15.10.2022 Views

İstanbul Sanat Dergisi / Sayı 9

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

dığım için portreler üzerine de epey tecrübe edindim. Paris

Moda Haftası seçkilerini sergiledikten sonra “Bardaki Yabancı”

serim ile bunu pekiştirdim. Ancak bir süre sonra modern

fotoğraf çalışmaları olarak adlandırabileceğim bu işlerimi

biraz daha aşmak ve yapıbozumuna uğramış, post-modern

öğeler barındıran, bilinçaltına da göndermeler yapan çalışmalar

ile ilerlemeye karar verdim. Açıkçası nü fotoğraf diye ayrı

bir alandan ilerlediğimi düşünmüyorum. Fotoğraftaki öğelerin

bir işlevi olmasından yanayım. Yani kadrajdaki bir moda

fotoğrafıysa ayrı, doğa ile insan ilişkisini anlatan bir projeye

ait bir işse ayrı değerlendirerek ilerlemek gerekiyor. Dolayısıyla

bir projeyi hazırlarken modelin giyinik olmasının bir işlevi

olmak durumunda, nü olmasının değil diye düşünüyorum.

Fotoğrafın yanı sıra film ve video çalışmalarınızın da

olduğunu görüyoruz. Üzerinde çalıştığınız güncel

bir projeniz var mı?

Sinema eğitimi aldığımdan dolayı videoya da hâkimim.

Çeşitli kısa metraj filmlerim ve videart çalışmalarım oldu.

Henüz üzerinde çalıştığım bir proje olmasa bile bir gün

mutlaka bu alanlara da yeniden yöneleceğimi hissediyorum.

Geçmişten günümüze size ilham olmuş isimler var mı?

Birçok önemli ismin eserlerini incelemenin göz eğitimi için

çok önemli olduğunu düşünüyorum. Paris’te yaşadığım yıllar

boyunca gezdiğim müze ve galerilerdeki resim ve fotoğrafların,

kitapçılarda incelediğim fotoğraf kitaplarının bana

büyük artısı olduğunu düşünüyorum. Birçok isim olmakla

birlikte ilk olarak aklıma gelen fotoğrafçılar Irving Penn,

Andre Kertesz, Helmut Newton, Marc Riboud, Helmot

Newton ve Paolo Roversi. Sinema alanında ise Tarkovski,

Angelopulos ve Nuri Bilge Ceylan, ilk yıllarından beri beni

en çok etkileyen yönetmenler olmuştur.

61

FOTOĞRAF

Biraz da tekniğinizden bahsetmenizi istesek?

İlk dönemlerimde çektiğim siyah-beyaz ya da desatüre çektiğim

modern fotoğraflardan bu yana yapıbozumuna ilk geçiş

yapmaya başladığım “Deranged” sergimden itibaren birçok

farklı teknik kullandım. Örneğin, Deranged’de uzun pozlama,

renkli filtreler kullanarak ışıkla boyama; Let’s Dance serimde

dijital ve 35 mm analog kullanarak kolaj yapma; New

Wave’de dijital ortamda fotoğrafı ayna görüntüsü ile iç içe

geçirme; Black Star’da üç ana renk filtre ile çektiğim fotoğrafı

üst üste üste bindirerek, bozulmaya uğramış fotoğrafı

elde etme... Her yeni sergimde yeni bir teknik denemenin

bana yeni kapılar açtığını ve tecrübemi arttırdığını düşünüyorum.

Her yeni serimde bu işleri destekleyecek ya da ona

gönderme yapacak bir metin yazmayı da ihmal etmiyorum.

Deranged

Çalışmalarınıza isim verirken ve metinleri yazarken

nasıl bir yol izliyorsunuz?

Ne tür bir şey yapabileceğimi düşünmeye başladığımda,

aklıma gelen fikirleri not alarak işe başlıyorum. Tabi bu fikirler

bir anda gelmiyor. Karar verip de beyninize tohumu

attığınız andan itibaren haftalar içinde yeşermeye başlıyor.

Bu fikirler arasındaki en uygun olan üzerinden ilerlemeye

karar verdiğim andan itibaren ise projenin olgunlaşması

ve son hâlini alması, çekimlerin başlamasına yakın oluyor

diyebilirim. Çekim süreci sürerken ve bitmesine yakın ise

proje hem şekil hem de fikir olarak en sonra hâlini alıyor.

Bu süreç yavaş ve adım adım ilerliyor. Arka planda zihnin

bu konu üzerine düşünmesi için ona zaman tanıyorum. İşte

metinler ve eserlerin isimleri de tam olarak bu sürecin bir

parçası olarak ilerliyor. Yani başlangıcından son aşamasına

dek olgunlaşıp, son hâlini buluyor. Genel olarak kendi kendine

ilerleyen bir süreç olduğunu söyleyebilirim.

Aynı zamanda yazar kimliğinizin olduğunu da görüyoruz.

2020’de ilk romanınız “Düşler ve Hiçlik”, 2022’de ise

“Diyalektik Rüyalar” adlı ikinci romanınız yayımlandı.

Romanlarınızın çıkış öyküsü nasıl oldu?

En başta bahsettiğim gibi 17 yaşında yalnız yaşamaya başladığım

ve Çukurova’ya gittiğim serüvenden Almanya’ya,

ardından Fransa’ya taşındığım her anıma kadar yazmak

benim için bir terapi aracı oldu. Hem kendimi tanımak

hem geleceğimi planlamak hem de iç sıkıntımı hafifletmek

adına bazen her gün saatlerimi yazmaya ayırdım.

İlerleyen dönemde bunun işime bu kadar yarayacağını

tahmin etmezdim. Açıkçası, zaten senaryolarını yazdığım

kısa filmlerimden dolayı hikâye yazma konusunda deneyimler

edinmiştim. Ancak baştan sona bir kitap yazma

deneyimine henüz yeni ulaşabildim. Pandemi kapanması

buna vesile oldu diyebilirim. Yazmaktan başka üretim babında

yapabileceğim başka bir seçeneğim yoktu. Dolayısıyla,

içimdeki sıkışmışlık duygusunda sıyrılabilmek adına

kendimi buna zorladım. Hem önceki yazdıklarımdan yola

çıkarak hem yaşadıklarımdan yararlanarak hem de hayal

gücümü zorlayarak bir şeyler çıkarmaya çalıştım. Yazmak

zor olmadı, ancak bu konuda yeni olduğum için editleme

süreci beni zorladı. İkinci kitabımda ise bu süreç biraz

daha kolay oldu diyebilirim.

İstanbul Sanat | Ekim / Kasım / Aralık 2022 / 09

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!