25.03.2017 Views

marketing europe & anatolia Sayı: 013

marketing europe & anatolia, ekonomi, medya, reklam, iletişim ve pazar alanında aylık olarak yayınlanan bir e-dergidir. marketing europe & anatolia’da reklamcı Nurgül Eryıldır Günay'ın kelebek etkisi yaratan ve Yönetmen Abdullah Ekşioğlu'nun adresini bilen yazılarını okuyabilir, ilgi çekici röportajları, haberleri, reklam kampanyaları künyelerini, kültür – sanat ya da gezi gibi sayfaları da bulabilirsiniz. marketing europe & anatolia Ekşioğlu Medya Grup tarafından yayınlanmaktadır.

marketing europe & anatolia, ekonomi, medya, reklam, iletişim ve pazar alanında aylık olarak yayınlanan bir e-dergidir. marketing europe & anatolia’da reklamcı Nurgül Eryıldır Günay'ın kelebek etkisi yaratan ve Yönetmen Abdullah Ekşioğlu'nun adresini bilen yazılarını okuyabilir, ilgi çekici röportajları, haberleri, reklam kampanyaları künyelerini, kültür – sanat ya da gezi gibi sayfaları da bulabilirsiniz. marketing europe & anatolia Ekşioğlu Medya Grup tarafından yayınlanmaktadır.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Köşe<br />

Argün Albayrak / argun@uckisiler.com<br />

(transformatör<br />

)<br />

Düşünceler...<br />

Düşünceler minik ‘metal toplara-parçacıklara benzer’...<br />

Beynimiz ve eğer başarabiliyorsak onunla eşzamanlı ve<br />

duyumlu çalışan ‘kalbimiz’ ise bir mıktanıs gibidir.<br />

İnsan beyni kademeli koruma plaklarından oluşur ve<br />

‘mıktanısımız’ dünya üzerinde oluşan ve bize ulaşan tüm<br />

enformasyonları (metal parçacıklarını) kendisine çeker.<br />

Haberler, tabelalar, diğer insanlar, yiyecekler, müzik, ağaçlar,<br />

olaylar, reklamlar, video klipler, web siteleri, bannerlar,<br />

kıyafetler...kısaca herşey ! Yaşam içinde gördüğümüz,<br />

duyduğumuz, dokunduğumuz, kokladığımız herşey bu mıknatıs<br />

tarafından algılanan ve kodlanarak beynimize dolan ‘minik<br />

parçacıklardır’.<br />

Vakti zamanında ‘megatrend’ dönemi olarak açıklanan 2000’li<br />

yıllardan sonra-insan beyninin maruz kaldığı bu enformasyon<br />

parçacıkları o kadar yoğunlaştı, ve o kadar sık frekanslarla<br />

bizi hedef aldı ki, ‘mıktanısımızn çekim gücü’ azalmasa da,<br />

bu yoğunluk sebebiyle oluşan ağırlıktan ‘etkisini yitirdi’ ve<br />

toplum içindeki her birey daha bir duyarsız, bencil, muhalif,<br />

agresif bir ruh hali içine girdi. Bu erozyona daha önce uğrayan<br />

toplumlarda psikolojik arazlar, obezite, alzheimer vs. baş<br />

döndürücek bir artış gösterdi. Uğradığımız bu erozyonun en<br />

büyük hediyesi olan ‘depresyon’u herkes tanır ama çok azımız<br />

tıp’daki karşılığını bilmez. Söyleyelim. Depresyon: insanın<br />

karar verebilme yetisini kaybetmesi anlamına gelir... ‘eğriyi<br />

doğruyu bulamama, kantarı doğru tartmama gibi de görülebilir.<br />

İşte bunların tümü beynin maruz kaldığı aşırı yoğun, tekrara<br />

dayalı algı vuruşlarının aşırı sıklaşmasından kaynaklanıyor.<br />

Hemen hepimiz genç kuşak olmamıza rağmen, anlamsız<br />

unutkanlıklardan şikayetçiyiz değil mi? Omega3’lere hücum...<br />

Ama aslında bu bir hastalık değil, çağın vebası olan ‘yoğun<br />

enformasyona dayalı KAL gelme’ durumları...<br />

Bunun sebepleri hepimizin bildiği şeyler aslında ama<br />

tekrarlayalım:<br />

1.Yoğun enformasyona dayalı ön-yargılama yoluyla kendimizi<br />

korumak.<br />

2.YENİ, TAZE, ŞAŞIRTAN bir olayla veya konuyla<br />

karşılaşmamak (bu önemli: çünkü insanların önünde hala<br />

değişmeyen liderler, politikalar, savaşlar, inandırıcılığını yitirmiş<br />

provokasyonlar, tekrara düşen müzik, populist ve gündelik pop<br />

kahramanlar, moda, kozmetik, durmadan gelişen teknolojiler<br />

ama YENİ bir buluş diyebileceğimiz konuların olmaması...vs...<br />

vs...vs)<br />

3.Üretici kimliğe sahip olmamak, önümüze konulanı koyun<br />

gibi tüketmek (geçmiş bayramımızı kutlarım) ve dolayısıyla<br />

‘gelişememek-üretimin ruhsal tatmini içine olamayışımız’...<br />

4.Populist trendler içinde ‘kendi kimliğimizi değil, populizmin<br />

giydirdiği kıyafetlerde yaşamak ve özgün nitelikli karakterler<br />

haline gelemeyişimiz’...<br />

5.Üretim-değer-tasarruf odaklı değil, tüketim-kısa vadeli yararpara<br />

odaklı olmamız...<br />

Daha bir çok madde ve her maddenin altında ‘alt başlıklar<br />

olabilecek binlerce konu var’.<br />

İşte bu noktada; markalara daha yakından bakmak lazım.<br />

İyi reklam, kötü reklam vs. diye ayırmak yanlış olur. Sadece<br />

bir noktaya dikkat çekmek lazım. O da; kısalan reklam<br />

saniyeleri, gereğinden fazla artan ‘yayın frekansları’ ve<br />

daha 5.yılında ‘sosyal medyadan’ dahi soğutan ‘başı bozuk<br />

iletişim’... Tüm bunlar iflah olmaz ‘tüketim dinamosu olan<br />

markaların’ – insanların algısına çok sık frekanslarla vuruşlar<br />

yaparak ‘gündemde ve ön planda kalma’ zorunluluğundan<br />

kaynaklanıyor... Ancak böyle yaparlarsa, o marka bizim sanal<br />

gündemimizin bir parçası olabiliyor ve satış yapabiliyor. Aksi<br />

takdirde, bir başkası gelip anında o boşluğu dolduruyor.<br />

Aynı tiyatrocularla kurgulanan reklamlar, geçmişten alınıp<br />

günümüze uyarlanan senaryolar, değişmeyen ama geliştiğini<br />

söyleyen hizmetler, populist ve gündelik konuları ve çooook<br />

geçmiş konuları ‘tek günlük kurşun’ gibi harcamalar, başı bozuk<br />

medya ve yönetimi... Bunların tümü arasında ‘insan kendine<br />

yalnız bir alan’ arıyor... Haykırmak istiyor... Ağlamak istiyor...<br />

Haykırsam sesimi duyarmısınız mısralarımda,<br />

Dokunabilirmisiniz gözyaşlarıma ellerinizle...<br />

Argün A.<br />

Dip not veya akan bant: Bunların değişmesi kolay! Çok kolay...<br />

Ama ortada büyük olay var. En güçlü din ahline gelen: PARA !<br />

<strong>marketing</strong> <strong>europe</strong> & <strong>anatolia</strong> / 31

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!