15.10.2022 Views

İstanbul Sanat Dergisi / Sayı 9

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

47

ya giden yol” olarak anılan Leleg ve Karya yoluymuş. İşte

tam burada kendi çizdiğim mimari tasarımlarımla, benim

logom ve sembolüm olan Zeus’un boynuzları üzerine, kendi

enerjisini güneş ve rüzgârla üreten, yağmur suyunu depolayarak

değerlendiren ARThill’i inşa ettim. Bence ülkemizin

bu nimetlerinden faydalanmak, doğaya ve geleceğe bireysel

olarak yapabileceğimiz en önemli katkı. Bir belgeselden aldığım

bilgilere göre, ARThill’i bilinçaltı tamamen Feng Shui

kurallarına göre tasarlamışım. Tam kuzey-güney aksına

oturan bina üç bölümden oluşuyor; sergi salonum, atölyem

ve evim. Binanın arkasında bir tepe, güneye bakan cephede

bir vadi ve binayı taşıyan boynuzun kaidesi, şırıl şırıl akan

bir yansıma havuzu içine oturuyor.

Sanat merkezinin günümüzde ev sahipliği yaptığı

güncel etkinlikleri de dinleyebilir miyiz?

2015’te açılışını yaptığım sanat tepesinde çeşitli sergi ve etkinliklerin

yanı sıra bir de bana ilham veren bu konumun

tarihi efsanesini bir festival ile canlandırdım; “Tanrıçalar

Geçidi Festivali”. Sürdürebilirliği olan bu projeyi iki kez

gerçekleştirebildim, ancak pandemi ile bir süre noktalandı.

Tanrıçalar Geçidi Festivali’ni uluslararası bir boyuta taşımak

için kurumsal bir sponsora ihtiyacımız olduğunu da belirtmek

isterim.

“Bütünsel Sanat” felsefesini de ‘ARThill’ doğrultusunda

nasıl anlatırsınız?

Alman sanat terimi olarak geçen “Gesamt Kunstwerk” kavramı,

aslında ‘Bütünsel Sanat’ anlamında genel sanat literatürüne

girdi. Ben sanatsal vizyonlarımı yaşanır hâlde, yani

interaktif anlamda paylaşmak üzere çeşitli ifade teknikleriyle

gerçekleştiriyorum. Örneğin, farklı tekniklerle resim

ve heykel yapıyorum, ahşap heykellerime ateşle müdahale

ediyorum. Performanslarımda müzisyen ve dansçılarla çalışıyorum,

sanat objesi gibi köprü inşa ediyorum, ARThill’i dev

bir heykel gibi tasarlıyorum. Boğaziçi’nde Nuh’un Gemisi’ni

yüzdürüyor ve sonunda yakıyorum. Kale burçlarındaki antik

alanlarda Anka kuşunu alevlerden yeniden canlandırıyorum.

Ya da Münih Kültür Merkezi avlusunda Kibele performansını,

devasa bir davula kum akıtarak evrensel sesler eşliğinde; hava,

su, ateş ve toprağı yaratıyorum. Opera binası önüne dev konteynerlerle

manevi değerlerin nakliyatını yapıyorum. Tüm bu

eserlerimle bütünsel sanat temsilcisi olarak anılıyorum.

Bu proje için neden Bodrum’u seçtiniz?

Üstelik İstanbul’da tarihle geçen bir çocukluğun ve

sanatla geçen bir yaşamın ardından…

Ben çocukluğumdan beri mitoloji ve arkeolojik alanlardan çok

etkilendim. Bu sanatımın da ana unsuru oldu. İzleyicileri de

dâhil ettiğim performanslarımın ana temaları evrensel. İstanbul,

ilham verdiği kadar enerji çalan bir kente dönüştü. Bu eşi

benzeri olmayan şehrin, tılsımı hâlâ var olsa bile, üzerine gayri

medeni bir yük bindirildi. Artık bunu görmek ve yaşamak içimi

sızlatıyor. Çocukluğumda Gezi Parkı’nda her pazar günü saat

11.00’de canlı klasik müzik konseri verilirdi. Hanımefendiler

ve beyefendiler, çocukları ile birlikte en şık kıyafetleriyle bu

konserleri izlerdi. Belki de bazılarının bu yüzden Gezi Parkı’na

hâlâ alerjileri var? Tepebaşı’nda çok güzel bir bina içinde çocuk

tiyatrosu vardı. Şimdi yerinde yeşil-mavi mimarisiyle utanç verici

bir bina duruyor. Bu üzücü gerçekler beni doğduğum, büyüdüğüm

kentten uzaklaştırdı ve Bodrum’a yerleştim. Bodrum

merkezinden uzağa yerleşmemin sebeplerinden biri de dokunulan

yerlerin estetikten uzak bir dönüşüme uğraması. Bu nedenle

Alazeytin Tepesi’nde kendi vizyonlarımı yaşatarak, sanata

susayan insanlarla paylaşıyorum. Diğerleri, Bodrum’dan 14

km’lik mesafeyi çok uzak buldukları için gelmemekle beni çok

mutlu ediyorlar. Yani doğal bir seleksiyon oluyor.

Yeni dönem projeleriniz neler?

Şu anda ARThill’de benim çeşitli dönemlerden eserlerimi görebileceğiniz,

belirli aralıklarla yenilenen sergiyi randevu ile ziyaret

edebilirsiniz. Önümüzdeki sene Avusturya Kültür Ataşeliği

ile bir programla karşınızda olacağız. 2023 ilkbaharında üçüncü

Tanrıçalar Geçidi Festivali’ni zengin bir programla hayata geçirmek

istiyorum. Eğer İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı ikna edebilirsem, tabi ki Heykel

Sokağı’nı gerçekleştirmeyi ve İstanbul’a kazandırmayı çok

isterim. Üstelik Tophane’den başlayan bu sanat projesinin İstanbul

Modern ve Galata Port bağlantısı mükemmel olur.

BÜTÜNSEL SANAT

İstanbul Sanat | Ekim / Kasım / Aralık 2022 / 09

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!