24.08.2015 Views

MART - ΜΑΡΤΙΟΣ 2010 Sayı 54 Fiyatı 3 € Azınlıkça 1

Azınlıkça 1 MART - ΜΑΡΤΙΟΣ 2010 Sayı - Azınlıkça | Yunanistan Batı ...

Azınlıkça 1 MART - ΜΑΡΤΙΟΣ 2010 Sayı - Azınlıkça | Yunanistan Batı ...

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Algı(lamak)Herkül Millasmillas@otenet.grİstanbul’dan Atina’ya göç edince, 1971’de, öncedenize bitişik olan Paleo Faliro semtinde kirada kaldık,on yıl sonra da kendimize bir daire satın alarakbu kez denize bakan Nea Smirni’ye yerleştik.Bir zamanlar bu “denizli” mahallelerde İstanbul veİzmir’den göç etmiş olanlar bolca yaşardı. Paleo Faliroçok eski bir semt; Nea Smirni ise 1923 yıllarındaboş alanmış, parsellenerek mübadillere dağıtılmış.Kırk yıl öncesine kadar tek katlı bahçeli evler çoğunluktaydı.Şimdilerde “kat karşılığı” yapılanmayla5-7 katlı apartmanlar her yanda. Kaldırımlardapark etmiş arabalar yüzünden sokakların ortasındayürüyoruz.Bu semtlerde Anadolu insanı artık azınlıkta. Hızlıkentleşme ve iç göç sonucunda bugün yerel özelliktensöz etmek kolay değil. Nea Smirni’de (yaniYeni İzmir’de) geçmişin şahidi yalnız sokak isimleri.Bütün isimler Anadolu’dan. Bizim evin etrafındakisokalar örneğin şöyle: Dardanel (Çanakkale), Ankara,Söke, Vosporos (Bosporous yani Boğaziçi).İnsan sokak aralarında yürüyerek Anadolu coğrafyasınıanlatabilir. Acaba nasıl bir özlemdi bu isimseçimini yaptıran?Kaynaşmış ve geçmişten kopmuş yaşıyoruz. Birtek, mahallenin bir kenarında bitivermiş ve her nasılsagüçlü marketlerin rekabetine direnebilen çokküçük bir “süper market” arada bize “tarihi” unutmamamızısağlıyor. Aslında bu mağazaya bakkaldükkânı demek daha doğru. Her şeyi bulursunuzama “süper”lik yanı pek yok. Mütevazı bir aile işletmesi.İstanbul’dan yeni gelmiş oldukları şivelerindenbelli oluyor. Atinalılar pek fark edemiyor amabiz satılan malların büyük oranda Türkiye’den ithaledildiğini de görüyoruz: sabun, plastik bulaşık eldivenleri,pastırma, çiroz…Çengelköy Özlemi...bir de insanların kaçınabilecekleriama “her nedense” yaşadıklarıek acılar var. Doğanın değil,insanın insana çektirdikleri var.Belki buna bir tepkidir bu yazı...Genç kadın kasada, bir yaşlı erkek şarküteritezgâhında ama müşterilerin başka isteklerini dekarşılıyor. Genç çocuk da her türlü işte: rafları doldurmak,istediğini bulamayanlara yardımcı olmak,kaldırımda yığılmış malları içeriye taşımak gibi. Ailedenbaşka birileri destek için ortaya çıkıyor arada.Terbiyeli, sohbeti seven insanlar. Zaten müşterifuryası da söz konusu olmadığı için laf lafı kolaycaaçıyor. Genellikle konu Türkiye’ye varıyor. Ama siyasianlamda hiç değil, coğrafya olarak var Türkiye.Denizi, iklimi, yeşilli rengi, suyu, havası, kokusu,insanları, yemekleri, sayfiyeleri, yokuşlu sokakları,gürültülü meydanları, kalabalık pazar yerleri. Birde farklı bir tonda kiliselerden, şimdi boş olduklarıbilinen okullardan, mezarlıklardan laf açılıyor. Aramızdasamimiyet sayılamayacak sınırlı bir yakınlıkoluşmuş zamanla.Yalnız genç bize pek sokulmadı. Herkesle küssanki. Suratı hep asık. Eğer insanlardan ve hele müşteriyehizmet veren satıcıdan belli bir davranışı, biradabı bekleyenlerdenseniz terbiyesiz bile diyebilirsiniz.Ama geçenlerde bu tutumu birden değişti. Sondört aydır yeniden İstanbul’da kaldığımızı konuşu-20 <strong>Azınlıkça</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!