28.10.2022 Views

İstikbal Gazetesi 29 Ekim Özel Dergisi

Eskişehir'in en çok okunan yerel gazetesi İstikbal Gazetesi 29 Ekim Özel dergisi yayında

Eskişehir'in en çok okunan yerel gazetesi İstikbal Gazetesi 29 Ekim Özel dergisi yayında

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

LİDER GAZETE ESKİŞEHİR’İN SESİ

CUMHURiYET

İnsan yaşamının temel hedefi

"mutlu olmak" üzerine kuruludur.

Burada mutlu olmaktan kastım,

hayatın, maddi-manevi her

alanında yeterli olabilmek ve kendini

iyi hissetmektir. Modern

toplumlarda, bürokrasinin karmaşık

yapısı içinde insanların

kaybolmamasını sağlamak ve

mümkün olan en yüksek eşitliği

sağlamak siyasetin görevidir. İlkel

topluluklar dahil, insanların bir

arada yaşamaya başladıkları ilk

andan itibaren, siyaset var

olagelmiştir. Zaman içinde siyaset

yapma biçimi değişmiş, farklı yöntemler

ortaya çıkmış ve ülkeler

birbirlerinden farklı modelleri

seçmişlerdir. Bu da günümüzde

daha çok "ideoloji" diye

tanımladığımız kavramı ortaya

çıkarmıştır.

Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın

kazanılması ve düşman

işgalinin sonlandırılması,

ardından Lozan'da,

bağımsız bir Türkiye'nin

dünya tarafından

tanınması sağlanmıştır.

Biliyorsunuz, Mustafa

Kemal Atatürk bir

Osmanlı subayıdır. 1919

yılının başlarına kadar

Osmanlı Ordusu emrindedir.

Birinci Dünya

Savaşı'nda bir çok

cephede Osmanlı Ordusuna

hizmet etmiştir.

Ancak Mondros ve Serv

Anlaşmaları, daha doğrusu teslimiyetleri

sonrasında Osmanlı Devleti

yönetimi ve monarşi biçimiyle

ülkenin daha fazla zaman kaybetmemesi

gerektiğini anlamıştır. Belki

de çok uzun zamandır zihninde var

olan bir modemi hayata geçirmenin

zamanı gelmiştir.

Ben bu noktada, Atatürk'ün zihninde

giderek belirginleşen Türkiye

modelinin nasıl

gerçekleştirileceğinin önemli bir

soru olduğunu düşünüyorum. Yani

Türkiye öyle bir siyasi yönetim

biçimiyle şekillendirilmelidir ki,

halkın egemenliğine dayalı, halkın

tercihlerine bakılmaksızın hiç bir

kararın alınamadığı, ve halkın en

büyük söz sahibi olarak tanındığı

bir yöntemi belirlemek istemiştir.

İşte Cumhuriyet, Atatürk ve dava

arkadaşlarının hedefledikleri ülkeyi

10

yaratmak için seçtikleri modeldir.

Elbette çağımızda, ismi aynı olsa

bile, siyaset modellerinin bir çok

farklı uygulamaları da vardır.

Cumhuriyet çok genel bir tanımlama

olmakla birlikte, temelinde halkın

kendi kendisini yönetmek

olarak da

tanımlanabilir.

Laiklik ise,

siyasette

ve ülke

yönetiminde,

halkın

iradesi ve

kararı

dışında hiç

bir şeyin

referans

noktası alınmamasına dayanır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti,

yukarıda özetlemeye çalıştığım bir

kuruluş felsefesiyle kurulmuş, kendisine

aklı, bilimi, mantığı rehber

yapmıştır. Aydınlanma Devrimleri

de bu seçimin sonuçlarıdır. Hilafet

ve saltanat kaldırılmış, harf devrimi,

hukuk alanında yapılan

değişiklikler gibi düzenlemelerle

modern ve çağdaş bir ülkenin

temeli atılmıştır.

Böyle bir noktada, yani Türkiye'yi

çağdaş, modern, hak ve özgürlüklere

saygılı, hukukun ve bilimin egemen

olduğu bir ülke haline

gelmesinin Cumhuriyetin kuruluş

felsefesinin ve Cumhuriyet

değerlerinin çok sıkı korunması,

çağın koşullarına uygun hale getirilip

sürekli geliştirilmesine bağlıdır.

Cumhuriyetin kuruluşundan bu

tarafa tam 100 yıl geçti. Özellikle

Cumhuriyet'in ilk nesilleri, öncesini

ve sonrasını bizzat yaşamış

olduklarından Cumhuriyet'in

değerini çok iyi biliyorlardı. Çünkü

kuruluşta bir çoğunun emeği vardı.

1950'li yılların başına kadar,

Cumhuriyet ilke ve devrimleri yeni

nesillere çok iyi aktarıldı. Ancak 2.

Dünya Savaşı sonrasında yeniden

tasarlanan dünya düzeni içinde

Türkiye'ye yeni rol biçildi. NATO

üyesi olduk, Kore Savaşı'na katıldık.

Yine ABD tarafından ünlü Marshall

yardımları yapılmaya başlandı.

Atatürk ve İsmet İnönü dönemlerinde

"Avrupa hedefli" bir siyaset

benimsenirken, 1950'den sonra

"ABD hedefli" bir siyaset benimsendi.

Siyaset yapmaktaki bu temel

değişim, sanırım bazı alanlarda

olumsuzluklar yarattı. Bunun bir

yansıması da, bizleri Cumhuriyet

ilke ve devrimlerinin önemini

görmekten bir parça uzaklaştırdı.

kısa denilecek bir süre içinde,

Cumhuriyetin önemi yeniden

anlaşılmış olsa da, 10 yıllık

süreçte yaşananlar

Cumhuriyet'ten, Atatürk ilke ve

devrimlerinden uzak ya da tam

karşısında olan siyasi yapıların

da pekala mümkün olduğunu

gösterdi.

Benim bir diğer tespitim de, hata

demeyelim, belki "tercih" demek

daha doğru, bazı konularda çok

statükocu davrandık. Gereğinden

fazla sabit kaldık. Oysa yapılması

gereken, hedeflerimizin peşinde ve

sürekli hareket halinde olmaktı.

Ben, yaşadığımız bir çok

olumsuzluğa karşın, bu topraklar

üzerinde yaşayan insanların Atatürk

ve arkadaşlarının hedefledikleri

amaçlara ulaşması için çalışmaya

devam edeceklerine inanıyorum.

Önemli olan yeni nesilleri bu hedeflere

inandırmaktır. Cumhuriyetin

gerçek değerleriyle yönetilecek bir

Türkiye'nin bugünkünden çok daha

güçlü, refah içinde, huzurlu ve hiç

kimsenin geleceğinden endişe

etmeyeceği bir ülke olacağını iyi anlatabilmek

ve bunları

gerçekleştirmenin yol ve yöntemlerini

doğru belirlemektir.

Bu ülke, büyük bir imparatorluğun

üzerine genç ve dingin bir

Cumhuriyet kurmayı başarmış

insanların ülkesidir. Ve yeniden

başarmak hep mümkündür.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!