J.R.R. Tolkien - Hobbit (Resimli)

More documents

Recommendations

Info

Kızartmalı mı, başlamalı mı ve yemeli mi sıcak sıcak? Sonra durdular ve bağırdılar: 'Uçun gidin küçük kuşlar! Uçun, uçabilirseniz! Aşağı gelin küçük kuşlar, yoksa kavruluvereceksiniz yuvalarınızda siz! Şakıyın şakıyın küçük kuşlar! Niye şakımıyorsunuz?' 'Gidin buradan! Küçük haylazlar!' diye bağırdı Gandalf yanıt olarak. ' Şimdi kuş yumurtası çalacak zaman değil. Hem ateşle oynayan yaramaz küçük haylazlar cezalarını bulurlar,' dedi onları öfkelendirmek ve onlardan korkmadığını - ki aslında bir büyücü de olsa korkuyordu tabii - göstermek için. Ama onlar hiç aldırmadılar ve şarkı söylemeye devam ettiler. Yan ağaç ve eğreltiotu yan! Kupkuru ol ve alazlan! Bir meşale ki çıtırdayan Bizim keyfimiz için aydınlatan geceyi, Ya bey! Fırında pişirin ve kızartın ızgarada onları t kızartın tavada ve kebap yapın sakallar tutuşana ve gözler pırıldayana dek tüyler yanıp kokana ve derileri çatlayana dek erir yağlar ve kararır kemikler yatarlar korda gökyüzünün altında! Yani ölmeli cüceler bizim keyfimiz için aydınlatmalılar geceyi, Ya hey! Ya-harri-hey! Ya hoy!
Ve bu Ya hoy'la alevler Gandalf'ın ağacının altına geldi. Bir anda diğerlerine yayıldı. Ağacın kabuğu ateş aldı, aşağılarda kalan dallar çatırdadılar. Sonra Gandalf ağacının tepesine tırmandı. Ve tam yukarıdan goblinlerin mızraklarının ortasına atlamaya hazırlandığı sırada asasından şimşek gibi bir parlaklık patladı. Bir yıldırım gibi hızla aşağı indiğinde pek çoğunu öldürecek olsa da bu onun da sonu olacaktı. Ama asla atlamadı. İşte tam bu sırada Kartallann Efendisi yukarılardan süzüldü, onu pençeleriyle yakalayıp uzaklaştı. Goblinlerden bir şaşkınlık ve öfke çığlığı geldi. O sıra Gandalf'ın konuştuğu Kartalların Efendisi bas bas bağırdı. Onunla birlikte olan kocaman kuşlar geri süzüldüler ve koca kara gölgeler gibi aşağı iniverdiler. Kurtlar sızlanıp dişlerini gıcırdattılar; goblinler bağrışıp Öfkeyle ayaklarını yerlere vurdular ve mızraklarını boşu boşuna havaya fırlatıp durdular. Kartallar üzerlerine çullandılar; çırpılan kanatlarının karanlık hamleleri onları yere yapıştırdı ya da uzaklara sürdü; pençeleri goblinlerin suratlarını yırttı. Diğer kuşlar ağaçların tepesine uçtular ve cesaret edebildikleri kadar tepelere tırmanmış cüceleri yakaladılar. Zavallı küçük Bilbo az kaldı yine geride bırakılıyordu! En son alınan Dori'nin bacaklarını yakalamayı tam zamanında becerebildi; ve Bilbo, kolları nerdeyse çıkmak üzere aşağı sarkarken beraberce tüm o karışıklık ve yanmayı geride bırakıp yükseldiler. Şimdi goblinler ve kurtlar taa aşağılarda ormanın içlerinde her yere yayılıyorlardı. Birkaç kartal çarpışma alanının üzerinde daireler çizerek süzülüyordu. Alevler aniden en tepedeki dalların bile üzerine sıçradı. Çatırdayan ateşler arasında yükseldiler. Ortalığı ani bir kıvılcım ve duman rüzgârı kapladı. Bilbo tam zamanında kaçmıştı! Çok geçmeden alevlerin ışığı gerilerde solgun, siyah zemin üzerinde yalnızca bir yanıp bir sönen kırmızı bir pırıltı halinde kaldı; ve onlar gökte çok yükseklerdeydiler ve kuvvetli süzülüşlerle daireler çizerek yükseldiler. Bilbo, Dori'nin ayak bileklerine yapıştığı bu uçuşu asla unutmadı. O, 'kollarım, kollarım!' diye inilderken, Dori de, 'zavallı bacaklarım, zavallı bacaklarım!' diye homurdanıyordu. En iyi durumda bile yükseklik Bilbo'nun başını döndürürdü. Oldukça alçak bir uçurumun kenarından bakacak olsa tuhaf olurdu ve ağaçlar bir yana (daha önce hiç kurtlardan kaçmak zorunda kalmamış biri olarak), merdivenleri bile hiç mi hiç sevmezdi. Durum böyle olunca, sarkan ayak parmak uçları arasından, altında uzun uzadıya uzanan ve yamaçların birindeki bir kayaya ya da ovalardaki bir dereye vuran bir ay ışığıyla aydınlanan karanlık topraklan gördüğü zaman kafasının ne denli sersemleştiğini tahmin edebilirsiniz. Dağların soluk zirveleri yaklaşıyor, ay ışığının aydınlattığı kaya çıkıntıları kara gölgeler arasından fırlıyorlardı. Yaz olsun olmasın hava çok soğuktu. Gözlerini kapadı ve daha fazla tutunup tutunamayacağını düşündü. Sonra eğer tutunmazsa neler olacağını. Kendini kötü hissetti. Uçuş, onun İçin tam zamanında, kollarının bağı çözülmeden önce bitti. Nefes alıp Dori'nin ayak
Page 3 and 4:
J. R. R. TOLKIEN HOBBİT ORAYDIK VE
Page 5 and 6:
HOBBİT ORAYDIK VE ŞİMDİ BURADAY
Page 7 and 8:
Bu çok eskilerin bir hikâyesidir.
Page 9 and 10:
iri. Sık sık, Took atalarından b
Page 11 and 12:
'Evet, istedin! Hem de iki kere. Af
Page 13 and 14:
'Sese bakarsak bence dördüsü,' d
Page 15 and 16:
Kesin örtüleri ve bulayın yağa!
Page 17 and 18:
Dizdiler gümüş kolyeler üzerine
Page 19 and 20:
şöminenin paravanının üzerine
Page 21 and 22:
ve büyük ejderhaların çoğaldı
Page 23 and 24:
'Şüphesiz ki ejderhayı işte bun
Page 25 and 26:
konuştuk. Ne demek istediğimi anl
Page 27 and 28:
'Sayın istirahatinizi bozmanın ge
Page 29 and 30: yemekler konusunda hobbitin görü
Page 31 and 32: Öyleydi! Troll'lerin keseleri muzi
Page 33 and 34: 'Ya! Sahi mi?' dedi Thorin. Ve trol
Page 35 and 36: 'Sen tartışıyolsun,' dedi Bert.
Page 37: Gandalf ve Thorin bunlardan birer t
Page 40 and 41: evin nerdeyse kendileri ve dağlar
Page 42 and 43: Kalmak keyifli bulunacaktır Ve din
Page 44 and 45: Elrond her türden Runik yazıyı i
Page 46 and 47: BÖLÜM 4 TEPENİN ÜSTÜNDE, TEPEN
Page 48 and 49: küçük parçalara ay aldıkların
Page 50 and 51: Çarpış çarpış! Eziş büzüş
Page 52 and 53: 'O bir yalancı, hem de gerçekten
Page 54 and 55: daha fazla gürültüyle ileri koş
Page 56 and 57: Şimdi Bilbo kelimenin tam anlamıy
Page 58 and 59: 'Önce sen sor,' dedi. Çünkü bil
Page 60 and 61: Yatar yıldızlardan öte tepelerde
Page 62 and 63: Ve yüce dağları devirir geçer.
Page 64 and 65: Yakında Bilbo'nun hakkında hiçbi
Page 66 and 67: Bir saniye sonra Gollum üzerindeyd
Page 68 and 69: görünmezdi. Hem Gollum'un kılıc
Page 70 and 71: geldiler. Ama goblinler güneşi se
Page 72 and 73: cehenneme derim ben!' Gandalf öfke
Page 74 and 75: kapı hakkında her şeyi bilmesi d
Page 76 and 77: Evde, Bay Baggins'in kovuğu yakın
Page 78 and 79: düşünüyorlardı. Bu yüzden de
Page 82 and 83: ileklerini bıraktı ve bir kartal
Page 84 and 85: kovuğundaki kuştüyü yatağında
Page 86 and 87: Ve böylece ayrıldılar, Ve Kartal
Page 88 and 89: tomurcuklanmaya başladıklarını
Page 90 and 91: süzmek üzere eğilirken. 'O, Bay
Page 92 and 93: 'Midilli sürüsü mü? Neydiniz si
Page 94 and 95: meşalelerle geldiler ve meşaleler
Page 96 and 97: orada karanlık ve karanlıkta yata
Page 98 and 99: uyuyorken uyandı ve aynı ayak sü
Page 100 and 101: onların bekleyeceği en son şeydi
Page 102 and 103: 'Evet geçmelisiniz!' dedi büyüc
Page 104 and 105: azen de kısa bir mesafeden sarı y
Page 106 and 107: 'Bana başka bir ip ve kanca verin'
Page 108 and 109: ürkütücü bir debelenmeden sonra
Page 110 and 111: ormana daldılar. Uzun zaman sürü
Page 112 and 113: sarmaya çabalarken tüylü bacakla
Page 114 and 115: karışıklık sardı ve bir parça
Page 116 and 117: gövdeli bir örümcekle karşıla
Page 118 and 119: zorunda kalıyorlardı, ve bazı ö
Page 120 and 121: Aynı zamanda tutsaklarının da zi
Page 122 and 123: Ayrıca tutsaklarını ormana göt
Page 124 and 125: yine de (meşale ışığında zay
Page 126 and 127: 'Çok güzel,' diye güldü başmuh
Page 128 and 129: İş bir parça olsun vaktinden ön
Page 130 and 131:
Bembeyaz doğmuş pusun içinden Y
Page 132:
sular damlayan, zırıl zırıl kı
Page 135 and 136:
Dağ'ın yaklaştıkça kendisine k
Page 137 and 138:
'Ben Göl'kasabası'nı öneririm d
Page 139 and 140:
Gürleyecek harbi bir daha, Salonla
Page 141 and 142:
edeceğinize inanıyoruz.' Böylece
Page 143 and 144:
Yorucu bir yolculuktu; ve sessiz ve
Page 145 and 146:
azdı ve midillileri için biraz ç
Page 147 and 148:
zorunda olan hep benim, en azından
Page 149 and 150:
BÖLÜM 12 İÇERDEN SIZAN BİLGİL
Page 151 and 152:
abanmış yatıyordu; ejderha paha
Page 153 and 154:
ancak buldular Sıcak nefesi kapın
Page 155 and 156:
kolayca yakınına çekebileceğini
Page 157 and 158:
üzerinde bıraktığı etki buydu.
Page 159 and 160:
kaçırmamak güçtür ya da en az
Page 161 and 162:
karanlıkta ağır ve yavaşça, az
Page 163 and 164:
Orada, yerde, yüzüstü yatakaldı
Page 165 and 166:
duvar boyunca gittiler. Onlara doğ
Page 167 and 168:
meşalelerini yere saplayıp, büy
Page 169 and 170:
yoktu ve Güneyde de ejderhadan hi
Page 171 and 172:
parlaklaşan bir ateş kıvılcım
Page 173 and 174:
öfke ve yakınmalan bazılarının
Page 175 and 176:
doğru hızla ilerlemeye başladı.
Page 177 and 178:
Çok geçmeden bir kanat çırpış
Page 179 and 180:
efendilerine dönmelerini söyleyip
Page 181 and 182:
Elleri dolu mücevherler ve altınl
Page 183 and 184:
Bunun üzerine haberciler çabucak
Page 185 and 186:
üzücü bir iş. Thorin'in fikrini
Page 187 and 188:
karşılaşmamıştım! Ben yalnız
Page 189 and 190:
BÖLÜM 17 FIRTINA KOPUYOR Ertesi g
Page 191 and 192:
Ve böylece Bilbo aşağı salland
Page 193 and 194:
Hepsi şaşkınlığa ve karmaşaya
Page 195 and 196:
ışıldıyordu. Kayalar yukarıdak
Page 197 and 198:
BÖLÜM 18 DÖNÜŞ YOLCULUĞU Bilb
Page 199 and 200:
çarpışmaya. yardım etmek üzere
Page 201 and 202:
Gandalf ve Bilbo, Elfkral'ın arkas
Page 203 and 204:
BÖLÜM 19 SON AŞAMA Tam Bir Mayı
Page 205 and 206:
Sonra vadinin elfleri ortaya çıkt
Page 207 and 208:
'Ama bu son yol,' dedi Bilbo. Yaban
Page 209 and 210:
açıklanamadı. Bilbo kendi adına
show all

J.R.R. Tolkien - Hobbit (Resimli)

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

Delete template?

Save as template?