava üssü kurulması 

için Minsk yönetimiyle 

müzakerelere başlama 

talimatı verdi. Belarus’ta 

üs kurulmasının amacı, 

“Müttefik iki devletin hava 

sahasının ortak korunması ve 

ortak bölgesel hava savunma 

sistemi oluşturulması” şeklinde 

açıklandı. 

PUTIN TRIGGERS 

THE MILITARY AIRBASE 

PLAN IN BELARUS 

Russian President Vladimir 

Putin instructed the Ministers 

of Defense and Foreign 

Affairs to launch negotiations 

with the Minsk government 

to establish a Russian military 

base in Belarus. The objective 

to establish an airbase 

in Belarus is announced as 

“setting up a joint regional air 

defense system and jointly 

protecting the airspace of two 

allied powers”. 

HAZAR WORLD 5

HAZAR’A DAİR / CASPIAN OVERVIEW 

PETROL VE GAZ 

KONFERANSINA ATİNA 

EV SAHİPLİĞİ YAPTI 

Küresel Petrol ve Gaz 

Karadeniz ve Akdeniz 

Konferansı ve Sergisi 

Yunanistan’ın başkenti 

Atina’da gerçekleştirildi. 

Yunanistan Çevre, Enerji ve 

Üretim Yeniden Yapılandırma 

Bakanlığı tarafından resmi olarak 

desteklenen etkinlik, 30’un 

üzerinde konuşmacı ve 550 katılımcıyı 

ağırladı. 11 ülke devlet 

petrol şirketleri ve bakanlıklar 

düzeyinde temsil edildi. 

ATHENS TO HOST 

OIL AND GAS 

CONFERENCE 

The Global Oil&Gas Black 

Sea and Mediterranean 

Conference and Exhibition, 

took place in Athens, 

Greece. Officially supported 

by the Greek Ministry of 

Reconstruction of Production, 

Environment and Energy, the 

event attracted more than 30 

speakers and 550 attendees. 

Among them, 11 countries 

were represented through 

either NOCs or by Ministries. 

SURİYE KONUSUNDA 

LİDERLER 

ANLAŞAMADI 

BM Genel Kurulu 70. Dönem 

Genel Kurul Görüşmeleri sırasında 

liderler Suriye konusunda 

görüş ayrılıklarını gideremedi. 

Soruna siyasi çözüm bulunması 

gerektiğini belirten liderler, Beşar 

Esad konusunda fikir birliği sağlayamadı. 

BM Genel Sekreteri Ban 

Ki-moon ise açılış konuşmasında, 

“BM Güvenlik Konseyi ve diğerlerinin 

4 yıllık diplomatik tıkanıklığı, 

Suriye krizinin kontrolden 

çıkmasına izin verdi” dedi. 

LEADERS FAILED TO 

REACH AN AGREEMENT 

ABOUT SYRIA 

Leaders failed to settle the disagreements 

about Syria during the 

70 th regular session of the UN 

General Assembly. They underlined 

the importance of a political 

solution to the problem, and 

could not build consensus about 

Bashar Assad. In his inaugural 

speech, UN Secretary General Ban 

Ki-moon said, “Four years of diplomatic 

paralysis by the Security 

Council and others have allowed 

the crisis to spin out of control.” 

SHELL, KUZEY 

KUTBU’NDA PETROL 

ARAMAYI DURDURDU 

Uluslararası enerji şirketi Royal 

Dutch Shell, Kuzey Kutbu’ndaki 

petrol arama faaliyetlerini durdurduğunu 

açıkladı. Shell’den 

yapılan açıklamada, ABD’nin 

Alaska eyaletinin açıklarında devam 

eden petrol ve doğal gaz arama 

faaliyetlerinin, kazılan kuyuda 

yeteri kadar kaynak bulunamadığı, 

maliyetlerin yüksek olması 

ve ABD federal regülasyonlarının 

öngörülemez olması nedenleriyle 

durdurulduğu belirtildi. 

SHELL TO CEASE OIL 

EXPLORATION IN 

NORTH POLE 

International energy 

company Royal Dutch Shell 

announced that it will cease 

its oil exploration activities 

in the North Pole. Shell indicated 

that oil and natural gas 

exploration activities in offshore 

Alaska, United States 

will be abandoned due to the 

insufficiency of resources in 

the well, high costs of drilling, 

and uncertainty of US 

federal regulations. 



EKİM 2015 

OCTOBER 2015 

1-2 NATO İLERİ ÇALIŞMA 

G20 ENERJİ BAKANLARI ENSTİTÜSÜ ENERJİ 

TOPLANTISI 

GÜVENLİĞİ EĞİTİM 

PROGRAMI 

1-2 EKİM 2015 

İSTANBUL-TÜRKİYE 

G20 dönem başkanlığını yürüten 

Türkiye, bir dizi toplantıya ev sahipliği 

yapıyor. Kasım ayında gerçekleşecek 

G20 zirvesi öncesi enerji bakanları 

Grand Tarabya Oteli’nde bir araya 

gelecek. Türkiye G20 dönem başkanlığı 

süresince, küresel ekonominin 

potansiyelini arttırmak amacıyla ortak 

hareket ederek kapsayıcı ve güçlü 

küresel kalkınma hedefine ulaşmayı 

amaçlıyor. 

G20 ENERGY MINISTERS 

CONFERENCE 

1-2 OCTOBER 2015 

ISTANBUL-TURKEY 

G20 term president Turkey is hosting 

a great number of meetings. 

Before the G20 summit to be held in 

November, energy ministers will 

gather in Grand Tarabya Hotel. 

Turkey’s G20 Presidency aims to 

help enable inclusive and robust 

global growth through collective 

action with a view to lift the potential 

of the global economy. 

4-11 


İSTANBUL-TÜRKİYE 

NATO Barış ve Güvenlik Programı 

(NATO Science for Peace and 

Security) tarafından düzenlenen 

‘NATO İleri Çalışma Enstitüsü 

Enerji Güvenliği’ eğitim programı, 

Antalya’da gerçekleşecek ve katılımın 

sınırlı olduğu etkinlikte, doktora 

ve post-doktora öğrencilerine öncelik 

tanınacak. 

NATO ADVANCED STUDIES 

INSTITUTE ENERGY SECURITY 

TRAINING PROGRAM 


ISTANBUL-TURKEY 

NATO Science for Peace and 

Security is organizing the ‘NATO 

Advanced Studies Institute Energy 

Security Training Program’ in 

Antalya. Participation to the program 

will be limited, doctoral and 

post-doctoral students will be given 

priority. 

13-14 

ORTA DOĞU NÜKLEER ENERJİ 

TOPLANTISI 2015 


ABU DABİ-BAE 

Orta Doğu Nükleer Enerji Toplantısı 

2015, nükleer enerji piyasasındaki 

mevcut durumu değerlendirmek ve 

piyasanın geleceğine ilişkin öngörülerde 

bulunmak amacıyla sektörün önde 

gelen aktörlerini ve paydaşlarını bir 

araya getirerek nükleer enerji sektörünü 

tüm yönleriyle ele almayı amaçlıyor. 

MIDDLE EAST NUCLEAR POWER 

BRIEFING 2015 


ABU DHABI-UAE 

The Middle East Nuclear Power 

Briefing 2015 will cover all aspects of the 

nuclear power industry bringing together 

key players and stakeholders to discuss, 

debate and offer valuable insight 

into the current nuclear power market 

and the road ahead. 

HAZAR TAKVİMİ / CASPIAN CALENDAR 

EKİM 2015 

3. AVRUPA YENİLENEBİLİR ENERJİ 

SİSTEMLERİ KONFERANSI (ECRES) 

3 RD EUROPEAN CONFERENCE ON 

RENEWABLE ENERGY SYSTEMS 

(ECRES) 

1 Ekim 2015 1 October 2015 

Antalya, Türkiye 

Antalya, Turkey 

10. ULUSLARARASI KRİTİK BİLGİ 

ALTYAPILARI GÜVENLİĞİ 

KONFERANSI (CRITIS 2015) 

THE 10 TH INTERNATIONAL 

CONFERENCE ON CRITICAL 

INFORMATION INFRASTRUCTURES 

SECURITY (CRITIS 2015) 

5-7 Ekim 2015 5-7 October 2015 

Berlin, Almanya 

Berlin, Germany 

OCTOBER 2015 

2015 PETROL VE PARA KONFERANSI 

2015 OIL & MONEY CONFERENCE 

6-7 Ekim 2015 6-7 October 2015 

Londra, İngiltere 

London, United Kingdom 


7

ÖZEL HABER / SPECIAL REPORT 

MISIR GAZ REZERVİ / GAS RESERVE IN EGYPT 

MISIR’DA BULUNAN DEV GAZ REZERVİ 

TÜRKİYE İÇİN CİDDİ BİR FIRSAT 

Bölgesinde bir enerji merkezi olmayı hedefleyen Türkiye için Mısır’daki keşif iyi 

değerlendirilmeli. Zira İsrail doğal gazında ibre Türkiye’ye döndü. 

HUGE GAS RESERVE IN EGYPT IS 

AN IMPORTANT OPPORTUNITY FOR TURKEY 

The discovery in Egypt should be evaluated well by Turkey aiming to be an 

energy hub in the region, because the needle turned to Turkey in Israel gas issue. 

OSMAN KURT 

MISIR 

EGYPT 

TÜRKİYE 

TURKEY 

KKTC 

TRNC 

GÜNEY KIBRIS 

CYPRUS 

ZOHR 

120 mil/miles 

LÜBNAN 

LEBANON 

İSRAİL 

ISRAEL 

ÜRDÜN 

JORDAN 

SURİYE 

SYRIA 


SAUDI ARABIA 

01 

Akdeniz’de Mısır 

açıklarında bulunan Zohr 

doğal gaz sahasında 

yaklaşık 100 km 2 lik (60 

mil karelik) alanda 1.450 

metre derinlikte doğal gaz 

sahası bulundu. 

The discovery well 

was located off Egypt’s 

Mediterranean coastline 

at a depth of 1,450 metres 

with the prospective 

Zohr field covering an 

area of about 100 square 

kilometres (60 square 

miles). 

Nil nehri tarih boyunca Mısır’a yaşam 

kaynağı oldu. Bugün ise Akdeniz, 

Mısır için önemli bir yaşam kaynağı 

olmaya aday. İtalyan enerji devi 

ENI, Mısır’ın kara sularında 850 milyar 

metreküplük rezerve sahip Akdeniz’in en 

büyük doğal gaz yatağını bulduğunu açıkladı. 

Bu keşifle İsrail doğal gazında ibre artık 

Türkiye’ye döndü. 

Mısır’ın 2012 yılında 52,6 milyar metreküp 

olan doğal gaz tüketimi ülkedeki siyasi 

istikrarsızlık ve ülke ekonomisinin gelişmelerden 

etkilenmesi sonucu 2013 yılında 51,4 

milyar metreküpe, 2014 yılında ise 48 milyar 

metreküpe geriledi. Mısır’ın aynı dönemdeki 

doğal gaz üretimi ise 2012 yılında 60,9 

milyar metreküp olurken, 2013’te 56,1 milyar 

metreküp, 2014’te ise 48,7 milyar metreküp 

seviyesine indi. 

İSRAİL VE GÜNEY KIBRIS RUM YÖNETİMİ 

İÇİN ÜZÜCÜ HABER 

Mısır’ın başına konan talih kuşu herkes 

tarafından olumlu karşılanan bir gelişme 

olmadı. Hazar Strateji Enstitüsü, İstanbul 

Enerji Programı Araştırmacısı Emin Emrah 

Danış, “Mısır’da bulunan gaz, komşusu İsrail 

ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için aynı 

derecede sevindirici bir haber olmadı. Bu 

iki ülke, Türkiye ile aralarındaki sorunlar 

nedeniyle Doğu Akdeniz’de üretecekleri 

gazı Mısır’a denizin altından boru hattıyla 

iletmek için görüşmeler yürütüyordu. Yeni 

bulunan rezervler sonucu Mısır’ın gaz üretiminin 

önümüzdeki yıllarda ülkenin artan 

talebinin çok daha üzerine çıkması, ülkeyi 

aynı zamanda tekrar net ihracatçı konumuna 

da getirecek” diyor. 

Nile River has been the source of life for 

Egypt throughout history. However, 

today Mediterranean is a candidate to 

become an important source of life for 

Egypt. Italian energy giant ENI announced 

that they discovered the largest natural gas 

field in the Mediterranean which has 850 

bcm (billion cubic meters) reserves in Egypt’s 

territorial waters. Now Turkey has the upper 

hand in terms of Israeli natural gas. 

Natural gas consumption of Egypt diminished 

from 52.6 bcm in 2012 to 51.4 bcm in 

2013, and even to 48 bcm in 2014 due to political 

instability in the country and its effects 

on national economy. Natural gas production 

of Egypt in the same period was 60.9 bcm in 

2012, 56.1 bcm in 2013, and 48.7 bcm in 2014. 

BAD NEWS FOR ISRAEL AND GREEK CYPRIOT 

ADMINISTRATION OF SOUTHERN CYPRUS 

Egypt’s good luck was not welcomed by 

everyone. Emin Danış, researcher at Caspian 

Strategy Institute Istanbul Energy Program, 

says that “The natural gas found in Egypt 

has not been equally pleasing for its neighbor 

Israel and Greek Cypriot Administration of 

Southern Cyprus. These two countries were 

holding negotiations about the transportation 

of their natural gas resources in Eastern 

Mediterranean to Egypt via pipelines beneath 

the sea due to their problems with 

Turkey. At the same time, when the increase 

in Egypt’s natural gas production exceeds the 

country’s growing demand in coming years 

with newly found reserves will make the 

country a net exporter again.” 

Israel and Southern Cyprus are not the only 

grieving countries. This discovery is not 



Üzülen ülkeler İsrail ve Güney Kıbrıs ile 

sınırlı değil. Bu keşif Rusya için de pek güzel 

bir haber sayılmaz. Avrupa’da ve Çin’de düşen 

doğal gaz talepleri sonrası Rusya gözünü 

Kuzey Afrika ve özellikle de Mısır’a çevirmişti. 

Giderek artan enerji talebi ile Mısır uzun 

dönemde gelecek vaat eden bir pazar olarak 

görülüyordu. Ancak Mısır’da keşfedilen dev 

doğal gaz rezervi Rusya’nın bu hayallerini 

suya düşürdü. Ayrıca Avrupa’nın enerji 

güvenliği için Mısır da ciddi bir oyuncu konumunda 

olacak. Bu da Rusya açısından pek 

hoş karşılanan bir durum değil. 

İSRAİL DOĞAL GAZINDA İBRE TÜRKİYE’YE 

DÖNDÜ 

Rusya tüm bu gelişmelere rağmen kendine 

yeni pazarlar açma konusunda deneyimli 

bir ülke. Öte yandan İsrail’in alternatifleri 

Rusya kadar fazla değil. LNG fiyatlarının 

önümüzdeki yıllarda piyasaya girecek yeni 

oyuncularla birlikte artan arz nedeniyle 

geçmişteki seviyelerin altına inecek olması 

ve tesislerin yatırım maliyeti, İsrail için LNG 

ve FLNG seçeneğini masanın dışına itiyor. 

Bu durumda İsrail’in doğal gaz ihracatı için 

masadaki tek ve en ekonomik seçenek olarak 

Türkiye kalıyor. 

Türkiye, hem doğal gazda kaynak çeşitliliğini 

arttırmak ve ithalat maliyetlerini 

aşağı çekmek hem de bölgenin enerji ticaret 

merkezi olmak istiyor. Her ne kadar iki ülke 

ilişkileri son yıllarda eski ivmesini kaybetse 

de Türkiye, İsrail gazı için en önemli pazar 

haline gelmiş durumda. Aynı zamanda İsrail 

gazının Avrupa piyasalarına ulaştırılması 

için de Türkiye en uygun güzergah. Bu 

nedenle hem pazar hem de gazın Avrupa 

piyasalarına ulaştırılabilmesi için İsrail doğal 

gazının ibresi Türkiye’ye dönecek. 

Türkiye için potansiyel sadece İsrail gazı 

ile de sınırlı değil. Güney Kıbrıs ve Mısır’ın 

da dahil olduğu 2 milyar metreküplük 

Doğu Akdeniz gazının Türkiye üzerinden 

Avrupa’ya ulaşması bölgedeki siyasi konjonktür 

düzelirse mümkün olabilir. Nitekim 

2004 yılında Türkiye ile Mısır, Mısır gazının 

Türkiye üzerinden Avrupa’ya nakli konusunda 

protokol imzalamıştı. Ancak bugün 

bölgedeki sıkıntılar bu boru hattı projesini 

orta vadede pek olası kılmıyor. Üstelik 

de Mısır’ın elindeki mevcut LNG tesisleri 

düşünüldüğünde. Mısır için olmasa da, 

mevcut durumda İsrail ve Güney Kıbrıs gazı 

için Türkiye çok ciddi bir önem kazanacak. 

Önümüzdeki süreçte Nil’in bereketinden 

faydalanmak için Türkiye’nin süreci iyi yönetmesi 

gerekecek. 

AVRUPA’NIN ENERJİ 

GÜVENLİĞİ İÇİN 

MISIR CİDDİ BİR 

AKTÖR OLACAK. 

EGYPT WILL BE A 

CRUCIAL ACTOR FOR 

ENERGY SECURITY OF 

EUROPE. 

considered as good news for Russia, as well. 

Russia turned its face to North Africa and 

particularly Egypt after the decreasing natural 

gas demand in Europe and China. Egypt 

was seen as a promising market in the long 

term with its increasing energy demand. 

However, the newly discovered huge natural 

gas field in Egypt has frustrated Russia. 

Besides Egypt will be a crucial actor for energy 

security of Europe. This is not a pleasant 

development for Russia. 

ALL EYES SET ON TURKEY FOR ISRAELI 

NATURAL GAS 

Despite all these developments, Russia is an 

experienced country about gaining new markets. 

On the other hand, Israel’s alternatives 

are not as much as Russia. LNG prices will 

drop below the past levels due to increasing 

supply by new actors that will enter into the 

market in the upcoming years, and investment 

costs of facilities push LNG and FLNG 

options out of the agenda for Israel. In this 

case, Turkey is the only and most economic 

option on the table for natural gas export of 

Israel. 

Turkey not only wants to increase its diversity 

in natural gas resources but also aims to 

become the energy trade hub for the region 

while decreasing its import costs. Although 

bilateral relations between the two countries 

have recently lost momentum, Turkey 

has become the most important market for 

Israeli gas. At the same time, Turkey is the 

most feasible and economic route in order to 

transport Israeli gas to European markets. 

Therefore, all eyes will be set on Turkey for 

the transportation of Israeli gas to European 

markets. 

Turkey’s potential is not limited to Israeli 

gas. If the political conjuncture in the region 

improves, transportation of 2 bcm Eastern 

Mediterranean gas, including Southern 

Cypriot and Egyptian natural gas, to Europe 

through Turkey could be possible. Actually, 

Turkey and Egypt signed a protocol about 

the transfer of Egyptian gas to Europe 

through Turkey in 2004. However, recent 

problems in the region make it impossible to 

realize this pipeline project in the medium 

term particularly when the existing LNG 

facilities in Egypt are considered. In the 

current situation, Turkey will gain great 

importance for Israeli and Southern Cypriot 

natural gas if not for Egypt. In the forthcoming 

period, Turkey will need to have a good 

command on the process in order to benefit 

from Nile’s richness. 


9


DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI / FOREIGN DIRECT INVESTMENTS 


YATIRIMLAR VE 

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER 

Dünyadaki toplam gayri safi yurtiçi hasıla büyümeye devam 

ederken doğrudan yabancı yatırımlar neredeyse küresel 

krizdeki seviyelere indi. Peki bu durumun sorumluları kim? 

FOREIGN DIRECT INVESTMENTS 

AND DEVELOPING COUNTRIES 

Foreign direct investments have receded to the global 

crisis levels while total gross domestic product 

continues to grow throughout the world. 

Who are responsible for this? 

DOÇ. DR. FATIH MACIT 

HASEN ENERJI VE EKONOMI 

ARAŞTIRMALARI MERKEZI UZMANI 

EXPERT, HASEN CENTER ON ENERGY 

AND ECONOMY 



Birleşmiş Milletler Ticaret ve 

Kalkınma Örgütü (UNCTAD) tarafından 

hazırlanan Dünya Yatırım 

Raporu 2015, doğrudan yabancı 

yatırımların eğilimi konusunda önemli 

bilgiler içeriyor. Rapora göre 2014 yılında 

küresel anlamda doğrudan yabancı yatırımlar 

bir önceki yıla göre %16 azalarak 

1,23 trilyon dolar oldu. Rakamlara bakıldığında 

2014 yılında yaşanan bu gerilemenin 

hem miktar hem de oransal olarak 

2009 yılındaki küresel krizden sonra 

görülen en büyük düşüş olması dikkat 

çekiyor. Küresel GSYİH’nin %2 küçüldüğü 

ve dünyadaki toplam ticaret hacminin 

%10,6 azaldığı 2009 yılında toplam 

doğrudan yabancı yatırımlar 1,19 trilyon 

dolar seviyesine kadar gerilemişti. 2014 

yılında dünyadaki toplam GSYİH %2,6 ve 

ticaret hacmi %3,4 büyümesine rağmen 

doğrudan yabancı yatırımların neredeyse 

küresel krizdeki seviyesine kadar gerilemesi, 

üzerinde ciddi şekilde düşünülmesi 

gereken bir konu olarak karşımıza 

çıkıyor. FED’in küresel krizden bu yana 

sürdürdüğü genişleyici politikadan sonra 

normalleşmeye yönelik adımları ve bu- 


YATIRIMLAR KÜRESEL 

KRİZDEKİ SEVİYESİNE 

KADAR GERİLEDİ. 


INVESTMENTS HAVE 

RECEDED TO THE 

GLOBAL CRISIS 

LEVELS. 

World Investment Report 2015, 

prepared by the United Nations 

Conference on Trade and 

Development (UNCTAD), 

comprises significant information about 

the trend in foreign direct investments. 

According to the report, foreign direct investments 

at the global level decreased by 

16% to 1.23 trillion USD in 2014. When the 

figures are examined, it is observed that the 

2014 decline is the second greatest decline 

in terms of volumes and rates following the 

global crisis of 2009. Global GDP shrank 

by 2%, total trade volume in the world decreased 

by 10.6%, and foreign direct investments 

in total declined to 1.19 trillion USD in 

2009. Although total GDP in the world grew 

by 2.6% and the trade volume by 3.4% in 

2014, foreign direct investments have almost 

receded to the global crisis levels. This is 

a very critical issue. Main reasons of the 

downtrend in foreign direct investments can 

be listed as: the normalization steps taken 

by FED after abandoning the expansionist 

policy that it followed since the global crisis; 

the fragility in global economy stemming 

from this shift; increasing geopolitical risks 

KÜRESEL VE EKONOMİ GRUPLARINA GÖRE DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 

(milyar dolar) 

(1995-2014) 

FOREIGN DIRECT INVESTMENT INFLOWS, GLOBAL AND BY GROUP OF ECONOMIES 

(billion dollars) 

(1995-2014) 

2000 

1500 

1000 

01 

500 

%55 

0 

1995 2000 2005 2010 2014 

Gelişmiş Ekonomiler 

Developed Economies 

Geçiş Ekonomileri 

Transition Economies 

Gelişmekte Olan Ekonomiler 

Developing Economies 

Dünya Toplamı 

World Total 

Kaynak: UNCTAD, FDI/MNE veri tabanı (www.unctad.org/fdistatistics) 

Source: UNCTAD, FDI/MNE database (www.unctad.org/fdistatistics) 


11


nun küresel ekonomide oluşturduğu kırılganlık, 

jeopolitik riskler ve yatırımcılar 

için artan politik belirsizlikler, doğrudan 

yabancı yatırımlarda görülen azalmanın 

temel nedenleri olarak sıralanabilir. 2014 

yılında oluşan olumsuz tabloya rağmen 

UNCTAD önümüzdeki üç yıllık süreçte 

doğrudan yabancı yatırımların küresel 

ölçekte tekrar ciddi şekilde toparlanmasını 

ve 2017 yılında 1,7 trilyon dolar düzeyine 

kadar yükselmesini bekliyor. 

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE DURUM 

FARKLI 

Dünyadaki toplam doğrudan yabancı yatırımlar 

azalırken gelişmekte olan ülkeler 

için tam tersi bir durumun gerçekleştiği 

görülüyor. 2014 yılında gelişmekte olan 

ülkelerde gerçekleşen doğrudan yabancı 

yatırımlar bir önceki yıla göre %1,5 artarak 

681 milyar dolar seviyesine kadar yükseldi 

ve tüm zamanların en yüksek rakamına 

ulaştı. Gelişmekte olan ülkelerin toplam 

doğrudan yabancı yatırımlar içindeki 

payı %55,5’e çıkarken 2014 yılı itibariyle 

dünyada en çok doğrudan yabancı yatırım 

çeken 10 ülkeden 5’inin gelişmekte olan 

ülkeler kategorisinde yer aldığı görülüyor. 

Gelişmekte olan ülkelere yönelik doğrudan 

yabancı yatırımların artmasıyla 

birlikte bu kategorideki bütün ülkelerin 

bundan aynı miktarda yararlandığını 

söylemek mümkün görünmüyor. Doğu 

Brezilya 

62,5 milyar $ 

%-2,3 

Brazil 

$62.5 bn 

-2.3% 

Türkiye 

12,1 milyar $ 

%-1.7 

Turkey 

$12.1 bn 

-1.7% 

KÜRESEL DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI 

GLOBAL FOREIGN DIRECT CAPITAL INVESTMENTS 

1,8 

1,6 

1,4 

1,2 

1 

0,8 

0,6 

0,4 

0,2 

0 

(trillion $) 

(trilyon $) 

2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 

Kaynak: UNCTAD, FDI/MNE veri tabanı (www.unctad.org/fdistatistics) 

Source: UNCTAD, FDI/MNE database (www.unctad.org/fdistatistics) 



Hindistan 

34,4 milyar $ 

%+22 

India 

$34.4 bn 

+22% 

Ülke 

Country 

Toplam yatırım $ 

$ Value of inflows 

2014’e göre % değişim 

2014 % change 

Güney Afrika 

5,7 milyar $ 

-%31,2 

South Africa 

$5.7 bn 

-31.2% 

ve Güneydoğu Asya ülkelerine yönelik 

doğrudan yabancı yatırımlar 33 milyar 

dolara yakın bir artış gösterirken diğer 

birçok gelişmekte olan ülkede doğrudan 

yabancı yatırımlar azaldı. Örneğin Latin 

Amerika ülkelerine yönelik doğrudan 

yabancı yatırımların özellikle Brezilya ve 

Meksika kaynaklı olarak 2014 yılında 27 

milyar dolar azalması dikkat çekici. Yine 

Rusya’daki doğrudan yabancı yatırımların 

da 69 milyar dolardan 21 milyar dolara 

kadar gerilemesi önemli. Türkiye de 2014 

yılında doğrudan yabancı yatırımların bir 

önceki yıla göre yaklaşık 1,1 milyar dolar 

azalmasıyla genel toplamdaki artıştan 

yararlanamamış bir ülke durumunda. 

YATIRIMCILAR DAHA SEÇİCİ 

DAVRANACAK 

Peki, doğrudan yabancı yatırımlara 

ilişkin açıklanan bu rakamlar özellikle 

gelişmekte olan ülkeler için ne anlam 

Endonezya 

22,6 milyar $ 

%+20 

Indonesia 

$22.6 bn 

+20% 

and political uncertainties for investors. 

Despite the negative scene of the year 

2014, UNCTAD predicts that there will 

be significant recovery in foreign direct 

investments at the global level within the 

next 3 years and the figures will exceed 1.7 

trillion USD in 2017. 

REVERSE SITUATION IN DEVELOPING 

COUNTRIES 

While the total foreign direct investments 

in the world are declining, there is an exact 

reverse situation in developing countries. 

Foreign direct investment in developing 

countries increased by 1.5% according 

to the previous year, and reached to 681 

billion USD in 2014, which is the highest 

number of all times. The share of developing 

countries in total foreign direct 

investments has risen to 55.5%, and it is 

observed that 5 out of 10 countries that attract 

the highest foreign direct investment 


13


in the world are developing countries as of 

2014. Foreign direct investments in developing 

countries are increasing but all countries 

in this category do not enjoy the same level 

of investments. There is approximately 33 

billion USD increase in foreign direct investments 

to East and Southeast Asia states, 

whereas many other developing countries 

have less foreign direct investment. For 

instance, it is striking to see 27 billion USD 

decline in foreign direct investments to 

Latin America states, particularly Brazil and 

Mexico in 2014. It should also be noted that 

foreign direct investments in Russia have 

decreased from 69 billion USD to 21 billion 

USD. Turkey, on the other hand, has not 

received its share from the increase in the 

grand total as the investments of 2014 were 

1.1 billion USD lower than the previous year. 

ifade ediyor? 2014 yılında sert bir şekilde 

küçülen doğrudan yabancı yatırımlar, 

2015 ve sonrasında toparlanma gösterecek 

ve muhtemelen gelişmekte olan ülkeler 

göreceli olarak yüksek büyüme oranları 

ile bu yatırımların ana odak noktası olmaya 

devam edecek. Fakat 2014 yılına ait 

rakamlarda da görüldüğü üzere bütün gelişmekte 

olan ülkeler bundan aynı oranda 

ve yönde faydalanamayacak. Gelişmekte 

olan ülkeler ekonomik potansiyelleri 

nedeniyle cazip konumlarını sürdürecek 

fakat yatırımcılar bu ülkeler arasında 

seçici davranmaya devam edeceklerdir. 

Brezilya, Türkiye, Hindistan, Güney 

Afrika ve Endonezya gibi yatırım-tasarruf 

açığı problemi olan, dolayısıyla yatırım 

ve büyümeyi finanse edebilmek için yabancı 

tasarruflara muhtaç durumda olan 

ülkeler için büyüyen pastadan pay almak 

daha fazla önemli olacak. Dolayısıyla 

Türkiye’nin de dâhil olduğu bu ülkeler 

grubu için daha fazla doğrudan yabancı 

yatırım çekebilmek adına doğru ekonomi 

politikalarının geliştirilmesi ve yatırım 

ortamının iyileştirilmesi daha önemli hale 

gelecek. Yine bu ülkelerde kurumsal altyapının 

güçlendirilmesi ve başta hukuk 

ve eğitim alanında olmak üzere yapısal 

reformların yapılması uzun vadede daha 

fazla doğrudan yabancı yatırım çekilebilmesi 

adına önemli başlıklar. Bunlar 

başarılabildiği takdirde Asya ülkelerinde 

görüldüğü gibi bu ülkelerde de doğrudan 

yabancı yatırımlar büyüme ve istihdamın 

önemli bir unsuru haline gelecektir. 


YATIRIMLAR, 2015 VE 

SONRASINDA 

TOPARLANMA 

GÖSTERECEK. 


INVESTMENTS ARE 

EXPECTED TO 

RECOVER IN 2015 AND 

BEYOND. 

INVESTORS WILL BE MORE SELECTIVE 

Well, what do these foreign direct investment 

figures mean particularly to developing 

countries? Foreign direct investments 

had a sharp decrease in 2014, but it is 

expected that the numbers will recover in 

2015 and beyond, and probably developing 

countries will continue to be the center of 

these investments with their relatively high 

growth rates. However, as can be seen in the 

2014 data, all developing countries will not 

benefit from this increase evenly and in the 

same direction. Developing countries will 

preserve their attractive position with their 

economic potentials, but investors will continue 

to be selective among these countries. 

It will be even more vital to have a share in 

this growing pie for the countries which 

have an investment-saving deficit and 

thus which are in need of foreign savings 

to finance investments and growth, such 

as Brazil, Turkey, India, South Africa 

and Indonesia. Therefore, it will be more 

important for those countries to develop 

effective economy policies and improve 

the investment environment in order to be 

able to attract more foreign direct investment. 

Besides, strengthening the corporate 

infrastructure and making structural 

reforms particularly in the fields of 

education and law are significant steps 

to increase the foreign direct investment 

appeal of those countries in the long run. 

When these important steps are achieved, 

foreign direct investments will be a key 

factor for growth and employment in 

those countries, just like the previous 

experience of Asian countries. 


RÖPORTAJ / INTERVIEW 

PEUGEOT TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ / PEUGEOT TURKEY’S DIRECTOR GENERAL 

OTOMOBILLE SEYAHAT, TREN VE UÇAĞA GÖRE 

DAHA UYGUN BIR SEÇENEĞE DÖNÜŞÜYOR 

Peugeot Türkiye’nin çiçeği burnunda Genel Müdürü Laurent Pernet, düşük enerji 

fiyatlarının otomotiv dünyasına etkileri ile bu alandaki tespit ve öngörülerini anlattı. 

AUTOMOBILES ARE GETTING MORE FAVORABLE 

THAN TRAINS AND AIRPLANES 

Peugeot Turkey’s brand new Director General Laurent Pernet told us the impacts 

of low energy prices on the automotive sector, presented his thoughts 

and projections in this regard. 

OSMAN KURT 

Yıllarca otomobil sektöründe çalıştıktan 

sonra bir anda kendinizi bir 

futbol kulübünün başkanı olarak 

buldunuz. Şimdi de otomotiv sektörüne 

dönüş yaparak Türkiye’ye geldiniz. 

Avrupa’dan yeni gelmiş bir yönetici 

olarak Avrupa ekonomisini nasıl görüyorsunuz? 

Avrupa ekonomisi karışık bir dönemden 

geçiyor. Ben özellikle Fransız ekonomisini 

daha iyi biliyorum. Ekonomi 

üzerine genel etkileri olan işsizlik, 

sosyal kriz gibi bazı temel veriler son 

günlerde biraz karışık. Fransa’da 

şu sıralar gündemde olan bir diğer 

gelişme de şirketlerin maruz kaldığı 

sosyal kesintiler. Bunlar şirketlerin 

ekonomik olarak açılım yapmalarının 

önündeki frenler. 

Petrol fiyatlarındaki ciddi düşüş 

otomobil sektörünü 

nasıl etkiledi? 

Petrol fiyatlarındaki 

düşüş görece 

olarak yeni 

bir gelişme. 

Bu daha 

çok Çin, 

Rusya ve 

Brezilya 

gibi 

ülkelerdeki 

üretim- 

After your many years of experience in 

the automotive sector, you suddenly became 

the coach of a football club. Now, 

you took a sharp turn to the automotive 

sector and came to Turkey. As a ‘just arrived’ 

manager from Europe, how do you 

evaluate the European economy? 

European economy is going through a tough 

period. I especially have a grasp of French 

economy. Some fundamental factors such 

as employment and social crisis, which have 

an influence on the overall economy, are a 

little complicated these days. Another item 

in France’s agenda is the social withholding 

upon companies. These cuts hinder the economic 

growth of companies. 

What was the impact of the sharp decline 

in oil prices on the automotive sector? 

Decline in oil prices is relatively a new development. 

This is particularly rooted in the decrease 

of production in China, Russia, Brazil, 

etc. These countries demand less energy but 

supply is still considerable. Therefore, pump 

prices for end users have a significant downtrend. 

Naturally, road transport will gain its 

former popularity over rail transport. I recently 

read an interesting study. According to 

this study, French people drive more during 

holidays as oil prices decline. Diesel has declined 

from 1.40-1.50 Euros to 1.10 Euros per 

liter. Thus, driving has become a more favorable 

alternative than train and airplane. 

How long will it continue like this? Is this a 

temporary condition resulting from dimin- 

16 

EKİM 2015 SAYI 35 - OCTOBER 2015 ISSUE 35


deki düşüşe bağlı bir gelişme. Bu ülkeler 

daha az enerji talep ediyor ancak arz 

hala önemli seviyelerde. Bu yüzden son 

kullanıcılar için pompa fiyatlarında da 

ciddi bir düşüş var. Bu doğal olarak karayolunu 

trene göre yeniden daha popüler 

kılacak. Geçenlerde ilginç bir araştırma 

okudum. Araştırmaya göre Fransızlar, 

tatil dönemlerinde petrol fiyatları düştüğü 

için daha çok otomobil kullanmışlar. 

Dizelin litre fiyatı 1,40-1,50 Euro seviyesinden 

1,10 seviyesine düşünce doğal 

olarak otomobille seyahat etmek, tren 

ve uçağa göre daha uygun bir seçeneğe 

dönüşüyor. 

Tabii bu sürecin ne kadar devam edeceği 

de önemli. Bu durum, Çin’deki üretimin 

düşmesi sonucu oluşan geçici bir gelişme 

mi yoksa uzun süreli bir düşüş mü? Eğer 

uzun süreli ise bunun iki sonucu olacak. 

Birinci olarak devletler daha az vergi 

toplayacaklar. İkincisi, insanlar daha çok 

tüketip daha çok otomobil kullanacaklar. 

Ekonomisi petrole dayalı ülkeler 

için işler şu sıralar pek de iyi gitmiyor. 

Avrupa’da otomobil sektörü 

bu ülkelerdeki sorunu hissetmeye 

başladı mı? 

Bu ülkelerin problemi tek bir kuvvetli 

yanlarının olması. Petrol ihracatı iyi giderken 

bu ülkelerde her şey çok iyi gidiyor. 

Ama ihracat ve gelir kaynakları düşük 

performans gösterdiğinde bu ülkeler 

zorluklar yaşıyor. Peki, bunun otomobil 

sektörüne etkisi görülüyor mu? Bunun 

etkilediğini söylemek şimdilik çok zor. 

Bu süreç devam ederse, elbet hissedilecek. 

Ayrıca otomobil üreticileri yakıt tüketimini 

düşürmek için de çok ciddi gayret 

gösteriyor. PSA Grubu da bu konuya ciddi 

anlamda odaklanan üreticilerden biri. 

Mesela Rusya, Avrupa’nın en büyük 

otomobil pazarı idi. Ekonomi iyi gitmediğinde 

otomobil pazarı da çok 

ciddi şekilde geriliyor. Bu açıdan baktığınızda 

etki hala hissedilmiyor mu? 

Aslında Rusya pazarı birkaç yıldır 

ciddi problemler yaşıyor. Orası PSA 

Grubu’nun da ciddi problemler yaşadığı 

bir pazar. Çünkü Rusya, Kaluga’da bir 

fabrikaya büyük umutlarla ciddi yatırımda 

bulunduk. Ama ekonomik durum 

hayal kırıklığına neden oldu. Rusya satış 

olarak düşüşte olduğumuz pazarlardan 

bir tanesi ve hızlı bir şekilde düzelecek 

gibi gözükmüyor. 

“POMPA 

FIYATLARINDAKI 

CIDDI DÜŞÜŞ, 

KARAYOLUNU TRENE 

GÖRE YENIDEN DAHA 

POPÜLER KILACAK.” 

“ROAD TRANSPORT 

WILL GAIN ITS 

FORMER 

POPULARITY OVER 

RAIL TRANSPORT 

SINCE PUMP PRICES 

FOR END USERS 

HAVE A SIGNIFICANT 

DOWNTREND.” 

ishing production in China, or will it persist 

for a longer period of time? If this decline will 

be a long term development, there will be two 

immediate consequences. First, governments 

will collect lower taxes. Second, people will 

consume and drive more. 

Countries with oil-based economies have 

a hard time. Has the automotive sector in 

Europe started to feel this trouble? 

These countries have only one strength. 

Everything goes well in those countries when 

oil export is satisfactory. However, they face 

many difficulties when exports and sources 

of income have a low performance. Well, does 

this situation affect the automotive sector? We 

cannot give a certain answer to this question 

for now. If this period continues, there will be 

consequences for sure. Besides, automotive 

manufacturers work hard to lower the fuel 

consumption. The PSA Group is the most 

determined manufacturer in this regard. 

For instance, Russia was the largest automotive 

market of Europe. When a country 

faces economic difficulties, the automotive 

market shrinks to a great extent. 

What about the impact in this scope? 

Actually, the Russian market has serious 

problems in the last couple of years. It is 

a quite problematic market for the PSA 

Group because we have made considerable 

investment in a plant in Kaluga, Russia. But 

economic conditions are disappointing. Our 

sales are decreasing in Russia, and it does not 

seem to get better in the near future. 


17

PEUGEOT TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ / PEUGEOT TURKEY’S DIRECTOR GENERAL 

Siz de dahil birçok üretici benzinli 

ve dizel motorlarda ciddi inovasyonlar 

yapıyor. Ama petrol fiyatları da 

önemli bir düşüş sergiliyor. Bu gelişmeler 

ışığında hibrit ve elektrikli 

otomobillerin geleceğini nasıl görüyorsunuz? 

Bizim de elektrikli otomobiller konusunda 

bir arzımız var çünkü bu gamda bir 

tüketici talebi söz konusu. Ancak diğer 

bir Fransız otomobil üreticisinin aksine 

PSA Grubu’nun ana üretim odağı elektrikli 

otomobiller değil. Daha çok hibrit ve 

düşük yakıt tüketimi üzerine odaklanıyoruz. 

Biz mevcut motorların tüketiminin 

ve emisyonlarının düşürülmesine %100 

elektrikli otomobillere göre daha çok inanıyoruz. 

Bizim için elektrikli otomobiller 

ana üretim aksından daha çok üretim 

gamımızı destekleyen bir segment. 

Enerji talebinin düşmesinde daha 

verimli teknolojilerin yapılmasının 

da büyük payı var. Az tüketen otomobiller, 

LED ampuller derken tüketim 

gittikçe azalıyor. Sizce teknoloji 

ile birlikte tüketim düşmeye devam 

edecek mi yoksa insanlar daha fazla 

tüketecekler mi? 

Bence daha farklı şekilde tüketeceğiz. 

İki tür ülke ve kıta var. Avrupa, ABD, 

Güney Amerika, Orta Doğu gibi doymuş 

kıta ve ülkeler var. Görece bu bölgelerin 

enerji kaynaklarına ulaşımı daha kolay. 

Bu bazen ithalat bazen de yerel üretimle 

oluyor. Bu ülkeler uzun bir süredir de 

enerji verimliliği konusunda çalışıyorlar. 

Sonuçta enerji kaynakları sonsuz değil 

ve dünya nüfusu da giderek artıyor. Bu 

kaynakları korumak gerekiyor. Tüm 

bu ülkeler enerji tasarrufu için sürekli 

bir arayış içerisindeler. Örneğin geleceğin 

aydınlatma yöntemi olacak LED 

aydınlatmalar, otomobil sektöründe de 

giderek daha fazla kullanılıyor. LED 

ampullerin klasik bir ampule göre %50 

ila 60 tasarruf sağladığı biliniyor. Bu, 

enerji tasarrufuna ciddi katkı sağlayacak 

bir teknolojik keşif örneği. Tüm bu 

anlattıklarım zengin ve doymuş pazarlar 

açısından geçerli. 

Bir de elektriğe erişimi olmayan yerler 

var. Mesela Afrika’da elektriğe erişimi 

olmayan çok sayıda ülke var. Zengin 

ülkelerin tasarruf ettiği elektriği, elektriğe 

erişimi olmayan bu tür ülkelere 

dağıtmak gerekiyor. Bence önümüzdeki 

dönemin en önemli sorunlarından biri 

“ÜLKELER ENERJI 

TASARRUFU IÇIN 

SÜREKLI BIR ARAYIŞ 

IÇERISINDELER.” 

“COUNTRIES MAKE A 

CONSTANT EFFORT 

TO ENSURE ENERGY 

SAVING.” 

Most manufacturers, including you, 

are making great innovations in gasoline 

and diesel motors. But oil prices 

are considerably declining. In light 

of these developments, what are your 

future projections about hybrid and 

electric automobiles? 

We manufacture electric automobiles 

because customers demand such products. 

However -unlike the other French 

automobile manufacturer- the PSA Group 

does not particularly focus on electric cars. 

We mainly concentrate on manufacturing 

hybrid motors and low-fuel-consumption 

cars. We attach greater importance to 

decreasing the fuel consumption and 

emission of current motors rather than 

producing 100% electric automobiles. For 

us, electric cars are not a main production 

item; it is actually a segment enriching our 

product range. 

More efficient technologies play a key 

role in lowering the energy demand. 

Less consuming automobiles, LED 

lamps, etc. decrease our consumption. 



de bu olacak. Afrika kıta olarak yeterli 

elektrik arzına sahip değil. Birçok köyde 

hiç elektrik yok. Burada bence soru şu 

olmalı: Elektrik talebi düşecek mi yoksa 

tasarruf edilen enerji başka kıtalara 

aktarılacak mı? 

Otomobil sektörü ile enerji sektörü 

çok yakın ilişki içerisinde. Siz enerji 

anlamında otomobil sektöründe ne 

gibi trendler öngörüyorsunuz? 

Bence elektrikli otomobiller yine bir 

tamamlayıcı unsur olacak. Ne kadar 

teknoloji anlamında ilerleme kaydedilmiş 

olsa da hala otonomi gibi birçok 

sorun var ve sınırlı bir kullanım alanı 

söz konusu. Özellikle şehir içi kullanımı 

ile sınırlı kalıyor. Bugün elektrikli 

otomobiller birinci otomobil olmaktan 

çok ailenin 2. ya da 3. otomobili olarak 

konumlanıyor. Bugün tatile giden biri 

elektrikli otomobille gitmiyor. Öte yandan 

şehir içinde kullanılacak postane, 

belediye gibi kurumların araçları gibi 

birçok otomobil de elektrikli otomobillerle 

değiştirilebilir. 

“ELEKTRIKLI 

OTOMOBILLER BIR 

AILENIN 2. YA DA 3. 

OTOMOBILI OLARAK 

KONUMLANIYOR.” 

“ELECTRIC 

AUTOMOBILES ARE 

MOSTLY THE SECOND 

OR THIRD CAR OF A 

FAMILY.” 

Will consumption continue to decrease 

with advancing technology, or 

will people consume more energy? 

I think we will consume in a different 

way. There are two types of countries and 

continents. There are opulent countries 

and continents like Europe, USA, South 

America, and Middle East. They have 

relatively easier access to energy resources 

via imports or domestic production. These 

countries have been working on energy efficiency 

for a long time. Obviously energy 

resources are not unlimited and population 

is increasing throughout the world. 

We need to protect these resources. All 

these countries make a constant effort to 

ensure energy saving. For instance, LED 

lamps will be intensely used for lighting 

in the future, they are also more and more 

frequently preferred in the automotive sector. 

LED lamps are 50-60% more efficient 

than a conventional bulb. This technological 

invention will make a great contribution 

to energy saving. All these can be seen 

in rich and opulent markets. 

There are also countries having difficulties 

in electricity supplies. The number of 

such countries in Africa is quite high. The 

electricity saved in rich countries should 

be distributed in those deprived countries. 

I think this will be one of the most important 

problems in the near future. The 

African continent does not have sufficient 

electricity supply. Some villages do not 

even have electricity infrastructure. They 

live in darkness. I think we should ask 

this question: Will the electricity demand 

decrease or will the saved energy be transferred 

to other continents? 

The automotive sector has close relations 

with the energy sector. Which 

trends do you envisage in terms of 

energy in the automotive sector? 

I think electric automobiles will continue 

to be a supplementary item. 

Despite all these technological advancements, 

there are still serious problems 

such as autonomy. The area of use is 

still limited. It is particularly limited to 

urban use. Today, electric automobiles 

are mostly the second or third car of a 

family. People do not prefer driving an 

electric car when going on a holiday. On 

the other hand, many automobiles can 

be replaced with electric automobiles 

for urban use. For instance, the vehicles 

used by post offices and municipalities. 


19

GÖRÜŞ / OPINION 

ASYA-PASİFİK / ASIA-PACIFIC 

ASYA-PASİFİK’TE YÜKSELEN REKABET: 

NAMLUNUN UCUNDAKİ ÜLKELER 

Pekin’de 12 bin askerin hazır bulunduğu geçit töreni, barışı temsil eden 

renkli balonlar ile tezat düşen kıtalararası nükleer füzeler eşliğinde 

gerçekleşti. Peki bu çelişkili durum dünyaya hangi mesajları verdi? 

ESCALATING COMPETITION IN ASIA-PACIFIC: 

COUNTRIES IN THE FIRING LINE 

The military parade of 12 thousand soldiers in Beijing was accompanied by 

colorful balloons representing peace, and –in contrast– intercontinental 

nuclear missiles. Well, what does this contrast mean for the world? 

PROF. DR. MESUT HAKKI CAŞIN 

HASEN DIŞ POLITIKA VE GÜVENLIK 

ARAŞTIRMALARI MERKEZI UZMANI 

SENIOR FELLOW, HASEN CENTER ON 

FOREIGN POLICY AND SECURITY 

Tiananmen Meydanı’nda gerçekleşen 

3 Eylül Zafer Günü anma etkinliklerinde, 

Rusya, Kazakistan ve 

Kırgızistan’ın da aralarında bulunduğu 

17 ülkeden bine yakın askeri tören 

birliği hazır bulunurken, Çin Ordusu’nun 

modernizasyon gücünü simgeleyen 12 bin 

September 3 “Victory Day” was 

commemorated in the Tiananmen 

Square with the participation of 

approximately one thousand escorts 

of honor from 17 countries including 

Russia, Kazakhstan and Kyrgyzstan while 

the China attended with 12 thousand 



soldiers representing the modernization 

power of its Army. It was the most 

crowded ceremony of recent times. 

Just like the Victory Day ceremony in 

Moscow, leaders of Western powers 

and Japan Prime Minister Shinzo Abe 

did not participate in China’s show of 

military strength. In reply to Chinese 

Army which attended the World War 

II victory celebrations of the Russian 

Army in Red Square; Russian President 

Vladimir Putin was present in Beijing 

together with United Nations Secretary 

General Ban Ki-moon. For the first time, 

China displayed 84% of its most modern 

weapons-equipment in its inventory 

during this huge military parade which 

reminds the arms race before the World 

War II. Well, who stands in the firing 

line? Most importantly, an anti-Western 

alliance is being formed by Russia and 

China, or does it mean that Russia 

keeps a close watch on China? In terms 

of international relations, it seems that 

China’s historic show of military power 

will actually continue to have a deep 

impact on USA-EU-China-Russia-Japan 

strategic relations as well as the tension 

in Syria and Ukraine crises. 

RUSSIAN FACTOR AGAINST US-JAPAN 

ALLIANCE 

This military parade, for which China 

spent months to get prepared, can be regarded 

as a crucial turning point in history. 

China previously had bad relations 

with the West and Japan and it was suppressed 

by the Boxer Rebellion. With 

this official ceremony, China announced 

that it left this status behind and became 

a new and different super power in the 

world. But what was the driving force 

-the security concern- behind Beijing’s 

decision to take so many soldiers out 

of their military posts? Why did people 

watch anti-Japan broadcasts? Beijing 

asker, yakın zamanların en kalabalık törenine 

katıldı. Moskova’da kutlanan Zafer 

Günü töreninde olduğu gibi Çin’in askeri 

gövde gösterisine Batılı ülkelerin liderleri 

ve Japonya Başbakanı Şinzo Abe katılmadı. 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin; 

Kızıl Meydan’da Rus Ordusu’nun II. Dünya 

01 

Pekin’de Tiananmen 

Meydanı’nda 3 Eylül 2015’te 

gerçekleştirilen askeri geçit. 

The military parade in 

Tiananmen Square in Beijing 

on September 3, 2015. 

01 

Boxer Rebellion or Boxer Movement was 

an uprising against the West’s economic 

and political influence on China in the 

19 th century. The aim was to take all foreigners 

out of the country. It started in 

November 1899 and ended on September 

7, 1901. Thousands of rebels, foreigners 

and low-class Chinese people lost their 

lives during the uprising and while repressing 

the events. 


21


02 

Zaferi kutlamalarına katılan Çin askerlerine 

cevaben, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri 

Ban Ki-moon ile beraber Pekin’de hazır 

bulundu. Peki, II. Dünya Savaşı öncesi 

silahlanma yarışlarını anımsatan bu dev 

askeri geçit töreninde Çin Halk Kurtuluş 

Ordusu’nun envanterindeki en modern 

silah-teçhizatın ilk kez %84’ünün sergilenmesinde, 

namluların hedefi hangi ülkeyi 

gösteriyor? En önemlisi de Rusya ve Çin 

cephesinde aslında Batı karşıtı bir ittifak mı 

tamamlanıyor yoksa Rusya’nın Çin’i yakın 

planda incelemeye aldığının mesajı mı veriliyor? 

Uluslararası ilişkiler açısından, Çin’in 

tarihi askeri güç gösterisi Suriye-Ukrayna 

krizlerindeki gerginlik sürecini, ABD-AB- 

Çin-Rusya-Japonya arasındaki stratejik 

ilişkileri derinden etkilemeye devam edeceğe 

benziyor. 

ABD-JAPONYA İTTİFAKINA KARŞI RUSYA 

FAKTÖRÜ 

Çin’in aylarca hazırlanıp eğitim yaptığı bu 

geçit töreninin tarihte önemli bir dönemeç 

olduğu söylenebilir. Nitekim geçmişte 

Batı ve Japonya ile ilişkileri kötü olan ve 

Boksör Ayaklanması ile ezilen Çin, bu 

statüsünü terk ederek yeni ve farklı bir 

süper güç olduğunu bu resmi törenle tüm 

dünya kamuoyuna ilan etti. Peki, Pekin 

hangi güvenlik endişeleri içinde bu kadar 

askeri kışlasından çıkarma ihtiyacı duydu? 

Televizyonlarda neden Japonya aleyhinde 

yayınlar yapıldı? II. Dünya Savaşı’nda, 

Japonya’ya karşı ABD ile ittifak kuran ve 

günümüzde Amerika ile dış ticareti 260 

RUSYA VE ÇİN 

CEPHESİNDE BATI 

KARŞITI BİR 

İTTİFAK MI 

TAMAMLANIYOR? 

IS AN ANTI- 

WESTERN ALLIANCE 

BEING FORMED BY 

RUSSIA AND CHINA? 

allied with the USA against Japan during 

the Second World War, and today 

the volume of foreign trade between 

The US and China is 260 billion USD. 

Which strategic messages does China 

want to spread? Escalating economic and 

military power of China, and Russia’s 

flirting with Beijing brought neighboring 

Tokyo closer to Washington. The USA 

and Japan will collaborate in the fight 

against ballistic missiles, space attacks 

and cyber attacks, and they have also 

decided upon establishing cooperation 

in terms of maritime security. According 

to the US-Japan Military Partnership 

and Cooperation Agreement, Tokyo assured 

that it will give logistic support to 

US military forces and allow the use of 

joint military facilities for the crisis in 

Taiwan and other regions. During Japan 

Prime Minister Shinzo Abe’s visit to the 

USA, President Obama said, “A strong 

US-Japan alliance should not be seen as 

a provocation.” Obama added, “As I said 

before, we welcome the peaceful rise of 

China.” 

The White House keeps a close watch on 

China and Russia’s large-scale military 

investments in Africa, Latin America, 

Boksör Ayaklanması ya da Boksör Hareketi, Batı’nın 19. yüzyılda Çin üzerindeki 

ekonomik ve siyasi etkisine karşı çıkarılan bir ayaklanmadır. Bununla 

tüm yabancıların ülkeden çıkarılması hedeflenmiştir. Kasım 1899’da başlamış, 

7 Eylül 1901’de sona ermiştir. Ayaklanma ve ayaklanmanın bastırılması 

sırasında binlerce isyancı, yabancı ve alt sınıf Çinli hayatını kaybetmiştir. 

22 



milyar dolar olan Pekin, hangi stratejik 

mesajları vermek istiyor? Çin’in yükselen 

ekonomik ve askeri gücü, Rusya’nın Pekin 

ile flörtü, bu iki ülkeye komşu Tokyo’yu 

Washington’a yakınlaştırdı. Amerika ile 

Japonya balistik füzeler, uzay saldırıları 

ve siber saldırılara karşı ortak mücadele 

edecekler ve deniz güvenliği konusunda 

da işbirliği kararı aldılar. ABD-Japonya 

askeri ortaklık ve işbirliği antlaşmasına 

göre, Tokyo, Tayvan ve diğer krizlerde ABD 

askeri kuvvetlerine lojistik destek vermeyi, 

ortak askeri tesislerden yararlanmayı taahhüt 

etti. Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin 

ABD ziyareti kapsamında Başkan Obama, 

“Güçlü bir ABD-Japonya ittifakının bir 

provokasyon olarak görülmemesi gerektiğini 

düşünüyoruz” ifadelerini kullanmıştı. 

Ayrıca Obama, “Önceden de söylediğim gibi 

Çin’in barışçıl yükselişini memnuniyetle 

karşılıyoruz” dedi. 

Beyaz Saray, Çin ve Rusya’nın ekonomiyi 

çeşitlendirme maksadıyla Afrika, Latin 

Amerika, Güneydoğu Asya ve Ortadoğu’daki 

askeri alanda yaptığı geniş ölçekli yatırımları 

yakından takip ediyor. Öte yandan, 

Pentagon’un, Çin yönetiminin Pasifik 

ve Japon Denizi’nde, BM Deniz Hukuku 

Sözleşmesi’ne aykırı olarak, karasuları, balıkçılık, 

kıta sahanlığı, petrol ve gaz arama 

faaliyetleri gibi durumlarından rahatsız 

olması nedeniyle ABD savaş uçakları ve 

gemileri, sık sık tehlikeli angajmanlarla 

karşı karşıya geliyor. Ek olarak Çin ve 

bölgedeki komşuları, Çin Denizi bölgesindeki 

Senkaku ve Spratly adaları üzerinde 

egemenlik ve hâkimiyet konularında derin 

ihtilaflar yaşıyor. ABD, tartışmalı bölgelerden 

birisi olan Spratly Adaları’nda Çin’in 

denizi doldurarak askeri uçaklar için pistler 

yapmasına karşı çıkıyor. Washington ve 

Londra’nın Indo-China bölgesindeki hayati 

çıkarlarının; Çin’in revizyonist politikaları ile 

tehdit edilmesi, Çin’in orta ve uzun vadede, 

Avustralya’yı da kapsayacak şekilde Anglo- 

Sakson Bloğu ile daha sık ve ciddi gerginlik 

içine sürükleneceğini gösteriyor. Nitekim, 

ABD Savunma Bakanı Yardımcısı David 

Shear’in, Pekin yönetiminin, Güney Çin 

Denizi’ndeki iddialarına meydan okumasına 

cevaben, uzun menzilli B-1 bombardıman 

uçaklarının konuşlandırılacağı yönündeki 

açıklaması bu görüşü destekliyor. 

ÇİN SAVUNMA BÜTÇESİNİ DÜZENLİ 

OLARAK ARTIRDI 

Soğuk Savaş sonrasında, Batı ülkelerinin 

aksine savunma bütçesini düzenli olarak 

RUSYA’NIN PEKİN İLE 

FLÖRTÜ, TOKYO’YU 

WASHİNGTON’A 

YAKINLAŞTIRDI. 

RUSSIA’S FLIRTING 

WITH BEIJING 

BROUGHT TOKYO 

CLOSER TO 

WASHINGTON. 

02 

Çin Cumhurbaşkanı Şi Jinping 

(en sağda), (soldan sağa) BM 

Genel Sekreteri Ban Ki-moon, 

Özbekistan Devlet Başkanı 

İslam Karimov, Kazakistan 

Cumhurbaşkanı Nursultan 

Nazarbayev, Güney Kore Devlet 

Başkanı Park Geun-hye ve Rusya 

Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 

birlikte askeri geçidi izliyor. 

China’s President Xi Jinping 

(R) is joined by (L to 2 nd R) UN 

Secretary-General Ban Kimoon, 

Uzbekistan President 

Islam Karimov, Kazakhstan 

President Nursultan 

Nazarbayev, South Korea’s 

President Park Geun-hye and 

Russia’s President Vladimir 

Putin as they watch the 

military parade. 

Southeast Asia and Middle East to diversify 

their economies. On the other 

hand, Pentagon is concerned about 

Chinese government’s oil and gas exploration 

activities, fishing, continental 

shelf and territorial waters practices 

in the Pacific and Sea of Japan in defiance 

of the UN Maritime Law. Thus, 

US warcrafts and ships frequently face 

dangerous engagements. In addition, 

China and its neigbors in the region 

often have serious disputes about sovereignty 

and domination upon Senkaku 

and Spratly islands. The US objects 

to China’s land reclamation in Spratly 

Islands to build runways for military 

aircrafts. China’s revisionist policies 

threaten Washington and London’s vital 

interests in Indo-China. This implies 

that China will more frequently and 

intensely face tension with the Anglo- 

Saxon Bloc including Australia in the 

medium and long term. This projection 

is supported by the statement made by 

Assistant Secretary of Defense David 

Shear about the plans to deploy longrange 

B-1 bomber aircrafts during a 

special congressional hearing on the 

South China Sea. 

CHINA CONSTANTLY INCREASED ITS 

DEFENSE BUDGET 

Unlike Western countries, China increased 

its defense budget after the Cold 

War and today it has allocated the second 

largest budget for military expen- 


23


arttıran Çin, ABD’den sonra askeri 

harcamalara en fazla kaynak ayıran 

ülke. Çin’in askeri harcamaları 2014’te 

%12,2’lik bir artışla 130 milyar dolara 

çıktı. Denizaltılar ve stealth uçakları 

gibi yüksek teknolojili askeri donanıma 

yatırım yapan Çin, savunma bütçesindeki 

artışın orduyu modernleştirmekte 

kullanıldığını ileri sürüyor. Çin’in 2015 

yılında savunma bütçesini 145 milyar 

dolara çıkarmasının gerekçesini açıklayan 

Hükümet Sözcüsü Fu Ying, “Geride 

kalanlar zorbalığa uğrar” diyerek Çin’in 

tarihten aldığı dersi unutmadığını ifade 

etti. Değişen stratejiyle birlikte Çin’in 

sınırlarının ötesindeki askeri varlığını, 

deniz 06 aşırı görevler, hava-uzay, nükleer 

ve siber saldırı alanlarında artıracak yeni 

bir çizgi takip edeceği tahmin ediliyor. 

Bir diğer stratejik değişim parametresi 

olarak, Pekin’in Monroe Doktrini çerçevesinde 

‘arka bahçesi’ olarak ilan ettiği 

Güney Amerika’da ekonomik yatırımları, 

Küba ile diplomatik ilişkilerin kurulmasına 

yol açtı. Çin, Brezilya, Meksika ve 

Arjantin, Venezüella ile petrol rezervlerinin 

üretimi antlaşmaları yapmıştı. 

Pekin bu ülkeler ile demiryolu ve otoban 

sözleşmeleri yaparak; kıtasal ölçekte 

bakır, demir ve diğer hammadde kaynaklarının 

Çin ekonomisine transferi için 

dev ortaklık projeleri başlattı. Çin aynı 

kararlılığını Şanghay Örgütü için de göstererek, 

Putin’e rağmen, Rusya’yı Avrasya 

ve Antarktik bölgelerinde ikinci konuma 

indirmek için Kazakistan, Türkmenistan 

ve Sibirya’da ekonomik ve siyasal nüfuz 

alanını güçlendirmeye devam ediyor. 

21. yüzyılın ilk çeyreğindeki mevcut gelişmeler, 

küresel güç dengesinin sıklet 

merkezinde Avrupa-Atlantik ekseninden, 

Pasifik bölgesine doğru bir değişim 

trendi içinde olunduğunu gösterebilir. 

Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Japon 

askeri saldırganlığına karşı kazanılan 

Çin zaferinin, 5 bin yıllık Çin medeniyeti 

ve barışseverliğinden kaynaklandığını 

ifade etmişti. Ancak, küresel ekonomik 

üretimin Pasifik merkezi olarak yükselen 

gücü Çin’in ekonomik ve askeri büyümesine 

paralel olarak, gelecekte dünya 

siyasetinde daha aktif roller üstlenmek 

için revizyonist bir yaklaşım sergilemesi 

sürpriz olmayacaktır. Evet, savaş ve 

barış, silahsız olamayacağına göre, gelecekte 

uluslararası toplumun nasıl bir Çin 

izleyeceğinin mesajlarının yakında daha 

da netlik kazanacağı söylenebilir. 

ÇİN, SAVUNMA 

BÜTÇESİNDEKİ 

ARTIŞIN ORDUYU 

MODERNLEŞTİRMEKTE 

KULLANILDIĞINI İLERİ 

SÜRÜYOR. 

CHINA CLAIMS THAT 

IT NEEDS SUCH AN 

INCREASE IN THE 

DEFENSE BUDGET TO 

MODERNIZE THE 

ARMY. 

ditures following the USA. China’s military 

expenditures increased by 12.2% in 

2014 to 130 billion USD. China, investing 

in high-technology military equipment 

such as submarines and stealth aircrafts, 

claims that it needs such an increase 

in the defense budget to modernize the 

army. Government spokesman Fu Ying, 

announcing the justification for raising 

the defense budget to 145 billion USD in 

2015, said “those who lag behing will face 

tyranny”. He noted that China does not 

forget the lesson learned from history. 

With its changing strategy, China is expected 

to follow a new route that will increase 

its military existence abroad in the 

fields of operations overseas, airstrikes, 

space, nuclear and cyber attacks. 

Beijing’s economic investments in 

South America which it announced 

as its ‘backyard’ within the scope of 

the Monroe Doctrine prevented the 

establishment of diplomatic relations 

with Cuba. China, Brazil, Mexico and 

Argentina signed oil production agreements 

with Venezuela. Beijing made 

railway and highway deals with these 

countries and thus launched major 

partnership projects for transferring 

copper, iron and other raw materials to 

Chinese economy. China acted with the 

same determination for the Shanghai 

Organization, and it currently continues 

to strengthen its economic and political 

zone of influence in Kazakhstan, 

Turkmenistan and Siberia despite Putin 

in order to lower Russia’s position in 

Eurasia and Antarctica. 

In light of the developments in the 

first quarter of the 21 st century, it can 

be said that the center of gravity in the 

global power balance is shifting from 

the Europe-Atlantic axis to the Pacific 

region. Xi Jinping previously indicated 

that China’s victory over Japan’s military 

aggression was the result of 5000- 

year Chinese civilization and pacifism. 

However, it will not be a surprise if 

China –the rising power as the Pacific 

center of global economic production 

in parallel to its economic and military 

growth– adopts a revisionist approach 

to assume more active roles in world 

politics. As war and peace cannot be 

achieved without weapons, we can say 

that China’s position in the international 

community will be more clearly understood 

in the near future. 

24 


KAPAK / COVER 

KADIN MÜLTECİ OLMAK / BEING A REFUGEE WOMAN 

SAVAŞIN KADINLARA 

MALİYETİ YÜKSEK 

Sınır çatışmaları, iç savaşlar, ülkeler arası 

savaşlar hızla tırmanıyor ve halklar dünya haritası 

üzerinde bloklar halinde yer değiştirmek zorunda 

kalıyorlar. Yaşanan bu insanlık krizinde ise en çok 

kadınlar zarar görüyor. 

FİGEN AYPEK AYVACI 

WAR IS MORE 

PAINFUL FOR WOMEN 

Border clashes, civil wars and battles between countries are rapidly 

escalating, and people are forced to change their settlements in mass around 

the world. Women are the most affected part in this humanitarian crisis. 



Evim evim güzel evim… 

Birleşmiş Milletler’in yerinden edilmiş 

kişilerin yaşadığı bir kamptan 

aldığı görüntülerin birinde küçük bir 

Iraklı Yezidi çocuğun isyanı gözyaşlarına 

karışıyor: “Büyükbabamın topraklarından 

kaçtık. Oralar çok güzeldi. Arkamızda 

evlerimizi bıraktık ve şimdi burada evsiziz.” 

Başka bir görüntüde de memleketi 

belirtilmeyen ama onun hakkında illaki bir 

tanımlama yapılacaksa kendisinin öncelikli 

kimliğinin bir mülteci olduğunu söyleyebileceğim 

bir diğeri de “Daha iyi bir yaşam, 

yeni bir hayat ve özgürlük için ülkemi terk 

ettim” diyor. Hepsinin ortak noktası hayatta 

kalmak ve ortak kimlikleri ise mülteci ya 

da yerinden edilmiş olmak. 

Birleşmiş Milletler’in verilerine göre bugün 

dünyada 19,5 milyon mülteci ve 38 milyon 

yerinden edilmiş kişi var. 5,1 milyon mülteci 

ile ilk sırada Filistinliler yer alırken hemen 

arkasından 3,88 milyonla Suriyeliler, 

2,59 milyonla Afganlar geliyor; bu rakamlarla 

oluşan insanlık krizi ise dünyadaki çatışma 

ortamının hızla yayılması ile giderek 

büyümeye devam ediyor. 

Yerinden edilmiş kişilerde durum daha da 

trajik bir hal alıyor ve rakamlar her geçen 

gün artıyor. Bugün 7,6 milyon Suriyeli 

kendi evlerinde yaşayamıyor. 6 milyon 

Kolombiyalı, 3,4 milyon Iraklı, 3,1 milyon 

Sudanlı ve nüfusu sadece 9 buçuk milyon 

olan Azerbaycan’da ise 1 milyon kadar 

yerinden edilmiş kişi topraklarına geri dönecekleri 

günü bekliyor. Rakamlar o kadar 

korkutucu bir hal aldı ki Birleşmiş Milletler 

Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio 

Guterres “Bu rakamlar gerçekten alarm 

veriyor” dediğinde yıl 2012’ydi ve mülteci 

sayısı 10,5 milyon, yerinden edilmiş kişi 

sayısı ise 17,7 milyondu. 2015’e geldiğimizde 

insanlık krizi tam anlamıyla patlak verdi 

ve Guterres şimdilerde “Tarihte bugüne 

dek görülen en ciddi kitlesel yerinden edilme 

olayı ile karşı karşıyayız. Çatışmadan 

ve zulümden kaçan insanlara hoşgörüyle 

yaklaşılması ve bu insanların güvenliklerinin 

sağlanması için aynı düzeyde insani 

müdahaleye ve küresel çapta kararlılığa 

ihtiyaç var” diyor. 

EN SAVUNMASIZLAR KADINLAR, 

ÇOCUKLAR VE YAŞLILAR 

Bu insanlık krizinin tam ortasında ise kadınlar 

var. Savaşın ve sınır çatışmalarının soğuk 

yüzü ile karşı karşıya kalan kadınlar, aynı 

zamanda ölümle de yüzleşmek zorundalar. 

Çünkü kocalarını, oğullarını ya da kucaktaki 

Home, our peaceful sanctuary… 

In the United Nations’ footage from a 

camp for displaced people, there is a 

little Iraqi Yazidi boy shedding tears 

while telling his story: “We escaped from the 

land of my grandfather. It was a nice place 

in the village. We left our homes behind and 

now we have to be homeless here.” In another 

footage, there is a person whose origin is unknown 

but if we have to say something about 

his identity, we should first underline that 

he is another refugee sharing the same fate. 

“I left my country for a better life and better 

future” he says. They have many things in 

common: They all want to survive, and they 

are either refugees or internally displaced 

people (IDP). According to the United Nations 

data, there are 19.5 million refugees and 38 

million internally displaced people in today’s 

world. On top of this list, there are 5.1 million 

Palestinian refugees. They are followed by 

3.88 million Syrian and 2.59 million Afghan 

refugees. The humanitarian crisis stemming 

from these numbers is rapidly escalating as 

the conflicts expand throughout the world. 

Internally displaced people face more tragic 

conditions and their number is increasing day 

by day. Today, 7.6 million Syrian cannot live in 

their houses. 6 million Colombian, 3.4 million 

Iraqi, 3.1 million Sudanese and 1 million internally 

displaced people in Azerbaijan –where 

the total population is only 9.5 million– are 

waiting for the day of return. The figures 

are so terrifying that United Nations High 

Commissioner for Refugees Antonio Guterres 

said, “These numbers are really alarming” in 

2012 when there were 10.5 million refugees 

and 17.7 million internally displaced people. 

In 2015, we face a terrible humanitarian crisis 

and today Guterres says, “For an age of unprecedented 

mass displacement, we need an 

unprecedented humanitarian response and 

a renewed global commitment to tolerance 

and protection for people fleeing conflict and 

persecution.” 

WOMEN, CHILDREN AND ELDERLY ARE THE 

MOST VULNERABLE 

Women are in the middle of this humanitarian 

crisis. They are not only confronted with 

the cold face of war and border clashes, but 

also endure death. They lose their husbands, 

sons or babies during the war, and they have 

to survive on their own. There is also an uncertain 

future ahead, those women have no 

idea what is waiting for them. On the other 

hand, refugees and internally displaced people 

in some geographies have wide media cov- 


27


bebeklerini savaşta kurban veriyorlar ve 

tek başlarına hayatta kalmak için mücadele 

etmeleri gerekiyor. Elbette kendilerini bekleyen 

belirsiz gelecek de bu durumun başka bir 

karanlık tarafı. Öte yandan bazı coğrafyalardaki 

mülteciler ve yerinden edilmiş insanlar 

uluslararası platformlarda sık sık görülürken 

bazıları ise sanki hiç yokmuş gibiler ve 

varlıkları çok fazla gündeme gelmiyor. Fakat 

acı aynı acı, dramsa aynı dram. Bunlardan 

biri de dünyanın hak ettiği duyarlılığı göstermediği 

Ermenistan’ın Azerbaycan’ın 

Karabağ bölgesini işgalinden sonra ortaya çıkan 

yerinden edilmiş insanlar ve mülteciler. 

Bu insanlar 20 yılı aşkın süredir aynı durumdalar 

ve topraklarına geri dönmeyi bekliyorlar. 

Karabağ’daki kadınlar ise adeta iki kere 

görünmezler. Kansas Üniversitesi’nden Prof. 

Dr. Mehrangiz Najafizadeh bir çalışmasında 

yerinden edilmiş Azerbaycanlı kadınlarla 

yaptığı görüşmelerde en sık rastladığı cümleyi 

şöyle ifade ediyor: “Hala kendi evimizde 

misafir olduğumuzu hissediyoruz; bizim 

gerçek evimiz Karabağ.” Benzer bir şekilde 

Ağdamlı başka bir kadın da Najafizadeh’e 

yenilenmeye ihtiyaç duyulan binaları göstererek 

“Boya, duvarlar, paslanmış merdiven 

korkulukları. Ama bazı insanlar kısa zamanda 

bizim Ağdam’a döneceğimizi söylüyor ve 

bu nedenle hiçbiri tamirat yapmak istemiyor. 

Hayır, onlar evlerine yani Ağdam’a dönmek 

istiyorlar” diyor. Bu da gösteriyor ki yerinden 

edilmiş kadınlar sadece fakirlik veya yaşam 

mücadelesi vermiyor. Aynı zamanda aidiyet 

problemi de yaşıyorlar. Azerbaycanlı bu 

kadınlar yaklaşık 20 yıldır Ermenistan tarafından 

işgal edilmiş olan topraklarına geri 

dönmeyi bekliyorlar. O yüzden de bir türlü 

şu an bulundukları yere yerleşemiyorlar. 

Dünyada 24 ülke Azerbaycan’ın yaşadığı kaderin 

bir benzerini yaşıyor. Humuslu Lara, 

2013 yılında Mısır’a gelerek Katolik Yardım 

Servisi’nde (CRS) gönüllü olarak çalışmaya 

başlamış. Mısır’a mülteci olarak gelmiş 

Suriyeli kadınların meslek edinmesi için 

çalışıyor. Lara kadınların ilk dönmesi gere- 

kenler olduğunu söylüyor: “İlk olarak onlar 

dönmeli ve ülkemizi sıfırdan, yeniden inşa 

etmeliler.” Anlaşılan o ki Suriyeli kadınlar 

da Azerbaycanlı kadınlarda olduğu gibi, geri 

dönme umudunu hep canlı tutuyorlar. 

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI KADINLAR 

İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR 

Bugün ise Suriye’de yaşanan iç savaş ile 

birlikte mülteci ve yerinden edilmiş kişiler 

krizi dalga dalga yayılmaya başladı. 

Haberlerde gördüğümüz savaşın tanıkları 

01 

AZERBAYCAN’IN 

KARABAĞ 

BÖLGESİNDEKİ 

YERİNDEN EDİLMİŞ 

İNSANLAR VE 

MÜLTECİLER 20 YILI 

AŞKIN SÜREDİR 

TOPRAKLARINA GERİ 

DÖNMEYİ 

BEKLİYORLAR. 

INTERNALLY 

DISPLACED PEOPLE 

AND REFUGEES IN 

AZERBAIJAN’S 

KARABAKH REGION 

ARE LONGING FOR 

THEIR HOMES FOR 

MORE THAN TWO 

DECADES. 

02 

erage while some others are completely ignored 

in the international platform. Actually, 

they have the same pain and live through 

the same tragedy. Internally displaced 

people and refugees who had to leave their 

homes when Armenia occupied Azerbaijan’s 

Karabakh region are among those ignored 

by the world. They do not get the attention 

that they deserve. They carry this burden for 

more than two decades and they are longing 

for their home. Women are even more invisible. 

Prof. Dr. Mehrangiz Najafizadeh from 

the University of Kansas made interviews 

with Azerbaijani IDP women for a research 

study. Most of those women say the same 

thing: “We still feel like a guest in our home; 

our real home is Karabakh.” A woman from 

Aghdam tells Najafizadeh to look around 

and shows him old buildings that need to 

be renewed: “The paint, the walls, the rusty 



03 

ve savaştan kaçanlar artık sokaklarımızda, 

apartmanlarımızda ya da sınırlarımızda 

kurulan kamplarda bizimle birlikte 

yaşıyorlar. Hem de bu insanların birçoğu 

kadın ve ülkeleriyle birlikte kariyerlerini 

de arkalarında bırakmışlar. Suriyeli bir 

eczacı olan Reema ve kızı, Lübnan’a sığınmış. 

Reema’nın kızı kendi alanında bir iş 

bulamadığı için Lübnan’da bir sivil toplum 

merkezinde katıldığı mücevher yapma 

kursu ile yeni bir kariyere adım atmış. Ve 

bu iki kadın bunun kendileri için yeni bir 

kapı açacağını düşünüyorlar. Savaştan 

kaçan bu kadınlar kendi savaşlarından 

belli ki kaçamıyor ve hayatta kalmak için 

verdikleri mücadele her daim sürüyor. 

Elbette sivil toplum kuruluşlarının aldığı 

inisiyatif kadınların hayatında adeta bir 

çarpan etkisi yaratıyor. Çünkü kadın edindiği 

iş ile birlikte bir parça da olsa evine 

ekmek götürebilir, çocuklarına bakabilir, 

onların eğitimi ile ilgilenebilir hale geliyor. 

Hazar Strateji Enstitüsü (HASEN) 

de geçtiğimiz günlerde, yerinden edilmiş 

Azerbaycanlı kadınlar için bir proje başlattı. 

Azerbaycanlı kadınlarla ilgili olarak 

HASEN Strateji ve Politika Koordinatörü 

Dr. Efgan Niftiyev, “Azerbaycan’a ait toprakların 

işgal edilmesi sebebiyle yerinden 

01-03 

Azerbaycan ve Ermenistan 

arasındaki Karabağ sorunu 

1980’lere dayanır. Savaşın 

sonunda 20 bin Azerbaycanlı 

şehit düştü, 100 bin kişi 

yaralandı ve 50 bin kişi sakat 

kaldı. Mülteci ve göçmen sayısı 

1 milyonun üzerinde. 

The origins of the Karabakh 

conflict between Azerbaijan 

and Armenia date back to late 

1980s. 20 thousand Azerbaijani 

people were killed, 100 

thousand were wounded and 

50 thousand were left with lifealtering 

injuries following the 

war. The number of refugees 

and internally displaced 

persons exceeds 1 million. 

handrails in the stairwell. But some people 

say that we will be returning to Aghdam soon, 

and so no one wants to do the repairs. No, 

they want to return home in Aghdam.” This 

means internally displaced women do not 

only face poverty or struggle for life. They also 

lack the sense of belonging. Those Azerbaijani 

women want to go back to their home in 

territories under Armenian occupation for 

approximately 2 decades. Thus, they cannot 

settle in their current homes. Throughout 

the world, 24 countries share the same fate 

with Azerbaijan. Lara from Homs came to 

Egypt in 2013 and volunteered to work in 

Catholic Relief Services (CRS). Her aim is to 

help Syrian refugee women in Egypt acquire a 

profession. Lara tells women should be given 

priority to return their home: “They are the 

ones who will have to go back and rebuild our 

country from zero.” It is obvious that Syrian 

women, just like Azerbaijani women, keep 

their hopes alive. 

NON-GOVERNMENTAL ORGANIZATIONS ARE 

CRUCIAL FOR WOMEN 

Today, refugee and IDP crisis is growing 

and spreading with the civil war in Syria. 

People who witnessed or fled from the war 

that we watch on TV are living among us, 


29

01 


edilmiş yaklaşık bir milyon insan var ve 

kadınlar yerinden edilmiş kişiler arasında 

en hassas grubu oluşturuyor. Kendi 

hayatlarını idame ettirebilme ve geçimlerini 

sağlayabilme kabiliyetleri bu durumdan 

önemli ölçüde etkilenmiş durumda” 

bilgisini veriyor. HASEN’in yürüttüğü 

program sayesinde, Azerbaycan’ın 

Hocavend kasabasında hazırlanan atölyede 

kadınlar evlerine dönüş vaktini 

artık halı dokuyarak, dikiş dikerek 

bekleyecekler. Projeden direkt olarak 40 

kadın faydalanacak ama dolaylı olarak 

fayda sağlayacak 120 kişi ile birlikte toplamda 

800 kişinin projeden yarar sağlaması 

bekleniyor. HASEN’in yürüttüğü 

bu projede yer alan ekibin ortak gözlemi 

o atölyede sadece 40 kadının olmadığı 

yönünde. Orada 40 parçalanmış, yitirilmiş 

hayat var aynı zamanda. Ağzında 

dişi olmayan ve yemek yiyemeyen kadınlar, 

biyolojik yaşı 30 olup da 60 yaşında 

gösteren kadınlar, günlük 5 dolara 

sabahtan akşama kadar güneşin altında 

tarlalardan soğan toplayan kadınlar… 

Ortak hafızalarında ise tek bir korku var. 

“Allah’ım, bu yine benim başıma gelir 

mi” diye soruyorlar. Ancak bu korkuya 

rağmen, topraklarından çıkarılışlarını 

hafızalarında dün gibi saklasalar bile 

topraklarına geri dönme arzularını sık 

sık dile getiriyorlar. Çünkü orada sadece 

evlerini bırakmadılar. Kendi elleriyle 

toprağa verdikleri yakınlarından da 20 

yılı aşkın bir süredir uzaktalar. 

04 

HAZAR STRATEJİ 

ENSTİTÜSÜ (HASEN) 

YERİNDEN EDİLMİŞ 

AZERBAYCANLI 

KADINLAR İÇİN BİR 

PROJE BAŞLATTI. 

CASPIAN STRATEGY 

INSTITUTE (HASEN) 

HAS LAUNCHED A 

PROJECT FOR 

AZERBAIJANI 

INTERNALLY 

DISPLACED WOMEN. 

İNSANLIK KRİZİ YAŞANIRKEN HERKES 

BEDEL ÖDÜYOR 

Mülteci olmak ya da yerinden edilmek 

gibi trajik bir olay yaşayan insanların 

yanı sıra devletler de hem mali hem 

sosyal bedeller ödüyor. Aynı bu insanlar 

gibi onlar da durumun herkes için 

normalleşmesini bekliyor. Mültecileri ya 

da yerinden edilmiş kişileri hayata döndürmenin 

de onları kabul eden ülkeler 

için büyük bir bedeli var. Türkiye’nin 

şimdiye kadar Suriyeli mülteciler için 

yaptığı harcama 6 milyar doları aştı. 

Örneğin Dünya Bankası istatistiklerine 

göre Azerbaycan son 20 yılda yerinden 

edilmiş vatandaşları için 5,4 milyar dolar 

harcadı. Suriyeli ve Afgan mültecilerle 

yeni tanışan Avrupa Birliği de kendilerine 

çıkacak faturayı bütçe kuralları 

dışında tutup tutmamayı tartışmaya 

başladılar. Mültecilerin dünyaya maliyeti 

de 2014 yılında dünyanın gayri safi yurtiin 

our streets, apartments or border camps. 

More importantly, most of these people are 

women who left their careers and countries 

behind. Syrian pharmacist Reema and her 

daughter took shelter in Lebanon. Reema’s 

daughter could not pursue her career and had 

to change her profession. She took a jewelry 

course in a non-governmental organization 

in Lebanon and these two women believe 

this course will open a new door for them. 

Those women could escape from the war but 

obviously they cannot escape their struggle 

to survive and make a living. Initiatives taken 

by non-governmental organizations have a 

multiplier effect on the lives of women. When 

women acquire a profession, they find a 

chance to earn a living for their families, raise 

their children and take care of their education. 

Lately Caspian Strategy Institute (HASEN) 

has launched a project for Azerbaijani internally 

displaced women. With regard to 

Azerbaijani IDP women, HASEN Strategy 

and Policy Coordinator Efgan Niftiyev says, 

“The number of IDPs from occupied territories 

of Azerbaijan is around one million 

and Azerbaijani IDP women represent the 

most vulnerable group of all IDPs. Their ability 

to independently pursue livelihoods and 

economic activities is affected by the displacement.” 

With HASEN’s program, women will 

engage in carpet weaving and sewing while 

waiting for the day to go back to their home. 

A workshop was prepared in Azerbaijan’s 

Hojavend town for 40 women. Project will 

have 40 direct and 120 indirect beneficiaries, 

which will make 800 beneficiaries in total. 



05 

çi hasılasının %13,4’ü oldu. Küresel Barış 

Endeksi geçen yıl harcanan miktarın 

14,3 trilyon doları bulduğunu açıkladı. 

Durum böyle olunca devletin yaptığı 

yardımların yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının 

geliştirdikleri projeler de 

hayati önem taşıyor. Dr. Efgan Niftiyev 

bu konuya dikkat çekiyor ve “Mülteci ve 

yerinden edilmiş kişilerin sorunlarına bir 

çözüm bulabilmek için devlet ve devlet 

dışı uluslararası aktörler arasında etkili 

koordinasyon sağlanarak uluslararası bir 

girişimde bulunulması gerekiyor. Sivil 

toplum kuruluşları bu bağlamda büyük 

rol üstlenebilir” diyor. 

SONU GELMEYEN MİSAFİRLİK 

Bazı ülkelerde mültecilerin ya da yerinden 

edilmiş kişilerin kalma süresi o kadar 

uzuyor ki durum adeta sonu gelmeyen 

bir misafirliğe dönüşüyor. Örneğin 

yakından tanıklık ettiğimiz üzere, 

Suriyeliler 4 yıldır Türkiye’de. Komşu ülkemiz 

Azerbaycan’da ise başka bir trajik 

örnek yer alıyor; yerinden edilmiş kişiler 

20 yılı aşkındır geri dönmeyi umut ederek 

devlet yardımları ile hayatlarını idame 

ettiriyorlar. Kuzey Afrika, Ukrayna, 

Afganistan ve çatışmaların her geçen gün 

daha kötü bir hal aldığı ya da çözüme 

ulaşılamamış sınır sorunlarının olduğu 

ülkelerle birlikte dünya adeta sürekli yer 

değiştiriyor ve birçok insan bir gün ülkelerine 

geri dönebilmenin hesabını yapıyor. 

Esasen onları misafir eden ülkeler de 

aynı umudu paylaşıyor. Ancak belki de 

04-05 

Proje, Azerbaycanlı yerinden 

edilmiş kadınlara halı dokuma 

ve dikiş konusunda yoğun 

bir mesleki eğitim fırsatı 

sunarak onların topluma 

ekonomik entegrasyonunu 

kolaylaştırmayı amaçlar. 

Project is designed to 

facilitate the economic 

integration of Azerbaijani IDP 

women into society by offering 

an intensive vocational 

training program on carpet 

weaving and tailoring. 

HASEN’s project team observes that there are 

not just 40 women in that region. There are 

also 40 broken lives, 40 lost lives. There are 

women who have lost many teeth, who are 30 

years old but have the look of a 60-year-old 

woman, who work under burning sun from 

morning to night, picking onions in the field 

for only 5 dollars a day… Women have the 

same concern in their minds. They prey God 

“not to face such a tragedy again”. Despite this 

fear, and their memories of being expelled 

from their land, they often express their hope 

to go back because they not only left their 

homes but also their beloved ones whom were 

laid to rest by those women. 

EVERYBODY PAYS A PRICE DURING THIS 

HUMANITARIAN CRISIS 

In addition to the people who have become 

refugees or who have been displaced from 

their homes; governments pay financial and 

social prices. Just like those facing great tragedies, 

they are waiting for normalization for 

everyone. Protecting and sustaining the lives 

of refugees or displaced people has a huge 

price for countries that accept them. Turkey 

has spent more than 6 billion USD for Syrian 

refugees so far. For instance, World Bank 

statistics indicate that Azerbaijan has spent 

5.4 billion USD for its displaced citizens in the 

last two decades. The European Union, meeting 

Syrian and Afghan refugees, has started to 

discuss whether they should regard the bill of 

this crisis as an exception to the budget or not. 

All around the world, cost of refugees reached 

to 13.4% of the total gross domestic product 

in 2014. Global Peace Index announced that 

14.3 trillion USD was spent last year. As is the 

case, projects developed by non-governmental 

organizations play a vital role within this context 

in addition to government aids. Dr. Efgan 

Niftiyev underlines this role by saying: “Wellcoordinated 

international initiative is required 

to deal with refugee and IDP issues with the 

participation of state and non-state international 

actors. Non-government organizations 

can play an important part in this regard.” 

NEVER-ENDING VISIT 

In certain countries, refugees or displaced 

people stay for such a long time that it turns 

into a never-ending visit. As a direct witness, 

we see that Syrians are living in Turkey for 

4 years. There is another tragic example in a 

neighbor country. Internally displaced people 

in Azerbaijan have been waiting for 20 years 

to go back, and they are trying to make a living 

by subsidies. Conditions are getting more and 


31


UNHRC - BM MÜLTECİLER YÜKSEK KOMİSERLİĞİ İSTATİSTİKLERİ (2014) 

UNHRC - UNITED NATIONS REFUGEE AGENCY STATISTICS (2014) 

DÜNYA GENELİNDE YERİNDEN EDİLMİŞ KİŞİ SAYISI 

FORCIBLY DISPLACED WORLDWIDE 

59.5 

MİLYON 

MILLION 

MÜLTECİLER 

REFUGEES 

MİLYON 

MILLION 

ÜLKE İÇİNDE YERİNDEN EDİLMİŞ KİŞİLER 

INTERNALLY DISPLACED PERSONS 

19.5 38.2 

MİLYON 

MILLION 

SIĞINMACILAR 

ASYLUM-SEEKERS 

1.8 

MİLYON 

MILLION 

BU 59,5 MİLYON 

KİŞİ YENİ BİR ÜLKE 

OLUŞTURSA, O ÜLKE 

DÜNYANIN EN BÜYÜK 

24. ÜLKESİ OLURDU 

IF THESE 59,5 MILLION 

PERSONS WERE A 

NATION, THEY WOULD 

MAKE UP THE 24TH 

LARGEST IN THE 

WORLD 

EVİNİ TERK ETMEK 

ZORUNDA KALAN KİŞİ 

SAYISI 

FORCED TO LEAVE HOME 

42,500 

KİŞİ/GÜN (2014) 

INDIVIDUALS PER DAY (2014) 

EVİNİ TERK ETMEK 

ZORUNDA KALAN 

KİŞİ/GÜN 

# OF INDIVIDUALS 

FORCED TO LEAVE 

THEIR HOME PER DAY 

10,900 

14,200 

23,400 

32,200 

42,500 

2010 

2011 

2012 

2013 

2014 

51% 


07 

05 

daha da zorlaştığını söylüyor: “Kadın olarak 

çalışabileceğim iş alanı erkeklerden 

çok daha az. Erkeklerin çalışabildiği her 

yerde çalışamıyorum ama bunu deniyorum.” 

Irak’ta yerinden edilmiş kadınların 

%70’i işsiz durumda. İşsizliğin yanı sıra 

kadınların birçoğu evlerine temel gıdaları 

dahi götüremeyecek durumda. Iraklı bir 

aktivist olan Salama Smeisim, kadınların 

Irak’ta bulunduğu zorlu koşulları şöyle 

özetliyor: “Irak’ta kadınlara yönelik 

baskı halen sürüyor… Yerinden edilmiş 

kadınların sorunları ciddiye alınmıyor. 

Kadınların haysiyetlerini koruyabilecekleri, 

çocuklarını okula gönderebilecekleri, 

elektrik ve içme suyu bulabilecekleri 

evlere ihtiyacı var. Kadınları sahip oldukları 

haklar konusunda bilinçlendirmek, 

başka birine bağlı kalmadan düzenli gelir 

elde edebilecekleri bir projeye başlama 

konusunda onlara destek verebilecek özel 

bir programa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.” 

Sonuç olarak mülteci ya da yerinden edilmiş 

insan olmak dezavantajlı bir durumken 

hem bu duruma düşüp hem de kadın 

olmak defalarca dezavantajlı bir hale dönüşüyor. 

Kadın hangi ulusal kimliğe sahip 

olursa olsun birçok bağımsız gözlemcinin 

de altını çizdiği gibi şiddetten kaçtığı 

yerlerde de cinsiyetinden dolayı şiddetle 

karşılaşabiliyor. 

DÜNYA ADETA 

SÜREKLİ YER 

DEĞİŞTİRİYOR VE 

BİRÇOK İNSAN BİR 

GÜN ÜLKELERİNE 

GERİ DÖNEBİLMENİN 

HESABINI YAPIYOR. 

THERE IS A 

CONSTANT 

DISPLACEMENT IN 

THE WORLD AND 

MOST OF REFUGEES 

HOPE TO GO BACK TO 

THEIR HOMES ONE 

DAY. 

selves in another country or region all of a sudden 

face the truth: They cannot work in every 

area. When we consider the Eastern community 

where sexist barriers are relatively high, 

“women identity” is a problem for earning a 

profit and making a living. In Lebanon, Dalal is 

an agricultural worker and says that finding a 

job is harder if you are a woman. “As a woman, 

my ability to work is more limited than a man. 

I can’t work in all the places a man can, but I 

try.” 70 percent of displaced women in Iraq is 

unemployed. In addition to unemployment, 

most of women are even unable to bring home 

the bread. Iraqi activist Salama Smeisim summarizes 

the tough conditions for women Iraq 

as such: “The oppression against women is still 

continuing in Iraq… The plight of the displaced 

women has not been dealt with seriously. They 

need adequate houses to preserve their dignity, 

schools for their children, electricity and drinking 

water… I do believe that we need a special 

program to spread awareness among women 

about their rights and support them on how to 

start a project that can secure a steady income 

for their families without relying on anyone.” 

To sum up, being a refugee or displaced 

person is very disadvantageous, and it 

gets even worse for women. Regardless of 

their national identities, women may face 

violence due to their gender in areas they 

seek shelter, as noted by several independent 

observers. 


33


SURİYE KRİZİ / THE SYRIAN CRISIS 

İNSANLIK AVRUPA 

YOLLARINDA TÖKEZLEDİ 

2011 yılından bu yana Suriye Krizi büyümeye ve 

yayılmaya devam ediyor; bu durumun yakın gelecekte 

düzeleceğine dair herhangi bir umut ışığı da görünmüyor. 

HUMANITY TRIPPED ON 

THE WAY TO EUROPE 

DOÇ. DR. AHMET YÜKLEYEN 

İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ 

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI 

İLİŞKİLER PROGRAMI 

ASSOCIATE PROFESSOR 

POLITICAL SCIENCE AND 

INTERNATIONAL RELATIONS 

DEPARTMENT 

ISTANBUL COMMERCE UNIVERSITY 

The Syrian Crisis is widening and deepening since it 

began back in 2011 and there is no sign of hope that it 

will get any better anytime soon. 



Beşar Esad yönetimini protesto 

eden toplumsal hareket, Arap 

Baharı’nın bir parçası olarak başladı 

fakat dört yıl içinde küresel 

bir trajedi halini aldı. Çatışmaların insan 

hayatı üzerinde ciddi ve tamir edilemez 

etkileri oldu. El Cezire, Mart 2015 itibariyle 

ülke nüfusunun hemen hemen 

yarısına karşılık gelen yaklaşık 11 milyon 

Suriyelinin evlerini terk etmek zorunda 

kaldığını, bunun 3,8 milyonunun ise 

diğer ülkelerde mülteci konumunda 

olduğunu belirtti. Hedef ayırt etmeyen 

korkunç şiddet, kontrolden çıkan bölgesel 

karışıklıklar, çok sayıda grubun 

yürüttüğü iç savaş, bir türlü çözüm bulunamayan 

uluslararası siyasi çıkmaz gibi 

başlıklar manşetlerde her gün yer almaya 

başladı. Fakat son zamanlarda Avrupa 

kapılarına dayanan Suriyeli mülteci 

krizi, insani açıdan dramatik ve trajik bir 

hal aldı. Ortada birden fazla günah keçisinin 

olduğu bu durumda hiçbir aktör 

eleştirilerden kaçamaz. Sivil ve siyasi her 

aktörün sorumluluk alması gerekir. 

BAŞARISIZLIĞIN SEMBOLÜ: AYLAN 

BEBEK 

Türkiye’den Yunan adalarına ulaşmaya 

çalışan üç yaşındaki Aylan’ın kıyıya 

vuran bedeni olaylara müdahil olan 

herkesin başarısızlığının sembolik bir 

resmidir. Aylan, beş yaşındaki erkek 

kardeşi ve annesiyle beraber can verdi. 

Ulaşmaya çalıştıkları yer akrabalarının 

onları beklediği Kanada’ydı, fakat sığınma 

başvuruları reddedilmişti. İnsani 

açıdan tüm taraflar için utanç verici 

olan bu olayda herkes suçu hemen bir 

başkasının üzerine atıyor. Esad bile 

“Avrupa, Suriyeli mültecileri istemiyorsa 

‘teröristlere’ destek vermeyi bırakmalıdır” 

diyor. Mültecileri kabul etme 

konusunda ise Suriye’ye komşu ülkeler 

en ağır yükü taşıyor. Kendi nüfusuyla 

karşılaştırıldığında Lübnan, yüzdesel 

olarak en fazla mülteciye sahip. Fakat 

Türkiye bir buçuk milyonu aşkın mülteciyle 

en yüksek sayıda mülteciye ev 

sahipliği yapıyor. İçişleri Bakanlığı’na 

göre, Türkiye’deki toplam Suriyeli mülteci 

sayısı iki milyona yaklaştı. 

Başka bir deyişle, Türkiye sığınma talep 

eden Suriyelileri kabul etmek için çok 

fazla çaba harcıyor. Ancak Suriyelilerin 

sayısı arttıkça ve ülkelerine dönme 

umutları kayboldukça, insanların bencilce 

ve dünyevi endişeleri, daha iyi 

MÜLTECİLERİ KABUL 

ETME KONUSUNDA 

SURİYE’YE KOMŞU 

ÜLKELER EN AĞIR 

YÜKÜ TAŞIYOR. 

SYRIA’S NEIGHBORS 

ARE CARRYING THE 

HEAVIEST LOAD WHEN 

IT COMES TO 

ACCEPTING REFUGEES. 

01 

Macar gazeteci, 9 Eylül 2015’te 

Macaristan’ın güneyindeki 

Roszke kentinde diğer göçmenlerle 

birlikte polisten 

kaçan bir çocuğu tekmelerken 

görüntülendi. 

This video grab made on 

September 9, 2015 shows a 

Hungarian TV camerawoman 

kicking a child as she run with 

other migrants from a police 

line during disturbances at 

Roszke, southern Hungary. 

The civil unrests began as part 

of the Arab Spring protesting 

Bashar al-Assad’s government 

but in four years it has grown 

into a global tragedy. The impact of 

the conflict on human lives has been 

grave and irreparable. As of March 

2015, Al-Jazeera reported that nearly 11 

million Syrians, which is almost half 

of the population, have been displaced 

and 3.8 million of them have become 

refugees in other countries. The indiscriminate 

and gruesome violence, 

uncontrollable regional turbulence, 

civil war of numerous fighting groups, 

and international political stalemate to 

come up with a solution have all been 

part of daily headlines. However, most 

recently the humanitarian aspect of 

the Syrian refugee crisis reaching the 

doors of Europe has become dramatic 

and tragic. No single actor can claim 

to be beyond criticism and there can 

be no single scapegoat. Every actor, 

civilian and political, needs to take 

responsibility. 

ICONIC IMAGE OF THE FAILURE: BABY 

AYLAN 

The body of Aylan, a three year-old boy 

washed ashore trying to reach Greek 

islands from Turkey, has been an iconic 

image of the failure of all involved. 

Aylan died along with his five year old 

brother and mother. Their ultimate 

destination was Canada where their 

relatives waited but their asylum application 

had been rejected. On the humanitarian 

level, this is disgraceful for 

all the parties involved but everyone is 

quick to put the blame on others. Even 

Assad argues that if Europe does not 

want refugees from Syria, they should 

stop supporting “terrorists”. Syria’s 

neighbors are carrying the heaviest 

load when it comes to accepting refugees. 

Lebanon is carrying the highest 

percentage of refugees compared to its 

population. However, Turkey has been 

hosting the largest number of refugees 

reaching more than one and a half million. 

According to Turkish Ministry of 

Interior, the total number of Syrian refugees 

in Turkey is close to two million. 

In other words, Turkey has been working 

very hard to accept Syrians seeking 

refuge. However, as the number 

of Syrians increase and their prospects 


35


bir gelecek için Türkiye’ye gelen veya 

Avrupa’ya ulaşmaya çalışan Suriyelilere 

kötü davranmalarına yol açıyor. Aylan’ın 

hikayesini bilen Suriyeliler hayatlarını 

denizde tehlikeye atmak yerine 

Avrupa’ya kara yoluyla ulaşmak istediklerini 

söylüyor. Dahası, yalnızca 

2015’in Nisan ayında Akdeniz’de boğulan 

mültecilerin sayısı 1308’e ulaşınca, deniz 

yolculuğunun tehlikeleri iyice anlaşıldı. 

Bu yüzden, kara yolunu kullanmanın 

daha güvenli olduğunu biliyorlar. Ama 

Türkiye, İstanbul’dan yola çıkarak 

Bulgaristan sınırındaki Edirne’ye ve 

dolayısıyla Avrupa’ya giden otobüsleri 

resmi olarak yasakladı. Taksiciler bu 

insanları istismar ediyor ve otoyolda 

TÜRKİYE, AVRUPA’YA 

GİDEN OTOBÜSLERİ 

YASAKLADI. 

TURKEY HAS BANNED 

BUSES FROM 

ISTANBUL TO EUROPE. 

of return to Syria disappear, mundane 

and selfish concerns of people begin 

to motivate people to treat Syrians 

with discontent, who come to Turkey 

or try to reach Europe in search of 

better prospects. Syrians who know 

the story of Aylan say that they do not 

want to risk their lives on the sea and 

choose the land route to get to Europe. 

Moreover, the dangers of sea travel are 

well recorded as the number of refugees 

who drowned in the Mediterranean 

peaked to 1308 only in the month of 

April 2015. So, they know that the 

safer path is to take the land route. 

However, Turkey has officially banned 

buses from Istanbul to transport 

2014 yılında Suriyeli mülteci sayısı 

(ülkelere göre) 

Kabul edilen mülteci sayısı (x1000) 

Syrian refugees in 2014 by country 

The number of refugees accepted 

(‘000) 

Suriyeli mültecilerin 

nüfusa oranı 

Syrian refugees as % 

population 

10–20 

1–10 

0.1–1 

0.01.–0.1 

< 0.01 

SURİYE 

SYRIA 

Savaştan önceki 

toplam nüfus 

Total pre-war 

population 

20,500 

AVRUPA EUROPE 

Toplam / Total 149.7 

KOMŞU ÜLKELER 

NEIGHBORING 

COUNTRIES 

Almanya 

Germany 

41.0 

Türkiye 

Turkey 

1,558 

Yerinden edilmiş 

Suriyeliler 

Internally displaced 

Syrians 

7,633 

İsveç Sweden 

34.2 

Ermenistan 

Armenia Bulgaristan 

Bulgaria 

Hollanda 

Netherlands 

Danimarka 

Denmark 

İngiltere 

Britain 

4.6 

Lübnan 

Lebanon 

1,147 

İsviçre 

Switzerland 

Ürdün 

Jordan 

623 

DİĞER ORTA DOĞU ve KUZEY AFRİKA 

OTHER MIDDLE EAST & NORTH AFRICA 


DİĞER ÜLKELER 

ELSEWHERE 


Fransa 

France 

2.9 

Irak 

Iraq 

234 

Yunanistan 

Greece 

Amerika America 4.8 

Rusya 

Russia 

1.9 

İspanya 

Spain 

1.3 

Brezilya Brasil 1.7 

G. Kore S. Korea 0.5 

Avusturya 

Austria 

Belçika Malezya Malaysia 

Belgium 

Norveç Avustralya Australia 

Norway 

İtalya 

Italy 

1.1 

Gürcistan 

Georgia 

Kanada Canada 

Kıbrıs 

Cyprus 

Romanya 

Romania 

Malta 

Finlandiya 

138 Mısır Finland 

Egypt 

Ukrayna 0,3 

Libya Ukraine 

Yemen Macaristan 

Hungary 

Tunus Tunisia 

Polonya 

Fas Morocco Poland 

Çek Cumhuriyeti 

Sudan 0.8 Czech Republic 

Moldova 

İrlanda 0.17 

Ireland 

Arjantin Arjantin 0.2 

Kaynak: UNHCR, UN, Economist.com 

Source: UNHCR, UN, Economist.com 



yürüyen engelli, yaşlı ve çocukların da 

bulunduğu bu insan topluluğundan 

yüksek ücretler talep ediyor. Suriyeli 

mültecilere yönelik bu tür utanç verici 

davranışlar, Avrupa’ya yaklaştıkça daha 

kötüye gidiyor. 

MÜLTECİLERİN MÜCADELESİ HİÇ 

BİTMİYOR 

Suriyeliler, güvenilir olmayan teknelerle 

Türk sahillerinden Yunan adalarına risk 

alarak deniz yoluyla ulaşmaya çalışırken, 

sürat tekneleriyle gelip mülteci teknelerine 

ateş eden, teknedeki insanları kırbaçlayan, 

paralarını ve eşyalarını çalan silahlı 

ve maskeli adamlar tarafından saldırıya 

uğruyor. Yunanistan’a ulaşanlar için ise 

bir sonraki mücadele polis zorbalığıyla 

karşılaşacakları diğer Avrupa ülkelerinin 

sınırlarını aşabilmek. Makedonya 

sınır polisi, mültecilerin sınırı geçmesini 

engellemek için sersemletici el bombası 

kullandı ancak başarılı olamadı. Ne yazık 

ki binlerce insan yağmurdan sırılsıklam 

olmuş kıyafetleriyle sınırda gecelerce 

beklemek zorunda kaldı. 

Avrupa’ya kara yoluyla ulaşmanın da 

bir farkı yok. 24 saat içinde yedi binden 

fazla mülteci Hırvatistan’a geçiş yaptı 

ve Hırvatistan daha fazla mülteci alamayacağını 

açıkladı. Sırbistan sınırında 

polis ve mülteciler arasında çatışmalar 

devam ederken, BM Genel Sekreteri 

Ban Ki-Moon Macar polisinin sığınma 

talep eden Suriyelilere göz yaşartıcı 

gaz ve tazyikli suyla müdahale etmesinden 

duyduğu şaşkınlığı dile getirdi. 

Durdurulamayan mülteci krizinin en 

sembolik görüntüsünde ise şiddet kullanan 

polis değil, sırtında çantası ve kucağında 

oğluyla polis kordonunu aşmak 

üzere koşan babaya çelme takan Macar 

bir haber muhabiri yer alıyor. Bunun 

gibi bilinen ve bilinmeyen pek çok trajik 

hikayenin ortasında halen umut 

kıvılcımları bulunuyor. İspanya Ulusal 

Futbol Antrenörü Yetiştirme Merkezi’nin 

Müdürü, Suriye’de futbol antrenörü 

olan bu Suriyeli babayı ve oğullarını 

İspanya’ya almak için gereken işlemleri 

gerçekleştirdi. Okul, aile için Madrid’in 

banliyösünde bir daire kiraladı. Mutlu 

sonla biten bu hikayenin aksine, aileleri 

için Avrupa’da yeni bir hayat kurmak 

isteyen diğer mülteciler için zorluklar 

devam ediyor. 

Mültecilerin neden tüm bu riskleri aldıkları 

ve Türkiye’nin Suriyeliler için 

AVRUPA’DA YENİ BİR 

HAYAT KURMAK 

İSTEYEN MÜLTECİLER 

İÇİN ZORLUKLAR 

DEVAM EDİYOR. 

THE CHALLENGES FOR 

REFUGEES CONTINUE 

AS THEY SEEK TO 

BUILD A NEW LIFE IN 

EUROPE FOR THEIR 

FAMILIES. 

Syrians who are heading to Edirne, 

city bordering Bulgaria and hence 

Europe. Taxis take advantage of these 

people and ask for high prices from 

these people walking on the highway, 

including handicapped, elderly, and 

children. This kind of disgraceful treatment 

of Syrian refugees gets only 

worse as they head further to Europe. 

NEVER-ENDING STRUGGLE OF 

REFUGEES 

When Syrians try to take the risky 

naval route to Greek islands from 

the Turkish coast with unreliable 

boats, some of them have been attacked 

by masked armed men on speed 

boats who shot at their boat, whipped 

and robbed the people on board. 

For those who make it to Greece 

the next challenge is to cross the 

border to other European countries 

where they meet police brutality. 

Macedonian border police fired stun 

grenades to stop the refugees cross 

the border but failed; however thousands 

had to spend nights in rainsoaked 

clothes on the border. 

The land route to Europe is no different. 

More than 7 thousand refugees 

passed into Croatia within 24 hours 

and Croatia says it cannot take any 

more refugees. Clashes continue on 

the Serbian border between the police 

and refugees. The UN Secretary 

General Ban Ki-moon said he was 

shocked after Hungarian police 

fired tear gas and water cannon 

at the Syrian asylum seekers. The 

most iconic image of the unwanted 

but unstoppable refugee crisis 

came not from police brutality but a 

Hungarian news reporter who tripped 

a Syrian father carrying his son 

and backpack. In the midst of this 

and many unrecorded tragic stories, 

there are sparks of hope. The president 

of Spain’s National Soccer Coach 

Training Center, arranged to take 

this Syrian father who was a soccer 

coach in Syria, and his sons to Spain. 

The school rented an apartment for 

the family in a suburb of Madrid. 

Unlike this happy ending story, the 

challenges for other refugees continue 

as they seek to build a new life in 

Europe for their families. 

Some argue why they take all these 


37


neden yeterince güvenli olmadığı tartışılıyor. 

Suriyeliler, Türkiye’deyken sığınma 

talep edemiyor çünkü yasal çerçeve 

hazır değil ve bu da Türkiye’nin 

AB üyeliğine bağlı. Uluslararası insan 

haklarına ve AB ülkelerinin imzaladığı 

anlaşmalara göre, mülteciler AB ülkelerinden 

sığınma talep edebilir ama 

başvuru yapmak için fiziksel olarak 

AB topraklarında bulunmaları gerekiyor. 

Başka bir deyişle, mülteciler sığınma 

talebi için Türkiye’deyken başvuru 

yapamıyor. Yasal bilinmezlikler ve 

açmazlar var oldukça, çocukların ve 

kadınların en kötü şekilde etkilendiği 

mülteci krizi, insanlığın gözleri önünde 

utanç verici bir şekilde sürüyor. 

02 

Kaçarken Macar gazeteci 

tarafından çelme takılarak 

düşürülen ve gazete 

manşetlerinde geniş yer bulan 

Suriyeli mülteci Usame Abdül 

Muhsin (soldan üçüncü), 17 

Eylül 2015’te Madrid’teki 

Atocha tren istasyonuna ulaştı. 

Osama Abdul Mohsen (3 rd 

L), the Syrian refugee who 

made world headlines when a 

Hungarian journalist tripped 

him over as he fled arrives at 

Atocha train station in Madrid, 

on September 17, 2015. 

risks and why Turkey is not safe 

enough for Syrians. Syrians cannot 

seek asylum in Turkey because the 

legal framework is not ready and this 

is tied up to Turkey’s EU accession 

process. According to international 

human rights and the agreements EU 

countries have signed, refugees can 

seek asylum from EU countries but 

they have to be physically on EU territory 

to apply for it. In other words, 

they cannot apply for it in Turkey. As 

the legal conundrums and deadlocks 

remain in effect, refugees’ tragic stories 

that hit women and children the 

hardest continue to unfold in front of 

the disgraceful eyes of humanity. 


KRİTİK ALTYAPILARIN 

TERÖR SALDIRILARINA 

KARŞI KORUNMASI 

EĞİTİM PROGRAMI 

ANKARA 30 Kasım–4 Aralık 2015 

Değişen tehdit ve risk ortamında, kritik altyapıların 

korunmasına yönelik bütüncül bir anlayış 

geliştirmek ve bu konuda kamu-özel sektör 

işbirliğini sağlamak atılması gereken öncelikli 

adımlardandır. Bu çerçevede 30 Kasım-4 Aralık 

2015 tarihleri arasında NATO Terörle Mücadele 

Mükemmeliyet Merkezi (COE-DAT) ve Hazar 

Strateji Enstitüsü (HASEN) ortaklığında ‘Kritik 

Altyapıların Terör Saldırılarına Karşı Korunması’ 

Eğitim Programı düzenlenecektir. Program, 

yalnızca teorik bilgiler değil vaka incelemeleri 

vasıtasıyla da katılımcılara pratik donanım ve 

sahada kullanabilecekleri uygulamaları kazandırma 

hedefindedir. 

Not: Kurs sonunda katılımcılara sertifika verilecektir. 

Ayrıntılı bilgi için: 

www.cipalert.com 

www.hazar.org

BLOG / BLOG 

ENERJİ GÜVENLİĞİ / ENERGY SECURITY 

ENERJI GÜVENLIĞINDE YENI HALKA: 

PETROL VE DOĞAL GAZ BORU HATLARININ GÜVENLIĞI 

Enerji merkezi olma yolundaki Türkiye, petrol ve doğal gaz boru hattı güvenliği 

konusunda hangi adımları atmalı? 

NEW LINK IN ENERGY SECURITY: 

SECURITY OF OIL AND NATURAL GAS PIPELINES 

On its quest to become an energy hub, which steps should Turkey take in terms 

of oil and natural gas pipeline security? 

AYHAN GÜCÜYENER 

ARAŞTIRMACI, HASEN KRITIK 

ALTYAPILARI KORUMA PROGRAMI 

RESEARCHER, HASEN CRITICAL 

INFRASTRUCTURE PROTECTION 

PROGRAM 

Boru hatları, diğer taşıma yöntemlerine 

kıyasla daha ekonomik, 

çevreci, güvenli ve hızlı olması 

sebebiyle doğal gaz ve petrol taşımacılığında 

en çok tercih edilen yöntem. 

Örneğin, BP’nin 2014 verilerine göre, dünya 

doğal gaz ticaretinin %66,6’sı boru hatları 

vasıtasıyla gerçekleştirildi. Öte yandan, 

dünyada, petrol ve petrol ürünlerinin de 

%70’lik bölümü boru hatlarıyla taşınıyor. 

Söz konusu rakamlar ve enerjinin günlük 

hayatın olağan işleyişi için vazgeçilmez rolü 

akılda tutulduğunda, boru hatları adeta bir 

ülkenin iskeleti gibi görev yapıyor ve ülkeyi 

ayakta tutuyor. Bir başka deyişle, 7/24 

çalışma prensibi ile enerjiye kesintisiz ulaşım 

için boru hatlarının güvenli ve devamlı 

işleyişine bağımlı durumdayız. Dolayısıyla, 

teoride güvenli, güvenilir, sürdürülebilir 

ve ucuz enerjiye ulaşmakla özdeşleştirilen 

Pipelines are the most favored 

method for natural gas and oil 

transportation as it is more economic, 

environmental-friendly, 

reliable and faster than other transport 

methods. For example, according to BP’s 

2014 data, 66.6% of natural gas trade in 

the world was realized via pipelines. On 

the other hand, 70% of oil and oil products 

in the world are being transported 

via pipelines. Considering the current 

figures and the crucial role of energy in 

our daily lives, pipelines act as the skeleton 

of a country, keeping the world alive 

and standing. In other words, we are 

dependent on the reliable and sustained 

operation of pipelines for uninterrupted 

access to energy on the basis of 24/7 

working principle. Therefore, ‘ensuring 

security in critical energy infrastructure’ 

40 



‘enerji güvenliği’ tanımına, ‘kritik enerji 

altyapılarının güvenliğinin sağlanması’ 

unsurunun eklenmesi şart. 

BORU HATLARINI HEDEF ALAN SALDIRILAR 

ARTIYOR 

Boru hatlarına yönelik tehditleri en geniş 

çerçevede fiziki ve siber tehditler olarak 

sınıflandırarak değerlendirmek mümkün. 

Fiziki tehditler; kasti ya da kasti olmayan 

saldırılar olarak düşünülebilir. Kasti saldırılar 

ise hedefli ve iyi planlanmış yöntemlerle 

gerçekleştirilen terör saldırıları ve boru 

hattından petrol çalarak gelir elde etmeyi 

hedefleyen hırsızlık olaylarını içeriyor. 

Günümüz şartlarında öne çıkan tehdit senaryoları 

çerçevesinde düşünüldüğünde, 

Orta Doğu’daki istikrar ortamının sarsılması 

ve bölgemizde terörist grupların faaliyetini 

arttırmasıyla beraber ‘enerji terörü’ en 

çok tartışılan başlık haline geldi. 

Güvenli enerjiye olan bağımlılığımıza 

rağmen, dünyadaki petrol rezervlerinin 

üçte ikisi siyasi ya da ekonomik açıdan istikrarsız 

bölgelerde yoğunlaşmış durumda. 

Ayrıca son yıllarda, enerji altyapılarını 

hedef alan saldırıların sayısındaki belirgin 

artış, tüm dünyada kendini hissettiriyor. 

Daha somut bir ifadeyle, 1990’lı yılların 

ortalarında petrol ve gaz altyapılarını hedef 

alan saldırılar tüm terör saldırılarının 

%2,5’lik dilimini oluştururken, 2013’te bu 

oranın %20’nin üzerine çıktığını görüyoruz. 

Farklı siyasal ve ekonomik yapılara sahip 

mesafeleri kat eden ve bazen uzunluğu 

binlerce kilometreyi bulan boru hatları, 

en çok saldırıya uğrayan kritik enerji 

altyapıları konumunda. Ayrıca, boru 

hatlarına olan saldırıların özellikle Irak, 

Kolombiya, Pakistan ve Nijerya gibi 

ülkelerde yoğunlaştığını görüyoruz. 

Örneğin, 2013 yılında, Kolombiya’da boru 

hatlarına saldırıların sayısı, son yıllardaki 

en yüksek düzeyine çıkarak 259’a ulaştı. 

Yemen’de 2011 yılından itibaren enerji 

altyapılarını hedef alan saldırıların bilançosu 

6 milyar dolar olarak hesaplanıyor. 

Mısır’da ise boru hatlarına karşı 2011 

yılından beri 27 adet saldırı kaydedilmiş. 

Daha geniş ve bilimsel bir çerçeve çizen 

Enerji Altyapıları Saldırıları Veri Tabanı, 

1982’den 2012’ye yaklaşık 9.500 saldırı kaydetmişken, 

en sık karşılaşılan saldırı şekli 

olarak bombalama karşımıza çıkıyor. Son 

olarak uzmanlar, saldırıların 1980’lerde 

ağırlıklı olarak Orta ve Güney Amerika’da 

gerçekleştiğini, ancak 1990’lar ve 2000’lerde 

Afrika ve Asya’ya kaydığını ifade ediyor. 

DÜNYADAKI PETROL 

REZERVLERININ 

2/3‘Ü 

SIYASI YA DA 

EKONOMIK AÇIDAN 

ISTIKRARSIZ 

BÖLGELERDE 

YOĞUNLAŞIYOR. 

2/3 

OF OIL RESERVES IN 

THE WORLD IS 

CONCENTRATED IN 

POLITICALLY OR 

ECONOMICALLY 

UNSTABLE REGIONS. 

must be added to the ‘energy security’ 

definition which has been identified with 

the access to secure, reliable and lowcost 

energy in theory. 

THE NUMBER OF ATTACKS TO PIPELINES 

IS INCREASING 

Threats to pipelines can be classified as 

physical and cyber threats from the broadest 

perspective. Physical threats are divided 

into two groups: intentional attacks and 

unintentional attacks. Intentional attacks 

constitute the terrorist attacks which are 

carried out by targeted and well-planned 

methods, and the theft incidents aiming 

to make a profit by stealing oil from pipelines. 

However, within the framework of 

today’s threat scenarios, the ‘energy terror’ 

concept has come to the fore as the 

stability environment in the Middle East 

has been damaged and terrorist groups 

have increased their activity in the region. 

Despite our dependency on secure energy, 

2/3 of oil reserves in the world is concentrated 

in politically or economically 

unstable regions. Besides, there is a significant 

increase in the number of attacks 

to energy infrastructure in the last decade 

throughout the world. To put it more 

clearly, it should be indicated that attacks 

to oil and natural gas infrastructure constituted 

only 2.5% of all terrorist attacks in 

mid-1990s, but this figure exceeded 20% 

in 2013. 

Pipelines, covering long distances –thousands 

of kilometers in some cases– with 

different political and economic structures, 

are the most attacked infrastructure 

among all critical energy infrastructures. 

In addition, we observe that attacks to 

pipelines are mostly concentrated in 

Iraq, Colombia, Pakistan, Nigeria and so 

forth. For instance, attacks to pipelines 

in Colombia peaked in recent years and 

reached to 259 in 2013. In Yemen, the damage 

inflicted by attacks to energy infrastructure 

is calculated as 6 billion USD 

since 2011. Whereas in Egypt, 27 attacks 

were recorded against pipelines in 2011. 

Presenting a broader and scientific 

framework, Energy Infrastructure Attack 

Database recorded approximately 9.500 

attacks from 1982 to 2012, and the most 

frequently used mode of attack is bombing. 

Lastly, experts indicate that attacks 

were mostly concentrated in Central and 

South America, while the focus shifted to 

Africa and Asia in 1990s and 2000s. 


41

ENERJİ GÜVENLİĞİ / ENERGY SECURITY 

ENERJI MERKEZI OLMAK VE BORU 

HATLARININ GÜVENLIĞI 

Türkiye’de, 29 Temmuz 2015’te Kerkük- 

Yumurtalık Petrol Boru Hattı’nı hedef alan 

terör saldırısının yalnızca Kuzey Irak’a 

maliyeti basına yansıyan rakamlara göre 

250 milyon doları buldu. Ardından, ülkenin 

ikinci en büyük doğal gaz tedarikçisi 

İran’dan gelen, Türkiye-İran Doğal Gaz 

Boru Hattı’na 28 Temmuz 2015’te gerçekleştirilen 

saldırı sonrasında ise gaz akışı bir 

hafta sağlanamadı. Son olarak, 4 Ağustos 

ve 24 Ağustos 2015’te, 2014 verilerine göre 

Türkiye’nin doğal gaz ithalatının %12,33’ünü 

tek başına karşılayan Bakü-Tiflis-Erzurum 

Doğal Gaz Boru Hattı’na yapılan saldırı ise 

enerji altyapı güvenliği konusunda hızla 

mesafe alınması gerekliliğini gözler önüne 

sermiş oldu. 

Boru hatlarını hedef alan saldırılar ağır ekonomik 

sonuçlara yol açıp, enerji arz güvenliğini 

tehdit ettiği kadar yatırım güvenliği 

ortamını da sarsabilir. Bu çerçevede çok 

sayıda ulusal ve uluslararası enerji projesine 

ev sahipliği yapan Türkiye’nin sistematik 

bir ‘boru hattı güvenlik rejimi’ geliştirmesi 

şart. Sonuç olarak, kısa vadede hayata 

geçirilecek acil güvenlik önlemlerinin yanı 

sıra, orta-uzun vadede, Türkiye’nin ‘enerji 

merkezi’ olma stratejisine, boru hatları ve 

diğer kritik enerji altyapılarının korunmasına 

ilişkin politikaların da sistematik şekilde 

eklemlenmesi gerekiyor. 

BORU HATTI GÜVENLIK REJIMI NASIL OLMALI? 

Unutmamak gerekir ki, boru hatları dünyanın 

her bölgesinde, her zaman saldırganlar 

için cazip bir hedeftir. Buna rağmen, maalesef 

bu altyapılar için %100 güvenliği sağlayacak, 

mükemmel ve tek bir çözüm yok. 

Bununla beraber, güvenlik açıklarına karşı 

‘sıfıra yakın tolerans’ prensibini benimseyip 

güvenlik konusunu bütüncül şekilde ele 

alarak en iyi güvenlik önerilerini hayata 

geçirmek mümkün. Türkiye açısından, boru 

hatlarının korunma rejimine ilişkin birtakım 

öneriler sıralanabilir: 

Yönetişim ve Koordinasyon: Birçok 

ülkede, kritik altyapıların yönetişimi 

bakanlık seviyesinde ya da bu konuda 

özelleşmiş kurumlar tarafından ele alınıyor. 

Örneğin, ABD’de kritik altyapıların 

yönetişimi İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) 

tarafından koordine edilmekteyken, Birleşik 

Krallık’ta Ulusal Altyapıları Koruma 

Merkezi (CPNI) fiziksel ve siber güvenliğe 

ilişkin danışma konseyi gibi çalışıyor. 

İşbirliği: Boru hatlarının korunması, hem 

KRITIK ALTYAPILAR 

IÇIN %100 

GÜVENLIĞI 

SAĞLAYACAK, 

MÜKEMMEL VE TEK 

BIR ÇÖZÜM YOK. 

THERE IS NOT A 

‘ONE-FITS-FOR-ALL’ 

SOLUTION THAT 

WILL ENSURE 100% 

SECURITY IN 

CRITICAL 

INFRASTRUCTURES. 

BEING AN ENERGY HUB AND SECURING 

THE PIPELINES 

The terrorist attack to the Kirkuk- 

Yumurtalık Oil Pipeline on July 29, 2015 

costed 250 million USD only for Northern 

Iraq, according to the figures given by the 

media. Then, the gas flow was interrupted 

for at least one week following the attack to 

Turkey-Iran Natural Gas Pipeline on July 

28, 2015. Lastly, 4 August and 24 August attacks 

to the Baku-Tbilisi-Erzurum Natural 

Gas Pipeline in 2015 brought forward the 

need to take urgent and concrete steps in 

energy infrastructure security as the pipeline 

meets 12.33% of Turkey’s natural gas 

imports according to the 2014 data. 

Attacks to pipelines may have severe 

economic consequences, threaten the 

energy supply security and destroy the 

secure investment environment. In this 

regard, it is a must for Turkey to develop 

a systematic ‘pipeline security regime’ as 

it hosts many national and international 

energy projects. In addition to security 

measures that should be taken urgently; 

policies to protect pipelines and other 

critical energy infrastructures should be 

systematically integrated, in the medium 

and long run, to Turkey’s strategy to 

become an ‘energy hub’. 



kamu-özel sektör hem de özellikle sınır aşan 

boru hatları için ülkeler arasında işbirliği 

mekanizmalarının kurulmasını gerektirir. 

Kamu ve özel sektör arasında tehdit ve 

risklere ilişkin istihbarat paylaşımı kritik 

bir role sahiptir. 2005 yılında Türkiye, 

Azerbaycan ve Gürcistan arasında kurulan 

‘Ortak Boru Hattı Güvenlik Komisyonu’ gibi 

mekanizmaların etkin çalıştırılması gerekir. 

Senaryolaştırma ve Tatbikat: Pasif bir 

güvenlik anlayışının yerine, pro-aktif bir 

yaklaşım benimseyerek tehditlerin daha 

somutlaşmadan senaryolaştırılması ve her 

senaryo için bir eylem planı geliştirilmesi 

kritik bir rol oynayabilir. 

Teknoloji ve İnsan Odaklı Çözümler: 

İnsansız Hava Araçları (İHA) gibi erken 

tespit ve müdahale imkânı sağlayan teknolojik 

çözümlerin boru hatları için kullanılması 

faydalı olacaktır. Ancak teknoloji 

her zaman tek başına yeterli olmadığından 

uzun vadede insana yapılan yatırım en etkili 

çözüm. Bu anlamda boru hatlarına yönelik 

olası saldırılar için ihbarda bulunup muhtemel 

zararın ortaya çıkmasını ya da zararın 

artmasını önleyen kişiler için ‘ödül mekanizması’ 

geliştirilmesi ve özellikle kritik 

tesislerin yer aldığı, boru hatlarının geçtiği 

yerlerdeki bölge halkının bilinçlendirilmesi 

insan odaklı çözümlerdir. 

SINIR AŞAN BORU 

HATLARI IÇIN 

ÜLKELER ARASINDA 

IŞBIRLIĞI 

MEKANIZMALARININ 

KURULMASI 

GEREKIR. 

PIPELINE 

PROTECTION 

NECESSITATES 

COOPERATION 

MECHANISMS 

AMONG COUNTRIES. 

WHAT IS THE BEST PIPELINE SECURITY 

REGIME? 

It should be underlined that pipelines 

have always been an attractive target 

for attackers throughout the world. 

Nevertheless, there is not a ‘one-fits-forall’ 

solution that will ensure 100% security 

in those infrastructures. Besides, best 

security recommendations can be put 

into practice by adopting the ‘near-zero 

tolerance’ principle against security vulnerabilities 

and by having an integrated 

approach towards the security concept. 

For Turkey, some recommendations can 

be listed for the pipeline security regime: 

Governance and Coordination: 

Governance of critical infrastructures is 

undertaken at the ministerial level or by 

specialized institutions in many countries. 

For example, governance of critical 

infrastructures is coordinated by the 

Department of Homeland Security in the 

USA while the Center for the Protection 

of National Infrastructure (CPNI) acts as 

an advisory council for physical and cyber 

security in the UK. 

Cooperation: Pipeline protection necessitates 

cooperation mechanisms between 

the public and private sectors and also 

among countries especially for cross-border 

pipelines. Information exchange between 

the public and private sectors plays 

a key role in defining risks and threats. 

Mechanisms such as the ‘Common 

Pipeline Security Commission’ which was 

established among Turkey, Azerbaijan 

and Georgia in 2005 should be effectively 

utilized. 

Scenarios and Exercises: Scenarios 

should be developed for threats by 

adopting a proactive rather than a passive 

security approach. Moreover, developing 

an action plan for each scenario is 

very important. 

Technology and Human-Oriented 

Solutions: Technological solutions which 

allow early detection an intervention, such 

as Unmanned Aerial Vehicles (UAV), can 

be used for pipelines. But technology is 

not enough. Investing in human beings is 

the most effective solution in the long run. 

Within this context, a ‘reward mechanism’ 

can be developed for people who hinder a 

possible damage or prevent higher loss by 

informing the authorities, and awareness 

raising activities can be carried out for the 

residents of the region that hosts a critical 

infrastructure or facility. 


43

LIFESTYLE / LIFESTYLE 

TÜRKMENİSTAN SİNEMASI / TURKMEN CINEMA 

TARİHİN ZORLUKLARINA GÖĞÜS 

GEREN TÜRKMENİSTAN SİNEMASI 

Ülke bağımsızlığını kazanıncaya kadar Türkmenistan sineması 

tarihte birçok zorlukla karşı karşıya kaldı. İkinci Dünya Savaşı 

ile başlayan bu sıkıntılı süreç deprem afeti ile devam etti. 

Fakat azimli ve çalışkan Türkmen halkı, zorluklarla dolu bu 

dönemden başarı ile çıktı. 

TURKMEN CINEMA 

STANDING AGAINST 

THE CHALLENGES 

OF HISTORY 

Turkmen cinema encountered many 

difficulties until the country declared 

independence. Turkmen cinema was 

first shaken by the Second World War, 

and the challenges continued with the 

earthquake. However, determined 

and hardworking Turkmen people 

managed to overcome this situation. 

RUFAT AGHAYEV 



02 

LOREM 

03 

01 04 

İkinci Dünya Savaşı yıllarında 

“Aşkabad film” stüdyosunda yapılan 

filmlerin ana temasını “Her şey cephe 

için, her şey zafer için” sloganı oluşturuyordu. 

Bu yıllarda yapılan filmler 

vatan, yurt sevgisini anlatmasının yanı 

sıra halkı zafere hedefleyen belgesellerdi. 

Savaş yıllarında stüdyonun en önemli 

yapıtları “Cepheden Son Haberler” ve 

“Sovyet Türkmenistan’ı” isimli sinema 

dergileriydi. Bu sinema dergileri ile halk, 

savaşın durumu ile ilgili bilgilendiriliyor, 

savaş için halkın her türlü maddi 

(Türkmen kadınları devletin direniş 

fonu için kendi değerli eşyalarını, altın 

ve gümüş süs eşyalarını bağışlıyorlardı) 

ve manevi desteği filmlere yansıtılıyor ve 

halkın motivasyonu sağlanıyordu. 1941 

yılında stüdyo, “Zafer Bizimdir” isimli 

uzun metrajlı belgesel filmini yaptı. Film, 

Türkmen halkının cepheye yaptığı yardımı 

konu alıyordu. Filmde aynı zamanda 

halkın Komünist Partisi’ne olan bağlılığı 

da gösteriliyordu. 

01 

“Her şey cephe için, 

her şey zafer için” 

“Everything for the front, 

everything for victory!” 

02 

“Cepheden Son Haberler” 

“Latest News from the Front” 

03-04 

“Kiev” film stüdyosu 

“Kiev” film studio 

During the Second World War, 

“Everything for the front. 

Everything for victory!” motto 

constituted the main theme of the 

films made in “Ashgabat film” studio. 

Documentaries made in these years were 

about patriotism and victory. During 

war years, the most important works of 

the studio were cinema magazines called 

“Latest News from the Front” and “Soviet 

Turkmenistan”. These magazines were a 

source of information about latest developments 

in the war; all kind of material 

(Turkmen women donated their own 

valuables, gold and silver ornaments to 

the state resistance fund) and spiritual 

support of the people were reflected in 

those films to motivate people. In 1941, 

the studio made a full-length documentary 

named “Victory is Ours”. The subject 

of the film was Turkmen people’s aid and 

support to the front. The film was also 

displaying Turkmen people’s commitment 

to the Communist Party. 


45


05 

TÜRKMEN VE UKRAYNALI SANATÇILAR 

BİR ARADA 

Türkmenistan sinema tarihinde bu 

sırada önemli bir de gelişme yaşandı. 

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Sovyet 

Cumhuriyetlerinde bulunan birçok sinema 

stüdyosu Orta Asya ve Kazakistan’a 

taşındı. Bu sebeple Ukrayna’nın “Kiev” 

film stüdyosu da 1941’in sonbaharında 

Aşkabat şehrine taşındı. İki ülke sinemacılarının 

beraber çalıştıkları bu stüdyoda 

ortaya çıkan sinema filmlerinin yanı sıra 

çok sıkı arkadaşlık ilişkileri de oluştu. 

Savaş bittikten sonra Ukraynalı ünlü 

film yönetmeni İgor Savçenko kendi 

hatıralarında şunları yazdı: “Savaşın ilk 

günlerinde durdurulan çalışmalarımız, 

kardeş Türkmenistan’ın başkenti olan 

uzak Aşkabat’ta yeniden hayat buldu. 

Türkmenistan Komünist Partisi sinema 

şubesinin yardımı ile biz Ukraynalı sinema 

sanatçıları kardeş Türkmen filmcileri 

ile el ele vererek yeni beyaz perde eserlerini 

ortaya çıkardık. Türkmenistan’ın 

emekçi halkı Ukraynalı arkadaşlarına 

yardım ederken aynı iş, aynı amaç 

doğrultusunda çalıştıklarını çok iyi 

biliyorlardı…” İki kardeş ülke sinema 

sanatçılarının işbirliği sayesinde 1941 

yılının sonlarında yazar A. Karneçuk’un 

aynı isimli eserinden uyarlanan “Ukrayna 

Steplerindeki Partizanlar” isimli 

Türkmen ve Ukraynalı sanatçıların ilk 

ortak filmi yapıldı. Filmin yönetmenliğini 

de İgor Savçenko üstlendi. 

1942 yılında yönetmen Mark Donskoy, 

yazar N. Ostrovski’nin “Ve Çeliğe Su 

Verildi” isimli romanını aynı isimle beyaz 

perdeye uyarladı. Bu filmin ardından yazar 

Vanya Vasilyevskaya’nın kaleme aldığı 

“Gökkuşağı” isimli senaryosu da beyaz 

perdeye aktarıldı. Bu filmler “Aşkabad 

film” stüdyolarında savaş yıllarında yapıl- 

06 

05 

Ukraynalı film yönetmeni İgor 

Savçenko 

Ukrainian film director Igor 

Savčenko 

06 

“Ukrayna Steplerindeki 

Partizanlar” filminin posteri 

Poster of “Partisans in 

Ukrainian Steppes” 

07 

“Ukrayna Steplerindeki 

Partizanlar” 

“Partisans in Ukrainian Steppes” 

08 

Türkmenistan’da deprem 

Earthquake in Turkmenistan 

09 

“Pravda” gazetesi 

Newspaper “Pravda” 

10 

Vanya Vasilyevskaya “Gökkuşağı” 

Vanya Vasilyevskaya “Rainbow” 

07 

TURKMEN AND UKRAINIAN ARTISTS 

HAND IN HAND 

During that time, a great development 

was observed in Turkmen cinema history. 

During the Second World War, 

many cinema studios located in Soviet 

Republics were moved to Central Asia 

and Kazakhstan. Therefore, “Kiev” 

film studio in Ukraine was moved to 

Ashgabat in the fall of 1941. Film makers 

of both countries worked together 

in this studio where not only good 

cinema films but also good friendships 

came out. After the end of war, 

famous Ukrainian film director Igor 

Savčenko wrote the following sentences 

in his memories: “Our works which 

were interrupted in the early days of 

the war came back to life in Ashgabat, 

the capital city of our brother country 

Turkmenistan. We, Ukrainian cinema 

artists, made new cinema films 

by working hand in hand with our 

Turkmen brothers and with the help 

of Turkmenistan Communist Party’s 

cinema bureau. While hardworking 

Turkmen people were helping their 

Ukrainian friends, they knew with all 

their hearts that they were working 

for the sake of the same job, the same 

goal…” By the end of 1941, Turkmen 

and Ukrainian artists made their first 

joint film “Partisans in Ukrainian 

Steppes” which was an adaptation of A. 

Karnechuk’s book. The film was direct- 



mış en iyi eserler olarak Türkmen sinema 

tarihine geçti. 

İkinci Dünya Savaşı’nın en ağır yıllarında, 

1941’de Türkmenistan’da Opera ve Bale 

Tiyatrosu açıldı ve aynı yıl çalışmalarına 

başladı. Savaşın bitmesine kadar geçen 4 

yıl içerisinde Rus, Ukraynalı ve yerel bestecilerin 

işbirliği ile milli temalar üzerine 

onlarca Türkmen opera ve bale müziği 

bestelenerek sahnede sergilendi. Bu yıllarda 

Türkmen müziği önemli ölçüde ilerleme 

kat etti. 1944 yılında Türkmen sinemacıları 

Ukraynalı sanatçılar ile beraber “Büyülü 

Kristal” isimli bir konser filmi çektiler. 

Savaşta elde edilen zaferden sonra tüm 

Sovyetler Birliği ülkeleri sinemasında 

belgesel türünde yeni filmler üretilmeye 

başlandı. Türkmenistan sinemacıları savaş 

sonrasında “Türkmenistan Sporcuları”, 

“Çobanın Serveti”, “Türkmenistan’ın 

Köylerinde” isimli belgesel filmlerine imza 

attılar. 1946 yılında Aşkabad film stüdyosunda 

“Türkmenistan” isimli uzun metrajlı 

belgesel film yapıldı. 1947’de ise stüdyo, 

savaş sonrası ilk uzun metrajlı filmini 

üretti. Bu film müzikal komedi türünden 

olan “Uzaktan Gelen Gelin” isimli filmdir. 

30 Temmuz 1948 yılında yayınlanan Pravda 

gazetesinde filmle ilgili aşağıdaki satırlara 

yer verilmişti: 

“Genç Türkmen sineması büyük bir başarı 

elde etmiştir. Bu lirik, müzikal komedide 

kolhoz köyü insanlarının yaşamı gerçekçi 

bir şekilde tasvir edilmiştir. Filmde çatışma 

yoktur ve film sade bir öykü üzerine kurulmuştur. 

İnsan emeğinin büyüklüğü filmde 

ön plandadır.” 

DEPREMLE SARSILAN TÜRKMENİSTAN 

SİNEMASI 

Savaşın meydana getirdiği maddi 

ve manevi hasarları gideremeden 

Türkmenistan ve Türkmenistan sineması 

bir felaket ile sallandı. 1948’de 

Türkmenistan’da meydana gelen ve özellikle 

Aşkabat’tı vuran deprem “Aşkabad 

film” stüdyosunu kullanılamaz hale getirdi. 

Bu felaket sonrasında Türkmenistan 

sinema çalışanları ve sanatçılar işlerine 

bir süre ara vermek zorunda kaldılar. Bir 

süre sonra Türkmen sinema sanatçıları 

çalışmak için Taşkent, Bakü, Alma-Ata 

stüdyolarına gittiler. O bölgelerde film 

dublajı yaparak küçük bütçeli filmlerde 

görev aldılar. 

Zor geçen bu yıllar boyunca azmini yitirmeyen 

Rus ve Türkmen sinemacıları, 

ortak çalışmayla 1950 yılında ortaya 

08 

09 10 

1948’DEKİ AŞKABAT 

DEPREMİ “AŞKABAD 

FİLM” STÜDYOSUNU 

KULLANILAMAZ HALE 

GETİRDİ. 

IN 1948, ASHGABAT 

EARTHQUAKE MADE 

THE “ASHGABAT 

FILM” STUDIO 

UNOPERATIONAL. 

ed by Igor Savčenko. 

In 1942, director Mark Donskoy made a 

film based on N. Ostrovsky’s novel “And 

Steel was Tempered”. After this film, 

author Vanya Vasilyevskaya’s scenario 

“Rainbow” was adapted to silver screen. 

Those films made history in Turkmen 

cinema as the best works made in 

“Ashgabat film” studios during the war 

years. 

Throughout the toughest years of the 

Second World War, Opera and Ballet 

Theatre was opened in Turkmenistan in 

1941 and became operational in the same 

year. Within 4 years until the end of the 

war, tens of Turkmen opera and ballet 

music on national themes were composed 

and staged with the cooperation of 

Russian, Ukrainian and local composers. 

In these years, Turkmen music made 

great progress. In 1944, Turkmen and 

Ukrainian film makers collectively made 

a concern film called “Magical Crystal”. 

After the victory gained in the war, all 

countries in the Soviet Union began to 

make new documentary films. The films 

made by Turkmen cinema artists after 


47


11 

koydukları “Sovyet Türkmenistan’ı” 

isimli belgesel film ile 1951’de Sovyetler 

Birliği’nin en büyük ödülü olan Devlet 

Ödülü’nü almaya hak kazandılar. 

Depremin üzerinden geçen uzun yıllardan 

sonra 1954’te Aşkabad film stüdyosu 

uzunca bir aradan sonra yeniden inşa edilerek 

sinema sanatçılarına kapılarını açtı. 

Deprem sonrasında yeni stüdyoda yapılan 

ilk uzun metrajlı film “Çobanoğlu” oldu. 

H. Muhtarov ve K. Seyitliyev’in aynı isimli 

eserinden sinemaya uyarlanan bu film, 

Sovyetler dönemindeki Türkmen aydınların 

hayatını konu edinmekteydi. Türkmen 

sineması H. Muhtarov’un eserlerinden yararlanmaya 

devam ediyordu ve 1957’de yazarın 

“Alan’ın Ailesi” eseri “Ailenin Namusu” 

ismi ile sinemaya uyarlandı. 1960’ta stüdyo 

“Doğuya Doğru On Adım” isimli uzun metrajlı 

filmi yaptı. Film, devrim öncesi ve devrim 

sonrası Türkmenistan’ı konu alır. 

1969’da Türkmen film stüdyosunda 

çocuk seyircilerin büyük ilgisini çeken 

“Dövran’ın Başına Gelen Olaylar” isimli 

macera türünde bir film yapıldı. Filmde 

doğaya aşık, hayvanların koruyucusu 

ve arkadaşı olan bir çocuğun maceraları 

anlatılıyor. 1970 yılında stüdyoda çekilen 

“Ölüm Yoktur Arkadaşlar” isimli film, 

İkinci Dünya Savaşı’nı ve Nazilere karşı 

savaşa katılan Türkmen savaşçıları konu 

alıyordu. 1972 yılında yapılmış ve komedi 

türünde olan “Arkadaşım Melekuş” isimli 

film ise Türkmenistan’ın çağdaş hayatını 

ele alıyor. 

12 

13 

11 

“Ailenin Namusu” 

“Family’s Honor” 

12 

Yazar A. Karneçuk 

Author A. Karnechuk 

13 

Yazar N. Ostrovski 

Author N. Ostrovsky 

14 

“Mankurt” 

“Mankurt” 

the war were; “Turkmen Athletes”, 

“Shepherd’s Wealth” and “In Turkmen 

Villages”. In 1946, a full-length documentary 

called “Turkmenistan” was 

produced in Ashgabat film studio. In 

1947, the studio made the first postwar 

full-length film “The Bride Coming 

from Far Away” in musical comedy 

genre. The following statement was 

written in the newspaper Pravda, published 

on July 30, 1948: 

“Young Turkmen cinema has made a 

great breakthrough. In this lyrical musical 

comedy, life of people in collective 

farms is depicted in a realistic way. The 

film is based on a simple story and it 

does not include any clashes. The superiority 

of human labor is particularly 

underlined in the film.” 

TURKMEN CINEMA SHAKEN BY 

EARTHQUAKE 

Turkmenistan and Turkmen cinema 

was shaken by a catastrophe before 

the country could manage to overcome 

the material and spiritual damages 

of the war. In 1948, an earthquake occurred 

in Turkmenistan, particularly 

in Ashgabat, and it made the “Ashgabat 

film” studio unoperational. After this 

disaster, Turkmen film makers and 

cinema artists had to stop their works 

for a while. After some time, Turkmen 

cinema artists went to Tashkent, Baku 

and Almaty film studios in order to 

work. In those studios, they took part 

in low-budget works by dubbing films. 

Russian and Turkmen film makers, 

who preserved their determination 

and devotion throughout those tough 

years, managed to make a joint film in 

1950. This documentary, called “Soviet 

Turkmenistan”, was awarded the State 

Prize in 1951 which was the greatest 

prize in the Soviet Union. 

After many years over the earthquake, 

Ashgabat film studio was rebuilt in 

1954 and reopened its doors to cinema 

artists. First full-length film made in 

the new studio after the earthquake 

was “Son of a Shepherd”. This film was 

an adaptation of H. Mukhtarov and K. 

Seyitliyev’s work in the same name. 

It tells the life of Turkmen intellectuals 

during the Soviet era. Turkmen 

cinema continued to benefit from H. 

Mukhtarov’s works. In 1957, the author’s 

book “Alan’s Family” was adapt- 



YENİDEN YAPILANMA DÖNEMİNDE 

TÜRKMEN SİNEMASI 

1980’lerin sonundan 1990’a kadar üretilen 

filmler önceki dönemde yapılan filmlerden 

yapı itibari ile farklı olsalar da, 

genel hatları ile o dönemin devamı biçimindedir. 

1986-1987 yıllarında stüdyoda 

üretilen filmler “Senin Kardeşin Benim 

Kardeşimdir”, “Elveda Meleğim”, “Küçük 

Adadaki Serüvenler”, “Yoldan Geçen 

Olmak İstemiyorum”, “İntikam Vadisi”, 

“Gizli Elçi”dir. 1988 yılında Türkmen film 

stüdyolarında üretilen 3 uzun metrajlı 

film ise “Eski Dağların Destanı”, “Sihirli 

Boncuk Masalı” ve “Delişmen”dir. 

1989-1990 yıllarında yapılmış en başarılı 

film Narlıyev’in yönetmenliğini yaptığı 

“Mankurt” filmidir. Bu film, Türk ve 

Türkmen sinemacılarının ilk ortak çalışması 

olmasının yanı sıra, Türk oyuncuların 

da Türkmen sinemasında ilk kez 

oyunculuk sergiledikleri filmdir. Filmde 

başrollerden birini meşhur Türk oyuncu 

Tarık Tarcan canlandırıyor. 

1990’lı yılların başlarında SSCB’de 

başlayan bağımsızlık mücadeleleri sonucu 

Türkmenistan da Sovyetlerden 

ayrılarak 1991 yılında bağımsızlığını 

ilan etti. Bağımsızlığın kazanılması ile 

Türkmenistan sinemacıları da yeni bir 

döneme girdiler. Bu dönem ile ilgili bilgi 

ve birikimleri önümüzdeki sayılarda 

aktarmaya çalışacağız. Bir sonraki sayımızda 

görüşmek üzere… 

14 

TÜRK OYUNCU TARIK 

TARCAN “MANKURT” 

FİLMİNDE OYNADI. 

TURKİSH ACTOR TARIK 

TARCAN STARRED IN 

“MANKURT”. 

ed to cinema with the name “Family’s 

Honor”. In 1960, the studio made 

another full-length film: “Ten Steps 

Towards East” The film focused on 

Turkmenistan in the pre-revolutionary 

and post-revolutionary periods. 

In 1969, an adventure film called 

“Adventures of Dovran” was made in 

Turkmen film studio and it attracted 

great attention from the child audience. 

The film was telling the adventures of 

a child who is nature lover as well as a 

friend and protector of animals. In 1970, 

the film “Friends! There is no Death” 

was made about the Second World War 

and the story of Turkmen warriors fighting 

against Nazis. “My Friend Melekus” 

made in 1972 in the comedy genre focused 

on the modern Turkmen life. 

TURKMEN CINEMA IN THE 

RECONSTRUCTION ERA 

Although the films produced in the 

period from late 1980s to 1990 are different 

from the films of previous era 

in terms of structure, those periods 

actually complement each other. Films 

produced in the studio in the 1986-1987 

period are as follows: “Your Brother 

is My Brother”, “Farewell My Angel”, 

“Adventures in Small Island”, “I Do 

Not Want to be a Passerby”, “Revenge 

Valley” and “Secret Envoy”. In 1988, 

three full-length films were made in 

Turkmen film studios. These are “Old 

Mountains’ Legend”, “Tale of Magical 

Beads” and “Madcap”. 

“Mankurt” directed by Narlıyev is the 

most successful film made between 1989 

and 1990. This film is an adaptation of 

well-known author Chingiz Aitmatov’s 

novel “The Day Lasts More Than a 

Hundred Years”. It is also the first 

joint work of Turkish and Turkmen 

film makers, and the first film starring 

Turkish actors in Turkmen cinema. 

One of the leading actors of the film is 

famous Turkish actor Tarık Tarcan. 

Turkmenistan declared independence 

from the Union of Soviet Socialist 

Republics in 1991 as a result of the 

struggles for independence that 

started in the USSR in early 1990s. 

Independence marked a new era for 

Turkmen film makers. In the next 

issues, we will focus on the developments 

and experiences of this period. 

Hope to see you next month… 


49

KÜLTÜR & SANAT / CULTURE & ART 

FİLM / FILM 

YÖNETMEN: KAAN MÜJDECI 

DIRECTOR: KAAN MUJDECI 

SİVAS 

Oyuncular: Doğan İzci, 

Ozan Çelik 

Amerika’da gerçekleşecek 

88. Akademi Ödülleri’ne 

(Oscar) “En İyi Yabancı 

Film” dalında Türkiye’nin 

adayı olan Sivas filmi 11 

yaşında bir çocuk olan 

Aslan ile yaralı halde bulduğu 

Sivas isimli bir 

dövüş köpeğinin hikayesini 

anlatıyor. Filmin çocuk 

başrol oyuncusu Doğan 

İzci, geçtiğimiz yıl Venedik 

Film Festivali’nde En İyi 

Erkek Oyuncu Ödülü’nü 

kazanmıştı. 

SIVAS 

Cast: Doğan İzci, Ozan 

Çelik 

Turkey’s nomination 

for the “Best Foreign- 

Language Film” at 88 th 

Academy Awards (Oscar) 

to be held in the US, Sivas 

is a story about an 11-year 

old boy named Aslan and 

the fighter dog named 

Sivas which was wounded 

when Aslan found him. 

Last year, Doğan İzci 

-young leading actor of 

the film- received the Best 

Actor Award at the Venice 

Film Festival. 

SERGİ / EXHIBITION 

TARIH: 1 KASIM 2015’E KADAR YER: PERA MÜZESI 

DATE: UNTIL 1 NOVEMBER 2015 VENUE: PERA MUSEUM 

14. İSTANBUL BİENALİ: 

TUZLU SU 

Dünyanın dört bir yanından 80’in üzerinde 

katılımcının çalışmalarının görülebileceği ve Carolyn 

Christov-Bakargiev’in küratörlüğünde düzenlenen 14. 

İstanbul Bienali’nde, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Anadolu 

Ağırlık ve Ölçüleri Koleksiyonu’ndan ilham alan özel 

bir eser ile yer alıyor. Çeşitli mekanlarda hayat bulan 

Tuzlu Su’da sanatseverler mekana göre tek sanatçı ya 

da sanatçı topluluklarının işlerini görebilecek. 

14 TH ISTANBUL BIENNIAL: 

SALTWATER 

Drafted by Carolyn Christov-Bakargiev, 14 th Istanbul 

Biennial with a number of alliances includes works 

by over 80 participants from all over the world. Pera 

Museum is taking part in the biennial with a work 

inspired from its Suna and İnan Kıraç Foundation 

Anatolian Weights and Measures Collection. 

Saltwater takes place in various places, and art 

lovers can visit the works of a single artist or groups 

of artists according to the place. 

50 



KİTAP / BOOK 

YAZAR: CAVID KASIMLI / ISA ARSLAN YAYINEVI: GÜNDOĞAN YAYINLARI 

AUTHOR: CAVID KASIMLI / ISA ARSLAN PUBLISHING: GUNDOGAN PUBLISHING HOUSE 

AZERBAYCAN VE 

DAĞLIK KARABAĞ 

ÜZERİNE ANALİZLER 

Azerbaycan topraklarının beşte 

birini oluşturan Karabağ ve 

civarındaki şehirlerin Ermenistan 

tarafından işgalini geniş bir 

perspektiften inceleyen kitapta 13 

makale bulunuyor. Dağlık Karabağ 

gerçeklerinin dünya kamuoyuna 

doğru şekilde ulaştırılması 

hedeflenen kitapta bölgedeki enerji 

yatırımlarının da ele alındığı bir 

makale yer alıyor. 

ANALYSES ON 

AZERBAIJAN AND 

NAGORNO KARABAKH 

The book consists 13 articles 

offering a broad perspective 

on Armenia’s occupation of 

Karabakh and the surrounding 

cities which form one fifth of 

Azerbaijani territories. The book 

aims to present the truth and facts 

about Nagorno Karabakh to the 

world opinion. It also includes an 

article about energy investments 

in the region. 

SAHNE SANATLARI / PERFORMING ARTS 

TARIH: 4 EKIM 2015 YER: AKÜN SAHNESI, ANKARA 

DATE: 04 OCTOBER 2015 VENUE: AKUN STAGE, ANKARA 

MÜZİK / MUSIC 

TARIH: 27 EKIM 2015 YER: ZORLU CENTER PSM 

DATE: 27 OCTOBER 2015 VENUE: ZORLU CENTER PAC 

YEŞİLÇAM 

YESILCAM 

Aşık olduğu film aktrisine 

ulaşabilmek için kendi 

filmini çekmeye karar 

veren Arif, bunun için 

gereken tecrübe ve paraya 

sahip değildir. Ancak 

şansı yaver gider ve 

çekimlere başlar. Ta ki 

“film hayallerine postallar 

giydirene” dek! Oyunu 

Uğur Saatçi yazdı, Barış 

Erdenk yönetiyor. 

Arif wants to shoot a film 

in order to find a way 

to the women he loves, 

but he does not have the 

experience and money to 

realize his goal. His luck 

allows him to start shooting 

the film “until the film 

makes his dreams wear 

shoes!” It was written by 

Uğur Saatçi and directed 

by Barış Erdenk. 

DIANA KRALL 

DIANA KRALL 

5 Grammy ödüllü caz solisti 

Diana Krall, “California 

Dreamin” ve “Desperado” 

gibi tüm zamanların en 

iyi pop şarkılarını caz 

ezgileriyle yorumladığı yeni 

albümünün dünya turnesi 

çerçevesinde Yapı Kredi’nin 

ana sponsorluğunda IEG 

Live ve Piu Müzik’in 

düzenlediği “Good Music 

In Town” konserleri 

kapsamında 27 Ekim’de 

İstanbul Zorlu PSM’de 

konser verecek. 

Within the scope of IEG 

Live and Piu Music’s 

“Good Music in Town” 

concerts sponsored by 

Yapı Kredi, Diana Krall 

will give a concert at 

Istanbul Zorlu PSM 

on October 27. Krall 

has won five Grammy 

Awards and her new 

album features all-time 

favorite pop classics such 

as “California Dreamin” 

and “Desperado” with 

jazz tunes. 


51

КРАТКОЕ ROTA / ROUTE ИЗЛОЖЕНИЕSTABESI PUBLIS IS? NOS SUL / UASTABESI PUBLIS IS? NOS SUL 

КРАТКОЕ 

ИЗЛОЖЕНИЕ 

52 ОКТЯБРЬ 2015 ВЫПУСК 35


ХАЛДУН ЯВАШ 

Каспийский 

Стратегический Институт 

Генеральный Секретарь 

За последнее время число беженцев или 

вынужденных переселенцев (IDP) настолько 

возросло, что можно смело заявлять – человечество 

доселе никогда не сталкивалось с трагедий такого 

масштаба. По состоянию на сегодняшний день 58 

милионов людей не живут в собственных домах, 

эти люди либо находятся в положении беженцев, 

либо нашли убежище в других странах. Мир, пусть 

даже и какая-то его часть, проявил таки интерес 

к этому гуманитарному кризису, переживаемому 

вместе с кризисом сирийских беженцев. Потому 

как беженцы теперь дошли и до их дверей, и теперь 

эти государства тоже осознали тот факт, что 

сложившаяся ситуация представляет реальную 

угрозу. А между тем, Турция уже 4 года живет 

в этой страшной действительности, и открыла 

свои двери беженцам без заявления каких-либо 

условий. Стоимость этого гостеприимства для 

Турции уже превысила сумму в 6 миллиардов 

долларов. Может показаться, что мир знакомится 

с такого рода трагедией впервые, но на самом деле 

в разных географических точках кризис беженцев 

продолжается уже очень давно. Одним из таких 

стал Азербайджанский кризис, вот уже 20 лет 

азербайджанские переселенцы (IDPs), вынужденные 

покинуть свои родные места, оккупированные 

Аремнией, живут только лишь одной надеждой - 

вернуться домой. 

Мы надеемся, что эта трагедия больше не 

настигнет людей в разных уголках мира. Но 

действительность, увы, не такова. И самое 

сильное влияние ситуация оказывает на женщин. 

В этом номере журнала мы захотели взглянуть на 

проблему беженцев через призму позиции женщин, 

и подготовили заглавную статью, рассказывающую 

о том, что значит быть женщиной-беженцем. 

В виде статьи представлен анализ Доц. Дp. 

Ахмета Юклейен, посвященный изучению 

вопроса, касающегося желаний и стремлений 

сирийских беженцев перебраться в Европу 

через Турцию. Также в этом номере приведен 

исследовательский материал Проф. Дp. Месута 

Хаккы Джашина, посвященный тому, какой посыл 

для международной политики имеет военный парад 

с участием 12 тысяч солдат, который состоялся в 

прошлом месяце в Китае и который мы наблюдали 

вместе со всем миром. 

До встречи в следующем номере журнала... 


53


MISIR’DA BULUNAN DEV GAZ REZERVİ 

TÜRKİYE İÇİN CİDDİ BİR FIRSAT 

КРУПНОЕ МЕСТОРОЖДЕНИЕ ГАЗА, ОБНАРУЖЕННОЕ Bölgesinde bir enerji merkezi В ЕГИПТЕ olmayı hedefleyen – ПРЕКРАСНАЯ 

Türkiye için Mısır’daki keşif iyi 

değerlendirilmeli. Zira İsrail doğal gazında ibre Türkiye’ye döndü. 

ВОЗМОЖНОСТЬ ДЛЯ ТУРЦИИ 

Находка Египта должна быть оценена Турцией, которая стремится HUGE к GAS приобретению RESERVE IN EGYPT IS 

статуса энергетического центра в регионе, в полной AN мере. IMPORTANT К тому же, OPPORTUNITY указатели FOR TURKEY 

Израиля в вопросах природного газа снова развернулись в сторону Турции. 

ОСМАН КУРТ 

Во все времени река Нил была для 

Египта источником жизни. А сегодня 

кандидатом в животворящие источники 

для Египта стало Средиземное море. 

Итальянский энергетический гигант Eni 

выступил с заявлением о том, что в зоне 

территориальных вод Греции обнаружено 

самое крупное месторождение природного 

газа Средиземного моря с резервом в 850 

миллиардов кубаметров. Этот обнаруженный 

запас природного газа обеспечит удовлетворение 

потребности Греции в газе на сегодняшнем 

уровне потребления в течение 17 

лет. Также отмечается, что объем залежей 

газа в этой зоне на последующих этапах 

может увеличиться до 1,15 триллионов кубаметров. 

На сегодня всё внимание энергетического 

мира и стран региона обращено к этой 

крупнейшей находке в Средиземном море. 

Ситуация может обернуться уникальной возможностью 

для Турции. Именно в свете этой 

находки указатели природного газа Израиля 

вновь развернулись в сторону Турции. 

НЕ РАДОСТНАЯ ВЕСТЬ ДЛЯ ИЗРАИЛЯ 

И ЮЖНОЙ ЧАСТИ ГРЕКО-КИПРСКОЙ 

АДМИНИСТРАЦИИ 

Подарок судьбы, выпавший на долю 

Греции, не для всех стал поводом для 

искренней радости. Исследователь 

Энергетической Программы Стамбула 

Каспийского Стратегического Института 

Эмин Даныш отмечает: «Однако, известие 

о найденном в Греции газе, не стало в той 

же степени хорошей новостью для соседних 

Израиля и Южной части Греко- 

Кипрской Администрации. С учетом наличия 

определенного рода сложностей в 

отношениях с Турцией, эти два государства 

вели переговоры об организации передачи 

газа, добываемого на востоке 

Средиземного Моря, в Грецию по трубопроводу, 

проложенному по морскому дну. 

Вновь обнаруженные запасы газа в течение 

следующих лет обеспечат Греции, и даже с 

избытком, удовлетворение растущего спроса, 

и одновременно с этим выведут страну 

на позиции нетто-экспортера». 

MISIR 

EGYPY 

ÖZEL HABER / SPECIAL REPORT 

The discovery in Egypt should be evaluated well by Turkey aiming to be an 

energy hub in the region, because the needle turned to Turkey in Israel gas issue. 

TÜRKİYE 

TURKEY 

KKTC 

TRNC 

GÜNEY KIBRIS 

CYPRUS 

ZOHR 

120 mil/miles 

OSMAN KURT 

LÜBNAN 

LEBANON 

İSRAİL 

ISRAEL 

ÜRDÜN 

JORDAN 

SURİYE 

SYRIA 


SAUDI ARABIA 

01 









miles). 









miles). 

8 EKİM 2015 SAYI 35 - OCTOBER 2015 ISSUE 35 

MISIR GAZ REZERVİ I / GAS RESERVE IN EGYPT 

В ВОПРОСАХ ПРИРОДНОГО ГАЗА 

Nil nehri tarih boyunca Mısır’a yaşam Nile River has been the source of life for 

kaynağı oldu. Bugün ise Akdeniz, 

Egypt throughout history. However, 

УКАЗАТЕЛИ ИЗРАИЛЯ РАЗВЕРНУТЫ 

Mısır için önemli bir yaşam kaynağı 

olmaya aday. İtalyan ТУРЦИИ enerji devi 

become an important source of life for 

today Mediterranean is a candidate to 

В СТОРОНУ 

ENI, Mısır’ın kara sularında 850 milyar Egypt. Italian energy giant ENI announced 

В течение ближайших лет цена на сжиженный 

doğal gaz природный yatağını bulduğunu газ, açıkla- 

с учетом field in the выхода Mediterranean which has 850 

metreküplük rezerve sahip Akdeniz’in en that they discovered the largest natural gas 

büyük 

dı. Bu keşifle İsrail doğal gazında ibre artık bcm (billion cubic meters) reserves in Egypt’s 

на рынок новых игроков, и, соответственно, 

2012 yılında ростом 52,6 milyar предложения, metreküp hand упадет in terms of Israeli natural gas. 

Türkiye’ye döndü. 

territorial waters. Now Turkey has the upper 

Mısır’ın 

olan doğal gaz tüketimi ülkedeki siyasi Natural gas consumption of Egypt diminished 

тогда, from 52.6 в bcm in 2012 to 51.4 bcm in 

istikrarsızlık ниже предыдущего ve ülke ekonomisinin уровня, gelişmelerden 

вопросе etkilenmesi себестоимости sonucu 2013 yılında 51,4 инвестиций 2013, and even в to 48 bcm in 2014 due to politi- 

и 

milyar metreküpe, 2014 yılında ise 48 milyar cal instability in the country and its effects 

metreküpe строительство geriledi. Mısır’ın комплексов aynı dönemdeki 

для on national Израиля economy. Natural gas production 

варианты 

doğal gaz üretimi 

СПГ 

ise 2012 

и плавучего 

yılında 60,9 

СПГ 

of Egypt 

отпадут 

in the same period was 60.9 bcm in 

milyar metreküp olurken, 2013’te 56,1 milyar 2012, 56.1 bcm in 2013, and 48.7 bcm in 2014. 

metreküp, за нецелесообразностью. 2014’te ise 48,7 milyar metreküp В этой ситуации, 

для экспорта природного BAD газа NEWS FOR ISRAEL AND GREEK CYPRIOT 

seviyesine indi. 

ADMINISTRATION OF SOUTHERN CYPRUS 

İSRAİL Израиля VE GÜNEY единственным KIBRIS RUM YÖNETİMİ и наиболее Egypt’s good экономичным 

вариантом остается Турция. 

luck was not welcomed by 

İÇİN ÜZÜCÜ HABER 

everyone. Emin Danış, researcher at Caspian 

Mısır’ın başına konan talih kuşu herkes Strategy Institute Istanbul Energy Program, 

tarafından Турция olumlu стремится karşılanan bir и gelişme к увеличению says that “The источников 

natural gas found in Egypt 

olmadı. Hazar Strateji Enstitüsü, İstanbul has not been equally pleasing for its neighbor 

Enerji Programı 

поступления 

Araştırmacısı Emin 

природного 

Emrah Israel 

газа 

and Greek 

с 

Cypriot Administration of 

Danış, одновременным “Mısır’da bulunan gaz, снижением komşusu İsrail стоимости 

Southern Cyprus. These two countries were 

ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için aynı holding negotiations about the transportation 

of энерге- 

their natural gas resources in Eastern 

derecede импорта, sevindirici и bir к обретению haber olmadı. Bu статуса 

iki тического ülke, Türkiye ile центра aralarındaki региона. sorunlar И Mediterranean насколько to Egypt via pipelines beneath 

the sea due to their problems with 

nedeniyle Doğu Akdeniz’de üretecekleri 

gazı бы Mısır’a не denizin охладели altından взаимоотношения boru hattıyla Turkey. At между the same time, when the increase 

iletmek 

двумя 

için görüşmeler 

странами 

yürütüyordu. 

за последне 

Yeni in 

время, 

Egypt’s natural 

на 

gas production exceeds the 

bulunan rezervler sonucu Mısır’ın gaz üretiminin 

сегодняшний önümüzdeki yıllarda день ülkenin Турция artan стала with newly самым found reserves will make the 

country’s growing demand in coming years 

talebinin çok daha üzerine çıkması, ülkeyi country a net exporter again.” 

важным рынком сбыта природного газа 

aynı zamanda tekrar net ihracatçı konumuna Israel and Southern Cyprus are not the only 

da для getirecek” Израиля. diyor. Одновременно grieving с этим countries. This discovery is not 

именно Турция является для Израиля 

самым рациональным и самым экономически 

выгодным маршрутом для поставок 

газа в Европу. 

Потенциальные возможности Турции в 

сфере поставок газа не ограничены только 

Израилем. Оцениваемые в 2 миллиарда 

кубаметров запасы газа Восточного 

побережья Средиземного моря, принадлежащие 

Южному Кипру, а теперь и 

Греции, могут быть переправлены в 

Европу через Турцию только при условии 

улучшения политической конъюнктуры 

на территории региона. Даже без 

учета Греции, при существующем положении 

дел, для газа Израиля и Южного 

Кипра, Турция приобретает особое важное 

значение. Для того, чтобы Турции 

иметь возможность воспользоваться 

богатствами реки Нил, просто жизненноважной 

необходимостью является грамотное 

регулирование всех соответствующих 

процессов. 



ПУТЕШЕСТВИЕ НА АВТОМОБИЛЕ СТАНОВИТСЯ БОЛЕЕ ПРЕИМУЩЕСТВЕННЫМ 

ВЫБОРОМ ПО СРАВНЕНИЮ С ПУТЕШЕСТВИЯМИ НА ПОЕЗДЕ ИЛИ САМОЛЕТЕ 

Новоиспеченный Генеральный Директор компании «Peugeot Турция» господин 

Лоран Перне рассказал о влиянии низких цен на энергоносители в мире, и о 

предположениях и прогнозах в этой области. 

ОСМАН КУРТ 

После многолетней работы в автомобильном 

секторе в один прекрасный 

день Вы вдруг стали Президентом футбольного 

клуба. Сейчас же, вернувшись 

к деятельности в автомобильной промышленности, 

Вы приехали в Турцию. 

Скажите, какой Вы, как руководитель 

недавно прибывший из Европы, видите 

экономику европейских государств? 

Экономика Европы переживает сейчас период 

потрясений. Лучше всего я осведомлен, 

в частности, об экономике Франции. 

Основные факторы, влияющие на экономику 

страны – безработица, социальный 

кризис, и данные базовые показатели в эти 

дни немного запутаны. Другим аспектом, 

стоящим на повестке сегодняшнего дня 

Франции, являются социальные сокращения, 

которые пережили компании страны. 

Этот фактор является тормозом на пути 

роста и развития компании с экономической 

точки зрения. 

Как повлияло на автомобильный сектор 

значительное падение цен на нефть? 

Падение цен на нефть также является новым 

фактором. Это последствия, связанные 

с падением уровня производства в таких 

странах как Китай - по большей части, Росия 

и Бразилия. Спрос на энергоносители у 

этих государств снизился, но предложение 

при этом все еще сохраняется на высоком 

уровне. Поэтому наблюдается серьезное 

падение и цен на бензин для конечных потребителей. 

Это, естественно, делает автомобильную 

трассу более популярной, по 

сравнению с той же железной дорогой. Недавно 

я прочел очень интересный исследовательский 

очерк. Согласно проведенным 

исследованиям, французы, из-за того, что 

цена на нефть упала, во время отпуска стали 

чаще пользоваться автомобилями. Цена 

за литр дизельного топлива спустилась 

с 1,40-1,50 до 1,10 евро, и, естественно, 

путешествие на авто стало гораздо более 

экономичным по сравнению с поездкой на 

поезде или путешествием на самолете. 

Дела в государствах, чья экономика 

опирается на нефть, в настоящий момент 

идут на так хорошо. Ощутил ли 

европейский автомобильный сектор 

на себе влияние проблем этих стран? 

Проблема этих стран состоит в наличии 

единственной сильной стороны 

их экономики. При больших объемах 

экспорта нефти в этих странах все просто 

прекрасно. Но стоит только объемам 

экспорта нефти упасть, поток из 

источников дохода резко сокращается, 

и эти страны переживают серьезные 

трудности. Хорошо, влияет ли это на 

автомобильный сектор? Сейчас говорить 

об этом сложно. Если данные процессы 

будут продолжаться – тогда точно 

повлияет. Кроме того, производители 

автомобилей делают все возможное для 

сокращения объема потребления топлива. 

И группа компаний PSA является 

одним из самых ориентированных в 

этом вопросе производителей. 

Россия была самым большим автомобильным 

рынком сбыта для 

Европы. В условиях проблем в экономике 

показатели авторынка также 

демонстрируют серьезный спад. Если 

смотреть с этой позиции, можно ли 

сказать, что влияние все еще не ощущается? 

На самом деле рынок России переживает 

серьезные трудности в течение 

нескольких последних лет. Этот рынок 

и нас - группу компаний PSA, заставил 

пережить серьезные проблемы. Это 

произошло в связи с тем, что наша компания 

реализовала значительные инвестиции 

в подающий большие надежды 

проект создания фабрики в городе Калуга 

в России. Но экономическое положение 

бывает причиной разочарований. 

Сейчас Россия является одним из рынков, 

демонстрирующих резкое снижение 

уровня продаж, и скорейшая стабилизация 

этой ситуации не предвидится. 


55


ЦЕНА ВОЙНЫ ДЛЯ ЖЕНЩИН СЛИШКОМ ВЫСОКАЯ 

Пограничные конфликты, внутренние войны, международные войны 

распространяются с невероятной скоростью, и народы вынуждены перемещаться 

по карте мира крупными группами. И самый большой ущерб в этом кризисе 

человечности наносится женщинам. 

ФИГЕН АЙПЕК АЙВАДЖЫ 

Дом, милый дом... 

На одном из видео лагеря, где 

проживают люди, покинувшие 

свои родные места, снятом Организацией 

Объединенных Наций, мы видим маленького 

ребенка из числа Иракских Езидов, 

слезы которого смешаны с внутренним 

бунтом: «Мы покинули земли наших дедов. 

Наша деревня была замечательным 

местом. Мы бросили наш родной дом и 

сейчас здесь живем без дома». На другом 

видео-репортаже, уже другой человек, не 

указавший откуда он родом, но если всетаки 

потребуется описать его личность, 

первое, что и сам он скажет о себе, так это 

то, что он – беженец, говорит: «Я бежал 

из своей страны ради лучшей жизни, ради 

новой жизни и ради свободы». Общее 

одно – остаться в живых, ну еще статус 

беженца или вынужденного переселенца. 

На сегодняшний день, согласно данным 

Организации Объединенных Наций, в 

мире проживают 19.5 милионов беженцев 

и 38 милионов вынужденных переселенцев. 

На первом месте по числу беженцев, 

достигшему отметки в 5.1 милион человек, 

палестинцы, сразу за ними стоят 3.88 

милиона сирийцев, потом 2.59 милиона 

афганцев. Гуманитарный кризис, четко 

прослеживаемый в этих цифрах, продолжает 

набирать обороты вместе с продолжающимся 

распространением военных 

конфликтов в мире. Положение дел с 

переселенцами еще более трагично, и эти 

цифры увеличиваются с каждым днем все 

больше. Сегодня 7.6 милионов сирийцев 

не живут у себя дома. 6 милионов колумбийцев, 

3.4 милиона иракцев, 3.1. милион 

суданцев и 1 милион азербайджанцев, 

общая численность населения которых 

итак всего 9 с половиной милионов, став 

вынужденными переселенцами, с надеждой 

ожидают своего возвращения в родные 

края. Данные действительно ужасают. 

Когда Верховный Комиссар по делам 

беженцев Организации Объединенных 

Наций Антонио Гутерреш в 2012 году заявляет 

«Эти цифры поистине бьют тревогу», 

число беженцев в мире составляло 

10.5 милионов, а число вынужденных 

переселенцев 17.7 милионов человек. 

Сейчас же на дворе 2015 год, и гуманитарный 

кризис разразился в полном смысле 

этого слова, сегодня Гутерреш заявляет: 

«Мы столкнулись с самым значительным 

по масштабности инцидентом массового 

переселения, которое видели когда-либо 

в истории. Имеет место острая необходимость 

в толерантном подходе к людям, 

бегущим от военных конфликтов и преследований, 

и в равной степени гуманитарного 

вмешательства и глобальной 

решительности по всему миру в целях 

обеспечения безопасности этих людей». 

САМЫЕ БЕЗЗАЩИТНЫЕ – 

ЖЕНЩИНЫ, ДЕТИ И СТАРИКИ 

В центре глобального гуманитарного кризиса 

оказались женщины. Они вынуждены 

в одиночку сталкиваться лицом к лицу 

с холодным ликом войны, пограничных 

конфликтов, и с ужасным образом смерти. 

Потому что их мужья, сыновья или младенцы 

на их руках приносят себя в жертву 

войне, и женщины остаются одинокими 

в своей борьбе за выживание. Еще одной 

темной стороной этой ситуации, конечно, 

является неопределенность, которая ждет 

их всех в будущем. И если некоторые 

географические беженцы и вынужденные 

переселенцы достаточно часто мелькают 

на международных платформах, другие 

как-будто и вовсе не существуют, и их 

существование по большей части не стоит 

на повестке дня. Но ведь боль – та же 

боль, горе – то же горе. Одними из таких 

заслуживших по праву, но не увидевших 

от мира сочувствия и понимания, стали 

беженцы и переселенцы, появившиеся 

после оккупации Арменией Карабахского 

региона Азербайджана. Эти люди находятся 

в такой ситуации уже более 20 лет 

и все еще ждут своего возвращения домой. 

А женщины и вовсе невидимы, не- 



видимы в квадрате. Проф. Дp. Канзасского 

Университета Мехрангиз Нажафизадех 

в одной своей работе, в рамках которой 

он проводил беседы с азербайджанскими 

женщинами из числа переселенцев, 

отмечает, что самым часто встречающимся 

в в разговоре с ними выражением 

является следующее: «Мы до сих пор 

ощущаем себя гостями в своих домах, 

наш настоящий дом – Карабах». Другая 

женщина из Агдама, показывая господину 

Нажафизадех дома, явно нуждающиеся 

в обновлении и ремонте, обращает его 

внимание на окружающее такими словами: 

«Покраска, стены, проржавевшие 

перила на лестницах... Но люди говорят, 

что скоро мы вернемся в наш Агдам, поэтому 

никто ремонт делать и не хочет. 

Нет, они хотят вернуться домой в Агдам 

и больше ничего.» Это показывает нам 

тот факт, что женщины-переселенцы не 

просто живут борясь с бедностью, борясь 

за выживание, они еще и испытывают 

серьезные проблемы с чувством принадлежности 

к месту. Эти азербайджанские 

женщины почти 20 лет ждут своего 

возвращения в родные земли, оккупированные 

Арменией. И по этой причине, 

никак не получается у них прижиться в 

там, где они сейчас находятся. В мире 

еще 24 страны переживают проблемы, 

сходные с проблемой Азербайджана. Лара 

из Гумуса, приехав в 2013 году в Египет, 

начала работать в качестве добровольца 

в Католической Службе Помощи (CRS). 

Она обучает прибывших в Египет сирийских 

женщин-беженцев, старается дать 

им профессию. Лара говорит о том, что 

первым и единственным из всех желаний 

женщин, стремящихся вернуться домой, 

стало именно желание попасть обратно 

в свои родные края: «Прежде всего они 

должны вернуться и выстроить свою страну 

заново». Очевидно, что и сирийские и 

азербайджанские женщины питают одну и 

ту же надежду – вернуться домой. 

НЕПРАВИТЕЛЬСТВЕННЫЕ 

ОРГАНИЗАЦИИ ИМЕЮТ ДЛЯ 

ЖЕНЩИН ЖИЗНЕННОВАЖНОЕ 

ЗНАЧЕНИЕ 

На сегодняшний день кризисная ситуация 

с беженцами и переселенцами, усугубившаяся 

с гражданской войной в Сирии, 

волнами разливается по всему миру. 

Теперь свидетели войн, беженцы, которых 

мы видели в новостях, живут вместе с 

нами на наших улицах, в наших домах и в 

лагерях, которые оборудованы на границах 

государств. Большинство из них - женщины, 

и эти женщины, вместе со своей 

страной были вынуждены были бросить 

свою работу в той стране. Одна женщина 

из Сирии по имени Реема – фармацевт, 

она вместе со своей дочерью укрылись в 

Ливане. По причине того, что дочь Реемы 

не нашла себе работу по специальности, 

она пошла учиться на курсы по изготовлению 

драгоценных украшений, организованные 

одной неправительственной 

организацией в Ливане, и, таким образом, 

получила новую профессию. Эти две женщины 

считают, что такая предоставленная 

им возможность откроет перед ними дверь 

в будущее. Сбежавшие от ужаса войны, 

эти женщины, не могут убежать от своей 

собственной войны, и до сих пор продолжают 

свою борьбу за жизнь. Конечно, 

инициатива неправительственных организаций 

имеет почти мультипликативный 

эффект для женщин. Потому что женщина, 

владеющая какой-либо полезной профессией, 

способна принести в дом пусть 

и маленький кусок хлеба, она получает 

возможность растить детей, и заниматься 

их обучением и воспитанием. 

Каспийским Стратегическим Институтом 

(HASEN) ранее был инициирован проект, 

касающийся азербайджанских женщинпереселенцев. 

В отношении азербайджан- 


57


ских женщин Координатор по вопросам 

стратегии и политики HASEN Др. Эфган 

Нифтиев отмечает следующее: «Число 

переселенцев из оккупированных земель 

Азербайджана составляет примерно один 

милион и женщины среди переселенцев - 

самая уязвимая группа. Их способность 

поддерживать свою жизнь и способность 

заработать себе на жизнь своим трудом, 

в этой ситуации, подверглись серьезному 

негативному воздействию». Благодаря 

программе, реализуемой HASEN, 40 

женщин теперь будут проводить время, 

ожидая своего возвращения на родину, 

занимаясь ткацким делом и ковровым производством 

в цехе, оборудованном специально 

для этого в поселении Ходжавент 

в Азербайджане. Напрямую, пользу от 

реализации проекта увидят 40 женщин, но 

косвенно пользу проекта почувствуют на 

себе 120 человек, а всего планируется, что 

программа поможет 800 людям. В рамках 

проекта, реализуемого HASEN, под пристальным 

наблюдением команды находятся 

не просто 40 женщин. Это еще и 40 

разбитых жизней, 40 разрушенных судеб. 

Женщины, у которых во рту не осталось 

зубов, и поэтому они не могут принимать 

пищу, женщины, чей биологический возраст 

30 лет, а выглядят они при этом, 

как будто прожили 60 лет жизни, полной 

страданий и тяжкого труда, женщины, на 

палящем солнце с утра и до ночи работающие 

на полях, собирая лук за 5 долларов 

в день... и в женской коллективной памяти 

есть только один страх: «Аллах, случится 

ли это со мной снова?» спрашивают они. 

Но несмотря на этот страх, и ту память о 

дне, когда их выкинули с родной земли, 

как будто это было вчера, они часто часто 

говорят о своих надеждах вернуться назад. 

Потому что там они оставили не только 

свои дома. Вот уже как 20 лет они находятся 

вдали от своих родных, которых 

сами же и похоронили в той земле. 

В УСЛОВИЯХ ГУМАНИТАРНОГО 

КРИЗИСА КАЖДЫЙ ПЛАТИТ СВОЮ 

ЦЕНУ 

Ровно как и люди, на чью долю выпало 

поистине трагическое испытание – быть 

беженцами или вынужденными переселенцами, 

государства тоже платят свою 

и экономическую и общественную цену. 

Также как и эти люди, государства тоже 

ждут стабилизации ситуации. Для стран, 

которые приняли на свою территорию 

беженцев или вынужденных переселенцев, 

особенно в части восстановления их 

нормального образа жизни, тоже установлена 

немалая цена. До сегодняшнего дня 

средства, потраченные Турцией на сирийских 

беженцев превысили 6 миллиардов 

долларов. Например, согласно статистическим 

данным Мирового Банка, на переселенцев 

- граждан Азербайджана, в течение 

последних 20 лет банком затрачено 5,4 

миллиарда долларов. Европейский Союз, 

недавно познакомившийся с сирийскими 

и афганскими беженцами, приступил к 

обсуждениям вопроса о финансировании 

этой статьи расходов за счет бюджетных 

средств или все-таки за счет внебюджетных 

фондов. Если рассматривать вопрос 

в глобальном масштабе, мировые расходы 

по беженцам в 2014 году составили 13,4% 

от валового внутреннего продукта. Сумма 

расходов согласно показателя Глобального 

индекса мира за прошлый год достигла 

уровня в 14.3 триллиона долларов. При 

таком положении дел, наряду с поддержкой 

государств мира, проекты неправительственных 

организаций приобретают 

жизненноважное значение. Внимание к 

этому вопросу привлекает и Дp. Эфган 

Нифтиев, он говорит: «Для того, чтобы 

найти выход из ситуации с беженцами и 

вынужденными переселенцами, необходимо 

предпринимать совместные решительные 

действия, обеспечивая эффективную 

координацию работы всех международных 

организаций, как государственных, так и 



неправительственных. И важную роль в 

этом процессе берут на себя именно неправительственные 

общественные организации». 

ЗАСИДЕВШИЕСЯ ГОСТИ 

Срок пребывания беженцев и переселенцев 

в некоторых странах так надолго затягивается, 

что ситуация часто становится 

похожа на ситуацию с засидевшимися 

гостями. Наиболее близко нам знакомые 

сирийские беженцы находятся в Турции 

уже 4 года. Есть и другой близкознакомый 

нам пример трагичных событий: азербайджанцы, 

вынужденные переселиться 

с родных мест, сохраняя надежду на 

возвращение, при помощи государства 

вот уже более 20 лет пытаются устроить 

свою жизнь. Весь мир вместе с Северной 

Африкой, Украиной, Афганистаном и другими 

странами, где конфликты с каждым 

днем приобретают все более трагичный 

характер, или где пограничные конфликты 

до сих пор не разрешены, меняется практически 

постоянно, и множество людей 

ведут счет вернувшимся. На самом деле те 

страны, которые гостеприимно раскрыли 

им свои двери, питают те же надежды. 

Конечно, с большей долей вероятности, 

именно женщины больше остальных 

ведут счет вернувшимся. Ведь из числа 

всего населения, оставшегося в тех 

странах, большинство - женщины, дети и 

старики. Они ощущают себя крайне незащищенными 

и уязвимыми. Зайнаб, 62 лет 

от роду, проживающая в Каире, говоря о 

том, что ей нужна хоть какая-то работа, 

отмечает: «Никто не может порекомендовать 

что-то такой старой и больной женщине 

как я. А Вы что сможете сделать?». 

Оказавшись внезапно и совершенно неожиданно 

в другой стране или регионе, 

они сталкиваются с фактом, что не в силах 

выполнять любую работу. А если речь 

идет о восточном обществе, в котором 

ограничительные по половому признаку 

барьеры выше, испытывают еще большие 

трудности с «женской идентичностью» в 

вопросах зарабатывания на жизнь своим 

трудом. Женщина по имени Далал, проживающая 

сейчас в Ливане, каждый день 

работает на сельхозугодиях, и говорит о 

том, что если ты женщина, работу будет 

найти гораздо сложнее: «Области приложения 

труда для меня как для женщины, 

гораздо более ограничены, по сравнению с 

мужчинами. Я не могу работать везде, где 

может работать мужчина, но я пытаюсь». 

70 процентов переселенцев женщин из 

Ирака сейчас безработные. Большинство 

из женщин, не имеющих работы, не имеют 

у себя дома даже основного набора 

продуктов питания. Иракская активистка 

Салама Смеисим так описывает невероятно 

тяжкие условия жизни женщин в 

Ираке: «В Ираке продолжается угнетение 

женщин... проблемы женщин-переселенцев 

никого не волнуют. Существует острая 

необходимость в наличии дома, убежища, 

в котором будет сохранено достоинство 

женщины, где они смогут отправить своих 

детей в школу, где будут иметь в своем 

распоряжении элементарные свет и питьевую 

воду... Я считаю, что необходима реализация 

программы, способной не только 

информировать женщин об их правах, но 

и оказать им помощь и поддержку в совершении 

действий или реализации проектов, 

благодаря которым они смогут, не завися 

от кого-то, иметь регулярный доход.» 

В заключении хочу отметить, что само по 

себе крайне невыгодное, уязвимое положение 

людей, имеющих статус беженца или 

переселенца, усугубляется многократно 

тем фактом, что попавший в такую ситуацию 

человек - женщина. Не важно какой 

национальной принадлежностью обладает 

женщина, как подчеркивается многими 

независимыми наблюдателями, даже там, 

куда они бежали от насилия, они переживают 

насилие другого рода, связанное исключительно 

с их половой принадлежностью. 


59


ЧЕЛОВЕЧНОСТЬ СПОТКНУЛОСЬ НА ДОРОГАХ ЕВРОПЫ 

С 2011 года Сирийский Кризис продолжает развиваться и распространяться 

по всему региону, и нет даже слабого лучика надежды на его урегулирование в 

ближайшие дни. 

ДОЦ. ДP. АХМЕТ ЮКЛЕЙЕН 

Общественное движение Башар аль- 

Асад, выражающее протест против 

правящего строя, началось как часть 

Арабской Весны, однако, в течение четырех 

лет приобрело характер глобальной трагедии. 

Военный конфликт оказал непоправимое 

и крайне серьезное влияние на жизни 

людей. Телекомпания Аль-Джазира объявила, 

что с марта 2015 года почти половина 

населения государства, а именно около 11 

милионов сирийцев были вынуждены 

бежать из страны, бросив свои дома, из них 

3,8 милионов людей получили статус 

беженцев в других странах. Ужасающее 

насилие, распространяемое повсеместно 

без разбора цели, вышедшие из-под контроля 

беспорядки региональных масштабов, 

борьба и военные действия, проводимые 

многочисленными группами гражданского 

населения, каждодневные тупиковые, веящие 

безысходностью заголовки о международной 

политике, которой ну никак не удается 

найти хоть какое-нибудь решение. 

Однако, Сирийский кризис, и в частности, 

проблема беженцев, в последнее время 

достигшие ворот Европы, приобрел, с точки 

зрения гуманности, драматический и трагический 

характер. В этой ситуации, когда в 

центре войны оказывается бесчисленное 

множество невинных жертв, ни один актер 

мировой арены не сможет избежать критики. 

Каждый актер и политической, и гражданской 

сцен просто обязан взять на себя 

ответственность. 

СИМВОЛ ПОРАЖЕНИЯ: РЕБЕНОК 

ПО ИМЕНИ АЙЛАН 

Прибитое к берегу тело трехлетнего 

Айлана, стремившегося перебраться из 

Турции на греческие острова, стало ярким 

символом абсолютного поражения всех, кто 

участвовал в борьбе за урегулирование 

ситуации. Айлан потерял жизнь вместе с 

пятилетним братом и матерью. Место, куда 

они хотели переехать, где их ждали родственники 

– Канада, но их ходатайства о 

предоставлении убежища были отклонены. 

И сейчас в такой ситуации, откровенно 

постыдной с точки зрения гуманности и 

человечности для всех без исключения сторон, 

каждый старается перекинуть свою 

вину на другого. Даже Асад заявил: «Если 

Европа не желает принимать беженцев, она 

должна прекратить помогать «террористам». 

В вопросе принятия беженцев самый тяжкий 

груз несут соседствующие с Сирией государства. 

Так Ливан, в процентном соотношении 

к числу собственного населения страны, 

принял в свои земли наибольшее число 

беженцев. А Турция, признавшая более 

полутора милионов беженцев из Сирии, 

стала домом для самого большого числа 

людей, пострадавших от войны. Согласно 

данным Министерства Внутренних дел, 

общее число сирийцев-беженцев, находящихся 

на территории государства Турции, 

приблизилось к двум милионам 

БОРЬБА БЕЖЕНЦЕВ НЕ 

ПРЕКРАЩАЕТСЯ 

Путь в Европу по автомобильным дорогам 

тоже мало чем отличается. В течение 24 

часов более семи тысяч беженцев достигли 

границ Хорватии, и Хорватия объявила, что 

больше беженцев принять не в состоянии. 

На фоне не прекращающихся стычек между 

полицейскими и беженцами на границе с 

Сербией, Генеральный Секретарь ООН Пан 

Ги Мун поведал о своем возмущении и 

негодовании, когда узнал об использовании 

венгерскими полицейскими слезоточивого 

газа и водометов против сирийских беженцев, 

ищущих убежища. Обсуждается 

вопрос о том, почему сирийцы идут на 

такой большой риск, и почему Турция не 

стала для них в достаточной степени 

надежным убежищем. Согласно международным 

договорам между Комитетом по 

правам человека и странами ЕС, беженцы 

имеют право просить убежища в странах 

Европы, но для подачи такого запроса необходимо 

физическое присутствие просителя 

на территории стран Европы. То есть, другими 

словами, беженцы из Турции обратиться 

с просьбой о предоставлении им 

убежища не могут. 



РАСТУЩАЯ КОНКУРЕНЦИЯ В АЗИАТСКО- 

ТИХООКЕАНСКОМ РЕГИОНЕ: СТРАНЫ НА ПРИЦЕЛЕ 

Прошедший в Пекине парад, в котором участвовали 12 тысяч военных, был 

ознаменован резким контрастом: цветные воздушные шары, как символ мира 

и согласия, на фоне выставленных межконтинентальных ядерных ракетных 

установок. Так какой же посыл мировой общественности несет в себе этот контраст? 

ПРОФ. ДP. МЕСУТ ХАККЫ ДЖАШИН 

На мероприятии в честь 

памяти “Дня Победы 3 

сентября”, состоявшемся 

на Площади Тяньаньмэнь, наряду 

со сборной почетной ротой числом 

почти в тысячу военных из 17 стран, 

среди которых присутствовали 

Россия, Казахстан и Кыргызстан, 

выступившее объединение из 12 

тысяч военных, представляющих 

модернизированную мощь 

Китайской Армии, явилось самым 

многочисленным объединением, 

участвующем в параде за 

последнее время. Как и на Параде 

Победы, отмечаемом в Москве, 

на показе военной мощи Китая не 

присутствовали лидеры Западных 

стран и Премьер-Министр Японии 

Шинзо Абе. Президент Российского 

государства Владимир Путин, в 

качестве ответного шага Китайским 

военным на их поздравления с 

Днем Победы во II Мировой войне 

Российской Армии на Красной 

Площади, присутствовал в Пекине 

вместе с Генеральным Секретарем 

Организации Объединенных Наций 

господином Бан Ки-мун. 

РУССКИЙ ФАКТОР ПРОТИВ 

АЛЬЯНСА США-ЯПОНИЯ 

Можно с уверенностью заявлять 

о том, что этот месяцами 

подготавливаемый и репитируемый 

военный парад в Китае, стал важной 

вехой в истории. И действительно, 

Китай, чьи отношения с Западом и 

Японией оставляли желать лучшего, 

раздавленный Ихэтуаньским 

восстанием (Боксёрское восстание), 

этим официальным парадом 

отрекаясь от установившегося 

статуса, открыто объявил всей 

мировой общественности факт 

становления Китая в качестве новой и 

отличной от других силы на мировой 

арене. Какие тревоги и переживания 

в отношении вопросов безопасности 

вынудили Пекин выводить из казарм 

такое огромное количество военных 

сил? И почему по телевидению 

прошли трансляции против Японии? 

Какие стратегические посылы хочет 

заявить Пекин, вступивший в альянс 

с США против Японии во времена 

II Мировой Войны, и имеющий на 

сегодняшний день общий оборот 

внешней торговли с Америкой в 260 

миллиардов долларов? 

КИТАЙ МЕТОДИЧНО 

УВЕЛИЧИВАЕТ БЮДЖЕТ 

ОБОРОННОГО СЕКТОРА 

Китай, методично и постоянно 

увеличивавший бюджет обороны от 

стран Запада после холодной войны, 

является страной, выделяющей самые 

значительные средства на военные 

нужды после США. Расходы на 

военный сектор Китая в 2014 году 

были увеличены на 12,2% и достигли 

суммы в 130 миллиардов долларов. 

Инвестируя в развитие таких 

высоких технологий в плане военного 

оснащения, как подводные лодки и 

самолеты стелс, Китай, увеличение 

оборонного бюджета обуславливает 

использованием этих средств прежде 

всего на модернизацию армии. 

Да, можно с уверенностью сказать: 

исходя из постулата о том, что ни мир, 

ни война, не делаются без оружия, 

посылы касательно того Китая, какой 

будет наблюдать международная 

общественность в будущем, в скором 

времени приобретут четкость и 

ясность. 


61


ПРЯМЫЕ ИНОСТРАННЫЕ ИНВЕСТИЦИИ 

И РАЗВИВАЮЩИЕСЯ СТРАНЫ 

В то время как в целом в мире продолжают расти показатели валового внутреннего 

продукта, объем прямых иностранных инвестиции уменьшился почти до уровня, 

отмеченного в период глобального кризиса. Кто же ответственен за такое положение дел? 

ДОЦ. ДP. ФАТИХ МАДЖИТ 

Согласно данных Доклада о мировых 

инвестициях, подготовленного 

Конференцией Организации Объединенных 

Наций по торговле и развитию 

(ЮКТАД), в 2014 году с глобальной точки 

зрения объем прямых иностранных инвестиций, 

по сравнению с показателями 

за прошлый год, снизился на 16%, и достиг 

уровня в 1,23 триллиона долларов. 

Однако, на фоне общего снижения объема 

прямых иностранных инвестиций по миру, 

в отношении развивающихся стран наблюдается 

абсолютно противоположная картина. 

Объем реализованных в 2014 году в 

развивающихся странах прямых иностранных 

инвестиций по сравнению с прошлым 

годом продемонстрировал рост на 1,5% и 

достиг уровня в 681 миллиард долларов, 

данная цифра является максимальной за 

все предыдущие периоды. Таким образом, 

доля развивающихся стран в общем 

объеме прямых иностранных инвестиций 

в мире составила 55,5%, и с 2014 года 5 

из 10 стран, привлекающих наибольший 

объем прямых иностранных инвестиций, 

относятся к категории развивающихся 

стран. На фоне роста объема прямых иностранных 

инвестиций, ориентированных 

в страны Восточной и Юго-Восточной 

Азии, и составивших 33 миллиарда долларов, 

объемы прямых иностранных инвестиций 

в другие развивающиеся страны 

сократился. Сегодня Турция, объем прямых 

иностранных инвестиций в которой 

в 2014 году уменьшился примерно на 1,1 

миллиард долларов, находится в позиции 

страны, на которую глобальный общий 

рост данного показателя положительно не 

повлиял. 

ИНВЕСТОРЫ БУДУТ БОЛЕЕ ИЗБИ- 

РАТЕЛЬНЫМИ 

В 2015 году ситуация с прямыми иностранными 

инвестициями, объем которых 

резко сократился в 2014 году, придет в 

норму, и, по всей вероятности, развива- 

ющиеся страны, с учетом относительно 

высоких показателей роста, будут продолжать 

находиться в центре внимания 

данных инвестиций. 

Возможность получить свой кусок пирога 

будет иметь особую важность для таких 

стран как Бразилия, Турция, Индия, Южная 

Африка и Индонезия, переживающих 

проблемы дефицита соотношения сбережения-инвестиции, 

и поэтому особо сильно 

зависящих в процессе финансирования 

инвестиционного развития и экономического 

роста от иностранных сбережений. 

В связи с этим, в группе данных стран, 

частью которой является и наше государство 

(имеется в виду Турция – прим.пер.), 

в целях привлечения большего объема 

прямых иностранных инвестиций, еще 

большее значение приобретет процесс 

реализации грамотной экономической 

политики и улучшение инвестиционной 

среды. Кроме этого, важными с точки 

зрения привлечения прямых иностранных 

инвестиций в этих странах в долгосрочной 

перспективе, являются такие аспекты как, 

укрепление корпоративной инфраструктуры 

и проведение структурных реформ, 

прежде всего в сфере права и образования. 

В случае успешной реализации данных 

мер в указанных государствах, как это наблюдалось 

и в странах Азии, прямые иностранные 

инвестиции станут основным 

элементом развития экономики и развития 

занятости. 



НОВЫЙ ВИТОК В ВОПРОСАХ ЭНЕРГЕТИЧЕСКОЙ 

БЕЗОПАСНОСТИ: БЕЗОПАСНОСТЬ НЕФТЯНЫХ И 

ГАЗОВЫХ ТРУБОПРОВОДОВ 

Какие шаги на пути становления Энергетическим Центром государству Турции 

необходимо предпринять в отношении обеспечения безопасности Нефтяных и 

газовых трубопроводов? 

АЙХАН ГУДЖУЙЕНЕР 

Трубопроводы, по сравнению с другими 

видами транспортировки, признаны 

как более экономичные, экологичные, 

безопасные и быстрые, в связи 

с чем, именно системе трубопроводов 

отдается предпочтение в вопросах транспортировки 

нефти и природного газа. К 

примеру, согласно данных ВР за 2014 год, 

66,6% от общего объема торговли природным 

газом в мире реализовано посредством 

трубопроводов. Всего в мире 70%-я 

доля общего количества нефти и нефтепродуктов 

транспортируется по трубам. 

Другими словами, в плане обеспечения 

бесперебойной подачи энергоресурсов по 

принципу работы 7 дней в неделю 24 часа 

в сутки, мы сильно зависим от надежной и 

постоянной работоспособности и функциональности 

трубопроводных сетей. 

РАСТЕТ ЧИСЛО НАПАДЕНИЙ, 

НАЦЕЛЕННЫХ НА ПОВРЕЖДЕНИЕ 

ТРУБОПРОВОДОВ 

Несмотря на всеобщую зависимость от 

стабильных поставок энергоресурсов, 2/3 

мировых запасов нефти сконцентрированы 

в нестабильных с политической или экономической 

точки зрения регионах. Кроме 

этого, рост числа атак, нацеленных на 

объекты энергетической инфраструктуры, 

зафиксированный в течение последних 

лет, дает о себе знать по всему миру. Если 

быть более точным, доля актов нападения 

на объекты нефтяной и газовой инфраструктуры 

от общего числа террористических 

актов, составившая в середине 1990 

годов 2,5%, в 2013 году превысила отметку 

в 20%. 

В Базе Данных по актам нападения на 

объекты энергетической инфраструктуры 

в период с 1982 по 2012 год зафиксировано 

9,500 случаев, при этом выявлено, что 

наиболее часто используемым методом 

являются бомбовые атаки. В завершение, 

специалисты заявляют, что если в 1980-х 

годах терракты проводились чаще в Средней 

и Южной Америке, то в 1990-х и 2000-х 

годах, география нападений переместилась в 

Африку и Азию. 

СТАТУС ЭНЕРГЕТИЧЕСКОГО 

ЦЕНТРА (УЗЛА) И БЕЗОПАСНОСТЬ 

ТРУБОПРОВОДОВ 

Ущерб Северного Ирака, нанесенный ему в 

результате террористического акта, нацеленного 

на Нефтяной трубопровод Керкюк- 

Юмурталык, который имел место 29 июля 

2015 года в Турции, только по данным официальных 

печатных средств информации составил 

250 милионов долларов. После акта 

нападения 28 июля 2015 года на Трубопровод 

природного газа между Ираном и Турцией, 

проложенном с территории Северного 

Ирака, который является вторым самым 

крупным поставщиком газа нашей страны 

(имеется в виду Турция – прим.пер.), поток 

газа не был восстановлен в течение недели. 

И наконец, нападения 4 августа и 24 августа 

2015 года на газопровод Баку-Тбилиси- 

Эрзурум, который один по данным 2014 

года обеспечивает 12,33% общего импорта 

природного газа в Турцию, показали острейшую 

необходимость скорейшей реализации 

мер в вопросах безопасности объектов энергетической 

инфраструктуры. 

Терракты, совершаемые на линии трубопроводов 

энергетических ресурсов, приводя 

к тяжелым экономическим последствиям, 

в равной степени угрожают и надежности 

энергоснабжения в целом, и стабильности 

безопасной инвестиционной среды государства. 

В этой связи, развитие и внедрение 

систематичного «режима безопасности 

трубопроводов» для Турции, являющейся 

страной реализации множества национальных 

и международных проектов в энергетической 

сфере, – непременное условие 

дальнейшего развития. 


63


КИНЕМАТОГРАФ ТУРКМЕНИСТАНА, ИДУЩИЙ НАПЕРЕКОР 

ИСТОРИЧЕСКИМ ТРУДНОСТЯМ 

До обретения государственной независимости, кинематограф Туркменистана 

столкнулся со множеством проблем и сложностей. Трудности искусства 

кинематографа начались с периода II Мировой Войны и усугубились в связи 

с землетрясением, случившемся после. Однако, настойчивый и трудолюбивый 

туркменский народ все эти трудности с успехом преодолел. 

РУФАТ АГАЕВ 

Основную тематику фильмов, производство 

которых продолжалось 

в годы II Мировой Войны на киностудии 

«Ашхабадфильм» сформировал 

слоган – «всё для фронта, всё для победы!» 

Фильмы, снятые в эти годы, являлись 

больше основанными на документальных 

фактах произведениями, посвященными 

любви к родине, отчизне, направлявшими 

народ к победе. Самыми выдающимися 

работами, сделанными в годы войны на 

студии, были киножурналы с названиями 

«Последние вести с фронта» и «Советский 

Туркменистан». Эти киножурналы 

информировали народ о положении дел на 

фронте, рассказывали о помощи народа 

фронту, как материальной (Туркменские 

женщины пожертвовали личные ценные 

вещи, золотые и серебряные украшения в 

фонд государственного сопротивления), так 

и моральной, а также обеспечивали мотивацию 

народа. 

В 1941 году студией был снят полнометражный 

документальный фильм с названием 

«Победа за нами!» Сюжет фильма 

описывал помощь туркменского народа 

фронту. В фильме также была показана 

привязанность народа к Коммунистической 

Партии. 

ТУРКМЕНСКИЕ И УКРАИНСКИЕ 

ДЕЯТЕЛИ ИСКУССТВА ВМЕСТЕ 

То время в истории Туркменского кинематографа 

стало временем значительного 

развития. В годы II Мировой Войны многие 

кинематографические студии, находящиеся 

на территории Советских Республик, 

переехали в Среднюю Азию и Казахстан. 

По этой же причине и киностудия «Киев» 

Украина в осенью 1941 года переместилась 

в город Ашхабад. Совместная работа 

кинематографистов двух стран привела к 

созданию в эти годы на студии нескольких 

кинофильмов и формированию крепких 

дружеских отношений. Благодаря сотрудничеству 

деятелей искусства двух братских 

народов в конце 1941 года был снят первый 

совместный Туркменско-Украинский 

фильм «Партизаны в украинских степях» 

по одноименному произведению писателя 

А.Карнечук. Режиссуру фильма взял на 

себя Игорь Савченко. 

После победы в той войне кинематографическая 

деятельность всех стран Советского 

Союза ознаменована началом съемок новых 

фильмов. Основным жанром новых фильмов 

был документальный. Туркменистанскими 

кинематографистами в послевоенные 

годы были выпущены документальные 

ленты «Спортсмены Туркменистана», 

«Богатство чабана», «В деревнях Туркменистана». 

На студии Ашхабадфильм в 1946 

году был также отснят полнометражный 

документальный фильм под названием 

«Туркменистан». В 1947 году студия выпустила 

первый полнометражный фильм 

послевоенных лет. 

РАЗБИТЫЙ ЗЕМЛЕТРЯСЕНИЕМ 

ТУРКМЕНСКИЙ КИНЕМАТОГРАФ 

Не успевший оправится от материального 

и материального ущерба, нанесенного ему 

войной, Туркменистан и кинематограф 

Туркменистана, пережили жестокий удар 

стихии. В 1948 году в Туркменистане, в 

частности в городе Ашхабад, произошло 

сильное землетрясение, которое почти полностью 

разрушило киностудию «Ашхабад 

фильм», приведя её в нерабочее состояние. 

После этой катастрофы сотрудники и деятели 

искусства кинематографа Туркменистана 

были вынуждены приостановить 

свою работу. Спустя некоторое время 

кинематографисты Туркменистана уехали 

на работу в Ташкент, Баку, Алма-Ату. Там, 

занимаясь дублированием фильмов, они 

получили возможность работы в малобюджетных 

фильмах.

HAZAR WORLD - SAYI 35 - EKİM 2015

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

Delete template?

Save as template?