KADIKÖY SANAT DERGİSİ SAYI 1
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
körükledi. Babamın erkek evladı yok, beni işinin başına geçirmek
istiyordu. İç mimarlık yazdım, ancak bundan kaçmak için daha
birinci sınıfta, Bostancı’dan Kızıltoprak’a kadar mobilya mağazalarını
“Beni iç mimar olarak işe alır mısınız?” diye dolandım. Ücret
istemiyordum, derdim mesleğimi anlayıp deneyim kazanmaktı.
Daha okurken çalıştığım için mezun olunca sudan çıkmış balığa
dönmedim. Babamdan kaçış serüveni kendimi ispatlamamı, mesleğimi
daha sevmemi ve iyi yapmamı sağladı. 2000’de kızım dünyaya
geldi. O dönem AVM işi almıştık, kızımı orada emziriyordum. Çalışmayı
hep çok sevdim.
John Berger, “Bakmak bir seçme edimidir” der Görme Biçimleri
kitabında. Siz bakacağınız noktayı, dönüştüreceğiniz şeyi
neye göre belirliyorsunuz?
Tasarım çok göreceli bir olay. Gördüklerimizden elde ettiklerimiz,
hepimizin içinde bambaşka boyutlara ulaşıyor. Zaman, ortam,
kültür ve eğitim buna katkı sağlıyor. İnsan aslında kendi yaratımını
doğduğu günden itibaren ortaya koyuyor. Ben tasarımlarımda
çevremden besleniyorum. Mesela “Loniss” bankım, annemin hep
koşturmasıyla özdeşleştirdiğim bir tasarım. “Loni” adlı taburesi
ise kök diş şeklinde, göçebelikten kurtulup yerleşikliğe geçişimizin
hikâyesi... Her anlam, tasarımın kimliğini oluşturuyor. “Leman”
adlı bir lambam var, yine annemden ilham aldım. Leman, parlayan
ışık demek. Annem beni aydınlattı, ben de kızımı. İç içe geçen bir
aydınlatma... Ben tasarımda sürdürülebilirliği önemsiyorum. Estetiği
fonksiyonla buluşturuyorum.
Sürdürülebilirlik bence de çok önemli. Tüketim toplumunda
yaşıyoruz. Artık her şey çok hızlı eskiyor ve hep “yeni”nin peşinde
olmak öğretiliyor. Bir tasarımcı olarak bununla nasıl başa
çıkıyorsunuz?
Dünyaya adım attığımız andan itibaren tüketmeye başlıyoruz.
“Black Friday” çılgınlıklarıyla yaşam döngüsünün sadece bir parçası
olduğumuzu unutuyoruz. Bunun önüne geçmek için tasarımlarımın
birçok fonksiyona sahip olmasını, böylece atılmadan sürekli
kullanılarak sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışıyorum. Örneğin;
“Box” tasarımım birleşip büyük kütüphane oluyor, tek göz kullanılabiliyor,
yatak olabiliyor. İstediğiniz her şeye çevirebilirsiniz, sonsuz
ürüyor. Sıkılınca boyayıp kendinizi de katabilirsiniz. Enerjim
olduğu sürece bu ilkeyle tasarımlar üreteceğim.
2014’te Goods kitabına giren tek Türk tasarımcı olmanızı
sağlayan “Box”u şimdi oyuncak hâline getirdiniz.
Bu fikir nereden çıktı?
En iyi tasarımların yer aldığı 500 sayfalık kitapta kapak olduğumda
bunu pek dillendiremedim, ayıp geldi. Yeni yeni “Hakikaten ne kadar
güzel” diyebiliyorum, ürünün herkese ulaşması için paylaşmak
gerektiğini anlıyorum. Box, sonsuz sayıda varyasyonlar üretebilen
bir tasarım. İki yaşından 100 yaşına kadar kullanılabilir. Yaşlılarda
demans, çocuklarda hiperaktivite, otizm gibi hastalıklar için iyi.
Çünkü yaratıcılığı geliştirdikçe nöronları çoğaltıyor. Basmakalıp düşünmeyi
yücelten, “Eski köye yeni adet getirme” gibi lafları olan bir
toplumuz. Oysa toplum olarak yaratıcı, yenilikçi düşünmeye çok
ihtiyacımız var.
Tasarım, biri tarafından kullanıldıkça anlam buluyor.
Box bu noktada önemli, çünkü alan kişiye kendi
yaratıcılığını katma şansı veriyor.
Tasarlarken ben bir çeşit aşk yaşıyorum. Tasarım biraz da bebeğiniz
gibi oluyor. İnsanların dokunup kullanabileceği bir ürüne dönüşmesi,
birine faydalı olması çok mutlu edici... Geçen bir fuarda 7’den
70’e herkes yoğun konsantrasyon içinde Box’la oynadı. Anlatılamaz
bir duyguydu bunu
görmek. Box’un hem mobilyasında
hem de oyuncağında
sonsuz varyasyon
yaratma şansınız var. Yani
onu alan da bir tasarımcı
oluyor. Yaratım çok büyük
bir mutluluk veriyor, yaşama
bağlıyor.
Gelelim Tasarım
Parkı’na… Aslında o
da paylaşım isteğiniz
sonucunda ortaya çıkıyor.
Burası yeni ortaklık ve
fikirlerin gelişmesine
yardımcı oluyor. Nasıl
gelişti kuruluş hikâyesi?
2002’de üniversitede ders
vermeye başladım, Alman
İç Mimarlar Birliği’nin
Türkiye temsilcisiydim.
Mesleki sosyal sorumluluk projelerinde yoğrulurken, yeni bir
enerji ve mutlulukla tanıştım. Almanya’daki üniversitelerle köprü
oluşturulması, ortak workshoplar yapılması muazzam bir sinerji
yaratıyordu. En sonda bir sergi açıyorduk, ancak bağımsız mekân
bulmakta zorlanıyorduk. Bu sırada 1996’dan beri işyerimizin olduğu
Yoğurtçu Parkı’nın sanat ve kültürün konuşulacağı bir yere
dönüşeceğini düşünürdüm. 2010’da kafam netleşince hayalimi gerçekleştirip,
Tasarım Parkı’nı açtım. Hem binada hem parkta sergiler,
seminerler yapıyoruz.
Dokuzuncu yılı devirdiniz. Kalıcı olmayı nasıl başardınız?
Başta alt katı kendi ofisimiz gibi kullandığımız için masrafları çok
gözümüze batmıyordu. Ancak iki yıl önce ofisimizi kendi binamıza
taşıdık. Burayı döndürmek zorlaştı, yaptığımız binalarla bir takas
oluşunca mekânın yarısını aldım. Yine de masraflar oluyor tabii ki.
Gelirini ufak kafesinden, mekânı kiraya vererek, sergiler için alınan
cüzi ücretlerden sağlamaya çalışıyoruz. Bir dönem öğrencilere burslar
verdik, ancak devam ettiremedik. Son üç yıldır kadınları destekleyen
çalışmalar içindeyiz. Örneğin, kafenin bir köşesinde kadın
ürünlerine yer veriyoruz. Birlikte büyüyebileceğimize inanıyoruz.
Genç yetenekler için de bir fırsat kapısı burası...
Gençlere kapımız hep açık. Elimden geldiğince onlara mentörlük
yapıyorum. Öğrenciler geldiğinde çok heyecanlanıyoruz. Gelip burada
kendilerini yetiştirebilirler. Ayrıca kapıdan içeri girdiklerinde
birisiyle tanışıp network kurmaları da mümkün...
Yeni yılda Tasarım Parkı’nda sanatseverleri neler bekliyor?
2020 için çok güzel projelerimiz var. Daha heyecan verici, dolu
dolu etkinlikler olacak. Bu ay Nihal Ökçetin Atölyesi’ne dört yıl
boyunca devam eden 13-14 yaş grubundaki küçük sanatçı adaylarının
farklı tekniklerle yaptıkları resimlerden oluşan bir sergi
olacak. 3-17 Mart’ta Marmara Üniversitesi Tekstil Bölümü Başkanı
Prof. Biret Tavman önderliğinde bir grup sanatçı, “Aperion/
Sınırsız” temasıyla 2011’den beri Türkiye’de örme tekniğini sanat
çalışmalarında kullanmayı destekleyen Ters Yüz Örme Sergisi
açacak. Duvarlarda bir sanat eseri varken etkinlikler yapıyoruz,
toplantılar, eğitimler... Burası sürekli sanat, tasarım kokan, bilge
ile çırağın iletişiminin sürdürüldüğü bir mekân. Bu, 2020’de de
dolu dolu gerçekleşecek.
41
TASARIM
Kadıköy Sanat | Ocak / Şubat / Mart 2020 / 01