Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Hazal ÇAMUR<br />
İllüstrasyon: Gülhan SEVİNÇ<br />
Aykırı Çağrışım<br />
ÇİZGİLİ PİJAMALI<br />
OKUR<br />
Tam şu anda, şu saniyede kapılarımızı<br />
o reddettiğimiz çocukluğa açmalıyız aslında.<br />
Kollarımızı olabildiğine açarak, toplumun çocukla<br />
kastettiği her şeyi bir kenara atıp kucaklamalıyız<br />
bu kavramı. Dünyanın giderek kana bulandığı ve<br />
insanoğlunun iğrençleşmede birbiriyle yarıştığı bu<br />
korkunç zamanlarda bir çocuk kitabı okumalıyız.<br />
Çünkü, “büyümek” denilen şeyi bile doğru düzgün<br />
idrak edemeyen bizler, aslında “çocuk” olmayı hiç<br />
becerememiştik.<br />
Pakedi açılmadan uzaklara fırlatılan fikirler<br />
ve hayallerin hepsi büyük puntolu, renkli kapaklı<br />
kitapların ardında sıkıştırılmış keşfedilmeyi<br />
bekliyor. O kapaklar bir açılsa, büyükler karışmadan<br />
bir rahat bıraksa, birey zaten kendiliğinden<br />
olgunlaşma aşamasına geçebilecek. Ama nasıl ki<br />
emeklemeden koşmak olmazsa, çocuk olmadan<br />
yetişkin de olunmaz. Bu yüzden biz aslında hiç<br />
olgunlaşamıyoruz. Sadece etrafımıza şiddet<br />
saçıyoruz. Başka türlü hiçbir şey ifade edemiyoruz.<br />
Kendi ailesini kurmuş bireylerin sırtına hâlen<br />
ter bezi koyan ebeveynlerin, kendi çocuklarını uzun<br />
yıllar yaptıkları şeyler için çocukça diye eleştirdiği<br />
bir toplumumuz var. Hayal gücünün olduğu her<br />
yer yasak. Çünkü hayal gücünün olduğu yerde<br />
farklı olmak var ve farklı olmanın kötü bir şey<br />
olabileceği orada hiç akıllara gelmez. Bilakis, orada<br />
herkes istediği her şey olabilir ve hiçbiri bir diğerini<br />
çağrıştırmaz. Ah, toplum için nasıl bir kabus!<br />
Oysa büyümek gerek. Çizgi filmler, çizgi<br />
romanlar, hayal gücüyle dolup taşan romanlar kapı<br />
dışarı edilmeli. Kapının dışındaysa zihinlerden taşıp<br />
yaşanamadan çöpe atılmış bir insanlık yığını söz<br />
konusu. Bir ceset. Bir çocuk cesedi... Daha ne olabilir<br />
ki?<br />
Vahşetin alıp başını gittiği şu günlerde<br />
bunların faillerine ve onların destekçilerine<br />
bakarken bile hiç çocuk olmadıklarını görmek<br />
mümkün. Ama bununla da kalmıyor ki. Büyümenin<br />
olgunlaşmak demek olmadığının farkında olmayan<br />
kitleler, formülize ettikleri büyüme kavramıyla yeni<br />
nesillerin ruhunu kesip biçiyor. İşini bilmeyen bir<br />
kasabın satır sallamalarından farkı ne?<br />
Hepimizin tam şu an durup bir çocuk<br />
kitabının kapağını açmaya ihtiyacı var. O kapakların<br />
ardında küçücük bir çocuğun dünyayı nasıl<br />
etkileyebileceğinin kanıtları bulunuyor. Yetişkinlerin<br />
farkına varamadığı tehditleri görüp kolları sıvayan<br />
düzinelerce çocuk. Ama en çok da, kendine hiç<br />
benzemeyen dostlar edinen ve bunu bir an olsun<br />
yadırgamayanlar söz konusu. Bruno mesela.<br />
Çizgili Pijamalı Çocuk’u ya okudunuz ya da film<br />
uyarlamasını izlediniz. İşte hepimizin Bruno olmayı<br />
öğrenmemiz gerek. Bugün bu çocuk lazım bize.<br />
Bir Nazi subayının oğlu olan Bruno’nun<br />
mahkum kıyafetleri içindeki Yahudiler’e bakışı<br />
pijamalarıyla gezen insanlardan fazlası değil.<br />
Babasının komuta ettiği toplama kampında,<br />
tellerin ardında tanıştığı ve Çizgili Pijamalı Çocuk<br />
olarak adlandırdığı arkadaşının ne ırkı, ne rengi,<br />
ne cinsiyeti, ne de aralarındaki tellerin bir manası<br />
var onun için. Bruno yalnızdı ve sıkılıyordu. Dayak<br />
yemiş, gözleri dayaklardan şişmiş kendi yaşlarında<br />
ve her nedense sürekli pijamayla gezen, tellerin<br />
ardındaki bir çocukla engelleri aşarak sayısız oyun<br />
oynadı o. Ama biz yapamadık. Biz telleri örmeyi<br />
tercih ettik. Çünkü bunlar çocukçaydı ve çocuklar<br />
dünyaya insanlığın âlâsını öğretmek için gelmiş<br />
canlılar olmasına rağmen, bizler onları aşağılayarak<br />
“anlamaz” diyorduk.<br />
Çikolatan şelalere ihtiyacımız var şimdi.<br />
Aksi ustalara küçük yaşta çırak olup, karanlıklarla<br />
göğüs göğüse çarpışmaya ihtiyacımız var. Tellerin<br />
ardındakilere sırf canımız oyun oynamak istiyor<br />
diye elimizi uzatmamız gerek. Belki bir gezegende<br />
bir gül büyütmenin keyfini çıkarmalıyız. Bizim<br />
gibi karanlıktan korkan canavarları teselli etmeyi<br />
öğrenmeliyiz. Pencereden uçup bambaşka<br />
diyarlarda dünyayı kurtarıp, büyükler uyanmadan<br />
yatağımıza geri dönmek, ama en çok da Çizgili<br />
Pijamalı Okur olmak gerek. Mahkum değil, pijama.<br />
Çünkü bir çocuğa pijamadan çok ne yakışır? Hayaller<br />
alemine gidecek astronot kıyafeti bu değilse nedir?<br />
Hadi! Bırakın onlar ne derse desin! Elinize<br />
bir çocuk kitabı alın. Tam şu saniyede yapın,<br />
hadi! Başkalarının ne diyeceğini umursamadan,<br />
unuttuğumuz değerleri hatırlayabilmemiz için yapın<br />
bunu. Onlar dalga geçsin, boş verin! Gerçekten bir<br />
şey biliyor olsalardı, zaten şu anda çok daha iyi bir<br />
yerde yaşıyor olurduk.<br />
Pijamalarınızı kuşanın. Bu akşam öte<br />
âlemlerden birinde, dostların bize ihtiyacı var.<br />
Ölürken yaşıyoruz.<br />
O yüzden bırakın ışık içeri girsin. Siz yaşarken<br />
didinip onca sıkıntıyı yine çekin, bir şekilde çürütün<br />
kendinizi. Ardınızda bıraktığınız havayı soluyacak<br />
nice tohumlar yeşerecek. Onlar yeşerdikçe, işte o<br />
zaman yaşayacaksınız.<br />
4 5